1/11 HOLLANDA`NIN ULUSLARARASI GÜVENLİK STRATEJİSİ 1

advertisement
HOLLANDA’NIN ULUSLARARASI GÜVENLİK STRATEJİSİ
1. GİRİŞ:
“Güvenli Bir Dünyada Güvenli Hollanda” adını taşıyan Hollanda’nın ilk Uluslararası
Güvenlik Stratejisi, 21 Haziran 2013 tarihinde yayımlanmış ve Temsilciler Meclisi’ne
sunulmuştur. Dışişleri Bakanlığı’nın sorumluluğunda hazırlanan doküman, Hükümet’in dış
güvenlik siyasetine ilişkin ayrıntıları, menfaatleri ve öncelikleri ortaya koymakta; küresel
düzeyde ekonomik ve jeopolitik dengelerdeki geniş ölçekli ve hızlı değişimlere mukabele etmeyi
amaçlamaktadır. Strateji’nin temel mesajını; “iç ve dış güvenlik birbirinden ayrılamaz;
küresel gelişmeler doğrudan ülke güvenliği ve refahını etkiler” düşüncesi oluşturmakta,
“köprüler kurmak” (building bridges) ifadesi, Hollanda’nın ülke içinde olduğu kadar, ülke
dışında da güvenlik alanındaki sloganını teşkil etmektedir.
Uluslararası Güvenlik Stratejisi’ni sunmak amacıyla, Hollanda Dışişleri Bakanı Frans
Timmermans’ın Temsilciler Meclisi Başkanı’na yönelik yazdığı mektupta1, küresel barış ve
güvenlik ile ülke güvenliğinin muhafazası için Hollanda’nın diğer ülkeler, uluslararası örgütler,
sivil toplum kuruluşları ve özel sektörle işbirliği içinde çalışması gerektiği, Hollanda’nın
güvenliğinin ulusal sınırlarda ya da Avrupa Birliği sınırlarında başlayıp bitmediği, dışa
açık ekonomisi ve uluslararası pozisyonu dikkate alındığında, Hollanda’nın diğer ülkelere
büyük ölçüde bağımlı olduğuna değinilmekte ve özellikle bütçe kısıtlamalarının olduğu bir
dönemde, Hollanda’nın güvenlik menfaatlerinin ve önceliklerinin net bir şekilde
belirlenmesinin önemine dikkat çekilmektedir.
2. İNCELEME:
Strateji’de ön plana çıkan hususlar belgenin sistematiğine uygun olarak aşağıda özetlenmiştir:
a. Giriş: Yeni jeopolitik ve ekonomik güçlerin ortaya çıkması, uluslararası güç dengesindeki
değişmeler ve yeni küresel sorunlar sonucu daha az öngörülebilen, iç ve dış güvenliğin iç içe
geçtiği bir dünyada, küresel gelişmeler Hollanda’nın güvenliğine doğrudan etki eder hale
gelmiştir. 11 Eylül olayları ve müteakiben gerçekleştirilen Afganistan ve Irak müdahaleleri,
BRIC2 ekonomilerinin yükselişi, Avrupa’daki finansal ve ekonomik kriz, Arap Baharı,
Kuzey Kore, İran, Suriye ve Sahel’deki tehlikeli gelişmeler, iklim değişikliği, Fukushima
nükleer felaketi ve artan siber güvenlik endişesi küresel düzeyde etki yaratan önemli
gelişmelerin bazılarıdır. Güvenlik, diğer ülkeler, uluslararası örgütler, sivil kuruluşlar, özel
1
www.government.nl/documents-and-publications/letters/2013/06/21/international-security-strategy.html
Strateji’de, Güney Afrika’yı da içeren “BRICS” olarak değil; Brezilya, Rusya, Hindistan ve Çin’i kapsayan
“BRIC” olarak geçmektedir.
2
1/11
sektör ve toplumun tüm fertleri ile ortaklaşa sağlanabilen bir olgudur. Sınırlı bir uluslararası
etkisi ve göreli olarak küçük bir ülke olan Hollanda’nın, diğer ülkeler ile işbirliğine ve
güçlü uluslararası antlaşmalara ihtiyacı vardır.
b. Güvenlik ortamının analizi3: Uluslararası güvenlik ortamı geçmişe nazaran daha
karmaşık hale gelmiştir. Geçen yirmi yıla kıyasla küresel düzeyde çatışma sayısı yarı yarıya
azalmış olmakla birlikte, Avrupa’nın yakın coğrafyasında çatışmalar ve istikrasız bölgeler
artmış, siber güvenlik, deniz korsanlığı, sınır aşan suçlar, terörizm, doğal kaynakların
kıtlığı, salgın hastalıklar, biyoçeşitliliğin azalması ve iklim değişikliği gibi yeni güvenlik
sorunları ortaya çıkmıştır.
