akut viral ensefalitler:,prolaktinoma,brusella,progesteron,kalsiyum,d

advertisement
V.
A
–
ENSEFALİTLER:
AKUT
VİRAL
Viral ensefalitler genellikle sistemik viral enfeksiyonun bir
parçası olarak ortaya çıkarlar. Viral ensefalit bulguları
genellikle viral menenjit bulgularının üzerine biner (
meningoensefalit ), nadiren bazı viral ensefalitler menenjit
tablosu yapmadan ensefalit yaparlar. Viral ensefalitler
patogeneze göre ikiye ayrılırlar: primer ensefalitler beyin
parenkiminin viruslarla invazyonu ve inflamasyonu sonucu
ortaya çıkan ensefalit tablolarıdır. Primer ensefalitlerde
parenkimde nöronofaji vardır, viral antijenler ve viral
nükleik asid parenkimde tespit edilebilir. Postenfeksiyöz
ensefalitler ise sistemik bir enfeksiyonu takiben ortaya
çıkarlar. Perenkimde organizma veya viral antijen
gösterilemez. Patolojide parenkimde demyelinizasyon alanları
ve perivasküler inflamasyon görülür. Viruslar SSS nin birçok
bölgesinde lokalize enfeksiyon yapabilirler, sonuç olarak SSS
viral enfeksiyonları birçok tablo ile karşımıza çıkabilir.
Beyin parenkiminin enfeksiyonu; ensefalit şeklinde,
Meninkslerin enfeksiyonu; menenjit şeklinde,
Medullospinalis enfeksiyonu; myelit şeklinde,
Dorsal sinir köklerinin enfeksiyonları; radikülit
şeklinde,
Periferik sinirlerin enfeksiyonları ise nöritler
şeklinde klinik bulgu verirler.
Viral ensefalitlerde BOS da virusun izolasyonu sadece %25
vakada mümkündür. En sık rastlanan viral ensefalit etkenleri
HSV tip 1,2, Togaviruslar ve Arboviruslardır. Bunu kabakulak
virusu, Ebstein Barr virus ve Varisella zoster virus izler.
Çocukluk hastalıklarından kızamık, suçiçeği, kızamıkcık
enfeksiyonlarını takiben ensefalit gelişebilir (Tablo 35 – 36)
Tablo 35 : Major DNA Ensefalit Virüsleri
Virus
ailesi
Virus
SSS hastalığı
ensefalit
Hsv tip 1
menenjit
– 2
meningoensefalit
Klinik
primer akut
infeksiyon
latent
reaktivasyon
Giriş
yolu
Kaynak
insan
hematojen
nöronal
Sıklık
Laboratuar
sık
BOS pcr
incelemesi
veyabeyin
biyopsisinden
viral kültür
ensefalit
( özellikle
CMV
yenidoğan ve
immün
süpressiflerde )
ensefalit
menenjit
myelit
guillain barre
EBV
Herpes
viruslar
serebellit
ensefalit
menenjit
myelit
neurit (zona )
VZV
HHV – 6
Adeno
adenovirus
Viruslar
ensefalitfebril
konvülsyon
menenjit
ensefalit
beyin
biyopsisi
akut
insan hematojen nadir
akut
insan hematojen
çok
nadir
veya bosda
pcr veya
viral kültür
serolojik
tetkik
klinik
primer akut
bulgular tanı
infeksiyon
koydurucudur.
latent
hematojen
lezyonlardan
reaktivasyon
insan
nadir
nöronal
veya beyin
veya
biyopsisinden
postinfeksiyöz
viral kültür
ensefalomyelit
yapılabilir
akut
infeksiyon
veya
latent
reaktivasyon
akut
insan
?
?
viral
kültürpcr
bos veya
çok
beyin
insan hematojen
nadir biyopsisinden
viral kültür
Tablo 36 : majör RNA ensefalit virüsleri
Virus
Sub tip
Vektör
Sss hastalığı
Görüldüğü
yerler
Sıklık
Mortalite
Laboratuar
Batı at
SivrisinekKuşlar
EnsefalitMenenjit
Doğu at
ensefaliti
Sivrisinekkuşlar
Venezuella
ensefaliti
FlaviviridaeFlavivirus
( arbovirus )
% 3 – 10
Serolojik olarak
antijen veya
antikorların
batısı
epidemiler
yapar
EnsefalitMenenjit
Abd atlantik
kıyıları
Çok
nadirSporadik
görülür
> %30
Beyin dokusunda
viral kültür veya
antijen tainiBos
ıgm
SivrisinekAtlar
EnsefalitMenenjit
Orta ve güney
amerikaFlorida
Çok nadiren
epidemiler
yapar
< %1
Serolojik olarak
viral entijen taini
Japon b
ensefaliti
SivrisinekDomuz
Kuş
EnsefalitMenenjit
Uzakdoğu
Epidemik
endemik sık
%25
Periferik kanda
serolojik olarak
antijen tespiti
St. Louis
ensefaliti
SivrisinekDomuz
Kuş
EnsefalitMenenjit
Abd
Epidamik
endemik sık
%7
Bos ıgmSeroloji
nadiren viral
kültür gerekir
Batı nil
ateşi
SivrisinekDomuz
Kuş
EnsefalitMenenjit
Uganda
mısırİsrail
Epidemik çok
nadir
Nadir
KültürSeroloji
%20
Serroloji
ensefaliti
TogaviridaeAlfavirus
( arbovirus)
AbdMisissipinin
Nadiren
gösterilmesiNadiren
beyin biopsisinden
viral kültür
Kene
ensefaliti
KenePastörize olmamış
sütler
Ensefalit
AvrupaDoğu
rusya
Epidemik
sporadik çok
nadir
Bunyavirus( arbovirus
)
Kalifornia
