tc erciyes üniversitesi eczacılık fakültesi sigara içen / içmeyen

advertisement
1
T.C.
ERCİYES ÜNİVERSİTESİ
ECZACILIK FAKÜLTESİ
SİGARA İÇEN / İÇMEYEN ÖĞRENCİLERDE AĞIZ
FLORASINDA BULUNAN CANDİDA TÜRLERİNİN
KROMOJENİK AGAR İLE TİPLENDİRİLMESİ
Hazırlayan
Merve ŞAHİN
Danışman
Öğr. Gör. Nilay ILDIZ
Bitirme Ödevi
Haziran 2014
KAYSERİ
i
BİLİMSEL ETİĞE UYGUNLUK
Bu çalışmadaki tüm bilgilerin, akademik ve etik kurallara uygun bir şekilde elde
edildiğini beyan ederim. Aynı zamanda bu kural ve davranışların gerektirdiği gibi, bu
çalışmanın özünde olmayan tüm materyal ve sonuçları tam olarak aktardığımı ve
referans gösterdiğimi belirtirim.
Merve ŞAHİN
ii
YÖNERGEYE UYGUNLUK
‘Sigara İçen / İçmeyen Öğrencilerde Ağız Florasında Bulunan Candida Türlerinin
Kromojenik Agar İle Tiplendirilmesi’ adlı bitirme ödevi Erciyes Üniversitesi
Lisansüstü Tez Önerisi ve Tez Yazma Yönergesi’ne uygun olarak hazırlanmıştır.
Hazırlayan
Merve ŞAHİN
Danışman
Öğr. Gör. Nilay ILDIZ
Farmasötik Mikrobiyoloji Anabilim Dalı
iii
‘Sigara İçen / İçmeyen Öğrencilerde Ağız Florasında Bulunan Candida Türlerinin
Kromojenik Agar İle Tiplendirilmesi’ adlı bitirme ödevi Erciyes Üniversitesi
Lisansüstü Tez Önerisi ve Tez Yazma Yönergesi’ne uygun olarak hazırlanmış ve
Eczacılık Fakültesi Farmasötik Mikrobiyoloji Anabilim Dalında Bitirme Ödevi olarak
kabul edilmiştir.
Hazırlayan
Danışman
Merve ŞAHİN
Öğr. Gör. Nilay ILDIZ
Farmasötik Mikrobiyoloji Anabilim Dalı
ONAY:
Bu tezin kabulü Eczacılık Fakültesi Dekanlığı’nın ………….tarih ve …………Sayılı
kararı ile onaylanmıştır.
..…/…../2014
Prof. Dr. Müberra KOŞAR
Dekan
iv
TEŞEKKÜR
Bu tezin oluşmasında desteğini esirgemeyen, bilgi, birikim ve tecrübelerinden
faydalanmama imkan sunan, gerek laboratuvar çalışmalarında gerekse tezimin
yazımında tüm yaşadığım zorlukları yenmemde yardımcı olan, alçak gönüllülüğü ve
özverisi sayesinde bana her türlü desteği sağlayan danışman hocam Öğr. Gör. Nilay
ILDIZ’ a
Bu yola beraber çıktığımız değerli çalışma arkadaşım Sevilay Çakmak’a
Deney çalışmalarımızda bize örnek verme konusunda gönüllü olan Erciyes Üniversitesi
Eczacılık Fakültesi öğrencilerine
Zor günlerimde yanımda olan, güler yüzleri ve içten tavırlarıyla desteklerini asla
unutamayacağım, tüm sıkıntılarımı paylaşan ve desteklerini her daim hissettiğim aileme
Sonsuz teşekkürlerimi sunarım.
Merve ŞAHİN
Haziran 2014, KAYSERİ
v
SİGARA İÇEN / İÇMEYEN ÖĞRENCİLERDE AĞIZ FLORASINDA
BULUNAN CANDİDA TÜRLERİNİN KROMOJENİK AGAR İLE
TİPLENDİRİLMESİ
Merve ŞAHİN
Erciyes Üniversitesi, Eczacılık Fakültesi
Bitirme Ödevi, Haziran 2014
Danışmanı: Öğr. Gör. Nilay ILDIZ
ÖZET
Candida cinsinden mayalar insanların ağız florasında bulunabilen fırsatçı patojen
mikroorganizmalardır.
Kandidiazis
ağız
boşluğunda
en
sık
görülen
mantar
infeksiyonudur ve genellikle normal floradaki Candida’ların bazı faktörlerin varlığında
da aşırı çoğalmasıyla gelişmektedir. Bu faktörlerin arasında sigara kullanımı da vardır
(1). Çalışmadaki amaç, sigara faktörünün öğrencilerin normal ağız florasında bulunan
Candida spp’ nin farklılığına etkisini araştırmaktı.
Çalışmamıza 30 adet sigara içmeyen ve 30 adet sigara içen öğrenci olmak üzere yaşları
19-41 arasında değişen toplam 60 adet Eczacılık Fakültesi öğrencisi dahil edildi.
Öğrencilerin ağız içi sürüntü örneklerinden 11 adet C.albicans izole edildi. Bu
örneklerden 3 tanesi sigara kullanan, 8’ i ise sigara kullanmayan öğrencilere aitti. Erkek
öğrencilerden 4’ü nde C.albicans izole edilirken, 7 tanesi kız öğrencilere aitti. Sigara
kullanmayan 8 (%26,6) öğrencide C.albicans üretilirken, sigara kullanan 3 (%10)
öğrencide C.albicans tespit edildi. C.albicans üretilen öğrenciler arasında sigara
içmeyenlerde frekans %72,7 iken sigara içenlerde ise % 27,3 idi.
Çalışmamızda elde ettiğimiz sonuçlara göre normal flora elemanı olan C.albicans’ın
frekansında sigara kullanımı ile azalma gözlendi.
Anahtar kelimeler: C.albicans, sigara kullanımı, normal flora
vi
SMOKERS / NON SMOKERS STUDENTS IN THE ORAL FLORA CANDIDA
SPECIES BY TYPING AT CHROMOGENIC AGAR
Merve ŞAHİN
Erciyes University, Faculty of Pharmacy
Graduation Project, June 2014
Advisor: Lecturer Nilay ILDIZ
ABSTRACT
Candida species are opportunistic pathogenic microorganisms which can be found in
oral flora of humans. Candidiasis is the most common fungal infection of the oral cavity
and often develops by abnormal proliferation of Candida spp.which in presence of some
factors normal flora. In these factors smoking cigarette is one of them (1). The purpose
of this study to investigate; students’ who smokers and non-smokers differences effect
on normal Candida spp. flora.
In our study 30 smokers and non smokers students included. Their age were in range
19-41. Samples taken from mouth of 30 smokers, 30 non-smokers students,
11 C.albicans are isolated. The C.albicans samples belong to 3 of the smokers and 8 of
the non-smokers. However , 4 isolatedC.albicans samples belong to male students while
isolated C.albicans samples belong to 7 female students. While C.albicans are produced
in 8 non-smokers students (%26.6), C.albicans are detected in 3 smoker students (%10).
However; While the frequency is %72,7 among non-smokers, it is%27,3 among the
smokers.
According to the results; we obtained in this study that C. albicans' s with a decrease in
the frequency of smoking was observed.
Key Words: C.albicans, smoking, normal flora
vii
İÇİNDEKİLER
BİLİMSEL ETİĞE UYGUNLUK ............................................................................... i
YÖNERGEYE UYGUNLUK ..................................................................................... ii
KABUL VE ONAY .................................................................................................... iii
TEŞEKKÜR ............................................................................................................... iv
ÖZET........................................................................................................................... v
ABSTRACT ............................................................................................................... vi
İÇİNDEKİLER ......................................................................................................... vii
ŞEKİLLER LİSTESİ.................................................................................................. x
1. GİRİŞ VE AMAÇ ................................................................................................... 1
2. GENEL BİLGİLER ................................................................................................ 3
2.1. Ağız Normal Mikrobiyal Florası......................................................................... 3
2.1.1. Ağız boşluğu ............................................................................................... 3
2.1.2. Dişler ve Diş etleri ....................................................................................... 3
2.1.3. Boğaz .......................................................................................................... 3
2.1.4. Farenks ve Trakea........................................................................................ 4
2.2.Ağız ve çevresinde bulunan Candida türleri......................................................... 4
2.3. Candida Türleri .................................................................................................. 5
2.3.1. Tarihçe ........................................................................................................ 5
2.3.2. Candida Türlerinin Mikrobiyolojik Özellikleri............................................. 6
2.3.3. Tıbbi Öneme Sahip Bazı Candida Türleri .................................................... 6
2.3.4. Candidaların Hücre İnce Yapısı ................................................................. 12
2.3.4.1. Hücre İskeleti...................................................................................... 12
2.3.4.2. Hücre Duvarı ve Antijenik Yapı.......................................................... 12
2.3.4.3.Hücre membranı .................................................................................. 13
2.3.5. Koloni Özellikleri ...................................................................................... 13
viii
2.3.6. Candidaların Virülans Faktörleri ................................................................ 14
2.3.6.1. Konak hücre yüzeyine tutunma (adezyon):.......................................... 14
2.3.6.2. Maya-hif dimorfizmi:.......................................................................... 14
2.3.6.3. Fenotipik değişim: .............................................................................. 15
2.3.6.4. Salgısal aspartil proteinazlar ............................................................... 15
2.3.7.Patogenez: .................................................................................................. 16
2.3.8.Candida enfeksiyonları ............................................................................... 19
2.3.8.1.Yüzeyel Kandidozlar ........................................................................... 19
2.3.8.2.Sistemik Kandidozlar ........................................................................... 20
2.3.9.Candida Enfeksiyonlarında Bağışıklık Sisteminin Rolü .............................. 21
2.3.10.Candidaların Ekoloji ve Epidemiyolojisi ................................................... 22
2.3.11. Candidaların Laboratuvar Tanısı .............................................................. 25
2.3.11.1. Direkt Mikroskopik İnceleme............................................................ 26
2.3.11.2. Kültür İle İnceleme ........................................................................... 26
2.3.11.3. Serolojik İnceleme ............................................................................ 28
2.3.11.4. Moleküler Yöntem İle İnceleme ........................................................ 28
3. MATERYAL-METOD ......................................................................................... 29
4. BULGULAR.......................................................................................................... 31
5. TARTIŞMA-SONUÇ ............................................................................................ 33
KAYNAKLAR .......................................................................................................... 35
ÖZ GEÇMİŞ ............................................................................................................. 37
ix
TABLOLAR LİSTESİ
Tablo 1.