(1) Güç bloklarının yer değiştirmesi: Soğuk Savaş’ın ardından, ABD’nin küresel güç
olarak yer aldığı tek kutuplu bir sistem söz konusu iken, BRİC ülkelerinin (Brezilya, Rusya,
Hindistan ve Çin) yükselişi ve “Gelecek On Bir (Next Eleven)”4 gibi Asya, Afrika ve Latin
Amerika’daki bazı ülkelerin artan etkisi, çok kutuplu bir sistemi doğurmuştur. Söz konusu yeni
ekonomik ve jeopolitik güçlerin uluslararası sahnede rol alma talepleri ve Batı ülkelerinin azalan
savunma harcamalarının aksine, Çin ve Rusya gibi yükselen ekonomilerin artan savunma
harcamaları, değişen güç dengelerini göstermekte ve ABD’nin ilgisini Asya’ya kaydırmasına
sebep olmaktadır. Bununla birlikte küresel sahnede yer alan yeni aktörler, güçlerinin getirdiği
sorumluluğu küresel yönetim konusunda yeterince gösterememektedirler.
(2) Çok taraflı sistem: Mevcut çok taraflı sistem, küresel güvenlik ortamındaki
değişikliklere uyum gösterememekte, başta BM olmak üzere, etkinlik ve meşruluk sorunu
yaşanmakta; BMGK, yeni küresel dengeleri yansıtmamaktadır. Bununla birlikte çok taraflı
sistem içerisinde, hukukun üstünlüğü, arabuluculuk, silahların kontrolü, insan hakları, cinsiyet
eşitsizliği, insani yardım, çatışmalarda sivillerin korunması, iyi yönetişim ve güvenlik sektörü
reformu alanlarında çeşitli adımlar atılmıştır.
(3) Küresel ekonomik gelişmeler: Küresel ekonominin ağırlık merkezi, OECD
ülkelerinden yükselen piyasalara doğru kaymaktadır. OECD ülkeleri, küresel gayrisafi hâsılanın
%60 ila %70’ini üretirken, gelecek on beş yıl içinde bu oranın %50’nin altına düşmesi
beklenmektedir. Birkaç yıl içerisinde Asya, dünyanın en büyük mal ve hizmet üreticisi ve
tüketicisi haline gelecektir. Asya, Güney Amerika ve Afrika’daki ekonomik büyüme, Hollanda iş
dünyası için yeni ticari imkânlar da sunmaktadır. Diğer taraftan, yaşanan son kriz, ekonomik ve
3
2010 yılında “Hollanda Savunma Siyaseti Değerlendirmesi”nin yayımlanmasının ardından, Savunma Bakanlığı,
Dışişleri Bakanlığı ile Güvenlik ve Adalet Bakanlığı, her yıl ortaklaşa uluslararası güvenlik analizi yayımlamaya
başlamışlardır. Söz konusu “Stratejik İzleme” analizi, Hollanda Uluslararası İlişkiler Enstitüsü ile Lahey Stratejik
Araştırmalar Merkezi’nin raporlarına dayanmaktadır. Strateji’de yer alan “Güvenlik Ortamının Analizi” bölümünde,
bu raporlardan istifade edilmiştir.
4
Bangladeş, Endonezya, Filipinler, Güney Kore, İran, Meksika, Mısır, Nijerya, Pakistan, Türkiye ve Vietnam’dan
oluşan, yatırım bankası Goldman Sachs tarafından BRİC ile birlikte dünyanın en büyük ekonomileri arasında yer
alma potansiyeli taşıdığı bildirilen on bir ülkedir.
2/11
finansal istikrarın, refah ve güvenlik için önemini bir kez daha gözler önüne sermiştir. AB,
halen ekonomik bakımdan sıkıntıdadır. Bazı Euro bölgesi ülkelerinin sahip olduğu yüksek
işsizlik oranı, harcamaların kısıtlanmasını ve reformları daha güç hale getirmektedir. Avrupa’da
birçok ülke, toplumsal protestolara, sosyo-ekonomik çalkantılara ve siyasi istikrarsızlıklara
neden olan refah kaybı yaşamaktadır.
(4) Dijitalleşme ve siber güvenlik: Dijital devrim, küresel iletişimi daha hızlı ve daha
kolay hale getirirken, siber suç, siber casusluk ve dijital savaş tehdidini artırmakta, siber
güvenlik önemli bir güvenlik sorunu haline gelmektedir.
(5) Yeni silahlar/Teknolojileşme: Yerden kumandalı hava araçlarının, daha ucuz ve kolay
erişilebilir olması sonucu, Orta Amerika’daki uyuşturucu kartelleri gibi devlet dışı aktörler de
dâhil olmak üzere, daha çok sayıda ülke silahlı ve silahsız insansız hava aracına sahip
olabilmektedir. Diğer taraftan, nanoteknoloji, biyoteknoloji, genoteknoloji ve nöroteknolojideki
gelişmeler, biyogüvenlik bakımından yeni sorunlar ortaya çıkarmakta, söz konusu modern
teknolojilerin biyolojik silah olarak manipülasyonu da bir tehdit oluşturmaktadır. Avrupa
savunma piyasasının çok parçalı bir görünüme sahip olması ve mevcut tasarruf tedbirlerinin de
etkisiyle, Avrupa ve ABD arasındaki askeri ve teknolojik uçurum büyümektedir. Çin ve
Rusya ise, ABD teknolojisine ayak uydurmakta, uçak gemisi, füze teknolojisi, uzay yolculuğu,
siber savaş ve diğer yeniliklere yatırım yapmaktadırlar.