ensefaliti
SivrisinekKemiriciler
Ensefalit menenjit
Kuzey abd
Sık endemik
< %1
Viral kültürBos da
ıgmSeroloji
ReoviridaeOrbivirus
( arbovirus )
Kolorado
kene ateşi
KeneKemiriciler
Ensefalit menenjit
Abd pasifik
kıyılarıKayalık
dağlar
Endemik çok
nadir
< %1
Eritrosit
membranında antijen
tespitiViral
kültürSeroloji
Poliovirus
Fekal oral
MenenjitMyelit
Tüm dünyada
Endemik sık
%4.5*(%50)
Fekal oral
MeningoensefalitMenenjit
Myelit
Tüm dünyada
Endemik nadir
Nadir**
Echovirus
Fekal oral
MeningoensefalitMenenjit
Myelit
Tüm dünyada
Endemik nadir
Nadir**
Kızamık
Postinfeksiyöz
meningoensefalit
Damlacık
EnsefalitSspe
Tüm dünyada
Sporadik
nadir
%20 – 30
Klinik ve seroloji
Kabakulak
Damlacık
MenenjitEnsefalit
Myelit
Tüm dünyada
Sporadik sık
< %1
Bos viral kültür
İnfluensa
Postinfeksiyöz
Ensefalit
Tüm dünyada
Sporadik çok
nadir
< %1
Sss dışı viral
kültürler
Rhabdoviridae
Kuduz
Memeli
hayvanlarSalyanın
açık yara veya
mukozalarla teması
EnsefalitEnsefalo
myelit
Tüm dünyada
Sporadik çok
nadir
%100
Beyin biyopsisinde
antijen taini,
serolojik olarak
antijenlerin
gösterilMesi
nadiren viral
kültür gereki
Retroviridae
Sadece hıv1
İnsan
EnsefalopatiLöko
ensefalopati
Ensefalit
Tüm dünyada
Nadir
%100
Pcr ile bos ve
beyin dokusunda
antiken tespitiMr
Arenaviridae
Lcmv
Kemiricilerin
çıkartılrı
Ensefalit menenjit
Tüm dünyada
Sporadik çok
nadir
%2.5
Bos kan idrar
kültürü veya
seroloji
Picornaviridae
(enterovirus )
Paramiksoviruslar
(exantematöz viruslar
)
Orthomiksovirus
Coxakivirus
Bos veya beyin
biyopsisinden viral
kültür, dışkı ve
idrardan viral
kültür, pcr ve
seroloji
*Sporadik vakalarda mortalite yüksek
**Yeni doğan ve immünsüpressiflerde %50 yi buluyor
Viral ensefalitlerin insidansı etken patojene ve coğrafi
duruma göre değişsede ortalama olarak yılda 100.000 kişide 8.8
ila 12.6 vaka görülmektedir. Etkili aşılama politikaları
sayesinde kızamık, kabakulak, polio gibi çocukluk çağı
hastalıklarına bağlı ensefalitlerin insidansı büyük ölçüde
azalmıştır.
ARBOVİRUS ENSEFALİTLERİ:
Arboviruslar ( arthropod borne virus )
kan emen
arthropodlarla ( sivrisinek, kene ) hayvanlardan insanlara
bulaşır. Birçok insanda hastalık asemptomatik olarak seyreder
sadece %1-5 oranında ensefalit tablosu gelişir. Arbovirus
ensefalitleri yaz ayları ve erken sonbaharda görülürler
nadiren epidemiler yaparlar. Arbovirus ensefalitleri dünyanın
sınırlı bölgelerinde görülür. Tüm arbovirus enfeksiyonları
klinik olarak benzer tablolar oluştururlar. Ateş, halsizlik,
başağrısı, üst solunum yolları enfeksiyonu gibi bir prodromal
dönemi takiben nörolojik semptomlar ortaya çıkar. St. Louis
ensefaliti, Doğu ve Batı at ensefalitleri en sık
görülenleridir. Batı at ensefaliti en hafif seyirli olanıdır
mortalitesi %10 dur. Doğu at ensefaliti ise en ağır seyirli
olandır mortalite %70 dir, ayrıca sıklıkla kalıcı nörolojik
sekeller bırakır. Nörolojik bulgular: başdönmesi, epileptik
ataklar,
karaniyal
sinir
felçleri,
hemiplejiler,
hallusinasyonlar ve komaya kadar varan bilinç bulanıklıkları
şeklinde olabilir. Başağrısı ve ateş kardinal bulgulardır,
meningial irritasyon bulguları görülebilir. BOS bulguları
aseptik menenjitle uyumludur, lenfositik pleositoz vardır,
protein artmıştır, glukoz normaldir. Tanı ELİSA yöntemiyle
antiviral ıgm saptanmasıyla, nadiren beyin biopsilerinde
virusun izolasyonuyla konur. Tedavi semptomatiktir.
HERPES VİRUS ENSEFALİTİ:
Herpes virus ensefaliti tedavi edilebilir bir ensefalit
olduğundan erken tanısı önemlidir. Akut ensefalitin en sık
rastlanan ve en ağır seyreden formudur. Tedavisiz vakalarda
mortalite %80 lere ulaşır. HSV tip 1 erişkinlerde ensefalit
etkenidir. HSV tip 2 yenidoğan ensefaliti erişkin menenjitine
sebep olur. HSV tip 1 ensefalitlerinin %70i gasser veya
olfaktor gangliyonlardaki latent virusun reaktivasyonu sonucu
ortaya çıkar, vakaların %30 u ise primer enfeksiyonu takiben
gelişir. Hastalar genellikle 20 yaşından genç veya 50 yaşın
üstündedir. Diğer viral ensefalitlerin aksine HSV ensefaliti
temporo frontal tutulumla seyreder.