Ağız normal mikrobiyal florası ................................................................... 4
Tablo 2.
Candida enfeksiyon Tipleri ve Buna Zemin Hazırlayan faktörler .............. 17
Tablo 3.
C.albicans üreyen öğrencilerde Yaş-Cinsiyet-Sigara kullanma süresine
ilişkin veriler ............................................................................................ 32
x
ŞEKİLLER LİSTESİ
Şekil 1.
C. albicans ışık mikroskobunda 200X büyütme ilegörünümü...................... 7
Şekil 2.
C. albicans’ ın TEM görünümü .................................................................. 8
Şekil 3.
C.dubliniensis A- Beyaz hücreler, B ile D arasındakiler- Opak hücreler,
E ile F ise uzamış formları .......................................................................... 9
Şekil 4.
Amfoterisin B filmleri kullanılarak yapılan çalışmada C. parapsilosis
hücrelerinin değişimleri TEM ile gösterimi ............................................... 10
Şekil 5.
C. Glabrata .............................................................................................. 10
Şekil 6.
Candida Krusei,Pseudohifleri ................................................................... 11
Şekil 7.
C. tropicalis’ in kolonial görünümü .......................................................... 12
Şekil 8.
CHROMagar Candida besiyerinde C. albicans (üst), C. glabrata (alt),
C. tropicalis (alt sol), C. parapsilosis (üst sol) ......................................... 27
Şekil 9.
CHROMagar Candida Medium’ da Candida spp. koloni görüntü ve
renkleri ..................................................................................................... 30
Şekil 10.
Ekim yaptığımız ChromAgarda C.albicans kolonileri ............................... 32
1
1. GİRİŞ VE AMAÇ
Candida cinsinden mayalar insanların ağız florasında bulunabilen fırsatçı patojen
mikroorganizmalardır. Ağız boşluğu; florada bulunan bakteriler, besin maddeleri ve
tükürük akışı ile dinamik bir sistemdir. Candida’ların dış ortamdan alınarak bu sisteme
dahil olmaları, çoğalmaları ve onları uzaklaştırmaya yönelik konağa ait faktörler
arasındaki
denge,
kolonizasyon
veya
infeksiyonun
gelişip
gelişmeyeceğini
belirlemektedir (1).
Candida’ların sağlıklı insanların % 0-79’unun ağız boşluğunda kolonize oldukları ve en
sık izole edilen türün Candida albicans olduğu bildirilmiştir(2). Üremeleri hızlı olup
genellikle 2-3 gün içerisinde olgunlaşırlar. Saboraud Dekstroz Agar besiyerinde oda
ısısında yapılan kültürlerde yumuşak krem veya kirli beyaz renkli koloniler oluştururlar
(3)
Deri ve mukozalarda basit yüzeyel infeksiyonlardan, derin dokularda ölümcül olabilen
daha ciddi infeksiyonlara kadar geniş bir hastalık oluşturabilme spekturumuna
sahiptirler (4).
Bazı hazırlayıcı faktörlerin etkisiyle bulundukları vücut bölgesinde çoğalarak yüzeyel
ya da sistemik fırsatçı enfeksiyonlara yol açarlar. Normal florada bulunan Candida
türleri, bir hastalık ya da tedavi girişimleri nedeniyle bağışıklığı baskılanmış hastalarda
yaşamı tehdit eden ciddi infeksiyonlara neden olabilirler (5).
Son yıllarda Candida’ların neden olduğu invazif infeksiyonların sayısında önemli
artışların olduğu bildirilmektedir. Son verilere göre Candida türleri kan dolaşımı
infeksiyonlarının en önemli dördüncü sebebidirler. Candida’ların hastalık oluşturma
potansiyelleri ve antifungal duyarlılıkları türlere göre değişkenlik gösterdiğinden
hastalık etkeni Candida tiplerinin tanımlanması oldukça önemlidir. Günümüzde çoğu
2
laboratuvar Candida türlerinin laboratuvar tanısında standart diagnostik prosedürler
kullanarak C. albicans ve non-albicans şeklinde yapmakta ve antifungal ilaç seçimi ise
baştan aşağı ampirik bilgilere dayanmaktadır.(6)
Bu çalışmada Eczacılık Fakültesi öğrencilerinde, sigara içen ve içmeyen öğrencilerin
normal ağız florasında bulunan Candida spp’ nin farklılığını tespit etmeyi amaçladık.
3
2. GENEL BİLGİLER
2.1. Ağız Normal Mikrobiyal Florası
Normal flora özellikle deri, orofarinks, kolon ve vajen gibi bazı vücut bölgelerinin
sürekli yerleşikleri olan çeşitli bakteri ve fungusları tanımlamak için kullanılan bir
terimdir. Oral kavitenin normal mikrobiyal florası çeşitlidir. Ağız normal mikrobiyal
florası ağız boşluğu, dişler, diş etleri, boğaz, nazofaringeal bölgedeki sürekli yerleşik
mikroorganizmaları içine alır (7).
2.1.1. Ağız boşluğu
Ağız boşluğu flora açısından en kompleks ve heterojen mikropların bulunduğu
bölgedir. Ağız florası doğumdan 6-8 saat sonra oluşmaya başlar ve 4-12 saat sonra
viridans streptokoklar kalıcı floranın ilk ve kalıcı üyesi olmaya başlar (7).
Dişler çıkmadan önce aerobik ve anaerobik stafilokoklar, gram negatif diplokoklar,
difteroidler görülmeye başlar. Dişler çıkmaya başladıktan sonra Streptococcus viridans
tekrar baskın duruma geçer ve anaerobik laktobasiller, fusiform basiller ve
bakteroidesler normal ağız florasında yer alırlar (7).
2.1.2. Dişler ve Diş etleri
Dişler ağzın büyük bir bölümünü kapladığı için ağız normal mikrobiyal florasını
oldukça etkilerler. Diş plağı oluşumu ve diş çürüklerinde büyük oranda viridans
streptokoklar yer alır (7).
2.1.3. Boğaz
Boğaz, viridans streptokoklar, Neisseria türleri ve S. epidermidis’ in bir karışımını
içerir. Bu patojen olmayan organizmalar farenks mukozasındaki bağlanma noktalarını
4
işgal eder ve sırasıyla patojen Streptococcus pyogenes , Neisseria meningitidis ve S.
aureus’ un üremesini baskılar (7).
2.1.4. Farenks ve Trakea
Hemolitik olmayan streptokoklar, alfa hemolitik streptokoklar ve Neisseria’ lar
buradaki normal flora üyeleridir (7).
Ağız normal mikrobiyal florası Tablo 1’ de özetlenmiştir
Tablo 1. Ağız normal mikrobiyal florası
Normal flora üyesi
Candida
Yerleşimi
türleri,
Neisseria
Lactobacillus
türleri,
türleri, Ağız boşluğu
Staphylococcus
epidermidis, viridans streptokoklar
Bacteroides türleri, viridans streptokoklar
Cornybacterium
türleri,
türleri,
Neisseria
Boğaz
Haemophillus Nazofarenks
türleri,
viridans
streptokoklar
Çeşitli anaeroblar
Gingiva aralıkları
2.2.Ağız ve çevresinde bulunan Candida türleri
İnsanda oral kavitede bulunabilen mantarlar Saccharomyces, Cyptoccocus, Torulopsis,
Candida, Trıchosporon gibi mayalar, Sporotrichum, Histoplama gibi küflerdir (8).
Ağız ve çevresinde gerek normal flora gerekse infeksiyon gibi durumlardan dolayı
başta candida albicans olmak üzere çeşitli Candida türleri bulunmaktadır (8). Bunlar ;
* Candida albicans
* Candida glabrata
5
* Candida tropicalis
* Candida dubliniensis
* Candida krusei vs dir.
2.3. Candida Türleri
Candidalar deri, mukoza ve GİS in normal florasında bulunurlar. Doğumdan hemen
sonra mukozalarda kolonize olurlar ve endojen infeksiyon için risk yaratırlar.
Kandidiyaz en sık görülen sistemik mikozdur (9).
Candida cinsi içerisinde çok sayıda Candida türü tanımlanmış olup, bunlardan en
önemlileri Candida albicans, C. krusei C. parapsilosis, C. tropicalis, C. glabrata, C.
keyfr ve C. Guillermondil’ dir. En önemli flora üyesi ve fırsatçı enfeksiyon etkeni ise C.
albicans tır. Diğer Candida türleri genellikle toprakta yaşar ve nadir olarak da vücut
florasında bulunurlar (3).
2.3.1. Tarihçe
Mayalar ve maya benzeri mikroorganizmalar klinik laboratuvarlarda en çok izole edilen
mantarlardır (10). Bu mikroorganizmalar fırsatçı patojen olarak değerlendirilmektedir.
‘Maya’ ismi köpük ve ‘yükselmek, doğmak’ anlamına gelen kelimelerden oluşmaktadır.
Bu yüzden mayalar çoğunlukla fermentatif Asomiçetesler olarak düşünülmektedir. Bazı
mayalar vejetatif formda Bazidiomiçeteslerdir ve genellikle tomurcuklanma veya
bölünmeyle ürerler. Psödohif, gerçek hif ve/veya terminal klamidospor oluşturma
yeteneği, blastokonidya yapısı ve diğer morfolojik özellikler biyokimyasal testlerde
olduğu gibi mayaların familya ve tür düzeyinde identifikasyonunda kullanılmaktadır
(11).
