lider açıköğretim kursları hukuka giriş

advertisement
ÜNİTE-3
KAMU HUKUKUNUN DALLARI
KAMU HUKUKU: Bir kişi ile devlet veya bir devlet ile diğer bir devlet arasındaki ilişkileri düzenleyen hukuk kurallarıdır.
ANAYASA HUKUKU
Anayasa hukuku, Devletin şeklini, yapısını, organlarının görev ve yetkilerini, onların birbirleriyle olan ilişkilerini,
özgürlüklerini düzenleyen hukuk kurallarının tümüdür. Anayasa hukukumuzun kaynağı 1982tarihli T.C. Anayasası’dır.
kişilerin temel hak ve
Türk Anayasasının İlkeleri
1-İnsan Haklarına Saygılı Devlet İlkesi: İnsan hakları, insanların salt insan olmaları sıfatıyla doğuştan sahip oldukları dokunulamaz,
devredilemez, vazgeçilemez hak ve özgürlükleridir.
1948 tarihli İnsan Hakları Evrensel Bildirisi’ ne göre, bütün insanlar hür ve eşit doğalar, herkes haklardan eşit şekilde yararlanır,kölelik
yasaktır,kanun önünde herkes eşittir,her ferdin vatandaşlığa hakkı vardır, herkes fikir, din ve vicdan özgürlüğüne sahiptir, hiç kimse keyfi olarak
alı konamaz,tutulamaz, sürülemez,herkesin hiçbir fark gözetilmeksizin eşit çalışma karşılığında eşit ücrete hakkı vardır.
2-Atatürk Milliyetçiliğine Bağlı Devlet İlkesi:
3-Demokratik Devlet İlkesi: Demokratik devlet,halkın devlet yönetimine katılması esasına dayanan devlet demektir.TBMM, milletçe genel
oyla seçilir. Seçimler ve halk oylaması serbest, eşit, gizli, tek dereceli, genel oy, açık sayım ve döküm esaslarına göre yargının yönetim ve
denetimi ile yapılır.
4-Laik Devlet İlkesi
5-Sosyal Devlet İlkesi:Sosyal devlet fertlerinin sosyal durumlarıyla ilgilenen, onlara asgari bir hayat seviyesi sağlamayı, sosyal adaleti ve
sosyal güvenliği gerçekleştirmeyi ödev bilen devlettir.
Devlet bu ilkeyi gerçekleştirmek için şu tedbirleri alır:
a)Ulusal gelirin toplum bireyleri arsında, adaletli bir biçimde dağıtılmasını sağlayacak mali ve iktisadi önlemleri almak,
b)Vatandaşlara, insan haysiyetine yakışır, asgari bir yaşam düzeyi sağlayabilmek için gerekli sosyal yardım önlemlerini almak ve
geliştirmek. Örneğin, ailenin korunması, topraksız çiftçilerin topraklandırılması, adaletli bir ücret rejiminin uygulanması, sosyal
güvenlik kurumlarının kurulması gibi.
6-Hukuk Devleti İlkesi :Hukuk devleti, vatandaşlara temel hak ve özgürlükleri tanıyan, yürütme organlarının ve idare makamlarının hukuka
bağlılığını sağlamak suretiyle vatandaşlara hukuki güvenlik getiren devlettir.
Hukuk devleti ilkesinin gereği olarak aşağıdaki hususların gerçekleştirilmesi gereklidir:
a) Temel hak ve özgürlükler güvence altına alınmalıdır.
b) Kanunların ve kanun hükmünde kararnamelerin Anayasaya uygunluğu sağlanmalıdır.
c) İdarenin hukuka bağlılığı sağlanmalıdır.
Türk Anayasasına Göre Devlet Organları
1-Yasama Organı:Türk milleti adına TBMM‘dir. Meclis milletçe genel oyla seçilen 550 milletvekilinden oluşur. Seçilme yeterliliğine sahip ve
25 yaşını doldurmuş olan her Türk milletvekili seçilebilir.Seçimler 5 yılda bir yapılır.