KLİNİK:
HSV hemorajik nekrotizan ensefalit sebebidir. Herpes
ensefalitli hastalarda predispozan sebep genellikle yoktur.
Hastalık nonspesifik ve kısa bir prodromal dönemi takiben
aniden başlar. Başağrısı, ateşi takiben bilinç hızla bozulur
ve epileptik nöbetler başlar. Özellikle frontal lobu tutan
nörolojik semptomlar (afazi, görme alanı defektleri, amnezi),
psikoz hallusinasyonlar, oriyentasyon bozuklukları ve hafıza
kayıpları HSV ensefalitine sıklıkla eşlik eder. Klinik
bulgular herpes ensefaliti için karakteristik değildir fakat
temporal tutulumu gösteren bulgular herpes ensefalitini
düşündürür. Nadiren diğer loblarıda tutar,
herpetik deri lezyonları genellikle bulunmaz.
beraberinde
TANI:
MR ve BT de temporal loblarda dansite artışı, kontrast madde
tutulumunda artış, beyin ödemi (tipik olarak beyin ödemi bir
lobda veya bir hemisferde daha fazladır) görülür. Lomber
ponksiyon bulguları aseptik menenjite benzer (tablo 11), BOS
da erken dönemde PNL pleositoz vardır ve protein artmıştır.
Başta BOS glukozu normaldir ileri dönemde hipoglikoraji
gelişir. BOS da eritrosit varlığı HSV ensefalitinde sık
görülen bir bulgudur. EEG
de generalize yavaşlama ve
temporal loblarda yüksek voltajlı aktiviteler görülür. Kesin
tanı BOS ve serumda virusa spesifik antikorların varlığıyla ve
BOS da PCR tekniğiyle HSV DNA sının gösterilmesiyle konur.
Patolojide nekroz ve hemoraji alanları, yaygın mononükleer
infiltrasyon görülür. Immünofluoresan yöntemle virus
gösterilebilir, intranükleer eozinofilik inklüzyonlar vardır,
nadiren virus izole edilebilir.
TEDAVİ:
Tedavisi olan nadir ensefalit tablolarından olduğundan ve
mortalitesi yüksek olduğundan erken tanı ve tedavisi
önemlidir. Tedavide Asiklovir 30 mg/kg/gün 3 dozda 14 gün
verilir tedaviyle mortalite %20 ye iner. Koma gelişmesi
mortalite oranını %70 e çıkarır. Erken tanı ve tedavi,
komplikasyonları büyük ölçüde engeller.
KUDUZ ENSEFALİTİ:
Kuduz etcil hayvanlardan insanlara bulaşan viral bir
zoonozdur. Kuduz etkeni Rabdovirusdur. Rabdovirus tek sarmallı
RNA virusudur. Virusun insanlara bulaşmasıyla progressif
seyirli fatal ensefalit tablosu ortaya çıkar. Temas öncesi
veya sonrası aşı ve / veya antiserumlarla hastalığın önlenmesi
mümkündür. Klinik bulgular ortaya çıktıktan sonra tedavi
mümkün değildir.
EPİDEMİOLOJİ:
Kuduz dünyanın her tarafında görülebilir ( bazı ada ülkeleri
hariç ). Hayvanlara kuduz aşısının yapılmadığı geri kalmış
bölgelerde en sık kaynak evcil köpeklerdir. Gelişmiş ülkelerde
ise en sık kaynak vahşi hayvanlardır. Epidemiolojik olarak
insan kuduzunun en sık görülen kaynağı köpek ısırıklarıdır.
Kuduz aşısı için başvuruların büyük bir çoğunluğunu ise kedi
ve köpek ısırıkları oluşturur. Kuduz vahşi hayvanlar arasında
sık görülür. Özellikle köpekgiller ( kurt, çakal, tilki ),
kemirgenler,
yarasalar
ve
tavşanlar
hastalığı
bulaştırabilirler. Şüpheli ısırıklar ve hastalık sıklıkla
erkeklerde ve çocuklarda ortaya çıkar. Çocuklarda yüz ve boyun
ısırılmalrı daha sık olduğundan hastalık gelişme riskide
fazladır. Erişkinlerdeki ısırıklar daha çok ekstremitelerde
görülür. Literatürde kornea nakliyle bulaştırılmış vakalarda
vardır. Virus genellikle ısırılma yoluyla virusun vicuda direk
inokulasyonu sonucu bulaşır. Isırılma yerine göre hastalığın
ortaya çıkma şansıda değişir: kuduz bir hayvanın ısırmasıyla
hastalık gelişme riski
Yüz ısırılmalarında % 60
Kol ısırılmalarında % 40
El ısırılmalarında % 15
Alt ekstremite ısırılmalarında % 10 dur.
Virus sıyrıklardan ve mukoz membranlardanda bulaşabilir.
Mağracılar ve laboratuar çalışanlarına aerosolle bulaştığı
bilinmektedir.
PATOGENEZ:
Kuduz genellikle enfekte hayvan ısırığıyla bulaşır. Vicuda
giren virus lezyon etrafındaki kas dokusunda çoğalmaya başlar.
Kuduzun endübasyon süresi 12 gün ila yıllar arasında değişsede
ortalama 30 gün sürer. Kas dokusunda çoğalan virus nöronlara
girerek retrograd olarak beyne ilerler. Bu amaçla myelinsiz
motor ve sensoryel sinirleri tercih eder. Beyinde çoğalmaya
devam eden virus sinirler aracılığıyla tükrük bezleri gibi
diğer organlara yayılır.
