Untitled

advertisement
20-26 kapak 7*_Layout 1 5/29/15 9:43 PM Page 2
FiNANS DÜNYASI
[Kapak
Söyleşi
BAĞIMSIZ YÖNETİM KURULU ÜYESİ SEVDİL YILDIRIM:
Paradigma değişikliğinin en
önemli unsuru kadın
2023 yılında 2 trilyon dolar büyüklüğünde bir ekonomi ile dünyanın ilk 10 ülkesi
arasına girmeyi hedefleyen Türkiye, elindeki büyük güç kadından yararlanamıyor.
Nüfusun yüzde 49,8’ini oluşturan kadın, ekonomik hayatta yeterince temsil
edilmiyor. Türkiye’de kadının işgücüne katılım oranı yüzde 30,8’lerde seyrederken,
bu oran gelişmiş ülkeler ve Avrupa Birliği’nde yüzde 60’ların üzerinde. Türkiye’de
kadının istihdama katılım oranı ise yüzde 27,1.
adının üst yönetim ve
karar alma
mekanizmalarında ise işi
daha zor. Oranlar çarpıcı:
Meclis’teki 550 milletvekilinin
yüzde 14’ü, bin belediye
başkanlığının yüzde 3.7’si,
rektörlerin yüzde 6’sı,
akademisyenlerin yüzde 36’sı,
CEO’ların yüzde 12’si,
girişimcilerin yüzde 7’si kadın.
2014 rakamlarına göre kamusal
alanda üst düzey kadın yönetici
oranı sadece yüzde 9,4.
Özellikle 2008 krizinden sonra
yapılan deneysel çalışmalar,
yönetim kurullarında kadın
yönetici bulunduran kurumların,
riskin erken teşhisi, yönetimi ve
verimlilik artışı gibi konularda çok
daha çarpıcı sonuçlar aldığını
ortaya koyuyor. Detaycılık ve çok
sayıda işe aynı anda
odaklanabilme yetisi kadının
artıları arasında. Fakat kadının
önünde; muhafazakâr bakış açısı,
cinsiyet temelli toplumsal yargılar,
nitelikli eğitim fırsatına
K
20 Haziran 2015 I Sayı 306
20-26 kapak 7*_Layout 1 5/29/15 9:43 PM Page 3
FiNANS DÜNYASI
Kapak]
Söyleşi
erişememe, ‘cam tavan’ gibi pek
çok sorun bariyer oluşturuyor.
Türkiye’de ‘Kadın ve liderlik’
olgusunu, kamu ve özel sektörde
30 yıla yakın iş deneyimine sahip
olan Sevdil Yıldırım ile konuştuk.
İş yaşamında çok sayıda unvanı
aynı anda taşıyan Yıldırım; TAV
Havalimanları, İş Gayrimenkul
Yatırım Ortaklığı ve Denizli
Cam’da bağımsız yönetim kurulu
üyesi olarak görev yapıyor. Sevdil
Yıldırım, aynı zamanda borsaya
kote şirketlerin mesleki örgütü
olan KOTEDER’in Danışmanı ve
Forum İstanbul Yönetim Kurulu
Üyesi.
Kadınların, karar
mekanizmalarındaki rolü ve
etkinliği nasıl artırılabilir? Bu
neden önemli?
Dünyada ‘lider ülke’ ya da
‘küresel şirket’ olmanın gerekleri
değişiyor. Teknolojik gelişmeler
ve küreselleşme şirketleri öyle bir
noktaya getirdi ki, artık yerel
piyasalarındaki rekabetçi
konumlarını koruyabilmeleri için
çok sayıda parametreyi dikkate
almaları gerekiyor. Şirket
yönetimlerine çok farklı
nitelikteki ve çeşitlilikteki
yetkinliklerin katılması artık
zorunlu. Kamu ya da şirket
yönetimlerinin; değişen ve gelişen
küresel sistemde, farklı
yetkinliklerde, farklı bakış
açılarına sahip, farklı iş
modellerini geliştirebilecek
yöneticileri sürece daha aktif
katmaları artık olmazsa olmaz bir
durum. Yeni normal...
