DİABETES MELLİTUS

advertisement
DİABETES MELLİTUS
• Diabetes mellitus; pankreastaki insülin yapımının
yetersiz oluşu nedeniyle, özellikle karbonhidrat
metabolizmasında olmak üzere lipid ve protein
metabolizmalarında da bozukluklarla kendini
gösteren kronik bir hormonal hastalıktır.
ÖZELLİKLERİ
• İnsülin eksikliği
• Açlık kan glikozu yüksek
• Glukagon artışı ile seyreder.
• Yetişkinlerde körlük, böbrek yetmezliği, kalp
krizleri ve felçler gibi rahatsızlıklarla seyrederler.
DİABETES MELLİTUS KENDİNİ
NASIL GÖSTERİR?
• Açlık kan şekeri 126 mg/dl veya üzerinde ise,
• Herhangi bir saatte bakılan kan şekeri 200 mg/dl
veya daha fazla ve beraberinde çok su içme, çok
idrara çıkma veya açıklanamayan bir kilo kaybı
varsa,
• 75 gr glukoz içerek yapılan şeker yüklemesinden 2
saat sonra kandaki şeker düzeyi 200 mg/dl veya
daha fazla ise şeker hastalığı dediğimiz Diabetes
mellitus’tan ciddi şekilde şüphelenilmektedir.
Diabetes Mellitus’un Klinik Belirtileri
• Her zamankinden daha fazla susama ve su içme,
• Her zamankinden daha fazla acıkma ve yemek
yeme,
• Çok sık idrar yapma,
• Gece sık olarak idrar yapmak,
• Ciltte kuruma,
• Halsizlik, yorgunluk,
• Bulanık görme,
• Yaraların geç iyileşmesi,
Diabetes Mellitus’un Tipleri
1. Tip-I (İnsüline bağımlı olan)
2. Tip-II (İnsüline bağımlı olmayan)
Tip- I Diabetes Mellitus
Çok genç yaşlarda başlar. Bu tipte, pankreasta
üretilen insülin miktarı çok düşüktür veya
üretim tamamen durmuştur.
• Diyabetlerin % 10-20’sini oluşturmaktadır.
• Beta hücreleri hasar görmüştür.
• İnsülin üretimi tamamen durmuştur.
• Beta hücreleri organizmada yabancı olarak
kabul edilir.
Tip-II Diabetes Mellitus
• Tip II Diabet, yetişkin yaşlarda başlar. Burada
insülin üretiminin eksikliğinden ziyade, üretilen
insülin gerektiği şekilde etki gösterememektedir.
• Ayrıca yatkınlığı olan kişilerde, gebelikte üretilen
bazı hormonlara ve metabolik yükteki artışa bağlı
olarak gebelik sırasında ortaya çıkan ve
Gestasyonel (gebelik) diabet adı verilen bir
diabet çeşidi daha vardır. Bu tip diabette, kan
şekeri hamilelik sonrasında genellikle normale
döner. Ancak bu kişilerin yaklaşık % 40’ında,
sonraki 15 yıl içerisinde Tip-II diabet
gelişmektedir.
Tip-II Diabetes Mellitus’un Klinik Belirtileri
•
•
•
•
•
•
•
•
Sık idrara çıkma,
Ağız kuruluğu,
Çok su içme,
Açlık hissi,
Cilt yaralarının geç iyileşmesi,
Kuru ve kaşıntılı bir cilt,
Sık sık enfeksiyon gelişmesi,
Ellerde ve ayaklarda uyuşma, karıncalanma
görülür. Ancak bu belirtiler zaman içinde yavaş
yavaş ortaya çıkar.
Diabetes Mellitus’un Tanısı
• Şeker hastalarının büyük bir kısmında uzun süreli kan
şekeri yüksekliğine bağlı olarak, bazı ciddi
komplikasyonlar
ortaya
çıkmaktadır.
Bu
komplikasyonlar, yaşam süresi ve kalitesini
etkilediğinden, riskli bireylerin (şişmanlar ve ailesinde
şeker hastalığı olanlar) taranarak, hastalığın erkenden
teşhisi ve hastaların sıkı bir şekilde takibi büyük önem
taşımaktadır.
• Diabet gelecekteki komplikasyonları önceden
bilinebilen ender hastalıklardan biridir. O nedenle,
diabetle başa çıkabilmenin temel ilkesi “önlemek
tedavi etmekten kolaydır” şeklinde özetlenebilir.
• Diyabetin tanısında kullanılan genel yöntemler, idrar
ve kanda yapılan çeşitli kimyasal testlerden ibarettir.
1. İdrarda Şeker Aranması
• İdrarda kaybedilen glikoz miktarını belirlemek için
basit muayenehane ya da daha komplike laboratuvar
testleri kullanılabilir.
• Genel olarak normal kişiler idrarda belirlenemeyen
çok az glikoz çıkarır. Oysa diyabetik kişiler, hastalığın
ağırlığı ve aldıkları karbonhidratla orantılı olarak,
idrarla az ya da çok fazla miktarda glikoz kaybeder.
