Prof. Dr. Haydar BAŞ - Bağımsız Türkiye Partisi

advertisement
1
Kapak
Ýç dizayn
Hasan Yar
Selim Ayanoðlu
Dizgi
ÝCMAL
Baský
Ayyýldýz Matbaacýlýk
Tel: (0212) 482 15 06
Adres: Mahmutbey Cad. No:5 Þirinevler / Ýstanbul
Tel: (0212) 451 15 65
Fax: (0212) 551 08 37
Milli Ekonomi Modeli
Prof. Dr. Haydar BAÞ
Bakü Devlet Üniversitesi
BAKÜ – 2005
1. baský
4
Milli Ekonomi Modeli
ÝÇÝNDEKÝLER
BÝBLÝYOGRAFYA - 5
TAKDÝM / Prof. Dr. Ata Selçuk - (15-21)
TAKRÝZ / Prof. Dr. Goulnar Baltanova - (23-27)
TAKRÝZ / Prof. Dr. Viktor Volkonskiy - (29-32)
BÝRÝNCÝ BÖLÜM:
MÝLLÝ EKONOMÝ MODELÝ'NÝN
TEMEL FELSEFESÝ - (35-58)
1) Milli Ekonomi Modeli Nedir? - 37
2) Milli Ekonomi Modelinde Ýnsan - 45
3) Bireyin ve Toplumun Çýkarlarýnýn Birleþtirilmesi - 51
ÝKÝNCÝ BÖLÜM:
MÝLLÝ EKONOMÝ MODELÝ'NÝN
KAYNAKLARA TEMEL BAKIÞ AÇISI - (59-74)
1) Milli Ekonomi Modelinde Kaynak - 61
2) Kaynaklarýn Deðerlendirilmesinde Ýnsan - 67
3) Sýnýrsýz Kaynaklar ve Nüfus Artýþý - 69
ÜÇÜNCÜ BÖLÜM:
MÝLLÝ EKONOMÝ MODELݒNDE
PARA VE EMÝSYON - (75-96)
1) Para Nedir? - 77
2) Paranýn Temel Özellikleri - 79
A-Tahrik Unsuru Olmasý - 79
B- Emeðin ve Üretimin Karþýlýðý Olmasý - 80
C- Mübadele Aracý Olmasý - 81
D- Paranýn Tasarruf Özelliði - 83
3) Yeni Para Denklemi - 85
4) Emisyon - 89
5
Prof. Dr. Haydar BAÞ
DÖRDÜNCÜ BÖLÜM:
MÝLLÝ EKONOMÝ MODELݒNDE
MÝKRO ANALÝZ - ( 97-138)
1) Talep - 99
2) Arz ve Denge - 109
3) Deðer ve Kâr Kavramý - 115
4) Verimlilik - 119
5) Ýþ Gücü (Emek) - 125
A- Emek Talebi - 129
B- Emek Arzý - 134
BEÞÝNCÝ BÖLÜM:
MÝLLÝ EKONOMÝ MODELÝ'NDE
MAKRO ANALÝZ - ( 139-172)
1) Tüketim - 141
2) Üretim - 153
3) GSMH - 169
ALTINCI BÖLÜM:
MÝLLÝ EKONOMÝ MODELÝ'NÝN
BAZI TEMEL PROBLEMLERE YAKLAÞIMI - (173-222)
1) Enflasyon - 175
A- Talep Enflasyonu - 175
B- Maliyet Enflasyonu - 181
2) Deflasyon - 185
3) Faiz - 199
A- Faizsiz Üretim Denklemi - 202
B- Faizli Üretim Denklemi - 202
4) Gelir Daðýlýmýnda Dengesizlik - 215
A- Gelir Daðýlýmýný Bozan Faktörler - 218
B- Milli Ekonomi Modeli'nde Gelir Daðýlýmý - 220
6
Milli Ekonomi Modeli
YEDÝNCÝ BÖLÜM:
MÝLLÝ EKONOMÝ MODELÝ'NDE
EKONOMÝ POLÝTÝKALARI - ( 223-284)
1) Devletin Ekonomideki Rolü - 225
2) Sosyal Devlet Politikasý - 233
3) Maliye Politikasý (Vergi Politikasý) - 237
4) Para Politikasý ve Senyöraj - 245
A- SENYÖRAJ - 252
B- MÝLLÝ EKONOMÝ MODELݒNDE SENYÖRAJ - 266
5) Kur Politikasý - 269
6) Dýþ Ticaret Politikasý - 277
SEKÝZÝNCÝ BÖLÜM:
MÝLLÝ EKONOMÝ MODELÝNÝN KAYNAKLARINA
TÜRKÝYE ÖRNEÐÝNDE GENEL BÝR BAKIÞ - ( 285-320)
1) Tarým - 287
Milli Ekonomi Modeli’nde Tarým - 292
2) Hayvancýlýk - 295
3) Denizcilik - 299
4) Ormancýlýk - 301
5) Madencilik - 303
Bilinen Madenlerimiz - 309
6) Enerji - 311
A- Güneþ Enerjisi - 311
B- Nükleer Enerji - 312
C- Rüzgar Enerjisi - 313
D- Jeotermal Enerji - 314
E- Biomas Enerji - 316
G- Akýntý Enerjisi - 317
H- Dalga Enerjisi - 317
I- Yakýt Hücreleri - 318
DOKUZUNCU BÖLÜM:
SONUÇ VE MÝLLÝ EKONOMÝ MODELÝ'NÝN DÝÐER
EKONOMÝ GÖRÜÞLERÝ ÝLE MUKAYESESÝ - (321-331)
KAYNAKÇA - ( 333- 335)
7
8
Milli Ekonomi Modeli
PROF.DR.HAYDAR BAÞ'IN BÝYOGRAFÝSÝ:
Prof. Dr. Haydar Baþ 1947 yýlýnda Trabzon'da doðmuþtur. Ýlk, orta ve lise tahsilini Trabzon'da tamamlamasýnýn ardýndan; 1970 senesinde, Kayseri'deki Erciyes Üniversitesi'ne baðlý Yüksek Ýslam
Enstitüsü'nden mezun olmuþtur.
Lisansüstü eðitimini ve doktorasýný "Veda Hutbesinde Ýnsan
Haklarý" konusundaki tezi ile
Bakü Devlet Üniversitesi'nde tamamlamýþ ve bu üniversitede göreve baþlamýþtýr. Doktora sonrasý akademik çalýþmalarýna devam ederek "Ýslam ve Hz. Mevlana", "Tasavvuf Tarihi", "Din Sosyolojisi" ve "Din Psikolojisi"
konularýndaki tezleri neticesinde "Profesörlük" unvanýný
da ayný üniversiteden almýþtýr.
Dokuz yýldýr Bakü Devlet Üniversitesi'nde öðretim görevlisi olarak çalýþan Sayýn Baþ, halen Doðu Dilleri ve Edebiyatlarýný Araþtýrma Fakültesi, Arap Dili ve Edebiyatý
Bölümü'nde vazifesini sürdürmektedir.
Akademik kariyerini eðitim sahasýnda yapmasýna raðmen, ayný zamanda bir araþtýrmacý, yazar, iþadamý, sanayici ve tüccar olan Prof. Dr. Haydar Baþ'ýn hayatýndan bazý
kesitler þöyledir:
9
Prof. Dr. Haydar BAÞ
a) Mefkureci Öðretmenler Derneði'nin Trabzon Þubesi
Baþkanlýðýný yapmýþtýr.
b) Beþ yýl Devlet Liselerinde, iki yýl Ticaret Liselerinde
ve Ýmam Hatip Liselerinde olmak üzere yedi öðretim yýlý
öðretmenlik yapmýþtýr.
c) ÝPA A.Þ.'nin Bölge Müdürlüðünü yürütmüþtür.
d) BAÞ Þirketler Grubunun, BAÞ Çelik Fabrikalarýnýn,
BAÞ Ticaret A.Þ.'nin ve BAÞ Isý Sanayi'nin kurucusudur.
e) Halen baþyazarlýðýný yapmakta olduðu ÝCMAL, ÖÐÜT
ve MESAJ dergilerinin kurucusudur.
f) Milli Basýn Kurultaylarý'ný tertip eden Basýn Kurulu'nun
baþkanýdýr.
g) Baðýmsýz Türkiye Partisi'nin (BTP) Genel Baþkaný'dýr.
Kendisi Fransýzca, Arapça, Farsça ve Azerice bilmektedir.
Prof. Dr. Haydar Baþ'ýn görüþleri ve tezleri dünyada ve
Türkiye'de çeþitli üniversitelerde lisansüstü tezlere ve akademik araþtýrmalara konu edilmiþtir.
* Illinois Universitesi (University of Illinois at Urbana–
Champaign) Intensive English Institute "Prof. Dr. Haydar
BAÞ" Urbana–2001
* Dallas Üniversitesi Ýþletme Fakültesi. "An Alternative
Prescription to the IMF's Model for Economic Growth in
Turkey (IMF Metoduna Alternatif olarak Türkiye'deki Ekonomik Büyümeye bir Reçete)" Dallas–2002
* ODTÜ (Saciology of Religion Fall Semester 1993 ÝCMAL, 1994)
* Sakarya Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Sosyoloji
Bölümü (Haydar Baþ'a göre Ýdeal Ýnsan ve Ýdeal Ýnsanýn
Topluma Yansýmasý, 1999)
* Erciyes Üniversitesi Ýlahiyat Fakültesi (Prof. Dr. Haydar
Baþ ve Tasavvuf, 1993)
* Uludað Üniversitesi Ýlahiyat Fakültesi (Prof. Dr. Haydar
Baþ'ýn Tasavvufî Görüþleri, 1997)
10
Milli Ekonomi Modeli
Prof. Dr. Haydar Baþ, yurt dýþýndaki araþtýrma ve düþünce
kuruluþlarýnda otuzun üzerinde ödüle layýk görülmüþtür.
Verilen uluslararasý ödüllerden bazýlarý þunlardýr:
1– Dünya Barýþýna, Ýnsan Haklarýna ve Ekonomiye katkýlarýndan ötürü verilen Saygýn Liderlik Ödülü.
Amerikan Biyografi Enstitüsü, bu ödülle Prof. Dr. Haydar
Baþ'ý "Uluslararasý Seçkin Liderler Ansiklopedisi"nin 5.
baskýsýnda yer almak üzere seçmiþtir.
2– Ýnsan Haklarýna yapmýþ olduðu hizmetlerden dolayý
verilen Þeref Sertifikasý.
Bu sertifika Uluslararasý Biyografi Merkezi tarafýndan verilmiþtir.
3– "1994 Zirvede Kim Kimdir" ödülü.
Bu sertifika Amerikan Biyografi Enstitüsü tarafýndan yýlda bir kere, belli sahada hizmet veren sadece bir ilim adamýna verilmektedir.
4– Modern Ekonomik Görüþe hizmetlerinden dolayý verilen Uluslararasý Liyakat Topluluðu Sertifikasý.
Bu ödül Uluslararasý Biyografi Merkezi'nce verilmiþtir.
5– Ýletiþim Endüstrisine katkýlarýndan dolayý verilen
Saygýn Liderlik Ödülü.
Amerikan Biyografi Enstitüsü tarafýndan layýk görülmüþtür.
6– Uluslararasý Araþtýrmacý Üyelik Ödülü.
Amerikan Biyografi Enstitüsü tarafýndan verilen bu madalya, yapmýþ olduðu bilimsel araþtýrmalar ve Modern Ekonomik Görüþe olan hizmetleri nedeniyle enstitünün araþtýrmacý üyesi olduðunu belgelemektedir.
7– Uluslararasý Liyakat Topluluðu Excellantia (Mükemmel Þahsiyet) Ödülü:
Bu ödül bulunduklarý ülkelerde Uluslararasý Biyografi
Merkezi'ni yaþamlarý, þahsiyetleri ve sosyal iliþkileri ile
temsil eden ilim adamlarýna verilmektedir.
11
Prof. Dr. Haydar BAÞ
Fikir ve tezlerindeki bilimsel tutarlýlýðý ve isabeti, tarihi
süreç içerisinde her zaman müþahade edilen Sayýn Baþ'ýn,
Türkiye ve dünyadaki geliþmelerle alakalý bazý önemli çýkýþlarý þunlardýr:
Prof. Dr. Haydar Baþ, "Milli Birlik ve Beraberliðin
Temel Unsurlarý" isimli konferanslar dizisiyle Türkiye'de ve Avrupa'da milli birlik ve beraberliðin önemini
anlatmýþtýr.
Türkiye'nin AB üyeliðinin çokça gündem edildiði 1980'li
yýllarda akademik çevrelerin ve iþ dünyasýnýn kesin gözüyle
baktýðý üyeliðimiz ile ilgili olarak, yalnýzca Sayýn Baþ farklý
bir yorumda bulunmuþtur. 1986 yýlýnda Berlin'de "AB Topluluðu bizi aralarýna kabul etmeyecektir" tezini savunmuþtur. 90'lý yýllarýn baþýnda ülkemizdeki politikacýlar ve
aydýnlar, Gümrük Birliði'ne giriþimizi bir zafer olarak gösterirken; Prof. Dr. Haydar Baþ, "AB'ye girmeden, Gümrük Birliði'ne dahil olmak Türkiye'nin aleyhinedir" demiþtir. Her yýl 20 milyar dolarýn üstünde dýþ ticaret açýðý veren ülkemiz, Gümrük Birliði'nden dolayý 10 yýlda 150 milyar dolara yakýn zarar etmiþtir. Özellikle 2000 yýlýndan sonra kronikleþen ekonomik kriz ve enflasyon ortamýndan çýkýþý IMF ve Dünya Bankasý'nýn talimatlarý ve kredileri ile aþma çabasýndaki siyasi iradeye tek yanýt da Prof. Dr. Haydar
Baþ'tan gelmiþtir: "Mevcut ekonomi politikalarýyla enflasyonun düþmesi mümkün deðildir. Bu gidiþatla Türkiye'yi batýracaklar. Türk coðrafyasýný pazarlýk konusu
haline getirecekler." Ülkemizin siyasi ve iktisadi talepler
doðrultusunda bugün taþýndýðý nokta Prof. Dr. Haydar
Baþ'ýn tespitleriyle ayný istikamettedir.
Amerika'nýn 1991 yýlýndaki Irak çýkarmasýnda, o tarihte
"Bu çýkarma her ne kadar Irak'a yapýlýyorsa da nihai hedef Türkiye'yi parçalamaya yöneliktir" þeklinde ikazda bulunmuþtur.
12
Milli Ekonomi Modeli
Bugün hayata geçirilen ABD'nin Büyük Ortadoðu Projesi'nden maksat da budur; Ýslam coðrafyasýný ele geçirmek, Türkiye coðrafyasýný parçalamaktýr.
Son dönemde, özellikle ülkemizin siyasi, kültürel ve
stratejik kuþatma altýna alýnmasý, ekonomik kriz ve çýkýþ
yollarý üzerine eserler veren Prof. Dr. Haydar Baþ'ýn basýlmýþ ve basýlmakta olan eserleri þunlardýr:
1. Milli Ekonomi Modeli ve Kalkýnma Projeleri
2. Dar Bölge Yaygýn Kalkýnma Modeli
3. Dini ve Milli Bütünlüðümüze Yönelik Tehditler
4. Veda Hutbesinde Ýnsan Haklarý
5. Ýslam’da Kadýn Haklarý
6. Alemlere Rahmet Hz. Muhammed (sav)
7. Makalât
8. Mektûbât
9. Ýslam ve Mevlana
10. Ýslam’da Zikir
11. Ýslam’da Tevhid
12. Ýman ve Ýnsan
13. Ýnsan–ý Kamil ve Nefs Mertebeleri
14. Hacc’ýn Hikmetleri
15. Hikmetin Sýrlarý
16. Dua ve Evrad
17. Hýristiyanlýk ve Yahudilik
18. Din Tahripçilerine Kur’an–ý Kerim’in Cevabý
19. Birliðe Doðru
20. Veda Hutbesi ve Evrensel Beyanname
21. Nefs Terbiyesi
22. Varoluþun Gayesi: Zikrullah
23. Hikmetin Sýrlarý
24. Yaþayan Kur’an: Sünnet
25. Niçin Türkiye?
13
14
Milli Ekonomi Modeli
TAKDÝM
Ýnsanýn tabiatý icabý, kýsa ve mutlu dönemler hariç, daima ihtiraslarý ön plana geçmiþ, bunun neticesinde toplumun her zaman hükümran bölümü
ekonomik refah içinde olurken, diðer bölümleri,
deðiþen oranlarda sefalet ve yokluða doðru giden
kaderde birleþmiþlerdir. Ýdare edenlerle açlýk çekenler arasýndaki topluluk, yetenekleri nispetinde
pastadan parçalar koparmaya ve bu nedenle idare
edenlere yakýn olmaya çalýþmýþlardýr. Orta sýnýf olarak isimlenen nüfus, devletlerin kaderleri üzerinde etkili olmuþtur.
Topluluklarýn ekonomileri onlarý idare eden krallarýn veya baþkanlarýn aðzýndan çýkan emirlerle oluþtuðu devirlerde, ekonominin herhangi bir kesin kuralý
yoktu. Kurallar, baþtaki sahsýn huyuna, karakterine,
ahlakýna, aklýna ve yeteneklerine baðlý olarak tamamen emir ve direktifleri ile oluþmakta idi. Bu nedenle
tarih boyunca güçlü devlet olmanýn en etkin þartý adaletli paylaþým olmuþtur. Sömürü düzeninin kurucularý olan kapitalist ülkeler, KÜRESELLEÞME adýný
verdikleri, aslý sömürme olan sistemle, geliþmekte olan ülkelerin tüm kaynaklarýný ele geçirme operasyonunu hýzla sürdürmektedirler.
15
Prof. Dr. Haydar BAÞ
Sömürü düzeni beþeriyet ile birlikte devam edip
gelmektedir. Güçlü olan daima sömürmüþ, zayýf olan
daima köle olup ezilmiþtir. Yüzelli yýldýr kapitalist düzen, harpler, ekonomik olarak borçlandýrma, özelleþtirmeye teþvik ve hükmetme yolu ile sürdürülmektedir. Her türlü kaynaklarý tükenmiþ olan, çok geliþmiþ
kabul edilen bu ülkeleri aslýnda ayakta tutan geliþmemiþ ülkelerin kaynaklarýdýr. Bu kaynaklarýn kýsýtlanmasý, durumun tamamen tersine çevrilmesi demektir.
Son yarým asýrda harp etmekten ziyade, barýþ
ve beraberlik kandýrmasý ile, teknolojik üstünlüklerini tüm dünya ile paylaþmak istedikleri yalanýný
koz olarak kullanan geliþmiþ ülkeler, geri kalmýþ ama aslýnda hazineler üzerinde oturan ülkeleri, KÜRESELLEÞME taktikleriyle avlamayý baþarý ile hýzla sürdürmektedirler.
Küreselleþmenin bir þartý olan ÖZELLEÞTÝRME
yaðmasý ile ülkelerin gelir getiren kurumlarýný, stratejik önemi olan kurumlarýný ele geçirmektedirler. Ülkede söz sahibi olan büyük yerel þirketleri önce küresel, tanýnmýþ þirketlerle ortaklýk yaptýrýp, daha sonra
tek baþýna ele geçirme operasyonlarýný sabýrla gerçekleþtirmektedirler.
Bütün bu taktik ve planlarla geliþmekte olan ülkelerin üretimlerini ele geçirerek, kalkýnma ve rekabet
çabalarýný yok etmeðe devam etmektedirler. Geliþmekte olan ülkelerin büyük çapta yeraltý kaynaklarý
küresel güçlere ait büyük þirketlerin ellerine geçmiþ
veya geçmek üzeredir. Para politikalarý tamamen
IMF ve Dünya Bankasý'na teslim edilmiþ, emisyon olayýna hiçbir þekilde müdahale imkaný býrakýlmadýðýndan, tüm emek ve üretimleri de küresel sömürünün
elinde kalmýþtýr.
16
Milli Ekonomi Modeli
Senyoraj haklarý dahi onlara yabancý para olarak faizli borç þeklinde verilmekte ve bu durumda tüm insanlýk küresel güçlere köle durumuna düþmektedir. Buraya kadar anlatýlanlar küresel veya kapitalist ekonominin yüzeysel manzarasýdýr. Küresel güçlerin, en çok
çekindiði ULUSAL devletler olduðundan, öncelikle hedef olarak ulusal devlete yatkýn topluluklar üzerinde acil planlar üretmektedirler. Özelleþtirme ve borçlandýrma taktikleri, kültürlerarasý iþbirliði çalýþmalarý bu planlarýn önde olanlarýdýr.
Milli Ekonomi Modeli bu nedenle milli devletin olmazsa olmazýdýr. Ve küreselleþmenin panzehiridir.
Kapitalist ekonominin kolayca uygulanabilmesi için ilim adýna empoze edilen ekonomik modeller vasýtasý ile
tüm ülkeler pembe hayaller ile uyutulmaktadýr. Ýþte bu
eser, hakikatleri gözler önüne sermekle, mevcut ekonomik teorileri, uygulama temeline dayalý net matematiksel formülleriyle yerle bir etmektedir. Bu eserden de anlaþýlacaðý gibi Milli Ekonomi Modeli her topluluðun eþit
þartlarda ekonomik geliþimlerini düzenlemektedir.
Milli Ekonomi Modeli tüketim yanlýsý bir modeldir.
Yani, toplumu oluþturan bireylerin tamamýnýn belli bir
gelir düzeyine çýkartýlmasýný hedef almaktadýr. Bunun
neticesinde küresel güçlerin küçülte küçülte ortadan
kaldýrmak üzere olduðu ülkeler, bu modelle tekrar büyük ve güçlü devletler haline gelecektir. Toplumda fakir, aç, iþsiz kalmayacaktýr. Herkesin temel ihtiyaçlarý
karþýlanacak devlet sosyal bir devlet, yani baba devlet
olacaktýr. Devletin her türlü kaynaklarý, devlet-millet iþbirliði ile kullanýlacaktýr.
Milli Ekonomi Modeli, daha önce kendilerine yeter durumda olan ülkeleri yeterli olduklarý dallarda politikalarýna
müdahale ederek, kendilerine baðýmlý hale getiren kapitalist ülkelerin her türlü müdahalelerini boþa çýkaracaktýr.
17
Prof. Dr. Haydar BAÞ
Tarýmda, ormancýlýkta, hayvancýlýkta ve her türlü üretimde halký ile birlikte, vergi almak yerine faizsiz
kredilerle halkýna destek ve en önemlisi her kesimdeki fertlere emeklilik hakký tanýyan, ürettikleri her
mamule alým garantisi veren tam bir sosyal devlet oluþacaktýr. Modelle, sömürme ve sömürülme ortadan
kalkacaktýr. Bunun yerini adaletli bir dayanýþma ve
paylaþma ortamý alacaktýr.
Ekonomi, topluluktan topluluða, o kimselerin
kültürel yapýsýna göre deðiþim göstermesi gereken
bir uygulamadýr. Yýllarca Hýristiyan kültürünün ürünü olan ekonomi politikalarýnýn uygulanmasý bizi
çýkmazlara sürüklemiþtir. Kapitalist düzenin para
ve faiz uygulamalarý, para ile para kazanma imkanlarý, paranýn belli merkezlerde toplanmasý gerçeði kaçýnýlmazdýr.
Milli Ekonomi Modeli'nde ise, uygulama tamamen
bizim kültürümüzün bir ürünüdür. Gelir daðýlýmýnda
denge, sürekli büyüme ve tam istihdam çok uyumlu
biçimde gerçekleþmektedir. Sosyal devlet olmanýn
gerekli temel þartlarý da bunlardýr. Faiz olmamasý
enflasyonun sýfýrlanmasýdýr.
Bizim kültürümüzde yalan söylemek yasaktýr. Bu
gerçek bilindiði halde liberal ekonominin vergi alma
tekniði esnafýmýzýn yalan söylemesini mecbur hale
getirmiþ, ayakta kalmak için devletine yanlýþ ve eksik beyanlarda bulunmuþlardýr. Bu nedenle ruhsal olarak suçluluk hakimdir. Milli Ekonomi Modeli'nde,
yüz milyarýn altýnda kazanan her kim olursa olsun
kendisinden vergi alýnmayacak olmasý, halkýmýza
kendine güven ve inançlarýna uygun hareket etmenin mutluluðunu kazandýracaktýr. Ve daha fazla imkanlara sahip olmak için geliþme çabalarýný sürdürmeye devam edecektir.
18
Milli Ekonomi Modeli
Þunu açýkça söylemekte yarar görüyorum. Kapitalist düzene göre ekonomi: Ýnsanýn sýnýrsýz ihtiyaçlarýný karþýlamak için sýnýrlý imkanlarýn kullanýlmasý
olarak tanýmlanmýþtýr. Bu tanýma dayanan ekonomi
kendi toplumunun menfaati için diðerlerini ezecektir.
Ýþte bu nedenledir ki sömürü, savaþ, iþkenceler ve
haksýzlýklar dünyaya hakim olmaktadýr.
Þurasý muhakkak ki insanýn ihtiyaçlarý sýnýrsýz deðil
aksine yaradýlýþý nedeni ile bir elin parmaklarý sayýsý
kadar bile deðildir. Yeme içme, giyme, aile kurma
vs… Ama ona sunulan imkanlara baktýðýmýzda, tüm
ihtiyaçlarýna karþýlýk sayýlamayacak kadar çok alternatifler ve bolluk vardýr. Seç, seç ye; beðen, beðen giy;
seç, seç al.
Demek ki ekonomi bilimi denilen ve toplumu yanlýþ
bir tanýmýn peþinde sürükleyen, uðrunda harpler yapýlan, sayýsýný söylemede zorluk çekilen milyonlarca eserler yazýlan sayýsýz öðrenci ve öðretmen yetiþtirilen
sonunda bir hiç olduðu, Prof. Dr. Haydar BAÞ tarafýndan cesaretle gösterilen temelsiz bilimin, beþeriyet adýna tam bir SKANDAL olduðu gerçeði ile karþý karþýya gelinmiþtir.
Zaten uygulamalarda da görülmektedir ki sadece
yüzde on gibi bir nüfus bu ekonomiden yarar saðlamýþ, geride kalanlar ise daima ezilmiþlerdir. Halbuki
bunun tamamen aksinin olmasý, hatta yüzde yüzünün hayatlarýný rahatça sürdürmeleri topluluklar için
idealdir.
Prof. Dr. Haydar BAÞ Bey'in yazdýðý ve senelerce
beyan ettiði Milli Ekonomi Modeli ilk önce ekonominin tanýmýný düzelterek: sýnýrsýz imkanlarý, insanýn sýnýrlý olan ihtiyaçlarýna kullanma ilmi olarak tanýmlamýþtýr. Hakikat bu olduðuna göre, kapitalizm ihtiyaçlarýn deðil fakat ihtiraslarýn peþine düþmüþ demektir.
19
Prof. Dr. Haydar BAÞ
Bu nedenle yýllar boyu ilim adýna temelde bozuk
bir düzenin teorileri yapýlmýþ tüm insanlýk bunu bilim
zannedip uygulamýþtýr. Teknolojide ileri olan topluluklar, GLOBALLLÝK demogojileri ile bir türlü kalkýnamayan ve global güçlerin ihtiraslarýnýn oluþmasýný
saðlayan topluluklarý resmen suistimal etmiþtir.
Milli Ekonomi Modeli sýnýrsýz imkanlarý halkýn önüne sermiþ, devleti, vergi toplayan, tefecilik yapan
ve milletini global güçlere köle eden bir devlet halinden, halkýna sahip çýkan, onlardan vergi alacaðýna,
onlara maddi imkanlar tanýyan, üretime katký saðlayacak bir tüketim topluluðu ortaya çýkaran bir sosyal
devlet haline getirmiþtir. Fakirlik terimini tamamen
lügatten çýkartan, her ferdinin gerekli ihtiyaçlarýný
kimseye muhtaç olmadan temin etmesini saðlayan
bir baba devletin oluþmasýný saðlamýþtýr.
Ayný zamanda parayý, sadece bir mübadele ve
deðer saklama aracý olmaktan çýkarmýþ, ona kalkýnmada tahrik unsurluðu, mal ve hizmet karþýlýðý
olma özelliði kazandýrmýþtýr. Yani parayý para yapan gene Prof. Dr. Haydar BAÞ Bey olmuþtur. Bu
eser bütün bu iþlevleri geniþ olarak dünyanýn gözü
önüne sunmaktadýr.
Dönüp geriye ibret ile baktýðýmýzda, asýrlar boyu
insanlara ekonomi bilimi olarak anlatýlan, onbinlerce makale yazýlan, konferanslar düzenlenen, iþin
garibi, sayýsýz master ve doktoralarýn yapýldýðý, yani nalýncý keseri ile yontula yontula son durumuna
gelen, uðrunda milyonlarca insanýn periþan olduðu
yanlýþa dayalý ve küreselleþmeye destek bir ekonomi modelini getirenleri, gafletleri veya gizli gayeleri ile baþbaþa býrakýrken, ben, bunlarýn karþýsýnda güçlü bir model ve bir hakiki eser görmekten ilim adamý olarak mutluluk, milletim adýna gurur
duymaktayým.
20
Milli Ekonomi Modeli
Kalkýnamayan, global bataklýkta kalkýnmak için çýrpýndýkça daha da batan topluluklara müjdeler olsun!
Milli Ekonomi Modeli ile Sosyal Devlet Projesi'ni ortaya atan, zayýf devleti deðil her iþte halký ile eþit þartlarda el ele güçlü bir devleti, yani baba devleti tanýtan bu
eser kurtuluþumuza kaynak olacaktýr. Þunu asla unutmayýnýz, bu model ekonomide bir alternatif model deðildir. Zaten yukarýda anlatýldýðý gibi temelden yanlýþ
bir modelin alternatifi nasýl olur ki. Ekonomi bilimi bu
temel eserle gerçek olarak baþlamýþtýr. Bu bir tarihi olaydýr. Bu eser sonsuza kadar rehber ve ders kitabý olarak anýlacaktýr. Bilime yaptýðý bu katkýdan dolayý Sayýn Prof. Dr. Haydar BAÞ Bey'i tebrik ediyor, Allah'tan
(c.c) baþarýlar ve saðlýklar diliyorum.
Prof. Dr. Ata SELÇUK
Fýrat Üniversitesi
21
22
Milli Ekonomi Modeli
Ekonomileri kurtaracak felsefe;
geleceðin iktisat felsefesi
Prof. Dr. Haydar Baþ'ýn 'Milli Ekonomi Modeli' yalnýz Türkiye ve Müslüman dünyasý için deðil, günümüzün tüm medeniyetleri için mühim vakadýr. Ve bunun, dünya ekonomi düþüncesi geliþiminde yeni bir
dönem olduðunu esaslý þekilde söyleyebiliriz.
Rusya ve Tataristan bilim adamlarý, Prof. Dr. Haydar
Baþ'ý derin felsefi, ilahiyat ve din bilgisi yazarý olarak tanýmaktadýr. Bu hizmetler Peygamberimizin hayatý veya
Ýslam'da kadýn haklarý gibi geniþ spektrumlu meseleleri
de ele almaktadýr. Bizce Prof. Dr. Haydar Baþ, Müslüman Þark dünyasýnýn Ýbn-i Sina, Farabi, Arabi, vs. ileri
gelen alimlerinin çaðýmýzdaki temsilcisidir. Çünkü týpký
onlar gibi hizmetlerinde ciddi bilimsellik ile maneviyat,
kültür ve pratik bütünlüðü mevcuttur.
Ýþte bu eser O'nun yeni hizmetidir. Kitabýn özelliði
yenilik ve esaslýk, geleneklere sahip çýkmak ve cesaret, güncel iktisadýn sorunlarýn çözüm orijinalitesidir.
Bu hizmette analitiðin parlak düþüncesi ile pratiðin
tecrübesi, bilim adamýnýn cesareti ve iþ adamýnýn
pragmatizmi birleþmiþtir.
Kitapta ele alýnmýþ konular o kadar geniþ ki, yalnýz
onlarýn kýsaca özeti ayrý bir yazý teþkil edebilir. O yüzden, Tataristan ve Rusya vatandaþlarý için bizce aktüel olan konularda duracaðýz.
23
Prof. Dr. Haydar BAÞ
Tarihi geliþim süreci açýsýndan da, dünya ekonomisinde ve günümüzün sosyo-ekonomik süreçlerde yerini belirleme açýsýndan da Türkiye ile Rusya'nýn kaderi benzerdir. Ýki ülkenin önüne globalleþme süreci katý
seçenek olarak konmuþtur; ya sanayileþmiþ ve geliþmiþ ülkeler arasýnda layýklý yeri almak, ya da ikinci sýnýf ülkesi olarak, doðal kaynak ve iþ gücü gibi ucuz
kaynak satýcýsý olmaktýr. Batýnýn ülkelerimize empoze
ettiði geliþim yolu, ülkelerimizin jeopolitik, tarihi, milli
ve dini geliþim özelliklerini dikkate almamaktadýr. O
yüzden, baðýmsýzlýðý kaybetmeden ve kendi gelenek,
deðer ve prensipleri koruyarak bizi iktisadi elite dahil
edecek öz modeli oluþturmak aktüellik kazanmaktadýr.
Prof. Dr. Haydar Baþ'ýn çalýþmasý, dünya tecrübesine,
en iyi beynelmilel iktisadi düþünce kazançlarýna dayanan, manevi ve sosyal, insani faktörleri dikkate alan
ve insan için çalýþan bir modeli çizmektedir.
Bizce, bu çalýþma, ekonomi düþüncesinin, teorik
araþtýrmalarýn ötesindedir. Kanaatimizce, bu çalýþma
güncel iktisat felsefesinin parlak izahýdýr. Çalýþma
Prof. Dr. Haydar Baþ'ý Smith, Ricardo, Keins, Leontyev, Fridman, Kupmens gibi iktisatçýlar sýrasýna dahil
etmektedir.
Ekonomik model çalýþmalarýn önem ve deðerini, iktisat-matematik biliþiminde araþtýrma yapan Nobel ödülü sahip sayýsýna göre anlayabiliriz. Ýktisat üzerine
Nobel ödülü 1969 yýlýnda verilmeye baþlandý. Hesaplarýmýza göre bu ödüle 36 (aralarýnda 26'sý iktisat-matematik biliþiminde araþtýrma yapan) iktisatçý layýk görülmüþtür. Sosyal-iktisadi sistemdeki yasal ve sayýsal
iliþkilerin tespiti enformasyon teknolojilerin kullanýmý ile kolaydýr. Lakin iktisat teorisi, istatistik, matematik ve
enformasyonun gerçek sentezi olan çalýþmasýyla Prof.
Dr. Haydar Baþ'a da bir Nobel ödülü gerekecektir.
Bunda milli sistemi ve modeli mühim rol oynayacaktýr.
24
Milli Ekonomi Modeli
Günümüz iktisat teorisinde deðiþik ekonomik sistemler mevcuttur: Tam rekabetli serbest piyasa ekonomisi (tam kapitalizm), serbest piyasa ekonomisi, geleneksel ekonomi, idari ekonomi. Batý strateji uzmanlarý
piyasa ekonomisi taraftarlarýdýr, geleneksel ekonomi ise, onlarýn analiz ve öngörülerinde ülkelerin geliþimini
frenleyen geliþmemiþ sistem olarak gösterilmektedir.
Prof. Dr. Haydar Baþ'ýn kitabýnda gösterilen kapitalizmi,
globalleþme taraftarlarý geliþmekte olan ülkelere, onlarý
tamamen kendi jeopolitik ve ekonomik çýkarlarýna uydurmak için empoze etmektedirler.
Günümüzde dünya ekonomisinde Japon, Ýsveç, Amerika, Alman iktisadi modeller malum. Prof. Dr. Haydar Baþ'ýn çalýþmasýnda, insan, onun ihtiyaçlarý, imkân
ve memnuniyeti ön plana alýndýðý için, beynelmilel modelin çizildiðini söyleyebiliriz. Teklif edilen model Ýslamiyet'in ebedi prensiplerine dayanmaktadýr. Bu prensipler
temelinde orta çaðda Müslüman camiasý, her millet, sýnýf ve tabakanýn iktisadi ve sosyal güvencede bulunduðu geliþmiþ devletler kurmuþtur.
Genel olarak, modele gerçeði daha derinden öðrenebilme amacý ile oluþturulan, hakiki objenin sembolik
tasviri, þartlý þekli diye diyebiliriz. Prof. Dr. Haydar
Baþ'ýn kitabýnda, tüm fertlerin refahýný yükseltmeyi amaç eden devlet idaresi iktisat modeli teklif edilmektedir. Belki ütopik duyula bilinir? Belki Marks hizmetlerinde eþit ideal toplum hakkýnda okumuþunuzdur? Prof.
Dr. Haydar Baþ modelinin farký belirgin, çünkü para tedavül kanunlarýnýn, piyasa ve talep hareketleri vs. bilgilerinden oluþmaktadýr.
Ýktisat biliminin önünde hep kýt kaynak kullanýmý sorunu durmuþtur. Bir çok iktisatçý optimum arayýþý içinde
bulunmuþtur. Prof. Dr. Haydar Baþ prensip itibarý ile
Batý burjuva biliminden farklý olarak, kaynaklarýn sonsuz, insan ihtiyaçlarýn kýsýtlý olduðunu söylemektedir.
25
Prof. Dr. Haydar BAÞ
Sayýn bilim adamýnýn ileri sürdüðü "sonsuz kaynak"
fikri çürütülmez argümanlar temelinde inþa edilmektedir. Ve en esaslý argüman Kur'an-ý Kerim'in
beyanlarýdýr. 'Ýbrahim' suresinde Allah-ü Teala insanlara hitaben diyor ki: 'Sizlere, istediðiniz tüm imkanlarý vermekteyim', 'Lokman' suresinde ise: 'Allah, gökyüzünde ve yeryüzünde olan her þeyi hizmetinize sunmadý mý'.
Prof. Dr. Haydar Baþ'ýn fikrini fizik, kimya, biyoteknoloji buluþlarý tasdik etmektedir. Bu buluþlar
maddenin sýnýrsýz imkanlarýndan bahsetmektedir.
Mesela, 2004 yýlý Nobel ödülü sahibi fizikçi J.Alferov XXI yüzyýlda sanayiinin esas kaynaðý olarak güneþ enerjisinin olacaðýný söylemektedir. Artý geri dönüþüm süreci akýllý topluma maddenin tekrar kullaným imkâný vermektedir.
Sonsuz kaynak, sýnýrlý ihtiyaca dayanan, Milli Ekonomi Modeli'ni teklif ederek Prof. Dr. Haydar Baþ daha çok dikkati üretimde deðil, üretim-tüketim denge
noktasýný yakalama meselesinde odaklamaktadýr.
Baþka bir ifade ile, onun teklif ettiði iktisadi sistem,
tüketim dengesi modelidir. Buna yakýn bir fikir Ýstikrarlý Geliþim Stratejinin temelinde de yatmaktadýr.
Lakin asýl fark bu modeli hayata geçirecek zihniyettedir. 2002 yýlý Yohannesburg Dünya Forumu bunun
ispatýdýr. Sebebi ise, Globalist ülkeler, ilk olarak Amerika, Forumun birçok inisiyatifini desteklemedi,
çünkü çýkarlarýna ters idi.
Prof. Dr. Haydar Baþ'ýn Milli Ekonomi Modeli'nde
ekonominin para gibi mühim aracýna büyük önem
verilmektedir. Bu meselede de sayýn bilimadamý günümüz biliminde oluþmuþ katý fikirlerden daha ileri
gitmektedir. Bizim iktisat teorisi kitaplarýnda para daha çok tedavül aracýdýr.
26
Milli Ekonomi Modeli
Prof. Dr. Haydar Baþ'ýn fikrince, para, mal ve hizmet üretimi için iktisadi faaliyeti harekete getiren araçtýr.
Baþka bir ifade ile para, üretim ve tüketime karþý
gösterilen niyetin sebebi ve bir teþviktir. Þu ana kadar
hiçbir iktisadi model paranýn iktisadi birimlerin niyetini
ifade etme özelliðine dikkati çekmemiþtir. Milli Ekonomi Modeli'nde gerçekleþecek paranýn teþvik fonksiyonu günümüzde esas fonksiyonlarýndan biridir.
Ülkelerimizin karþýlaþtýðý esas problem iktisadýn liberalleþmesi sonucu toplumun kutuplaþmasýdýr. Prof.
Dr. Haydar Baþ kitabýnda, asgari ihtiyaçlarýný bile karþýlayamayan, gelirleri belli bir seviye altýnda olan fakir
tabaka grubunu ayýrt etmektedir. Türkiye ve Rusya örneðinde bu grubun yüzdesi iki ülkede de %90 civarýndadýr. Prof. Dr. Haydar Baþ'ýn çalýþmasýnda, eðer ekonominin büyümesini istiyorsak, dikkatimizi toplayarak
bu tabakaya yardým göstermemiz gerekiyor denmektedir. Günümüzün en büyük problemi ise, nüfusun bu
tabakasý tüketim imkanýný kaybetmiþtir. Sayýn Prof. Dr.
Haydar Baþ'ýn teklif ettiði modelde bu tabaka ekonomik hayatta katkýda bulunmakta, sosyal ve iktisadi aktivitesini devam ettirmektedir.
Tekrar edersek, Prof. Dr. Haydar Baþ hizmetinin
açtýðý ufuklar sýnýrsýzdýr. Kitap, tekrar tekrar dönülmesini istemektedir. Ve kitabýn Rusça yayýnlanmasý Rusya, Tataristan ve BDT devletleri için faydalý olacaktýr.
Prof. Dr. Goulnar BALTANOVA
Kazan State Power Engineering University
27
28
Milli Ekonomi Modeli
Bu eser sadece Türkiye için deðil,
tüm dünya içindir
XX. yüzyýlýnýn ikinci yarýsýnda iktisat biliminde, teoride kendisine zýt olan anlayýþlarý devre dýþý býrakan, Batý
devletleri kontrolü altýnda olan ülkelerin devlet iktisat
politikasýný oluþturan ve bu ülke gençlerinin üniversite
kitaplarýnda okutulan liberalmonetarist anlayýþýnýn tartýþýlmaz tekeli oluþmuþtur. Bu anlayýþa ters düþen tüm
teori ve araþtýrmalar, problem ve sonuçlar bilim adamlarýnýn, siyasi ve öðrencilerin dikkatlerinden deðiþik yollarla perde ediliyor, tali, önemi olmayan istisnalar, ya da
"iktisadýn" temel kanununa ek olarak gösteriliyor. Böylelikle, "bilimin temel binasý", iktisat biliminin "mainstream"i, yeryüzündeki çoðunluðunun hayatý için çoktan
derin problem ve tehlike haline gelmiþ sosyalekonomik
hayat sorunlarýný ve gerçeklerini kýsmen yansýtýcýsý, gerçek sorunlarý göz ardý edicisi haline geliyor. Gerçek, liberaliktisat bilimi altýndan akýp gidiyor.
Günümüzün sorunlarý ise, iktisadi ve siyasi merkezlerin ve taþranýn, parasalmali alanýn ve gerçek sektörün
iletiþimi, çaðdaþ ekonomide devletin, tekelin ve rekabetin rolü vesairedir. Þu anda deðiþik ülkelerde, "herkes
tarafýndan kabul edilen gerçek" halini alan ve hakim olan teorik modellerin ve önerilerin temelinde yatan birçok ekollerin "aksiyomlarýn" yeniden gözden geçirilmesini gerektiren daha fazla yeni yaklaþým ve çalýþmalar
ortaya çýkmaya baþlamýþtýr.
29
Prof. Dr. Haydar BAÞ
Ancak iktisat politikasýnda alternatif teorinin ve alternatif mefhumun oluþmasý için bu yeni giriþimlerin
bir araya getirilme ihtiyacý þiddetle hissedilmektedir.
Prof. Dr. Haydar Baþ'ýn kitabý bu sorunun çözülmesi
için ciddi bir katkýdýr ve çalýþmanýn büyük deðeri bundan kaynaklanmaktadýr.
Birçok Ýslam takipçisinin O'nu kendi öðretmeni olarak gören, derin inanca sahip þahsýn iktisat gibi,
dünyevi bilim dalýnda parlayývermesi tesadüf deðildir.
Ýþin aslý þu ki, çaðdaþ iktisat teorisi ve oluþmuþ dünya ekonomisi sistemi bireyin ve toplumun hedefi olarak sadece maddi ve parasal teþvik ve amaçlarý ele
almaktadýrlar. Bu kategoriler sisteminde ise insanlýðýn önünde duran sorunlarýn, özellikle de ekonomi alanýnda olan sorunlarýn çözümü hiçbir þekilde yoktur.
Ýnsanlýðýn ilkel fizyolojik ihtiyaçlarýn gidermesini
gittikçe kolaylaþtýran teknik ve üretim organizasyonu geliþimi iktisadi süreçlerin ekonomi dýþý unsurlara; siyasi, sosyal ve ilk önce geniþ manasýyla
manevi þartlara radikal olarak baðlý olduðu gerçeði
ortaya çýkarmaktadýr. Prof. Dr. Haydar Baþ "Toplumun pozitif ya da negatif durumu bu toplumu oluþturan insanlarýn iç tabiatýnýn doðrudan yansýmasýdýr" diye yazmaktadýr.
Toplumun yapýsý ve iktisadi iliþkiler ne kadar rasyonel gözükürse gözüksün, onlarýn halkýn refah seviyesini yükseltmesi ve etkisi, toplumun manevi beraberliðini esas almalarý ve toplum fertlerinin çoðunun
ve elit temsilcilerin bu iliþki ve yapýnýn adil olduðuna
inanmalarý ve topluma deðer vermeleri ile mümkün
olmaktadýr. Tarih boyunca insanlýk bu kanaate varmýþtýr. Toplumun manevi beraberliðin temelinde dini
inanç veya vatanperverlik veya mutlu topluluk kurma
düþüncesi yatmaktadýr.
30
Milli Ekonomi Modeli
Eðer toplumun manevi temelinde herhangi nedenlerle bozulma gerçekleþirse, toplumum tüm sosyal enstitülerinde ve onlarý destekleyen mekanizmalarda taklitçilik baþlýyor. Hem ahlak, hem adliye hukuk sistemi, hem hakimiyet kurumlarýn oluþmasýndaki demokratik tarz, hem medya ülkenin ve ülke
toplumunun çoðunun çýkarlarýný temin etmemeye
baþlýyor.
Mali kaynaklara sahip olan ve bu sosyal sistemin
egemenliðini ele geçiren az sayýdaki sosyal gruplarýn ve klanlarýn elinde malzeme haline geliyor. Ülkenin manevi beraberliði önemilidir, o olmadan devlet
etkisiz hale gelmektedir.
Milli
Ekonomi
Modeli'nin
istisnai önemli ilkesi, her sosyal grubun maddi refah seviyesinden toplum ve devletin sorumlu olmasýdýr. Bu
ilke, devletin iktisada katkýsýný minimize etme liberal
ideoloji yaklaþýmýný reddetmektedir.
Piyasa ve rekabet güçleri, yazarýn anlattýðý yapýsal eþitsizlikleri (Prof. Dr. Haydar Baþ'ýn terimiyle,
yapýsal açýklarý) tek baþýna düzeltemezler. Bunu ancak güçlü ve baðýmsýz devlet yapabilir.
Parasal-mali kaynaklarýn çok az sayýda olan zengin banka gruplarýnýn, mali-siyasi klanlarýn ve cemiyetlerin ellerinde bilinçli olarak birikmesi Dünya Ekonomisi için (ve bütün sosyal-politik alanýn istikrarlýðýnýn korunmasý için) en büyük tehlike olduðunu
Prof. Dr. Haydar Baþ görmektedir.
Global problemlerle uðraþan birçok iktisatçý ve
siyaset bilimcisi, önceden belirtilmiþ olan postulatlara açýklama bulma amacýyla deðil de, gerçekten
þimdiki basit olmayan dünyada olan biten hakikatleri öðrenmek isteyenler ayný fikirde olacaklarýný
düþünüyorum.
31
Prof. Dr. Haydar BAÞ
Prof. Dr. Haydar Baþ'ýn sonucuna göre: " Bugün
Dünya Ekonomisinin gerçek yöneticileri üreticiler deðil, global maliyecilerdir. Þu anda, onlarýn iktisadi ve
siyasi etkilerinin güçlenmesini ancak en azýndan düþünce açýsýndan, yapý olarak milletin yararý ve ekonomik büyümenin doðrultusunda hareket eden devletler engelleyebilir."
Kitapta çok önemli sorun ele alýnmaktadýr, paranýn ürün alanýndan direktif olarak çekilerek mali spekülasyon
alanýnda yoðunlaþmasý, fazladan harcanmasý ve onlarýn siyasi sorunlarýn giderilmesi için kullanýlmasý sorunu
ve saire. Böyle paranýn çekilmesi ve sermayenin yurtdýþýna akmasý sonucunda üretimin ne kadar küçük miktarlara düþtüðünü ve ülkenin potansiyel ekonomisini
yýktýðýný Rusya'nýn 90. yýllarda gösterdiði bariz örnekte
görmekteyiz.
Prof. Dr. Haydar Baþ'ýn kitabýnýn asýl deðeri, tekrarlamak istiyorum ki, þu anda iktisat biliminde hakim olan
liberal görüþe ve (çoðu zaman alternatifsiz diye sunulan) liberal teoriye alternatif olan yeni görüþün oluþmasýnda temel atmaktadýr. Bu kitap tabii ki sadece Türkiye
için deðil, tüm iktisat bilimi için ve ilk sýrada "Batý olmayan" tüm ülkeler için çok büyük önem taþýmaktadýr. Bu
kitabýn meþhur olmasý ve geniþ kitle için, iktisatçýlar, siyaset bilicileri ve diðer sosyal bilim uzmanlarý için, ayný
zamanda politikacý, üniversite öðrencileri ve öðretmenleri için ulaþýlýr olmasý çok önemlidir. Hizmetin fikir ve önerileri geniþçe istiþare edilmeli, konuþmalý, baþka uzmanlarýn fikirleri ile mukayese edilmeli, netleþtirmeli ve
baþka meþhur iktisatçý uzmanlarýn fikirleri gibi geniþ yayýlma ve otorite bulmalýdýr.
Prof. Dr. Viktor Volkonskiy
Rusya Bilimler Akademisi
32
33
34
Milli Ekonomi Modeli
BÝRÝNCÝ BÖLÜM:
MÝLLÝ EKONOMÝ MODELÝ'NÝN
TEMEL FELSEFESÝ
1) Milli Ekonomi Modeli Nedir?
2) Milli Ekonomi Modelinde Ýnsan
3) Bireyin ve Toplumun Çýkarlarýnýn Birleþtirilmesi
35
36
Milli Ekonomi Modeli
1) MÝLLÝ EKONOMÝ MODELÝ NEDÝR?
Milli Ekonomi Modeli, insanýn sýnýrlý
ihtiyaçlarýnýn sýnýrsýz kaynaklardan karþýlanmasý
ilmi ve ülkelerin gerektiðinde her türlü mal ve
hizmeti üretebilme gücüne sahip olmasý, iç ve dýþ
harcamalarýnýn borçlanmadan temin edebilmesinin adý ve formülüdür.
Bu manada Milli Ekonomi Modeli ülkelerin
kalkýnmasýnýn, ekonomik baðýmsýzlýðýn tek
(yegane) yoludur.
Milli Ekonomi Modeli, ekonominin sadece bir
meselesine odaklanmak yerine, bütününü kucaklayan bir modeldir.
Hedefleri, dayanaklarý ve iþleyiþ mekanizmalarý ile baþlý baþýna bir sistem olan Milli Ekonomi
Modeli, hayallerden deðil, var olan gerçeklerden
yola çýkarak, bunlara uygun bir modeli hayata geçirmeyi amaçlamýþtýr (1).
Ýnsaný tam manasý ile tarif etmeden onunla ilgili hiçbir meseleyi çözüme kavuþturamayýz (2).
Oysa kapitalist anlayýþ insaný anlamak yerine
kendi sistemine uygun bir insan tarifi yapmýþtýr.
1– Prof. Dr. Haydar Baþ, Mektûbât, s. 247, Ýcmal yay, Ýstanbul 1994, 2. baský
2– Prof. Dr. Haydar Baþ, Ýman ve Ýnsan, s. 3–25, Ýcmal yay, Ýstanbul 1996, 4. baský
37
Prof. Dr. Haydar BAÞ
Ýnsanýn fýtratýndan yola çýkarak ona uygun bir
modeli hayata geçirmeden ona faydalý olmak
mümkün deðildir (3).
“Kaynaklarýn sýnýrsýz, ihtiyaçlarýn sýnýrlý ama
ihtiraslarýn sýnýrsýz” olduðunu tespit ettiðimizde,
kapitalist modellerin daha temelden meseleye
yanlýþ yaklaþtýðýný görmek zor olmayacaktýr. Çünkü kapitalist anlayýþlar, kaynaklarý sýnýrlý görürken, insan ihtiyaçlarýný sýnýrsýz görmektedirler (4).
Bireyler, kendi ihtiyaçlarýndan çok daha fazla
bir deðer oluþturma kabiliyetindedir.
Ancak var olan ekonomi modelleri insanlarýn
kabiliyetlerini devreye koymak yerine, onlarý
devre dýþý býraktýðý için sýnýrsýz kaynaklara raðmen insanlýðýn büyük bir kesimi yokluk içerisindedir.
Artan nüfusun ihtiyaçlarýnýn sýnýrlý kaynaklarla
karþýlanamayacaðý yanýlgýsý, kapitalist anlayýþý
toplumun çok az bir kesiminin çýkarlarýna odaklanmaya yöneltmiþtir.
Bu sebeple kapitalist anlayýþ azýnlýklarýn mutlu
olduðu fakat çoðunluðun fakirlik ve açlýk çektiði
bir modeldir.
Gerçekte artan dünya nüfusu bir tehlike deðildir, kaynaklarýn kýt olmadýðýndan yola çýkýlarak
bu kaynaklardan optimal ve adilane bir þekilde
herkesin istifade edeceði bir sistem hayata geçirmek mümkündür. Zaten Milli Ekonomi Modeli’nde yaptýðýmýz da bundan ibarettir.
3– Prof. Dr. Haydar Baþ, Ýman ve Ýnsan, s. 29
4– Prof. Dr. Erdogan Alkin, Ýktisat, Filiz Kitabevi, Ýst. 1992, s. 1
38
Milli Ekonomi Modeli
Kapitalist anlayýþlarýn, kendi yapýlarýndan kaynaklanan yanlýþlardan dolayý, þu üç meseleyi çözmesi
mümkün deðildir; kapitalizmin hâkim olduðu son 150
yýllýk dönem de bunun ispatýdýr:
1) Gelir daðýlýmýnda denge,
2) Sürekli büyümenin yakalanmasý,
3) Tam istihdamýn sürekli saðlanmasý.
Her üçü de ekonomi politikalarý için olmazsa
olmaz hedeflerdir. Ancak, kapitalist modeller
bunlara ulaþamadýðý gibi, artýk gelir daðýlýmýnda
dengesizliði, eksik istihdamý ve belli dönemlerde
ekonomilerin krizlere girmesini doðal karþýlamaktadýr (5).
Kapitalist anlayýþlar kaynaklarýn sýnýrlý olduðundan yola çýktýðý için üretime odaklanmýþtýr.
Elde edilen mal ve hizmetlerin adilane daðýtýlmasý yerine, mutlu bir azýnlýðýn faydasýna sunulmasý
da bu mantýðýn sonucudur.
Oysa Milli Ekonomi Modeli “tüketim yanlýsý
bir model”dir. Tüketim yanlýsý olmaktan kastýmýz,
toplumu oluþturan bireylerin tamamýnýn belli bir
gelir düzeyine çýkartýlmasýdýr. En azýndan “kimseye muhtaç olmadan hayatýný devam ettireceði
seviye” asgari hedef olarak kabul edilmiþtir.
Milli Ekonomi Modeli’nde ortaya koyduðumuz
hedefleri yakalamada, çok önemli iki güce sahibiz.
Bunlardan birincisi para, bir diðeri ise devlettir.
Para, kapitalist anlayýþlarda sadece bir mübadele ve deðer saklama aracý olarak görülmüþtür.
5– Prof. Dr. Osman Z. Orhon, Baþlýca Enflasyon Teorileri ve istikrar
Politikalarý, Filiz Kitabevi 1993, s. 109
39
Prof. Dr. Haydar BAÞ
Oysa paranýn çok önemli iki özelliði þu ana kadar ifade edilmemiþtir. Birincisi, paranýn bir tahrik
unsuru olarak iþlemci özelliði, bir diðeri de paranýn
üretilen mal ve hizmetlerin karþýlýðý olma vasfýdýr.
Bir diðer konu da, serbest piyasa anlayýþý ve
devlet kavramýdýr. Kapitalist modeller, serbest
piyasayý savunurken, müdahale edilmeyen piyasalarýn kendi kendine dengeye geleceði kanaatindedir (6).
Keynes Modeli dahi, teoride, böyle bir dengenin
varlýðýný kabul ederken; spekülatif para talebinden
dolayý bir kýsým paranýn piyasalarda bulunmayacaðýný ifade etmiþtir. Oysa teorik olarak “arz talepten
büyük” olduðu için üretim esnasýnda üretim faktörlerine ödenen paranýn tamamý, piyasada dolaþýmda olsa bile; elde edilen gelir arzý karþýlayacak
kadar bir talebin oluþmasýna yeterli gelmeyeceði
için piyasalarýn dengeye gelmesi mümkün deðildir.
Bu sebeple devletin emisyon hacmini geniþletip
sosyal projeler ile, özellikle dar gelirli bireylerin
bütçelerine katkýda bulunarak tüketim ile üretimi dengelemek için, piyasalara müdahale etmesi gerekir.
Milli Ekonomi Modeli’nde devlet sadece alan
el deðil, aldýðýndan daha fazlasýný verebilme kudretinde olan iradedir.
Sosyal devlet yaklaþýmý hem sosyal adaleti,
hem de sürekli büyümeyi saðlamaktadýr. Yani fakir bir insaný doðrudan desteklemek, dolaylý olarak sanayiciyi de desteklemektir.
6– A. Smith, Milletlerin Zenginliði, Çev. Haldun Derin, M.E.B.
Yayýnlarý 1955
40
Milli Ekonomi Modeli
Kapitalist anlayýþlar ise devleti, global sermayenin faizle sattýðý parasýný koruyan ve faiz gelirlerini
karþýlamak için halkýndan vergi toplayan bir irade
konumuna getirmiþtir. Oysa Milli Ekonomi Modeli’mizde devlet, vatandaþýnýn emeðini yine halkýna
hizmet olarak sunan iradedir. Ýfade ettiðimiz üzere,
sadece halkýndan topladýðý vergileri deðil, ayný zamanda emisyondan elde ettiði senyöraj gelirini de
halkýna hizmet olarak aktaracaðý için, “alan deðil,
veren el” konumunda bir devlet anlayýþý Milli Ekonomi Modeli ile hayata geçirilmektedir.
Serbest piyasa, kaynaklarýn ve gelirlerin belli
ellerde toplanmasýndan baþka bir þey deðildir. Piyasalar, serbestlik adý altýnda birkaç global sermaye grubunun kontrolüne terk edilmektedir. Kapitalist anlayýþýn hedefi, belli bir azýnlýk grubun refahý olduðu için, serbest piyasa adý altýnda kaynaklarýn ve elde edilen gelirlerin bu kesime aktarýlmasýný istemesi son derece normaldir.
Devlet, bu tekelleþmenin önünde engel olarak
görüldüðü için, devletin güçlenmesi ve piyasalarý
kontrol etmesi istenmemektedir.
Paranýn faizle birlikte piyasalardan çekilerek
stoklanmasý, paranýn asýl vazifesini ifa etmesine engel olduðu gibi, parayý elinde tutanlarý piyasalara
hâkim kýlmaktadýr. Bu sebeple faiz, Milli Ekonomi
Modeli’nde bir hastalýk olarak tanýmlanmýþtýr. Faiz,
gelir daðýlýmdaki dengeyi bozduðu gibi üretim ile
tüketimi de engeller (7).
7- Prof. Dr. Haydar Baþ, Mektûbât, s. 253–254; Prof. Dr. Haydar Baþ,
Ýman ve Ýnsan, s. 238
41
Prof. Dr. Haydar BAÞ
Kapitalist anlayýþlar, bankalarýn kaydi para üretmesini desteklerken, merkez bankalarýnýn emisyon ile
parasal hacmi arttýrmasýna karþý çýkmaktadýr. Dolayýsý
ile para talebi, maliyetli para ile karþýlandýðý için, kapitalist anlayýþlara “faiz modelleri” de diyebiliriz.
Milli Ekonomi Modeli ise, kaynaklarýn ve paranýn
tekelleþmelerini engelleyerek, herkesin rahatlýkla ulaþacaðý bir ortamýn oluþmasýný saðlamatadýr.
