TÜRK DIŞ POLİTİKASI VE GÜNCEL SORUNLAR Emekli Büyükelçi

advertisement
TÜRK DIŞ POLİTİKASI VE GÜNCEL SORUNLAR
Emekli Büyükelçi Deniz Bölükbaşı: Dış politikaya yön veren bu münazaalar sonunda
bugün geldiğimiz noktada dış politikanın bir envanterini çıkarmak gerekirse komşularımızdan
başlamak gerekecek. Saat yönünde inersek Ermenistan ve Azerbaycan ile ilişkiler biraz
aşağıda İran, onun altında Irak, Suriye’deki gelişmeler, güneyde Kıbrıs, batımızda
Yunanistan ve komşumuz olmasa bile komşularla ilişkimizi etkileme bakımından AB, ABD ile
Türkiye’nin ilişkileri. Bu ana başlıklar altında belki incelemek gerekir. Bunlara baktığımız
zaman şunu görüyoruz Ermenistan ve Azerbaycan’ı ele alırsak Türk hükümeti başarılması
çok zor bir şeyi başardı. Anayasasında Türkiye’nin toprakları üzerindeki hak iddiasını
anayasa hükmü haline getiren, Doğu Anadolu topraklarından anayasasında Batı Ermenistan
olarak bahseden, en ağır insanlık suçu olan soykırım suçu işlemekle Türk milletini suçlayan
ve bunu değişmez milli politika haline getiren Ermenistan ile ilişkileri düzeltmek ve kapalı olan
sınırı açmak için protokoller süreci yaşandı. Bu süreçte geldiğimiz son itibariyle Ermenistan
Türkiye üzerindeki toprak taleplerinden vazgeçmeden, Ermenistan Türkiye aleyhine
uluslararası planda soykırım kampanyası yürütmekten vazgeçmeden, Ermenistan Ağrı
Dağı’nı milli sembolü olarak anayasa hükmüyle kabul etmekten vazgeçmeden Türk hükümeti
politik ilişkilerin kurulması, sınırın geliştirilmesi, açılması için iki protokol imzaladı. Bu
protokoller hakir kalmıştır meclise sevk ettiler fakat görülmedi nedeni de çok açık.
Ermenistan anayasa mahkemesi onların anayasasına göre bir uluslararası anlaşmanın
onaylanabilmesi için bunun Ermenistan anayasasına uygunluğu konusunda anayasa
mahkemesinin görüş bildirmesi gerekiyordu ve görüş bildirdi. Dedi ki Türkiye ile imzalanan bu
protokoller Türkiye üzerinde hak iddia etmemize mani teşkil etmemektedir. 1921 Kars
anlaşmasının belirlediği sınırı tanımamız anlamına gelmemektedir, soykırım kampanyasını
sürdürmemize mani değildir.
Emekli Büyükelçi Onur Öymen: Biz cumhuriyetle birlikte barış politikası izlemişiz “yurtta
sulh cihan da sulh” sözü Atatürk’ün boş bir sözü değildir. İçinde çok derin bir anlam var yani
benim hiçbir ülkenin toprağında gözüm yoktur, başka ülkelerin de Türkiye’nin topraklarında
gözü olmasına izin vermem. Yani kendim sınırlarım içinde varlığımızı korurum ama hiçbir
ülkenin topraklarında kaynaklarında gözüm yoktur, içeride de barışçıl yaşamayı
amaçlıyorum. Bunu sağlayabilmiştir Türkiye. Nereden anlıyoruz, çünkü 1922 yılından beri
bölgesinde gerçek anlamda bir savaşa katılmamış tek ülke Türkiye’dir. Bütün Avrupa ülkeleri
arasında sadece üç ülke var 1922’den beri herhangi bir savaşa katılmayan. Biz bunu nasıl
sağlamışız barış politikasıyla sağlamışız bir taraftan da güçlü bir ordu oluşturarak caydırıcılık
elde etmişiz. Bu açıdan baktığımız zaman Türkiye’nin özelliklerinin ne kadar önemli olduğunu
ve Türkiye’ye niçin bu kadar baskı yapıldığını anlıyorsunuz. Atatürk’e zamanında tabii kimse
baskı yapmaya teşebbüs edememiştir. Ama İkinci Dünya Savaşı’nın başlarından itibaren
Türkiye’ye inanılmayacak şekilde baskı yapmaya çalışmışlar Türkiye savaşa girsin diye.
Churchill Adana’ya kadar geliyor İsmet Paşa ile görüşüyor büyük bir baskı yapıyor Türkiye
savaşa girsin diye umut ediyor. Direnince İsmet Paşa’yı Kahire’ye çağırıyorlar Kahire’de hem
Rusya var hem Churchill ikisi birden baskı yapıyorlar. Türkiye’nin en büyük başarısı bu
baskılara direnebilmesidir. Çünkü dünyada yaklaşık toplam altmış milyon insanın öldüğü bu
savaşta Türkiye’de bir kişinin bile burnu kanamamıştır. Türkiye’nin o dönemde en büyük
başarısı savaşa girmemek ve vatandaşlarının can güvenliğini korumak olmuştur. Daha
sonraki yıllarda da çok uğraşmışlardır İran-Irak savaşına Türkiye’yi sokmak istemişlerdir
Filistin-İsrail çatışmalarına sokmak istemişlerdir, Amerika’nın Irak müdahalesine Türkiye’yi
taraf haline getirmek istemişlerdir, Türkiye üzerinden harita atlatmak istemişlerdir. Ve bütün
bunların hepsine Türkiye direnme gücünü göstermiştir. Başka sıkıntılarımız var, terör
sıkıntımız var, terörle mücadele problemimiz var. Kıbrıs’a sınırlı polis operasyonu yapmışız
ama bunların hiçbiri gerçek anlamda bir savaş niteliği taşımıyor. Bugünkü duruma geldiğimiz
zaman iki noktaya dikkatinizi çekmek istiyorum. Dış politikada en öncelikli konu, en acil konu
sizin ulusal çıkarlarınızı ve güvenlik çıkarlarınızı en çok ilgilendiren konudur.
Download