BİRİNCİ FARUK`TAN EVVELKİLER

advertisement
BİRİNCİ FARUK'TAN EVVELKİLER
★
MISIRI KIRAL FARUKTAN EVVEL; ÖNCE VALİ, SONRA HIDİV, DAHA
SONRA SULTAN VE NİHAYET KIRAL UNVANLARİYLE İDARE ETMİŞ’
OLAN DOKUZ KİŞİ HAKKINDA ENTERESAN BİLGİLER VEREN ARKADA
SİMİZ, TARİHE CİDDİ BİR YARDIM YAPMAKTADIR.
★
Yazan: Nahid Sırrı örik
Paşa’mn oğlu yani Abbas Paşa’nın amcası;
Mısır Kıralı Birinci Faruk’un askerî bir
Sait Paşa; son vali ye ilk hıdiv olan İb­
hükümet darbesiyle tahtından ve Mısırdan
rahim Paşazade İsmail Paşa; İsmail Paatılarak yerine kundaktaki oğlunun ikinci
şa’nın büyük oğlu Tevfik Paşa; Tevfik PaFuat nam ve unvaniyle kıral ilân edilişi
şa’nm büyük oğlu ve son hıdiv Abbas Hil­
her tarafta sayısız makale yazılmasına
mi Paşa; ilk sultan ve İsmail Paşa oğulla­
sebeboldu, denizler dolusu mürekkep aktı.
rından Hüseyin Kâmil; keza İsmail Paşaza­
Dal gibi bir delikanlılıktan birkaç yıl
de olup ikindi sul­
içinde göbekli ve satan ve ilk kıral olan
çı dökük bir
insan
Birinci Fuat.
haline geçiveren eski
Mehmet A li Paşa’hükümdar da bu mü­
nm ölümünde vilâyet
rekkeplerle silinme­
si art'k imkânsız ka­
ailesinin erkeklerine
ralarda
b o ğ u l nünhasır kalmak şartiyle
valiliği,
Os­
dtı. Kendisine mal emanlI
İmparatorludilen bütün macera­
ğiyle büyük devletler
lar ve tekmil reza­
arasında 1840 tâki
letler birer hakikat
Londra K o n f e -•
midir ve nihayet mi­
ransı’nd-ı kararl'>sra’ ş
ni mini yeni kıralı
bulunduğuna göre de'
da bes para tahsisatı
112 yıldanberi
bu
olmamak sartiyle ahanedan N il boyla­
nasma babasına tes­
rında ve tamamen
lim eden yeni Mısır
meşru şekilde hüküm-,
hükümeti ve onun
sürüyor demektir.
başındaki asker gü­
Bu cetveli verdik­
nün birinde, dendiği
ten sonra bir başka
gibi
punduna
ge nokta üzerinde durup
tirip acaba cumhuri­
şunu da bildirelim ki,
yeti ilân etmiyecek,
dünyadaki kıral ha kırallık rejimine son
nedanları arasına pek
vermiyecek midir?
yakın
zamanlarda
Biz,
yazacağımız
katılan bu hanedanın
bu iki yazıda, bu c i­
tarihe girişi de ancak
hetlere hiç temas etMehmet A li Paşa ile
miyeceğiz ve sadece
başlamış, yani bir as­
şimdiki Prens Faruk’­
Mehmet A li Pa«a
rı az aşmış bulun un seleflerinden, ya­
makla beraber menşei bir türlü aydınlanni Mehmet A li Paşa ile evlâdından M ısır’ı
tmıyan karanlıklar içinde gizlenir. Çünkü
ilk önce vali, sonra hıdiv, sonra sultan
Mehmet A li Paşanın nenin nesi olduğu,
ve nihayet kıral unvaniyle
idare etmiş
soyu sopu katî şekilde öğrenilememiştir.
zatları, cem’an dokuz kişiyi bahis mevzuu
Kavala’da dünyaya gelip yetiştiği söy­
edeceğiz.
lenir. Hakikat olan; Mısr’a pek'mütevazı
Her şeyden evvel bunların isimlerini sışartlar içinde ğittiği, orada pek büyük
ralıyalım: Hanedanın ontiessisi ve ilk im­
zekâsı ve şzmiyle bütün rakiplerini yenip
tiyazlı M ısır valisi Mehmet A li
Paşa;
osmanlı İmparatorluğunun aczi sayesinde
oğlu İbrahim Paşa; İbrahim’in yeğeni,
meydana çıktığı ve isyandan önce valili­
yâni Mehmet A li Paşa’nım büyük oğlu
Tosun Paşazade Abbas Paşa: Mehmet Ali
ğ i ele geçirdiğidir.
Fakat bütün bu şeyler ilk zamanların
nedanın kurucusu Mehmet A li Paşa’nm
karanlıklarım dağıtamamış, o kadar ki
şuurunu kaybetmiş bir halde ölmüş oldu­
Mehmet A li’nin Türk mü, Pomak mı, yok­
ğudur. Fakat bunu da bir cinnet değil bir
sa Arnavut mu olduğu kesin olarak öğrebunaklık saymak daha doğru olur. Ve is­
nilememiştir.
ter deli, ister bunak olarak ölmüş olsun,
Kaldı ki, kendisinin asıl ve nesebi üze­
Mehmet A li Paşa’nın, Doğu’nun yetiştir­
rinde ittifak edilse bile dâvadaki muamma­
diği en büyük adamlardan biri olduğu mu­
lar tamamiyle halledilmiş olmıyacaklardır.
hakkaktır.
