Genç Kadının Politika Belgesi - Sağlıkta Genç Yaklaşımlar Derneği

advertisement
Genç Kadının Politika Belgesi
Bu çalışma Sağlıkta Genç Yaklaşımlar
Derneği’nin Genç Kadın Akademisi
Projesi’nin ürünüdür. Genç Kadın
Akademisi Projesi Toplum Gönüllüleri
Vakfı Genç Kadın Fonu’nun mali
katkıları ile sürdürülmüştür.
içindekiler
4
5
1.1.
1.2.
1.3.
1.4.
2.1.
2.2.
2.3.
2.4.
3.1.
3.2.
3.3.
3.4.
Sağlıkta Genç Yaklaşımlar Derneği kimdir?
Genç Kadın Akademisi Nedir?
Dünyada Gençlerin Cinsel Sağlık ve Üreme Sağlığı Durumu
Türkiye’de Gençlerin Cinsel Sağlık ve Üreme Sağlığı Durumu
5
6
6
7
İş Gücüne ve İstihdama Katılım
Eğitime Katılım
Karar Alma Mekanizmalarına Katılım
Kadına Yönelik Şiddet
8
8
9
9
İş Gücüne ve İstihdama Katılım
Eğitime Katılım
Karar Alma Mekanizmalarına Katılım
Genç Kadına Yönelik Şiddet
8
10
10
10
11
12
14
15
17
6.1.
6.2.
6.3.
6.4.
6.5.
6.6.
Hukuki AlanaYönelik Öneriler
Toplumsal Yaşama Yönelik Öneriler
Eğitime Yönelik Öneriler
Siyasete Yönelik Öneriler
Medyaya Yönelik Öneriler
Çalışma Yaşamına Yönelik Öneriler
17
17
18
18
18
19
20
21
Genç Kadının Politika Belgesi, yani bu belge, Sağlıkta Genç
Yaklaşımlar Derneği’nin 24 genç kadının katılımı ile hayata
geçirdiği Genç Kadın Akademisi Projesinin katılımcıları
tarafından oluşturulmuştur. Genç Kadının Politika Belgesi
toplumsal cinsiyete dayalı ayrımcılık ve cinsel şiddet gibi
toplumsal sorunlara dair içinde bulunulan durumu özetlemeyi ve
alanda çalışan, çalışmak isteyen kurum ve kuruluşlar için kaynak
olmayı amaçlamaktadır.
Bu belgeye ihtiyaç duyduk çünkü Türkiye’de toplumsal cinsiyete
dayalı sorunlar birçok kadının hayatında geri döndürülemez
etkiye sahiptir. Hatta sıklıkla kadınların yaşam haklarını gasp
eden bu toplumsal sorunlarla baş etmek ancak ve ancak
geliştirilen stratejiler ve sosyal politikalarla mümkün
olabilmektedir. Politika üretilirken söz konusu politikanın
muhatabı, sorunun öznesi olan kadınların deneyimlerinin ve
çözüm önerilerinin birincil konumda göz önünde bulundurulması
gereklidir. Genç kadınlar hem toplumsal cinsiyet eşitsizliğine hem
de yaşa bağlı olarak ayrımcılığa uğramakta ve olumsuz etkileri iki
kez yaşamaktadırlar. Bunun yanı sıra “genç kadın” olmak şüphesiz
yetişkin bir kadın olmaktan farklı bir deneyim, farklı sorunlar ve
farklı ihtiyaçları beraberinde getirmektedir. “Genç Kadının
Politika Belgesi” genç kadınların deneyimleri üzerinden
ürettikleri çözüm önerilerini aktarmayı amaçlayan bir belgedir.
Genç Kadının Politika Belgesi sırasıyla Dünya’da ve Türkiye’de
kadın olmak, Türkiye’de genç kadın olmak, yaştan doğan
hiyerarşinin genç kadınların şiddet görme riskleri üzerindeki
etkileri, mevcut yasaların durumu bölümlerinden oluşmakta ve
biz genç kadınların çözüm önerileri ve talepleri ile sona
ermektedir.
4
Sağlıkta Genç Yaklaşımlar Derneği kimdir?
Yaklaşık olarak 18-25 yaş aralığını kapsayan dönem, genç yetişkinlik dönemi olarak kabul
edilmektedir. Genç yetişkinlik dönemi gerek biyolojik gerekse toplumsal süreçler gereği özel
ihtiyaçları olan, kritik bir dönemdir. Sağlıkta Genç Yaklaşımlar Derneği bu bağlamda gençlik
çalışmaları yürüten bir dernektir.
Sağlıkta Genç Yaklaşımlar Derneği, Y-PEER Türkiye (Genç Akran Ağı)’nin 28 Temmuz 2015
tarihinde tüzel kişilik kazanmasıyla kurulmuş bir sivil toplum örgütüdür. Sağlık ve eğitim
başta olmak üzere benzeri alanlarda doğru bilgiye erişimlerini sağlayarak genç insanlarda
tutum ve davranış değişikliği yaratmayı, buna paralel olarak genç insanların başta karar alma
mekanizmaları olmak üzere tüm alanlarda özne olarak kabul edilmesini, bireysel niteliklerin
açığa çıkarılarak güçlendirilmesini, öznelliklerinin temel alındığı alanlar açarak katılım odaklı
sosyal faydayı gerçekleştirmeyi kendisine vizyon edinen bir sivil toplum kuruluşudur.
Bu vizyon doğrultusunda kendisine belirlediği misyonlar şöyle sıralanmaktadır:
Çeşitli gençlik gruplarının ihtiyaçlarını ve taleplerini temel alan hak temelli projeler
üretmek, bu projeleri desteklemek ve modeller geliştirmek,
Gençten gence akran eğitimi standartlarının geliştirilmesini, yaygınlaştırılmasını,
uygulanmasını sağlamak,
Gençlerin katılımını içeriksel, teknik ve lojistik yönden desteklemek ve örgütlenme
kültürünü geliştirmek,
Savunuculuk çalışmaları gerçekleştirmek ve gençlik politikalarının geliştirilmesine katkı
sağlamak,
Genç dostu sağlık hizmet modellerinin yaygınlaştırılmasına ve güçlendirilmesine katkıda
bulunmak,
Görsel, yazılı ve elektronik öğrenim araçları geliştirmek ve genç odaklı yayınları gençlerle
buluşturmak,
Sivil toplum çalışmalarını yakından tanıma fırsatı sunmak amacıyla gençlere fırsatlar
yaratmak,
Sosyal olaylar karşısında insan haklarına uygun duruş geliştirmek,
Alanda çalışan diğer yerel, ulusal ve uluslararası sivil toplum kuruluşlarıyla, kamu
kurumları ve özel kuruluşlarla karşılıklı işbirliği ve anlayışı geliştirmek,
Toplumsal cinsiyet eşitliği temelinde güçlü bir sivil toplum oluşmasına katkıda bulunmak,
Değişen ve gelişen koşullara uyum sağlayarak yenilikçi modellerle sürekli öğrenen ve
paylaşan bir sivil toplum kuruluşu olmak.
5
Misyonlarını hayata geçirirken Sağlıkta Genç Yaklaşımlar Derneği’nin gözettiği değerler ise;
toplumsal cinsiyet eşitliği ve insan hakları perspekti f iyle hareket etmek, açık ve dürüst
iletişim, şiddetsizlik, ekip çalışması, katılımcılık, şeffa f lık ve hesap verebilirlik ve öznellik
olarak belirlenmiştir.
Sağlıkta Genç Yaklaşımlar Derneği’nin proje ve etkinlikleri arasında Toplum Gönüllüleri Vakfı
Toplumsal Cinsiyet Ana Akımlaştırma Programı kapsamında desteklenen Genç Kadın
Akademisi Projesi ve Frida Genç Feminist Fonu tarafından desteklenen Cinsel Sağlık Üreme
Sağlığı Atölyesi Projesi ile yine cinsel sağlık üreme sağlığı alanında akran eğitimleri, HIV/AIDS
hakkında bilgileri içeren Kendine İyi Bak Kutu Oyunu, cinsel şiddetin konuşulduğu akşam
buluşmaları, EECA Youth Voice Kampanyası’nın Türkiye Koordinasyonu yer almaktadır.
