tc sağlık bakanlığı taksim eğitim ve araştırma hastanesi kadın

advertisement
T.C.
SAĞLIK BAKANLIĞI
TAKSİM EĞİTİM VE ARAŞTIRMA HASTANESİ
KADIN HASTALIKLARI VE DOĞUM KLİNİĞİ
KLİNİK ŞEFİ: OP. DR.YAVUZ TAHSİN AYANOĞLU
UTERİN KAYNAKLI POSTMENAPOZAL KANAMA
NEDENLERİNİN ANALİZİ
UZMANLIK TEZİ
DR.BAKİ ERDEM
İSTANBUL-2009
ÖNSÖZ
Asistanlık eğitimim boyunca mesleki tecrübelerimizin oluşmasındaki katkıları, sağladığı
imkanlar ve desteğini bizden esirgemediği için klinik şefimiz sayın Op. Dr. Yavuz Tahsin
Ayanoğlu’na saygı ve şükranlarımı sunarım.
Sevgi ve emeklerini esirgemeyen çok değerli şef muavinim Op. Dr. Niyazi Davas’a, şef
muavinim Op.Dr. A.Ender Yumru’ya, uzmanımız Op.Dr. Faruk Özdemir’e uzmanımız
Mehmet Ergez’e teşekkür ederim.
Asistanlığım süresince birlikte çalıştığım tüm asistan arkadaşlarıma, tüm hemşirelerimize
ve yardımcı personelimize teşekkür ederim.
Tüm hayatım boyunca emekleriyle ve sevgileriyle eğitimime katkıda bulunan ve her
zaman bana destek olan sevgili annem, babam, ağabeyime ve çok değerli arkadaşım G.
Bilgin’e desteklerinden dolayı teşekkür ederim.
Tezime yapmış olduğu katkılarından dolayı Op. Dr. Engin Koyuncu’ya teşekür ederim.
İÇİNDEKİLER
1. GİRİŞ VE AMAÇ………………………………………………..........................2
2. GENEL BİLGİLER……………………………………………………………...3
3. MATERYAL VE METOD……………………………………………………...39
4. BULGULAR……………………………………………………………………..47
5. TARTIŞMA……………………………………………………………………...64
6. SONUÇ…………………………………………………………………………..66
7. KAYNAKLAR…………………………………………………………………...68
1
1. GİRİŞ VE AMAÇ
Menopoz over fonksiyonlarının kaybı sonucu menstruasyonun kesilmesi olup normal
yaşlanma proçesinin doğal bir olayıdır. Postmenopozal dönem menopoz sonrası relatif
ovaryan sessizlik dönemidir. Birleşik devletlerde kadın yaşam süresi göz önüne alındığında
ortalama kadın yaşamının üçte birinden fazlasını postmenopozal dönem oluşturmaktadır.
Sağlık alanındaki gelişmeler ve tedavi seçeneklerinin artmasıyla beraber ortalama yaşam
süresi de arttığından kadınlarda menopoz ve sonrası dönemdeki sorunlar ve sikayetler de
artmaktadır . Postmenopozal dönemde kadınların %25’i biyolojik, fizyolojik, anatomik ve
patolojik değişim ve gelişmelerden dolayı doktora başvurmaktadır. Konumuzu ilgilendiren
spontan
vajinal
kanama
sikayeti
bu
başvuruların
%5’ini
oluşturmaktadır
(1).
Postmenopozal uterin kanama menopozdan bir veya birkaç yıl sonra görülebilen önemli bir
bulgudur. Menopozdaki hormonal eksiklikleri ve bunların yan etkilerini tedavi etmeyi
amaçlayan hormon replasman tedavisinin de yaygınlaşması sebebiyle HRT’ye bağlı
uterine kanama şikayeti nedeniyle doktora başvurular artmıstır. Menopoz sonrası kanama
en sık endometriyal polip, leimyom, hiperplazi ve atrofik endometriyum nedeniyle
olmasına
rağmen
hastaların
%10’unda
endometriyal
karsinomun
ilk
bulgusu
olabilmektedir. Postmenopozal kanaması olan kadınlarda çesitli literatürlere göre %3.7 ile
%17.9 arasında endometriyal karsinom insidansı bildirilmiştir (2-5). Bundan dolayı
postmenopozal kanaması olan kadınların araştırılmasının ana amacı ciddi intrauterin
patolojilerin, özellikle endometriyal karsinomun ekarte edilmesidir. Postmenopozal
kanama araştırmasının geleneksel prosedürü serviks dilatasyonu ve küretajdır (6).
Biz bu çalışmada 2009 yılında Taksim Eğitim ve Araştırma Hastanesi menopoz
polikliniğine başvuran postmenopozal kanamalı olgularda uterin kaynaklı nedenleri analiz
etmeyi amaçladık.
2
2. GENEL BİLGİLER
2.1 MENOPOZ
Menopoz over fonksiyonlarının kaybı sonucu menstruasyonun kesilmesi olup normal
yaşlanma proçesinin doğal bir olayıdır. Postmenopozal dönem menopoz sonrası relatif
ovaryan sessizlik dönemidir.
Birleşik devletlerde kadın yaşam süresi göz önüne alındığında ortalama kadın yaşamının
üçte birinden fazlasını postmenopozal
Devletlerindeki ortalama
genelindeki
istatistiki
menopoz
dönem
yaşı
bilgiler yetersiz
51
olusturmaktadır. Amerika Birleşik
olarak belirlenmiştir (7). Ülkemiz
olduğundan
ortalama
menopoz
yaşı
bilinmemektedir ancak Türk Menopoz ve Osteoporoz derneğinin son açıklamasına
göre bu ortalama 49 yaştır (9).
Menopoz bir süreç olup peri ve post-menopozal dönemler arasında sıkışmış ‘’bir adet’
lik’’ zaman dilimidir. Görülen son adetin ilk günü ‘’menapoza girilen gündür’’.(8)
2.2 Menopozal dönemler
2.2.1 Erken Perimenapozal Dönem
Herhangi bir
neden
olmaksızın,
adet
düzensizliklerinin oluşması, bir adetin
atlaması ve bu gelişmelerin 3-aylık bir periyodun içinde kalması kaydıyla ortaya çıkan
durumdur.(8) bu dönemde biyolojik yaşlanma, anovulatuar sikluslar,oligomenore ve
bunlara eşlil eden ‘’metabolik/endokrinolojik’’ değişiklikler vardır.
2.2.2 İleri (geç) Perimenopozal Dönem
3 ila 11 ay arasında değişen
amenoreler bu dönemin karakteristiğidir.(8)
dönemin 12 ayı geçmesi ile menapoza
giriş
bu
tescillenmiş olur. Anovulasyon ve
Hipotalamo-Pitüiter aksın over üzerindeki konumunun değişmş olması bu dönemin
karakteristiğidir.(8)
3
2.2.3 Postmenopozal Dönem
Herhangi bir patolojik
neden
takiben
dönem
postmenapozal
olamaksızın
gelişen,’’12 aylık amenore’’ sürecini
başlamıştır.
Over rezervleri bitmiştir, overler
‘’hipotalamo-pitüiter’’ aksa cevap vermemektedir ve ovulasyon oluşamamaktadır(9,10)
Biyolojik yaşlanma ile iç içe olan bu dönemin
gruplara ayrılması
uygun
olabilir.
klinik
uygulamalar
açısından alt
Hipotalomo-pitüiter aks ve overler ile ilgili
parametreler üzerinden zaman dilimleri oluşturulabilir .özellikle serum folikül stimüle
edici hormon(FSH) değerleri esas
yüksek’’
dönemleri
alınarak , ’’
FSH
yüksek ’’ve ‘’
FSH
hafif
oluşturulabilir. Postmenopozal ilk 5yıl erken postmenopozal
dönem olarak tanımlananabilir.
2.3 Menopoz yaşı
Menapoz
bir
süreçtir. Biyolojik
yaşlanma içinde iç içegeçmiş dönemlerden
oluşmaktadır. Kadının göreceği ‘’son adet’’ baz alındığından olayın öncesi ve sonrası
vardır. ABD’de, adet düzensizlikleri
perimenapozal
dönem
ve
menapozal
47 yaşcivarında
başlamakta
şikayetlerin
ve
başladığı
ortalama menapoza
erken
giriş
yaşı 51.4 kabuledilmektedir.(8,11) Türkiye’de menapoz yaşını 47-49 arasında belirleyen
yayınlar bulunmaktadır. Menopoz yaşı ırksal farklılıklar gösterebilmekte ve beslenme
alışkanlıklarından
etkilenmektedir.(8,11)
40 yaşından önce menapoza girilmesine
‘’erken menopoz’’ denmektedir.(8,11) ABD’de erken menopoz görülme sıklığı %0.9-1.1
olarak kabul edilmektedir.(8,11)
2.4 POSTMENOPOZAL KANAMA
Hormon replasman tedavisi
(HRT) almayan kadınlarda bir yıllık bir amenore
sonrasında kanama görülmesi patolojik kabul edilir ve postmenapozal kanama olarak
adlandırılır.(12) Progestin replasmanı sonrasında görülen çekilme kanamaları bu tanım
içerisinde yer almaz ve anormal olarak
postmenopozal kanamaların büyük bir kısmı
Postmenopozal
değerlendirilmemelidir . Beklenmeyen
benign
nedenlerden kaynaklanmaktadır.
kanaması olan hastaların yaklaşık %10’unda endometrial kansere
rastlanmaktadır; endometrium kanserinin en erken belirtisi olması bakımından tüm
postmenopozal kanamalar dikkatle değerlendirilmelidir.(13) Sebepler genital olmayan,
genital, uterus dışı veya uterusa ait olabilir.(14,15)
4
Tablo 1- Postmenopozal Dönemde Olası Vaginal Kanama Nedenleri (14)
Sistemik nedenler
Östrojen, östrojen/progesteron kullanımı
Kougulasyon bozuklukları (Trombositopeni, lösemi..vs)
Karaciğer ve Böbrek hastalıkları
Hipotiroidi
Uterin corpus kaynaklı nedenler
Endometriyal kanser
Endometriyal hiperplazi
Endometrit
Submüköz leimyom
Endometriyal polip
Serviks kaynaklı nedenler
Servikal kanser
Servikal eversiyon
Servisit
Kondilom
Servikal polip
Vajinal nedenler
Adenosis
Atrofik değisimler
Vajinal karsinom
Yabancı cisim (condom, pesser, tampon)
Vajinal enfeksiyonlar
Laserasyonlar (koital, travma)
Vulvar veya ekstragenital nedenler
Vulvar atrofi/ neoplazi/ varis/ travma/ kondilom/üretral karünküller vs.
5
Görüldüğü
üzere postmenopozal
hasta değerlendirilirken
yukarıdaki
kanamanın birçok
tabloda
belirtilen
sebebi bulunmakta ve
tüm
nedenlerin göz önünde
tutulması ve ayrıntılı olarak araştırılması gerekmektedir. iyi bir hikaye ve ayrıntılı fizik
muayene ile çoğu patoloji tespit edilebilmektedir
ancak uterin kaynaklı patolojileri bu
grup dışında tutmak gerekir.
Asıl konumuzu ilgilendiren uterin kaynaklı kanama
endometriyal atrofi, endometriyal
polipler, östrojen
sebepleri
içerisinde en
sık
replasman tedavisi, hiperplaziler
ve kanserler veya sarkomlar yer alır (16,17) ( Tablo 2).
Tablo 2- Postmenopozal Uterus Kanaması Sebepleri (17)
Kanama sebepleri
Sıklık(%)
Endometriyal atrofi
60-80
Östrojen replasman tedavisi
15-25
Endometriyal veya servikal polip
2-12
Endometriyal hiperplazi
5-10
Endometriyal kanser
10
2.5 POSTMENOPOZAL KANAMALARDA UTERİN
KAYNAKLI NEDENLER
2.5.1 Endometriyal atrofi:
Endometriyal
atrofi
postmenopozal
kanaması olan kadınlarda en yaygın olan
endometriyal bulgudur, kanamaların %60-80’inden sorumludur(20) Reprodüktif dönemde
endometriyumun yüzeyi tek tabaka kolumnar hücreler ile kaplıdır. Endometriyumu iki
tabaka seklinde görürüz: 1. Bazalis
tabakası,
2.Fonksiyonalis
tabakası. Ovarian
hormonların etkisi altında sürekli dinamik değisimler içerisinde olan fonksiyonalis
tabakası
menapozla beraber aktivitesini kaybetmekte ve bazalis
tabakası
açıkta
kalmaktadır. Menopoz sonrası endometriyum tek tabaka küboidal hücreler içeren ince bir
kapsül seklindedir ve buraya
etmenlere
açılan
spiral
arterioller daha
korunmasız
ve
dış
karsı daha açık bir pozisyondadır. Buna bağlı olarak menopozal dönemde
zaman zaman bu atrofik
değisimlerden dolayı kanamalar olabilmektedir (18,19).
6
Endometrial atrofisi olan kadınlar çoğunlukla yaklaşık 10 yıldır menopozdadırlar ve
endometriyal biopsi sıklıkla yetersiz doku veya yalnızca kan ve mukus sonucunu verir
ve biopsi sonrası genelikle kanama eşlik etmez. Sonohisterografide izlenen ön ve
arka yaprakçıklar ince ve düzenlidir. Histeroskopide ise endometrium düz ve soluk renkte
izlenir.
2.5.2 Östrojen replasman tedavisi:
Günümüzdeki genel eğilim, menopoza
giren
ve
herhangi bir kontrendikasyonu
bulunmayan kadınlara belli süre hormon replasman tedavisi(HRT) verilmesinin uygun
olacağı yönündedir. HRT ‘nin temel öğeleri olan östrojen ve progesteron, başlıca iki
şekilde uygulanmaktadır:1-kesintili(siklik-ardışık) HRT, 2-kesintisiz(devamlı) HRT.
Kesintili tedavide östrojen ayda ortalama 25 gün süre ile uygulanır ve buna son 10-12
gün progesteron ilave
edilir. ancak ilaçsız
geçen
5 günlük
dönemde
vazomotor
semptomlar geri gelebilir. Bunu önlemek için östrojenin hergün devamlı kullanıldığı ve
ayda 12-14 gün süre progesteronun ilave
bulunmaktadır.
edildiği
kesintili
tedavi
protokolleri de
Bu şekilde erken postmenopazal dönemin başlarındaki kadınların %80-
90 kadarında periodik çekilme kanamaları görülür.
Kesintisiz
tedavilerde östrojen ya tek başına (histerektomi geçirmiş kadınlarda) ya
da progesteron ile kombine edilerek ara vermeden kullanılır. Östrojen ve progesteronun
birlikte kullanıldığı kombine tedavi, ortalama
getirdiği atrofi nedeniyle
hiperplazi
bir yıl içinde endometriumda meydana
riskini
en aza indirir.
Bu tedavi
rejiminin
uygulandığı postmenopozal dönemdeki kadınların ortalama %80’i altıncı ayda ameneroik
olmakta; 24. ayda ise amenore oranı %90’a ulaşmaktadır . Kadınların ortalama %10’u
tedavinin dokuzuncu ayına
kadar, sıklıkla lekelenme tarzında olmak üzere, kanama
görmeye devam etmektedirler.
Siklik HRT kullanan kadınlar, HRT kullanmayan kadınlarla karşılaştırıldığında üç kat
daha fazla beklenmeyen vajinal kanama yaşamakta ve aynı sıklıkla endometrial biyopsi
yaptırmak zorunda kalmaktadırlar.
Yapılan
çalışmalar
siklik
HRT’yi
ilk
defa
kullanan
kadınların
%38.3’ünün
beklenmeyen kanama nedeniyle en az bir kez doktora başvurduklarını, %12.3’ünün bir
7
yada daha çok kez endometrial
oranların
biyopsi
kesintisiz kombine HRT’ye
%20.1 olduğu
yaptırdıklarını
ortaya
koymuştur. Bu
başlayan kadınlar için, sırasıyla %41.6 ve
gösterilmiştir. Bununla birlikte iki yıldan
daha uzun süre HRT
kullanımında, kesintisiz kombine rejim kullananlarda beklenmeyen
kanama
ve
endometrial biyopsi oranları, kesintili tedavi kullananlara kıyasla daha düşüktür.
Tamoksifen kullanan kadınlarda da postmenapozal kanama ile karşılaşılabilmektedir.
Bir nonsteroidal antiöstrojen olan tamoksifen hormon duyarlı meme kanserlerinde adjuvan
tedavi olarak çok etkili bir ajandır. Tamoksifen endometrium üzerinde östrojenik etki
gösterdiğinden dolayı endometrial
polip
ve
endometrial
hiperplaziye
neden
olabilmektedir.(30) ayrıca endometrium kanseri riskinde de 2-4 kat artış sözkonusudur.
Dolayısıyla, tamoksifen kullanan kadınlarda da postmenapozal kanama durumunda detaylı
bir inceleme gereklidir.(31)
Kadınlardaki yasam
süresinin artmasıyla beraber menopoz döneminde yaşanan
süre artmaktadır ve buna bağlı östrojen yetmezliğinin negatif etkileri daha belirgin hale
gelmiştir. Bu dönemde kadınları vajinal kuruluk, sıcak basmaları, osteoporoz, artmış
kardiovasküler hadise riski gibi birçok problem beklemektedir. Östrojen yetmezliği
östrojen
replasmanı ile tedavi
edilebilir
olmasına
rağmen
postmenopozal
kadınların
%20’den azı östrojen kullanmaktadır (21). Östrojen replasman tedavisi
tehlikesiz
olmamamakla beraber
basmaktadır. Östrojen replasman
sağlık yararları
risklerinden
daha
ağır
tedavisi sırasında karsılaşılabilecek problemlerden
en önemlisi vajinal kanamadır. Bu dönemdeki her vajinal kanama sıkıntı yaratabilir, bu
yüzden hormon replasman tedavisine amenorenin eslik etmesi tercih edilir. Menopoz
öncesi dönemde günlük östrojen ve siklik progesteron kullanımı çoğu kadında siklik
kanamalara yol açar.
Siklik
kanamayı
önlemek
için
günlük
östrojen
ve
progesteron kullanımı önerilmektedir (22). Bu tedaviyi alan kadınların çoğunda amenore
gelişir. Ancak kontinüe tedavi alan kadınların %15-25’inde tedavinin ilk 6 ayında kırılma
kanamaları olabilmektedir. Bu oran tedavinin 1yılında %10-15’e
düşmektedir(23)
Genelikle HRT içindeki progesteron komponentin yarattığı frajil atrofik endometriyum
nedeniyle gerçeklesen bu kanamlar tanı yönetiminde zorluklara sebebiyet verir (22-24).
Eskiden kullanılan sadece östrojen tedavisine bağlı endometriyum kanser riskinin 4-7
misli arttığını gösteren çalışmalar vardır. Ancak günümüzde beraberinde progesteron
kullanımı bu problemi birçok vakada
önlemektedir. Ancak, özellikle geçmişte
8
karşılanmamış östrojen kullananlarda
olmak üzere östrojen + progesteron kullanan
kadınlarda da endometriyal kanser gelişebileceği
postmenopozal vajinal kanaması olan bütün
akılda tutulmalıdır ve bu yüzden
kadınların
yönetiminde
endometriyal
değerlendirme önemli rol oynar (25-28).
2.5.3 Endometriyal polip:
Endometriyal
polipler, sıkça karsılaşılan intrakaviter patolojilerden olup özellikle
anormal uterin
kanamaya
sebebiyet
anormal uterin kanamaların
verirler.
% 2-12’sini
Perimenopozal
oluşturur. (35)
ve
postmenopozal
endometrial
poliplerin %
0.6’sında adenomatöz hiperplazi veya endometrial adenokarsinom varlığı söz konusudur.
Yaş ilerledikçe malignensi riski artmaktadır. Gross olarak sferik veya silindirik
sesil
veya pedinküle
olabilirler.
olup
Benign endometriyal polipler her yasta sıkça
karşılaşılan bir patolojidir ancak özellikle 50 yaş sonrası insidansı belirgin olarak
artar. Yine özellikle tamoksifen kullanan hastalarda sıkça karşılaşılır. Polipler tek
veya multiple olabilirler
ve 1-2 mm’den
boyutlara ulaşabilmektedir. Postmortem
içerisinde % 10
uterin
kaviteyi
doldurabilecek
yaklaşık olarak tüm uteruslar
çalışmalar
oranında asemptomatik polipler saptamıştır. Polipler malign değişime
uğrayabilmektedirler.
bilinmemektedir.
tüm
Endometriyal
Ancak
poliplerin
poliplerin östrojen
histogenezi
tam
sensitif oldukları bilinmekte ve diğer
östrojen sensitif patolojiler yani hiperplazi ve endometriyum kanseri ile
gösterebilirler. Bu yüzden
görünen
yatmadığı
şeklinde
postmenopozal
poliplerin tespit edilmesi,
olarak
kanamalı uteruslarda
bu lezyonun
altında daha
birliktelik
zararsız
ciddi
bir
gibi
patoloji
garantisini vermez. Postmenopozal dönemde genelde kendini lekeleme
tekrarlayan
hafif
kanamalar
ile
gösteren
endometriyal poliplerin
tanısında birçok yöntem kullanılabilir. Transvajinal ultrasonografi ile endometriyumda
fokal bir kalınlaşma ve homojen hiperekojen bir görüntü yaratır. Sonohisterografi ile ön
ve arka endometriyum
yaprakçıklarının
kaynaklandığı, lokalizasyonu
ve
kesin
kalınlıkları,
boyutları
polipin
ortaya
Histerosalpingografi ile uterin kavitede dolma defekti şeklinde
poliplerin
hem
tanısında
hem de tedavisinde
hangi
duvardan
konabilmektedir.
izlenir. Endometriyal
histeroskopi
altın
standartı
oluşturmaktadır. Histeroskopi ile polipin tam lokalizasyonu, görünümü ve karakteri
tespit edilebilmekte ve rezektoskopik olarak uterin kaviteden uzaklaştırılıp tedavisi eş
zamanlı
yapılabilmektedir (31-34). Endometrial
polip tanısı, genellikle endometrial
9
biyopsi veya küretaj sonrası elde edilen spesmenin mikroskopik incelemesi sonucunda
konulur.
Resim 1: endometrial polipin solda
sonohisterografi
sağda
transvajinal
ultrasonografide görüntüsü
2.5.4 Endometriyal hiperplaziler:
Endometriyum hiperplazileri endometriyumun invazyon yapmayan ancak fizyolojik
olmayan proliferasyonlarıdır. Endometriyumda gland/stroma oranında glandların lehine
artış söz konusudur. Genellikle diffüz olmakla birlikte, her zaman endometriyumun
tamamını tutması gerekmez. Sürekli östrojen stimülasyonu sonucu oluşurlar. Morfolojik
olarak düzensiz yapıda, farklı büyüklükte ve çok sayıda gudde dikati çeker.(36,37)
Endometriyum hiperplazileri sitolojik özellikler ve gland yapısı göz önüne alınarak iki
gruba ayrılır: atipisiz endometriyal hiperplaziler ve atipik endometriyal hiperplaziler.(38)
glandların sıklığı ve yapılanma özelliklerine göre basit ve kompleks olarak iki gruba ayrılır
Tablo 3-.Endometriyal hiperplaziler
Hiperplazi(atipisiz)
Basit
Kompleks(adenomatöz)
Atipik Hiperplazi
Basit
Kompleks(adenomatöz)
10
Endometriyal hiperplaziler uterusta büyümeye neden olabilir.kavite açıldığında soluk sarıpembe renkli, düzensiz kalınlaşmış endometriyum görülür.bazen de polipoid kabarıklıklar
oluşturabilir.küretaj materyalinde bol materyal görülmesi tipik olmakla birlikte elde edilen
materyalin hacmi çok değişken olabilmektedir.
Histopatolojik olarak hiperplazi tanısı için gland/stroma oranında 3/1’den fazla artış ve
glandlarda yapısal bozukluklar gereklidir. Endometriyal hiperplaziyi değerlendirirken
dikkat edilmesi gereken en önemli özellik nükleer atipinin varlığıdır. Nükleer atipi
göstermeyen hiperplazide çekirdekler, proliferatif glandlardakine benzer şekilde, uniform,
oval yapıda ve bazalde yerleşmiştir. Atipili hiperplazilerde ise sıralanma artışı, polarite
kaybı ve çekirdek/sitoplazma oranında artış görülür. Çekirdek büyük, yuvarlak,
hiperkromatik yada veziküler kromatinli olup, belirgin nükleol içerir. Atipik hiperplazi
tanısı koyabilmek için, atipinin fokal değil yaygın bulunması gereklidir.
2.5.4.1Basit atipisiz hiperplazi
Glandlarda kistik dilatasyonlar ile yer yer tomurcuklanmalar görülür. Stroma küçük hücreli
ve selülerdir. Glandları döşeyen hücreler, psödostratifiye kolumnar özelliktedir.
Sitoplazma hafif bazofiliktir. Çekirdekler oval, düzenli, ince kromatinli olup, mitoz değişik
miktarlarda bulunabilir.
2.5.4.2 Kompleks atipisiz hiperplazi
Kompleks hiperplazide glandların sayı ve sıklığı artmış, stroma miktarı azalmıştır. Sırt
sırta vermiş glandlar ve lümen içine doğru proliferasyonlar karakteristiktir. Glandların dış
kısımları genellikle kompleks ve çıkıntılıdır. Epitel sıralanması ve mitotik aktivite
genellikle kompleks yapılanmayla paralel gider. Mitoz indeksi değişkendir. Genellikle 10
büyük büyütme alanında 5’i geçmez.
2.5.4.3 Basit atipik hiperplazi
Az görülür. Glandlar tubuler yapıda yada hafif düzensizlik ve intraglandüler çıkıntılar
gösterir. Stroma miktarı çoktur, sırt sırta gland yapıları görülmez. Çekirdekte
yuvarlaklaşma ve nükleol belirginliği şeklinde nükleer atipi bulunur.
11
2.5.4.4 Kompleks atipik hiperplazi
Glandlarda, düzensizlik ve sırt sırta dizilme ile karakterize kompleks yapı izlenir. Ayrıca
intraluminal papiller proliferasyon vardır. Epitel sıralanması ve mitoz değişkendir.
Çekirdek pleomorfik, yuvarlak, hiperkromatik yada veziküler olup, nükleol belirgindir.
Endometriyum hiperplazilerinin kansere ilerleme riskleri sitolojik atipi, karşılanmamış
östrojenin etki süresi, dışarıdan östrojen kullanımı ile muhtemelen hastanın yaşı ve genel
özellikleriyle bağlantılıdır. Kurman endometriyum hiperplazilerinin spontan seyrini
ayrıntılı bir şekilde tarif etmiştir(39). Atipisiz hiperplaziler genellikle %80 oranında
spontan gerilerler. Atipisiz basit hiperplazilerin kansere dönüşme riski %1’dir. Atipisiz
kompleks hiperplazilerin kansere dönüşme riski ise %3 civarındadır. Buna karşılık atipili
endometriyal hiperplazilerin yaklaşık %60 kadarı spontan geriler. Atipili basit
endometriyal hiperplazilerin %8’i ve atipili kompleks endometriyal hiperplazilerin ise
%29’u zamanla kansere dönüşebilir.
Kurman ve ark.’nın verilerine göre atipik hiperplazisi olan grupta ortalama olarak %23
oranında kansere ilerleme söz konusudur(39). Atipik endometriyum hiperplazisi nedeni ile
histerektomi olan hastaların %20-57’sinin ameliyat piyeslerinde endometriyum kanseri
saptanmaktadır(40,41).
Tablo 4- endometriyum hiperplazilerinin tiplerine göre kansere ilerleme riskleri (39)
Toplam
persiste eden
kansere ilerleyen
n
oran
oran
izlem
Hiperplazi tipi
N
n
süresi(yıl)
Basit atipisiz
93
18
%19
1
%1
15.2
Kompleks atipisiz
29
5
%17
1
%3
13.5
Basit atipili
13
3
%23
1
%8
11.4
Kompleks atipili
35
5
%14
10
