sağlık hukuku

advertisement
SAĞLIK HUKUKU
GENEL OLARAK: Sağlık hukuku; tıbbın uygulanmasından kaynaklanan sağlık personelinin
hak ve yükümlülükleri, yasal sorumluluğu, hasta hakları, ilaç hukuku medikal hukuk gibi
konuları ele alan bir hukuk dalıdır.
Sağlık hukuku aynı zamanda da sağlık hizmeti, hastalık sigortası, hastanelerin hukuksal
yapısı, tıp eğitimi, doktorluk ve diğer sağlık personeli mesleklerinin hukuksal yapısı, sağlık
harcamaları, Sağlık Bakanlığı’nın görev ve yetkileri, teşkilatı gibi konuları da araştırma
konusu içerisine alır.
Sağlık hukuku önemi her geçen gün artan bir hukuk dalıdır. Zira genel olarak Türkiye’de 1931
yılından bu yana doktorlar ve hastaneler aleyhine açılan davaların sayısının 17000
civarlarında olmasına karşın sadece son iki yılda açılan davaların sayısının 1500’e yaklaşması
bunun bir göstergesidir. Her 30 doktordan 1 i şikayet edilmektedir. Ancak hemen belirtelim ki
bu rakamlar çok gelişmiş ülkelerde açılan davalar ile kıyaslandığında çok azdır. Örneğin
Almanya’da her yıl doktorlar aleyhine hatalı tıbbi uygulama nedeniyle 40.000 dava
açılmaktadır. Bunlardan 12.000’e yakınında mahkemeler doktorları kusurlu görerek yüksek
miktarlarda tazminat ve cezalara hükmetmişlerdir.
Bu rakamlar göstermektedir ki sağlık sektörüne hukukçu desteği ŞARTTIR !
Dünya sağlık Örgütünün yapmış olduğu bir araştırmaya göre malpraktis (hatalı tıbbi
uygulama) sebebiyle meydana gelen ölümler doğal olmayan ölüm sebepleri içerisinde 4.
sıradadır.
1. sırada ; Trafik kazaları
2. sırada ; Kalp ve kalbe bağlı hastalıklar
3. sırada; Kanser hastalıkları
4. sırada ; MALPRAKTİSLER (hatalı tıbbi uygulama)
Adli Tıp Kurumunun yapmış olduğu bir araştırmaya göre ise kusurlu tıbbi uygulama
iddiasının uzmanlık alanlarına göre dağılımı şu şekildedir;
1) Kadın hastalıkları ve doğum (%33)
2) Genel cerrahi (%29)
3) İç hastalıkları (%17)
4) Nöroşirurji (%7)
5) Ortopedi ve travmatoloji (%3)
6) Nöroloji (%2)
7) Kulak Burun Boğaz (%2)
8) Diğerleri (%7)
MALPRAKTİS (HATALI TIBBİ UYGULAMA)
Malpraktis; latince “Male” ve “Prakxis” kelimelerinden türemiş olup, “kötü, hatalı uygulama”
anlamındadır. Uygulamada; bir meslek mensubunun, mesleğini uyguladığı esnada ortaya
çıkan hatalı, kusurlu hareketleri olarak kullanılır.
“Tıbbi Malpraktis” kavramı ise; tıp mesleği mensuplarının aynı şekildeki hareketleri sonucu
ortaya çıkar.
Dünya Tabipler Birliği Malpraktisi; “Doktorun tedavi sırasında standart güncel uygulamayı
yapmaması, beceri eksikliği veya hastaya tedavi vermemesi ile oluşan zarar’’ şeklinde
tanımlamaktadır.
Tıbbi uygulama hataları, “Hizmetleri sunan doktor, hemşire ve ilgili yasaya göre hastaya
müdahale yetkisi bulunan fizyoterapist, psikolog veya diyetisyen gibi sağlık personelinin,
öneri ve/veya uygulamaları sonucu, hastalığın normal seyrinin dışına çıkarak, iyileşmesinin
gecikmesinden hastanın ölümüne kadar geniş bir yelpazedeki şartların” tamamını
içermektedir.
TTB Etik İlkeleri madde 13’de Tıbbi malpraktis ya da tıbbi hata; "Bilgisizlik, deneyimsizlik ya
da ilgisizlik nedeni ile bir hastanın zarar görmesi; doktorluğun kötü uygulaması" olarak
tanımlanmaktadır.
MALPRAKTİS DAVALARINDA Kİ ARTIŞ
-Hastaların genel olarak sağlık sisteminden ve bireysel olarak sağlık çalışanlarından
beklentilerinin artmış olması,
-Medya organlarının konunun üzerine fazlaca gitmesi nedeni ile toplumun hassasiyetinin
artması,
-Doğal sonuç olarak bazı avukatların bu tür davaları özel ilgi ve çalışma alanı olarak
seçmeleri, en başta sayılabilecek sebepler arasındadır.