(6) Kitle imha silahları ve füze teknolojisi: Son yıllarda İran’ın nükleer programına
ilişkin artan endişeye ilaveten, menzilleri bölge dışına ulaşan balistik füzeler de bir tehdit teşkil
etmektedir. Suriye’nin kimyasal silah stokları da diğer bir endişe kaynağıdır. Kuzey Kore,
nükleer silah ve uzun menzilli füze geliştirme programına devam etmekte ve savaş söylemini
artırmakta, Pakistan’daki merkezi otorite boşluğu, nükleer silah denetimini güçleştirmektedir.
Öte yandan, Güney Asya’daki nükleer silahlanma yarışı da dikkat çekmektedir.
(7) Doğal kaynaklar: Doğal kaynaklar üzerindeki rekabetin uluslararası ilişkilerdeki
önemi artmaktadır. Su, gıda, enerji ve hammadde kaynaklı çatışmalar ve Kuzey Kutbu gibi
bölgelerdeki rekabet istikrarsızlık yaratabilecektir. Gıda üretimi için tarıma elverişli araziye
olan talep büyürken, toprak bozulmasındaki artış, diğer bir potansiyel çatışma kaynağıdır.
Özellikle Afrika’daki büyük çaplı kaçak avcılık, terörist gruplara ve uyuşturucu ticaretine
fon sağlamakta5 ve çatışmaları tetiklemektedir. Öte yandan, Asya ve Afrika’da gıda üretimi ve
gıda güvenliğinin artmasının sağlanması, istikrarsızlığın da önlenmesine yardımcı olabilecektir.
Bu husus, Hollanda’nın tarım ve su yönetimi konusundaki tecrübelerini aktarması için bir
fırsattır. Kuzey Amerika’da kaya gazının bulunması, enerji piyasasında ve uluslararası güç
5
Konu vahametine binaen, BM Güvenlik Konseyi’nin de gündemine gelmiş, BM Genel Sekreteri Ban-Ki Moon,
kaçak fil avcılığı ile suç ve terör faaliyeti bağlantılarının, Orta Afrika’da güvenliği tehdit ettiğini belirtmiştir.
Özellikle fildişi avından elde edilen gelirin, terör faaliyetlerini finanse etmekte kullanıldığı ifade edilmektedir.
3/11
dengelerinde önemli etkilere neden olmaktadır. Enerji yönünden bağımsız olması, ABD’ye
uluslararası ilişkilerde daha fazla manevra alanı sağlayacaktır. ABD, petrol fiyatlarının
dünya ekonomisine etkisi, Avrupa’ya yakın bölgelerin istikrarı ve iç siyasi mülahazalar
nedeniyle, Ortadoğu ve Kuzey Afrika’daki gelişmelerin içinde yer almaya devam edecek
olmakla birlikte, uzun vadede bölgeye müdahale için daha az kaynak ayıracaktır. Kaya gazı ile
yeni petrol ve doğal gaz rezervlerinin bulunması, gelecekte enerji fiyatlarının düşmesine
neden olabilecek; bu durum Rusya, Suudi Arabistan ve Venezuela gibi ülkelerin
gelirlerinde azalma yaratarak,
bu ülkelerin iç istikrarını etkileyecek sonuçlar
doğurabilecektir. Buzulların erimesi ve iklim dengesinin değişmesi sonucu, aşırı hava olayları
daha sık gerçekleşecek; bu durum, önemli altyapıların zarar görmesi, gıda fiyatlarında
dalgalanmalar, su kıtlığı, salgın hastalıkların yayılması, göç artışı, su ve gıda üzerine çatışmalar
ve siyasi gerginlikler gibi önemli güvenlik sorunlarına neden olabilecektir. Kuzey Buz
Denizi’nde buzulların hızla erimesi, bir taraftan yeni doğal gaz ve petrol rezervlerine
erişim ve yeni deniz yollarının açılması gibi imkânlar yaratırken, diğer taraftan bölge
üzerinde hak iddia eden ülkeler arasında yeni ihtilaflara neden olabilecektir.
(8) İstikrarsız ülkeler ve bölgeler: İhtilaflı bölgeler ve zayıf devletler; terörizm, aşırıcılık
ve sınır ötesi organize suçlar için elverişli bir zemin oluşturmaktadır. Avrupa yakınındaki
mevcut veya potansiyel çatışma merkezleri Kuzey Afrika-Sahel-Afrika Boynuzu ile
Ortadoğu-Kafkasya
ekseninde
yoğunlaşmaktadır.