%29
11.4
12
2.5.5 Endometriyal kanser:
Endometriyum kanseri gelişmişülkelerde en sık görülen jinekolojik kanserdir (42).
Kadınlarda görülen tüm kanserlerde ise 4. sıradadır (% 6). İnsidansı yaklaşık olarak
100,000’de 80 civarındadır. Ülkemizde insidansı yansıtacak güvenilir istatistiksel veriler
olmamakla birlikte, Türkiye Sağlık İstatistikleri 2006 yılı verilerine göre endometrium
kanseri ikinci sıklıkla görülen kadın genital sistem karsinomudur. Endometriyum
karsinomu, kadında akciğer, meme ve barsak kanserlerinden sonra dördüncü en sık görülen
tümördür (43). Esas olarak postmenopozal dönem hastalığıdır, sadece % 25 hasta
premenapozal dönemde tanı alır. Hastaların sadece % 5’i 40 yaş altındadır. Beyaz ırkta
daha sık görülmektedir.
Risk faktörleri
Tablo 5- Endometriyum kanseri risk faktörleri
Endometrial hiperplazi(özellikle komplaks atipili tip)
Eksojen estrojen kullanımı
Obesite
Hipertansiyon
Diabetes mellitus
Erken menarş
Nulliparite
Geç menopoz
Kronik anovulasyon
Pelvise radyasyon tedavisi hikayesi
Tamoxifen kullanımı (44)
1- Uzun süreli karşılanmamış östrojene maruz kalma
Karşılanmamış östrojene maruz kalmayı arttıran tüm faktörler, endometriyum kanser
riskini artırır. Karşılanmamış östrojen eksojen olabileceği gibi endojen de olabilir.
Patogenetik olarak endometriyum kanserinin iki farklı tipinin olduğu ileri sürülmektedir
(45,46). En sık rastlanan tipi endojen ya da eksojen karşılanmamış östrojene maruz kalma
öyküsü olan daha genç perimenopozal kadınlarda görülmektedir. Bu kadınlarda tümör
hiperplazik endometrium olarak başlamakta ve kansere ilerlemektedir. Bu "östrojen
13
bağımlı" tümörler daha iyi diferansiye olma eğilimindedirler ve hiperöstrojenizm ile
birlikte olmayan tümörlere oranla daha iyi prognoza sahiptirler. Diğer endometrium
karsinomu tipi, endometriumu stimüle edecek östrojen kaynağı bulunmayan kadınlarda
ortaya çıkmaktadır. Kendiliğinden oluşan
bu kanserler patolojik olarak endometrial
hiperplazi ile birlikte değildirler, atrofik endometriyum zemininde gelişebilirler. Bunlar
daha az diferansiyedir ve östrojen bağımlı tümörlere göre daha kötü prognozludurlar. Bu
"östrojen-bağımlı olmayan" tümörler daha yaşlı postmenopozal zayıf kadınlarda gözükme
eğilimindedir ve orantısız olarak Afrikalı-Amerikalı ve Asyalı kadınlarda daha fazla
görülmektedir (47). Menopoza genç bir yaşta girilmesi ve östrojen replasman tedavisinin
verilmesiyle endometriyum daha uzun bir süre eksojen östrojen stimülasyonunu maruz
kalır. Karşılıksız östrojenin iki yıldan fazla kullanılmasıyla endometriyum kanser gelişme
riski 2-3 kat artmakta, tedaviye progestasyonel ajanların eklenmesi ile risk artışı
olmamaktadır (48,51). Progestasyonel ajanların koruyuculuğu; östrojenlerin proliferatif
etkilerine karşıt olarak progesteronun inhibitör etkisi, progesteronun hem östrojenin hem
de progesteron reseptörlerinin sentezini inhibe etmesi ve endometrial hücre içinde
progesteron tarafından uyarılan 17-β dehidrogenaz enzimi ile estradiolün daha
zayıf bir
östrojen olan estrona dönüşümüyle sağlanır (46).Nonsteroidal antiöstrojen olan
tamoksifen'in gösterdiği zayıf bir östrojenik etki bile endometriumu stimüle edebilmektedir
(50). Tamoksifen meme kanserli olgularda rekürrensi önlemek amacıyla verilir,
reprodüktif dönemdeki antiöstrojenik etkisi postmenopozal dönemde hafif östrojenik
etkiye dönüşmektedir. Bu yüzden iki yıldan fazla tamoksifen kullanan kadınlarda
endometrium kanseri gelişme riski 2-3 kat daha yüksek bulunmuştur (48,51). Endojen
östrojen maruziyeti; obezite varlığında , kronik anovulasyonda (polikistik over
sendromunda olduğu gibi) ve östrojen salgılayan granüloza-teka hücreli neoplazilerde
gelişebilir. "Korpus kanseri sendromu "; obezite, diabetes mellitus ve hipertansiyonu içeren
bir triaddır ve endometriyum karsinomu ile ilişkilendirilmiştir. Çok sayıda modern
epidemiyolojik bilgilerin analizi göstermiştir ki; endometriyum karsinomu olmayan
kadınlarda
bu
triadın
varlığı,
endometrium
karsinomlu
kadınlarla
aynıdır
ve
"postmenopozal sendrom" olarak isimlendirilmesi daha uygundur. Böylece obezite, geç
menopoz ve ekzojen östrojen kullanımı gibi majör risk faktörleri ve infertilite, anovulatuar
sikluslar polikistik over sendromu gibi minör risk faktörlerinin hepsi, teorik ve açık
olmayan bir şekilde "endometrial kavitenin artmış östrojen uyarımı" şeklindeki ortak bir
noktada birleşmektedir.
14
2- Obezite
Endometriyum karsinomu ile ilişkili majör bir risk faktörüdür. Çeşitli analizler
açıklamaktadır ki, tüm risk faktörleri arasında sadece obezite endometriyum karsinomu
olgularında gerçek risk faktörü olarak gösterilebilir. Ekstraglandüler alanda özellikle yağ
dokusundaki androjenler, endometriyum karsinomu oluşumu için oldukça uygun bir çevre
yaratacağı varsayılan östrona çevrilebilir. Wynder ve arkadaşlarının yaptığı bir çalışmada;
21-50 pound (10-13 kg) fazla kilosu olan kadınlarda endometrium karsinomu riski 3 kat,
50 pound ve üzerinde fazla kilosu olanlarda risk 9-10 kat artmıştır (51-54). Obezite ayrıca,
seks hormon bağlayıcı globulin düzeylerindeki azalma nedeniyle artmış serbest östrojen
düzeyleriyle
de
ilişkilidir.
Obezitenin
derecesiyle
paralel
olarak
östrojen
biyoyararlanımında artış sözkonusudur. Obezite sadece endometriyum karsinomuyla
ilişkili olmayıp, aynı zamanda diabetes mellitus, hipertansiyon, arteriosklerotik hastalık
gibi tedavi planını zorlaştıran diğer hastalıklarla da birliktedir. Onsrud ve arkadaşları, ideal
kilosunun % 30 fazlası bulunan kadınlarda prognozun daha kötü olduğunu göstermişlerdir
(55). Vücuttaki yağ dağılımı da endometriyum karsinomu riskini etkiler. Üst beden
yarısında toplanan yağ miktarı belirgin bir risk faktörüdür (54).
3- Erken Menarş - Geç Menopoz
Ortalama menopoz yaşını belirlemek güçtür. Yapılan prospektif çalışmalarla ortalama
menopoz yaşı 50-52 olarak tespit edilmiştir(55). Kaplan ve Cole yaptıkları epidemiyolojik
bir çalışmada; 52 yaşından sonra menopoza giren kadınlarda, 49 yaşından önce menopoza
girenlere oranla endometriyum karsinomu riskinin 2,4 kat arttığını göstermişlerdir (56). Bu
durum, endometriyal kavitenin daha uzun süre östrojen ile uyarılması sonucunu doğurur.
Olasılıkla daha çok anovulatuar siklusa neden olmaktadır Ayrıca bazı çalışmalarda 12
yaşından önce menarş olanlarda, endometriyum kanseri riskinin 1,6 kat arttığı bulunmuştur
(57).
4- Nulliparite
Nulliparlarda daha çok anovulasyonun olması risk artışının olası nedenidir. Gebelik
esnasında
progesteronun
yüksek
düzeyde
seyretmesi
östrojeni
dengelemesi
ve
endometriyumu proliferatif etkiden uzak tutması sonucu gebelik sayısı arttıkça
endometriyum kanseri sıklığının düşmesi beklenebilir. Beş ve daha fazla sayıda doğum
15
yapmış kadınlara göre risk 5 kat fazladır. Eğer gebe kalmamış kadında neden infertilite ise
ve bu nedenle medikal tedavi uygulanmış ise risk yaklaşık 8 kat artmıştır. Meme
kanserinde olduğunun aksine endometriyal kanser ilk doğumun yapıldığı yaşla bağlantılı
değildir (58). Bununla birlikte son doğumdaki geç yaşın bu kanserin görülme riskini
azalttığı gösterilmiştir (59). Parazzini ve arkadaşlarının 568 hastada yaptıkları çalışma ile
de 35 yaş ve üzerinde son doğumunu yapan kadınlarda rölatif risk 0.5 olarak bulunmuştur
(58).
5- Diyabet
Frick ve ark. hastaların % 5-41'inde anormal glukoz toleransı saptamıştır. Kaplan ve Cole
sosyo-ekonomik durum, yaş ve ağırlık için düzeltme yaptıktan sonra diyabeti olanlar için
endometriyum kanseri açısından rölatif risk oranını 2.8 olarak bildirmişlerdir (56).
Endometriyal kanserin insülin bağımlı veya insülin bağımlı olmayan diyabete göre farklılık
arz ettiği bilinmemektedir. Risk diyabeti olan yaşlı kadınlarda artmaktadır(60). Lukas ve
Yen' in yaptıkları bir araştırmada ise endometriyum kanserlilerde daha yüksek oranda
karbonhidrat tolerans testi bozukluğu olduğuna dair bulgu elde edilememiştir (61).
6- Polikistik over sendromu - hormon salgılayan tümörler
Artmış endojen östrojen seviyelerine sahip kadınlar artmış endometriyal kanser riskine
sahiptir. Risk artışı kronik anovulasyon ve aynı zamanda obezite ile ilişkilidir. Kronik
anovulasyonu olan kadınlarda rölatif risk 3.1 olarak bulunmuştur (62,63). İlk olarak
sendromun tanımlanmasından 14 yıl sonra endometriyum kanseri riski ile arasındaki ilişki
ortaya konmuş, sonrasında yapılan birçok çalışma ise bu ilişkiyi destekler yönde olmuştur
(64). Premenopozal kadınlardan oluşan bir grupta polikistik over sendrom ile
endometriyum kanseri birlikteliği % 30 oranında saptanmıştır (45). En iyi bilinen östrojen
üreten tümörler granüloza-teka hücreli tümörlerdir. Bu tümörler ile endometriyum
karsinomu ilişkisi ilk olarak Schroeder tarafından tanımlanmıştır. Granüloza-teka hücreli
tümörlerde insidans % 3.5 - % 27 arasında değişmektedir. Endometriyum karsinomu riski,
normal overleri olan kadınlara oranla 10-50 kat artmıştır. Diddle, 1189 adet granüloza teka hücreli tümör serisinde % 35 oranında endometriyum hiperplazisi ve % 6 oranında
endometriyum kanseri tespit etmiştir. Larson ise postmenopozal dönemdeki granüloza-teka
hücreli tümör tespit edilen bir grup hastada % 10.3 oranında endometriyum kanseri
bulunduğunu bildirmiştir (61).
16
7- Radyoterapi
Endometriyal
kanser
gelişiminde
nadir
predispozan
faktörlerden
birisi
pelvik
radyasyondur. Literatürdeki olguların çoğu serviks karsinomu nedeniyle tedavi yapılan
kadınlardır (65). Önceleri radyoterapinin kanser riskini arttırdığı söylenirken, son
zamanlarda bu düşünceden uzaklaşılmıştır.
8- Eksojen Östrojen
Günümüze kadar yapılan olgu-kontrol ve kohort çalışmalarda incelenen progesteron ile
karşılanmamış östrojen tedavisi alan kadınlarda endometriyal kanser görülme sıklığı hiç
replasman tedavisi almayanlara göre 1.4 ila 10 kat oranında artış göstermektedir (66).
Grady ve ark. 1970-1994 yılları arasında yapılan 30 çalışmanın verilerini değerlendirmiş
ve 5 yıla kadar kullanılan östrojen tedavisi ile endometriyum kanseri riskinin 2.3 kat,
tedavi süresi 10 yılı aştığında ise yaklaşık 10 kat arttığını ve tedavinin kesilmesini izleyen
5 yıl ve üzerinde halen yüksek kaldığını tespit etmişlerdir (67). Risk özellikle konjuge
östrojen kullanımında artmaktadır fakat düşük doz östrojen preparatlarında da artmaktadır
(68). Östrojenin karsinojenik etkisi mitotik aktiviteyi hızlandırmasının sonucudur.
Progesteronlar, östrojen reseptörlerini azaltarak ve östradiolü daha az etkin bir metabolite
dönüştüren enzimlerin aktivitesini arttırarak östrojenin etkisini antagonize ederler
(69).Yapılan geniş olgu kontrollü çalışmalarda kombine HRT kullananlarda endometriyal
kanser riskinin progesteron dozunun süresiyle ilişkili olduğu bulunmuştur. Progesteronun
ayda 10 günden fazla uygulandığı ardışık ve kontinü tedavide artmış endometriyal kanser
riski tespit edilmemiştir (70). Endometriyal kanser riskinin düşürülmesi için progestin en
az 10, tercihen 14 gün verilmelidir (65). Siklik progestin tedavisi alan kadınlarda geri
çekilme kanamasının olması beklenir. Zamanla kanamanın miktarı ve süresi giderek
azalacaktır. Bundan sonra diğer her bir kanama anormal kabul edilmeli ve buna göre
araştırılmalıdır. Devamlı östrojen ve progestinleri alan kadınlarda birkaç aylık kullanımdan
sonra amenore olması beklenir. Bu bir kez sağlandıktan sonra ortaya çıkan her bir kanama
ve lekelenme anormal olarak kabul edilmelidir. Östrojen replasman tedavisi ile ilişkili
endometriyum kanserleri genellikle düşük grade' li olup erken evrede saptanırlar. Bu iki
özelliğe bağlı olarak hormon replasman tedavisi sonucu görülen bu kanserlerin prognozu
replasman almayanlara kıyasla daha iyidir (71).
17
9- Sigara
Daha önceden sigara içmiş olan kadınlarda endometriyal kanser görülme riski azalmaktadır
(72,73). Bu azalmış riskin olası nedeni, nikotinin karaciğerde östrojen metabolizmasını
hızlandırması ve yıkımını arttırmasıdır. Sigaranın etkisi menstrüel durum veya eksojen
östrojen alımından bağımsız izlenmiştir. Vücut ağırlığı ile karşılaştırıldığında ise, en
yüksek düşüş vücut ağırlığı en yüksek grupta görülmüştür (74).
10- Oral kontraseptif kullanımı
Kombine oral kontraseptif hapların endometriyum kanseri riskini azalttığı kesin bir şekilde
rapor edilmiştir (75). Bir çok olgu kontrollü çalışmada oral kontraseptif kullanımının
endometriyal kanser gelişimini % 40-50 oranında azalttığı tespit edilmiştir. Bu koruyucu
etki en az 1 yıl kullanıldığında başlar ve bırakıldıktan sonra en az 10 yıl daha devam eder
(76). Stanford ve arkadaşları, endometriyum karsinomu rölatif riskini 0,4 bulmuşlardır
(77).
11- Heredite ve aile öyküsü
Endometriyum karsinomunda heredite ve aile öyküsünün rolü açık değildir (78,79).
İngiltere'de yapılan çalışmalarda hastaların % 15' inde aile öyküsünün olduğu
gösterilmiştir. HNPCC genlerinde bir mutasyonu olan bir kadında genellikle 50 yaş
öncesinde endometriyal kanser görülmektedir (80,81). Bu kişilerin hayatları boyunca
endometriyal kanser geliştirme riski % 22-50'dir. ACS herediter nonpolipozis kolon
kanseri (HNPKK) için riski olan ya da HNPKK'li hastalarda 35 yaşından itibaren
endometriyal biyopsi ile endometriyal kanser taraması yapılması gerektiğini bildirmiştir.
Familial Adenokarsinoma Sendromu (Lynch tip II) varlığında hastalar endometriyum
karsinomu açısından taranmalı ya da anormal kanama olması halinde vakit geçirmeden
değerlendirilmelidir (65).
12- Tamoxifen
İlk bulunan selektif östrojen reseptör modülatörü (SERM) olup, antiöstrojen olarak
nitelendirilse de, bazı dokularda zayıf östrojenik etki gösterir. Meme dokusu üzerinde
inhibitör, endometrium üzerinde stimülatör etkiye sahiptir Bildirilen 15 çalışma içinde 12'
si, tamoksifen kullanımı ile endometrium kanseri arasında hiç ilişki kuramazken, bir
18
tanesinde hastalık insidansı azalmış ve 2 çalışmada ise artmış endometriyal kanser
insidansına rastlamışlardır. Sonolarak NSABP (National Surgical Adjuvant Breast And
Bowel Project)’ in randomize bir çalışmasında tamoxifen kullanımı ile endometriyal
karsinoma riskinin yaklaşık 6 kez arttığı ve gelişen tümörlerin iyi differansiye ve
survilerinin yüksek olduğu bildirilmiştir (84). Tamoxifen kullanan hastalarda yıllık rutin
jinekolojik muayene yapılıp, PAP smear alınması ve transvajinal USG yardımıyla
taramalarının yapılması, herhangi bir anormal vajinal kanama varlığında endometriyal
biopsi yapılması izlem için yeterli görünmektedir
2.6 POSTMENOPOZAL KANAMADA TANI YÖNTEMLERİ
2.6.1 Hikaye
Postmenopozal hastaların değerlendirilmesinde dikkatli bir anamnez etiyolojik faktörlerin
belirlenmesinde önemli bir yer almaktadır. Hastanın yaşı,kaç yıldır menopozda olduğu,
obstetrik özgeçmişi, kullandığı ilaçlar, eş zamanlı sistemik hastalıklar ve aile hikayesi
dikkatlice sorgulanmalıdır. Menopozda kanama, kadınların büyük çoğunluğunun önemini
bildiği bir belirtidir ve genelde 3 ay içerisinde bu şikayetle sağlık kuruluşlarına
başvurmaktadırlar (83). Hastanın hikayesi alınırken hastanın yaşı büyük önem
taşımaktadır. Yaş arttıkça postmenopozal kanamada endometriyum kanseri saptanması
ihtimali artmaktadır. 80 yaş sonrası postmenopozal kanaması olan kadınlarda % 50-60
oranında endometriyum karsinomu saptanmaktadır (84). Bunun yanında kanamanın
paterni, tekrarlayıp tekrarlamadığı, kanamanın süresi ve miktarı sorgulanmalıdır. Cinsel
ilişki sonrasında oluşan kanamalar, her ne kadar ciddi patolojileri ekarte ettirmese de bizi
daha çok vulva, vajina ve servikal patolojiler konusunda uyarmalıdır. Postmenopozal
dönemdeki kanamaların %15’i vajinal atrofiye bağlıdır ve özellikle iliski sonrası bazen
ciddi vajinal laserasyonlara bağlı bile kanamalar olabilmektedir (85). Genital atrofi
nedeniyle dış genital sistemin doğal florası bozulduğundan dolayı vajinal ve servikal
enfeksiyonlara yatkınlık artmaktadır ve bu da kanama ve akıntılara sebep olmaktadır. Yine
postmenopozal dönemde sıklıkla izlenen kaşıntılı vulvar patolojiler kronik iritasyon
nedeniyle kanayabilmekte ve hasta kronik vulvar kaşıntı konusunda sorgulanmalıdır.
Postmenopozda lekelenme çoğunlukla genital sebeplerden kaynaklansa da üriner sistem ve
gastrointestinal sistem patolojileri göz ardı edilmemelidir ve hikaye bu sistemleri de
kapsamalıdır. Östrojene duyarlı olan komsu dokulardan biride üretradır. Postmenopozdaki
hipoöstrojenemiye bağlı olarak üretrada atrofik değişimler, üretral prolapsus ve
enfeksiyonlara yatkınlık artmakta ve bunlar da özellikle işeme sırasında veya sonrasında
19
kanamaya neden olabilmektedir . Bu bakımdan hasta dizüri, urgensi gibi üriner
semptomlar ve eş zamanlı kanamalar konusunda sorgulanmalıdır. Yine bu yaş
populasyonunda mesane tümörleri akla gelmelidir (86). Kabızlık, melena, hematokezya,
kilo kaybı, iştahsızlık, karında şişlik özellikle gastrointestinal sistem patolojileri açısından
sorgulanmalıdır. Kolonkarsinomu, hemoroid, proktit, anal fissür gibi hastalıklar lekelenme
şeklinde kanama ile kendini gösterebilir. Hasta eş zamanlı sistemik hastalıklar konusunda
özellikle hipertansiyon, diabetes mellitus ve hipotiroidi açısından sorgulanmalıdır.
Diabetes mellitus endometriyum kanser riskini 1.3-2.8 kat arttırmaktadır. Hipertansiyon
varlığı endometriyum kanser riskini 1.5 kat arttırmaktadır (87). Hipotiroidi; östrojen
yıkımını azaltıp rölatif bir hiperöstrojenemi yarattığından dolayı hiperplazi ve karsinom
riskini arttırmaktadır. Obstetrik öykü önem taşımaktadır. Yapılan çalışmalar doğum
yapmış kadınlara göre nulliparlarda 2-3 kat artmıs endometriyum kanseri riskini ortaya
koymustur (88). Geç menopoz, erken menarş yine östrojene maruziyet süresini
arttırdığından dolayı riski arttırmaktadır (56,57). Hastanın kullanmakta olduğu ilaçlar
sorgulanmalıdır. Meme kanserli hastalarda adjuvan tedavi amacıyla tamoksifen kullanan
kadınlarda endometriyum kanser riski 2-3 kat artmaktadır. Tamoksifen kullanmayan
populasyonda endometriyal polipler %10 iken tamoksifen kullananlarda %36 oranında
izlenir (89, 90). Menopozda hormon replasman tedavisi yine sorgulanması gereken
faktörlerdendir. Östrojen replasman tedavisinin progestinsiz kullanımı endometriyal
karsinom riskini 4-8 kat arttırmaktadır. Uzun süreli ve yüksek doz kullanımlarda risk daha
da artmaktadır. Progestin eklenmesi riski bazal düzeye indirir (91). Hastanın aile hikayesi
önem taşımaktadır. Bazı ailesel kanser sendromları ile birlikte endometriyum kanser
riskine yakalanma ihtimali artmaktadır. Örneğin ailesinde nonpolipozis kolorektal
karsinomu (Lynch sendromu) olan hastalarda endometriyum kanseri sıklığı normal
populasyona göre 10 kat artmıştır ve bu hastalar 70 yaşlarına ulaştıklarında sahip oldukları
kümülatif risk % 43’dür (92, 93).
2.6.2Fizik Muayene
Postmenopozal kanama ile başvuran hastaya detaylı bir anamnez sonrası genel bir fizik
muayeneyi takiben jinekolojik muayeneye geçilir. Muayenede dış genital organlar, anus ve
üretra laserasyon, enfeksiyon, hiperemi, anal fissür, üretral divertikül, hemoroid ve tümöral
lezyonlar açısından yeterli bir ışıkta dikkatlice gözlenir. Spekulum veya valf yardımı ile
vajina ve serviks inspeksiyonu yapılır. Her hastadan mutlaka servikal smear alınmalıdır.
Vajina ve serviks; enfeksiyon, yabancı cisim, laserasyon, atrofi, polip, myom, erozyon,
20
enfeksiyon ve malignite açısından değerlendirilir. şüpheli alanlardan biyopsiler alınır.
Bimanuel muayeneye geçilir, uterusun boyutu ve adnekslerin durumu değerlendirilir.
Nadiren de olsa uterusun ani büyümesi ve postmenopozal kanama uterus sarkomu ile
birliktelik gösterebilir. Bunun yanında östrojen salgılayan over tümörleri adnekslerin
muayenesi ile tespit edilebilir.
2.6.3 Sitolojik Değerlendirme
2.6.3.1Pap smear: Dökülen normal hücreler ve hastalık nedeniyle değişmiş hücrelerin
incelenmesine dayanan bir testtir. Serviks uterinin diagnostik sitolojisi bugün en iyi bilinen
sitolojik yöntem olarak, tüm dünyada yaygın bir şekilde kullanılmaktadır. İlk defa 1942
yılında Papanicolaou vaginal smearden servikal kanseri teşhis etmede yararlanılabileceğini
göstermiştir Mümkün olduğunca postmenopozal kanama şikayeti olsun olmasın jinekolojik
muayeneye başvuran tüm hastalardan alınması gereken bir testtir. Pap smear ile serviksin
enfeksiyonları, preinvazif ve invazif hastalıkları ortaya konabilmekte ve taranabilmektedir.
Pap smearde postmenopozal dönemde endometriyal hücreler bulunmaması gerekir. Atipik
olsun olmasın servikal smearde saptanan endometriyal hücreler klinisyeni endometriyal
hiperplazi, endometrit, endometriyal polip ve endometriyal karsinom açısından uyarmalıdır
ve endometriyum diğer tanı yöntemleri ile değerlendirilmelidir (94). Endometriyum
kanseri olan hastaların yalnızca %30-50’si anormal pap test sonucuna sahip olduklarından
pap testi güvenilir bir tanı yöntemi değildir (95).
Sitolojik yöntem, hızlı ve kolay tanıma olanağı sağlar, dokuya zarar vermez ve sık olarak
hücre örneği almak açısından elverişlidir. Sitolojinin görevi diğer basamakların, yani hasta
için yapılması gereken klinik ve laboratuar işlemlerinin mümkün olduğunca tartışılmaz
biçimde oluşturulmasını sağlamaktır. Sitoloji, sadece tarama testi olup, mevcut hastalığın
en son kanıtı değil, sadece diğer yöntemlerle (kolposkopi ve histoloji) irdelenmesi gereken
bir yansımadır. Sitolojik incelemenin yanlış negatif oranları ilk yayınlarda %40 olarak
bildirilmiştir. 1947 yılında Dr.Ayre’nin sayesinde (Ayre Spatülü) yanlış negatiflik
%20’lere düşmüştür (%10- 35). Yanlış pozitiflik ise % 5’tir. (96)
Servikal smear’in yanlış negatif oranını azaltmak için dikkat edilmesi gereken noktalar
aşağıdaki gibi sıralanabilir : (97)

