İTÜDER`den Soma Faciası konusunda kamuoyu

advertisement
İTÜDER’den Soma Faciası konusunda kamuoyu duyurusu:
En temel işçi sağlığı, iş güvenliği ve madencilik ilkeleri bir kez
daha hiçe sayılarak çeşitli çıkarlar doğrultusunda davranılması sonucu
13 Mayıs 2014 tarihinde Soma'da büyük bir katliam gerçekleşti.
Dünyanın 16. büyük ekonomisi olmakla övünen Türkiye’nin, iş kazaları
ve işçi ölümlerinde Avrupa’da birinci, dünyada ise 3. sırada geldiği
bilinirken, kazadan sonra Başbakan tarafından yapılan açıklamadaki 19.
yüzyıl İngiltere’sinden ve 20. yüzyıl başı Fransa’sından kaza
örnekleri kullanılarak yüksek can kayıplı kazaların madenciliğin
yapısında olduğunun savlanması kabul edilemez.
İTÜDER olarak, mensubu bulunduğumuz İstanbul Teknik Üniversitesi’nin
ilgili uzmanlık alanlarından alacağımız destekle bu felaketin
sorumlularının ortaya çıkartılmasının takipçisi olacağımızı
bildiriyor, bu doğrultuda üyelerimizden Doç. Dr. G. Emre Gürcanlı’nın
aşağıda yer alan ilk değerlendirmesini kamuoyuyla paylaşıyoruz:
“Söz konusu katliam, 6331 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Yasasını
çıkarmanın bir anlama gelmediğini göstermiştir. Temel bazı başlıkların
altı mutlaka çizilmeli, katliamın anatomisi yapılmalıdır, içimiz acısa
da:
Öncelikle maden işinde grup çalışması önemlidir. Birlikte çalışan
işçiler, diğer sektörlerde olduğu gibi madencilikte de birlikte
çalıştıkça kolektif hareket yeteneği kazanırlar ve bu da işe
alışmanın, işyeri eğitiminin bir parçasıdır. Ancak kuralsız sermaye
birikim rejimi, işten çıkarmaları kolaylaştırmış, görev sürelerini
geçicileştirmiş ve bu durum ortaklaşa hareket kabiliyetinin aşınmasına
ve süreç içerisinde biriken deneyimin yok olmasına neden olmuştur.
Zira işin örgütlenmesi son derece önemlidir veya tersinden söylersek
işin dağıtılması, merkezi olarak planlanması gereken işçi sağlığı ve
iş güvenliği yönetimi ilkelerine tamamen aykırıdır. Pek çok iş kolunda
üretim belli bir bütünsellik içinde kurgulanmalıdır ve taşeron sistemi
bu bütünselliği böler ve parçalar. Rödövans sistemi ve taşeronlaşma,
çalışma disiplinini dağıtmaktadır. Maden ocaklarında gerçekleşen
kazalarda maden ocaklarının "mütemmim cüzü" olan, bulunmaması
durumunda gerçekten de işçi sağlığı ve iş güvenliği açısından ciddi ve
tehlikeli sonuçlar doğuracak unsurlar ise şunlardır:
"a-) Her yeraltı maden ocağını yer üstüne bağlayan, havalandırma ve
kaçamak amacı ile kullanılmaya elverişli en az iki ayrı yol olmalıdır.
b-) Her yeraltı maden ocağında uygun bir havalandırma sistemi
olmalıdır. Ocağın genel havalandırmasının cebri olarak aspiratörle
yapılması zorunludur. Ayrıca (kömür ocaklarında) üretim panosunda
havalandırmanın yönü aşağıdan yukarıya doğru olmalıdır.
Havalandırmanın yönünün yukarıdan aşağıya doğru olduğu durumlarda
çalışmaya izin verilmemelidir.
c-) Yeraltı çalışma ortamında gaz ölçümleri mutlaka yapılmalı;
oksijen, metan, CO ve CO2 gazlarının belirlenen limitler içerisinde
olması sağlanmalıdır. Gaz ölçümünün yapılmadığı veya belirlenen
limitler dışında gaz bileşimi olduğu tespit edilen ocaklarda üretime
izin verilmemelidir.
d-) Yeraltı kömür ocaklarında kullanılan bütün elektrikli cihaz ve
aletler alev sızdırmaz (anti-grizu, ex-proof) olmalı, bu özellikte
tesisatın bulunmadığı ocaklarda çalışılmasına izin verilmemelidir.
e-) Ocağın tahkimatı (desandre, rekup lağımı, taban yolu, ayak
tahkimatı vs.) arazi yapısına uygun ve ocak şartlarına göre yeterli
olmalıdır.
f-) Yeraltı kömür ocaklarında ilerleme çalışmalarında kontrol ve degaj
sondajları usulüne uygun biçimde mutlaka yapılmalıdır.
Tüm bunlar, kuralsız, kayıtsız taşeron sistemiyle kesinlikle
gerçekleştirilemez. Açıklanan bu temel şartlar bir maden ocağının
projelendirilmesinden itibaren var olması gereken mütemmim cüzleridir.
Bu şartlardan bir veya daha fazlasının eksik olduğu maden ocaklarında
iş sağlığı ve güvenliği bakımından birincil derecede tehlikeli
sonuçlar doğurabilecek olayların vuku bulması kuvvetle muhtemel
bulunduğundan, bu ocaklarda üretim faaliyetlerine kesinlikle izin
verilmemelidir. Bunlar şimdiye kadar kamuoyuyla pek paylaşılmayan T.C
Cumhurbaşkanlığı, DDK Raporu, 2011’de de aynen vurgulanmaktadır.”
Doç.Dr.G. Emre Gürcanlı, İTÜ İnşaat Fakültesi, Yapı İşletmesi Çalışma
Grubu
İTÜDER
http://www.ituder.org/?p=317
Download