15 Temmuz`da Erdoğan halkı sokağa çağırmasaydı ne olurdu?

advertisement
Vehbi Şahin yazdı
Sefer Can yazdı
Saray’da
tek başına
04
O biiir
HSYK Başkanvekili…
07
6 NİSAN 2017 PERŞEMBE
GÜNLÜK E-GAZETE — SAYI: 148
WWW.TR724.COM — @TR724COM
Düğme baştan
yanlış iliklendi
C
umhuriyet gazetesi
yönetici ve yazarları
ile ilgili iddianame
ortaya çıktı. Suçlamaları
okuduk: Attıkları tweet’ler,
Fuat Avni hesabından atılan tweet’lerin haber yapılması, Can Dündar’ın “MİT
Tırları” haberleri, Ahmet
Şık’a ait haberler, Mustafa
Balbay’ın “Cumhuriyet’te
FETÖ’cülükten Kürtçülüğe kadar her şey serbest,
CHP milletvekili olarak
yazı yazmak yasak” tweet’i,
vs. Sen aylarca hiçbir şeye
ses etme. Yorganın tutuşmaya başlayınca, “yandım
anam” diye feryadı bas!
Olan biten bu.
Tarık Toros yazdı, 2, ve 3’te
Veysel Ayhan yazdı
15 Temmuz’da Erdoğan halkı
sokağa çağırmasaydı ne olurdu?
09
Berk Uluç yazdı
17 Nisan Sabahı
Türkiye-Avrupa Birliği İlişkileri
Efe Yiğit’in dosyası
Tangolcuların ritmi bozuldu
11
15
02
6 NİSAN 2017 PERŞEMBE
YORUM
Düğme baştan
yanlış iliklendi
TARIK TOROS
Cumhuriyet gazetesi yönetici ve yazarları ile ilgili iddianame ortaya çıktı. Suçlamaları okuduk: Attıkları tweet’ler, Fuat Avni
hesabından atılan tweet’lerin haber yapılması,
Can Dündar’ın “MİT Tırları” haberleri, Ahmet
Şık’a ait haberler, Mustafa Balbay’ın “Cumhuriyet’te FETÖ’cülükten Kürtçülüğe kadar her
şey serbest, CHP milletvekili olarak yazı yazmak yasak” tweet’i, vs.
BUGÜNLERİ YAŞAMAMIZ GEREKİYORMUŞ
Aylar, yıllardır uykuda olan medya mahallesi
celallendi:
-Avukatları bile görmeden yandaş medyaya
sızdırıldı.
-Köşe yazıları ve haberler, örgüt üyeliğine delil gösterilmiş!
-Atılan tweet’lerden ibaret, içi boş iddianame!
-Hayali suçlamalar, asılsız iftiralar.
-ByLock kullanıcıları ile irtibatta olmak nasıl
suç olur?
-Yayın politikasını iktidar mı belirleyecek?
-Yapılan haberlerin örgüt talimatıyla olduğunun ispatı gerekir.
-Başka gazete ve TV’lerde yapılan yorumlar
ne zamandan beri delil kabul ediliyor?
[email protected]
EN BÜYÜK AÇMAZ NE BİLİYOR MUSUNUZ?
Dedim ya, düğme baştan yanlış iliklendi. “15
Temmuz Darbe Günleri”nde, hemen herkes
pek bir mesuttu. Darbenin faili bulunmuş, yıllar yılı biriken kin boca ediliyordu. Başta Yenikapı olmak üzere, meydanlardaki suni demokrasi panayırları “bir fırsat” olabilirdi. Sonra,
rüzgârın yönü değişti. Esasen rüzgâr hep aynı
yönde esiyordu da, öngörüsüz/perspektifi olmayan siyaset-üniversite-sivil toplum ve
medya (iş dünyası) “mış gibi” yapıyordu. Aylarca hukuksuzluklara, insan hakları ihlallerine
ses etmediler. İşkenceleri, idamları, bebeğinden ayırılan lohusa kadınları, bölünen aileleri, işsiz-aç bırakılan, üstüne alınlarına terörist
yaftası yapıştırılan yüz binleri umursamadılar.
Pişkince, “Bizde öyle bir bilgi yok” diye geçiştirdiler. Mala mülke el konmasını içten içe
alkışladılar. Hatta, kısmi soykırımı doğal gördüler. Onlara göre; yapılacak bir şey yoktu,
toplum kangren olmuştu ve bir uzvu kesilip
atılacaktı.
BUMERANG DÖNDÜ
Mesela ByLock. İstihbarat örgütü MİT’in fişlemesi. Rivayete göre 500 bin küsür kişinin kullandığı açık mesajlaşma programı. Kimse içeriği-
Mala mülke el konmasını içten içe alkışladılar. Hatta, kısmi
soykırımı doğal gördüler. Onlara göre toplum kangren
olmuştu ve bir uzvu kesilip atılacaktı.
03
6 NİSAN 2017 PERŞEMBE
YORUM
2. SAYFADAN DEVAM
ni, başını sonunu tam olarak bilmiyor. Kullanan
herkes otomatikman terörist oldu. Hayatta
kullanmadım diyene ise kulak asan yok, listede adı var çünkü. İstihbarat içinden çıkamayınca, fişleme listesini Emniyet’e pasladı. Polis ve
savcı da “esasen yasal delil olmadığını” özellikle not düşerek mahkemelere yolluyor. Aylar
sonra, egemenlerin hukukçu profesörlerinin de
ağzından kaçırdığı gibi, illegal yöntemle elde
edilmiş, istihbari çöp, o kadar. Bunu hukukçular kadar gazeteciler de biliyor. Lakin, topu birden aylardır ByLock’u “meşrulaştıran” haber
ve analizler yaptıktan sonra şimdi geri adım
atamıyorlar. Bakıyorum, ByLock konusunda
eski kararlılıkları da yok. Ama haberleri, yazıları, tweet’leri orada duruyor. Silinse bile yarın
önlerine konacak! Ve çok utanacaklar.
AYDINLIK’I AYDINLATALIM
Yeri geldi, atlamayalım. İllegal ByLock fişlemesiyle işlem yapan yargıya nasıl anlatılır bilemiyorum ama… Dün Aydınlık gazetesinin
manşeti şuydu: “Adil Öksüz’ün sırrı Apple’da.”
Haber diyemeyeceğim metne göre, “FETÖ
üyesi 27 kişi darbeden iki ay önce telefonlarına Apple’ın imessage programını yüklemiş.
Örgüt üyeleri, İngiltere’ye kayıtlı 0044 ile başlayan bir numara ile programı aktive etmişler
verip geçeceğim. O da kendimle ilgili. Hakkımda soruşturma açılmış, avukatıma vermedi savcı. Ertesi gün Hürriyet’te Toygun Atilla
imzalı haberde “TSK imamı” olduğumu öğrendim. Ne bir delil, ne bir cevap hakkı, ne de
başka bir şey. Orada duruyor. Yüzlercesini sayarım. Gazeteci de demiyorum, insanda azıcık
sıkılma olur, insanlarsa!
-Diyorlar ki, “köşe yazıları, haberler, tweet’lerden delil mi olur?” Size göre olur, bal gibi
olur. Daha birkaç gün önce, tahliyeleri mafyavari biçimde engellenen 21 gazetecinin iddianamesine açıp baktınız mı? Orada da atılan
eleştirel tweet’lerden başka bir şey yok!
-Diyorlar ki, “ByLock kullanıcısıyla irtibat nasıl suç olur?” Yahu kardeşim, kazanın doğurduğuna inanıyorsun da, öldüğüne niye inanmıyorsun. (bkz. Nasreddin Hoca fıkrası)
-Diyorlar ki, “yapılan haberlerde örgüt talimatını gösterin!” Şimdi burada biraz duralım.
Ey arkadaş, medyada çıkan her haber ve yazı,
sosyal ağlarda paylaşılan her bilgi için geçerli bu. Örgüt talimatını delillendiremiyorsan,
soruşturman düşer. Belgeleyeceksin. Benim
de senin de, öbürünün de öteden beri yaptı-
İyi gazeteci yaşar, kötü gazeteci tasfiye olur.
