çanakkale su kaynaklarına ve ekolojik/coğrafi zenginliklerine sahip

advertisement
ÇANAKKALE SU KAYNAKLARINA VE EKOLOJİK/COĞRAFİ ZENGİNLİKLERİNE
SAHİP ÇIKIYOR
ÇANAKKALE ONSEKİZ MART ÜNİVERSİTESİ COĞRAFYA BÖLÜMÜ ÖĞRETİM
ÜYESİ VE
ÇEVRE MECLİSİ YÜRÜTME KURULU BAŞKANI PROF. DR. MURAT TÜRKEŞ’İN
ATİKHİSAR KIR ŞENLİĞİ KONUŞMASI
SEVGİLİ ÇANAKKALELİLER, DOSTLAR, ÇEVRECİLER, DOĞA DOSTLARI,
SEVGİLİ ÖĞRENCİLER VE SEVGİLİ KAYADERE’LİLER,
ÇANAKKALE KENT KONSEYİ ÇEVRE MECLİSİ’NCE KAZ DAĞI VE BİGA
YARIMADASI ÇALIŞMA GRUBU’NUN BAŞTA ÇANAKKALE ÇEVRE PLATFORMU,
ÇEŞİTLİ KAMU VE SİVİL TOPLUM KURULUŞLARI VE DOĞA DOSTU
YURTTAŞLARIMIZIN KURUMSAL, ÖRGÜTSEL VE BİREYSEL KATKILARINI ALARAK
GERÇEKLEŞTİRDİĞİ ÇALIŞMALAR SONUCUNDA DÜZENLENEN, ÇANAKKALELİLER
VE SARI ÇAY SU HAVZASINDA YAŞAYAN TÜM YURTTAŞLARIMIZ İÇİN YAŞAMSAL
OLAN BU ETKİNLİĞE HOŞ GELDİNİZ…
SİZLERİ BURADA BU ÇOŞKUYLA GÖRMEK ÇOK GÜZEL…
Sanayi devrimi ile nicelik ve nitelik olarak değişen ve gelişen insan
etkinliklerinin 20’nci yüzyılda atmosferde önemli değişikliklere yol açtığı, bunun
sonucu oluşan küresel iklim değişikliğine bağlı olarak çevre sorunlarının arttığı,
özellikle su kaynaklarının hızla azaldığı, bilim çevreleri ile su kaynaklarının
yönetiminden sorumlu ulusal ve uluslararası tüm kuruluşlarca dile
getirilmektedir.
Su yaşamın temelidir ve su kaynakları dünyamızda ilk yaşam
birlikteliklerinin oluştuğu yerlerdir. Oysaki konuya insanın kullanabildiği (tatlı)
suyun Yerküre’nin tüm su hazne ve kaynakları içerisindeki dağılımları açısından
bakıldığında, karşımıza bir başka önemli gerçek çıkar: Yerküre’nin tüm suyunun
insan tarafından kullanılabilen kısmı ancak % 1 gibi küçük bir düzeydedir.
İnsanın kullanabildiği suyun yaklaşık % 99’luk çok büyük bir bölümünü de yeraltı
suları oluşturur. Bu özellikleri nedeniyle, su kaynakları günümüzde en çok
korunması gereken varlıklarımızın başında gelir. Ayrıca su, yaşamın olmazsa
olmaz en önemli ama hızla yok edilen ve kirletilen stratejik bir kaynağı, sağlıklı
ekonomilerin ve mutlu toplumların temel taşlarından biridir.
Bu nedenle, Türkiye gibi su zengini olmayan bir ülkede; su kaynakları,
gıda güvenliğini ve tarımsal üretimi arttırmaya; kırsal, kentsel, enerji ve sanayi
amaçlı kullanımlar için gerekli olan suyu sağlamaya; halkın yaşam niteliğini ve
düzeyini yükseltmeye; yalnız insanların değil doğadaki tüm canlıların yararına ve
etkin bir biçimde korunup geliştirilmesine yönelik olarak akılcı ve bilimsel
ilkelere göre yönetilmelidir. Ayrıca, her stratejik konuda olduğu gibi, su
kaynaklarının yönetimi de Kamu’nun elinde ve denetiminde olmalı; suyun ticari
bir metaya dönüşmesi engellenmelidir.
Sularımız konusundaki bu tehlikeli gelişmeleri izlerken, barışın kenti
Çanakkale’mizi çok daha büyük bir tehlikenin beklediğini gördük. Güzel
kentimizin tek ve biricik temiz içme ve kullanma su kaynağı olan Atik Hisar
Barajı havzasını çevreleyen dağlarda bugüne değin jeolojik katmanların ve
kayaçların içerisinde kararlı şekilde duran ağır metallerin açığa çıkmasına da yol
açacak olan siyanürlü altın/gümüş maden işletmeciliği etkinlikleri çok yakında
başlamak üzeredir.
Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın 56. maddesinde de belirtildiği gibi,
“herkes sağlıklı ve dengeli bir çevrede yaşama hakkına sahiptir. Çevreyi
geliştirmek, çevre sağlığını korumak çevre kirlenmesini önlemek devletin ve
yurttaşların görevidir.”