Candida familyası heterojen anamorfik mayaları içerir ve fizyolojik olarak asomiçetes
veya basidiomiçeteslerle ilişkilendirilen yaklaşık 196-200 türden oluşur (12,13).
Candidatus adı antik Roma’da bir devlet dairesi için adaylık gereği giyinilen beyaz
elbiseden ileri gelmektedir. Albico terimi ise ‘beyaz olmak’ anlamı taşımaktadır ve
neticede Candida albicans adı doğmuştur. Daha önemli patojen türler Candida
6
albicans, C. tropicalis, C. parapsilosis, C. krusei, C. lusitaniae ve C. glabrata
filogenetik olarak Asomiçeteslerle ilişkilendirilir. Candida familyası aşağıdaki şekilde
sınıflandırılır:
Filum: Deuteromycota
Sınıf: Blastomycetes
Cins: Cryptococcales
Familya: Cryptococcaceae
Tür: Candida
2.3.2. Candida Türlerinin Mikrobiyolojik Özellikleri
Candida türleri yaklaşık 3-6 mikron büyüklüğünde, oval veya yuvarlağa yakın
görünümde olan mantarlardır. Gram boyasıyla kolaylıkla boyanırlar ve gram pozitif
boyanma özelliği gösterirler (3).
Candida cinsinde yer alan mayalar çoğunlukla anamorf organizmalardır. Ancak bazıları
teleomorf evreye de sahiptir. Candidalar tomurcuklanarak çoğalırlar (9). Candida
glabrata dışındaki Candida türleri, yalancı hif ve gerçek hif de oluştururlar. Ayrıca,
C.albicans germ tüp ve terminal yerleşimli kalın duvarlı klamidokonidyumlar oluşturur.
Birçok enfeksiyonda ikinci sıklıkta karşılaşılan Candida türü olan C.glabrata, çoğu
koşulda yalancı hif, germ tüp veya gerçek hif oluşturma yeteneğine sahip değildir (13).
2.3.3. Tıbbi Öneme Sahip Bazı Candida Türleri
Candida albicans
Candida albicans, eşeyli çoğalan, diploit, maya tipi bir mantar türü olup insanlarda oral
ve vajinal fırsatçı enfeksiyonların etmenidir. C.albicans insan ağzı ve sindirim sistemi
içinde yaşayan pek çok organizmadan biridir. C. albicans sindirim sistemindeki
varlığıyla başka patojen bakterilerin çoğalmasını engeller. Vücudun bağışıklık sistemi
ve diğer zararsız bakteriler normal şartlarda Candida'yı kontrol altında tutarlar. Ancak,
diğer bakterilerin sayısı C. albicans'a oranla azalırsa bağışıklık sistemi zayıflamışsa
7
veya mayanın çoğalmasına sağlayan başka şartlar mevcutsa (yüksek şeker, yüksek pH)
C. albicans zararsız olan tek hücreli biçiminden, çok hücreli, istilacı (invazif), küf gibi
ipliksi biçimine dönüşür ve vücudu istilaya başlar (3,9.13).
C. albicans’ ın iplikçi biçimi hem psödohif hem de gerçek hiflerden oluşabilir. C.
albicans iplikçi bir biçime dönüşmesine ilaveten, konak dokulara bağlanmasını
sağlayan adezinler, dokulara hem imha etmeye hem de onlara daha iyi yapışmayı
sağlayan proteazlar ve vücudun bağışıklık sisteminin tepkisini azaltan faktörler
üretir(3,9.13).
Şekil 1. Oklar ile gösterilen C. albicans ışık mikroskobunda 200X büyütme ile
görünümü. Kaynak: The Johns Hopkins University School of Medicine, Deparment of
Pathology Division of Cytopathology Elektronik Fotoğraf atlası.
8
Şekil 2. C. albicans’ ın TEM görünümü. Çubuk formu hif yuvarlak formu ise blastospor
olarak isimlendirilir.
(Kaynak: JHUV.)
Candida dubliniensis
Son yıllarda tanımlanmıştır ve C. albicans ile filogenetik açıdan yakın akrabadır. Germ
tüp oluşturabilen bu organizmayı C.albicans’ dan ayıran özellikleri; 42
o
C’ de
üreyememesi ya da çok zayıf üremesi ve beta-glukosidaz aktivitesinden yoksun
olmasıdır. En çok ağız boşluklarında görülür (9).
9
Şekil 3. Opak faz hücreleri üzerindeki tomurcuklanmalar Candida albicans’ a göre
daha büyük ve uzundur. A- Beyaz hücreler, B ile D arasındakiler- Opak hücreler, E ile
F ise uzamış formları.
(Kaynak: The Closely Related Species Candida albicans and Candida dubliniensis Can
Mate, Eukaryotic Cell August 2004 vol. 3 no. 4 1015-1027.)
Candida parapsilosis
Candida parapsilosis, sepsis ve immün yetmezlikli hastalarda yara ve doku
enfeksiyonlarında çok görülen bir fungustur. Candida parapsilosis insan elleri arasından
en sık izole edilen mantar biridir. Immün yetmezlikli bireyler ve cerrahi hastalarda,
gastrointestinal sistem cerrahisi olanlar, Candida parapsilosis ile enfeksiyon açısından
yüksek risk altındadır. Mısır unlu agarda, 3 günlük inkübasyon sonunda uzun, düzenli
olarak dallanan ve ‘çam ormanını’ andıran yalancı hifler oluşturur (9).
10
Şekil 4. Amfoterisin B filmleri kullanılarak yapılan çalışmada C. parapsilosis
hücrelerinin değişimleri TEM ile gösterilmiştir.
(Kaynak: Regina Helena Pires, Jaime Maia dos Santos, José Eduardo Zaia, Carlos
Henrique Gomes Martins, Maria José Soares Mendes-Giannini, Candida parapsilosis
complex water isolates from a haemodialysis unit: biofilm production and in vitro
evaluation of the use of clinical antifungals, Mem. Inst. Oswaldo Cruz vol.106 no.6 Rio
de Janeiro Sept. 2011.)
Candida glabrata
Candida glabrata, daha çok Torulopsis glabrata olarak bilinen haploid fungustur.
Yakın zamana kadar, C. glabrata patojen olmayan organizma olduğu düşünülüyordu.
Ancak, immün sistemi baskılanmış kişiler giderek artan bir nüfusa sahip, C. glabrata
ürogenital sistem son derece fırsatçı patojen olarak gösterildiği gibi, kandidemi yaptığı
da gözlenmiştir (9,13).
Şekil 5. C. glabrata
(Kaynak: Biota Taiwanica.)
11
Candida krusei
Candida krusei tomurcuklanan bir fungustur. Sabouraud dekstroz agarda düz yüzeyli ve
büyük koloniler oluşturur. Bir haftalık inkübasyon sonucunda, uzayan blastosporların
boyutu 25 kilometreye ulaşır (9). Öncelikle, immün sistemi baskılanmış ve hematolojik
malignansi görülen hastalarda gelişen bir nozokomiyal patojendir.
Şekil 6. Candida Krusei, Pseudohifleri
(Kaynak: Hautala T., A clusterof Candida krusei infections in a haematological unit.
BMC Infectious Diseases 2007, 7:97.)
Candida tropicalis
Sabouraud dekstroz agar üzerinde kolonileri krem beyaz renkli, pürüzsüz, çıkıntısız
görünüme sahiptirler. Mikroskobik görünümlerinde ise küresel blastokonidya hücreleri
görülür. Candida tropicalis, lenfoma, lösemi ve diyabet olan hastalarda özellikle,
septisemi ve dissemine kandidozun önemli bir nedenidir (3,9,13).
12
Şekil 7. C. tropicalis’ in kolonial görünümü
(Kaynak: Hautala T., A clusterof Candida krusei infections in a haematological unit.
BMC Infectious Diseases 2007, 7:97)
2.3.4. Candidaların Hücre İnce Yapısı
2.3.4.1. Hücre İskeleti
Fungal iskelet, turgor basıncına karşı koyan ancak dinamik bir sistemdir. İskelet, hücre
duvarı ve hücre membranı ile bağlantılıdır. İskelet komponentlerinden olan
mikrotübüller, membranın hareketliliğinde rol alırlar. İskeletin bir diğer bileşeni olan
aktin, sitoplazmik akışkanlıktan sorumludur. Miyozin ise, aktinle birlikte organellerin
hareketliliğini sağlar (9).
İskelet komponentlerinin birbirleri ile ilişkileri açısından Ca++, Mg++ ve H+ iyonlarının
yoğunlukları önemlidir. Bu iyonların hücre içine giriş, çıkışları ile organellerin
hareketliliği ve hifal uzama düzenlenir. İyonlar, ek olarak mitoz, mayoz,
tomurcuklanma, septum oluşumu yanı morfogenez ve de protein kinaz gibi bazı
enzimlerin regülasyonunda da rol alırlar (9).
2.3.4.2. Hücre Duvarı ve Antijenik Yapı
Hücre duvarı sert bir yapıda olup, hücreye şekil verir. Osmotik basınca bağlı
patlamasına karşı koyar. Çeşitli moleküllerin iç ve dış ortama geçişlerinde rolü vardır.
Hücre duvarı, maya hücresinin değişik yüzeylere tutunmasında (adezyon) doğrudan
13
görev alır. Duvar yapısında bulunan bazı maddeler antifungal ajanlar için hedef
oluştururken, bazıları aynı zamanda immünolojik determinantları taşır (9).
Elektron mikroskobi çalışmalarına göre, kandidaların hücre duvarı en az 5 katmanlıdır.
Maya-hif dönüşümü sürecinde bu sayı ve kalınlık değişir. Ayrıca ortamda yüksek
yoğunlukta şeker varlığında en dıştaki mannoprotein katman kalınlaşır ve fibriller
oluşumlar artar (9).