Doğu
Avrupa’da
ise,
“donmuş
çatışmalara” (Transdinyester, Abhazya, Güney Osetya, Dağlık Karabağ) barışçıl çözümler
bulunana dek, Avrupa’nın doğu sınırlarında gerilim devam edecektir. Arap dünyasındaki
toplumsal ayaklanmaların ardından, bölge 2011 yılı öncesine kıyasla daha istikrarsız hale
gelmiş; kamu düzeni ve devlet kontrolünün sağlanması güçleşmiştir. Libya’da hükümet, halen
kontrolü bütünüyle elinde bulunduramamakta, bu durum Mali ve Gazze’ye silah kaçakçılığına
neden olmaktadır. Suriye’de Esad rejimine karşı başlayan barışçıl gösteriler, sivil savaşa
dönüşmüştür. Bahse konu çatışmaların, zaten istikrarsızlık arz eden bölgedeki diğer ülkelere
sıçrama olasılığı mevcuttur. Çatışmalar, hem Müslüman hem de Batı dünyasında radikalleşmeyi
beslemekte, bazıları Hollanda kaynaklı olmak üzere, yeni Cihadistler ortaya çıkarmakta,
artan sayıda kişi Cihadist hareketlerin olduğu çatışma bölgelerine gitmektedir. Yeni Somali
hükümeti ve El Şebab örgütü ile başarılı biçimde mücadele edilmesi, Somali açıklarındaki deniz
korsanlığı ile mücadele için gösterilen uluslararası çabalar, olumlu gelişmeler olarak görülmekle
birlikte, sayıları iki milyonu bulan yerinden edilmiş insan ve mülteci ile Somali halen kırılgan
devlet statüsünü muhafaza etmektedir. Latin Amerika ve Karayipler demokratikleşme
bakımından gelişme göstermekle birlikte, uyuşturucu ve silah kaçakçılığı güvenliğe tehdit
oluşturmaya devam etmektedir. Hollanda’nın Venezuela ve Kolombiya ile ilişkileri, bu ülkelerin
4/11
coğrafi konumları itibarıyla özel önem arz etmektedir. Venezuela ile Karayip Hollandası’nın
yakın tarihi, kültürel, ekonomik ve akrabalık bağları mevcuttur. Hollanda, Venezuela ile
uyuşturucuyla mücadele, enerji ve bölgesel güvenlik gibi birçok alanda işbirliği yapmaktadır.
Diğer taraftan, Kolombiya hükümetinin mücadelesine rağmen, ülkede çoğu zaman terörizmle
bağlantılı uyuşturucu suçları yaygın biçimde devam etmektedir.
c. Stratejik Menfaatler: Hollanda’nın stratejik menfaatlerini, “Hollanda’nın ve
müttefiklerin topraklarının savunulması”, “etkin bir uluslararası hukuk düzeni” ve
“ekonomik güvenlik” oluşturmaktadır. Bu menfaatler, Hollanda Ulusal Güvenlik Stratejisi’nde
belirtilen hayati menfaatler (ülke güvenliği, ekonomik güvenlik, ekolojik güvenlik, fiziki
güvenlik, sosyal ve politik istikrar) ile yakından bağlantılıdır.
(1) Hollanda’nın ve müttefiklerin topraklarının savunulması: Ülkesinin korunması
için müttefiklerine ihtiyacı olan Hollanda’nın, onlara yardım etme yükümlülüğü de mevcuttur.
Füze stokları son yıllarda katlanarak artmış olup, İran ve Kuzey Kore’nin elinde, müttefik
topraklarına kadar ulaşabilecek füzeler vardır. Bu tehdidi bertaraf etmek için NATO, füze
kalkanı oluşturmaktadır. Hollanda, fırkateyn ve Patriot silah sistemlerine Smart-L radar
teknolojisi6 entegre edilmesi çalışmalarına katkı sağlamaktadır. Hollanda’ya dönük
terörist tehdit, Kuzey Afrika ve Ortadoğu’daki Cihadistlerden gelmektedir. Hollanda,
Afganistan gibi uluslararası müdahalelere verdiği destekten veya ifade edilen bazı görüşlerin
İslam’a hakaret olarak algılanmasından ötürü uluslararası Cihadist grupların hedefi haline
gelmiştir. Bu hareketin içinde yer almak üzere Hollanda’dan Suriye’ye giden bazı genç
grupların, eğitilerek ve radikalleşerek Hollanda’ya geri dönmeleri toplumsal tehdit
oluşturabilecektir. Uluslararası organize suçlar da Hollanda’nın güvenliğini tehdit etmektedir.
Bu kapsamda; çatışma bölgelerinden veya zayıf devletlerden elde edilen ucuz silahların
uluslararası kara borsada el değiştirerek Hollanda’ya sokulması ve uyuşturucu kartellerinin zayıf
devletleri kullanarak, AB’ye uyuşturucu kaçakçılığı gerçekleştirmeleri gibi riskler söz
konusudur.
(2) Etkin bir uluslararası hukuk düzeni: Açık ekonomisi ve sınırlı uluslararası gücü olan
Hollanda’nın güvenlik, istikrar ve refahının sağlanması için en etkili yol, istikrarlı ve etkin
bir uluslararası hukuk düzeninin varlığı ile Avrupa ve uluslararası çevrelerle yakın
işbirliğidir.
Hollanda,
anayasasında
“uluslararası
hukuk
düzeninin
geliştirilmesi
yükümlülüğüne” yer veren az sayıda ülkeden biridir. Buna ilaveten Hollanda, Uluslararası
Adalet Divanı’nın yargı yetkisinin daha çok ülke tarafından kabul edilmesi ve daha çok
ülkenin Uluslararası Ceza Mahkemesi’ne taraf olması için çaba göstermektedir. Barış ve
6
Smart-L, çok küçük uçak ve füzelerin belirlenmesi ve takibine imkân sağlayan üç boyutlu ve uzun menzilli
gözetleme radar sistemi olup, halen Hollanda, İngiltere, Fransa, Almanya ve İtalya deniz kuvvetleri tarafından
kullanılmaktadır.
5/11
güvenlik, uluslararası hukuk düzeninin sağlanması için temel unsurdur. Hollanda’nın dış
politikası, mümkün olduğunca çok sayıda ülkenin uluslararası sisteme dâhil olmasıdır.
