islam hukuku ı

advertisement
Evlilikten Doğan Mali Hak Ve Sorumluluklar
Ünite 7
İlahiyat Lisans Tamamlama Programı
İSLAM HUKUKU I
Yrd. Doç. Dr. Ali YÜKSEK
1
Ünite 7
EVLİLİKTEN DOĞAN MALİ HAK VE
SORUMLULUKLAR
Yrd. Doç. Dr. Ali YÜKSEK
İçindekiler
7.1. MEHİR........................................................................................................................................... 3
7.1.1. Tanımı........................................................................................................................................................................ 3
7.1.2. Mehrin Meşrûiyeti................................................................................................................................................. 3
7.1.3. Mehir Olabilecek Şeyler...................................................................................................................................... 4
7.1.4. Mehrin Miktarı........................................................................................................................................................ 4
7.1.5. Mehrin Sahibi.......................................................................................................................................................... 5
7.1.6. Mehir Çeşitleri......................................................................................................................................................... 5
7.1.7. Kadına Mehir Hakkını Kazandıran Durumlar............................................................................................... 6
7.1.8. Kadının Mehir Hakkını Kaybettiği Durumlar............................................................................................... 7
7.1.9. Müt’a ......................................................................................................................................................................... 7
7.2. ÇEYİZ............................................................................................................................................ 8
7.3. NAFAKA....................................................................................................................................... 9
7.3.1. Tanımı........................................................................................................................................................................ 9
7.3.2. Evliliğin Devamı Sırasındaki Evlilik Nafakası................................................................................................ 9
7.3.3. İddet Dönemindeki Evlilik Nafakası..............................................................................................................11
7.4. DEĞERLENDİRME SORULARI.................................................................................................13
2
Evlilikten Doğan Mali Hak Ve Sorumluluklar
Ünite 7
Sahih nikahın şartları bölümünde ifade olunduğu gibi, nikah akdi, kadın lehine bir kısım malî
hakların doğmasını da sağlar. Burada bu haklara temas edilecektir.
7.1. MEHİR
7.1.1. Tanımı
Sözlükte “ücret” manasına gelen mehir (mehr) fıkıh literatüründe, sadâk, nihle, ferîda, tavl, hibâ,
ecr, ukr ve nikah kelimeleriyle de ifade olunur ve “nikah akdinin sonucu olarak kocanın karısına
ödemek zorunda olduğu para veya mal” anlamında kullanılır. (Karaman, I, 283; Mehmet Akif
Aydın, “Mehir”, DİA, XXVIII, 389.)
“Mehir, kadının bedeli veya ondan istifade imkanının karşılığı değil, bir ömür boyu beraber yaşama arzusunun sembolik alametidir ve hediye kabilindendir.”
“İslam kadına, bazı millet ve toplumlarda görüldüğü gibi –kendisine rağbet etsinler diye gençliği boyunca bir servet (dırahoma) biriktirmesini yakıştırmamış, bilakis erkeklerin ona rağbet
ettiklerini hediye (mehir) takdimiyle sembolize etmelerini istemiştir.” (Karaman, I, 283.)
Ayrıca mehrin kadın için sosyal bir güvence olduğunu söylemek de mümkündür. (Aydın, a.g.e.)
7.1.2. Mehrin Meşrûiyeti
Mehir, Kur’an ve Sünnet nasları ile sabit bir ödemedir. Sahih nikah sonrasında kocanın yükümlülüklerinden biri olan mehir ödeme zorunluluğunun delili ile ilgili birçok ayet gösterilebilir:
“Kadınlara mehirlerini bir bağış olarak verin” , (Nisa 4/4.)
“...haram olanlar dışındaki kadınlarla evlenmeniz,iffetli olarak ve zina etmeksizin yaşamak ve
mallarınızdan onlara mehir olarak vermeniz şartıyla size helal kılındı. Onlardan yararlanmanıza
karşılık, kararlaştırılmış olan mehirlerini verin. Mehir miktarı belirlendikten sonra, karşılıklı rıza
ile indirim yapmanızda bir sakınca yoktur” (Nisa 4/24.) mealindeki ayetler, bunların örneklerindendir.
Ayrıca mehirle ilgili olarak varid olan hadisler de vardır: Abdullah b. Abbas’tan yapılan bir rivayete göre Hz. Ali, Hz. Peygamber’in kızı Hz. Fatıma ile evlenirken “hutâmî zırhı” denilen değerli
bir zırh hediye etmiştir.