Delillendirilmiş suçu varsa cezasını çeker. Bu kadar basit.
ve 27 kişi bu numara üzerinden mesajlaşmış.”
Savcı cehaletini geçtim, bunu manşete çeken
gazetede bir Allah’ın kulu bile bilmiyormuş
demek ki, Aydınlık’ı aldınlatalım: iPhone kullananlar bilir: 1) “iMessage” bir program değil, yüklendiği gibi silinmiyor da. 2) iPhone,
iPad, Mac tüm Apple ürünlerinde var olan bir
özellik. 3) Mesajlaşmak için “Apple ID”si gerekiyor, yani bir mail adresi. 4) Telefon numarasına veya GSM hattına ihtiyaç yok. 5) Apple’ın
müzikçaları iPod üzerinden bile iMessage ile
mesajlaşabilir, hatta Facetime üzerinden görüntülü/sesli konuşabilirsiniz. 6) Mesajlaşma
veya aramalar, mail adresi üzerinden olur.
TEK TEK BAKALIM
Şimdi, Cumhuriyet iddianamesi üzerinde kopan fırtınaya tekrar bakalım:
-Deniyor ki, “iddianame avukatlarından önce
yandaş medyaya sızdı.” Yahu, ayıptır. Bunun
daniskasını aylardır siz yapıyorsunuz siz! Hürriyet, Milliyet, NTV, Habertürk, vs. Tek örnek
ğı, gazetecilik faaliyetidir. Böyledir. Algılarla,
söylentilerle, kanaatlerle kimseyi yaftalayamazsın. Kimsenin kimseden gazetecilik öğrenecek hali yok. Gazetecilik faaliyetinin yargılanacağı yer kamu vicdanıdır. İyi gazeteci
yaşar, kötü gazeteci tasfiye olur. Delillendirilmiş suçu varsa cezasını çeker. Bu kadar basit.
DÖNELİM BAŞA
Sen aylarca hiçbir şeye ses etme. Yorganın tutuşmaya başlayınca, “yandım anam” diye feryadı
bas! Olan biten bu. Ülkeyi, devleti bir araya getiren ne varsa, tamamı birden, medya mahallesini de arkasına alarak toplu linçe imza attı.
Zalimlerin “Bunlarla hukuk içinde mücadele
edilmez, Olağanüstü Hal rejimi Allah’ın lütfu”
sözünü tasdik edercesine zulme ortak oldular.
Bunu da yazdılar, çizdiler, anlattılar. Hepsi duruyor orada. Ve bir gün çok utanacaklar, hep beraber yaşayıp göreceğiz. Öyle Bodrum’a taşınıp
kafe açmakla bitseydi keşke! Egemenlerle birlikte battılar. Sıyrılamazlar. Hayat boyu bu hicapla
yaşayacaklar, öyle de hatırlanacaklar.
04
06 NİSAN 2017 PERŞEMBE
YORUM
VEHBİ ŞAHİN
[email protected]
SARAY’DA
TEK BAŞINA
Geçenlerde bir arkadaşım anlattı.
-Sokağı biliyor.
Hızlı trenle Ankara’ya giderken yan koltuktaki
sohbete kulak misafiri oluyor ister istemez...
-Milleti biliyor.
Muhabbetin ana konusu her zaman olduğu gibi
“N’olacak bu Türkiye’nin hali” üzerine...
Referandumdan, Erdoğan’dan, AKP’den ve
Türkiye’nin büyük devlet olmasından da bahis
açılıyor tabii ki...
Politikacı olmak için siyaset bilimi okumaya;
diplomasiyi öğrenmek için uluslararası ilişkiler
bölümünü bitirmeye gerek yok artık...
Ne yapmalı?
Erdoğan Siyaset Bilimi Akademisi’nde eğitim
görmek yeterli!
Bu sırada söze, 70 yaşlarında görünen Erzurumlu bir amca giriyor.
Libya’da iş yaptığını, dünyayı dolaştığını özellikle belirttikten sonra sohbetin en can
alıcı iki hüküm cümlesini kuruyor.
Diyor ki...
-Bir ülkenin ne kadar çok
düşmanı varsa o ülke iyi yoldadır.
15 yıl tek başına iktidarda kalmak, AKP
seçmenini sürekli diri
tutmak, muhalefeti on
parçaya bölmek, kendine alternatif olmaya
aday parti içi ve dışı
liderleri pasifize etmek kolay bir iş değil.
-Eğer düşmanı yoksa o zaman yatsın uyusun,
yerinde saysın ve gelişmesin.
HALKINI TANIYOR
15 yıl tek başına iktidarda
kalmak, AKP seçmenini sürekli diri tutmak, muhalefeti
on parçaya bölmek, kendine
alternatif olmaya aday parti içi ve dışı liderleri pasifize
etmek kolay bir iş değil çünkü...
İşte Erdoğan, bunları başardığı için Erzurumlu amca gibi
milyonların gönlünü kazanmış durumda...
YEDİ DÜVELE KARŞI
Herkes kıskanıyor Erdoğan’ı ve AKP’nin icraatlarını...
Arkadaşım bu anekdotu aktarınca Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı bir kez daha takdir ettim.
Dışarıdaki düşmanlar da içerideki işbirlikçiler de
onu devirmek için uğraşıyor.
İçimden dedim ki...
ABD, Almanya, Fransa, İngiltere, Hollanda, İsrail, Mısır, Suriye, Yunanistan hatta Erdoğan’ın
-Adam siyaseti biliyor.
05
06 NİSAN 2017 PERŞEMBE
YORUM
04. SAYFADAN DEVAM
ikinci evim dediği İran bile AKP’nin izlediği bağımsız politikalardan rahatsız!
Terör örgütü PKK, Suriye’deki uzantısı PYD, IŞİD,
DHKP-C, Cemaat, CHP, HDP, sol sendikalar, Geziciler, Kemalistler, Cumhuriyet gazetesi, Aydın
Doğan, Koç, yüksek yargı vs...
Hepsi 15 yıldır AKP’nin millete hizmet götürmesini engellemek için canla başla çalışıyor.
İçerideki ve dışarıdaki düşmanlar o kadar başarılı oldu ki AKP ve Erdoğan 15 yıldır eli kolu bağlı iktidarda kaldı!
Milleti ve devleti için hazırladığı devasa projeleri hayata geçiremedi!
Bu nedenle Erdoğan mağdur,
AKP mazlum!
ERZURUMLU AMCA HAKLI!
Bu vesayet çemberini kırmak
için 16 Nisan’da millet bir kez
daha Erdoğan’a ve AKP’ye
sahip çıkmalı!..
Aksi takdirde iktidar da istikrar da kaybolur!
Bu kadar hain düşman bir araya gelip Erdoğan’a
saldırıyor ise AKP’nin de Cumhurbaşkanı’nın da
gittiği yol kesinlikle doğrudur!
O BAYRAK İNECEK YOKSA...
İşte Erdoğan’ın başarı sırrı burada...
Dün ne söylemiş, bugün ne demiş, söyledikleri
birbiriyle çelişmiş çok da umurunda değil.
O andaki çıkarına ve konjonktüre bakıyor.
Seçmenin yaklaşık yüzde 50’si, Erdoğan ne derse ona inanıyor çünkü...
İki hafta önce Kürt oylarını ütmek için Barzani’yi
Türkiye’ye çağırdı mesela...
İki hafta önce Kürt
oylarını ütmek için
Barzani’yi Türkiye’ye
çağırdı. Havalimanındaki karşılamada
Irak Kürdistan Bölgesel Yönetimi’nin bayrağının asılmasına
izin verdi.
Havalimanındaki karşılamada Irak Kürdistan Bölgesel
Yönetimi’nin bayrağının asılmasına izin verdi.
MHP’den gelen eleştirileri
duymadı bile...
