Danışma Meclisi B : 71 Üretime dayalı olmayan hiçbir

advertisement
Danışma Meclisi
B : 71
Üretime dayalı olmayan hiçbir ekonomi, olumlu
sonuçların alınmasında gerekli neticeyi vermez. Üre­
time dayalı olmayan ekonomide, % 30'a doğru çeki­
len enflasyon oranı karşısında, (iyimser ihtimalle
bahsediyorum) % 60'a varan kredi maliyetleri döner
sermayede kaybolur gider ve dolayısıyla o kredinin
dönme imkânı ve ihtimali son derece zayıflar.
Sıkı para politikası, dünyada misli çok az gö­
rülen faiz oranlarıyla özel sektörün (Af buyurun)
gözü dönmüş bazı bankerler ve bankaların elinde
oyuncak olmasına sebep olmuştur. % 30 enflasyon
oranının var olduğu, olabileceği ülkede % 60 - 70 fa­
iz oranının varlığı, ekonomik duruma göre % 30 40'lık bir reel faiz fazlalığının, müteşebbiste ve ban­
kalarda tahammül edilemeyecek yaralar açabilecek
bir durumun işaretidir, göstergesidir ve nedenidir.
Esasında yüksek faiz oranını enflasyon oranının üze­
rinde tutabilmek kaygısı mudiye hoş görünme im­
kân ve ihtimalini vermesinin yanı sıra, sonuçta mudinin de aleyhine olan bir durumu yaratması nede­
niyle ekonomide büyük tahribat yaratacak bir unsur­
dur.
Müteakiben yapma imkânına kavuşacağımı umut
ettiğim konuşmamda, Sayın Meclisimize dünyadaki
faiz oranlarından, gelişmiş ve az gelişmiş ülkelerin
faiz oranlarından bahsetmek imkânına kavuşaca­
ğım.
Şimdi bu şekilde üretime tam anlamıyla yönete­
meyen, 'istikrar tedbirlerinde talebi esas alan politi­
ka izlenmeye devam edildiği takdirde, firmalara zerkedilen, verilen kredilerin döner sermayede kaybolaca­
ğını arz etmiştim. Neticede gerçeklerle sabittir ki,
üç aylık dönemler sonunda verilen plasmanların de­
ğil anaparaları, faizleri bile alınamaz duruma düş­
müş, hatta ödenemeyen faiz miktarları kadar yeni
krediler açılma durumuna girilmiştir. O bakımdan
hukuken değil; ama fiilen donmuş plasmanlar ban­
kaları kıyasıya para bulma mücadelesi içerisine it­
miştir. Bunun sakıncalı sonuçlarını gördüğümüzü söy­
lemek herhalde fuzulî olacaktır.
Protesto durumlarına şöyle bir göz atmak isti­
yorum : 1980 yılının ilk 8 ayında 1 milyon 43 bin
adet protesto, 1981 yılının aynı periyodunda 1 mil­
yon 285 'bin olarak belirmiş; para olarak ise 8 aylık
dönemler için 1980 yılında 33,5 milyar lira olan pro­
testo miktarı, 1981 yılında 74,5 milyar lirayı bul­
muştur. Bu durum da gösteriyor ki, nakit sıkıntısı
özel sektörde vardır ve 24 Ocak Kararlarından ön­
ce makul ve makbul karşılanamayan faiz oranları
— 623
16 . 3 . 1983
O :1
karşısında öz kaynağa dönme düşüncesine ulaşma­
dan, hatta krediyi amacında kullanma mecburiyeti­
ni hissetmeden faaliyet gösteren firmalar aniden Öz
kaynağa dönme mecburiyetinde tutulup, bir de (Baş­
ta 24 Ocak Kararlarıyla ilgili getirilen tedbirleri arz
ettiğimde belirtmiştim) maliyet enflasyonuyla, yük­
sek oranlı devalüasyonla takviye edilen likit sıkıntı­
sına düştüklerinden, hakikaten son derece vahim ne­
ticelere götürecek bir nakit sıkıntısı içerisine düş­
müşlerdir. Böyle nakit sıkıntısı içerisinde olan özel
sektörün kullandığı kredileri geri ödeyemeyeceği dü­
şünülürse; büyük ölçüde ödeyemeyeceği düşünülürse,
bankaların da nakit sıkıntısı içerisine düşmelerine
doğal gözle bakmak imkân dahilinde olurdu.
Serbest faiz politikasıyla ne yapılmak istenmiş­
tir?.. Serbest faiz politikasıyla, aşırı derecede farklı­
lığa sahip olan kredi arz ve talebi birbiriyle müca­
deleye bırakılmıştır. Yani. az gelişmiş ülke, ya da ge­
lişmekte olan ülke sıfatına layık görülen ülkemizde
veya bu durumda olan ülkemizde tasarruf hacmi
hiçbir zaman kredi talebine ulaşamayacağına göre,
kredi talebi çok yüksek, kredi arzı veya tasarruf arzı
miktarı çok düşük kalacaktı. Bunun sonucu da, bu
dengesizliğin sonucu da liberasyon sisteminin uygu­
lanmasında bizi dejenerasyona gitme durumuyla
karşı karşıya bırakacaktı.
24 Ocak Kararlarının ikinci aşamasından, daha
doğrusu bugünlerden itibaren yeni tedbirler, hatta
6 aydan önce yeni tedbirler alınmaması durumunda
olduğumuzda, durumun hakikaten pek de iyi neti­
celer vermeyeceğini 1982 Bütçe Yılı konuşmamda ve
daha önceki konuşmamda da arz etmiştim.
Ne yapılmak istenmişti?.. Faizler yüksek tutula­
caktı. Faizler yüksek tutulunca bankalarda fon te­
şekkül edeceti. Bu fonlar kredi talebine yaklaştığın­
da veya kredi talebi bu fonlarla karşılanabilecek
duruma geldiğinde, kredi faizleri başta olmak üzere,
hatta hatta bankalarda toplanan fonlar o kadar fazla
olacaktı ki, kredi talebini karşılayacak ve giderek
fonlar artma durumunda olacak, elde fon kalma
durumunda kalınacaktı. Elde fon kaldığı takdirde
de, başta bankalar elindeki fonu satabilmek için kre­
di faizlerini düşürecekler, daha sonra da bunun geri­
sinde mevduat faizleri düşmüş olacaktı.
Birinci safhaya kadar doğru oldu. Hatta mille­
timiz evindeki ziynet eşyasını, evini, arsasını vesair
mal varlığını satıp bankaya ve bankere yatırma ça­
bası içerisine girmiştir, yüksek faiz oranlarıyla; fa­
kat bu kadar oluşan fonlar kredi arz ve talep den-
Download