KLİNİK:
Kuduzun klinik seyri saatler içinde olabileceği gibi aylar da
alabilir. 1 – 2 günlük prodrom döneminde ısırılma yerinde ağrı
ve paresteziler, gastrointestinal ve üst solunum yolu
enfeksiyonu şikayetleri, irritabilite, saldırganlık ve ölüm
korkusu vardır. Bazı hastalarda hidrofobi ve aerofobi ortaya
çıkar. Prodromal dönemi takiben hasta eksitasyon dönemine
girer. Bu dönemde hiperventilasyon, hiperaktivite,
disorientasyon ve epileptik ataklar görülür. Eksitasyon dönemi
birkaç gün sürer ve daha sonra hastada laterji, paraliziler (
özellikle kranial paraliziler, düz kas paralizileri, sfinkter
paralizileri ) başlar. Kalp veya solunum kaslarının tutulumu
ölümle sonuçlanır. Kuduz nadiren paralitik tarzda seyreder bu
form assendan simetrik veya asimetrik paralizi, respiratuar
ve bulbar paraliziyle karakterizedir.
TANI:
Kuduz tanısında rutin laboratuar testleri güvenilir değildir.
BOS da pleositoz ve protein artışı görülür. Kuduz
semptomlarının başlamasıyla serumda kuduz antikorları
belirmeye başlar.
Aşı
olmamış
insanlarda
herhangi
bir
titrede
antirabies
antikorlarının varlığı, aşılı insanlarda ise BOS da yüksek
titrede nötralizan antikor varlığı kuduz tanısı koydurur, veya
beyin biopsisinde, kornea kazıntılarında, ısırılma yerindeki
deri biopsilerinden yapılan preparatlarda rabies virus
antijenlerinin İmmünfluoresan yöntemle gösterilmesi yada
beyinde Negri cisimlerinin görülmesi tanı koydurur. Negri
cisimleri: intraselluler, intrastoplazmik eozinofilik
inklüzyon cisimcikleridir, kuduz için patognomiktir.
Isırılma öyküsü olmasada hidrofobi, aerofobi, eksitasyonlarla
seyreden ensefalit ve myelitlerde kuduzdan şüphelenilmelidir (
ABD de yapılan bir çalışmada kuduz vakalarının % 20 sinde
ısırılma öyküsü bulunmamıştır). Eskiden kuduzun kesin tanısı (
hayvanlarda ve insanlarda ) ammon boynuzunda Negri
cisimlerinin görülmesiyle konuyordu. Günümüzde dokuların immün
floresan antikorlarla boyanması ve virus izolasyonu
yöntemleriyle daha kesin tanı koyma imkanı vardır. Aşı olmamış
kişilerde ısırılmayı takiben 6 gün ila 2 hafta içinde
antikorlar ortaya çıkar. Antikor titresinin hızla artması tanı
koydurur. Isırılmayı takiben en erken 2. Günden itibaren boğaz
sürüntüsü ve tükrükten virus izole edilebilir. Virus boğaz
sürüntüsü, tükrük, bos, gözyaşı ve idrardan izole edilebilir.
2. Haftadan itibaren virusun izolasyon şansı azalır.
Ayırıcı tanıda tetanoz düşünülmelidir. Tetanozda ısırılmayı
veya yaralanmayı takiben inkübasyon dönemi daha kısadır.
Tetanozda ağrılı kas spazmları arası dönemde rijidite vardır,
kuduzda yoktur. Tetanozda hidrofobi yoktur ve BOS
normaldir.
bulguları
TEDAVİ:
Hastalığın önlenmesinde ısırılma yerinin bol sabunlu su ile
temizliği ilk ve yapılması gereken en önemli işlemdir.
Isırılma yeri sabunlu su veya benzil amonyum klorurle
yıkanmalıdır. Insan immün globülini RIG (20 Unite/kg yarısı
yara çevresine yarısı IM) verilerek 10-20 günlük pasif bir
immünizasyon sağlanır. Bu sırada insan diploid hücre
kültüründen geliştirilen aşıyla 0. 3. 7. 14. 28. Günlerde
aşılama başlanır. Isırma ve sıyrıkların sabunla yıkanması
kuduz riskini önemli ölçüde azaltır. Isırılma ile aşılama
arasında geçen süre arttıkça aşının koruyucu etkisi azalır.
Kuduz bir hayvan ısırığıyla kuduz buşlaşma şansı %5 ila % 80
arasında değişir. Sıyrıklarda bu oran 50 kat daha azdır ( % 1
– 0.1 ). İnsan kuduz immün globülini ( RIG ) ve insan diploid
hücre aşısı ( HDCV ) kullanımı aşağıdaki tabloya göre
yapılabilir ( tablo: 37 ).
Tablo 37: KUDUZ RİSKLİ ISIRILMALARDA AŞI ( HDCV )
KUDUZ İMMÜNGLOBÜLİN ( RIG ) KULLANIMI
Hayvanın durumu
Hayvan sağlıklı
Evcil
hayvanlar
görünüyorsa 10 gün
beklenir,
Kedi, köpek
VE
Tedavi
Hayvanda
kuduz
bulguları
gelişmeze
aşı
yapılmaz,
Kuduz veya kuduz
şüphesi,
HDCV + RIG
Bilinmiyor veya
kaçmış.
HDCV + RIG
Bölge kuduzdan
Vahşi
hayvan
Diğer
Köpekgil,
yarasa,
arınmamış veya
hayvanın incelenmesi
etobur
şüpheli ise kuduz
riskli ısırık kabul et
Kümes
Bölge sağlık merkezine
hayvanı,
kemirgen,
danış,Şüpheli
hayvanlarda
tavşan,
sincap vb.
bölgedeKuduz
bildirildiyse
HDCV + RIG
HDCV + RIG
Aşılama ve antiserum uygulamaları ısırılmayı takiben en erken
dönemde başlanmalıdır. Aşıya karşı lokal allerjik reaksiyonlar
aşının kesilmesini gerektirmez. Hayvanın incelenmesi sonucu
kuduz olmadığı anlaşılırsa aşı kesilmelidir. Hayvanın
müşahadesi sırasında herhangibir kuduz şüphesinde aşı ve serum
uygulamasına başlanmalıdır. Vahşi hayvanlar mümkünse en kısa
zamanda öldürülerek incelemeye gönderilmelidir, vahşi
hayvanlar müşahadeye alınmaya kalkışılmamalıdır.