Peki, biz daha iyiye gitmek
adına neyi farklı yapabiliriz?
Tümüyle ekonomik rasyonalite
açısından yaklaştığımızda;
toplumun ve şirketlerin karar
mekanizmalarına kadın liderleri
dahil ederek, kurumlarımızın
kalıcı başarılara imza atmasını
temin edecek paradigma
değişikliklerini tetikleyebiliriz.
Kadının sosyal veya ekonomik
hayatta şirketlerde veya kamu
otoritelerinde daha fazla karar
alıcı konuma gelmesi, sadece
toplumsal eşitlik ve eşit fırsat
sunma perspektifinden şart değil.
Buna ek olarak; toplumların daha
müreffeh düzeye gelmesi ve
şirketlerin sürdürülebilir
büyümeyi yakalayabilmesi için
daha ziyade bir gereklilik.
Kadının karar alıcı
mekanizmada daha aktif yer
alması nasıl bir değer yaratıyor?
Her kriz, her risk öğretici oluyor.
Dışsal şoklar yaşandığı zaman
toplumlar ya da araştırmacı
kuruluşlar, ‘Hangi farklılıkları,
modelleri geliştiren, uygulayan
şirketler; nasıl sonuçlar elde
ettiler?’ diye değerlendiriyorlar.
2008 küresel krizinden sonra bir
takım deneysel çalışmalar yapıldı.
Üst yönetimlerinde kadın
yöneticilerin yer aldığı şirketlerin;
riskin yönetimi, erken teşhisi,
verimlilik artışı gibi hususlarda
çok daha etkin olabildiği deneysel
çalışmalarda tespit edilen bulgular
arasında.
Uluslararası ya da lider iş
okulları tarafından da desteklenen
görüşe göre, kadınlar çoklu
parametre ile çalışabiliyorlar.
Bunu sadece genetik özelliklere de
bağlamamak lazım. Ama sosyal
gelişimin de paralelinde kadın
ailedeki sorumluluklarıyla birlikte,
karşılaştığı önyargı ve dirençlere
rağmen iş hayatındaki
sorumluluklarını da yönetebiliyor.
Aynı anda çok sayıda işe
odaklanabiliyor. Yine sosyal
dinamiklerin de etkisiyle, çok
daha mikro alanda iyileştirme,
detaya daha fazla odaklanabilme
gibi bir takım yetkinlikleri var.
Amaç, cinsiyetler arasında bir
ayrım değil. Nasıl farklı mesleki
birikim, deneyim ve etnik
yapıların yönetime katılması
olumluysa, yine kadın ve
erkeklerin farklı yönetsel zekâ ve
birikimlerini karar alıcı
mekanizmalara yansıtılabilmesi
ciddi bir zenginlik getiriyor.
Ayrıca, kadının hanehalkı
arasında, tüketici ve yatırımcı
hüviyeti ile de önemli bir rolü var.
Biliyoruz ki, dünyanın mevcut
konjonktüründe ekonomik
modeller daha çok tüketim odaklı.
Sözgelimi beyaz eşya sektörü,
mobilya, gıda, hızlı tüketim gibi
bazı sektörlerde ana tüketici ve
karar alıcı kadın. Kadın
yöneticilerin söz sahibi olabildiği,
kritik karar alma süreçlerine dahil
edildikleri şirketler, müşterilerini
daha iyi algılayabilme,
ihtiyaçlarına daha doğru cevap
verebilme imkanına da kavuşmuş
oluyorlar. Bu da tabii ki iş zekasını,
ciroyu, karlılığı olumlu yönde
etkiliyor. Keza, kadınlar ev
ekonomisinde olduğu gibi,
"kaynak/maliyet optimizasyonu",
"parasal idare", "mikro yönetim,
yeniden yapılanma" konularında
da yetkinlikler gösteriyorlar.
Mesleki liyakat ve verimlilik
odaklı finans sektörünün yanı sıra,
şirketlerin finans üst
yönetimlerinde ve lojistik
Sayı 306 I 2015 Haziran 21
20-26 kapak 7*_Layout 1 5/29/15 9:43 PM Page 4
FiNANS DÜNYASI
[Kapak
Söyleşi
faaliyetlerinde de önümüzdeki
dönemde giderek daha fazla kadın
yönetici görüyor olacağız.