Sonra Diyarbakır mitinginde
gördü ki bu “bayrak müsameresi” işe yaramamış...
Türkiye karanlığa gömülür!
Kürtler referandumda “evet” demeyecek...
Topraklarımız işgal edilir!
Hemen strateji değişikliğine gitti.
Ezanlar susar, camiler kapanır!
Milliyetçi Türklerin desteğini almak için Kerkük’te
bayrak asan Barzani yönetimine üst perdeden
tehdit etmeye başladı.
Emekliler maaşlarını alamaz, hastalar ilaç bulamaz, boğazına kadar kredi borcuna batmış muhafazakar Müslüman sağ seçmen evine ekmek
götüremez!
Sosyal yardımlar kesilir, beleş hayat sona erer!
Off...
Bunları yazarken bile ruhum daraldı.
Ne kadar çok düşmanımız varmış meğer bizim...
Erzurumlu amca haklı...
Erdoğan ve AKP doğru yolda!..
“Hemen o bayraklarınızı indirin. Sadece Irak
milli bayrağıyla orada yola devam edin. Yoksa
şu anda geldiğiniz noktadan geri adım atmaya mecbur kalırsınız.” dedi.
ONE MINUTE
Erdoğan’ın, Erzurumlu amca gibi hayal dünyasında yaşayan pek çok AKP seçmeninin gönlünü
kazanmak ve oyunu ütmek için düşman üretme
politikası daha ne kadar işe yarar?
Seçimden seçime işe yaradığı ortada...
06
06 NİSAN 2017 PERŞEMBE
YORUM
05. SAYFADAN DEVAM
Örnek mi?
Irak Başbakanı İbadi de...
Referandum kampanyasında bu kez İsrail’e tehdit savurma yok mesela...
KISIR DÖNGÜ
Ama dün vardı.
“One Minute” olayı ile İsrail’in Gazze’ye uyguladığı ablukayı sonuna kadar kullandı.
Abluka kalkmadı ama Erdoğan İsrail düşmanlığı ile bir kez daha seçim kazandı.
Sonra?
Sonra İsrail yönetimiyle anlaşmak için Mavi Marmara şehitleri üç kuruş tazminat karşılığında satıldı.
Erzurumlu amca ve onun gibi
düşünen AKP seçmeni için bu
ayrıntılar önemli mi?
Değil elbette...
Ölçü ne peki?
Erdoğan doğru yolda, çünkü
düşmanı çok...
ESMA KIZIM!
Komşular ile sıfır düşmanlık politikasından “Oy
için gerekirse her komşu ile kavga edilir” durumuna gelindi.
Kavga edecek komşu kalmayınca Almanya ve
Hollanda gibi ülkelerle gerilim politikası üretildi.
Sırada ABD var.
Eğer Başkan Trump, 16 Nisan’dan sonra Zarrab
ve Fethullah Gülen Hocaefendi’yi Türkiye’ye
teslim etmez ise muhtemel bir erken seçim sürecinde bu kez Amerika’ya savaş açılacak.
Komşular ile sıfır
düşmanlık politikasından “Oy için gerekirse her komşu ile
kavga edilir” durumuna gelindi.
Kavga edecek komşu
kalmayınca Almanya
ve Hollanda gibi ülkelerle gerilim politikası üretildi.
Sırada ABD var.
Mısır’da Sisi darbe yaptı, Müslüman Kardeşler’in lider kadrosunu hapse attı.
Günlerce Mursi’yi, gösterilerde öldürülen
Esma’yı oy devşirmek için ağzından düşürmedi.
Rabia işareti yapıp durdu.
Açılacak ki Erzurumlu amcanın mantık örgüsü bozulmasın, Erdoğan’ın düşman listesinde eksilme olmasın.
Ta ki 23 milyon seçmen AKP
ve Erdoğan’a oy vermeye devam etsin.
Bu bir kısır döngü aslında...
Erdoğan’ı seçmene, Erzurumlu amca gibi fanatik partilileri de Erdoğan’a bağımlı
hale getiren bir kısır döngü...
DEĞERLİ YALNIZLIK
Ama bunun gittikçe artan çok ciddi bir maliyeti var artık...
Hangi sonucu aldı?
Bu karşılıklı bağımlılık AKP’lileri de Erdoğan’ı da
yalnızlaştırıyor ve ötekileştiriyor.
Hiçbir sonuç alamadı.
“Değerli bir yalnızlık” diye mutlu olabilirler.
Sadece Erzurumlu amca gibi fanatik seçmenlerin gönlünü kazandı, o kadar...
“Madem herkes bize düşman, o zaman biz
doğru yoldayız” diye kendilerini avutabilirler.
Zaten Erdoğan için amaç oy toplamaktı, gerisi
ise teferruat...
Ama gittikleri yol yol değil, bir çıkmaz sokak...
Listeyi uzatmak mümkün...
Yakında, dünyadaki değerli yalnızlık “Saray’da
tek başına” kalmaya kadar varabilir.
Esed de nasibini aldı bu tehditlerden...
Benden hatırlatması...
07
6 NİSAN 2017 PERŞEMBE
YORUM
O biiir
HSYK Başkanvekili…
SEFER CAN
Hakimler Savcılar Yüksek Kurulu
(HSYK) Başkanvekili Mehmet Yılmaz, ülkenin
yaşadığı badirenin sembol isimlerinden biri.
Sanki bir özeti. İleride bugünleri anlatmak
için çok işe yarayacak. Onun HSYK Başkanvekili olduğu zaman denildiğinde fazla söze
hacet kalmadan herkes anlayacak ne demek
istediğinizi. İktidar sarhoşluğundan kaynaklanan ama iç boş bir özgüvenle durmadan çam
deviriyor. Her gafı bir öncekini geride bırakıp
‘yok artık’ dedirtiyor. HSYK Başkanvekili yine
sahnede ve tahliyesi uygulanmayan gazetecilere dair açıklamasıyla bağımsız yargı masalına öldürücü darbeyi indirdi.
TOPLUMSAL İNFİAL Mİ SARAY FIRÇASI MI?
15 Temmuz darbe girişiminden sonra tutuklanan gazetecilerin yargılanma süreçlerindeki
skandallar bitmiyor. Haberler ve sosyal medya paylaşımlarından terör örgütü çıkaran iddianame üzerinden yapılan yargılamada sekiz ay sonra verilen tahliyeler uygulanmadı.
HSYK Başkanvekili Yılmaz’ın, 21 gazetecinin
uygulanmayan tahliyesi ve mahkeme heyetinin savcıyla birlikte açığa alınmasını toplumsal infiale bağlaması skandala tüy dikti.
İddianameyi kabul eden ve günlerce duruş-
[email protected]
ma yapıp ifadeleri dinleyen mahkeme heyeti
29 sanıktan 21’i için tahliye vermişti. AKP ve
Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan adına konuştuğu iddiasındaki isimlerin sosyal medyadaki
kampanyası üzerine, tahliyeler durdu. Savcının zaten salıverme talep ettikleri hakkında
itiraz mümkün olmadığından, onlar için yeni
bir soruşturma uydurularak tutuklandılar. Yılmaz soru üzerine açığa alma işleminin süren
yargılamaları olumsuz etkileyeceğini de ekledi.
Tane tane bir daha tekrar edelim:
•Toplumsal infialden dolayı kararlar uygulanmadı. (Yani AK Troller ayaklandı, fırçayı
yedik.)
•Mahkeme heyetinin kararı başka saiklerle
alıp almadığı soruşturma sonunda ortaya
çıkacak. (O halde gazeteciler neden içerde?)
•AK Trollerin iddia ettiği gibi yeniden tutuklama için HSYK mahkemelere talimat vermiş. (İtiraz üzerine tutuklama vahim, bir
anda zembille suç indirip içeri tıkma facia)
•Açığa alma kararı, devam eden davalardaki
yargıçlara da gözdağı (Yılmaz bunu gizleme ihtiyacı bile duymuyor)
İktidar sarhoşluğundan kaynaklanan ama iç boş bir
özgüvenle durmadan çam deviriyor. Her gafı bir öncekini
geride bırakıp ‘yok artık’ dedirtiyor.