Paranýn serbest dolaþýmý, proje sahibi herkesin üretim yapabileceði bir zemini oluþturduðu gibi, bireylerin kabiliyetlerinin açýða çýkmasýna da imkan
tanýmaktadýr.
Paranýn ve kaynaklarýn tekelleþmesinin önlenmesi, üretim ile tüketimin önündeki engelleri kaldýrmakta, maliyetleri de aþaðýya çekmektedir.
Paranýn, maliyetsiz ve herkesin sahip olacaðý bir
hale getirilmesi Milli Ekonomi Modeli’nin en önemli unsurlarýndandýr.
Gelir daðýlýmýnda belli bir dengeyi saðlayamayan
büyümeler, gerçek manada bir büyüme deðildir. Bu
sebeple hedef, toplumun bir kesiminin deðil, tamamýnýn refah düzeyini yükseltmektir. Gelir daðýlýmýndaki dengeyi bozan “para ile para kazanma” yerine,
toplumun her kesimine fayda saðlayan “üretim ile
para kazanma” mantýðý, modelin hâkim unsurudur.
Kapitalizm ekonomik olaylarý bir kavga mantýðýnda ele almaktadýr. Ýþçi ile iþveren, zenginle fakir,
çalýþan kesim ile emekli olan kesim –örnekleri çoðaltabiliriz– arasýnda gelirin (kârýn) bölüþümünde bir
kavga mantýðý hâkimdir (8).
8– A. Smith, Milletlerin Zenginliði, 1. kitap, 5. bölüm
42
Milli Ekonomi Modeli
Oysa Milli Ekonomi Modeli’nde toplumun hiçbir
kesimi bir diðerine karþý rakip olarak algýlanmamýþ,
toplumu oluþturan bireylerin tamamýna fayda saðlayacak yaklaþýmlarýn önü açýlmýþtýr. Özellikle iþçi ücretlerini asgari geçim düzeyinde konumlandýran (9) kapitalist anlayýþlar yerine, gerçek ücret tanýmý getiren
Milli Ekonomi Modeli, hem iþverenin, hem de iþçinin
hakkýný sahibine vermektedir.
Fiyatlar, tam esnek deðildir; yerine göre kýsmen
esnek hatta yapýþkandýr. Yapýlan deneye dayalý çalýþmalar bunun böyle olduðunu doðrulamaktadýr. Ancak
fiyatlarýn neden yapýþkan olduðu hususunda gereken
izah þu ana kadar ortaya tam manasý ile konulmamýþtýr. Milli Ekonomi Modeli’nde fiyatlarýn neden yapýþkan olduðunun analizi yapýlýrken, genel ve kýsmi yeni
denge analizleri de ortaya konmuþtur. Bu denge analizleri ekonomide ortaya çýkan hastalýklarý çok rahat
seyretmemize imkan tanýmaktadýr.
Milli Ekonomi Modeli, para ile GSYÝH arasýndaki
baðýntýnýn izahýný yaparken; ekonomilerde, piyasalarda bulunmasý gereken parasal hacmi matematiksel olarak tarif ederek piyasalarda kurulacak dengenin rakamsal açýlýmýný ortaya koymuþtur.
Her ekonomi modeli, onu ortaya koyan kültürün ve
bakýþ açýsýnýn bir yansýmasýdýr. Kapitalizm, Batý insanýn
meselelere bakýþ açýsýný yansýtmaktadýr. Milli Ekonomi
Modeli ise bize ait deðerlerin bir açýlýmýndan ibaret olup, olaylara batý gözlüðü ile deðil, Müslüman Türk insanýnýn sahip olduðu ölçüyle çözüm getirmektedir (10)
9- Ýktisat'ýn Dama Taþlarý, II, 2002, ÝÜ Ýktisat Fak. Mez. Cem;
Doç. Dr. Burak Atamtürk, Klasikler ve Adam Smith, s. 14
10- Prof. Dr. Haydar Baþ, Mektûbât, s. 248–249
43
Prof. Dr. Haydar BAÞ
Kapitalizm olsun, sosyalizm olsun hiçbir modelin
insanlýða huzur getirmesi mümkün deðildir. Bugün
dünyada hâkim olan bu görüþler, mutlu azýnlýklarý
çýkardýðýmýzda insanlýða dünya hayatýný zindan etmektedir. Milli Ekonomi Modeli, sadece ülkemizi
deðil, dünya insanlýðýný da refaha kavuþturacaktýr.
Milli Ekonomi Modeli, bir Rus dostumun
“Sosyalizmden biz çektik, kapitalizmden ise dünya çekiyor, bizi ve dünyayý kurtaracak; gelir daðýlýmýný düzeltecek, sürekli büyümeyi ve tam istihdamý saðlayacak ekonomi modeli nedir?” sorusuna da bir cevap niteliðindedir.
44
Milli Ekonomi Modeli
2-MÝLLÝ EKONOMÝ MODELÝNDE ÝNSAN
Ýnsan, ekonomi politikalarýnýn hem hedefi, hem de
konusudur. Ekonomi politikalarýnýn gayesi insana daha yaþanabilir, daha rahat bir dünya sunmaktýr. Elbette
politikalarýn istenilen neticeler vermesi muhatabýn
doðru tanýnmasýna baðlýdýr. Ýnsaný yanlýþ tarif eden bir
ekonomi modelinin doðru neticeler elde etmesi mümkün deðildir.
Maalesef bilinen ekonomi modelleri, kendi sistemlerine uygun bir insan tarifi yapmýþlardýr. Mesela kendi
çýkarlarýný en yüksek düzeye çýkarma amacý güden homo economicus (iktisadi insan) kapitalizmin modelini
üzerine inþa ettiði insandýr (11). Yapýlmasý gereken; insanýn doðasýndan kaynaklanan, gerçek özelliklerinden
yola çýkarak onu tatmin edecek bir ekonomi modelini
hayata geçirmek olmalý idi. Milli Ekonomi Modeli’ni
izah ederken, iþe “önce insan”ý tarif ederek baþlayalým.
Öyleyse ekonomiyi ilgilendiren yönüyle insan
nedir? Bütün ekonomi modelleri, insanýn ihtiyaçlarýnýn sýnýrsýz olduðu yanýlgýsýndadýr.
Sýnýrsýz olan insanýn ihtiyaçlarý deðil, ihtiraslarýdýr.
Ýnsanýn doymayan tarafý karný deðil, gözüdür (12).
11- Bkz. A. Smith, Milletlerin Zenginliði
12- Prof. Dr. Haydar Baþ, Ýman ve Ýnsan, s. 128
45
Prof. Dr. Haydar BAÞ
Ancak þu ana kadar, insanýn ihtiyaçlarý sýnýrsýz,
kaynaklar ise sýnýrlý görülmüþtür. Haddi zatýnda sýnýrsýz olan kaynaklardýr. Sýnýrlý olan ise ihtiyaçlardýr.
Ýnsanýn ihtiyaçlarýnýn sýnýrlý olmasýna ve bu kadar sýnýrsýz kaynak bulunmasýna raðmen, dünya
nüfusunun büyük bir kýsmýnýn açlýk çekiyor olmasý
þu ana kadar uygulanan ekonomi modellerinin ve
politikalarýnýn inanýlmaz yanlýþlar içermesinden
kaynaklanmaktadýr.
Gerçek olan þudur ki; insanýn yemek, içmek, ýsýnmak, giyinmek, barýnmak vb. çok karmaþýk olmayan sýnýrlý ihtiyaç kalýplarý varken; bu ihtiyaçlarýný karþýlamak için dünya üzerinde yüzlerce, hatta
binlerce bilinen ve bilinmeyen kaynak mevcuttur.
Kapitalist ekonominin kuramcýlarý, -baþta
Malthus gibi karamsar ekonomistler olmak üzere“ihtiyaçlarý sýnýrsýz, kaynaklarý sýnýrlý” gördükleri
için nüfusun belli bir oranda tutulmasýna gayret
göstermiþler, böylece doðum kontrolleri bu ekonomi modellerinin bir sonucu olarak karþýmýza
çýkmýþtýr (13).
Yine sömürgeci ülkeler de, kaynaklarýn sýnýrlý
olduðu yanýlgýsýndan yola çýkarak, bu kaynaklarýn
dünya insanlýðýna yetmeyeceði sonucuna varmýþ
ve bunlarý kendi kontrollerine almak için dünyayý
kana bulamýþlardýr. Elbette sömürgeciliðin tek sebebi bu deðildir, ancak bu anlayýþýn kökleri kaynaklarýn sýnýrlý, ihtiyaçlarýn sýnýrsýz olduðu yanýlgýsýna dayanmaktadýr.
13- Prof. Dr. Rona Turanlý, Malthus'un Nüfus Kuramý ve A.G.Ü., s.31
46
Milli Ekonomi Modeli
Temel prensip olarak üretimi karþýlayacak talebin
oluþturulmasý ve yoðunlaþmasý hedefine kilitlenmesi
gereken ekonomi modelleri, tam tersi bir yaklaþýmla
çözümü talebin kýsýlmasýnda görmüþlerdir. Neticede
insanlýk adeta varlýk içinde yokluk çekmiþtir.
Ýnsanla ilgili bir diðer konu da bireylerin davranýþlarýnýn hangi þartlarda ve ne derecede toplum çýkarlarýna katkýda bulunabildiðidir.
Acaba tamamý ile serbest ve kuralsýz býrakýlan bireyler ekonomiyi hangi þekilde etkiler? Ekonominin ilerlemesine mi katkýda bulunur, yoksa ekonominin
dengelerinin bozulmasýna mý neden olur?
Gerek canlý, gerekse cansýz varlýklar olsun hepsinin baðlý olduðu bazý kurallar vardýr. Bir sabah
kalktýðýmýzda Ay’ýn baþka bir yörüngede dönmeye
baþladýðýný görmemiz mümkün olmadýðý gibi, koyunun ot yerine et yediðini görmemiz de mümkün
deðildir. Ýster canlý, ister cansýz varlýklar olsun insan dýþýndaki varlýklarýn tamamý belli kurallar çerçevesinde mükemmel bir düzen içerisinde ömürlerini sürdürürler. Tabiatta, insanýn müdahil olmadýðý
olaylarda mükemmel bir nizam olduðu doðrudur.
Ancak bu kuralý, söz konusu insan olduðunda aynen alýp uygulamak son derece yanlýþtýr.
Çünkü insan bütün bu varlýklar içerisinde irade ve
tercih sahibi olan tek varlýktýr. Bir elektron kendi tercihini kullanarak yönünü deðiþtirip çekirdeðe çarparak bir nükleer patlamaya neden olmaz ama her insan, her zaman tercihini hem kendi yararýna, hem de
toplumun yararýna kullanabilir mi?
47
Prof. Dr. Haydar BAÞ
Bütün insanlar için buna evet demek elbette mümkün deðildir. Ýstisnalar da kaideyi bozmaz. Özellikle toplumun çýkarlarý ile kiþisel çýkarlarýn çeliþtiði
ortamlarda bireylerin tercihlerini toplumdan yana
kullandýklarý nadiren karþýlaþýlan bir durumdur.
Akþam herkesin evine erken gitmek için acele
etmesinin akþamki trafik sýkýþýklýðýnýn en büyük
sebebi olduðu bilinen bir gerçektir. Veya bir kargaþa anýnda herkesin bir noktaya hücum etmesiyle ortaya çýkacak olan sýkýþýklýk kaçýnýlmazdýr.
Kâinatta nasýl bir doðal denge varsa, insaný ilgilendiren konularda, insan davranýþlarý müspet
manada yönlendirilmediðinde birey ile toplum çýkarlarý arasýnda da bir o kadar uyumsuzluk söz
konusudur. Dikkat edilirse toplumsal hayatta en
basit olaylarda bile bireyin hayatýný düzenleyen
gerek hukuki, gerekse ahlaki birçok kural vardýr.
Bir apartmanda bile canýmýz istiyor diye radyonun sesini sonuna kadar açamayýz.
Ýnsanlarýn bazen verdikleri kararlarla kendilerine
bile zarar verdiði bilinen bir gerçektir. Ýþte uyuþturucu ve kumar baðýmlýsý insanlarýn hayatý ortadadýr.
Kendisine bile zarar verebilen insanýn toplumsal olaylarda her zaman toplumun yararýna adým atacaðýný söylemek herhalde iþin doðasýna aykýrýdýr.
Liberal anlayýþlar, insan ile eþyayý birbirine karýþtýrarak, eþyanýn tabiatýndaki dengenin insan için
de geçerli olduðunu zannetmiþlerdir. Ancak yaratýlýþý itibarý ile insan kendi içerisinde sürekli bir mücadele ve deðiþim içerisindedir.
48
Milli Ekonomi Modeli
Bu mücadelede eðitilmesi gereken insan aksine
tamamen baþýboþ býrakýldýðýnda, kendi çýkarýndan
baþka hiçbir ölçü tanýmayacaðý için çok rahatlýkla
banka hortumlayabilir, devleti soyabilir, kendi adamýný da kayýrabilir, hatta insanlar açlýktan ölse bile
elindeki gýda ürünlerini daha pahalýya satmak için
bunlarý stok edebilir.
Bugün liberalizm adýna insana tanýnan sözde
serbestlik, beraberinde toplumun büyük bir kesiminin hem maðdur edilmesine, hem de yolsuzluk
ekonomisinin ortaya çýkmasýna sebep olmuþtur.
Ýþin bir baþka noktasý da, liberalizmden yola çýkarak piyasalar için en uygun anlayýþýn tam serbestlik olduðunu savunanlar, söz konusu kendi çýkarlarý olduðunda birçok yasaðý hayata geçirirler.
Liberalizm adýna bugün Türkiye’de tarým ürünlerine getirilen yasaklar, Merkez Bankasý’nýn hazineye borç vermesine getirilen yasaklar, yerli üretime
verilen desteklemelere getirilen kýsýtlamalar ve daha yüzlercesi yazýlabilir. Öyleyse yapýlmasý gereken serbest piyasa adý altýnda toplumu birkaç kiþinin kontrolüne terk etmek yerine, toplumun her
ferdini koruyup kollayan bir ekonomi modelini hayata geçirmektir.
Güçlünün karþýsýnda zayýfýn korunmadýðý bir ortamda, sonuçta tüm ekonominin zarar görmesi kaçýnýlmazdýr. Dikkat edilirse monopol (tekel) piyasalarda istenilen verimin elde edilememesinin sebebi de bireysel tercihlerin toplumsal çýkarlarýn önüne geçmesidir.
49
50
Milli Ekonomi Modeli
3- BÝREYÝN VE TOPLUMUN
ÇIKARLARLARININ BÝRLEÞTÝRÝLMESÝ
Konuya bir soruyla girelim: Bilinen ekonomi anlayýþlarýnda mümkün olmamasýna raðmen, toplumun her
kesiminin çýkarlarý ayný anda maksimize edilebilir mi?
Eðer, bireyin çýkarlarýný toplumun çýkarlarýna katký
saðlayacak bir biçimde yönlendirebilirsek ayný anda
hem bireyin, hem de toplumun maksimum fayda elde
etmesi mümkün olacaktýr. Esasen Milli Ekonomi Modeli’nde yapýlmaya çalýþýlan da bundan ibarettir.
Milli Ekonomi Modeli’nde insanlar, hem tüketirken, hem de üretirken topluma katkýda bulunacaklardýr. Gelirini arttýrma gayreti içerisinde bulunan her birey, diðer bireylerin de gelirini arttýracak, tüketim yapan her birey diðer bireylerin daha fazla kazanmasýný,
dolayýsýyla daha fazla tüketebilmesini saðlayacaktýr.
Mesela, dar gelirli insanlara verilen destek ayný zamanda yeni bir tüketim artýþýna sebep olduðu için bu
daha fazla üretim, daha fazla istihdam imkaný saðlayacaktýr; yani toplumun bir kesimine doðrudan verilen
destek Milli Ekonomi Modeli çerçevesinde toplumun
diðer kesimlerine de dolaylý olarak, hatta misli oranýnda yansýyacaktýr.
51
Prof. Dr. Haydar BAÞ
Mesela para kazanma hýrsýna sahip olan bireylerin bu talebi para ile para kazanma þeklinde deðil de emeði devreye koyacak þekilde karþýlandýðý
takdirde bireyin bu isteði ayný zamanda topluma
fayda olarak yansýyacaktýr. Aksi takdirde para ile
para kazanýldýðýnda, toplumun diðer bireylerine
ait olmasý gereken bir kazancýn haksýz yere bir bireye transferi söz konusudur (14).
Ve yine elinde parasý olmadýðý için kahve köþelerinde âtýl olarak bekleyen bireylerin ne kendilerine, ne de topluma bir faydasý vardýr ama bu bireylere proje mukabili sýfýr faizli kredi imkaný sunulduðunda, âtýl duran bu enerjinin sinerjiye dönüþmesi elbette mümkün olacaktýr.
Görüldüðü gibi bireylerin topluma ve kendilerine ekonomik olarak zarar verebileceði adýmlar,
bu modelde tam tersine faydalý bir hale çevrilmektedir.
Dolayýsýyla, eðer insaný konu alan bir model
hayata geçiriyorsak, ona karýþmayan, onu uzaktan
seyreden veya onun isteklerini kýsýtlayan deðil,
aksine onun tercihlerini hem kendi lehine, hem de
toplum lehine faydalý kýlacak bir anlayýþý hayata
geçirmek zorundayýz.
Bu konu, son derece önemlidir. Dünyada uygulanan ekonomi politikalarý hep toplumun bir
kesimine destek verirken, diðer kesimini ihmal
etmiþtir.
14- Prof. Dr. Haydar Baþ, Mektûbât, s. 253–257; Prof. Dr. Haydar Baþ,
Ýman ve Ýnsan, s. 238–241
52
Milli Ekonomi Modeli
Bu anlayýþlara göre eðer siz doðrudan gelir vergisini arttýrýrsanýz, sosyal harcamalara daha çok para
ayýrabilirsiniz ama bu sefer de daha çok vergi aldýðýnýz için istihdamý azaltmýþ olursunuz. Bu yüzden
belli bir yaþa gelmiþ insanlarýn emekli maaþýný arttýrmak, iþsizlik sigortasý vermek kamu bütçesi üzerinde
yük olarak gözükmektedir.
Þu anda AB topraklarýnda baþta Almanya olmak
üzere sosyal harcamalarda kýsýtlamaya gidiliyor. Yine örneðin Türkiye’de sanki tarým kesimini desteklemek, diðer kesimlerden bu kesime gelir transferi olarak deðerlendiriliyor. Bu örnekleri çoðaltmak mümkündür ve bilinen ekonomi modelleri için bu kaygýlar doðrudur. Ancak þu ana kadar hiçbir ekonomi
modelinin yapamadýðý bir uygulama, Milli Ekonomi
Modeli ile hayata geçirilmektedir.
Milli Ekonomi Modeli toplumun bütün kesimlerine ayný anda fayda saðlayacak mekanizmalarý devreye koymaktadýr. Mesela, tarým kesimini, paranýn tarifinden yola çýkarak ve belli oranlarda emisyon hacmini arttýrarak desteklemek, ayný zamanda toplumun
diðer kesimlerini de desteklemektir. Çünkü ülkemizde halkýn % 35’i tarým ile geçinmektedir.
2000 yýlý nüfus sayýmýna göre Türkiye'nin toplam
nüfusu, 67.803.927 iken; köyde yaþayanlarýn sayýsý
23.797.653'tür(15).
Eðer üretici o yýl elde ettiði üründen istediði geliri
elde ederse, bu o yöredeki esnafa alýþveriþ olarak
yansýyacaktýr.
15- D.Ý.E, 2000 Yýlý Nüfus Sayýmý
53
Prof. Dr. Haydar BAÞ
Ayrýca tarým kesiminin desteklenmesi tarým ve tarýma dayalý sanayinin de geliþmesine imkan saðlayacaðý için büyük bir istihdam sahasý ortaya çýkacaktýr.
Bugün tarým kesiminin satýn alma gücünde yaþanan ciddi orandaki azalma sadece bu kesimi deðil toplumun bütün kesimlerini etkilemektedir.
Hükümetin yapacaðý transfer harcamalarýnda
meydana gelecek artýþ sadece emekli memurlarý
memnun etmeyecek, ayný zamanda piyasada eksik
olan talebin tamamlanmasýný da saðlayacaktýr. Tabii
ki bu kamu harcamalarýndaki artýþ Milli Ekonomi
Modeli'nin ortaya koyduðu belli kurallar ve parasal
oranlar çerçevesinde olacaktýr.
Bir diðer konu da sahiplenme meselesidir. Daha
çocuk yaþta iken ortaya çýkan bir duygu da sahiplenme duygusudur. Özel mülkiyet insanýn doðasýna uygun olup Milli Ekonomi Modeli’nin unsurlarý arasýnda yer alýr. Aksini kabul eden Marksist anlayýþlar bu
konuda insanýn doðasýna aykýrý davranmýþlardýr.
Burada yapýlmasý gereken ne komünizm gibi bir insanýn doðasýnda doðduðu günden beri var olan sahiplenme gibi duygularý reddetmek, ne de insaný topluma
faydasýz bir kulvarda tutmaktýr. Milli Ekonomi Modeli
insaný, taþýdýðý en temel duygularla kabul etmekte ve
bu duygulardan kaynaklanan tercihlerini hem kendi,
hem de toplum yararýna kanalize etmektedir.
Yine, bir önemli konu da insanlarýn ekonomik olaylar karþýsýnda tercihlerinin her zaman rasyonel olamayacaðý noktasýdýr. Çünkü insanýn davranýþlarýna
yön veren aklý deðil, taþýdýðý duygularýdýr.
54
Milli Ekonomi Modeli
Mesela, saðlýðýmýza zararlý olduðunu bildiðimiz
halde, sigara, alkol veya baðýmlýlýk yapan maddelerin
kullanýmýndan vazgeçemeyiz. Veya fiyatý daha ucuz
olsa bile domuz etinin Müslüman bir toplumda satýlamayacaðýnýn, insanlarýn hiçbir karþýlýk beklemeden
bir baþkasýna bulunacaðý yardýmýn mantýksal deðil,
duygusal ve ahlâkî bir izahý vardýr.
Hem bireyler, hem de bireylerden oluþan toplumlar olaylara yaklaþýrken akýllarý ile deðil taþýdýklarý
duygular ile yaklaþýrlar. Duygular ile gösterilen yaklaþýmlar bazen gerçeklerle örtüþebilir, bazen de tam
tersi olabilir.
Ayrýca insanlarýn kabiliyetleri farklý farklýdýr. Ýnsanlarý ayný diþlinin bir parçasý olarak görmek
mümkün deðildir.
Ayný miktardaki para ile bir birey üretim yapabilirken, diðer bir birey hiçbir þey yapamayabilir. Bu
kabiliyet farklarý bireyden bireye deðiþebileceði gibi, toplumlar arasýnda da büyük farklara sebep olabilir. Bu yüzden ekonomi politikalarý oluþturulurken
bu durum göz önüne alýnmak zorundadýr.
Ýnsanýn bu özellikleri dikkate alýnmadan inþâ edilecek bir ekonomi modelinin insanlýða hizmet etmesi beklenemez. Çünkü yanlýþ temeller üzerine doðru
binalar inþa edilemez.
Sonuç olarak:
Ekonomi kurallarýný vaaz edenler, insaný ve toplumu tanýyýp, varoluþ gaye ve maksadýna göre toplumun huzuru ve düzeni için kurallar ihdas etmelidirler.
55
Prof. Dr. Haydar BAÞ
O yüzden Milli Ekonomi Modeli insandan ve insana ait özelliklerden yola çýkarak geliþtirilmiþtir. Milli
Ekonomi Modeli toplumun sadece bir kesiminin deðil,
toplumun bütün kesimlerinin hiç kimseye el açmadan
hayatýný ikame edeceði bir seviye hedeflemektedir.
Ýnsanlar ve devletler için esas özgürlük, baþka birey ve devletlere muhtaç olmadan yaþamaktýr.
56
57
58
Milli Ekonomi Modeli
ÝKÝNCÝ BÖLÜM:
MÝLLÝ EKONOMÝ MODELÝ'NÝN
KAYNAKLARA TEMEL BAKIÞ AÇISI
1) Milli Ekonomi Modelinde Kaynak
2) Kaynaklarýn Deðerlendirilmesinde Ýnsan
3) Sýnýrsýz Kaynaklar ve Nüfus Artýþý
59
60
Milli Ekonomi Modeli
1–MÝLLÝ EKONOMÝ MODELÝNDE KAYNAK
Ýktisatçýlar insanlarýn ihtiyaçlarýný sýnýrsýz, fakat
bu ihtiyaçlara cevap verecek olan mal ve hizmet
miktarýný sýnýrlý olarak tarif etmiþlerdir. Buna gerekçe olarak kaynaklarýn sýnýrlý olmasý gösterilmiþtir.
Þu âna kadar Ýktisat ilmi de, bu sýnýrlý kaynaklardan
yola çýkarak sýnýrsýz ihtiyaçlarý karþýlama ilmi olarak tarif edilmiþtir.
Ýnsan bahsinde esasýnda insanýn ihtiyaçlarýnýn
sýnýrlý, ihtiraslarýnýn sýnýrsýz olduðunu ifade etmiþtik. Ýnsanýn ihtiyaçlarý konusunda yanýlan iktisatçýlarýn bir diðer yanýlgýsý da kaynaklarýn sýnýrlý
olduðu zannýdýr. Esasen sýnýrsýz olan ihtiyaçlar
deðil, kaynaklardýr.
Kaynaklarý sýnýrlý olarak gören ekonomistler, arz
yanlýsý modeller geliþtirerek, üretime odaklanmýþlardýr. Çünkü bu mantýða göre ihtiyaçlar sýnýrsýz olduðu için tüketimde her zaman fazlalýk olacaðýndan
ekonominin asýl çözülmesi gereken problemi tüketim deðil, üretimdir. Ancak bugün gelinen noktada
ekonomilerde deflasyonun yani tüketim eksikliðinin
ortaya çýkmýþ olmasý, var olan üretim hacmini bile
karþýlayabilecek tüketimin olmamasý bu modellerin
yanlýþ temeller üzerine oturduðunu ispatlamaktadýr.
61
Prof. Dr. Haydar BAÞ
Yani, insanlarýn var olan arz miktarýný çok kýsa zamanda bitirmeleri gerekirken, oluþan arz
fazlalarý iktisat modellerinin olaylara bakýþ açýsýndaki yanlýþlýðýný ortaya koymaktadýr.
Deflasyon hastalýðý ihtiyaçlarýn sýnýrsýz olduðu zannýný temelden çürütmektedir. Aksine çaðýmýzda ekonomileri bekleyen en büyük tehlikenin
tüketimde yaþanan darlýk olduðu ortadadýr.
Ürettiði mal ve hizmetleri tüketemediði için
stoklarý her geçen gün artan kapitalist anlayýþ,
diðer taraftan artan dünya nüfusunu problem olarak görmüþ, gerek savaþlarla, gerekse açlýk ve
doðum kontrolleri ile nüfusun azaltýlmasýný desteklemiþtir. Doðum kontrolünü olmazsa olmaz
bir çözüm olarak özellikle Afrika ve Asya insanýna dayatmýþlardýr.
Biraz dikkatli bakýnca dünyada ve uzayda sýnýrsýz kaynaklara sahip olduðumuzu görmek
mümkündür. Etrafýmýzda âtýl duran bu kaynaklarý devreye sokmak için sadece ihtiyaç duyulan
bilimsel araþtýrmalarýn ve yatýrýmlarýn yapýlmasý
yeterlidir.
Her geçen gün teknolojinin ilerlemesi ile
dün bizim için bir þey ifade etmeyen birçok
madde artýk hayatýmýzýn bir parçasý haline gelmiþtir. Enerji olarak dün karbon eksenli yakýtlarý tanýyan dünya bugün hidrojen eksenli yakýtlarý da kullanmaya baþladý. Dün belki de
hiçbir deðeri olmayan bor madenleri bugün altýn kýymetinde. Nükleer enerjiden istifade etmeye baþlayalý yýllar oldu.
62
Milli Ekonomi Modeli
Sahip olduðumuz bilgi birikimi arttýkça kaynaklardan istifademiz de katlanarak artmaktadýr. Tükenmeye baþladýðý söylenen bir kaynaðýn yerini, bilgi ve
teknolojide saðlanan geliþmeler sayesinde bir baþka
kaynak almaktadýr.
Bütün bu gerçekler açýk bir þekilde ortada olmasýna raðmen ekonomi modelleri, þu ana kadar, bu doðrulara sýrtýný dönerek, âfâki görüþlere yer vermiþtir.
Yine yaþadýðýmýz dünyada mükemmel bir denge ile karþý karþýyayýz. Ekoloji bilimi bize doðada
müthiþ bir denge ve geri besleme sistemleri olduðunu gösteriyor. Örneðin biz nefes alýrken oksijen
tüketiyoruz ama kullandýðýmýz oksijen bitmiyor
sürekli bitkiler tarafýndan yenileniyor, onlarýn ihtiyaç duyduðu karbondioksiti ise biz saðlýyoruz.
Yine azot olsun, dünyaya yaðan yaðmur miktarý olsun, ozon tabakasý olsun doðada bulunan bütün maddelerde muazzam bir dairesel döngü söz
konusudur. Yeri gelmiþken hemen belirtelim ki
böyle bir dengenin tesadüfler sonucu olduðunu
söylemek, elbette bunu saðlayan Ýrade'ye karþý
büyük bir nankörlüktür.
Böyle bir Ýrade'nin olmadýðýný varsaydýðýmýzda
doðada ne kadar düzen olabilirse, baþýboþ bir serbestlik üzerine kurulu ekonomiler de ancak o kadar
baþarýlý olabilir. Doðada var olan denge nasýl bir Ýrade'nin varlýðýný gösteriyorsa, serbest piyasa anlayýþý
da ekonomilerde bir o kadar kaosa sebep olmaktadýr.
Sýnýrsýz kaynaklara sahip olmamýza raðmen, günümüzde dünya nüfusunun büyük bir kýsmýnýn açlýk
çekiyor olmasý hatta bir kesimin her yýl açlýktan ölüyor olmasý da bunun ispatýdýr.
63
Prof. Dr. Haydar BAÞ
Dünya hem sýnýrsýz, hem de sürekli yenilenen
kaynaklara sahiptir. Bu kaynaklarý kullanýp kullanmamak, yok edip etmemek bizim elimizde. Asýl bugün kontrol altýna alýnmasý gereken insan
nüfusu deðil, bu kaynaklara dünyadaki doðal dengeleri bozacak þekilde zarar verenler ve onlarý
kendi kontröllerinde stoklayanlardýr.
Kaynaklardan daha fazla istifade etmek, daha
fazla iþgücüne de baðlýdýr. Artan nüfus yeni iþgücü demek olduðu için, yeni kaynaklarýn devreye konmasýna imkan saðlamaktadýr. Mesela,
doðru bir tarým politikasý ile kazanýlacak her
yeni iþgücü topraktan daha fazla istifade etmemizi saðlayacaktýr.
Ayrýca sýnýrsýz olan kaynaklarý açýða çýkartmak
için, para muhakkak bir tahrik unsuru olarak kullanýlmalý ve emek devreye konulmalýdýr.
Bugün geliþtirilecek ekonomi politikalarýnýn
gayesi, ekosistemi bozmadan nasýl olur da
sýnýrsýz olan kaynaklardan gerektiði kadar istifade ederiz olmalýdýr.
Kaynaklarýn belli eller etrafýnda toplanmasý onlarýn verimli olarak kullanýlmasýný imkansýz hale
getirmiþtir. Adeta sýnýrsýz olan kaynaklar belli ellerde tekelleþince, yetersiz ve sýnýrlý hale gelmiþtir. Dolayýsýyla, bir millete ait kaynaklarýn o milletin ortak deðerleri olduðunu ifade etmek zorundayýz. Özellikle büyük sermaye ve teknoloji gerektiren enerji ve yeraltý kaynaklarýnýn iþletilmesinde devlet-millet iþbirliði gerekmektedir.
64
Milli Ekonomi Modeli
Dünyada en zengin kaynaklara sahip ülkelerin
bir çoðunun, en fakir ülkeler olduðu hatýrlanýldýðýnda, bu yeraltý kaynaklarýnýn belli birkaç grubun kontrolünde olduðu görülecektir. Özgürlüklerin önünü açtýðýný söyleyen kapitalist politikalar,
söz konusu, enerji ve yeraltý kaynaklarý olduðunda, bunlarýn devlet eli ile halkýn kullanýmýna açýlmasýndan ziyade belli ellerde tekelleþmesini savunmaktadýrlar. Oysa olmasý gereken, ülkelerin
kalkýnmasýna temel olan her türlü yeraltý ve yerüstü kaynaklarýnýn bütün insanlarýn kullanýmýna
açýlmasýdýr.
Tabiatta olup da faydasý olmayan hiçbir madde
yoktur. Öyleyse kurulacak sanayi tesislerinin entegre sistemlerden oluþmasý da gereklidir. En genel manada, var olan her þey bir kaynaktýr ve birbirine zincirleme baðlýdýr.
65
66
Milli Ekonomi Modeli
2– KAYNAKLARIN
DEÐERLENDÝRÝLMESÝNDE ÝNSAN
Kaynaklarýn verimli kullanýlmasý, kaynaklarý kullanan insanýn keyfiyetine baðlýdýr. En mükemmel
sistemler bile onu uygulayacak insan olmadýðýnda
hiçbir þey ifade etmeyecektir. Bugün dünyada bu
kadar zulüm varsa, insanlar haksýz yere öldürülüyorsa, bunun sebebi insanlýðýn insan haklarý kavramýndan mahrum olmasý deðildir. Aksine problem
bu insan haklarýný dünyaya doya doya yaþatacak insanlarýn olmamasýndan ya da olsa bile bu kadrolarýn
söz sahibi olamamalarýndan kaynaklanmaktadýr (1).
Dolayýsýyla, her þeyden önce kaynaklarýn verimli
kullanýlmasý ve herkesin kullanýmýna sunulmasý için
bu kaynaklarý kullanacak insanýn onu bütün insanlýðýn hizmetine sunacak bir sorumluluk ve hesap verme duygusuna sahip olmasý gerekir. Yukarýda da belirttiðimiz gibi bu olmadýðý takdirde, eðer bu kaynaklarý kontrol edenler bunu bir sömürge mantýðý ile
ele alýrlarsa, sonsuz olan bu kaynaklarýn insanlýða
faydasýz olmasý kaçýnýlmazdýr.
1- Bkz. Prof. Dr. Haydar Baþ, Veda Hutbesinde Ýnsan Haklarý, Ýstanbul 1993
67
68
Milli Ekonomi Modeli
3- SINIRSIZ KAYNAKLAR
VE NÜFUS ARTIÞI
Kaynaklarýn sýnýrsýz olduðu gerçeðinden hareketle, þu soruya cevap arayalým; insan nüfusu
arttýkça ihtiyaç duyulan tüketim miktarý ile ortaya çýkan üretim miktarý arasýnda nasýl bir oran söz konusudur? Kapitalist anlayýþýn kuramcýlarýndan Malthus nüfusun geometrik olarak,
gýda maddelerinin ise aritmetik olarak arttýðýný
ifade etmiþti.
Aþaðýdaki 1. grafik incelendiðinde, para miktarý ve teknoloji yatýrýmlarý sabit tutulursa ve
kaynaklarýn sýnýrlý olduðu kabul edilirse, emek
miktarýndaki artýþ ile toplam ürün miktarýndaki
artýþ ayný oranda olmayacaktýr. Bu herkesin bildiði Azalan Verimler Kanunu'dur. Kapitalist anlayýþlar kaynaklarýn sýnýrlý olduðu yanýlgýsýndan
yola çýkarak, emeðin marjinal veriminin sýnýrlý
kaynaklardan dolayý azalacaðýný iddia etmiþ ve
görüþünü de Azalan Verimler Kanunu olarak ifade etmiþtir. Buradan yola çýkarak artan dünya
nüfusunun, kaynaklarýn yetersizliðinden dolayý
kendisine bakamayacaðý sonucuna varmýþtýr.
69
Prof. Dr. Haydar BAÞ
Oysa bu sübjektif görüþü bir kenara býrakýp
dünyanýn gerçeklerinden yola çýkarsak, 2. grafikte olduðu gibi para miktarý ve teknoloji kýsýtlamalarý kaldýrýldýðýnda ve kaynaklarýn sýnýrsýz olduðu
dikkate alýndýðýnda, hem emek, üretim eðrisi,
hem de eðrinin eðimi sürekli artacaktýr.
Diðer taraftan tüketilen malýn miktarý arttýðýnda marjinal fayda eðrisi grafik 3’te olduðu gibi azalacaktýr. Dolayýsýyla, nüfus arttýkça tüketim eðrisi artacak ancak bu artýþ, nüfusun artmasýndan
kaynaklanan üretim artýþýnýn altýnda kalacaktýr.
Ekonomilerde emeðin devreye konulmasýnýn
önündeki engeller (baþta sermaye engeli olmak üzere) kaldýrýldýðýnda, birim zamanda bir bireyin
üreteceði katmadeðer, tüketeceði miktara oranla
daha büyüktür.
Bunu çok basit bir örnekle de açýklayabiliriz;
annemizin evde yemek yaptýðýný düþünelim, eðer
yeterli malzemeye sahip ise bir gün içerisinde sadece kendisinin yiyeceði kadar deðil, akþam eve
gelecek bütün misafirleri doyuracak kadar yemek
çok rahatlýkla yapabilir.
Esasýnda potansiyel olarak her birey kendi tükettiðinden daha fazlasýný üretecek güce sahiptir.
Bunun için gerekli olan kaynaklar mevcuttur. Yeter ki bu emeði devreye koyacak ve verimli kýlacak ekonomi politikalarý hayata geçirilsin. Bu sebeple Milli Ekonomi Modeli’mizde dünya nüfusu
gelecek için bir tehlike deðil aksine ümit ýþýðýdýr.
70
Milli Ekonomi Modeli
Grafik–1
Grafik–2
Grafik–3
71
Prof. Dr. Haydar BAÞ
Bu açýdan bakýldýðýnda; her doðan çocuk ekonomiye bir yük deðildir, bilakis tüketim miktarýný arttýrarak üretimi de teþvik eden güce sahiptir. Ekonomi bu mantýkla deðerlendirildiðinde, tüketilen her
malýn ve emeðin, üretim kabiliyetini arttýracaðý gibi, üretim çeþitliðinin de önünü açacak imkan saðlamaktadýr.
Dolayýsýyla, ihtiyaç duyulan sermaye miktarý saðlanýrsa, nüfus arttýkça, buna baðlý olarak emek miktarý
da arttýðýnda, adeta tüketim aritmetik olarak artarken,
üretim geometrik olarak artacaktýr diyebiliriz.
Milli Ekonomi Modeli, kaynaklarýn sýnýrsýz, insan ihtiyaçlarýnýn ise sýnýrlý olduðu gerçeðinden yola çýkarak, üretime odaklandýðýndan daha fazla tüketimin yeterli denge düzeyine taþýnmasýna odaklanmýþtýr.
Esasýnda bu açýdan bakýldýðýnda Milli Ekonomi
Modeli tüketim yanlýsý bir denge modelidir.
Toplumdaki bireyler, ekonomi için bir yük olarak görülmemiþ, aksine ekonominin büyümesi için
bir kaldýraç olarak addedilmiþtir. Bireyler ister üretsinler, ister tüketsinler eðer attýklarý adým doðru olarak yönlendirilirse her zaman için ekonomiyi büyütecek bir rol üstlenirler.
Bu sebeple, bizim için iktisat bilimi sýnýrsýz kaynaklardan maksimum istifade ederek, her doðan insana huzurlu bir hayat yaþatma ilmidir.
72
73
74
Milli Ekonomi Modeli
ÜÇÜNCÜ BÖLÜM:
MÝLLÝ EKONOMÝ MODELݒNDE
PARA VE EMÝSYON
1) Para Nedir?
2) Paranýn Temel Özellikleri
A- Tahrik Unsuru Olmasý
B- Emeðin ve Üretimin Karþýlýðý Olmasý
C- Mübadele Aracý Olmasý
D- Paranýn Tasarruf Özelliði
3) Yeni Para Denklemi
4) Emisyon
75
76
Milli Ekonomi Modeli
1- PARA NEDÝR?
Para hakkýnda günümüz iktisat modelleri
yanlýþ ve eksik tarifler yapmýþlardýr. Kapitalist anlayýþa göre para sadece mübadele ve tasarruf aracýdýr. Bu anlayýþta, paranýn tahrik
unsuru olma özelliði ve emeðin devreye konmasý sonucu elde edilen üretimin karþýlýðý olma özelliði yok sayýlmýþtýr.
Para hakkýnda bilgi sahibi olmak için, paranýn hangi fonksiyonlarý yerine getirdiðini
incelemek gerekir.
Para, bir mübadele (deðiþim) ve tasarruf
(deðer saklama) aracýdýr, ekonomideki unsurlarý harekete geçiren bir tahrik unsurudur, ayrýca emeðin devreye girmesi sonucu elde edilen üretim ve hizmetin karþýlýðýdýr. Kýsaca
paranýn tanýmý; mübadele, tahrik unsuru olma, tasarruf ve üretilen mal ve hizmetlerin
karþýlýðý olmasý özelliklerinden hareketle yapýlabilir.
77
Prof. Dr. Haydar BAÞ
Emeði devreye koyan, âtýl duran yeraltý ve yerüstü kaynaklarýný harekete geçirerek ekonomik
deðer üreten, tüketicinin ihtiyaçlarýný talebe dönüþtüren, piyasalarda oluþan talebe cevap verecek üretimi devreye koyan, üretim faktörlerini tetikleyen,
üretimde ve tüketimde tahrik unsuru olan, mal ve
hizmetin karþýlýðý olan maliyetsiz para, ekonomide
her þeydir. Bu gerçekler ýþýðý altýnda paranýn dört
temel özelliðini ele alarak inceleyelim.
78
Milli Ekonomi Modeli
2- PARANIN TEMEL ÖZELLÝKLERÝ
A–PARANIN TAHRÝK UNSURU OLMASI:
Milli Ekonomi Modeli’nde para, emeði tahrik ederek mal ve hizmet üretimini saðlayan bir araçtýr. Baþka
bir ifadeyle “iþlemci” olan para, üretim ve tüketimle
ilgili niyetlerin ortaya çýkmasýna vesiledir. Bugüne kadar hiçbir ekonomi görüþü, paranýn niyetin zuhuruna
vesile olmasý özelliðine deðinmemiþtir. Paranýn tahrik
edici bir unsur (iþlemci) olduðu Milli Ekonomi Modeli’nde paraya yüklenen bir fonksiyondur.
Tahrik unsuru olan para, insanla buluþturulduðunda, ekonomik bir niyetin zuhuruna neden olduðu gibi var olan niyetin de açýða çýkmasýna sebep olur. Para bu yönüyle iktisat ekollerinin iddia
ettiði gibi ekonomiyi örten bir peçe deðildir. Yani
nötr (etkisiz) deðildir. Bilakis üretim ve tüketimi
tetiklediði için aktif bir rol oynamaktadýr.
Paranýn tahrik unsuru olma özelliði kullanýldýðýnda, sýnýrsýz kaynaklar insanlarýn istifadesine
sunulur ve bu þekilde sonu gelmeyen bir hazinenin de sahibi olunabilir.
79
Prof. Dr. Haydar BAÞ
B- EMEÐÝN VE ÜRETÝMÝN KARÞILIÐI OLMASI
Pratikte para olmadýðýnda gýda, giyim, barýnma,
güvenlik, saðlýk gibi temel ihtiyaçlar karþýlanamayacaðý gibi, yeraltý ve yerüstü kaynaklarýný ortaya çýkaracak emeði de devreye koymak mümkün olmaz. Dolaysýyla üretim ve tüketim faaliyetleri yapýlamaz.
Para, harekete geçirdiði emeðin ürettiði mal ve hizmetlerin karþýlýðýdýr. Üretimi devreye koyacak paranýn
baþlangýçta karþýlýðý olmayabilir. Para, üretimle birlikte kendi karþýlýðýný ve hatta daha fazlasýný oluþturma
kabiliyetine sahiptir. Zati deðeri olmayan paranýn maliyeti, üretim faktörlerini devreye koyarak elde edilecek mal ve hizmetin deðerinden çok daha az olacaktýr.
Paranýn bu özelliði de týpký paranýn tahrik unsuru olmasý özelliði gibi tamamen Milli Ekonomi Modeli’nin ortaya çýkardýðý bir gerçektir.
Milli Ekonomi’de piyasalarda dolaþan para maliyetsiz olduðu gibi emeði tahrik edecek üretim faktörlerini devreye koyacak para da maliyetsiz paradýr.
Baþlangýçta zati deðeri olmayan para, tahrik özelliði ile beraber mal ve hizmet üretimini saðlayarak
kendine karþýlýk bulur.
Emeðin ve üretimin karþýlýðý olarak devreye girecek olan para, âtýl duran insanlarýn emeðini harekete
geçirir. Örneðin; yol yapýmý için gerekli malzemeler
daðlardan temin edilerek, insanlarýn ihtiyacý olan yollar hizmete sunulabilir. Bu sayede hem insanlarýn emeði deðerlendirilecek, hem de yol yapýlarak ekonomik bir deðer oluþturulacaktýr.
80
Milli Ekonomi Modeli
Paranýn bu özelliðini farklý bir örnekle þöyle de
açýklayabiliriz: 1 çuval mýsýrý topraða attýðýmýzý
ve hasat zamaný 10 çuval mýsýr elde ettiðimizi
varsayalým. Bu takdirde 9 çuval mýsýr, paranýn emek ve üretimin karþýlýðý olma özelliðinin kullanýlmamasý durumunda piyasalarda talep daralmasýna sebep olur. Piyasada olmasý gereken para, 10
çuval mýsýrýn karþýlýðý olmalýdýr.
C- MÜBADELE (DEÐÝÞÝM) ARACI OLMASI
Para bir deðiþim aracýdýr. Piyasada bulunan her
türlü mal ve hizmet para ödenerek satýn alýnýr. Bu,
paranýn mübadele özelliðidir.
Mübadelenin tam olarak yapýlabilmesi için piyasada yeterli miktarda paranýn tedavülde olmasý
þarttýr.
Liberal ekonomilerde deðiþim aracý olarak dolaþýmda olan para maliyetlidir. Maliyetli para, üretimde daralmaya ve pahalýlýða neden olur. Satýn alma
gücünün azalmasýna yani talep daralmasýna yol açar.
Arz-talep dengesi bozulur. Üretilen mal ve hizmetler
deðerinin üzerinde piyasalara arz edilir. Çeþitli yollarla piyasalardan paranýn faizle çekilmesi mübadelenin saðlýklý gerçekleþmesine engel teþkil eder.
Liberal anlayýþ, “Her arz kendi talebini oluþturur”
þeklinde ifade edilen “miktar teorisi” nin bir neticesi
olarak, parasal büyüklükler üzerinde oynamamaya
çalýþarak, belli bir parasal taban hedeflemesi yapýp
mümkün olduðunca bu parasal miktarý koruma
gayretinde olmuþtur.
81
Prof. Dr. Haydar BAÞ
Paranýn piyasalardan faizle çekilerek belli ellere
doðru akýþýnýn saðlanmasý ve paraya olan ihtiyacýn
emisyonla piyasalara iadesinin miktar teorisiyle
engellenmesi, piyasalara para satanlarýn önünü tamamen açmýþ oldu.
Liberal anlayýþýn hâkim olduðu ekonomilerde piyasalar tüketim kabiliyetini kaybeder ve en temel ihtiyaçlar bile mübadele ile gerçekleþtirilememiþ olur.
Günümüz ekonomilerinde tüketicinin mal ve hizmete
olan ihtiyacý her geçen gün artmasýna raðmen ayný oranda mübadele kabiliyeti azalma gösterir. Bu süreç ekonomilerde resesyon ve deflasyonun habercisidir.
Artan dünya nüfusunun tüketim yapamamasý, üretim miktarýnýn yetersizliðinden deðil, insanlarýn o tüketimi yapacak paradan mahrum olmalarýndan kaynaklanmaktadýr.
Üretim problemi olmayan bir dünyada insanlar açlýktan ölüyor, diðer taraftan üretilen mallar depolarda
stoklanýyorsa; bunun sebebi mübadeleyi gerçekleþtirmek için gerekli olan paranýn ve yeterli talebin piyasalarda bulunmamasýdýr.
Milli Ekonomi’de mübadele için dolaþýmda olan
para maliyetsizdir. Paranýn spekülatif alanlardaki kârlýlýðýný sýfýr limitine yaklaþtýran bu anlayýþ, paranýn piyasalara dönmesini, serbestçe dolaþýmýný ve reel ekonomiye katkýsýný saðlamaktadýr. Mübadelenin yaygýn
þekilde yapýlmasýný saðlayan Milli Ekonomi Modeli,
üretilen mal ve hizmetlerin deðerinde mübadele yapýlabilmesi için arz ve talebin denge noktasýna ulaþtýrýlmasýný þart koþmaktadýr.
82
Milli Ekonomi Modeli
Milli Ekonomi’de denge, belirli bir matematik
ölçüsü içerisinde arz ve talebin ayrý ayrý belli bir
oranda ayný anda emisyonla desteklenmesiyle
saðlanýr.
Bu yaklaþým ekonominin temel hedefi olan sürekli büyümenin de formülünü içerir. Bu þartlarýn
oluþtuðu ekonomilerde mübadele, herkes tarafýndan tam olarak, eksiksiz gerçekleþtirilmiþ olur.
D- PARANIN TASARRUF ÖZELLÝÐÝ:
Liberal ekonomilerde tedavüldeki para maliyetlidir.
Üretmeden ve emek sarf etmeden para kazanmak bu
anlayýþýn bir neticesidir.
Bu anlayýþa göre paranýn tasarruf edilmesindeki amaç faiz yoluyla para kazanmaktýr. Onun için kapitalist ekonomilerde para, spekülatif alanlarda deðerlendirilir.
Liberal anlayýþýn deðer saklama aracý olarak paraya
yüklediði fonksiyon:
a) Paranýn üretimden çekilip reel ekonominin dýþýna çýkmasýna,
b) Paranýn tekelleþmesine,
c) Dünyada üretilen mal ve hizmetlerin, parayý stok
eden küresel güçlerin hâkimiyetine girmesine,
d) Üretim maliyetlerinin artmasýna,
e) Talebin daralmasýna,
f) Ýþçi ücretlerinin ve verimliliðin düþmesine neden
olmaktadýr.
Milli Ekonomi Modeli’nde, paranýn piyasada tedavülü maliyetsizdir.
83
Prof. Dr. Haydar BAÞ
Onun için deðer saklama aracý (tasarruf) olarak
para;
a) Mal ve hizmet üretimi,
b) Günlük tüketim ihtiyaçlarýnýn karþýlanmasý,
c) Ýleriye dönük ihtiyaçlarýn karþýlanmasý için
tasarruf edilir. Örnek olarak düðün, hac, doðal afet ve hastalýk gibi durumlarda kullanýlmak üzere
para tasarruf edilir.
Tasarruf aracý olarak paraya yüklenen fonksiyon;
1) Paranýn serbest dolaþýmýna,
2) Üretim ve talebin artmasýna neden olur.
Bugüne kadar uygulanan yanlýþ para politikalarý
bireylerin istenilen düzeyde tüketim kabiliyetini
engellediði gibi, kaynaklarýn da yeterince kullanýlmasýný imkansýz hale getirmiþtir. Oysa üretimi ve
tüketimi ayný anda devreye koyacak doðru para
politikalarý uygulandýðýnda ekonomiler için nihai
hedef olan sürekli büyüme gerçekleþtirilmiþ olur.
84
Milli Ekonomi Modeli
3– YENÝ PARA DENKLEMÝ
Milli Ekonomi Modeli’mizin paraya getirdiði tariflere yeniden göz attýðýmýzda, paranýn mübadele ve deðer saklama (tasarruf) özelliðinin dýþýnda iki yeni fonksiyonunun olduðunu görürüz.
1. Para, bir iþlemcidir. Emeði ve tüketimi devreye
koyan bir tahrik unsurudur.
2. Para, emeðin devreye konulmasý sonucu elde
edilen deðerin (mal ve hizmet) karþýlýðýdýr.
Paranýn Milli Ekonomi Modeli’ndeki tarifinden hareketle elde edilen “yeni para denklemine” göz atalým:
iþlemci olarak para
üretim miktarý
paranýn nominal deðeri
üretim faktörlerinin
nominal deðeri
85
Prof. Dr. Haydar BAÞ
Yeni para denkleminden hareketle üretimle
dolaþýmdaki para arasýndaki baðýntý:
Piyasada dolaþýmdaki para miktarý PT olsun. PT
miktarýndaki paranýn, oluþturduðu tüketimin parasal
deðeri Pt olsun (belli bir dt aralýðý için)
PF+dp (piyasadaki üretim) miktarýndaki tüketimi
yapabilecek para miktarý PE olsun.
Pt – Pf + dp
PT – PE
baðýntýlarýndan,
T
PS senyoraj geliri olarak basýlacak para aþaðýdaki gibi olur: PS = PE–PT
86
Milli Ekonomi Modeli
Toplam tüketimin piyasadaki para miktarýna eþit
olduðu dt aralýðý bulunur. Bu zamanda toplam üretim ile toplam tüketim arasýndaki fark kadar emisyon arttýrýlýr. Bu miktar bir yýl için hesaplanýrsa
öncelikle 365/dt bulunur. Bu katsayý ile emisyon
miktarý çarpýlarak yýllýk senyoraj geliri elde edilir:
Ps =
Ps
Yeni Para Denklemi dikkatle incelendiðinde görülecektir ki:
1) Para ile GSMH arasýnda doðrudan bir iliþki vardýr. Çeþitli iktisadi görüþlerin iddia ettiði gibi “para
basma, enflasyon olur” iddiasýnýn hiçbir temeli yoktur.
Sorulmasý gereken kritik soru þu; “Enflasyona
veya deflasyona sebep olmayan para miktarý ne
kadar olmalýdýr?” Yeni Para Denklemi bize piyasada dolanýmdaki para miktarýnýn ne kadar olmasý
gerektiðini gösterir.
2) Her arz kendinden daha az bir talep oluþturur.
3) Büyüyen ekonomilerde, formülize edilen oranlarda arz fazlasýna mukabil emisyon geniþletilmelidir.
Aksi taktirde deflasyon kaçýnýlmaz bir süreçtir.
Devreye konacak emisyon dar gelirli kesime sosyal
hizmet kapsamýnda aktarýlarak ihtiyaç duyulan eksik
talep tamamlanmalýdýr.
4) Ýki yeni kavramý daha tarif edersek;
* Paranýn birim zamanda oluþturduðu üretim miktarýna ‘paranýn üretim hýzý’ denir.
87
Prof. Dr. Haydar BAÞ
* Paranýn birim zamanda gerçekleþtirdiði tüketim
miktarýna ‘paranýn tüketim hýzý’ denir.
* Piyasada dolanýmdaki paranýn üretim ile tüketim hýzýnýn birbirine oraný 1 ise ekonomi dengededir. Bu oran 1’den büyük ise üretim fazlasý,
1’den küçük ise tüketim fazlasý vardýr. Denge bozulduðunda, emisyon hacmi deðiþtirilerek ekonomiye müdahale etmek gerekir.
5) Büyüyen ekonomilerde piyasa dengesini saðlamak için formülde ifade edilen miktar kadar emisyonun geniþlemesi zorunludur. Senyoraj olarak da ifade
edilen bu uygulama mal ve hizmet üretimi karþýlýðý
devlete verilmiþ bir haktýr. Aksi takdirde üretim artýþýndan dolayý olmasý gereken miktarda para piyasada
olamayacaðý için, yeterli tüketim oluþmayacaktýr.
88
Milli Ekonomi Modeli
4– EMÝSYON
Emisyon, Merkez Bankasýnýn dolanýma çýkardýðý
paradýr ve piyasanýn talebine baðlý olarak üretilir. Emisyon ile devletlerin elde ettiði gelire ise senyoraj
geliri denir. Azgeliþmiþ ve geliþmekte olan ülkelerde
kaydi para ve yabancý para, emisyonun yerine ikame
edildiði için devletlerin senyoraj geliri elde etmesi
mümkün olmamaktadýr.
Kapitalist anlayýþ azgeliþmiþ ve geliþmekte olan ülkelerin merkez bankalarýný devletten baðýmsýz hale
getirerek, devletlerin merkez bankalarý üzerinden senyoraj geliri elde etmesine yasak getirmiþtir. Geliþmekte olan ülkelerde senyoraj geliri yerine geliþmiþ ülkelerin merkez bankalarýnýn bastýðý “hard currency”ler
faizle borç alýnarak emisyon yerine kullanýlmaktadýr.
Bu da geliþmekte olan ülkelerden geliþmiþ ülkelere
gelir transferidir.
Devletlerin senyoraj gelirinin önündeki bir diðer
engel de özel bankalarýn ürettiði kaydi paradýr. Özel
bankalar topladýklarý mevduat sayesinde kaydi para üreterek piyasanýn ihtiyaç duyduðu para talebinin bir
kýsmýný karþýlamaktadýr.
89
Prof. Dr. Haydar BAÞ
Bu sebeple merkez bankalarý emisyon miktarýný istenilen oranlarda arttýramamakta, sonuçta
devletler de senyoraj gelirinden mahrum kalmaktadýr.
Emisyonun yerini yabancý veya kaydi paranýn
almasýnýn ekonomilere birçok zararý vardýr.
Bankalarýn ürettiði kaydi paranýn piyasaya faiz
kanalýyla arz edilmesi, devletlerin senyoraj haklarýný kýsýtlamaktadýr. Bankalarýn kaydi para üretimi devletlerin saðlam bir para politikasý uygulamasýný imkansýz hale getirmektedir. Böylece piyasayý istediði gibi yönlendirecek güce sahip
olmasý gereken devlet bu gücünü kaybetmektedir.
Öte yandan piyasanýn ihtiyaç duyduðu emisyonun Merkez Bankasý üzerinden deðil de, özel
bankalar üzerinden saðlanmasý, bu bankalara adeta senyoraj geliri elde etme hakký tanýmaktadýr.
Bankalar ürettikleri bu kaydi parayý vatandaþýn üretiminin karþýlýðýnda yaptýklarý için, faiz geliri
elde etmenin yanýnda toplum ve devletin gelirini
de kendilerine transfer etmektedir.
Azgeliþmiþ ve geliþmekte olan ülkeler, piyasalarýn ihtiyaç duyduðu parayý kendi emisyonlarýyla
karþýlamak yerine, geliþmiþ ülkelerden faizle aldýklarý yabancý para ile saðladýklarý için, küresel
güçlere faiz ödemek zorunda kalmaktadýr. Ayný
zamanda senyoraj gelirlerini devretmiþlerdir. Türkiye gibi kalkýnmakta olan ülkelerin toplam borç
tutarýnýn trilyonlarca Dolarý bulmasýnýn temel sebebi budur.
90
Milli Ekonomi Modeli
Büyüme gayreti içinde olan ülkeler ihtiyaç duyduklarý sermayeyi kendi emisyonlarý ile karþýlamak yerine
maliyetli yabancý para ile karþýlama yoluna gittikleri için zaman içerisinde kendilerini büyük bir borç bataðýnýn içinde bulmuþlardýr. Ýnanýlmaz rakamlara ulaþan
borçlarýn ödenebilmesi, ülkelerin borç bataðýndan
kurtarýlmasý için her þeyden önce, maliyetli yabancý para yerine emisyonun hakim kýlýnmasý gerekmektedir.
Kalkýnmakta olan ülkelerin 1970 yýlýnda global
sermaye sahiplerine hemen hemen hiç borçlarý
gözükmez iken; bu rakam 1990 yýlýnda 1.459 trilyon Dolara, 2000 yýlýnda ise 2.527 trilyon Dolara
ulaþmýþtýr. Bu rakamlarýn sadece dýþ borçlar
toplamý olduðu ve iç borç rakamlarýnýn dýþ borç
rakamlarý toplamýndan daha fazla olduðu dikkate
alýndýðýnda, meselenin boyutlarý daha net
anlaþýlacaktýr (1).
Yani kalkýnmaya karar vermiþ ülkeler, 1970
yýlýndan günümüze kalkýnmalarýný maliyetli para
ile yapmaya kalktýklarý için adeta batma noktasýna gelmiþlerdir.
“Para basma enflasyon olur” sözünü kendilerine bir tabu yapanlar, bankacýlýk sisteminin gereðini anlatýrken bu sistemin ekonomiye kaynak saðladýðýný, kaydi para ürettiðini söylerler. Bu mantýða göre Merkez Bankasý emisyonu arttýrýnca enflasyon, ayný iþi bankalar yapýnca kaynak aktarýmý
olmaktadýr.