Zira ortada mevcut başka bir iddia ile de
Portresini ihtisarın âzamisiyle çizerken
bu Mısır kırallığı hanedanı uzun yıllardan
de şunları söylemek mecburiyetindeyiz:
beri birbirine karışmış olmakla beraber
Kendisinin Mısır’a hangi, şartlar içinde
birbirine sırt çeviren iki koldan, hattâ
ve hangi tarihte ayak attığı malûm. Mısı­
tamamen müstakil iki hanedandan mürek­
rın o tarihte ve asırlardânberi Osmanlı
kep bir halitadır. Zira Mehmet Ali Paşa’- imparatorluğuna ait bulunduğu da malûm'.
nın yerine geçen ve bütün harblerinin ço­ Yavuz’un halefi Kanuni Süleyman devrin­
ğunda kumanda etmiş olan İbrahim Paşa
den itibaren iki üç kişi Mısır’da müstakil
hakikatte onun oğlu
sultan olmıya teşeb­
değildir, belki yeğe­
büs etmiş ve bu hül­
nidir, başka bir iddi­
yalarını hayatlariyle
ödemişler. Sonra 1798
aya göre de tama de, yani Napolyon
miyle başka bir kan­
Bonapart isminde bir
dan, galiba Arnavut
Fransız generali Mı­
kanından gelen bir üsır’ı zaptederek ora­
vey oğlu, hattâ sa da bir müddet müsta­
dece evlâtlığıdır. Mı­
kil bir sultan şeklin­
sır’ın başına geçen
de hüküm sürmüş,
vali, hıdiv, sultan ve
fakat merkezden yar­
kırallarm
hepsi dr
dım görmeyince bu tâ Sait Paşa’nm 186’'
nun devam edemiyede ölümiyle Ismai'
ceğini, kaldı ki Fran­
Paşa’mn ona halef o
sa’ya dönerse orada­
luşundan itibaren hep
ki zayıf hükümeti de­
İbrahim Paşa neslin­
virip her şeye hâkim
den geldiklerine göre
olabileceğini düşüne­
de münkariz bulun rek bir gün habersiz­
mamakla
beraber,
ce uzaklaşmış ve Mı­
Mehmet A li Paşa ev­
sır’daki Osmanlı hâlâdı hemen hemen
kimyeti de sözde av­
doksan
senedenberi
det etmiş.
Mısır’ın başmdanberi
çekilmişler demek oFakat Mısır, Os lur.
manii imparatorluğu
terazisinin çekemiyeBu umumi nokta ceği bir siklet. Istanlan kayıttan sonra
bulun'tâyin ettiği va­
sabık kiralın dokuz
İbrahim Paşa
li gene mahallî as­
selefinin
her
biri
kerî reislerin ellerinde bir alet derekesine
hakkında pek kısa bâzı şeyler söylemek
düşmüş., işte Mehmet A li bu mahallî askerî
emelindeyim.
reisler arasındadır, sonra emsalinin ve îsFakat her birinin pek sathi birer por­
tanbuldan gelen valilerin hakkından gelip
tresini çizmeden önce, eski Mısır’ın en
Babıâlinin karşısına tek başına çıkar ve im­
meşhur devlet adamı sayılmakta olup ikin­
paratorluk kendisini 1804 te valilikle tat­
ci meşrutiyetten bir hayli önce, fakat Abmin ederek sayesinde Mısır gailelerinden
bas Hilmi Paşa’nm artık hıdiv olduğu sıra­
kurtulabileceğini düşünür, daha sonra, bu
larda ölen Nubar Paşa’ya mal edilmiş bir
valinin Mısır’da kurmıya muvaffak oldu­
söz ve hükmü haydedelim. Ermeni ırkından
ğu ordu sayesinde uçsuz bucaksız impa­
olan bu paşa: “ Mısır vali ve hıdivlerinin
ratorluğunun dağılıp ayrılma tehdidi arzyedisine de hizmet ettim. Bunlardan bi­
eden eyaletlerini, Arabistan’ı, Mora’yı, Gi­
rincisi deli oldu. Öbürleri deli doğdu” der­
rid’i itaat altına almıya çalışır.
miş.