08
6 NİSAN 2017 PERŞEMBE
YORUM
7. SAYFADAN DEVAM
Yılmaz’ın, 21 gazetecinin uygulanmayan tahliyesi ve
mahkeme heyetinin savcıyla birlikte açığa alınmasını
toplumsal infiale bağlaması skandala tüy dikti.
‘GEÇ KALDIK ÖZÜR DİLERİZ’
Yılmaz daha önce de çok tartışılan, skandal nitelemesini hak eden açıklamalara imza atmıştı. Samanyolu Yayın Grubu Başkanı, gazeteci
Hidayet Karaca’nın da aralarında bulunduğu
bazı sanıkları tahliye eden yargıçlar Mustafa
Başer ve Metin Özçelik de ihraç edilmiş ve tutuklanmıştı. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın ‘geç kalındığı’ yönündeki sert tavrı
üzerine Yılmaz araya hafta sonunun girdiğini
belirtip özür dilemişti.
Yılmaz, polis ve İstihbarat birimlerinin ByLock uygulamasını indirmenin tek başına delil
olamayacağı yönündeki raporlar üzerine tereddüde düşen yargı camiasını “ByLock en
güçlü delilimiz” sözleriyle baskı altına almıştı.
Oysa iletişimin takip ve tespiti önceden mahkemeden alınmış kararla mümkün. Aksi halde
kanuna aykırı delil niteliğinde sayılıyor ve bir
hükme dayanak yapılamıyor. Ayrıca saygın
hukukçular, bir iletişim uygulamasını indirmenin suç olamayacağını, suç niteliği taşıyan
haberleşmenin ispat edilmesi gerektiğini dile
getiriyor.
YARGIÇLARA İTİRAF TUZAĞI
HSYK Başkanvekili Yılmaz, yargıçlardan itirafçı bulabilmek için onlara tuzak kurduğunu da
itiraf etmişti. 28 Aralık 2016 tarihli yazısında
Habertürk Gazetesi yazarı Sevilay Yılman olayı şöyle anlattı:
“Meğer bu örgütün yargılama safhasında kul-
lanılacak delil için bir oyun kurmuş Mehmet
Yılmaz, “Bu açıklamayı tamamen itirafçılığı
teşvik amacıyla yaptım ve çok da başarılı oldum. Çünkü o vakitlerde bir tane bile itirafçı
yokken, o açıklamam sonrası itirafta patlama oldu. 200’ün üzerinde itirafçı sayesinde
2400 hâkim ve savcı hakkında FETÖ üyesi olduğuna dair delil elde ettik. Darbeye teşebbüs noktasında zaten biz bu yasadan faydalanmıyoruz. Sadece silahlı terör örgütü üyesi
olarak yargılama yapabileceğiz; zira henüz
yargı camiasında darbeye karıştığını, bizzat
içinde olduğunu ispat ettiğimiz kimse yok!
Onu henüz delillendiremedik. Bizim yargıyla
ilgili soruşturmanın tamamı silahlı terör örgütü olmak suçundan dolayı yapılıyor.”
Bu açıklamada asıl skandal, darbenin hemen
ertesi gün tutuklanan binlerce hakim ve savcı
için delil olmadığının ortaya çıkması. Yılmaz
itirafçılığa zorladığı meslektaşları sayesinde
‘örgüt üyeliği’ delili oluşturduklarını, darbeye katılıma dair ise hâlâ ellerinin boş olduğunu kayıtlara geçirdi. Toplumda darbeci algısı
oluşturularak tutuklanan yargı mensuplarının
suçsuzluğu bizzat tutuklamayı yapanlar tarafından itiraf edilmiş oldu.
Mehmet Yılmaz’ın HSYK günleri diye kapsamlı
bir çalışma epey ilgi çeker. İddianamesinin yazımı ise hukukçuların işi. Ama “bu açıklamaları nasıl yaptım” diye elini dizine vuracağından
eminim. Başka delile gerek yok, Yılmaz’ın kendi ikrarı çok açık ve defalarca anayasa ihlali.
09
06 NİSAN 2017 PERŞEMBE
YORUM
VEYSEL AYHAN | [email protected] | @veyhann
“Darbeyi halk durdurdu” psikolojik bir
yalan. Erdoğan’ın
halkı yanına çekmek,
seçmen üretmek, milliyetçilik pompalamak
için piyasaya sürdüğü, sürdürdüğü bir
propaganda aracı.
15 Temmuz’da Erdoğan halkı
sokağa çağırmasaydı ne olurdu?
Öncelikle psikolojik harekat unsuru olarak kullanılan bir yanlışı düzeltelim. Halk kesinlikle emir komuta zinciri içinde başlamış bir darbeyi durduramaz! Bugüne kadar dünyanın hiçbir yerinde böyle bir şey yaşanmamıştır. Asker
bütünüyle sokağa çıktığında tankların önünde
ne çöp kamyonları durabilir ne de halk kitleleri.
Bu, mümkün olsaydı Sisi’nin
darbesine karşı sokağa dökülen, meydanları dolduran
milyonlarca Mısırlı darbeyi
engelleyebilirdi.
“Darbeyi halk durdurdu” psikolojik bir yalan. Erdoğan’ın
halkı yanına çekmek, seçmen
üretmek, milliyetçilik pompalamak için piyasaya sürdüğü, sürdürdüğü bir propaganda aracı.
giderek darbe planını ihbar ediyor.
-Erdoğan en azından öğleden itibaren hadiseyi
biliyor. Ki akşamında şu cümleyi söylüyor: “Öğleden sonra bir hareketlilik ne yazık ki silahlı
kuvvetlerimizin içinde mevcuttu.”
- Yine kendi ifadesiyle 16.00
civarı eniştesi kendisine darbeyi haber veriyor.
10 bin kişinin çalıştığı TRT’yi biri rütbeli 5
asker basıyor. 1750 güvenlikçinin koruduğu
Saray’ı 3’ü rütbeli 13 asker basıyor. Hepsi kapıda gözaltına alınıyor.
ÖNCE ŞU VERİLERİ TEKRAR
HATIRLAYALIM
- 15 Temmuz’un en büyük
soru işareti şudur: 14 Temmuz günü, yani darbe girişiminden 1 gün önce
Genelkurmay Başkanı Hulusi Akar ve MİT müsteşarı Hakan Fidan gece yarısına kadar 6 saat
özel toplantı yapıyorlar.
Bu kozmik toplantı ‘kontrollü bir darbe
girişimi’nin son rötuşları için miydi?
- 15 Temmuz’da öğleye doğru bir binbaşı MİT’e
- Genelkurmay, 18.00 itibariyle ikinci bir emre kadar
Türk hava sahasında hiçbir
askeri uçak havalanmamasını, havada bulunanlar derhal
yere inmesini, tank ve birlik
hareketlenmesi yasaklanacaktır.
- Hakan Fidan, saat 19.00 civarında Cumhurbaşkanı’nın
Koruma Müdürü Muhsin
Köse’yi arıyor ve güvenliğiniz nasıl önlem aldınız mı
diye iki defa üst üste soruyor.
Demek ki girişimi hepsi biliyor.
- 15 Temmuz akşamı tebessümler dağıtan
Erdoğan’ın damadı önceki gün itiraf etti: 21.30’da
darbeyi biliyorduk.
ERDOĞAN HALKI SOKAĞA ÇAĞIRDIĞINDA
DARBE BİTMİŞTİ
Başbakan 23.00’te zaten televizyonlardan açık-
10
06 NİSAN 2017 PERŞEMBE
YORUM
09. SAYFADAN DEVAM
lama yapmış, darbe girişimini deşifre etmişti.
Genelkurmay 18.00’den itibaren durumu kontrole almıştı. Erdoğan’ın CNN’e Facetime’dan
bağlanarak halkı sokağa çağırdığı 00.24’e kadar darbe girişimi püskürtülmüş ve bitmişti.