Kanun koymak, değiştirmek, kaldırmak; Bakanları ve Bakanlar Kurulunu denetlemek; Bakanlar Kuruluna kararname çıkarma yetkisi vermek; bütçe ve kesin hesap kanun tasarılarını görüşmek ve kabul etmek; para basılmasına ve savaş ilanına karar vermek; milletler arası
antlaşmaların onaylanmasını uygun bulmak; üye tamsayısının 3/5 çoğunluğunun kararı ile af yasası çıkarmak; Cumhurbaşkanı seçmek
TBMM’nin görevlerindendir. TBMM denetleme yetkisini Soru, Meclis Araştırması, Genel Görüşme, Gensoru ve Meclis Soruşturması yollarıyla kullanır. TBMM üyelerinin yasama sorumsuzluğu ve yasama dokunulmazlığı vardır.
2-Yürütme Organı
a)Cumhurbaşkanı : Devletin ve yürütme organının başıdır. TBMM tarafından 40 yaşını doldurmuş ve yüksek öğrenim yapmış kendi
üyeleri veya bu niteliklere sahip, kamu haklarından mahrum olmamış Türk vatandaşları arasından 5 yıllık süre için seçilir. TBMM üyesi olmayan bir kimsenin aday gösterilebilmesi için meclis üye tam sayısının 1/5’ inin yazılı önerisi gerekir.Bir kimse 2 defa cumhurbaşkanı seçilebilir. Cumhurbaşkanı, devletin başı sıfatıyla Türkiye Cumhuriyeti’ni ve milletin birliğini temsil eder. Anayasanın uygulanmasını, devlet organlarının uyumlu ve düzenli çalışmasını gözetir.
Kanunları yayımlamak, kanunları tekrar görüşülmek üzere TBMM’ne geri göndermek, TBMM seçimlerinin yenilenmesine karar vermek;
Başkanı ve bakanları atamak, gerekli gördüğü hallerde Bakanlar Kuruluna başkanlık etmek, yabancı devletlere Türk Devletinin temsilcilerini
göndermek, Genelkurmay Başkanını atamak, YÖK üyelerini ve rektörleri seçmek; Anayasa Mahkemesi üyelerini, Askeri Yargıtay üyelerini,
Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu üyelerini seçmek gibi görevleri vardır.
Cumhurbaşkanı ancak vatana ihanetten dolayı
TBMM üye tamsayısının en az ¾’ ünün vereceği kararla suçlanabilir. Cumhurbaşkanına Anayasada öngörülen hallerde TBMM Başkanı vekillik
eder.
b) Bakanlar Kurulu: Başbakanın başkanlığında, Başbakan ve Bakanlardan oluşur. Başbakanı TBMM üyeleri arasından Cumhurbaşkanı
atar. Bakanlar, TBMM üyeleri veya milletvekili seçilme yeterliliğine sahip olanlar arasından Başbakanca seçilir ve Cumhurbaşkanınca atanır.
Gerektiğinde Başbakanın önerisi üzerine Cumhurbaşkanınca görevlerine son verilir
3-Yargı Organı :Anayasaya göre yargı yetkisi Türk Milleti adına bağımsız mahkemelerce kullanılır.
Yargı organının yüksek
mercileri olan Yargıtay, Askeri Yüksek İdare Mahkemesi, Askeri Yargıtay, Uyuşmazlık Mahkemesi, Sayıştay, Anayasa Mahkemesi, Hakimler ve
Savcılar Yüksek Kurulu Anayasa da düzenlenmiştir. Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulunun başkanı Adalet Bakanıdır. Kurulun üyeleri
Cumhurbaşkanınca 4 yıl için seçilir. Kurul, adli ve idari yargı hakim ve savcılarının özlük işleri hakkında kesin karar verir. Ayrıca Adalet
Bakanlığının bir hakim veya savcının kadrosunun kaldırılması veya bir mahkemenin yargı çerçevesinin değiştirilmesi konusundaki önerileri karara
bağlar.
İDAREHUKUKU: İdare hukuku devlet idaresinin örgüt ve işleyişini, kişilerin idare ile olan ilişki ve anlaşmazlıklarını, kamu hizmetlerinin
görülmesini düzenleyen hukuk kurallarının tümüdür.