2.3.4.3.Hücre membranı
Hücre membranı taşıdığı ozmoenzimler aracılığı ile moleküllerin iç ve dış ortama
geçişinde rol alır. Kitin sentetaz gibi, duvar komponentlerinin sentezinde rolü olan
enzimler de membranda bulunurlar. Ayrıca C.albicans’ ın morfogenezi için gerekli olan
sinyal iletiminde rol alan fosfolipaz C, adenilat siklaz, proteaz gibi enzimler de
membranda yer alırlar (9).
Candidaların hücre membranında; fosfatidil etanolamin, fosfatidil serin ve fosfatidil
inozitol gibi fosfolipidler bulunur. Tüm mantarlarda olduğu gibi, candidaların da hücre
membranlarında bulunan sterol, membran lipidlerinin % 20’ sini oluşturur. Sterolün %
95’ i, ergosterol formundadır. Ergosterol, antifungal ilaçlar için en önemli hedeftir (9).
2.3.5. Koloni Özellikleri
Üremeleri hızlı olup kolonileri genellikle 2-3 gün içerisinde olgunlaşır. Oda ısısında ve
37o C’ de üreyebilirler. Saboraud Dekstroz Agar besiyerinde oda ısısında yapılan
kültürlerde yumuşak krem veya kirli beyaz renkli koloniler oluştururlar. Genç
kültürlerde agar yüzeyindeki görünümü bakteri kolonilerine benzerken, eski kültürlerde
pürüzlü yüzeyli koloni oluştururlar. Besiyerinin içine doğru uzanan blastosporlar
vejetatif miçel görünümü verirler. Koloninin besiyeri yüzeyinde kalan kısmı
blastokonidiumlardan oluşur. Bakteri üretiminde kullanılan genel üretim besiyerlerinde
kolaylıkla üreyebilirler (3).
14
2.3.6. Candidaların Virülans Faktörleri
Candidaların özellikle de majör patojen olan C.albicans’ ın kandidiyaz patogenezinde
rolü olduğu ileri sürülen virülans faktörler beş başlık altında toplanabilir (9).
2.3.6.1. Konak hücre yüzeyine tutunma (adezyon):
Adezyon, mayanın konak ile ilişki kurmasında ilk basamağı oluşturur. Candida
albicans aderansı en yüksek tür olmakla birlikte, aynı tür içinde adezyon yetenekleri
farklı kökenler bulunabilir. Maya hücresinin konak hücre yüzeyine tutunmasında,
konağın hormonal ve immünolojik koşullarının yanısıra, mantarın yüzey özelliklerinin
de önemi vardır (9).
a-Hücre yüzeyinin hidrofobik özelliği:
Negatif yüklü yüzeylerin birbirlerini çekmeleri, hidrofobik moleküllerin varlığı ile
mümkündür. Örneğin, hidrokarbonların ve non-polar organik maddelerin adezinlerle
birlikte hücre yüzeyine tutunmayı desteklediği belirtilmektedir. Yüksek galaktoz
yoğunluğunda üreyenlerin yanısıra, 25oC’ de üreyen mayaların ve hifal formların
hidrofobluğu daha fazladır (9).
b-Yüzey adezinleri:
Konağın epitelyum ve endotel hücrelerinde tutunmada rolleri olan moleküllerdir (9).
2.3.6.2. Maya-hif dimorfizmi:
Özellikle C. albicans kökenlerinde kromozomal düzeyde önemli değişiklikler
olabilmektedir. Bu değişikliklerin yansımaları arasında yer alan dimorfizm, maya-germ
hif dönüşümünü belirleyen bir süreç olup, önemli bir virülans faktörüdür. Bu süreci
etkileyen dış faktörlerden CO2 , pH(7.5-8.0), ısı (37oC); N-asetil glukoz, prolin ve
amino asitler maya hücresinin membranındaki reseptörler tarafından algılanan sinyaller
olup, hücre içine iletilirler. Hücre içinde cAMP, cGMP ve bazı iyonların miktarlarında
değişiklikler meydana gelir. Oluşan iyon akımı sonucunda hifal uzama gerçekleşir.
Hifal forma dönüşümün ilk basamağı germ tüptür. Sinyalizasyon zayıf, ısı ve pH düşük
ise septum yapımı gecikir, iyon akımı olmaz ve daha plastik bir duvar oluşur ve buradan
15
dışarı doğru balonlaşma sonucu tomurcuk şekillenir. Hif formu, maya formuna göre
dokuya ve plastik yüzeylere daha fazla yapışır; fagosite edilemez (9).
2.3.6.3. Fenotipik değişim:
Candida albicans kökenlerinde yüksek sıklıkta spontan fenotipik değişim saptanmıştır.
Bu değişim saptanmıştır. Bu değişim, başlıca iki kategoride gerçekleşmektedir:
a) Kolonilerdeki White-Opaque renk değişimi, 10-4 sıklıkta oluşur ve koloni düzeyinde
olduğu kadar, mikroskopik olarak da hücrelerin küresel ya da uzamış şekilde farklı
görüntülerine yol açar.
b) Koloni morfolojisinde 10-2, 10-3 sıklıkta oluşan değişim sonucu Smooth (s) tipinden,
miçelyal forma; yıldız tipi, halka tipi gibi değişik formlara değişim olabilir. In vivo
koşullarda da gerçekleşen bu fenomenin, antifungal ilaçlara karşı direnç gelişiminde
etkili olduğu belirtilmektedir (9).
2.3.6.4. Salgısal aspartil proteinazlar
Kimyasal özelliklerinden dolayı karboksil proteinaz, asit proteinaz isimlerini de alan
salgısal aspartil proteinaz, asit pH’ da ve yegane nitojen kaynağı olarak bir proteinin
bulunduğu ortamda salgılanır. Enzim C.albicans kökenlerinin çoğu tarafından ve daha
az oranda C. tropicalis ve C. parapsilosis kökenlerince üretilir (9).
Proteinaz; serum albumini, ovalalbumin, hemoglobin, keratin, kolajen, laminin,
fibronektin, Ig A, Ig G nin Fc kısmı ve komplemanın C3 komponentini hidrolize
ederek, başta C.albicans olmak üzere candida kökenlerinin virülansını ve dokularda
invazyon oluşturma yeteneklerini artırıcı etki göstermektedir. Pepstain, proteinazın
özgül bir inhibitörüdür ve kandidal infeksiyonları önleyici bir ajan olarak
kullanılabilirliği ile ilgili çalışmalar sürdürülmektedir (9).
2.3.6.5. Fosfolipazlar:
Maya ve hifal formdaki Candida albicans kökenlerinin % 79’ unda fosfolipaz aktivitesi
saptanmıştır. Özellikle membran fosfolipidlerini parçalayarak epitelyal hücrelere
16
tutunmada bu enzimlerin rolü olduğu ve dolayısıyla virülansa katkıda bulundukları
belirtilmektedir (3,9).
2.3.7.Patogenez:
Candidalar insan organizması üzerinde 3 şekilde bulunabilirler.
1- Flora üyesi olarak: Çeşitli candida türleri vücudun belirli bölgelerinde yerleşerek bu
bölgelerde bulunan diğer flora üyesi mikroorganizmalarla birlikte denge halinde
yaşamlarını sürdürürler (3).
2- Kolonize olarak: Uzun süre yüksek dozda antibiyotik, kortikosteroid, immun sistemi
baskılayıcı ilaç kullanımı, çeşitli kronik hastalıklar gibi hazırlayıcı faktörlerin varlığı
sonucu vücudun belirli bölgelerinde az sayıda bulunan candidalar sayıca çoğalarak o
bölgeye yerleşirler. Bu duruma kolonizasyon adı verilir (3,9).
3- Enfeksiyon etkeni olarak: Vücudun belirli bölgelerinde kolonize olan candidalar ya
bulundukları bölgede ya da çevreye yayılarak enfeksiyon oluştururlar (3).
Çevrede özellikle yüzeylerde yaygın bulunan, bir bölümü kalıcı veya geçici olarak
normal florada bulunan Candidaların 200 den fazla türü olduğu bunların %10’unun
insanda hastalandırıcı olduğu bilinmektedir. Uygun koşullar oluşursa, bu Candida türleri
herhangi bir organ sisteminde belirgin enfeksiyon oluşturabilirler (13).
Normal sağlıklı bireylerde candidalara karşı başta hücresel immünite olmak üzere
konağın savunma sistemi önemli koruyucu etki sağlar. Hücresel immünite elemanları
olan T ve B lenfositler deri ve mukoza yüzeyindeki candidaların sistemik enfeksiyon
oluşturmasını engellerler (3).
Candidaların hastalık oluşturması için, doğal yoldan (diabetes mellitus gibi) ve daha çok
iyatrojenik yoldan (i. v. kateter; candidaların fagositozunu ya da hücre içi öldürülmesini
engelleyen sülfonamid, tetrasiklin, aminoglikozid uygulaması gibi) gelişen ve başta
nötrofil fonksiyonları olmak üzere hastanın bağışıklık sistemini bozan koşullar zemin
yaratmaktadır (9).
17
Antibiyotikler normal florayı bozarak da candidaların aşırı çoğalmasına yol açar. Karın
içi ameliyatı gibi girişimler sırasında mukoza bütünlüğünün bozulması ile birlikte
candidaların bulundukları bölgeden kan dolaşımına geçişi de kolaylaşmaktadır. Eroin
kullanımı, hiperalimentasyon sıvıları, kateterler, candidanın damar içine girmesini
sağlar. Yapay kalp kapakları, çeşitli transplantasyonlar, neoplastik hastalıklar, steroid
kullanımı, yanıklar da infeksiyon insidansını artıran nedenlerdir (9).