Yine bir takım deneysel
çalışmaların desteklediği gibi,
Türkiye’de de yabancı ülkelerde de
kız öğrencilerin akademik
başarıları oldukça yüksek. Fakat
iş hayatına katılımda, yönetim
kadrolarına yükseliş dönemecinde
çok çalışkan, azimli kız öğrenciler,
kadın yöneticiler bir şekilde yok
oluyor.
Akademik başarı neden iş
haya tına yansımıyor?
Kadın, istihdama katılsa bile;
daha fazla yetki kullanabilen ve
iddia içeren noktalarda oransal
olarak devamını göremiyoruz.
Geniş halk kitlelerini
düşündüğümüzde; eğitime
erişimde olduğu gibi, kadınların
istihdama katılım koşullarının da
erkeklere sunulan imkanlar
karşısında avantajlı olmadığı artık
bilinen bir gerçek. Fırsat
eşitliğinin sağlanması noktasında
bölgesel ya da sektörel farklılıklar
da var. Asıl büyük yok oluş, kadın
çalışanların yönetim kademesine
gelmesi noktasında oluyor. Bu
noktada birden fazla faktör var:
Şirketlerin kadınların
yetkinliklerinden istifade
etmelerine rağmen, üst yönetim
kadrolarında yeterince fırsat
tanımamaları birden fazla
faktörden kaynaklanıyor. Bir
tanesi; şirket sahipleri ve
yöneticilerin ağırlıkla erkek
olması... Bu durumda, kültürel
önyargılarla ve erkek egemen
toplumun şekillendirdiği
stereotiplerden de etkilenerek
yönetim kadrolarını
22 Haziran 2015 I Sayı 306
oluşturuyorlar. Dolayısıyla kadın
yönetici adayının, erkek yönetici
adayına göre filtreden geçme
noktasında bir sıkıntı oluyor.
Çünkü ne olursa olsun, belirli
stereotiplere göre değerlendirme
yapılıyor. Bunun çok yoruma açık
olmadığını vurgulamak açısından
Colombia Üniversitesi ve New
York Üniversitesi profesörlerinin
Harvard Business School’da
okutulan gerçek bir vakaa
çalışması üzerinden yaptıkları bir
deneyin ilgi çekici sonucundan
bahsetmek istiyorum. Özetle;
kadın yöneticilerin başarısı ile
kadın yöneticilerin
sevilebilirliğini, erkek yöneticiler
ve erkek yöneticilerin
sevilebilirliğini karşılaştırmışlar.
Gerçek hayattaki bir işkadınının
hikâyesinden yola çıkarak bir
metin hazırlanmış. Bu metin
birbirine eşit özellikteki 2 ayrı
gru ba, isim belirtmeden ‘kadın’ ve
‘erkek’ diye ifadelendirilerek
sunulmuş. Gerçek hayattaki iş
kadınının hikayesini, ‘erkek’ olarak
okuyan grubun verdiği tepkiler,
“çok sempatik ve çekici” olduğu
yönünde. Aynı metini “kadın” diye
okuyan grup ise aynı iş insanını
“çok agresif; birlikte çalışmak, işe
almak ya da yanında çalışmak
istenmeyecek” olarak nitelemiş.
Görüyoruz ki; ne yazık ki bu
sadece Türkiye’ye veya belirli bir
sosyal kesime ait olan bir durum
değil. Türkiye, Orta Doğu gibi
daha muhafazakâr, geleneksel
toplumların olduğu coğrafyalarda
böyle bir çalışma yapılsaydı,
eminim sonuçları çok daha
dramatik olurdu.
Sanayi kesimine ya da aile tipi
daha az kurumsallaşmış yapılarda,
aynı liderlik özelliğini bir erkek
gösterdiğinde takdir edilirken,
aynı davranışı kadın
sergilediğinde tam tersi antipati
ile bile karşılaşabiliyor. Kadın
yönetici olarak asimetrik bir
durumla karşı karşıyasınız ve
yükselme durumunuz olumsuz
etkileniyor.