Mehmet Ali bu hizmetleri ifa edecek, fa ­
Kısa bir iki makalede Nubar’ın, hük kat ettikçe ücret cetveli kabaracak. Öy­
münü ne gibi şeylere istinadettirdiğini alesine bir kabarış ki, yıllarca kendisinden
raştırmıya imkân elbette yoktur, bu cüm­
yardım istemiş ve görmüş olan zavallı Ileden itirazsız ve tetkiksiz kabul edebile­
kinci Mahmud’un imparatorluğunun en az
ceğimiz tek nokta da ilk valinin, yâni ha­
1977
yarısını bu valisine vermesi lâzım. Birkaç
yıl süren ve bir iki kere âsi valinin zafe­
riyle nihayet bulmasına remak kalan ve
bir cihan harbi çıkarması ihtimallerini de
arzeden kanlı mücadele nihayet Londra
Konferansı kararlariyle halledilecek ve Adana’ya kadar bütün Osmanlı topraklarım
istemiş olan ve Kütahya’ya kadar orduları
gelmiş olan, İstanbul’a gitmesi bir ara bir
gün meselesi şeklinde görünmüş olan Meh­
met A li ancak Mısır’da vali sıfatiyle kal­
mak ve bu vilâyet
erkek evlâdına inti­
kal etmek şartiyle
OsmanlI İmparator­
luğuna ve onu hima­
ye eden büyük dev­
letlere boyun eğmek
«orunda kalacaktır.
Yani Mehmet Ali
Paşa’nm âsi bir vali
şeklinden çıkıp imti­
yazlı bir vali şekline
girişi ve bir hanedan
kuruşu; aynı zaman­
da, büyük iddialarını
bırakıp nispeten çok
mütevazı bir durumu
kabul edişinin de ta­
rihidir. Bu vaziyet
kanunlar
nazarında
o derecede mütevazıdır ki, aradan yıllar
ve yıllar geçtikten
sonra Abdülâziz dev­
rinde
bir
Osman­
lI
sadrazamı,
Âli
Paşa,
Mısır
vali­
sinin devlet nazarın­
da Kastamonu vali sinden bir farkı bu­
lunmadığını söyliyeAbbas
bilecek ve Yavuz’dan
sonra Mısır’ı ilk ve
son ziyaret eden Osmanlı padişahı A b­
dülâziz, Kahire sokaklarından atla ge­
çerken, henüz hıdiv olmıyan İsmail Paşa,
!ki -Mısır’ın
sakıt kiralının dedesidirAbdülâziz’in rikâbında yaya yürütülecektir.
Mehmet A li Paşa’dan seleflerine sözü
geçilmeden evvel, onun akla getirdiği, zi­
hinde uyandırdığı bir iki istifham üzerinde
duralım. Acaba Mehmet A li’den önce Bonapart Mısır’dan geçmemiş ve Mısır’a be­
raberinde getirdiği idareciler ve âlimlerle
her sahada pek çok ıslahatın temellerini
kurmamış olsaydı, ümmî Mehmet A li giriş­
miş olduğu işlere girişir, girişebilir miydi?
Yani o, Mısır’da bir müceddid midir, yoksa
sadece müstakbel Fransızlar imparatoru­
nun bir talebesi ve bir muakkibi midir?
Bu nokta henüz aydınlanmış değil.. İkinci
nokta, acaba Mehmet A li’nin Osmanlı împaratorluğiyle giriştiği mücadeleyi İstan­
bul’un önlemesi kabil miydi, yâni acaba
İstanbul ilk isteği üzerine Suriye’yi Meh­
met A li’ye terketmek suretiyle onun hiz­
metlerini ödemek cihetine yanaşsa Meh met A li isyandan vazgeçer miydi, hattâ
Mısırdaki hâkimiyetine de ilk fırsatta İs­
tanbul’un son vereceğinden emin olduğu
için midir ki yıllarca mücadeleyi göze al­
dı ve nihayet acaba, bu mücadelenin kendi
lehinde inkişafı sıralarında Osmanoğullan
hanedanını bertaraf ederek saray ve salta­
natını N il kıyıların­
dan Boğaziçi sahille­
rine nakletmek sev­
dasında mıydı?
Bu muammalar tamamiyle
çözülmüş
değil. Hattâ kendisi­
nin daha sonra, muti
bir Mısır valisi oluşu
.¡evresine ait bir hare­
keti üzerinde de du­
rulmamış, o hareke­
tin tahliline de lüzum
görülmemiştir.