Genç Kadın Akademisi Nedir?
Genç Kadın Akademisi Projesi, Toplum Gönüllüleri Vakfı Toplumsal Cinsiyet Eşitliği Ana
Akımlaştırma Programı kapsamında dağıtılan Genç Kadın Fonu tarafından desteklenmekte ve
Ekim 2015 tarihinden bu yana Sağlıkta Genç Yaklaşımlar Derneği tarafından hayata
geçirilmektedir. 18-25 yaş arasındaki 24 genç kadın ile birlikte başlanan projede amaç; üreme
sağlığı, toplumsal cinsiyet ve insan hakları perspekti f i ile toplumsal olay ve olguları
tartışabilmek, toplumsal cinsiyete dayalı hak ihlalleri karşısında yapılması gerekenlerin neler
olduğu hakkında bilgilenmek ve çözüm üretmek; en nihayetinde de karar alma mekanizmaları
ve sosyal hayata aktif katılım sağlayabilmektir. Bu amaçlara ulaşmak için planlanmış olan
faaliyetler ise; Genç Kadın Akademisi Eğitim Programı, Genç Kadının Politika Belgesi, Kadın
Haklı Bilgilendirme Broşürü ve 16 Günlük Aktivizm Programının hayata geçirilmesidir.
Dünyada Gençlerin Cinsel Sağlık ve Üreme Sağlığı Durumu
Dünya Sağlık Örgütü verilerine göre, Dünyada yoksul ve kırsal alanda yaşayan genç kadınlar
ergen gebeliği riskini daha çok taşıyorlar. Düşük ve orta gelirli ülkelerde her yıl yaklaşık 16
milyon genç kadın 15-19 yaşları arasında doğum yapıyor. Yine her yıl yaklaşık 2 milyon kız
çocuk 15 yaşın altında doğum yapıyor. Birleşmiş Milletler Nüfus Fonu’nun 2014 Dünya Nüfus
Günü “Gençlere Yatırım” başlıklı bilgi notuna göre, genç yaştaki gebelikler anne ve çocuk için
daha büyük sağlık riskleri getirmekte, gebe kalan birçok kız çocuğu ya okulu bırakmakta ya da
okuldan atılmaktadır; bu durum kız çocuklarının gelecekteki fırsatlarını ve kazançlarını
kısıtlamakta ve hem kendi sağlıklarını hem de çocuklarının sağlıklarını büyük oranda olumsuz
etkilemektedir. Sonuç olarak, bu ülkelerde 15-24 yaş arası genç kız ve kadınlar arasında ölüm
ve hastalıkların baş nedeni gebeliğe bağlı komplikasyonlar, güvenli olmayan kürtaj
uygulamaları ve çocuk doğurma eylemidir. Genç yaşta anne olmak anne ve bebek ölümleri için
en yaygın risk faktörlerindendir. Türkiye Nüfus ve Sağlık Araştırması verilerine göre,
Türkiye’de gebeliğe bağlı ölümlerin %5.9’u 15–19 yaş grubundadır.
Gençler arasında HIV yayılımı azalsa da risk halen yüksek. Dünyada 15-24 yaş arası 5 milyon
genç HIV ile yaşıyor. 15-24 yaş arasındaki gençler yeni HIV vakalarının % 41’ini oluşturuyor.
Yeni HIV teşhislerinin neredeyse %95’i düşük ya da orta gelirli ülkelerde konuluyor. Genç
kadınlar HIV’le enfekte olma konusunda erkeklere oranla daha fazla risk altındalar. HIV
dışında kalan cinsel yolla bulaşan enfeksiyonların yarıdan fazlası 15-24 yaş arası genç
6
insanlarda görülüyor.
Türkiye’de Gençlerin Cinsel Sağlık ve Üreme Sağlığı Durumu
Birleşmiş Milletler Nüfus Fonu ve Nüfus Bilim Derneği’nin 2007 yılında gerçekleştirdiği
Türkiye Gençlerde Cinsel Sağlık ve Üreme Sağlığı Araştırması sonuçlarına göre; gençler erken
ve korunmasız cinsel ilişkiden erişkinlere göre çok daha fazla etkilenmektedirler. Birçok
gencin “güvenli cinsellik” konusundaki bilgisi de oldukça sınırlıdır. Bazı gençler cinsel bir
ilişkiyi veya sonuçlarını bilmeden ya da düşünmeden cinsel olarak aktif bir yaşama
başlayabilmektedir. Gençlik dönemindeki korunmasız cinsel beraberliklerin bedensel,
psikolojik ve sosyal olarak erişkinlere göre daha çok soruna neden olabileceği bilinmektedir.
Korunmasız beraberliklerin erken yaşta gebelikler, cinsel yolla bulaşan enfeksiyonlar için
yüksek risk oluşturduğu bilinmektedir. Aşağıdaki sayılar da bu sorunun boyutlarını
göstermektedir (Sağlık Bakanlığı, 2007; WHO, 2002; WHO, 2007a). Her yıl, 15-19 yaş
grubunda 15 milyon genç kız doğum yapmaktadır. 18 yaş altında yaşayan gebeliklerde anne
ölüm hızı, daha geç yaşta olan gebeliklere göre 2-3 kez daha yüksektir. Her yıl, dört milyon
ergen kadın isteyerek düşük yapmaktadır. Genç kadınlarda isteyerek yapılan düşüklerde
pelvik enfeksiyonlar, infertilite (kısırlık) ve hatta ölüm riski daha yüksektir. Her yıl, 20 gençten
birisi cinsel yolla bulaşan enfeksiyonlara yakalanmakta ve bu hastalıkların çoğu tedavi
edilebilir olduğu halde çoğu tedavi edilmemektedir. Yüz milyon genç kız cinsel yolla bulaşan
enfeksiyonlar nedeniyle tedavi almaktadır. Türkiye’de her 10 gençten yalnızca 4’ü bebeğin
geliştiği organın adını doğru biliyor. Her 4 kadından biri kadın üreme organlarının ismini
bilmiyor. Gebelik döneminin ne zaman olduğunu bildiğini söyleyen her 4 kadından yalnızca
biri doğru bilgiye sahip. Her 4 gençten biri tek bir cinsel ilişki ile hamile kalınabileceğini
düşünmüyor. 15-24 yaş arası her 10 gençten yalnızca biri HIV/AIDS konusunda yeterli bilgiye
sahip.
7
Dünyanın çoğu yerinde kadınlar baskı altında tutulmakta, yaşamın her alanında ikinci plana
itilmekte ve bu eşitsizlik yeniden üretilmeye devam etmektedir. Dünyada her 3 kadından biri
şiddete maruz kalmakta, yoksulluk ise giderek “kadın”laşmakta ve kadınların iş gücüne
katılımında erkekler ile aralarında mevcut olan farkın gelişmekte olan ülkelerde gelişmemiş
ülkelere göre daha vahim noktalarda olduğu görülmektedir.
İş Gücüne ve İstihdama Katılım
İş gücüne katılım oranları incelendiğinde gelişmiş ve refah seviyesi yüksek ülkelerde
toplumsal cinsiyete dayalı farkın daha az olduğu gözlenmektedir. Ekonomik İşbirliği ve
Kalkınma Örgütü’nün (OECD) “Toplumsal Cinsiyet Eşitsizliğini Yok Etmek: Harekete Geç”
raporunda yer alan verilere göre, OECD ülkelerinde, erkekler benzer tam zamanlı işler yapan
kadınlardan yüzde 16 daha fazla kazanmaktadır. Bu rakam üst düzey çalışanlara bakıldığında
ise yüzdeler 21’lere kadar yükselmektedir.
Hanehalkı İşgücü Araştırması sonuçlarına göre; 2013 yılında, Türkiye’de 15 ve daha yukarı
yaştaki nüfus içerisinde istihdam oranı %45,9 olup; bu oran erkeklerde %65,2, kadınlarda ise
%27,1’dir. Yani erkeklerin istihdam oranı kadınların istihdam oranının 2,4 katıdır.
