Untitled

advertisement
ISTANBUL
YAYIN N O :
TİCARET ODASI
«94-04
SİGORTA
SEKTÖRÜNÜN
EKONOMİK İŞLEVİ
VE
FON YARATMA
KAPASİTESİ
Doç. Dr. Targan Ünal
İSTANBUL
TEMEL MATBAACILIK
Tel: (0212) 612 13 7 9 - 8 0
ÖNSÖZ
Sigorta sektörü ekonomik gelişmeye paralele olarak gelişip yaygmlaştığmdan, ülkelerin gelişmişlik düzeyinin belirlenmesinde önemli bir gösterge
olarak kabul edilmektedir. Nitekim sigorta prim hacminin GSMH'nm içerisin­
deki payı bakımından ülkeler arasında bir sıralama yapıldığında, gelişmiş ül­
kelerin ilk sıraları aldığı görülmektedir.
Gelişmiş ülkelerde, büyük iş hacmine sahip olan sigorta sektörünün fon
yaratma kapasitesi oldukça yüksektir. Bu ülkelerde sigorta kuruluşlarının
teknik kârları giderek azalırken mali kârları artmakta ve bu kuruluşlar ülke
ekonomisinde finansal kurumlar gibi yatırım faaliyetlerinde bulunmaktadır.
Ülkemizde ise, sigorta sektörü henüz gelişme aşamasındadır. Yıllarca
durağan bir yapı izledikten sonra, özellikle 1980'li yılların sonlarına doğru di­
namik bir yapı kazanmış ve hızla gelişmeye başlamıştır. Bugün ülkemizdeki
sigorta kuruluşları da, henüz istenilen seviyede olmasa da, sermaye piyasa­
sına fon aktarmaya başlamış durumdadır.
Odamız, sigorta sektörünün ülkemiz ekonomisinde kazanmakta olduğu
önemi dikkate alarak, "Sigorta Sektörünün Ekonomik İşlevi ve Fon Yaratma
Kapasitesi" konulu bir araştırma yapmıştır. Sigorta sektörü ve sektörün fon
yaratma kapasitesi hususunda önemli bir kaynak olacağına inandığımız bu
araştırmanın, üyelerimize ve tüm ilgililere faydalı olmasını diler, araştırmayı
gerçekleştiren Doç. Dr. Targan Ünal'a teşekkürlerimi sunarım.
Genel Sekreter
Prof.Dr. İsmail Özaslan
SUNUŞ
Sanayileşme, her zaman ekonomik gelişmenin en önemli göstergesi ol­
muştur. Tarımm önemindeki azalma, buna karşılık sanayi sektörünün önemindeki artış, gelişmenin en tipik işareti olan gelir ve kaynak kullanımındaki
değişimi de beraberinde getirmektedir.
Ekonomi gelişme ve kişisel refahın artması, hizmet sektörünün önemini
de artırmaktadır. Gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerde bu, genel kural ola­
rak görülmektedir. Pek çok ekonomide çalışanların çoğunun hizmet sektörü­
nü tercih ettikleri artan şekilde gözlenmektedir. İnsan ve fiziki kaynak kulla­
nımı, sadece sanayi sektöründe değil aynı zamanda hizmet sektöründe de
artmakta, istihdamın büyük bir kısmı, hizmet sektörüne kaymaktadır. Geliş­
miş ekonomilerde işgücünün sanayi sektöründeki payı azalmakta, hizmet
sektörünün payı ise artış göstermektedir.
Endüstriyel organizasyon ve ticaretin pek çok temel araçları, hizmet sek­
törünün analizinde de kullanılmasına rağmen kamu politikası belirlenirken,
genellikle hizmet endüstrisi dikkate alınmamakta, politikaların temelini sana­
yi sektörü oluşturmaktadır.
Gelişmekte olan ekonomilerin hizmet sektörleri içinde sigortacılık sektö­
rü, en dinamik sektörlerden biridir. Sanayileşmiş ekonomilerde ise sigortacı­
lığa olan talep elastikiyetinin yüksek olması ve önemli ölçüde fonun bu sek­
töre kayması dikkatleri sektör üzerine çekmiş, sigorta işletmeleri ülke ekono­
milerinde çok geniş uygulama alanları bularak, ekonomide etkin roller oyna­
yan kurumlar haline gelmişlerdir.
Sigortaya olan ihtiyaç, rizikoları karşılama, temin ettirme özlemi büyüdük­
çe, teknik ve ekonomik nitelikleri daha elverişli sigorta türlerinin hizmete arzedilmesi, sigorta endüstrisinin önemini ön plana çıkarmaktadır. Bu gelişme,
sigortacılığın ekonomik işlevlerini de artırmakta ve sigortacılığa, ekonomile­
re güvence, birikim ve yatınm konularında katkı sağlayan bir sektör olma ni­
teliği kazandırmaktadır.