Ha reket şu :
Londra
kongresi
kararlarından
bir
müddet sonra Mch met A li Paşa Abdülmeeit Han’a arzı ta­
zimat etmek üzere
İstanbul’a gelir ve bir
gün de kendisine kar­
şı daima kullandığı
"evlât” sözünü ağ­
zından kaçırınca a yaklarına
kapanıp
özür dileyeceği genç
sultana:
“ Padişahı mm kapısından uzak­
ta ölmek istemiyo Paşa
rum. Mısır Valiliği
başka bir kulunuza
verilsin. Bakiyei ömrünü devlete sadaret­
te hizmetle geçireyim” der. Bu isteğinde­
ki samimiyetin derecesi nedir? Abdülmecit; “ Pek münasip. Şimdilik M ısırı teşrif
edin de sonra davet edilirsiniz” diyerek
teklifi savuşturacağına hemen möhri sa­
dareti Mehmet Ali Paşa’ya vermiş olsay­
dı, eski tarihlerin genç padişahları ortadan
kaldırıp yerini alıveren hain vezirlerine
ait uzun listeye acaba günün birinde yeni
bir halka inzimam etmez miydi ? Yani Os­
manlI imparatorluğunun bütün kuvvetle­
rini ele geçirdikten sonra Mehmet A li Pa­
şa o zaman genç bir padişahla bir iki ço­
cuktan ibaret kalmış bulunan Osmanoğullarını kolayca bertaraf edemez miydi ? K al­
dı ki, son yıllarını devlete sadaret maka­
mında hizmete tahsis etmek üzere Mısır’ın
başka bir bendeye çırağ edilmesi teklifin­
de kendisi hakikaten samimî olsa bile ev-
1978
lâdı Mısır’ı bırakıp uzaklaşmıya razı olur­
ailenin en yaşlısının hakkı olduğu ve Ab­
lar mıydı ? Hele bir rivayete göre sadece
bas hayattaki amcalarından yaşlı bulun­
«evlâtlığı olup fakat bütün teşebbüslerinde
duğu için OsmanlI İmparatorluğunun ferve harblerinde sağ kol vazifesi görmüş bu­ - maniyle ve sadaret payesiyle vali tâyin
lunan, anlatıldığına göre de son yıllarda
edilmiştir. Dokuz yıl sürecek olan valili başa geçmek ihtirasiyle yanıp tutuşarak;
ğinde İstanbul’a karşı sadık davranacak
"bunak papaz hâlâ geberemedi!” diye ya­
ve tek emeli veraset usulünü değiştirerek
lcınlarına dert yanan İbrahim Paşa; O
tek oğlu llhami Paşa’yı veliaht yapmak
M ısır’ı, İstanbul’un yollıyacağı valiye ses­
olacaktın Bu maksatla da, iddialara göre
sizce teslime hiç razı olur muydu?
Damat Mehmet A li Paşa’ya büyük rüş­
Mehmet Ali Paşa’mn pek mühim haya­
vetler verip İlhami’yi Sultan Mecid’e da­
tında bu noktalar es­
mat yaptırmıştır. Fa­
rarlı kalmış bulun kat bu dâva uğrunda
dukları gibi en son
çalışıp durduğu ve
günleri de hayli vu oğlunu
Avrupa'nın
zuhsuzdur.
büyük payitahtlarına
BabIâli’yi, Mısır’ıı
ve müstakbel Osman­
idaresini hiç sevme­
l I sadrazamı Kıbrıslı
diği İbrahim Paşa’y;
Kâmil Paşa da mai­
teslim etmek zorur
yetinde İngilizce ho­
da bırakmış olan bu­
cası
olmak
üzere
naklık nasıl başlad
gönderdiği
sırada,
ve ne suretle artıj
Kahire
civarındaki
gizlenmez bir hak
Benha isimli kasrın­
geldiği için İbrahim
da odasına bir sabah
Paşa Mısır’ın başım
girenler kendisini öl­
geçirildi? Mehmet Amüş, boğulmuş bula­
li’nin azametli safha­
caklardır. Kim, yaiıut
la r idrak etmiş olar.
kimler tarafından?.
hayatının bu son saf
hası hakkında bildi
llhami Paşa’yı pek
iğimiz şey, kendisinin
kolayca bertaraf e dört duvar arasın
dip kendisinin yerini
kapatılmamış
oluşt
alan genç amcası, ya­
ve her gün devle!
ni Mehmet A li Paşa
dairesine alay ile ge:
oğullarından Sait Pa­
lerek verdiği saçmr
şa da belki işin a y ­
sapan emirleri tebel­
dınlanmasına lüzum
lüğ eden yaver'erir
ve ihtiyaç hissetme “ başüstüne!”
deyip
miş ve aradan hemen
huzurundan pürtelâş
hemen bir asır geç­
■ayrılışları, bu komed­
miş bulunmasına rağ­
yanın da ölümüne ka­
men bu ölümdeki es­
dar devam ettiğidir.
rar
çözülmemiştir.
Yerini alan ve “ bu Çok gazaplı bir adam
mak papaz geberemedi!” diye, iddiaya göolan Abbas Paşa’nın affedemiyeceği bir
T e yıllarca ölümünü beklemiş bulunan İb­
suç işlemiş genç kölelerinin
sabahleyin
rahim Paşa ise Mehmet A li Paşa’nm ölü­
kendilerini bekliyen müthiş ceza korkumünü idrak edemiyerek ve belki devleti
siyle şuurlarını kaybederek onu boğmuş
yeni bir gaile karşısında bırakmıya zaman
oldukları hâlâ dillerde gezen bir fara­
bulamıyarak 1848 de ölecek ve Abbas
ziyedir...
Paşa’mn hükümeti başlamış bulunacaktır.
Mevzuun bundan sonrasını Sait Pasn’Abbas Paşa Mehmet A li’nin en büyük
ve kendinden bir hayli evvel ölmüş oğlu
dan itibaren ikinci bir yazııda anlatıp tü­
Tosun Paşa’nm oğludur ve Mısır valiliği
ketelim.
★
★
★
Hâdiseleri aynen nakleden tarihi, hikâyeden ayırmak zordur. Esbap ve
netayici gösteren tarih ise cemiyet için ışıklı bir yoldur.