Daha çok ülke uluslararası sisteme dâhil olup, sorumlu paydaş olarak hareket ettikçe, dünya daha
güvenli bir yer olacaktır. Küreselleşmenin pozitif etkilerinden istifade edilmesini ve negatif
etkilerinin azaltılmasını, ancak uluslararası işbirliği ve anlaşmalar sağlayabilir. Bu bağlamda
Hollanda,
siber
güvenlik
alanında
güçlü
uluslararası
düzenlemeler
yapılmasını
desteklemektedir.
(3) Ekonomik güvenlik: Hammadde ve enerji ihtiyacının ülke dışından karşılanması
dolayısıyla, uluslararası ticaretin ve ticaret yolları ile hammaddelere erişimin güvence
altına alınması, Hollanda’nın stratejik güvenlik menfaatini teşkil etmektedir. Bu kapsamda,
küresel ekonomik sistemin kuralları güçlendirilmeli; küresel ekonomi siber saldırılar, casusluk,
yolsuzluk gibi her tür organize suçtan korunmalıdır. Diğer ülkelerde süregelen çatışmalar,
Hollanda ekonomisine zarar verebilmektedir. Örneğin, Doğu Çin ve Güney Çin Denizi’ndeki
sınır anlaşmazlıkları, Hollanda’nın deniz ulaşım güzergâhını engellemektedir. Stratejik tedarik
yollarına dönük tehditler, Hollanda’nın özellikle Rotterdam limanı vasıtasıyla, Avrupa için
transit merkez olma rolünü etkilemektedir. Hammadde fiyatlarının yükselmesi, ekonomik
büyüme üzerinde olumsuz etki yaratmakta, Hollanda’nın fosil yakıtlara olan bağımlılığı
ekonomik zafiyeti artırmaktadır. Küresel internet merkezi ve dünyadaki en yoğun dijital
ağlara sahip ülkelerden biri olarak Hollanda, Avrupa’nın “dijital giriş kapısı” olmayı
amaçlamaktadır. Siber alt yapılara artan bağımlılık, bu alanda güvenlik zafiyeti de meydana
getirmektedir. Bu nedenle, Hollanda’nın dijital altyapısının özel sektör ile istihbarat ve güvenlik
servislerince korunması için gereken önlemler alınmalıdır.
d. Siyasetin İçeriği: Hollanda’nın dünyanın her yerinde menfaati bulunmakla birlikte,
savunma ve kalkınma işbirliği harcamalarındaki kesintiler ile Asya, Güney Amerika ve
Afrika’da yükselen yeni küresel güçler, Hollanda’nın sınırlı küresel nüfuzunu olumsuz
etkilemektedir. Harcamalardaki kesintiler, sınırlı kaynakların daha akılcı biçimde kullanımını
gerektirmektedir. Bu bakımdan, Hollanda’nın önceliklerinin ve katma değerinin en yüksek
olduğu alanların tespit edilmesi gereklidir. Hollanda transatlantik bağlarını güçlendirmeye
devam edecektir. Bu bağlamda NATO, güvenlik siyaseti için hayati bir dayanaktır. Hollanda
silahlı kuvvetleri de, her tür NATO müdahalesine katkı sağlamak için kabiliyetini muhafaza
etmek zorundadır. Örneğin, 2017’de Baltık ülkelerine NATO hava devriyesi desteği
sağlanmasında yeniden görev alacaktır. Ayrıca, hâlihazırda Hollanda patriot sistemleri, Suriye
kaynaklı bir füze tehdidine karşı Türkiye topraklarını ve halkını savunmak için
Türkiye’de konuşlanmıştır. Hollanda için çok taraflılık, diğer ülkeler ile bölgesel ve çok
6/11
taraflı örgütlerle işbirliği büyük önem arz etmektedir. Bahsedilen güvenlik esaslarına ilaveten,
Hükümet‘in dış güvenlik siyasetine dâhil ettiği yeni odak konuları aşağıdaki gibidir:
(1) Avrupa için daha fazla sorumluluk: Mevcut çok kutuplu sistemde, AB üyesi
ülkelerin göreli ağırlığı azalmıştır. AB’nin nüfuzunu devam ettirmesi için, Avrupalı ortaklarla
işbirliğini derinleştirmesi ve Avrupa’nın daha fazla sorumluluk alması gerekmektedir. Güvenlik
ve savunma dâhil olmak üzere, daha fazla sorumluluk alan güçlü ve kararlı bir Avrupa,
istikrarlı bir uluslararası sistem ve güçlü bir NATO için önemlidir. İran ve Ortadoğu barış
süreci gibi bölgesel güvenlik sorunlarının temel aktörlerinden biri olması, AB’nin artan
diplomatik ağırlığının kanıtıdır. Bununla birlikte, birliğin dış eylem kapasitesinin artırılması
gerekmektedir. Hollanda, ekonomik ağırlığı ölçüsünde, özellikle NATO ile AB Ortak
Güvenlik ve Savunma Politikası’na katkı sağlayarak, bu kapsamdaki sorumluluklarını
yerine getirecektir. Hollanda ayrıca, güvenlik konularında özellikle BM Güvenlik
Konseyi’nde AB’nin tek bir ağızdan konuşmasını hedeflemektedir. AB içinde savunma
alanında farklı görüşlerin ve savunma gayretlerinin çok parçalı olması gibi bazı sorunlar olmakla
birlikte, AB’nin askeri, diplomatik ve ekonomik kabiliyetleri ve kriz yönetimi konusunda geniş
imkânları vardır. Hollanda, hem AB içerisinde hem de diğer uluslararası ortaklarla savunma
alanında işbirliğinin artırılmasını desteklemektedir. Bu işbirliği, aynı zamanda, savunma
harcamalarındaki kesintilerin getirdiği bir ihtiyaçtır. Bu bağlamda, Belçika ile deniz
kuvvetlerine ilişkin; Almanya ile ise kara kuvvetlerine ilişkin işbirliği artırılmıştır. Askeri
işbirliğinin başarılı bir örneğini, Mali’ye Fransız müdahalesi sürecinde, Eindhoven’daki Avrupa
Hava Nakliye Komutanlığı’nca sağlanan destek teşkil etmektedir. Diğer taraftan, NATO ve AB
arasında siyasi ve savunma yönünden koordinasyonun artırılması gereklidir.