1- World Bank Debtor System DRS
91
Prof. Dr. Haydar BAÞ
Uluslararasý kredi kuruluþlarý, emisyonumuzu
artýrarak üretim yapmak yerine, faizle alýnan yabancý para ile ayný üretimi yapmamýzý tavsiye ediyorlar. Yani yerli para ile yapýlan üretim enflasyon oluþturur ama maliyetli yabancý para ile yapýlan üretim ülkemizi kalkýndýrýr gibi mantýk dýþý açýklamalara muhatap olmaktayýz.
Maalesef Türkiye gibi geliþmekte olan ülkelerde ekonomi politikalarý adý altýnda uygulanan
modeller esaret zincirinden baþka bir þey deðildir.
O yüzden ekonomi modelimizde her þeyden önce
maliyetsiz ve yerli para özgürlüðüne kavuþturulacak, önündeki tüm engeller kaldýrýlarak ekonomi
küresel güçlere baðýmlý olmaktan kurtarýlacaktýr.
Günümüzde uluslararasý kredi kuruluþlarýnýn etkisinde ve yönetiminde olan ülkeler, hazinenin üzerine oturmuþ dilenciler gibi yabancýlar gelsin yatýrým yapsýn, bizi iþe alsýn diye bekletilmektedir. Aslýnda sadece ülkemizdeki kaynaklar, bütün insanlýða
yetecek durumdadýr.
Öte yandan yabancý paranýn bir ülke topraklarýnda dolaþýmda bulunmasý, yerli halkýn emeði ve üretimi ile kendine karþýlýk bulmasý, o ülkenin sahip olduðu zenginliklerin, milletin alýnterinin o yabancý
ülkeye aktarýlmasý anlamýna gelmektedir. Maalesef
Türk ekonomisi de liberal ve kapitalist sistemlerin
tuzaðýna düþmüþ, alternatif proje üretemeyen yönetimler sebebiyle bu kaderi yaþamaktadýr.
92
Milli Ekonomi Modeli
Liberal anlayýþ paranýn serbest dolaþýmýndan
bahsederken, global tefecilerin ellerindeki paralarla; ülkeleri sömürmek için piyasalarla istediði
gibi oynamasýný kasteder.
Oysa modelimizde paranýn serbest dolaþýmýný
kastederken, paraya herkesin ulaþabildiði bir
ekonomi sisteminden bahsediyoruz. Paranýn belli
ellerde tekelleþmesi, piyasanýn birkaç insanýn
kontrolü altýnda olmasý ve faizle birlikte gelirlerin
sayýlarý çok az olan bu gruba transfer edilmesi
manasýna gelir.
Diðer taraftan paranýn spekülatif amaçla istediði gibi hareket etmesi ise sanal alemde ürettiði etkilerle birçok ülke ekonomisini batýrmaktadýr.
Paranýn üretimin ve tüketimin dýþýnda spekülatif amaçla deðerlendirilmesi ekonomilerde tedavisi çok zor hastalýklara sebep olmaktadýr.
Paranýn emeðin ve üretimin karþýlýðý olduðu
hatýrlanýldýðýnda p miktarýndaki para eðer dp kadar üretimin dýþýnda bir sanal deðer üretmiþse bu
miktarda piyasada bulunan üretimin para sahibine
transfer olmasý anlamýna gelir.
Ortada dp kadar bir para varken karþýlýðý olan
reel bir deðer oluþturulmamýþsa, paranýn kendisine karþýlýk bulmasý ancak eskiden var olan piyasadaki deðer ile olacaktýr ki bu gelir daðýlýmýnda dengesizliði ve diðer taraftan da ekonominin kendi içine doðru daralmasýný beraberinde
getirecektir.
93
Prof. Dr. Haydar BAÞ
Baþka bir ifade ile toplam üretim miktarý artmaz
iken sürekli olarak belli bir kesimin sahip olduðu
parasal miktarýn arttýðýný düþündüðümüzde; bu
kesimin toplam üretimden daha fazla pay almaya
baþladýðý, diðer taraftan toplumun geri kalan kýsmýnýn ise oransal olarak daha az pay aldýðý gerçeði
ile karþýlaþýrýz.
Para bir tahrik unsuru ve emek ile üretimin
karþýlýðý olarak görüldüðünde, buna uygun ekonomi politikalarý geliþtirildiðinde hayat artýk bizler için çok daha rahat olacaktýr. Aksi takdirde yine bugünkü problemlerle boðuþmaya devam edeceðimiz bir gerçektir.
94
95
96
Milli Ekonomi Modeli
DÖRDÜNCÜ BÖLÜM:
MÝLLÝ EKONOMÝ MODELݒNDE
MÝKRO ANALÝZ
1) Talep
2) Arz ve Denge
3) Deðer ve Kâr Kavramý
4) Verimlilik
5) Ýþ Gücü (Emek)
A- Emek Talebi
B- Emek Arzý
97
98
Milli Ekonomi Modeli
1– TALEP
Ekonominin iki temel ayaðý vardýr: Biri tüketim diðeri de üretimdir. Bu makro kavramlar da arz ve talep
üzerine oturur.
Esasýnda tüketimin olmadýðý yerde üretimden bahsetmek mümkün deðildir. Hiçbir þeyin bir sebep yokken yapýlmýþ olmasý mümkün deðildir. Her þeyin bir
sebebi vardýr. Ekonomilerde üretilen deðerlerin sebebi
ise onun talep edilmesidir. Talebin olmadýðý yerde üretimin olmasýný beklemek mantýklý deðildir.
Mesela pazara gittiðimiz zaman uzayda gezerken
giymek için bir kýyafetin sâtýldýðýný göremeyiz. Zira
böyle bir talebin olmadýðý ortadadýr. Veyahut çölde üretim sýfýrdýr. Çünkü tüketim yoktur. Bu yönüyle talep
ekonomilerde olan her türlü faaliyetin kaynaðýdýr.
Bir baþka açýdan meseleye yaklaþtýðýmýzda; bir reaksiyonun hýzýný onun en yavaþ basamaðý belirler veyahut beraber yürüyüþ yapan bir grubun hýzýný içlerindeki en yavaþ birey belirler.
Büyüyen ekonomilerde ise üretim faktörlerine yapýlan harcamalardan elde edilen gelir, üretimi karþýyacak yeterli tüketimi oluþturamayacaðý için
normal þartlarda talep arzdan eksik kalacaktýr.
99
Prof. Dr. Haydar BAÞ
Dolayýsý ile talep ekonomilerin seyrini belirleyen ana unsurdur.
Piyasalardaki talebe bakarak o ekonominin gidiþatý hakkýnda bilgi sahibi olmak mümkün olabileceði gibi, talebi kontrol ederek ekonominin genel seyrine yön vermek de mümkündür.
Tabii ki yeterli düzeyde üretim için gerekli olan kaynaklarý da saðlayarak. Ancak dikkat edilirse adeta talep büyüme için olmazsa olmaz þart iken arz gerek-þart konumundadýr.
Peki, öyleyse talebi belirleyen unsurlar nelerdir?
Talebi belirleyen üç temel unsur vardýr:
Bireyin o mamule veya hizmete duyduðu ihtiyaç, bireyin gelir düzeyi ve ürünün fiyatýdýr.
Bu üç unsurun çeþitli koþullarda talep üzerindeki etkisi deðiþmektedir. Bazen gelir baskýn unsur iken, bazen ihtiyaç öne çýkmakta, bazen ise fiyatlar genel düzeyi etkili olmaktadýr.
Dolayýsý ile denge analizini sadece bu unsurlardan birinin mesela fiyatlarýn deðiþtiðinden yola
çýkarak yapmak mümkün deðildir. Talep fonksiyonu aþaðýdaki gibidir:
: Talep Fonksiyonu
a1 : Gelir deðiþkeni
a2 : Fiyat deðiþkeni
a3 : Ýhtiyaç deðiþkeni
100
Milli Ekonomi Modeli
Kýsaca bu üç unsuru ele alýrsak:
Bunlardan birincisi, ihtiyaçtýr. Bireylerin bir
þeyi talep etmesi için talep ettiði þeyden bir fayda
elde etmesi, ona ihtiyaç duymasý gerekir.
Ýkincisi, talep ettiði þeyin fiyatý... Elbette fiyatta
meydana gelen deðiþiklikler bireyin o mamule olan talebinin miktarýný deðiþtirecektir.
Üçüncüsü ise, bireyin sahip olduðu gelirdir.
Hem talepte, hem de talep miktarýnda deðiþiklik
yapacaðý gibi gelirdeki deðiþiklik talep eðrisinin
eðimini de deðiþtirir.
Elbette talep dediðimiz zaman bireyin o anda
talep edileni satýn alacak güce malik olmasýný
kastediyoruz. Aksi takdirde maddi imkaný olmadýðý halde bireyin bir þey istemesi, sadece temenniden ibaret olacaktýr.
Tek tek bu unsurlarýn talebi nasýl etkilediðini
inceleyelim.
Ýhtiyaç talebin olmazsa olmaz þartýdýr. Yeterþart deðildir ama gerek-þarttýr. Bireyin o mala
veya hizmete duyduðu ihtiyaç elde ettiði maddi
ve veya manevi fayda ile alakalýdýr. Ýkame mallar bu faydayý azaltýr. Mesela sadece kepek ekmek bulunan bir yerde, buðday ekmeði sâtýlmaya baþlarsa elbette kepek ekmeðe duyulan ihtiyaç da azalacaktýr. Ayrýca insanlarýn içinde bulunduklarý çevre, sosyoekonomik þartlar, inançlarý ve zamanla gelir düzeyinde meydana gelen
deðiþiklikler de bireylerin ihtiyaçlarýnda deðiþiklikler meydana getirir.
101
Prof. Dr. Haydar BAÞ
Ýhtiyaç duyulan mallarý sýnýflandýrmak gerekirse... A sýnýfýnda; olmazsa olmaz mallar ve
hizmetler, B sýnýfýnda; zorunlu veya temel ihtiyaçlar, C’de ise; normal mallar var diyebiliriz.
A sýnýfýnda olan mallarda o malýn veya hizmetin talep edilen miktarýný tamamý ile bireyin
ona duyduðu ihtiyaç belirler. Fiyatý yükselse bile, bireyin gelir düzeyi onu elde etmeye müsait
olmasa dahi borç para alýnýr ve talep edilen
miktar elde edilir.
B’de ise ihtiyaç yine önemli unsurdur. Ve gelir düzeyi, fiyattan daha baskýn unsurdur. Eðer
bireyin geliri artýyorsa fiyat artmasýna raðmen
talep edilen miktar artabilir. Çünkü bu ürünler
için elde edilen gelirin tamamý tasarruf edilmeksizin bu ürünlere aktarýlýr. Yani gelir arttýkça bu ürünler için talep artacaktýr. Fiyatýn artmasý bu artýþý yavaþlatabilir ama durdurmaz.
Tabii belli bir seviyeden sonra marjinal
fayda azaldýðý için talep edilen mal veya hizmetin sýnýfý deðiþebilir. Diyelim ki dört kiþilik bir ailenin aylýk zaruri et ihtiyacý 5 kilodur. Ailenin geliri arttýkça beþ kiloya kadar
bu ihtiyaç giderilir.
Daha fazla bir tüketim için ise gelir kadar fiyat da etkilidir. Bu 5 kilodan sonraki tüketim için artýk et normal mal gibi deðerlendirilir. Ancak bu 5 kilo sýnýrýna kadar etkili olan ailenin
gelir düzeyinde meydana gelen deðiþikliklerdir.
102
Milli Ekonomi Modeli
C’ de ise fiyat ve gelir talep üzerinde etkin
unsurdur. Bir gömleðin fiyatý arttýkça elbette talep edilen miktar azalacaktýr. Gelir seviyesinde
meydana gelen düþüþte elbette talep edilen
miktarý azaltýr.
Diyelim ki fiyatlar genel düzeyinde maliyetlerden kaynaklanan bir artýþ yaþanýyor. Ama toplumun
da gelirinde bir düþüþ var. Bu durumda A grubu
mallarda fiyat artýþlarý ürünlere yansýrken C grubu
mallarda gelir daralmasýndan dolayý deflasyon yaþanabilir. Bunun manasý o ekonomide hem maliyet
enflasyonu, hem de deflasyon sürecinin ayný anda
yaþandýðýdýr.
Ama maalesef bugünkü enflasyon hesaplama
teknikleri bu iki hastalýðý birbirine ekleyerek çok rahatlýkla enflasyon düþüþü olarak bunu ifade etmektedir.
Dolayýsý ile mallar sýnýflandýrýlmadan ve gelirin
taleb üzerindeki etkisi dikkate alýnmadan bütün
mallarý kapsayan bir enflasyon hesaplamasý genellikle ekonomi hakkýnda çok yanlýþ tahlillere bizi götürebilir.
Grafik–4
103
Prof. Dr. Haydar BAÞ
Gelelim fiyatýn talep edilen miktar üzerindeki etkisine... Bu bilinen bir olaydýr. Eðer fiyat artarsa talep edilen miktar düþer. Bunun aksi olan mallar da olabilir
ama onlar genellemeyi bozmazlar. Fiyatýn miktar üzerindeki etkisi gelir düzeyinden ve malýn cinsinden baðýmsýz deðildir.
Eðer gelir düzeyi çok düþük ise, fiyatlarda
meydana gelen düþüþ, talepte hiçbir deðiþiklik
yapmaz; eðer gelir düzeyi kýsmen belli bir
seviyede ise o zaman da fiyatlardaki düþüþ kýsmen talep miktarýnda artýþ saðlar. Yani gelir düzeyinde düþüþ belli seviyenin altýna inerse fiyatlar
genel seviyesi ne kadar düþerse düþsün talep edilen mal miktarý eski seviyesini yakalayamaz.
Bu sebeple klasik anlayýþýn ifade ettiði gibi fiyatlarýn elastik olmasýndan dolayý piyasa dengesinin kurulabileceði iddiasý doðru deðildir. Gelir düzeyi ve fiyatlarýn talep üzerindeki etkisi ayný anda ele alýndýðýnda ve gelir ile fiyatlarý belirleyen deðiþkenlerin farklý
farklý olduðu dikkate alýndýðýnda; piyasalarýn kendi
kendine dengeye geleceðini iddia etmek hayaldir. Talep üzerindeki bu çift yönlü baský –deðer konusunda
deðineceðiz– fiyatlarýn esnekliðini engellemektedir.
Üçüncü konu ise gelir düzeyidir. Bir yönüyle hane
halklarýnýn eline geçen para da diyebiliriz. Bu konu
belki de ekonomistler tarafýndan ve politika uygulayýcýlarý tarafýndan en fazla görmezlikten gelinen unsur
olmuþtur. Eðer bireylerin yeterince satýn alma gücü
yoksa piyasada olup bitenler onlarý çok da fazla ilgilendirmeyecektir.
104
Milli Ekonomi Modeli
Gelir düzeyine göre bireyler piyasadaki geliþmelere deðiþik tepkiler verirler.
Gelir düzeyine göre bireyleri sýnýflandýrýrsak, açlýk seviyesine kadar olan seviyede bireyler piyasaya
karþý adeta ölü konumundadýr. Burada olmazsa olmaz ihtiyaçlar dýþýnda piyasa onlarý ilgilendirmez.
Ýkinci seviye geçim düzeyidir. Bu düzeyin bitiþi bireylerin tasarrufa baþladýklarý düzeydir. Gelir tüketim
eþitliðinin korunduðu sýnýra kadar devam eden sýnýftýr.
Bireylerin bu seviyeye kadar piyasaya olan tepkileri ise hasta adam gibidir. Bu bölgede talebin gelir esnekliði birdir. Bu seviyeye kadar gelirdeki artýþ ne olursa
ayný miktarda tüketime aktarýlýr. Ama fiyat esnekliði için ayný þeyi söyleyemeyiz eðer fiyat düþüyorsa talep
esnekliði birden küçüktür, çünkü fiyatlar düþmesine
raðmen gelir yeterli olmadýðý için ayný oranda talep artýþý olmayacaktýr. Adeta fiyatlar düþmesine raðmen talep bulunduðu yere yapýþmýþ gibi az oranda artacaktýr.
Üçüncü seviyeye kadar gelir düzeyinde meydana
gelecek pozitif ilerlemeler piyasada bulunmasý gereken eksik talebi hemen devreye koyar. Tersi de elbette
doðrudur, bu düzeylerde meydana gelecek daralmalarýn piyasaya etkisi çok daha keskin olacaktýr.
Gelir düþmeye baþladýkça fiyat talep eðrisinin
eksen üzerinde sadece sola kaydýðýný söylemek
yeterli deðildir, ayný zamanda bu eðrinin eðimi de
deðiþecektir. Eðimi daha da artacaktýr. Bunun tersi de doðrudur, gelir yüksek oranlarda arttýkça bu
sefer eðim daha azalacaktýr. Bunu þu grafik ile
göstermek mümkündür...
105
Prof. Dr. Haydar BAÞ
Esasýnda gelirin düþmesi talep eðrisini koordinat ekseninin sol tarafýna
yani miktarýn
eksi olduðu tarafa da taþýr.
Talep eðrisinin
y eksenini kestiði noktaya
bitme noktasý
Gelir azalýnca, Talep eðrileri sola
diyebiliriz.
kayar, eðim ise artar. (d1 d2 d3)
Baþka bir ifade
Gelir artýþý A grubu mallardan, B ve C
ile bu noktagrubu mallara olan tüketimi artýracaktýr
dan sonra denge mekanizmasýnýn çalýþmasý mümkün deðildir. Burasý kýrýlma noktasýdýr.
J
J
Grafik–5
Grafik–6
Gelir seviyesi
aþýrý þekilde
düþerse, Bitme
Noktasý sýfýra,
eðim ise 90
dereceye
yaklaþtýðý için,
artýk fiyat
düþse dahi
talep artmaz
106
Milli Ekonomi Modeli
Fiyatlar düþmesine raðmen miktarda bir artýþ
yoktur. Yani fiyatlar düþmesine raðmen talep sýfýr
olacaktýr. Bir talep eðrisinin eðimi bize ekonomideki problemin boyutlarý hakkýnda bilgi verir. Eðim ne kadar yüksek ise problem o kadar büyük
demektir. Zira bu durum ortalama gelir seviyesinin ne kadar düþük olduðunu göstermektedir.
Üçüncü seviye ise bireylerin gelir düzeylerinin
onlara rahat bir hayat yaþattýðý seviyedir. Bu seviyede, genelde herkesin bildiði analizi yapmak
doðru olacaktýr. Fiyat arttýkça talep edilen miktar
azalýr. Fiyat düþtükçe talep edilen miktar artar.
Gelir ve talep grafiðini incelediðimizde talep
eðrisinin ilerledikçe eðiminin azaldýðýný göreceðiz. Dolayýsýyla özellikle talep eksikliðinin bir sonucu olarak ortaya çýkan deflasyon sürecini önlemek için gelir daðýlýmýný adil bir düzeye ve buna
baðlý olarak bireylerin en azýndan gelirlerini geçim sýnýrýna taþýma zorunluluðu vardýr.
Yýllar önce de ifade etmiþtik. Ekonomideki en
büyük problemlerin baþýnda deflasyon süreci gelir.
Þu ana kadar bilinen hiçbir ekonomi politikasýnýn
bunu çözmesi de mümkün deðildir. Deflasyon sürecinde fiyatlarýn düþmesi ile enflasyon sürecinde
fiyatlarýn artýþ hýzýnýn düþmesi veya çýkmasý birbirinden tamamý ile farklý sonuçlar doðurur.
Gelir daðýlýmýnýn bozuk olduðu toplumlarda özellikle ülkemizde olduðu gibi, fiyatlar üzerinde
meydana gelecek deðiþiklikler farklý gelir gruplarý
üzerinde farklý etkiler yapacaðý için ekonominin bütünü için tek bir analiz yapmak pek kolay deðildir.
107
Prof. Dr. Haydar BAÞ
Özellikle gelir daðýlýmýndaki dengesizlik sonucu toplumun belli bir kýsmý geçim sýnýrýnýn altýnda bulunuyorsa bu koþullarda ekonominin saðlýklý
olmasý mümkün deðildir.
Talebi belirleyen bu üç unsuru özellikle gelir
seviyesini dikkate almadan denge analizi yapmak
mümkün deðildir.
108
Milli Ekonomi Modeli
2– ARZ ve DENGE
Arz, firmalarýn herhangi bir maldan üretip satmayý planladýklarý miktarlarý gösteren bir çeþit
fonksiyondur.
Gerek arz, gerekse talep kavramlarý mikro analizin
konusudur. Bilindiði üzere makro yorumlar esasýnda
mikro analizler üzerine oturur.
Kapitalist anlayýþ genel ve kýsmi denge analizleri
yaparken fiyatlarýn esnek olduðundan yola çýkmýþtýr.
Bu sebeple çok basit bir mantýkla bir malýn fiyatý pahalandýðýnda onu üreten firmalarýn arz ettikleri miktar
artacak, ancak talep edilen miktar azalacaðý için piyasa kendi kendine dengeye ulaþacak kanaatine varýlmýþtýr. Yani arz eðrisi pozitif eðimli artan bir doðru olarak tasarlanmýþtýr. Benzer mantýkla oluþturulan talep
eðrisi sayesinde denge analizleri yapýlarak buradan
makro yorumlara ulaþýlmýþtýr.
Gerçekte arz eðrisi neye baðlýdýr, eðimi ne yöndedir?
Bir firmanýn üretim miktarýný belirleyen ürettiði
malýn fiyatý deðildir. Bazen malýn fiyatý düþer üretici
üretim miktarýný arttýrabilir. Bazen de fiyat arttýðý halde üretici kapasitesini kýsabilir. Mesela maliyet enflasyonu olan bir ülkede ürünlerin fiyatlarý artacaktýr.
Bu artýþtan dolayý hiçbir üretici arz miktarýný artýrmayacak tersine azaltma yoluna dahi gidebilecektir.
109
Prof. Dr. Haydar BAÞ
Yine yoðun talep artýþýndan dolayý piyasaya yeni üreticiler girdiði için rekabetten dolayý fiyatlar düþebilir
ancak firmalarýn arz miktarlarý artabilir.
Peki, öyleyse arz eðrisini belirleyen nedir? Arzý belirleyen temel unsur taleptir. Eðer bir mamule olan talep artýyorsa arz eðrisi de artacaktýr. Bunun tersi de
doðrudur. Eðer bir ürüne olan talep azalýyorsa üretim
miktarý da otomatikman azalacaktýr.
Örneðin siz yumurta üreticisisiniz. pazarda talep edilen yumurta miktarý 10 adet olsun bu miktar 11 adete
çýkmadýðý sürece siz pazara daha fazla yumurta getirmezsiniz. Yani yumurta fiyatlarý artsa bile sizin pazara
getireceðiniz yumurta miktarýný talep miktarý belirleyecektir. Bu sebeple arz miktarýnýn belirlenmesinde mamulün fiyatýnýn direkt olarak etkisi yoktur.
Ýlk çýktýðýnda elektronik eþya fiyatlarý yüksek olduðu halde üretim miktarlarý düþüktür, daha sonra talep
arttýðý için üretim miktarlarý artarken zaman içerisinde
fiyatlar da düþer. Bu örnekleri çoðaltmak mümkündür.
Daha önce ifade ettiðimiz üzere bazen üretim artarken fiyatlar düþer, bazen yerinde kalýr, bazen de artar.
Bu fiyat deðiþikliklerini arz miktarýnda meydana gelen
deðiþikliklerle iliþkilendirmek ise mümkün deðildir.
Burada son derece önemli bir nokta var, o da fiyatlarda meydana gelecek deðiþikliklerin arz ve talep
dengesini belirlemede yeterli olmayacaðý gerçeðidir.
Arz ve talep oraný piyasa fiyatlarýný belirler, ancak
piyasa fiyatlarý tek baþýna arz ve talep denge düzeyini
belirleyemez.
Genel denge grafiðimiz Grafik–7 gibi olacaktýr.
110
Milli Ekonomi Modeli
Grafik–7
Grafik–8
Grafik–9
111
Prof. Dr. Haydar BAÞ
Talep arttýkça arz da ayný oranda artacaktýr. Burada akla þöyle bir soru gelebilir: Peki, öyleyse piyasa fiyatlarýný belirleyen ne olacaktýr? Bu konuya
deðer analizimizde deðineceðiz ancak þunu belirtelim ki bir mamulün bir normal deðeri vardýr, bir
de piyasadaki fiyatý vardýr. Piyasa fiyatý arz ve talep arasýndaki orana baðlý olarak belirlenir.
Tekrar aþaðýdaki grafiðe dönersek, eðer piyasada yeterli miktarda arz yoksa 8. grafikte görüldüðü gibi arz ortaya çýkacaktýr. Eðer talep artmaya
devam ederse –ki gelir artýþý bunu rahatlýkla saðlayabilir– bu durumda arz talep eðrisinin sanki eðimi artmýþçasýna bir deðiþiklik olduðunu görebiliriz. Bu 45 dereceden daha fazla olan açý fazlalýðýnýn tanjantý kadar bir fiyat artýþý olacaktýr.
Bu fiyat artýþýnýn olmasý toplumun gelir düzeyine göre kýsmen talep daralmasýna sebep olmasý
mümkündür. Ancak hiçbir zaman bu artýþýn tekrar
eski konumuna talep daralmasýndan dolayý
gelmesi mümkün deðildir.
9. grafikte olduðu gibi eðer çeþitli sebeplerden
dolayý, mesela piyasa talebinin üreticiler tarafýndan tam hesaplanamamasý veya gelecekteki olumlu havaya dayanýlarak yapýlan fazla üretim
miktarý sonucu bu sefer arz saða kayar. Ortaya çýkan yeni eðrinin 45 dereceden farkýnýn tanjantý da
bize fiyat azalmasýný verir.
Bu grafikleri çoðaltmak mümkündür. Ancak bu
analizlerde altýný çizmemiz gereken önemli noktalar var.
112
Milli Ekonomi Modeli
Eðer piyasada oluþan talep miktarýný karþýlayacak
miktarda arz saðlanýrsa ekonomiler için sürekli büyüme olacaktýr.
Yani sürekli büyümenin olduðu düzey ekonominin denge konumunu koruduðu düzeydir.
Fiyatlar genel seviyesinde meydana gelen deðiþiklik bazen talep fazlasýndan, bazen maliyet farklarýndan ortaya çýkar; bu deðiþikliklerin her ikisi de
talep üzerinde tek baþlarýna etkili olmadýðý için fiyat deðiþiklikleri tek baþýna dengeyi saðlamazlar.
Fiyat deðiþiklikleri sadece doðrudan talep üzerinde etkilidir. Ancak dolaylý olarak arz üzerinde
talep vasýtasý ile etkili olabilir.
Sistemi denge konumundan uzaklaþtýran güç,
sistemin kendi içinde dengelenerek absorbe edilemez. Yani tek baþýna býrakýlan sistem kendi kendine dengeye ulaþamaz. Muhakkak bir dýþ müdahale
ile sistem dengeye getirilmelidir. Baþka bir ifade ile; eðer fiyatlarda bir artýþ varsa ve bu talep artýþýndan kaynaklanýyorsa, fiyat artýþý talebi kýsýp sistemi yeniden dengeye getiremez.
Serbest piyasa ve liberal anlayýþlarýn mikro temellerini oluþturmak mümkün deðildir. Gerçek olan
dýþ destek ile dengeye gelebilecek ve her kesimin
hakkýný koruyabilecek olan ekonomi modelidir.
113
114
Milli Ekonomi Modeli
3– DEÐER VE FÝYAT
Üretilen mal ve hizmetin iki türlü deðeri vardýr.
Birisi normal deðeridir, diðeri ise piyasalarýn oluþturduðu deðerdir. Buna piyasa fiyatý da diyebiliriz. Üretilen mal ve hizmetin normal deðeri saðlayacaðý fayda ve onun aranmasý ile ilgilidir.
Üretim faktörlerinin para ile devreye konulmasý sonucu elde edilen mal ve hizmetin normal deðeri, ekonomilerde dengenin saðlandýðý þartlarda
oluþur. Tüketim ile üretimin kesiþtiði noktada veya tüketim arzý üretim arzýyla dengelendiðinde üretilen ürün ve hizmetin fiyatý normal deðerdedir.
Üretilen mal ve hizmetin normal deðerinin altýnda veya üstünde oluþan piyasa deðerine piyasa
fiyatý denir. Normal deðerden satýlan ürün ve hizmetten elde edilen kâr normal kazançtýr. Üretim
ve tüketim arasýndaki dengenin bozulmasý durumunda normal kazançtan sapmalar görülür.
Piyasalarda talep daralmasý varsa baþka bir ifade ile piyasalar tüketim kabiliyetini kaybetmiþ ise
talep arzý karþýlamýyordur. Mal ve hizmet normal
deðerinin altýnda piyasalarda fiyat bulacaktýr.
115
Prof. Dr. Haydar BAÞ
Mal ve hizmet fiyatýnýn normal deðerinin altýnda
seyretmesi belli bir süre sonra üretimi de azaltacaktýr.
Bu sürecin devamý durumunda ekonomilerde resesyon ve deflasyon kaçýnýlmaz olur.
Piyasalarda talep fazlasý varsa, arz talebi karþýlayamýyorsa; mal ve hizmet normal deðerinin üstünde
piyasada fiyat bulacaktýr. Bu süreç pahalýlýða yani
enflasyona neden olur.
Üretilen mal ve hizmetlerin normal deðerinin altýnda veya üstünde fiyat bulmasý ekonomilerde dengesizliklerin ve krizlerin habercisidir.
Kapitalist ekonomi modelinde mal ve hizmeti oluþturan üretim faktörleri hammadde, toprak (rant),
emek ve para olarak ifade edilir. Burada para, üretimde maliyetli olarak bulunur ve üretim, tüketim
faktörlerinin her birine ek bir yük getirir. Oysa karþýlýðý olduðunda deðeri oluþan veya mal ve hizmeti ortaya çýkartacak fonksiyonu icra eden para, maliyetsiz
olmalýdýr.
Dikkatle incelendiðinde görülür ki, hammadde,
toprak ve emek gibi üretim faktörlerinin zati bir deðeri vardýr. Oysa paranýn zati deðerini piyasalar oluþturur. Para, üretim ve hizmet faktörlerini devreye koyan bir iþlemcidir. Mal ve hizmet üretiminde maliyeti arttýracak bir unsur deðildir.
Onun için Milli Ekonomi’de tahrik unsuru olarak da görev yapan para maliyetsizdir ve bir iþlemci görevi görür. Emeði tahrik ederek üretim
faktörlerini devreye koyan para, ürettiði mal ve
hizmetlerin de karþýlýðý olur.
116
Milli Ekonomi Modeli
Bir malýn normal deðeri, maliyet ile kârýn toplanmasýndan oluþur. Eðer maliyetler içerisinde
sermaye faiz içeriyor ise –kapitalist ekonomide
dolaþýmdaki para maliyetlidir– o malýn veya hizmetin maliyeti artacaktýr. Sonuçta maliyetlerde
meydana gelen bu artýþýn bir kýsmý iþçi ücretlerine, bir kýsmý tüketiciye yansýtýlacaðý gibi bir kýsmý da iþverenin kârýndan alýnacaktýr.
Milli Ekonomi Modeli’nin mikro analizinde
para maliyetsiz olarak ele alýnmaktadýr.
Kâr ise iþverenin hem emeðinin, hem de yaptýðý iþte üstlendiði riskin sonucudur. Kâr oraný toplumun sosyal yapýsýna, mal ve hizmetin üretildiði
sektöre baðlý olarak makul bir düzeyde konumlanmasý gerekir.
Ýnsanoðlu hiçbir þeyi yoktan var etmemiþtir. Ekonomilerde ifade edilen deðerin temel kaynaðý
insanoðluna bahþedilen evrendir. Hususi olarak
da dünyadýr.
Toprak, yeraltý kaynaklarý, su, deniz, ateþ, rüzgar vs. gibi kaynaklar üretimin temel unsurlarýdýr.
Bütün bu kaynaklar insan için, insanýn emeðine
sunulmuþtur. Emek desteklenerek, kaynaklarla
belli bir üretim hedefinde buluþturulduðunda mal
ve hizmet üretilmektedir.
Üretilen malýn maliyetini yatýrým ve iþletim
giderleri belirler. Yatýrým giderleri ilk baþta yapýldýðý için bellidir. Ýþletim giderleri ise üretim
faktörlerinin fiyatlarýna, vergi oranlarýna baðlý
olduðu için deðiþkenlik arz eder.
117
Prof. Dr. Haydar BAÞ
Yatýrýmlarý belli bir üretim planý çerçevesinde
kullanarak deðer üreten ise emektir. Emek arzýnýn maliyeti iþçi ücretleridir.
Ýþçi ücretleri, iþçiye verilecek paranýn üretime
direkt olarak yansýyacaðý düþünülerek deðerlendirilmelidir. Maliyete eklenen iþçi ücretleri, iþçinin yeterli tüketim talebini gerçekleþtirebilir seviyede olmalýdýr; emeðinin karþýlýðýnda iþçi, iþin
niteliðine göre onurlu bir hayat yaþayabilmelidir.
Tüketimin desteklendiði, talep eksenli arzýn
ele alýndýðý Milli Ekonomi’de, tam istihdam
gerçekleþmiþ olur. Bu þartlarda üretilen mal ve
hizmet gerçek deðerinden piyasalara arz edilecektir.
Burada dikkat edilmesi gereken þudur; normal
kazancýn oluþmasý için gerekli ekonomik dengelerin saðlanmasýna raðmen, üreticiler üretilen mal
ve hizmetin deðerinin üstünde kazanç elde ediyor
veya stoklayarak karaborsa oluþturuyorlarsa, ekonomik dengelere müdahale ediliyor demektir.
Üreticinin normal kazancýna gölge düþürecek,
deðerinin üstünde piyasalarý zorlayarak fiyat oluþturmak gibi müdahaleleri ortadan kaldýrmak
ekonomik bir zorunluluktur.
118
Milli Ekonomi Modeli
4– VERÝMLÝLÝK
Verimlilik, genel hatlarýyla üretimin kullanýlan girdi miktarýna oranýdýr. Verimliliðin en yaygýn kullanýlan ölçüsü, emek saati baþýna üretim miktarýdýr. Buna
göre tek bir kaynaðýn verimliliði ölçülebildiði gibi
tüm kaynaklarýn da verimliliði ayný anda ölçülebilir.
Verimlilik artýþýnýn temelinde; yetiþmiþ insan gücü, teknolojinin geliþmesi, yeni üretim tekniklerinin
bulunmasý ve üretim faktörlerinin niteliklerinin geliþtirilmesi vardýr. Teknolojideki geliþmeler üretimin
daha verimli olmasýný saðlar. Ancak bu özelliklerin içinde en önemli faktör yetiþmiþ insan gücüdür. Çünkü üretim ve verimlilik insan kabiliyeti ve çalýþmasýyla mümkündür.
O halde yapýlmasý gereken, insaný en mükemmel
bilgilerle donatmak suretiyle düþünce ve emeðinden
azami derecede istifade ederek verimliliði en üst
noktaya çýkarmak olduðu gibi, bütün insanlara kabiliyetlerini ortaya koyacak sermaye desteðinin verilmesidir. Kabiliyetlerini ifade etme imkaný bulacak
insan, mevcut kaynaklarý en iyi þekilde deðerlendirmekle kalmayacak, ayný zamanda yeni kaynaklarý da
devreye koyarak verimliliðin artmasýný saðlayacaktýr.
119
Prof. Dr. Haydar BAÞ
Üretim yapmak için kullanýlan makineleri ve cihazlarý icat ederek verimlilik artýþýný saðlayan insanlara imkanlar verilmeseydi bugünkü üretim seviyesinden bahsetmek mümkün olmayacaktý.
Klasik iktisatçýlar, uzun dönemde nüfusun artmaya devam edeceðini ve dünyadaki kýt kaynaklar yüzünden kiþi baþý üretimde yani verimlilikte azalma
olacaðýný iddia eden, azalan verimler teorisini geliþtirmiþlerdir (1).
Hatta bu iddialarýnda daha da ileri giderek nüfus
artýþý karþýsýnda insanlarýn hayat standardýnýn düþeceðini, ortaya çýkacak açlýk ve hastalýklarýn insan ölümlerine sebep olacaðýný savunmuþlardýr.
Oysa geliþen teknoloji sayesinde üretim miktarý
ve çeþitliliði, tüketim miktarýndan kat be kat fazla
oldu. Dünya nüfusu her geçen gün artmasýna raðmen, üretim artýþý o denli hýzlý bir artýþ gösterdi ki,
firmalarýn ve uluslarýn bir numaralý sorunu, ürettikleri mallarýný tüketecek bireyler bulmak oldu. Uygulanan yanlýþ politikalar tüketimi daha da daralttýðý
için 21. asýr üretim probleminin deðil tüketim probleminin yaþandýðý bir asýr olmuþtur. Tüketimde yaþanan bu daralma rekabet kavramýný beraberinde
getirerek sadece firma ölçeðinde deðil, devletler arasýnda bile kýyasýya ticaret ve pazar savaþlarýný
gündeme getirmiþtir. ABD ve AB ülkeleri ürettikleri tarým ve sanayi ürünlerini satabilmek için IMF’yi
kullanarak azgeliþmiþ ülkelerin üretimlerine tahditler koymaktan çekinmedirler.
1- Prof. Dr. Erdoðan Alkin, Ýktisat, s. 10
120
Milli Ekonomi Modeli
Son yýllarda firmalarýn üretimden ziyade pazarlama ve reklama yatýrým yapmaya baþlamasý bu
yüzdendir. Artýk pazarlama çaðýn mesleðidir Eðer
kapitalistlerin iddia ettiði gibi her arz kendi talebini yaratsaydý bu mesleklere gerek kalmazdý.
Verimlilik artýþýnýn en önemli unsuru buluþlar
ve AR–GE çalýþmalarýdýr. Buluþlar ve teknolojideki geliþmeler üretim artýþlarýný yüzlerce kat artýrma
imkaný saðlayarak verimliliði yukarýya doðru çekmiþtir. Bu nedenle üretim yapmak isteyen, proje
sahibi olan veya yeni üretim teknikleri geliþtirebilen herkese devlet tarafýndan faizsiz kredi verilmelidir. Bu desteklerle beraber AR–GE harcamalarýnýn en üst düzeyde olmasý saðlanmalýdýr. Ayrýca
teknolojiyi geliþtirecek bilimsel çalýþmalar çoðu
kez yüksek maliyetler gerektirdiði için, bizatihi bu
türlü bilimsel çalýþmalar devlet tarafýndan yapýlmalý, geliþtirilen yeni teknolojiler özel sektörün
hizmetine sunulmalýdýr.
Halbuki günümüz iktisat modellerinde para ve
kaynaklarla beraber bilgi de tekelleþip tabana yayýlmadýðý için, bireyler çok kabiliyetli de olsa iþçi
veya memur olmaktan öteye geçemezler. Kapitalist anlayýþlar insan emeðini, düþüncesini, teþebbüs
gücünü israf etmekte ve de kabiliyetlerini yok etmektedir. Buna bir nevi kast sistemi de diyebiliriz.
Milli Ekonomi Modeli, kabiliyetli olan her bireyin önünü para ve bilgi desteði vererek açarken,
kapitalist anlayýþlarda ancak az bir zümre paraya
maliyetini ödeyerek sahip olabilmektedir.
121
Prof. Dr. Haydar BAÞ
Milli Ekonomi Modeli herkese hak tanýyarak
demokratik bir sistemi temsil ederken; kapitalist anlayýþlar, ekonomilerde krallýk modelini
ortaya koymaktadýr. Çünkü üretimi ancak paraya sahip olabilen az bir zümre yapmaktadýr.
Bugün bankalardan faizli krediyi ipotek verebilecek sermaye birikimine sahip olanlar alabilmektedir. Bu sebeple verimlilik artýþýnýn önündeki en büyük engel paranýn stoklanarak maliyetli hale getirilmesi ve piyasalardan çekilmesidir, diyebiliriz.
Verimliliðin emek saati baþýna üretim miktarý
olduðunu söylemiþtik. Ancak bir baþka açýdan
bakýldýðýnda verimliliði, elde edilen toplam üretimin toplam iþgücüne oraný olarak da görebiliriz. Ýþsizliðin olduðu âtýl emeðin bulunduðu ekonomilerde verimlilikten bahsetmek mümkün deðildir. Baþka bir ifade ile bir toplumda 10 kiþiden 5 kiþi çalýþýyor diðer 5 kiþi çalýþacak bir ortam bulamýyorsa ciddi bir emek israfý vardýr. Ýnsanlarýn çalýþamadýklarý toplumlarda verimliliðin artmasý mümkün deðildir
Azgeliþmiþ ve geliþmekte olan ülkelerde IMF
ve Dünya Bankasý gibi uluslararasý kuruluþlarýn
dayattýðý ekonomi politikalarý, talebi kýsma amacý taþýdýðýndan, yatýrýmlarý engelleyerek insanlarýn üretme isteklerini kýrmaktan baþka bir sonuç
doðurmamýþtýr. Bu politikalarý uygulayan ülkelerdeki firmalar, üretim miktarlarýný hýzla düþürerek verimliliðin azalmasýna sebep olmuþlardýr.
122
Milli Ekonomi Modeli
Ayný þekilde istihdam ve üretim üzerinden alýnan yüksek vergilerle tüketim üzerinden alýnan dolaylý vergilerin aþýrý boyutlara ulaþmasý ve iþletmeler için ciddi bir maliyet unsuru olan faiz, üretimin
önünü kestiði için verimliliðin oluþmasýna imkan
vermez. Bu durumda yatýrýmcýlar, vergi oranlarýnýn düþük olduðu ve finansman ihtiyaçlarýný daha
rahat karþýlayabilecekleri ülkelere giderler.
Tam istihdam düzeyinin bugünkü ekonomi politikalarý ile yakalanmasý mümkün olmadýðý için
âtýl emeðin olduðu ekonomilerin de istenilen düzeylerde verimli olmasýný bekleyemeyiz. Oysa üretim ile tüketim arasýnda dengenin saðlanmasý ile Milli Ekonomi Modeli’nde tam istihdam düzeyi yakalanmaktadýr
Paranýn tekelleþmesi, kabiliyetli insanlarýn deðil
de sadece parayý elinde bulunduranlarýn üretim yapmasýna yol açtýðý için verimliliðin önündeki en büyük engel olduðunu söylemiþtik. Yine paranýn belli
ellerde tekelleþmesinin önlenmesiyle kaynaklarýn adil bir þekilde daðýlýmý da saðlanacaktýr. Günümüzde kullanýlan birçok element ve enerji kaynaklarý
100–150 yýl önce bilinmezken bugün sanayinin temel kaynaklarý haline gelmiþtir. Þu anda deðeri bilinemeyen birçok kaynak keþfedilip açýða çýkarýlarak
verimlilik artýþýna katký saðlanabilir.
Ekonomide fýrsat eþitliðinin saðlanmasý, bireylerin kabiliyetlerinin açýða çýkarýlmasý ve buna baðlý
olarak paranýn tabana yayýlmasý Milli Ekonomi Modeli ile saðlanmaktadýr.
123
Prof. Dr. Haydar BAÞ
Devlet, proje mukabili faizsiz kredi verdiðinde
üretimle ilgili projesi olan herkes bu imkanlardan
istifade ederek düþüncelerini kolaylýkla hayata
geçirebilecektir. Böylece tam bir fýrsat eþitliði
saðlanacaktýr.
Kendine güvenen, bilgili, zeki ve üstün vasýflara sahip müteþebbisler ortaya çýkacaktýr. Ýnsanlar,
üretim yapamamanýn sýkýntýsýný yaþamayacak,
kendilerinde mevcut olan özelliklerini alabildiðine kullanma hürriyetine kavuþarak hem kendilerine, hem de topluma faydalý hale geleceklerdir. Alan el deðil, hep veren el olacaklardýr.
Kabiliyetli insanlar çeþitli buluþlar yapacak ve
tabiatta bulunan sýnýrsýz kaynaklar açýða çýkarýlarak tam kapasite kullanýmý saðlanacaktýr. Asýl verimlilik budur. Hedef, toplumdaki insanlarýn özelliklerine göre herkese fýrsat eþitliði saðlayan bir
üretim seferberliðine geçerek verimliliði doruk
noktaya çýkarmaktýr.
124
Milli Ekonomi Modeli
5– ÝÞ GÜCÜ (EMEK)
Ekonomi politikalarý için önemli olan, toplumun bütün fertlerine iþ ve aþ imkaný saðlamaktýr.
Belli bir geliri olmayan, iþi olmayan bireyler için
enflasyonun düþmesi de, kamu bütçesinin fazlalýk
vermesi de bir þey ifade etmez.
Ýktisat politikalarýnda ilk hedef olmasý gereken
iþsizlikle mücadele, son yýllarda birinci hedef olmaktan çýkmýþ onun yerine öncelikli hedef olarak
artýk enflasyon seçilmiþtir.
Geliþmiþ olduðu ifade edilen ülkelerdeki iþsizlik oranlarý nerede ise %10 seviyesini geçmektedir.
Yine bu ülkelerde iþçi ücretlerinin, asgari geçim
sýnýrýnda konumlandýðýný görüyoruz. Geliþmiþ
kabul edilen ülkelerin 2002- 2003- 2004 yýllarýna
ait iþsizlik rakamlarýna bakýlýnca bu dediðimiz
daha iyi anlaþýlacaktýr.
ABD
: 2002 % 5.8, 2003 % 6, 2004 % 5.5
JAPONYA : 2002 % 5.4, 2003 % 5.3, 2004 % 4.7
FRANSA : 2002 % 8.9, 2003 % 9.5, 2004 % 9.7
125
Prof. Dr. Haydar BAÞ
ALMANYA : 2002 % 8.2, 2003 % 9.1, 2004 % 9.6
EURO BÖLGESÝ: 2002 % 8.3, 2003 % 8.7, 2004 % 8.9
OECD: 2002 % 6.9, 2003 % 7.1, 2004 % 6.9 (2).
Artýk %5 düzeyindeki iþsizlik oranlarý doðal iþsizlik
oraný olarak kabul görüyor. Bu düzeydeki iþsizlik
rakamlarýnýn ekonomilerin doðal yapýsýnýn bir gereði olduðuna inanýlýyor.
Bir baþka açýdan baktýðýmýzda, kapitalist ekonomi modellerinin hiçbiri, toplumun tamamýnýn refah
düzeyini yükseltmeyi hedeflememiþtir.
O yüzden ne gelir daðýlýmýndaki dengesizlik, ne
de belli bir düzeye kadar olan (Kapitalist anlayýþlarda iþsizlik, çok yükselirse ekonominin genel yapýsýnda büyük tahribatlar yapacaðý için belli oranlardan sonrasý tehdit olarak görülmektedir) iþsizlik oranlarý bir problem olarak görülmemiþtir. Hatta belli
oranlardaki iþsizlik, emek arz fazlasý manasýna geleceði için iþçi ücretlerinin düþmesi üretim maliyetlerinin ucuzlamasýna sebep olacaðýna inanýldýðý için
desteklenmektedir.
Maliyet enflasyonun en önemli kaleminin iþçi
ücretlerindeki artýþ olduðu görüþü de zaten bu anlayýþýn bir sonucudur. Gerçi enflasyon bahsinde
bunun böyle olmadýðýný geniþ olarak anlattýk ancak kýsaca deðinmek gerekirse asýl maliyetleri yukarýya çeken üretim unsurlarý hammadde girdilerinde, istihdam vergilerinde ve enerji maliyetlerinde meydana gelen artýþtýr.
2- Bkz: EUROSTAT ( Statistical Office of The European Communities);
OECD, Main Economic Indicators Agust 2005
126
Milli Ekonomi Modeli
Toplam maliyetler içerisinde genellikle iþçi ücretleri çok fazla bir oran iþgal etmemektedir.
Ekonomilerin emek yoðun üretimden, teknolojiye dayalý üretime doðru geçmesi kaçýnýlmaz
bir süreçtir. Yine kapitalist anlayýþlara göre belli
oranlardaki iþsizlik, çalýþan bireylerin iþten atýlma korkusuna kapýlmasýna sebep olacaðýndan
dolayý daha verimli çalýþmasýný saðlayacaktýr.
Ayrýca kapitalist anlayýþlara göre iþçi ücretlerinin düþük kalmasý iþçilerin kârdan daha az
oranda pay almasý manasýna geleceði gibi, iþçi
ücretlerinin düþük kalmasý nüfus artýþýný da azaltacaktýr.
Kapitalist anlayýþlar kaynaklarýn sýnýrlý olduðu yanlýþýndan yola çýktýðý için, toplumun
her kesiminin gelirinde meydan gelecek artýþlarýn nüfus artýþýna sebep olacaðý, böylelikle
kaynaklarýn artan nüfusa yetmeyeceði endiþesini taþýmaktadýrlar.
Kapitalist anlayýþ elde edilen kârýn bölüþümünü kavga mantýðýnda ele aldýðý için, kapital
sahipleri ile iþçiyi kârýn bölüþümünde birer rakip olarak görmekte ve tercihini kapital sahiplerinden yana kullanmaktadýr (3).
Bu sebeple kapitalist anlayýþlarýn ne tam istihdamý, ne de iþçi ücretlerinin istenilen düzeylerde konumlanmasýný saðladýðý veya hedeflediði söylenebilir.
3-Ýktisat'ýn Dama Taþlarý, II, 2002, ÝÜ Ýktisat Fak. Mez. Cem; Doç. Dr.
Burak Atamtürk, Klasikler ve Adam Smith, s. 7
127
Prof. Dr. Haydar BAÞ
Zaten sosyalist anlayýþlarýn kapitalist anlayýþlara karþý bir tepki olarak ortaya çýkmasýnýn sebebi
de iþçi ücretlerinde ve iþçi haklarýnda yaþanan bu
çarpýklýktýr.
Kapitalist anlayýþlarda kapitali elinde tutan birkaç kiþi toplumun gelirlerini kendisine transfer ederken, sosyalist modelde de proletarya milli gelire hükmetmektedir. Her halükarda çalýþan kesim
ne emeðinin hakkýný almakta, ne de milli gelirden
olmasý gerektiði oranlarda istifade etmektedir.
Oysa Milli Ekonomi Modeli'nde iþveren ile iþçi
birbirini tamamlayan bir bünyenin iki parçasý olarak görülmekte, toplumun tamamýnýn refah düzeyini yükseltecek büyüme ekonomik büyüme olarak kabul edilmektedir.
Milli Ekonomi Modeli'nin konuya nasýl çözüm
getirdiðine þu sorularý sorarak baþlayalým:
Kapitalist anlayýþlar için normal bir sonuç olan
doðal iþsizlik oraný ekonomiler için bir kader midir?
Ýþçi ücretleri asgari gelir düzeyinde neden konumlanýr?
Emek talebini belirleyen parametreler nelerdir?
Emek arzý nelere baðlýdýr?
Tam istihdam gerçek hayatta yakalanabilir mi?
128
Milli Ekonomi Modeli
A- EMEK TALEBÝ
Emek talebini belirleyen parametreleri tespit
ederek konumuza baþlayalým. Buna baðlý olarak
emek arzý ile talebi arasýndaki dengenin fiyat
esnekliði ile saðlanýp saðlanamayacaðý da bir
diðer meseledir.
Emek talebini belirleyen parametreleri üç kýsýmda
ele alabiliriz: Üretim miktarýnda meydana gelen deðiþiklikler, iþçi ücretleri, teknolojik deðiþiklik.
Emek talebi üzerinde üç parametrenin ayný anda etkisi olabileceði gibi, bazen iki ya da bir tanesinin etkisi de olabilir.
Bu üç madde içerisinde en önemli olan birinci
maddenin açýlýmýný sona býrakarak diðer maddeleri
ele alalým.
Ýþçi ücretlerinde meydana gelen artýþ emek talebini azaltacaðý gibi, iþçi ücretlerinde meydana gelen düþüþ de emek talebini arttýracaktýr.
Teknoloji de ilerleme emeðin verimini arttýracaðý için iþsizliði arttýrýcý yönde etki yapacaktýr. Ancak teknolojinin ilerlemesi ayný zamanda milli gelirin artmasý ile doðru orantýlýdýr.
Bu sebeple bir taraftan teknoloji geliþirken, diðer taraftan hizmet sektörü büyüyeceði için teknolojinin sebep olduðu iþsizlik, hizmet sektörü ve
yeni iþ sahalarý ile giderilecektir.
Yani teknolojide yaþanan ilerleme orta ve uzun
vadede emek talebinde bir azalmaya sebep olmayacaktýr.
129
Prof. Dr. Haydar BAÞ
Sadece belli sektörlerde emek talebinde yaþanacak
daralma, baþka sektörlerde ortaya çýkacak emek talep
artýþý ile dengelenecektir.
Emek talebini etkileyen unsurlar içerisinde en önemlisi üretim miktarýnda yaþanacak deðiþikliktir. Bu
deðiþiklik kapasite kullaným oranlarýnda yaþanacaðý
gibi, yeni yatýrýmlardan yani sabit sermaye artýmýndan da kaynaklanabilir.
Kapasitesini arttýrmak isteyen firmalar, buna
baðlý olarak emek talep edecektir. Aksine kapasitesini azaltmak isteyen firmalar ise iþçi çýkartma
yoluna gideceklerdir. Burada önemli olan firmalarýn kapasitelerinde meydana gelen deðiþimin sebebinin tüketimde yaþanan deðiþime endekslenmiþ olmasýdýr. Firmalarýn üretim kapasitelerinde
meydana gelecek deðiþiklikler piyasadaki tüketim
miktarý ile doðrudan alakalýdýr.
Ancak tüketimde yaþanan deðiþikliklerin istihdam
oranlarýna yansýmasý ayný anda olmaz. Piyasa beklentilerine göre bu yansýma süresi deðiþecektir. Örneðin
tüketimde meydana gelen bir daralma karþýsýnda firmalar hemen kapasite kullaným oranlarýný düþürmez,
gelecekle ilgili beklentileri olumlu ise firmalar belli
bir dönem stoklarýnýn artmasýna sabredecektir.
Yine stok maliyetleri düþük ise firmalarýn stoklara
tahammül etmesi daha kolay olacaktýr. Ayrýca tüketimde meydana gelen daralmanýn þiddeti, firmalarýn
üretim tarzlarý, iþçi çýkartmanýn maliyetleri gibi konular tüketim ile istihdam arasýndaki yansýmanýn gecikmesini belirler.
130
Milli Ekonomi Modeli
Tüketimde meydana gelen artýþlar ise eðer kapasite artýmý ile karþýlanacaksa hemen, yeni yatýrýmlar gerekiyorsa belli bir zaman diliminden sonra gerçekleþeceði için istihdama yansýmasý belli
bir süre sonra olacaktýr.
Ancak belli bir süre sonra da olsa tüketimde
meydana gelen deðiþiklikler üretim hacmini, o da
istihdam oranlarýný etkileyecektir. Esasýnda Philips Eðrisi (4) olarak ifade edilen enflasyon ile iþsizlik arasýndaki baðýntý gerçekte tüketim ile iþsizlik arasýnda kurulabilir.
Çünkü her tüketim artýþý enflasyon yapmayacaðý gibi maliyet enflasyonu tüketimde bir artýþ
saðlamaz, iþsizliði de azaltmaz, dolayýsýyla ekonomilerde hem iþsizlik, hem de enflasyon ayný
anda ortaya çýkar. Oysa baðýntý, tüketim ile iþsizlik arasýnda kurulduðunda tüketim hacminde
meydana gelen deðiþimler ile iþsizlik oranlarý arasýnda ters yönlü bir iliþki olduðu görülecektir.
Kapasite kullaným oranlarýnda meydana gelen azalmadan dolayý emek talebinde yaþanacak daralma, reel iþçi ücretlerini de olumsuz yönde etkiler.
Örnek vermek gerekirse daha önce 10 iþçi ile
çalýþan bir fabrika kapasitesini düþürme kararý
verip eleman sayýsýný 7’ye düþürdüðünde toplam
istihdam azalacaðý için iþsizlik artacaktýr.
Ýþsizliðin artmasýndan dolayý reel iþçi ücretleri
de azalma eðilimine girecektir.
4-Hoover K., The New Classical Macroeconomics, s.24, 1998
131
Prof. Dr. Haydar BAÞ
Bir taraftan iþçi ücretlerinin düþmesi emek talebini arttýracak yönde etki yaparken, emek talep
daralmasýnýn sebebi tüketim eksikliðinden dolayý
olduðundan, iþçi ücretlerinde yaþanacak düþüþ
firmanýn yeniden iþten çýkardýðý 3 iþçiyi iþe almasýný saðlamayacaktýr.
Eðer emek talebinde yaþanan daralma iþçi ücretlerinin yüksekliðinden dolayý ise, iþçi ücretlerinde yaþanan düþüþ emek talebini eski seviyesine
taþýyabilir. Ama eðer emek talebinde yaþanan daralma tüketimde meydana gelen azalmadan dolayý ise, bu sefer iþçi ücretlerinin azalmasý emek talebini eski seviyesine çýkaramayacaktýr.
Reel iþçi ücretlerinin ucuzlamasý genel manada
fabrikalarýn çalýþtýrdýðý iþçilerin ücretlerini de etkileyecektir. Dolayýsýyla, tüketimdeki gelirden
dolayý meydana gelen daralmaya baðlý olarak
hem iþsizlik olacak, hem de iþçi ücretleri düþük
bir seviyede konumlanacaktýr.
Bu analizimizi makro düzeye taþýrsak, üretim ve
para konusunda da belirttiðimiz üzere büyüyen ekonomilerde üretim faktörlerine yapýlan harcamalardan elde edilen gelir, üretilen miktarý alacak bir
tüketim oluþturamayacaktýr.
Serbest býrakýlan ekonomilerde buna paranýn faizle birlikte piyasalardan çekilmesi eklendiðinde
üretim ile tüketim arasýnda belli bir açýðýn oluþmasý kaçýnýlmazdýr. Bu açýk üretim hacmini olumsuz
yönde etkileyeceði için kapitalist modellerde pi
yasalarda belli bir iþsizlik görülecektir.
132
Milli Ekonomi Modeli
Bugün doðal iþsizlik oraný olarak ifade edilen
eksik istihdam, ekonomilerin doðasýndan deðil,
kapitalist anlayýþlarýn yanlýþ yaklaþýmýndan kaynaklanmaktadýr(5). Yine iþçi ücretlerinin asgari geçim düzeyinde kararlanmasý da bu eksik istihdamýn doðal sonucudur.
Üretim ile tüketim arasýndaki fark piyasanýn
tam istihdam düzeyinde dengeye gelmesine imkan tanýmamaktadýr. Bu farktan kaynaklanan talep eksikliðini bugünkü ekonomi modelleri göremediði için çözme yoluna da gitmemiþlerdir.
Tam istihdamýn yakalanamadýðý ekonomilerde
emek arzýnda meydana gelen fazlalýk, iþverene
pazarlýk avantajý saðladýðý için iþçi ücretleri asgari geçim düzeyinde konumlanmaktadýr.
Grafik –10
5- Karl Brunner and Allan H.Meltzer, The Phillips Curve and Labor
Markets, s.2, North-Holland Publishing Company, 1976
133
Prof. Dr. Haydar BAÞ
B- EMEK ARZI
Emek arzý ise kýsa ve orta vadede sabit bir deðiþkendir. Kapitalist anlayýþlara göre reel iþçi ücretleri
artýðýnda emek arzý da artar(6). Oysa sanýldýðýnýn aksine reel iþçi ücretleri artýyor diye emek arzý artmaz.
Grafik –11
Çalýþma ihtiyacý mecburidir. Örneðin bir ailede
erkek evini geçindirmek zorunda ise çalýþmak zorundadýr. Ýþçi ücretleri düþtü diye evini geçindirmek zorunda olan kiþi çalýþmaktan vazgeçemez.
Bu misalde de olduðu gibi emek arzý kolay kolay deðiþmez, bu miktar toplumun sosyal yapýsýna
da baðlýdýr. Genç nüfus oraný, kültür yapýsý gibi
parametreler dahi emek arzýný etkiler.
6- Prof. Dr. Zafer Tunca, Makro Ýktisat, s.37, Filiz kitabevi, 3. baský 2001
134
Milli Ekonomi Modeli
Esasýnda reel iþçi ücretleri azaldýðýnda ailelerde ikinci birey çalýþmak zorunda kalabileceði gibi, bunun tersi olan reel iþçi ücretlerinin artmasý durumunda belli gelir düzeyine ulaþan ailelerde çalýþmak isteyen birey sayýsý azalabilecektir.
Yani iþçi ücretleri azalýrken emek arzý artabileceði gibi, iþçi ücretleri artarken emek arzý azalabilir.
Ancak burada bizim için önemli olan orta vadede emek arzýnýn çok fazla deðiþmeyeceði gerçeðidir.