Klinik bulgular ortaya çıktıktan sonra hastalık % 100 fatal
seyirlidir, bu dönemde semptomatik tedavi uygulanır. Hipoksi,
hipotansif ataklar ve süperenfeksiyonlar engellenmeye
çalışılır. Hastalık genellikle klinik bulguların ortaya
çıkışını takiben 3 hafta içinde fatal sonlanır. Kuduz tanısı
konan hasta izolasyona alınmalı, hastayla ve hasta
çıkartılarıyla teması olan kişiler profilaktik aşılamaya
alınmalıdır.
Kuduzun kontrolünde en önemli yol aşılamadır, bu amaçla evcil
hayvanların özellikle köpeklerin aşılanması esastır. Bazı
ülkelerde vahşi ve başıboş evcil hayvan populasyonunun
kontrolü ve vahşi hayvan aşılaması gerekebilir.
SUBAKUT KIZAMIK ENSEFALİTİ:
İmmünsüpresse insanlarda kızamık enfeksiyonunu takiben 1-6 ay
sonra ortaya çıkan epileptik nöbetler özellikle parsiyel
kontinü epilepsiler şeklinde seyreder, daha sonra fokal
nörolojik semptomlar stupor ve koma gelişir. BOS normaldir ve
kızamık antikorları yüksek değildir. Hastanın immünsupressif
olması ve özgeçmişte kızamık olması tanı koydurur.
KABAKULAK ENSEFALİTİ:
Sık rastlanan ensefalit etkenlerinden biride paramyxovirus (
kabakulak virusu ) dur. Genellikle meningoensefalit yapar.
Klinik olarak hemen daima parotitle birliktedir. Tanı virusun
BOS dan izolasyonu veya antikor titresinin artışıyla konur.
BOS da lenfositer pleositoz, protein artışı ve hipoglikoraji
görülür. Tedavi semptomatiktir.
PROLAKTİNOMA
Hipofiz adenomu; Prolaktin salgılayan hipofiz
adenomu;
Prolaktinoma beyinde yer alan hipofiz bezinin prolaktin
salgılayan tümörüdür. Kanserleşmez ancak hormonal dengeyi
bozar. Prolaktin hormonu çok artar, birçok organın fonksiyonu
bozulur. Prolaktinoma hipofiz bezi tümörlerinin en sık
görülenidir. Hipofiz adenomlarının çoğu iyi huyludur ve
kanserleşmez.
Prolaktinoma 40 yaş altı kadınlarda sık görülür. Genellikle
tümörün büyüklüğü 1 cm altındadır ve büyümez. Erkeklerde çok
nadirdir. Erkeklerde görülen prolaktinoma lar daha ileri
yaşlarda ortaya çıkar, büyük olur ve şikayete sebep olmadan
büyümeye devam ederler.
Prolaktinoma belirtileri nelerdir?
Kadınlarda görülen şikayetler:
Normal dışı zamanda göğüsten süt gelmesi (Galaktore),
Göğüslerde hassasiyet,
Cinsel isteksizlik,
Baş ağrısı,
Kısırlık,
Adet kesilmesi ve düzensizliği,
Görme bozuklukları.
Erkeklerde görülen şikayetler:
Cinsel isteksizlik,
Göğüslerde büyüme ( jinekomasti ),
Baş ağrısı,
Sertleşme zorluğu,
Kısırlık,
Görme bozuklukları.
Hipofiz bezi beynin ortasında yer alan ve 1 cm çapında olan
bir hormon bezidir. Beyinden aldığı görevler ile hormon
salgılayarak bütün vücuttaki hormon bezlerini kontrol eder.
Bir orkestra şefi gibi çalışan hipofiz bezi küçük olmasına
rağmen birçok hormon salgılar. Prolaktin hipofiz bezinin
salgıladığı hormonlardan sadece bir tanesidir ve gebelikten
sonra meme dokusunun gelişmesini ve süt üretimini sağlar.
beyin içinde yer alan hipofiz bezi göz sinirlerinin hemen
altında bulunur. Büyümüş bir hipofiz tümörü beyin dokusuna
baskı yapar ve şu şikayetlere neden olur:
Baş ağrısı,
Uykuya meyil,
Burun akıntısı,
Bulantı, kusma,
Koku alma zorluğu,
Görme bozuklukları,
Çift görme,
Göz kapaklarında düşme,
Görmede kısmi kör bölümler,
Özellikle erkeklerde ortaya çıkan prolaktinomalarda çok az
şikayet olur.
Prolaktinoma Teşhisi:
Hastanın şikayetleri ve klinik muayene teşhise yardımcıdır.
Kesin teşhis laboratuar testleri ile konur. Prolaktinoma
düşünülen hastadan aşağıdaki testler istenir:
PROLAKTİN,
TESTOSTERON,
DHEA- S,
FSH,
LH,
ESTROJEN,
PROGESTERON
Prolaktin hamilelikte ve doğum sonrasında yükselir. Normalde
kadın ve erkeklerde kanda çok az miktarda bulunur. Gün içinde
artıp azalır en yüksek olduğu saat sabah saatleridir. En
uygunu sabah uyandıktan kısa süre sonra almaktır. Yüksek
prolaktin seviyesi prolaktinoma varlığını düşündürür.