Ne yazık bu ayrımcılık sadece
erkeklere özgü değil... Facebook
COO Sherly Sandberg’in de açık
yüreklilikle ifade ettiği gibi
“Kadınlar cinsiyetçiliğin sadece
kurbanları olmakla kalmaz, failleri
haline de gelirler”. Kadınlar, kadın
yöneticiye, erkek yönetici kadar
değer vermeyebiliyor. Sizinle eş
seviyedeki kadın meslektaşlarınız
sizin emeğinizi, gayretinizi daha
içten takdir edeceği yerde;
patronu karşısında sizin geri plana
itilmenize seyirci kalıp, ortakçısı
da olabiliyor… Dolayısıyla mesele
erkek ya da kadın değil; bu
zihniyetin, kafa yapısının
değişmesi gerekiyor.
Yeni nesillerin yeni yaklaşımlara
ihtiyacı var dedik. Bugün, iyi bir
okulda okuyan, iddialı bir genç kız
öğrenciye gelecekte ne olmak
istediğini sorduğumuzda ‘CEO
olmak istiyorum’ diyebiliyor.
Geçmişte hangimiz kadın
yönetici, CEO olmayı hayal
edebilirdik. Kültürel
şartlanmalardan veya iş hayatının
gereklerinden ötürü kadının
yukarı çıkma potansiyeli o kadar
çetrefilli ki. CEO olmayı hayal
etmek geçmişte bizler için çok
ötede bir noktadaydı. Kaldı ki
bunu telafuz bile etmiş olsak, çoğu
yerde “çok fazla agresif” etiketi ile
saf dışı bile edilme ihtimalimiz
kuvvetle muhtemeldi...
20-26 kapak 7*_Layout 1 5/29/15 9:43 PM Page 5
FiNANS DÜNYASI
Kapak]
Söyleşi
Sermeye Piyasası Kurulu’nun
halka açık şirketlerin
yönetimlerinde kadın
bulundurmaları yönünde tavsiye
niteliğinde bir düzenlemesi var.
Bu düzenleme nasıl bir etki
yaratacaktır?
Kadınların şirket
yönetimlerinde daha fazla yer
almasında halka açık şirketlerin
dinamo görevleri var. Halka açık
şirketler, uluslararası iyi şirket
yönetimine, sadece felsefi ve
sosyal değerler olarak değil,
tümüyle iktisadi sebeplerden
dolayı daha fazla uyum gösterme
gayreti içerisindeler. Bu gayretin
ötesinde SPK gibi, düzenleyici,
denetleyici otoritelerin gündeme
getirdiği düzenlemeler var. Mesela
kurumsal yönetişim ilkeleri
bunlardan biri.
Özellikle Türkiye gibi değişimin
nispeten yukarıdan tetiklendiği
ülkelerde SPK gibi kurumların,
kamusal otoritelerin getirdiği
düzenlemeler, mevzuat çok çok
kritik önem taşıyor. Sadece
denetim veya sistemin sağlıklı
çalışması açısından değil, aynı
zamanda değişim yönetimine de
imkan sağladığı için. Getirilen
standartlar kurumsal yönetişimde
olduğu gibi, şirketlerin kendi
bekaları, sürdürülebilir büyümeyi
yakalayabilmeleri için izlemeleri
gereken iyi yönetişim
uygulamaları. Kurumsal yönetişim
ilkelerinin çıkış noktası da kadın
yöneticilere daha fazla fırsat
verilmesiyle ilgili argümanımızla
çakışıyor.
Kurumsal yönetişim ilkeleri;
farklı menfaat sahiplerinin farklı
nitelikteki bakış açılarını, iş
hayatına yönelik veya sosyal
yetkinlikleri, farklı kesimlerin
şirketlere yönelik taleplerini,
yaratabilecekleri katma değeri
“yönetime” taşıyabilmeyi arzu
eder. Aslında şirketlerin
“toplumsal değer” yarattıkları;
sadece sahipleri ve hissedarları
için değil, çalışanları, müşterileri,
kreditörleri, çevre ve ülke
ekonomisi gibi geniş bir tabana
hitap ettikleri farkındalığından
yola çıkar.