(2) Avrupa çevresindeki istikrarsız bölgeler: ABD’nin Asya’ya ağırlık vermesiyle
birlikte, Avrupa, yakın bölgesinde istikrarın sağlanması için daha fazla sorumluluk almak
durumundadır. Bu bölgeler, Kuzey Afrika, Sahel, Afrika Boynuzu, Ortadoğu ve Kafkasya’dır.
Bununla birlikte, büyük müdahaleler ABD ve NATO olmadan gerçekleştirilemeyeceğinden,
ABD ve diğer ülkelerle işbirliği temel ilke olmaya devam edecektir. Hollanda, geçiş sürecindeki
bazı ülkelerin gelecek yıllarda Avrupa’nın dış sınırlarının istikrarını belirleyeceği
bilinciyle, Arap bölgesine olan ilgisini artırmaya karar vermiştir. Refah ve istikrar içerisinde
olan bir Arap bölgesi, Avrupa için ekonomik fırsatlar yaratacak ve Hollanda’nın bölgedeki enerji
menfaatlerini
olumlu
etkileyecektir.
Avrupa’nın
güneyindeki
komşu
bölgelerin
demokratikleşmesine ve istikrarına katkı sağlamak, yasadışı göç ve terörizm tehdidini
azaltacaktır. Hollanda, bu bağlamda ticari engellerin kaldırılmasını da içeren Avrupa Komşuluk
Politikası’nı desteklemektedir. NATO, terörizm, başarısız devletler ve kitle imha silahlarının
yayılması tehditleriyle mücadele kapsamında bazı Arap ülkeleriyle ilişkiler geliştirmiştir. Bu
7/11
ilişkiler, 1994 yılında Akdeniz Diyaloğu’nun ve 2004 yılında İstanbul İşbirliği Girişimi’nin
oluşturulmasını sağlamıştır. Bu düzenlemeler çerçevesinde bazı ülkeler (Ürdün, Katar, Birleşik
Arap Emirlikleri) NATO’nun Libya’ya yönelik Birleşik Koruyucu Harekâtı’na iştirak etmiştir.
Hollanda’nın istikrarsız bölgelere yaklaşımı, kısa dönemli ihtiyaçları (insani yardım) ve uzun
dönemli ihtiyaçları (sürdürülebilir kalkınma) içerecek şekilde, hem maddi hem de insan gücü
olarak kapsamlı bir katkı sunmaktır.
(3) Önleme: Hollanda güvenlik siyasetinin odaklanacağı konulardan bir diğeri, çatışma
öncesi yönetimidir. Hollanda’nın bu konuda sahip olduğu Uluslararası Güvenlik Bütçesi ve
İstikrar Fonu, uzun senelerdir istikrarı sağlama ve barışı inşa etme çabalarına destek vermektedir.
Önleme ilkesi, ülke veya bölge hakkında ortak değerlendirmelere dayanan menfaat ve
hedeflerin önceden tespitini gerektirmektedir. Hollanda bu kapsamda, mevcut ya da
muhtemel çatışma bölgelerine dair güncel kapsamlı analizler (erken uyarı) ve stratejiler (erken
eylem) geliştirmektedir. Hollanda, ayrıca AB için daimi üyeliği de içeren BMGK reform
çalışmalarını desteklemek ve uluslararası toplumu güçlendirmek amacıyla, 2017-2018 dönemi
için BMGK geçici üyeliğine adaylığını koymuştur. Diğer taraftan önleme ilkesi, organize
suçlarla mücadele için de en etkili stratejilerden biridir. Bu alanda Hollanda’nın önceliklerini,
kamu yönetimlerinde yolsuzlukların önlenmesi, kara para aklama ile mücadele edilmesi ve
sınır kontrollerinin güçlendirilmesi teşkil etmektedir. Hollanda sahil güvenliği, uyuşturucu,
yasadışı silah ticareti ve yasadışı göç ile mücadele etmek amacıyla Karayip Denizi’nde görev
yapmaktadır. Hollanda, bölgede güvenlik alanında işbirliğini geliştirmek amacıyla, Aralık
2012’de Amerika Devletleri Örgütü ile organize suçlar ve terörle mücadelede istihbarat
alışverişi ve işbirliğini sağlamaya dönük karşılıklı anlayış memorandumu imzalamıştır.