• Bununla beraber, renal glikozüri diye bilinen
durumda diyabet olmadan da glikoz kaybedilir.
Tübüler maksimum glikozun düşük olmasından
kaynaklanan bu durumda, kan glikoz düzeyi tamamen
normal olsa bile, idrarla çok miktarda glikoz kaybı
görülür.
2. Açlık Kan Glikoz Düzeyi
• Bir önceki yemekten en az 8 saat sonra,
sabahleyin ölçülen açlık kan şekeri düzeyi
normal olarak 80-90 mg/100 ml kadardır.
• Genellikle 110 mg üst sınır olarak kabul edilir.
Açlık kan şekerinin bu değerin üzerinde olması,
sıklıkla Diabetes Mellitus’u ya da daha seyrek
olarak hipofizer diyabet ve adrenal diyabeti
gösterir.
3. Glikoz Tolerans Testi
• Normal aç bir kişi, vücut ağırlığının kilogramı başına 1
gramlık glikoz alırsa; kan glikoz düzeyi 90 mg/100 ml’den
120-140 mg/100 ml’ye yükselir ve yaklaşık iki saat içinde de
normale döner.
• Diyabetik şahıslarda açlık kan glikoz düzeyi genellikle 110
mg’ın üzerinde olmakla beraber, bazen normal olsa da,
glikoz tolerans testi daima anormal bulunur. Bu kişilerde
glikoz alındıktan sonra saptanan kan şekeri düzeyleri
normalden çok daha fazla yükselir.
• Glikoz düzeyinin kontrol değerine dönmesi de dört, altı saat
gibi uzun bir zaman alır ve kontrol değerden daha aşağıya
inmez. Eğrinin bu yavaş inişi ve kontrol değerinin altına
düşmemesi, diyabetik şahıslarda, glikoz alınmasını izleyen
insülin sekresyonundaki normal artışın olmadığını gösterir
ve böyle bir eğriye dayanarak, genellikle kesin diyabet tanısı
konulur.
Tip-1 Diabetes Mellitus’un Tedavisi
• Tip 1 diyabetin tedavisinde değişmez kural insülin
enjeksiyonudur. Bu tip şeker hastalığında insülin
kullanmak bir zorunluluktur ve hayat kurtarıcıdır.
• Tedavinin diğer temel taşları ise
• Sağlıklı beslenme,
• Düzenli egzersiz ve
• Eğitimdir.
• İdeal kan şekeri düzeyinin sağlanması için gün boyu
belirgin özen ve günlük bakım gerekir. Kişinin kendini
iyi hissetmesi ve sağlıklı yaşam sürdürmesi için
gereken bakımı hayat biçimi haline getirilmelidir.
Beslenme Tedavisinde Nelere Dikkat
Etmek Gerekir?
• Diyabette,
beslenme
alışkanlıklarının
düzenlenmesinin amacı diyabetli bireyin hayatı
boyunca uygulayabileceği en ideal beslenme
programını oluşturarak;
• Kan şekerini normal sınırlar içinde tutmak,
• Hiperglisemi (kan şekeri yüksekliği) ve
hipoglisemi (kan şekeri düşüklüğü) gibi akut
komplikasyonları önlemek,
• İdeal vücut ağırlığını sağlamak ve korumaktır.
• Bireysel özelliklerine, günlük yaşam planına,
beslenme alışkanlıklarına ve insülin tedavi
şemasına uygun yeterli miktarda ve uygun
zamanda yemek yemesi,
• Kan şekeri kontrolü için gereksinimine uygun
miktarlarda karbonhidrat içeren besinleri
tüketmesi,
• Besin tüketiminde çeşitliliği sağlaması,
• Besinlerle alınan posa miktarını arttırması,
• Basit şekerleri (toz ve kesme şeker, bal, tatlı,
meyve suyu v.s.) diyetisyen kontrolünde
tüketmesi önerilir.
Tip-2 Diabetes Mellitus’un Tedavisi
• Birinci basamak tedavi planında;
• Medikal beslenme tedavisi yani beslenme alışkanlıklarının
düzenlenmesi,
• Yaşam tarzının değiştirilmesi,
• Egzersiz programlarının uygulamaya koyulması yer
almaktadır. Eğer, bu tedavi planına uyulmasına rağmen kan
şekeri normal sınırlar içinde tutulamazsa;
• Oral yolla alınan şeker düşürücü ilaçlar tedaviye eklenir.
Ancak bazı Tip 2 diyabetliler kan şekeri düzeyini normal
sınırlar içinde tutabilmek için insüline ihtiyaç duyulabilir.
Bu durumlarda uygun dozda yapılan insülin enjeksiyonları
ile tedavi desteklenir.
• Oral yolla alınan şeker düşürücüler veya insülin tedavisi
alan Tip 2 diyabetlilerin haftanın belirli günlerinde kan
şekerini ölçmeleri son derece önemlidir.
Diabetes Mellitus’un Kontrolü ve Takibi
• Kan şekeri ölçümü diyabetin izlenmesinde son
derece önem taşıyor.