Kurumsal yönetişim
standartlarında SPK, benzer bir
bakış açısıyla kadın yöneticilerin
de yönetim kurulunda yer alması
yönünde önemli bir adım attı.
2014 başında ‘Yönetim
kurullarının asgari yüzde 25’inin
kadın yöneticilerden oluşması’nı
tavsiye niteliğinde sundu.
Zorunluluk değil, belirttiğim gibi
tavsiye niteliğinde.
SPK tavsiye niteliğinde bir
düzenleme sunarken, pek çok
ülkede yönetim kurullarında
kadın yöneticilerin yer alması
için getirilen kotalar söz konusu.
Gelişmiş ülkelerle
karşılaştırdığınızda nasıl bir
tablo ortaya çıkıyor?
Avrupa Birliği ve Amerika
Birleşik Devletleri’ne baktığımızda
kurumsal yönetişim ilkeleri gereği
en büyük eksiklik, kadın
yöneticilerin eksikliğidir. Genel
gidişat yüzde 30-35 bandına
doğru. Bazı ülkelerde kadın
yöneticilerin karar süreçlerinde
yüzde 50 yer almasına, daha fazla
etkin kılınmasına dair mevzuat
öngörüldü. Çoğu Avrupa Birliği
ülkesinde; Fransa’da, Almanya’da,
Norveç’te İtalya’da kotalara uyma
zorunluluğu var. SPK’nın yönetim
kurullarında “Yüzde 25 asgari
Sayı 306 I 2015 Haziran 23
20-26 kapak 7*_Layout 1 5/29/15 9:43 PM Page 6
FiNANS DÜNYASI
[Kapak
Söyleşi
kadın üye’ bulundurulması
şeklindeki tavsiyesi şirketlerimize
fikir vermesi açısından çok
kıymetli. Ancak çok da iyi
biliyoruz ki, şirketler kendi
lehlerine, gelişimlerine hizmet
etme doğrultusunda olsa bile eğer
zorunlu değillerse,
alışkanlıklarının dışına çok fazla
taşmıyorlar. Eski bir SPK’lı olarak
geçmişte bunu çok tecrübe ettik.
Yüzde 25 kotasına uysun, uymasın
kadın yönetim kurulu üyesi
bulunduran şirketler bu
zenginlikten istifade ettiklerini
belirtiyorlar. Mesleki hayatını
tümüyle liyakat esaslı geçirmiş bir
profesyonel olarak, yakın zamana
kadar ben de kotanın şart
koşulmasındansa, şirketlerin
yasak savma yaklaşımlarına zemin
oluşturmamak ve kadın
profesyonellerin mesleki
haysiyetini korumak adına doğal
sürecine bırakılmasına daha sıcak
bakıyordum. Ancak, kabul etmek
lazım ki, Türkiye gibi geleneksel
eğilimleri ağır basan ülkelerde
zamanı yakalamaya çalışırken
kültürel devrimler beklemek aşırı
iyimserlik... Kaldı ki; zorunlu
tutulana kadar değişime karşı bir
direnç gelir. Şirket patronları belki
de 5-10 yıl sonra baktığımızda
“Aslında ne kadar gereksiz bir
direnç gösterilmiş” diyebilecekler.
Şu ana kadar halka açık
şirketlerin durumundan
bahsettik. Peki, halka açık
olmayan şirketler kurumsal
yönetişim anlamında nasıl bir
görüntü sergiliyorlar?
Halka açık olmayan şirketler;
uluslararası küresel ekonomide ya
da yerel piyasalarında daha
24 Haziran 2015 I Sayı 306
rekabetçi olabilmek için halka
açık olan şirketlerin pratiklerini
kendilerine örnek alıyorlar.
Sözgelimi, halka açık olmayan bir
şirket, iyi şirket yönetimi adına
bağımsız yönetim kurulu üyesi
bulundurmalıyım noktasına
gelebiliyor. Bunu kısa vadede
halka arz düşündüğü ya da SPK
düzenl emeleri istediği için
yapmıyor. Halka açık olmasalar
bile şirketinin daha başarılı
olması, sürdürülebilir büyümeyi
yakalayabilmesi için yapıyor.
