türkiye`de probiyotik bilinci ve kullanımı son

advertisement
RÖPORTAJ
4.Ulusal Bağırsak Mikrobiyotası ve Probiyotik Kongresi Başkanı Prof. Dr. Hakan Alagözlü:
“TÜRKİYE’DE PROBİYOTİK
BİLİNCİ VE KULLANIMI
SON YILLARDA ARTMAKTA”
“Gastroenterolojinin birçok alanında probiyotiklerin önemi gün geçtikçe artmaktadır. Bağırsak bakteri
bozukluğu ile ilgili birçok hastalık ilişkili olduğu gösterildi. Fonksiyonel ishal, enfeksiyöz diyare, fonksiyonel
kabızlık, huzursuz bağırsak sendromu, gıda allerjileri, inflamatuvar bağırsak hastalıkları, obezite, hepatosteatoz, çölyak gibi birçok hastalıkta probiyotiklerin faydalı etkisini gösteren ve bu hastalıkların bağırsak
bakterileri ile ilişkili olduğu birçok makalede yayımlanmıştır. Bunlar dışında otizm, depresyon, panik atak,
kaygı bozuklukları, Parkinson hastalığı, Alzheimer, Multiple skleroz gibi hastalıkların Bağırsak mikrobiyotası ile ilişkili olduğu sonuçlar yayımlandı. Probiyotikler eczanelerde kapsül, toz veya tablet şeklinde
satılıyor.”
M
Yusuf KÜRKÇÜOĞLU
edical Park Ankara Hastanesi, Gastroenteroloji Bölümü
Uzmanı ve 4.Ulusal Bağırsak
Mikrobiyotası ve Probiyotik
Kongresi Başkanı Prof. Dr.
Hakan Alagözlü ile 4.Ulusal Bağırsak Mikrobiyotası ve Probiyotik Kongresi ve mikrobiy-
34
OTC NEWS / TEMMUZ-AĞUSTOS-2017
otayı konuştuk:
4.Ulusal Bağırsak Mikrobiyotası ve Probiyotik Kongresi ne zaman düzenlenecek?
Kongrede ele alınacak konular nelerdir?
Kongremiz 19-22 Ekim 2017 tarihlerinde
Papillon Zeugma Otel Antalya’da düzenlenecektir. Probiyotik Prebiyotik Derneği’nin
geleneksel yıllık bilimsel etkinliği artan bir
coşku ile devam etmektedir. Ekip olarak
çalıştığımız arkadaşlarımızın yoğun gayretleri sonucu bu sene de geçmişte olduğu gibi
proaktif bir çaba içerisinde yüksek akademik
içerik ve daha önce bahsedilmeyen konulara
değinmeyi hedefliyoruz. Kongremiz alanında erişkin hastalıkları açısından tek spesifik
kongredir. Bu nedenle bağırsak mikrobiy-
“Türkiye’de probiyotik bilinci ve kullanımı son yıllarda yeni olarak artmakta ve biz Probiyotik
Derneği olarak bu bilinci arttırmak için bilimsel kongre ve konferanslar düzenlemekteyiz.”
otası (eski ismiyle bağırsak florası) ve probiyotiklerle ilgilenen tüm katılımcıların oldukça
faydalanacağı yenilikleri kapsamaktadır.
Probiyotik Derneği olarak 6 yıldır probiyotik ve bağırsak mikrobiyotasının Türkiye’de
gereken önemi alması konusunda birçok
bilimsel aktivite gerçekleştirmiş bulunmaktayız. Son 5 yıl içerisinde “probiyotikler ve
mikrobiyota” ile ilgili çalışmalar büyük bir
ivme kazanmıştır. Bağırsaklarımızın “2. Beyin” olarak dünyada literatüre geçmesi son
5 yıl içerisinde olmuştur. “Mikrobiyota ve
probiyotikler” birçok disiplini ilgilendiren kavramlardır. Dolayısıyla multidisipliner ilgiyi
tek bir çatı altında toplamak ve farkındalığı
arttırmak için kongremiz bilimsel bir fırsat
meydana getirecektir. Bu konuların hepsi
kongremizde heyecanla tartışılacaktır. Kongremizde şu konular ele alınacaktır: Metabolik sendrom, diabetes Mellitus ve bağırsak
mikrobiyotası, Obezite ve bağırsak mikrobiyotası ilişkisi, Karaciğer yağlanması ve bağırsak mikrobiyotası, Bağırsak hastalıklarında mikrobiyotanın rolü, Kolon kanseri ve
bağırsak mikrobiyotası, Hipertansiyon,
böbrek hastalıkları ve bağırsak mikrobiyota
ilişkisi, Kalp-damar hastalıkları ve bağırsak
mikrobiyotası ilişkisi, Dikkat eksikliği, Otistik
Spektrum, depresyon ve bağırsak mikrobiyotası, Antibiyotik kullanımı ve Probiyotikler, Bağışıklık sistemi, Allerji ve bağırsak
mikrobiyotası, Mikrobiyota testleri ve analiz
yöntemleri, Gaz-şişkinlik ve probiyotiklerin
kullanımı, Huzursuz bağırsak sendromunda
probiyotikler, Çocukluk çağı hastalıkları ve
probiyotikler, Gıdaların genler üzerine etkisi,
Detoksifikasyon sistemlerinin mikrobiyotaya
etkisi, Popüler diyetlerin sağlık üzerine etkisi,
Uzun yaşam ve mikrobiyota gibi farklı bilimsel konular konuşulacaktır.