Önleyici tedbirler aynı zamanda, iklim değişikliği, gıda fiyatlarında değişkenlik ve doğal
kaynakların kıtlığı gibi sorunlarla mücadele için de önem taşımaktadır. Hollanda diğer taraftan,
siber suçlar ve siber savaşın önlenmesine önem vermekte; bu bağlamda Siber Suçlara Dair
Budapeşte Konvansiyonu’nun daha fazla ülke tarafından onaylanması ve küresel bir nitelik
kazanmasını istemektedir. Bunların yanı sıra, etkin bir terörle mücadele politikası, yalnız
saldırıların önlenmesini değil, terörizmi besleyen faktörlerin yok edilmesini de içermelidir.
Hollanda bu minvalde, Terörle Mücadele Küresel Forumu’na destek vermeye devam
edecektir. Ayrıca, özellikle gençleri bilinçlendirmek amacıyla, kitle iletişim vasıtaları
kullanılarak şiddet içeren aşırıcılığın önlenmesi planlanmaktadır.
(4) Nükleer silahsızlanma ve silahların kontrolü: Hollanda, görüşmeler yoluyla
karşılıklı silahsızlanma yaklaşımını desteklemekte olup, bu amaçla NATO ve BM kapsamında
gayret sarf edecektir. Hollanda ayrıca, silahsızlanma, şeffaflık ve istikrar çabalarının bir parçası
olarak, Avrupa genelinde taktik nükleer silahların sayısının azaltılmasını istemektedir.
8/11
Nükleer silahsızlanmaya dair anlaşmaların genelleştirilmeleri ve güçlendirilmelerinin yanı sıra,
çekirdeği bölünebilir maddelerin denetim altına alınması anlaşması için görüşmelere
başlanması (Çekirdeği Bölünebilir Maddelerin Yasaklanması Antlaşması) diğer bir önceliktir.
Hollanda, diğer taraftan, değiştirilen Nükleer Maddelerin Fiziksel Korunması Sözleşmesi’nin
yürürlüğe girmesi için baskısını sürdürmektedir. Bu konu, 2014 yılında Hollanda’da
gerçekleştirilecek olan Nükleer Güvenlik Zirvesi için de önem arz etmektedir. İlaveten,
stratejik (askeri ve çift kullanımlı) maddelerin ticaretinin sistematik denetimi önem taşımakta;
konvansiyonel silahların kötü amaçlarla kullanımının engellenmesi bakımından, BM’de kabul
edilen Silah Ticareti Antlaşması’nın ülkeler tarafından en kısa zamanda onaylanması
gerekmektedir.
(5) Bütüncül Yaklaşım: Afganistan, Bosna, Irak, Kosova ve Libya tecrübeleri, yalnız
askeri müdahalelerin yeterli olmadığını, etkin ve kalıcı bir kriz yönetiminin ancak savunma,
diplomasi, kalkınma işbirliği, kolluk gücü, hukuk sistemi ve ticaret vasıtalarının bir arada
koordineli biçimde kullanılmasıyla elde edilebileceğini göstermiştir. Hollanda, özellikle
Afganistan (Uruzgan ve Kunduz)’daki faaliyetleri ve kalkınma işbirliği çalışmaları vasıtasıyla,
kapsamlı kriz yönetimi bağlamında önemli tecrübeler edinmiştir. Hollanda, karşılaşılan duruma
göre diplomatik, askeri ve kalkınma vasıtalarını en etkin biçimde bir araya getirmelidir. Kriz
yönetiminde etkin bir bütüncül yaklaşım için, ilgili tüm bakanlıklar ve kurumlar arasında
koordineli analiz ve planlama esastır. Hollanda’nın Uluslararası Güvenlik Bütçesi, uluslararası
kriz yönetimi ve barış operasyonlarında, askeri, diplomatik ve kalkınmaya ilişkin faaliyetlerin
etkin ve uyumlu biçimde kullanımını sağlayacaktır.
(6) Özel sektörle işbirliği: Hollanda’nın ekonomik güvenlik menfaatlerinin korunması
için özel sektörle işbirliği, bilgi ve beceri paylaşımı büyük önem taşımaktadır. Özel sektörün
sahip olduğu bilgi ve teknoloji, Hollanda’nın dijital güvenliğinin, iletişim teknolojisi
altyapısı ve hizmetlerinin sağlanması için gereklidir. Bu nedenle, kamu ile özel sektör
arasında işbirliği, Hollanda siber politikasının temelini teşkil etmektedir. Kamu-özel sektör
işbirliği aynı zamanda enerji hammadde temini için gereklidir. Özel sektörün hammaddelere
erişmede sıkıntı yaşadığı dönemlerde, hükümet ekonomik diplomasi yoluyla devreye girecektir.
Hükümet, ayrıca sürdürülebilir yeni enerji teknolojilerinin geliştirilmesi için özel sektörü teşvik
edecektir. Deniz korsanlığı ile mücadele, hükümet ve özel sektör işbirliğini gerektiren diğer bir
alandır.
