Mevlana Tasavvuf ve Ahlak

advertisement
Mevlana Tasavvuf ve Ahlak
Kendisini Kur'an-ı Kerim'in hizmetçisi ve Hz. Peygamber'in yolunun takipçisi
olarak ifade eden Mevlana'nın yetişmesinde İslam ahlakının ve tasavvuf
değerlerinin önemi büyüktür. Burada ahlak ve tasavvufu ne kadar ayrı ayrı
yazmış olsak da birçok İslam mutasavvıfı ahlak ve tasavvufun aynı şey
olduğunu söylemektedir. Abdülkerim Kuşeyri Tasavvuf İlmine Dair Kuşeyri
Risalesi kitabında tasavvufu, İslam dininin deruni ve ahlaki cephesi olarak
tanımlar.
Mevlana da eserlerinde Ahlaki gerçeklik üzerinde durmuştur. Toplumsal
kurtuluşun ancak ahlaki değerleri uygulamakla mümkün olacağını
belirtmiştir. Mevlana Şems-i Tebriz'inin ateşiyle gönlündeki muhabbet çerağı
tutuşmuştur. Şems-‘in kaybolmasından sonra halkın arasına dönerek, onları
ikaz ve irşada yöneltmiştir. Kötü huylardan arınmanın dini ve tasavvufi
eğitimle yok edileceğini mesnevide ki yazılarıyla açıklamıştır. Mesnevisindeki
bir yazısında: " Ben insanların çalışıp çabaladıkları, didinip durdukları bu
arayış dünyasında, iyi huydan daha iyi bir ehliyet görmedim." diyerek güzel
ahlakın önemine vurgu yapar. Mesnevi''de farklı konulara örnek olarak
anlattığı her hikayeden ahlaki öğütler çıkarmak mümkündür. Güzel huyların
insana kazandıracağı değeri diğer yandan kötü huyların da insandan alıp
götürdüklerini hemen her fırsatta dile getirir. Ancak ahlaki güzelliğin ya da
onun diliyle edebin gösterişte kalmaması gönülde yerleşmesi şarttır. (Mesnevi
II / 3249-50)
Mevlana bir çok kesim olarak iyimser olarak tanımlanmaktadır; ancak ben
Mevlana'nın iyimser olduğunu düşünmüyorum. Bir çok yazısında insanlığın
içinde bulunduğu çalkantılı durumu anlatmakta ve bundan kurtuluş için bir
çözüm yolu göstermektedir. Bu açıklamadan yola çıkarsak Mevlana , iyimser
değil; iyi olmanın yolunu insanlığa gösteren bir kişiliktir.
Mevlana halkı üçe ayırmaktadır: "Ulu Allah, halkı üç çeşit yarattı. Bir bölüğü,
tamamı ile akıldan, bilgiden ve cömertlikten ibaret... Bunlar melektir,
secdeden başka iş bilmezler! Bir bölüğü ise bilgisizdir... Hayvan gibi ot
otlamakla semirirler. Onlar ağırdan, ottan başka bir şey görmezler... Üçüncü
bölükse Ademoğullarıdır, insandır. Bunlar yarı yaradılışları bakımından
melektir, yarı yaradılışları bakımından eşek! Eşek olan yarıları, aşağılığa
meyleder, öbür yarıları da akla meyleder!" Buradan insanın eğitilebilir bir
canlı olduğunu anlayabiliriz. Yani insan ahlaki bir eğitimle iyi bir canlı olabilir.
Ahlaki eğitimde Kur-an'ın rehberliğinde gerçekleştirilir.
İnsanlığın hayvanlara mahsus sıfatlardan arınabilmesi için ahlaki bir
doygunluğa erişmesi şarttır. İnsanın ahlaki bünyesinin eğitilebilir yanına
"Nefs" denmektedir. Ahlaki açıdan nefs dendiğinde karşımıza kötü duygu
düşünce ve eylemlerin terbiye edilmesi çıkmaktadır. Kişi, kendisini ele
geçirmek isteyen bu kötü duygu, düşünce ve eylemlerden kurtulmadıkça ide
al insan olamayacaktır. Mevlana nefsi Firavun'a benzetmiştir.
Firavun'a benzeyen insanları ahlaki yönden hoş olmayan duygu, düşünce ve
davranış sahibi varlıklar olarak nitelendirmiştir. Mevlana eserlerinde bu tür
kişileri de incelemiştir: "Sende bu dünyada katır gibisin hem de nefsin aklına
üstün gelmiştir. Ey kendine tapan, yani nefsinin isteklerine uyarak hayvanlar
gibi yaşayan gafil; sende insanlıktan çok hayvanlık sıfatları vardır" Mevlana
bu yazısında aklında önemine değinerek ahlak sahibi kişinin akıl sahibi olması
gerektiğini belirtmiştir. Mevlana başka yazılarında da aklın önemini belirten
yazılara yer vermiştir: "Akılsız bir tavuk, deveyi evine konuk götürür."
"Putların anası nefsinizin putudur." diyen Mevlana her fırsatta nefsin yok
edici, zedeleyici yönünü aktarırken, nefsine uygun davranan varlıkları da
hayvan olarak nitelemiştir.Nefisin terbiye edilmesi gerektiğine inanan
Mevlana Nefsin bir çok kötü yönünün olduğunu da söyler.
İnsan hased, gururlu, şehvetli ve mevki makam sahibi olmaktan sakınmalıdır.
Bunlar Nefsin içinde bulunduğu kötü huylardır. Mevlana sözleriyle de bu
huyların insan yaşantısındaki tehlikelerini aktadır. " Ne kutludur o kişi ki
yoldaşı hased değildir." Gururu, insanın hak etmediği şeyleri kendisine layık
görmesidir diye tanımlayan Mevlana , bu konu hakkında "İnsan hak etmediği
şeyler peşinde olmamalıdır" demiştir. Mevki ve makam sahibi kişilerin gurura
kapılarak, her istediğini yapmaya kalkışabileceğini söyleyerek, kişileri bu
konuda uyarmıştır. "Şehvet bir yılandır, mevki hırsı ise ejderha" olduğunu
söyleyerek Makam hırsının şehvetten daha zararlı olduğunu işaret etmiştir.
İnsan güzel duygu ve düşüncelerini yansıtması da gerekmektedir. Kişi ahlaki
bakımdan güzel olan duygu ve düşüncelerini davranışlarıyla yerine
getirmelidir. Mevlana kişilerin duygularını harekete geçirmemesi insana yük
getireceğini belirtmiştir.
SONUÇ:
Mevlana toplumsal düzenin sağlanması için Ahlakı bir ön şart olarak kabul
etmektedir. Ahlaklı olabilmek içinde, insanın İslami değerlerine uygun bir
yaşam sürmesi gerektiğine inanmaktadır. Kuran insan için bir kılavuzdur.
Mevlana nefsin terbiye edilmesi gerektiğine inanan bir düşünürdür. Bütün
kötü huyların kaynağını nefisten kaynaklandığına inanan Mevlana, insanın
hasetlikten, gururdan, şehvetten, mevki ve makam sahibi olmaktan uzak
durması konusunda uyarır.
Download