Yine evlilik yapan bir sahabiye Hz. Peygamber, eşine mehir olarak bir şeyler vermesini söylemiş,
erkeğin fakir olduğunu öğrenince, “demirden bir yüzük bile olsa, evde araştır ve getir” demiştir
. (Nesai, Nikah 62; Döndüren, I, 324.)
Mehirle ilgili ayet ve hadislerin bir bütün olarak incelenmesinden, İslâm alimleri, mehrin sahih
nikahın sonuçlarından biri olarak kadının hakkı olduğu sonucuna varmışlardır. Bu konuda aralarında herhangi bir tartışma yaşanmamıştır.
3
İslam Hukuku I
Hatta Malikiler, mehri nikah akdinin bir rüknü olarak değerlendirmişler ve mehirsiz nikahı geçerli saymamışlardır.
Çoğunluğu oluşturan alimler ise, mehri, nikahın rüknü ya da şartı olarak görmeyip, nikahın sonucu olarak kabul etmişler, ve nikah esnasında belirlenmiş olup olmamasına bakmaksızın, kadının mehir alma hakkını tanımışlardır. (Döndüren, I, 326; Aydın, “Mehir” DİA, XXXVIII, 390.)
7.1.3. Mehir Olabilecek Şeyler
Para, malî değeri olan ve şer’an Müslüman’a yasaklanmayan (mütekavvim) mal ve eşya, ekonomik değeri olan menfaat –mesela bir mülkün belirli bir süre kullanım hakkı, belirli bir süre
hizmette bulunmak – mehir olarak belirlenebilir.
Buna karşılık ekonomik değeri olmayan menfaatler –mesela bulunduğu şehirden başka şehre
göç etmemek gibi- mehir olarak belirlenemez.
Bir erkeğin, evleneceği kadına Kur’an öğretmesinin mehir olarak belirlenip belirlenemeyeceği
tartışmalıdır.
Kur’an öğretme karşılığında ücret alınamayacağını savunan ilk dönem Hanefî fakihlerine göre
mehir olarak belirlenemez.
Daha sonraki Hanefî fakihleri ise bu tür hizmetler karşılığında zarureten ücret alınmasına ve
bunun da mehir olabileceğine hükmetmişlerdir.
Bu görüşü destekleyen bir hadis, kitaplarda yer almıştır. Rivayete göre Hz. Peygamber, bildiği
Kur’an’ı eşine öğretmesi karşılığında bir erkeği evlendirmiştir.
İlk dönem Hanefî müçtehitleri bu uygulamanın sadece Hz. Peygamber’e mahsus olduğunu, dolayısıyla bunun diğer Müslümanlar tarafından uygulanamayacağını söylemişlerdir.
Çoğunluk fukâhaya göre belirlenen mehrin geçersiz olması akdin geçersizliğini gerektirmez. Bu
durumda kadına mehr-i misil ödemek gerekir.
Daha önce de ifade olunduğu gibi, Mâlikîler böyle bir evliliği geçerli saymamışlardır. (Aydın,
“Mehir”, DİA, XXVIII, 390; Döndüren, I, 326-327.)
7.1.4. Mehrin Miktarı
Mehrin alt sınırının ne kadar olduğu tartışmalıdır. Hanefîler bunun on dirhem (On dirhemin o
günkü değeri iki kurbanlık koyun değeri kadardır.) olduğunu söylerken, bundan daha az ve
fazla olduğunu söyleyenler de vardır. Çoğunluk fukahâ, mehrin asgarî miktarının belirlenmediği
görüşündedir.
Mehir için bir üst sınır belirlenmemişse de, yüksek tutulmasının evliliği güçleştireceği düşüncesiyle, hadislerde mehrin çok yüksek tutulmaması tavsiye edilmiştir.
4
Evlilikten Doğan Mali Hak Ve Sorumluluklar
Ünite 7
Hz. Ömer, hilafeti döneminde, mehre bir üst sınır getirme teşebbüsünde bulunmuşsa da, Kureyşli bir hanımın ona itiraz ederek, bunun ayete (Nisâ 4/20) muhalif olduğunu söylemesi üzerine, Hz. Ömer bu teşebbüsünden vazgeçmiştir.
Mehrin miktarının belirlenmesinde tarafların ekonomik şartlarının ve toplumun örf ve adetlerinin de dikkate alınmasının uygun olduğu söylenebilir. (Aydın, a.g.e., Döndüren, I, 327-328.)
7.1.5. Mehrin Sahibi
Mehir sahih nikahla evlenmiş kadının hakkıdır. Onu izni olmadıkça kadının adına bir başkası
tahsil bile edemez.