Hastanın kanaması olmamalıdır. Hasta proliferatif fazda iken yapılmalıdır..

Vaginal spekulum kuru ve steril olmalı, lubrikan kullanılmamalıdır.
21

Postmenopozal hastalarda endoservikal fırça kullanılmalıdır.

Smeari fikse etmek için %95 ‘lik alkol spreye tercih edilmelidir.

Smear alınmadan 48 saat önce koit, vaginal duş yapılmamalı, 7 gün önce de
vaginal ovüller bırakılmalıdır.

Serviks kanseri tanısı için sitolojik örnekler vaginal forniks, ektoserviks ve
endoserviksten alınırken, hormonal değerlendirme için örnek vagina yan
duvarlarından alınmalıdır. Servikal smearde yetersiz sonuç, endoservikal hücrelerin
bulunmaması durumunda kullanılır. Yapılan smearlerin % 10-20 kadarının yetersiz
olduğu gösterilmiştir. (98-100)
Pap-smear preperatı incelendiğinde materyal, ağırlıkla endoservikal epitelyumun
salgıladığı genellikle mukoid bir sıvı içinde yer alan, ektoservikse ve vaginaya ait çok katlı
yassı epitel hücreleri, endoservikse ait endoservikal silindirik hücreler ile, bu epitel
katmalarının yüzeyinden diapedez ile vagina boşluğuna dökülen mononükleer ve
polinükleer iltihabi hücreler içerir. Bu ortam içinde ayrıca değişik gruplar halinde saprofit
bakteriler ve yukarı genital sistem epitel hücreleri de normal koşullarda bulunabilir.
Sitolojinin görevi, dökülen normal hücreleri göstermenin yanı sıra, servikste meydana
gelmiş değişikliklerin neoplastik mi, yoksa nonneoplastik mi olduğunu mümkün olduğunca
objektif kriterler kullanarak ayırt etmeye çalışmaktır.
SİTOLOJİK SINIFLAMA
Bir servikovaginal smear raporu, smeari alan klinisyene net bir mesaj taşımalıdır. Sitolojik
tanıların ifadesi universal olmalıdır.
PAPANİCOLAOU SINIFLAMASI

PAP I (negatif I) :Tamamen normal yayma görünümü

PAP II (negatif II):Kesinlikle selim tipte hücreler ve tam iltihabi yayma görünümü

PAP III (şüpheli):Anormal hücrelerin bulunuşu. Bunlar normalden sapmış oldukları
ve kuşku uyandırdıkları halde habis tanımına uyacak kadar da anormal değildirler.