Fevri yerel hareketlilikler kalmıştı.
DARBEYİ KAÇ KİŞİ YAPTI
Genelkurmay’in inisiyatifi dışında kontrol dışı
hareketlilikler şunlardı:
22.05’te ne olduğundan habersiz farklı yerlerde
toplam 1-2 tabur asker sokağa çıktı. TSK envanterindeki 13 bin tanktan sadece 10-15’i kullanıldı. Nereye götürüldüklerini bilmeyen harp okulu öğrencileri. Ses etkisi için 3-5 savaş uçağı.
10 bin kişinin çalıştığı TRT’yi biri rütbeli 5 asker
basıyor. 1750 güvenlikçinin koruduğu Saray’ı
3’ü rütbeli 13 asker basıyor. Hepsi kapıda gözaltına alınıyor.
Hiç bir hükümet üyesine dokunulmuyor.
Ve en önemli eylem: Boğaz köprüsünün tek şeridini kapatmak...
ERDOĞAN 16.00’DA TELEVİZYONLARA BAĞLANSAYDI...
Evet Erdoğan darbe girişimini haber aldığı öğlen saatlerinde televizyonlara bağlansaydı, ne
asker ne de halk sokağa çıkmayacaktı. Yani
Erdoğan’ın bildiği halde 6,5 saat beklemesi 249
cana mal oldu.
Acaba CHP Genel başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun
“kontrollü bir darbe girişimi olduğu” iddiası
bunu mu ima ediyor?
HALKI SOKAĞA ÇAĞIRMASAYDI NELER
OLURDU?
O gece sokağın kaderine hükmedenler darbeye karşı demokratik duruş sergileyen halk değildi. Elinde pala, bıçak ve silah olan, halkın
arasına sızmış Sadat’a bağlı ve karanlık güçlere
ait milis güçleri idi. Bunlar “kahramanlıklarını”
askerin teslim olduğu, silahlarını kullanmadığı,
tankları sürmediği yerde yaptılar. Teslim olmuş
erleri linç ettiler, gırtlağını kestiler ve terk edilmiş tankların üstünde poz verdiler.
Eski Pentagon üst yetkilisi Michael Rubin’in
“15 Temmuz gecesi sivilleri Saray’a bağlı SADAT milisleri öldürdü” iddiası havada asılı duruyor.
Çünkü hiç birine otopsi yapılmadı. Kimin kurşunlarıyla şehit olduklarını bilmiyoruz. Hangi
silahlar ve mermiler kullanıldı tespit edilmedi?
Tatbikat için veya ne olduğunu anlamadan köprüye getirilen ve linç edilen darbeden habersiz
askerlerin, boğazları kesilen masum harp okulu
öğrencilerinin vebali kimin boynunda?
En önemli soru şu. Bitmiş ve bastırılmış bir darbe için Erdoğan halkı sokağa niçin çağırdı?
Halkı sokağa çağırmasaydı 249 insan hayatını
kaybetmeyecekti.
EMNİYET GÜÇLERİ NE YAPTI?
Türkiye’de 81 il var. 15 Temmuz sonrası 76 il emniyet müdürü cemaatten iddiasıyla değiştirildi.
Peki 15 Temmuz akşamı darbeye katılan emniyet müdürü oldu mu? Olmadı. Bilakis her ilde
askere karşı durumu kontrol altına alıp darbeye girişenleri göz altına aldılar. Yani bastırılmış
darbe için halkı sokağa dökmeye gerek yoktu.
Emniyet yetiyordu ve her şeyi kontrole almıştı
zaten.
Girişteki cümleyi tekrarlayayım. Darbeyi halk
önlemedi. Asker emir komuta zinciri içinde sokağa çıktı mı hiç bir güç bunu durduramaz. Halk
sokağa çıkmasa da asker kendi içinde darbeyi
bastırmıştı.
249 insanı öldürenler SADAT milisi veya değil
lanetleyelim.
Ama saatlerce önceden darbeden haberi olup,
bitmiş bir “kontrollü bir girişim”den siyasi rant
elde etmek için halkı sokağa çağıranları kenara
not etmeyi unutmayalım.
Saatlerce önceden darbeden haberi olup, bitmiş bir “kontrollü bir
girişim”den siyasi rant elde etmek için halkı sokağa çağıranları kenara not etmeyi unutmayalım.
11
06 NİSAN 2017 PERŞEMBE
ANALİZ
BERK ULUÇ
[email protected]
17 Nisan Sabahı
Türkiye-Avrupa Birliği
İlişkileri
Son üç yıldır Türkiye – Avrupa Birliği münasebetlerinin 1980 darbesi sonrası ilişkilerin resmi olarak dondurulduğu günlerinden
daha da sıkıntılı bir dönemde olduğu kanaati, bu ilişkilerin seyrini on yıllardır takip eden
uzmanların ortak görüşü haline gelmiş bulunmakta.
Bir tarafta, 94 yıllık Cumhuriyet tecrübemizin hiçbir anında yaşamadığımız son derece vehim hadiseler gerçekleşirken; diğer tarafta üyelik müzakereleri sürecinde bulunup, Avrupa Birliği’nin en temel değerlerini
bu kadar pervasızca ayaklar altına alan başka bir aday ülke birliğin son 60 yıllık genişleme sürecinde ortaya çıkmadı.
AVRUPA MÜLTECİ MESELESİNE KENDİ
TEDBİRİNİ ALIYOR
Esasen, Avrupa Birliği milyonlarca Suriyeli
mültecinin Türkiye sınırları içerisinde kalması noktasında Cumhurbaşkanı Erdoğan ile
anlaşarak bugüne kadar birçok kritik meseleye dair özellikle 2015 yılından bu yana sessizliğini hep korudu.
Fakat, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın önce Hollanda başbakanı Rutte’yi ardından Alman
Şansölyesi Merkel’i hedef alan Nazi ve benzeri ithamları Avrupa’da son birkaç haftadır farklı bir takım siyasi gelişmelerin yaşanmasına sebep oldu. Tüm bunlar yaşanırken, özellikle Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın
Avrupa’da yaşayan Türk diasporasını sokağa
döken radikalleştirici bir takım söylemleri,
bir çok AB ülkesinde gerek Erdoğan gerekse
de Türkiye ile bugüne kadar devam eden ortaklık modelinin değişmesi gerektiği noktasında bir konsensüs oluşturdu.
Bu sebeple, iki hafta kadar önce Türkiye’ye
giden üst düzey bir AB delegasyonu, Türk
yetkililere açıkça kendilerini mülteci meselesi üzerinden artık tehdit edemeyeceklerini, AB olarak mültecilerin Avrupa’ya gelişlerini durdurabilecek tedbirleri aldıklarını ifade ettiler. Benzer şekilde Marc Pierini, Steven
Blockmans ve Amanda Jane Paul gibi birçok
kıdemli AB uzmanına göre AB’nin Erdoğan’a
dair son dönem takındığı sert ve kolektif tutumun arkasında, birliğin mülteci meselesine dair kendi tedbirlerini aldığı gerçeği yatmakta.
2015 yılından bugüne Türkiye’de yaşanan
ve Türkiye’nin geçtiğimiz 10 yılda yakaladığı
demokratikleşme ivmesini akamete uğratan
birçok hadise de sessiz kalmayı tercih eden
AB, özellikle son iki haftadan bu yana yaklaşmakta olan 16 Nisan referandumuna dair
kamuoyuna mal olacak şekilde ve kapalı kapılar ardında alışılagelmişin dışında bazı tepkiler ortaya koymakta.
Kamuoyuna mal olmuş tepkilere bakıldığında, AB’nin Türkiye’ye dair en önemli iki yetkilisi olan dış ilişkilerden sorumlu Yüksek
Temsilci Federica Mogherini ve Genişlemeden Sorumlu AB komiseri Johannes Hahn’ın
16 Nisan referandumundan ‘evet’ çıkması
12
06 NİSAN 2017 PERŞEMBE
ANALİZ
11. SAYFADAN DEVAM
durumunda, Türkiye’de yeni oluşacak devlet sistematiği pratiğinin Kopenhag kriterleri ile uyumlu çalışıp çalışmadığına bakacakları nevinden son derece diplomatik bir dille
ilişkilerin geleceğine ve belki de yeni bir formatta devam edeceğine dair imalarda bulunmaktalar.