Erkeklerde Prolaktin artışı ile birlikte Testosteron
miktarının da düştüğü görülür. MR ve Tomografi ile tümörün
gösterilmesi teşhis koydurur. Prolaktinoma dışında aşağıdaki
hastalıklar ve ilaçlar da prolaktin seviyesini arttırır:
Anoreksiya nervosa,
Polikistik over sendromu,
Hipotalamus hastalıkları,
Tiroid hastalıkları ( hipotiroidi),
Böbrek hastalıkları,
Diğer hipofiz tümörleri,
İlaçlar;
Estrojen,
Antidepresan ilaçlar,
Opiat, amfetamin,
Hipertansiyon ilaçları,
Mide ilaçları prokaltin seviyesini arttırır.
Prolaktinoma tedavisi:
Tüm prolaktinoma vakaları tedavi edilmez. Bazı vakaların
tedaviye ihtiyacı olmaz. İlaç ile prolaktinoma adenomları
başarılı şekilde tedavi edilebilmektedir. Tümörün görmeyi
bozduğu durumlarda ve etrafa bastırarak şikayetlere neden
olması durumunda cerrahi olarak çıkarılması önerilir.
Kadınlarda tedavi ile prolaktinomanın neden olduğu:
Kısırlık
Adet kesilmesi ve düzensiz adet görme,
Cinsel isteksizlik,
Normal dışı süt salgısı ve
Baskı nedeniyle ortaya çıka baş ağrısı şikayetleri
başarılı bir şekilde tedavi edilir.
Erkeklerde tedavi ile prolaktinomanın neden olduğu :
Cinsel isteksizlik,
Sertleşme güçlüğü,
Kısırlık ve
Baskı nedeniyle ortaya çıkan baş ağrısı şikayetleri
başarılı bir şekilde tedavi edilir.
Büyük prolaktinomalar görme problemine yol açabilirler bu
nedenle cerrahi olarak alınmaları önerilir.
Prolaktinoma tedavisinde Bromokriptin ve Cabergolin
kullanılmaktadır. Bu ilaçların hayat boyu alınması gerekir.
İlaçların kesilmesi adenomun tekrar büyümesine ve hormon
salgılamasına yol açar. Prolaktinoma büyüdükçe ilaçla tedavisi
zorlaşır. İlaçların her ikisi de baş dönmesi ve bulantı yapar.
bromokriptin tedavisi cerrahi olarak alınan adenomun
tekrarlamasını önler. Eğer cerrahi olarak adenomun alınması
gerekirse bu işlemin bromokriptin tedavisinin ilk 6 ayı içinde
yapılması önerilir. Tedaviye cevap kan prolaktin seviyesi ile
yakından izlenmelidir.
İlaç ve cerrahi sonrası tekrarlayan vakalarda ise ışın
tedavisi veya gamma knife ile tedavi önerilir.
Prolaktinoma tehlikeli bir hastalık mıdır?
Prolaktinoma tedaviye rağmen büyüyebilir yada cerrahiden sonra
yeniden ortaya çıkabilir. Tekrar ortaya çıka adenom hızla
büyür ise aynı şikayetlere neden olur. Tümör içine kanama ani
ortaya çıkan baskı şikayetlerine neden olur. Körlük, çift
görme, şiddetli baş ağrısı ortaya çıkar
Referanslar:
1. Melmed S, Kleinberg D. Anterior pituitary. In: Kronenberg
HM, Melmed S, Polonsky KS, Larsen PR, eds. Williams Textbook
of Endocrinology. Philadelphia, PA: Saunders Elsevier;
2008:chap 8.
2. Prolactinoma. National Institute of Diabetes and Digestive
and
Kidney
Diseases.
http://endocrine.niddk.nih.gov/pubs/prolact/prolact.htm
Accessed Jan. 7, 2010.
3. Schelchte JA. Prolactinoma. New England Journal of
Medicine. 200;349:2035.
4. Mancini T, et al. Hyperprolactemia and prolactinomas.
Endocrinology Metabolism Clinics of North America. 2008;37:67.
5. Melmed S, et al. Disorders of the anterior pituitary and
hypothalamus. In: Fauci AS, et al. Harrisons Principles of
Internal Medicine. 17th ed. New York, N.Y.: McGraw-Hill
Medical;
2008.
http://www.accessmedicine.com/content.aspx?aID=2876725
Accessed Jan. 7, 2010. 6. Nippoldt TB (expert opinion). Mayo
Clinic, Rochester, Minn. Jan. 20, 2010
BRUSELLA
Bruselloz; Ondülan ateş; Malta humması; Bang’s
hastalığı;
Ateş atakları ile seyreden bulaşıcı mikrobik hastalık.
Bruselloz insanlara da bulaşabilen bir hayvan hastalığıdır.
Koyun, keçi, sığır at ve köpekler arasında sık görülür. Gripal
şikayetler ile başlar ancak uzun süren yakınmalara yol açar.
Birçok hastalığı taklit eder. Mikrop hayvan artıklarında bol
bulunur. Hayvan çıkartılarıyla temas etmek, kontamine
gıdaların yenmesi, pastörize olmayan süt, süt ürünü ve peynir
yemek, açık yaraya temas, kontamine havayı solumak ile
bulaşır. İnsandan insana zor bulaşır. Hastalık en çok
çiftçilerde, veterinerlerde, kesimhane çalışanlarında, hayvan
bakıcılarında görülür. Sığırlar için aşısı vardır. İnsanlar
için aşısı yoktur. Brusella hayvanlarda özellikle üreme
problemlerine ve düşüklere neden olur.
Brusella nasıl bulaşır ?
Pastörize olmamış süt ve süt ürünleri,
Hasta inek, koyun ve keçilerin et ve sütleri,
Hasta hayvanların salgıları, dışkıları ve çıkartıları
ile direk temas,
Hasta hayvanların olduğu kirli ortamda nefes alarak
havadan,
Anne sütüyle anneden bebeğe bulaşabilir.
Brusella hastalığı nın belirtileri nelerdir?