“ Abdurrahman Şeref”
★
★
★
BİRİNCİ fA R U K TA N EVVELKİLER
★
KIRAL FARUKTAN EVVEL; MISIRI, ÖNCE VALİ, SONRA HIDİV, DAHA
SONRA SULTAN VE NİHAYET KIRAL UNVANLARİYLE İDARE ETMİŞ
OLAN DOKUZ KİŞİ HAKKINDA ENTERESAN BİLGİLER VEREN ARKADA­
ŞIMIZ, TARİHE CİDDİ BİR YARDIM YAPMAKTADIR.
n
Yazan: Nahid Sırrı Örik
OsmanlI hâkimiyeti altında ilk imtiyazlı
Mısır valisi Mehmet Ali Paşa’dan sakıt
Mısır kıralı Faruğa kadar Mısır vali, hı­
div, sultan ve kırallarından bahsetmek üzere yazdığım maka­
lelerin ilkinde ancak
ilk üç valiyi anlata ­
bilmiştim. Birinci ma­
kaleyi valiliğe gelişi­
ni söyliyerek bitirdi­
ğim Mehmet A li Pa­
şazade Sait Paşa’yı,
ecel bu makamda uzun yıllar bırakmaya­
cak ve bu paşa selefi
ve yeğeni Abbas Pa­
şa gibi veraset şekli­
ni oğlu lehinde değiş­
tirmek sevdasına dü­
şerek ailenin diğer ef­
radını kendine düş man etmiyecek, îstanbula karşı Abbas
Paşa’ya nispetle da­
ha bigâne davranıp
tngilizlerden de uzak­
laşarak Fransız dost­
luğu güdecekti.
Sait Paşa, bu dost­
luğun mühim bir te­
zahürü olmak üzere
de Süveyş kanalını
açmak
imtiyazını
Fransızlara vermiştir.
Abdülâziz
devrinin
ilk zamanlarında has­
talıktan vefatı üzeri­
ne yerine yeğeni, yâni İbrahim Paşa’nın
ikinci oğlu İsmail Paşa’mn valiliği ihraz
edeceğine, bu tarihten itibaren valilik hıdivlik - sultanlık ve nihayet kırallık bu
adamın nesline inhisar eyliyeceğine göre
de, eğer İbrahim Paşa’nın Mehmet A li’nin
sadece evlâtlığı olduğu hakkındaki iddia
kabul edilirse, Sait Paşa’nın ölümiyle Meh­
met A li nesli Mısır mukadderatından artık
el çekmiş, yâni Mehmet A li evlâdına M ı­
sır’da ancak valilik nasibolmuş demektir.
Sait Paşa tabii ölümiyle ölmüşse de onun
zamanında dahi ailede eski vali Abbas Paşa’nın ölümüne benzer esrarlı bir ölüm va­
kası kaydedildiğini ilâve edelim. Yâni Mı­
sır’ın şu anda hatırlıyamadığım bir yerin­
den bir başka yerine
gitmekte olan Mısır
veliahtı Ahmet Rıfat
Paşa ile prenslerden
Mehmet A li Paşaza­
de Halim Paşa’yı ha­
mil bulunan hususi
bir tren bir köprüden
geçerken
köprünün
yıkılıvermesi üzerine
vagonları N il’e yu varlanmış
ve
eski
s a d r a z a m l a rımızdan Sait Halim
Paşa’nın babası olan
Halim Paşa adamları
tarafından kurtarıl mışsa da Ahmet R ı­
fat Paşa boğulup git­
miştir.
İstanbul’un
pek iyi hatırladığı
Nevcivan
Hanım’ın
kaynatası ve Prens
Seyfettin’le
Prenses
Şivekâr’ın dedeleri olan bu zatın bu su­
retle ölümü üzerine
de veliahtlık küçük
biraderi olan İsmail
Paşa’ya geçmiştir. O
zamandanberi dola şan bir iddia ise bu
kazada bir kasıt bu­
lunduğu, kasıtta da işte kârlı çıkanın par­
mağı olabileceği zeminindedir.
Her ne hal ise, İsmail Paşa işte bu kaza
üzerine veliahtlığı ihraz edip amcasının kı­
sa bir müddet sonra ölümü üzerine de va­
lilik makamım ihraz etmişti.