İşgücünün önemli bir göstergesi olan işgücüne katılma oranı, 2013 Hanehalkı İşgücü
Araştırması sonuçlarına göre Türkiye genelinde %50,8, kadınlarda %30,8, erkeklerde ise
%71,5’dir. Eğitim durumuna göre işgücüne katılım oranı incelendiğinde, kadınların eğitim
seviyesi yükseldikçe işgücüne daha fazla katıldıkları görülmektedir. Okur-yazar olmayan
kadınların işgücüne katılım oranı %17,4, lise altı eğitimli kadınların işgücüne katılım oranı
%26,3, lise mezunu kadınların işgücüne katılım oranı %32,1, mesleki veya teknik lise mezunu
kadınların işgücüne katılım oranı %39,3 iken yükseköğretim mezunu kadınların işgücüne
katılım oranı %72,2’dir.
Türkiye’de 2014 yılında kamusal alanda üst düzey kadın yönetici oranı 2013 yılına göre
önemli bir değişiklik göstermeyerek %9,4 olmuştur. Kadın hakim oranı %36,9, kadın
profesörlerin oranı ise 2013-2014 öğretim yılı için %28,7’dir. Kadın polis oranı daha önceki
yıllara göre önemli bir değişiklik göstermeyerek 2014 yılında da %5,5’dir.
Eğitime Katılım
Dünya çapında tartışılan sürdürülebilir kalkınma hede�lerinden dördüncüsü “herkes için
kaliteli eğitim” hede�idir. Sürdürülebilir Kalkınma Hede�leri için çalışan devletler önümüzdeki
yıllarda bu hede�i gerçekleştirmek için politikalar üreteceklerdir. Dünya genelindeki
iyileşmelere rağmen Eğitim Hakkı Projesi’nin verilerine göre kadınlar ve kız çocuklar hala
eğitime ulaşma konusunda ayrımcılığa uğramaktadırlar. Dünya genelinde 31 milyon kız çocuk
eğitime erişemiyor. Yetişkinler arasında okuma yazma bilmeyenlerin 3’te 2’sini kadınlar
oluşturuyor. Gelişmekte olan ülkelerde özellikle kırsal alanda yaşayan ergenlik çağındaki kız
çocuklarının lise eğitimlerini yarıda bırakma oranları erkek çocuklara oranla daha fazla.
8
TÜİK verilerine göre, Türkiye’de okuma yazma bilmeyen kadın nüfus oranı erkeklerden 5 kat
fazladır. 2013 yılında 25 ve daha yukarı yaşta olan ve okuma yazma bilmeyen toplam nüfus
oranı %5,7 iken bu oran erkeklerde %1,9, kadınlarda %9,4’tür.
Karar Alma Mekanizmalarına Katılım
Dünya genelinde kadınların yerel ve ulusal düzeyde karar alma mekanizmalarına katılımları
da oldukça sınırlıdır. Avrupa Komisyonun sağladığı verilere göre Avrupa Birliği ülkelerinde
bile 2015 yazında kadınların parlamentoda temsil oranları % 28’dir.
Türkiye'de 2015 yılında toplam bakan ve başbakan yardımcısı sayısı 26 olup kadın bakan
sayısı 2’dir. Bugün TBMM’de bulunan toplam 550 milletvekilinin yalnızca 81’i yani %14,73’ü
kadındır. Yerel yönetimlere bakıldığında ise, İlknur Üstün’ün aktardığına göre, Mart 2014
seçimlerindeki verilere göre BDP ve HDP harici siyasi partilerin belediye başkan adayları
listesi kadın adayları içerecek şekilde oluşturulmamıştır. Adaylık sürecinde;
Adalet ve Kalkınma Partisi’nin (AKP) 1.394 belediye başkanı adayından 16’sı (% 1,1)
kadındır.
Cumhuriyet Halk Partisi’nin (CHP) 1.180 belediye başkanı adayından 51’i (%4,3) kadındır.
Milliyetçi Hareket Partisi’nin (MHP) 1.394 belediye başkanı adayından 35’i (%2,5)
kadındır.
BDP’nin oy pusulasında ismi yer alacak 224 belediye başkanı adayından 31’i (%13,8)
kadın olmakla birlikte 93 kadın eşbaşkan adayı da vardır. HDP’nin oy pusulasında ismi yer
alacak 232 belediye başkanı adayından 50’si (%21,5) kadındır. Bunun yanı sıra 119 kadın,
eşbaşkan adayı olarak yer almaktadır.
Kadına Yönelik Şiddet
NTV’nin haberine göre Hacettepe Üniversitesi (HÜ) Kadın Sorunları Araştırma ve Uygulama
Merkezi (HÜKSAM) Müdürü Prof. Dr. Ayşe Akın’ın, Dünya Sağlık Örgütünün rakamlarına
dayanarak yaptığı açıklamada her beş kadından birinin hayatlarında tecavüz veya tecavüz
girişimine maruz kaldığını belirtmiş, ABD Adalet Bakanlığı verilerine göre ABD’de her 90
saniyede bir kadının tecavüze uğradığını, Avrupa Kadınlar Lobisi’nin araştırmasına göre de
Fransa’da her yıl 25 bin kadının tecavüze uğradığını söylemiştir.Türkiye’de ise durum dünya
ülkelerinde olan bitenden çok farklı değil. Türkiye’de kadına yönelik şiddet olayları son
yıllarda artış göstermiştir. 2002 yılı kayıtlarına 66 olarak geçen kadın cinayet sayısı, 2007
yılında 1011’e kadar ulaşmış ve bu rakam Bianet’in haberine göre, 2014 yılında 281 olarak
medyaya yansımıştır.Kadın cinayetlerinde en büyük ortak özellik öldürenlerin erkekler
olmasıdır.
Hacettepe Nüfus Etütleri Enstitüsü’nün 2013 yılında hayata geçirdiği Türkiye’de Kadına
Yönelik Aile İçi Şiddet Araştırması’na göre, ülke genelinde �iziksel şiddete maruz kaldığını
9
belirten evlenmiş kadınların oranı %36’dır. Bir başka ifadeyle her 10 kadından yaklaşık
4’ü eşi veya birlikte olduğu erkeğin �iziksel şiddetine maruz kalmıştır. Ülke genelinde
kadınların %12’si hayatlarının bir döneminde cinsel şiddete uğradıklarını dile
getirebilmişlerdir. Yine aynı araştırmanın sonuçlarına göre, duygusal şiddete maruz kalan
kadınların oranı %44’dür. Hayatının herhangi bir döneminde ekonomik şiddete uğrayan
kadınların oranı ise ülke genelinde %30’lardadır.
Türkiye’de erkek şiddeti;
Bianet’in yalnızca medyaya yansıyan erkek şiddetini takibine göre, 2015 yılı 1 Ocak ve 23
Kasım arasında erkekler, 255 kadın ve yanlarındaki 16 erkek, beş bebek ve 12 çocuğu öldürdü.
22 kadın cinayetinde fail belirlenemedi, 9 kadın şüpheli bir şekilde ölü bulundu, çoğu
sistematik şiddete maruz kalmış 19 kadının ise intihar ettiği öne sürüldü. Bu rakamlara 2015
Aralık ayındaki 28 kadın cinayeti eklendi. Anıt Sayaç’ın verilerine göre, erkek şiddeti 2008
yılında 66, 2009 yılında 121, 2010 yılında 200, 2011 yılında 125, 2012 yılında 141, 2013
yılında 226, 2014 yılında 286, 2015 yılında 256 kadının ölümüne sebep olmuştur.
Yaklaşık olarak 18-25 yaş aralığını kapsayan dönem, genç yetişkinlik dönemi olarak kabul
edilmektedir. Genç yetişkinlik dönemi gerek biyolojik gerekse toplumsal süreçler gereği özel
ihtiyaçları olan, kritik bir dönemdir. Genç kadınlar hakkındaki sayılar kadınlar için olanlardan
bu sebeple farklılık göstermektedir.