Kadın aldığı mehrini dilediği gibi harcayabilir. İslâm alimlerinin benimsediği ve Hukuk-ı Aile
Kararnamesi’nce de kabul edildiği gibi, kadının yakınları erkekten ne adla olursa olsun, maddi
bir şey talep edemezler. Ancak, damadın düğün öncesi veya sonrasında, hediye kabilinden,
onlara vereceği şeyleri almalarında bir sakınca yoktur.
Kadına verilen mehir, onun rızası dışında kocası tarafından bile geri alınamaz. Ancak, kadından
borç olarak alınabilir ve anlaşılan zaman içinde geri ödenir.
Kadın aldığı mehrini evin ihtiyaçları için, kendi ihtiyaçları ya da çocukların ihtiyaçları için harcamak zorunda da değildir.
Kadın tarafından herhangi bir kimsenin, mehir dışında, erkekten herhangi bir ödeme isteme
hakkı yoktur. Fukahânın çoğunluğu bu görüştedir.
Yalnız Ahmed b. Hanbel, Hz. Şuayb’ın, kızı ile evlendirme şartı olarak Hz. Musa’ya sekiz yıl çobanlık yaptırmasını (Kasas 28/27) delil göstererek, sadece babaya bir meblağ alma hakkı tanımıştır. (Karaman, I, 283-284; Döndüren, I, 332.)
Aile Hukuku Kararnamesi de çoğunluğun görüşünü kanunlaştırmıştır. Kanun metni şöyledir:
“Mehir, menkûhenin hakkı olup onunla cihaz (çeyiz) yapmaya cebrolunamaz. Bir kızı tezvic
veya teslim için ebeveyn veya akrabasının zevcden akçe veya eşyay-ı sâire almaları memnûdur.”
(Mad. 89, 90.)
7.1.6. Mehir Çeşitleri
Mehir, taraflarca miktarı belirlemiş olup olmamasına göre iki kısma ayrılır:
7.1.6.1. Mehr-i Müsemmâ
Bu, miktarı taraflarca belirlenmiş mehir anlamına gelir. Mehr-i müsemmâ da peşin ödenip
ödenmemesi durumuna göre şu kısımlara ayrılır:
Peşin Mehir (Mehr-i Muaccel)
Taraflar arasındaki anlaşmaya göre, nikah akdinde peşin ödenmesi kararlaştırılan mehre peşin
mehir (mehr-i muaccel) denir. Ödenmesi Sonraya Bırakılan Mehir (Mehr-i Müeccel)
5
İslam Hukuku I
Peşin olarak değilde daha sonra ödenmesi kararlaştırılan mehre de “mehr-i müeccel” denir. Bu
durumda belirlenen vade gelmeden, mehir, sahibi tarafından talep edilemez. Taraflar mehir
miktarını belirlemekle birlikte, ödeme şeklini tespit etmemiş olurlarsa, örfe göre hareket edilir.
Taraflardan birinin ölümü halinde veya boşama durumunda mehrin vadesi geldiği kabul edilir. (Ömer Nasuhi Bilmen, Hukukı İslamiyye, II, 119; Döndüren, I, 329-330; Aydın, “Mehir” DİA, XXVIII,
390.)
7.1.6.2. Mehr-i Misil
Kadının emsali dikkate alınarak belirlenmiş olan mehre “mehr-i misil” denir. Nikah sırasında
mehrin belirlenmiş olmaması, mehir olamayacak malın mehir olarak belirlenmesi, tarafların mehirsiz evlenmeyi kararlaştırması, mehrin miktarının belirlenip belirlenmediği veya miktarı konusunda anlaşmazlığın bulunması gibi durumlarda mehr-i misil ödemek gerekir.
Mehr-i misilin belirlenmesindeki kriterler: kadının babası tarafından yaş, güzellik, mal, dindarlık,
bekarlık veya dulluk, şehir, zaman, akıl, bilgi, güzel ahlak, çocuklu olmak veya olmamaktır.
Kadının akrabaları içerisinde böyle birisi yoksa, yabancılardan emsali aranır, şahitlere başvurulur. Ayrıca hakimin takdir selahiyeti de vardır. (Karaman, I, 284; Döndüren, I, 330-331.)
7.1.7. Kadına Mehir Hakkını Kazandıran Durumlar
Kadının, evliliğin seyrine göre mehrin tamamına veya yarısına hak kazandığı durumlar olduğu
gibi, mehrin düştüğü durumlar da vardır.