Benzer şekilde, cinsiyet
farklılıklarının olduğu yönetim
kurullarına daha fazla şans
vermeye çalışıyorlar. Sözgelimi,
kadınların hakim olduğu bir aile
şirketi erkek bağımsız yönetim
kurulu üyesini aldığı gibi;
erkeklerin hakim olduğu bir aile
şirketi, kadının da olduğu bir
yönetim kurulunu oluşturmaya
ayrı bir önem atfedebiliyor.
Mesleki hayatımda kadın
olmaktan ötürü pozitif
ayrımcılıkla hiç karşılaşmadım,
böyle bir duruşum da olmadı.
Tersine geçmişte özellikle Türk
sanayi şirketlerinde kadın
yöneticilere belli streotiplerle
yaklaşıldığını tecrübe etmiş bir
profesyonelim. Şimdi kadın
yöneticilerin şirketlere
katabilecekleri değerlerin halka
açık olmayan aile şirketlerince de
artık yavaş yavaş da olsa
görülüyor olması memnuniyet
verici. Gelişmeye, değişime açık
olduklarını gösteriyor.
Görüyoruz ki; SPK’nın halka
açık şirketler için başlattığı
süreçler, sadece bu kesimle sınırlı
kalmayıp, dalga dalga sanayi
sektöründeki, finans sektöründe
halka kapalı şirketlere de yansıyor
ve değişimi besliyor olacak.
Yönetim kurullarında yüzde 25
kadın yönetici tavsiye eden
SPK’nın yönetimde kadın
olmaması eleştirilen bir konu.
Sizin bu yöndeki
değerlendirmeniz nedir?
Dikkat ederseniz söyleşimiz
boyunca şirketler ve kamu
otoriteleri olarak özellikle
belirttim. Madem ki, kadınların
yönetime katılması iyi iş yapma
zekasını, ideal yönetimi
destekliyor; o zaman neden bu
değişimden sadece özel sektör
şirketleri, halka açık şirketler
yararlansın? Aslında bu iyi
yönetişim metodolojisinin
kamusal kurumlar, siyasi
kurumlarca da benimsenmesinin
zamanı geldi geçiyor. Özellikle de
2023 hedefleri doğrultusunda
Türkiye’nin ileri medeniyet
seviyesinde lider ülkeler arasında
yeralmasını en üst seviyede arzu
ediyorsak...
20-26 kapak 7*_Layout 1 5/29/15 9:43 PM Page 7
FiNANS DÜNYASI
Kapak]
Söyleşi
Tabii ki herhangi bir yapısal
değişimin; geniş katmanlarca,
sektörel kesimlerde
benimsenmesinin sağlamak için
en güzel yollarından biri de,
kendimizin de buna en üst
düzeyde örnek oluşturmasıdır. Bu
anlamda bazı partilerin ya da
siyasi oluşumların, derneklerin eş
başkanlık sistemi var. Bunun
temsiliyet, iş yapma ve iş zekası
açısından çok değerli olduğunu
düşünüyorum. Kamu
otoritelerinin yönetim
kurullarında, üst düzey yönetim
kadrolarında daha fazla kadın
yöneticiye fırsat tanıması çok
daha fazla inandırıcılık
sağlayacaktır, iyi örnek teşkil
edecektir.
30 yıllık kariyerinizdeki
gözlemlerinize göre kadınlar,
kadın yöneticiler ne gibi
sorunlarla mücadele etmek
zorunda kalıyorlar?
Finans sektörü oldukça
rekabetçi bir sektör ve ayrıca da
çok regüle... Uluslararası
standartlara uyum gereği kamusal
otoritenin getirdiği kurallarla iş
yapma biçimleri var. Daha fazla
verim, iş, liyakat odaklı bir sektör.
Fakat finans sektöründe de erkek
yöneticilerin hakim olmasından
dolayı erkek-erkeğe sosyalleşme
imkanı, kadın ve erkeğin
sosyalleşmesine göre daha geniş.
