Tarihin en uzun ve en kanlı yüzyılının sonundayız

advertisement
On5yirmi5.com
Tarihin en uzun ve en kanlı yüzyılının sonundayız
Akif Emre Yeni Şafak'taki bugünkü yazısında "İnsanlığın en uzun ve kanlı yüzyılının
sonundayız. Tüm hikaye, yeni yüzyılın kanlı faturasının Müslümanlara ödettirilmek
istenmesinden ibarettir." diyor.
Yayın Tarihi : 14 Ocak 2014 Salı (oluşturma : 10/10/2017)
İşte Akif Emre'nin o yazısı...
İnsanlık tarihinin en uzun ve kanlı yüzyılının sonundayız. Batılıların pek sevdiği sonlu tarih
anlayışından farklı bir sonlandırma bu. Bir tür tarihle insanlığı yüzleşmeye çağıran bir yüzyıl sonu
ilanı...
İnsanlık tarihinde herhalde sömürü hırsıyla bu kadar kanlı, tahripkar, peş peşe dünya savaşlarının
yaşandığı bir zaman dilimi olmamıştı. 1914 yılı, Birinci Dünya Savaşı'nın patlak vermesiyle insanlık
adına sergilenen vahşetin sahnede görünmeye başladığı dönüm noktası olacaktır.
1914 ile 1918 arası yaşanan Birinci Dünya Savaşı'nın üzerinden çok zaman geçmeden İkinci Dünya
Savaşı patlak verecektir. 1939-1945 arası kapışma kadar tarih boyunca bu denli ağır bedel ödenen
bir dönem olmadı herhalde. Sadece İkinci Dünya Savaşı'nda ölenlerin sayısı 50 milyon civarında... 72
milyon olduğunu söyleyen kaynaklar da var. Birinci Dünya Savaşı'nda ölenlerin sayısına dair verilen
rakamlar ise 20 milyondan başlıyor.
1914'te başlayan son uzun ve kanlı yüzyılın bir de soğuk savaşı oldu. Daha uzun süreye yayılan bu
süreç, soğuk da olsa savaş dönemi. İki dünya savaşından görece ders alan dünyanın, daha doğrusu
Batı'nın görece barış içinde geçirdiği, Sovyet bloku ve Batı'nın rekabetiyle tanımlanan soğuk savaş
dönemi... Bu 'barış dönemi'nde de kayıp sayısı en az 20 milyon... İçine üç dünya savaşını
sığdırabilmiş, 120 milyondan fazla insanın canına mal olmuş bir savaşlar çağından bahsediyoruz.
Oysa bize anlatılan Batı eliyle insanlığın en ileri hayat standardına kavuştuğu, evrensel ilkelerin
hayata geçirildiği, ilerlemenin altın çağını yaşadığı bir yüzyılın maliyetini sorgulamak karamsar,
hatta kötücül niyetlilerin işi olabilirdi!
Bunca katliam ve yıkımın üstüne bu çağ insanlığın en parlak yükseliş dönemi olarak takdim edilse de
adına 'dünya savaşı' denilen 'yıkımlar çağı' aslında bir medeniyet içi savaştır. Medeniyet içi savaşlar
çok daha acımasız, kanlı ve yıkıcı olabiliyor. Ve kolay kolay unutulmuyor. Kriz anlarında yeniden
nüksetme riski çok yüksek.
Son iki yüz – iki yüz elli yılda gerçekleşmiş büyük kitlesel savaşlara baktığımızda bunların ya Batı içi
çatışmaların eseri olduğu yahut Batı'nın neden olduğu büyük savaşlar olduğu görülür. Ama şu kesin;
büyük katliamlara neden olan kapışmaların çoğunluğu, Batı'nın kendi içinde yaptığı savaşlardır.
Soğuk savaş da Batı'nın Batı ile savaşı idi. Sosyalist sistem de sonuçta Batı medeniyet
paradigmasının bir ürünüydü. Tarihin sonunu ilan ederek sosyalizmin ve diğer alternatiflerin
yenildiğini ilan edenler aslında kapitalizmin de dahil olduğu paradigmanın iflasını ifşa etmiş
oluyordu.
Son yüzyılın savaşının istisnai ve belirleyici yanı Osmanlı'nın siyasi olarak tasfiye edilmesidir.
Osmanlı'nın tasfiyesinin bir imparatorluğun tasfiyesinden öte anlamları vardı. Mağrur Batı
medeniyeti kendisinin tekliğini ve biricikliğini ilan ederken, İslam medeniyetinin de artık tarihe
gömüldüğünü varsayıyordu. Bu kibrin bedeli yüz milyonu aşkın insanın hayatına mal olmakla
kalmadı; tabiatın tahribiyle çevre sorunları ayyuka çıkarken adil bir paylaşımdan yoksun 'üstün
Kuzey ırkının' tüketim çılgınlığının ve refahının bedelinin Batı dışı insanlığın kalan büyük kısmına
ödetilmesiyle sonuçlandı.
Ne var ki, komaya sokulanın İslam medeniyeti değil Müslümanların olduğu, bu medeniyetin hala
hayat vermeye devam ettiği, dahası insanlığın bu medeniyete ihtiyacı olduğu, itiraf edilmese de,
ortaya çıkacaktı. Artık medeniyetler arası anlayıştan bahsedilir olmuşsa bu, Batı dışı medeniyetlerin,
özellikle de İslam medeniyetinin canlı olduğunun itirafıdır.
Bugünden bakıldığında özellikle medya imparatorluklarının eliyle küresel kapitalizmin iğvasına
kapılmaya hazır hale getirilen büyük insanlık resmi içinde; şiddet eğilimli, kendinden olmayanları
katletmeye hazır tehdit olarak Müslümanların gösterildiğini, Müslümanlara bu imajın yapıştırıldığını
kanıksar gibiyiz.
Hem de son iki yüz yıllık insanlık tarihinin kanlı faturasına rağmen... Hem de büyük ölçüde Batı
kaynaklı ideolojilerin ve bunların baştan çıkardığı kitlelerin, liderlerin, siyasal sistemlerin benzer
katliamlarla kirlendiği soğuk savaş döneminden sonra...
Osmanlı'nın tasfiyesi yeni sömürge çağının önünü açtığı gibi, güncel olarak da medeniyet içi
çatışmanın İslam alemine ihraç edilmesinin zeminini hazırladı. Müslümanların tarihsel belleklerinde
olmayan düşmanlık ve öfke tohumları, oluşturulan kaotik ortamda filizlendirilmeye çalışıyor. On
milyonlarca cana mal olan kitlesel katliamların sorumlusu bir medeniyet ve düzen anlayışı, yeni
Müslüman imajını icat ederek ve ona karşı kendini kurtarıcı gibi sunarak kitleleri efsunlayabiliyor.
Yazının devamını okumak için tıklayınız!
Bu dökümanı orjinal adreste göster
Tarihin en uzun ve en kanlı yüzyılının sonundayız
Download