İş Gücüne ve İstihdama Katılım
İş gücünün % 15,72’si 15-24 yaş arasındaki bireyler oluşturur. Kadın işgücüne katılımına
baktığımızda ise 15-19 ve 20-24 yaş gruplarında en yüksek oranlar görülürken 25 yaştan
itibaren bu oranlarda düşüş olduğu, 40-44 yaş grubunda ise tekrar maksimuma ulaştığı ve
ardından tekrar azalma sürecine girildiği görülmektedir. Bu durumun, gelişmiş ülkelere ilişkin
bazı araştırmalarda vurgulanan yakın ebeveyn kontrolü gerektiren çocukların varlığı ile
ilişkilendirilebileceği düşünülmektedir (Özer ve Biçerli, 2003).
Ülkemizde, hâlihazırda bulunan kreş ve yuvaların sayısının az olması, olanların ise çok pahalı
ya da belli kurumlarla ilişkili olması, kadınların çalışma hayatlarında önemli birer engel olarak
görünmektedir. Çocuk bakım maliyetleri ile çalışan kadınlara sunulan ücretler arasındaki
orantısızlık zorunlu olarak bazı kadınların evde kalarak çocuk bakımını üstlenmelerine sebep
olabilmektedir. Aslında ülkemizde 5518 Sayılı Kanun ile 1950’lerden bu yana “eşit işe eşit
ücret” uygulanması zorunluluğu olmasına rağmen çeşitli hususlara (beceri, liyakat, kıdemlilik
vb.) dayandırılarak kadın ve erkeklere farklı ücretlerin verilebildiği görülmektedir. Yapılan
araştırmalar Türkiye’de birçok işkolunda kadınların erkeklerden %20-30 oranında daha az
ücret aldıklarını, kadınların gelirlerinin tarım alanında erkeklerin %8.1’i, imalatta %33.8’i ve
hizmetlerde %69.2’si düzeyinde olduğunu göstermektedir. Bu farklı ücret alımlarının başka
bir nedeni olarak ise kadınların düşük ücretli sektörlerde toplanmak zorunda kalmaları gibi
sosyolojik bazı sebepleri de gösterebiliriz (Özer ve Biçerli, 2003).
10
Eğitime Katılım
Konda (2015) verilerine göre, her 10 kadından biri halen eğitim görmemiş ve okuma-yazma
bilmiyor. Bu oran erkekler için her 100 erkekten 2’si şeklindedir. Türkiye’de okuryazar
olmayan tüm kadın ve erkeklerin yaşlara göre dağılımına bakacak olursak; dağılımın %5’i
18-28 yaş aralığındaki kadınlardan, %17’si 29-43 yaş aralığındaki kadınlardan, %57’si ise 44
yaşın üstündeki kadınlardan oluşmaktadır. Okuma-yazma bilmeyen erkeklerin ise %1’i 18-28
yaş aralığında, %3’ü 29-43 aş aralığında, %16’sı 44 yaşın üstündedir.
Bu tablo içerisinde genç kadınların yeri ise Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı Kadının Statüsü
Genel Müdürlüğü’nün verilerinden alıntılanarak açıklanmaya çalışılacaktır. Ortaöğretim Genel
Müdürlüğü verilerine göre ilköğretimden ortaöğretime geçiş oranı 2012-2013’te %90,1’dir.
Ancak kız öğrencilerin ortaöğretime geçişi (%89) erkek öğrencilere (%91,2) oranla daha
düşük düzeyde gerçekleşmiştir. Ortaöğretime devam eden 5.691.071 öğrencinin %39,38'ini;
işgücü piyasasına ara eleman yetiştiren mesleki ve teknik ortaöğretime devam eden 2.241.674
öğrencinin ise %44,77’sini kız öğrenciler oluşturmaktadır. Kız öğrencilerin çoğunluğu Kız
Meslek Lisesi, Anadolu Kız Meslek Lisesi gibi öğrencilerin çoğunluğunu kızların oluşturduğu
okul/kurumlara devam etmektedir. Anadolu Denizcilik Meslek Liseleri, Denizcilik Meslek
Liseleri gibi liselerde kız öğrenci sayısının azlığı dikkat çekicidir.
2013/14 yılı itibariyle üniversitede eğitimini sürdüren 5.472.521 öğrencinin %45,8’ini
kadınlar oluşturmaktadır. Lisansüstü düzeyde yüksek lisans ve doktora programlarına devam
eden öğrencilerin ise %42,1’ini kadınlar oluşturmaktadır. Diş Hekimliği, Eczacılık, Edebiyat,
Dil, Tarih ve Coğrafya, Fen, Eğitim, Güzel Sanatlar, İlahiyat ve Mimarlık Fakültelerinde kadın
oranı erkeklerden fazla iken; Tıp, Mühendislik, Ziraat, Veterinerlik, İktisadi ve İdari Bilimler
Fakültelerinde erkek öğrencilerin çoğunlukta olduğu kaydedilmektedir. Verilerden de
anlaşılacağı gibi, genç kadınlar meslek ve kariyer seçimlerini toplumsal cinsiyete dayalı kalıp
yargılar üzerine kurmaktadırlar.
Karar Alma Mekanizmalarına Katılım
Bireyin kendi adına karar vermesi bağımsızlığının önemli bir unsurudur. Bu kararlar, sosyal
hayatında kiminle görüşeceğini kapsayan günlük kararlar olabileceği gibi devletten talepte
bulunabilmeyi de kapsamaktadır. Dolayısıyla devletin karar verici organlarında aktif olmayı da
kapsamalıdır. Ancak Türkiye’de gençlerin söz konusu organlarda yaygın bir şekilde görev
aldıklarını söylemek pek mümkün değildir. Bu konudaki verilere bakacak olursak; siyasi
partilerle ilişkileri sorulan gençlerden yalnızca %9’u bir siyasi partiye üye olduğunu
belirtmiştir. Durum cinsiyetlere göre incelendiğinde ise üye olduğunu belirtenlerin %70,7’sini
erkekler oluşturmaktadır. Üye olmak isteyenlerin sayısı ise kadınlarda % 49,1, erkeklerde %
50,9’dur. Gençlerin, kendi kararlarını alabilme konusunda sivil inisiyati�lerde örgütlenmeyi
daha fazla tercih ettikleri görülmüştür (Yurttagüler, Oy ve Kurtaran, 2014).
30 yaşın altındakiler 2006 yılından beri parlamentoda temsil edilmektedir. Yaklaşık 15
milyona yakın genç seçmen vardır. Gençlerin siyasi parti üyeliği oranı %1,2’dir. Genç
kadınların bu kapsamdaki durumuna bakıldığında ve genç erkeklerle kıyaslandığında bu
eşitsizlik açıkça görülmektedir. Nesrin Semiz’e göre parlamentoda vekil yaş ortalaması Eylül
11
2013 tarihi itibariyle erkek vekillerde 53, kadın vekillerde ise 49. Dolayısıyla genç kadınların
parlamentoda temsil edildiğini söylemek neredeyse imkansızdır. Semiz (2014), özellikle genç
kadınların gençlik kollarında bile olsa il başkanı olarak görülmediklerini vurgulamaktadır.
Genç Kadına Yönelik Şiddet
Kadına yönelik �iziksel şiddet oranlarının yaşlara göre dağılımına bakacak olursak; en yüksek
oranların %45,4 ile 45-59 yaş aralığında olan kadınlarda görüldüğünü söyleyebiliriz. Ancak bu
yaş grubunu takiben %39,7 ile 35-44 yaş grubu, ardından %36,6 ile 25-34 yaş grubu ve son
olarak %31,9 ile 15-24 yaş gruplarının yine yüksek �iziksel şiddet oranlarına sahip olduğunu
söyleyebiliriz. Cinsel şiddet oranlarında ise yine%19,6 oran ile en fazla şiddet oranına 45-59
yaş grubu sahiptir. Diğer yaş grupları da aynı sıra ile %14.2, %13, %13.5 ile yakın oranlara
sahiptir. Ayrıca tüm örneklemin %64’ü yalnızca �iziksel şiddet görmüşken %30’u hem �iziksel
hem cinsel şiddete maruz kalmıştır (Aydemir ve Karal, 2012).
Türkiye’de tecavüze uğrayanların %50’si 18 yaşın altındadır. Bunlardan %10’u erkek çocuk
kalanı ise kız çocuklardan oluşmaktadır. Her 4 kız çocuktan 1’i cinsel şiddete uğramaktadır.