Emek arz ve talep grafiklerinin tek tek ifadesi
aþaðýda gösterilmiþtir. Denge analizi de 12. grafikte açýklanmaktadýr:
Grafik –12
12. grafik incelendiðinde tam istihdam düzeyinin emek arzý ile talebinin kesiþtiði yer olduðu
anlaþýlacaktýr.
135
Prof. Dr. Haydar BAÞ
Bunun altýnda olan tüketim seviyelerinde iþçi
ücretleri asgari geçim düzeyine hatta daha da alt
seviyesi olan açlýk sýnýrýna kadar düþecektir. Tam
istihdam düzeyinde ortaya çýkan iþçi ücreti gerçek iþçi ücretidir. Bu miktar emeðin bulunduðu üretim faaliyeti ile alakalýdýr. Baþka bir ifade ile bir
mühendisin ücreti ile bir inþaat iþçisinin ücreti ayný olmayacaktýr.
Tam istihdam düzeyine ulaþmak ancak piyasada yeterli miktarda tüketimin olmasýna baðlýdýr.
Milli Ekonomi Modeli’mizde geliþtirdiðimiz sosyal devlet anlayýþý eksik kalan talebi tamamladýðý
için bizim ekonomi politikalarýmýzda hedef tam
istihdam düzeyi olacaktýr.
Tam istihdam düzeyi gerçek iþçi ücretinin ortaya çýktýðý düzey olacaðý için iþçi ücretleri asgari
geçim düzeyinin üzerinde konumlanacaktýr. Bunun sonucu olarak gelir daðýlýmýnda daha dengeli
bir daðýlým ortaya çýkacaktýr.
Reel iþçi ücretlerinde meydana gelen artýþ, maliyetlerin yükselmesine veya üreticinin kârýnýn azalmasýna neden olmayacaktýr. Çünkü Milli Ekonomi Modeli’nde kaynaklarýn devreye konulmasý
sonucu elde edilen gelir karþýlýðýnda üretici de
maliyetlerin artýþýna karþý çeþitli muafiyetlerle
sübvanse edilecektir. Böylelikle sadece üretici deðil, tüketici de iþçi ücretlerinden kaynaklanan bir
fiyat artýþý ile karþýlaþmayacaktýr.
136
137
138
Milli Ekonomi Modeli
BEÞÝNCÝ BÖLÜM:
MÝLLÝ EKONOMÝ MODELÝ'NDE
MAKRO ANALÝZ
1) Tüketim
2) Üretim
3) GSMH
139
140
Milli Ekonomi Modeli
1– TÜKETÝM
Ýkibinli yýllar tüketim probleminin olduðu üretim
fazlalarýnýn verildiði yýllar olacaktýr. Üretime odaklanan ekonomi modelleri gerçek manada tüketimi göz
ardý etmiþtir. Paranýn belirli ellerde bloke edilmesi, buna baðlý olarak gelir daðýlýmda ortaya çýkan uçurumlar,
tüketimin her geçen gün daha da azalmasýna sebep olmuþtur. Bir taraftan teknolojinin de ilerlemesi ile hýzla
artan üretim fazlalarý, diðer taraftan buna cevap veremeyen tüketim azlýðý ülke ekonomilerini içinden çýkýlmaz problemlerle karþý karþýya getirmiþtir. Ýþte biz tüketim ile ilgili analizimizde her þeyden önce tüketimin
önündeki engellerin kaldýrýlmasý ve tüketimin olmasý
gereken seviyeye nasýl çýkarýlacaðý üzerinde duracaðýz.
Ekonomi politikalarýmýzýn hedefi üretim ile tüketimin arasýndaki dengenin oluþturulmasýdýr. Bu sebeple
tüketim kesiminin desteklenmesi sürekli büyümenin
saðlanmasý için olmazsa olmaz þarttýr.
Tüketim kesiminin içinde özellikle hedefimiz, belli
bir gelir seviyesinin altýnda kaldýðý için ihtiyacý olduðu
halde bunu elde edemeyen hane halklarýdýr. Bu kitle özellikle ülkemiz için düþünüldüðünde toplumun en az
% 90’ýný oluþturmaktadýr.
141
Prof. Dr. Haydar BAÞ
Eðer ekonomiyi büyütmek istiyorsak tüketim
kesimini desteklemek zorundayýz, tüketim artmadan pazar problemi çözülmeden ekonomilerin büyümesi hiç mümkün deðildir. Bugün çaðýmýzýn en
büyük problemi hane halklarýnýn büyük bir kýsmýnýn tüketebilme kabiliyetini yitirmiþ olmasýdýr. Ýþte asýl üzerinde konuþulmasý gereken nokta tüketebilme kabiliyetlerinin bu bireylere nasýl kazandýrýlacaðýdýr.
Þu anda yapýlan tartýþmalarýn gerçek dünya ile
örtüþtüðünü söylemek mümkün deðil. Bireyler
hasta yataðýnda bir çorba kaþýðý suyu içecek gücü
bile kalmamýþ, biz ise oturmuþ bu hastanýn önüne
10 tabak yemek koyduðumuzda kaç tabaðý yiyeceðini, kaç tanesini buzdolabýna koyup saklayacaðýný konuþuyoruz.
Tüketim konusunu detaylandýrmadan önce önemli bir noktanýn altýný çizmemiz gerekiyor. O
da üretim esnasýnda elde edilen gelirin elde edilen
ürünü satýn alabilecek tüketimi oluþturamayacaðýdýr. Bir örnek ile olayý açýklayalým.
Toplam 5 kiþinin iþçi olduðu ve bir iþverenin
bulunduðu bir örnek üzerinde çalýþalým. Ýþveren
ay sonunda her iþçisine 100 birim maaþ versin, üretim faktörleri de emekten ibaret olsun. Ay sonunda ise bu iþverenin elinde en az 500 birimden
daha fazla bir ürün olacaktýr. Diyelim ki bu 600
birim olsun, iþte ay sonunda bu 500 birimlik gelirle 600 birimlik mamulün satýn alýnmasý mümkün olmayacaktýr.
142
Milli Ekonomi Modeli
Belli miktarda bir tüketim açýðý ortaya çýkacaktýr. Bu açýk kapâtýlmadýðý sürece her geçen dönem bu eksik tüketim büyüyen ekonomileri içeriye doðru bükecektir. Büyüme hýzýna, miktarýna
ve gelir daðýlýmýndaki düzensizliðe baðlý olarak
er ya da geç bu ekonomide bir týkanma olmasý,
duraðan bir döneme girilmesi kaçýnýlmazdýr.
Grafik –13
Klasik denge analizindeki, gelirin çýktýya eþit
olduðu görüþü grafik 13'te de gösterildiði üzere yanlýþtýr. Çünkü üretim, normal þartlarda üretim harcamalarýndan elde edilen gelirden büyüktür. Diðer
taraftan elde edilen gelirin tamamýnýn tüketime
dönüþtüðünü varsaysak bile, gelir en fazla kendisi
kadar bir tüketim oluþturacaktýr. Sonuç olarak üretim
ile tüketim arasýnda ET kadar, yani eksik tüketim miktarý kadar bir fark ortaya çýkacaktýr.
143
Prof. Dr. Haydar BAÞ
Bu tespitimiz klasik denge analizlerini de boþa çýkarmakta ve yeni denge analizleri yapmayý zorunlu
kýlmaktadýr.
Eðer düzenli olarak bu eksik tüketimi tamamlamak için hane halklarýnýn gelir düzeyini yükseltici
bir sosyal devlet modeli devreye konmazsa, dönemsel krizler kaçýnýlmaz bir netice olur.
Üretim ile tüketim arasýnda oluþan bu eksikliði
tamamlamak için devletin senyoraj hakkýný kullanmasý ve bunu da sosyal devlet modeli ile tüketim
kesimine aktarmasý gerekmektedir.
Temelde üretim ile tüketim arasýnda meydana gelen farkýn iki sebebi vardýr. Birincisi yukarýda da ifade ettiðimiz gibi yapýsaldýr. Diðeri de paranýn
stoklanmasý sonucu meydana gelen gelir daðýlýmýndaki dengesizliktir. Gelir yapýsýndaki bu bozukluk
tüketim harcamalarýný daha da aþaðýya çekmektedir.
Tüketimin eksik kalmasý yani üretim karþýsýnda
yetersiz olmasý, zaman içerisinde üretimi de azaltacaktýr. Azalan üretim gelirlerinin azalmasýna ve tüketimin daha da düþmesine neden olur. Bu, zincirleme reaksiyon gibi devam eder.
Çözüm olarak kamu harcamalarýný arttýrmak anlýk bir çözüm getirir. Oysa asýl olmasý gereken bu
zincirleme tüketim daralmasýný tetikleyen yukarýda
ifade ettiðimiz problemleri çözüme kavuþturmaktýr.
Ayrýca belli bir hesap dahilinde yapýlmayan, hele
hele faizle alýnan maliyetli para ile yapýlan kamu
harcamalarý ekonomileri borç ve faiz bataðýnýn içine
sokmaktadýr.
144
Milli Ekonomi Modeli
Buna mukabil arttýrýlan vergiler sonuçta daha
fazla bir tüketim daralmasý ve ayný zamanda maliyet enflasyonuna sebebiyet vermektedir. Bunun adý
da stagflasyondur.
Üretim mukabili piyasada bulunmasý gereken
beli bir para miktarý vardýr. Para bahsinde bunu
formülize etmiþtik.
Ancak tüketim sadece piyasadaki para miktarýna
deðil ayný zamanda hane halklarýnýn gelir düzeyine
de baðlýdýr. Para miktarýnýn artmasý demek tüketimin ayný paralellikte artmasý demek deðildir. Bu para miktarýnýn ayný zamanda herkesin sahip olacaðý
þekilde ekonominin çarklarý içerisinde dolaþýmda
olmasý zaruridir. Ancak bu þartla tüketim harcamalarý piyasayý dengeleyecek seviyeye ulaþabilir.
Özetle istenilen tüketim harcamalarýnýn yakalanmasý için hem belli miktarda paranýn dolaþýmda olmasý, hem de gelir daðýlýmýnda belli bir dengenin
kurulmasý gerekir.
Aþaðýda da görüldüðü üzere belli bir gelir düzeyine kadar bireyler elde ettikleri gelirleri harcarlar,
çünkü normal geçim noktasýnýn altýnda gelirleri
vardýr. Bu noktadan sonra ise artýk hane halklarý elde ettikleri gelirin bir kýsmýný tasarruf etmeye baþlarlar. Bu nokta tasarruf noktasý ya da normal yaþam noktasý olarak da ifade edilebilir. Bu noktadan
sonra gelirin marjinal tüketim eðilimi azalacaktýr.
Eðer belli bir dönem içerisinde kullanýlabilir milli gelir artmýþsa bu artýþýn ayný oranda tüketimi arttýracaðýný söylemek her zaman mümkün deðildir.
145
Prof. Dr. Haydar BAÞ
Grafik –14
Eðer bu toplam gelir artýþý yüksek gelir grubundan
kaynaklanýyorsa, gelir artýþý az bir miktar tüketimde
artýþa sebep olacaktýr. Eðer gelir artýþý gelir daðýlýmýnda dengesizliði giderecek þekilde oluyorsa bu sefer
toplam gelirdeki artýþ toplam tüketimi ayný paralellikte artýracaktýr. Bu sebeple eksik olan talebi gidermek
için yapýlacak uygulama düþük gelir grubunun gelir
seviyesini yükseltecek þekilde olmalýdýr.
Milli Ekonomi Modeli’nde bu, sosyal devlet projesi ile saðlanmakta ve ihtiyaç duyulan talep, dar gelirlinin bütçesine katký yapýlarak saðlanmaktadýr.
146
Milli Ekonomi Modeli
Grafik –15
Tüketimi iki kýsýmda ele almak mümkündür.
Bunlardan birincisi hane halklarýnýn tüketimi, diðeri de yatýrým harcamalarýdýr.
147
Prof. Dr. Haydar BAÞ
Bunlarýn toplamý belli bir dönem içerisinde yapýlan
tüketim harcamalarýný bize gösterecektir. Burada görüþlerimizi ifade ederken daha anlaþýlýr olmasý bakýmýndan
kamu harcamalarýný ve dýþ ticareti deðerlendirmeye almýyoruz. Aðýrlýklý olarak bu analizimizde hane halklarýnýn tüketim harcamalarý üzerinde duruyoruz.
Hane halklarýnýn tüketimi üzerine yapýlan analizler
hep hane halklarýnýn sahip olduklarý kullanýlabilir gelirleri ne þekilde deðerlendirdikleri üzerinde durmuþtur. Oysa sahip olunan gelirin ne þekilde kullanýldýðý
sorusundan daha önemli olan soru þudur; normal bir
hayat standardý için hane halklarýnýn ihtiyaç duyduðu
gelirleri ne olmalýdýr?
Tüketim analizi yaparken kaba hatlarý ile hane halklarýný gelir seviyelerine göre ikiye ayýrmak lazým. Belli
bir gelir seviyesinin altýnda olan hane halklarý elde ettikleri geliri tasarruf etmeden harcamayý tercih edeceklerdir. Dolayýsý ile tasarrufun baþladýðý gelir seviyesinden yukarýda olanlar ile aþaðýsýnda olanlarýn davranýþlarý birbirinden daha farklýdýr.
Bazý hane halklarý ayda 1 birim gelir elde ederken
bazý hane halklarý 100 birim gelir elde edebilir. Ýþte ayda bu yüz birim elde eden kesimin gelirinin 5 birim
artmasýnýn tüketimlerinde meydana getireceði artýþ,
geliri 1 birim olan hane halklarýnýn gelirlerinin 6 birime çýkmasýnýn oluþturacaðý tüketim harcamalarýndan
elbette daha az olacaktýr. Çünkü dar gelirli hane halklarý elde ettikleri gelirin tamamýný tüketirken, geliri yüksek olan hane halklarý her yeni gelir artýþýnýn ancak az
bir kýsmýný tüketime yansýtacaklardýr.
148
Milli Ekonomi Modeli
Bu sebeple öncelikli olarak ele almamýz gereken
konu hane halklarý için tasarruf noktasýný belirlemektir.
Normalde gelir seviyesi arttýkça marjinal tüketim
eðiliminin azalmasý gerekir. Ancak belli bir gelir seviyesine kadar marjinal tüketim eðilimi deðiþmeden
sabit gider, bu bölge adeta suya hasret topraðýn gelen
her suyu içine çektiði bölgedir. Marjinal tüketimin azalmaya baþladýðý nokta ise tasarrufun devreye girdiði noktadýr.
Bu noktayý belirledikten sonra yapýlmasý gereken
bu seviyenin altýnda bulunan hane halklarýnýn gelirlerinin bu seviyeye çýkmasý için ihtiyaç duyulan parasal hacmi saptamaktýr. Bu tasarruf seviyesine kadar
hane halklarýna yapýlacak her türlü gelirlerini arttýrýcý
desteklemeler ayný oranda karþýmýza tüketim artýþý olarak çýkacaktýr. Büyüyen ekonomide piyasaya girmesi gereken para, iþte bu kesime ihtiyaç duyulan
miktar kadar gönderilmelidir.
Bir ekonomi düþünün, üretilen her þeye pazar
bulabiliyor, ayný zamanda yeni yatýrýmlar için ihtiyaç duyulan finansman ise sýfýr maliyetle istenilen miktarda saðlanabiliyor, acaba bu ekonominin
olabilecek en büyük hýzla büyümemesi için bir
engel olabilir mi?
Belli bir gelir düzeyinin üstünde olan hane halklarýnýn davranýþýna gelelim. Eðer gelir seviyeleri dönemsel artýyorsa bireyler bunu hemen tüketime aktarmazlar gelecek kaygýlarýndan dolayý tasarruf ederler.
Ama bu gelir artýþý düzenli hale gelmiþse elbette bu
belli oranda tüketimi artýracaktýr.
149
Prof. Dr. Haydar BAÞ
Burada aklýmýza önemli bir soru gelebilir. Yapýsý itibarý ile talep arzdan eksik olduðuna göre nasýl oluyor
da enflasyon denen hastalýkla karþýlaþýyoruz? Dikkat
ederseniz belli bir gelir düzeyini yakalamýþ ülkelerin
geçmiþlerinde enflasyon sürecinin olduðunu þu anda ise deflasyon ile boðuþtuklarýný görürsünüz. Çünkü
geçmiþte kalkýnmak için yatýrým harcamalarýný artýran
ülkeler bunu karþýlayacak arza sahip oluncaya kadar
enflasyon ile karþýlaþmýþlardýr.
Yatýrýmlar üretime dönüþünceye kadar belli bir
kýsa dönem için piyasada ürün az talep ise fazla olacaktýr. Çünkü yatýrým harcamalarý talebi arttýrýr. Kalkýnan ülkeler bu talep enflasyonuna hiç yakalanmayabilirlerdi. Ekonomi politikalarýný izah ederken
Milli Ekonomi Modeli’mizin buna nasýl çözüm bulduðunu açýklayacaðýz.
Bir diðer problem de faizden kaynaklanmaktadýr.
Faiz, maliyetleri yukarý çekmektedir. Ayrýca faiz ödemeleri için (büyüme oranlarýna baðlý kalmaksýzýn) dengesiz bir þekilde emisyonu arttýran ülkeler
veya kamu harcamalarýný bu dengeyi korumadan artýranlar tabii ki talep enflasyonu ile karþýlaþýrlar. Ekonominin doðasý bize tüketim desteklenmediði
takdirde deflasyonun normal bir son olduðunu göstermesine raðmen ; enflasyona sebebiyet vermek,
hem faizin ne olduðunu, hem de paranýn ne manaya
geldiðini bilmemekten kaynaklanmaktadýr.
Tüketimi artýrmak için faizli verilen krediler, ilk anda tüketimi arttýrsa bile bu paranýn faiz yükü gelecek
aylarda zaten eksik olan tüketimi daha da daraltacaktýr.
150
Milli Ekonomi Modeli
Adeta hasta olan bireyler geçici bir düzelme ile
karþýlaþacak ama bu düzelme ölüm öncesi yaþanan hal gibi olacaktýr.
Ayrýca teknolojide meydana gelecek deðiþiklikler tüketim fonksiyonunun daha yüksek seviyelere kadar eðimini deðiþtirmeden artmasýna sebebiyet verir.
Teknoloji insanlarýn ihtiyaçlarýný çeþitlendireceði için toplam tüketim miktarýný daha yukarýya
taþýyacaktýr.
Milli Ekonomi Modeli hane halklarýnýn tamamýna tüketme kabiliyeti kazandýrmayý hedeflemektedir. Bu yüzden bireylerin gelir düzeyinin en
azýndan tasarruf noktasýna kadar yükseltecek para
ve maliye politikalarý, modelimizin ana hedefidir.
Ayný zamanda bu hedef sürekli büyümenin saðlanmasý ve tüketim ile üretim arasýndaki dengenin
kurulmasý için þarttýr.
151
152
Milli Ekonomi Modeli
2– ÜRETÝM
Ekonomilerde gerek mal, gerekse hizmet anlamýnda üretim, kalkýnmanýn ve büyümenin tek
kaynaðýdýr.
Üretim olmadan ne insanlara istihdam saðlayabilir, ne de ihtiyacýmýz olan mal ve hizmetlere sahip olabiliriz.
Ekonomi politikalarýnýn hedefi; üretmek ve bu
üretilenleri halkýna tükettirebilecek bir geliri oluþturmaktýr.
Para ile para kazanma yerine üretim ve pazarlama ile para kazanma anlayýþý ekonomilerde hayata geçirilmediði sürece ne gerçek manada ülke
ekonomilerinin büyümesi ne de insanýna iþ imkaný sunmasý mümkündür.
Milli Ekonomi Modeli’mizde hedef hem üreten, hem de tüketme kabiliyetine sahip bir toplum
ortaya çýkarmaktýr.
Üretmeden kaðýt üzerinde hayali spekülatif oyunlarla kalkýnmak mümkün deðildir.
Düþünün ki bir kumar masasýnda bulunan insanlarýn cebinde 1000 YTL para var, günlerce kumar oynasalar bu para 1001 YTL olabilir mi?
153
Prof. Dr. Haydar BAÞ
Ýþte bu þekilde sermaye piyasalarýnda yapýlan
binlerce spekülatif hareketin reel manada ekonomiye hiçbir katkýsý yoktur. Bilakis zararý vardýr.
Sýk sýk yeni bir kavram ile karþýlaþýyoruz; iþsizliði azaltmayan büyüme... Gerçekte böyle bir
büyümenin olmasý mümkün mü? Hem ekonomi
daha fazla üretecek, hem de çalýþan insan sayýsý
ayný kalacak veya azalacak, bu mümkün deðildir.
O yüzden gerçek büyüme, üretimle insanlara istihdam saðlayacak þekilde olabilir. Aksi anlayýþlar borç para ile tatile gitmeye benzer, ekonomiler
büyüdüðünü zannettikçe daha fazla batarlar.
Þimdi üretimi oluþturan deðiþken ve parametreleri irdeleyelim.
Mikro manada üretimi iþletmeler yaparlar, o
ülkedeki bütün iþletmelerin toplamý da elbette bize toplam üretim fonksiyonunu verecektir.
Sermaye vasýtasý ile hammadde, emek, yer ve
teknolojiyi biraraya getiren iþletmeler, ürün elde
ederler. Öyleyse üretim fonksiyonu, emeðe, sermayeye, hammadde, yer ve teknolojiye baðlýdýr.
Ancak buradaki sermaye diðer üretim faktörlerinden farklý olarak bu üretim faktörlerini devreye
koyan tahrik unsuru vazifesini görür. Dolayýsý ile
üretim denklemi aþaðýdaki gibidir:
154
Milli Ekonomi Modeli
Üretimi oluþturan bu parametre ve deðiþkenleri
tek tek irdelemeye önce sermaye ile baþlayalým.
Üretimin temeli elbette yatýrýmlardýr. Yatýrým olmadan üretim olmasý mümkün deðildir. Öyleyse
bu yatýrým ve üretim için ihtiyaç duyulan sermaye
nereden elde edilecektir?
Faizle parayý piyasanýn dýþýna çeken kapitalist
anlayýþ paranýn en temel vazifelerinden biri olan
üretimin tahrik edilmesini engelledi. Eðer üretimin önünü açmak istiyorsak öncelikle bloke edilmiþ olan sermayeyi özgürlüðüne kavuþturmak zorundayýz.
Kapitalist anlayýþ, yatýrýmlarýn kaynaðýný tasarruflar olarak görmüþtür(1). Bu sebeple kalkýnmak isteyen ülkelerin önüne iki seçenek konuldu. Bunlardan birincisi tasarruflardýr. Yani vatandaþýn bankalarda faizde duran parasýnýn yine
bankalar kanalý ile faizle birlikte yatýrýma aktarýlmasýdýr. Bir diðeri ise faizle alýnan yabancý
paradýr. Dikkat edilirse her iki yöntemde de faizli para ile yatýrým esastýr. Zaten kapitalist anlayýþýn temellerinden biri de budur.
Maliyetli para ile yatýrým yapmanýn en önemli
problemlerinden biri üretim maliyetlerinin artmasý
ve maliyet enflasyonuna sebebiyet vermesidir. Maliyetlerin artmasý ya fiyatlarý yukarý çekecek; bu da
mala olan talebi kýsacak, ya da üreticinin kârýndan
veya iþçi ücretlerinden kýsýntýya sebep olduðu için
yatýrým cazibesini azaltacaktýr.
1- Bkz, A. Smith, Milletlerin Zenginliði, Ç. Haldun Derin, M.E.B. Yay. 1955
155
Prof. Dr. Haydar BAÞ
Diðer taraftan kalkýnma için ihtiyaç duyulan finansman ya tasarruf miktarý ile ya da yabancýlarýn
tanýdýðý kredi miktarý ile sýnýrlandýrýlmýþtýr. Ancak
kalkýnma gayreti içerisinde olan ülkelerin milli gelirleri son derece az olduðu gibi buna baðlý olarak
da tasarruf miktarý o nispette azdýr. Tasarruflarý, ülkelerin kalkýnmasýnda yeterli bir kaynak olarak
görmek, fakir hane halklarýnýn geliriyle fabrika
kurmasýný ümit etmek kadar anlamsýzdýr.
Zaten az olan bu tasarruflar da faizle birlikte piyasadan çekildiði için üretimi devreye koymasý gereken para tamamý ile devreden çýkmýþtýr. Bunun
yerine bu bloke edilen para devlete satýlarak devletler adeta haraca baðlanýrcasýna büyük bir borç
bataðýnýn içerisine çekilmiþtir.
Özellikle 1970'li yýllardan sonra bu anlayýþla
yurt dýþýndan faizli para alarak kalkýnma yolunu
seçen ülkeler, Global sermayeye trilyonlarca Dolar
borçlu konuma gelmiþlerdir. Yani kalkýnmaya çalýþýp ürettikçe batmýþlardýr.
Enflasyon bahsinde geniþ olarak bu maliyetli parayý analiz edeceðiz. Ancak kesin olan þu ki yatýrýmlar için tasarruflarý veya yabancý sermayeyi çözüm olarak
görmek hele hele bunlarý maliyetli olarak kullanmak
asla bir çözüm deðildir. Aksine sürekli ve verimli üretimin önündeki en önemli engellerdir.
Olmasý gereken, paranýn tarifinde de ifade ettiðimiz gibi, paranýn tahrik gücünden istifade ederek emisyon mukabili emeði devreye koyarak üretimi saðlamaktýr.
156
Milli Ekonomi Modeli
Devlet sýfýr faizle proje mukabili isteyen herkese ama herkese sermaye desteði saðlamalýdýr.
Ayrýca faizlerin sýfýrlanmýþ olmasý vatandaþýn
elindeki tasarruflarýn da belli ellerde bloke edilmesine deðil, aksine piyasada dolaþarak hem üretimi, hem de tüketimi desteklemesine imkan
verecektir
Bugün üretim belli ellerde tekelleþmiþ durumdadýr. Maliyetli paraya dahi herkes sahip olamamaktadýr. Liberal anlayýþ her sahada serbestlikten bahsetmesine raðmen para bugün belli ellerde bulunmakta, üretim yapmak için sadece müteþebbis olmak yetmemektedir.
Paranýn tekelleþmesi, isteyen herkesin deðil
sadece parayý elinde bulunduranlarýn müsaade
ettiði kimselerin üretim yapmasýna neden olmaktadýr. Bu bireyler için böyle olduðu gibi kalkýnmak isteyen ülkeler için de böyle olmuþtur. Kendi emisyonu ile yatýrým yapmak isteyen ülkelere
liberalizm adýna yasak getiren kalkýnmýþ ülkeler
böylelikle diðer ülkelerin kalkýnmasýný bilinçli
olarak engellemektedir. Ayrýca onlara kendi paralarýný satarak zaman içerisinde bu ülkeleri büyük bir borç bataðýnýn içine itmektedirler. Hemen akabinde bu borçlara mukabil bâkir yeraltý
kaynaklarý borçlu ülkelerin elinden alacaklý olanlara geçmektedir.
Aþaðýdaki grafikte bunu daha net analiz edebiliriz:
157
Prof. Dr. Haydar BAÞ
Yetersiz Sermayenin Neden Olduðu Üretim Kaybý
Grafik –16
Faizsiz
Grafik
–17Para Ýle Yapýlan Üretim
158
Milli Ekonomi Modeli
Grafik –18
Faizli Para Ýle Yapýlan Üretim
Daha öncede deðindiðimiz gibi proje mukabili isteyen her insana finansman desteði saðlanmasý, tekel piyasalarýn oluþmasýna da engel olacaktýr. Liberal anlayýþýn uygulandýðý ülkelerde bir kast sistemi oluþmuþtur. Eðer para sahibi deðilseniz ne kadar gayretli ve
müteþebbis olursanýz olun, bireyler hiçbir zaman üretici olamamaktadýr. Tabii ki bunun istisnalarý var; milyonda bir kiþi kendi gayretiyle adeta aradan imalat hatasý olarak sýyrýlýyor. Ancak genel uygulama, özgürlükler adýna yola çýkan bu kapitalist anlayýþýn insanlarýn hayatlarýna sýnýrlamalar getirdiði adeta bir kast anlayýþýnýn toplumda hâkim olduðunu göstermektedir.
Þunu unutmamamýz lazým ki; zengin olmak herkesin
en doðal hakkýdýr. Ekonomi modellerinin gayesi insanlarýn önünü týkamak deðil, aksine açmak olmalýdýr.
159
Prof. Dr. Haydar BAÞ
Tabii emisyonla üretimin desteklenmesi belli bir
kural çerçevesinde olmalýdýr. Projenin hayata geçirilebilir olmasý bizatihi sermayeyi saðlayan devlet tarafýndan kontrol edilmelidir.
Bu yatýrýmlarýn belli bir kýsmý için elbette ithalata
ihtiyaç duyulacaktýr. Ancak bunun için ihtiyaç duyulan
sermaye eðer ithalat yapýlan ülke yerli parayý kabul etmiyorsa ihracat ile karþýlanacaktýr. Bunun için dahi uygun bir dýþ ticaret politikasý ile maliyetli borç paraya
ihtiyaç duyulmadan mesele çok rahatlýkla çözülebilir.
Üretim için ihtiyaç duyulan sermayenin maliyetsiz
olmasý ülkeler açýsýndan son derece önemlidir. Aksi
düþünüldüðünde ülkelerin zaman içerisinde borç bataðýna girmesi kaçýnýlmazdýr. Örneðin Türkiye’de otoyol yapmak için maliyetli yabancý paraya ihtiyaç var
mý? Elbette hayýr, çok rahatlýkla yollar yerli ve maliyetsiz para ile yapýlabilir. Oysa biz kendi topraklarýmýzda dahi yapacaðýmýz yatýrýmlar için kendi emisyonumuzu devreye koymak yerine faizle alýnan borç parayý tercih ediyoruz.
Burada dikkat edilecek tek husus emisyonun enflasyona sebebiyet verip vermeyeceðidir.
“Yerli para ile üretim yapmayýn, enflasyon olur”
diyenlerin, maliyetli para ile bunu yapmayý tavsiye
etmeleri, yabancý sermayenin yatýrým yapmasýný önermeleri veya gelen turistin cebindeki dövizi enflasyon sebebi olarak görmemeleri gerçekten anlaþýlýr
deðildir. Bu nasýl bir enflasyon ki yerli parayý görünce birden ayaða kalkacak ama maliyetli dövizi görünce uykuya dalacak.
160
Milli Ekonomi Modeli
Acaba emisyon hangi þartlarda enflasyon yapar?
Öncelikle bunu ikiye ayýralým; birincisi var olan üretim hacmini arttýrmak için kullanýlan sermaye kýsa dönemde kapasite kullanýmýný arttýracak, emisyon mukabili ürün olduðu için enflasyona sebebiyet vermeyecektir.
Eðer bu sermaye artýþý yatýrýma gidiyor ve mesela bu yatýrýmlarýn devreye girmesi için bir yýllýk
zamana ihtiyaç duyuluyorsa, orta vadede yine bir
sýkýntý olmayacaktýr. Ancak kýsa vadede olabilecek talep artýþý için alýnacak çok basit tedbirler elbette vardýr. Enflasyon analizinde buna da deðineceðiz. Ayrýca bizim gibi talep daralmasý yaþanan buna mukabil eksik kapasite kullanýmlarý olan ülkeler için kýsa vadede bu geçiþ dönemi çok
rahatlýkla geçilecektir. Bu geçiþ belli parasal hacimler korunarak (ki piyasada bulunan paranýn
toplam üretime karþýlýk belli bir oraný vardýr) hiçbir talep enflasyonu riski ile karþýlaþýlmadan yapýlacaktýr.
Diðer bir etken de emektir.
Özellikle genç bir nüfusa sahip ülkemizde milyonlarca insan kahve köþelerinde, sokaklarda iþsiz olarak
dolaþmaktadýr. Bu âtýl duran emeði devreye koyarak
çok rahatlýkla üretim hacmimizi hayal bile edemeyeceðimiz bir düzeye çýkartabiliriz. Bu iþgücünün ciddi
bir kýsmýnýn eðitimli olduðu düþünülürse olayýn vahameti daha da iyi anlaþýlacaktýr. Milli Ekonomi Modeli’mizde biz bu bireyleri sadece ekonomide bir iþçi
olarak deðerlendirmeyi düþünmüyoruz.
161
Prof. Dr. Haydar BAÞ
Sermaye desteði çözüldüðünde bu iþsiz kesim içerisinden ciddi bir kýsmýnýn müteþebbis olacaðý, sanayici–üretici olacaðý aþikardýr. Dolayýsý ile emisyon ile
birlikte devreye konan bir âtýl emek beraberinde belki
de yüzlerce insana iþ sahasý açacaktýr. Avrupa’ya giden iþçilerimiz yýllar sonra elde ettikleri birkaç kuruþ
ile sýfýrdan iþadamý konumuna gelebilmiþtir. Yýllar
sonra elde edilen bu kapital eðer devlet tarafýndan ayný insanlara kendi topraklarýmýzda saðlanmýþ olsa idi
bugün bu insanlar Avrupa’yý deðil kendi memleketini
kalkýndýrmýþ olacaklardý.
Ayrýca sadece iþsiz kesim deðil, çalýþan kesim için
düþünüldüðünde, sermaye artýmý emeðin marjinal verimini de arttýracaktýr.
Bir diðer etken de hammaddedir. Kalkýnmasýný belli
bir oranda baþaran hiçbir ülke yoktur ki sahip olduðu
yeraltý ve yerüstü kaynaklarýný devreye koymamýþ olsun. Daha önce ifade ettiðimiz gibi sýnýrsýz ve sürekli
yenilenen kaynaklarýn olduðu bir dünyada yaþýyoruz.
Özellikle ülkemiz için düþünüldüðünde sahip olduðumuz yeraltý ve yerüstü kaynaklarýný devreye koymadan kalkýnmamýz mümkün deðildir. Eðer bir ülke
sahip olduðu bu kaynaklarý yabancýlarýn iþletimine açýyor veya satýyorsa kendisi kalkýnmayý düþünmüyor
demektir. Eðer demirinizi, bakýrýnýzý, çinkonuzu iþletmiyor satýyorsanýz, acaba kendi sanayiinizde ne kullanacaksýnýz? Zaten üretim dediðimiz þey, var olan bu
kaynaklarýn sermaye ile birlikte emeðin devreye konarak iþlenmesi ve katma deðer oluþturulmasýndan
baþka bir þey deðildir.
162
Milli Ekonomi Modeli
Bir diðer konu da tarýmdýr. Tarým baþlý baþýna ele
alýnmasý gereken bir konudur. Bir iþletme için önemli olan bir malý kaça sattýðý deðil ondan ne kadar kâr
elde ettiðidir. Çünkü firmalar için hedef yüksek ciro
deðil elbette yýl sonunda çok kâr elde etmektir. Bu
aynen ülkeler için de geçerlidir.
Ýhracat yapmak önemli ama bu ihracatý en az ithalat ile elde etmek, yani dýþ ticaret fazlasý saðlamak
ülkeler için asýldýr. Bu sebeple tarým kesimi en az ithalat ile en fazla ihracatýn yakalanacaðý kesimlerden
biri olduðu için ülkelerin büyümesinde ve iþsizliðe
çözüm bulmasýnda son derece önemli bir sektördür.
Eðer ithalata dayalý bir üretiminiz varsa net hasýla,
ithalatýn çýkarýlmasýndan sonra elde edilendir. Oysa
tarým kesiminde durum elbette daha farklýdýr. Dolayýsý ile tarýmda emisyon ile sübvansiyon uygulamasý
çok rahatlýkla ve yüksek oranlarda yapýlabilir ve özellikle ülkemiz için çok hýzlý bir büyüme bu sayede
elde edilebilir.
Daha üretici ürününü tarlaya atmadan tahmini
elde edilecek ürünün karþýlýðýnýn yarýsý devlet tarafýndan bu insanlara sýfýr faizle takdim edilmelidir. Mahsul alýndýktan sonra kalan kýsým net hesaplanarak verilmelidir.
Destekleme fiyatlarýnýn olmasý þarttýr. Þu ana kadar bu uygulamalar kýsmen az bir miktar yapýlmýþ ama bunun finansmaný faizle alýnan para ile karþýlanmýþtýr. Bu ve benzeri uygulamalar, ülkelerin borç bataðýna girmesine sebeb olmuþtur. Tarým kesiminin finansmaný, ürün mukabili emisyonla karþýlanmalýdýr.
163
Prof. Dr. Haydar BAÞ
Üretim ile emisyon arasýndaki denge oranlarýna
uyulduðu taktirde hem hýzlý bir büyüme yakalanacak ama buna mukabil ne ülke borçlandýrýlacak
ne de talep enflasyonu ile karþýlaþýlacaktýr.Net hasýlanýn tarým kesiminde yüksek olmasý devlete
daha rahat sübvanse etme hakký verecektir.
Grafik –19
Bir diðer konu da arazi ve yer meselesidir. Öncelikle tarým, maden ve sanayi arazileri tespit edilmelidir. Ülkemizde en verimli topraklarda sanayi üretimi yapýldýðýný görüyoruz. Bu son derece
yanlýþtýr. Akabinde dar bölge sanayi kalkýnma
modeli hayata geçirilmelidir.
164
Milli Ekonomi Modeli
Yani kýrsal alan denilen yerlerde, köylerin yanýnda
sanayi tesisleri oluþturulmalý, hammadde ve nakliye
durumlarý tespit edilerek belli sanayi bölgeleri þehirlerin dýþýnda ve ülkenin her yerinde devreye konulmalýdýr. Nüfus göçünün doðudan batýya doðru veya kýrsal
alandan þehre doðru yaþanmasýnýn sebebi bu bölgelerdeki insanýmýzýn kendisine iþ imkaný bulamamasýdýr.
Halbuki dar bölge kalkýnma modeli ile bu göçün önüne geçilebileceði gibi, iþçilik maliyetleri ve nakliye giderleri çok daha ucuz kalacak üretici için rekabet imkanlarý da artacaktýr.
Bu modelde pazarlama problemi de olmaz. Küçük çaplý atölye ve KOBݒler çevredeki ihtiyaca
göre yönlendirilir. Böylece pazarýn ihtiyacý da yerinden karþýlanýr.
Dar Bölge Yaygýn Kalkýnma Modeli'nin önemli bir
özelliði de; sanayiinin yaygýnlaþtýrýlmasý ile milletin
topyekûn bir atýlým hamlesine baþlamasý ve her bölgenin devreye girmesi ile üretimin ve sermayenin tabana
yayýlmasýdýr. Ayrýca ülkemizde âtýl duran birçok arazi
çok rahatlýkla halkýn kullanýmýna açýlabilir. Ýsterse
devlete veya bireylere ait olsun hiç kimsenin, sahip
olduðu bir araziyi boþ tutmasýnýn ekonomiye bir katkýsý olmayacaktýr. Öyleyse âtýl duran yerler için daha
yüksek bir vergi uygulamasý ile her yerin üretime kâtýlmasý teþvik edilmelidir.
Teknoloji ise son derece önemli bir baþka konudur. Eðer bir ülke gerçekten kalkýnmaya karar
vermiþse teknolojiye yatýrým yapmak zorundadýr
ama bu yeterli deðildir.
165
Prof. Dr. Haydar BAÞ
Önemli olan bu teknolojinin ilmine sahip olmaktýr. Bu bilgiyi elde etmeden her yýl teknoloji
transferi yapmak elde edilen gelirlerin her yýl dýþarýya transfer edilmesi demektir. Teknoloji ayný sermaye ve emek miktarýnda daha fazla hasýla demek
olduðu için hem emeðin, hem de sermayenin marjinal verimini arttýracaktýr.
Her ülke için özellikle kendi ülkemiz için muhakkak bilim üretim üslerinin kurulmasý, üniversiteler ve
özel sektör ile entegreli çalýþýlmasý gerekir. Buralarda
elde edilecek yeni teknolojiler yerli sanayiye uyarlanarak hem maliyetler aþaðýya çekilmeli, hem de dýþ pazarlarda yerli sanayicinin rekabet þansý arttýrýlmalýdýr.
Sadece özel sektör bünyesindeki AR–GE çalýþmalarý bunun için yeterli olmayacaðýndan muhakkak devlet tarafýndan bu bilim üslerinin finanse edilmesi gerekir. Çünkü bazen araþtýrmalarýn bütçesi ancak devlet tarafýndan finanse edilecek kadar
yüksek düzeydedir.
Bir diðer konu da devletin üretimde yer alýp almayacaðý meselesidir. Devlet sadece ekonomiyi düzenleyici olarak görev almak yerine özellikle kamuya ait ve
stratejik sahalarda muhakkak üretici olarak piyasada
bulunmalýdýr. Yüksek sermaye gerektiren sahalara yatýrým yapmalýdýr. Böylelikle monopol piyasalarýn oluþumu da engellenmiþ olacaktýr.
Ülkemizde sanki bir ekonomi kuralý imiþ gibi
savunulan özelleþtirmenin ne iktisadi izahý, ne de
fiili uygulamasý vardýr.
166
Milli Ekonomi Modeli
Fransa' da devletin ekonomide ki aðýrlýðý % 54,
Belçika'da % 54.3, Ýsveç'te % 62.3, Ýtalya'da %
50.2, Almanya'da % 49, ABD' de % 32, Ýngiltere'de
% 41 düzeyinde iken bu oran Türkiye'de 1998 yýlý itibariyle % 26'dadýr (2).
Türkiye'de en son yapýlan özelleþtirmeler sonucunda bu oran, 2005 yýlý itibariyle % 20'nin altýna
inmiþtir.
Balkanlarda ülkemizde olduðu gibi özelleþtirme adý altýnda bölgenin yer üstü ve yer altý kaynaklarý, global güçler tarafýndan elde edilmeye çalýþýlmasýna raðmen, bu ülkelerde devletin ekonomideki payý, ülkemize oranla çok daha yüksektir. SýrbistanKaradað'da
devletin ekonomideki aðýrlýðý % 60, Hýrvatistan'da %
40, BosnaHersek'te % 55, Romanya'da % 35'tir (3)..
Yüksek sermaye gerektiren sahalarda veya stratejik
öneme haiz sektörlerde devlet ve millet iþbirliðine
muhakkak gidilmelidir. Ülkemizin bugün sahip olduðu ve yabancýlar tarafýndan katrilyon Dolarlar ile ifade edilen yeraltý kaynaklarý maalesef bedava bile kabul edilmeyecek fiyatlar ile sâtýlmaktadýr. Oysa yukarýda da deðinmiþtik, bu kaynaklar olmadan bir ülkenin
üretim hamlesi yapmasý mümkün deðildir. Diðer taraftan devlet, millete ait olan kaynaklarý yine milleti ile birlikte iþletmelidir. Bu sayede bu kaynaklar hem
yerli sanayiinin imkanýna ucuz fiyattan sunulabilecek
hem de bu iþletmelerden elde edilen kârlar ortak olan
halk için büyük bir gelir kapýsý olacaktýr.
2- Bkz, IMF Economic Outlook, June 1998; OECD Analytical Databank
3- Bkz, EBRD (European Bank for Recostruction and Development 2002)
167
168
Milli Ekonomi Modeli
3– GSMH
Gayri Safi Milli Hâsýla (GSMH), bir ülkede
belirli bir zaman diliminde (genellikle bir yýlda)
üretilen mal ve hizmet biçimindeki çýktýlarýn parasal deðerlerinin toplamýdýr.
Büyüme ise; GSMH’nýn belli bir dönem içersinde oransal olarak ne kadar arttýðýný gösteren
ölçüdür.
Milli Ekonomi Modeli’mizde büyüme, gelirde
dengeli bir daðýlýmý saðlamalýdýr. Aksi takdirde
gelir daðýlýmýnda dengesizliði getiren büyüme,
toplumda sosyal yapýyý bozduðu gibi, ekonominin dengesini de bozmaktadýr.
Gerek yeni vergi ve sosyal devlet politikasý ve
gerekse para politikasý sayesinde Milli Ekonomi
Modeli toplumun her kesiminin gelir düzeyini
yükseltecek bir büyümeyi hayata geçirmektedir.
GSMH rakamlarý büyümede esas kabul edilmelidir. GSÝH (Gayri Safi Ýç Hâsýla)’da yabancýlarýn içeride oluþturduklarý katma deðer artýþý da
hesaba katýldýðý için, ekonomilerde reel büyümeyi yansýtmaz.
169
Prof. Dr. Haydar BAÞ
Yabancýlar elde ettikleri gelirleri o topraklarda
tutmazlar. Dolayýsýyla, yerli bireylerin üretimi o
ülke ekonomisindeki büyümeyi daha iyi yansýtacaktýr.
Belli bir dönem içerisinde yapýlan mal ve hizmet
üretiminden stok artýþlarý çýkartýldýktan sonra elde
edilen rakamlar gerçek büyüme oranlarýný bize verecektir. Çünkü üretildiði halde satýlmayan malýn ekonomiye faydasý deðil zararý vardýr. Belli bir zaman sonra stoklarda meydana gelen artýþ ekonominin krize girmesine sebep olur. Ülkemizde her sektördeki stok artýþlarý hesaplanmamaktadýr. Stok artýþ veya azalmalarýnýn hesaplandýðý sektörlerde, yapýlan üretim ile stok deðiþikliði birbirine oranlanarak özelde o sektörün, genelde ekonominin gidiþatý
hakkýnda bilgi sahibi olunabilir.
Eðer yapýlan üretime mukabil her dönem stoklarda bir artýþ varsa piyasalarda yeterli tüketimin
olmadýðý tespit edilebileceði gibi, bunun tersi olan
stok azalmalarýnda ekonominin talep enflasyonuna
girme eðiliminde olduðu tespit edilir.
Oysa günümüzde harcamalar yönlü yapýlan hesaplamalarda stok artýþlarý da hesaba dâhil edilmektedir (4).
GSMH hesaplamalarý üç yönlü yapýlmaktadýr.
Üretim, harcama ve gelir yönlü hesaplamalardan
elde edilen sonuçlar birbirine eþitleniyor. Birazdan
izah edeceðimiz sebeplerden dolayý üç ayrý þekilde
yapýlan hesaplamalarýn birbirine eþitlenmesi doðru
deðildir.
4- Bkz, D.Ý.E, GSMH Hesaplarý
170
Milli Ekonomi Modeli
Kapitalist anlayýþlar üretim faktörlerine yapýlan
harcamalardan elde edilen gelirin, elde edilen deðere eþit olduðu yanýlgýsýnda olduðu için Üretim=gelir=tüketim eþitliði kurulmuþtur(5).
Para ve üretim bahsinde açýkladýðýmýz üzere
gerçekte üretim elde edilen gelirden büyüktür.
Gelir ise tüketimden büyük eþittir.
Olmasý gereken eþitlik aþaðýdaki gibidir:
Üretim> Gelir >= Tüketim
Üretimden elde edilen gelirin, elde edilen üretime eþ olmasý mümkün olmadýðý gibi, elde edilen gelirin çok özel þartlarda tamamý tüketime
aktarýlacaktýr.
Kapitalist anlayýþlarda üretim yönlü yapýlan
hesaplamalarýn harcamalar ve gelir yönlü yapýlan hesaplamalara eþit olduðunu var saydýðýmýzda ekonominin tam istihdam düzeyinde dengede olmasý gerekmektedir. Çünkü üretilen kadar tüketim olmakta, elde edilen gelir kadar da
tüketim olmaktadýr. Böyle bir tablonun kapitalist modeller ile yakalanmasý mümkün deðildir.
Ekonomi ile ilgili rakamlar böyle bir tablonun
kapitalist modellerin uygulandýðý son 150 yýldýr
yaþanmadýðýný göstermektedir.
Esasýnda harcamalar ile üretim arasýnda böyle bir eþitliðin olmadýðý yapýlan GSMH hesaplamalarýnda hemen belli olmaktadýr. Harcamalar
yönlü yapýlan hesaplamalarda stok deðiþiklikleri de harcamalara dahil edilmektedir.
5- Prof.Dr. Erdoðan Alkin, Ýktisat, s.157
171
Prof. Dr. Haydar BAÞ
Aksi takdirde üretim yönlü hesaplamalar harcamalar yönlü yapýlan hesaplamalardan büyük
olacaktýr (6).
Örneðin; 2003 yýlý üretim ve harcamalar
yönüyle hesaplanan GSYÝH (cari fiyatlarla)
359.762.925.944 milyon TL
2003 yýlýnda harcamalar yönlü GSYÝH' ya eklenen
stok artýþý 26.328.923.634 milyon TL ( % 7. 3)
2004 yýlý üretim ve harcamalar yönüyle yapýlan
GSYÝH (cari fiyatlarla) 430.511.476.968 milyon TL
2004 yýlýnda harcamalar yönlü GSYÝH'ya eklenen stok artýþý (cari fiyatlarla) 33.973.662.533
milyon TL ( % 8) (7).
Ayrýca yatýrýmlarýn tasarruflara eþitlenmesi
Milli Ekonomi Modeli’nde kabul edilmemektedir.
Yatýrýmlarýn kaynaðý sadece yapýlan tasarruflar olamayacaðý gibi her tasarrufun yatýrýma aktarýlmasý da mümkün deðildir. Yatýrýmlar modelimizde maliyetsiz para ile yani emisyon ile destekleneceði için büyüyen ekonomilerde yatýrýmlar tasarruflardan büyük olacaktýr.
Milli Ekonomi Modeli’nde GSMH hesaplamasý üretim yönlü yapýlýrken stok artýþlarýndan arýndýrýlarak yapýlacaktýr.
Harcamalar yönlü yapýlan hesaplamalar ile üretim yönlü hesaplamalar stok artýþlarýndan arýndýrýldýktan sonra hesaplanacaktýr.
6- Bkz, D.Ý.E, GSMH Hesaplarý
7- Bkz, D.Ý.E, Ekonomik ve Finansal Veriler
172
Milli Ekonomi Modeli
ALTINCI BÖLÜM:
MÝLLÝ EKONOMÝ MODELÝ'NÝN
BAZI TEMEL
PROBLEMLERE YAKLAÞIMI
1) Enflasyon
A- Taleb Enflasyonu
B- Maliyet Enflasyonu
2) Deflasyon
3) Faiz
A- Faizsiz Üretim Denklemi
B- Faizli Üretim Denklemi
4) Gelir Daðýlýmýnda Dengesizlik
A- Gelir Daðýlýmýný Bozan Faktörler
B- Milli Ekonomi Modeli'nde Gelir Daðýlýmý
173
174
Milli Ekonomi Modeli
1– ENFLASYON
Enflasyon en basit tarifi ile fiyatlar genel seviyesinin yükselmesidir. Bu artýþ mal piyasalarýnda olabileceði gibi faktör piyasalarýnda da olabilir.
Enflasyon ekonominin denge durumunda olmamasýndan kaynaklanan bir hastalýktýr. Bu dengesizliðin bir ucunda deflasyon diðer ucunda ise enflasyon
vardýr. Enflasyon en fazla sabit gelirli kesimde gelir
kaybýna sebep olduðu için gelir daðýlýmýnda dengesizliði de artýrmaktadýr.
A- TALEP ENFLASYONU
Enflasyonu iki kýsýmda ele almak gerekir. Birincisi talep enflasyonu diðeri ise maliyet enflasyonudur.
Ýsimlerinden de anlaþýldýðý üzere birincisi talep
fazlasý ile ilgili, diðeri ise üretim maliyetlerinin artýþýna baðlýdýr. Talep enflasyonu hakkýnda kapitalist anlayýþýn iki temel yorumu vardýr. Bunlardan bir tanesi
miktar teorisi olarak ifade edilen klasik veya güncel
ifadesi ile monetarist yaklaþýmdýr. Fiyat artýþlarý para stokundaki artýþ ile izah edilmektedir(1).
1- Prof. Dr. Osman Z. Orhan, Baþlýca Enflasyon Teorileri ve Ýstikrar
Politikalarý, s. 43, Filiz kitabevi 1995
175
Prof. Dr. Haydar BAÞ
Ekonomi tam istihdam düzeyinde kabul edilmektedir. Arzýn talebe eþit olduðu yaklaþýmýndan yola çýkýlmaktadýr. Oysa üretim faktörlerine ödenen paranýn elde edilen üretimi satýn alamayacaðýný ifade etmiþtik.
Dolayýsý ile mv=py denklemi doðru deðildir. Bu
sebeple üretimle orantýlý olarak her dönem emisyonu arttýrmak enflasyona sebebiyet vermek þöyle
dursun ekonomiler için bir zarurettir.
Diðer yaklaþým ise Keynes’e aittir. “Enflasyonist
Açýk” olarak ifade edilen bu yaklaþým tarzýnda ise tam
istihdam düzeyinden sonra toplam harcamalardaki artýþ enflasyona sebep olmaktadýr (2). Öncelikle enflasyonist açýk analizindeki denge noktasý, 45 derecelik
denge gelir doðrusu kabul edilmektedir.
Ancak ekonomideki denge hali gelirin tüketime eþit olduðu nokta deðildir. Çünkü üretim miktarý gelirden büyüktür. Denge noktasý tüketimin üretime eþit
olduðu noktadýr.
Ayrýca tam istihdam noktasýna kadar kamu harcamalarýný maliyetli para ile arttýrmak belli bir dönem
sonra vergi oranlarýný ve faiz oranlarýný arttýracaðý için
hem maliyet enflasyonuna, hem de tüketim daralmasýna sebebiyet verecektir. Tam istihdam düzeyine kadar tüketimin artmasý talep enflasyonuna sebep olmaz
ancak bu tüketimin ne þekilde elde edildiði önemlidir.
Aksi takdirde çok daha kronik bir enflasyon çeþidi olan maliyet enflasyonu ile karþý karþýya kalýnacaktýr.
2- John Maynard Keynes, The General Theory and Employment, Ýnterest and Money, s. 296, The Macmillian Press ltd, London 1973
176
Milli Ekonomi Modeli
Dikkat edilirse her iki kapitalist anlayýþ temelde aynýdýr. Her ikisinde de denge gelir eðrileri aynýdýr. Aradaki fark tam istihdam ve eksik istihdam analizi ile ilgilidir (3).
Sonuç itibari ile, her iki görüþ deðiþik ülkelerde deðiþik dönemlerde uygulanmýþ ama sonuç olarak enflasyonu çözerken bazen deflasyon bazen
de stagflasyon ile karþýlaþýlmýþtýr. Ayrýca mesele
sadece enflasyonu çözmek deðil ayný zamanda
büyüyen bir ekonomiyi yakalamak olmasý gerekirken þu ana kadar çözüm diye ortaya konan modeller hastalýðý tam teþhis edemediði için enflasyonu çözmek hep baþka hedeflerden vazgeçmek
olarak önümüze konmuþtur.
Paranýn tek yönlü olmadýðýný, deðiþik yerlerde
deðiþik biçimde ekonomiyi etkilediðini daha önce
ifade etmiþtik.
Para stokundaki artýþýn üretim miktarýný artýrmak için kullanýldýðýnda ekonomiye etkisi ile kamu harcamalarýný finanse etmek için kullanýldýðýndaki etkisi farklýdýr.
Yani, herzaman para stokundaki artýþý enflasyonun sebebi olarak görmek son derece yanlýþtýr.
Dolayýsý ile paranýn üretim hýzý ve tüketim hýzý
diye iki yeni terime ihtiyacýmýz var. Bu terimleri
birim zamanda dolanýmdaki paranýn yaptýðý üretim ile birim zamanda ayný paranýn tüketimde
meydana getirdiði artýþ olarak ifade edebiliriz.
3- John Maynard Keynes, The General Theory and Employment, Ýnterest and Money, s. 296, The Macmillian Press ltd, London 1973
177
Prof. Dr. Haydar BAÞ
Grafik –20
Grafik –21
178
Milli Ekonomi Modeli
Eðer piyasaya sunulan para gelir düzeyi düþük
kesimlere gönderilirse, paranýn tüketim hýzýnda
bir artýþ meydana gelecek. Ama ayný para üretime
aktarýlýrsa, bu sefer hem üretim, hem de tüketimde artýþ meydana gelecek ama üretim artýþý tüketimden fazla olacaktýr.
Ekonominin yapýsýna göre belli bir üretim hacmine mukabil piyasada bulunmasý gereken bir para miktarý vardýr. Bunun olmasý gerektiðinden
fazla olmasý üretimin o anda karþýlayamayacaðý
bir talep fazlasý oluþturacaktýr.
Ancak bu koþulda enflasyondan söz etmek
mümkündür. Bu parasal oran ülkeler arasýnda
farklýlýklar göstereceði gibi ülkelerin kendi içlerinde dönemsel farklýlýklar gösterir.
Asýl önemli olan hangi miktardaki para talep
fazlasýna, hangi miktardaki para talep azlýðýna sebep olmaktadýr? Bunun cevabýný para bahsinde
vermiþtik. Tabii ki bu parasal oran, dolanýmdaki
paranýn nerede kullanýldýðýna ve gelir daðýlýmýndaki yapýya sýký sýkýya baðlýdýr.
Ekonomiyi kabaca tam istihdam düzeyi ve eksik istihdam olarak ikiye ayýrabiliriz.
Tam istihdam düzeyine ulaþmýþ bir ekonomide piyasadaki para miktarýndaki artýþ direkt olarak tüketim harcamalarýný arttýrmak için –mesela kamu harcamalarýný karþýlamak için kullanýlýyorsa– bu durumda enflasyon elbette kaçýnýlmaz olacaktýr.
179
Prof. Dr. Haydar BAÞ
Eðer bu noktada para miktarýndaki artýþ, yatýrýmlarý dolayýsý ile üretimi arttýrmak için kullanýlýyorsa orta vadede meydana gelecek üretim fazlasý kesinlikle talep enflasyonuna sebebiyet vermeyecektir. Kýsa vadede ise uygulanacak basit bir
maliye politikasý ile bu dönemi enflasyonsuz geçirmek mümkündür.
Eksik istihdam olan bir dönemde ise tüketim
miktarýnda meydana gelecek artýþa üretimin hemen
cevap vermesi çok daha rahat olacaktýr.
Dolayýsý ile tüketimi arttýran para miktarýndaki
artýþ enflasyona sebep olmayacaktýr. Ancak sermaye
baþta olmak üzere üretimi saðlayan faktörlerin birinde yaþanacak bir darboðaz üretim artýþýný yavaþlatacaðý için enflasyona sebep olmasý kaçýnýlmazdýr.
“Para basma enflasyon olur” olarak bilinen bu
görüþ sadece tam istihdam düzeyinde ve sadece üretimle karþýlýk bulamayacak tüketime kanalize edilen
para için geçerli çok spesifik bir durumdur.
Diðer taraftan faizle birlikte piyasadan parayý çekip talebi azaltýp enflasyonu engelleme anlayýþý son
derece yanlýþtýr. Birazdan deðineceðimiz maliyet
enflasyonunun ana sebebi bu faizle borçlanma anlayýþýdýr.Devletin faizle borçlanmaya gitmesi sonucunda, rantiyeye verilen DÝBS’ler sayesinde para
miktarý üretim ile karþýlýk bulmadan artmaktadýr.
Mesela %20 faizle bir yýl sonra 100 birim para 120
birime çýkmaktadýr. Para miktarý artarken bu artýþ
mal ve hizmet miktarýnda bir artýþ yapmamaktadýr.
180
Milli Ekonomi Modeli
Bu 120 birimlik para piyasaya girdiðinde talep
enflasyonu kaçýnýlmaz olacaktýr. Bu para sürekli
piyasaya girmesin diye yeniden faizle bunu toplamak da mümkün deðildir. Çünkü parasýný satanlar, her yýl gelirleri arttýðý için, paralarýnýn
tamamýný faizde tutmak istemeyebilirler.
Enflasyondaki artýþýn faiz oranlarýný arttýrdýðý
görüþü yanlýþtýr. Aslýnda hakikat tam tersidir. Faizin varlýðý hem maliyet hem de talep enflasyonuna sebebiyet vermektedir. Faiz enflasyonu oluþturmakta enflasyon oranlarý da faizi yanlýþ para
politikalarý uygulandýðý için beslemektedir.
Ülkemizde son dönemlerde üretim yerine para
ile para kazanýlmasý modeline geçilmesi yüksek
talep enflasyonlarýna sebep olmuþtur. Bunu önlemek için daha yüksek reel getirilerle piyasadan
çekilen para son yýllarda ise maliyet enflasyonuna
sebep olmaktadýr.
B- MALÝYET ENFLASYONU
Enflasyonun ikinci sebebi de maliyettir.
Maliyet enflasyonu, hammadde fiyatlarý, enerji
giderleri, sigorta primleri, vergiler ve kredi faizlerindeki artýþ veya iþçi ücretlerinde meydana gelen
artýþ olarak ifade edilebilir.
Ekonomide talep fazlasý olmadýðý durumlarda
bile enflasyonla karþýlaþmak mümkündür. Bunun
sebebi maliyetlerde meydana gelen artýþtýr. Peki,
maliyetlerde neden artýþlar olmaktadýr?
181
Prof. Dr. Haydar BAÞ
Kapitalist anlayýþ iþçi ücretlerindeki artýþa dolayýsý ile sendikalarýn etkisine odaklanmýþtýr (4).