Kısacası Candida infeksiyonlarının patogenezi, genel çerçeve olarak konak savunma
mekanizmaları ve etken ile ilişkili, virulans, temas yoğunluğu ve temas yolu gibi,
faktörler arasındaki etkileşim dinamiği eksenindedir. Candida enfeksiyon tipleri ve buna
zemin hazırlayan faktörler Tablo 2’ de özetlenmiştir.
Tablo 2. Candida enfeksiyon Tipleri ve Buna Zemin Hazırlayan faktörler
Hastalık Tipi
Zemin Hazırlayan Faktörler
Uç yaşlar
Diş protezi kullanımı
Diabetes mellitus
Orofaringeal enfeksiyon
Antibiyotik kullanımı
Sitotoksik kemoterapi
HIV enfeksiyonu, Hematolojik maliniteler
Kök hücre veya solid organ transplantasyonu
Sistemik kortikosteroidler
Özofajit
AIDS, kanser
Kök hücre veya solid organ transplantasyonu
Oral kontraseptifler , Gebelik
Vulvovaginal enfeksiyon
Diabetes mellitus
HIV enfeksiyonu, antibiyotik kullanımı
Lokal nem ve oklüzyon
Deri ve tırnak enfeksiyonları
Ellerin suda kalması
Periferik damar hastalığı
Kronik mukokütanöz kandidoz
T- lenfosit defektleri
18
Kalıcı idrar sondası
İdrar yolu enfeksiyonu
İdrar yolunda tıkanıklık
Üriner girişimler
Diabetes mellitus
Pnömoni
Aspirasyon
Göz enfeksiyonu
Travma ve cerrahi
Büyük cerrahi
Endokardit
Önceden var olan kapak hastalığı
Kalp kapak protezi
Damar içi uyuşturucu kullanımı
Perikardit
Gögüs cerrahisi ve Bağışıklık baskılanması
SSS cerrahisi
Santral sinir sistemi enfeksiyonu
Ventriküloperitoneal şant
Göz cerrahisi
Travma
Kemik ve eklem enfeksiyonu
Eklem içi enjeksiyonlar
Diyabetik ayak
Perforasyon
Batın enfeksiyonu
Ayaktan sürekli periton diyalizi
Pankreatit
Kök hücre ve solid organ transplantasyonu
Kolonizasyon
Hematojen enfeksiyon
Uzun süreli antibiyotik kullanımı
Yoğun bakım desteği
Total parenteral beslenme
Hemodiyaliz ve uç yaşlar
(Kaynak: MURRAY, P. R. (altıncı baskı). Tıbbi Mikrobiyoloji . Atlas yayıncılık:757)
19
2.3.8.Candida enfeksiyonları
Candidaların oluşturdukları enfeksiyon tablosuna kandidoz adı verilmektedir.
Kandidozlar yüzeyel ve derin enfeksiyonlar olmak üzere 2 grupta toplanırlar. Yüzeyel
candida enfeksiyonları deri ve mukozaların, derin kandidozlar ise iç organ ve çeşitli
sistemlerin enfeksiyonlarıdır (3).
Yüzeyel candida enfeksiyonlarında etken deri ve mukozadaki çatlaklardan yalancı
hifleri ile doku içine girerler. Yalancı hifler ve tomurcuklanma ile oluşan
blastokonidiumlar dokuya yayılırlar. Deri ve mukoza içinde çoğalarak yüzeyel
enfeksiyon oluştururlar (3,9).
Sistemik kandidozda ise etken herhangi bir kolonizasyon odağından hematojen yayılım
sonucu çeşitli organ ve dokulara ulaşarak enfeksiyon oluştururlar. Hemen hemen her
organ ve dokuda hastalık yapabilirler. En sık rastlanan etken C.albicans olup, bu
etkenin yüzeyinde epitel hücrelerinin yüzeyine yapışmayı sağlayan adezyon molekülleri
bulunduğu ve bu sayede dokulara kolay penetre olduğu bilinmektedir (3).
2.3.8.1.Yüzeyel Kandidozlar
Çoğunlukla kişinin kendi florasından köken alır; bazen başka kişilerden bulaş yolu ile
de kazanılabilir.
Ağız Kandidozu
Başta dudak, dil, damak, dişetleri, yanak mukozası olmak üzere ağızın her bölgesinde
enfeksiyon oluşabilir. Birbirinden ayrı küçük lezyonlar şeklinde olduğu gibi, geniş bir
alana yayılan, beyaz tabaka ile kaplı lezyonlar şeklinde de görülebilir. Bu yüzden bu
klinik tabloya pamukçuk adı verilmektedir (3).
Ayrıca ağızda takma diş stomatiti olarak da bilinen dudak köşelerinde çatlakların
oluştuğu kronik atrofik kandidoz ve candidal lökoplakia lezyonlarının %15- 20’ si
malign dönüşüm gösterdiği kronik hiperplastik kandidoz da görülür (9).
20
Genital Kandidoz
Genellikle doğurganlık dönemindeki kadınlarda sık görülür. Hastalarda irritasyon,
kaşntı ve beyaz bir vaginal akıntı bulunur. Cinsel ilişki ile de kadından erkeğe, erkekten
kadına bulaşabilir. Erkeklerde balanit, balanoprostit, üretrit oluşturabilir. Antibiyotik
kullanımı, doğum kontrol hapı kullanımı, diabetes mellitus, gebelik önemli hazırlayıcı
faktörler arasında yer alır (3).
Deri Kandidozu
Deri kandidozu genellikle koltuk altı, meme altı, anüs çevresi, el ve ayak parmak araları
gibi sıcak ve nemli vücut bölgelerinde görülür. Şişmanlık, diabet, travma ve derinin
yumuşaması hazırlayıcı faktörler arasında yer alır. Lezyonlar genellikle yüzeysel
erozyonlar şeklinde olup, kızarık, nemli ve bazen veziküler görünüme sahiptir. Ellerde
parmak aralarında oluşan kandidoz genellikle elleri devamlı nemli kalan ev kadınları,
bulaşık yıkayıcılar, çamaşır yıkayıcılar, aşçılar, konserve işçileri ve balıkçılarda görülür.
Bu yüzden meslek hastalıkları arasında yer alır (3).
Tırnak Kandidozu
Onimikoz olarak da adlandırılan tırnak kandidozu el tırnaklarında daha sık görülür.
Tırnak ile birlikte çevresindeki yumuşak doku da enfekte olur. Yumuşak doku kızarık
ve ödemli olup, bakteriyel enfeksiyon görünümü verir. Enfekte olan tırnak zamanla
düşebilir. Tırnak enfeksiyonu oluşumunda da nem önemli bir faktördür (3).
Kronik Mukokutanöz Kandidoz
Genellikle erken çocukluk döneminde ortaya çıkan deri ve mukozlarda yaygın
lezyonlarla karakterize hastalık tablosudur. Belirli bir vücut bölgesinde olabileceği gibi
tüm vüzut yüzeyini de kaplayabilir. Hücresel immün yetmezlik ve endokrin sistemdeki
bozukluklara bağlı olarak gelişir. Antifungal tedaviye cevap vermez (3).
2.3.8.2.Sistemik Kandidozlar
Vücuttaki herhangi bir odaktan kana veya lenf sistemine karışan etken kan ve lenf
sistemi yoluyla çeşitli organ ve dokulara yayılarak enfeksiyon oluşturur. Kandidemi
21
oluşumuna genellikle damara takılan kataterler, cerrahi girişimler, aspirasyon, deri ve
gastrointestinal mukozadaki hasar ve narkotik madde kullanımı yol açar (3).
Konak savunmasının normal olması durumunda savunma mekanizması etkeni kısa
sürede kandan uzaklaştırır. Savunma sisteminde ve fagositoz mekanizmasında gelişen
yetersizlik durumunda ise etken uzaklaştırılamaz. Kanda çoğalan etken çeşitli organ ve
dokulara yayılarak enfeksiyon odakları oluşturur. En sık böbreklerde, deride, gözde,
kalpte, dalak ve beyin zarlarında enfeksiyon yaparlar (3).
Sistemik kandidoz en sık immün sistemi baskılayıcı ilaç kullanılan lösemi, lenfoma,
aplastik anemi gibi hematolojik hastalıkları olan ve kronik granulamatöz hastalıklı
kişilerde görülür (3).
2.3.9.Candida Enfeksiyonlarında Bağışıklık Sisteminin Rolü
PNL, MN ve lenfositler
İntakt deri, kutenöz kandidoza karşı direnç sağlar ancak maserasyon, deriyi candida
invazyonuna duyarlı kılar. Maya hücresi dermise invazyon yapıp dolaşıma geçerse,
polimorfonükleer lökositler (PNL) pseudohiflerde hasar oluşturur ve de blastosporları
fagosite ederler. Eozinofiller de candidayı öldürür. Özellikle miyeloproksidaz ve
hidrojen peroksit C.albicans’ ın öldürülmesi için gereklidir; diğer türler ise oksidatif
olmayan mekanizmalarla öldürülür.monosit, makrofajlar ise, miyeloperoksidaza bağımlı
ya da bağımsız yollardan candidaları öldürürler. Örneğin pulmoner dokuda alveolar
makrofajlar, C.albicans’ ın öldürülmesinde önemli rol alır (9).
Mannan, lenfosit yanıtını belirleyen en önemli yapısal komponenttir. Fakat lenfositlerin
candidalara karşı savunmadaki rolü ve oluşn hücresel bağışıklığın önemi tam
anlaşılmamıştır. Ancak, Kronik Mukokutanöz Kandidoz ve AIDS’lilerin kutenöz
kandidozlularda hücresel savunma sistemindeki bozuklukların rolü açıktır (9).
22
Sıvısal Bağışıklık
Mayanın nötrofillerce yutulmasında IgG sınıfından opsonik antikorların rolü vardır.
Serum IgG yanıtı, dissemine kandidozda yükselme gösterir. Kompleman fraksiyonu
olan C3b, opsonin olarak C.albicans blastosporlarına bağlanabilir (9).