Bu, çok mağrur ve haris bir adam olan
İsmail Paşa için hem sonsuz bir saadet,
fakat dayanılmıyan ıstırapları da bulunan
bir saadetti. Zira debdebe ve ihtişamiyle
dünyayı hayretlerde bırakmıya çalışırken
OsmanlI imparatorluğunun sadece bir va-
2034
lisi unvanını haizdi ve İstanbul’a her gel­
müsaade edilince kendini bahtiyar saya­
dikçe merasimde sadrazamın ardından yü­
caktı.
rüyor, ihsana garkettiği vezirlerden gene
Tevfik Paşa’nın hıdivliği uzun sürmemiş
akran muamelesi görüyordu. Bir taraftan
ve kendisi babasından epey evvel ve genç
fütuhat siyaseti güttüğü, Habeşistan içle­
denecek bir yaşta ölmüştür. İradesi zayıf­
rine gitmiye çalıştığı, Hicaz'la Yemen’e göz
ça bir adamdı ve İngiliz işgali, malûm bu­
diktiği halde Sultan Aziz Mısır’ı ziyaret
lunduğu veçhile, onun zamanında vukua
ettiği zaman huzurunda elpençe divan dur­
geldi. Gene malûm bulunduğu veçhile bu
muş, o Kahire sokaklarını at üzerinde ge­
işgal Mısır milliyetperverlerinin başına
çerken kendisi rikâbmda yaya, elleri göğ­
geçmiş bir Mısırlı generalin, Arabi Paşa’sünde kavuşmuş olarak yürümüştü.
mn Mısır’ı ecnebi nüfuzundan kurtarmak
Abdülâziz’in bütün saltanat yıllarında bu
üzere harekete geçip fakat asayiş ve niza­
zilletlerden derece derece kurtulmıya ça­
mı bir türlü sağlıyamaması neticesinde vu­
lışacak, bu uğurda da padişah sarayiyle
kua gelmişti.
vüzera konaklarına hazineler akıtarak vali
Bu buhran esnasında ve daha sonra Sul­
adının hıdiv unvanına tebdilini, hıdiviyetin
tan Abdülhamid’in takibetmiş olduğu si­
babadan büyük oğula
yaseti ve Mısır milli­
intikal şartiyle kendi I
yetperverlerinin ha nesline inhisarını ve
reketlerini bastırmak
nihayet hariçten is­
üzere asker yollama­
tikraz akdi hak ve sa­
mış bulunmasını ise
lâhiyetini temin ede­
hâlâ tenkit edenler
cekti.
vardır, bâzı kimseler
Bu hak ve salâhi­
ise, belki daha haklı
yeti de en geniş had­
olarak, Sultan Hami­
lerinde
kullanmış,
lin bilhassa halife sıgittikçe
ağırlaşan
fatiyle bir tarafı öbür
şartlarla Avrupa'dan
tarafa
kırdırmasına
borç üstüne borç et­
imkân bulunmadığım
miş ve Mısır’a haki­
iddia
etmektedirler.
katen
medenî
bir
Bu işin içinde bir de
memleket çehresi verayrı cephe vardır ki,
miye
başlıyan
bir
> da Sultan Hamid’in
hayli imar hareketi­
>u vesile ile bir müd­
ne muvaffak olmakla
det Mehmet Ali Paşa
beraber hâlâ metbuu
hanedanını tamamiy kalan İstanbul padi­
le ortadan kaldırıp oşahını gölgede bırak­
sını bir vilâyet ha­
mak ve Avrupa’nın en
line sokmayı düşün büyük ve
şevketli
müş olduğudur. Mısır
hükümdarlariyle deb­
hanedanının yetiştir debe yarışında gale mesi ve Abbas Paşa­
be çalmak emeliyle
zade Damat İlhami
Hıdiv Tevfik Paşa
yaptığı masraflar Mı­
Paşa’mn kendi yaşın­
sır hâzinesini niha da İngilizce hocası oyet tamtakır bir hale getirmiştir. Mısır,
lan sadrı esbak Kıbrıslı Kâmil Paşa hâtıraborçlarının faizlerini bile artık ödiyemez
tında bu cihetten bahseder ve o sıralarda
olmuştıfr. Garplı dâyinlerin şiddeti gittik­
padişahça Mısıra yollanmış bulunan Müşir
çe artan şikâyetleri ve birbirini takibeden
Derviş Paşa’mn kendini bu “ mansıbı mev­
buhranlar neticesinde yıllarca müddet Os­
huma” namzet gördüğünü ve Ingiliz işga­
manlI Devletinden ayrılmıya çalışmış ve
li vukua gelince, haip ve haşir, îstanbula
bu uğurda AvrupalIlara yapmadığı temel­
döndüğünü anlatır; Derviş Paşa’yı da hiç
lük kalmamış olan İsmail Paşa, gene o A v ­
sevmediğinden pek müstehziyane anlatır.
rupalIların şikâyetleri ve istekleri üzerine,
Tevfik Paşa’nm ölümü üzerine henüz Viyakın bir tarihte tahta çıkmış ve 93 felâ­
yana’da bir kolejde okumakta bulunan düketinden yeni kurtulmuş bulunan Sultan
yük oğlu Abbas Hilmi Paşa on yedi yaşın­
Hamit tarafından azlediliyor ve büyük oğ­
da bir çocuk olduğu halde hıdivlik maka­
lu Tevfik Paşa Osmanlı fermaniyle manmını ihraz edecekti. Kendisi Mısır “ hıdiv”
sup ikinci hıdiv olmak üzere yerine geçi­
lerinin üçüncüsü ve sonuncusudur. îngilizyordu. İsmail Paşa ise Mısır’da kalamılere karşı ilk andan itibaren babasının gös­
yacak ve hayli uzun bir müddet İstanbuteremediği bir celâdet izharına başlayıp bu
la da kabul edilmediğinden İtalya’da do­
maksatla da Osmanlı imparatorluğuna
laşıp durduktan sonra nihayet Abdülhamit
dayanmıya gayret edecek, Sultan Hami Han tarafından Emirgân’a yerleşmesine
din bir ara damadı olmıya çalışarak her
2035
âsi vaziyeti takınmaktan çekinmiş, fakat
o sırada meşhur A ğa Han’ın birdenbire
Mısır’da arzı endam edişi kendisini tngilizlere boyun eğmek mecburiyetinde bırak­
mıştı. Zira şahsen Hindistan mihracele rinden sayılmakla beraber idaresi altında
bir mülk bulunmıyan A ğa Han’ın eğer Hü­
seyin Kâmil ve Mehmet A li hanedanının
diğer prensleri fazla naz ederlerse sultan
ilân edileceği de açıkça ihsas edilmiş bu­
lunuyordu.