7.1.7.1. Kadının Mehrin Tamamına Hak Kazandığı Durumlar
Kadın şu hallerde, kararlaştırılan mehrin tamamını hak eder.
• Sahih ya da fasit nikah sonrasında birleşme (zifaf ) gerçekleşmişse mehrin tamamı kadının hakkıdır. Bunun delili olarak, “ Bir eş yerine başka bir eş alırsanız, onlardan birine yükler dolusu mal vermiş olsanız
bile, ondan bir şey geri almayınız.” (Nisa 4/20.) ayeti gösterilir.
• Nikah yapılmış fakat birleşme olmadan eşlerden biri ölmüşse, yine kadın mehrin tamamını hak eder.
Çünkü ölümle nikah akdi feshedilmiş olmaz, bu durumda nikah mali sonuçlarını doğurarak sona erer.
Bu takdirde, mehir belirlenmemiş idiyse, kadın mehr-i misil alır.
• Nikah sonrasında, zifaf gerçekleşmemiş olmakla birlikte eşler arasında sahih halvet meydana gelmişse,
Hanefiler’e göre, bu takdirde de, kadın mehrin tamamını alır.
Şafii hukukçuları, sahih halvetin bu şekildeki tesirini kabul etmemektedirler.
Malikiler ise zifaf gerçekleşmemiş olmasına rağmen eşlerin bir yıl süreyle aynı evde kalmaları
halinde, kadına mehrin tamamını alma hakkı tanımışlardır.
6
Evlilikten Doğan Mali Hak Ve Sorumluluklar
Ünite 7
Sahih halvet:
Aralarında nikah akdi bulunan kimselerin bir başkasının görmeyeceği veya aniden gelmeyeceği
bir ortamda baş başa kalmaları diye tanımlanan sahih halvetin (halvet-i sahîha) böyle bir hukukî
sonucu doğurması için,
Eşlerin yanında aklı başında üçüncü bir şahsın varlığı gibi tabiî bir engelin,
Birleşmeye engel herhangi bir hastalık gibi hissî bir engelin,
Ay hali (hayız), lohusalık, ramazan orucu, ihram gibi dinî bir engelin bulunmaması şarttır.
7.1.7.2. Kadının Mehrin Yarısına Hak Kazandığı Durumlar
Sahih nikah ile evlenmiş olan kadın, cinsel birleşme veya -halveti cinsel birleşme gibi kabul
edenlere göre- sahih halvetten önce boşanırsa, bu durumda miktarı daha önce belirlenmiş olan
mehrin yarısını hak eder.
Konuya ilişkin ayette mealen şöyle buyrulmuştur: “Eğer siz onlara cinsel temasta bulunmazdan
önce boşar, fakat daha önce mehir tespit etmiş olursanız, bu mehrin yarısı onlarındır” . (Bakara
2/237.)
7.1.8. Kadının Mehir Hakkını Kaybettiği Durumlar
Nikah sonrasında, cinsel temas ve halvet-i sahiha öncesinde, kadının sebep olmasıyla ayrılık
gerçekleşirse, kadın mehir alma hakkı düşer.
Kadının dengi olmayan biri ile evlendiğinde, velisinin itirazı üzerine, hakimin nikahı feshetmesi
durumu, burada örnek olarak verilebilir.
7.1.9. Müt’a
Sözlükte “menfaat, faydalanma” anlamına gelen “mut’a” kelimesinin, fıkıh literatüründe, talaka
izafesiyle kullanımında (müt’atü’t-talâk) mehir belirlenmeden kıyılan bir nikahtan sonra, temas
yahut sahih halvet olmadan boşanan kadına verilecek mali destek anlamında kullanılır.
Mehir tayin edilmeden evlenen kadına “müfevvida” denir. Bu durumdaki kadına mut’a verilmesi
gerektiği, ayetle sabittir.
Konu ile ilgili ayetin meali şöyledir: “Nikahdan sonra, henüz dokunmadan veya onlar için belli
bir mehir tayin etmeden kadınları boşarsanız, bunda size bir günah yoktur. Bu durumda onları
faydalandırın ( müt’a verin). Müt’ayı zengin olan durumuna göre, fakir olan da durumuna göre
verir. İyilikle faydalandırmak muhsinler için bir vazifedir.” (Bakara 27236.)
Müt’anın gerekli oluş keyfiyeti ayetle sabit olduğu halde miktarı ayette belirtilmemiştir.
Müt’anın belirlenmesinde eşlerin sahip oldukları servetleri ve yaşadıkları beldenin örfü dikkate
alınır. Ancak müt’a mehr-i misilin yarısını geçemez.