Fakat sadece iþçi ücretlerinde meydana gelen bu
türlü bir artýþýn ekonominin genelinde bir enflasyon
oluþturmasý hele bunun sürekli olmasý mümkün deðildir. Öncelikle iþçi ücretlerinin üretim içerisinde oraný her geçen gün teknoloji ile birlikte daha da düþmektedir.
Maliyet enflasyonu tam istihdam düzeyinde olmayan ekonomilerde de ortaya çýktýðý için eksik istihdam düzeyinde maliyetleri yukarýya çekecek bir
iþçi ücret artýþý beklemek mantýklý deðildir. Zaten iþçi talebi eksikken bir de bunlarýn fiyatlarýnýn artacaðýný düþünmek son derece manasýzdýr.
Maliyet enflasyonun sebebi hammadde artýþlarýný hesaba koymazsak faiz oranlarý veya kamunun bütçe açýklarýný maliyetli para ile kapama yoluna gitmesidir.
Örneðin bir üretici %30 faizle para kullanmýþsa
bunu muhakkak ürüne yansýtmak zorundadýr. Otomatikman kredi faiz oranlarý kadar maliyetlerin yukarý çýkmasý kaçýnýlmazdýr. Diðer taraftan faizle
borçlanan hükümetler belli bir süre sonra bu parayý
ödemek için vergi oranlarýný arttýracaktýr. Bu üretici
için hem kurumlar vergisinin, hem de istihdam vergilerinin artmasý manasýna gelir ki üretici mecburen
bunu ürettiði mala yansýtacaktýr.
4- Bkz, Gardner Ackley, Macroeconomic Theory, The Macmillion
Company, New York, 1970
182
Milli Ekonomi Modeli
Dolayýsý ile maliyet enflasyonunun asýl sebebi
ülkelerin kendi emisyonlarýný devreye koymak
yerine yabancý veya maliyetli yerli parayý tercih
etmeleridir.
Ülkemizde son yýllarda yaþanan enflasyon çeþidi maliyet enflasyonudur. Bu kadar açýk olan bu
gerçeði IMF ve onun dediðini hayata geçiren iktidarlar görmemiþtir. Ve ülkemizde talep enflasyonu varmýþ gibi piyasadan para çekilerek talebi
kýsma yoluna gidilmiþtir. Yüksek faizle piyasadan
çekilen para karþýlýðý vergi oranlarý arttýrýlmak zorunda kalýnarak, bizzat maliyetlerin daha da artmasýna sebep olunmuþtur. Diðer taraftan talebi
daraltýcý maliye ve para politikasý ülkemizi resesyon sürecinin içine itmiþtir.
IMF tarafýndan bize enflasyonu düþürme adýna
tavsiye edilen piyasadan para çekme, bütçedeki
harcamalarý kýsma, vergileri arttýrma ve faiz dýþý
fazlayý yakalama hedefi aslýnda ülkemize para satan global tefecilerin paralarýný garanti altýna almaktan ve daha çok para satmalarýný saðlamaktan
baþka bir þey deðildir.
Bugün ülkemizin en önemli sorunu iþsizlik, buna baðlý olarak reel büyüme olmasý gerekirken,
enflasyonu engelleme adý altýnda yanlýþ teþhis konulduðu için ne enflasyon önlenmiþ, ne de genç
nüfusa iþ ve aþ imkaný saðlanmýþtýr.
Ülke ekonomileri için enflasyonu kontrol altýna
almanýn tek hedef olarak ortaya konmasý son derece yanlýþtýr.
183
Prof. Dr. Haydar BAÞ
Hedef ekonomilerin istihdam yaratacak þekilde
sürekli büyümesini saðlamaktýr. Bu büyüme esnasýnda piyasadaki para miktarý olmasý gereken oranlarda ve herkesin sahip olacaðý biçimde tutularak ekonominin enflasyona yada deflasyona girmesi engellenmelidir.
184
Milli Ekonomi Modeli
2– DEFLASYON
Deflasyon fiyatlar genel seviyesinde meydana gelen sürekli düþüþün adýdýr.
Enflasyon ile mukayese edildiðinde ekonomiler için çok daha tehlikeli bir durumu ifade etmektedir.
Fiyatlar genel seviyesinde yaþanan düþüþ toplam
talebin yetersiz kalmasýndan kaynaklandýðý için, firmalar üretim kapasitelerini kýsma yoluna giderek iþçi çýkartýr. Bu ise daha fazla bir talep daralmasýný beraberinde getirir. Bir taraftan tüketiciler, fiyatlar düþüyor diye var olan taleplerini bile ertelerken; diðer
taraftan artan iþsizlik, zaten eksik olan talebi daha da
aþaðýya çeker, böylece adeta ekonominin ortasýndaki
bir kara delik misali deflasyon süreci her þeyi yutup
ekonomileri durma noktasýna getirir.
Kapitalist anlayýþýn klasik ayaðý, sistemin kendi kendini tamir edeceðine, fiyatlarýn ve iþçi ücretlerinin ise esnek olduðuna inanmaktadýr. Ancak gerçek hayatta uygulamanýn bu þekilde olmadýðýný gören kapitalist anlayýþýn diðer ayaðý Keynes modeli, kamunun harcamalarýný arttýrarak talebi desteklemesi gerektiðini savundu (5).
5- John Maynard Keynes, The General Theory s. 129,
185
Prof. Dr. Haydar BAÞ
Yapýlan uygulamalar kýsmen netice verdi ancak
kamu harcamalarýný maliyetli para ile arttýran uygulama zaman içerisinde ülkeleri hem enflasyon, hem
de borç sarmalý ile karþý karþýya getirdi. Çünkü faizle alýnan borç para ile yapýlan harcamalar neticesinde bu paralarýn ödemesi için hükümetler vergi oranlarýný arttýrmak ve orta vadede hem cari, hem de
sosyal harcamalarýný kýsmak zorunda kaldýlar.
Bir taraftan artan vergiler üretim maliyetlerini
yukarý çekerken, diðer taraftan hem kamunun orta
vadede harcamalarýný kýsmak zorunda kalmasý, hem
de vergilerle piyasadan paranýn çekilmesi hane
halklarýnýn talebini daha da kýstý.
Netice olarak kýsa vadede kýsmen fayda vermiþ
gibi gözüken Keynes’in yaklaþýmý orta ve uzun vadede hem maliyet enflasyonuna ve hem de talep daralmasýna sebep oldu. Sonuç olarak dünya ekonomileri hem iþsizlik, hem de enflasyon denen yeni
bir hastalýkla yani stagflasyon ile tanýþtý.
Deflasyonla mücadelede hastalýðýn sebepleri teþhis edilemediði için uygulanan reçeteler adeta aðrý
kesici mesabesinde kalmýþtýr. Hastalýk devam etti
ancak tesiri kýsmen azaltýldý. Çünkü hastalýðýn temeli hane halklarýnýn tüketmemesi iken, bu açýk
maliyetli para ile yapýlan kamu harcamalarý ile kapatýlmaya çalýþýldý.
Talebi artýrmak için kullanýlan maliyetli paranýn
geri ödemesi, orta vadede hem kamu harcamalarýnýn kýsýlmasýna hemde vergi oranlarýnýn artýrýlmasýna neden oldu.
186
Milli Ekonomi Modeli
Deflasyondan çýkmak için neler yapmalý sorusuna
ve þu ana kadar uygulanan politikalarýn neden yanlýþ
veya eksik olduðuna cevap bulmadan önce, daha önemli bir soruya cevap arayalým; neden ekonomiler
deflasyona girerler? Halen bilinen ekonomi modellerinin cevabýný bulamadýðý bu soruyu þu þekilde de sorabiliriz; büyüyen ekonomiler neden belli bir süre
sonra duraðan bir döneme girmekte ve sürekli bir büyüme yakalanamamaktadýr? Çünkü ekonomilerde zaman zaman ortaya çýkan bu durgunluk dönemleri ile
deflasyon hastalýðýnýn sebepleri paralellik arzeder.
Önceleri geliþmiþ kabul edilen ülkelerde baþ gösteren bu problem bugün baþta ülkemiz olmak üzere
dünyanýn hemen hemen her yerinde en önemli hastalýk olarak dünya ekonomilerini tehdit etmektedir. Öyleyse hastalýðý tedavi etmeden önce hastalýðýn sebeplerini teþhis etmek gerekir.
"Her arzýn kendisine yetecek talebini oluþturacaðý"(6)
düþüncesi ciddi bir yanýlgý idi. Eðer büyüyen bir ekonomiye sahipseniz yakaladýðýnýz bu büyümeyi karþýlayacak tüketim miktarýnýn üretimden elde edilen gelirle saðlanmasý mümkün deðildir. Her dönem bu büyümeye mukabil eksik kalan tüketim miktarýnýn emisyonla birlikte dengelenmesi zaruridir.
Bu temel ölçüye sahip olmayan ülkelerde belli bir
büyüme trendi yakaladýðýnda, büyüme olduðu her yýl
talep eksikliði daha da artmaktadýr. Birkaç yýl sonra
artýk bu talep yetersizliði büyüyen ekonomilerde kendi içine doðru bir çöküþü baþlatacaktýr.
6- Bkz; Denis Henri, Histoire de la pensée économique, Presses
Universitaires de France, 1971
187
Prof. Dr. Haydar BAÞ
Bu durumu vücudu büyüyen bir insanýn o bünyeyi
taþýyacak kemik yapýsý geliþmediði için bütün bünyenin
bu aðýrlýk karþýsýnda kýrýlýp daðýlmasýna benzetebiliriz.
Grafik –22
1. tan u= 1; Gelir üretmeyen üretim vardýr; mesela ev hanýmlarýnýn
evdeki üretimi sonuçta bir üretimdir.
2. tan u= 0; Üretimin gelire eþit
olduðu durumdur, kâr amacý olmayan
hizmetler bu kapsama girmektedir.
3. tan u< 0 ise normal üretim düzeyidir.
188
Milli Ekonomi Modeli
90’lý yýllarýn baþýnda bu konuda ilk görüþlerimizi
bildirdiðimizde henüz dünya deflasyon ile tanýþmamýþtý. O günlerde gelecek on yýllarda dünya ekonomilerinde çok ciddi bir pazar problemi yaþanacaðýný özellikle hýzlý büyüyen ülkelerin gerekli emisyon ayarlamalarýný yapmamalarý sonucunda deflasyon ile karþý
karþýya kalacaklarýný ifade etmiþtik.
Hatýrlanýrsa 90’lý yýllarýn ortalarýndan sonra önce
Japonya deflasyon sürecine girdi, nominal faizler sýfýrlanmasýna raðmen reel faiz oranlarý pozitif kaldý.
Japon hane halklarý satýn alma güçleri düþtüðü ve geleceðe de güvenle bakamadýklarý için harcamalarý daha da kýstý, bu da fiyatlarýn düþmesini, stoklarýn artmasýný ve buna baðlý olarak iþçi çýkarýmlarýný tetikledi. O günden beri Japon mucizesi olarak ifade edilen
o büyük ekonomiyi yakýndan takip edenler halen bu
ekonominin kendine gelemediðini göreceklerdir:
1993 yýlý GSMH
1994 yýlý GSMH
1995 yýlý GSMH
1996 yýlý GSMH
1997 yýlý GSMH
1998 yýlý GSMH
1999 yýlý GSMH
2000 yýlý GSMH
2001 yýlý GSMH
2002 yýlý GSMH
2003 yýlý GSMH
2004 yýlý GSMH
4 353.885 milyar Dolar
4 794.274 milyar Dolar
5 280.563 milyar Dolar
4 691.726 milyar Dolar
4 307. 697 milyar Dolar
3 930.101 milyar Dolar
4 457.198 milyar Dolar
4 748.025 milyar Dolar
4 163.847 milyar Dolar
3 976.137 milyar Dolar
4 296.189 milyar Dolar
4 621. 195 milyar Dolar (7).
7- Bkz. IMF World Outlook 2005
189
Prof. Dr. Haydar BAÞ
Doksan beþ yýlýndan sonra Japon ekonomisi
GSMH'da 5 trilyon Dolar'ýn üzerine bir daha çýkamamýþtýr.
Diðer taraftan 2003 yýlý Ocak ayýnda TV kanallarýnda yaptýðýmýz çeþitli açýklamalarda Alman ekonomisinin de 2003 yýlýnda duraðanlaþacaðýný,
bunun akabinde iþsizliðin artacaðýný ifade etmiþtik.
Almanya’nýn Maastrich Kriterlerini askýya alýp kamu harcamalarýný arttýrmak zorunda kalacaðýný
hatta çok kýsa bir zaman içerisinde borç almak zorunda kalacaðýný söylemiþtik.
Alman ekonomisini yakýndan takip edenler bilir
ki 2003 yýlýnda Alman ekonomisi önce duraðan bir
döneme girdi. Arkasýndan iþsizlik artmaya baþladý.
Bugün itibarý ile son 72 yýlýn en yüksek iþsizlik
oranlarý Almanya’nýn önünde durmaktadýr. 5 milyonu aþan iþsizi ile Almanya, tarihinin en büyük açmazý ile karþý karþýya olduðunu kendisi ifade ediyor.
2002 yýlý iþsizlik oraný % 8.2, 2003 yýlý iþsizlik oraný % 9.1, 2004 yýlý iþsizlik oraný % 9.6'dýr (8).
Bu arada Almanya'nýn Maastrich kriterlerine de
uymuyor olmasý, AB içerisinde ciddi bir tartýþma
baþlatmýþ Daha önce söylediðimiz gibi bu uygulama ile AB en geç 15 sene içerisinde daðýlmak zorunda kalacaktýr.
Almanya büyüyen bir ekonomiye sahipti, ancak
Mark’ý býrakýp Euro’ya geçtikten sonra, bu büyüyen
ekonomiye karþýlýk piyasada bulunmasý gereken para miktarý saðlanamadý.
8- Bkz: EUROSTAT ( Statistical Office of The European Communities
190
Milli Ekonomi Modeli
Çünkü artýk para basma hakký Berlin’deki
Bundesbank’ta deðil, Frankfurt’taki Avrupa
Merkez Bankasý’ndadýr. Senyoraj geliri yerine
borç alma yoluna giden baþta Almanya olmak üzere AB ülkelerinin borç rakamlarýnda Euro'ya
geçtikten sonra gözle görülür bir artýþ olduðunu
gözlemlemekteyiz.
Mesala Fransa'nýn Konsolide borç stoðunun
GSMH'sýna oraný 2001 yýlý sonunda % 57 iken
2004 yýlýnda bu oran % 65.6'ya çýktý. 2005 yýlýnda ise bu oran, % 66. 6 olarak beklenmektedir.
Almanya'nýn Konsolide borç stoðunun
GSMH'sýna oraný ise 2001 yýlý sonunda % 59.4
iken, 2004 yýlýnda bu oran % 66.3'e çýkmýþtýr.
2005 yýlýnda ise % 67.8 olarak beklenmektedir.
Genel olarak AB ortalamasýna baktýðýmýz zaman, Euro'ya geçmeden önce borç stoðunun toplam GSMH' ya oraný 90'lý yýllarýn baþýnda % 76.5
düzeyinden Euro'ya geçiþ tarihi olan 2002 yýlý sonunda % 69.5'e düþmüþken; bu tarihten sonra yeniden artmaya baþlamýþtýr. 2004 yýlýnda bu oran
% 71. 2'ye çýkmýþ, 2005 yýlýnda ise % 72.2 olarak
beklenmektedir (9).
Peki deflasyonun sebebi sadece büyüyen ekonomilerde ortaya çýkan eksik talep mi? Elbette
hayýr. Bazen piyasada aksine fazla miktarda para
olmasýna raðmen yine de eksik talepten dolayý ekonomiler deflasyona girebilir.
Gelir daðýlýmýnda dengesizlik þüphesiz deflasyonu doðuran en temel sebeplerden biri.
9- Bkz: EUROSTAT ( Statistical Office of The European Communities
191
Prof. Dr. Haydar BAÞ
Eðer toplumun büyük bir kýsmý belli bir gelir seviyesinin altýna düþerse artýk tüketme kabiliyetini yitirmiþ demektir.
Piyasada fazla miktarda para olsa bile, bu para belli
ellerde toplandýðýndan dolayý, toplumun geri kalan büyük kesimine yeniden tüketme kabiliyeti kazandýrýlmadan ekonominin deflasyondan çýkmasý mümkün
deðildir. Yani faiz oranlarýný düþürüp tüketimi arttýrarak deflasyondan çýkýlacaðý kýsmen doðrudur. Ancak
asla yeterli deðildir.
Çünkü faiz oranlarý sýfýrlansa dahi bankada parasý olan kesim parasýný tüketime kaydýracaktýr. Ya parasý olmayanlar? Onlar için bu politikanýn hiçbir faydasý olmayacaktýr.
ABD örneði bu dediklerimizi ispatlamaktadýr. Faiz
oranlarýný uzunca bir süre % 1’lere çeken FED deflasyondan çýkmayý hedefledi ancak kýsmen baþarýlý oldu.
ABD'de son üç yýlýn gecelik faiz oranlarý þu þekildedir.
2002 yýlý ortalamasý % 1.67, 2003 yýlý ortalamasý %
1.13 oldu. 2004 yýlýnda ise % 1. 35 oldu (10).
Çünkü gelir daðýlýmýndaki çarpýklýktan dolayý
ABD halkýnýn belli bir kýsmýnýn gerçekten geçim sýkýntýsý bulunmaktadýr. Bu çözülmeden deflasyondan
çýkmalarý mümkün deðildir.
Ülkemiz için de durum bundan farklý deðildir. Bir
taraftan yüksek girdi maliyetlerinden dolayý maliyetler artarken bir taraftan da gerek maliye gerekse faiz
politikalarý ile piyasadan para çekildiði için talepte daralma yaþanýyor.
10- Bkz: FED 09/ 06/ 2005
192
Milli Ekonomi Modeli
Türkiye þartlarýnda TEFE ve ÜFE hesaplamalarýnda uygulanan teknik eksik kalmaktadýr. Yapýlmasý gereken;
Grafik– 23
Gelir
deðiþtikçe
saða ve sola
doðru eðimi de
deðiþtirerek
hareket eder
(+) olan ürünler ayrý bir kategoride toplanmalý ve
ortalama artýþ hesaplanmalý; (–) olan ürünler ayrý bir
kategoride toplanmalý ve ortala artýþ hesaplanmalýdýr.
Örneðin 2004 yýlý TEFE ve ÜFE rakamlarýna baktýðýmýzda bazý mamüllerde fiyatýn talep esnekliði düþük
olduðu için, maliyetlerden (vergi, enerji, hammadde)
gelen artýþlarýn fiyatlarý ortalama % 40'lara varan oranlarda arttýrdýðýný görüyoruz. Örneðin 2004 yýlý TEFE'de sac % 66.5, motorin % 34.9, ana metal sanayii
% 34.1; ÜFE'de ise doðalgaz % 28, konut %21.1 artmýþtýr (11) . Bazý mamüllerde ise fiyatlar, talebe karþý
duyarlý olduðu için piyasada var olan talep daralmasý
bu ürünlerin fiyatlarýnýn düþmesine sebep olmaktadýr.
11- Bkz: DÝE verileri, www.die.gov.tr
193
Prof. Dr. Haydar BAÞ
Örneðin 2004 yýlý ÜFE'de elektrikli ev eþyasý %
10.8 düþmüþtür (12) .
Elektrikli ev eþyasý modeli çok hýzlý deðiþtiði için
eðer piyasada yeterli talep yoksa, üretici mecburen üretim maliyetleri artsa dahi fiyatlarý düþürerek elindeki stoklarý satma yoluna gidecektir.
Böyle bir ekonomide, yani hem vergi, enerji,
hammadde, istihdam vergileri vb. leri artmasýndan
dolayý maliyetlerin arttýðý, hem de yetersiz talepten
dolayý stoklarýn yükseldiði bir ortamda TEFE ve ÜFE sonuçlarý bizi yanýltýcý neticelere ulaþtýracaktýr. Ýki farklý hastalýk, yani maliyet enflasyonu ve talep
daralmasý (+)'nýn (–)'yi yok etmesi gibi birbirini götürmekte; sanki ekonomide bu hastalýklarýn hiç bir
yokmuþ ve ekonomi dengede imiþ gibi bir sonuç ortaya çýkmaktadýr.
Örneðin buðday ektiðinizi düþünelim. Buðdayýn
fiyatý talep azlýðýndan veya arz çokluðundan dolayý
% 30 düþsün. Ama bu buðdayý elde ederken kullandýðýnýz gübre ve mazot yani maliyetleriniz % 35
artsýn bu þartlarda bu günkü TEFE hesaplama tekniðine göre eðer enflasyon buðday, mazot ve gübre
dikkate alýnarak hesaplanmýþ olsaydý sonuç % 2.5
çýkacaktý. + % 35 – % 30 = % 5 bölün ikiye; = enflasyon % 2.5 çýkacaktýr. (buðday ve mazot + gübrenin aðýrlýklý ortalamalarýný eþit kabul ediyoruz).
Halbuki köylü için enflasyon % 65'tir. Zira üreticinin satýn alma gücü % 65 daralmýþtýr.
12- Bkz: DÝE verileri, www.die.gov.tr
194
Milli Ekonomi Modeli
% 30 sattýðý üründen, % 35'te üretimden bir
önceki yýla göre zarar etmiþtir. Zaten enflasyon
hane halklarýnýn gelirindeki daralmayý gösterir.
Gerçekten ülkemiz þartlarýnda bir çözüm aranýyorsa; bu gün yapýlanýn aksine maliyetleri aþaðýya çekecek bir maliye politikasý ve tüketimi tetikleyecek bir para politikasýnýn ayný anda devreye
konmasý gerekir.
Burada maliyetleri aþaðýya çekecek bir maliye
politikasýndan kastýmýz þudur: Bu kadar yüksek
vergi alýnmasýnýn sebebi hazinenin bu kadar yüksek oranda borçlanma ihtiyacýdýr.
Bu ihtiyacýn sebebi de kendi parasý yerine maliyetli yabancý para karþýlýðý emisyonunu geniþletme isteðidir. Dolayýsý ile doðru para politikalarý
uygulanmadan bu borçlarýn, buna baðlý olarak bu
kadar yüksek vergilerin de aþaðýya düþürülmesi
mümkün deðildir. Öyleyse saðlam mali politikalar için öncelikle doðru para politikalarýnýn uygulanmasý gerekir.
Peki, gelir daðýlýmýnda bu boyutta bir dengesizlik neden meydana gelmektedir?
Bu gün dünya'da hakim olan anlayýþ, üretim
ile para kazanma yerine para ile para kazanma
anlayýþýdýr. FEX piyasalarýnda günde ortalama
1.9 trilyon Dolar iþlem görmektedir. Bunun
yaklaþýk 1.5 trilyon Dolar'lýk kýsmý USD dolarý
cinsindendir(13) .
13- Bkz. BIS - Bank of International Settlement, Trennial Survey 2004
195
Prof. Dr. Haydar BAÞ
Büyüklük sýrasýna göre Ýngiltere (637 milyar Dolar), ABD (350 milyar Dolar), Japonya (149 milyar
Dolar), Singapur ( 139 milyar Dolar), Almanya ( 94
milyar Dolar), Hong Kong, Avusturya, Ýsviçre, Fransa, Kanada borsalarýnda bu iþlemler olurken dünyanýn
yýllýk toplam üretimi (GDP) sadece 36 trilyon Dolar
civarýndadýr(14) .
Faizin varlýðý ve spekülatif para anlayýþý paranýn
belli ellerde toplanmasýný saðladý. Toplumun ciddi bir
kýsmý geçim derdi yaþarken azýnlýk bir kesim de milyar Dolarlara sahip oldu.
Sonuçta paranýn belli ellerde stoklanmasý toplumda
istenilen talebin ortaya çýkmasýna da engel oldu. Bu
sebeple bugünkü kapitalist anlayýþlarýn deflasyonun
sebeplerinden biri olan gelir daðýlýmýndaki dengesizliði çözmesi mümkün deðildir. Çünkü uyguladýklarý
bütün politikalarýn temeli faize dayanmaktadýr.
Deflasyondan kurtulmak için sadece bir tek düzenleme yeterli deðildir. Ayný anda hem para politikasý,
hem maliye politikasý, hem bunlara uygun dýþ ticaret
modeli, hem de sosyal devlet anlayýþýný hayata geçirmek gerekir.
Bu konuda þunu çok rahatlýkla söyleyebiliriz: Deflasyon kapitalist anlayýþýn çocuðudur. Bu sistemin
kendisi bu hastalýðý üretmektedir. Ve bu hastalýk kendisini ortaya çýkaran bir modelle çözülemez. O yüzden ortaya koyduðumuz bu Milli Ekonomi Modeli’ni
ülkeler hayatlarýna geçirip kapitalist anlayýþý terk etmeden bu hastalýktan kurtulamazlar. Biz bu görüþümüzü 90’lý yýllarýn baþýndan beri ifade ediyoruz.
14- Bkz: World Bank, 2003
196
Milli Ekonomi Modeli
Bir dönem ABD’nin faizleri adeta sýfýrlama gayreti, kapitalist anlayýþýn dýþýnda yýllardýr ifade ettiðimiz bu modeli kýsmen hayatýna geçirme gayreti idi.
Ancak ABD faizleri sýfýrladýðýnda kendi topraklarý
dýþýnda bulunan karþýlýksýz parasýnýn kendisine geri
geleceðinden korktuðu için bunu uzun süre devam
ettiremedi. ABD için her iki yol da çýkmaz sokak
görünüyor. Þu ana kadar kapitalist anlayýþýn göremediði ve göremeyeceði ve bu derece batmýþ bir ekonomiyi dahi kurtaracak bir yol mevcuttur. Ancak
buradaki analizimizin dýþýnda kalmaktadýr.
197
198
Milli Ekonomi Modeli
3– FAÝZ
Hemen þunu baþta ifade etmek gerekir ki faiz
bir hastalýktýr. Ekonomilerin dengesini bozan ve
sermayenin belli ellerde tekelleþmesine yol açmak sureti ile sosyal adaletin gerçekleþmesine
mani olan iktisadi bir yaradýr (15).
Ayrýca, günümüzde ortaya çýkan resesyon,
stagflasyon, deflasyon, enflasyon, iþsizlik gibi bir
çok hastalýðýn ana kaynaðý yine faizdir.
Her þeyde olduðu gibi ekonomilerde de hedef
piyasanýn denge konumunda bulunmasýný saðlamaktýr. Birazdan ifade edeceðimiz üzere faiz, yapýsý gereði bu dengeyi bozan veya saðlanmasýna
engel olan mekanizmadýr.
Üretim ve tüketim için herkesin cebinde olmasý
gereken para, faiz ile birlikte piyasada halkýn arasýnda serbestçe dolaþamamakta ve belli ellerde
stoklanmaktadýr.
15- Prof. Dr. Haydar Baþ, Mektûbât, s. 253–257; Prof. Dr. Haydar Baþ,
Ýman ve Ýnsan, s. 238–241
199
Prof. Dr. Haydar BAÞ
Paranýn esaret altýnda olduðu ekonomilerde para
vazifesini ifa edemediðinden dolayý ekonomileri
dengeye getirecek veya dengede tutacak üretim ve
tüketim mekanizmalarý iþleyememektedir. Dolayýsý
ile yukarýda isimlerini verdiðimiz birçok ekonomik
hastalýk ortaya çýkmaktadýr.
Dünyada toplam üretim ve ticaret hacminin çok
üstünde bir para, faiz geliri elde etmek üzere piyasalarda dolaþmaktadýr. Baþta kalkýnmakta olan ülkeler
olmak üzere dünya ülkelerinin birçoðu belli baþlý
birkaç sermaye grubu tarafýndan adeta haraca baðlanmýþ durumdadýr. Ýlk baþta yatýrým ve üretim yapmak için bu sermaye gruplarýndan faizle para alan
ülkeler, zaman içerisinde önce aldýklarý parayý ödemek, sonra da aldýklarý paranýn faizini ödemek için
tekrar para almak zorunda kalmýþtýr. Gelinen bu noktada ise ülkemizde de olduðu gibi toplanan vergiler
halka hizmet etmek yerine bu global birkaç rant grubu ve onlarýn yerli taþeronlarýna aktarýlmasýna raðmen borçlar her geçen gün katlanarak artmaktadýr.
Faizle alýnan bu paralar ülke ekonomilerinin tamamý ile belli baþlý yabancýlarýn kontrolüne geçmesine yol açmaktadýr. Artýk bu ülkeler için hem ekonomide, hem de siyasette baðýmsýzlýktan bahsetmek
mümkün deðildir.
Faiz, dünya insanlýðýna üretenin, çalýþanýn, emek
verenin deðil, oturduðu yerde para ile para kazananýn avantajlý olduðu bir model sunmuþtur. O yüzden
faiz, toplumlarý üretimden uzaklaþtýrmýþ böylece reel
deðil sanal ekonomik büyüklükler ortaya çýkmýþtýr.
200
Milli Ekonomi Modeli
Faizin ekonomilerde yaptýðý tahribatlarý birkaç ana
baþlýk altýnda toplayabiliriz. Bunlar sýrasý ile; parayý
stoklamasý, maliyetleri arttýrmasý, talebi daraltmasý, iþçi ücretlerini aþaðýya çekmesi ve nihayet verimliliði
düþürmesidir. Teker teker bu tahribatlarý ele almaya faizin maliyetleri arttýrmasýndan baþlayabiliriz.
Üretici veya pazarlamacý ister yatýrým için ister üretim veya pazarlama için elde ettiði paranýn maliyetini
ürettiði ürüne veya hizmete yansýtmak zorundadýr. Bu
da maliyet enflasyonuna sebep olacaktýr. Yani faiz oranlarý arttýkça fiyatlar genel düzeyi de maliyetlerden
dolayý artacaktýr.
Kapitalist anlayýþa göre ise tam tersi olmalý idi, artan faiz oranlarýnýn tüketimi dolayýsý ile fiyatlar genel
seviyesini aþaðýya çekmesi gerekirdi.
Ancak yapýlan ampirik araþtýrmalar bunun böyle olmadýðýný bir çok ülkede faiz oranlarý arttýkça fiyatlar
genel seviyesinin de arttýðýný göstermiþtir. Gibson paradoksu (16). olarak ifade edilen bu durumu izah ederken Fisher ve Wicksell enflasyon beklentilerinin veya
konjonktürel fiyat artýþlarýnýn faizleri yukarý çektiðini
iddia etmektedir.
Oysa fiyatlar genel düzeyi ile faiz oranlarýnýn ayný
anda artmasýnýn sebebi yukarýda da ifade ettiðimiz üzere son derece basittir. Paranýn maliyetli hale getirilmesi, üretilen mamüllerin maliyetlerini dolayýsý ile
fiyatlarý yukarý çekmektedir.
Dikkat edilirse enflasyon faiz oranlarýný deðil tam
aksine faiz oranlarý (maliyetli para) üretim maliyetlerini yani enflasyonu yukarýya çekmektedir.
16- Visser H., The Quantity of Money, s.143,146, 1974
201
Prof. Dr. Haydar BAÞ
A– FAÝZSÝZ ÜRETÝM DENKLEMÝ
iken
B– FAÝZLÝ ÜRETÝM DENKLEMÝ
olduðu için
genel denklem;
olacaktýr.
Maliyetler ise
F
oraný kadar artacaktýr.
Faizin diðer ve en önemli tahribatý ise paranýn stok
edilip belli ellerde toplanmasýna sebep olmasýdýr.
Piyasada bulunan para faizle birlikte belli ellerde
belli baþlý global sermaye odaklarýnda toplanmaktadýr.
Bunun sonucu olarak piyasada herkesin ulaþabileceði
bir þekilde bulunduðunda ekonomilerin ihtiyaç duyduðu tüketimi ve üretimi saðlayacak olan para, piyasadan çekilip stoklanmaya baþladýkça bu vazifesini ifa
edememektedir. Sonuç olarak talep daralmasý olarak
baþ gösteren kriz resesyon ve nihayet deflasyon olarak devam etmektedir.
202
Milli Ekonomi Modeli
Bu þuna benzer; her yýl dünyamýza yaðan yaðmur aynýdýr. Ama eðer bu yaðmur dünyanýn her
yerine orantýlý bir þekilde deðil de, birçok yerine
hiç yaðmazken bazý yerlerine aþýrý yaðarsa dünyanýn birçok yeri çöl olur, az bir yeri de sel altýnda kalýr; aynen bu þekilde ekonomide dolaþýmda
olmasý herkesin rahatlýkla ulaþabileceði bir þekilde piyasada bulunmasý gereken para bu konumunu kaybedip esaret altýna alýndýðýnda ekonomi çöl
haline gelecektir.
Herhangi bir þeyin stoklanmasýnda olduðu gibi
paranýn stoklanmasý da onun nominal deðerini
hak etmediði bir þekilde yükseltmektedir. Bu yükseliþin iki büyük zararý vardýr. Birincisi para piyasada istenilen oranda bulunmadýðý için parayý elinde tutanlar ihtiyaç duyanlardan sadece faiz elde etmekle kalmýyor. Birçok siyasi ve politik isteklerini de elde ediyorlar. Bugün borç bataðýna
batmýþ ülkelerin IMF ve global sermaye sahiplerinin her dediðine evet demek zorunda kaldýðý bilinen bir gerçektir.
Bir örnek ile olayý açarsak, mesela çölde yolculuk yapan bir grup insan düþünelim. Grupta
sadece bir tek kiþide su bulunsun diðerleri ise
son derece güçlü kuvvetli, gayretli vs olsun. Sonuçta bu yolculukta herkes elinde suyu bulundurana muhtaç olacaktýr. Eðer aralarýnda bir yarýþ
olsa idi diðerleri ne kadar gayretli ve çalýþkan olursa olsun yarýþý her zaman elinde suyu tutan
kazanacaktýr.
203
Prof. Dr. Haydar BAÞ
Aynen örnekte de olduðu gibi paranýn stoklanmasý onu hem asli görevinden uzaklaþtýrýyor,
hem de reel ekonominin üzerinde baskýn unsur
haline getiriyor. Reel ekonomi tamamý ile sýcak
paraya endeksleniyor, tabii ki nakiti elinde bulunduran irade bütün ekonominin kontrolünü ele
geçirmiþ oluyor.
Bugün dünya ekonomisi üzerinde söz sahibi
olanlar üretim tesisleri olanlar deðil kasasýnda
nakit parasý bulunan global tefecilerdir. Burada
kendi parasýný dünyada konvertibl yapan ülke ise bütün diðer ülkeler, üzerinde söz sahibidir.
Paranýn stoklanmasýnýn bir diðer zararý ise sahip olacaðý nominal deðerinin üzerindeki izafi
deðerden kaynaklanmaktadýr. Para ile para kazanan bir kimse örneðin 1000 YTL karþýlýðý yýlda 250 YTL kazandýðýnda elindeki para miktarý
1250 YTL’ ye çýkaracaktýr. Paranýn emeðin ve
buna baðlý üretimin karþýlýðý olduðu düþünüldüðünde para ile para kazanýlýrken piyasada toplam üretim artmamakta ama parayý elinde tutanlarýn sahip olduðu miktar artmaktadýr.
Örneðin piyasadaki toplam mal miktarýnýn
100 kalem olduðunu düþünelim baþta 1000
YTL’ ye sahip olan sermaye sahibi bu 100 birim maldan 10 tanesine sahip iken sonuçta parasý arttýðý için sahip olabileceði mal miktarý
artacak ancak diðer taraftan toplumun diðer
kesiminin var olan üretimden elde edeceði pay
ise azalacaktýr.
204
Milli Ekonomi Modeli
Eðer bu parayý satan kiþi bunu devlete satmýþsa
devlet bunu ödemek için toplumun diðer kesiminden
topladýðý vergileri faize aktararak hem gelir transferine sebep olacak, hem de topluma sunmasý gerektiði
hizmeti sunamayacaktýr. Bugün ülkemizdeki bütçe
yapýlarýna bakýldýðýnda faiz dýþý fazla adý ile toplanan
vergilerin rantiyeye aktarýldýðý buna mukabil her geçen gün yatýrým, sosyal ve cari harcamalarýn kýsýldýðý
görülecektir.
Eðer parayý satan kiþi bunu ikinci bir þahsa satmýþsa bu þahsýn gelirini faiz oraný kadar kendisine transfer edecektir. Kapitalist anlayýþ parayý bir mal gibi
görmektedir. Nasýl ki ev sahibi evini kiraya verdiðinde kiracýsýndan kira almaktadýr, para sahibi de parasýný kiraya verdiðinde karþý taraftan belli bir kira almalýdýr denmektedir. Evin kiracýya sunduðu hizmet onun
iþlevinden kaynaklanmakta dolayýsý ile kira olarak ödenen para bu hizmete karþýlýk olmaktadýr. Faiz olarak
verilen para ise paranýn zatýna ait olmayýp piyasada
bulunmamasýndan dolayý üzerine yüklenen izafi deðerden kaynaklanmaktadýr. Eðer para herkesin ulaþabileceði þekilde piyasada olsa idi hiç kimse paraya faiz vermek zorunda kalmayacaktý.
Özetle paranýn stoklanmasý toplumun diðer kesiminden parayý elinde tutanlara gelir akýþýna sebep olurken, sermaye sahipleri hem ellerindeki paranýn miktarýnýn artmasýndan, hem de toplumun
diðer kesiminin sahip olduðu para miktarýnýn azalmasýndan dolayý oransal olarak var olan gelirden
daha fazla pay almaya baþlayacaklardýr.
205
Prof. Dr. Haydar BAÞ
Bugün ekonomilerin en ciddi hastalýklarýndan biri
olan gelir daðýlýmýndaki dengesizliðin sebeplerinden
biri de budur.
Nisan 2005 yýlý sonu itibariyle Türkiye Hazinesinin
iç borcu 236. 185 Katrilyon TL idi. Oysa fazla deðil
2003 yýlý baþýnda borcu sadece 149. 870 Katrilyon
TL' idi. Hazinenin özel kesime olan borçlarý ise 2003
yýlý baþýnda sadece 70. 763 Katrilyon TL iken Nisan
2005'te bu borç 154.501 Katrilyon TL'ye çýkmýþtýr. 30
ay içerisinde % 120 artmýþtýr (17).
Acaba Hazinenin borçlu olduðu bu kesim, bu
miktarda bir parayý üretim veya ticaretle mi elde
etmiþtir. Elbette hayýr.
Hükümet DÝBS senetleri çýkararak para basmakta
ancak bu para üretime deðil sadece rantiyenin eline
gitmektedir. Basýlan bu paranýn karþýlýðý üretim olarak
ortaya çýkmadýðý için piyasada bulunan para karþýlýksýz bir paradýr. Hükümet de talep enflasyonundan çekindiði ve zaten bu borcu ödeyecek gücü olmadýðý için sürekli olarak faizle bu parayý yeniden piyasadan
çekmekte ve yarayý büyütmektedir.
Sonuçta hem vatandaþýn gelirleri vergiler kanalý ile
bu kesime aktarýlmakta böylelikle gelir daðýlýmýnda
büyük bir uçurum oluþturulmakta, hem de devlet her
geçen gün daha da büyük bir borç bataðýnýn içerisine
çekilmektedir.
Faizin yaptýðý tahribatlardan biri de talep daralmasýna sebep olmasýdýr. Bunun sonucu ortaya çýkan hastalýk deflasyondur. Faizin talep daralmasýna neden olmasý birkaç þekilde olur.
17- Hazine Müþteþarlýðý, Ýç Borç Stokunun Alýcýlara Göre Daðýlýmý,
206
Milli Ekonomi Modeli
Yukarýda anlattýðýmýz gibi gelir daðýlýmýnda meydana gelen bozukluk zaman içerisinde toplumun
ciddi bir kýsmýnýn tüketme kabiliyetini yitirmesine
neden olur.
Faiz ödemeleri için vergileri arttýrmak zorunda
kalan hükümet vatandaþýn cebinde bulunan parayý
piyasadan çekerek hane halklarýnýn tüketim harcamalarýný kýsar.
Öte yandan faiz ödemelerinden dolayý kamu
harcamalarý da kýsýldýðýndan piyasada ciddi bir
talep eksikliði yaþanýr. Ayrýca faiz ile birlikte cebinde parasý olan da parasýný bankaya yatýrdýðý için piyasada dolaþan para miktarý iyice azalýr. Sonuç deflasyondur. Bir taraftan maliyet enflasyonu
diðer taraftan deflasyon ayný anda olduðunda
stagflasyon ortaya çýkacaktýr.
Üretim ile para kazanma mantýðýnýn temeli “kazan kazan”dýr. Çünkü siz üretim veya ticaretle para
kazanýrken birçok insan için iþ imkaný oluþturmakta, sadece kendinizi deðil diðer bireyleri de gözetip
kollamaktasýnýz. Ama para ile para kazanýyorsanýz
bu “kazan kaybet” üzerine kuruludur. Çünkü bir taraf kazanýrken diðer taraf zarar etmektedir.
Para ile para kazanma anlayýþý yeni iþ sahalarý
açmadýðý için talebi arttýrmamakta, diðer taraftan
da var olan gelirin rantiyeye aktarýlmasý sonucu piyasadaki talebi kýsmaktadýr.
Örneðin siz %20 ile paranýzý bankaya sattýnýz.
Banka da bunu üreticiye kredi olarak %30 ile sattý,
üretici de bunu mamule fiyat artýþý olarak yansýttý.
207
Prof. Dr. Haydar BAÞ
Sizin satýn alma gücünüz ve buna baðlý talebiniz
artmýþ gibi gözükse de sonuçta sizin cebinizdeki paranýn reel deðeri düþecek ve piyasa talebi buna paralel
olarak azalacaktýr.
Faizin yaptýðý tahribatlardan biri de iþçi ücretleri üzerinde olmaktadýr. Faizle para alan üretici
bunu mamule yansýtmak zorundadýr.
Ancak diðer taraftan faizle piyasadan çekilen para
gelir daðýlýmýný bozduðu ve piyasada olmayan para
tüketimi kýstýðý için ortaya çýkan talep daralmasýndan
dolayý üretici bir karar vermek zorunda kalýr.
Eðer bu artýþý tam olarak mamule yansýtsa zaten talep olmadýðý için hiç mal satamayacak ve batacaktýr.
Eðer hiç yansýtmasa ürettiðinin belki de altýnda satmak zorunda kalacak yine batacaktýr. Veya faiz oranlarýný fiyata yansýtacak ancak diðer üretim maliyetlerinden ve kýsmen kârýndan kesintiye giderek fiyatlarýn
faiz oranlarýndan daha az artmasýný saðlayacaktýr.
Diðer üretim maliyetlerinden en kolay aþaðýya düþürülecek olan da iþçi ücretleridir. Çünkü yeterli iþgücü talebi olmadýðý için iþçi ücretlerini belirlemede taraflar arasýnda iþveren daha aðýrlýklý söz sahibidir.
Karl Marks kendi görüþlerini açýklarken "artýk
deðer" kavramýný ortaya atarak iþverenin elde ettiði kârýn iþçinin emeðinden çalýnan artýk bir deðer olduðunu ifade etmiþtir(18). Halbuki kâr iþverenin hem emeðinin hem de koyduðu sermayesinin karþýlýðýdýr. Asýl burada artýk deðer olan faizdir. Faizi zararsýz olarak gören Marks iþverenin
kârýný iþçinin emeðinin artýk deðeri görmüþtür.
18- K. Marx, Kapital, c. III, kýsým 1, s. 56
208
Milli Ekonomi Modeli
Ancak artýk deðer karþýlýðý olan faizin ta kendisidir. Çünkü faiz ister istemez iþçinin alýnterinde kesintiye sebebiyet verecek böylece hem iþçinin alýnterinin bir kýsmý hem de iþverenin kârýnýn bir diðer kýsmý parayý satan iradeye aktarýlmýþ olacaktýr.
Ýlk bakýþta birbirlerinden farklý iki kutupmuþ gibi
gözüken kapitalist ve sosyalist anlayýþlarýn her ikisi
de faizi sistemlerinin merkezine oturtmaktadýr. Sosyal adalet madem gelir daðýlýmýndaki dengeyi elde
etmekten geçer, bunu bozan faiz mekanizmasýný da
devredýþý býrakmak herhalde bu yolda atýlacak en
ciddi adýmdýr.
Kapitalist anlayýþýn ana hatlarý ile iki ayaðý söz konusudur. Birincisi klasik anlayýþ veya çaðdaþ versiyonu ile monetarist yaklaþým. Diðeri de likidite tercihi görüþünün sahibi Keynes modelidir. Klasik anlayýþý temellendirirken Adam Smith ekonominin kendi
kendine dengede olacaðýna inanýyor, her arzýn kendisine denk bir talep oluþturacaðýný düþünüyordu (19).
Biz bunun yanlýþlýðýný deðiþik vesilelerle izah ettik.
Adam Smith’in kafasýndaki bu hayali dengeyi
saðlayabilmesi için, elde edilen gelirin tamamýnýn tüketime aktarýlmasý gerekmekte idi. Ýþte klasik anlayýþta yapýlan tasarruflarýn yatýrým harcamalarýna dönüþmesini saðlayan mekanizmanýn adý faizdir.
Yani klasik anlayýþa göre tasarruf ile yatýrým arasýndaki bað ancak faiz ile kurulabilmektedir.
19- Bkz. Ýktisat'ýn Dama Taþlarý, II, 2002, ÝÜ Ýktisat Fak. Mez. Cem;
Doç. Dr. Burak Atamtürk, Klasikler ve Adam Smith
209
Prof. Dr. Haydar BAÞ
Çaðdaþ ifadesi ile ödünç verilebilir fonlar teorisine
göre yatýrým için ihtiyaç duyulan sermaye tasarruflarla
oluþturulmuþ fonlar aracýlýðý ile tabii ki belli bir faiz oraný karþýlýðýnda saðlanmaktadýr.
Klasik anlayýþ, sistemini iþletebilmek için, kendi
mantýðýna göre faizi, yatýrým ile tasarruf arasýna oturtmuþtur. Elbette sonuç tam bir hüsrandýr.
Kapitalist anlayýþýn diðer yaklaþýmý; Keynes’e ait
olan, para arzý ile para talebi arasýndaki dengeyi faiz ile saðlayan likidite tercihi anlayýþýdýr (20). Baþka bir ifade ile ihtiyaç duyulan yani talep edilen paranýn karþýlanmasý için belli bir faiz oranýna ihtiyaç vardýr.
Dikkat edilirse her iki yaklaþýmýn da temelinde ayný mantýk vardýr. Ýhtiyaç duyulan paranýn karþýlanmasý
ancak belli bir faiz oraný ile mümkün olmaktadýr. Yani
piyasanýn ihtiyaç duyduðu paranýn –ister buna siz yatýrým deyin ister para talebi deyin– karþýlanmasý ancak
maliyetli para ile olmaktadýr.
Bu anlayýþýn neticesi olarak Merkez Bankasý’nýn
piyasanýn ihtiyaç duyduðu parayý piyasaya sürmesine
þiddetle karþý çýkan kapitalist anlayýþ ayný ihtiyacýn özel bankalar üzerinden faizli para ile karþýlanmasýný
desteklemektedir.
Merkez Bankasý’nýn piyasanýn ihtiyaç duyduðu parayý karþýlamasýna enflasyon olur düþüncesiyle karþý
çýkanlar ayný miktarda paranýn özel bankalar tarafýndan kaydi para üretilerek faizli olarak karþýlanmasýna
destek olmaktadýr.
20- Prof. Dr. M.Merih Paya, Para Teorisi ve Para Politikasý, s. 123,
2.b. Ýstanbul, Filiz Kitabevi,1999.
210
Milli Ekonomi Modeli
Diyelim ki siz devlet olarak bir yere okul yapacaksýnýz bunu kendi emisyonunuzla karþýlamak yerine yurt dýþýndan veya içeriden faizle para alarak
bu okulu yaptýrýyorsunuz.
Kapitalist anlayýþýn ekonomi teorisi adý altýnda söylediði faizli paranýn enflasyona yol açmayacaðýdýr. Ancak ayný miktarda faizsiz paranýn Merkez Bankasý kanalý ile karþýlanmasý durumunda ise enflasyon meydana gelir. Adeta
maliyetli parayý gören enflasyon sesini çýkarmýyor ama ne hikmetse yerli ve maliyetsiz parayý
gören enflasyon birden ayaða kalkýyor.
Bu mantýkla özellikle kalkýnmaya karar vermiþ
ülkeler kalkýnmalarý için ihtiyaç duyduklarý finansmanlarý kendi emisyonlarý üzerinden sýfýr
maliyet ile karþýlama yerine faizle bu sermayeyi
elde etme yoluna gitmiþtir. Netice olarak kalkýnmaya çalýþýrken kendilerini kýsa bir zaman sonra
büyük bir borç bataðýnýn içinde bulmuþlardýr.
Bir diðer konu da verimlik meselesidir. Paranýn bloke edilmesi sadece paranýn belli ellerde bulunmasýna sebep olduðu için isteyen herkes kendi kabiliyetini ortaya koyacak sermayeye sahip olamamaktadýr.
Üretim bu paraya maliyetini ödeyerek ulaþanlar tarafýndan yapýlabilmektedir. Yani siz
faizini ödemeye razý olsanýz bile eðer belli bir
teminat gösteremezseniz mesela 1 trilyon lira
para alamazsýnýz.
211
Prof. Dr. Haydar BAÞ
Bu durumda siz çok çalýþkan ve çok baþarýlý bir
sanayici ve tüccar olabilecekken günümüz þartlarýnda iþ bulmakta bile zorlanacaksýnýz. Bu þuna
benzer babadan oðula geçen krallýk sistemi mi
daha verimli bir sistemdir, yoksa demokratik sistem mi?
Birinci þýkta, ne kadar kabiliyetli olursanýz olun, eðer siz kralýn oðlu deðilseniz baþa geçemezsiniz; aynen bu þekilde günümüz þartlarýnda siz
belki dünyanýn en baþarýlý iþ adamý olacakken bu
sermayeden mahrum kaldýðýnýz için kendinize iþ
bile bulamayacaksýnýz.
Dolayýsý ile faiz ile bloke edilen sadece piyasada dolaþan para deðil ayný zamanda milletin kabiliyetidir. Parayý özgürlüðüne kavuþturmak gizli olan bu kabiliyetleri açýða çýkaracaðý için ekonomilerde verimliliði arttýracaktýr.
Esasýnda faiz, sadece faiz verene deðil ayný zamanda faiz alana da zarar vermektedir. Çünkü zaman içerisinde piyasa dengelerini bozan faiz piyasa aktörlerinin tamamýný etkileyecek bir çarpýk
yapýlanmayý da beraberinde getirmektedir.
Bugün dünyayý haraca baðlayan global sermaye adeta kendi bindiði dalý kesmiþ, dünya halklarýnýn fakirleþmesi diðer mutlu azýnlýk için de bir
felaket olmuþtur. Bu çarpýk yapýlanmanýn sonucu
artýk dünya ekonomileri hem ürettikleri mala pazar bulmakta zorlanýyor, hem de toplam üretimin
kat kat fazlasý para yeryüzünde bulunuyor.
212
Milli Ekonomi Modeli
Milli Ekonomi Modeli’miz faizi tamamý ile sistemin dýþýnda tutmaktadýr. Böylelikle para özgürlüðüne kavuþturulacak, hem gelir daðýlýmýnda denge saðlanacak, hem de üretimin önündeki engeller
kaldýrýlacaktýr. Paranýn piyasaya sunuluþu tamamý
ile maliyetsiz bir þekilde saðlanacaðý için ne enflasyona zemin hazýrlanacak, ne de para faizle piyasanýn dýþýna çekildiði için talep daralmasý ve onun
sonucunda deflasyon ile karþýlaþýlacaktýr.
213
214
Milli Ekonomi Modeli
4– GELÝR DAÐILIMINDA
DENGESÝZLÝK
Ekonomi politikalarýnýn en önemli hedeflerinden birisi de gelir daðýlýmýný adil bir þekilde yaparak, fertlerin gelirleri arasýndaki farký mümkün
olan en az seviyeye indirmektir.
Gelir daðýlýmýnýn düzeltilmesi sosyal adaleti
saðlayacaðý gibi, ülke ekonomileri için sürekli
büyümenin de temelini oluþturmaktadýr. Ekonomilerde pazarýn büyümesi, yani tüketimin artmasý toplumdaki fertlerin gelirlerini dengeli bir
þekilde artýrmaktan geçmektedir. Bu manada en
temel ihtiyaçlarýný bile alamayan dar gelirli insanlarýn desteklenmesi, sadece gelir daðýlýmýndaki dengesizliði gidermemekte, tüketim artýþýna sebep olduðu için sürekli büyümeye de imkan tanýmaktadýr.
Hiçbir dönemde bütün insanlarýn gelirleri birbirine eþit olmamýþtýr, zaten ideal olan da bu deðildir. Gelir düzeyi yüksek olan bireylerin yanýnda daha düþük gelire sahip bireylerin toplumdaki
varlýðý yaþanan bir gerçektir.
215
Prof. Dr. Haydar BAÞ
Önemli olan bireylerin gelirleri arasýnda toplumsal dokuyu zedeleyecek bir uçurumun oluþmamasýdýr. Ancak mevcut ekonomi modellerinin yanlýþ uygulamalarý açlýk sýnýrýnýn altýnda yaþamaya çalýþan
bireylerle þatafatlý bir tüketim çýlgýnlýðý içinde olan
bireylerin iç içe olduðu çarpýk bir toplum modeli
meydana getirmiþtir. Yanlýþ olan budur.
Toplumun geniþ bir kesiminin gýda, giyim, konut, saðlýk, ulaþým, eðitim gibi temel ihtiyaçlarýnýn
gelir daðýlýmýndaki bozukluk sebebiyle karþýlanmamasý, gelirin büyük bir kýsmýnýn mutlu bir azýnlýk
tarafýndan türlü þekillerle elde edilmesi, ekonomik
bir sorun teþkil etmesinin yanýnda sosyal tahribatlara yol açmaktadýr.
Örneðin Türkiye'de 2003 yýlý itibari ile nüfusun
en yoksul % 10 kesimi gelirin % 1.9'unu alýrken; en
zengin % 10'un aldýðý pay, % 34.6'ya kadar çýkmaktadýr(21). Bu tabloya göre en zengin ve en fakir
% 10'luk dilimlerin gelirden aldýðý paylar arasýnda
18 kat fark vardýr. Günlük geliri 4.3 ABD Dolarýndan az olanlarýn oraný ise 2002 yýlý itibari ile %
30.3'tür(22). Sýfýra doðru inildikçe gelir daðýlýmýndaki adaleti 100'e yaklaþtýkça da adaletsizliði gösteren "Gini Katsayýsý", 2003 yýlý için 42 olarak hesaplanmýþtýr(23).
Dünyanýn diðer ülkelerinde de durum pek farklý
deðildir.
21-Bkz. The World Bank, World Development Indicators
22-DÝE Turkey, Istatistical Year Book 2004
23-Bkz. The World Bank, World Development Indicators
216
Milli Ekonomi Modeli
Küreselleþme adý altýnda geliþmiþ ülkeler çeþitli para oyunlarý ve çýkarttýrdýklarý kanunlarla birlikte, azgeliþmiþ ve geliþmekte olan ülkelerin kaynaklarýný ve
gelirlerini sömürerek kendilerine aktarmýþlardýr.
Kapitalist politikalar sonucu 1998 yýlý itibari ile 973.7 milyon kiþi günde 2 ABD Dolarýnýn altýnda gelir elde ederken; 352.9 milyon kiþi ise
günde 1 ABD dolarýnýn altýnda gelir elde etmektedir (24). Ayný yýl itibari ile dünya nüfusunun
5.240 milyar olduðu dikkate alýndýðýnda felaketin
boyutlarý daha iyi anlaþýlacaktýr.
Çoðunlukla Afrika'da, Doðu ve Güney Asya'da
ve Güney Amerika'da açlýk sýnýrýnda yaþayan insanlar, kaynaklarý olmadýðý için deðil, küresel
güçler tarafýndan sömürüldügü için bu durumu
yaþamaktadýr.
Geliþmiþ kabul edilen ülkelerde bile gelir adaletsizliðine iþaret eden Gini katsayýsý son derece
yüksektir. ABD'nin 2000 yýlý Gini katsayýsý 40.8,
Ýngiltere'nin 1999 yýlý Gini katsayýsý 36, Almanya'nýn 2000 yýlý Gini katsayýsý 28.3'tür(25).
Yine 1993 yýlý itibariyle dünyadaki en zengin
% 1'lik kesim, toplam gelirden % 9.5 pay alýrken; en fakir % 10'luk nüfus sadece % 0,8 gelirden pay almaktadýr. Bu da 100 kattan daha
fazladýr(26).
24- The World Distribution of Income Xavier Sala-i Martin Department
of Economics, Colombia University Working, Paper no 8933, May 2002.
25- The World Bank, 2004 (Census and Statistics Department)
26- The Economic Journal, 112 51-92, January 2002, Royal Economic
Society, True World Income Distribution 1988 and 1993, Branko Milanovic
217
Prof. Dr. Haydar BAÞ
Bu sebeple kapitalist modellerin çözemediði
problemlerden biri de gelir daðýlýmýnda dengesizliktir. Zira bu problem kapitalizmin doðasýndan
kaynaklanmaktadýr. Gelir daðýlýmýnda bozukluða
sebep olan etkenler incelendiðinde bu daha iyi
anlaþýlacaktýr.
A– GELÝR DAÐILIMINI BOZAN FAKTÖRLER
Gelir daðýlýmda bozukluk liberal görüþün “býrakýnýz yapsýnlar býrakýnýz geçsinler” ilkesinin kapitalizm adý altýnda ekonomik bir sistem olarak kendisine hayat imkaný bulmasýyla baþlamýþtýr. Kapitalistler devlete ve paraya getirdikleri tarifler ve yükledikleri görevlerle beraber gelir daðýlýmýnýn bozulmasýna neden olmuþlardýr.
Liberal anlayýþa göre devlet; güvenlik, asayiþ,
altyapý yatýrýmlar gibi iþlerle uðraþmalý, ekonomiye ve
ticarete kesinlikle müdahale etmemelidir(27). Devlete
bu rol biçilince kamu harcamalarýnýn hacmi artmýþ,
harcamalarýn finansmaný için hükümetler, yüksek faizlerle iç ve dýþ borç alma yoluna gitmiþlerdir. Zaman
içerisinde alýnan borçlarýn faizlerini bile ödemeyen
devletler halktan yüksek vergiler alarak bu gelirleri
borç aldýðý sermaye gruplarýna aktarmasýna raðmen
girdiði bu borç bataðýndan kurtulamamýþtýr. Faizle satýn alýnan paralar vergilerle karþýlanmaya baþlayýnca
toplumun büyük bir kesimine ait gelirler, azdan da az
bir gruba aktarýlmaya baþlamýþtýr.
27- Bkz. A. Smith, Milletlerin Zenginliði, Çev. Haldun Derin,
M.E.B. Yayýnlarý 1955
218
Milli Ekonomi Modeli
Global sermaye gruplarý bu mantýkla ülkeleri adeta
haraca baðlayarak, ülkelerin kaynak ve gelirlerini faizle birlikte kendilerine aktarmaktadýr.
Diðer taraftan Merkez Bankalarý, baðýmsýzlýklarý
savunularak, devletlerin kontrolünden çýkartýlmýþ global sermayenin çýkarlarýna hizmet eden bir kurum haline getirilmiþtir. Geliþmekte olan devletler senyoraj
gelirinden vazgeçerken, baþta ABD olmak üzere geliþmiþ ülkeler kendi paralarý ile bu emisyon açýðýný kapatarak, geliþmekte olan ülkelerin emeðini ve üretimini kendilerine aktarmaktadýrlar. Senyoraj hakkýný kullanan kendi parasýnýn kullaným alanýný dünyada geniþleten ülkelerin baþýnda ABD gelmektedir.
Gelir daðýlýmýndaki dengesizliðin en önemli sebeplerinden birisi de paranýn belli ellerde tekelleþmesidir.
Paranýn faiz kanalýyla stoklanmasý, piyasada herkesin
ihtiyaç duyduðu anda üretim veya tüketim faaliyetlerini yapmak için paraya ulaþamamasý, paranýn belli ellerde toplanmasýna sebep olur ki gelir daðýlýmýnýn bozulmasýnýn en önemli sebebi de budur. Üretim ile para
kazanmak yerine para ile para kazanmanýn teþvik edildiði kapitalist modeller faizi sistemlerinin merkezine
oturttuðu için gelirde dengesizlik ortaya çýkmaktadýr.
Özelleþtirme adý altýnda devletin en kârlý ve
stratejik kurumlarýnýn piyasa deðerinin çok altýnda satýlmasý ile devletin yerini çokuluslu þirketlerin almasýna yol açmýþtýr.
Global güçler satýn aldýklarý bu kurumlar vasýtasýyla ülkenin zenginliklerini yurtdýþýna aktarmaktadýrlar.