Cinsel şiddetin faillerinin ise %75’i tanıdıklardan oluşmaktadır. Tecavüze uğrayanların büyük
bir kısmını genç kadınlar oluşturmaktadır (KadıköyBelediyesi, İnsanca).
Haberler ve Davalar
Cevizlibağ Atatürk Öğrenci Yurdu’nun giriş kapısı ıssız bir yola açılmaktadır. Yurtta kalan
kadın öğrenciler, taciz ve saldırı tehdidi altında yoldan geçtiklerini belirtmişlerdi. Son
gelişmeler ise tacizin sadece bununla sınırlı olmadığını ortaya koydu. Dron isimli
helikopter şeklinde bir kamera ile yurdun gözetlenmeye çalışıldığı ve odalara lazer
tutmak suretiyle kadın öğrencilerin taciz edildiği ortaya çıktı.
Mersin'in Tarsus ilçesinde 11 Şubat 2015'te tecavüz girişimine direndiği için bir
minibüste öldürülen üniversite öğrencisi Özgecan Aslan'ın yanmış bedeni, 13 Şubat 2015
günü suçu beraberindeki iki kişiyle işlediğini itiraf eden kişinin jandarma ekiplerini olay
yerine götürmesi ile bulundu. Özgecan'ın arkadaşlarının iddiasına göre minibüslere
binmek her zaman zordu. Yolculuk sırasında aynalardan bakan şoförler ve yolcular
tarafından sürekli izlenmeleri bu yolu kullanmak zorunda olan öğrenciler arasında korku
yaratıyordu. Özgecan Aslan davası üçünücü duruşmada karara bağlandı ve mahkeme,
Sanık Ahmet Suphi Altındöken, Fatih Gökçe ve Necmettin Altındöken'e ağırlaştırılmış
müebbet hapis cezası verdi.
Konya’da yaklaşık 8 ay önce Selçuk Üniversitesi öğrencisi 20 yaşındaki R.U.’nun yerleşke
içinde güzergah dışına çıktığını söyleyerek tartışırken “İkinci bir Özgecan olayı neden
yaşanmasın” diyen ve hakkında “tehdit ve kişiyi hürriyetinden yoksun kılma” suçlarından
dava açılan minibüs şoförü 26 yaşındaki E.A.D., “Kişiyi hürriyetinden yoksun kılma”
suçundan 6 ay hapis cezasına çarptırıldı. Mahkeme hükmün açıklanmasının geri
bırakılmasına karar verdi. Minibüs şoförü E.A.D. kadın öğrenciyi tehdit suçundan kanıt
yetersizliğiyle beraat etti.
Antalya'da birlikte yaşadığı 21 yaşındaki kadın arkadaşı Deniz Aktaş'ı silahla vurarak
katleden Lokman Barış Çelik'in yargılandığı dava duruşması görüldü. Duruşmada
12
savunmada yapan katil zanlısı Barış Çelik, "Deniz erkekliğime hakaret etti" diyerek
kendini savunurken, Aktaş'ın annesi Figen Yetişkin ise katilin "haksız tahrik
indirimi"nden faydalanmaya çalıştığını belirterek, "Deniz’imi bizden alarak bizi ömür
boyu mahkûm etti. Şimdi bizde gerçek adaletten bizi mahkûm eden katili ömür boyu
mahkûm etmesini istiyoruz" dedi.
15 yaşından küçük Y.Ö.’ye cinsel istismarda bulunan M.B.’nin yargılaması İskenderun 1.
Ağır Ceza Mahkemesinde yapıldı. Mahkeme, savunmasında Y.Ö.’nün sevgilisi olduğunu,
rızası ile ilişkiye girdiklerini ve "evlenmek amacıyla bunu yaptığını" söyleyen sanığı önce
8 yıl hapse mahkûm etti ardından da mağdurenin ruh sağlığının bozulduğu gerekçesiyle
cezayı 12 yıl 6 aya çıkardı.
İstanbul’daki özel bir üniversitenin endüstri mühendisliği bölümü öğrencisi Yemenli 21
yaşındaki S.G.’ye, yurda gitmek için bindiği halk otobüsünde bıçak tehdidiyle tecavüz
ettiği öne sürülen sürücünün yargılanmasına başlandı.
Gençlik Kültür ve Dayanışma Evi'nde 25 Kasım Kadına Yönelik Şiddetle Mücadele Günü
için çalışma yaptıktan sonra oradan çıkıp yurduna doğru giden A.G.'yi 3 kişi takip edip
ıssız bir yerde önünü kestiler. İçlerinden biri gözlemcilik yapmış, biri genç kadını ters
kelepçe yapmış, diğeri ise boğazını sıkıp kelime-i şehadet getirmesini istediler.
Saldırganlara direnip karşı koyan genç kadını darp etmeye başladılar. A.G.'nin seslerini
duyan birkaç kişi olay yerine doğru koşmaya başlayınca saldırganlar "Bu burada
kalmayacak!" diye tehditler savurup koşarak kaçtılar.
13
Toplumsal cinsiyete dayalı şiddet; ataerkil, yani erkek egemen toplumlarda verili kabul edilen
heteroseksüelliğin dışında kalan cinsel yönelimlere, verili erkeklik ve kadınlık rollerinin
haricine çıkmak isteyen bireylere, erkeklere, kadınlara, çocuklara karşı işletilen belirli
mekanizmaları ve ataerkil ideolojiyle ilişkili olan bütün şiddet türlerini içerir (Ünal,2015).
Dünya Sağlık Örgütü ise şiddeti şöyle tanımlar: “Fiziksel güç ya da kuvvetin, amaçlı bir şekilde
kendine, başkasına, bir gruba ya da topluluğa karşı �iziksel zarara ya da �iziksel zararla
sonuçlanma ihtimalini artırmasına, psikolojik zarara, ölüme, gelişim sorunlarına ya da
yoksunluğa neden olacak şekilde tehdit edici biçimde ya da gerçekten kullanılmasıdır.”
Şiddet olgusu temelde -herhangi biri diğerinden üstün olmadan- dörde ayrılabilir. Fiziksel
şiddet; tokat, tekmeleme, bıçak vb. aletle tehdit etmek olarak tanımlanırken, cinsel şiddet;
zorla cinsel ilişki, cinsel olarak aşağılama ve/veya aşağılama şeklinde gerçekleşebilir.
Duygusal şiddet; çoğunlukla şiddet kavramı içine girmediği düşünülen tehdit, hakaret içerikli
sözler olarak tanımlanabilir. Ekonomik şiddet ise bireyin en temel haklarından biri olan
çalışma hakkının elinden alınması ve/veya işten ayrılmasına sebep olmak, harcamaları için
para verilmemesi/parasının elinden alınması olarak tanımlanabilir. Bu türden şiddetler
bireyin üzerinde �iziksel ve psikolojik açıdan olumsuz etkiler yaratır.
Toplumsal cinsiyete dayalı şiddet ise yaş, etnik köken, sınıf şiddet türlerini ya da uygulanışını
değiştirebilir ancak ortak etmen ataerkil yapıların desteklediği erk zihniyetidir. Aile içi şiddete
neden olan risk etmenlerinden yaş artış gösterdikçe şiddete maruz kalma ve şiddet uygulama
sıklığı azalmakta olduğunu gösteren araştırmalar mevcuttur (Carrado, George, Loxam, Jones
ve Templar, 1996; Vahip ve Doğanavşargil, 2006), şiddetin en sıklıkla görüldüğü yaş aralığı ise
18-29 olarak belirtilmektedir (Bachman ve Pillemer, 1992; O’Leary, 1999). Bu durum çoğu
zaman “mahalle baskısının bir getirisi” olarak da karşımıza çıkar. Hem genç hem de kadın
olmanın toplumda algılanış biçimi genç kadını duygusal şiddete maruz bırakır. Genç kadınlar,
çoğu tanıdıkları tarafından olmak üzere, cinsel şiddete de maruz kalmaktadır. Genç kadınların
bir birey olarak algılanmadığı toplumlarda gelinen son noktada şiddet meşru kılınmaya
ve/veya örtbas edilmeye çalışılır; genç kadına uygulanan şiddetin görünürlüğü azalır.
