M. Meclisi B : 122 22 . 3 . 1978 O : 1 Yine, sorunların

advertisement
M. Meclisi
B : 122
Yine, sorunların sürüncemede bırakılması yeni
sorunlara yol açacağı için, bu yüzden yalın sorunlar,
sade sorunlar giderek karmaşıklaşmaya başlar ve
sorunlar sürüncemede kaldıkça başka devletlerin,
özellikle dünya çapında politika izleyen güçlü dev­
letlerin o sorunlara karışma eğilimleri giderek artar.
Nitekim Türkiye'nin bir süredir sürüncemede kalan
sorunlarıyla ilgili olarak bütün bu sorunlar, bütün
bu sakıncalar bildiğiniz gibi ortaya çıkmış bulunmak­
tadır.
Asıl sorunun sürüncemede kalması yüzünden do­
ğan yan sorunlarla, asıl sorun arasında başka devlet­
ler bağlantı kurmaya da başlarlar. Özellikle Ameri­
ka Birleşik Devletleri kendi uluslararası ilişkilerinde
böyle bir bağlantı kuramı, bir bağlantı teorisi oluştur­
muştur. Bu kuramı yalnız Türkiye'ye değil, dünya­
nın başka yörelerindeki başka sorunlara da uygu­
lamaktadır.
Bu bağlantı kuramının özelliği şudur: Bir ülkeyi
belli bir sorunla ilgili olarak köşeye sıkıştırabilmek
için; o ülkenin başka sorunlarını araç olarak kullan­
maya, manivela gibi o ülke aleyhinde kullanmaya ça­
lışılır. Bu yöntem gerçi kullanana uzun vadede genel­
likle yarar sağlamaz, ama kendisine karşı bu yöntemin
kullanıldığı ülke de sıkıntıya düşer.
Hükümetimiz bu anlayış içinde sorunların, ulus­
lararası sorunlarının çözümü yolunda Türkiye'nin
girişimlerini hızlandırma çabası içine girmiştir. Bir
yandan da göreve başladığı günlerden itibaren, dün­
yaya daha çok yönlü olarak açılabilme yolunda
adımlar atmaya başlamıştır.
Hükümetin bu davranışının ve uluslararası ilişki­
lere bu yaklaşımının ilk belirtileriyle birlikte, dünya
kamuoyunda Türkiye lehine olumlu bir ortam oluş­
maya başladığı açıkça görülmektedir.
Hükümetimizin uluslararsı ilişkilere yaklaşımının
bir baskı özelliği de, bu sorunları öncelikle teknik dü­
zeyde değil; öncelikle siyasal düzeyde ele almaktır.
Bu, sorunları sürüncemede bırakmak istemeyişimizin
doğal sonucudur. Çünkü, yalnız teknik düzeyde ve­
ya öncelikle teknik düzeyde ele alınan sorunlar, sürün­
cemede kalmaya mahkûmdur.
Bundan, bu sözlerimden uluslararası sorunların tek­
nik düzeyde de ele alınmaması gerektiği anlamı elbet­
te çıkarılmamalıdır. Teknik düzeyde çalışmalar ve
görüşmeler bütün sorunlar için hiç kuşkusuz gerekli­
dir. Fakat yüksek düzeyde siyasal görüşmeler yapıl­
madan ve o siyasa] görüşmelerde bazı mutabakatlara
vararak amaçları saptanmadan, yön çizilmeden sadece
22 . 3 . 1978
O:1
teknik düzeyde tutulacak çalışmalarla bir sonuca ula­
şılabilmesi, bir yere varılabilmesi olanak dışıdır, çün­
kü yön verilmeden, teknik düzeyde çalışmaları yürü­
tenler nereye yöneleceklerini kendiliklerinden saptaya­
mazlar. Teknik düzeyde çalışmaları sürdürenler, siya­
sal karar alma veya siyasal seçmeler yapma hakkınaı
sahip değildirler. Ne kadar iyi niyetli ve gayretli, ne
kadar üstün yetenekli olurlarsa olsunlar, bu nedenle
siyasal yön çizilmedikçe, amaçlar belirlenmedikçe, tek­
nik düzeydeki çalışmaları yürütenlerin çabalarından,
gayretlerinden bir sonuç elde etme olanağı yoktur.
Türkiye, geride bıraktığımız yıllarda bunu deneye­
rek görmüş bulunmaktadır.
Hükümetimiz, uluslararası ilişkilerle ilgili bu genel
anlayışı ve yaklaşımı çerçevesinde, Kıbrıs sorununa
kesin siyasal çözüm ararken, Türk tarafının girişim­
lerde bulunması ve öneriler yapmak bakımından önce­
lik alması görüşünü benimsemiştir. Çünkü Kıbrıs so­
rununun, esasen fiilen 1974 Barış Harekâtıyla büyük
ölçüde çözüme ulaşmış bulunan Kıbrıs sorununun bir
an önce, hukuken de kesin çözüme ulaşmasında Tür­
kiye'nin yararı vardır; Kıbrıs Türklerinin ve bütün
Kıbrıs halkının yararı vardır ve bütün bölge ülkeleri­
nin yararı vardır. Yararımız bu olduğuna göre, Türk
tarafının kendine düşeni yapması bizce doğaldır ve ge­
reklidir. Kaldı ki, önerileri karşı taraftan beklemek,
Kıbrıs Rumlarının Türklerden hak iddia etme, talepte
bulunma durumunda olduğunu, talepte bulunma hak­
kına sahip olduğunu da bir bakıma kabul etmek an­
lamına gelir veya öyle yorumlanabilir.
Kıbrıs Türk Federe Devletinin, başta Sayın Başkan
Denktaş ve Başbakan olmak üzere, değerli yönetici­
leriyle, Hükümeti kurduktan hemen sonra görüşme­
ler yaptık ve bu görüşmelerde, Kıbrıs Türk Federe
Devletinin değerli yöneticilerinin de girişimde bulun­
mak, önerilerde bulunmak bakımından Türk tarafının
öncelik alması gereği üzerinde birleştiğimizi sevinerek
gördük. Ayrıca, bu konuda, Kıbrıs Türk Toplumun­
daki tüm siyasal partilerin de Kıbrıs Türk Federe
Devletine destek olacağını, yine, sevinerek yaptığı­
mız görüşmeler sonunda saptadık. Bizim görüşümü­
ze göre, eğer her iki taraf Kıbrıs sonununa kesin
siyasal ve hukuki çözüm bulma gereği üzerinde birleşiyorlarsa, Türk tarafının bu görüşte olduğundan
hiçbir kimsenin kuşkusu yoktur; fakat, eğer Rum
tarafı da bu görüşte olursa, Kıbrıs sorununa kesin si­
yasal ve hukuki çözümü bulmanın güç olmaması ge­
rekir. Toplumlararası müzakereler yoluyla bu çözümü
bulmanın güç olmaması mantıken gerekir. Çünkü,
— 35 —
Download