İdari Örgüt
1-Genel İdare: Genel idare bütün ülkeyi kapsayan idare olup, merkez örgütü ve taşra örgütünden oluşur.
a)Merkez Örgütü: Genel idarenin merkez örgütünde Cumhurbaşkanı, Bakanlar Kurulu ve bu kurulun üyeleri en önde gelen yeri işgal
etmektedirler.
b) Taşra Örgütü: İl idaresinin başında Vali, ilçe idaresinin başında Kaymakam bulunur. Ayrıca, illerde her bakanlığın temsilcisi olarak birer
müdür bulunur. Milli Eğitim md, Sağlık md, Bayındırlık ve İskan md, Sanayi ve Ticaret md gibi
2-Mahalli İdareler : Köy,kasaba, şehir adı verilen yerlerde yerleşmiş bulunan halkın, yerel (mahalli)ihtiyaçlarını gidermek üzere, çeşitli kamu
hizmetlerini yürütmekte olan kuruluşlara mahalli idareler(yerel yönetimler)denir. Kuruluş ve görevleri ile kanunla düzenlenir. Yerinden yönetim
ilkesine göre kurulurlar. Seçmenler tarafından seçimle oluşturulan kamu hukuku tüzel kişilerdir.
İl Özel İdareleri: İl genel meclisi. Belediye İdareleri: Belediye başkanı, belediye meclisidir.
Köy İdareleri: Muhtar, köy ihtiyar meclisidir.
İdari Personel Kamu gerektirdiği asli ve sürekli görevleri yapmak üzere atanan kişilere memur denir. Anayasaya göre, her Türk, memur
olarak kamu hizmetlerine girme hakkına sahiptir. Hizmete alınmada, görevin gerektirdiği niteliklerden başka hiçbir ayrım gözetilemez.
Memurların nitelikleri atanmaları, ödev ve yetkileri, hakları ve yükümleri aylık ve ödenekleri ve diğer özlük işleri 1965 tarih ve 657 sayılı “Devlet
Memurları Kanunu” ile düzenlenmiştir.
İdari İşlemler: İdarenin idare hukuku sahasındaki hukuki işlemleri, “idari işlem” veya “idari sözleşme” biçiminde ortaya çıkar.
1-İdari İşlem: İdarenin, idare hukuku sahasında hukuki sonuç doğurmak veya doğmuş olan hukuki bir sonucu belirtmek üzere yaptığı tek taraflı bir işlemdir. Hukuki sonuçları itibariyle idari işlemler iki türlüdür:
a) Yapıcı İşlemler: Bu tür işlemlerde henüz mevcut olmayan bir hukuki sonuç yaratılmaktadır. Örneğin, tüzük, yönetmelik yapma, memur atama gibi.
b) Belirtici İşlemler Zaten doğmuş olan bir hukuki sonuç belirtilir. Örneğin, diploma düzenleme, vergi tahakkuk ettirme gibi.
2-İdari Sözleşme: İdarenin idare hukukunca düzenlenen sözleşmeleridir. Buna örnek olarak Maden Kanununa bağlı madenlerle ilgili işletme
imtiyazları veya Köy Kanununa göre iki köy arasındaki sınır uyuşmazlıklarını çözümlemede ortaya çıkan uzlaşma gösterilebilir.
İdarenin Denetimi
1-Yargı Dışı Denetim
İdare kendi müfettişleri vasıtasıyla denetleme yapabileceği gibi, idare dışındaki bazı kuruluşlarda denetleme yapabilirler. Örneğin; Sayıştay’ın
mali alandaki kontrolü, Başbakanlık Yüksek Denetleme Kurulunun kamu iktisadi kuruluşlarını denetlemesi,TBMM’nin soru ve gensoru denetimi
ve Devlet Denetleme Kurulunun denetimi gibi. “Devlet Denetleme Kurulu”, Cumhurbaşkanlığına bağlıdır. Silahlı kuvvetler ve Yargı
organları bu kurulun denetim alanının dışındadır.
2-Yargısal Denetim
İdarenin bütün eylem ve işlemlerinin hukuka uygun olmasını sağlamak için bağımsız mahkemelerce kullanılan denetim türüdür. Bu hukuk
devleti anlayışının bir sonucudur.