2.3.10.Candidaların Ekoloji ve Epidemiyolojisi
Candida türlerinin, insan ve diğer sıcakkanlı hayvanlarda kolonizasyon yaptıkları
bilinmektedir. Bu şekilde, dünyanın her yerinde insanlarda ve doğada bulunurlar.
Başlıca kolonizayon bölgesi, ağızdan rektuma kadar olmak üzere Gİ kanaldır. Ayrıca
vajina ve üretrada, deride, el ve ayak tırnaklarının altında da kommensal olarak
bulunabilirler. İnsanda en sık hastalık yapan etken olan C.albicans, insan ve hayvanlar
dışında hava, su ve toprakta da bulunmaktadır (3,9).
Sağlıklı kişilerin % 25 ila % 50’ sinin normal ağız florasının bir parçası olarak Candida’
yı taşıdıkları ve kökenlerin % 70- 80’ inin C.albicans olduğu tahmin edilmektedir.
Ağızdaki taşıyıcılık oranı, hastanede yatan hastalarda, HIV enfeksiyonu olanlar, diş
protezi kullananlar ve diyabeti olanlarda, antineoplastik kemoterapi gören hastalarda,
antibiyotik alanlarda ve çocuklarda önemli derecede artar. Gerçekte insanların tümü
kendi Gİ kanalı boyunca bir veya birden çok Candida türü taşıyabilir. Taşıyıcılık
düzeyleri,
konağın
mikropları
baskılama
mekanizmasının
bozulduğu
hastalık
durumlarında veya diğer koşullarda saptanbilir seviyeler çıkar (9).
Candida türlerinin çoğu ilkel hayvanlardan ve çevreden izole edilmektedir. Candida
albicans, diğer türlere göre, çevreden çok az izole edilir. Bu durum organizmanın
parazitik yaşama yüksek adaptasyonunun bir sonucu olabilir. Yiyecek ve içecek
kontaminantı olarak en fazla C.krusei, C.tropicalis, C.parapsilosis, C.guilliermondii,
C.kefyr, C.glabrata ve C.albicans saptanmaktadır. Örneğin; elma suyu, portakal suyu,
domates suyu, üzüm suyu ve limonata en fazla etkilenen içecekler iken; hububat,
salatalar, sebzeler ve meyveler de yüksek oranda kontamine olmaktadır. Ek olarak,
tavuk, kola, tereyağı ve tuzlu fıstıklar da mayalarla kontamine olabilirler (9).
Candida türlerine bağlı nozokomiyal enfeksiyonların ortaya çıkışında, hastane
personelinin ve kontamine materyalin rolü moleküler tanı yöntemleri ile belirlenmiştir.
23
Maya enfeksiyonlarının prevalansında, son 10 yıldan bu yana artış olduğu
belirtilmektedir. Bunda; patolojik ve iyatrojenik immünosupresyon ve geniş spektrumlu
antibiyotiklerin kullanımındaki artış başta gelen en önemli iki nedendir (3,9).
Candidaların 80’ den fazla türü bilinmektedir; fakat bunların küçük bir kısmı insanlar
için patojendir. Son yıllarda, C.albicans dışı türlerin, tıbbi önem kazandığı gözlenmiştir.
Ancak, halen C.albicans, kandidoz olgularından en sık izole edilen etkendir (3,9).
C. albicans: GİS, vajen ve ağız boşluğu normal flora üyesi olan bu tür, aynı zamanda
fırsatçı mantar enfeksiyonlarına yol açan majör insan patojenlerinden biridir.
Klinik izolatlar arasında serotipA, serotipB’ den daha fazladır. Ancak AIDS dahil,
immün sistemi baskılanmış hastalar arasında serotipB’ nin insidansı son yıllarda
artmıştır.
C. catenulata: İnsan hastalıklarından çok seyrek izole edilir. Ancak dışkı, kılsız deri ve
ayak derisinde flora elemanı olarak bulunabilir. Onikomikoz etkeni olarak bildirilmiştir.
C. ciferii: Onikomikoz etkeni olarak izole edilmiştir.
C.dubliniensis: Bu organizmanın patojen potansiyeli, en çok HIV(+) hastaların ağız
lezyonlarından ve HIV (-) hastaların seyrek de olsa kanlarından izole edilmesiyle ortaya
çıkmıştır.
C.glabrata: Ağız boşluğundan ve takma diş stomatitli olgulardan en fazla izole edilen
türdür. Candidal enfeksiyonlarında, etken olarak insidansı giderek artmaktadır.
Flukonazole karşı direnç eğilimi, ileride de bu artışın süreceğini göstermektedir.
C.guiliermondii: Yüzme havuzu, toprak, deniz suyu gibi değişik çevrelerden ve de
kurbağalardan, vahşi ve evcil kuşlardan ve insan derisi dahil memelilerden izole edilir.
Damar içi madde bağımlılığı olanlarda endokardite yol açabilmektedir. Ayrıca, bir
yenidoğan yoğun bakım servisinde, heparin solüsyonlarından kaynaklanan nozokomiyal
enfeksiyonda,etken olarak saptanmıştır.
C.haemulonii:
Seyrek
olarak
kandidemiye
enfeksiyonlarına da neden olduğu belirtilmiştir.
yol
açtığı
bildirilmiştir.
Deri
24
C.kefyr: Bu mantar zaman zaman vajen, kulak, tırnak ve GİS ve üriner sistem ve
akciğer enfeksiyonlarından izole edilebilir. Yine de tıbbi öneme sahip mantarlar
arasında prevalans açısından son sıralarda yer almaktadır.
C.krusei: Değişik çevresel kaynaklardan izole edilmekle birlikte, sağlıklı taşıyıcıların
mukozal yüzeylerinden seyrek olarak izole edilir. Fırsatçı patojen olarak önemi giderek
artan bir mayadır. Nötropenik hastalarda ağır tablo ile seyreden fırsatçı enfeksiyonlara
yol açarken, süt bebeklerinde diyareden sorumlu olabilmektedir. Flukonazole karşı
doğal direnç göstermesi de önemini artırmıştır; bu özelliği nedeniyle etken olarak
izolasyon sıklığında artış beklenmektedir.
C.lipolytica: Çok seyrek rastlanan ve virulansı düşük bir türdür. Fungemiye yol açması
için bir damar içi yabancı cismin varlığı gerekmektedir. Sağlıklı bireylerin dışkı, balgam
ve orofarenksinden izole edilebilmektedir.
C.lusitaniae: Tıbbi açıdan son yıllarda önem kazanan bir türdür. Bağışıklık sistemi
çökmüş hastalarda sistemik kandidoza yol açmakta ve kan, balgam, üriner ve GİS
örneklerinden izole edilebilmektedir. Amfoterisin B’ ye karşı doğal direnç göstermesi,
önemini artırmıştır.
C.norvegensis: Seyrek olarak kandidoza yol açan ve son yıllarda önem kazanan bir
mayadır. İlk kez, böbrek nakli yapılan ve bağışıklık sistemi baskılanmış bir hastanın
kan, periton sıvısı ve solunum yolu salgılarından izole edilmiştir. Amfoterisin B ve
Flusitozine karşı dirençlidir.
C.parapsilosis: Doğada yaygın olarak bulunduğu gibi, özellikle subungual bölgelerde
normal insan florasında yer alır.
Bu mayanın, yüksek konsantrasyonda glukoz içeren çözeltilerde ve protezlerde
kontaminant olarak varlığı dikkat çekmektedir. Yoğun bakım ünitelerindeki sepsis
olgularından izole edilmektedir. Mayanın, kateter uçlarında biyofilm oluşturma
özelliğine bağlı olarak intraparenteral beslenen hastalarda izolasyon sıklığı yüksektir.
Nozokomiyal enfeksiyonlarda; hastane personelinin ellerindeki ve hastane çevresinde
bulunan
güvercin
pisliklerindeki
C.parapsilosis
kontaminasyonu,
kaynak
25
oluşturabilmektedir. Bu tür, damar içi madde bağımlığı olan kişilerde endokardit nedeni
olabilmektedir. Mercek implantasyonunu takiben C.parapsilosis’ e bağlı endoftalmit
olguları da bildirlmiştir.
C. pelliculosa: Bitki, toprak ve meyve sularında bulunan bir türdür. Bağışıklık sistemi
çökmüş hastalardaki damar içi kateter kökenli fungemi olgularından izole edilmekte
olup, yeniden güncelleşen mayalar arasında yer almıştır.
C. pulcherrima: Çok seyrek olarak bağışıklık sistemi çökmüş kişilerde hastalık etkeni
olabilmektedir.
C. rugosa: Kanserli ve kateter takılı hastalardan nadiren fungemi etkeni olarak izole
edilmiştir.
C. tropicalis: C.albicans’ dan sonra en sık karşılaşılan fırsatçı patojen türdür. Endojen
enfeksiyonların yanısıra; yenidoğan yoğun bakım ünitelerinde görevli personelin
elindeki kontaminasyon ile ilişkilendirilen fungemi olguları da bildirilmiştir.
C. utilis: Bu tür, etanol üretimi gibi endüstriyel uygulamalarda kullanılmakla birlikte,
başta AIDS’ li ve kateter takılı olmak üzere bazı hastalarda çok ender olarak kandidoza
yol açabilmektedir.
C. wiswanathii: Kandidal menenjit etkeni olarak beyin- omurilik sıvısından izole
edilmiştir.
C.zeylanoides: Seyrek rastlanan kandidoz etkenlerindendir. Primer fungemi, artirit ve
geçici fungemi olgularından izole edilmiştir. Virülansı çok düşük bir türdür ve hastalık
oluşturabilmesi için hastanın bağışıklık sisteminin çökmüş olması ve vücudunda
tedavisini ya da beslenmesini destekleyen bir aracı takılı olması gerekmetedir (3,9,13).