Bağırsak mikrobiyotası nedir?
Probiyotikler nelerdir?
İnsan vücudundaki hücrelerin 10 misli fazlası
kadar da bakterilerimiz var. Vücudun deri,
ağız, vajina, bağırsaklar gibi çeşitli bölgelerinde yerleşmiş bu bakterilere o bölgenin
“florası”, yeni adıyla “mikrobiyota” deniyor.
Vücudumuzdaki bakterilerin yaklaşık % 90’ı
bağırsaklarımızda yaşıyor. Bağırsak mikrobiyotamız ise 2 kilo ağırlığında ve hem işlevi
hem de ağırlığı nedeniyle artık bir organ
olarak kabul ediliyor. Bağırsak mikrobiyotasında en azından bin farklı
türden bakteri bulunuyor. Mide ve
ince bağırsaklar tarafından sindirilemeyen besinlerin sindirimine yardım
eden, B ve K vitaminlerinin yapımını
sağlayan, hastalık yapabilecek bakterilerin yerleşmesine mani olan bu
bakterilerin en önemli özelliği ise
bağırsak duvarında bir bariyer vazifesi görerek bizi birçok hastalıktan
ve patojen mikroorganizmalardan
koruyan bakterilere ise dost bakteriler veya probiyotik bağırsak bakterileri adı veriliyor. Probiyotik dediğimiz
sağlığa faydalı bakteriler eczanelerde kapsül, toz veya tablet şeklinde
satılıyor.
Bağırsak mikrobiyotasının
dengesi zaman içinde bozulursa hangi
hastalıklar görülür?
Bağırsak epiteli normalde zararlı mikropların toksik maddelerini geçirmez. Bunda
bağırsakta probiyotik dediğimiz dost bakterilerin rolü vardır ve probiyotikler bağırsak
sızdırmazlığını sağlayarak bir conta görevi
yaparlar. Bağırsak bakterilerindeki en ufak
bir bozulma veya zayıflama ise bağırsaktaki
bu zararlıların kan dolaşımına karışmasına
ve bağışıklık sisteminin zayıflamasına neden olur. Buna sızdıran bağırsak sendromu
diyoruz. Gastroenterolojinin birçok alanında da probiyotiklerin önemi gün geçtikçe
artmaktadır. Bağırsak bakteri bozukluğu ile
ilgili birçok hastalık ilişkili olduğu gösterildi.
Fonksiyonel ishal (diyare), enfeksiyöz diyare,
fonksiyonel kabızlık, huzursuz bağırsak sendromu, gıda allerjileri, inflamatuvar (iltihaplı)
bağırsak hastalıkları, obezite, hepatosteatoz
(karaciğer yağlanması), çölyak gibi birçok
hastalıkta probiyotiklerin faydalı etkisini
gösteren ve bu hastalıkların bağırsak bakterileri ile ilişkili olduğu birçok makalede yayımlanmıştır. Bunlar dışında otizm, depresyon,
panik atak, kaygı bozuklukları, Parkinson
hastalığı, Alzheimer, Multiple skleroz gibi
hastalıkların Bağırsak mikrobiyotası ile ilişkili
olduğu sonuçlar yayımlandı.
Bağırsak mikrobiyotası sağlıklı
olmamızın temel unsurudur diyebilir
miyiz?
Bağırsak mikrobiyotası bağışıklık sistemimizin % 80’ini teşkil ediyor. Bağırsak mikrobiyotasının yaklaşık % 85’lik kısmı dost yani
faydalı probiyotik bakterilerdir. Dolayısıyla
sağlığımızda en önemli unsuru teşkil ediyor.