PAP IV (zayıf pozitif):Ağır displazi veya in situ karsinom

PAP V (kuvvetli pozitif):İnvaziv kanseri gösterir.
22
CIN SINIFLAMASI

CIN I : Hafif displazi

CIN II: Orta derecede displazi

CIN III: Ağır displazi / in situ karsinom
BETHESDA SINIFLAMASI
Klinisyen ile sitoloğun anlaşmasında ve histolojik terminoloji ile uyum sağlamada
papanicolaou ve CIN sınıflamasının yetersiz kalmaya başladığı farkedildikten sonra
geliştirilen bir diğer sistemde Bethesda Sistemidir. 12-13 Aralık 1988’ de ABD’nde
Bethesda’ da National Canser İnstute’nün önderliği altında bir komite toplanarak yeni ve
deskriptif bir rapor sistemi hazırlamışlardır. (96) 1991 yılında Bethesda II sistemi olarak
yeniden düzenlenmiştir. 2001 yılına kadar yaygın olarak kullanılan bu sınıflama, 2001
yılında üçüncü bir toplantı ile tekrar ele alınmış ve en son şeklini almıştır. Bethesda
Sistemi, gönderilen materyali başlıca 3 özelliği ile ele almaktadır:
1)Materyalin yeterlilik durumu
2)Tanı ile ilgili genel bir kategorizasyon (normal sınırla içinde veya değil)
3)Deskriptif tanı
(2001 BETHESDA)
Bu sisteme göre, HPV ile CIN I düşük grade lezyonlar (LSIL) , CIN II ve CIN III yüksek
grade lezyonlar (HSIL) içinde yer almıştır. Sitolojisi, serviksin neoplastik lezyonları
yönünden kuşkulu, normalden sapmalar gösteren her kadın, kolposkopik incelemeye
alınmalı ve anormal alanlardan biyopsi planlanmalıdır. Anormal olarak bildirilen papsmear sonuçlarının %30’unda servikal displazi olduğu gözlenmiştir. (100,101) Anormal
pap-smear’in nedenleri arasında, servikal displaziden başka, atrofik değişiklikler,
enfeksiyon, servikal yaralanmalardan sonra iyileşme süreçleri , vaginal kanser, vulva
kanseri, daha önceden yapılan radyasyon tedavisi sayılabilir.(96)
23
Epitelyal hücre anomalileri
Skuamöz hücre anomalileri;
Atipik
skuamöz
hücreler(ASC):
önemi
belirlenemeyen
(ASC-US)
ve
HSIL
dışlanamayan(ASC-H)
Low grade intraepitelyal lezyon(LSIL)
High grade intraepitelyal lezyon(HSIL)
Skuamöz hücreli karsinom
Glandüler hücre anomalileri:
Atipik glandüler hücreler(AGC): önemi belirlenemyen endoservikal (AGUS), endometrial
ya da diğer glandüler hücreler.
Adenokarsinoma insitu(AIS)
Adenokarsinom
ASCUS pap smearlar %3-10 oranında yüksek grade lezyon barındırırlar. Bu hastaların iki
farklı şekilde değerlendirilmesi önerilmektedir. ASCUS ile birlikte bazı özel koşullar
olabilir. Bu smear sonucuna sahip menopozdaki bir kadında atrofi var ise, sistemik östrojen
alıyorsa dahi, intravaginal östrojen tedavisi verilmeli ve daha sonra smear tekrarı
yapılmalıdır. İmmünsüpresif hastalarda doğrudan kolposkopi yapılmalıdır. Çünkü bu
hastalarda yüksek grade lezyon ve hızlı ilerleme olasılığı daha fazladır.
ASC-H smear sonuçlu hastalarda fazla miktarda orta/ağır displazi ve daha ağır lezyon
olasılığı vardır. ASCUS’a göre daha ciddidir. Bu yüzden kolposkopik olarak
değerlendirilmesi gerekir. % 25-75 gibi değişen oranlarda CIN II-CIN III ve daha ağır
lezyon olasılığı bildirilmektedir.
HSIL ve karsinom olarak adlandırılan skuamöz hücre lezyonların değerlendirilmesi LSIL
ve ASCUS’a göre nispeten daha az tartışmalıdır. Bu hatalara kolposkopi ve direk biyopsi
veya konizasyon, endoservikal örnekleme ve bazı vakalarda endometrial örnekleme
yapılmalıdır. Çünkü bu hastalarda çok daha ciddi lezyon olasılığı vardır. Değerlendirmenin
amacı, invazif kanser veya preinvazif yüksek grade lezyon varlığını tespit etmektir. Erken
invazyon şüphesi varsa, invazyon derinliğini anlamak için konizasyon genellikle
24
gereklidir. Konizasyonda invazyon olmadığı veya invazyonun 3 mm.nin altında olduğu
gösterilmelidir. Çünkü invazyonun 3mm’den fazla olması durumunda invazif kanser
tedavisi gerekecektir (98).
Glandüler hücre anormallikleri % 0.5 gibi bir orandadır ve epitelyal hücre anormalliklerine
göre daha az görülür. Skuamöz ve glandüler prekürsör lezyonları ve kanserleri ile ilişkili
olabileceğinden dolayı, bunların uygun bir şekilde değerlendirilmesi önemlidir. Atipik
glandüler hücreli tüm hastalara sınıflamasına bakılmaksızın, kolposkopi ve endoservikal
örnekleme yapılmalıdır. Smear tekrarı bu hastalarda kabul edilemez. Öncelikle neoplazi,
muhtemelen adenokarsinoma insitu veya adenokarsinoma insitu rapor edilen hastalara,
kolposkopi
ve
endoservikal
örneklemeyi
takiben
diagnostik
eksizyonel
işlem
uygulanmalıdır. Hangi tip konizasyonun tercih edileceği tartışılmalıdır. Ancak bulgular
soğuk konizasyonun LEEP’e göre daha üstün olduğu yönündedir. Çünkü LEEP işlemi
sırasında termal etkiden dolayı histoloji bozulabilir. Biyopsi ve endoservikal örneklemede
invazif karsinom teşhisi konmuşsa, konizasyon yapılmadan hasta jinokolojik onkoloğa
gönderilmelidir. Bunların dışında bazı ilave özel durumlarda vardır. Atipik glandüler
hücreleri olan açıklanamayan kanaması olan 35 yaşın üzerinde olan hastalara,
postmenapozal dönemde östrojen tedavisi almayan hastalara endometriyal örnekleme
yapılmalıdır. (102-104)
Günümüzde sitoloji ikiye ayrılmıştır: Konvansiyonel PAP smear ve sıvı bazlı
preparatlar(ThinPrep, SurePath v.s.).
1.THİN PREP: Bu yöntem, alınan sitolojik örneğin, özel bir sıvı ortamda toplanmasına
dayanmaktadır. Smear klasik tarzda alınır ve lam üzerine yaymak yerine, hücre örneği
içeren smear çubuğu, özel bir koruyucu sıvı solüsyonu içine daldırılır. Labaratuara
gönderilen bu sıvı, orada kan, müküs ve debristen arındırılarak hücreler özel bir filtrede
toplanır ve lama yayılır. Bu yöntemin avantajı uniform dağılmış kan, müküs ve
enflamatuar hücrelerden temizlenmiş bir hüce preperatı sağlamasıdır. (96)
2.PAPNET: (Bilgisayarlı yeniden tarama yöntemi) Bu yöntem , daha önce mikroskopla
taranmış negatif sitolojik smearlerin (konvansiyonel pap-smearler) bilgisayarlı bir
mikroskop ve renkli kamera ile yeniden taranmasına dayanır. PAPNET Bilgisayar sistemi
sayesinde lam üzerindeki en kötü görünümlü 128 alan patoloğun yeniden incelemesine
25
sunulmaktadır. Bu hücreler anormal olarak değerlendirilirse patolog, smear’i yeniden
sınıflamakta, normal kabul edilirse ilk tanı değiştirilmemektedir. (96)
3.OTOPAP: Bu bilgisayarlı yeniden tarama sistemide, yanlış negatif preperatların
saptanmasına yardımcı olmayı amaçlamaktadır. Normal sınırlarda ve yeterli kabul edilen
tüm smear’leri yeniden tarayarak anormal hücreler içerme olasılığı bulunan lamları ayırır.
Bunlar yeniden manuel olarak taranır. (96)
2.6.3.2 Endometriyal lavaj tekniği: İlk olarak Gravlee tarafından uygulanan endometriyal
lavaj tekniğinin endometriyum karsinomu tanısında %44 ile %90 arasında doğruluk oranı
bildirilmistir. Literatürde hem iyi hem de kötü sonuçların bildirilmesi nedeniyle bu teknik
tanı veya tarama yöntemi olarak kullanılmamaktadır (105).
2.6.3.3 Endometriyal fırça: Son yıllarda direkt olarak endometriyumdan fırçalama tekniği
ile sitolojik örnek alan araçlar üretilmistir ( Endocyte, Endo-Pap, Mark-Helix, Tao brush).
Yapılan çalısmalarda bu tekniklerin endometriyum kanserini saptamadaki sensitivitesi
%90, endometriyum hiperplazisini saptamadaki sensitivitesi sadece %58 saptanmıstır.
Ancak bu tekniğin henüz yaygın kullanımı bulunmamaktadır (106).
2.6.4 Endometriyumun örneklenmesi
2.6.4.1Dilatasyon ve fraksiyone küretaj: 20. yüzyılın başından beri D&C endometriyal
örnekleme için en sık kullanılan ve tüm tanı yöntemleri arasında gold standart olmuş bir
yöntemdir. İnvaziv bir metod olmasının yanısıra uterus perforasyonu ve kanama gibi
histerektomi gerektirebilen komplikasyonları olabilir. Larson ve arkadaşları 1995 yılında
yaptıkları bir çalışmada endometriyal biyopsi ile D&C yi endometriyal kanseri saptama
güçlerine göre karşılaştırmışlar ve D&C in anlamlı olarak kanseri tanımakta daha üstün
olduğunu göstermişlerdir. D&C ile hastalığın son evre tahmini de daha iyi yapılmaktadır.
Postmenopozal kanaması olan kadınlara geleneksel olarak uygulanan bir yöntem olan
dilatasyon ve fraksiyone küretaj endometriyumdan örnekleme yapmanın bir yoludur.
Genellikle hastanın hastaneye yatışını gerektiren ve genel anestezi gerektiren bir
26
yöntemdir. Hasta anestezi altında iken dikkatli bir rektovajinal muayene yapıldıktan sonra
vajene speculum tatbik edilir. Daha sonra serviks tenaculum pensi ile tutulur. Servikal
dilatasyon öncesi endoservikal küretaj yapılarak materyel ayrı bir şişeye alınır. Daha sonra
histerometri yapılıp, dilatasyon sonrası endometriyal kavite sistematik olarak kürete edilir.
Alınan materyal ayrı bir kapta toplanarak endometriyum ve endoservikal dokuların ayrı
ayrı incelenmesi sağlanır. Ancak geleneksel olarak uygulanan bu yöntem ile yapılan
çalışmalar sonucunda pre ve postmenopozal kadınlardaki anormal uterin kanamada
poliplerin % 40-90’ının, hiperplazilerin ise % 43-66’sının saptanamadığı ortaya
konulmuştur (107,108). Bunun yanında endometriyal polip ve hiperplazinin kadınlarda
endometriyum karsinomu gelismesi açısından birer risk faktörü olduğunu gösteren
çalısmalarda mevcuttur (109,110). Endometriyum kanserlerinin % 11’i bu yöntemle tespit
edilememektedir. Bu yüzden bu patolojileri tanıma konusunda dilatasyon ve fraksiyone
küretaj yönteminin postmenopozal kanaması olan kadınların araştırılmasında en iyi metod
olmadığını söyleyebiliriz (109). Küretajın yanlış negatiflik oranı % 2-8 olarak
bildirilmektedir (65). Dilatasyon ve fraksiyone küretaj kesin sonuçlar vermekle birlikte
hastaların % 50- 60' ında uterin kaviteye girmekte problem yaşanmaktadır. Servikal
stenozun daha önce uygulanmış radyoterapiye bağlı olduğu durumlarda, sklerozan atrofide,
ileri derecede yaşlı, daha önce pek çok defa manüplasyon yapılmış olanlarda real time
ultrasonografi manüplasyon odasında uygulanarak yanlış kaviteye girilmesine engel
olunup belki de perforasyon engellenebilir (111).
2.6.4.2 Histolojik vakum aletleri (vabra aspiratörü, Tis-U-Trap, Pipelle ve diğerleri):
Poliklinik şartlarında uygulanabilen ve özellikle endometriyum karsinomunu teşhis etmek
için tasarlanmış olan ve vakum kaynağı olarak bir pompaya bağlı olan 3-4 mm çapındaki
sert plastik veya metal kanüller yoluyla endometriyumun örneklenmesi amaçlanmıştır.
Özellikle Fransa’da tasarlanmış olan daha yumuşak ve fleksible Pipelle aleti hastalar
tarafından çok kolay tolere edilebilen bir örnekleme yöntemi olarak ortaya konulmuştur.
Özellikle postmenopozal dönemde endometriyum örneklemesi gerektiren hastalarda
karşımıza çıkan servikal stenoz sorunu, bu ve bunun gibi sadece 3 mm çapa sahip olan
kanüllerle genellikle ortadan kalkmaktadır. Bu yöntemler; anestezi gerektirmemesi,
poliklinik sartlarında uygulanabilmesi ve endometriyum kanserini % 90-97.5 sensitivite ile
tanıyabilmesi açısından tercih sebebidirler (112). Ancak bu aletlerin fokal lezyonları
tanımadaki sensitivitesi son derece düşüktür (tüm endometriyal hastalıkların tespitinde
27
sensitivite % 56’ya düşmektedir) ve özellikle endometriyum karsinomunun poliplere sınırlı
olduğu veya endometriyal kavitenin % 5’inden azını kapsadığı durumlarda hastalık
saptanamamaktadır (113). Bu bakımdan bu aletlere tam olarak güvenmekten kaçınmak
gerekir.
2.6.5 Transvajinal ultrasonografi (TV/USG)
Transvajinal ultrasonografi, günümüzde postmenopozal kanaması olan kadınların
endometriyumunun değerlendirilmesinde kullanılan görüntüleme yöntemlerinin başında
gelmektedir . Transvajinal ultrasonografi ile sadece endometrium değil, aynı zamanda
myometriuma ve adneksiyal alanlara ait olabilecek patolojilerde tespit edilebilmektedir.
Postmenopozal kadınlarda çoğunda endometrium bazal tabakadan oluşmaktadır ve bu
dönemde endometriyum yapı bakımından ince (<4 mm) ve düzenli görünümdedir (Resim
2). Gerçekte, geçen postmenopozal yıllarla beraber endometriyum daha da incelmektedir
(114). Bazı durumlarda iki endometriyum yaprağı arasında içeride hapsolmuş
sekresyonlara bağlı ekojen bir alan görülebilir (Resim 3).
Resim 2: Transvajinal ultrasonografide ince ve
atrofik endometriyum görüntüsü
Resim 3: Postmenapozal uterusta servikal stenoz
nedeniyle içerde sekestre olmuş sıvının
transvajinal ultrasonografi ile görüntüsü
28
Hormon replasman tedavisi alan hastalarda endometriyum, verilen hormon preparatının
tipine göre değişkenlik göstermektedir. Kombine östrojen progesteron tedavisi alanlara
göre karşılanmamış östrojen tedavisi alanlarda endometriyum daha kalın izlenir (113).
Ultrasonografiyi yapan kişinin, siklik östrojen-progesteron tedavisi alan kadınların
endometriyumunun, transvajinal ultrasonografinin pseudosiklusun hangi döneminde
yapıldığına göre yaklaşık 3 mm’lik kalınlık değişimi gösterebileceğini bilmelidir.
Endometriyumun en ince hali siklusun 12. gününde izlenir. Tamoksifen kullanan
kadınlarda endometriyum 6 mm’den daha ince ve düzenli izlenmelidir. Daha kalın
ölçümlerde ileri tetkik yapılmalıdır.
Postmenopozal kanamaya daha öncede belirttiğimiz gibi atrofi, endometriyal polip,
hiperplazi, kanser gibi çeşitli durumlar sebep olabilmektedir. En sık tespit edilen neden
olan atrofi, ince (<4 mm) ve düzenli bir endometriyum oluşturur (116). Birçok çalışma
endometriyumun 5 mm’den az ölçüldüğü durumlarda kanama sebebinin atrofiden
kaynaklandığını göstermistir. 5 mm’nin üzerindeki ölçümlerde çeşitli patolojiler tespit
edilebilmektedir. Postmenopozal kanama sebeplerinden biri olan polipler endometriyumun
kalın görülmesine neden olurlar. Dikkatli bir inceleme ile poliplerin etrafındaki
endometriyumdan daha ekojen izlendiği görülecektir ve o bölgede fokal bir kalınlaşma
oluştururlar (Resim 4). Polipler bazen kendi içlerinde genislemiş glandlara bağlı punktat
kistik alanlar içerebilirler (Resim 5).
Resim 4: TV/USG’de polip görüntüsü
Resim 5: kistik alan içeren polip
29
Hiperplaziler tipik olarak endometriyumu yaygın olarak kalınlaştırırlar veya endometriyal
lümeni dolduran sayısız ekojen kitleler halinde izlenirler (Resim 6). Genelde hiperplaziler
ile endometriyum kanserini transvajinal ultrasonografik görünümüne göre ayırmak zordur.
Ancak, endometriyal kanserlerde genelde belirgin (>10 mm) ve düzensiz bir kalınlaşma
izlenir. Özellikle myometriuma invazyon gösteren kanserler de, ultrasonografide iç
myometrium sınırını temsil eden hipoekoik tabakanın devamlılığının invazyona bağlı
bozulduğu gösterilebilir (Resim 7).
Resim 6: TV/USG’de myometriuma invazyon
gösteren endometriyal karsinom görüntüsü
Öyle görünüyor ki, postmenopozal kanaması olan kadınların değerlendirilmesinde
transvajinal ultrasonografinin en önemli rolü, endometriyal biopsi gerektiren hastaların
ayırdedilmesidir. Transvajinal ultrasonografinin tüm endometriyal patolojiler için yaklaşık
%98 negatif prediktif değeri, ancak %30 pozitif prediktif değeri bulunmaktadır.
Transvajinal ultrasonografinin kolay uygulanan, kolay ulaşılan, hastalar tarafından çok iyi
tolere edilebilen ve invazif olmayan bir yöntem olması postmenopozal hastaların
değerlendirilmesinde ilk tercih edilen görüntüleme yöntemidir. Transvajinal ultrasonografi
ile
endometriyumun
değerlendirilmesinde
yetersizlik
söz
konusuysa
işleme
sonohisterografinin eklenmesi spesifisiteyi %20’den %90’lara yükseltecektir (117,118).
30
2.6.6 Saline infüzyon sonografisi (Sonohisterografi)
Sonohisterografi
endometriyal
kavitenin
değerlendirilmesi
amacıyla
kontinüe
ultrasonografi eşliğinde uterin kavitenin steril solüsyonlar ile ortaya konulması ve fokal
lezyonlar açısından taranmasından ibarettir (119,120). İlk sonohisterografi 1984 yılında
infertil hastaların tubal açıklıklarını değerlendirmek amacıyla Richman ve arkadaşları
tarafından transabdominal yolla yapılmıstır (21). Uterine kavitenin daha iyi görüntülenmesi
amacıyla transvajinal ultrasonografi ilk olarak 1987’de Deichert ve arkadasları tarafından