TÜRKİYE’YE GÜÇLÜ TEPKİYE
HAZIRLANILIYOR
Diğer taraftan, Brüksel kulislerinde konuşulan diğer bir olasılık ise duyanları şaşkınlığa
sevk edecek türden.
rünse de, orta ve uzun vadede özellikle NATO
ve ekonomik ilişkiler bağlamında Türkiye’yi
bir hayli zora sokacağını ifade etmek hiçte
güç olmasa gerek.
Referandumdan ‘evet’ çıkması durumunda,
17 Nisan sabahına uyandığımızda karşımızda Türkiye ve özellikle Erdoğan ile bugüne
değin devam ettirilen ilişkilerin mutlak surette değişmesi gerektiği hatta bu değişimi
diretme potansiyeli olan bir AB ile karşılaşma ihtimalimiz son derece kuvvetli görünmekte.
Özellikle, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın son
günlerde 16 Nisan referandumundan hemen
sonra, AB ile devam mı yoksa tamam mı
şeklinde bir referandum daha yapma sinyali vermesi, Brüksel’de bir takım güçlü, alternatif tepkiler hazırlanmasına sebep olmuşa
benziyor.
Şüphesiz AB’yi böyle bir pozisyona iten temel de iki faktörü tekrar vurgulamakta yarar
var.
Kimliğini burada ifade edemeyeceğimiz bazı
AB bürokratlarına göre başta Avrupa Birliği olmak üzere Avrupa Güvenlik ve İşbirliği
Teşkilatı (OSCE) gibi bir takım uluslar üstü
ve uluslararası kurumların, hazırlıkları aylar öncesine dayandığı iddia edilen referandumda yapılacak sandık hilelerinden ötürü, 16 Nisan referandum sonucunu kendileri için yok hükmünde olacağını duyuracaklarını ifade etmekteler. Böylesine bir tepkinin Türkiye’de iç siyasi dinamikleri etkileme
gücü kısa vadede yok denecek kadar az gö-
İkinci olarak ise, Avrupa Birliği daha fazla
NATO deniz gücünü Ege’de mülteciler için
geçiş bölgesi kabul edilen alanlara yerleştirme noktasında genel bir anlaşmaya varmış
bulunmakta.
İlk olarak; özellikle son bir aydır Erdoğan,
Berlin ve Amsterdam gibi Türklerin yoğun
olduğu bazı AB başkentlerinde ulusal güvenlik tehdidi olarak algılanmakta.
Bu iki çok önemli faktörün AB’nin elini son
derece güçlendirdiğini ve bu nedenle AB’nin
17 Nisan sabahı bir çoklarımızı şaşırtacak referandum sonuçlarına dair bir takım ilginç ve
sert siyasi açıklamalar yapabileceğini görmek durumundayız.
Erdoğan’ın Avrupa’da yaşayan Türk diasporasını sokağa döken radikalleştirici bir takım söylemleri, bugüne kadar devam eden ortaklık
modelinin değişmesi gerektiği noktasında bir konsensüs oluşturdu.
13
06 NİSAN 2017 PERŞEMBE
HABER YORUM
MEHMET DİNÇ | STRAZBURG
[email protected]
AVRUPA KONSEYİ: KAYYIMLAR
DERHAL GÖREVİ DEVRETMELİ
Avrupa Konseyi yerel yöneticiler
kongresinde Türkiye yerel yönetimleri ile ilgili rapor oy çokluğu ile kabul edildi. Raportör Andreas Knape
99’dan beri 50 defa Türkiye’ye gittiğini ilk defa bu kadar kötü gördüğünü söyledi. Raporda yerel yönetimlere
atanan kayyımların derhal geri çekilmesi istenirken, terör kanunun gözden
geçirilmesi için tekrar çağrı yapıldı.
Türkiye’deki belediye başkanları ve meclis üyelerinin gözaltı ve tutukluluklarına ilişkin rapor
Avrupa konseyi yerel yöneticiler meclisinde oy
çokluğuyla kabul edildi. Eş raportörler İsveçli
raportör Andres Knape ve Hollandalı Leen Verbeek Türkiye’ye ziyaretlerinin ardından raporu
genel kurula getirdi. Genel kuruldaki tartışmanın ardından yapılan oylamada, rapor oy çokluğuyla kabul edildi. AKP’li belediye başkanının
Gülen hareketini “Terör örgütü” olarak raporda
yerelması için gösterdiği çaba meclis genel kurulda kabul görmedi. Gaye Doğanoğlu’nun verdiği tüm değişiklik önergeleri reddedildi.
Raporda belediyelere atanan kayyımların derhal görevi bırakıp tekrar seçilmişlere devretmesi
yer alıyor. Kayyımların görevlerini teslim etmeleri konusunda baskı yapması için Avrupa Konseyi bakanlar kuruluna çağrı yer alıyor. Ayrıca
tutuklama usulünün Avrupa İnsan Hakları Söz-
leşmesi (AİHS) ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) içtihatlarına uygun olması gerektiğinin altını çiziliyor.
TERÖR KANUNUNUN DEĞİŞMESİ İÇİN BİR
ÇAĞRIDA YEREL YÖNETİCİLER KONGRESİNDEN
Türk yasalarında yer alan terör kanunun Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi ve AİHM içtihatlarına uygun hale getirilmesi konusunda daha
önce Avrupa Konseyi Parlamenterler Meclisi,
Avrupa Parlamentosu ve anayasal konulardaki
en prestijli kurum olan Venedik Komisyonu defalarca rapor yayınladı ve çağrıda bulundu. Fakat Türk hükümeti bu kanunu, muhalifleri bastırmak için bir balyoz gibi kullanarak sindirmeye devam ediyor. Avrupa Konseyi yerel yöneticiler kongresi de TCK’da yer alan terör maddesinin gözden geçirilmesi talebini yineledi.
Ayrıca Avrupa İnsan Hakları
Komiseri Nils Muiznieks ve Venedik komisyonu, Türkiye ziyaretlerinden sonra, seçilmiş belediye başkanlarının yerine kayyım atanması ile ilgili 674
No’lu KHK’nın anayasaya aykırı olduğuna ilişkin görüşüne atıfta bulunuyor.
TÜRKİYE’YE EN AZ 50 KERE GİTTİM İLK DEFA
Avrupa Konseyi yerel yöneticiler kongresi de TCK’da yer alan
terör maddesinin gözden geçirilmesi talebini yineledi.
14
06 NİSAN 2017 PERŞEMBE
HABER YORUM
13. SAYFADAN DEVAM
BU KADAR KÖTÜ BİR DURUMDA
Raportör Andreas Knape 1999 yılından beri
Türkiye’ye en az 50 kere gittiğini fakat ilk defa
ülkedeki durumu bu kadar vahim olarak gördüğünü söyledi. Knape “Türkiye 90’lı yıllara geri
döndü. Buradaki Türk heyetine sesleniyorum;
Ümit ederim bizimle el ele çalışarak tekrar demokrasi günlerine geri döneriz. Türkiye’de 91
belediye başkanı ve eş başkanı cezaevinde,
halk tarafından seçilmiş 82 belediyeye kayyım
atandı, bu durum 82 belediyede yerel demokrasinin işlemediği gösteriyor. Avrupa konseyinin daha önce hiç görmediği bir durum. Seçilmiş insanlar terör kapsamında tutuklanıyor. Henüz haklarında iddianame dahi olmadan belediye başkanları cezaevinde tutuluyor” ifadelerini kullandı.