CEZA HUKUKU
Ceza hukuku, suç oluşturan eylem ve davranışların nelerden ibaret bulunduğunu, bu eylem ve davranışlarda bulunanlara ne gibi cezalar uygulanacağını gösteren hukuk kurallarının tümüdür. Görüldüğü gibi bu hukuk dalının ana konuları “suç” ve “ceza”dır. Bu hukuk dalının kaynağı
1 Nisan 2005 tarihinde yürürlüğe giren 5237 sayılı yeni TCK’ dur. Diğer yandan, Askeri Ceza Kanunu, Kaçakçılık Kanunu, Dernekler Kanunu,
Tebligat Kanunu, Harçlar Kanunu gibi. Hangi eylem ve davranışların suç oluşturacağını ve bunlara ne gibi cezaların verileceğinin önceden bir
kanunla belirtilmesine “kanunsuz suç ve ceza olmaz” ilkesi denir. Ve bu ceza hukukuna hakim olan temel ilkedir. Bunun yanı sıra yeni TCK’nın
3. maddesinde belirtilen adalet ve kanun önünde eşitlik ilkesi ise ayrımcılık yapılmayacağını belirten bir ilke olarak yerini almıştır.
1-Suç;kanunun ceza tehdidiyle yasaklamış olduğu fiillerdir. Yani hukuk düzeninin veya ceza kanunlarının çiğnenmesidir(ihlalidir)
2-Suçun Unsurları
a)Kanuni unsur(tipiklik): Fiilin ceza kanununda yazılı tanımına uygun olması demektir. Bu unsur“kanunsuz suç olmaz” ilkesinin sonucudur.
b)Maddi unsur(hareket): Kanundaki tanıma uygun tipik bir fiilin icra veya ihmal hareketleri ile yapılmasıdır. Yapılması gerekeni yapmamaya
“ihmali hareket” denir. Buna karşılık olarak yapılması gerekeni yapmaya da “icrai hareket” denir. Suçun mevcudiyeti için hareket şarttır.
c)Manevi unsur(kusurluluk): Fiilin kusurlu bir irade tarafından yaratılmasıdır. Fail in kanunun suç saydığı bir sonucu bilmesi ve istemesine
ve bunun için bir harekette bulunmasına “kast” denir. İradi olarak işlenen bir icra ya da ihmal eyleminden, fail tarafından istenmemiş olmalarına rağmen, kanunun cezalandırdığı sonuçların meydana gelmesi haline ‘taksir’ (kusur) denir.
Ceza ve Ceza Ehliyeti
1) Ceza; Kanunun suç işleyen kimseye uygulamasını öngördüğü müeyyidelerdir. Cezanın 2 amacı vardır. Bunlardan biri “suçlunun ıslahı”,
diğeri ise “suç işlemeyi önleme” dir.
a)Hapis Cezaları: Ağırlaştırılmış hapis, müebbet hapis, sürekli hapis(1 aydan az 20 yıldan fazla olamaz. Bir yıl veya daha az süreli ise kısa
süreli hapis cezasıdır)
b)Adli Para Cezası: 5 günden az 730 günden fazla olamaz. Bir gün için verilecek para cezası en az 20 en fazla 100 Türk lirasıdır.
2-Ceza Ehliyeti TCK’nda ceza ehliyeti “ayırt etme gücü” ve “yaş” yönünden ele alınmıştır.
a)Ayırt etme gücü TCK’ na göre, fili işlediği zaman şuurunun ve hareketinin serbestliğini kaldıracak surette akıl hastalığına tutulmuş olan
kimseye, yani tam akıl hastalarına ceza verilmez.Ancak, sanığın akli durumu, ceza sorumluluğunu tamamen kaldıracak durumda değil, fakat
önemli derecede azaltacak nitelikte ise, cezalarda belli ölçüde indirim yapılır.
b)Yaş :Kademeli bir biçimde düzenlenmiştir.
Tam ehliyetsizler: Fiili işlediği zaman 12 yaşını bitirmeyenler hakkında takibat yapılmaz ve ceza verilmez. Bunların ceza ehliyetleri yoktur.
Tam olmayan ehliyet: Bunlarda 2 gruba ayrılır: * 12 -15 yaş arasındaki kişilere ceza verilebilmesi için bunların işledikleri fiilin suç olduğunun
fark ve temyizi olgunluğuna sahip olmaları gerekir. Ancak bunlara verilecek cezadan indirim yapılır. Bu olgunluğa sahip değillerse 11 yaşından
küçükler gibi cezalandırılmazlar.*15 -18 yaş arasındaki kişilerin işledikleri fiilin suç olduğunun fark ve temyizi olgunluğuna sahip oldukları kabul
edilir. Ancak bunlara da indirimli ceza verilir
Tam ehliyet : 18 yaşını bitirmiş olanlardır.