kullanılmıstır
(122-124).
Daha
sonraki
yıllarda
yapılan
çeşitli
çalışmalar
ile
sonohisterografinin intrauterine ve myometrial patolojilerin tanısında ortalama %96
sensitivite, %97 spesifisite, %96 pozitif prediktif değere ve %97 negatif prediktif değere
sahip olduğu ortaya konulmuştur (125-128). Sonohisterografi uygulanmadan önce hasta
dorsolitotomi pozisyonunda muayene edilir, basal bir transvajinal ultrasonografi yapılır ve
sonrasında vajinaya spekulum yerleştirilir. Serviks ve vajina iodine solüsyonu ile
temizlendikten sonra eksternal ostan uterusa iletilmek üzere sadece sonohisterografi için
geliştirilmiş olan kateterler (Tampa kateteri, Soules kateteri) veya daha ucuz olan 8
numaralı nazogastrik sonda, 4 numaralı karman kanül veya 8 numaralı foley sonda
kullanılabilir. Kateter kaviteye iletildikten sonra spekulum vajinadan dikkatlice çıkarılır ve
yaklasık 10-40cc steril saline içeren enjektör kateterin dışarıda kalan kısmına bağlanır.
Transvajinal prob vajinaya yerleştirildikten sonra sıvı, kateter vasıtası ile kaviteye enjekte
edilir ve eş zamanlı hem longitudinal hem de transvers kesitlerde ultrasonografi uygulanır.
Bu sırada uterine kavite olabilecek asimetri veya fokal lezyonlar açısından incelenir.
Sonohisterografinin olası komplikasyonları arasında prosedür sonrası pelvik enflamatuar
hastalığın alevlenmesi, geçici ciddi pelvik ağrı, uterus perforasyonu, vasovagal reaksiyon,
kaviteye girilememesi, endometriyal imajın elde edilememesi ve neoplastik hücrelerin
retrograde olarak peritoneal kaviteye dökülmesi sayılabilinir. Tüm bu komplikasyonlar
ortalama %5.5 oranında görülmektedir. Postmenopozal uteruslarda sonohisterografi ile ön
ve arka duvar endometriyum çift yaprak yöntemi ile ölçülür. Normalde postmenopozal
endometriyum sonohisterografide totali 4 mm aşmayan ince bir çizgi şeklindedir ve bu
atrofik endometriyum şeklinde tanımlanır (Resim 7).
31
Resim
7:
sonohisterografide
ön
ve
arka
endometriyum yaprakçıkları
Hiperplazi fokal veya diffüz olarak bulunabilir ama endometriyum sonohisterografide her
zaman asimetrik görünür. Glandların artmış boyutu ve kıvrımları nedeniyle hiper ekojenite
gösterir ancak bu heterojen bir dağılım gösterir. Yüzey alanı, dalgalanmalar gösterebilir
ancak daha çok polipoid gözükür. Sonohisterografi ile hiperplazi tipleri birbirinden ve
kanserden ayırdedilemez (Resim 8)
Resim
8:
sonohisterografide
endometriyal
hiperplazi görüntüsü
Postmenopozal dönemde persistan kanamaları olan kadınların yaklaşık %38’inde
bulunabilen endometriyal polipler sonohisterografi ile açıkça ortaya konulabilmektedir.
Polipler normal myometriuma göre göreceli olarak her zaman daha hiperekojendirler ve
genellikle küçük kistik alanlar içerirler. Sonohisterografide poliplerin lokalizasyonu,
boyutları ve sayıları görüntülenebilmektedir (Resim 9) ve bu uygulanacak tedaviye ve
takibe
yardımcı
olur.
Poliplerin
%0.06’sı
prekanseröz
veya
kanser
alanları
içerebileceğinden uterine kaviteden uzaklastırılıp patolojik olarak incelenmelidir (129132).
32
Resim 9:sonohisterografide endometriyal
polip görüntüsü
Yine postmenopozal dönemde kanama ve endometriyal kalınlaşma şeklinde karşımıza
çıkabilecek patolojilerden biri de pedenküle submüköz myomlardır. Sonohisterografi
sırasında submüköz myomların tam lokalizasyonu ve endometriyumla ilişkisi ortaya
konulabilmektedir. Poliplerden her zaman daha hipoekojen olmaları ve dens homojen
yapılarından dolayı ultrasonda yansımalara sebep olmalarından ayırdedilirler. Ancak 1
cm’den küçük intrakaviter myomlar sonohisterografide hiperekojen görülebilmektedirler
ve poliplerden ayırdedilmesi bu durumda zorlaşmaktadır(Resim 10)
Resim 10: sonohisterografide submüköz myom
görüntüsü
Yapılan çeşitli çalışmalarda sonohisterografinin tüm endometriyal patolojileri tespitteki
sensitivitesi % 85 ile %100 arasında, spesifisitesi % 81 ile %100 arasında bildirilmiştir.
Submüköz myomların tespitindeki sensitivitesi %57’den %100’e, spesifisitesi %96’dan
%100’e kadar değişik oranlarda saptanmıştır. Endometriyum hiperplazisi veya
karsinomunun tespitindeki sensitivite % 29 ile % 80, spesifisitesi ise %82 ile %100
arasında bildirilmiştir (133).
33
2.6.7 Histeroskopi
Endoskopi vücut boşluklarının bir alet yardımı ile görüntülenmesidir. Endoskopik
girişimlerin tarihçesi yaklaşık 200 yıllık bir geçmişe sahiptir. Jinekolojik endoskopik
girişimler vajinal spekulumlarla başlayarak, günümüzdeki modern sistemler haline
dönüşmüştür. Histeroskopi ışık kaynağı ile bağlantılı olan ve endometriyal kavitenin
incelenmesini sağlayan bir tür teleskoptur. İlk başarılı histeroskopik girişim 1869 yılında
Pantaleoni tarafından tariflenmiş ve endometriyal polipektomi gerçekleştirilmiştir(134).
Histeroskopi endikasyonları çok geniştir ve jinekolojide birçok hastalıkta tanı ve tedavi
amaçlı kullanılmaktadır. Yapılan çeşitli çalışmaların derlemesinde histeroskopinin tüm
endometriyal patolojileri tespitteki sensitivitesi %90 ile %97 arasında değişmektedir.
Histeroskopinin tüm endometriyal patolojileri tespitteki spesifisitesi ise %62-%93 arasında
değişmektedir. Histeroskopinin submüköz myomları tanımasındaki sensitivite %53-%100,
spesifisitesi %97-%100 oranlarında tespit edilmiştir. Hiperplazi veya karsinomlardaki
sensitivite ve spesifisitesi ise sırasıyla %90-%100 ve %97-%100 arasında tespit edilmiştir
(133). Diagnostik histeroskopi sistemleri anestezi gerekmeksizin veya sedasyon altında
gerçekleştirilebilir. Ofis histeroskopisi dış çapı 5mm’den küçük histeroskopların bulunması
ile kullanıma girmiştir. Operatif histeroskopide cerrahi girişimlerin uygulanacağı
enstrumanlar kullanılır. Endometriyal polipler kaviteye doğru uzanım gösteren, yumuşak
kıvamlı, düzgün yüzeyli yer kaplayan lezyonlar olarak izlenir. Daha çok fundal bölge
yerleşimli pedinküllü yapılardır. Bazen multiple olabilirler (Resim 11).
Resim 11: histeroskopide polip görüntüsü
Submüköz myomlar uterin kavitenin içine doğru endometriyumu deplase edebilir veya
saplı olarak kaviteye protrüze olabilirler. Genelde düzgün yüzeylidirler ama lobüle
görünümde de olabilirler ve daha sert kıvamdadır.(Resim 12)
34
Resim 12: histeroskopide submüköz myom
görüntüsü
Menopozal kadınlarda, endometriyum dikkat çekici bir şekilde involusyona gider ve çok
soluk hal alır. Parlak beyaz bir renkte görünür (Resim13). Eğer endometriyal atrofi çok
ileri ise, müsküler lifler neredeyse görünür olabilmektedir.
Resim 13: atrofik endometriyumun histeroskopik
görüntüsü
Endometriyal hiperplazilerin histeroskopik görüntüsü normal endometriyumun varyantı ile
benzerdir. Postmenopozda beklediğimiz atrofik görüntünün yerine histeroskopide artmış
endometriyal rejenerasyon, artmış vaskülarizasyon, siliyer görüntü, kistik dilatasyon,
polipoid görüntü, nekrotik alanlar ve glandüler orifisin konsantrasyonu ve irregülaritesinde
artış izlenir. Bu yukarıdaki özelliklerden bir veya daha fazlasının görülmesi endoskopisti
basit endometriyal hiperplazi konusunda uyarmalıdır (Resim 13, 14 ). Atipik
hiperplazilerde polipoid büyüme mutlaka vardır, vaskülarizasyon belirgindir ve
patolojiktir. Süperfisiyal kapiller vaskülarizasyon bir konfigürasyon çizer, bazı yerlerde
glandüler açılım çevresinde damarlar bir ağ oluşturur.
35
Resim 13,14: basit endometriyal hiperplazinin histeroskopik görüntüsü
Endometriyum karsinomunun histeroskopik görünümü daha karakteristiktir ve tanıda pek
sorun teşkil etmez. Endometriyum karsinomu polipoid, nodüler, papiller ve ülsere tipler
olarak ayrılır. Yüzeyi düzensiz, sert, atipik vasküler yapılar gösterir ve ülsere alanlar
gözlenebilir (Resim15).
Resim 15: endometriyum karsinomunun
histeroskopik görüntüsü
Histeroskopide enstrümantasyon
a)Histeroskoplar: Teleskoplar rigid veya fleksibl olabilirler. Teleskoplar bir şaft
içerisinden geçirilerek uterus boşluğuna sokulurlar. Fleksibl teleskoplarda şafta gerek
yoktur, stenotik servikslerde daha başarılı olarak uygulanırlar. Çapları ve rezolüsyonları
değişik histeroskoplar vardır.
b)Işık jeneratörleri: Histeroskopide 3 tip ışık jeneratörü mevcuttur: tungsten, metal halide
ve xenon. Bunlar arasında xenon beyaz ışığı en güçlü olan jeneratördür ve video
36
görüntülemede en iyi görüntüyü sağlar. Jeneratördeki ışık fiberoptik ışık kablolarıyla
histeroskopa iletilir.
c)Diagnostik ve operatif şaftlar: Tanısal amaçlı şaftlar; distansiyon ortamı olarak sıklıkla
CO2 kullanıldığından gazın kaçmasını önlemek üzere histeroskopla arasında boşluk
kalmayacak şekilde tasarlanmış çelik tüplerdir. Operatif şaftlar tek akışlı, çok kanallı veya
kontinue akım şaftları şeklinde sınıflandırılabilir. Günümüzde hem çok kanallı hem de
kontinüe akım özelliklerini taşıyan ve ürolojiden jinekolojiye adapte edilen rezektoskop
kullanılır.
d)Uterus boşluğunun distansiyonu: Uterin kaviteyi panoramik olarak görüntülemek için
kavite içerisinde pozitif basınç oluşturmak gerekmektedir. Basıncın oluşması ve
devamlılığını kullanılan distansiyon ortamlarının kavite içerisine verilmesini sağlayan
sistemler gerçekleştirir. Karbondioksit kırma indeksi hava ile eşit olduğundan görüntü
netliği ve dökümentasyon için ideal ortamdır. Akciğerlerden ilk geçisinde solunumla atılır,
arteriyel sisteme geçmez. Dextran 70 (hiskon),
Serum fizyolojik ve ringer laktat
solüsyonları , Glisin, sorbitol ve mannitol diğer kullanılan ajanlardır.
Histeroskopi komplikasyonları
Histeroskopi sırasında en sık görülen komplikasyonlar uterin perforasyon ve servikal
travmadır. Uterin perforasyon oranı yaklasık olarak % 0.7-0.8 arasındadır (135). Servikal
travma ve uterine perforasyonların çoğu serviksin dilatasyonu sırasında olmaktadır ve
özellikle stenotik servikal oslu, ciddi uterine antefleksion veya retrofleksionlu, alt uterine
segment myomlu vakalarda olmaktadır (136).
Distansiyon ortamlarına bağlı komplikasyonların görülme sıklığı % 4’ün altındadır.
Genelde diagnostik islemlerde hastanın maruziyeti kısa süreli olduğundan pek
karşılaşılmaz. Operatif histeroskopide risk uzayan operatif işlemler, yüksek volümde sıvı
kullanımı ve operatif işleme bağlı açılan damarlardan intravazasyon nedeniyle artmaktadır.
Bunun yanında intrauterine basınç hastanın ortalama arteriyel basıncından yüksek olduğu
durumlarda intravazasyon riski artmaktadır (135, 136).
Kanama cerrahi sırasında veya sonrasında ikinci sıklıkta görülen komplikasyondur. Tüm
vakalardaki oran %0.25’tir. Myomektomi ile bu oran %2-3’e yükselmektedir (137).
37
Enfeksiyon optimal şartlarda yapılan histeroskopik uygulamalar sonrasında nadir görülür.
Preoperatif aktif enfeksiyonu olan hastalara antibioterapi sonrası histeroskopik işlemin
uygulanması önerilmektedir (136,137).
Genel anesteziye bağlı komplikasyonlar kadar özellikle ofis histeroskopisinde uygulanan
lokal anesteziye bağlı da komplikasyonlar görülebilir. İntraservikal veya paraservikal
anestezi sırasında intravasküler enjeksiyondan kaçınmak gerekir. Intravasküler enjeksiyon
halinde alerjik reaksiyon, kardiak ileti problemleri, nörolojik etkiler ve en kötüsü ölümle
sonuçlanabilecek etkiler görülebilir. Termal travma aktive edilmiş bir elektrod veya lazer
fiber’i uterusu penetre ettiği taktirde çevrede bulunan barsak, idrar yolları ve kan
damarlarının
yaralanma
riski
vardır.
Bunun
yanında
özellikle
korn
hizasında
myometriumun ince olduğu alanda koterizasyon sırasında bile uterus serozasının ısısı
önemli ölçüde artmaktadır (137).
38
3. MATERYAL VE METOD
Postmenopozal kanama şikayeti nedeniyle Taksim Eğitim ve Araştırma Hastanesi
menopoz polikliniğimize Aralık 2008-Eylül 2009 ayları arasında başvuran hastalar bu
prospektif çalışmaya dahil edilmiştir. Bir sene ve daha uzun senedir amenoresi olan olgular
menopozda kabul edilmiştir. Hastalara ilk gelişlerinde genel bir sistemik ve jinekolojik
muayene uygulanmıştır. Tüm hastalardan Pap-Smear testi alınmıştır. Sonuç olarak bu
prospektif çalısmaya 68 olgu dahil edilmiştir. Tüm olgular kendilerine yapılacak işlemler
hakkında sözlü olarak bilgilendirilmiş ve onayları alınmıştır. Hastaların yaşı, son adet
tarihi, vajinal kanamanın özelliği, hormon replesman tedavisi alıp almadığı, gebelik sayısı,
sistemik hastalığının olup olmadığı, sigara, alkol kullanımı sorgulanıp kayıt altına
alınmıştır.
Vajen kaynaklı ve sistemik hastalığa bağlı uterin kanamalı hastalar çalışmaya dahil
edilmemişlerdir. Sadece iki hipotroidi vakası çalışmaya alınmıştır.(birinde endometrial
hiperplazi diğerinde endometrial polip saptanmıştır.)
Hastalar dorsolitotomi pozisyonda jinekolojik masaya alınarak vulva, vajen, inspeksiyonla
muayene edilmiştir. Daha sonra pap smear testi yapılmıştır. Smearler servibrush ile alındı
ve lam üzerine yayılarak alkol ile fiske edildi ve incelenmek üzere hastanemiz patoloji
laboratuarına gönderildi. Smearler patoloji uzmanları tarafından Bethesda derecelendirme
sistemiyle değerlendirildi.
Transvaginal ultrason hasta idrarını yaptıktan sonra mesanesi boşken dorsal litotomi
pozisyonunda yapıldı. Probun ucuna jel sürülerek latex kondom yerleştirildi. Kayganlığı
sağlayıp tahrişe bağlı rahatsızlığı en aza indirmek amacıyla kondom üzerine de jel sürüldü.
Prob vaginaya yerleştirilerek serviks, servikal kanal, endometrial kavitenin konturları,
overler koronal ve sagittal kesitler alınarak değerlendirildi. Normal endometrium ve uterin
kavite uterusun ortasında sınırları belirgin olarak myometriumdan ayrılmış, homojen ve
hiperekoik çizgi olarak kabul edildi. Herhangi bir devamsızlık, endometrial çizgide
deformasyon, santral eko yoğun çizginin yokluğu, sınırları belirgin olan ve olmayan
değişik eko ve yoğunluktaki herhangi bir yapı anormal olarak kabul edildi. Endometrial
polipler düzgün sınırlı, değişik boyut ve şekillerde oldukça homojen yapıya sahip ekojenik
kitleler olarak değerlendirildi. Kavitede bulunan myom, polip gibi anormallikler
39
kaydedildi. Endometrial kalınlık longitudinal planda dondurulmuş ultrason görüntüsünde
bir taraf endometriumun dış sınırından diğerinin dış sınırına ve en kalın alan ölçülerek
saptandı(iki yaprak tekniği). Myometrium incelendi , her iki over patolojiler yönünden
değerlendirildi.
Histopatolojik değerlendirme amacıyla serviks povidon iyot ile silindi ve tenekulum ile
tutuldu. D&C (full küretaj) uygulandı. Gelen materyal hastanemiz patoloji laboratuvarına
gönderildi.
Smear sonucu HSIL ve ASC-H gelen hastalara kolposkopi eşliğinde servikal biyopsi
uygulandı.
Sonuçlar SPSS v15.0 ile değerlendirildi.
40
A.S
YAŞ
S.A.T
PARİTE
V.K.I
H.R.T
HASTALIK
SİGARA
ALKOL
END.KALINLIĞI
USG. GÖRÜNTÜSÜ
SMEAR
HİSTOPATOLOJİ
OLGULAR
Ş.Ç
55
5
3
25
-
-
+
-
7.2
End.polip
N
Atrofik end.
E.S
59
9
4
31
+
-
-
-
6.8
Submüköz
myom
N
Submüköz
myom
A.T
65
20
12
20
-
Hipo
.Tir.
-
-
6.1
N
N
End.
hiperplazi
S.A
46
1
2
25
-
-
-
-
5.2
End.polip
N
Atrofik end.
A.Y
65
20
4
29
-
DM
-
-
2.9
Atrofik end.
N
Atrofik end.
A.Ö
58
4
8
30
+
-
-
-
5.9
N
N
Atrofik end
Ş.V
53
8
4
25
-
-
+
-
4
Submüköz
Myom
N
Atrofik end.
Y.G
53
1
3
33
-
HT
+
-
18
End.polip
HSIL
End. Polip+
CIN3
Z.E
45
3
6
30
-
-
-
-
3
Atrofik end.
N
Atrofik end.
S.V
53
1
-
22
-
-
-
-
11
End.ca
N
End. Ca
S.Ç
67
20
4
26
-
DM
HT
-
-
6.5
N
N
Atrofik end.
S.B
61
11
8
35
-
DM
HT
-
-
4
Submüköz
Myom
N
End.polip
Ş.A
52
2
5
29
-
-
-
-
4.8
Submüköz
Myom
N
Atrofik end.
41
A.S
YAŞ
S.A.T
PARİTE
V.K.I
H.R.T
HASTALIK
SİGARA
ALKOL
END.KALINLIĞI
USG. GÖRÜNTÜSÜ
SMEAR
HİSTOPATOLOJİ
T.T
46
2
-
27
-
Hipo
Tir.
+
-
9.5
Submüköz
Myom
N
End.polip
H.Y
54
1
2
25
+
-
-
-
7
N
N
Atrofik end
M.Ş
52
1
4
36
-
HTDM
-
-
4
N
N
Atrofik end
G.D
45
2
2
28
-
Mide
Ca
-
-
7.4
End. Polip
N
End.polip
K.E
64
14
2
25
+
HT
-
-
4.2
Atrofik end.
N
Atrofik end.