Hastalığın kuluçka süresi 5 ila 60 gün arasında değişir.
İnsanlarda
Yüksek ateş atakları,
Üşüme titreme terleme atakları,
Şiddetli kas eklem ağrıları,
Kilo kaybı,
Bulantı, kusma, ishal,
Baş ağrısı ile seyreder.
Hastalık geceleri 40 dereceyi bulan, titreme ile yükselen ve
terleme ile düşen ateş atakları ile karakterizedir. Ateş sabah
normale döner hasta iyi hisseder ancak akşam tekrar başlar. bu
ateş atakları 1 ila 5 hafta kadar sürer. Daha sonra 2 gün ile
2 hafta arasında değişen ateşsiz dönem olur. Ardından yine
ateşli dönem gelir. Hastalık kronik faza girer ve ateş
atakları aylarca devam edebilir. Ateş atakları yıpratıcıdır,
bu dönemde hastada:
İştah kaybı,
Kilo kaybı, halsizlik,
Karın ağrıları,
Baş ağrıları,
Sırt ağrısı,
Eklem ağrıları,
Huzursuzluk,
Uykusuzluk görülür.
Brusella birçok hastalığı taklit edebilir. Hastalar genellikle
5 haftada toparlanır ancak nadiren komplikasyonlar ortaya
çıkar. En sık görülen komplikasyonlar:
Karaciğer ve dalakta apse,
Karaciğer, dalak ve lenf bezlerinde büyüme,
İç organlarda infeksiyon ve iltihaplar:
Kalp zarında iltihap( endokardit ),
Beyin ve beyin zarlarının iltihabı ( menenjit ),
Kemik iltihapları ( osteomyelit ): özellikle
omurlarda olur.
Brusella gebelerde ilk 3 ayda düşüklere neden
olur.
Brusella hastalığının teşhisi nasıl konur?
Brusella laboratuar testleri ile teşhis edilir:
Kan testleri ile brusella antijeni bakılır,
Kan, idrar, kemik iliği ve dokularda bursella kültürü
yapılır,
Film ve tomografi ile doku ve organlarda apse ve
iltihap araştırılır.
Tanı
koymak
zor
olabilir.
Kan
kültürleri,
kemik
iliği
kültürleri ile bakteriyi tespit etmek yada kanda antikor
göstererek tanı koymaya çakışılır. Antikor testi başta negatif
ise 2 hafta sonra tekrarlanarak artış gösterilebilir.
Brucella hastalığı nasıl tedavi edilir?
Erken tanı ve tedavi komplikasyonları önlemek için önemlidir.
Hastalık antibiyotikler ile tedavi edilir. Tedavisi zordur
uzun süre antibiyotik almak gerekir, tekrarlama şansı
yüksektir. Tedaviye rağmen hastanın toparlanması aylar
sürebilir. Ölüm oranı düşüktür, ölümlerin çoğu kalp zarlarının
iltihaplanmasına bağlıdır.
Brusella dan korunma:
Sütü kaynatmadan içmeyin,
Pastörize olmamış sütlerden yapılmış peynir, tereyağı,
ve süt ürünlerini yemeyin,
Açıkta satılan etleri almayın,
Çiftçi iseniz hayvanlara eldivensiz dokunmayın çiftlik
işlerinden sonra ellerinizi yıkayın.
Referanslar:
1. Centers for Disease Control and Prevention
http://www.cdc.gov
2. National Foundation for Infectious Diseases
http://www.nfid.org
3. United States Department of Agriculture
http://www.usda.gov
4. Communicable Disease Control Unit
http://www.gov.mb.ca/health/publichealth/cdc/index.html
5. Public Health Agency of Canada
http://www.phac-aspc.gc.ca
6. Brucellosis. Division of Bacterial and Mycotic Diseases,
Centers for Disease Control and Prevention website. at:
http://www.cdc.gov/ncidod/dbmd/diseaseinfo/brucellosis_g.htm#t
op . February 14, 2007.
7. Brucellosis. Division of Bacterial and Mycotic Diseases,
Centers for Disease Control and Prevention website. at:
http://www.cdc.gov/ncidod/dbmd/diseaseinfo/brucellosis_g.html
. November 11, 2005.
8. Facts about brucellosis. US Department of Agriculture
website. at: http://www.aphis.usda.gov/vs/nahps/brucellosis/ .
February 14, 2007.
9. Facts about brucellosis. US Department of Agriculture
website. at: http://www.aphis.usda.gov/vs/nahps/brucellosis/ .
November 11, 2005.
10. The Merck Manual of Medical Information . Simon and
Schuster, Inc.; 2000
PROGESTERON
Progesteron hormonu beyinden gelen uyarıcı hormon olan LH
sayesinde overler den salgılanır. Etkisini kadın cinsel
organları üzerinde gösterir. Östrojenin etkisini azaltır, eğer
döllenme olduysa bunun uterusa tutunmasını kolaylaştırıcı
ortamı hazırlar, gebeliğin başlamasını ve sürmesini sağlar,
meme dokusunu geliştirir süt salınımına hazırlar.
Progesteron için normal Değerler:
Erkek: 0.1-1 ng/ml
Kadın:
Faliküler Faz: 0.2-1.4 ng/ml
Luteal Faz: 4-25 ng/ml
Menopoz: 0.1-1 ng/ml.
Progesteronu arttıran sebepler
Gebelik,
Böbreküstü bezi tümörleri ve hastalıkları,
Bazı over tümörleri.
Progesteronu azaltan sebepler
Kalıtsal , genetik hastalıklar,
Over metabolizmasının bozulduğu düzensiz adetler,
Beyin hipofiz hipotalamus hstalıkları,
Tiroid hastalıkları progesteron miktarını düşürür.