DOKTORUN SÖZLEŞMEDEN DOĞAN SORUMLULUĞU
Bu sözleşme, vekâlet sözleşmesi tarzında olup, doktor bu sözleşme ile sonucun iyi olacağını
taahhüt etmez. Bir başka söyleyiş ile; hastanın iyi olacağı, yakındığı dertlerinden kesinlikle
kurtulacağı garantisini vermiş olmaz.
Ancak bu sözleşme ile doktor; hastasının sağlığını korumak veya düzeltmek için;
Elinden geleni yapacağına,
Ona özen, içten bağlılık ve sadakat göstereceğine,
Tüm bilgi ve becerisini onun yararına kullanacağına,
Sırlarını saklayacağına,
Kayıtlarını düzgün olarak tutacağına ve
Tedavisini sürdüreceğine dair garanti vermiş olur.
TIBBİ MÜDAHALE, KOMPLİKASYON VE KABUL EDİLEBİLİR RİSK KAVRAMLARI
Doktorun yaptığı tıbbi müdahale ve girişimleri hukuka uygun hale getiren iki unsur vardır.
Bunlardan birincisi; Doktorun tıp sanatını uygulama hak ve yetkisine sahip olması, ikincisi
ise; Hastanın muayene için onamının, yapılacak her türlü diğer uygulama ve girişim için ise
aydınlatılmış onamının bulunmasıdır.
Sağlık mesleği, belki de en riskli mesleklerden biri olup, sağlık mesleği mensubunun “kusur”
olarak kabul edilebilecek bir hareketi olmasa bile en hafifinden en ağırına kadar her türlü
zararlı sonuç ortaya çıkabilir. Bu şekilde ortaya çıkan ve tıbbi uygulamada “komplikasyon”
adı verilen istenmeyen durumlar, hukuk açısından da makul karşılanarak “kabul edilebilir
risk” olarak nitelendirilmekte ve tıbbi malpraktis olarak kabul edilmemektedir. Komplikasyon
“doğru yapılan işin istenmeyen sonucu”dur.
DOKTORLARIN HUKUKİ SORUMLULUKLARI
• Acil hastalarda Doktor sorumluluğu ve hastayı kabul etme • Hastayı aydınlatma
yükümlülüğü
• Sır saklama yükümlülüğü
• Adli olgu bildirimi
• Adli Bilirkişilik
• Tanı ve tedavi amaçlı işlemlerde Doktorun sorumluluğu
• Cinsel saldırı muayenesi
• İlaç yan etkilerinde Doktorların sorumlulukları
• Tanı araçlarının kullanımından kaynaklanan sorunlarda Doktorun sorumluluğu
TIBBİ MÜDAHALENİN HUKUKA UYGUN OLMASI İÇİN
• Teşhis ve tedaviyi uygulayanın sağlık personeli olması
• Aydınlatma
• Rıza
• Endikasyon
• Özenli tıbbi müdahale gerekmektedir.
DOKTORUN HATALI TIBBİ MÜDAHALESİ NEDENİYLE AÇILAN TAZMİNAT DAVALARI
Doktorların tıbbi müdahalesi nedeniyle açılan tazminat davalarının ön şartı “zarar” ın
meydana gelmiş olmasıdır. Ancak zararın meydana gelmiş olması tek başına doktorların
sorumluluğunu gerektirmemekte, birçok farklı şartın da gerçekleşmesi gerekmektedir. Bunları
ana başlık olarak şu şekilde sıralayabiliriz;
• Doktorun kusurlu olması,
• Doktorun vekaletsiz iş görmesi,
• Doktorun tıp biliminin gereklerine uygun davranmaması,
• İlliyet bağı
MADDİ TAZMİNAT DAVASI
Maddi zarar, bir kimsenin iradesi dışında malvarlığında meydana gelen eksilmeyi ifade eder.
İki şekilde oluşabilir. İlki mal varlığının fiilen azalmasıdır (fiili zarar). Örneğin hatalı yapılan bir
ameliyatın hastayı ikinci bir ameliyat olmak zorunda bırakması ve bunun beraberinde getirdiği
maddi kayıplar gibi. İkincisi ise malvarlığının artması gerekirken artmaması (kardan yoksun
kalma veya kazanç kaybı) olarak değerlendirilir ki, buna örnek olarak hatalı bir müdahale ile
yüzünde sabit bir yara izi kalan sinema sanatçısının yeni film sözleşmeleri yapma şansını
kaybetmesi nedeniyle uğradığı zarar gösterilebilir. Maddi zararın kapsamına şunlar girer;
a. Tedavi giderleri b. Çalışma gücü kaybı zararları
c. Destekten yoksun kalma zararı
d. Ölüm nedeniyle diğer maddi zararlar
MANEVİ TAZMİNAT DAVASI
Manevi zarar, bir kişinin kişilik değerlerinde, şahıs varlığında, (kişilik haklarında, manevi
değerlerinde) iradesi dışında meydana gelen eksilmeyi ifade eder. Bir kişinin şahsiyet
haklarına yapılan hukuka aykırı bir tecavüz dolayısıyla bir kimsenin duyduğu bedensel ve
manevi acı, ıstırap, hayat zevkinde azalmadır.