S.A
50
3
2
26
-
-
-
-
3
Atrofik end.
ASCUS
Atrofik end.
E.A
47
1
2
34
+
-
-
-
7.2
End.polip
N
End.polip
S.S
59
10
2
25
+
-
+
-
3.8
Atrofik end.
N
Atrofik end.
F.Ö
75
30
8
39
-
HTDM
-
-
19
End.polip
N
End.
Hiperplazi
K.T
73
25
10
27
-
HTDM
-
-
2.4
Atrofik end.
N
Atrofik end.
Servikal polip
MC
55
2
4
35
+
-
-
-
4
Atrofik end
N
Atrofik end.
G.K
54
7
3
36
-
HTDM
-
-
5.2
Submüköz
Myom
N
Atrofik end.
H.G
65
15
3
25
-
-
-
-
4
N
ASC-H
Serviks ca.
42
A.S
YAŞ
S.A.T
PARİTE
V.K.I
H.R.T
HASTALIK
SİGARA
ALKOL
END.KALINLIĞI
USG.
GÖRÜNTÜSÜ
SMEAR
HİSTOPATOLOJİ
A.E
47
2
3
33
+
-
+
-
6.3
N
N
Atrofik end.
HM
49
2
3
29
-
-
-
-
11
End.polip
N
End.polip
GM
64
14
-
37
-
DMHT
+
-
38
End.polip
N
End.ca
B.H
48
3
9
32
+
-
-
-
4
Atrofik end
N
Atrofik end.
MN
46
2
2
26
+
-
-
-
12
End.polip
N
End.polip
H.E
61
20
3
31
-
-
+
-
9.7
N
N
End.
Hiperplazi
S.Ş
53
8
4
28
+
DM
-
-
2
N
N
Atrofik end.
S.Ş
68
20
4
39
-
HT
-
-
40
En.ca
N
End.ca
MB
49
4
3
29
-
-
+
-
4
N
N
End.polip
N.Y
54
3
4
33
-
-
+
-
6
N
N
Atrofik end.
G.G
72
20
-
21
+
Mem
e ca.
-
-
39
End.ca
N
End.ca
F.A
56
10
4
30
+
-
-
-
4.8
N
N
Atrofik end.
A.A
48
2
2
27
-
-
+
-
5.3
N
N
End.polip
43
A.S
YAŞ
S.A.T
PARİTE
V.K.I
H.R.T
HASTALIK
SİGARA
ALKOL
END.KALINLIĞI
USG.
GÖRÜNTÜSÜ
SMEAR
HİSTOPATOLOJİ
H.S
52
10
15
28
-
DMHT
-
-
15
End.polip
N
End polip
Ş.K
58
24
1
27
-
M.S
+
-
5
N
HSIL
Serviks ca.
G.Ö
79
22
5
26
-
HTSVO
-
-
10
End.polip
N
End. Polip
S.S
58
10
5
29
-
DM
-
-
17
End.polip
N
Endp.polip
G.Y
53
3
5
34
-
HT
-
-
8.5
End.polip
N
End.polip
F.C
79
20
5
27
-
HT
-
-
6
N
N
End.
Hiperplazi
F.B
48
2
4
31
+
-
+
-
6
N
N
Atrofik end.
N.A
56
6
2
22
-
-
-
-
3
N
N
Endoservikal
Polip
S.G
49
7
2
26
-
-
+
-
3.5
Atrofik end.
HSIL
Cın2
F.G
51
3
6
24
-
HT
+
-
5.5
N
AGUS
Endoservikal
Polip
Z.K
48
3
2
33
-
HT
+
-
8
End.polip
N
End.polip
S.Y
53
2
3
26
-
-
-
-
7.2
N
N
Atrofik end
A.K
54
8
4
26
+
-
-
+
10
End.polip
N
End.polip
44
A.S
YAŞ
S.A.T
PARİTE
V.K.I
H.R.T
HASTALIK
SİGARA
ALKOL
END.KALINLIĞI
USG.
GÖRÜNTÜSÜ
SMEAR
HİSTOPATOLOJİ
T.Ç
55
9
7
24
-
-
-
-
3
Submüköz
Myom
N
Endoservikal
polip
A.B
83
30
-
27
-
DMHT
+
-
22
End.ca
N
End.ca
R.K
64
25
6
27
-
DM
-
-
4
N
N
Atrofik end.
F.A
60
4
1
33
-
-
-
-
3
N
N
Atrofik end.
BM
70
20
2
27
-
HT
-
-
21
End.polip
N
End.ca
A.E
58
6
5
32
-
HT
-
-
12
End.polip
.myom
N
End.polip
F.Ü
60
8
3
24
-
HT
-
-
4
N
N
Atrofik end.
Z.Ç
46
3
2
27
-
DM
-
-
2
Atrofik end.
N
Atrofik end.
H.K
60
6
2
29
-
-
-
-
8
N
N
End.polip
K.B
57
5
5
30
+
DMHT
+
-
14
End.polip
N
End.polip
S.D
59
10
3
28
-
-
+
-
11
End.polip
N
End.polip
A.T
59
9
1
32
-
-
-
-
7
End polip
Myom
N
End.polip
A.E
67
17
9
32
-
-
-
-
30
Submüköz
myom
N
Submüköz
myom
45
A.S
YAŞ
S.A.T
PARİTE
V.K.I
H.R.T
HASTALIK
SİGARA
ALKOL
END.KALINLIĞI
USG.
GÖRÜNTÜSÜ
SMEAR
HİSTOPATOLOJİ
A.U
63
14
5
28
-
DMHT
-
-
18
End
hiperplazi
N
Atrofik end
E.Ç
70
20
1
30
-
DM
-
-
3
N
N
End.polip
N.V
54
4
2
27
-
-
+
-
9
End.polip
N
End.polip
A.S:Ad-soyad, S.A.T: Son adet tarihi, V.K.I: vücut kitle indeksi, H.R.T:Hormon replesman tedavisi, End:
Endometriyum, ca; Kanser,
46
4. BULGULAR:
1-
YAŞ DAĞILIMI
Çalışmaya alınan vakaların yaş dağılımları aşağıdaki gibidir:
Yaş
Sayı
Yüzde
Kümülatif
Yüzde
45-54
32
47
47,1
55-64
22
32,4
79,4
>65
14
20,6
100,0
Total
68
100,0
Çalışmaya alınan vakaların yaş ortalamaları:
YAŞ
N
En Düşük
En Yüksek
Ortalama
Std.Deviasyon
68
45,00
83,00
57,4853
8,93508
2- PARİTE DAĞILIMI:
Çalışmaya alınan vakaların yaş dağılımları aşağıdaki gibidir:
Sayı
Yüzde
Kümülatif
Yüzde
Nullipar
6
8,8
8,8
Primipar
4
5,9
14,7
Multipar
38
55,9
70,6
Grandmultipar
20
29,4
100,0
Total
68
100,0
47
3-
MENOPOZ SÜRESİ DAĞILIMI (SAT)
Çalışmaya alınan vakaların menopoz süresi dağılımları aşağıdaki gibidir:
Menopoz
süresi
Sayı
Yüzde
Kümülatif
Yüzde
<5 yil
28
41,2
41,2
5-10 yil
18
26,5
67,6
>10 yil
22
32,4
100,0
Total
68
100,0
48
4-
HORMON REPLASMAN TEDAVİSİ (HRT)
Çalışmaya alınan vakaların HRT öykülerine göre dağılımları aşağıdaki gibidir:
HRT
Sayı
Yüzde
+
15
22,1
22,1
-
53
77,9
100,0
Total
68
100,0
5-
Kümülatif
Yüzde
BODY MASS İNDEKS (BMI)
Çalışmaya alınan vakaların vücut kitle indekslerine göre dağılımları aşağıdaki
gibidir:
BMI
Sayı
Yüzde
Kümülatif
Yüzde
Zayif
1
1,5
1,5
Normal
10
14,7
16,2
Obes
57
83,8
100,0
Total
68
100,0
49
6-
SİGARA&ALKOL
Çalışmaya alınan vakaların sigara ve alkol kullanımlarına göre dağılımları aşağıdaki
gibidir:
SİGARA:
Sigara
Sayı
Yüzde
Kümülatif
Yüzde
+
20
29,4
29,4
-
48
70,6
100,0
Total
68
100,0
ALKOL:
Alkol
7-
Sayı
Yüzde
Kümülatif
Yüzde
+
1
1,5
1,5
-
67
98,5
100,0
Total
68
100,0
DİABET & HİPERTANSİYON & HİPOTİROİDİ
Çalışmaya alınan vakaların diabet, hipertansiyon, hipotiroidi hastalıklarına göre
dağılımları aşağıdaki gibidir:
Diabet
DM
Sayı
Yüzde
Kümülatif
Yüzde
+
17
25,0
25,0
-
51
75,0
100,0
Total
68
100,0
Hipertansiyon
HT
Sayı
Yüzde
Kümülatif
Yüzde
+
22
32,4
32,4
-
46
67,6
100,0
Total
68
100,0
50
Hipotiroidi
Hipotroidi
6-
Sayı
Yüzde
Kümülatif
Yüzde
+
2
2,9
2,9
-
66
97,1
100,0
Total
68
100,0
ENDOMETRİYAL KALINLIK
Çalışmaya alınan vakaların transvaginal ölçülen endometriyal kalınlıklarına göre
dağılımları aşağıdaki gibidir:
Endometriyal
kalınlık
Sayı
Yüzde
Kümülatif
Yüzde
<5
24
35,3
35,3
5-10
27
39,7
75,0
>10
17
25,0
100,0
Total
68
100,0
51
7-
USG SONUÇLARI
Çalışmaya alınan vakaların transvaginal ultrasonografi bulguları aşağıdaki gibidir:
Sayı
Yüzde
Kümülatif
Yüzde
Normal
34
50,0
50,0
Endometriyal Polip
21
30,9
80,9
Submüköz Myom
7
10,3
91,2
İntramural Myom
1
1,5
92,6
Hiperplazi
1
1,5
94,1
100,0
USG
görüntüsü
8-
Kanser
4
5,9
Total
68
100,0
SMEAR SONUÇLARI
Çalışmaya alınan vakaların servikal smear sonuçları aşağıdaki gibidir:
Smear
Sonucu
Sayı
Yüzde
Kümülatif
Yüzde
Normal
62
91,2
88,2
HSIL
3
4,4
95,6
ASC-US
1
1,5
97,1
AGC-US
1
1,5
98,5
100,0
ASC-H
1
1,5
Total
68
100,0
52
9-
ENDOMETRİYAL ÖRNEKLEME
Çalışmaya alınan vakaların endometriyal biyopsi sonuçları aşağıdaki gibidir:
Endometriyal
biyopsi sonucu
Sayı
Yüzde
Kümülatif
Yüzde
Atrofik
28
41,2
41,2
Polip
24
35,3
76,5
Submüköz myom
2
2,9
79,4
Hiperplazi
5
7,4
86,8
Endometrium Ca
6
8,8
95,6
Serviks Ca
2
2,9
98,5
CIN2
1
1,5
100,0
Total
68
100,0
53
10- ENDOMETRİYAL KALINLIK & DAHA ÖNCEDEN
KULLANILMIŞ HRT KARŞILAŞTIRMA
HRT öyküsü ile endometriyal kalınlık karşılaştırılmış ve aşağıdaki sonuçlara
ulaşılmıştır.
HRT
Total
+
Endometrial
kalınlık
<5
Sayı
17
23
5,1
17,9
23,0
Endometrial Kalınlığa Göre
26,1%
73,9%
100,0%
HRT Kullanımına Göre
40,0%
32,1%
33,8%
9
36
45
Sayı
Beklenen Değer
9,9
35,1
45,0
Endometrial Kalınlığa Göre
20,0%
80,0%
100,0%
HRT Kullanımına Göre
60,0%
67,9%
66,2%
Sayı
Total
+
6
Beklenen Değer
>5
-
Beklenen Değer
Endometrial Kalınlığa Göre
HRT Kullanımına Göre
15
53
68
15,0
53,0
68,0
22,1%
77,9%
100,0%
100,0%
100,0%
100,0%
P=0,567 Önceden HRT alanlar ile almayanlar arasında endometrial kalınlık açısından fark izlenmemiştir
(p>0,05)
11- YAŞ & ENDOMETRİYAL KANSER
Yaş aralıklarına göre endometrial kanser sonuçları incelenmiş ve aşağıdaki sonuçlar
elde edilmiştir :
Yaş
45-54
Sayı
Beklenen Sayı
55-64
>65
Total
Endometirum
Kanseri
+
2
30
Total
2,8
29,2
32,0
+
32
Yaşa Göre
6,3%
93,8%
100,0%
Endometrial Kanser Varlığına Göre
33,3%
48,4%
47,1%
Sayı
1
21
22
Beklenen Sayı
1,9
20,1
22,0
Yaşa Göre
4,5%
95,5%
100,0%
Endometrial Kanser Varlığına Göre
16,7%
33,9%
32,4%
Sayı
3
11
14
Beklenen Sayı
1,2
12,8
14,0
Yaşa Göre
21,4%
78,6%
100,0%
Endometrial Kanser Varlığına Göre
50,0%
17,7%
20,6%
Sayı
6
62
68
Beklenen Sayı
6,0
62,0
68,0
Yaşa Göre
8,8%
91,2%
100,0%
Endometrial Kanser Varlığına Göre
100,0%
100,0%
100,0%
54
12- PARİTE & ENDOMETRİYAL KANSER
Vakaların parite durumları ile endometriyal kanser incelenmiş ve aşağıdaki
bulgular elde edilmiştir:
Endometrium ca.
+
PARİTE
Nullipar
≥1 çocuk
Total
-
Total
+
Sayı
4
1
5
Beklenen Değer
,4
4,6
5,0
Pariteye Göre
80,0%
20,0%
100,0%
Endometrial ca varlığına göre
66,7%
1,6%
7,4%
Sayı
2
61
63
Beklenen Değer
5,6
57,4
63,0
Pariteye Göre
3,2%
96,8%
100,0%
Endometrial ca varlığına göre
33,3%
98,4%
92,6%
Sayı
6
62
68
Beklenen Değer
6,0
62,0
68,0
Pariteye Göre
8,8%
91,2%
100,0%
Endometrial ca varlığına göre
100,0%
100,0
100,0%
%
P=0 (<0,05) Parite ile Endometriyal Kanser arasında istatistiksel olarak anlamlı birliktelik var. Nulliparlar
arasında kanser oranı yüksek.
55
13-
SAT & ENDOMETRİUM KANSERİ
Vakaların Son Adet Tarihleri ile endometriyal kanser incelenmiş ve aşağıdaki
bulgular elde edilmiştir:
Endometriyal ca.
SAT
<10 yil
≥10 yil
Total
Total
+
-
+
Sayı
1
41
42
Beklenen Değer
3,7
38,3
42,0
SAT’a Göre
2,4%
97,6%
100,0%
Kanser Varlığına
Göre
Sayı
16,7%
66,1%
61,8%
5
21
26
Beklenen Değer
2,3
23,7
26,0
SAT’a Göre
19,2%
80,8%
100,0%
Kanser Varlığına
Göre
Sayı
83,3%
33,9%
38,2%
6
62
68
Beklenen Değer
6,0
62,0
68,0
SAT’a Göre
8,8%
91,2%
100,0%
Kanser Varlığına
100,0%
100,0%
100,0%
Göre
P=0,017 (<0,05) Menopoz süresinin uzunluğuyla Endometriyal Kanser arasında istatistiksel olarak anlamlı
ilişki var. Süre uzadıkça kanser vakaları artıyor.
Endometriyal Kanser&SAT
<10 yıl
≥10 yıl
17%
83%
56
14-
HRT ANAMNEZİ & ENDOMETRİUM KANSERİ
HRT öyküsü ile endometriyal kanser incelenmiş ve aşağıdaki bulgular elde
edilmiştir:
Endometiryal ca.
+
HRT
Total
-
+
Sayı
0
15
15
Beklenen Değer
1,3
13,7
15,0
HRT Alımına Göre
,0%
100,0%
100,0%
Kanser Varlığına
Göre
Sayı
,0%
24,2%
22,1%
6
47
53
+
-
Beklenen Değer
4,7
48,3
53,0
HRT Alımına Göre
11,3%
88,7%
100,0%
Kanser Varlığına
Göre
Sayı
100,0%
75,8%
77,9%
6
62
68
Beklenen Değer
6,0
62,0
68,0
HRT Alımına Göre
8,8%
91,2%
100,0%
Total
Kanser Varlığına
100,0%
100,0%
100,0%
Göre
P=0,172 (p>0,05) HRT öyküsü ile endometriyal kanser arasında anlamlı ilişki bulunmamıştır.
15-
VÜCUT KİTLE İNDEKSİ &
ENDOMETRİUM KANSERİ
Vakaların Vücut Kitle İndeksi (BMI) ile endometriyal kanser incelenmiş ve
aşağıdaki bulgular elde edilmiştir:
Endoca
BMI2
Zayıf/normal
obez
Total
Total
+
-
+
Sayı
2
9
11
Beklenen Değer
1,0
10,0
11,0
BMI Göre
18,2%
81,8%
100,0%
Kanser Durumuna
Göre
Sayı
33,3%
14,5%
16,2%
4
53
57
Beklenen Değer
5,0
52,0
57,0
BMI Göre
7,0%
93,0%
100,0%
Kanser Durumuna
Göre
Sayı
66,7%
85,5%
83,8%
6
62
68
Beklenen Değer
6,0
62,0
68,0
BMI Göre
8,8%
91,2%
100,0%
Kanser Durumuna
100,0%
100,0%
100,0%
Göre
P=0,232 (>0,05) anlamsız. BMI ile endometriyal kanser arasında anlamlı ilişki bulunmamıştır.
57
16-
SİGARA &ENDOMETRİUM KANSERİ
Sigara kullanımı ile endometriyal kanser incelenmiş ve aşağıdaki bulgular elde
edilmiştir:
Endoca
SİGARA
+
-
Total
Total
+
-
+
Sayı
2
18
20
Beklenen Değer
1,8
18,2
20,0
Sigara İçimine Göre
10,0%
90,0%
100,0%
Kanser Durumuna Göre
33,3%
29,0%
29,4%
Sayı
4
44
48
Beklenen Değer
4,2
43,8
48,0
Sigara İçimine Göre
8,3%
91,7%
100,0%
Kanser Durumuna Göre
66,7%
71,0%
70,6%
Sayı
6
62
68
Beklenen Değer
6,0
62,0
68,0
Sigara İçimine Göre
8,8%
91,2%
100,0%
Kanser Durumuna Göre
100,0%
100,0%
100,0%
P=0,825 (p>0,05) anlamsız.Sigara kullanımı ile endometriyal kanser arasında anlamlı ilişki bulunmamıştır.
58
17- DİABETES MELLİTUS-HİPERTANSİYON &
ENDOMETRİYAL KANSER
Diabetes Mellitus ve Hipertansiyon ile Endometriyal Kanser incelenmiş ve aşağıdaki
sonuçlar elde edilmiştir:
Endometriyal ca.
DM
+
-
Total
Sayı
Total
+
-
+
2
15
17
Beklenen Değer
1,5
15,5
17,0
DM Varlığına Göre
11,8%
88,2%
100,0%
Kanser Varlığına
Göre
Sayı
33,3%
24,2%
25,0%
4
47
51
Beklenen Değer
4,5
46,5
51,0
DM Varlığına Göre
7,8%
92,2%
100,0%
Kanser Varlığına
Göre
Sayı
66,7%
75,8%
75,0%
6
62
68
Beklenen Değer
6,0
62,0
68,0
DM Varlığına Göre
8,8%
91,2%
100,0%
Kanser Varlığına
100,0%
100,0%
100,0%
Göre
p>0,05 Diabet Hastalığı ile Endometrial Kanser arasında anlamlı ilişki bulunmamıştır.
Endometriyal ca.
HT
+
-
Total
Total
+
-
+
Sayı
4
18
22
Beklenen Değer
1,9
20,1
22,0
HT varlığına göre
18,2%
81,8%
100,0%
Kanser varlığına
göre
Sayı
66,7%
29,0%
32,4%
2
44
46
Beklenen Değer
4,1
41,9
46,0
HT varlığına göre
4,3%
95,7%
100,0%
Kanser varlığına
göre
Sayı
33,3%
71,0%
67,6%
6
62
68
Beklenen Değer
6,0
62,0
68,0
HT varlığına göre
8,8%
91,2%
100,0%
Kanser varlığına
100,0%
100,0%
göre
p>0,05 HT ile Endometrial Kanser arasında anlamlı ilişki bulunmamıştır
100,0%
59
Endometiryal ca.
+
DM+HT
+
-
Total
-
Total
+
Sayı
2
9
11
Beklenen Değer
1,0
10,0
11,0
DMveHT varlığına
göre
Kanser varlığına
göre
Sayı
18,2%
81,8%
100,0%
33,3%
14,5%
16,2%
4
53
57
Beklenen Değer
5,0
52,0
57,0
DMveHT varlığına
göre
Kanser varlığına
göre
Sayı
7,0%
93,0%
100,0%
66,7%
85,5%
83,8%
6
62
68
Beklenen Değer
6,0
62,0
68,0
DMveHT varlığına
8,8%
91,2%
100,0%
göre
Kanser varlığına
100,0%
100,0%
100,0%
göre
P>0,05 DM ve HT birlikteliği durumu ile Endometrial Kanser arasında anlamlı birliktelik bulunmamıştır.
60
18- USG & ENDOMETRİUM KANSERİ
Transvaginal ultrasonografi sonuçları ile endometriyal kanser karşılaştırılmış ve
aşağıdaki sonuçlar elde edilmiştir:
Endometirum ca.
+
USG
-
Total
+
normal
Sayı
0
34
34
,0%
100,0%
100,0%
,0%
54,8%
50,0%
polip
USG Sonucuna
Göre
Kanser Varlığına
Göre
Sayı
2
19
21
USG Sonucuna
Göre
Kanser Varlığına
Göre
Sayı
9,5%
90,5%
100,0%
33,3%
30,6%
30,9%
submüköz
myom
0
7
7
USG Sonucuna
Göre
Kanser Varlığına
Göre
Sayı
,0%
100,0%
100,0%
,0%
11,3%
10,3%
0
1
1
,0%
100,0%
100,0%
,0%
1,6%
1,5%
Hiperplazi
USG Sonucuna
Göre
Kanser Varlığına
Göre
Sayı
0
1
1
,0%
100,0%
100,0%
,0%
1,6%
1,5%
Ca
USG Sonucuna
Göre
Kanser Varlığına
Göre
Sayı
4
0
4
USG Sonucuna
Göre
Kanser Varlığına
Göre
Sayı
100,0%
,0%
100,0%
66,7%
,0%
5,9%
6
62
68
USG Sonucuna
Göre
Kanser Varlığına
Göre
8,8%
91,2%
100,0%
100,0%
100,0%
100,0%
Intramural
myom
Total
USG’de normal denilen vakaların hiçbirinde kanser görülmemiştir. Polip denilen 2
vakada histopatolojik sonuç kanser olarak gelmiştir. Hiperplazi denilen vakalarda da
kanser sonucu alınmamıştır.
61
19- ENDOMETRİAL KALINLIK & ENDOMETRİAL
KANSER
Transvajinal ultrasonografi ile saptanan endometriyal kalınlık ile endometriyal
kanser sonuçları değerlendirilmiştir:
Endometrium Kanseri
Sayı
<5
EMK
>5
Total
+
-
+
0
23
23
Beklenen Değer
2,0
21,0
23,0
EM kalınlığa göre
Kanser Varlığına
göre
Toplama göre
,0%
100,0%
100,0%
,0%
37,1%
33,8%
,0%
33,8%
33,8%
Sayı
6
39
45
Beklenen Değer
4,0
41,0
45,0
EM kalınlığa göre
Kanser Varlığına
göre
Toplama göre
13,3%
86,7%
100,0%
100,0%
62,9%
66,2%
8,8%
57,4%
66,2%
Sayı
6
62
68
Beklenen Değer
6,0
62,0
68,0
8,8%
91,2%
100,0%
EM kalınlığa göre
Kanser Varlığına
100,0%
100,0%
100,0%
göre
8,8%
91,2%
100,0%
Toplama göre
P<0,05 Endometrial kanser ile Endometrial kalınlık arasında istatistiksel olarak anlamlı ilişki vardır.
Total
20- SERVİKAL SMEAR & ENDOMETRİUM KANSERİ
ServikalSmear sonuçları ile endometriyal kanser karşılaştırılmış ve aşağıdaki
sonuçlar elde edilmiştir:
Endometrium kanser
SMEAR
Total
+
-
+
Normal
6
56
62
HSIL
0
3
3
ASC-US
0
1
1
AGC-US
0
1
1
ASC-H
0
1
1
6
62
68
Total
Servikal smear testi normal olan vakaların 6 tanesinde endometriyal kanseri tanısı
konulmuştur.
62
21- ENDOMETRİYAL KALINLIK & ENDOMETRİYAL
HİSTOPATOLOJİ
TVG ultrasonografi ile saptanan endometriyal kalınlık ile endometriyal örnekleme
sonuçları karşılaştırılmış ve aşağıdaki bulgular elde edilmiştir:
PC
Atrofik
Polip
<5
18
4
Submüköz
myom
0
5-10
10
12
>10
0
8
28
24
EM
Total
Total
0
Endomet.
Ca
0
Serviks
Ca
1
CIN
2
1
1
3
0
1
0
27
1
2
6
0
0
17
2
5
6
2
1
68
Hiperplazi
Atrofik
24
63
5. TARTIŞMA
Postmenopozal kanama servikal ve endometriyal hastalıklarda ayırıcı tanı yapılması
gereken önemli bir bulgudur. Servikal patolojilerin tanısı ve taraması için kesin klinik
metodlar olmasına rağmen endometriyal patolojiler için hala bir tarama metodu yoktur.
Postmenopozal kanamalı kadınlarda endometriyal karsinom insidansı daha önceki serilerde
%3,9 ile %17,9 arasında rapor edilmiş olup (2-5); bizim serimizde %8.8 olarak
saptanmıştır. Diğer postmenopozal kanama nedenleri arasında yer alan atrofi serimizde