Oysa yeraltý ve yerüstü kaynaklarýn devlet–millet iþbirliði ile iþletilmesi bu kaynaklardan toplumun her
kesiminin istifade etmesine imkan tanýyacaktýr.
219
Prof. Dr. Haydar BAÞ
B– MÝLLÝ EKONOMÝ MODELݒNDE
GELÝR DAÐILIMI
Milli Ekonomi Modeli’nin paraya ve devlete getirdiði tarif ve yüklediði görevler, mevcut ekonomi modellerinin gelir daðýlýmýnýn bozulmasýna sebep olan
bakýþ açýlarýnýn dýþýnda yepyeni bir mahiyet arz etmektedir.
Devletin asli görevlerinden biri de senyoraj hakkýný
kullanarak, ülke içinde yeterli miktarda yerli paranýn
bulunmasýna ve piyasalara hâkim olmasýna, imkan
saðlamasýdýr. Böylece milletin emeði sayesinde elde
edilen gelir, sosyal devlet projesi ile yine millete hizmet olarak aktarýlacaðý için elde edilen gelirin hem ülke topraklarýnda kalmasý, hem de herkesin istifade edebileceði þekilde adilane bölüþülmesine imkan tanýyacaktýr. Bu sebeple Merkez Bankasý’nýn, IMF'nin
deðil, milleti temsil eden siyasi güç tarafýndan yönetilmesi þarttýr.
Yine devlet, piyasalarý düzenleyen hakem rolünü
üstlenerek, piyasalarýn belli baþlý küresel güçlerin denetimine geçmesini önlemelidir.
Serbest piyasa adý altýnda piyasalarýn dolayýsý
ile elde edilen gelirlerin belli global güçlerin
kontrolüne geçmesine müsaade etmeyen devletler, hem kaynaklarý, hem de parayý serbest hale
getirerek bireylere fýrsat eþitliði tanýdýðý gibi elde
edilecek gelirlerin adil paylaþýmýný saðlayacaktýr.
Ýsteyen herkese proje mukabili faizsiz kredilerin verilmesi paranýn tekelleþmesini önleyeceði
gibi, milli gelirin de adil bir þekilde daðýtýlmasýna sebep olacaktýr.
220
Milli Ekonomi Modeli
Para ulaþýlamaz bir nesne olmaktan çýkarýlýp herkesin istifadesine sunulursa kaynak daðýlýmý geniþ
bir tabana yayýlacaktýr. Üretimle oluþturulacak gelir
de geniþ halk kitleleri arasýnda adil bir þekilde bölüþülecektir.
Milli Ekonomi Modeli’nde devlet, vatandaþlarýnýn gýda, barýnma, eðitim, saðlýk, güvenlik gibi temel
ihtiyaçlarýný karþýlamakla yükümlüdür. Bu haklar
doðumla kazanýlýr. Bir insanýn üretim kabiliyeti olsun veya olmasýn her yaþta tüketim hakkýna sahiptir.
Bu insan olarak dünyaya gelmesinin sonucudur.
Bu amaçla devlet, emisyon hacmini artýrmak suretiyle, proje karþýlýðýnda üretimi teþvik ettiði gibi, sosyal devlet olmasýnýn gereði olarak tüketici kesimini
destekleyerek gelirin adil bir þekilde daðýlýmýný saðlar.
Ev hanýmlarýný emekli etmek, yeni doðan her çocuða, iþsizlere ve kimsesiz yaþlýlara maaþ vermek,
öðrencilere karþýlýksýz burs vermek gibi insanlara
doðrudan gelir desteði saðlanmasý, tüketim kabiliyeti olmayan kesimlere ihtiyaçlarýný karþýlama fýrsatý verecektir. Ayrýca eksik kalan talebi tamamlayacak
ve gelir daðýlýmýnda dengeyi saðlayacaktýr.
Sosyal devlet anlayýþý, alt gelir grubuna ait insanlarý,
üst gelir grubuna ait insanlarýn hayat standardýna yaklaþtýrarak aradaki açýðý kapatmaktadýr. Böylece fertler arasýndaki servet ve gelir uçurumlarý kapatýlacaðý gibi insanlarýn birliði ve beraberliði de gerçek anlamda saðlanacaktýr. Toplumdaki gelir farklýlýðý insanlarýn meslekleri ve kabiliyetleriyle ilgili bir detaya dönüþecektir.
221
Prof. Dr. Haydar BAÞ
Milli Ekonomi Modeli’nde gelir düzeyinde uçurumlar yerine toplumun en üst gelir grubu ile en
alt gelir grubu arasýnda belli bir denge olacak, asla
açlýk sýnýrýnýn altýnda yaþayan insanlarla, ayný anda tüketim çýlgýnlýðý bir anda olmayacaktýr. Ýnsan
onuruna yakýþmayan tablolar sona erecek, çöplüklerde gýda arayan insan manzaralarý tarih olacaktýr.
Milli Ekonomi Modeli’nin vergi politikasý ise
gelir daðýlýmýný düzelten pratik uygulamalarýyla alt
gelir grubunda bulunan insanlarý koruyan bir yapýya sahiptir. Özellikle tüketim üzerinden tahsil edilen dolaylý vergiler, dar gelirli insanlarýn gelirini
daha da düþürerek üst gelir grubuna mensup fertlerle aradaki gelir farkýný daha da açmaktadýr.
Yýllýk geliri 100 000 YTL’nin altýnda olan kesimden vergiyi kaldýran vergi politikasý, sosyal
devlet anlayýþý ile birlikte uygulandýðýnda dar gelirli kesim her iki açýdan da desteklenecektir. Böylece
hem dar gelirli kesimin gelir düzeyi yükseltilerek
istenilen seviyeye çýkarýlacak, hem de bu kesimin
istenilen düzeylerde tüketmesi, üretici için ihtiyaç
duyulan pazarýn da oluþmasýný saðlayacaktýr.
222
Milli Ekonomi Modeli
YEDÝNCÝ BÖLÜM:
MÝLLÝ EKONOMÝ MODELÝ'NDE
EKONOMÝ POLÝTÝKALARI
1) Devletin Ekonomideki Rolü
2) Sosyal Devlet Politikasý
3) Maliye Politikasý (Vergi Politikasý)
4) Para Politikasý ve Senyöraj
A- SENYÖRAJ
B- MÝLLÝ EKONOMÝ MODELݒNDE SENYÖRAJ
5) Kur Politikasý
6) Dýþ Ticaret Politikasý
223
224
Milli Ekonomi Modeli
1-DEVLETÝN EKONOMÝDEKÝ ROLÜ
Devlet ekonomiye müdahale etmeli mi? Yoksa
etmemeli mi? Edecekse ne kadar etmeli. Belki de
iktisat tarihinde üzerinde en fazla tartýþýlan konulardan biri de devletin ekonomideki rolü olmuþtur. Liberal anlayýþa dayanan kapitalist modeller
ekonominin kendi kendine dengeye gelebileceðinden yola çýkarak, devletin ekonomiye karýþmasýna karþý çýkmýþlardýr. Serbest piyasa hareketlerinin önünde bir engel olarak devlet görülmüþ,
küçültülmesinden yana tavýr konulmuþtur.
Sadece duraðan dönemlerde piyasanýn canlanmasý için kamu harcamalarýný arttýrýcý maliye politikalarý izlemesini savunan Keynes bu harcamalarýn kaynaðýný faize dayandýrdýðý için sonuçta piyasada söz sahibi olan yine devlete para satan
sermaye gruplarý olmuþtur. Yani klasik model direkt devletin müdahalesine karþý çýkarak piyasayý
belli sermaye gruplarýnýn kontrolüne terk etmiþ,
Keynes modeli ise uyguladýðý faiz anlayýþý ile piyasalarýn ve hatta devletin belli baþlý gruplarýn
kontrolüne girmesine zemin hazýrlamýþtýr.
Biz konuya çok farklý bir açýdan yaklaþacaðýz.
225
Prof. Dr. Haydar BAÞ
Öncelikle þu soruyu kendimize soralým acaba kendi baþýna býrakýlan piyasalarda üretim harcamalarýndan elde edilen gelir bu üretimi karþýlayacak tüketimi
oluþturabilir mi?
Bu sorunun cevabýný para bahsinde vermiþtik.
Her zaman büyüyen ekonomilerde üretim ile tüketim arasýnda belli bir açýk olacaktýr. Eðer bu açýða
müdahale edilmezse ekonominin zaman içerisinde
kendi kendini dengelemesi mümkün deðildir.
Ýþte üretim ile tüketim arasýnda ekonominin yapýsýndan kaynaklanan bu açýðýn kapatýlmasý ancak devlet tarafýndan yapýlabilir. Devletin bu açýðý kapatmasý piyasalar için bir zorunluluktur.
Milli Ekonomi Modeli’mizde devletin bu açýðý
kapatmak için uygulayacaðý model Sosyal Devlet
Projesi olarak ortaya konmaktadýr. Ýleride sosyal
devlet projesine deðineceðiz. Ancak devletin ekonomideki tek vazifesi tüketim ile üretim arasýndaki açýðý kapatmak deðildir.
Devletin bir diðer vazifesi de baþta sermaye piyasalarý olmak üzere piyasalarý düzenlemektir.
Büyük sermaye gruplarýnýn kontrolüne býrakýlan
piyasalarda haksýz rekabetin olmasý kaçýnýlmazdýr. Tekelleþme sonucu ortaya çýkan yeni yapýlanma hem verimsiz, hem de fiyatlar genel düzeyinin normal seviyesinin üzerinde olduðu bir ekonomik yapýyý da beraberinde getirecektir.
Büyük balýk küçük balýðý yutar anlayýþýna terk
edilen piyasalarda zaman içerisinde büyük balýklarda açlýktan ölürler.
226
Milli Ekonomi Modeli
Devlet piyasalarda herkese hayat þansý verecek, herkesin çýkarýný koruyacak olan hakemlik
vazifesini ifa etmek zorundadýr.
Devletin bir baþka vazifesi de millete ait olan yeraltý ve yerüstü kaynaklarýnýn milletin kullanýmýna açýlmasýný saðlamaktýr.
Örneðin ülkenin herhangi bir yerinde bulunan
petrol madeni bu milletin tamamýna aittir. Ve milletin tamamýna fayda verecek þekilde devlet tarafýndan iþletilmelidir. Burada uygulanacak model
devlet–millet ortaklýðý olarak tarif edilebilir. Kurulacak þirketin bir kýsmýnýn hissesi vatandaþlara ait
olmalý, diðer kýsmýnýn gelirini ise devlet kamu harcamalarý için kendine ayýrmalýdýr. Ülkemiz açýsýndan bakýldýðýnda katrilyon Dolarlar düzeyinde bulunan yeraltý kaynaklarýmýzý devlet–millet el ele iþletmek yerine son yýllarda çýkarýlan kanunlarla yabancýlara devretmekteyiz. Sonuçta hazine üzerinde
oturan dilenci konumuna getirildik. Kaynaklarýmýzý devrettiðimiz yabancýlardan, gidip faizle para alýyoruz. Bizim paramýzý yine bize satýyorlar.
Devletin vazifelerinden bir diðeri de yatýrým ve
üretim için gerekli olan finansmaný sýfýr faizle kendi vatandaþýna saðlamak olmalýdýr. Böylelikle hem
üretimin önünü açacak, hem maliyetleri düþürecek,
hem de kendi vatandaþlarý arasýnda fýrsat eþitliði
saðlamýþ olacaktýr. Proje mukabili saðlanacak bu
krediler baþýboþ bir þekilde deðil, kademe kademe
kontrol edilerek proje sahiplerine aktarýlmalý hukuki müeyyideler ile iþleyiþi saðlanmalýdýr.
227
Prof. Dr. Haydar BAÞ
Yine devlet, içeride ve dýþarýda gerek sosyal
devlet politikalarý ile gerekse para politikalarý ile
kendi üreticisine pazar oluþturmakla mükelleftir.
Bu pazarý oluþturmak üreticiye kredi saðlamaktan
bile önemlidir. Çünkü ürettiðine pazar bulamayan
üretici ürettiði oranda batacaktýr.
Yine devlet kendisi bizatihi piyasalarda alýcý olarak rol alarak kamu harcamalarý ile özellikle
belli baþlý sanayii desteklemelidir. Genel olarak ekonomiye talep arttýrýcý katkýsý olan kamu harcamalarý ayný zamanda stratejik sanayiinin geliþmesi için de þarttýr. Uçak sanayii, silah sanayii gibi
bu türlü stratejik öneme haiz sektörlerde devlet alým garantisi ile yerli üretimi dýþarýsý ile rekabet
edecek noktaya kadar en azýndan desteklemelidir.
Ve yine silahtan, ileri teknoloji yatýrýmlarýndan
daha önemli olan tarým sektörü de alým garantisi
ile devlet tarafýndan desteklenmelidir.
Ayný zamanda devlet ileri teknoloji ve yüksek
sermaye gerektiren sahalarda üretici olarak piyasada yerini almalýdýr. Özellikle hammadde üretimini veya altyapý desteðini saðlayan sektörlerde
devletin bizatihi üretici olarak bulunmasý fiyatlarýn tekelleþmeden dolayý yükselmesini engelleyecek ve tek baþýna özel sektörün yapamayacaðý büyüklükte yatýrýmlar saðlanarak ülke ekonomisi dýþa baðýmlý olmaktan kurtarýlacaktýr.
Özellikle kâr amacý gütmeyen altyapý yatýrýmlarýnýn yine devlet tarafýndan saðlanmasý kaçýnýlmazdýr.
228
Milli Ekonomi Modeli
Devlet ayný zamanda yerli sanayii korumak üzere her türlü anti–damping uygulamalarýný, gümrük ayarlamalarýný yaparak kendi insanýný korumak zorundadýr. Yerli sanayii korumak rekabeti
engellediði için fiyatlarýn yüksek kalmasýna sebep
olur mu, diye düþünülebilir.
Bu anlayýþ, diðer ekonomi modelleri için geçerli olabilir; ancak Milli Ekonomi Modeli sýfýr faizle üretim
desteði saðlayan bir modeli hayata geçirdiði için eksik
kalan rekabet içerideki yeni yerli üreticiler tarafýndan
rahatlýkla saðlanacak ve fiyatlar genel seviyesi istenilen düzeylerde olacaktýr.
Yine devlet yerli sanayinin yurt dýþýnda rekabet edebileceði maliyet ve fiyat avantajlarýný kendi ihracatçýsýna emisyonla birlikte ihracat teþviki olarak saðlamak zorundadýr.
Devlet kendi topraklarýnda kendi parasýnýn dolaþýmýný saðlarken, yabancý paranýn dolaþýmýný kontrol altýna almak zorundadýr. Aksi takdirde kendi insanýnýn
emeði, dolaþýmda olan her yabancý para miktarý kadar
yabancý ülkelere transfer edilmiþ olacaktýr.
Devletin küçülmesini savunanlar devletin topluma
hizmet sunan yönünün küçülmesini isterler. Yoksa
devletin kendi halkýndan vergi toplamasý söz konusu
olduðunda kayýtdýþýnýn kayýt altýna alýnmasý adý altýnda devletin elinin son derece güçlü bir þekilde halkýnýn üzerinde olmasýný savunurlar.
Devlet ile hane halklarý arasýnda iki türlü etkileþim
vardýr. Bunlardan birincisi devlet vergi olarak alandýr.
Diðerinde ise sosyal ve kamu harcamalarýnda verendir.
229
Prof. Dr. Haydar BAÞ
Ýþte “devleti küçültelim” diyenler vergi toplayan devleti deðil aksine halkýna hizmet sunan devleti küçültmeyi kastederler. Çünkü ne kadar çok vergi toplanýr
ne kadar az harcama yapýlýrsa faize o kadar para aktarýlacak global tefeciler ve onlarýn yerli taþeronlarý o
kadar kazanç elde edecektir.
Kapitalist anlayýþta devletin tek gelir kaynaðý
olarak vergiler gösterilmektedir. Oysa Milli Ekonomi Modeli’mize göre devletin gelirleri üçe ayrýlýr. Birincisi vergi gelirleridir. Ýkincisi devletin
kendi iþletmelerinden elde ettiði gelirlerdir. Üçüncüsü büyüyen ekonomilerde devletin elde edecek olduðu senyoraj geliridir. Bu üçünün toplanmasý sonucu devletin girdileri oluþur.
G(v)=Vergi Gelirleri,
G(t)=Ýþletme Gelirleri,
G(s)=Senyoraj Gelirleri
GT=Toplam Gelir
HT=Harcamalar Toplamý
SD=Sosyal Devlet Katsayýsý
GT=G(v) + G(t) + G(s)
Denk Bütçe: HT = GT
230
Milli Ekonomi Modeli
G(v)’nin G(T)’ye oraný ne kadar az olursa, hükümetler o kadar baþarýlý bir idare sergiliyorlar
demektir. Çünkü önemli olan en az vergi ile devletin ihtiyaçlarýný karþýlayacaðý yapýyý hayata geçirmesidir.
Devlet alan el deðil veren el olmalýdýr. Ülkemizde devlet denilince akla nerede ise sadece vergiler gelmektedir. Devlet sanki bir tahsilat kurumu haline getirilmiþtir.
Buradaki senyoraj gelirinin ise hangi oranda olacaðýný senyoraj bahsinde detaylý olarak anlatacaðýz. Ancak senyoraj gelirinin artýyor olmasý ekonomideki büyümeyi, devletin iþletmelerinden
elde ettiði gelirlerin artmasý da ülkenin sahip olduðu kaynaklarýn daha verimli bir þekilde kullanýldýðýný gösterir.
Temelde kendi milletine hizmet etmek üzere
yapýlandýrýlmasý gereken devlet, halkýndan topladýðý vergileri, global tefecilere aktaran bir aracý
kurum haline getirilmiþtir.
Bugün kapitalist sistem adýna devleti savunanlar bu tarzda bir devleti savunmaktadýr. Bu anlayýþlara göre devlet halkýndan aldýðý paranýn az bir
kýsmýný yine halkýna hizmet olarak aktarýrken aslan payý faizle birlikte belli sermaye gruplarýna
aktarýlmaktadýr.
Oysa Milli Ekonomi Modeli’mizde devlet halkýndan topladýðý vergilerden çok daha fazlasýný
(senyoraj ve üretim gelirleri) halkýna hizmet olarak aktarmaktadýr.
231
Prof. Dr. Haydar BAÞ
Devletin harcamalarýnýn, topladýðý vergilere oranýna o devletin sosyal devlet katsayýsý diyebiliriz. Ve SD=H(t)/G(v) olarak gösterebiliriz. O
yüzden bu manada güçlü devlet demek güçlü millet demektir.
Bugünkü kapitalist anlayýþa göre ise güçlü devlet tahsilatçý devlettir. Güçlü devlet zayýf millet
manasýna gelmektedir.
232
Milli Ekonomi Modeli
2- SOSYAL DEVLET POLÝTÝKASI
Milli Ekonomi Modeli’mizde daha önce de ifade
ettiðimiz üzere, bizim için devlet "Sosyal Devlet"tir.
Peki, sosyal planda devlet neler yapmalýdýr
dersek, bunlarý þöyle sýralayabiliriz:
1. Ev hanýmlarý iþçi statüsüne kavuþturulup emekli olma hakkýný elde edecektir. Böylece her aileye belli bir maaþ baðlanacaktýr.
2. Ýstihdam vergileri ve emeklilerin maaþlarýndan vergi ve kesintiler alýnmayacak, vergi olarak
yapýlan kesintiler maaþlarýna ilave edilecektir.
3. Gençlere faizsiz uzun vadeli evlenme kredisi
verilecektir.
4. Doðum yapan her anneye ortalama bir memur maaþý kadar doðum yardýmý yapýlacaktýr. Her
doðan çocuk için vasat memur maaþýnýn beþte biri
kadar çocuk yardýmý yapýlacaktýr. Bu yardým çocuðun iþ sahibi olmasýna kadar devam edecektir.
5. Kimsesiz yaþlýlara maaþ baðlanacaktýr. Geçimleri devlet garantisinde olacaktýr.
6. Þehit yakýnlarý, dul, yetim ve özürlülere devlet sahip çýkacaktýr.
233
Prof. Dr. Haydar BAÞ
7. Lise mezunlarý sýnavsýz üniversiteye alýnacaktýr.
8. Üniversite harçlarý kaldýrýlacaktýr.
9. Evi olmayan vatandaþlarýmýzýn,15–20 yýl vadeli, faizsiz kredi ile konut sahibi olmalarý saðlanacak.
10. 100 milyarýn altýnda yýllýk geliri olan kesimden vergi tamamý ile kaldýrýlacaktýr.
11. Çiftçiden vergi alýnmayacak ve emeklilik
hakký tanýnacaktýr.
12. KOBݒlere ve esnaf kesimine uzun vadeli
faizsiz kredi verilecektir.
13. Tarým kesimine, ürününe karþýlýk daha ürününü tarlaya atmadan faizsiz yarý bedeli avans olarak verilecektir.
14. Nakliyecilere, otobüs, taksi taþýma araçlarýna araçlarýn yenilenmesi için faizsiz uzun vadeli
kredi verilecektir.
15. Sanayiciye proje mukabili faizsiz uzun vadeli kredi verilecektir.
Bu ve benzeri projelerle devlet, halkýn özellikle
dar gelirli kesimini desteklemek zorundadýr. Devlet tarafýndan bir hizmet olarak yapýlan bu uygulamalar, Milli Ekonomi Modeli’miz gereði bir ekonomi kuralýdýr. Çünkü ancak bu yol ile piyasada eksik olan talep devreye konulabilir.
Sosyal Devlet Projesi bir yönü ile dar gelirli insanlara destek olurken ve bu sayede gelir daðýlýmýnda dengesizliði ortadan kaldýrmaktadýr.
234
Milli Ekonomi Modeli
Bir diðer yönü ile de eksik kalan talebi devreye
koyduðu için ekonomilerin dengeye ulaþmasýný
saglayarak, üretici için gerekli pazarý oluþturmaktadýr. Böylece sürekli büyümenin de önünü açmaktadýr.
Sosyal Devlet Projesi kapsamýnda dar gelirli
kesime aktarýlacak olan para direkt tüketime gidecek, tasarruf edilmeyecektir. Paranýn yýlda 16
kez piyasalarda el deðiþtirdiðini dikkate aldýðýmýzda, devlet bir eli ile dar gelir gruplarýný desteklerken, ekonominin büyümesine de imkan tanýdýðý için bir diðer eli ile verdiðinden daha fazlasýný vergi olarak üreticilerden alabilecektir.
Sosyal Devlet Projesi, ekonomilerdeki eksik
halka gibidir. Zincirin eksik kalan halkasý, Sosyal
Devlet Projesi anlayýþý ile saðlandýðýnda ekonominin birbirine baðlý çarklarý dengeli olarak çalýþmaya baþlamaktadýr.
Devleti küçültüp piyasalarý birkaç sermaye
grubunun eline býrakan kapitalist anlayýþlarýn aksine modelimizde devlet halký adýna yeri gelip
onlarýn önünü açan yeri gelip onlarý koruyup kollayan hamisi olan kâinat devleti olan devlettir.
235
236
Milli Ekonomi Modeli
3– MALÝYE POLÝTÝKASI
(VERGÝ POLÝTÝKASI)
Devletin kamu harcamalarýný karþýlayýp kendi halkýna hizmet vermek için yine kendi halkýndan aldýðý
belli miktardaki paraya vergi demekteyiz.
Vergi konusuna yaklaþým tarzý ekonomi modellerinin ve onlarý uygulayan hükümetlerin hem ekonomiye,
hem de toplumsal olaylara ne þekilde baktýðýný ortaya
koyar. Vergiye getirilen yorum ekonomi modellerinin
üzerine oturtulduðu bakýþ açýsýnýn da özeti gibidir.
Günümüz ekonomi anlayýþlarýnýn felsefesini oluþturan liberal anlayýþ, devletin küçültülmesini benimser. Ancak devleti ve kamu harcamalarýný küçülten liberal anlayýþlar, diðer taraftan devletin topladýðý vergileri arttýrmasýndan yanadýr. Devlet eðer harcamalarýný kýsýyorsa neden daha fazla vergi toplamaya ihtiyaç duyar, sorusu akla gelebilir.
Özellikle son 25 yýl içerisinde kalkýnma modeli olarak faizle alýnan sermayeyi kendilerine kaynak olarak
seçen ülkeler bugün itibarý ile býrakýn kalkýnmayý belli
baþlý global ve onlarýn yerli taþeronu sermaye gruplarýna trilyon Dolarlar düzeyinde borçlanmýþlardýr.
237
Prof. Dr. Haydar BAÞ
Bugün liberal anlayýþlarýn devlete biçtiði rol
son derece basittir; halkýndan maksimum miktarda vergi toplamak, bunun minimum miktarýný
halkýna hizmet olarak sunmak, aradaki farký ise
global tefecilere aktarmak...
Bu mantýkla hareket eden devlet býrakýn sosyal
devlet olmayý haraç alan devlet konumuna getirilmiþtir. Dünya insanlýðý adeta haraca baðlanmýþ
durumdadýr. Bu esaret zincirinin bekçiliði yine o
toplumlarý yöneten hükümetler tarafýndan yapýlmaktadýr. Maliyetli para ile borç bataðýna sokulan
devletlerin gelirleri toplanan vergiler kanalý ile
belli yerlere aktarýlmaktadýr.
Dikkat edilirse liberal anlayýþlar hükümetlerin
önüne borçlarý ödeyecek bir modeli deðil, borçlarýn sürdürülmesi adý altýnda bu esaret zincirini devam ettirecek anlayýþlarý koymaktadýr. Bu durum
ülkemiz için de farklý deðildir. Bu çarpýk anlayýþa
birkaç süslü kelime ile sanki bilimsel bir görüntü
kazandýrýlmaktadýr. Borcun milli gelire oraný þu rakamý geçmezse problem olmaz, faiz dýþý fazla belli
bir oranýn üstüne çýkarsa gelecek yýllarda borç yine
döndürülebilir gibi... Dikkat ederseniz bütün bu ifadeler bu ülkelere para satanlarýn parasýný korumaya yöneliktir. Toplumun çýkarlarýný korumaya
yönelik deðildir. Dolayýsý ile vergi konusunda her
þeyden önce tespit etmemiz gereken nokta toplanan vergilerin ne amaçla kullanýlacaðý sorusudur.
Milli Ekonomi Modeli’mizde her þeyden önce maliyetsiz para modeli hayata geçirileceði için bütçe giderlerinde faiz ödemeleri diye bir kalem olmayacaktýr.
238
Milli Ekonomi Modeli
Toplanýlan vergilerin az bir kýsmýný halkýna hizmet
olarak sunan devlet anlayýþýndan, topladýðý vergiden
daha fazlasýný halkýna hizmet olarak sunan bir sosyal
devlet modeli hayata geçirilecektir.
Bu konuyu devlet bahsinde ifade etmiþtik. Devletin
gelirlerinden sadece bir tanesi vergidir, senyoraj gelirleri, ticari iþletme gelirleri devleti, halkýndan topladýðýndan daha fazlasýný halkýna hizmet olarak sunabilecek konuma getirmektedir ama her þeyden önce sýfýr
faiz harcamasý olmazsa olmaz þarttýr. Yani sadece maliye politikasý deðil onunla iç içe doðru bir para politikasý da þarttýr.
Þimdi cevabýný aramamýz gereken soru kimlerden
hangi oranlarda vergi alýnacaðý sorusudur. Çünkü vergi bir taraftan tüketimi kýsarken diðer taraftan da üretimi kýsmakta ve üretim maliyetlerini yukarý çekmektedir. Önce vergi oranlarýnýn tüketimi nasýl etkilediðine ve kimlerden vergi alýnmasý gerektiðine bakalým.
Hatýrlanýrsa gelir tüketim eðrisinin düz bir eðri olmadýðýný ifade etmiþtik. Yani belli bir noktaya kadar
düz doðru olarak giden eðri ondan sonra logaritmik
bir eðilim göstermektedir.
Yine altýný çizmemiz gereken önemli bir nokta da ekonominin denge noktasýnýn gelirin tüketime eþit olduðu nokta deðil, tüketimin üretime eþit olduðu noktadýr.
Eðer her gelir düzeyi için ayný oranlarda vergi almaya
baþlarsak bu adalet olmayacak, ayný zamanda ekonomide ciddi oranda bir talep daralmasýna sebep olacaktýr.
Oysa bizim cevabýný aradýðýmýz soru ayný miktarda
vergiyi en az talep daralmasý ile toplumdan toplamak olmalýdýr. Bu yaklaþým hem ekonominin büyümesini
yavaþlatmayacak, hemde sosyal adaleti saðlayacaktýr.
239
Prof. Dr. Haydar BAÞ
Grafik –24
Grafik –25
240
Milli Ekonomi Modeli
Grafikler dikkatle incelendiðinde görülecektir ki; gelir düzeyi tasarruf çizgisinin altýnda olan kesimden alýnan vergi, direkt olarak tüketim miktarýný aþaðýya düþürecektir.
Örneðin 1000 birim vergi aldýðýmýzý varsayalým. Eðer bu miktarý dar gelirli kesimden alýyorsak tüketime yansýmasý 1000 birim daralma þeklinde olacaktýr. Eðer bu vergiyi çok yüksek gelir
grubundan alýyorsak tüketime yansýmasý nerede ise sýfýr daralma olarak ortaya çýkacaktýr.
Bireylerin gelir düzeyi arttýkça elde ettikleri gelirlerin tüketime yansýma oraný azalmaktadýr.
Bu nedenle belli gelir düzeyinin altýnda olanlardan
vergi almak ekonomiye sadece zarar verir. Dar gelirli
kesim için kullanýlabilir gelir düzeyinde meydana gelen
azalma ayný miktarda tüketimde de bir azalma yapacaktýr. Gelirin kaynaðý üretimdir. Üretim düzeyi de tüketim miktarýna baðlýdýr. Yeterli tüketim olmadýðýnda
üretim düzeyi düþeceði için gelir düzeyinde de azalma
olacaktýr. Her ne kadar tüketimin sebebi elde edilen gelir gözükse de, elde edilen gelirin sebebi de tüketimdir.
Ayrýca dar gelirli kesimden vergi almayarak gelir
daðýlýmýnda meydana gelebilecek dengesizliði de
önlemiþ olacaðýz. Bunun sosyal yapýda faydasý olduðu gibi ayný zamanda ekonominin dengede olmasýnda büyük faydasý vardýr. Daha önce de ifade ettiðimiz üzere, ayný miktarda paranýn gelir daðýlýmý bozuk olan bir toplumda oluþturacaðý tüketim miktarý ile gelir daðýlýmýnda dengenin saðlandýðý bir toplumda oluþturacaðý tüketim miktarý bir deðildir.
241
Prof. Dr. Haydar BAÞ
Dar gelirli kesimin elindeki paranýn dolaným
hýzý, buna baðlý olarak tüketim hýzý ile ayný miktarda paranýn gelir seviyesi yüksek kesimin elindeki tüketim hýzý bir deðildir.
Yatýrým harcamalarý üzerinde de vergilerin
etkisi vardýr. Özellikle küçük esnafýn yapacaðý
küçük çaplý yatýrýmlar için ihtiyaç duyduðu sermaye vergi ile bu kesimin elinden alýnmaktadýr.
Büyük kuruluþlar için ise daha önce belirttiðimiz gibi ihtiyaç duyulan sermaye devlet tarafýndan sýfýr faizli kredi ile karþýlanacaktýr. Bunun
manasý sadece belli gelir düzeyinin üzerinde olanlara sýfýr faizli kredi verileceði deðildir. Elbette
proje sahibi herkes bu imkanlardan yararlanacaktýr. Ancak küçük esnaftan alýnmayacak vergiler
de ayný zamanda esnafýn ihtiyaç duyduðu ufak
sermaye oluþumunu saðlamýþ olacaktýr.
Öyleyse vergi de yapýlmasý gereken belli gelir düzeyinin altýnda olan kesimden vergi almamaktýr. Bu miktar ülkeden ülkeye dönemden
döneme deðiþmekle birlikte ülkemiz için þu
þartlarda yýllýk geliri 100 milyarýn altýnda olandan vergi almamaktýr.
Bu miktarda vergi almamak hükümetler için bir
kayýp olmayacaktýr. Çünkü yukarýda da anlattýðýmýz gibi örneðin yýllýk kârý 20 milyar olan bir bireyden alacak olduðumuz 8 milyarlýk vergiyi almadýðýmýz taktirde,bu 8 milyarlýk para tüketim olarak piyasaya girecek ve elden ele dolaþacaktýr.
242
Milli Ekonomi Modeli
Bunun ülkemiz þartlarýnda yýlda 16 kez el deðiþtirdiðini düþünebiliriz.
2004 yýlý GSYÝH 430.511.476.968'dir(1).
M1 ise 26.906.087.000'dýr(2).
GSYÝH / M1 = 16 olacaktýr.
Bu meblaðda bir para vergi olarak alýnmadýðý
taktirde ortaya çýkacak artý tüketim miktarý 128
milyar olacaktýr.
Buna mukabil artý bir üretim artýþý olacaðý göz
önüne alýndýðýnda bu yeni üretim artýþýndan alýnacak vergi miktarý bizim baþta almadýðýmýz 8 milyar dan en az 4 kat daha fazla olacaktýr.
Bu vergiyi yüksek gelir grubundan almadýðýmýz taktirde bunun yapacaðý tüketim artýþý çok az
olacaktýr. Çünkü ciddi bir kýsmý tasarruf olarak alýkonulacak tüketime ayrýlan paranýn dolaným hýzý
ise daha düþük kalacaktý. Yukarýda zaten bu iki
farklý kesim arasýndaki vergiden dolayý meydana
gelen tüketim daralmalarýný ele aldýk.
Sonuçta 100 milyarýn altýnda olan kesimden
vergi almamak devletin topladýðý vergi miktarýný
azaltmayacak tam tersine, arttýracaktýr.
Ayrýca sadece vergi almayarak deðil sosyal
devlet anlayýþý ile de desteklenen dar gelirli kesim
ekonomiyi ayaða kaldýran kaldýraç vazifesi görecek, dolayýsý ile büyüyen ekonomilerde daha fazla vergi geliri elde etmek de mümkün olacaktýr.
1- Bkz. D.Ý.E, 25 /01/ 01
2- Bkz. T.C. Merkez Bankasý
243
Prof. Dr. Haydar BAÞ
Diðer taraftan dolaylý vergilerin de kaldýrýlmasý
gerekmektedir. Aksi takdirde her kesimden ayný
vergi alýnmakta ve bu büyük bir sosyal adaletsizliðe sebep olmaktadýr. Gerek dolaylý vergiler gerekse istihdamdan alýnan vergiler 100 milyarýn altýnda olan vergi kapsamýna girdiði için kaldýrýlmasý gerekir.
244
Milli Ekonomi Modeli
4– PARA POLÝTÝKASI
VE SENYORAJ GELÝRÝ
Doðru bir para politikasý, hem sürekli büyüme,
hem de ekonominin denge düzeyini yakalamasý için
kaçýnýlmazdýr.
Paranýn sadece bir mübadele ve deðer saklama (tasarruf) aracý olmadýðý, ayný zamanda bir tahrik unsuru
ve üretilen deðerin karþýlýðý olduðu düþünüldüðünde
aktif bir para politikasý ekonomi uygulayýcýlarý için
þart ve zaruridir.
Paranýn, hem emeði ve üretimi, hem de talebi devreye koyan bir tahrik unsuru, ayný zamanda üretilen
deðerin karþýlýðý olduðunu para bahsinde izah etmiþtik.
Paranýn bu iki yeni özelliðini dikkate aldýðýmýzda,
klasik para politikalarýnýn yeniden gözden geçirilmesinin gerekliliði anlaþýlmýþ olur. Bu nedenle nasýl bir
para politikasýna ihtiyaç var sorusuna cevap ararken,
paranýn yeni tarif etmiþ olduðumuz özelliklerinden
yola çýkarak ilk önce para talebi konusuna, buna baðlý
olarak da senyoraj meselesine deðineceðiz.
Buna baðlý olarak da para arzý konusunu açýklayýp,
paranýn piyasaya ne þekilde ve hangi vasýtalar ile sunulmasý gerektiðini izah edeceðiz.
245
Prof. Dr. Haydar BAÞ
Ekonomi modellerinin temel bakýþ açýlarýný para
politikalarý belirler. Milli Ekonomi Modeli’nin para politikasý; emeðe, tüketime, üretime ve faize getirdiði bakýþ açýsý ile diðer ekonomi modellerinden
farklýlýk arz eder. Ancak, önce bilinen ekonomi
modellerinin konuya nasýl yaklaþtýðýna kýsaca deðinelim.
Para talebi konusunda kapitalist anlayýþýn hem
monetarist ayaðý, hem de Keynes modeli, hane
halklarýnýn neden elinde para tutmak istediðine cevap aramýþtýr.
Monetarist görüþü temsil eden Irving Fýsher’in
üretimin tüketime eþit olduðu mübadele denklemi
(mv=py) ile Cambridge yaklaþýmý paranýn sadece
bir takas aracý olmasýndan yola çýkarak meseleyi
ele almýþtýr. Bu manada Friedman’ýn konuyu ele alýþ tarzý da farklý deðildir.
Friedman; kiþilerin ellerinde tutmayý düþündükleri para miktarýný istikrarlý bir büyüklük olarak
görür(3).
Piyasalarýn kendi içinde dengeye geleceði düþüncesinden hareketle Friedman; “Üretim faktörlerini devreye koyacak para miktarý, üretim neticesinde elde edilen mal ve hizmetlerin deðeri kadar
tüketim oluþturur” fikrini savunmuþtur. Bu düþüncenin neticesi olarak piyasalardaki para miktarýnda
meydana gelen artýþlarýn fiyat artýþlarýna sebep olacaðý sonucuna varmýþtýr(4).
3- Bkz.M.Firiedman, Qantity Theory of Money, 1956
4- Nicholas Kaldor, The New Monetarism, Lloyd Bank Review, No 97,1970
246
Milli Ekonomi Modeli
Paranýn yansýz olduðunu iddia eden bu anlayýþ, piyasaya, parasal büyüklükleri deðiþtirerek yapýlan müdahalelerin reel ekonomiye hiçbir fayda vermeyeceðini, aksine birçok dengesizliði de beraberinde getireceðini ifade etmiþtir(5).
Türkiye’de uygulanan para politikasý bu anlayýþa
örnek olarak gösterilebilir.
Ýþin ilginç tarafý, Friedman yaptýðý ampirik çalýþmalar sonucu geçmiþ yýllarla ilgili yaptýðý analizlerde,
para miktarý ile milli gelir arasýnda bir iliþkinin olduðunu görerek, en mantýklý para politikasýnýn büyüyen
ekonomilerde belli bir sabitlikte emisyon hacmini arttýrmak olduðunu tavsiye etmiþtir.
Keynes modeli ise spekülasyon sebebi ile paranýn
talep edilebileceðini ifade etmiþ, paranýn deðer saklama (tasarruf) özelliðine dikkat çekmiþtir. Aktif bir para politikasýný savunduðu iddia edilen Keynes, para
miktarýný arttýrarak piyasa faizlerini düþürüp eksik olan talebi devreye sokmayý tavsiye etmiþtir. Keynes,
çözümü faizle alýnan borç para ile kamu harcamalarýnýn desteklenmesi olarak görür.
Görünüþte birbirinden farklý gibi gözükse de
aslýnda bu iki anlayýþýn temel yaklaþýmlarý aynýdýr. Her iki görüþ, serbest býrakýlan piyasalarýn
kendiliðinden ekonomik dengeye ulaþacaðýna inanmakla birlikte, Keynes reel dünyada insanlarýn spekülasyon amacý ile de para talep edeceðini
bu talebin ise ekonomideki dengeyi tüketim azalmasý yönünde bozacaðýný ifade etmektedir.
5- Bkz. Prof. Dr. Osman Z. Orhon, Baþlýca Enflasyon Teorileri ve
Ýstikrar Politikalarý, s. 163
247
Prof. Dr. Haydar BAÞ
Faiz oranlarý üzerinden tüketim miktarýnýn deðiþebileceðini, bunun da üretimi deðiþtirebileceðini ifade
etmiþtir.
Dikkat edilirse aktif para politikasýný savunduðunu
söyleyen Keynes modeli, aktiflikten kastettiði faiz oranlarýný deðiþtirerek tüketim hacmi üzerinde oynanmasýndan baþka bir þey deðildir. Oysa faiz oranlarýnýn
fiyatlarý üzerindeki etkisi tüketme kabiliyetini yitirmiþ
insanlar için hiçbir þey ifade etmemektedir.
Teoride piyasadaki para miktarýný arttýrýp faiz oranlarýný düþürmeyi tavsiye eden Keynes modelinin uygulayýcýlarý, gerçek hayatta çok farklý bir yaklaþým içerisine girerek faizle alýnan borç paralar ile kamu
harcamalarýný arttýrma yoluna gitmiþlerdir. Bir ülkenin
kamu harcamalarýný faizli para ile artýrmasý, tefecilere
her ay düzenli olarak faiz ödemesi manasýna gelir.
Friedman ise, bankacýlýk sisteminin tamamý ile
devre dýþý býrakýlmasý anlamýna gelen, bir dönem bankalarýn topladýklarý mevduatlarýn tamamýný Merkez
Bankasýna yatýrmalarý gerektiðini savunmuþ, ancak
kýsa bir süre sonra bu görüþünden vazgeçmiþtir. Çünkü kapitalist sistem üzerinden ülkeleri haraca baðlayan global tefecilerin ve yerli ayaklarýnýn bunu kabul
etmesi mümkün deðildir. Çünkü paranýn belli ve sýnýrlý ellerde tekelleþmesi saðlamak, ekonomileri
sömürülmesini saðlayacaktýr. Teori ile uygulamalar arasýndaki farkýn veya zaman içerisinde bazý görüþlerin
deðiþime uðramasýnýn sebebi, dünyayý haraca baðlayan global tefecilerin çýkarlarýna uygun düþmeyen görüþlerin kendilerine hayat þansý bulamamasýndandýr.
248
Milli Ekonomi Modeli
Bugüne kadar bilinen bütün ekonomi modelleri,
paranýn sadece mübadele ve deðer saklama (tasarruf) özelliðinden yola çýkarak tezlerini geliþtirmiþ
ve global tefecilerin çýkarlarý doðrultusunda modellerini ortaya koymuþlardýr.
Milli Ekonomi Modeli’nde, tüketim kabiliyetini
artýran, üretimi tetikleyen, paranýn piyasalarda serbestçe dolaþýmda olmasýný saðlayan aktif bir para
politikasý hayata geçirilmektedir.
Tam istihdamýn saðlandýðý, yani arz ve talebin
kesiþtiði nokta, ekonomilerde denge noktasýdýr.
Öyle ise ekonominin dengede bulunmasý için piyasada olmasý gereken para miktarý ne olmalýdýr?
Bunun cevabýný çok basit, ama bir o kadar da
çarpýcý bir örnekle açýklayabiliriz:
Bir çiftçinin tarlasýna mýsýr ekmeye karar verdiðini varsayalým. Elindeki bir milyar lira ile tohumunu
almýþ, tarlasýný sürmüþ, gübresini atmýþ olsun. Sene
sonunda ise eline beþ milyarlýk ürün geçtiðini varsayalým. Dikkat edilirse sene sonunda eldeki ürün
miktarý beþ milyar, üretimin yapýlmasý esnasýnda piyasaya sürülen para miktarý ise bir milyardýr.
Paranýn; elde edilen mal ve hizmetlerin karþýlýðý olduðu düþünüldüðünde beþ milyar mala
karþýlýk piyasada bulunan bir milyarýn yetersiz
olduðu, dört milyar deðerinde yeni paraya ihtiyaç olduðu açýkça anlaþýlacaktýr. Aradaki farký
kapatmak için emisyon hacmini dört milyar daha arttýrmak zorundayýz.
249
Prof. Dr. Haydar BAÞ
Bu örnekten yola çýktýðýmýzda, her yýl büyüyen ekonomilerde büyüme oranýna baðlý olarak emisyon
hacminin arttýrýlmasý gerektiði sonucuna varýrýz.
Mýsýr örneði dikkatle incelendiðinde piyasada bulunan 1 milyarla, 1 milyarýn ürettiði 5 milyarlýk malýn
satýn alýnamayacaðý görülür.
Bu þartlarda liberal anlayýþýn hâkim olduðu ekonomilerin iddia ettiði gibi, serbest piyasa koþullarýnda
arz talebe eþit olur veya her arz kendi talebini oluþturur demek; piyasa deðeri 5 milyar olan malýn, 1 milyara satýlmasý veya 1 milyarýn, piyasa deðeri 5 milyar
olan malý satýn almasý manasýna gelir ki; bu durum
hem üretim, hem de tüketim kabiliyetini bitirir. Ekonomi ilk önce resesyona daha sonra ise deflasyon ve
stagflasyona sürüklenmiþ olur.
Ekonomide dengelerin bozulmasý, krizlerin
çýkmasý kapitalizmi kullanan –nimetlerinde istifade eden– global güçlerin istediði þartlardýr. Çünkü
hem parasýný satacaðý pazarý, hem de parasýný daha yüksek faizle satma imkaný bulmuþ olur. Ekonomilerin krizlere sürüklendiði þartlar global güçlerin daha da güçlenerek çýktýðý þartlardýr.
Yeniden mýsýr örneðine dönersek, sene sonu elde edilen ürünü sayarak açýðýmýzýn dört milyar olduðunu
öðrendik fakat söz konusu olan ekonominin tamamý olunca acaba hangi oran ve miktarlarda emisyon hacmini geniþletmemiz gerekmektedir.
Piyasadaki toplam para miktarýna eþdeðer bir tüketim olduðu an üretim ile tüketim arasýndaki fark kadar
emisyon hacminin arttýrýlmasý gerekir. Dikkat edilirse
arttýrýlacak emisyon miktarý tüketim hýzýna da baðlýdýr.
250
Milli Ekonomi Modeli
Örneðimize dönersek, teoride arttýrýlmasý gereken miktar dört milyardýr. Ancak piyasada emisyonun arttýrýlmasý sonucu bulunacak olan beþ milyarýn bir an için sadece bir kiþinin elinde olduðunu
veyahut bir yerlerde bloke edildiðini düþünelim,
bu sefer piyasada bulunan para miktarý yeterince
talep oluþturmadýðý için ekonominin denge konumuna ulaþmasý yine mümkün olmayacaktýr.
Piyasa dengelerini saðlamak için uygulanmasý
gereken aktif para politikasý, emisyon miktarýnýn
büyüyen ekonomilerde arttýrýlmasýný zorunlu kýldýðý gibi emisyon yetkisini elinde tutan devletlere
de senyoraj geliri elde etme imkaný saðlamaktadýr. Friedman’ýn yaptýðý ampirik çalýþmalar sonucu karþýlaþtýðý ve sebebini bilemediði gerçeðin
yani emisyon hacminin neden ve hangi oranlarda
arttýrýlmasý gerektiðinin izahý bundan ibarettir.
Milli Ekonomi Modeli’mizdeki para politikasýnýn birinci ayaðý eksik kalan dengenin saðlanmasýdýr. Diðer kýsmý ise kapitalist anlayýþlarýn da üzerinde durduðu “neden insanlar para talep ederler” konusudur. Bu konuyu tüketim bahsinde geniþ olarak deðerlendirdik. Ýnsanlarýn gelir seviyesi ile tüketim miktarlarý arasýnda bir baðýntý vardýr. Ancak bu baðýntý daha önce açýkladýðýmýz üzere belli bir sabitlikte deðil aksine gelirin artmasý ile belli oranlarda azalan bir biçimdedir. Dolayýsý ile piyasada artan para miktarýnýn tüketim düzeyinde ne þekilde deðiþiklik yapacaðý, tamamý ile bunun hangi gelir seviyesindeki bireylerin eline geçtiði ve yatýrým harcamalarý veya tüketim
harcalamalarý olarak kullandýðý ile alakalýdýr.
251
Prof. Dr. Haydar BAÞ
A– SENYÖRAJ
Senyoraj, genel anlamda “paranýn üretim maliyeti
ile üzerinde yazýlý deðer arasýndaki farktýr.” Bu farkýn
devletin kasasýna gelir olarak girmesiyle devlet, vergi
gelirlerinin dýþýnda ciddi bir gelir daha elde eder.
Eski dönemlerde, altýn para sisteminde altýnýn itibari deðeri ile maddi deðeri arasýnda bir fark bulunmadýðý için, para otoritesi olan devletin senyoraj geliri elde
etme imkaný yoktu. Paranýn maden deðeri düþürülerek
elde edilebilecek senyoraj geliri ise, paraya olan güveni azaltacaðý için, hem içeride, hem de dýþarýda ticareti
olumsuz etkilemekteydi.
Bu tür para sistemlerinin zamanla yerini kâðýt yani
itibari paraya býrakmasý devletlerin de senyoraj geliri
elde etmesine olanak saðlamýþtýr.
Senyoraj geliri devletlerin hükümranlýk hakkýný ifade eder. Devletler coðrafyalarýnda elde edilen hizmet
ve üretim karþýlýðýnda senyoraj geliri elde etme hakkýna sahiptir. Devletler, elde ettikleri bu kârý vatandaþýna
hizmet olarak kamu harcamalarýnda kullanýr.
Ayný zamanda devletler, halkýnýn emek ve üretiminin kârý ortada olmadýðý halde bu hakký kullanabilirler. Senyoraj geliri elde edebilirler. O takdirde mal ve
emek mukabili olmayan emisyon artýþý talebi arttýrýr.
Bunun neticesi talep enflasyonu meydana gelir. Bu
takdirde devlet talebin önüne kontrol mekanizmasý ile
geçerek enflasyonu önler.
Devlet tarafýndan basýlan kâðýt paranýn maliyetinin
çok düþük olmasý nedeniyle, maliyet ile yazýlý deðer
arasýndaki fark çok yüksek olmakta bu sayede devletler yepyeni bir gelir imkanýna kavuþmaktadýr.
252
Milli Ekonomi Modeli
Senyoraj geliri kamu harcamalarý ile halka hizmet olarak aktarýlacaðý için, devletlerin senyoraj
geliri elde etmesi halkýn emeðinin kendisine hizmet olarak dönmesidir. Ülkelerin kalkýnmasýnda
kaldýraç vazifesi gören senyoraj gelirine globalleþme adýna karþý çýkanlar yerli paranýn yerine, yabancý ve maliyetli paranýn ülke ekonomilerinde dolaþýmda bulunmasýný savunmaktadýrlar.
Globalleþme adýna Merkez bankalarýna senyoraj geliri elde etme hakkýna yasak getirilen devletler, üretimlerinin karþýlýðý kendi paralarýný piyasaya sürmek yerine, piyasadaki para talebini
faizle alýnan yabancý para ile karþýlamaktadýrlar.
Globalleþme, devletlerin sahip olduðu yeraltý ve
yerüstü kaynaklarýnýn yabancý güçlere aktarýlmasý demektir.
Globalleþmenin bir ayaðý özelleþtirme, bir diðer
ayaðý ise senyoraj gelirine getirilen yasaktýr.
Ülkelerin, özelleþtirme ile sahip olduðu yeraltý
kaynaklarý, en önemli kamu iktisadi teþekkülleri ve
getirilen yasakla da senyoraj gelirleri global sermaye sahiplerine aktarýlmaktadýr.
Geliþmiþ ülkeler, IMF ve Dünya Bankasý kanalý ile geliþmekte olan ülkelerin merkez bankalarýna emisyon yasaðý getirmekle, devletlerin senyoraj gelirinden mahrum kalmalarýna sebep olduðu
gibi, ayný zamanda piyasalardaki emisyon açýðý
‘hard currency’ ile kapatýldýðý için, bu devletlerin
gelirlerini kendilerine transfer etmiþlerdir.
253
Prof. Dr. Haydar BAÞ
Geliþmekte olan ülkelerin merkez bankalarýný baðýmsýzlaþtýrarak senyoraj geliri elde etmelerine yasak getirilmesinin, bu ülkelerin sömürülmesi demek
olduðunu yýllarca çeþitli TV programlarýnda ve makalelerde ifade ettik.
Yýllardýr ortaya koyduðumuz gerçekler, artýk Türkiye’de ve dünyada sahasýnda saygýn isimler tarafýndan da ifade edilmektedir. T.C. Merkez Bankasý eski
Baþkaný Yaman Törüner, 24-26 Mart 2005 tarihli Milliyet gazetesindeki makalelerinde geliþmekte olan ülkelerin senyoraj geliri elde etmesine müsaade edilmediðine, bunun yerine geliþmiþ ülkelerin o ülkeler adýna senyoraj hakkýný kullanýp ‘hard currency’leri dolaþýma sokarak geliþmekte olan ülkelerden vergi aldýðýna dikkat çekmiþtir. Yaman Törüner þöyle diyor:
“Merkez bankacýlýðý, ateþ ve tekerlekle beraber
dünyada yapýlan en büyük üç icattan biridir. Merkez
bankalarý sayesinde, devletler para basar ve bastýklarý para kadar “senyoraj” geliri elde ederler. Yani,
bastýklarý para kadar halktan vergi toplamýþ olurlar.
Bu açýdan bakýldýðýnda, Merkez bankalarý devletlerin bir parçasýdýr ve prensip olarak devletten baðýmsýz olamazlar.
Diðer bir deyiþle, Merkez bankalarýnýn baðýmsýz
olmalarý, kendi devletlerini deðil, kapitalist sistem
yöneticilerini dinlemeleri anlamýna gelir. Bir devlet,
zaten kapitalist sistem yöneticilerinin isteklerini yerine getirmeye hazýrsa, o devletin de onayýyla merkez bankasý baðýmsýz yapýlýr. Asýl “senyoraj” gelirini, geliþmiþ ülkeler Merkez bankalarý elde eder.
254
Milli Ekonomi Modeli
Bu gelirin kontrollü biçimde elde edilmesi için geliþmekte olan ülkelerin merkez bankalarýnýn baðýmsýz olmasý, baðýmsýzlýðýn prensip edinilmesi, yani kendi devletlerinin çýkarlarýný fazla
korumamalarý þarttýr. Geliþmiþ ülke merkez bankalarý gerçek deðiþim aracý sayýlan “hard currency” basarlar. Geliþmekte olan ülkelerin halklarý, karþýlýksýz basýlan “hard currency”leri ödeme, tasarruf ve borç alma aracý olarak kullanýrlar. Geliþmekte olan ülkelerin baðýmsýz merkez
bankalarý da “hard currency” üzerinden döviz
rezervi bulundururlar. “Hard currency” basabilen merkez bankalarý, kendi ülkelerinde talep edilenin katlarca fazlasý kadar dýþarýdan para talebiyle karþýlaþýrlar. Dýþarýdan olan para talebi kadar da karþýlýksýz para basýp, baþka ülke halklarýndan “senyoraj” geliri elde ederler. Yani, bir
bakýma geliþmiþ ülkeler, merkez bankalarý aracýlýðýyla geliþmekte olan ülke halklarýndan vergi
alýrlar.”
Yabancýlarýn geliþmekte olan ülkelerden aldýklarý verginin diðer bir biçimi, onlarý borçlandýrma yoluyla gerçekleþtirilir.
Borçlar için ödenen faizlerin büyük bir bölümü
aslýnda yabancýlarýn aldýðý “senyoraj”dýr. Bu “senyoraj” genellikle bankalar aracýlýðýyla tahsil edilir.
Borçlandýrma iç ve dýþ borçlar aracýlýðýyla yapýlýr.
Ülkelere borçlarýn rahatlýkla ödenip ödenmeyeceði
konusunda notlar verilir ve bu notlara göre verilecek kredilere faiz uygulanýr.
255
Prof. Dr. Haydar BAÞ
Devletlerin iç borçlarýnýn önemli bir bölümü de
yabancýlar tarafýndan verilir. Buna sýcak para deniliyor. Dýþ borçlarýn çok önemli bölümü de yabancýlar
tarafýndan karþýlanýr.
Borç vermede kullanýlan “hard currency”, geliþmiþ ülke merkez bankalarý tarafýndan basýlmýþ paralardýr. Gerçekte, baský masrafý dýþýnda bir gideri
yoktur. Geliþmekte olan ülkelerin merkez bankalarý
ve ticari bankalarý rezerv adýný verdikleri “hard currency”lerini geliþmiþ ülke bankalarýnda tutar. Sonuç
olarak, her ülkeye aslýnda kendi parasý borç verilir.
Alýnan borcun çoðu da borcu veren yabancý ülkeden
mal almakta kullanýlýr. Böylece, alýnan borç vadesi
beklenmeden borcu veren ülkeye geri döner ve tekrar borç olarak verilir. Merkez bankalarý iç ve dýþ talepten fazla para basarlarsa, enflasyon yaratýrlar.
Yani, talep kadar basýlan para enflasyon yaratmaz.
Ancak, dýþ talep kadar karþýlýksýz “hard currency”
basan geliþmiþ ülke merkez bankalarý, para bastýklarý halde enflasyona neden olmazlar.
Talebin üstünde para basarak yaratýlan enflasyon,
bir çeþit vergidir ve toplumu fakirleþtirir.
Enflasyonist ortamda, zenginler kendilerini koruyacak tedbirler alabilirler. Vergi yükü genellikle dar
gelirli halkýn sýrtýna biner. Zenginlerin aldýklarý tedbirler arasýnda, paralarýna yüksek reel faizler almak,
servetlerinin bir bölümünü yurtdýþýnda tutmak, enflasyon muhasebesi gibi uygulamalar vardýr.”
Senyoraj geliri elde etmeyen ülkeler, üretim yapmalarýna raðmen refah düzeyini arttýramamaktadýrlar.
256
Milli Ekonomi Modeli
Ancak kendi parasýný o ülkenin yerli parasýnýn yerine
devreye koyan ülkeler elde ettikleri gelirle, kendi refah seviyelerini arttýrmaktadýrlar.
Geliþmekte olan ülkeler üretim yapmak için çalýþarak iþin cefasýný çekerken, bu üretimin karþýlýðý senyoraj geliri elde eden geliþmiþ ülkeler iþin sefasýný sürmektedirler. Öte yandan, senyoraj geliri elde etmeyen
ülkeler piyasalarýnýn ihtiyaç duyduðu parayý dýþardan
faizle temin ederler.
Bir ülkenin kendi Merkez bankasýnda baþka bir ülkenin parasýný bulundurmasý veya kendi topraklarýnda
dolaþýma sunmasý o ülkeyi finanse etmesi demektir.
Bugün baþta Türkiye olmak üzere, özellikle Uzakdoðu ülkelerinin merkez bankalarýnda büyük miktarda ABD Dolarý saklanmaktadýr.
Japonya Merkez Bankasý’nda, Aðustos 2005
itibari ile 847.777 milyar ABD Dolarý bulunurken(6) ; Çin Merkez Bankasýnda ise Temmuz 2005
itibari ile 711 milyar Dolar bulumaktadýr (7). Bunun manasý þudur: Japon ve Çin halký yüz milyarlarca Dolarlýk üretim yapmýþ; karþýlýðýnda ABD,
kaðýt boyayýp onlara vererek bu üretimi kendisine
aktarmýþtýr.
Türkiye’de ise durum daha vahimdir. Çünkü biz
sadece Merkez Bankamýzda deðil, dolaþýmda da yabancý paralara izin vermekteyiz.
Yani üretimimizin karþýlýðýnda piyasada bulunmasý
gereken emisyon miktarýný, senyoraj hakkýmýzý kullanmak suretiyle karþýlamýyoruz.
6-Ministery of Finance of Japan, (06.09.005).
7-State Administration on Foregien Exchange,People’s Republic of China.
257
Prof. Dr. Haydar BAÞ
Yabancý ülkeler de emisyonlarýný arttýrýp bize paralarýný gönderiyor ve senyoraj geliri elde ediyorlar.
Senyoraj gelirinin bizim gibi ülkelere yasak, ancak
parasýný dünya parasý yapma gayreti içerisinde olan ülkelere serbest olmasý, o ülkelerin ilerlemesine katkýda
bulunurken, bizim ise batmamýza neden olmaktadýr.
Günümüzde devletlerin senyoraj geliri elde etmesi,
bir çeþit enflasyon vergisi olarak tanýmlanmakta ve ekonomiler açýsýndan bir hastalýk olarak görülmektedir.
Bunun yerine devletlerin iç ve dýþ borçlanmaya gitmesi tavsiye edilmektedir.
Ancak, Milli Ekonomi Modeli’mizde belirtilen
oranlarda emisyon hacminin arttýrýlarak senyoraj
geliri elde edilmesi devletler için bir mecburiyettir.
Aksi takdirde, piyasada yeteri miktarda tüketim olmayacaðý için, ekonominin dengeye oturtulmasý
mümkün olamaz.