Ancak şiddet yalnızca aile içinde gerçekleşmemektedir. Gençlerin birbirleriyle kurdukları
ilişkilerde de bir sorun olarak “�lört şiddeti” de oldukça yaygın durumdadır. Yapılan
araştırmalar, gençlerin 15 yaşından itibaren �lört şiddetine maruz kaldıklarını, bunun temelde
aile içi şiddetten beslendiğini ve bu durumun ileriki yaşlarda da şiddet eğilimlerinin artarak
devam etmesine sebep olduğu görülmektedir. Yeni evli çiftlerle yapılan bir araştırma, evlilik
öncesi partnerine şiddet uygulamış olan erkeklerin hiç şiddet uygulamamış erkeklere oranla
evliliğin ilk yılında şiddet uygulama ihtimalinin daha yüksek olduğunu belirtmektedir
(Leonard ve Senchak, 1996). Bunun yanı sıra erkeğin eşine sözlü ya da duygusal şiddet
uygulaması, �iziksel şiddet uygulaması açısından büyük bir risk faktörü olarak görülmektedir
(Krahé, Bieneck, ve Möller, 2005; Riggs ve ark., 2000). Esasen yaygın olan �lört şiddeti çoğu
zaman görünmez bir şekilde sürmektedir. Bunun sebebi olarak gençlerin bilgiye erişim
yollarını henüz bilmiyor olmaları, çevrede aynı deneyimi yaşayan akranlar sebebiyle bu
durumu “normal” olarak değerlendirip bir şiddet unsuru olarak belirtmemeleri söylenebilir.
14
Türk Hukukuna aile içi şiddetle ilgili kavramların girmesinde uluslararası bildirgelerin ve
uluslararası sözleşmelerin önemli rolü olmuştur. Ulusal düzeyde yasal düzenlemelerde yer
alan kavramlar temelini, uluslararası sözleşmelerden almaktadır. Kadın haklarıyla ilgili
uluslararası sözleşmeler, ulusal alanda yasal düzenlemelerin eşitliğe uygun değiştirilmesinde
ve geliştirilmesinde itici güç olduğu gibi Anayasa m.90 /V hükmü gereği de kanunlar,
uluslararası antlaşmalarla aynı konuda farklı hükümler içeriyorsa çıkabilecek
uyuşmazlıklarda ilgili sözleşme hükümlerinin esas alınması kabul edildiğinden Türk hukuku
bakımından büyük önem taşımaktadır. Anayasa’nın bu hükmü temel hak ve özgürlüklere
ilişkin uluslararası sözleşmelere öncelik vermektedir. Kadına şiddet bir insan hakkı ihlali
olmakla beraber insan haklarında mücadelenin kadına şiddetle mücadelede rolü çok
büyüktür.
“Kadınlara Karşı Her Türlü Ayrımcılığın Kaldırılması Sözleşmesi” (CEDAW) 18 Aralık 1979
tarihinde kabul edilip 3 Eylül 1981 tarihinde yürürlüğe girmiştir. Bu sözleşmenin amacı,
yaşamın her alanında kadın erkek eşitliğine dayanan insan haklarının ve temel özgürlüklerin
kadınlara sağlanması, kadın erkek arasındaki her türlü ayrımcılığın kaldırılması amacıyla
sözleşmeye taraf devletlerin kararlı bir eşitlik politikası izlemelerini sağlamaktır. Bu
sözleşmede kadınlara karşı şiddet, aile içi şiddet, toplumsal cinsiyet, kadınlara yönelik
toplumsal cinsiyete dayalı şiddet, mağdur ve kadın terimlerinin tanımı yapılmıştır.
Uluslararası hukukta kadına karşı şiddet ve aile içi şiddet konusunda yaptırım gücü olan bir
sözleşme olan “Kadına Yönelik Şiddetin ve Aile İçi Şiddetin Önlenmesi ve Bunlarla Mücadeleye
Dair Avrupa Konseyi Sözleşmesi”, 11 Mayıs 2011 tarihinde İstanbul’da imzalandı. Türkiye bu
sözleşmeyi onaylayan ve imzalayan ilk ülkedir. Bu sözleşmenin önemi şiddetten korunma ve
önleme ayrıca şiddet karşısındaki yaptırımlar yönünden kendini gösterir. İmzalandığı
şehirden ismini alan İstanbul Sözleşmesi kadının ve ailenin şiddetten korunması ve önlenmesi
konusundaki idari tedbirleri, şiddet uygulanmasında yükümlülüklere uyulmaması halindeki
yaptırımları belirtiyor.
Aile içi şiddet ve kadına şiddet kavramlarının tarihsel gelişiminde ulusal düzenlemelerden
bahsedecek olursak, ilk olarak hukuk düzenimizde en üst sırada yer alan anayasadaki
maddelerden bahsetmek gerekir.
Anayasa’nın m.10 hükmü, herkesin dil, ırk, renk, cinsiyet, siyasi düşünce, felse i inanç, din,
mezhep ve benzeri sebeplerle ayrım gözetilmeksizin kanun önünde eşit olduğunu, Anayasa
m.41 hükmü ise, ailenin Türk toplumunun temeli olduğunu ve eşler arasında eşitliğe
dayandığını düzenlemiştir. İç hukukumuzda kadına şiddet ve aile içi şiddetle mücadele
amacıyla düzenlenen ilk kanun 4320 sayılı ‘’Ailenin Korunmasına Dair Kanun’’ dur. Bu
kanunda uygulamadaki eksiklikler nedeniyle 5636 sayılı kanunla olumlu değişiklikler yapılsa
da yeterli olmamıştır. Çünkü 4320 sayılı kanunun söz ettiği mağdur, fail, mekân kavramlarının
kapsamı genişlemiştir.4320 sayılı Kanunun özellikle günümüzde sıklıkla rastlanan evlilik dışı
beraberlikte yaşanan şiddeti içermemesi ciddi bir eksikliktir. Kanun aileyi müessesini
korumayı saik belirlediğinden nikâhsız birlikte yaşayan bireyler aile statüsünde olmuyor
ve kapsama alınmıyor. 5636 sayılı Kanun da aynı düzenlemeyi muhafaza etmektedir. Tüm bu
olumsuz durumlar 5636 sayılı kanun değişikliğiyle de muhafaza edilmiş, kanun neticede aile
içi şiddet ve kadına karşı şiddetle mücadelede yetersiz kalmıştır.
15
belirlediğinden nikâhsız birlikte yaşayan bireyler aile statüsünde olmuyor ve kapsama
alınmıyor. 5636 sayılı Kanun da aynı düzenlemeyi muhafaza etmektedir. Tüm bu olumsuz
durumlar 5636 sayılı kanun değişikliğiyle de muhafaza edilmiş, kanun neticede aile içi şiddet
ve kadına karşı şiddetle mücadelede yetersiz kalmıştır.
2011 yılında 6284 sayılı “Ailenin Korunmasına ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair
Kanun” iç hukukumuzda yürürlüğe girmiştir. 6284 sayılı Kanun, T. C. Anayasası ile Türkiye’nin
taraf olduğu uluslararası sözleşmeleri ve özellikle Avrupa Konseyi’nin İstanbul Sözleşmesini
esas almıştır. 6284 sayılı Kanun ile şiddetle mücadelede önemli adımlar atılmıştır:
“Mağdur’’ sayılacak kişilerin kapsamı genişlemiştir. Koruyucu ve önleyici tedbirlere ilişkin
talepler, etkin yaptırım uygulanması amaçlanmıştır.
Adil, etkili, süratli sosyal destek ve hizmet sağlamaya yönelik düzenlemeler yer alır.
Şiddeti önleme ve izleme merkezleri kurulmuştur.
Koruyucu tedbir kararları yetkisi aile mahkemesi hâkimleri yanında mülki amire ve kolluk
amirine de verilmiştir.
Şiddet ve tehlikesinin varlığı durumunda şiddetin veya tehlikesinin yöneldiği kişi dışındaki
3. Kişilere de ihbar hakkı tanınmıştır.
Koruma yükümlülüklerinin ihlali durumunda 3-10 gün arası zorla hapis kararı
verilebileceği düzenleniyor.