Sigortayı, tüm özellikleriyle ve gelişen işlevleriyle ortaya koyan güncel ta­
nımda, sigortanın gerçekleşen risklerden doğan zararları karşılama işlevi
yanında, sosyo ekonomik çöküntüleri dağıtan ve önleyen, yatırıma aktarılan
fonları ile ekonomiye kaynak yaratan, gelir düzeyini yükselten işlevleri de
vurgulanmaktadır.
Sigortanın temel işlevi, rizikoyu bölmek ve zararı paylaştırmak, bir başka
anlamda ekonomide riski azaltmaktır. Bununla birlikte sigorta işlemlerinin
primlerini peşin tahsil etmeleri, onlara tazminatın ödeneceği zamana kadar
bu primleri kullanma olanağı vermesi, ayrca sigorta işletmelerinde bulunan
bazı iç ve dış kaynak sermaye unsurlannın varlığı, teminatlar ve karşılıklar
ve bunların kullanılışı, sigorta işletmelerine diğer işletmelerden farklı özellik­
ler kazandırmaktadır. Bu özellikler, sigorta işletmelerine temel işlevleri ya­
nında bazı ekonomik işlevleri de gerçekleştirme olanağı yaratmaktadır.
Ekonomi içinde üretkenliği artıran, böylece büyüme ve gelişmeyi destek­
leyen ekonomik işlevler, sigorta işletmelerine mali kurum kimliği kazandır­
maktadır. Sigortacılığın gelişmesine paralel olarak ekonomik işlevler önem
kazanmakta ve sigorta kesimi, mali kesim içinde önemli bir paya sahip ol­
maktadır. Günümüzde sigorta işletmelerinin ekonomik işlevlerinin kazandığı
önem, temel işlevini geride bırakmıştır. Aralarında önemli ayrımlar bulunan
yani uygulamaları, kuruluşları, statüleri, yasaları ve amaçları birbirinden
farklı olan sosyal ve özel sigorta kuruluşları, ekonomide gerçekleştirdikleri
işlevler açısından birleşmektedirler. Bugün gelişmiş ülkelerde sosyal ve özel
sigortalar, ülke kalkınmasında etkin roller oynayan ekonomik işlevlere sahip­
tirler.
Sigorta kesiminin fon yaratma işlevi dar olarak tanımlandığında, sermaye
piyasasına tahsis edilen tutarlar olarak yorumlanmaktadır. Fon yaratma işle­
vi, en geniş anlamda yani tasarruflara katkı olarak tanımlandığında primler,
kurumsal tasarruf niteliğinde sayılmaktadır. Sigorta kesimi, gönüllü tasarruf­
lar yoluyla fon yaratır. Fon yaratma ile ekonomik işlev tam anlamıyla gerçek­
leşmiş değildir. Yaratılan fonların yatırıma kanalize edilmesi gerekir.
Bugün özellikle gelişmiş ülkeler, sigortanın fon yaratma işlevinden en üst
düzeyde yararlanmaktadır. Gelişmekte olan ekonomilerde, sermaye birikimi­
ne duyulan gerek ve zorunluluk, gelişmiş ekonomilere oranla daha fazla
kendini hissettirmektedir. Sigorta faaliyetleri çeşitli halk kitlelerini ve uluslararasına yayılabilme özelliğine sahip olduğundan sektör, gerek ülke içi, gerek
ülke dışı kişi ve kuruluşlara ait fonların, bir kısmını rezervleri içinde toplamak
olanağına sahiptir. Bu birikimler, bir çok ülkede çok önemli boyutlara ulaş­
mış inşaat, tarım, sanayi hatta savunma sektörlerinin kalkınmasında yarar­
lanılan fonlar içinde uzun yıllar birinci sırayı korumuştur.
Sigorta sektörünün ekonomik işlevini ve sektörün fon yaratma kapasitesi­
ni inceleyen çalışma, iki ana bölümden oluşmaktadır. Birinci bölümde,
1980'li yıllara kadar olan süreç içerisinde sigorta sektörünün, ekonomilerin
büyümesine olan katkısı incelenmektedir. 1980 yılından sonra sigorta sektö­
rünün ekonomik işlevlerinde artan önem,1980-1990 ve 1990-1995 dönemle­
ri dikkate alınarak değerlendirilmektedir. 1995'e kadar olan süreç içerisinde
sektörle ilgili yapılan projeksiyonlar, 1990'lı yıllarda özellikle gelişmekte olan
ekonomilerde sektörlerle ilgili ürün bazında ve finans piyasalarındaki bek­
lentiler, yine bu bölüm içinde incelenmektedir.
Çeşitli göstergeler açısından ülke karşılaştırmalarının sıkça yapıldığı ça­
lışmada, çıkabilecek hatalar yazara aittir. Çalışmanın gelecekteki araştırma­
lara yardımcı olmasını diler, başta İstanbul Ticaret Odası olmak üzere çalış­
maya katkıda bulunanlara teşekkür ederim.