2.3.11. Candidaların Laboratuvar Tanısı
Laboratuvar tanısı, uygun klinik örneklerin alınmasını ve bunun ardından da direkt
mikroskobik inceleme, kültür ile inceleme, seroloji ve moleküler yöntem ile incelemeyi
kapsamaktadır (3).
26
İnceleme örneği olarak yüzeyel kandidozda deri kazıntısı, tırnak kazıntısı,
mukozalardan alınan sürüntü kullanılır. Sistemik kandidozda ise kan, BOS, balgam,
idrar, eksuda, biyopsi materyali, ameliyat sırasında çıkarılan doku parçaları, damar içi
katater uçları incelenir (3).
2.3.11.1. Direkt Mikroskopik İnceleme
Candida türlerinin morfolojik özelliklerinin bilinmesi identifikasyon için önemlidir.
Tanıda maya ve hif formların ayrımı önemli olabilmekle birlikte kültür yöntemlerine
göre daha düşük sensitiviteye sahiptir (14).
Deri ve tırnak kazıntısı gibi sert örnekler % 15 KOH ile preparat hazırlandıktan sonra
direkt olarak incelenir. BOS ve idrar örnekleri santrifüj edildikten sonra, diğer yumuşak
örnekler direkt olarak preparat hazırlnarak gram boyası ile boyandıktan sonra incelenir
(3).
Mikroskobik incelemede tomurcuklanan hücreler ve yalancı hifler, boyalı preparatlarda
ise gram pozitif boyanan 8- 10 mikron boyutunda oval veya yuvarlak görünümdeki
candidalar araştırılır. Preparatlarda yalancı hiflerin görülmesi candidanın doku içerisine
girdiği yani enfeksiyon oluşturduğu anlamına gelir (3).
2.3.11.2. Kültür İle İnceleme
Candida’ lar için en çok tercih edilen izolasyon besiyeri, düşük pH’ sı nedeniyle birçok
bakterinin üremesini baskılayan ve sadece Candida üremesini sağlayan Sabouraud
Dextrose Agar (SDA) besiyeridir. SDA içerisinde, çeşitli antibiyotiklerin varlığı da,
selektiviteyi arttırmaktadır (15).
Tipik olarak SDA, aerobik ortamda 37oC’ de 24-48 saat inkübe edilir. Candida’lar
SDA’da krema, macun kıvamında ürer ve ‘S’ koloni oluşturur. Bu yöntemde tür
düzeyinde ayrım yapılamaz (16). Tür ayrımı için spesifik besiyerlerine ihtiyaç
duyulmaktadır (14).
Son yıllarda Candida türlerinin, koloni yapısı ve renk oluşturması gibi spesifik
ayrımında kullanılmak üzere farklı besiyerleri geliştirilmiştir. Bu gibi besiyerlerinin
27
avantajı, bir infeksiyona neden olan birden fazla Candida türünün ayırt edilebilmesi ve
buna göre uygun antifungal tedavinin seçilmesine olanak sağlamasıdır (15). Bu
besiyerleri arasında Pagano-Levin agar, kromojenik agar (CHROMAgar Candida,
Albicans ID, Fluroplate, Candichrom albicans gibi) örnek olarak gösterilebilir (14).
BD CHROMagar Candida Medium Candida albicans, C. tropicalis ve C. krusei klinik
örneklerden izolasyonu ve teşhisi için kullanılan besiyeridir. Bakteriler için inhibe
edicidir ve aynı zamanda diğer maya türleri ve filamentöz mantarlar için seçici
izolasyon besiyeri olarak kullanılabilir. Besiyerine kromojenik maddelerin de dahil
edilmesi ile, C. albicans, C. tropicalis ve C. krusei kolonileri farklı renkler oluşturarak,
bu maya türlerinin izolasyon plağında doğrudan saptanmasına izin verir. C. albicans
kolonileri açık ila orta yeşil, C. tropicalis kolonileri mavimsi-yeşil ila metalik-mavi ve
C. krusei kolonileri beyaz sınırları olan açık gül rengi görünür. Diğer maya türleri doğal
renklerini (krem) geliştirebilir veya gül rengi veya açık ila koyu leylak görünebilir (17).
Şekil 8. CHROMagar Candida besiyerinde C. albicans (üst), C. glabrata (alt), C.
tropicalis (alt sol), C. parapsilosis (üst sol)
(Kaynak: Yücesoy M, Marol S. Ann Clin Microbiol Antimicrob 2003; 2:1)
28
2.3.11.3. Serolojik İnceleme
Genellikle serolojik testler sistemik enfeksiyonların tanısında kullanılmaktadır. Bu
testlerin özgüllük ve duyarlılıkları sınırlı olduğundan dikkatle yorumlanması gerekir.
Serolojik incelemede somatik antijenler kullanılarak presipitasyon deneyi ile kanda
antikor araştırılır. Tanıda yüksek titre veya gittikçe artan titre önemlidir (3).
İmmunkomprimize bireylerde invazif kandidoza yol açan C. albicans’a karşı IgG
düzeyinde artış görülür. Akut enfeksiyon tanısında, IgA ve IgM antikor titrelerinin
belirlenmesi önemlidir. İmmunsupresif bireylerde, antikor üretimi her zaman
değişkenlik gösterir. Bu bireylerde serolojik tanı düşünüldüğünde, bu durum göz
önünde bulundurulmalıdır. ELISA veya RIA gibi testlerde hem hücre duvarı mannanı
hem de sitoplazmik bileşenler kullanılarak antijen taraması yapılabilmektedir (18).
Serolojik testler rutin tanı yöntemleri arasında sayılmaz. Ancak bu gibi yöntemler
antimikotik tedaviye zayıf yanıt veren vakalarda prognostik açıdan değerli
olabilmektedir (19).
2.3.11.4. Moleküler Yöntem İle İnceleme
Dolaşımdaki candida genomu Polimeraz Zincir Reaksiyonu (PZR) ile saptanabilir.
Özellikle candida DNA’ sının kantitasyonu yapılarak, kolonizasyon ile derin enfeksiyon
ayırımına gidilebilir. PZR ile candida türleri de tanımlanabilmektedir (20).
29
3. MATERYAL-METOD
Sigara içen ve içmeyen öğrenciler arasında normal ağız florasında bulunan Candida spp.
farklılığını tespit etmek amacı ile besiyeri olarak CHROMagar Candida Medium (BD,
Germany) kullanıldı. Çalışmamıza toplam 30 adet sigara içmeyen ve 30 adet sigara içen
öğrenci olmak üzere yaşları 19-41 arasında değişen 60 adet Eczacılık Fakültesi
öğrencisi dahil edildi. Kız öğrenciler 32 kişi iken, kız öğrencilerden 8’i sigara
kullanmakta, 24’ü sigara kullanmamaktaydı. Erkek öğrenciler 28 kişiydi ve 22’si sigara
kullanırken 6’sı kullanmamaktaydı. Öğrencilerin yaş ortalaması 23±08 idi. Sigara içen
öğrencilerin yaş ortalaması 22±8 iken sigara içmeyen öğrencilerin yaş ortalaması 21±13
idi.
Öğrencilerin ağız içinden steril eküvyon ile alınan örnekler hazırladığımız CHROMagar
Candida Medium (BD, Germany) besiyerine semikantitatif olarak ekildi.
Sonuçlar üretici firmanın tavsiyeleri sonucunda 24-48 saat sonra değerlendirildi.
Besiyeri kontrolü amacıyla Candida albicans ATCC 90028 standart suşu kullanıldı.
BD CHROMagar Candida Medium Formül (1 Litre Saf Su için)
Kromopepton ................................ 10,0 g
Glikoz ............................................. 20,0
Kromojen Karışımı ............................ 2,0
Kloramfenikol ................................... 0,5
Agar ................................................ 15,0
pH 6,0+/- 0,3
30
Şekil 9. CHROMagar Candida Medium’ da Candida spp. koloni görüntü ve renkleri
(Kaynak: http://www.mycology.adelaide.edu.au/Fungal_Descriptions/Yeasts/Candida)
31
4. BULGULAR
Öğrencilerin ağız içi sürüntü örneklerinden 11 adet C.albicans izole edildi. Bu
örneklerden 3 tanesi sigara kullanan, 8’ i ise sigara kullanmayan öğrencilere aitti. Erkek
öğrencilerden 4’ü nde C.albicans izole edilirken, 7 tanesi kız öğrencilere aitti. Sigara
kullanmayan 8 (%26,6) öğrencide C.albicans üretilirken, sigara kullanan 3 (%10)
öğrencide C.albicans tespit edildi. C.albicans üretilen öğrenciler arasında sigara
içmeyenlerde frekans %72,7 iken sigara içenlerde ise % 27,3 idi.
Sigara kullanma sürelerini 0-1yıl, 1-5 yıl ve 5-10 yıl olmak üzere 3 grupta
sınıflandırdık. Sigara kullanmayan kişilerde C.albicans varlığı anlamlı düzeyde
saptandı. (p<0.05). Sigara kullanan kişilerde ise erkek cinsiyet ve C.albicans ürememesi
arasında anlamlı bir ilişki tespit edildi (p<0.05). Diğer değişenler arasında anlamlı bir
ilişki tespit edilmedi (p>0.05).C.albicans üreyen örneklerde örneklerin sahibi öğrenciler
yaş-cinsiyet-sigara kullanım sürelerine göre aşağıdaki tabloda sınıflandırılmıştır.
32
Tablo 3. C.albicans üreyen öğrencilerde Yaş-Cinsiyet-Sigara kullanma süresine ilişkin
veriler.
Yaş
Cinsiyet
Sigara kullanma süresi
22
Erkek
1-5
23
Erkek
0
21
Kız
0
20
Kız
0
21
Kız
0
21
Kız
0
21
Kız
0
20
Erkek
1-5 yıl
22
Erkek
0-1 yıl
23
Kız
0
23
Kız
0
Şekil 10. Ekim yaptığımız ChromAgarda C.albicans kolonileri
33
5. TARTIŞMA-SONUÇ
Candida’ların sağlıklı insanların % 0-79’unun ağız boşluğunda kolonize oldukları ve en
sık izole edilen türün Candida albicans olduğu bildirilmiştir. Candida tropicalis,
Candida parapsilosis, Candida kefyr ve Candida glabrata ise ağız florasında
bulunabilen diğer Candida türlerinin başında gelmektedir (21,22).