6284 sayılı Kanunda düzenlenmeyen 2 husus mevcut:
Önleyici kolluğu harekete geçiren risk değerlendirmesi ve risk yönetimine ilişkin yasal
düzenleme
Şiddet uygulama tehlikesinin varlığını belirleme konusunda yasal düzenleme
Bu iki noktanın kazuistiğe yakın yöntemle kanunda belirlenmemesi demek hâkime, mülki
idare amirine ve kolluk yetkilisine şiddet riskinin oluşup oluşmadığı noktasında geniş takdir
yetkisi tanınması demektir. Kadının ailesinin birliğini korumayı kadını korumaktan daha
önemli noktada gören amirlerin eminiz ki olayda riskin oluşmadığı yönündeki kanaatleri ağır
gelecektir. Risk oluşumu objektif bir haldir ve kişiler sübjektif olarak bu durumun varlığını
tespit edip kanaat getirme noktasında takdir yetkilerini kullanmamalıdırlar. Bu yetki sıklıkla
karşılaştığımız, şiddet tehdidinin haf ife alınıp kadını ikna yoluna gidilmesi ve kadının geri
gönderilerek ölümlere ortak olunması sonucunu doğurmaktadır. Bugün de önemle
yaşadığımız budur.
16
Yukarıda gerekçelendirilen bu toplumsal sorunun ortadan kaldırılması, azaltılması için
yapılması gerekenler olduğu açıktır. Yapılması gerekenler aşağıda çeşitli başlıklar altında
sıralanmıştır. İlk ve öncelikli olarak elbette kapsamlı bir politika stratejisi geliştirilmeli ve
sorun üzerinde yapılacak her çalışmaya sorunun muhatapları ile uzmanlar dahil edilmelidir.
Önerilerimizin bütüncül düşünülmesi ve bu doğrultuda hareket edilmesi elzemdir.
Hukuki Alana Yönelik Öneriler
Yasal mevzuatta yer alan dilin, kullanılan ifadelerin cinsiyet kimliği ve cinsel yönelime dair
önyargılardan arındırılması yapılacak ilk iş olmalı ve bu kavramlar yasalarca tanımlanıp
tanınmalıdır.
Tanımlanan bu kavramlar, insan hak ve özgürlükleri bağlamında bireyin hiçbir ayrımcılığa
maruz kalmaması bakımından korunmalıdır. Yasal mevzuatın hayata geçirilmesi
konusunda yönetmeliklerle uygulama ilkeleri belirlenmeli ve yasalar uygulanabilir hale
getirilmelidir. Uygulanabilir hale getirilen yasaların uygulayıcılar tarafından ne derece
benimsendiği denetlenmelidir.
Geçmişten bugüne ulusal alanda yapılan düzenlemeler şöyle dursun, anayasal ilke ve
uluslararası sözleşmeleri kendine esas alarak düzenlenen ve yaptırım yönünden güçlü
düzenlemeleri içinde barındıran 6284 sayılı ‘’Ailenin Korunması ve Kadına Yönelik Şiddetin
Önlenmesine Dair Kanun‘’ pratikte tam anlamıyla uygulanır hale gelmelidir. Bunun için de;
Şiddet riski ve tespiti kanunda açıkça belirtilmelidir.
Bu kanunla düzenlenen şiddeti önleme ve izleme merkezleri artırılmalı, bu merkezlere
daha fazla personel istihdam edilmelidir.
Şiddeti önleme ve izleme merkezleri kesinlikle kendilerine başvuran mağdura
uzlaşmayı veya arabulmayı önermemeli, bunun için uğraşmamalıdır.
Kadınlara yeterli sayıda güvenli barınma alanları oluşturulmalıdır. Sığınma evlerinin sayısı
artırılmalı her kadın için ulaşılabilirlik sağlanmalıdır. Bu yapılırken sığınan kadınların
çocukları ihmal edilmemelidir.
Ayrıca ceza indirimi ve tahrik indirimine dair keyfi uygulamalar da ortadan kaldırılmalı, bu
tip key�i uygulamalar için bir yaptırım mekanizması kurulmalı ve denetlenmelidir.
Toplumsal Yaşama Yönelik Öneriler
Evlilik sırasında veya evlenmeden önce toplumsal cinsiyet, insan hakları, sağlık vb. konular
hakkında bilgilendirme son derece önemlidir. Bu açıdan hazırlanacak broşürler evlilik
başvurusu sırasında dağıtılmalıdır.
17
Kadın örgütleri dönüşümün sağlanmasında önemli görev üstlenmektedirler. Özellikle
18-24 yaş arası kadınlarda doğru bilgilerle pozitif değişim yaratmak için çaba sarf
etmelidirler.
Eğitime Yönelik Öneriler
"Suç" kavramının ne olduğu eğitim sistemi içinde tanımlanmalıdır. İnsan hakları ve
toplumsal cinsiyet konusu eğitim sistemi içerisinde anaakımlaştırılmalıdır.
Bu bağlamda eğitim sisteminin dili, eğitim materyalleri toplumsal cinsiyete dayalı
önyargılardan arındırılarak nötrleşmelidir. Müfredatta insan hakları, kişisel haklar ve
sınırların neler olduğuna dair bilgilere yer verilmedir.
Siyasete Yönelik Öneriler
Aktif siyasetin içinde olan bireyler ellerinde bulundurdukları gücün farkında olarak karar
alma mekanizmalarını dönüşüm için kullanmalıdırlar. Değişimin gelmesi için savunuculuk
faaliyetleri yürütmelidirler.
Mevcut yürütme mekanizmasında aynı şey olduğu düşünülen ve kadını birey olarak kabul
etmeyip yalnızca ailenin bir parçası olarak kabul eden zihniyet değişmelidir. Kadın ve aile
kavramları bir arada düşünülmesi gereken iki kavram değildir ve siyasi mekanizma kadını
birey olarak görmelidir.
Aile içi şiddet ve kadına yönelik şiddet olguları da aynı şeyler değildir ve uluslararası
literatürde olduğu gibi farklı olarak tanımlanmalıdırlar.
Meclisteki tüm ihtisas komisyonlarına, özellikle İnsan Hakları, Kadın Erkek Fırsat Eşitliği
gibi komisyonlara gençlerin, genç milletvekillerinin katılımının sağlanması gereklidir.
Milletvekillerinin bahsi geçen konularda farkındalıklarını artıracak çalışmalar yapılmalıdır.
Bu donanıma sahip olan milletvekilleri insan hakları savunucuları olmalıdırlar.
Kadın ve erkek konusunda tüm toplumda oluşacak farkındalık, aile içi şiddet ve kadına
yönelik şiddet konusunda farkındalık yaratmak, toplumu ve özellikleri kadınları
yaşadıkları ihlaller karşısında başvurabilecekleri yollar hakkında bilgilendirmek, şiddet
mağdurlarına hukuki ve psikolojik destek vermek, toplumsal cinsiyet eşitliğini
yerleştirmek için faaliyet yürütmek ve bu alanda çalışan kuruluş ve sivil toplum örgütlerine
destek sağlamak aile içi şiddet ve kadına şiddetle mücadeleyi şiar edinmiş devletlerin
önceliği olmalıdır.
Medyaya Yönelik Öneriler
Bahsi geçen sorunlara dair kamuoyunda farkındalığı ve bilgi seviyesini arttıracak kamu
spotları uzmanlarca hazırlanmalı ve yaygınlaştırılmalıdır.
18
Televizyon programları toplumsal cinsiyete ve yaşa dayalı ayrımcı dilden ve önyargılı
kurgudan arındırılmalıdır. Bunun için işlevsel bir denetim mekanizması oluşturulmalıdır.
Medya kurumu çeşitliliğe tahammülü olmayan kimliğinden uzaklaştırılıp sosyal içermeye
kıymet veren ve çeşitlilikleri barındırarak yansıtan hale gelmelidir.
Genç gazetecilerle görüşmeler yapılıp gençlerin haklarını, toplumsal cinsiyet eşitliğini
sağlamak konusunda kendilerinden destek alınmalıdır.