.
YARGILAMA HUKUKU
Yargı yetkisini kullanan organların (mahkemelerin) adalet dağıtırken takip edecekleri yöntemleri (usulleri) gösteren hukuk kurallarının tümüdür. Yargı, hukuk kurallarının bağımsız mahkemelerce belli bir olaya uygulanmasıdır. Türk yargı sistemi, “Anayasa yargısı”, “İdari yargı”,
“Askeri yargı” ve “Adli yargı” olmak üzere 4 yargı türünü benimsemiştir. Bunlardan adli yargı “genel yargı” niteliği taşımaktadır, adli mahkemelerdeki yargıdır. Bu bölümde adli yargının türleri incelenecektir.
ADLİ YARGI TÜRLERİ
1-Medeni Yargılama Hukuku (Medeni Usul Hukuku) : Özel hukuk alanında ortaya çıkan uyuşmazlıkların bir sonuca bağlanmasında mahkemelerin takip edecekleri yöntemleri belirleyen hukuk kurallarının tümüdür. Kaynağı, 1927 tarihli “Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu” dur. Adli
yargının temelini mahkemeler oluşturur.
Mahkemeler 2 türlüdür:
a)Hüküm Mahkemeleri (ilk derece mahkemeleri): Asliye hukuk mahkemeleri(iş mahkemeleri, tapu mahkemeleri, asliye ticaret mahkemeleri)
ve Sulh hukuk mahkemeleridir. Kural olarak her ilçede bir AHM bulunur.
b)Denetim (kontrol) mahkemesi: Hüküm mahkemelerinin kararlarını denetler.(Yargıtay) Bu iki mahkeme arasında bulunan ve yeni kurulan
mahkeme ise Bölge Adliye Mahkemeleridir.
Taraflar arasında bir çekişmenin (ihtilafın) bulunduğu, davacı- davalı tarafların her ikisinin de bulunduğu davalara Çekişmeli Yargı denir.
Mahkemeye başvuran tarafa “davacı” diğer tarafa ise “davalı” denir. Dava, yetkili ve görevli mahkemeye davacının vereceği bir dilekçe (dava
dilekçesi) ile açılır. Davalar, “ifa davası”, “tespit davası” ve “inşai” dava olmak üzere 3 çeşittir.
Taraflar arasında bir çekişmenin yani anlaşmazlığın bulunmadığı davalara da Çekişmesiz Yargı adı verilir. Örneğin, evlat edinmeye izin
davası, bir küçüğün ergin kılınmasına karar verilmesi, bir akıl hastasını kısıtlayarak kendisine bir vasi atama davası gibi.
2-Ceza Yargılama Hukuku (Ceza Usul Hukuku): Kanunların suç saydığı fiilleri işleyenlerin takip edilmesi, yargılanması ve cezalandırılmasında
uygulanacak yöntemlerin (usullerin) nelerden ibaret olduğunu belirleyen hukuk kurallarının tümüdür. Kaynağı 1929 tarihli “Ceza Mahkemeleri
Usulü Kanunu” idi. Bu kanun yerini 1 Nisan 2005 tarihinde 5271 sayılı yeni Ceza Muhakemesi Kanununa bırakmıştır.
Burada, hukuk mahkemelerinden farklı olarak, davayı kişiler değil, kamu adına savcı açar (Kamu davası). Savcılık, Devlet adına “ceza davası”
açan bir makamdır.
Ceza yargılama hukukundaki mahkemeler şunlardır:
a) ilk Derece Mahkemeleri: Hüküm mahkemeleridirler. Sulh ceza mahkemeleri (tek hakimlidir, savcı olmadan da davaya bakabilir), asliye
ceza mahkemeleri (tek hakimlidir, savcı olmadan davaya bakamaz)
ve ağır ceza mahkemeleri (3 hakimlidir, savcı bulunmadan davaya bakamaz).
b)Denetim (kontrol) mahkemesi: Yargıtay’dır. Suç işlediğinden ötürü hakkında kovuşturma yapılan kimseye mahkemenin mahkumiyet
kararından önce “sanık” (maznun), mahkumiyet kararından sonra ise “hükümlü” (mahkum) denir. Kendisine suç isnad edilen (yükletilen)
kişinin mahkumiyet kararından önce kısıtlanmasına “tutuklama” (tevkif) adı verilir.