Kemoterapi, organ transplantasyonu ve HIV infeksiyonu gibi konağın immün
sisteminin baskılandığı durumlarda normal florada bulunan Candida’lar mukozal
yüzeylere penetre olmakta, steril vücut bölgelerine yayılmakta, çoğalmakta ve hayatı
tehdit eden infeksiyonlara neden olabilmektedir (23).
Tüm dünyada 1.1 milyar kişinin, Türkiye’de ise yetişkin nüfusun yarısına yakınının
sigara içtiği ve yine ülkemizde her yıl 100 bin kişinin sigaraya bağlı hastalıklar
nedeniyle yaşamını yitirdiği bildirilmektedir. Kullananların yarısının ölümüne neden
olan sigara vücutta akciğer, yemek borusu gibi pek çok kanser türlerine, kalp krizi,
bronşit v.b. gibi hastalıklara neden olmakla birlikte, ilk olarak temasa geçtiği ağız
ortamı ve periodonsiyum üzerine de zararlı etkilerinin olduğu bilinmektedir. Ve bu
etkiler azımsanmayacak ölçüdedir.
Ağız boşluğunda mikroorganizmaların yerleşmesi ve üremesini etkileyen faktörler fizikokimyasal (yüzey, sıcaklık, pH, Eh gibi), konak (ağız bakımı, sigara içme, genetik
durum gibi) ve bakteriyel (enzimler, fimbria gibi) faktörlerdir. Ayrıca bu faktörlerden
sigara normal ağız florasını baskılamaktadır (24).
Sağlığa zararları konusunda pek çok araştırma yapılan sigaranın oral mukoza üzerinde
de pek çok olumsuz etkisi gözlemlenmiştir. Oral mukoza üzerinde dil lezyonları, nikotin
stomatitis, lökoplaki gibi lezyonların çoğunun varlığından sigara sorumlu tutulmaktadır.
34
Çalışmamızda sigara kullanımının öğrencilerin normal ağız florasındaki candida
türlerine etkisini araştırdık. Bu amaçla toplam 30 adet sigara içmeyen ve 30 adet sigara
içen öğrenci olmak üzere yaşları 19-41 arasında değişen 60 adet Eczacılık Fakültesi
öğrencisi çalışmamıza dahil edildi.Steril eküvyonlarla aldığımız ağız sürüntülerini
hazırladığımız CHROMagar Candida Medium (BD, Germany) besiyerine semikantitatif
olarak ekildi ve sonuçlar değerlendirildi.
Öğrencilerin ağız içi sürüntü örneklerinden 11 adet C.albicans izole edildi. Bu
örneklerden 3 tanesi sigara kullanan, 8’ i ise sigara kullanmayan öğrencilere aitti. Sigara
kullanmayan 8 (%26,6) öğrencide C.albicans üretilirken, sigara kullanan 3 (%10)
öğrencide C.albicans tespit edildi. C.albicans üretilen öğrenciler arasında sigara
içmeyenlerde frekans %72,7 iken sigara içenlerde ise % 27,3 idi.
Sigara kullanmayan kişilerde C.albicans varlığı anlamlı düzeyde saptandı. (p<0.05).
Sigara kullanan kişilerde ise erkek cinsiyet ve C.albicans ürememesi arasında anlamlı
bir ilişki tespit edildi (p<0.05). Diğer değişenler arasında anlamlı bir ilişki tespit
edilmedi (p>0.05).
Çalışmamızda elde ettiğimiz sonuçlara göre normal flora elemanı olan C.albicans’ın
frekansında her ne kadar sigara kullanım süresi ile anlamlı bir ilişki tespit edilmese de
sigara kullanımı ile azalma gözlendi. Sigara kullanmayan kişilerde C.albicans varlığı
anlamlı düzeyde saptandı. Sigara kullanan kişilerde ise erkek cinsiyet ve C.albicans
ürememesi arasında anlamlı bir ilişki tespit edildi. Bu durum erkek öğrencilerin (5.1 yıl)
kız öğrencilerden (3,8 yıl) daha uzun süre sigara kullanmış olması ile ilişkilendirilebilir.
35
KAYNAKLAR
1.
Cannon RD, Chaffin WL. Colonization is a crucial factor in oral candidiasis, J Dent
Edu 2001;65(8): 785-787.
2.
Ak G, Erturan Z, Ünür M, Yeğenoğlu Y. Ağız içinde mayaların görülme sıklığı,
Türk Mikrobiyol Cem Derg 1998;28(1-4):107-110.
3.
POYRAZ, Ö. (2006). Genel Ve Özel Mikrobiyoloji. Sivas: Cumhuriyet
Üniversitesi Yayınları:129-135.
4.
Anonymous 1994, Voss 1999, Ostrosky-Zeichner ve ark 2002, Hull ve ark 2000,
Edwards 1991, Miller ve Johnson 2002, Rex ve ark 2000, Edwards ve ark 1978,
Safdar ve Perlin 2002.
5.
Hazen KC, Howell SA (Çeviren Tümbay E). Candida, Cryptococcus ve Tıbbi
Önemi Olan Diğer Mayalar, “Murray PR, BaronEJ,Jorgensen JH, Landry ML,
Pfaller MA (eds): Manual of Clinical Microbiology (Klinik Mikrobiyoloji), 9ncu
baskı” kitabında s. 1762-1788, Atlas Kitapçılık, Ankara (2009).
6.
St-Germain G, Laverdiere M, Pelletier R, Bourgault A, Libman M, Lemieux C,
Noe G. (2001) Prevalance and Antifungal Susceptibility of 442 Candida Isolates
from Blood and Other Normally Sterile Sites: Results of a 2-Year (1996 to 1998)
Multicenter Surveillance Study in Quebec, Canada. In: Journal of Clinical
Microbiology, 39, March, pp 949-953.
7.
LEVİNSON,W.
(2008).
Tıbbi
Mikrobiyoloji
ve
İmmünoloji(Dokuzuncu
baskı).(T.ÖZGÜNEN,Çev.). Ankara:Güneş Tıp Kitabevleri :25-27
8.
Okuyan,Melahat ;Oral mikrobiyoloji-Yargıcıoğlu mat 1976.
9.
WILLKE TOPÇU,A., SÖYLETİR,G., DOĞANAY,M.(Eds.). (2002). İnfeksiyon
Hastalıkları ve Mikrobiyolojisi Cilt2.Nobel Tıp Kitabevleri: 1797-1808.
10. Larone D. Medically Important Fungi; A Guide to Identification. 4th edn. ASM
Press, Washington, 2002.
11. Guarro J, Gene J, Stchigel AM. Developments in Fungal Taxonomy. Clin
Microbiol Rev 1999;12: 454-500.
12. Kwon-hung KJ, Bennet JE. Medical mycology, 1992
36
13. MURRAY, P. R. (altıncı baskı). Tıbbi Mikrobiyoloji . Atlas yayıncılık:751-759
14. Williams DW and Lewis MAO. “Isolation and identification of Candida from the
oral cavity,” Oral Diseases, vol. 6, no. 1, pp. 3–11, 2000
15. Marsh PD ve Martin M. “Oral fungal infections,” in Oral Microbiology, pp. 166–
179, Churchill Livingstone, Edinburgh, UK, 2009
16. Baveja C. “Medicalmycology,” in Text Book ofMicrobiology for Dental Students,
pp. 322–323, Arya Publications, Delhi, India, 3rd edition, 2010, pp. 322–323
17. Odds, F.C., and R. Bernaerts. 1994. CHROMagar Candida Medium, a new
differentiali solation medium for presumptive identification of clinically important
Candida species. J. Clin. Microbiol. 32: 1923-1929
18. Aubert D, Puygauthier-Toubas D, Leon P et al., “Characterization of specific antiCandida IgM, IgA and IgE: diagnostic value in deep-seated infections,” Mycoses,
1996, vol. 39, no. 5-6, pp.169–176
19. Budtz-J¨orgensen E, “Histopathology, immunology, and serology of oral yeast
infections. Diagnosis of oral candidosis,” Acta Odontologica Scandinavica, vol. 48,
no. 1, pp. 37–43, 1990
20. Richardson MD, Warnock DW. Deep Candidosis. In: Fungal Infection, Diagnosis
and Management. 2nd Ed. Blackwell Science, 1997:131
21. Hilmioğlu S, Aytimur M, İlkit M, Tünger A. Diabetes mellitus hastalarında mantar
kolonizasyonu, İnfeksiyon Derg 1997;11(3):297-9.
22. Kadir T, Pişiriciler R, Akyüz S, Yarat A, Emekli N, İpbüker A. Mycological and
cytological examination of oral candidal carriage in diabetic patients and nondiabetic control subjects: through analysis of local aetiologic and systemic factors, J
Oral Rehabil 2002;29(5):452-7.
23. Parihar S. Oral candidiasis- a review, WMC Dent 2011;2(11):2498
24. Socransky SS, Haffajee AD: Periodontal microbial ecology, Periodontol 2000,
2005;38(1):135-87
37
ÖZ GEÇMİŞ
Merve ŞAHİN, 1991 yılında Kırşehir’de doğdu. İlköğrenimine Cacabey İlköğretim
Okulu’nda tamamladı. Lise eğitimini Kırşehir Fen Lisesi’nde tamamladı. 2009 yılında
Erciyes Üniversitesi Eczacılık Fakültesi’ne girmeye hak kazandı. Halen Erciyes
Üniversitesi Eczacılık Fakültesi’nde lisans eğitimine devam etmektedir.
İletişim Bilgileri
E- mail: [email protected]
Download