%41.2, hiperplazi %7.4, polip %35.3, submüköz myom %2.9, serviks ca %2.9 CIN2 %1.5
olarak saptanmıstır. Literatüre baktığımızda postmenopozal kanama nedenleri arasında
atrofik endometriyum en sık karşılaşılan (% 60-80) patoloji olmuştur (17). Bizim serimizde
atrofi daha düşük oranda çıkmıştır. Diğer endometriyal patolojilerin oranı yüksek çıkmıştır.
Bunu hastanemizin bir referans merkezi olmasına bağlamaktayız. Benign nedenler daha
fazla görülse de postmenopozal kanamalı hastaların endometriyum karsinomu açısından
değerlendirilmesi önemlidir.
En yaygın kullanılan endometriyal örnekleme tekniği olan dilatasyon ve küretajın önemli
tanısal yetersizliği (% 2-6), invazif olması ve pahalı bir yöntem olması gibi olumsuzlukları
mevcuttur. Ancak halen postmenopozal kanamalı hastalarda en çok kullanılan tanısal
yöntemlerin başında gelmektedir. Bazı küçük vaka serilerinde hastalara histerektomiden
hemen önce dilatasyon ve küretaj uygulanmış ve histerektomi materyalinin patolojik
inceleme sonrasında endometriyal lezyonların %10’unun dilatasyon ve küretaj ile tespit
edilemediği gösterilmiştir (6). Yine buna benzer diğer bir çalısmada hastaların %60’ında
dilatasyon ve küretaj ile endometriyal kavitenin sadece yarısından azının örneklendiği
ortaya konulmustur (138). Ebstein ve arkadaşlarının yaptığı bir çalışmada dilatasyon ve
küretaj ile poliplerin %58’i, atipik hiperplazilerin %60’ı ve endometriyum karsinomlarının
%11’i tanı alamamıştır (2). Diğer bir çalışmada postmenopozal kanaması olan ve
dilatasyon-küretajı endometriyum karsinomu için negatif saptanan hastaların %20’sinde
sonrasında endometriyum karsinomu saptanmıştır (139). Histolojik tanı diğer bazı
körlemesine yöntemler ile de elde edilebilmekte ise de aynı şekilde bu yöntemlerinde
yüksek yanlış negatiflik oranı (% 5) mevcuttur (139). Van den Bosch ve arkadaşlarının
yaptığı bir çalışmada endometriyum örneklemesi için Pipelle aleti kullanılmış ve 106 hasta
içerisindeki tüm endometriyum karsinomu vakalarını yakalamıştır. Ancak aynı çalışmada
Pipelle aletinin tüm endometriyal patolojileri tespitteki sensitivitesi sadece %56
bulunmuştur (149). Bunun yanında Ferry ve arkadaşlarının yaptığı bir çalışmada bilinen
64
endometriyum karsinomu olan 37 hastaya pipelle ile örnekleme yapıldığında sensitivite %
67 gibi düşük bir değerde saptanmıştır. Özellikle iyi differansiye, düşük volumlü ve
minimal invazyon gösteren tümörlerin bu yöntemle kaçırılması olasılığının daha muhtemel
olduğu ortaya konmuştur (150). Yukarıdaki çalışmalara benzer birçok çalışma bize
göstermiştir ki dilatasyon-küretaj ve diğer endometriyumu örnekleme yöntemleri
postmenopozal kanaması olan hastaların değerlendirilmesinde yeterlilik sağlamamaktadır.
Postmenopozal kanamalı hastalarda yüksek endometriyal karsinom insidansı basit ve
yüksek doğrulukta tanısal bir yöntem gereksinimini doğurmuştur. Menopoz sonrası
ovaryan seks hormon yapımının olmamasına bağlı olarak endometriyum inaktif ve atrofik
hale gelir. Bu nedenle menopozdaki kadınlarda endometriyal kalınlaşma süpheli bir
bulgudur.
Özellikle
transvajinal
ultrasonografi
endometriyum
kalınlığının
ve
morfolojisinin değerlendirilmesinde en ucuz, noninvazif ve kolay uygulanabilir bir
yöntemdir. Son 10 yıldır transvajinal ultrasonografi, endometriyal hastalık için risk altında
olan hastaların belirlenmesi için alternatif bir yöntem olarak geniş çaplı bir şekilde
araştırılmaktadır. Çeşitli çalışmalarda postmenopozal dönemdeki kadınlar için transvajinal
ultrasonografi ile normal ve anormal endometriyum kalınlıkları üzerine araştırmalar
yapılmıştır. Bir kısmı cut off değeri olarak 5 mm ve altındaki endometriyum kalınlık
değerlerini, bir kısmı 4 mm ve altındaki endometriyum kalınlık değerlerini normal olarak
değerlendirirken tam tersine bir kısım arastırmacı da endometriyum kalınlığı ne olursa
olsun her postmenopozal kanaması olan kadına muhakkak endometriyum biyopsisi
uygulanması gerekliliğini savunmaktadır (142). Bizim çalışmamızda. 5 mm altında 4
olguda endometriyal polip saptandı. Beş mm altında endometriyal kalınlıkta polip tespit
edilmesi endometriyum kalınlığı, endometriyum morfolojisinin ve endomyometriyal
bileşke değerlendirilmesinin kombine olarak kullanılması gerektiğini düşündürmektedir.
Sheikh ve arkadaşları, endometriyal fokal ekojenite artışı, diffüz homojenite artışı ve
endometriyal sınırlarında düzensizlik olan uterin kanamalı hastaların, endometriyal
kalınlıkları normal sınırlarda olsa bile bu olgulardan endometriyal biyopsi alınması
gerektiğini bildirmişlerdir (145). Endometriyum kanseri saptanan 6 olgudan bir tanesinin
endometriyum kalınlığı 11mm, diğer 5 kişinin endometriyum kalınlığı 20 mm üstünde
saptanmıştır
Yapılan bir meta analizde cutoff endometriyum kalınlığı 5 mm alındığında
endometriyum karsinomu % 96 oranında tespit edilmiş, % 39 yanlış pozitiflik oranı vermiş
ancak %4 oranında yanlış negatiflik saptanmıştır ve bu da azımsanacak bir oran değildir
(142). Granberg ve arkadaşları 205 postmenapoz kanamalı kadında, endometriyum
65
kalınlığı
8mm’den
az
hastaların
hiçbirinde
endometrial
kanser
saptamamıştır.
Endometriyum kanseri olan hastalarda ortalama endometriyum kalınlığı 18.2±6.2mm,
atrofik endometriyumda ortalama endometriyum kalınlığı ise 3.4+1.2 mm tespit
etmişlerdir. Bu çalışmada cut-off limiti 5mm olarak alınsaydı, % 70 vakaya küretaj
yapılmayacağını ifade etmişlerdir (146). Varner ve arkadaşları ise postmenopozal hasta
grubunda 4mm ve altındaki endometriyal kalınlıkta patoloji tespit edememişlerdir (147).
Smith-Bindman ve arkadaşlarının yapmış olduğu bir çalışmada değişik endometriyum
kalınlıkları cutoff değeri olarak alınmıştır. Buna göre cutoff değeri 2 mm ve altında kabul
edildiğinde sensitivite % 100, ancak spesifisite % 38’lerde kalmıştır. Cut off değeri
yükseltildiğinde sensitivitenin azaldığı ancak spesifisitenin arttığı gösterilmistir (143).
2002 yılında Scottish İntercollegiate’in postmenopozal kanaması olan hastaların
değerlendirmesi için oluşturduğu guideline’da daha önce HRT almamış, 1 yıl veya daha
fazla süredir HRT kullanmamış veya kontinüe kombine HRT alan hastalarda cutoff değeri
3 mm ve altında alındığında posttest endometriyum karsinomu ihtimali % 0.6-0.8 olarak
gösterilmiştir. Buna göre de 3 mm ve altındaki endometriyum kalınlığına sahip hastalara
“B kategorisi değerinde “ herhangi ek bir işlemin yapılmamasını, kanama semptomu
tekrarladığında ek tetkiklere ve invazif testlere geçilmesini önermişlerdir (144).
Postmenopozal kanamalı hastalarda kanama etyolojisini ortaya koymada TV-USG iyi bir
yardımcı tanı ve tarama yöntemi olarak kabul edilmektedir. Ayrıca endometrial
patolojilerin ortaya konulmasında çok değerli sonuçlar elde edildiği belirtilmektedir.
Tarama ve yardımcı tanı yöntemi olarak endometrial patolojilerin ortaya konulmasıyla
ilgili olarak gittikçe artan çalışma sonuçları yayınlanarak yöntemin yaygınlık kazandığı,
hatta hasta muayene odasında jinekolojik masanın yanında bulunması ve rutin işlem olarak
uygulanması gerektiği belirtilmektedir.
66
6. SONUÇ
Transvajinal ultrasonografi postmenopozal kanama şikayeti ile başvuran hastalarda ilk
uygulanması gereken tanısal görüntüleme yöntemi olmalıdır. Transvajinal ultrasonografi
uygulanırken sadece endometriyum kalınlığı değil endometriyum morfolojisi ve
endomyometrial bileşkede dikkatli şekilde incelenmelidir. postmenopozal vaginal
kanamalı hastalarda TVUSG ile ölçülen endometrium kalınlığı 5 mm ve altında ise
endometrial patoloji olasılığının (özellikle endometriyum kanseri) düşük olduğu, ancak
çalışmamızda da görüldüğü gibi benign endometriyal patoloji olasılığının (4 adet
endometrial polip saptandı.) olabileceği göz ardı edilmemelidir.
Postmenopozal vaginal kanamalı hastalarda TVUSG ile ölçülen endometrium kalınlığı 5
mm' nin üzerinde ise endometrial patoloji olasılığının mümkün olduğu, zorunlu
endometrial küretajın gerekliliği çalışmamız sonucu yeniden görülmüştür.
Bulduğumuz bu sonuçlar, bu konuda literatürde yapılan araştırmalarla uyumludur.
Tüm bu bilgiler ışığında postmenopozal kanama yakınması olan hastalara TVUSG
yapılarak, endometrial kalınlığının tespit edilip endometrium hakkında ön bilgi
edinilmesinin hastaya sağlayacağı yarar açıkça görülmekle beraber,
postmenopozal
kanamalarda endometrial küretaj altın standart' tır.
67
7. KAYNAKLAR
1. Moodley M, Robert C. Clinical pathway for evolution of postmenopausal bleeding with
an emphasis on endometrial cancer detection. J Obstet Gynecol 2004 Oct:24(7):736 -41.
2. Ebstein E, Ramirez A, Skoog L, Valentin L. Transvaginal sonography, saline contrast
sonography and hysteroscopy for intervention of women with postmenopausal bleeding
and endometrium >5mm. Ultrasound Obstet Gynecol 2001;18:157-62.
3. Cohen JR, Luxman D, Sagi J, Yovel I, Wolman I, David MP: sonohysterography for
distinguishing endometrial thickening from endometrial polips in postmenopausal
bleeding. Ultrasound Obstet Gynecol 1994;49:221-30.
4. Ebstein E, Ramirez A, Skorg L, Valentin L: Dilatation and curretage fails to detect most
focal lesions in the uterine cavity in women with postmenopausal bleeding. Acta Obstet
Gynecol Scan 2001;80:1131-36.
5. Gusseppe Lorerio et al. Transvaginal sonography and hysteroscopy in postmenopausal
uterine bleeding. Elsevier Maturitas 33(1999):139-144.
6. Grimes DA. Diagnostic dilatation and curettage: a reapraisal. Am J Obstet Gynecol
1982;142:1-6.
7.Mc Kinlay SM, Brambilla DJ, Posner JG. The normal menopause transition.maturitas
1992;103-115.
8. Santoro N, Chervenak JL. The menopause transition. Endocrinol Metab Clin N Am.
2004;33:627-36.
9. Beksaç MS Kişnişçi HA, Çakar AN, Beksaç M. The endocrinologic evaluation of
bilateral and unilateral oophorectomy in premenopausal women. Int J Fertil. 1983;28:21924
68
10. Hall JE. Neoroendocrine physiology of the early and late menopause. Endocrinol
Metab Clin N Am. 2004;33:637-59.
11. Jones NL, Judd HL. Menapouse and postmenapause. (In) Eds. DeCherney AH, Nathan
L. Current Obstetriccs & Gynecology; Diagnosis &Treatment. 2003 by The McGraw-Hill
Companies: New York,USA, 1018-40.
12. Creinin MD, Evaluation of postmenapouseal bleeding. Am J Obstet Gynecol
1998;178:868-9.
13. Westhoff C, Heller D,Drosinos S, et al. Risk factors for hyperplasia-associated versus
atrophy-associated endometrial carcinoma. Am J Obstet Gynecol 2000;182:506-8
14.
Choo YC, Mak KC, Hsu C, et al. Postmenopausal uterine bleeding of nonorganic
cause. Obstet Gynecol 1985;66:225-228.
15. Reid PJ, Brown VA, Fathergill DJ. Outpatient investigation of postmenopausal
bleeding. Br J Obstet Gynecol 1993;100:498.
16. Pacheco JC, Kampers RD. Etiology of postmenopausal bleeding. Obstet Gynecol
1968;32:40-46.
17. Fortier KJ. Postmenopausal bleeding and the endometrium. Clin Obstet Gynecol
1982;142:1-6.
18. Kurman, R.(ed.): Blaustein’s Pathology of the Female genital tract. 3rd ed. Newyork,
Springer- Verlag, 1987.
19. Kumar, Cotran, Robbins: Basic Pathology 5th ed. USA, WB. Saunders 1992.
20. Conoscenti G, Meir YJ, Fischer-Tamaro L, et al. Endometrial assesment by
transvaginal sonography and histological findings after D&C in women with
postmenopausal bleeding. Ultrasound Obstet Gynecol 1995;6:108-15.
69
21. Cauley SA, Cumming, SR, Block DM et al. Prevalance and determinants of estrogen
replacement therapy in elderly women. Am J Obstet Gynecol 1990;165:1438-1444.
22. Archer DF, Pickar SH, Bottinglioni F. Bleeding patterns in postmenopausal women
taking continues combined or sequential regiment of conjugated estrogen with MPA.
Menopause Study Group. Obstet Gynecol 1994;83:686-692.
23. Writing group for the PEPS trial effects of estogen or estrogen/progestin regimens on
heart
disease
risk
factor
in
postmenopausal
women:
The
postmenopausal
Estrogen/Progestin interventions(PEPS) Trial, SAMA 275:370.1996.
24. Nonal S, Webster MA, Baber R, O’Connor V, for the Ogen/Provera study group,
bleeding pattern and endometrial changes during continues combined hormone
replacement therapy. Obstet Gynecol 96:366,2000.
25. Einster VL, Bush TL, Huggins GR, et al. Benefits and risks of menopausal estrogen
and or progestin hormone use . Prev. Med 1988;17:301-323.
26. Persson I, Adami HO, Buglevist L, et al. Risk of endometrial cancer after treatment
with oesrtogens alone or in conjunction with progestogens: results of a prospective study.
BMJ 1989;298:147-151.
27. Per Leather AT, Savvas M, Studd JW. Endometrial histology and bleeding patterns
after 8 years of continues combined estrogen and progastagen therapy in postmenopausal
women. Obstet Gynecol 1991;78:1008-1110.
28. Scragg RK, Mc Michael AJ, Seamark RF. Oral contraceptives; pregnancy, and
endogenous oestrogens in gall stone disease- a case study control. BMJ 1984;288:17951799.
29. Good AE. Diagnostic options for assessment of postmenopausal bleeding. Mayo Clin
Proc 1997;72:345-9.
70
30. Goldstein S. Unusual ultrasonographic appearance of the uterus in patients receiving
tamoxifen. Am J Obstet Gynecol 1994;170:447-51.
31. Halit J, Koskela O, von Schoultz B: Endometrial findings following curettage in 2018
women according to age and indications. Am Chir Gynecol 1983;72:274.
32. Kupfer MC, Schiller VL, Hansen G: Transvaginal sonographic evaluation of
endometrial polips. J Ultrasound Med 1994;13:757.
33. Reslova T, Taner S, Resl M: endometrial polips: Aclinical study of 245 cases. Arch
Obstet Gynecol 1999;26:133.
34. Siegler AM: Panoramic CO2 hysteroscopy. Clin Obstet Gynecol 1983;26:242.
35. Akkad AA, Habiba MA, Isamil N, et al. Abnormal uterine bleeding on hormone
replacement: The importance of intrauterine structural abnormalities. Obstet Gynecol
1995;86:330-4.
36. Mazur MT, Kurman RJ. Diagnosis of endometrial biopsies and curettings: a practical
approach. Springer Verlag. New York, Berlin, Heidelberg. 1995:811-3.
37. Kurman RJ, Norris HJ. Endometrial hyperplasia and related celluler changes. In:
Kurman RJ. Balustein’s pathology of the female genital tract. Springer Verlag, New York,
Berlin. Heidelberg. 1994;411-37.
38. Scully RE, Bonfiglio TA, Kurman RJ, Silverberg SG, Wilinson EJ. International
Histological Classification and Typing of Female Genital Tract Tumurs. Springer Verlag,
New York, Berlin, Heidelberg,1994.
39. Kurman RJ, Kominski PF,Norris HJ. The behavior of endometrial hyperplasia: a long
–term study of ‘’untreated’’ hyperplasia in 170 patients. Cancer 1985;56:403.
40. Janiek MF, Rosenshein NB. Invasive endometrial cancer in uteri resected for atypical
endometrial hyperplasia. Gynecol Oncol 1994;52:373.
71
41. Beşe T, Calay Z, Erel T, Kaleli S, Öz UA, Erkün E. Endometriumda kompleks atipik
hiperplazisaptanan olgularda yaklaşım nasıl olmalıdır? Jinekolojik Obstetrik Pediatri
Dergisi 1996;4:7-11.
42. Boronow RC. Surgical staging of endometrial cancer: evoluation and responsible
challenge a personal perspective. Gyenocologic Oncology 1997;66:179-89.
43. Sood A, Buller R , Burger. R Value of preoperative Ca-125 level in the management of
uterine cancer and prediction of cliniczl outcome .Obstet Gynecol 1997 ;90:441
44. Fornasarig M, Campagnutta E, Talamini R, et al. Risk factors for endometrial cancer
according to familial susceptibility. International Journal of Cancer 1998;77:29-32.
45. Smith M, McCartney J. Occult High Risk Endomretrial Cancer. Gynecol Oncol
1985;22.
46. Nachtigall LE, Nachtigall RH, Nachtigal RD: Estrogen replacement therapy. A
prospective study in the relationship to carsinoma and cardiovasküler metabolic problems.
Am J Obstet and Gynecol. 1988;158:1120.