3-İcra- İflas Hukuku :İcra-iflas hukukunun kaynağı 1932 tarihli “İcra İflas Kanunu” dur.
a)İcra hukuku: Özel hukuk alanında baş gösteren çekişmeleri bir sonuca bağlamakla görevli bulunan hukuk mahkemelerinin vermiş oldukları
hükümlerin (ilamların) gerektiğinde Devlet organları eliyle zorla yerine getirilmesi yöntemlerini (usullerini)ve bu konuda hangi organların yetkili
bulunduğunu gösteren hukuk kurallarının tümüne denir. İcra işleri mahkemelere değil, İcra Dairelerine bırakılmıştır. Her asliye mahkemesi çevresinde lüzumu kadar “icra dairesi” ve “iflas dairesi” bulunur. İcra ve İflas memurlarının işlemlerine karşı ilgililerin yapacakları şikayetler ise,
başında bir hakimin bulunduğu “İcra Mahkemeleri” tarafından incelenip karara bağlanır. Mahkeme hükmüne (ilamına) bağlanmamış para
alacaklarının cebri icrasına ”ilamsız takip” denir. Mahkeme ilamına dayanan cebri icra türüne de “ilamlı takip” adı verilir
b) İflas hukuku: İflasa tabi kişiler hakkında geçerli olan özel bir takip yöntemini düzenleyen hukuk kurallarının tümüne denir. İflasa tabi kişilerin başında “tacirler” gelir. İflasa alacaklının talebi üzerine ticaret mahkemesi tarafından karar verilir. iflasın açılması ile borçluya “müflis” adı
verilir. Müflisin haczi caiz bulunan malları bir bütün meydana getirir ki buna “iflas masası” denir. Müflisin iflas masasına giren malları üze-rinde
tasarruf yetkisi kalmaz, bunların idare ve tasarrufu iflas dairesine geçer.
DEVLETLER UMUMİ (GENEL) HUKUKU
Egemenliğe sahip bağımsız bir devletin diğer bir devlet veya devletler ile ve milletlerarası kuruluşların birbirleriyle olan ilişkilerini düzenler. Bu
hukuk dalına “milletlerarası hukuk” diyenler de vardır.
Devletler umumi hukukunun kaynakları şunlardır:
 Andlaşmalar (anlaşma, sözleşme, protokol, senet, misak)
 Milletlerarası teamül
 İçtihatlar (Lahey Milletlerarası Adalet Divanı Kararları)
 Doktrin (öğreti)
VERGİHUKUKU: Devlet ile kişiler arsındaki vergi ilişkilerinden doğan karşılıklı hak ve ödevleri, verginin hak ve tahakkukunu, toplanmasını
(tahsilini) ve vergi yargısını düzenleyen hukuk kurallarından meydana gelir. Kamu giderlerini karşılamak üzere devletin tek taraflı olarak ve
vergileme yetkisine dayanarak, kişilerin gelir ve mallarından aldığı ekonomik değerlere vergi denir.
Vergi Hukukunun Temel İlkeleri
Vergide Temellik İlkesi: Vatandaşlar arasında herhangi bir fark yapılmaksızın herkesin vergi vermekle yükümlü olmasıdır.
Vergide Adalet İlkesi: Herkesin mali gücüne göre vergiye tabi tutulması.
Vergide Kanunilik İlkesi: Vergi, resim, harç ve benzeri mali yükümlülüklerin ancak kanunla konulması, değiştirilmesi ve kaldırılmasıdır.
Vergi Türleri
Gelir Üzerinden Alınan Vergiler: Gelir vergisi, kurumlar vergisi gibi
Servet Üzerinden Alınan Vergiler: Emlak vergisi, veraset ve intikal vergisi, motorlu taşıtlar vergisi, özel tüketim vergisi gibi.
Gider (harcama) Üzerinden Alınan Vergiler: KDV, banka ve sigorta muameleleri vergisi.