Bu faydalı probiyotik bakterileri, yiyeceklerle aldığımız patojen mikroorganizmaların
bağırsak duvarından içeri geçmesini engelliyorlar ve bizi çeşitli hastalıklardan koruyorlar.
Diyetler mikrobiyotayı nasıl etkiliyor?
Yapılan çalışmalarda diyet ve beslenmenin
mikrobiyotayı değiştirdiği, hatta genlerimizin ifadesini etkilediği gerçeği hızla ilerlemektedir. Tek taraflı protein ağırlıklı beslenmede
bağırsak mikrobiyotası bozulmaktadır (disbiyozis). Bozulan bağırsak mikrobiyotası sonucu daha sonra verilen kilolar hızla alınır ve
daha sonra zayıflamaya dirençli bir obezite
söz konusu olur. Obezitede artık kalori hesaplamalarının çok reel olmadığı, bağırsak mikrobiyotasının kilo değişikliklerinde
önemli olduğu gerçeği, hızla kendine daha
güvenilir kanıtlar bulmaktadır. Obezlerin
bağırsaklarında hazmedilmeyen lifleri ve
karbonhidratları parçalayabilen bakterilerin
daha ağırlıklı olduğunu buldular. Obezlerde sindirilmeyen liflerden elde edilen kısa
zincirli yağ asitlerinden yüzde 15 daha fazla
kalori elde edilir. Yani obez ve kilolu insanların gıdalardan enerji elde etme kapasitesi
zayıflardan daha yüksek. Bütün bildiğimiz
kalori hesap uygulamalarını artık bir kenara
bırakalım. Obez kişi sanırım obez hasta demek daha doğru olur ki örnek verecek olursak obez hastanın aldığı bir öğün yemekte
750 kalori alırken, normal sağlıklı kişi aynı
öğünden 500 kalori almaktadır. Bu nedenle
şablon diyetler yerine “Mikrobiyota esaslı diyetler” yani kişiye özel diyetler artık gündemdeki yerini yavaş yavaş almaktadır. Bu tür
diyette “dışkı mikrobiyota analizi” yapmak
temel şarttır. Bunlar dışında kişide kan parametrelerini incelemek bu konuya yardımcı
olacaktır. Dışkı mikrobiyota testlerinin bilimsel platformda incelenip bu konuda uzman
kişiler tarafından sonuçların değerlendirilmesi çok önemlidir.
Türkiye’de probiyotik ürünlerin
kullanımı son yıllarda arttı mı?
Türkiye’de probiyotik bilinci ve kullanımı
son yıllarda yeni olarak artmakta ve biz
Probiyotik Derneği olarak bu bilinci arttırmak için bilimsel kongre ve konferanslar
düzenlemekteyiz. Aslında probiyotik olarak
Türkiye’de hastalıklara spesifik probiyotikler
daha piyasamıza girmedi. Ama genel olarak
probiyotik kavramı ve bilinci yerleşmeye
başladı. Türkiye’de reçete edilen antibiyotik
kullanımı çok fazladır. Ülkemizde probiyotik
kullanımının antibiyotik kullanımını azaltacağını düşünüyorum. Özellikle akılcı ilaç kullanımı Türkiye’de çok önem arz ediyor.
Probiyotik ürünler ne zaman kullanılabilir? Ne zaman kullanılmaz?
Probiyotik ürün dediğimiz gıda takviyeleri özellikle kişiye özel tedavi dediğimiz
kişinin dışkı mikrobiyotası analizi sonucuna göre verilmesi yönünde gelişmeler söz
konusudur. Bu probiyotik ürünlerin çeşitleri
çoğaldığı zaman yani hastalıklara göre spesifik probiyotik kullanımı başladığı zaman
tedavi daha optimal bir hal alır. Dışarıda
satılan probiyotik ürünlerin etiketlerinde
mutlaka bu faydalı bakterilerin içeriği cins,
tür ve suş olarak yazılmalıdır. Bu şekilde
probiyotiğin güvenliği ve içeriği konusunda
daha emin adımlar atılmış olunur. Probiyotik gıda takviyeleri genel olarak sağlığımız
için faydalı olup bunların tavsiye edilmesi
genellikle hekim kontrolünde olmalıdır. Probiyotik bakteriler normalde bağırsağımızda
bulunan canlılardır. Bozulan bağırsak bakteri bozukluğu durumunda bağırsak bakteri
dengesini düzenlerler. Probiyotik ürünlerin
immün sistemi düşüren ilaçlarla alınması
tavsiye edilmez. Onun dışında güvenilirliği
yüksektir.
OTC NEWS / TEMMUZ-AĞUSTOS-2017
35
Download