KAYYIMLAR ANAYASAYA AYKIRI GERİ ÇEKİLMELİ, GÖREVİ SEÇİLMİŞLERE DEVRETMELİ
Eş-raportör Leendert Verbeek ise, tutuklamaların ve
kayyımların AİHS maddeleri ve AİHM içtihatlarına aykırı olduğunu söyledi. OHAL
geçici olmalı, seçilmişlerin
yerine kayyımların atanması, belediye kanunlarının iptali anlamına geliyor. Kayyımlar noktasında ikna olmadık. Türk
yasaları yeterli hükümlere sahip, fakat kayyımlar, belediye meclislerini iptal ediyor bu da demokrasinin olmadığı anlamına geliyor. Kayyımların olduğu belediyelerde kamu hizmetlerinin geriye gittiğini gözlemledik. Bir büyük şehirde kadın şoförler işten çıkarıldı. Durum alarm
verici seviyeye ulaştı. Türkiye kendi anayasasını ihlal ediyor. Kayyımlar geri çekilmeli görevi
tekrar seçilmişlere bırakmalı. Ayrıca terörle ilgili yasanın değişmesi noktasında bir kez daha
çağrıda bulunuyoruz” ifadelerini kullandı. Ayrıca adil yargılama, insan hakları, demokrasi ve
hukukun üstünlüğüne tekrar hatırlatmada bulundu.
Oturumda söz alan Jean Louis Testud ise
Türkiye’de işkenceler var, basın özgürlüğü ihlal
ediliyor, kadın hakları yok ediliyor açıkçası Türkiye kırmızı çizgiyi aştı i fidelerini kullandı.
TÜRKİYE’DE YARGI KALMADI BU İNSANLAR
NE ZAMAN YARGILANACAK?
Fransa sözcüsü Francis Lec ise oturumda yer
alan AKP, CHP ve MHP’li belediye başkanlarına seslenerek “Türk meslektaşlara sesleniyorum, arkadaşlarınız hapiste, belki bir kaç hafta
sonra bu tehdit size gelecek o zaman sizin de
yanında olacağız. Türkiye imajı çok iyi bu imaja
halel getirmeyin. Bunu genç nesillerin tehlikeye gireceği şekilde yapmayın. Türkiye’de yasalara saygı duyulmuyor, yargılanmadan hapiste
tutulan, gazeteci, hakim, belediye başkanı, memurlar var. Türkiye’de yargı kalmadı, bu insanlar kim tarafından ne zaman yargılanacak” ifadelerini kullandı.
GAYE DOĞANOĞLU’NUN ‘FETÖ’ TALEBİ
KABUL GÖRMEDİ
Antalya Konyaaltı belediye
başkanı Gaye Doğanoğlu,
yerel yöneticiler kongresinde yerel yönetimler konusunda tartışma sırasında
yerel yönetimlerle ilgili rapor oylanırken raporun içine 15 Temmuz darbe girişimini “Feto/Pdy” ifadesi yer almasını istedi. Raportör ise konu ile
alakasının olmadığı söyleyerek reddetti ,ardında genel kurulda yapılan oylama ile Gaye
Doğanoğlu’nun değişik önergesi reddedildi.
Rapora 12 tane daha değişiklik önergesi veren
Gaye Doğanoğlu’nun tüm önerileri genel kurulda reddedildi. AB istihbarat raporu, Almanya, İngiltere, Hollanda ve ABD gibi ülkelerinin
istihbarat birimleri “Darbenin arkasında Gülen
yok” raporları yayınlamasına rağmen, AKP
yetkililerin ısrarla Gülen hareketine yıkma çabası artık Avrupa’da dikkate alınmıyor.
Gaye Doğanoğlu’nun verdiği değişiklik önergeleri içinde, “OHAL’in gerekli olduğu, raporda
yer alan Avrupa işkenceyi önleme komitesinin
Türkiye tekrar ziyaret çağırısının çıkarılması istedi. Terör tanımının değiştirilmesi yönündeki
çağrısının çıkarılmasını istedi. Ayrıca Türkiye’de
hukuk üstünlüğü hakim olduğunu söyleyerek
Türkiye’deki gelişmeleri göstermek için vekilleri
Antalya’ya davet etti.
15
6 NİSAN 2017 PERŞEMBE
EFE YIĞIT
SPOR DOSYA
[email protected]
TANGOCULARIN RITMI BOZULDU
Ardiles, Kempes, Maradona, Messi ve
daha onlarca isim... Arjantin’in futbol dünyasına kazandırdığı yıldızlardan ilk aklımıza gelenler. Brezilya ile birlikte futbolun güçlü Avrupa
ülkelerine kafa tutan Arjantin’de son dönemde
işler yolunda gitmiyor. Rusya’nın ev sahipliği
yapacağı 2018 Dünya Kupası yolunda Arjantin,
beklenen performansı bir türlü gösteremiyor.
10 ülkenin yer aldığı Güney Amerika Futbol
Konfederasyonu (CONMEBOL) grubunda 5. sırada yer alan Arjantin, 1970’den sonra ilk kez
bir dünya kupası finallerinde olmayabilir.
HEP YARI FİNALLERDE KAYBETTİ
Futbol dünyasının ‘Tangocular’ lakabını taktığı
Arjantin, her zaman dünya futbolunun lokomotif ülkelerinden biri oldu. Futbolun yetiştirdiği
en önemli 3 yıldız sayılırken Maradona ve Pele
mutlaka sıralamada yer bulur. Diğer isim ise
Barcelona’nın yıldızı Messi olur. 1978 ve 1986
Dünya Kupası şampiyonu Arjantin, 1990’da final oynamış ancak Meksika’da 4 yıl önce finalde yendiği Almanya’ya bu kez İtalya’da boyun
eğerek kupada ikinci olmuştu. Aradan tam 24
yıl geçtikten sonra Brezilya 2014’te Arjantin
tekrar finale yükselirken, rakip yine Almanya
oluyordu. Mario Götze’nin golüne engel olamayan Arjantin, Messi’nin varlığına rağmen bir
kez daha finalde kaybediyordu.
Arjantin futbolu özellikle Maradona’nın yeşil
sahalardan kopmasıyla düşüşe geçmişti. 1998,
2006 ve 2010 Dünya Kupaları’nda çeyrek final oynayan Arjantin, 2002 Dünya Kupası’nda
gruptan çıkmayı başaramamıştı. Messi yıldızını parlatıp Barcelona ile tüm kupalara ambargo koyarken, sıra milli takıma gelince beklenen
patlamayı yapamamıştı. Milli başarıdan dolayı, Messi’yle Maradona kıyaslaması yapılırken,
Maradona hep bir adım önde oluyordu. Sebebi, Maradona’nın adeta tek başına 1986 Dünya
Kupası şampiyonluğunu ülkesine getirmesiydi.
PLAYOFF’A KALABİLİR
Şu ana kadar düzenlenen 18 Dünya Kupası’nın
14’ünde yer alan Arjantin, Rusya 2018 yolunda
oynadığı 14 maçın sonunda 22 puan toplayıp
5. sırada yer aldı. Güney Amerika’dan 4 ülke
doğrudan Rusya 2018’e katılırken, grupta 5.
olan ülke Okyanusya Grubu’nun lideriyle pla-
Messi’yle Maradona kıyaslaması yapılırken, Maradona
hep bir adım önde oluyordu. Sebebi, Maradona’nın adeta
tek başına 1986 Dünya Kupası şampiyonluğunu ülkesine
getirmesiydi.
16
6 NİSAN 2017 PERŞEMBE
SPOR DOSYA
15. SAYFADAN DEVAM
yoff maçları oynayacak. Arjantin grubu 5. sırada tamamlarsa büyük ihtimal ya Tahiti ya da
Yeni Zelanda ile Rusya vizesini almak için playoff maçları oynayacak. Her iki ülkenin futbol
kalitesi Arjantin’in çok altında ancak bazen yeşil sahalardan umulmadık skorlar çıkabiliyor.
2-0 yenildiği Bolivya’yı gruptaki rakipleri Peru,
Uruguay ve Kolombiya, üstelik deplasmanda
yendiler. Bolivya, yüksek rakımından dolayı
misafir ekiplerin zorlandığı bir deplasman. Arjantin, 2009’da Bolivya’ya 6-1 yenilerek son 60
yılın en ağır skorunu almıştı.