9/11
3. SONUÇ:
a. Hollanda’nın son yıllarda, savunma ve güvenliğe dair stratejik planlama dokümanları
geliştirmeye ağırlık verdiği görülmektedir. Bu çerçevede, 2005 yılında “Savunma Doktrini”7,
2007 yılında “Ulusal Güvenlik Stratejisi8” ve son olarak 2013 yılında “Uluslararası
Güvenlik Stratejisi” yayımlanmıştır.
b. Birçok ülke iç ve dış güvenliğin analizini tek bir doküman altında bir araya getirirken,
Hollanda bunu iki ayrı dokümanda ortaya koymuştur. İçişleri ve Krallık İlişkileri Bakanlığı
tarafından hazırlanan Hollanda Ulusal Güvenlik Stratejisi’nde, dış politika ve dış güvenlik
konularından ziyade ağırlıklı olarak iç güvenlik meselelerine yer verilmiş; dış güvenliğe dair
siyaset ayrıntılandırılmamıştır. Uluslararası Güvenlik Stratejisi’nin yayımlanmasıyla, güvenlik
dokümanları kapsamındaki eksik halka tamamlanmıştır. Söz konusu dokümanlar birbirini
tamamlamakta ve hepsinde iç ve dış güvenliğin birbirinden ayrılamaz olduğu, diplomatik,
askeri, ekonomik ve beşeri vasıtaların birbiriyle koordineli ve uyumlu biçimde kullanılması esas
alınmaktadır.
c. Ulusal Güvenlik Stratejisi; “ülke güvenliği” , “ekonomik güvenlik”, “ekolojik güvenlik”,
“fiziki (sağlık) güvenlik” ile “sosyal ve politik istikrar”dan oluşan hayati önemi haiz beş
güvenlik menfaati üzerine inşa edilirken, söz konusu menfaatler korunduğu sürece ulusal
güvenliğin de korunacağı belirtilmektedir. Böylece bu hayati menfaatler Hollanda’nın ulusal
güvenlik tanımının çerçevesini oluşturmaktadır.
d. Uluslararası Güvenlik Stratejisi’nin sacayaklarını ise, “ülke ve müttefik topraklarının
savunulması”, “etkin bir uluslararası hukuk düzeni” ve “ekonomik güvenlik” teşkil
etmektedir. Söz konusu hususlar, ayrıca Hollanda’nın stratejik menfaatleri olarak sayılmaktadır.
e. Hollanda’nın güvenlik ve refahının sağlanması için dış güvenlik siyasetinde ağırlık verdiği
hususları;
Avrupa’nın
daha
fazla
sorumluluk
üstlenmesi,
Avrupa
çevresindeki
istikrasızlıkların önlenmesi, nükleer silahsızlanma ve silahların kontrolü, diplomatik
gayretlerin, silahlı kuvvetlerin, ticari ve kalkınma işbirliği faaliyetlerinin ve özel sektörle
ortaklığın uygun biçimde bir arada kullanılması teşkil etmektedir.
f. Uluslararası Güvenlik Stratejisi’nde Hollanda’nın “göreli olarak küçük bir devlet” ve
“sınırlı uluslararası etkiye sahip olduğu” sıkça vurgulanmakta; sınır aşan problemlerin, sınır
aşan çözümler gerektirdiği gerçeğinden hareketle, başarılı bir güvenlik siyasetinin ancak çok
taraflı işbirliği ile mümkün olabileceğinin, Hollanda’nın istikrar ve güvenliği için
müttefiklerine ihtiyaç duyduğunun altı defaatle çizilmektedir. Bu kapsamda, transatlantik
işbirliği ve NATO, Hollanda’nın kapsamlı güvenliği için hayati önemini devam ettirmektedir.
7
8
www.defensie.nl/english/organisation/ministry_of_defence/defence_doctrine/
www.ieee.es/Galerias/fichero/OtrasPublicaciones/Internacional/Estrategia_Nacional_de_Seguridad_NL_2007.pdf
10/11
g. Diğer taraftan belgede değinilen, Kuzey Amerika’da kaya gazının bulunmasının enerji
piyasasında ve uluslararası güç dengelerinde önemli etkilere neden olacağı yönündeki tespit
önemli görülmekte; Fransa Beyaz Kitabı’nda olduğu gibi, Kuzey Kutbu yeni ihtilaf bölgesi
olarak karşımıza çıkmaktadır. Strateji’de Kuzey Afrika, Sahel, Afrika Boynuzu, Ortadoğu,
Kafkasya ve Doğu Avrupa mevcut veya potansiyel çatışma merkezleri olarak
değerlendirilmekte; Somali’deki güvenlik sorunlarına özel bir önem verilmektedir. Bu konuda,
Hollanda’da sayıları 34.0009 civarında olan bir Somali diasporasının bulunması, Hollanda’nın
Somali’ye olan ilgisini artıran bir etken olduğu düşünülmektedir.
h. Belge’de ülkemizin adı, “Hollanda patriot sistemlerinin Türkiye’de konuşlanması”
kapsamında zikredilmektedir. Diğer taraftan, strateji hakkında Hollanda Dışişleri Bakanı
Timmermans tarafından kaleme alınan bir makalede10; Hollanda Uluslararası Güvenlik
Stratejisi’nin taşıdığı “Güvenli Bir Dünyada Güvenli Hollanda” adının, Atatürk’ün “Yurtta
Barış Dünyada Barış” vecizesini yansıttığının dile getirildiği ve bu bağlamda Atatürk’ün uzak
görüşlülüğünden övgüyle bahsedildiği tespit edilmiştir.
9
Statistics Netherlands, statline.cbs.nl/StatWeb/search/?Q=somalia&LA=EN
Frans Timmermans, “Security And Peace, At Home And In The World: Building Bridges”, Turkish Policy
Quarterly, Fall 2013, s.25.
10
11/11
Download