7
İslam Hukuku I
Yukarıda da ifade olunduğu gibi bu, vacip olan müt’adır. Bunun dışında, mehir belirlenmiş olsun
olmasın, cinsel temastan sonra boşanmış olan eşe müt’a vermek müstehap;
Mehir belirlendiği halde cinsel temas olmadan boşanan eşe müt’a vermek ise mubah sayılmıştır. (Bilmen, II, 142; Karaman, I, 280, 283-284; Döndüren, II, 323 vd.)
7.2. ÇEYİZ
Arapçada “cehâz” şeklinde ifade olunan, Türkçe kullanımda “çeyiz” olarak yaygınlık kazanan kelime, gelinin baba evinden koca evine götürdüğü elbise ve ev eşyası için kullanılmıştır.
Nafaka bölümünde açıklanacağı üzere evlendiği eşe bir ev temin ve tefriş etme yükümlülüğü
kocaya aittir.
Buna göre kadının koca evine eşya götürme diğer bir ifadeyle çeyiz hazırlama yükümlülüğü
yoktur.
Kadının ailesi de çeyiz hazırlama zorunluluğu yoktur. Çünkü biraz önce de ifade olunduğu gibi,
evlenen kadının tüm ihtiyaçlarını karşılamak kocanın görevidir.
Uygulamada çok yaygın biçimde yer bulan çeyiz götürme hadisesi, “dinî hükümlerin değil, sosyal yapının bir ürünüdür.”
Kadın, kocadan aldığı mehir karşılığında ev eşyası almak zorunda değildir. bu mehir, tamamen
kendi hakkı ve mülküdür.
Ancak çeyiz hazırlamak şartıyla erkeğin kendisine mehrin haricinde, ona ilaveten verdiği meblağdan çeyiz hazırlaması gerekir. aksi taktirde aldığı fazlalığı geri vermek durumundadır.
Hanefîlere göre koca tarafından hazırlanan çeyizin mülkiyeti de kocaya aittir.
Kadının çeyiz olarak getirdiği veya babası tarafından çeyiz olarak verilen eşyanın mülkiyeti ise
kadına aittir. Çeyizin mülkiyeti konusunda karı-koca arasında anlaşmazlık çıkar, taraflar da iddialarını ispatlayamazlarsa, yeminleriyle birlikte, her birinin kullandığı eşyanın kendisine ait olduğuna hükmolunur.
Şâfiîler, bu durumda, kimin kullandığına bakılmaksızın, ikisi arasında paylaştırılır demişlerdir.
Mâlikîler çeyiz konusunda farklı bir yaklaşımla, çeyizin kadının yükümlülüğünde olduğunu savunmuşlardır. Miktarının belirlenmesinde ise kadına ödenen mehrin miktarı ile örf ve adetin
dikkate alınacağını, ayrıca bu yükümlülüğün doğabilmesi için mehrin, kendisine zifaftan önce
altın, gümüş veya para olarak ödenmesi gerektiğini söylemişlerdir. Bu görüşün dayanağı örftür. (Abdulazim, ed-Dîb, “Çeyiz”, DİA, VIII, 296-297.)
8
Evlilikten Doğan Mali Hak Ve Sorumluluklar
Ünite 7
7.3. NAFAKA
7.3.1. Tanımı
Sözlükte “harcamak, tüketmek” manasındaki “infak” mastarından türetilen “nafaka” kelimesi
azık, ihtiyaçların karşılanması maksadıyla harcanan para vb. maddî değerler anlamına gelir.
Terim olarak geniş anlamıyla “hayatiyetin ve yararlanmanın devamlılığını sağlamak için yapılması zorunlu olan harcamaları” ifade eder.
Ancak biz burada bu geniş anlamıyla nafaka üzerinde değil, konumuz gereği eşin malî hakları
cümlesinden olması sebebiyle aile hukuku ilişkisinden doğan ve “koca ile karısı arasında malî
bir alacaklılık ve borçluluk münasebeti” şeklinde tanımlanan evlilik nafakası üzerinde duracağız.
Eşler arasındaki alacaklılık ve borçluluk münasebetini ifade eden evlilik nafakası da evlilik birlikteliği içerisindeki evlilik nafakası ve iddet içerisindeki evlilik nafakası şeklinde ele alınır.
7.3.2. Evliliğin Devamı Sırasındaki Evlilik Nafakası
Yerinde de ifade olunduğu gibi, sahih bir nikahla evlilik birlikteliği oluşturan eşler arasında, bu
evliliğin sonucu olarak nafaka ilişkisi de doğar.