Finans sektöründe de sıkıntılar
yaşanabiliyor ama kadın
yöneticilerin biraz daha fırsat
bulabildiği bir sektör.
Sanayi sektöründe ise kurumsal
yapı daha az; regüle değil. Patron
ya da kendini patron konumuna
getiren yöneticilerin keyfiyeti
daha fazla, hesap verilebilirlik
düşük. Geleneksel yargılar,
toplumun muhafazakar
olmasından etkilenecek şekilde
kadın yöneticilere daha az imkan
tanıma, ve benzeri ekonomik
rasyonaliteden uzak süreçler daha
fazla hakim oluyor. Kişilerden ari
olarak toplumsal ve sektörel
dinamikler nedeniyle kadın
yöneticiler yükselemiyor. Tabii
istisnalar mevcut. Ailesel
bağlantılarınız varsa belki
yönetime biraz daha fazla
katılabilme şansınız var. Bu tür
şirketlerde bile kız çocuklar
genelde evde bekletiliyor. Erkek
çocuğa ileri düzeyde okuma veya
şirket yönetiminde yer alma,
şirketin bir sonraki yönetici olma
şansı veriliyor. Ama asıl vahim
tablo; herhangi bir aile ya da çevre
bağlantısı olmadan tümüyle
mesleki donanımıyla var olan
kadın profesyoneller tarafında
yaşanıyor. Bu noktada sanayi
kesiminde kadınların, pazarlama,
insan kaynakları, kurumsal
iletişim gibi daha kadınlara yakın
gösterilen alanlar haricinde
yükselemediklerini görüyoruz. Bu
alanlar dışında verilen fırsatlar
sınırlı. Şirketler, kadının anaç
kimliğini insan kaynakları
tarafında değerlendiriyor. Kadının
biraz daha prezantabl olması, karşı
tarafı anlama yönünde gayret
göstermesi, gibi sebeplerle pazarı
daha iyi okumak adına pazarlama
tarafında kadına daha fazla şans
verebiliyor. Ya da PR süreçlerini
yöneten kurumsal iletişimde de
kadın yöneticilere fırsat
tanındığını görüyoruz. Ama Türk
sanayi şirketlerine, holdinglerine
baktığımızda CEO, CFO, grup
başkanı seviyesinde kadın
yöneticinin yaratacağı değerden
istifade eden şirket sayısı çok az.
Uluslararası sermayenin de hakim
ortaklar arasında yeraldığı
şirketler dışında, profesyonel
kadın CEO, yönetim kurulu
başkanı ya da CFO’ya şans
tanınması çok istisnai; ne yazık ki
çok fazla örneğini görmüyoruz.
Kadının üst düzey yönetime
geçmesinde ‘cam tavan’ adını
verdiğimiz şeffaf bir engel var.
Küresel ekonominin büyüme
dalgasını bir üst jenerasyona
taşıyabilmesi için bu cam tavanı
yıkması gerekiyor. Yoksa şu anki
kapitalist sistemin geldiği nokta
belli. Belirli aralıklarla kendi
krizini aşmaya çalışıyor. Ama artık
hem krizler sıklaştı, hem de
küresel ekonomi artık çok daha
fazla entegre. Yaşanan krizlerin
sistemik risk oluşturup, bütün
Sayı 306 I 2015 Haziran 25
20-26 kapak 7*_Layout 1 5/29/15 9:43 PM Page 8
FiNANS DÜNYASI
[Kapak
Söyleşi
dünyayı tehlike altına alma riski
de çok daha fazla. Dolayısıyla
sistemdeki yapısal değişikliklerin
önemi çok daha kritik seviyede.
Yapısal değişikliklerin en önemli
unsuru da, bugüne kadar yeterince
söz söyleme, temsil edilebilme
imkânı olmayan kadın yöneticileri
sürece daha fazla katabilmek.
Tüketici tarafında kadınlar en az
yüzde 50’yi temsil ettikleri için
şirketler kendilerini rekabetçi ve
başarılı kılmak adına kadın
yöneticileri belirli konuma
getirerek belirli bir avantaj elde
edebilirler.