Geçmiþte senyoraj geliri elde eden bazý devletler
bunu belli bir mantýk çerçevesinde ve belli oranlar dahilinde uygulamamýþtýr. Daha çok siyasi kaygýlar neticesinde bütçe açýklarýný kapatmak için yapmýþtýr. Belli
bir kural çerçevesinde uygulanmayan emisyon artýþý
elbette talep enflasyonuna yol açar.
Senyoraj gelirine karþý çýkýlmasýnýn sebebi, görünüþte artan para miktarýnýn piyasalarda fiyatlar genel
seviyesinde bir artýþa sebep olacaðý iddiasýdýr.
Ancak bu iddiayý ortaya atanlar bir taraftan faizle alýnan dýþ kredilere destek olmuþ, diðer taraftan da bankacýlýk sisteminin kaydi para üretimini
desteklemiþlerdir.
258
Milli Ekonomi Modeli
T.C. Merkez Bankasý Baþkaný S. Serdengeçti’nin
bu konudaki açýklamalarý dikkat çekicidir:
“Bu ülkede emisyonun mili gelire oraný düþüktür. Merkez Bankasý evvelden beri basmasý gereken
parayý basmamakta ve bunu faizleri yüksek tutmak
için yapmaktadýr. Rantiyeye hizmet etmeyi býrakýp
çok para basýlsa faizler düþecek, üretim ve yatýrým
artacak, üretim artýnca enflasyon da düþecektir”(8).
Dikkat edilirse senyoraj gelirine karþý olanlar,
devlete para satmak için karþýdýrlar. Eðer devletler
emisyonlarýný arttýrýp, senyoraj geliri elde ederlerse, global tefeciler ve yerli taþeronlarý büyük bir
gelir kapýsýndan mahrum kalacaklardýr.
Milli Ekonomi Modeli’mizde senyoraj gelirini
hem bir ekonomi kuralý olarak ele alýyor, hem de
emisyon oranlarýnýn nelere baðlý olduðunu formülize ediyoruz.
Ülkemiz þartlarýnda olayý ele aldýðýmýzda þunu
görüyoruz; yýllardan beri belli bir büyüme oranýna
sahip olan ülkemizde piyasada bulunmasý gereken
yerli para piyasaya sürülmemiþtir. Bunun aksine dýþarýdan faizle alýnan borç para ile Merkez Bankamýz yükümlülüðünü yerine getirmeye çalýþmýþtýr.
Þu ana kadar devlet olarak emisyonumuzu devreye
koymuþ olsaydýk, bugün yüzlerce milyar Dolar
borç yükü ile karþý karþýya kalmamýþ olacaktýk.
Ayný zamanda olmasý gereken para piyasada bulunacaðý için reel piyasada istenilen canlýlýk oluþacak, üretici de istediði pazara kavuþmuþ olacaktý.
8- Hürriyet Gazetesi, 17.01.2005
259
Prof. Dr. Haydar BAÞ
TC. Merkez Bankasý'nýn yükümlülüklerine baktýðýmýzda, 01.09.2005 itibari ile toplam yükümlülük
78.704.003 milyar TL dir. Bunun 45.986.083 milyarlýk kýsmý döviz yükümlülüðü iken, sadece 17.525.915
milyar TL'lik kýsmý emisyondur(9).
Yani Merkez Bankamýzýn yükümlülüklerinin sadece % 22’si emisyon iken, % 58'i döviz, geri kalaný da
mevduat olarak bulunmaktadýr. Oysa bu oran, geliþmiþ kabul edilen ülkelerde kendi emisyonlarý lehine
son derece yüksek iken, döviz yükümlülüðü olarak
son derece düþüktür.
Ayrýca son derece önemli bir nokta da bizim emisyonumuzun yurt dýþýndan alýnan faizli para karþýlýðý
olduðudur. Yani gerçekte bizim emisyon oranýmýz 0%
00 dýr. Çünkü emisyon ülkemizde faizle alýnan yabancý para karþýlýðý yapýlmaktadýr.
Mesela ABD’de emisyon oraný, % 81.52 iken, döviz yükümlülüðü % 0 dýr. Almanya’da emisyon %
53.51 iken, döviz yükümlülüðü % 10’dur. Ýspanya’da
ise döviz yükümlülüðü % 0,57 iken, italya’da döviz
yükümlülüðü % 6’dýr (10).
Bu rakamlara baktýðýmýzda karþýlaþtýðýmýz gerçek
þudur; biz üretimimiz karþýlýðý piyasada kendi emisyonumuzu bulundurmak yerine baþka ülkelerin paralarýný emisyonumuz yerine ikame ederek, gelirlerimizi bu ülkelere transfer ederken; kalkýnmýþ kabul edilen
ülkelerin tam tersine kendi emisyonlarýna baðlý bir para politikasý izlediklerini görmekteyiz.
9- T.C. Merkez Bankasý verileri
10- Prof. Dr. Nuri Uman, Baþka Ülkelerin Bilançolarý ile T.C. Merkez
Bankasý Bilançolarýnýn Karþýlaþtýrýlmasý, 1991
260
Milli Ekonomi Modeli
Diðer taraftan dolaþýmdaki para ile vadesiz mevduatýn toplamý manasýna gelen M1 rakamlarýnýn
GSMH’ya oranlarýna baktýðýmýzda ülkemizde nasýl
bir oyun oynandýðýný daha rahat anlarýz.
Ülkemizde M1 \ GSMH oranýna baktýðýmýzda
bu oranýn % 6.2 olduðunu görmekteyiz (2005
yýlý ocak ayý M1 rakamý 26.906.087 YTL
GSMH rakamý 430.511.476.968 YTL'dir; oranlarsak, yukarýdaki yüzdeyi elde ederiz (11).
Oysa bu oran daha öncede belirttiðimiz üzere
kalkýnmýþ kabul edilen ülkelerde çok çok daha
yüksektir.
Örneðin EURO bölgesinde (EURO’nun geçerli olduðu ülkeler, Ýngiltere buna dahil deðil)
2004 yýlý GSMH 7.601 milyar Euro, M1 rakamý
ise 2.937 milyar Euro olmuþtur; buna göre M1/
GSMH= %38'dir(12).
Çin'in 2004 yýlý GSMH'sý 1.649 milyar dolar,
M1 rakamý ise 1.150 trilyon dolar olmuþtur; buna göre, M1/GSMH= %69.7' dir(13).
Ülkemizde, “Para basma, enflasyon olur” sözü ile hem halký, hem de kamu kesimini global
tefecilere muhtaç edenlerin iddiasýnýn ne kadar
boþ olduðunu anlamak için sadece Çin’deki parasal oranlarýn ülkemizden 10 kattan daha fazla
olduðuna, buna raðmen enflasyon oranlarýnýn
bizden daha düþük olduðuna bakmak yeterlidir.
11- T.C. Merkez Bankasý verileri
12- European Central Bank; OECD; Eurostat 2005
13- China Statistical Yearbook, Bank of China
261
Prof. Dr. Haydar BAÞ
Devletin senyoraj ile para arzýný arttýrmasýnýn enflasyona yol açtýðý iddiasýyla emisyon hacminin geniþletilmesine karþý çýkanlar, yabancý paralarýn ülkemizde dolaþmasýna ses çýkarmamaktadýrlar.
Kaldý ki, bu yabancý para, piyasada kendi insanýmýzýn emeðinin karþýlýðý olarak bulunmaktadýr.
Devletlerin piyasadaki para ihtiyacýný kendi parasýyla karþýlamasý Milli Ekonomi Modeli’mizin para
arzý ayaðýný oluþturmaktadýr.
Bunun hangi oranlarda olmasý gerektiðini ise para
bahsinde formülize etmekteyiz. Kapitalist anlayýþ, henüz böyle bir bilgiye sahip olmamakla birlikte; yaptýklarý ampirik çalýþmalar, her yýl büyüme oranlarýna
yakýn ama az olmamak üzere onlarý para basmaya götürmüþtür.
Nitekim M. Friedman bu týkanýklýða dikkat çekmektedir: 'Benim þu anki tercihim, parasal otoritenin
para stokunu belirlenen bir oranda artýrmasýna izin veren bir yasal düzenlemenin yapýlmasýndan yanadýr.
Para stokunun yýllýk artýþ oraný % 3 ile % 5 arasýnda bir oran olabilir. önemle belirtmeliyim ki bu önerim paranýn yönetiminde her zaman ve sonsuza dek
geçerli olacak bir kural olarak görülmemelidir. Bizim
þu an para konusundaki bilgilerimize göre en uygun
olan kuralýn bu olduðunu düþünüyorum. Para konusunda daha fazla bilgi sahibi olduðumuzda daha iyi
kurallarý bulmamýz mümkün olacaktýr.'(14).
14- M. Friedman, Kapitalizm ve Özgürlük, s. 54, ç. D. Erberk ve N.
Himmetoðlu; Prof. Dr. C. Can Aktan, Monetarizm ve Rasyonel Beklentiler
Teorisi, Politik iktisat, Ýzmir 2000
262
Milli Ekonomi Modeli
Gerçekten de ABD uzun zamandan beri bunu uygulamaktadýr. 1950, 1971 reel GSMH artýþý %3.84,
M1 artýþý %3.94,1994,2002 reel GSMH artýþý
%3.19, M1 artýþý %3.80'dir(15).
Japonya örneðine geri dönersek; Japonya,
1950–1971 yýllarý arasýnda iyi bir büyüme trendine sahip olduðu dönemlerde reel GSMH artýþý
%9.45 iken, M1 artýþýný ortalama %16.1 de tutmakta idi(16).
Ancak deflasyona girdiði 90’lý yýllarýn ortalarýnda 1995 yýlýnda M1/GSMH oraný 44.7 trilyon
yen / 484.3 trilyon yen= %9.2 olarak düþük olduðunu görüyoruz.
Japonya'nýn son dönemde bunu arttýrmaya çalýþtýðý gözlemlenmektedir. 2004 yýlýnda
M1/GSMH, yani 108.3 trilyon yen / 534 trilyon
yen= %20.2. olmuþtur(17).
Ancak tek baþýna piyasadaki para miktarýný arttýrmak elbette gerekli tüketimin oluþmasý için yeterli deðildir. Çünkü gelir daðýlýmýnda denge saðlanmadan ve
piyasaya arz edilen paranýn dar gelirli kesiminin gelirini arttýrýcý yönde piyasada bulunmasýna imkan tanýmadan, sadece parayý arttýrmak tek baþýna çözüm deðildir. Bu yüzden Japonya, dolanýmdaki parayý arttýrarak az bir miktar rahatlama yakalamasýna raðmen, halen daha ekonomisini toparlayabilmiþ deðildir.
15- IMF International Financial Statistics, October 2003
16- Ekonomic Survey of Japan 54-59; Japan Ekonomic Yearbook
60-71; IMF International Financial Statisticis, October 2003.
17- Bank of Japan
263
Prof. Dr. Haydar BAÞ
Kapitalist anlayýþlarýn tamamý modellerinin merkezine faizi oturtmuþlardýr. Ve piyasalarýn ihtiyaç duyduðu paranýn maliyetli kanallardan karþýlanmasýný tez olarak ortaya koymaktadýrlar(18).
Bankacýlýk sistemi mevduatlar sayesinde, topladýðýndan çok daha fazla parayý piyasalara satmaktadýr.
Buna, yani bankacýlýk sisteminin ürettiði paraya kaydi
para denmektedir. Bankacýlýk sistemi piyasanýn ihtiyaç
duyduðu parayý kaydi para ile karþýlamaktadýr. Bu uygulama mantýk olarak merkez bankalarýnýn para basmasýndan farklý deðildir. Her ikisi de emisyon hacmini
arttýrmaktadýr. Bankacýlýk sistemi bunu faiz karþýlýðý
yaparak kâr elde etmektedir. Ancak Merkez Bankasý
üzerinden piyasaya para arz edildiðinde bankacýlýk
sektörü faiz geliri elde edememektedir.
Merkez bankalarýnýn emisyon hacmini arttýrmasý yerine, bankalarýn kaydi para üretmesi veya
kredi kartý daðýtmasý, piyasalardaki her türlü faaliyetten bankalarýn faiz geliri elde etmesini saðlamaktadýr. Böylece piyasalarda elde edilen her türlü gelirin belli bir miktarý buralara aktarýlmaktadýr. Diðer yandan kaydi para üretimi, emisyon
hacmini de kýsýtlamaktadýr.
Çünkü piyasada olmasý gereken belli bir parasal
hacim vardýr. Bunun büyük kýsmý kaydi para ile karþýlanýnca, Merkez Bankasý emisyon hacmini kýsmak zorunda kalacaktýr. Böylece devletin elde edeceði senyoraj
gelirini, faiz yoluyla bankacýlýk sistemi elde etmektedir.
18- Prof. Dr. M. Merih Paya, Para Teorisi ve Para Politikasý, s. 123,
2.b. Ýstanbul, Filiz Kitapevi,1999.
264
Milli Ekonomi Modeli
Piyasanýn ihtiyaç duyduðu paranýn karþýlanmasýnda kapitalist modellerin tavsiye ettiði ikinci
anlayýþ ise yine faizle yabancý para almaktýr. Bu ise yabancýlarýn o devletten hem faiz, hem de senyoraj geliri elde etmesine sebep olur. Her iki anlayýþ da ekonomilerin geliþmesine deðil, faizle para
satan belli azýnlýk gruplarýn çýkarlarýna hizmet etmektedir.
Bu konuda T.C. Merkez Bankasý eski Baþkaný Y.
Törüner Milliyet gazetesinde yer alan makalesinde
þunlarý söylüyor:
“Dünyada hâkim düzen kapitalist sistemdir.
SSCB’nin yýkýlmasýndan sonra, yeni bir düzen yerleþtirme olasýlýðý da kalmamýþtýr. Kapitalizmi, sadece ekonomik düzen olarak algýlamak yeterli deðildir. Kapitalizm bir dünya görüþüdür.
Bu açýdan bakýldýðýnda, kapitalizmin siyasi
boyutu demokrasi, ekonomik boyutu piyasa ekonomisi ve sosyal boyutu da insan haklarý olarak
ifade edilir.
Kapitalist sistem ve onun prensipleri, bu sistemden en çok yararlanan ülke ve gruplar tarafýndan
hararetle savunulur ve savunulmak durumundadýr.
Kapitalist sistemden en büyük faydayý, geliþmiþ ülkeler, çokuluslu þirketler ve AB gibi geniþ ölçülü
iþbirliði anlaþmalarý saðlarlar.
Kapitalist sistem içinde bu güçlerin her istediklerini yapabilmeleri, her devletin oyunun kurallarýna
sýký sýkýya uymalarý sayesinde gerçekleþebilir.
265
Prof. Dr. Haydar BAÞ
Oyunun kurallarý arasýnda, demokratik rejimleri
en geniþ ölçüde yerleþtirmek, insan haklarýný yaygýn
biçimde uygulanýr hale getirmek, piyasa ekonomisi
uygulamalarýný mümkün olduðu kadar yaygýnlaþtýrmak, sermaye hareketlerinin ve para transferlerinin
önündeki engelleri kaldýrmak, kara parayla mücadele etmek, vergi ve diðer ekonomik sistemler arasýnda bir örneklik saðlamak vardýr.
IMF, Dünya Bankasý, Birleþmiþ Milletler, GATT
gibi kuruluþlar da aslýnda oyunun kurallarýný istenilen
normlarda yerleþtirmek amacýyla kurulmuþlardýr.”
Milli Ekonomi Modeli’nde para sadece Merkez
bankalarý üzerinden maliyetsiz olarak piyasalara arz
edilecektir. Böylece hem üretimin, hem tüketimin önü açýlýrken piyasalarýn kontrolü devletlerin kendi
elinde olacaktýr.
B– MÝLLÝ EKONOMÝ MODELݒNDE
SENYORAJ
Senyoraj, insanýmýzýn emek ve üretiminin karþýlýðý olan paranýn devletin hükümranlýk hakkýný
kullanarak, Merkez Bankasý’nda emisyonunu geniþletmesiyle karþýlanmasý demektir. Modelimizde, devlet borçlanmayacak, senyoraj hakkýný kullanarak emisyonunu geniþletecek; yani kendi insanýnýn emek ve üretiminin karþýlýðý olan parayý
kendisi basacaktýr. Bu senyoraj geliri, ev kadýnlarýna maaþ olarak, çiftçiye–köylüye faizsiz kredi
olarak, esnafa yine kredi olarak verilecektir.
266
Milli Ekonomi Modeli
Bu þekilde;
1– Üretim tetiklenecek,
2– Eksik kalan tüketim devreye konacaktýr.
Senyoraj geliri, sosyal devlet projesinde tüketicinin
tetikleyicisi olacaktýr. Þöyle ki, senyoraj geliri maaþ olarak halka verildiði zaman iþçi–memur–köylü–çiftçi,
yani tüketici sýnýfýn tüketim kabiliyeti artacaktýr.
Buna mukabil üretici de, talep olduðu için daha
çok üretecektir. Bu iki unsur emme–basma tulumba
gibi birbirini harekete geçirecek ve ekonomide istenilen denge elde edilebilecektir.
Mal ve hizmet karþýlýðý olarak senyoraj gelirini
devreye koyan devletler, kamu harcamalarýný rahat bir
þekilde yani borçlanmadan, borç yüküne girmeden
yerine getirebilir.
Þayet hizmet ve mal karþýlýðý elde edilen kâr mukabili para devreye girmezse para kýtlýðý oluþur. Böylece
hem mübadele, hemde talep kýsýrlaþýr. Piyasalar duraðanlaþýr. Bu sebeple senyoraj geliri, piyasalardaki
dengeyi temin eden unsurdur. Senyoraj geliri ekseriyetle hitmet ve malýn karý karþýlýðýnda devreye girmesi gereken bir hak olmasýna raðmen, bazen de ilk
baþta karþýlýðý olmadýðý zaman da devreye girebilir ve
böylece ekonomiyi de büyütebilir.
Mesela; karayollarý yapýmýnda gerekli finans yoksa
araç–gereç ve iþçiler tamamen sizden, dolayýsýyla emek ve üretim tamamen sizden olacaðý için, buna karþýlýk senyoraj hakkýnýn kullanýlmasý büyümede bir
taktik olarak karþýmýza çýkmaktadýr.
267
Prof. Dr. Haydar BAÞ
Yeraltý kaynaklarýnýn deðerlendirilmesinde de ayný
durum geçerlidir. Ayný kural, tarým için de geçerlidir.
Tarým kesimine muhakkak eldeki parayla avans kredisi verilecek diye bir þart yoktur. Bu þartlarda üretilecek tarým mamulleri karþýlýðýnda emisyonun geniþletilmesi –yani senyoraj hakkýnýn kullanýlmasý– üretimi
destekler.
Dolayýsýyla emisyonun devreye girebilmesi için ilk
baþta elde edilecek katma deðerin ortada olmasý gerekmez. Emek ve üretim karþýlýðýndan kâr neticesi emisyonun geniþletilmesi þartlý enflasyon rizikosunun
olmamasý içindir.
Yukarýda saydýðýmýz enflasyon rizikosu varsa
da devlet, fiyat kontrollerindeki ýsrarlý davranýþý
neticesi enflasyon tehlikesinin önüne geçebilir.
268
Milli Ekonomi Modeli
5– KUR POLÝTÝKASI
“Nasýl bir kur politikasý” sorusuna cevap aramadan önce kambiyo sisteminin bugünkü durumuna
ve de kýsaca tarihçesine bakalým.
Bugünkü kambiyo sisteminin temelleri 1944 yýlýnda ABD’nde New Hemshire eyaletinin Bretton
Woods kasabasýnda yapýlan bir konferans neticesinde ortaya çýktý. Dünya Bankasý ve IMF’nin de
temelleri de bu toplantýda atýldý
1971 yýlýna kadar yürürlükte kalan bu sisteme
göre 1 ons (yaklaþýk 31 gram) altýn= 35 ABD Dolarý olmak üzere dünya ülkeleri ulusal para birimlerini belli bir deðer üzerinden ABD Dolarýna endekslemiþtir. Ulusal paralarýn maksimum %1 oranýnda aþaðý ve yukarýya oynayabileceði bir bant aralýðý belirlendi.
Bu oranlarýn daha fazla deðiþmesi durumunda
ülkelerin para otoriteleri piyasalara müdahale edecek, bunun için döviz rezervlerini devreye sokacak, bu da yetmezse IMF’den kredi kullanacak.
Ancak bu þartlardan sonra IMF’den izin alýnarak
devalüasyon yapýlabilecekti(19).
19- Doç. Dr. Sadi Uzunoðlu, Para ve Döviz Piyasalarý, s. 4-6, 2.bas. 2003
269
Prof. Dr. Haydar BAÞ
Bu sistem 15 Aðustos 1971 tarihinde ABD’nin
Dolarýn altýn ile baðlantýsýný kopartmasý neticesinde
çökmüþtür. Bu tarihten sonra Dolarýn altýn olarak artýk
bir karþýlýðýnýn olma zorunluluðu kalkmýþtýr.
17/18 Aralýk 1971’de Washington, Smýthosoian’da
yapýlan toplantý ile ABD karþýsýnda Mark ve Yen baþta olmak üzere ülkelerin paralarý devalüe edildi.
ABD’de 12 Þubat 1973’te ikinci kez devalüasyon
oldu. Nihayet Mart 1973’te Smýthosian antlaþmasý da
yürürlükten kalktý(20).
Bu tarihten itibaren her ülke kendine ait bir sistem
hayata geçirmeye çalýþmýþtýr. Tabii ki Dolarýn “hard
curency” yani bütün dünyada geçerli olma vasfý günümüzde de devam etmektedir.
Bretton Woods sisteminin en önemli özelliði ABD
Dolarýna bütün paralarýn endekslenmesi ile birlikte
ABD Dolarýnýn dünya parasý olmasýdýr. Baþka bir ifade ile ülkeler kendi aralarýnda, hatta kendi topraklarýnda yaptýklarý iþlemleri Dolar üzerinden gerçekleþtirmeye baþlamýþlardýr. ABD her ne kadar bastýðý Dolar
karþýlýðý rezervlerinde altýn bulunduracaðý sözü vermiþ de olsa hiçbir ülkenin Dolarýn karþýlýðý rezerv edilmesi gereken altýn miktarýný denetleme imkaný olmadýðý için ABD özellikle 60’lý yýllarýn sonucunda
ortaya çýkan cari açýklarýný karþýlýðý olmayan para basarak kapatma yoluna gitmiþtir. Marshall yardýmlarý
olarak bilinen yardýmlarýn ABD’ye hiçbir maliyeti olmadýðý gibi, bu sayede kendi parasýný baþka ülkelerin
topraklarýnda hâkim kýlmýþtýr.
20- Bkz. Doç. Dr. Sadi Uzunoðlu, a.g.e.
270
Milli Ekonomi Modeli
Matbaa maliyeti dýþýnda bir maliyeti olmayan Dolarlarý basýp bütün dünyaya daðýtan ABD hem siyasi
hegemonyasýný, hem de dünyadaki gelirleri kendisine aktaracak sistemi kurmuþtur.
Zaman içerisinde altýn ile baðlantýsý da ortandan
kalkan Dolar artýk gerçekte karþýlýðý olmayan ancak itibarýndan dolayý bütün dünyada kullanýlan para haline gelmiþtir.
ABD deðil rezervlerindeki altýnýn, sahip olduðu
bütün yeraltý ve yerüstü kaynaklarýnýn da üzerinde para basarak dünya ülkelerine göndermiþtir. Göndermeye de devam etmektedir. ABD sanýldýðýnýn aksine üreten deðil, tüketen bir ülkedir. Yýlda ortalama 600
milyar Dolar cari açýk vermektedir.
2002 yýlý cari açýðý 473.9 milyar Dolar, 2003 yýlý
cari açýðý 530.7 milyar Dolar, 2004 yýlý cari açýðý
660.4 milyar Dolar olan ABD' de, 2005 yýlýnda cari
açýk 691.1 milyar dolar olarak beklenmektedir(21).
ABD bu açýðýný ise para basarak ve tahvil çýkararak kapatmaktadýr. Halihazýrda ABD'nin dýþ
borcu 2.7 trilyon dolar olarak hesaplanmaktadýr.
Bu rakam ise dünyanýn toplam GSMH' nýn %
7.5'ine karþýlýk gelmektedir(22).
Kambiyo sistemini konuþurken üzerinde durmamýz
gereken en önemli konu para alanlarý meselesidir. Ulusal paralarýn geçerli olduðu alanlar konusu belki de
ekonomi politikalarý içerisinde en önemli olanýdýr.
21- www.worldbank.org/globaloutlook.
22-World Bank (Prospects for The Global Economiy)
271
Prof. Dr. Haydar BAÞ
Bugün dünyanýn deðiþik yerlerinde FEX piyasalarýnda ulusal paralarýn alým ve satýmý yapýlmaktadýr. Ancak her ülkenin parasýnýn günde 1.9
trilyon Dolarý bulan bu piyasalarda alým ve satýma konu olmasý mümkün deðildir(23). Londra,
Newyork, Paris, Tokyo gibi piyasalarda belli baþlý
ülkelerin paralarý alýnýp satýlmaktadýr.
Ülkemiz açýsýndan deðerlendirdiðimizde, Türk parasý ile bu piyasalarda Dolar ya da Euro almamýz
mümkün deðildir. Baþka bir ifade ile TL konvertibl
deðildir.
Ulusal paramýz dünyanýn herhangi bir yerinde Dolar ile deðiþtirilemezken, kendi topraklarýmýzda hem
halkýn arasýnda, hem de bankalar arasý piyasalarda,
Kapalý Çarþý’da rahatlýkla baþta Dolar olmak üzere
hard curency’ler iþlem görebilmektedir.
Madem ki ulusal paramýz FEX piyasalarýnda
iþlem görmemektedir, öyleyse kendi topraklarýmýzda yabancý paralarýn konvertibl olmasýna müsaade etmemizin hiçbir haklý izahý olamaz.
Yabancý paralarýn bir ülkenin topraklarýnda dolaþýmda bulunmasý demek o ülkenin zenginliklerinin yabancý ülkelere aktarýlmasý demektir.
Özellikle karþýlýðý bulunmayan ABD Dolarýnýn
dünya ekonomilerinde hâkim olmasý dünyayý içinden çýkýlmaz bir krizin eþiðine götürmüþtür.
Bugün rezervlerini Dolar cinsinden tutan ülkeler
bu paralarý sahibine geri götürdüðünde bunlara
karþýlýk bulamayacaktýr.
23- BIS (Bank for Internatýonal Settlements)
272
Milli Ekonomi Modeli
Bu açýdan bakýldýðýnda zengin kabul edilen
birçok ülke esasýnda karþýlýðý olmayan kâðýt parçalarýna sahip hayali zenginlikler üzerine oturmuþ
ülkelerdir.
Milli Ekonomi Modeli’ndeki kambiyo sistemi
ithalat ve ihracata dayalý sabit kur sistemidir.
Günlük iþlem hacminin çok üstünde FEX piyasalarýnda iþlem olmaktadýr. Bu iþlemlerin mal ve
hizmet ticareti ile alakasý yoktur.
Son dönemlerde çýkan hem Asya, hem de
Meksika krizleri incelendiðinde; ülkemizde çýkan
krizlerle ayný yapýda olduklarý görülecektir.
Ekonomi büyüyor gözükürken, enflasyon düþme
eðiliminde iken bir anda kriz patlamaktadýr. Sebebine bakýldýðýnda bu ülkelerin tamamýnda –buna ülkemiz de dahil– kriz öncesinde portföy akýþýnýn olduðu görülecektir. Ulusal piyasalara kademeli olarak
giren yabancý para bir anda piyasalardan çekildiðinde ülke ekonomilerini de beraberinde batýrmaktadýr.
Ýster sabit, ister dalgalý sistem olsun, yabancý
paranýn deðeri, serbest piyasa adý altýnda belirlendiðinde bu piyasalara hakim olan global sermaye
sahipleri bir anda ellerindeki ulusal veya yabancý
parayý satarak veya alarak piyasalarý bir anda darmadaðýn etmektedirler.
Boom bust cycle denilen anlayýþa göre; her þey yolunda iken cari açýk yabancý para ile finanse edilmekte, arkasýndan birden piyasalardan çýkan global sermaye ekonomilerde bomba etkisi yapmaktadýr(24).
24- Doç. Dr. Gülsün Yay, 1990'lý yýllarda Finansal Krizler, Ýktisat'ýn Dama
taþlarý- 2002, Eðitim serisi-2, s. 224
273
Prof. Dr. Haydar BAÞ
Oysa ithalat ve ihracata dayalý bir kambiyo sistemi uygulandýðýnda yabancý paranýn deðerini global sermaye sahipleri deðil, ülkelerin merkez bankalarý belirleyecektir. Hem kontrol devletlerin kendi elinde olacak, hem de yabancý paranýn fiyatý
gerçek deðerinde ülkelerin çýkarlarýna uygun bir fiyat düzeyinde konumlanacaktýr.
Ünlü spekülatör G. Soros’un Ýngiltere Merkez
Bankasý’na bile devalüasyon yaptýrdýðý düþünüldüðünde, devletlerin kendi kontrollerinde olmayan
bütün kambiyo sistemlerinin o ülkelerin ekonomilerinde eninde sonunda büyük tahribatlara sebep olacaðý açýktýr.
Yabancý paranýn ithalat ve ihracata baðlý olarak deðerini bulmasý, yine sabit bir deðiþken olarak merkez bankalarý tarafýndan belirlenmesi,
dövizi bir yatýrým aracý olmaktan çýkaracaðý gibi,
ülke ekonomilerine çok önemli iki kazancý olacaktýr. Birincisi; milli gelirin küresel güçlere
transferi engellenecek, ikincisi yabancýlar ülke
ekonomileri üzerinde istedikleri gibi oyun oynayamayacaklardýr.
Bu manada serbest piyasa demek piyasalarýn
geliþmiþ ülkelerin ve onlarýn destekçisi global
sermaye sahiplerinin kontrolüne geçmesi demektir. Oysa Milli Ekonomi Modeli’mizde halkýn yararýna devlet kontrolünde piyasa anlayýþý olduðu
için piyasalarýn hakimi global sermaye sahipleri
deðil bizatihi milletin kendisi olacaktýr.
274
Milli Ekonomi Modeli
Ülkemizde þu anda uygulandýðý söylenen dalgalý
kur sisteminin yararýmýza olmadýðý anlamak için arka arkaya bu kadar yüksek cari açýk vermemize raðmen düþük döviz fiyatlarýna bakmak yeterlidir. Normalde cari açýk olan yerlerde döviz talebinden dolayý döviz fiyatlarý yükselmesi gerekirken ülkemizde
fiyatlar düþmektedir. Global sermaye sahipleri getirdikleri dövizi ulusal paraya çevirip devlete satmakta
hem faizden, hem de düþük kurdan dolayý iki kat
fazla para kazanmaktadýrlar. Ýster dalgalý, ister sabit
kur sistemi olsun serbest piyasa mantýðý içerisinde
interbank ortamýnda belirlenen döviz fiyatlarý yabancýlarýn kontrolünde bir kambiyo sistemidir. Bunun yerine devletin kontrolünde bir kambiyo sisteminde yabancý para gerçek deðerini bulacaktýr.
Bir ülkenin parasýnýn deðerini gerçekte o ülkenin ihraç mallarýna olan talebin belirlemesi gerekirken, bugün serbest piyasa adý altýnda bu deðer
dünya çapýnda sermaye sahipleri tarafýndan belirlenmektedir.
Milli Ekonomi Modeli döviz piyasalarýný ülke
ekonomilerini kontrol etmekte kullanýlan bir araç
olmaktan çýkarmaktadýr. Bir paranýn hard currency
olmasý hayali þeylere deðil, ülkelerin sahip olacaðý
kaynaklara ve üretim gücüne baðlý olacaktýr.
275
276
Milli Ekonomi Modeli
6– DIÞ TÝCARET
Dýþ ticaret, bir ülkenin diðer ülkelerle olan alýþveriþidir. Baðýmsýz ülkeler dýþ ticaret rejim ve uygulamalarýný kendi lehlerine göre düzenler. Gümrük tarifeleri,
kur politikasý, dýþ ticaret anlaþmalarý, kotalar gibi mevzular o ülkenin siyasi ve ekonomik hedeflerine göre
belirlenir. Dýþ ticaret bu açýdan bakýldýðýnda sadece kâr
amacý güden basit bir takas anlayýþýndan öte ülkelerin
siyasi, askeri, kültürel ve ideolojik hesaplarýný hayata
geçirmek için kullandýklarý en etkin vasýtadýr.
Firmalar veya devletler ürettikleri mal ve hizmetlere öncelikli olarak içeride pazar ararlar. Uygulanan
yanlýþ politikalar neticesinde tüketim hacminin yeterli
düzeyde olmamasý veya dahili pazarýn istenilen büyüklüðe ulaþmamýþ olmasý, firmalarý ve devletleri dýþ
pazarlara yöneltmiþtir. Þüphesiz dýþ ticaretin tek sebebi bu deðildir. Ancak son yýllarda birçok firmanýn dýþa
açýlmasýnýn sebebi içeride yeterli pazar imkanýna sahip olamamasýdýr.
Her ne kadar firmalarýn dýþ ticarette hedefi mal ve
hizmet satmak olsa da, devletler için asýl hedef mal ve
hizmet satmak deðildir. Asýl hedef kendi mal ve hizmetlerine olan talepten yola çýkarak paralarýnýn geçerli olduðu alaný büyütmek ve paralarýný dýþ topraklarda
konvertibl yapmaktýr.
277
Prof. Dr. Haydar BAÞ
Bu sebeple ülkeler ihracat yaparken karþýlýðýnda kendi paralarýný talep ederler. Aksi takdirde
kendi paralarý yerine karþý ülkenin para birimini
veya üçüncü bir ülkenin para birimini kabul ettiklerinde bunun adý ihracat deðil, yerli kaynaklarýn
baþka ülkelere aktarýlmasý olacaktýr.
Ýhracatta yerli paranýn talep edilmesi, ithalat
yapan ülkenin de mal aldýðý ülkenin parasýný elde
etmek için o ülkeye bir mal veya hizmet sunmasý
demektir. Böylece dýþ ticaret ülkelerin karþýlýklý
olarak kendi ihtiyaçlarýný mal ve hizmet takasý
yaparak karþýlamasýdýr.
Oysa baþta ülkemiz olmak üzere geliþmekte olan ve azgeliþmiþ ülkeler, ihracat yaparken kendi
paralarý yerine ‘’hard currecy’’(yabancý para) kabul ettikleri için ihracat yapmaya çalýþýrken sömürülmektedir. Mesela biz ABD’ye ihracat yaparken sevinirken ABD ise bizden ithalat yaparken sevinmektedir.
Anlattýklarýmýzý þu iki örnekle açýklayabiliriz:
Örnek: 1. durum:
ABD’nin bizden buðday talep ettiðini varsayalým. Eðer bunun karþýlýðýnda TL istersek, ABD
bu YTL’ yi temin etmek için cari fiyatlarla örneðin ihtiyacýmýz olan bilgisayarý bize satmak zorundadýr. Bilgisayar karþýlýðýnda 1000 YTL alan
ABD, 1000 YTL’yi bize vererek 1 ton buðdayý alýr. Sonuçta Türkiye bilgisayarýný elde ederken
ABD ise buðday alýr.
278
Milli Ekonomi Modeli
2. durum:
ABD’nin buðday karþýlýðýnda bize 1000 Dolar
verdiðini varsayalým. Bizim de bu parayý Merkez Bankamýzýn kasasýnda veya kendi topraklarýmýzda emisyonumuz yerine tuttuðumuzu varsaydýðýmýzda –ki bugün ülkemizde olan bundan
ibarettir– o zaman ABD kendisine baský masrafýnýn dýþýnda hiçbir maliyeti olmayan kâðýt ile
buðdayýmýzý elde ederken, gelirlerimizi kendisine transfer etmiþ olmaktadýr. ABD’nin yýlda 600
milyar Dolar açýk vermesine raðmen, halen ayakta kalmasýnýn sebebi ithalatýný kendi parasý ile yapmasýdýr.
Devletler ihracata karþýlýk kendi yerli paralarýný talep etmez, ihracat ile turizm gibi faaliyetlerle elde ettiði dövizi emisyonunun yerine iç piyasada dolaþtýrýrsa, ihraç ettiði ürünleri bedelsiz
vermiþ olacaktýr. Ýhraç mallar karþýlýðýnda örneðin Dolar, emisyon olarak iç piyasada dolaþýrsa
o taktirde verilen ürünün karþýlýðýnda gerçekte
ABD’nin karþýlýksýz Dolarý alýnmýþ demektir ki
bunun adý sömürülmektir.
Milli Ekonomi Modeli’nde dýþ ticaret bir sömürü araca olmaktan çýkartýlýp alýþveriþ kurallarýna göre yürütülecektir. Ýhracat, yerli paranýn etki alanlarýnýn oluþturulmasý için kullanýlacaktýr.
Üretilen ürünlerin pazar bulduðu alanlar, ayný
zamanda yerli paranýn da kullaným alaný olacaktýr. Kapitalist anlayýþýn dýþ ticaret konusunda çeþitli modelleri vardýr.
279
Prof. Dr. Haydar BAÞ
Azgeliþmiþ ve geliþmekte olan ülkelerin dýþ ticaret rejimlerinin geliþmiþ ülkelerin çýkarlarý
doðrultusunda düzenlenmesini saðlamak için
baþta Karþýlaþtýrmalý Üstünlükler, Mutlak Üstünlükler ve Faktör Donatýmý Kuralý gibi teorileri o
ülkenin ekonomistlerine ve siyasilerine kabul ettirmiþlerdir. Bu teorilerin hayat bulduðu ülkelerin kaynaklarý, üretimleri ve gelirleri bu teorileri
üreten geliþmiþ ülkelere aktarýlmýþtýr.
Kýsaca bu görüþleri ele alýrsak:
Karþýlaþtýrmalý ve Mutlak Üstünlükler Teorilerine göre, ülkeler ucuza ürettikleri ve üstün olduklarý mallarý üretip ihraç etmeli, üstün olmadýðý yani pahalýya ürettiði mallarý ise üretmemeli
ve ithal etmelidir. Böylece bütün ülkeler mallarý
ucuza üretip satacaðý için herkes bu alýþveriþten
kazançlý çýkacaktýr(25).
Bu tavsiyelere göre hareket eden azgeliþmiþ
ülkelerin, zamanla avantajlý olduklarý ve hammadde bakýmýndan zengin olduklarý birçok sektörde iflas ettiklerini, krizden krize sürüklendiklerini ve küresel güçlere boyun eðerek onlara her
alanda baðýmlý hale geldiklerini görürüz.
Çünkü bir ülke maliyeti ne olursa olsun gýda,
savunma, barýnma, giyim, eðitim ve saðlýk gibi
temel ihtiyaçlarýný kendisi üreterek karþýlayamýyorsa, ayakta durmasý ve mevcudiyetini sürdürmesi mümkün deðildir.
Aksi takdirde ülke açýk pazar haline gelerek
iktisadi ve siyasi baðýmsýzlýðýný kaybedecektir
25- Prof. Dr. Erdogan Alkin, Ýktisat, s. 269
280
Milli Ekonomi Modeli
Çin’nin baþta enerji, hammadde, vergi gibi giderleri dünya standartlarýnýn çok altýna çekerek
üreticisine destek olmasý sonucu Çinli firmalar
birçok sektörde, bizden çok daha aþaðýdaki maliyetlerle ürün satmaktadýr. Bu mantýða göre bizim
hiçbir þey üretmeyip daha ucuz olan Çin’den almamýz lazým. ABD ve AB kendi çiftçisine yýlda
100 milyarlarca Dolar üretim desteði verdiði için
ABD ve AB tarým ürünlerini bizden daha ucuza
mal etmekte. O zaman bu teoriye göre tarým ürünlerini de buralardan temin etmeliyiz.
Diðer taraftan IMF’nin de tarýma getirdiði
tahditlerle beraber tarým sektörümüz tamamen
devre dýþý býrakýlmaktadýr. Çiftçimizin dünyanýn
en pahalý mazotunu, gübresini, tohumunu kullanarak üretim yapmasý neticesinde 4 YTL’ye mal
ettiði buðdayýn kilosuna devlet 3.50 YTL fiyat
verdiðinde, Mukayeseli Üstünlük Teorisine göre
ülkemizin buðday üretmeyip, daha ucuz fiyatý olan ABD’den almasý gerekir. Oysa bu mantýkla
birlikte geliþmekte olan ülkelerin tamamý açýk
pazar haline gelmektedir.
Mukayeseli Üstünlük Teorisi gereði “siz tarým
ürünlerini üretin sanayi ürünlerini biz size satarýz” þeklindeki öneriye Atatürk devlet üretme
çiftlikleri kurarak ve bizzat traktöre binerek poz
verirken, diðer taraftan Kayseri’de kurduðu uçak
fabrikasýndan Belçika’ya uçak ihraç etmek suretiyle kapitalist anlayýþýn kurnazca oyunlarýna gereken cevabý en güçlü bir þekilde vermiþtir.
281
Prof. Dr. Haydar BAÞ
Liberal–kapitalist anlayýþýn, iþgücü açýsýndan zengin ülkeler, emek yoðun mallarý üretsin, sermaye bakýmýndan güçlü ülkeler ise sermaye yoðun ürünler üretsin böylece her ülke sahip olduðu üretim faktörünün avantajýný kullanarak üstünlük saðlasýn þeklinde
özetlenebilecek Faktör Donatým Teorisi de Mukayeseli Üstünlükler Teorisinin bir baþka versiyonudur(26).
Hemen belirtelim ki, bu teori iþçi ülke–efendi ülke
kavramýný doðurur. Bu anlayýþa göre azgeliþmiþ ve
geliþmekte olan ülkeler, bu teorinin sonucunda sanayileþen ülkelerin fasoncusu konumuna düþmüþlerdir.
Diðer taraftan katma deðeri düþük, çevreyi kirleten ve
modasý geçmiþ üretim tekniklerine sahip fabrikalar iþgücünün daha ucuz olduðu ülkelere aktarýlmýþtýr. Emeðin daha ucuz olduðu bir ülke bulununca da yatýrýmlar o ülkeye kaydýrýlmaktadýr.
Hatýrlanacaðý gibi ülkemiz, tekstil, ayakkabý, deri
gibi sektörlerde ABD ve AB ülkelerine bu nedenden
dolayý ihracatçý konumunda iken, Çin’de ve Doðu
Avrupa’da emek fiyatlarý aþaðýya çekilince övünç
kaynaðýmýz olan bu sektörlerde çöküþ yaþanmýþtýr.
Bu ve benzer görüþlerin uygulanmasý neticesinde,
dýþ ticaret açýðýmýz her ay rekor kýrmaktadýr. Uygulanan kur rejiminin de desteðiyle, kur düþük tutularak ithalat her alanda büyük boyutlara ulaþmýþ durumdadýr.
2002 yýlý ihracatýmýz 36.059 milyar Dolar iken,
ithalatýmýz 51.554 milyar Dolar oldu. Dýþ ticaret
açýðýmýz ise 15. 495 milyar dolardý.
26- Ýktisat'ýn Ýlkeleri, Ortak Kitap, Alkým Yay., s.630-631, Ankara 1996
282
Milli Ekonomi Modeli
Bu açýk 2003 yýlýnda daha da arttý. Ýhracatýmýz
47. 253 milyar Dolar iken, ithalatýmýz 69. 344
milyar Dolar oldu. Dýþ ticaret açýðýmýz ise 22.087
milyar Dolara çýktý.
2004 yýlýnda ise büyük bir artýþla dýþ ticaret açýðýmýz 34. 419 milyar Dolara fýrlarken, ihracat
63.121 milyar Dolar ithalat ise 97. 540 milyar
Dolara ulaþtý(27).
Yabancý sermayenin yaptýðý ihracat ile yerli sanayiinin yaptýðý ihracat da bir deðildir. Çünkü yabancý sermaye ihracattan elde ettiði geliri içeride
tutmaz.
Yabancý sermaye ile elde edilen gelirin ülke ekonomisine katkýsý yerli sanayi ile ayný deðildir.
Milli Ekonomi Modeli’nde yerli üretimin korunmasý öncelikli hedef olarak kabul edildiði için
yerli üretime katkýda bulunacak veya sahip olunmayan kaynaklarýn ithalatýnýn önü açýlacaktýr. Ýhracat teþvikleri ile yerli üretici desteklenirken, dýþ
pazarlarýn bulunmasýnda devlet yerli sanayicinin
önünü açacaktýr.
Doðru bir para politikasý ile yerli üretimlere dýþarýda pazar bulmak mümkündür. Ýstenildiði takdirde sosyal devlet anlayýþýnda olduðu gibi dýþ ticarette de pazarlarýn bulunmasý mümkündür.
27- Bkz. Dýþ Ticaret Müsteþarlýðý Verileri
283
284
Milli Ekonomi Modeli
SEKÝZÝNCÝ BÖLÜM:
MÝLLÝ EKONOMÝ MODELÝNÝN
KAYNAKLARINA
TÜRKÝYE ÖRNEÐÝNDE
GENEL BÝR BAKIÞ
1) Tarým
Milli Ekonomi Modeli’nde Tarým
2) Hayvancýlýk
3) Denizcilik
4) Ormancýlýk
5) Madencilik
Bilinen Madenlerimiz
6) Enerji
A- Güneþ Enerjisi
B- Nükleer Enerji
C- Rüzgar Enerjisi
D- Jeotermal Enerji
E- Biomas Enerji
G- Akýntý Enerjisi
H- Dalga Enerjisi
I- Yakýt Hücreleri
285
286
Milli Ekonomi Modeli
1-TARIM
Ülkeler için günümüzdeki en önemli kaynaklardan
biri tarýmdýr. Ancak bu konuda da küresel güçlerin
uyguladýðý tarým politikalarý sebebiyle, azgeliþmiþ veya geliþmekte olan ülkelerin dünya besin kaynaklarýndan çok az pay aldýðýný görmekteyiz. Hatta bazý ülkeler açlýk sýnýrýna kadar yaklaþmýþlardýr. Hiç þüphesiz
tarým, bir milletin besin ihtiyacýný karþýlayabilmesi için en stratejik sektördür.
Geçmiþte çok geniþ tarým alanlarýnda elde edilen üretim, günümüzde geliþen teknoloji sayesinde çok daha az büyüklükteki tarým alanlarýnda üretilebilmektedir. Ayrýca geçmiþte coðrafi nedenlerden dolayý bazý
alanlarda yapýlamayan tarým, bugün çað atlamýþ, çölde veya suda bile üretim yapýlabilecek hale gelmiþtir.
Tarým sektörünün makineleþmesi ile birlikte, geçmiþe göre az zamanda çok daha fazla iþ yapma imkaný doðmuþtur. Buna raðmen azgeliþmiþ veya geliþmekte olan ülkelerde artmasý gereken tarým üretimi,
geliþmiþ ülkelerin etkisiyle azalmýþtýr. Oysa geliþmiþ
ülkeler kendi ülkelerinde ise tam tersine tarýmý teþvik etmiþ, geliþmesi için her türlü desteði vermiþtir.
287
Prof. Dr. Haydar BAÞ
Bugün dünyaya baktýðýmýzda, tarým ürünleri açýsýndan sýkýntý çeken ülkelerin, tarýma uygun verimli
topraklara sahip olmasýna raðmen, bu topraklarý devreye koyabilecek finansmana ve bir modele sahip olmadýklarýný görüyoruz.
Tarýma uygun arazilerin envanteri çýkarýlarak,
iklim ve toprak özelliklerine göre tarýmsal ürün
gruplarý belirlenmeli, coðrafya, iklim, nüfus ile
iç ve dýþ piyasa dengelerini göz önünde tutarak,
üretim, miktar, çeþit, nitelik planlamalarý ve
AR–GE çalýþmalarý yapýlmalýdýr.
Tarýma elveriþli devlet arazilerinin uzun vadeli – 99
yýl– sembolik fiyatlarla tarým köylüsüne –tarýmla uðraþmak isteyenlere– kiraya verilmesi saðlanacaktýr.
Bu sayede yeni istihdam saðlanacaðý gibi, artan üretim sayesinde hem tarýmla uðraþan insanýmýz, hem de
devlet kazanmýþ olacaktýr.
Tarým tek baþýna bir sektör olarak ele alýnmayýp tarýma dayalý sanayi ile birlikte deðerlendirilmelidir.
Devlet tarým kesimini destekleyerek yeni teknolojilerin transfer edilmesini, yatýrýmlarýn günümüz koþullarýna göre yenilenmesini ve yeni yatýrým olanaklarýnýn geliþtirilmesini saðlamalýdýr.
Hepsinden önemlisi devlet çiftçiye gerekli finansal
desteði daha ürününü ekmeden önce vererek, ürettiði
ürüne pazar garantisi vermelidir. Adeta çiftçinin görevi üretmek olmalý, pazarlama ile ilgili bir problemi olmamalýdýr. Yani bir fabrikada üretim bölümünde çalýþan personel nasýl ki pazarlamayý düþünmez, görevi üretmektir, çiftçi de sadece üretmeye odaklanmalýdýr.
288
Devlet tarým ürünlerinin alým fiyatlarýný, üretim
maliyetlerini hesaplayarak çiftçiye tatminkâr bir kâr
býrakmalýdýr. Böylece çiftçinin zarar etmesi gibi bir
durum ortadan kalkacaktýr.
Tarým ürünlerinde uygulanacak devlet desteðinin
kaynaðý para konusunda anlattýðýmýz üzere senyoraj
geliridir. Tarým sektörü en az ithalatla en fazla ihracat
yapýlabilecek bir sektördür. Baþka bir ifade ile devletlere en fazla senyoraj geliri elde etme hakkýný veren
sektörlerin baþýnda tarým sektörü gelmektedir. Dolayýsý ile tarým sektörü Milli Ekonomi Modeli’nde emisyon ile sübvanse edilecek ve çiftçinin Atatürk’ün ifadesi ile milletin efendisi olmasý saðlanacaktýr.
Ýthal ürünlere karþý yerli üreticinin korunmasý þarttýr. Aksi takdirde ülkemizde halkýn % 34’ünün geçim
kaynaðý olan tarýmda yaþanacak daralma ülke ekonomisinin tamamýný etkileyecektir.
Türkiye’de tarým sektörü, gerek beslenme ve sanayi bakýmýndan gerekse 23 milyon insanýn geçimini
saðladýðý bir sektör olmasý bakýmýndan ekonomide
çok önemli bir yere sahiptir(1).
Yanlýþ politikalar neticesinde, tarým kesimine verilen desteklerin kaldýrýlmasý hatta tahditlerin getirilmesi, öte yandan ithal ürünlere uygulanan gümrük duvarlarýnýn aþaðýya çekilmesi sonucu ülkemizde tarým
kesimi tamamýyla bitirilmiþtir.
Düne kadar tarým ürünlerinde kendi kendine yeterli
birkaç ülkeden biri olan Türkiye, þimdi buðdayýný bile
çok büyük oranda dýþarýdan ithal etmektedir.
1- Türkiye Ziraat Odalarý Birliði,14.05.2002, A.A
289
Prof. Dr. Haydar BAÞ
Yani kendi çiftçimizi açlýða mahkum ederken baþka ülkelerin çiftçilerini zengin etmekteyiz. Üstelik
yüklü miktarda cari açýk veren ve bu açýðý yüksek faizle alýnan kredilerle kapatan bir ülke olduðumuz düþünüldüðünde, sadece yabancý ülke çiftçisini finanse
etmekle kalmayýp ayný zamanda bu sebepten dolayý
yüklü miktarda faiz ödediðimiz görülecektir.
Ülkemizde tarým kesimi, kiþi baþýna düþen gelir
bakýmýndan en yoksul kesimi oluþturuyor. Türkiye’deki toplam yoksul kesimin yüzde 42’si tarým
kesiminde çalýþmaktadýr.
Tarým kesimindeki yýllýk gelir, kiþi baþýna ortalama
gelirin üçte biri kadardýr(2). Yani Türkiye’de milyonlarca insan dengesiz deðil, yetersiz beslenmektedir. Acaba bunun nedeni Türkiye’de tarým yapýlabilecek
topraðýn olmamasý mý? Bu sorunun cevabýný vermeden önce Hollanda ile bir karþýlaþtýrma yapalým.
Hollanda 1 milyon hektar alanda tarým yapmakta; Türkiye ise 27 katý daha büyük bir alanda –yani
27 milyon hektar– tarým yapmaktadýr. Hollanda’da
200.000 kiþi tarým yapmakta; Türkiye’de ise býrakýn
toplam çalýþaný, ziraat mühendisi, veteriner, gýda
mühendisi, peyzaj mimarý gibi mesleki eðitimi olanlarýn toplamý 200.000 kiþi(3).
Hollanda’da tarým yapan çiftçi sayýsý kadar Türkiye’de eðitimli ziraat mühendisi vardýr. Bütün bunlara raðmen Hollanda 30 milyar Dolar ihracat yapabilmektedir(4).
2- TBMM Tutanak Dergisi, Dönem 22, c 14
3- TBMM Tutanak Dergisi, Dönem 22, c 14
4- TBMM Tutanak Dergisi, Dönem 22, c 14
290
Üstelik Türkiye’de ürettiði (Antalya, Ýzmir,
Urfa...) tohumlarý tekrar Türkiye’ye satmakta.
Mesela 1 kg domates tohumunu 25 milyar TL’ye
satýn alýyoruz.
Küresel güçler –Türkiye’de olduðu gibi– ürettikleri tarým ürünlerini satabilmek için azgeliþmiþ veya
geliþmekte olan ülkelere bir takým tahditler getirmiþ
ve tarýmýn o ülkede dýþa baðýmlý bir hale gelmesini
saðlamýþtýr.
Geliþmiþ ülkeler tarým ve sanayilerini eþzamanlý
olarak geliþtirdiklerinden biyolojik ve genetik teknolojide ileri noktalara geldiler. Tarýmda daha az istihdam ile daha fazla ürün elde ettiler. Ürettikleri tarýmsal ürünler, kendi nüfuslarýný beslemenin ötesinde, ABD’de hububat daðlarý, Avrupa’da süt nehirleri ile et buzullarý oluþtu.
Tarýmsal desteði sürekli artýran bu ülkeler, diðer
yandan da bize ve bizim gibi ülkelere “tarýma desteði çekin” diyorlar. Daha önce katma deðeri düþük
diye “tarým ülkesi olun” diye telkinde bulunduklarý
Türkiye’ye þimdi “tarýmdan destekleri kaldýrýn,
doðrudan ve dolaylý destekleme kuruluþlarýný özelleþtirin, geliþmiþ ülkelere pazar olun” demektedirler.
Milli Ekonomi Modeli tarým sektörünü stratejik
bir alan olarak görmektedir. Alým garantisi verilerek
en uygun fiyattan tarýmsal ürünleri alabilecek finansmaný da modelin iç dinamiklerinden yola çýkarak oluþturmaktadýr.
291
Prof. Dr. Haydar BAÞ
MÝLLÝ EKONOMÝ MODELݒNDE TARIM:
* Çiftçiden, planlý ve sürekli üretime katýldýðý sürece vergi alýnmayacak ve ürün alým garantisiyle doðrudan desteklenecektir.
* Topraðý olmayan köylüye, üretim yapýlmasý þartýyla toprak verilerek üretime katýlmasý saðlanacak.
* Devlet tarafýndan ürünün tahmini bedelinin yüzde ellisi üreticiye avans olarak ürün ayýndan altý ay
önce peþin olarak ödenecektir.
* Kuraklýk, don, sel gibi doðal afetlere karþý, ürün
sigorta sistemi, getirilerek üreticilerin zararlarý karþýlanacaktýr.
* Stratejik öneme sahip tarým sektöründe yerli üretim, ithal ürünlere karþý gümrük duvarlarý yoluyla korunacaktýr.
* Tarým ürünlerine IMF ve Dünya Bankasý dayatmasýyla getirilen tahditler tamamen kaldýrýlacak, yerli
üretimin arttýrýlmasý teþvik edilecektir.
* Çiftçiye devlet tarafýndan tohum, fidan, gübre ve
ilaç konularýnda yardým edilecektir.
* Çiftçilere sosyal güvenlik ve emeklilik hakký saðlanacaktýr.
* Türkiye’de tarým alternatifsizdir. Onun için tarým
ürünlerine alternatif aramak yerine, tarýma dayalý sanayinin kurulmasý teþvik edilecektir.
Bu amaçla devlet tarýma dayalý sanayi üzerine yatýrým yapmak isteyen giriþimcilere proje mukabili sýfýr
faizli, gerekirse geri ödemesi üretim olarak alýnabilecek kredi doðrudan verilecektir.
292
Milli Ekonomi Modeli
* Hükümet, bizzat pazarlama hususunda üreticilerimize öncülük edecektir. Dünyanýn her yerinde pazar
bulacaktýr. Çiftçinin pazar problemi olmayacaktýr.
* Ülkemizdeki tarýma uygun arazilerin envanteri
çýkarýlacak, iklim ve toprak özelliklerine göre uygun
tarýmsal ürün gruplarý belirlenecektir.
* Tarým tek baþýna bir sektör olarak deðil, tarýma
dayalý ilgili sanayi dallarý ile bir bütün olarak alýnacaktýr. Bu amaç doðrultusunda tarým ürünlerinin son
mamul haline getirilmesi için entegre sanayi kuruluþlarý teþvik edilecektir.
* Coðrafya, iklim, nüfus ile iç ve dýþ piyasa dengeleri göz önünde tutularak, tarým sektörünün üretim,
miktar, çeþit, nitelik planlamalarý ve AR–GE çalýþmalarý yapýlacaktýr.
* Atatürk’ün öncülüðünü yaptýðý örnek tarým üretme çiftliklerinde modern tarým teknikleri ve ürün geliþtirme yöntemleriyle çiftçiye örnek olacak çalýþmalar yapýlacaktýr.
* Sanayileþme ve þehirleþmenin tarým arazilerini
yok etmesi önlenecektir.
* Çiftçinin kooperatifleþerek güç birliði yapmasý
desteklenecektir. Kooperatiflere tarýmsal alet ve makine desteði verilecektir.
* Erozyon ve toprak kaybýna karþý etkin önlemler
alýnacaktýr.
* Üretici ile tüketici arasýndaki zincir kýsaltýlarak üreticinin yüksek gelir, tüketiciye ucuz ürün saðlanacak, kooperatiflerden bu amaçla istifade edilerek, hal
yasasý tekrar gözden geçirilecek.
293
Prof. Dr. Haydar BAÞ
* Sanayinin hammaddesi olan tarým ürünlerinin
“Dar Bölge Kalkýnma Modeli”yle, ilgili sanayi kollarýyla entegrasyonu saðlanacaktýr.
* Tarýmsal üretim merkezlerine, –maliyetleri azaltmak için– ucuz taþýma aracý olan demiryollarý hatlarý
çekilerek etkin kullanýmý saðlanacaktýr.
* Eko-stratejik komþularýmýzla (Orta Asya, Ortadoðu) tarým ihracatýna daha fazla önem verilecektir.
* Yerli gübre üretimine destek verilecektir.
* Minimum su sarfiyatýyla, yüksek ürün miktarý ve
kalite saðlayan modern tarým teknolojileri (damýtma
sistemi, hidrofilik katký maddeleri) yaygýnlaþtýrýlacaktýr.
* Jeotermal enerji ve güneþ enerjisinden istifade edebilen bölgelerde seracýlýk yaygýnlaþtýrýlarak, her
mevsim tarým üretimi yapýlmasý saðlanacaktýr.
* Yeni su kaynaklarý bulunarak, tarýmýn hizmetine
sunulacaktýr.
* Katma deðeri yüksek olan hayvancýlýðýn temel
girdi kalemlerinden olan yem ihtiyacýnýn saðlanabilmesi amacýyla, ilgili tarým ürünlerinin yeterli miktarda
üretimi teþvik edilecektir.
294
Milli Ekonomi Modeli
2–HAYVANCILIK
Bugün ve gelecekte önemi deðiþmeyecek konularýn baþýnda yeterli ve dengeli beslenme gelmektedir.
Bu açýdan bakýldýðýnda hayvansal ürünler taþýdýklarý
özellikler nedeniyle vazgeçilmez bir konumdadýr.
Hayvancýlýk ayný zamanda yeni nesillerin saðlýklý geliþmesi bakýmýndan, orta ve uzun vadede milletlerin
geliþimini etkileyen stratejik bir sektördür.
Geliþmiþ ülkelerin birçoðunda hayvancýlýk ileri konumdadýr. Günümüzde ülkelerin geliþmiþlik düzeylerinin belirlenmesinde kullanýlan kriterlerden birisi de
kiþi baþýna tüketilen hayvansal ürünler miktarýdýr. Ýnsanlarýn yeterli ve dengeli beslenmesinde önemli rolü
bulunan hayvancýlýk sektörü;
* Ulusal geliri ve istihdamý artýrmak,
* Et, süt, tekstil, deri, kozmetik ve ilaç sanayi dallarýna hammadde saðlamak ve dengeli kalkýnmaya katkýda bulunmak,
* Kýrsal alandaki açýk ve gizli iþsizliði azaltmak ve
önlemek,
* Kalkýnma ve sanayileþme finansmanýný öz kaynaklara dayandýrmak,
* Ýhracat yoluyla döviz gelirlerini artýrmak,
* Göç olaylarýný ve bunun ortaya çýkardýðý sosyal
sýkýntýlarý azaltmak ve önlemek gibi önemli ekonomik
ve sosyal fonksiyonlara sahiptir.
