ama çevre, kalkınma ve sa

advertisement
T. fc M. M.
B : 41
fife almak demektir. Elbette sanayileşeceğiz, bunun
yolu yok; ama çevre, kalkınma ve sanayileşme üçge­
nini o kadar hassas bir şekilde ayarlayacağız ki, ne
çevre bozulacak, ne de tamiri imkânsız gayri adil
erezyonlar olacak. Uyumlu ve dengeli kalkınmayı
sağlayacağız; ama çevreyi de koruyacağız.
Sanayileşmedeki gecikmenin utancı ile kalkınma
planları ve şimdiki uygulama tabiata ihanet etme
noktasında, «Vur abalıya» misali tam bir vurdum­
duymazlık içerisindedir. Aynı şekilde, kıyıları üç beş kişiye kapatmak da denizi, tabiatı ve çevreyi ya­
saklamak anlamına gelir.
Sayın milletvekilleri, özellikle bugünlerde kış ge­
lince gazete manşetleri hava kirliliği feryatlarıyla do­
lar; hemen hemen hiçbir şey yapılmaz. İlkbaharın
müjdesiyle beraber derin bir oh çekilir, mesele de
bir müddet unutulur. Ankara'da hava kirliliği öldü­
rücü boyutlara varmıştır. Soruyorum : Hükümet
Programındaki sathî tedbirlerin hangisi uygulanmış
ve sorun çözülmüştür? Ankara Valiliğinin Resmî Ga­
zetede yayınladığı tebliğ neyi değiştirir ve paiyatif bir
tedbirden başka ne ifade eder?
İnsanoğlunun yaşama sevinci ve büyük özlemi;
havası, suyu, toprağı, bitki örtüsü, denizleri, gölleri,
nehirleri ile tertemiz bir çevrede yaşamaktır. Yoksa
dünyaya zehirlenmeye, Hindistan'daki gibi kitle ha­
linde bir anda ölmeye gelmedik. Bu olay, anlatmak
istediğimiz şeyleri en acı bir şekilde ortaya koymak­
tadır. Bu basit bir iş kazası sayılamaz, sanayileşme
ile çevrenin uyumsuzluğundan, dengesizliğinden mey­
dana gelmiştir. Aynı hal Murgul'da tedrici bir şekil­
de olmuştur. Haliç bataklık halindedir. Porsuk Çayı,
Nilüfer Çayı ve İzmit Körfezi zehir saçmaktadır. Sa­
nayi artıklarının önlenmesi için yapılacak maliyet he­
sapları çok daha ağır faturalar getirebilir.
Bütçenin tümü üzerindeki görüşlerim saklı kal­
mak üzere ifade edeyim ki, uzman arkadaşlarım ga­
yet ilmî, müdellel beyanlarda bulundular. Bu konu­
da kendimi yetkili görmüyorum; ama bir çevreci ve
tabiat sever olarak, Çevre Genel Müdürlüğünün bu
yetersiz bütçesine «hayır» diyorum. (Alkışlar)
Arkadaşlar bu konunun sağı, solu olmaz; şu ve­
ya bu parti mülahazası söz konusu olmaz. Mesele
hepimizi, topyekûn hepimizi ilgilendirmektedir. Ya­
rınlarımız bu meselelerde saklıdır. Çünkü, hep bera­
ber nefes alıyoruz; aynı suyu, aynı toprağı kullanı­
yoruz. Bunun için en önemli millî mesele olarak bu
meseleyi ele alalım ve hep beraber çözüm arayalım.
13 . 12 . 1984
0:1
Çevre Genel Müdürlüğü ve çevre sorunlarıyla il­
gili olarak daha çok şeyler söylenir; ama görüyorum
ki, ne söylesem, «Kim okur, kim dinler varakı
mühr-i vefayı» misali...
Bu bakımdan sözlerime son veriyor ve hepinize
saygılar sunuyorum. (Alkışlar)
BAŞKAN — Teşekkür ederiz Sayın Tarımcıoğlu.
Halkçı Parti Grubu adına Sayın Arsan Savaş Arpacıoğlu; buyurunuz.
HP GROBU ADINA-ARSAN SAVAŞ ARPACIOĞLIU (Amasya) — Sayın Başkan, sayın milletve­
killeri; Türkiye'de bugün büyük boyutlara ulaşan ve
yarın için de tehlikesini daha,büyük boyutlarda his­
sedeceğimiz çevre sorunları üzerinde Halkçı Parti
adına görüşlerimi arz etmek için huzurlarınızdayım.
Değerli milletvekilleri, bilindiği gibi özellikle için­
de yaşadığımız yüzyılda endüstri ve teknoloji alan­
larında meydana gelen olağanüstü gelişmeler, bir
yandan insanın tabiat üzerindeki egemenliğini artırıp,
hayat seviyesinin yükselmesini, onu daha muüu kı­
lacak bir ortamın yaratılmasını sağlarken; öte yan­
dan hızlı şehirleşme olgusunun da etkisiyle doğal den­
gelerin bozulması, kaynakların yok edilmesi, insan
hayatını tehdit edecek boyutlara varan toprak, su ve
hava kirlenmeleri gibi vahim tehlikelere yol açmış­
tır.
1960'lı yıllarda, özellikle 1970'lerin başında ön­
ce sanayileşmiş ©atı ülkeleri ve bu ülkelerin ağırlık­
lı alarak temsil edildiği uluslanası kuruluşlar (NATO,
ÖECD, AET ve Birleşmiş Milletler) insan - doğa
dengesi, ekoloji, kirlenme konularını giderek artan bir
ilgi ile izlemeye ve incelemeye başlamışlar, bunun so­
nucunda çevre kirlenmesi, doğal dengenin bozulma­
sı ve tahribi tehlikesinin tüm ülkeleri bir endişe
dalgası halinde kapsadığı görülmüştür.,
Ülkemizde de daha önceki yıllarda fazla önem­
senmeyen çevre sorunları ama bir yandan üyesi ol­
duğumuz bu uluslararası kuruluşların gündeminde
yer almaları, öte yandan da çevre sorunları ve çev­
re kirlenmesinin çarpık kentleşme ve alt yapışız, prog­
ramsız sanayileşme sonucunda yöresel olarak toplu­
mu rahatsız edecek boyutlarda hissedilmeye başlan­
ması Türkiye'de de üzerinde en çok konuşulan bir
konu haline gelmiştir.
Bugün bütçesini görüştüğümüz Çevre Genel Mü­
dürlüğü, bu gelişmenin sonucunda Devletin çevre so­
runları ve çevre kirlenmesinin çarpık kentleşme ve
alt yapışız, programsız sanayileşme sonucunda yöre-
\
Download