7.3.2.1. Evlilik Nafakasının Dayanakları
Evlilik nafakası nasslara dayanır. Konuya ilişkin ayetlerden bazılarının mealleri şöyledir:
“Onları (iddetleri süresince) gücünüz nispetinde, oturduğunuz yerin bir bölümünde oturtun.
Onları sıkıntıya sokmak için kendilerine zarar vermeye kalkışmayın. Eğer hamile iseler, doğum
yapıncaya kadar nafakalarını verin. Sizin için (çocuğu) emzirirlerse (emzirme) ücretlerini de verin ve aranızda uygun bir şekilde anlaşın. Eğer anlaşamazsanız, çocuğu baba hesabına başka bir
kadın emzirecektir.” (Talak 65/6.)
“Eli geniş olan, elinin genişliğine göre nafaka versin. Rızkı dar olan da, Allah’ın ona verdiğinden
(o ölçüde) harcasın. Allah, bir kimseyi ancak kendine verdiği ile yükümlü kılar. Allah, bir güçlükten sonra bir kolaylık yaratacaktır.” (Talak 65/7.)
Evlilik nafakasına ilişkin hadislerden bazıları da şunlardır:
• Hind, Hz. Peygamber’e gelerek kocası Ebu Süfyan’ın çok cimri olduğunu ve nafakalarını temin etmediğini söyleyince Hz. Peygamber şöyle cevap vermiştir: “Kocanın malından, onun haberi olmadan,
kendine ve çocuklarına yetecek miktarda, aşırıya kaçmamak kaydı ile al.”
• “Karılarınızın sizin üzerinizdeki haklarından biri de onların yiyecek ve içeceklerini güzelce temin etmenizdir.”
• “Kocanın, yediği zaman karısına da yedirmesi, giydiği zaman karısına da giydirmesi, karının kocası
üzerindeki haklarındandır.”
7.3.2.2. Evlilik Nafakası Yükümlüsü
İslam hukukçuları, yukarıda bir kısmına yer verilen ayet ve hadislere dayalı olarak, evlilik nafakasında kocanın nafaka borçlusu, karının da nafaka alacaklısı olduğu konusunda icma etmişlerdir.
Yani İslam hukukçularının ittifakı ile evlilik nafakasının alacaklısı kadın eş, sorumlusu da kocadır.
9
İslam Hukuku I
Kocanın nafaka yükümlülüğü Hanefîlere göre, nikah akdinin tamamlanması ile, Mâlikî, Şâfiî ve
Hanbelîlere göre ise karının kocasına teslim edildiği tarihten itibaren başlar.
Yine İslam hukukçularının büyük çoğunluğuna göre kocanın zengin veya fakir olması, sıhhatli
veya hasta ve sakat bulunması da sonucu değiştirmez.
Burada karının zengin olması da dikkate alınmaz. Koca her halükarda nafaka borçlusu, kadın da
nafaka alacaklısıdır.
Kadın zengin olsa bile fakir kocanın nafakasından sorumlu olmadığı gibi, zengin karının nafakasından yine zengin koca sorumludur. Zahirî fakihler bu konuda çoğunluk fukahâdan ayrılarak, zengin olan kadının, fakir olan kocasının nafakasını karşılamak yükümlülüğünde olduğunu söylemişlerdir. Aile birliğinin devamına
yardımcı olması açısından bu görüşün tercihe şayan olduğu değerlendirilmiştir. (Erbay, “Nafaka”, DİA, XXXII, 282; Evlilik ve Hısımlık Nafakası, s. 34-35.)
7.3.2.3. Evlilik Nafakasının Kapsamı
Kocanın eşine temin etme yükümlülüğünde olduğu nafakanın kapsamına şunlar girer:
•
•
•
•
•
Yiyecek ve içecekler
Giyecekler
Mesken
Tedavi masrafları ve ilaçlar
Hizmetçi
Hizmetçi temininin nafaka kapsamında değerlendirilebilmesi için şu şartlar aranır.
• Koca, hizmetçinin masraflarını karşılayabilecek malî güçte olmalıdır.
• Kadının kendi statüsündeki (emsâli) kadınların hizmetçi bulunduruyor olması veya hizmetçiye muhtaç
bulunması.
Nafakanın miktarında “eşlerin malî durumları, sosyal sevileri, çevrenin örf ve adetleri dikkate
alınır.”