KALSİYUM
Ca; Ca+2; Serum calcium; Ca++; Calcium – blood
test:
Kalsiyum vücudumuzun önemli yapı taşlarından birisidir. Tüm
hücreler kalsiyuma ihtiyaç duyar. Kemik ve dişlerimiz
kalsiyumdan oluşur. Kalbimizin çalışması, sinir siteminin
ileti göndermesi, kaslarımızın kasılması ve kanımızın
pıhtılaşması için kalsiyum gerekir. Kalsiyum kan içinde
proteine bağlı ve serbest olarak dolaşır. Kanda iki tür
kalsiyum değerine bakılır. Total kalsiyum ve iyonize kalsiyum.
Kanda total kalsiyum değerini arttıran ilaçlar:
Kalsiyum tuzları,
Lityum,
Tiazid Diüretik ler,
Tiroksin,
Vitamin D,
Aşırı süt içmek kan kalsiyumunu arttırır.
Kan kalsiyum değerine ne için bakılır?
Kemik hastalıkları, paratiroit bezi hastalıkları ve böbrek
hastalıklarının teşhisi ve takibi amacıyla bakılır.
Kalsiyum için normal değerler:
Kalsiyum normalde 8,5 – 10,2 mg/dL dir.
Kan kalsiyum miktarını arttıran sebepler:
Addison hastalığı,
Aşırı vitamin D alımı, Vitamin D zehirlenmesi,
Aşırı kalsiyum alınması ( süt alkali sendromu),
HİV / AİDS,
Hiperparatiroidi,
Granülomatöz enfeksiyon hastalıkları;
Tüberküloz,
Bazı mantar enfeksiyonları,
Kemik tümörleri,
Metastatik kemik tümörleri,
Multipl Myelom,
Hipertiroidi,
Paget hastalığı,
Aşırı hareketsiz yaşam,
Sarkoidoz,
Bazı ilaçlar:
Lityum,
Tamoksifen,
Tiazid
diüretikler
arttırırlar.
Kalsiyum
miktarını
Kan kalsiyumunu düşüren sebepler:
Vitamin D eksikliği,
Riketsiya,
Osteomalazi,
Hipoparatiroidizm,
Böbrek yetmezliği,
Karaciğer yetmezliği,
Magnezyum eksikliği,
Beslenme bozuklukları,
Emilim bozukluğu ile seyreden barsak hastalıkları (
malabsorbsyon ),
Pankreatit kalsiyum miktarını düşürür.
Ayrıca aşağıdaki hastalıkların tanısında ve
takibinde kan kalsiyum değeri önemli bilgiler
verir:
Deliryum,
Demans,
Multipl Endokrin Neoplazi ler ( MEN I ve MEN II),
Renal hücreli karsinom, Sekonder hiperparatiroidi.
Referanslar:
Wysolmerski
JJ,
Insogna
KL.
The
parathyroid
glands,
hypercalcemia, and hypocalcemia. In: Goldman L, Ausiello D,
eds. Cecil Medicine. 23rd ed. Philadelphia, Pa: Saunders
Elsevier; 2007:chap 266
D VİTAMİNİ
25-Hidroksi Vitamin D3; Vitamin D; 25-OH Vitamin
D; Calcidiol; 25-Hidroksikolekalsiferol;
D vitamini yağda eriyen bir vitamindir. Yeterli güneş görürse
vücutta da üretilir. Güneş vitamini diye de bilinir. 25- OH
Vit. D laboratuvar testi vücutta ne kadar D vitamin olduğunu
gösteren en doğru testtir.
Böbreklerde 25 OH vitamin D aktif hale getirilir ( 1-25
Hidroksi vitamin D). Aktif hale gelen Vitamin D vücudun
kalsiyum ve fosfat dengesini kontrol eder.
Test aç karnına alınman kandan yapılmalıdır. Balık, balık
yağı, et, süt, yumurta ve mantar D vitamini açısından zengin
besinlerdir. D-vitamini testi kanda yapılır.
D-Vitamini Testi neden yapılır?
Vücuttaki D vitamini miktarını ölçmek için yapılır.
D-Vitamini normal değeri:
Erişkin: 30 – 74 ng/mL dir.
D vitaminini düşüren sebepler:
Güneş görmemek,
Yeterli D vitamini alamamak,
Karaciğer ve böbrek hastalıkları,
Kötü beslenme,
Bazı ilaçlar
Fenitoin,
Fenobarbital,
Rifampin.
Çok uzun süre anne sütü ile beslenen, güneş görmeyen
çocuklarda D vitamini eksikliği sık görülür. D vitamini
eksikliği kanserlere neden olabilir ( bkz: D vitamini
eksikliği ). Eksikliğinde çocuklarda riketsiya erişkinlerde
osteomalazi denen kemik hastalıkları ortaya çıkar. Aşırı D
vitamini alınması zehirlenmeye neden olur.
Referanslar:
1. Weng FL, Shults J, Leonard MB, Stallings VA, Zemel BS. Risk
factors for low serum 25-hydroxyvitamin D concentrations in
otherwise healthy children and adolescents. Am J Clin Nutr.
2007;86(1):150-158.
2.
http://www.vrp.com/bone-and-joint/vitamin-d3-higher-doses-redu
ce-risk-of-common-health-concerns.
3. Lappe JM, Travers-Gustafson D, Davies KM, Recker RR, Heaney
RP. Vitamin D and calcium supplementation reduces cancer risk:
results of a randomized trial. Am J Clin Nutr.
2007;85(6):1586-1591.
4. http://www.youtube.com/watch?v=–NqqB2nhBE. . Specker BL,
Valanis B, Hertzberg V, Edwards N, Tsang RC. Sunshine exposure
and serum 25-hydroxyvitamin D concentrations in exclusively
breast-fed infants. J Pediatr 1985;107(3):372-376.
Download