İŞ HUKUKU:İş hukuku, işçi ile işveren arasındaki ilişkileri düzenleyen hukuk kurallarının bütünüdür. İş hukukumuzun başlıca kaynağını, 2003
tarihli ve 4857 sayılı “İş Kanunu” teşkil eder. İş Kanunu md.1’ e göre, bir hizmet akdine dayanarak, herhangi bir ücret karşılığı çalışan kişiye işçi;
işçi çalıştıran gerçek veya tüzel kişiye de işveren denir. İşin yapıldığı yere işyeri denir. İş hukukunun konuları, “hizmet akdi” “sendikalar”,“TİS”ve
grev ve lokavt” tır.
Hizmet Akdi : Borçlar Kanunu m. 313’e göre: “hizmet akdi bir mukaveledir ki bununla işçi, muayyen ve gayri muayyen bir zamanda hizmet
görmeyi ve iş sahibi de ona ücret bir vermeyi taahhüt eder.” (Hizmet taahhüdü- Ücret taahhüdü)
Sendikalar 1983 tarih 2821 sayılı “Sendikalar Kanunu”na göre sendika, işçilerin veya işverenlerin çalışma ilişkilerinde, ortak ekonomik ve
sosyal menfaatlerini korumak ve geliştirmek için meydana getirdikleri tüzel kişiliğe sahip kuruluşa denir.
Konfederasyon, değişik iş kollarında en az 5 sendikanın bir araya gelmesi suretiyle meydana getirdikleri tüzel kişiliğe sahip üst kuruluşa denir.
Sendikalar siyasi faaliyette bulunamazlar, siyasi görüş bildiremezler. Sendika kurmak için önceden izin almak zorunluluğu yok tur. Sendikalar
Kanununa göre, işçi sendikaları, işkolu esasına göre bir işkolunda ve Türkiye çapında faaliyette bulunmak amacıyla bu işkolundaki işyerlerinde
çalışan işçiler tarafından kurulur. İşveren sendikaları, işkolu esasına göre bir işkolundaki işverenler tarafından kurulur. Kamu işveren
sendikalarının aynı işkolundaki kamu işverenleri tarafından kurulmasına ve işkolunda faaliyette bulunmasına gerek yoktur.
Toplu İş Sözleşmesi : TİS, işçi sendikaları ile işverenler veya işveren sendikaları arasında akdedilen ve iş şartları ile tarafların hak ve borçlarını
düzenleyen yazılı anlaşmadır. Kaynağı 2822 sayılı 1983 tarihli “Toplu İş Sözleşmesi, Grev ve Lokavt Kanunu”dur. TİS‘nin tarafından birisinin
mutlaka işkolunda kurulu bir işçi sendikası olması şarttır. Sözleşmenin diğer tarafı ise, ya işkolunda kurulu bir işveren sendik ası veya sendika
üyesi olmayan bir işverendir.
Grev ve Lokavt
1-Grev: İşçilerin topluca çalışmamak suretiyle iş yerinde faaliyeti durdurmaları veya işin niteliğine göre önemli ölçüde aksatmak amacıyla
aralarında anlaşarak veyahut bir kuruluşun aynı amaçla topluca çalışmamaları için verdiği karara uyarak işi bırakmalarına grev denir.
a) Kanuni grev: kanun hükümlerine göre yapılan grevdir.
b) Kanun dışı grev: Kanuni şartlar gerçekleşmeden yapılan grevdir. Siyasi amaçlı grev, genel grev, dayanışma grevi, işyeri işgali, işi yavaşlatma,
verimi düşürme kanun dışı grevdir. Devletin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğüne, milli egemenliğe, Cumhuriyete, milli güvenliğe aykırı
amaçla grev yapılamaz.
2-Lokavt: İşyerinde faaliyetin tamamen durmasına sebep olacak tarzda işveren veya işveren vekili tarafından kendi teşebbüsü ile veya bir işveren
kuruluşunun verdiği karara uyarak işçilerin topluca işten uzaklaştırılmalarına lokavt denir.
a) Kanuni lokavt: Kanun hükümlerine uygun olarak yalpan lokavttır.
b) Kanun dışı lokavt: Şartları gerçekleştirmeden yapılan lokavttır.
Download