Dirayetli bir adam olarak tanınan Hü­
seyin Kâmil’in sıhhati uzun müddet sal­
tanatta kalmasına müsaade etmiyerek, al­
danmıyorsam müteverrimen vefatı vukua
gelince de, Mısır tahtı, Ingilizler tarafın­
dan yeni tevcihata mevzu teşkil edecek,
yâni bir rivayete göre Hüseyin Kâmil’in
oğlu kendini o sırada henüz meşru hıdiv
saymakta devam edip bizim tarafımızdan
aynı muameleyi görmekte bulunan Abbas
Hilmi’nin eniştesi - saltanatı kabul etme­
diği, Hüseyin Kâmil'in diğer kardeşleriyle
bunların oğulları da galiba Ingiltere tara­
fından ehil sayılmadıkları için İsmail Paşa’nın sonuncu oğlu kıral Faruğun da ba­
bası - Ahmet Fuat Paşa sultan ilân edile­
cek, yeni Mısır’ın ilk kıralı olmadan evvel
ikinci ve sonuncu sultanı olacaktı.
Ahmet Fuat Mısır’dan çocuk denecek bir
yaşta ayrılmış ve delikanlılık çağına ItalHıdiv Abbas Hilmi Pasa
yaz îstanbula gelmeyi âdet edinecek, Sul­
tan Hamid’in hıdiviyete aidolan Akabe li­
manını tficaz vilâyetine ilhak etmek ar­
zusu Ingiltere ile OsmanlI devleti arasında
bir harb açacak gibi görünürken muhteriz
ve imparatorluğa hürmetkâr kalacak, meş­
rutiyetin iadesinden sonra da bize karşı
sadık durumunu muhafazaya itina edecek,
nihayet Birinci Dünya Harbi ilân edildiği
sırada mahiyeti lâyıkiyle anlaşılamamış
bir suikast yüzünden basta olarak Istanbulda bulunduğundan artık bir daha Mısı­
ra gidemiyecekti.
Ingiltere hükümeti, kendisine ötedenberi
emniyet etmediği, Abbas Hilmi Paşa da
Almanya ile müttefiklerinin galebelerine
inanır göründüğü için onu sukut etmiş sa­
yıyor ve evlâdiyle küçük biraderini de hak­
larından mahrum ederek İsmail Paşa’nın
ikinci oğlu Hüseyin Kâmil Paşa’yı Mısır'ın
başına geçiriyor,
aynı zamanda Mısır’ın
Osmanlı imparatorluğuna merbutiyetiyle
hıdiviyeti de nihayet bulmuş ilân ederek tâ
Abdülâziz devrinden itibaren Osmanlı im ­
paratorluğunun bir müşiri bulunan bu Hü­
seyin Kâmil Paşa’dan bir Sultan Hüseyin
Kâmil imal ediyordu.
Fakat şunu da ilâve etmek icabeder ki,
yeni sultan bu tevcihi ilk önce kabul et­
mek istemeyip Osmanlı Devletine karşı bir
Sultan Hüseyin Kâmil
ya’da vardıktan ve Garplı bir hüviyet al­
dıktan sonra babasiyle birlikte Boğaziçi’ne,
Emirgân sarayına gelmişti. Eski Mısır
prensleri arasında Osmanlılığa ve türklüğe
en bigâne kalmış olanı kendisidir, ikinci
meşrutiyetten sonra da bu bigâneliği devam
etmiş ve Arnavutluk bizden ayrıldıktan
sonra Mehmet Ali hanedanının aslen A r­
navut olduğunu söyliyerek İtalya nüfuziyle oraya mal olmaya çalıştığı şayi olmuş­
tu. Her halde, muhakkak olan şey, Mısır’a
sultan ve sonra kıral oluşundan itibaren
Mısır sarayından İstanbul âdetlerini ve
Türk dilini söküp çıkarmış olduğu ve bü­
tün Mısır prens ve prensesleri en temiz
İstanbul şivesiyle konuştukları halde ikin­
ci izdivacından dünyaya gelen evlâdına
türkçe öğretmemiş bulunduğudur.