Kocanın fakir olması sebebiyle eşinin nafakasını sağlayamaması durumunda Hanefîlere göre
karının mahkemeye başvurarak nikahı fesh davası açma hakkı yoksa da fukahâ çoğunluğu, bu
durumda kadının fesh davası açma hakkı bulunduğunu savunmuşlardır. (Karaman, I, 386-387;
Erbay, “Nafaka”, DİA, 282; Evlilik Nafakası, 27 vd., Döndüren, I, 349 vd.)
7.3.2.4. Evlilik Nafakasının Şartları ve Düşmesi
Kadın eşin nafaka alacaklısı, kocanın da nafaka yükümlüsü olabilmesi için bir kısım şartların
bulunması gerekir:
• Sahih nikahın sonuçlarında da temas edildiği üzere evlilik sahih bir akitle meydana gelmiş olmalıdır.
Fâsit veya batıl olan nikah akitleri nafaka yükümlülüğü doğurmaz.
• Kadın, kocasıyla birlikte ikamet edeceği meskene gelmekten ve evliliğin tabiî gereklerini yerine getirmekten imtina etmemelidir.
10
Evlilikten Doğan Mali Hak Ve Sorumluluklar
Ünite 7
Buna göre kocası evine çağırdığı halde kadın haksız olarak bu çağrıya uymazsa nafaka hakkı da
düşer.
Ancak haklı sebeplerle bu davete uymayan kadın nafaka hakkını kaybetmez. Meselâ peşin ödenmesi kararlaştırılan mehrin kendisine ödenmemesi veya kendisine layık bir meskenin hazırlanmış olmaması sebebiyle koca evine gitmeyen kadının nafaka hakkı düşmez.
• Çalışmasına kocası izin vermediği halde bir işte çalışan kadının da nafakası düşer.
Ancak kocası onun çalışmasına izin vermişse o taktirde nafaka hakkı düşmez. Nafakası yine kocasına ait olur.
Yine karının gayr-ı Müslim (ehl-i kitap) olması da nafaka hakkına engel değildir. (Karaman, I,
287-288; Erbay, DİA, XXXII, 282; Evlilik ve Hısımlık Nafakası, 32.)
7.3.3. İddet Dönemindeki Evlilik Nafakası
Nikah bağı herhangi bir sebeple sona eren kadının, yeni bir evlilik yapmadan önce beklemesi
gereken süreye “iddet” dendiği, iddetin çeşitleri ve süreleri hakkında daha önce bilgi verilmişti.
Burada iddet bekleyen kadının nafakası üzerinde durulacaktır.
İslam hukukuna göre, kocasından herhangi bir sebeple ayrılan kadın belli bir süre başkasıyla bir
evlilik gerçekleştiremeyeceğinden, yine nafaka ihtiyacı içerisinde olacaktır.
Bu bekleme de ayrılıkla noktalanan evlilikle ilgili bulunduğundan, bekleyen kadının nafaka yükümlüsü de ayrıldığı koca olacaktır.
Ancak ayrılık sebebine göre kadının nafaka hakkından yararlanamadığı durumlar da vardır.
İddet bekleyen kadın, şu durumlarda nafaka alabilecektir:
• Ayrılık koca tarafından gerçekleştirilmişse, ayrılığın sebebi ister hukuka uygun olsun, isterse olmasın,
koca nafaka yükümlüsüdür.
Mesela erkeğin eşini boşaması hukuka uygun bir tasarruftur. Ama ayrılık koca tarafından gerçekleştirildiği için koca iddet nafakası vermekle yükümlüdür.
Yine liân, i’lâ, muhâlea yoluyla yahut eşi Müslüman olduğu halde kocanın islam’ı kabul etmemesi sebebiyle ayrılık meydana gelmesi; Keza kocanın buluğ muhayyerliği hakkını kullanarak
nikahın feshini talep etmesi gibi tasarruflar da hukuka uygun olan tasarruflardır.
Bu yollarla meydana gelen ayrılıklarda da kocanın nafaka yükümlülüğü düşmez. • Kocanın irtidat etmesi veya hürmet-i müsâhere meydana getirecek bir fiil işlemesi gibi tasarruflar hukuka aykırı tasarruflardır ama, bunlarda ayrılık sebebi olduğu için kocanın nafaka yükümlülüğü devam
etmektedir.
11
İslam Hukuku I
• Ayrılığın karının hukuka uygun tasarrufları sonucu gerçekleşmesi durumunda da kocanın nafaka yükümlülüğü devam eder. Mesela kadının buluğ muhayyerliği, kefâet şartının gerçekleşmemesi, mehrinin emsalinden düşük olması gibi sebeplere veya sağlık gerekçelerine dayanarak yaptığı başvuru
üzerine hakimin nikahı feshetmesi suretiyle gerçekleşen ayrılıklar bu tür tasarruflardandır. Bu tasarruflarıyla karı nafaka hakkını kaybetmez.