MESSİ’YE 3 MAÇ CEZA
Arjantin grupta oynadığı son 5 maçın 3’ünde
sahadan mağlup ayrılırken, son maçında Bolivya’ya 2-0 yenildi. Bu maçta yardımcı hakeme küfür eden Messi’ye FİFA 3 maç ceza verdi.
Arjantin, grupta kalan 4 maçının 3’ünde yıldız
oyuncusundan mahrum olarak sahaya çıkacak. Messi her ne kadar milli takım ile kupa kazanmamış olsa da takımda yer doldurulması
mümkün olmayan bir oyuncu. Rusya yolunda
Messi’nin oynadığı 6 maçta Arjantin 15 puan
toplarken, Messi’nin olmadığı 8 maçta sadece 7 puan toplayabildi. Bu veriler Messi’siz 3
maçın oldukça zor geçeceğini gösteriyor. Arjantin, Messi’siz ilk maçını Uruguay deplasmanında oynayacak.
GOLCÜ ÇOK, GOL YOK!
Arjantin, Messi, Angel Di Maria, Ezequiel Lavezzi, Sergio Agüero, Paulo Dybala ve Gonzalo Higuain gibi ofansif oyunculara rağmen gol
yollarında sıkıntı yaşıyor. 14 maçın sonunda 15
gol atarken, kalesinde 14 gol gördü. Gruptaki
10 ülke arasında Bolivya ve Paraguay’dan sonra
en az gol atan 3. ülke oldu. Gol atması sıkıntı
olduğu gibi attığı gol kadar da yemesi ayrı bir
sıkıntı oluşturuyor. Arjantin’in 15 golüne karşılık, ezeli rakibi Brezilya grupta 35 gol attı.
BOLİVYA’DAN SOĞUK DUŞ
Rusya yolunda Güney Amerika ülkelerinden en
rahat olanı 14 maçta 33 puan toplayan Brezilya.
Sambacılar çoktan 2018 Dünya Kupası finallerini
garantiledi. Zaten Brezilya’sız bir dünya kupası
düşünülemez. Grupta ikinci Kolombiya’nın 24,
3. ve 4. Uruguay ve Şili’nin 23 puanı var. Arjantin için avantaj grup ikincisi ile arasındaki puan
farkının sadece 2 olması. Ancak Arjantin sürekli sürpriz sonuçlar alıyor. Mesela Arjantin’in
29 yaşındaki Messi için 2018 Dünya Kupası ayrı
bir önem taşıyor. Messi’nin kariyerindeki tek
eksik olan milli başarıyı tatmak için Rusya 2018
tek şans olabilir. Zira önümüzdeki yıl Messi 30
yaşına basacak ve 2022 Katar’da 34 yaşında
futbolunun son demlerini yaşıyor olacak. Şayet
o yaşa kadar üst düzey performans göstermeye devam ederse tabi. Messi’nin Dünya Kupası şampiyonluğuna kavuşması için Arjantin’in
önce Rusya vizesini alması gerekiyor. Rusya’ya
zor giden bir Arjantin’in nasıl şampiyonluk favorisi olacağı ise ayrı bir muamma. Bakalım
Arjantin, Messi’siz oynayacağı 3 maçta nasıl bir
performans gösterecek. Messi’siz bir dünya kupasına her ihtimale karşı hazır olalım!
29 yaşındaki Messi için 2018 Dünya Kupası ayrı bir
önem taşıyor. Messi’nin kariyerindeki tek eksik olan milli
başarıyı tatmak için Rusya 2018 tek şans olabilir.
GÜNLÜK E-GAZETE
6 NİSAN 2017 PERŞEMBE
SAYI: 148
ARKA SAYFA
SAĞLIĞINIZI
KAYBETMEDEN
DÜZENINIZI
DEĞIŞTIRIN!
Son yıllarda kalp hastalıklarındaki ar-
tış genç, yaşlı herkesin bu konuda tedbirli olması gerektiğini gösteriyor. Uzmanlar, sağlıklı
beslenme, fazla tuz tüketiminin engellenmesi, düzenli egzersiz yapmak gibi alışkanlıkların
hayatımızın bir parçası haline gelmesi gerektiğini hatırlatıyor. Günümüz şartlarında her şeyin
hatta yaşamanın bile hızlıca tüketilen bir şeye
dönüştüğünü söylüyor.
DEPRESYON ILE KALP KRIZI
ARASINDA BAĞ VAR
Peki hastalıkla yüzleştikten sonra değil, henüz
sağlıklıyken hayatınızı düzenlemek için neler
yapabilirsiniz? Kardiyoloji uzmanları sağlıklı bir
kalp için şu tavsiyelerde bulunuyor:
insanlardır. Yapılmış olan çalışma ve bilgilere
göre A tipi insanlarda daha çok koroner damar
ve kalp krizi riski vardır. Kalp problemleri hakkında diğer sıkıntı oluşturan durum ise yalnız
kalma ve sosyal yaşamdan uzak durmaktır. Bu
konudaki çalışmalara göre; insanın depresyon
düzeyi ile kalp krizi riski arasında istatiksel bir
bağ var olduğu ortaya çıkmıştır. Bu sebeple
sosyal yerlerden uzak durmamak ve kalp problemi olsa bile bu rahatsızlık ile beraber yaşamayı öğrenmek gerekiyor.
YAĞI HAYATINIZDAN
TAMAMEN ÇIKARMAYIN
Günlük beslenme düzeninde, yetişkin bir kişinin aldığı enerjinin yaklaşık yüzde 30’unu
yağlardan alması gerekiyor. Tamamen yağsız beslenmek, vücutta yağ dokularının yakılmasına engel oluyor. Bu nedenle beslenmeden yağı tamamen çıkartarak fazla
kilolardan tamamen kurtulmak mümkün
olmayacaktır. Sağlıklı yağlar olan; zeytinyağı, fındık yağı ve balık yağı gibi yağlara
belirli miktarlarda sofrada yer verilmeli.
Şartlar ne olursa olsun sağlıklı kalmak için hayata iyimser yaklaşılması gerekiyor. Bu altın
kural, toplumda birçok insanı kapsamıyor olsa
bile genel açıdan kalp sağlığı için ve günümüz
hayat tarzı göz önüne alındığı zaman geçerli
olan bir kuraldır. İnsan kişiliği kardiyolojide A
ve B olarak iki kısma ayılır. A türü insanlar; asabi, hemen sinirlenen, gergin ve tepkiyi yüksek
oranda olan insanlardır. B tipi insanlar ise sakin, sabırlı, tolerans gösteren ve az tepki veren
KÜNYE
Genel Yayın Yönetmeni
Yazıişleri Müdürü
Sosyal Medya Editörü
Selim GÜNDÜZ | [email protected]
Erman YALAZ (Web) | [email protected]
Kemal AY (e-gazete) | [email protected]
Ömer Özdemir | [email protected]
Tasarım
Mehmet YILDIZ | [email protected]
Haber Direktörü
Sefer CAN | [email protected]
Yayın Koordinatörü
Ali Mirza YAZAR | [email protected]
egazete.Tr724.com
Alper UYANIK | [email protected]
Zülfikar ALİ | ZulfikarAli@ Tr724.com
www.Tr724.com
[email protected]
İmtiyaz Sahibi Temsilcisi ve Hukuk Danışmanı
Reklam | [email protected]
E-gazete | [email protected]
@Tr724com
/Tr724com
Bir grup gazeteci tarafından kendi imkânları ile yayın hayatına başlattığı Tr724.com Basın Meslek İlkeleri ve uluslararası medya etik kurallarına uygun habercilik
yapmaktadır. Yayınlanan makale ve yorumlardan yazarları sorumludur. Tr724’de yayımlanan tüm haber, yazı, yorum ve analizler kaynak gösterilerek kullanılabilir.
Download