295
Prof. Dr. Haydar BAÞ
Türkiye’de hayvancýlýk sektörü denildiðinde ilk aklýmýza sýðýrcýlýk gelir.
1980’lerin baþýnda Türkiye’de 16 milyon adet sýðýr
bulunuyordu. 1990’larda bu rakam 11 milyona düþtü.
2002’de ise toplam sýðýr sayýsý 10 milyona indi. Koyun varlýðýmýz ise 1995 yýlýnda 34 milyon iken,
2002’de bu rakam 25 milyona inmiþtir. Dolayýsýyla özellikle et ve süt ürünleri üreten firmalar hammadde
bulmakta sýkýntý çekmiþlerdir. Yaþanan bu sýkýntýlar et
ve süt sektöründe fiyatlarý diðer ülkelere göre yüksek
düzeye çýkartmýþ, dolayýsýyla fiyatlar yükselince kiþi
baþýna düþen et ve süt tüketimi de düþmüþtür.
Milli Ekonomi Modeli diðer doðal kaynaklarda olduðu gibi, özellikle tarým kesimindeki bakýþ açýsýný
hayvancýlýk alanýnda da korumaktadýr. Bugün yanlýþ
politikalar ile bitme noktasýna getirilen hayvancýlýðýn
yeniden ayaða kaldýrýlmasý için öncelikle üreticiye sýfýr faizli kredi verilerek gerek yem desteði, gerekse
yüksek fiyat alým garantisi ile hayvancýlýk sektörü
desteklenmelidir.
Devlet bir taraftan hayvancýlýðýn geliþmesi için üreticiye sýfýr faizli kredi vererek finansal problemleri aþmalý, diðer taraftan gerekli olan teknik bilgi ve teknolojiyi üreticisi ile buluþturmalýdýr. Fiyatlarýn belirlenmesine devlet müdahale ederek etkin rol almalýdýr.
Doðrudan gelir desteði dýþýnda üretim teþvikleri, sigortalar ve ýslah çalýþmalarý olmalýdýr. Ýthalata sýnýrlamalar getirilmeli, kaçak et giriþlerinin önü kesilmelidir. Yerli üretici hem yurt içinde, hem yurt dýþýnda
desteklenmelidir.
296
Milli Ekonomi Modeli
Gerek tarým ve gerekse hayvancýlýkta devletin yüksek fiyat alým garanti ile üreticiyi desteklemesi,
tüketicinin bu ürünleri pahalý fiyattan elde etmesi
anlamýna gelmemektedir. Çünkü ürün destek fiyatlarý
piyasa fiyatlarýna ilave olarak devlet tarafýndan
finanse edilecektir.
Örneðin AB'nde et üreticisi, pazarda sattýðý her kilo
et için devletten ayrýca destekleme ücreti almaktadýr.
Dolayýsýyla üretici, ürününü ister özel sektöre, isterse
devlete satsýn bu desteklemelerden istifade edecektir.
297
298
Milli Ekonomi Modeli
3–DENÝZCÝLÝK
Üç tarafý sularla çevrili olan Türkiye’nin bu imkandan yeterince faydalanamadýðý ortadadýr. Su ürünlerinin ekonomideki yerinin yüzde 4–5’lerde
olduðu düþünülürse bu alanda ülkemizin ne kadar
geri kaldýðý daha iyi anlaþýlýr. Her tarafýmýz denizlerle çevrili olmasýna raðmen balýk tüketimimiz
çok düþüktür. Örneðin Japonya’da kiþi baþýna yýllýk balýk tüketimi 60–70 kilolara kadar varabilirken, Türkiye’de kiþi baþýna gramlar mertebesinde
bir balýk tüketimi vardýr. Bu da denizlerimizden hiç
faydalanmadýðýmýzý göstermektedir(5).
Türkiye’de balýk çiftlikleri bugüne kadar hep
engellenmiþtir ancak iyi deðerlendirildiði takdirde büyük verim elde edilebilir. Bodrum’da Salih
Adasý civarýnda üretilen levrek ve çipuradan elde
edilen gelir yýlda 200 milyon Dolar civarýndadýr.
Bu çiftliklerde üretilen balýðýn büyük bir kýsmý
Avrupa’ya ihraç olarak gitmektedir.
Öte yandan bir kilo sýðýr eti elde edebilmek için yaklaþýk 7 kilo yem harcamak gerekiyor. Bir
kilo tavuk eti üretebilmeniz için, yaklaþýk 3.3 buçuk kilo yem vermeniz gerekiyor.
5- Anadolu Ajansý (A.A), 08.06.2004
299
Prof. Dr. Haydar BAÞ
Bu balýktaysa bir kilo balýk için 1.7, en fazla 2 kilo yem düzeyinde. Ve balýðýn et verimliliði de yüksek, yani bir kilo tavuktan alacaðýnýz etle kýyaslandýðýnda balýðýn et miktarý daha fazla.
Dünyaya baktýðýmýzda, mesela Norveç bir balýk
ülkesi olmakla birlikte 5 milyonluk nüfusu vardýr ve
Norveç’in fert baþýna milli geliri 50 bin Dolardýr(6).
Türkiye yýlda 130 bin ton ile dünya balýk üretiminde 35. sýrada yer alýyor. Dünyanýn 2030’da 160
milyon ton balýk ihtiyacý var. Avcýlýk yoluyla elde edilecek miktar 100 milyon ton. 60 milyon ton açýk
var. Türkiye balýkçýlýk sektörüne gereken önemi vererek bu pazardan çok ciddi gelir elde edebilir.
Burada ihtiyaç duyulan finansman desteði devlet
tarafýndan saðlanýrken, soðuk hava depolarý, ucuz
mazot desteði ile balýkçýlýk sektörü desteklenecek
ve deniz ürünlerine dayalý sanayi de bu kapsamda
ele alýnacaktýr.
6- Akýn Önder, Muðla Su Ürünleri Yetiþtiricileri Birliði, 19.09.2004, A.A
300
Milli Ekonomi Modeli
4–ORMANCILIK
Orman, aðaç topluluklarýnýn bulunduðu mekan
olmasýnýn yanýnda, baþta odun hammaddesi olmak üzere çok deðiþik ürünler ve hizmetler üreterek topluma fayda saðlayan canlý ve dinamik bir
kaynaktýr. Ormancýlýk toplumun orman ürünlerine
olan ihtiyacýný sürekli olarak karþýlamak amacýyla
yapýlan faaliyetlerdir.
Ormancýlýðý bir kaynak olarak diðerlerinden ayýran
birçok özelliði vardýr. Üretim süresi diðer sektörlere
göre daha uzundur. 20 yýldan az olmayan üretim süresi bazý aðaç türleri için 200 yýla kadar çýkmaktadýr.
Ülkemizin % 27.22’sine tekabül eden 21.188.746
hektar ormanlýk alaný mevcuttur. Türkiye’de sadece
ýsýnma amacýna yönelik ormanlardan elde edilen yakacak odunun enerjisi 3.5 milyon ton fuel–oil ile eþdeðerdir. Ancak ormanlarýmýzýn etkin bir þekilde
kullanýmýndan bahsetmek mümkün deðildir. Birçok
alanda olduðu gibi ormancýlýkta da kaynak israfýnýn
had safhada olduðunu görüyoruz. Bir tarafta binlerce hektar orman alanlarýmýz yangýnlarla yok olurken, diðer taraftan bilinçsiz aðaç kesimi yok oluþ
sürecini hýzlandýrmaktadýr.
301
Prof. Dr. Haydar BAÞ
Ormaný yakacak odun olarak gören zihniyeti
bir kenara koyup katma deðeri yüksek mamuller
üretmek lazýmdýr. Mobilya ve inþaat sektörünün
en önemli temel kaynaðý olan ormanlarý bu sahalarda deðerlendirmek temel hedef olmalýdýr.
Türkiye endüstriyel odunda kiþi baþýna 0.252
metreküplük bir üretim yapmaktadýr. Bu durum
mevcut orman varlýklarýmýzý orman sanayiinde
kullanamadýðýmýzý göstermektedir.
Milli Ekonomi Modeli’nde ormancýlýk ve ona
baðlý sanayi kollarý da tarýmsal ürünlerde olduðu
gibi desteklenmektedir. Orman topraktan yetiþen
ve dýþarýdan herhangi bir þey ithal etmeden katma
deðer üreteceðimiz bir alandýr. Tarým ürünleri gibi ele alýnýp desteklenmektedir.
302
Milli Ekonomi Modeli
5–MADENCÝLÝK
Yeraltý kaynaklarý bir millete ait olan doðal
zenginliklerdir. Devletlerin yapmasý gereken, bu
kaynaklarý milletinin menfaatine millet ile birlikte
çýkarmak, iþlemek ve satmaktýr. Bu kaynaklarýn,
ait olduðu ülke menfaatine kullanýlmasýný istemeyen küresel güçler ise, bu kaynaklarý kendi tekellerine almak isterler.
Bu amaç doðrultusunda o ülkenin ekonomi politikalarýna müdahale ederek adeta o ülkenin ekonomik baðýmsýzlýðýný kýsýtlarlar. Bir ülke, yeraltý
kaynaklarýný yabancýlara çýkarttýrýyor ve iþlemeden (ham madde olarak) satýyorsa, bu o millete
ait olan yeraltý kaynaklarýnýn küresel güçlere aktarýlmasý demektir(7).
Çünkü birçok ülke, ihraç ettiði yeraltý kaynaklarýný iþlendikten sonra 100 hatta 1000 kat daha
fazla para vererek tekrar satýn almaktadýr. Global
güçler bu yeraltý kaynaklarýnýn maden iþletim
haklarýný alýp, çýkardýklarý madenleri iþledikten
sonra, bu kaynaklara sahip olan ülkelere kat kat
pahalý fiyattan geri satmaktadýrlar.
7– Bkz. Mustafa Çýnký, Rant Lordlarý, Ankara 2004
303
Prof. Dr. Haydar BAÞ
Daha önceleri ülkelerin kaynaklarýný hammadde olarak satýn alýp, iþledikten sonra satan küresel
güçler, artýk direkt olarak maden yataklarýný ele
geçirerek hammaddeleri de tekellerine almýþlardýr.
Göz önünde tutulmasý gerekli bir baþka nokta
da þudur ki; maden potansiyelinin deðerlendirilmesi, deðiþken (dinamik) bir süreçtir. Deðiþen ekonomik þartlar ve teknolojik ilerlemeler yeni
kaynaklarýn keþfedilmesine imkan saðladýðý için
ülke rezervlerinde ciddi deðiþikliklere yol açabilir.
Bugün önemli olmayan düþük kalitedeki yataklar, madenciliðin ilgisi dýþýnda kalan doðal zenginlikler yarýn cazip hale gelebilir.
Baþka bir ifade ile, “bugünün çöpü, yarýnýn serveti olabilir”. Yeni kaynaklar açýsýndan ülkelerin
potansiyelleri çok farklý olabilir ve bu durum maden potansiyellerine göre yapýlan ülke sýralamalarýný altüst edebilir.
Küresel güçler, geliþmekte olan veya geri kalmýþ ülkelerin sahip olduklarý yeraltý kaynaklarýnýn
farkýna varýlmamasý için her türlü yolu denemektedirler. Bu ülkelerdeki maden araþtýrmalarýnýn önünü kesmeye çalýþarak, bulunan yeraltý rezervlerini olduðundan az göstermektedirler. Bu kaynaklarý kendi menfaatleri doðrultusunda kullanabilecekleri ortam oluþtuðunda ise, daha önce olmadýðý
söylenen kaynaklar bir anda açýða çýkar ve bu küresel güçlerin mülkiyetine geçer.
304
Milli Ekonomi Modeli
Bu konuda son dönemlerde çýkartýlan kanunlarla birlikte sahip olduðu yeraltý ve yerüstü kaynaklarý, yabancýlarýn kontrolüne geçen ülkemizi
örnek olarak verebiliriz.
Mustafa Çýnký’nýn Rant Lordlarý kitabýnda ülkemizdeki yeraltý kaynaklarýnýn nasýl küresel güçler tarafýndan ele geçirildiðini detaylarý ile görmek mümkündür (8).
Kitaptaki bilgilere göre:
Rio Tinto 30
Cominco 190
Yamas
233
Tuprak
63
Geomar
3
Omya
85
Normandi 149
Maden Arama Ruhsatý
Maden Arama Ruhsatý
Maden Arama Ruhsatý
Maden Arama Ruhsatý
Maden Arama Ruhsatý
Maden Arama Ruhsatý
Maden Arama Ruhsatý
Ýsimli yabancý firmalarýn yanýnda Magnezit,
Eldorado, Anatolia Minerals, Odysf resources,
BHP madencilik, Norando, Knauf gibi yabancý
firmalarýnýn da ruhsatýný aldýðý maden yataklarýnýn toprak ölçümü 400.000 kilometrekareyi aþmýþ
durumda.Yani topraklarýmýzýn yarýsýndan fazlasý
bugün maden ruhsatý adý altýnda küresel firmalarýn kontrolünde bulunmaktadýr.
8– Mustafa Çýnký, Rant Lordlarý, s. 558- 632
305
Prof. Dr. Haydar BAÞ
Türkiye üretim yapýlabilecek nitelik ve nicelikteki 50 çeþit maden türüyle, maden rezervleri
bakýmýndan belki de dünyanýn en zengin ülkesidir. Ülkemizdeki madenlerin deðerinin 3 katrilyon Dolar olduðu hesaplanmaktadýr. Bu kaynaklarýn birkaç milyar Dolar karþýlýðý küresel
güçlere devredildiði düþünüldüðünde, ülkemizin nasýl bir kuþatma ile karþý karþýya olduðu
daha iyi anlaþýlacaktýr.
Türkiye’nin maden kaynaklarý bir kýtanýn maden kaynaklarýyla ayný çeþitlilik ve büyüklüktedir(9). Nitekim yetersiz aramalara karþýn bor,
mermer, toryum, trona, zeolit, pomza, selestit,
perlit gibi madenlerde dünyanýn en büyük rezervleri ülkemizde bulunmaktadýr. Örneðin dünya bor rezervinin % 67’si ülkemizdedir. Bilinen
altýn rezervleri bakýmýndan 6500 ton ile G. Afrika Cumhuriyeti’nden sonra dünyada ikinci sýrada yer almaktadýr. Altýnýn yaný sýra, ülkemizin
jeolojisi, baþta endüstriyel hammaddeler, bakýr,
kurþun, çinko, gümüþ, linyit gibi çok deðiþik
madenler ile ilgili yeni kaynaklarýn bulunmasýna
elveriþlidir. Ülkemiz arama yoðunluðu açýsýndan özellikle geçmiþte çeþitli nedenlerle madencilere pek cazip gelmemiþ olan skarn yataklarý ile son 20-25 yýlda ekonomik kaynaklar haline
gelen porfiri bakýr, epitermal altýn gibi düþük tenörlü yataklar açýsýndan yeterince aranmamýþtýr.
Sürdürülecek aramalarla yeni kaynaklar bulma
þansý son derece yüksektir.
9– Prof. Dr. Güven Önal, Akþam, 02.07.2001
306
Milli Ekonomi Modeli
Madenciliðimizin bugünkü cýlýz durumunun asýl nedeni, kaynak yetersizliði deðil, onlardan yeterince yararlanamayýþýmýzdýr. Bulunuþlarýnýn ardýndan onlarca yýl geçtiði halde Siirt–Madenköy
bakýr–pirit yataðý, Sivrihisar–Beylikahýr
NTE–toryum–fluorit karmaþýk yataðý, Beypazarý
trona yataðý, Adana–Aladað düþük tenörlü krom
yataðý, Manisa–Çaldað nikel yataðý, Hasançelebi
demir yataðý ve son olarak yatýrýmlarý yabancý þirketlerce yapýlmýþ, finansman, teknoloji, pazar sorunlarý olmayan iþletmeye hazýr altýn yataklarýnýn
varlýðý bunun açýk kanýtýdýr. Zengin kaynaklara
sahip olmak yeterli deðil, bu kaynaklarý zenginliðe dönüþtürecek maharete de sahip olmak gerekir.
Shell firmasýnda 20 yýl genel müdürlük yapmýþ
olan Antony Robinson’un dediði gibi, “Bütün Amerikan petrol þirketleri bilir ki, yapýlan araþtýrmalar Türkiye’nin bir petrol denizi üzerinde olduðunu gösteriyor.” Çekilen uydu fotoðraflarýyla da
bu tespit edilmekte, bilhassa 5.000 metreden sonra yoðun petrol yataklarý görülmektedir. 1980 yýllarýnda, yabancýlarla yapýlan petrol anlaþmalarýnda 5.000 metreye kadar inilmesi planlanmýþken,
300 metrede aramalar býrakýlmýþ, petrol bulunan
yerlerin de üzerine çimento dökülmüþtür. Bugün
o çimento dökülen kuyularda yapýlan çalýþmalarda petrol fýþkýrmaktadýr. Ayrýca Türkiye’de petrol
aramak için ayrýlan bütçenin çok az olmasý da, bu
kaynaklarýn ortaya çýkmasýný istemeyen küresel
güçlerin etkinliðinden kaynaklanmaktadýr.
307
Prof. Dr. Haydar BAÞ
Ayrýca Türkiye krom, uranyum, demir, manyezit, trona, pirofillit, feldspat barit, kil, kömür,
gümüþ ve bazý endüstriyel hammaddelerin üretimi ve rezervi bakýmýndan dünyanýn söz sahibi
ülkeleri arasýnda yer almaktadýr. Bakýr, kurþun,
çinko, linyit, volfram, boksit, talk, civa, antimuan, kaolen, zýmpara, platin grubu, dolomit gibi
madenler de mevcuttur.
Ülkemiz maden potansiyelinin kullanýmýna
dayalý sektörlerin geliþtirilmesi, Türkiye’de geliþen sanayi kollarýnýn ihtiyaç duyduðu hammaddelerin dünya piyasalarý ile rekabet edebilecek
fiyatlarla bu sektörlere verilmesi ve bu kuruluþlar arasýnda organik baðlarýn geliþtirilmesi uluslararasý rekabet koþullarý dikkate alýndýðýnda ülkemizin dýþ ticareti açýsýndan büyük önem taþýmaktadýr. Bu konuda ülkemizde var olan ve üretimi yapýlan hammaddelerin uzantýsýnda yer alan
sanayi kollarýnýn belirlenmesi ve iþbirliði olanaklarýnýn oluþturulmasýyla þüphesiz büyük yararlar saðlanacaktýr. Ülkemizde farklý sektörlerin
ihtiyaç duyduðu hammaddelerin aramalarýnýn
yapýlarak rezervlerinin belirlenmesi, kalite iyileþtirilmesi gereken ürünler için gerekli teknolojik araþtýrmalar yapýlarak bu tesislerin kurulmasýna öncelik verilmesi ve ihtiyaçlarý doðrultusunda üretim hedeflerinin belirlenmesi gerekmektedir. Ve her þeyden önemlisi bu kaynaklar
devlet-millet ortaklýðý ile kurulacak þirketler tarafýndan çýkartýlmalý ve iþlenmelidir.
308
Milli Ekonomi Modeli
BÝLÝNEN MADENLERÝMÝZÝN ÝSÝMLERÝ:
* ENERJÝ HAMMADDELERÝ
* Taþkömürü
* Linyit
* Bitümlü þiþt
* DEMÝRÇELÝK HAMMADDELERÝ
* Demir cevheri
* Manganez
* GÜBRE HAMMADELERÝ
* Fosfat
* Pirit S
* Bor
* Krom
* Manyezit
* DEMÝR DIÞI METAL HAMMADDELER
* Bakýr
* Kurþun
* Boksit
* Çinko
* SOY METALLER VE NADÝR TOPRAK
HAMMADDELERÝ
* Altýn
* Gümüþ
* Nadir Toprak
309
Prof. Dr. Haydar BAÞ
* ENDÜSTRÝYEL HAMMADDELER
* Kaolen
* Kil
* Bentonit
* Feldspat
* Talk ve Pirofillit
* Kuvars,Kuvarsit
* Silis kumu
* Selestit
* Pomza
* Perlit
* Barit
* Zeolit
* Trona
* Tuz
* Sodyum Sülfat
* Kireç Taþý
* Dolomit
* Alçý Taþý
* MERMER VE YAPI TAÞLARI
* Mermer
310
Milli Ekonomi Modeli
6–ENERJÝ
Teknolojinin her geçen gün ilerlemesi, enerjiye
olan ihtiyacýn da günden güne artmasýný saðlamýþtýr.
Dolayýsýyla enerji kaynaklarýnýn stratejik önemi her
geçen gün artmaktadýr.
Þüphesiz enerji kaynaklarý denince ilk önce petrol ve doðalgaz gündeme gelmektedir. Ayrýca artan
enerji ihtiyacýný giderebilmek için yeni kaynak arayýþlarý devam etmektedir. Nitekim geçmiþte nükleer
enerji kullanýmýndan söz edilmezken, bugün bazý
ülkeler enerji ihtiyacýnýn belli bir kýsmýný nükleer enerjiden elde eder hale gelmiþtir. Günümüzdeki alternatif enerji kaynaklarýný sýralamak gerekirse;
A-GÜNEÞ ENERJÝSÝ: Türkiye’nin yýllýk güneþlenme süresi 2700 saat olup, ülkemiz üzerine yýlda 80
Mtep güneþ enerjisi düþmektedir(10). Türkiye’de genel olarak güneþ enerjisinden sýcak su elde edilmektedir. Halihazýrda güneþten, 1 MW/yýl deðerinde çok az
bir miktarda elektrik üretilmektedir; bu miktar çok azdýr. Ülkemizde þebekeden baðýmsýz güneþ pili aydýnlatma sistemleri kullanýlmasý ve binalarda güneþten
etkin yararlanma (ýsýtma–soðutma–elektrik eldesi; güneþ mimarisi) saðlanmasý gereklidir.
10– Muðla Ünv. Temiz Enerji Kaynaklarý Araþtýrma Geliþtirme Merkezi
2005 yýlý Etkinlikleri, Oturum 6
311
Prof. Dr. Haydar BAÞ
Dünyada her geçen gün yaygýnlaþan güneþ evi
ve sera uygulamalarýndan yararlanýlmalýdýr. Güneþ enerjisinden, güneþ termik santralleri ve güneþ pilleri ile doðrudan elektrik elde edilmektedir.
Güneþ pillerinin ticari uygulamalarý baþarýya ulaþmýþtýr. Anadolu, güneþ enerjisi için önemli bir
potansiyele sahiptir; bu enerjinin uygulamasýnýn
arttýrýlmasý enerji kaynak sorununun çözümüne
destek olacaktýr. Bu tür enerji kaynaklarý tükenmeyen enerji kaynaðý grubunda yer alýr.
B-NÜKLEER ENERJÝ: Geliþmiþ ülkeler, toplam elektrik üretimlerinin büyük bir bölümünü
nükleer enerji santrallerinden karþýlamaktadýr.
Fransa, Belçika, Tayvan gibi ülkeler ürettikleri elektriðin %50’den fazlasýný Ýsveç, Ýsviçre, Finlandiya, Bulgaristan ve Almanya ise ürettikleri enerjinin takriben 1/3’ünü nükleer santrallerden saðlamaktadýr(11). Nükleer santraller aleyhine ileri sürülen uydurma veya abartýlmýþ iddialarýn hedeflerinden biri de geliþmekte olan ülkelerin nükleer
silah teknolojisine sahip olmamasýdýr. Ayrýca
nükleer santraller tüm enerji sistemleri içinde en
az riskli olanýdýr.
Türkiye’de nükleer enerji konusunda uzun süreden beri bazý çalýþmalar yapýlmaya çalýþýlmýþ
ancak bu çalýþmalarýn hiçbirinde yol alýnamamýþtýr. Türkiye nükleer enerji konusunda hem hammadde yataklarýna, hem de yeteri kadar bilim adamýna sahip olmasýna raðmen henüz bir nükleer
enerji santraline sahip deðildir.
11– www.gantep.edu.tr /~mmp / 8458/ bilim. html
312
Milli Ekonomi Modeli
C–RÜZGAR ENERJÝSÝ: Fosil yakýt kaynaklarýnýn sýnýrlý oluþu ve çevresel sorunlar nedeniyle,
yenilenebilir enerji kaynaklarý tüm dünyada giderek artan bir ilgi ile karþýlanmakta ve enerji gereksiniminin karþýlanmasýnda önemli bir yer iþgal etmektedir. Pek çok ülke 2010 yýlýnda elektrik enerjisi gereksinimlerinin %10’unu rüzgar enerjisinden karþýlamayý planlamaktadýr. Bu nedenle, pek çok ülke ulusal programlar ve teþvikler uygulayarak rüzgar enerjisi teknolojisini geliþtirmeye çalýþmaktadýrlar. Rüzgâr enerjisi, doðada serbest bir halde ve bol olarak bulunmakta,
enerji kaynaðý çeþitliliði yaratmaktadýr. Bunun
yanýnda dýþa baðýmlý olmayan temiz bir enerji
kaynaðý olmasýndan dolayý da çok hýzlý geliþmektedir. Ülkemizde uygulamalarý 1998 yýlýnda
baþlayan rüzgar santralleri küçük ölçeklidirler.
Þu anda, toplam kurulu gücü 17,4 MW olan iki
santral “Yap–Ýþlet–Devret” modeliyle üretim yaparken, toplam kurulu gücü 1,7 MW olan bir diðer santral “otoprodüktör” statüde üretim yapmaktadýr. Bu santrallerden üretilen yýllýk elektrik
enerjisi de yaklaþýk 54 milyon kWh’dýr ve toplam üretim içerisinde çok küçük bir orana karþý
gelmektedir. Neticede bugüne kadar Türkiye bu
enerji kaynaðýndan istifade edememiþtir. Ülkemizde âtýl bekleyen rüzgâr enerjisi potansiyeli:
en az 75 milyar kWh olduðu tespit edilmiþtir.
313
Prof. Dr. Haydar BAÞ
Görüldüðü gibi ülkemiz bu enerji kaynaðý bakýmýndan çok zengin imkanlara sahiptir. Bunun en iyi örneklerinden biri, Avrupa Birliði ülkelerindeki
rüzgar enerjisi potansiyelini belirlemek için
200’den fazla yerde kurulan uygun meteoroloji istasyonlarýnýn 10 yýlý aþan verileri sonucu oluþturulan Avrupa Rüzgâr Atlasý'dýr. Bu Atlas, Ege Denizi
ve buna komþu kýyýlarda yüksek rüzgar enerjisi
kapasitelerinin varlýðýndan bahsetmektedir. Ülkemizin özellikle Ege Denizi’ne kýyýsý olan batý bölgelerinde yapýlan rüzgar ölçümleri bu potansiyeli
doðrulamaktadýr. Ayrýca Sinop’ta yapýlan araþtýrmalar da bu ilimizin yüksek rüzgar enerjisi potansiyeline sahip olduðunu göstermektedir(12).
D–JEOTERMAL ENERJÝ: Dünyada jeotermal zenginliði ile yedinci sýrada yer alan Türkiye, jeotermal
potansiyeli ile toplam elektrik enerjisi ihtiyacýnýn(13).
% 5’ini, ýsýtmada ýsý enerjisi ihtiyacýnýn %30’unu karþýlayabilecek imkana sahiptir. Ancak bunlarýn aðýrlýk
ortalamasý alýndýðýnda, jeotermal potansiyeli Türkiye’nin enerji (elektrik+ýsý enerjisi) ihtiyacýnýn %14’ünü karþýlayacak potansiyele sahiptir(14).
Toplam jeotermal potansiyelimizin (2000 MWe,
31500 MWt) elektrik üretimi, þehir ýsýtma, soðutma,
sera ýsýtma, termal tesis ýsýtma, kaplýca kullanýmý,
kimyasal maddeler üretimi, sanayide kullaným vb.
uygulamalarda tam deðerlendirilmesi ile saðlanacak
hedef yýllýk net yurtiçi katma deðeri 20 milyar USD
civarýndadýr.
12- Elektrik Mühendisleri Odasý Dergisi, sayý 451
13- Bkz.Türkiye Jeotermal Derneði, www.jeotermal-dernegi.org.tr
14- Bkz.Türkiye Jeotermal Derneði, www.jeotermal-dernegi.org.tr
314
Milli Ekonomi Modeli
Ülkemizde jeotermal kaynak potansiyelimizin
ancak % 3’ü deðerlendirilmektedir.
ÝZMÝR
DENÝZLÝ + CÝVARI
BURSA
BALIKESÝR + CÝVARI
AFYON + CÝVARI
AYDIN
MANÝSA + TURGUTLU
BOLU + CÝVARI
KÜTAHYA + CÝVARI
ÇANAKKALE + CÝVARI
220 000 Konut
90 000
75 000
55 000
55 000
60 000
46 000
38 000
37 500
35 000
31 500
SAKARYA–AKYAZI–KUZULUK
NAZÝLLÝ
30 000
ERZURUM
25 000
SALÝHLÝ
24 000
ÞANLIURFA + SÝVAS
20 000
DÝKÝLÝ + BERGAMA
15 000
ALÝAÐA
10 000
KIRÞEHÝR
10 000
Diðer Yerleþim Birimleri Toplamý 68 000
GENEL TOPLAM
945 BÝN KONUT
(6515MWt)
FUEL–OIL (KALORÝFER
YAKITI) TASARRUFU
3 Milyon Ton/Yýl
(1 Milyar 150
Milyon USD/Yýl)
315
Prof. Dr. Haydar BAÞ
Türkiye’de jeotermal enerji ile ýsýtýlabilecek
potansiyel yerleþim birimlerinin toplamýnýn meydana getirdiði 945 bin konutluk kapasite, sadece
þehir ýsýtmasýna yöneliktir. Sera ve kaplýca ýsýtma,
soðutma, endüstriyel kullaným, mineral eldesi,
balýk üretimi vb. için kullanýlabilecek enerji bu
deðerin dýþýndadýr.
E–BÝOMAS ENERJÝ: Her türlü artýk madde karbon içermekte, yakýlýnca enerji vermektedir. Aðaç,
bitki, insan ve hayvan dýþkýsý, tahýl sapý, su yosunu
gibi artýk maddeler önemli miktarlarda enerjiye sahiptir. Çevreyi kirleten atýklar yakýlarak, hem çevre
temizlenebilmekte, hem de enerji (ýsý ve elektrik) elde edilebilmektedir. Yapýlan araþtýrmalar biomas üretimi ile yýlda 75 milyar ton veya günde 1500 milyon
varile eþdeðer bir enerji elde edilebileceðini göstermiþtir. Bu miktar dünyanýn yýllýk enerji tüketiminin
yaklaþýk 10 katýdýr. Organik maddelerin enerjisinin
güneþten geldiði ve her yýl yenilendiði dikkate alýnýrsa, tükenmeyen ve yenilenebilir kaynak olduðu kolayca görülür. Birçok ülkede biyogaz üretilmektedir.
Ancak en yaygýn üretimi 4 milyon metreküp ile Çin
gerçekleþtirmiþtir. Biyogaz üretiminde Türkiye çok
büyük bir potansiyele sahiptir. 1 kg yaþ gübreden 50
lt biyogaz üretildiðine göre, Türkiye’de yýlda toplam
3 milyar metreküp gaz üretilebilecek potansiyel olduðu tahmin edilmektedir. Bu, 2.3 milyon ton taþkömürüne eþdeðerdir. Diðer organik atýklarýn deðerlendirilmesiyle birlikte Türkiye’nin toplam biyogaz potansiyeli 26 milyar m3 olarak tahmin edilmektedir.
316
Milli Ekonomi Modeli
F–AKINTI ENERJÝSÝ: Türkiye’de mevcut su potansiyelinin %30’u kullanýlmakta %70’i ise kullanýlmamaktadýr. DSÝ verilerine göre; Türkiye’de planlanan 485 adet santralin 108 adedi çalýþmaktadýr. Türkiye’nin ekonomik su potansiyeli 123 milyar kWh’týr,
barajlar yapýlýrsa bu rakam teknik olarak 216 milyar
kWh’a yükseltilebilir. Türkiye; kullandýðý bu %30 su
potansiyelinden 2000 yýlýnda tüketilen elektriðin
%40’ýný elde etmiþtir. 2000 yýlý elektrik tüketimine
baktýðýmýzda 118 milyar kWh (kilowat saat) olduðunu görürüz. Türkiye’nin âtýl bekleyen su potansiyeli
karþýlýðý elektrik enerjisi ise 76 milyar kWh’týr. Büyük
santraller yerine nehirlerin üzerine ufak ufak birçok
santraller yapýlarak her ilin enerji ihtiyacý en yakýn nehir üzerine yapýlan santraller ile karþýlanabilir. Böylece enerjinin nakledilme maliyeti azalýrken ufak çaplý
birçok barajýn varlýðý hem çevreye zarar verilmesini
engellemekte, hem de olasý dýþ saldýrýlarda, doðal afetlerde ülkenin enerji aðýna zarar verilmesi zorlaþmaktadýr.
G–DALGA ENERJÝSÝ: Dalga enerjisi üzerine
süren çalýþmalar, petrol krizleri sonrasýnda daha da
artmýþ, uygulamalar 90’lý yýllarda önem kazanmýþtýr. Çevresel avantajlarý ortada olan dalga enerjisinin, yatýrým maliyeti diðer yenilenebilir kaynaklara
göre daha yüksektir. Ýngiltere, Ýrlanda, Norveç ve
Portekiz gibi ülkelerde dalga enerjisinin önemi anlaþýlmýþ; santraller kurulmuþ, devlet desteði ile pilot çalýþmalar baþlatýlmýþ ya da enerji planlamalarýnda kýsa vadede hedef olarak konu yer almýþtýr.
317
Prof. Dr. Haydar BAÞ
Marmara Denizi hariç, Türkiye’nin açýk deniz kýyý
uzunluðu 8210 km civarýndadýr. Turizm, balýkçýlýk
ve kýyý tesislerinin haricinde, kullanýma uygun beþte birlik kýsýmda 18.5 TWh/yýl düzeyinde bir dalga
enerjisi elde edilebileceði hesaplanmýþtýr. Dalga enerjisi, Türkiye’nin uzun vade enerji plan–programlarý içinde yer alabilecek önemli bir seçenektir.
H–YAKIT HÜCRELERÝ: Dünyada karbondioksit
miktarýndaki artýþ, sera etkisi ve iklim deðiþiklikleri
sonucu gelinen son durum göstermektedir ki, geleceðin en önemli yakýtý hidrojen, geleceðin yakýt
teknolojisi ise yakýt pilleri olacaktýr. Hidrojen alýþýlagelmiþ–birincil yakýtlarýn tümüne alternatif olarak doðrudan yakýlarak veya yakýt pillerinde elektriðe dönüþtürülerek kullanýlabilir. Avrupa Birliði’nin hidrojen ve yakýt piline bakýþýný inceleyecek
olursak; Avrupa’nýn Amerika ve Japonya’dan önce
hidrojen enerjisine geçmesinin Avrupa’ya büyük
teknolojik ve ekonomik avantajlar saðlayacaðý öngörülerek gerekli AR–GE çalýþmalarý için kullanýlmak üzere ilk beþ yýl için 5 milyar Euro ayýrdýðý
görülmektedir. Amerika Birleþik Devletleri’ndeki
geliþmeler incelendiðinde hidrojenli otomobillerin
geliþtirilmesi için 1.7 milyar Dolarlýk bir proje baþlattýðý ve ardýndan da kömür ve hidrokarbon tipi
yakýtlardan ucuz hidrojen üretimi için de 1.2 milyar
Dolar fon ayýrdýðý görülmektedir. Gerek Japonya
ve Ýzlanda baþta olmak üzere, tüm dünyada hidrojene verilen deðer ve üzerinde yapýlan çalýþmalardaki artýþ gözle görülmektedir.
318
Milli Ekonomi Modeli
Türkiye hidrojeni enerji planlamalarý içine en
kýsa zamanda almalýdýr. Bu konu için araþtýrma–geliþtirme alt yapýmýz uygun olup, ülkemizde
Ýstanbul Teknik Üniversitesi, Ortadoðu Teknik Üniversitesi ve Yýldýz Teknik Üniversitesi’nde bu
konuda uluslararasý boyutta çalýþmalar gerçekleþtiren saygýn bilim adamlarý vardýr. Kurulan Ulusal
Bor Araþtýrma Enstitüsü ve kurulmasý hedeflenen
Ulusal Enerji Enstitüsü ve Ulusal Su Enstitüsü
hidrojen enerjisinin ülkemizde yerinin belirlenmesi ve konuya verilen önemin artmasýnda önemli bir
rol oynayacaktýr. Hidrojen eksenli yakýtlarýn kullanýlmasýnda en önemli madde hidrojen bor hibrid’dir. Ülkemizin bor rezervlerinde dünya birincisi olduðu dikkate alýndýðýnda yakýn gelecekte petrolün yerini alacak olan hidrojen eksenli yakýtlarda
açýk farkla önde olduðumuz görülecektir.
Dünyada var olan enerji kaynaklarýný ele geçirmek ve söz sahibi olmak için devletler birbirleriyle
ciddi mücadeleler vermektedir. Global güçler enerji kaynaklarýnýn kontrolünün kendilerinde olmasýný
istemekte, bu konuda milletlerin kendilerine baðýmlý olmalarý için çalýþmaktadýrlar. Örneðin bu
güçler bir taraftan nükleer enerjiyi kullanýrken, diðer taraftan bu enerjiyi kullanmak isteyen diðer ülkelerin de önünü kesmektedirler.
Enerji ekonomik ve sosyal kalkýnmanýn motor
gücüdür. Enerji, sanayide kullanýlmasý zorunlu olan bir ana unsur ve toplumun hayat seviyesini
yükselten bir itici güçtür.
319
Prof. Dr. Haydar BAÞ
Bu nedenle enerji, zamanýnda, yeterli, kaliteli,
düþük maliyetli olarak sanayinin ve sosyal hayatýn hizmetine sunulduðunda; hem refahýn yükseltilmesi saðlanmýþ olur, hem de yerli sanayinin
dýþ pazarlarda rekabet gücü artar. Dolayýsýyla her
milletin milli bir enerji politikasýnýn olmasý þarttýr. Aksi takdirde bu gücü elinde bulunduranlara
baðýmlý olunur ki, bu da ekonomik ve siyasi baðýmsýzlýðýn tehdit altýnda olmasý demektir.
Enerji ayný zamanda üretimin bir fonksiyonudur. Yani üretim maliyetleri arasýnda yer alýr. Dolayýsýyla enerji politikalarý ekonomileri direkt olarak etkiler. Enerjiyi ucuza kullandýran ülkelerde,
üretilen ürünlerdeki enerji maliyeti düþük olduðundan firmalarýn rekabet gücü daha fazladýr. Ayrýca halkýn enerji kullanýmýna harcadýðý para azaldýkça, bunun yansýmasý olarak tüketim kabiliyeti
de artacaktýr. Maliyet enflasyonunun önüne geçilmesi için maliyeti oluþturan kalemlerde fiyatlarýn
aþaðý çekilmesi gereklidir. Enerji giderleri üretim
maliyetinde çok ciddi yer tutan bir kalemdir.
Milli Ekonomi Modeli’mizde sadece tüketici
kesim desteklenmeyecek, ayný zamanda üretici
kesim de hem faizsiz krediler ile, hem de ücretsiz
enerji desteði ile sübvanse edilecektir.
320
Milli Ekonomi Modeli
DOKUZUNCU BÖLÜM:
MÝLLÝ EKONOMÝ MODELÝNÝN
DÝÐER EKONOMÝ GÖRÜÞLERÝ ÝLE
MUKAYESESÝ VE SONUÇ
321
322
Milli Ekonomi Modeli
MÝLLÝ EKONOMÝ MODELݒNÝN DÝÐER
GÖRÜÞLER ÝLE MUKAYESESÝ VE SONUÇ
Kapitalizm'de, insan ihtiyaçlarýnýn sýnýrsýz, kaynaklarýn sýnýrlý olarak ele alýnmasý, aile planýnda
doðum kontrolüne, sosyal planda gelir daðýlýmýndaki adaletsizliðe, global manada dünyanýn sýnýrlý
kaynaklarýný ele geçirmek için yapýlan savaþlara,
paranýn serbestçe dolaþýmýnýn engellenmesine dolayýsýyla emek ve üretimin kontrol edilip yönlendirilmesine neden olmaktadýr.
Komünizm'de ise mutlu edilmesi gereken ve emeðin de kaynaðý olan insanýn doðuþtan getirdiði
mülk edinme hakký yok sayýlmýþ, insan devleti yöneten sýnýfa hizmet eder hale getirilmiþtir. Kapitalizm'de, parayý kontrol edenler ile komünizm'de
sistemi yönetenler efendi, insanlar ise efendilerini
mutlu etmeye çalýþan iþçi konumundadýrlar ve
böyle kalmaya da mahkumdurlar.
Milli Ekonomi Modeli, ilk baþta insana ve ekonomiye getirdiði yorumla, diðer modellerden farklýlýðýný ortaya koyar. Milli Ekonomi Modeli'nde,
insan ihtiyaçlarý sýnýrlý, kaynaklar ise sýnýrsýzdýr.
Sýnýrsýz olan insanýn ihtiyaçlarý deðil ihtiraslarýdýr.
323
Prof. Dr. Haydar BAÞ
Milli Ekonomi Modeli insanýn sýnýrlý ihtiyaçlarýný sýnýrsýz kaynaklardan karþýlama ilmi olarak tanýmlanýr. Milli
Ekonomi Modeli, ülkelerin kalkýnmasýný ve tam baðýmsýzlýðýný hedefleyen ve bunun için gerekli formülasyonu ortaya koyan ilmin adýdýr.
Milli Ekonomi Modelinde mutlu edilmesi, zengin edilmesi ve hizmet edilmesi gereken insandýr. Ekonomilerde sürekli büyüme, gelir daðýlýmýndaki adalet, tam
istihdam çözülemeyen bir problem olarak ele alýnýrken,
Milli Ekonomi Modelinde sürekli büyümenin, gelir
daðýlýmýndaki adaletin, tam istihdamýn saðlanmasýnýn
formülleri ortaya konmaktadýr.
Üretim miktarýný belirleyen malýn fiyatý deðildir.
Mala olan taleptir. Kapitalist anlayýþýn genel ve kýsmi
denge analizi; pahalýlýktan dolayý talebin daralmasý, üretimin artmasý durumunda talebi oluþmayan mal fazlalýðýna getirdiði yorum yeterli deðildir.
Fiyat deðiþikliklerinin talep üzerinde direkt etkisi,
arz üzerinde ise dolaylý etkisi vardýr. Kapitalist anlayýþ
bozulan dengenin kendi kendine tekrar kurulacaðýný savunur. Bu anlayýþýn bilimsel hiçbir yönü olmadýðý gibi
sürekli büyümenin önünde de ciddi bir engel olarak
durmaktadýr.
Milli Ekonomi Modeli’nde ise bozulan dengenin
tekrar denge düzeyine ulaþabilmesi için dýþarýdan bir
müdahalenin þart olduðu öngörülür. Yapýlan müdahale
ekonominin büyümesine de ýþýk tutar. Milli Ekonomi
Modeli’nin öngördüðü para arzý politikasý uygulandýðý
ülkeyi kalkýndýrdýðý gibi, diðer fakir ülkeleri zenginleþtirerek –açlarý doyurarak– parasýnýn deðerini arttýrýr.
324
Milli Ekonomi Modeli
Ýhtiyaç sahiplerinin ihtiyaçlarýný giderdikçe, tüketicinin gelir düzeyini arttýrdýkça büyüyen bir ekonomiyi
öngörür.
Milli Ekonomi Modeli’nde öngörülen talep analiz
grafiðinden hareketle ilk önce talep desteklenir, oluþan
talep miktarýný karþýlayacak arz saðlanýr. Üretim desteklenir oluþan arz miktarý tüketim desteklenerek saðlanýr. Bu interaktif denklemler sürekli büyümenin formülüdür.
Talebi arttýrmak için kamu harcamalarýnýn maliyetli
para ile desteklenmesini öngören Keynes modelinin
uygulandýðý ekonomilerde, ülkeler er veya geç enflasyon ve borç sarmalýna sürüklenmiþ olur. Borç olarak alýnan maliyetli paranýn geriye ödenmesinin faturasý
vergi ile millete kesilir. Vergi yükünün artmasý cari ve
sosyal harcamalarýn kýsýlmasýna neden olduðu gibi, üretim maliyetlerinin yükselmesine, talebin daralmasýna, kamu harcamalarýnýn kýsýlmasýna neden olur. Netice olarak ekonomiler maliyet enflasyonu ile talep daralmasýnýn ayný anda yaþanmasý manasýna gelen stagflasyon sürecine girer.
Büyümeyi karþýlayacak tüketim miktarýnýn üretimden elde edilen gelirle saðlanmasý mümkün deðildir.
Bu gerçekten hareketle Milli Ekonomi Modeli, eksik
kalan tüketim miktarýnýn emisyonla kapatýlmasýnýn zaruri olduðunu öngörür. Emisyonun ekonomiye giriþ
noktasýný sosyal devlet projeleriyle formülize etmiþtir.
Bu yaklaþým gelir daðýlýmýndaki dengesizliði ortadan
kaldýrdýðý gibi talebi arttýrýcý, deflasyonu engelleyicidir.
325
Prof. Dr. Haydar BAÞ
Üretimden para kazanmayý öngören Milli Ekonomi Modeli, üretimde maliyetli parayý reddeder.
Maliyetli parayý üretim faktörlerinin dýþýnda tutar.
Parayý, tüketim kabiliyetini ve üretim arzýný
arttýrýcý bir iþlemci olarak görür. Paranýn spekülatif alanlara kaçýþýný engeller.
Global sermaye güçleri, kapitalist ekonominin
bir sonucu olarak ortaya çýkmýþtýr. Kapitalist ekonomi sadece bu global güçlere hizmet eder duruma gelmiþtir. Bu güçler kapitalist ekonominin neticelerinden olan enflasyon, deflasyon ve stagflasyon ortamlarýndan güçlenerek çýkarlar.
Devletin ekonomi piyasalarýna müdahalesini ekonomik dengelerin bozulmasý olarak yorumlayan kapitalist anlayýþ, yönetilen ve yönlendirilen
güçsüz devletten yanadýr. Bu anlayýþýn öngördüðü
devlet, sadece global güçlere çalýþan ve onlara
kazandýran iþçi durumundadýr. Kapitalist ekonomilerde fakirlik milletin adeta kaderi gibidir.
Milli Ekonomi Modeli’nin öngördüðü devlet ise güçlüdür ve milletinin hizmetindedir.
Devlet senyoraj geliriyle tüketiciyi ve üreticiyi
destekler. Devlet ekonomiye gerekli müdahalelerde bulunarak sürekli büyümenin de gerçekleþmesini saðlar. Yeraltý zenginliklerinin sahibi olan
devlet, bu kaynaklarý ortaklýklar kurarak milletiyle paylaþýr. Devlet vergi, senyoraj ve üretimden
elde ettiði geliri arz ve talebin canlanmasý için ekonomiye kazandýrýr.
326
Milli Ekonomi Modeli
Milli Ekonomi Modeli’nde devlet “baba”dýr. Alan deðil veren eldir. Verdikçe büyüyendir. Sosyal
devlet projeleriyle gelir daðýlýmýndaki dengesizliði
ortadan kaldýrandýr. Bütün vatandaþlarýn güvendiði,
sýðýndýðý, adaletinden emin olduðu, tam istihdam saðlayan iradenin adýdýr.
Talep ve maliyet olarak karþýmýza çýkan enflasyon, kapitalist ekonominin kaçýnýlmaz sonuçlarýndandýr. Talep enflasyonu, fiyat artýþýný para
stoklarýndaki artýþla izah eden monetarist anlayýþ
ile tam istihdam düzeyinden sonra toplam harcamalardaki artýþý enflasyonist açýk olarak ifade eden Keynes modeli enflasyon problemine çözüm
üretememiþtir (noksan veya yanlýþ teþhis çözümü
imkansýz kýlar). Maliyet enflasyonunu ise agýrlýklý olarak sendikalarýn desteklediði iþçi ücretlerindeki artýþ olarak ifade etmiþlerdir.
Üretimi devreye koyan paranýn, üretim sonucu
elde edilen malýn deðerini karþýlamasý mümkün deðildir. Doðal olarak arz–talep dengesi arz eksenli olarak bozulacaktýr. Gelirin tüketime eþit olmasý ekonomideki dengeyi saðlamaz. Üretimin tüketimle
veya tüketimin üretimle eþitlendiði nokta ekonomideki dengenin saðlandýðý durumdur.
Maliyetli paranýn üretime veya tüketime girmesi
her türlü enflasyonun kaynaðýný oluþturur. Milli Ekonomi Modeli paraya, üretim ve tüketime, sürekli
büyümeye getirdiði yeni yorumla enflasyonun her
türlüsünü ekonominin dýþýna çýkarmýþtýr.
327
Prof. Dr. Haydar BAÞ
Devletin üretim ve tüketim ayaðýný bilinçli ve
kontrollü bir þekilde emisyonla desteklemesi enflasyonu sýfýrladýðý gibi, sürekli büyümeyi de saðlar.
Bir merdivenin basamaklarý gibi yatay talebi, dikey
ise arzý gösterir. Ekonomilerin içinde bulunduðu
duruma göre bazen yatay, bazen dikey desteklenir.
Bazen de öyle olur ki oranlarý ayný veya sabit
bir katsayý ile yatay ve dikey eksen ayný anda desteklenir. Bu bilinçli dengeli ve kontrollü müdahaleler ekonominin sürekli büyümesini de saðlar.
Grafik –26
Kapitalist ekonomilerde haksýz kazanç olarak
ortaya çýkan faiz, klasik anlayýþý temellendiren Adam Smith’ e göre tasarruf ile yatýrým arasýndaki iliþkiyi saðlayan unsurdur.
Keynes’e göre ise faiz piyasalarýn ihtiyacý olan
paranýn piyasalara arzýnda ortaya çýkar.
328
Milli Ekonomi Modeli
Oysa ekonomilerin belasý olan enflasyon,denflasyon, stagflasyon, maliyetli paranýn kullanýmý sayesinde kendisine hayat bulur.
Paranýn spekülatif alanlara kaçmasý,ekonomilerde sanal büyüklükler ve ödem alanlarý oluþturur.
Faizin saðlayacaðý haksýz kazançla paraya hükmeden global güçler, hiçbir emek sarf etmeksizin
bütün dünya insanýnýn ürettiði mal ve hizmetlere ortak olmaktadýrlar.
Maliyetli paranýn (faiz) ele geçirdiði kapitalist ekonomilerde, gelir daðýlýmýndaki dengesizlik ve
halkýn fakirliði kaçýnýlmaz neticedir.
Dünya piyasalarýnda dolaþan para, dünya insanýnýn
ihtiyaçlarýnýn kat kat fazlasý olmasýna raðmen, birçok
ülkede insanlar açlýktan ölüyorlarsa, bunun en temel
nedeni maliyetli paranýn yani faizin varlýðýdýr.
Kapitalist ekonomilerde paranýn akýþý ve yönü
tek boyutludur ve global güçlere doðrudur. Piyasalarda bulunan her maliyetli paradan global güçler
pay sahibidir.
Milli Ekonomi Modeli’nin öngördüðü para tanýmý gereði faizli para ekonominin dýþýna çýkartýlýr.
Zati deðeri olmayan para, mal ve hizmet üretiminde, tüketim ve üretim kabiliyetinin arttýrýlmasýnda
duraðan ekonomik deðerlerin harekete geçirilmesinde sadece bir iþlemcidir. Neticede iþlemcinin ürettiði deðer paranýn karþýlýðýdýr.
Kendi çýkarlarý için her þeyi mubah gören “insan
insanýn kurdudur” mantýðý ile insana yaklaþan liberalizm insaný tek boyutu ile ele alýr.
329
Prof. Dr. Haydar BAÞ
Bencil insandan hareketle de homo ekonomicus’ u
tanýmlar. Veya kapitalizmi kullanan global güçler bütün insanlýðýn ürettiði deðer ve hizmetleri sömürebilmek için ihtiyaç duyduklarý insan modeline homo ekonomicus adýný verdiler.
Ýnsana sunulan sonsuz kaynaklarý sýnýrlý, insanýn sýnýrlý ihtiyaçlarýný sonsuz gören liberal anlayýþ, bu yanlýþa, insaný tanýyamadýðý için saplanmýþtýr. Ýnsanýn ihtiyaçlarý sýnýrlýdýr, sýnýrsýz olan ihtiraslarýdýr. Yerküredeki sonsuz kaynaklar netice olarak insanýn emeðine
sunulmuþtur. Ýnsan da doðuþtan getirdiði deðerleri koruyup geliþtirerek ekonominin bütün parametrelerini
kendinin ve toplumun menfaatlerine sunmalýdýr.
Toplumun menfaatleri ile bireyin menfaatleri arasýndaki açý sýfýr olduðunda, tam istihdam gerçekleþtiði
gibi insan her türlü saadeti yakalamýþ olur. Bireylerin
çýkarlarý ile toplumun hedeflerini buluþturan irade
devlet iradesi olmalýdýr. Baþka bir ifade ile bireylerin
hedeflediði ekonomik düzey vektörlerinin toplamý
toplumun ekonomik hedefini oluþturmalýdýr.
Ýnsanýn doðuþtan getirdiði deðerleri koruyan, geliþtiren ve ekonomiye kazandýran, insanýn insana faydalý
olduðu toplumlar öngörülen örnek toplumlardýr.
Her ülkenin sosyoekonomik yaþam standartlarý göz
önünde bulundurularak vergi alacak veya vergiden
muaf olacak gelir düzeyi belirlenmelidir.
Dar gelirli gruplardan verginin kaldýrýlmasý, ekonomilerde tüketim kabiliyetinin artmasýna, üretimin devreye girmesine neden olacaktýr.
330
Milli Ekonomi Modeli
Üreticinin üretim kabiliyetini artýran bu yaklaþým
yeni ekonomik kabiliyetlerin ortaya çýkmasýna da katkýda bulunacaktýr. Milli Ekonomi Modeli’nde hayat
standartlarýnýn alt limiti birey ve ailelerin onurlu bir
hayat yaþamalarýdýr.
Devletin vergiden muaf tuttuðu kesimden toplayacaðý vergi geliri alýnmadýðýnda; bu paranýn piyasaya
girerek dolaþým hýzýna baðlý olarak oluþturduðu iþlem
hacmi, sonuçta devlete daha fazla vergi geliri olarak
dönecektir. Örneklemeyi Türkiye için yapacak olursak, Milli Ekonomi Modeli, yýllýk geliri 100 milyar ve
altýnda olan kesimden vergi almamayý öngörür.
331
332
Milli Ekonomi Modeli
KAYNAKÇA
1. Prof. Dr. Haydar Baþ, Mektûbât, Ýcmal yay, Ýstanbul 1994,
2. baský
2. Prof. Dr. Haydar Baþ, Ýman ve Ýnsan, Ýcmal yay, Ýstanbul
1996, 4. baský
3. Prof. Dr. Haydar Baþ, Veda Hutbesinde Ýnsan Haklarý,
Ýstanbul 2001.
4. A. Smith, Milletlerin Zenginliði, Çev. Haldun Derin, M.E.B.
Yayýnlarý 1955
5. Akýn Önder, Muðla Su Ürünleri Yetiþtiricileri Birliði,
19.09.2004, A.A
6. Bank of Japan, www.boj.or.dp
7. BIS - Bank of International Settlements, Trennial Survey 2004
8. D.Ý.E, Ekonomik ve Finansal Veriler, www.die.gov.tr
9. D.Ý.E, GSMH Hesaplarý, www.die.gov.tr
10. Denis Henri, Histoire de la pensée économique, Presses
Universitaires de France, 1971
11. IMF World Outlook 2005
12. Dýþ Ticaret Müsteþarlýðý, www.dtm.gov.tr
13. DÝE, www.die.gov.tr
14. Doç. Dr. Gülsün Yay, 1990'lý yýllarda Finansal Krizler,
Ýktisat'ýn Dama taþlarý- 2002, Eðitim serisi-2,
15. Doç. Dr. Sadi Uzunoðlu, Para ve Döviz Piyasalarý,
2.bas. 2003
16. EBRD (European Bank for Recostruction and
Development 2002)
17. EUROSTAT ( Statistical Office of The European
Communities
18. OECD, Main Economic Indicators Agust 2005
19. FED, 09/ 06/ 2005, www.federalreserve.gov
20. Gardner Ackley, Macroeconomic Theory, The Macmillion
Company, New York, 1970
21. Hazine Müþteþarlýðý, Ýç Borç Stokunun Alýcýlara
Göre Daðýlýmý, www.treasury.gov.tr
22. Hoover K., The New Classical Macroeconomics, 1998
333
Prof. Dr. Haydar BAÞ
23. IMF Economic Outlook, June 1998; OECD Analytical
Databank
24. Ýktisat'ýn Dama Taþlarý, II, 2002, ÝÜ Ýktisat Fak. Mez.
Cem; Doç. Dr. Burak Atamtürk, Klasikler ve Adam Smith
25. Ýktisat'ýn Ýlkeleri, Ortak Kitap, Alkým Yay, Ankara 1996
26. Japan Ekonomic Yearbook
27. IMF International Financial Statisticis, October 2003.
28. John Maynard Keynes, The General Theory and
Employment, Ýnterest and Money, The Macmillian
Press ltd, London 1973
29. K. Marx, Kapital
30. Karl Brunner and Allan H.Meltzer, The Phillips Curve
and Labor Markets, North-Holland Publishing
Company, 1976
31. IMF International Financial Statistics, October 2003
32. Ekonomic Survey of Japan
33. M. Friedman, Kapitalizm ve Özgürlük, ç. D. Erberk ve N.
Himmetoðlu
34. Prof. Dr. C. Can Aktan, Monetarizm ve Rasyonel
Beklentiler Teorisi, Politik iktisat, Ýzmir 2000
35. M.Firiedman, Qantity Theory of Money, 1956
36. Ministery of Finance of Japan, (06.09.005).
37. State Administration on Foregien Exchange, People's
Republic of China.
38. Muðla Ünv. Temiz Enerji Kaynaklarý Araþtýrma Geliþtirme
Merkezi 2005 yýlý Etkinlikleri, Oturum 6
39. Mustafa Çýnký, Rant Lordlarý, Ankara 2004
40. Nicholas Kaldor, The New Monetarism, Lloyd Bank
Review, No 97,1970
41. Prof. Dr. Güven Önal, Akþam, 02.07.2001
42. Mustafa Çýnký, Rant Lordlarý, 1.baský, Ankara 2004
43. Prof. Dr. Erdogan Alkin, Ýktisat, Filiz Kitabevi, Ýst. 1992
44. Prof. Dr. M.Merih Paya, Para Teorisi ve Para Politikasý,
2.b. Ýstanbul: Filiz Kitapevi,1999.
45. Prof. Dr. Osman Z. Orhon, Baþlýca Enflasyon Teorileri ve
Ýstikrar Politikalarý, Filiz Kitabevi 1993
46. Prof. Dr. Rona Turanlý, Malthus'un Nüfus
Kuramý ve A.G.Ü.
334
Milli Ekonomi Modeli
47. World Bank's Debtor Reporting System (DRS)
48. Prof. Dr. Zafer Tunca, Makro Ýktisat, Filiz kitabevi,
3. baský 2001
49. T.C. Merkez Bankasý, www.tcmb.gov.tr
50. European Central Bank, OECD, Eurostat 2005
51. China Statistical Yearbook, Bank of China
52. Prof. Dr. Nuri Uman, Baþka Ülkelerin Bilançolarý ile T.C.
Merkez Bankasý Bilançolarýnýn Karþýlaþtýrýlmasý, 1991
53. TBMM Tutanak Dergisi, Dönem 22, c 14
54. The World Bank, World Development Indicators
55. DÝE Turkey, Istatistical Year Book 2004
56. The World Bank, World Development Indicators
57. The World Distribution of Income Xavier Sala-i Martin
Department of Economics, Colombia University Working,
Paper no 8933, May 2002.
58. The World Bank, 2004 (Census and Statistics
Department)
59. The Economic Journal, 112 51-92, January 2002, Royal
Economic Society, True
60. World Income Distribution 1988 and 1993,
Branko Milanovic
61. Türkiye Ziraat Odalarý Birliði,14.05.2002, A.A
62. Visser H., The Quantity of Money, 1974
63. World Bank, 2003
64. www.worldbank.org/globaloutlook.
65. World Bank (Prospects for The Global Economy)
335
Download