Siz aynı zamanda Forum İstanbul
Yönetim Kurulu Üyesi olarak
görev yapıyorsunuz. Forum
İstanbul olarak W20’ye nasıl bir
değer atfettiniz? Bu doğrultuda
G20 çerçevesinde ne tür
kazanımlar elde edilebilir?
Türkiye’nin G20 Başkanlığını
devralmadan önceki hazırlık
sürecinde, 2014 yılı başlarında
Forum İstanbul olarak Hazine
Mü steşarlığı yetkilileri ile
yaptığımız görüşmelerde, bize
‘Yeni bir açılım ne olabilir?’ diye
sorulduğunda W20’yi önerdik.
Dünya ekonomisinin yüzde 90’ını,
dünya nüfusunun üçte ikisini
temsil eden G20’de kadının
iktisadi boyutuyla daha fazla ele
alınabileceği bir platform önerdik.
Forum İstanbul olarak
Başkanımız Yavuz Canevi’nin de
liderliğinde geçmişte 2023
hedefini, vizyonunu koymuş
olmanın özellikli konumu nu
hissetmiştik. Geçen sene W20’nin
de bir nevi fikir öncülüğünü
yapmış olmamız, bizim için ayrı
bir gurur kaynağı oldu. W20’nin,
26 Haziran 2015 I Sayı 306
geçen seneki başkan olan
Avusturalya da dahil diğer G20
ülkeleri tarafından da çok olumlu
karşılandığını duyuyoruz. Türkiye
2015 yılında en azından bu yönde
tohumu atarak W20 oluşumunu
resmen başlatmış oluyor. 2015
Aralık sonrası dönem başkanlığı
Çin’e geçiyor. Çin hükümeti
kadına fı rsat veren yönetim
anlayışına sahip. Dolayısıyla
W20’ye önemle eğileceğini
düşünüyoruz.
G20, her ne kadar küresel
ekonomik krizler nedeniyle
oluşturulsa da Birleşmiş Milletler
’in çözüm sunamadığı, yetersiz
kaldığı, çabuk reaksiyon
gösteremediği çoğu küresel
konuya çok daha hızlı çözüm
üretebilen bir platform haline
geldi. Yaşanan krizlerin etkisiyle,
yeni küresel sistemlerin
kurulduğu bir dönemden
geçiyoruz. G20, bu dönemin
amiral gemisi konumunda. G20
toplantılarında alınan kararlar
tavsiye niteliği olmaktan öteye
taşınarak, uluslararası düzeyde
yaptırım gücü yaratabiliyor.
W20’yi kurup, uluslararası kadın
sorunlarına belki iktisadi bir
platformdan da olsa dikkat
çektiğimiz, çeşitli çalışma
gruplarını başlattığımız zaman
sadece 20 ülkede değil, dünya
genelinde de uygulama imkanı
kazandırmış oluyoruz.
W20, G20’nin yaptırım
gücünden de olumlu yönde
etkilenebilecek. Şu anda oluşum
aşamasındaki bir yapıdan
bahsediyoruz. KAGİDER Başkanı
Gülden Türktan bu oluşumun
Türkiye’deki liderliğini üstleniyor.
KAGİDER’in başkanlığında W20
Türkiye komitesi oluşturuluyor.
Kapsayıcılık perspektifine paralel
olarak çok farklı kesimden kadın
örgütünün temsil edilmesi arzu
ediliyor.
W20’nin Kasım 2015’te
Antalya’da ilk toplantısı yapılacak.
Ulu Önderimiz Atatürk tarafından
kadınlara seçme ve seçilme hakkı
verilmesiyle, kadın hareketinde
Türkiye’de çok önemli bir adım
atılmıştı. Şimdi ülkemiz ikinci
önemli bir adımı da küresel
dinamikler adına atıyor olacak.
W20, önümüzdeki yıllarda “doğru
bir yapı, doğru bir temsil tabanı”
elde ederse, Türkiye, kadının ve
toplumların ileri bir medeniyet ve
toplumsal düzeni geliştirmesine
vesile olacaktır.
Download