Şu durumlarda kadının nafaka hakkı düşer:
• Ayrılık hukuka uygun olmayan sebeplerle kadın tarafından gerçekleştirilirse kadın nafaka hakkını kaybeder. Kadının irtidat etmesi veya hürmet-i müsâhere meydana getirecek bir fiil işlemesi bu kabil
tasarruflardandır. Bunları yapan kadına kocanın nafaka ödeme yükümlülüğü yoktur.
• Yine kocanın ölmesi sebebiyle ölüm iddeti bekleyen kadının da nafaka hakkı söz konusu değildir. Bu
durumdaki kadının hamile olup olmaması da sonucu değiştirmez.
Fakihler bu hükümde ittifak halindedirler. Onlar bu görüşe varırken, kadının nafaka hakkının erkeğin malından olduğu, ölen kimsenin de mülkiyet hakkının sona erdiği gerekçesinden hareket
etmişler;
Ayrıca kocası ölen kadının, ölen kocaya mirasçı olacağı, buradan alacağı miras payı ile nafakasını temin edebileceğini düşünmüşlerdir. (Erbay, “Nafaka”, DİA, XXXII, 283; Evlilik ve Hısımlık
Nafakası, 40-46.)
12
Evlilikten Doğan Mali Hak Ve Sorumluluklar
Ünite 7
7.4. DEĞERLENDİRME SORULARI
1.
Aşağıdakilerden hangisi “mehir” kelimesinin karşılığı olarak fıkıh literatüründe yer alan
kavramlardan değildir?
A) Nihle
B) Tavl C) Ecr
D) Ferîda
E) Usr
Mehir olabilecek şeyler konusunda aşağıda verilen bilgilerden hangisi doğrudur?
A) Mütekavvim mal ve eşya mehir olarak belirlenebilir.
B) Ekonomik değeri olmayan menfaatler mehir olarak belirlenebilir.
C) Bir erkeğin evleneceği kadına Kur’an öğretmesinin mehir olabileceği, tartışmasız bir şekilde kabul edilmiştir.
D) Çoğunluk fukâhaya göre belirlenen mehrin geçersiz olması akdin geçersizliğini gerektirir.
E) Mâlikîlere göre belirlenen mehrin geçersiz olması, böyle bir evliliğin geçersiz sayılmasını gerektirmez.
2.
3.
4.
Yukarıda verilen bilgilerden hangileri doğrudur?
I. Çoğunluk fukahâ, mehrin asgarî miktarının belirlenmediği görüşündedir.
II. Mehir için bir üst sınır belirlenmemiştir.
III. Mehir sahih nikahla evlenmiş kadının hakkıdır.
IV. Kadına verilen mehir, onun rızası dışında kocası tarafından bile geri alınamaz.
A) I-II
B) II-III-IV
C) I-II-III-IV
D) I-III-IV
E) III-IV
Aşağıdakilerden hangisi mehr-i muaccelin tanımıdır?
A) Miktarı taraflarca belirlenmiş mehir
B) Nikah akdi esnasında peşin ödenmesi kararlaştırılmış olan mehir
C) Tamamının veya bir kısmının vadeye bağlandığı mehir
D) Kadının emsali dikkate alınarak belirlenmiş olan mehir
E) Bir kısmının vadeye bağlandığı mehir
Evlilik nafakasının şartları ile ilgili olarak verilen bilgilerden hangisi yanlıştır?
A) Fâsit veya batıl olan nikah akitleri nafaka yükümlülüğü doğurmaz.
B) Kadın, kocasıyla birlikte ikamet edeceği meskene gelmekten ve evliliğin tabiî gereklerini yerine getirmekten imtina etmemelidir.
C) Kendisine layık bir meskenin hazırlanmış olmaması sebebiyle koca evine gitmeyen kadının nafaka hakkı düşmez.
D) Peşin ödenmesi kararlaştırılan mehrin kendisine ödenmemesi sebebiyle koca evine gitmeyen kadının nafaka hakkı düşer
E) Çalışmasına kocası izin vermediği halde bir işte çalışan kadının nafakası düşer.
5.
1-C
2-B
3-D
4-E
5-A
13
İslam Hukuku I
14
Evlilikten Doğan Mali Hak Ve Sorumluluklar
Ünite 7
15
İslam Hukuku I
16
Download