Bu ciheti kaydetmekle beraber kendisi­
nin zeki ve bilgili bir adam olduğunu, mem­
leketinde yüksek tahsil müesseselerini hi­
maye ederek Avrupa’da birtakım ilim he­
yetlerine âza seçildiğini, siyaset sahasında
da ehliyet ve kabiliyet göstererek Ingiliz
işgalini asgari hadde indirmek hususunda
büyük gayretler sarfettiğini teslim etmek
lâzımdır.
A z evvel adını andığımız Prenses Şivekâr kendisinin prensliğinde ilk haremi olup aralarında çıkan bir kavganın hal ve
faslı gene az evvel adını andığımız biraderi
Prens Seyfettin’e düştüğü ve müşarünileyh
hakemliğini eniştesinin, yâni Fuad’ın gırt­
lağına bir kurşun sıkmak suretiyle halle
Sultan ve kıral Birinci Fuat
Kıral Birinci Faruk
kalkışıp bunun neticesinde de Seyfettin
uzun yıllar İngiltere’de bir şifaevine kapa­
tılmış bulunduğu malûmdur. Bu kurşunun
tesiriyle Ahmet Fuat ömrünün sonuna ka­
dar beş altı dakikada bir garip bir çığlık
kopardığından keyfiyet huzuruna çıkacak
yaoancılara teşrifatçılar tarafından evvel­
den bildirilir ve kıral bağırınca telâş et­
memeleri ve feryadı hiç duymamış gibi
hareket etmeleri lüzumu kendilerine ihtar
olunurmuş.
Kıral Birinci Fuad’ın henüz tam olgun­
luk çağında iken, Faruğun daima tekrar
ettiği iddia olunan bir söze göre vaktin­
den on beş yıl önce, ölümü üzerine henüz
reşidolmıyan ve İngiltere’de tahsilde bu­
lunan tek oğlu, yâni şimdiki sakıt kıral,
ikinci Mısır kıralı olmak üzere tahta çıkı­
yor ve rüşdüne kadar da henüz sağ olan
son hıdiv Abbas Hilmi Paşa’nm küçük bi­
raderi Mehmet Ali (Sultan Hamid’in vüzerasmdan Mehmet A li Paşa) naip ilân ediliyordu.
Kocasının sağlığında harem dairesinden
dışarı çıkınca hep yaşmak ferace ile ge­
zen, haşmetlû zevcinden de galiba yirmi iki
yaş genç olan valde kıraliçe Nazlı, oğlu Faruğu kızlariyle beraber Avrupa’ya götürüp
rüşd çağı erişince genç kıral debdebe ve
heybetle Mısır’a dönerek kırallık vazifele­
rini artık ifaya koyuluyor, naip Mehmet
Ali de kiralın geçen sene nihayet bir oğlu
doğuncıya kadar veliahtlık makamında
kalıyordu.
Birinci Faruğun saltanat yıllarına ve bu
2037
yıllardaki ef’al ve harekâtına temas etmiye
ise hiç lüzum yoktur: Bu saltanata ait
menkıbeler, bir kısmının mübalâğa ve bir
kısmının iftira olması pek mümkün men­
kıbeler, tefrika muharrirlerinin kalemlerini
hâlâ işgal edip duruyor. Bunlara hiç te­
mas etmeden sade şunu söyliyelim ki, M ı­
sır hâlâ bir kırallıktır ve ebeveyninin bir­
likte götürmüş oldukları mini mini bir ço­
cuk, henüz dünya hakkında bir şey bilmiyen, kucakta dolaşan ve kendisi için Mısır
hâzinesinden bir pul verilmiyen bir çocuk,
İkinci Ahmet Fuat nam ve unvaniyle kıra)
sayılmaktadır; yeni Mısır’ın üçüncü kiralı­
dır. Ingilizlerin vaktiyle iskat ettikleri ve
fermanımızla mansup son hıdiv Abbas Hil­
mi Paşa’nm oğlu Prens Abdülmünim de
halen kıral naibi bulunmaktadır.
Kırallık rejimi Mısır'da devam edecek
mi, devam ettiği takdirde de kundakta kıral ilân edilmekle beraber ebeveyniyle bir­
likte memleket dışına çıkarılan bebek, bir
gün debdebe ve ihtişamla Mısır’a dönecek
m i? Kestirilemez. Sade, Mısır’dan gelen­
ler, halkın Prens Abdülmünim’i çok sevdi­
ğini ve niyabet makamını ihraz etmesinin
bir adaletsizliğin tamiri şeklinde sayıldı­
ğını söylüyorlar. Biz burada naibin bir
Türk kıziyle evli bulunduğunu ve Mısır sa­
rayına kendisiyle birlikte türkçenin avdet
ettiğini söylemekle iktifa ve yazımızı bu
sözle ikmal edelim..
O
I
‘-*u*’ **-" «-y:*>¡-i'
Ou,
y v /'1— «i» *£/!>>
Faruğun tahttan feragatnamesi (1 ve 2 numaralı
yerlerde Faru£un iki imzası görülmektedir)
★ ★ ★
2038
Kişisel Arşivlerde İstanbul Belleği
Taha Toros Arşivi
Download