Böylece tıbbi bir müdahale sebebiyle hastanın hayat zevkinde ve sevincinde azalma olması
durumunda manevi bir zarar söz konusu olur. Manevi tazminatın amacı, zarar gören şahsın
uğramış olduğu zararı, acı ve üzüntüleri dindirecek veya hiç olmazsa azaltacak bir tatmin
sağlamaktır.
Kusurlu davranış sonucu sağlığı zarar gören kişi veya yaşamı son bulan kişinin yakınları
manevi zararın giderimi için tazminat isteyebilirler.
Borçlar Kanununun 47. maddesinde düzenlenen manevi tazminatın istenmesi için oluşan
zararın sürekli veya kalıcı olması önemli değildir. Ancak bu durum tazminat miktarının
belirlenmesinde etkilidir.
Manevi tazminat isteme hakkı kural olarak zararı gören kişiye aittir. Kişinin yakınlarının
oluşan zarardan dolayı manevi tazminat istemeleri, zarar sonucunda ruhsal açıdan beden
bütünlüğünün bozulduğunu ispatlamalarına bağlıdır.
Ölüm nedeniyle istenebilecek manevi tazminat ise kişinin yakınlarına verilmiş bir haktır. Aile
ve sevgi bağları kanıtlandığı takdirde ailenin dışında kalan kişiler de manevi tazminat
isteminde bulunabilirler.
Manevi zarar ve tazminatın miktarının belirlenmesi hakimin sorumluluğundadır. Hakim somut
olayın özelliklerini göz önünde bulundurarak (zarar görenin kusurunun bulunup bulunmadığı,
gerçekleşen zarardan sonra yapılan Tıbbi müdahalenin yarar sağlayıp sağlamadığı gibi)
karara varacaktır.
DOKTORLARIN CEZA SORUMLULUĞUNUN KOŞULLARI
Doktorların cezai sorumluluklarından bahsedebilmek için aşağıda ki şartların varlığından söz
edebilmemiz gerekmektedir;
1. Tıbbi girişimde bulunulması
2. Kast ya da taksir biçiminde kusurun varlığı
3. Hasta sağlığının zarar görmesi veya yaşamının sona ermesi
4. Netice ile doktor hareketi arasında illiyet bağının bulunması
SAĞLIK HUKUKUNUN ÖNEMİ
Tıp hukukunun ülkemizde sağlıklı gelişimi bakımından sadece sağlık çalışanlarının değil, bu
hukuku uygulamak durumunda olan hukukçularında iyi yetişmiş olması gerekmektedir.
Bugüne kadar doktorlar mesleklerini vicdanlarına ve hastaya zarar vermeme ilkesi gibi etik
ilkeler çerçevesinde yerine getirdiklerini, bu nedenle hukukun bu konulara karışmaması
gerektiğini düşünmüşlerdir. Ancak hatalı tıbbi uygulamalar nedeniyle bir çok dava açılmış ve
giderek bu davalarının sayısının artıyor olması sağlık alanının giderek hukuklaşacağının
göstergesidir.
Doktorların bu durumu eleştirmek yerine “temel hukuksal gereklilikleri” yerine getirmelerinde
fayda vardır. Bunun tersine, sağlık hukukunda ki bu gelişmelerin “savunmacı tıbba” neden
olduğunu belirterek sağlık hukukunu eleştiri konusu yapmanın ne denli yanlış olduğunun
yabancı ülkelerle kıyaslama yapılması durumunda ortaya çıkacağı yadsınamaz bir gerçektir.
Belirtmek gerekir ki; hastalarına tıbbi müdahaleyi özenli bir şekilde yapan, tıbbi standartlara
uyan, hukukun “aydınlatma” ya ilişkin öngördüğü yükümlülükleri yerine getiren ve faaliyetini
kayıt altına alan doktorların endişelenmesine de gerek yoktur.
SON OLARAK
Ülkemizde 30 doktordan 1 inin şikayet edildiğini, son iki yılda açılan davaların sayısının
1500’e yaklaştığını, doktorların %49.5 inin ise sağlık hukukundaki yasal düzenlemelerden
habersiz olduğunu göz önüne aldığımızda doktorların sağlık hukuku alanında bu bilinmezler
kuyusunda kaybolmak yerine en analitik çözümün üretilmesi için hukukçulardan destek
almalarında fayda vardır.
Son olarak vurgulamak gerekir ki kutsal olan doktorluk mesleğinin değeri ve önemi
sağlığımızı kaybettiğimiz zaman geri almak için feda edebileceğiniz şeylerin değeri ve önemi
kadardır ve sağlık, geri almak için fedakarlık yapılabilecek en önemli değerdir.
Download