Çalışma Yaşamına Yönelik Öneriler
Çalışma alanlarında kreş, ebeveynler için doğum izinleri yeniden düzenlenmelidir.
Çalışma yaşamı ve iş dili yaşa ve toplumsal cinsiyete dayalı önyargılardan arındırılmalı ve
nötrleştirilmelidir.
İş yerlerine kadın ve genç kotası getirilmeli, işveren bu konuda teşvik edilmelidir. Bu teşvik
uygulanabilir olmalı ve denetlenmelidir.
Kadınlara mikro kredi uygulaması ve sağlanan diğer fonların desteklerini toplumsal
cinsiyet rolleri üzerinden devam ettirmesi önlenmeli, kadınlara ataerkil olarak uygun
görülen mesleklerin devamı olan istihdam alanları yaratmak yerine kadınlar ilgi, beceri ve
potansiyellerini ortaya çıkaran alanlarda desteklenmelidir.
19
Yukarıda özetlediğimiz durumlar ve öneriler ışığında genç
kadınların uğradıkları cinsel şiddet ve toplumsal cinsiyete ve yaşa
dayalı ayrımcılık konularında genç dostu politikalar insan hakları
ve kalkınma boyutunda ele alınmalı ve bu bağlamda kapsamlı
politikalar üretilmelidir. Sivil toplum örgütlerinin konuya dair
öneri ve eleştirileri göz önüne alınarak hayata geçirilecek
politikalar, bahsi geçen sorunun çözümünde dikkate alınması
gereken kaynaklar olarak değerlendirilmelidir.
Sağlıkta Genç Yaklaşımlar Derneği’nin Genç Kadın Akademisi
Projesi bu amaca hizmet etmek üzere politika yapıcıları harekete
geçirmeyi hedeflemektedir.
Genç Kadının Politika Belgesi kapsamında sırasıyla Dünyada ve
Türkiye’de kadın olmak, Türkiye’de genç kadın olmak, yaştan
doğan hiyerarşinin genç kadınların şiddet görme riskleri
üzerindeki etkileri, mevcut yasaların durumu hakkında bilgiler
verilmiş ve genç kadınların çözüm önerileri ve taleplerinden söz
edilmiştir.
Genç Kadın Politika Belgesi’ni oluşturan genç kadınlar olarak
hepimizin aile, okul, iş ve arkadaşlık ilişkilerindeki dengeleri
olumsuz etkileyen toplumsal cinsiyet varsayımlarının ve yaşa
dayalı hiyerarşik tutumların ortadan kaldırılmasını istiyor, bu
girişimin öneri halinde sunduğumuz yöntemler aracılığıyla
gerçekleşebileceğine ve politika yapıcılar tarafından destek
bulacağına inanıyoruz.
20
Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı, Kadının Statüsü Genel Müdürlüğü, (2015) Türkiye’de
Kadın http://kadininstatusu.aile.gov.tr/uygulamalar/turkiyede-kadin (ET: 05.01.2016)
Anıt Sayaç: Şiddetten Ölen Kadınlar için Dijital Anıt web sayfası,
http://www.anitsayac.com/ (ET: 05.01.2016)
Avrupa Komisyonu, Karar Alma Pozisyonlarında Cinsiyet Dengesi web sayfası,
http://ec.europa.eu/justice/gender-equality/gender-decision-making/index_en.htm (ET:
05.01.2016)
Aydemir, E. VeKaral, D., (2012). Türkiye’de kadına yönelik şiddet. Uluslararası Stratejik
Araştırmalar Kurumu.
Birleşmiş Milletler Nüfus Fonu, (2014) Dünya Nüfus Günü “Gençlere Yatırım”.
http://www.unfpa.org.tr/v2/pages/posts/duenya-nuefus-guenue-2014-449.php?searchr
esult=2&sstring=d%C3%BCnya_n%C3%BCfus_g%C3%BCn%C3%BC_bilgi_notu
Duranlar, S. (2013). KadınlarınÇalışmaHayatı. Edirne YenigünGazetesi.
http://edirneyenigun.com/yazar/692/kadinlarin-calisma-hayati.html (ET: 05.01.2016)
Eğitim Hakkı Projesi web sayfası,
http://www.right-to-education.org/issue-page/marginalised-groups/girls-women (ET:
05.01.2016)
EkonomikİşbirliğiveKalkınmaÖrgütü. (2012). ToplumsalCinsiyetEşitsizliğini Yok Etmek:
HareketeGeç. OECD Publishing.
HacettepeÜniversitesiNüfusEtütleriEnstitüsü, (2013)
Türkiye’deKadınaYönelikAileİçiŞiddetAraştırması, Ana Rapor.
http://www.hips.hacettepe.edu.tr/pdf/TKAA2008-AnaRapor.pdf (ET: 05.01.2016)
KadıköyBelediyesi, İnsanca: DemokrasiveİnsanHaklarıİçinToplumsalİşbirliğiProjesi web
sayfası, KadınaYönelikŞiddetYalnızDeğilsiniz, http://insanca.kadikoy. bel.tr/kl
_kadina_yonelik_siddet.html (ET: 06.01.2016)
Kadın CinayetleriniDurduracağızPlatformu web sayfası
http:// kadincinayetlerinidurduracagiz.net/kategori/haberler (ET: 06.01.2016)
KONDA, 2015.
http://www.weebly.com/uploads/2/9/5/4/2954793/8martkonda_kadinverileri.pdf(ET:
10.01.2016)
Özer, M. Ve Biçerli, K. (2003-2004).Türkiye’de kadın işgücünün panel veri analizi. Sosyal
Bilimler Dergisi.
21
Özcebe, H., Ünalan T, Türkyılmaz, S., Coşkun, Y. (2007). Türkiye Gençlerde Cinsel Sağlık ve
Üreme Sağlığı Araştırması
Page, A. Z. , İnce, M. (2008), Aile İçi Şiddet Konusunda Bir Derleme. Türk Psikoloji Yazıları,
11 (22)
Semiz, N. (2014), Gençlik, Siyaset, Kültürve STK Faaliyetleri,
TürkDünyasıSivilToplumZirvesi http://www.bilgelerzirvesi.org/bildiri/stk/91.pdf (ET:
06.01.2016)
Tahaoğlu, Ç. (2015). ErkeklerAralık'ta 28 Kadın Öldürdü, Bianet,
http://bianet.org/bianet/kadin/161308-erkekler-aralik-ta-28-kadin-oldurdu (ET:
05.01.2016)
Tahaoğlu, Ç. (2014). Erkekler 2014’de 281 Kadın Öldürdü, Bianet,
http://bianet.org/bianet/kadin/161558-erkekler-2014-te-281-kadin-oldurdu (ET:
05.01.2016)
Türkiye Büyük Millet Meclisi web sayfası: https://www.tbmm.gov.tr/develop/owa
/milletvekillerimiz_sd.dagilim (ET: 06.01.2016)
Türkiye İstatistik Kurumu (2013), Hane halkı İşgücü Araştırması. Ankara: Türkiye
İstatistik Kurumu Matbaası.
Türkiye İstatistik Kurumu (2014), İstatistiklerle Kadın
http://www.tuik.gov.tr/PreHaberBultenleri .do?id=18619
Ünal, M. (2015), Toplumsal Cinsiyete Dayalı Şiddet, kalemnikof.org, (ET:28.11.2015)
Üstün, İ., (2014). “Yerelden yerel seçime, adaletten barışa”, Bianet,
http://bianet.org/bianet/siyaset/154407-yerelden-yerel-secime-adaletten-barisa
Yurttagüler, L., Oy, B. Ve Kurtaran, Y. (2014). Türkiye’de gençlik politikaları (1.Baskı).
İstanbul: İstanbul Bilgi Üniversitesi Yayınları.
Dünya Sağlık Örgütü. (2012). Ergen gebeliği.
http://www.who.int/mediacentre/factsheets/fs364/en/index.html
NTVMSNBC, Dünyada 5 kadından biri şiddet görüyor
http://arsiv.ntv.com.tr/news/438160.asp (ET:30.12.2015)
22
Download