Çanakkale’mizin içme suyu, ekolojik ve tarımsal zenginlikleri ve
olanakları, Biga Yarımadası Çanakkale ve Kaz Dağı Yörelerinde yapılacak olan
tüm maden işletmeciliği yatırımlarından daha fazla üstün kamu yararına
sahiptir. Bu kapsamda Atikhisar Barajı su toplama havzasında baraj gölüne 500
m uzaklıkta yapılması planlanan altın madenciliği, aynı zamanda “Çevre
Kanunu” ve "Su Kirliliği Kontrolü Yönetmeliği" gibi ilgili yasa ve yönetmeliklere,
en az onlar kadar önemlisi taraf olduğumuz uluslarası ve bölgesel çevre
antlaşmalarına ve süreçlerine aykırıdır. Su Kirliliği Kontrolü Yönetmeliği’nin 16.
Maddesi, içme suyu havzalarının nasıl korunacağını açıkça tanımlamıştır.
Biga Yarımadası Çanakkale ve Kaz Dağı Yörelerinde gerçekleştirilecek olan
madencilik etkinlikleri sırasında ve sonucunda, dağlar, yaylalar ve ovalarımızın
coğrafi ve ekolojik dengesi bozulacak, madencilik etkinliklerinden
kaynaklanacak toz bulutları ve bütün ağır metaller havzayı besleyen derecikler
ve sel sularıyla Atikhisar Barajına taşınarak suyumuz kullanılamayacak derecede
kirlenecektir.
Bunun sonucu olarak baraj havzasında, hatta uzak çevrelerinde bile tarım
ve hayvancılık yapılamayacak, ormanlar yağmalanacak, kurtlar, kuşlar, böcekler
kısacası tüm yaban yaşamı yok edilecek, belki de Sarıçay Havzası’ndaki tüm
köylerimiz ve Çanakkale’miz temiz içme suyundan yoksun kalabileceği için
göçmek zorunda kalabilecektir. Dünyada bunun örnekleri vardır. Bu yüzden,
doğal çevreyi, su kaynaklarımızı ve canlı yaşamını tümüyle yok edebilecek olan
bu madencilik etkinliklerini durdurmak ve çocuklarımızın geleceğini kurtarmak
zorundayız.
Sonuç olarak, Biga Yarımadası ve Çanakkale Yöresinde kurulmak istenen
siyanürlü altın/gümüş madenciliği işletmeleri, Akdeniz ikliminin egemen olduğu
Biga Yarımadası; Çanakkale ve Kaz Dağı yörelerinde, var olan yıllık su açığını ve
yetersizliğini kuvvetlendirecek; zaten kıt, ancak dengede olan su kaynaklarını
aşırı kullanarak bölgenin yer altı ve yerüstü kaynaklarının azalmasına neden
olacaktır.
O nedenle bu yörelerdeki tüm su havzalarının, doğal orman alanlarının,
orman ekosistemlerinin, yani sadece Kaz Dağı’nın değil, su kaynaklarını,
akarsuları besleyen bütün dağlık alanları, ormanlarıyla birlikte koruma altına
alınması gerekiyor. Başka bir deyişle, yöredeki hidroloji ve su kaynakları,
ekolojik ve ekolojik biyocoğrafya açısından önemli ve hassas olan tüm orman
ekosistemlerine ve su toplama havza ve kaynaklarına, uygun koruma
statülerinin verilmesi gerekiyor ki, bu yolla hem biyolojik çeşitliliği, yani
buradaki biyocoğrafyayı bir bütün halinde koruyabilmek, hem de bu coğrafyayı
ve ekosistemi oluşturan türleri koruyabilmek olası olsun.
Ormanlarımız, çiçeklerimiz, endemik bitkilerimiz, yaban hayvanlarımız,
kuşlarımız, tarım alanlarımız, meralarımız, hayvancılığımız yok edilmesin,
derelerimiz, su havzamız zehirlenmesin ve havamız kirlenmesin, kısacası biz
Çanakkale’mizi vermiyoruz, onun yaşanabilir güzel bir kent olarak kalmasını
istiyoruz diyorsanız;
BUGÜN BURADA KAYADERE KÖYÜ’NDE VE KAYADERELİLERLE BİRLİKTE
OLDUĞUMUZ GİBİ, HEP BİRLİK VE DAYANIŞMA İÇERİSİNDE OLALIM…
SU KAYNAKLARIMIZA VE EKOLOJİK/COĞRAFİ ZENGİNLİKLERİMİZE SAHİP
ÇIKALIM…
ATİK HİSARI ATIKHİSARI YAPTIRMAYALIM…
ETKİNLİĞİMİZE KATILDIĞINIZ VE BİZLERİ DESTEKLEDİĞİNİZ İÇİN HEPİNİZİ
DOSTÇA SELAMLAR, SAYGI VE SEVGİLERİMİ SUNARIM
Download