• Kan şekerindeki iniş çıkışların düzenli olarak
takip edilmesiyle hem günlük yaşam daha da
kolaylaşıyor, hem hekime medikal tedavide,
hem de diyetisyene medikal beslenme
tedavisinde yardımcı olunabiliyor.
• Özellikle son yıllarda teknolojinin ceplere
sığdırdığı şeker ölçüm aletleri ile günde birkaç
dakikayı ayırarak kan şekerini ölçmek mümkün
hale gelmiştir.
• İki önemli çalışma (Diyabet Kontrol ve
Komplikasyon Çalışması ve İngiltere Prospektif
Diyabet
Çalışması)
diyabetle
ilişkili
komplikasyonların azaltılması için kan glukoz
düzeylerinin hedef alınması gerektiğini açık bir
şekilde gösteriyor.
• Pek çok ülke, diyabette glukoz kontrolünde
%7’nin altında HbA1c düzeyi gibi katı hedefler
koyuyor.
HİPOGLİSEMİ
• Kan şekerinin normal sayılan sınırın altına inmesine
hipoglisemi denir.
• Sık rastlanan bir olay değildir ve daha çok insülin
veya ağızdan şeker düşürücü ilaç alanlarda görülür.
• Diğer bir deyişle; Kan şekeri düzeyinin 50 mg/dl veya
altına düşmesi hipoglisemi olarak tanımlanır.
Hipogliseminin oluşumuna zemin hazırlayacak
nedenler ortadan kaldırıldığında hipoglisemi riski de
uzaklaştırılmış olur, Aksi takdirde insülin veya oral
antidiyabetik ilaç kullanan herkeste hipoglisemi
görülebilir.
HİPOGLİSEMİNİN NEDENLERİ VE RİSK
FAKTÖRLERİ
• Çok fazla insülin veya ağızdan alınan şeker
düşürücü ilaçlardan,
• Az yemekten veya fazla hareketten olabilir.
• Şeker hastası olmayanlarda hipoglisemi bazı
tümöral oluşumlar veya aç karnına alınan
alkolden kaynaklanabilir.
• Addison Hastalığı (böbrek üstü bezi yetmezliği) da
hipoglisemiye neden olur.
• Gereğinden fazla insülin veya oral antidiyabetik
kullanmak,
• Yemekleri ve ara öğünleri düzensiz saatlerde
yemek,
• Öğünlerde gereksinimden az karbonhidrat almak,
• İlaçları yanlış zamanda kullanmak,
• Her zamankinden fazla egzersiz yapmak,
• Alkol kullanmak,
• Kadınlarda adet kanamasının başlaması,
• İnsülin enjeksiyonlarının yerini değiştirmek,
• Sindirim güçlüğü, mide boşalmasının gecikmesi,
• Soğuk/ılık ortamdan çok sıcak ortama geçmek.
HİPOGLİSEMİNİN BELİRTİLERİ
•
•
•
•
•
•
•
•
•
•
•
•
•
•
Belirtiler kişiden kişiye değişmekle beraber en sık görülenler şunlardır;
Halsizlik,
Titreme,
Baş dönmesi,
Soğuk terleme,
Cildin kül renginde veya soluk olması.
Sinirlilik hali,
Açlık hissi,
Bulanık görme,
Yürümede zorluk,
Eller ve ayaklarda karıncalanma,
Bilinç kaybı (bazı vakalarda)
Çocuklarda kasılmalar ve
Yaşlılarda felç (ender olarak)
HİPOGLİSEMİNİN TANISI VE TEDAVİSİ
• Hipoglisemi (kan şekeri düzeyinde düşüklük) teşhisi,
kan şekerinin ölçülmesine ve pankreas işlevleri
incelenmesi ile ilgili deneylere dayanır (ağızdan ve
damardan şeker yükleme testleri, damar içi
tolbütamit testi, insüline dayanıklılık testi vs.)
• Hipogliseminin acil olarak tedavi edilmesi gerekir.
Tedavi her şeyden önce, kas içine glukagon
enjeksiyonu (kan şekerini yükseltir) hemen sonra da
hastanın şeker almasına dayanır. Olanak varsa şeker
ağızdan verilmelidir; olanak yoksa, damar içine damla
damla
yoğun
şeker
eriyiği
verilmesine
başvurulmalıdır.
HİPOGLİSEMİNİN TEDAVİSİNDE 15/15 KURALI
• Eğer kan glikoz düzeyi 70 mg/dl’nin altında ise 15
gr. karbonhidrat (basit şeker) alınır, hareket
etmeden ve başka bir besin yemeden 15 dakika
beklenir ve 15. dakikada tekrar kan şekeri ölçülür.
Hipoglisemiyi tedavi ettikten 15 dakika sonra kan
şekeri 80 mg/dl’nin altında ise tekrar 15 gr.
karbonhidrat (nişastalı besin) tüketilir.
• Hipoglisemiyi tedavi ettikten 15 dakika sonra kan
şekeri 80 mg/dl’nin üstünde ise bir sonraki öğün
zamanı düşünülmelidir. Eğer bir sonraki öğüne 1
saat veya daha fazla bir süre var ise tekrar 15 gr.
karbonhidrat (nişastalı besin) tüketilir.
Download