47. MacMahon B. Risk factors for endometrial cancer. Gynecol Oncol 1974;2:122 129.
48. Longacre TA, Kempson RL, Hendrickson MR. Endometrial Hyperplasia, Metaplasia
and Carcinoma. Obstetrical and Gynecological Pathology. 4th Edition. Churchill
Livingstone, New York, 1995:421-511.
49. Kurman RJ, Zaino RJ, Norris HJ. Endometrial Carcinoma. in. Bleistein's Pathology of
the Female Genital Tract. 4.th ed. New York: Springer-Verlag, 1994:439-486.
50. 0zasa H, Noda Y, Mori T: A dynamic test of hormonal sensitivity of gynecologic
malignancy by use an antiestrogen tamoxifen. Am J Obstet and Gynecol 1988;158:1120
51. Mahboubi E, Eyler N, Wynder EL: Epidemiology of cancer of endometrium. Clin
Obstet Gynecol 1982;25:5.
72
52. DiSaia PJ: Risk factors in recurrent patterns in stage 1 endometrial carcinoma. Am J
Obstet Gynecol 1985; 151:1009.
53. Maass H: Epidemiologie Gynakologischer Tumoren. in: Kaser O, Friedberg V, Ober
KG, Thomsen K, Zander J, eds. Gynakologie und Geburtshilfe. Stuttgart: Thieme 1444,
1988.
54. John A. Rock, John D. Thomson: Malignant Tumors of the Uterin Corpus, Cause
and Risk Factors. Obesity, Hypertension. TeLinde's Operative Gynecol 1997;50:15031504.
55. Onsrud M, Kolstad P, Normann T: Postoperative external pelvic irradiation in
carcinoma of the corpus stage I: a controlled clinical trial. Gynecol Oncol 1976;4:222.
56. Kaplan SD, Cole P: Epidemiology of cancer of the endometrium, 1980.
57. Atasü T, Şahmay S: Uterusun malign hastalıkları. Jinekoloji, ikinci baskı Nobel tıp
kitabevleri, İstanbul, 2001,299-322.
58. Parazzini F, La Vecchia C, Negri E et aL. Reproductive factors and risk of endometrial
cancer. American Journal of Obstetric and Gynecology 1991;164:522-527
59. Lambe M, Wuu J, Weiderpass E & Hsieh CC. Childbearing at older age and
endometrial cancer risk (sweden) Cancer Causes and Control 1999;10:43-49
60. Parazzini F, La Vecchia C, Negri E et al. Diabetes ad endometrial cancer: an italian
case-control study. Internationel Journal of Cancer 1999;81:539-542
61. Yavuz H: Endometrium Kanseri, in: Yıldırım M, (ed) Klinik Jinekoloji, Türkiye
Klinikleri Yayınevi, Ankara, 1992,196-210
62. Coulam CB, Annegers JF, Kranz JS: Chronic anovulation syndrome and associated
neoplasia. Obstet Gynecol 1983;61:403.
73
63. Hammond CB, Ory SJ: Endocrine problems in the menopause. Clin Obstet Gynecol
1982;25:19.
64. Hardiman P, Pillay OC, Atiomo W: Polycystic ovary syndrome and endometrial
carcinoma. Lancet, 361:1810-1812,2003.
65. Creasman WT: Malignant Tumors of the Uterine Corpus. in: Rock JA, Jones HWm,
(eds.) TeLinde's Operative Gynecology, ninth edition, Lippincott Williams & Wilkins,
Philadelphia, 2003,1445.
66. Persson I, Adami HO, Berkvist L et aL. Risk of endometrial cancer after treatment with
oestrogens alone or in conjunection with progestogens: results of prospective study. British
Medical Journal 1989; 298:147-151.
67.
Sturdee D W: HT'nin ilkeleri. The Facts of Hormone Therapy for Menopausal
Women, first edition, Parthenon Publishing, London, 2004,23-38.
68. Cushing KL, Weiss NS, Voigt LF et al. Risk of endometrial cancer in relation to ase
of low- dose, unopposed estrogens. Obstetric and Gynecology 1998;91:35-39.
69. Tseng L & Gurpide E. Effects of progestins on estradiol receptor levels in human
endometrium. Journal of Clinical Endocrinology and Metabolism 1975;41:402-404.
70. Samsioe G, Dören M, Lobo RA: HRT and cancer risk. Menopause, first edition,
Elsevier Limited,London, 2003,78-88.
71. Erkün E: Hormon Replasman Tedavisi ve Endometrium Kanseri, in: Ertüngealp E,
Seyisoğlu H,(eds.) Menopoz ve Osteoporoz, birinci baskı, Menopoz ve Osteoporoz
Derneği, İstanbul, 2000,283-286.
72. Weiss NS, Farewall VT, Szekely DR et aL. Oestrogens and endometrial cancer: effect
of other risk factors on the assosiation. Maturitas 1980;2:185-190.
74
73. Stockwell HG & Lyman GH. Cigarette smoking and risk of female reproductive
cancer. American Journal of Obstetrics and Gynecology 1987;157:35-40.
74. Disaia C. Adenocarsinama of the uterus,in:Clinical gynecologic oncology p: 156 -188,
fourth edition, Mosby (1993)
75. Weiderpass E, Adami HO, Baron JE et aL. Use of oral contraceptives and endometrial
cancer risk (Sweden). Cancer Causes and Control 1999;10:277-284.
76. Quereux C, Gabriel R: Non contraceptive benefits of oral contraception. Gynecol
Obstet Fertil, 31: 1047-1051,2003.
77. Stanford JL, Brinton LA, Berman ML, et al: Oral contraceptives and endometrial
cancer: do other risk factors modify the association? Int J Cancer 1993;54:243.
78. Kelsey JL, Livolsi VA, Holford TR etal. A case-control study of cancer of the
endometrium. Am jEpidem. 116:333-342,1982.
79.
Egeland GM, Matthews KA, Küller Lh & Kelsey Sf. Characteristics of
noncontraceptive hormone users. Preventive Medicine 17:403-411,1988.
80. Gruber Sb & Thompson WD. A population-based study of endometria cancer and
famillal risk in younger vvomen. Cancer and Steroid Hormone Study Group. Cancer,
Epidemiology, Biomarkers andPrevention. 5:411-417,1996.
81. Berends MJ, Kleibeuker Jh, de Vries EG et aL. The importance of family history in
young patients with endometrial cancer. Eur J Obs Gyne Reprod Bio. 82:139-141,1999.
82. Philip JD. Adenocarcinoma of the uterus. Gynecol. Oncol. 1997. Mosby Year Book.
83. Smith M, Mc Cartey AJ. Occult, high risk endometrial carcinoma. Gynecol Oncol
1985;22:154-161.
75
84. Frachi M, Ghezzi F, Donadello N, Zanaboni F, Beretta P, Bolis P. Endometrial
thickness in Tamoxifen-treated patients:an independent predictor of endometrial disease.
Obstet Gynecol 1999;93:1004-8.
85. Choo YK, Mak KC, Hsu C, et al. Postmenopausal uterine bleeding of nonorganic
cause. Obstet Gynecol 1985;66:225-228.
86. Notelovitz M. Gynecologic problems of menopausal women; Part 1. Changes in genital
tissue. Geriatrics 1978;33:24-30.
87. Güner H(ed). Jinekolojik Onkoloji. 3. Basım 2002 Ankara.
88. Mac Mohan B. Risk factors for endometrial cancer. Gynecol Oncol 1974;2:122-129.
89. Seound M, et al. Tamoxifen and endometrial pathologies: A prospective study.
Gynecol Oncol 1999;75:15-19.
90. Katase K, Sugiyama Y, et al. The incidance of subsequent endometrial carcinoma with
tamoxifen use in patient with primary breast cancer. Cancer 1998;82:1698-1703.
91. Grady D, Gebretsadik T, Kerlikowske K; et al. Hormone replacement therapy and
cancer risk: a meta analysis. Obstet Gynecol 1995;85:304-313.
92. Watson P, Vasen HF, et al. The risk of endometrial cancer in hereditary nonpoliposis
colorectal cancer. Am J Med 1994;96:516-520.
93. Lynch HT, Smyik T, Lynch, an update of HNPCC(Lynech syndrome), Cancer Genet
Cytogenetics 1997;93:84-99.
94. Gomez-Fernandez CR, Gaves- Azar P, Behshid K, Averette HE, Nadji M. Normal
endometrial cells in Papanicolau smear; prevelance in women with and without
endometrial disease. Obstet Gynecol 2000;96:874-78.
76
95. Zucker PK, Kasdal ES, Feldstein ML. The validity of Pap smear parameters as
predictors of endometrial pathology in menopausal women. Cancer 1985;56:2256-2263.
96. Rodger FE, Walker J, Critchley HOD: Investigating the woman with postmenopausal
bleeding. Trends In UGSH, 10:1-4 , 2005.
97. Gredmark T, Kvint S, Havel G: Histopathological findings in women with
postmenopausal bleeding. Br J Obstet Gynaecol, 102: 133-136, 1995.
98. Lee WH, Tan KH, Lee YW: The aetiology of postmenopausal bleeding- a study of 163
consecutive cases in Singapore. Singapore Med J, 36: 164-168, 1995.
99. Spencer C, Cooper A, Whitehead M: Management of abnormal bleeding in women
receiving hormone replacement therapy. BMJ, 315: 37-42, 1997.
100. Rogerson L, Jones S: The investigation of women with postmenopausal bleeding.
Personal Assessment in Continuing Education (PACE review), 7, 1998.
101. Atasu T, Şahmay S: Uterusun malign hastalıkları. Jinekoloji, ikinci baskı, Nobel tıp
kitabevleri, İstanbul, 2001, 299-322.
102. Moodley M, Roberts C: Clinical pathway for the evaluation of postmenopausal
bleeding with an emphasis on endometrial cancer detection. J Obstet Gynaecol, 24:736741, 2004.
103. Goldstein SR, Monteagudo A, Popiolek D, et al: Evaluation of endometrial polyps.
Am J Obstet Gynecol, 186: 669-674, 2002.
104. Wolfe A, Mackles A: Malignant lesions arising from benign endometrial polyps.
Obstet Gynecol, 20: 542-550, 1962.
105. Twiggs LB, Di Saia PJ, Morrow PC, et al. Grovlee jet irrigator: efficacy in diagnosis
of endometrial neoplasia. JAMA 1976;235:2748.
77
106. La Polla JP, Nicosia S, Mc Curdy C, et al. Experience with the endo Pap device for
cytologic detection of uterine cancer and its precursors: a comparison of the endoPap with
fractional curettage or hysterectomy. Am J Obstet Gynecol 1990;163:1055.
107. Stevall TG, Solomon SK, Ling FW. Endometrial sampling prior to hysterectomy .
Obstet Gynecol 1989;73:405-9.
108. Valle RF. Hysteroscopic evaluation of patient with abnormal uterine bleeding. Surg
Gynecol Obstet 1981;153:521-6.
109. Sherman AI, Brown S. The precursors of endometrial carcinom. Am J Obtet Gynecol
1978;135:947-56.
110.
Pettersson B, Adams HO, Lindgren A, Hesseius I. Endometrial polips and
hyperplasia as risk faktors for endometrial carcinoma. A case control study of curettage
speciments. Acta Obstet Gynecol Scan 1985;64:653-9.
111. Hunter RE, Reuter K, Kopin £. Use of ultrasonography in the difficult
postmenopausal dilatition and curetage. Obstet Gynecol 1989 May;73(5Pt l):813-6.
112. Stovall TG, Photopilas GJ, Poston WM, et al. Pipelle endometrial sampling in patient
with known endometrial carcinoma. Obstet Gynecol 1991;77:954.
113. Goldstein SR, Nachtigall M, Syder SR. Endometrial assesment by vaginal
ultrasonography before endometrial sampling in patient with postmenopausal bleeding.
AMJ Obstet Gynecol 1990;136:119.
114. Zalud I, Conway C, Schulman H, et al. Endometrial myometrial thickness and uterine
blood flow in postmenopausal women: the influence of hormone replacement therapy and
age. J Ultrasound Med 1993;12:737-741.
115. Levine D, Gosink B, Johnson L. Change in endometrial thickness in postmenopausal
women undergoing hormone replacement therapy. Radiology 1995;197:603-608.
78
116. Ferrozzi E, Terri V, Trio D et al. Sonographic endometrial thickness: A useful test to
predict atrophy in patients with postmenopausal bleeding. An Italian multicenter study.
Ultrasound Obstet Gynecol 1996;315:315-321.
117. Fleischer A, Wheeter J, Kravitz B, et al. Sonographic screening for endometrial
disease in postmenopausal women: Assesment of positive and negative predictive values.
Presented at AĐUM 1999.
118. Weiger M, Frieser K, Strittmatter HJ, et al. Measuring the thickness: ıs that al we
have
to
do
for
sonographic
assesment
of
endometrium
in
postmenopausal
women?Ultrasound Obstet Gynecol 1995;6:97-102.
119. Parson A, Goldstein S, Londono J. Abnormal uterine bleeding( videotape Sonositc.,
İnc 1999).
120. Fleischer A, Vasquez J, Batzer F. Sonohysterography and sonosalpingography with
hysteroscopic correlations; Edumed, 1998.
121. Richman TS, Viscomi GN, de Cherney A, et al. Fallopian tubal patency assessed by
ultrasound following fluid injection. Radiology, 1984; 152:507.
122.
Deichert U, Van de Sandt M, et al. Vaginal hysterokontrast sonographie zur
differential-diagnostischen abklarug eines pseudogestations-sackers.(vaginal contrast
hysterosonography for clarification of the differential diagnosis in a pseudogestational
sac.) Ultraschall Klin Prox. 1987;2:245-248.
123. Deichert U, Van de Sandt M, Lauth G, et al. Die transvaginal Hysterokontrast
sonographie. Ein neues diagnostisches Verfahren zur differenzierung intrauterines end
myometriales befunde. ( Transvaginal contrast hysterosonography. A new diagnostic
procedure for diffetantiating intrauterine and myometrial findings). Geburtshilfe
Frauenheilkd. 1988; 48:835-844.
79
124.
Deichert U, Schlief R, Van de Sandt M, et al. Transvaginal hystero
contrastsonography compared with conventional tubal diagnosis. Hum Reprod.
1989;4:418-424.
125.
Bonilla-Musoles F, Simon C, Sampaio M, Pellicer A. An assesment of
hysterosalpingosonography as a diagnostic tool for uterine cavity defects and tubal
patency. J Clin Ultrasound. 1992;20:175-181.
126. Syrop C, Sahakian V. Transvaginal sonographic detection of endometrial polips with
fluid contrast augmentation. Obstet Gynecol 1992;79:1041-1043.
127. Parson AK, Lense J. Sonohysterography for endometrial abnormalities: Preliminary
results. J Clin Ultrasound. 1993;21:93-95.
128. Goldstein SR. Use of ultrasonohysterography for triage of perimenopausal patient
with unexplained uterine bleeding. Am J Obstet Gynecol. 1994;170:565-570.
129. Ranta H, Aine R, Okasen H, Heinonen PK. Dissemination of endometrial cells during
CO2 hysteroscophy and chromotubation among infertile patient. Fertil Steril 1990;53:751
752.
130. Van Bogaert LJ. Clinicopathologic findings in endometrial polyps. Obstet Gynecol
1988;71:771-773.
131. Townsend DJ, Fields G, Mc Causland A, et al. Diagnostic and operative
hysteroscophy in the managment of persistent postmenopausal bleeding. Obstet Gynecol
1993;82:419-421.
132. Scott BS. The elusive endometrial polyp. Obstet Gynecol 1953;19:927-935.
133. Farquhar C, Ekeroma A, Furness A, Arroll B. A systematic review og transvaginal
ultrasonography, sonohysterography and hysteroscopy for investigation of abnormal
uterine bleeding in premenopausal women. Acta Obstet Gynecol Scan 2003;82:493-504.
80
134. Pantalenoi D. On Endoscopic examination of the cavity of the womb. Med Pres Circ.
1869;8:26.
135. Jansen FW, Viedevoogd CB, van Ulzen K. Complications of hysteroscopy: a
prospective, multicenter study. Obstet Gynecol 2000;96(2):266-270.
136. Loffer FD. Contraindications and complications of hysteroscopy. Obstet Gynecol Clin
North Am 1995;22(3):445-455.
137. Cooper JM, Brody RM. Intraoperative and early postoperative complications of
operative hysteroscopy. Obstet Gynecol Clin North Am 2000;27(2):347-366.
138. Stock RJ, Kanbour A. Prehysterectomy curettage. Obstet Gynecol 1975;45:537-41.
139. Twu NF, Chen SS. Five-year follow-up of patients with reccurent postmenopausal
bleeding. Chin Med J 2000;63(8):628-33.
140.Van denBosch T, Vandendael A, Wranz PA, Lombard CJ. Endopap versus Pipellesampling in diagnosis of postmenopausal bleeding. Eur J Obstet
Gynaecol Reprod Biol 1996;64:91-4.
141. Ferry J, Farnsworth A, Webster M, Wren B. The efficacy of endometrial
biopsy in detecting endometrial cancer. Aust N Z J Obstet Gynaecol 1993;33:76-8.
142. Tabor A, Watt C. H, Wald N J. Endometrial thickness as a test for endometrial cancer
in women with postmenopausal vaginal bleeding. Obstet Gynecol 2002;99:663-70.
143. Smith-Bindman R, Kerlikowske K, Feldstein VA, Subak L, Scheidler J, Segal M, et
al. Endovaginal ultrasound to exclude endometrial cancer and other endometrial
abnormalities. J Am Med Assoc 1998;280:1510-7.
144. Scottish Intercollegiate Guidelines Network. İnvestigation of Postmenopausal
bleeding- A national Clinical Guideline.2002;61:1-25.
81
145. Sheikh M, Sawhney S, Khurana A, Al-Yatama M. Alteration of sonographic texture
of the endometrium in postmenopausal bleeding. Acta Obstet Gynecol Scand.
2000;79:1006-10.
146. Granberg S, Wikland M, Karlsson B, et al: Endometrial thickness as measured by
endovaginal ultrasonography for identifying endometrial abnormality. Am J Obstet
Gynecol 1991; 164:47-52.
147. Varner ER, Sparks JM, Cameron CD, et al: Transvaginal Sonography of the
Endmetrium in Postmenapausal Women. Obstet Gynecol 1991; 78:195-9.
82
Download