Doç. Dr. Targan Ünal
Ağustos 1993
İÇİNDEKİLER
I. BÖLÜM
SİGORTANIN EKONOMİK İŞLEVİ, SEKTÖRÜN
FON YARATMA - EKONOMİYE KAYNAK SAĞLAMA
KAPASİTESİNİN ÖNEMİ
Sayfa
1.1. Hizmet Sektörleri: Endüstriyel Pazar Ekonomileri
1.1.1. 1960-1981 Dönemi
GSMH içinde hizmet sektörü
Toplam istihdam içinde hizmet sektörü
.... Uluslararası ticarette hizmet sektörü
i.v. Üretim hacminde hizmet sektörü
1.1.2.1981 'den Günümüze Genel Değerlendirme ve
Geleceğe Bakış
1
3
3
4
4
11
1.1.2.1. Tek Avrupa Pazan
16
1.1.2.2. Sektörü Bekleyen Sorunlar
i.
Hızlı büyümede yavaşlama
ii. 1992 yerine 1995
İÜ. Bankaların istilası
iv. Daha fazla uluslararasılaşma
V. Tehlikeli rekabet
vi. Daha fazla yoğunlaşma
vii. Minimum sermaye tabanı
viii. Başarının anahtarı: hizmetin kalitesi
ix. Bilgi teknolojisinde büyüme beklentileri
X. Verimlilik artışındaki anahtar: eğitim
xi. Üst düzey yönetici profili
16
18
18
18
19
19
19
20
20
20
20
20
1.1.2.3. Ekonomik Kalkınmada Yeni Sermaye Oluşumlan
i. Sigorta sektörünün yatırımları
ii. Hayat ve hayat-dışı sigortalarda sermaye
yatınmları
İÜ. Hayat sigortası yatırımları
iv. Hayat-dışı sigorta yatırımları
V. Yatırım portföyünde ülke karşılaştırması
vi. Sigortacılık sektöründe yatırımlann getirişi
ve verimliliği
vii. Sermaye oluşumu ve ekonomik kalkınmada
finansal kuruluşların ve piyasalann rolü
21
22
23
24
25
26
28
29
İ L BÖLÜM
TÜRKİYE'DE SİGORTA SEKTÖRÜNÜN
FON YARATMA KAPASİTESİ
Sayfa
2.1.
Sigorta Sektörü'nün Fon Yaratma İşlevi
i. Mali piyasalar ve sigorta sektörü
ii. Sigorta sektörünün fon yaratma işlevi
43
43
46
2.2.
Sigorta
2.2.1.
2.2.2.
2.2.2.1.
Sektörü'nün Fon Kayakları
Özkaynaklar
Primler
Hayat ve Hayat-dışı Sigortalar
48
50
50
53
2.3.
Fon Kullanım Alanları - Mali Yatınmlar
55
2.4.
Sigorta Sektörü'nün Fon Yaratma Kapasitesi'ni
Etkileyen Faktörler
2.4.1. Atıl Kapasiteler
2.4.2. Sektörle İlgili Düzenlemeler
i. Satıcılar hakkındaki kararname
ii. Yeni sigorta kanunu taslağı hakkında çalışmalar
İÜ. Prim tahsilatı
iv. Bankaların kontrolü
V. Ekonomide istikrarsızlık
64
64
65
65
65
67
69
70
SONUÇ
71
EKLER
73
KAYNAKÇA
85
TABLOLAR
TABLO
1
2
3
4
5
6
7
8
9
10
11
12
13
14
15
16
17
18
19
20
21
22
23
24
25
26
27
28
29
30
Çeşitli Ülkelerde Toplam İstihdamın Yüzdesi Olarak
Hizmet Sektöründe Yaratılan İstihdam
Bölgelere Göre Dünya Prim Hacmi
Dünya Prim Hacminin Bölgelere Göre Dağılımı
GSMH'nın Yüzdesi Olarak Ülkelerin Prim Hacmi
Çeşitli Ülkelerde Kişi Başına Prim Hacmi
Ana Branşlarına Göre Hayat-dışı Prim Gelirlerinin Dağılımı
1990'lı Yıllarda Hayat ve Emeklilik Sigortalarında
Yeni Ürünlerin Gelişimini Zorlayacak Faktörler
1990'lı Yıllarda Mal ve Hasar Sigortalannda
Yeni Ürünlerin Gelişimini Zorlayacak Faktörler
Toplam Nüfusun Yüzdesi Olarak 65 Yaşın
Üzerindeki Nüfus
Hayat ve Hayat-dışı Sigortalarda Yatırım
ve Prim Hacmi
Hayat Sigortalarının Yatırım Hacmi
ve Portföy Yapıları
Hayat-dışı Sigortalarının Yatırım Hacmi
ve Portföy Yapıları
Dünya Sigorta Sektörü Yatırımlarındaki Verimlilik
Verimlilikte Ülkelerarası Karşılaştırma
GSMH'nın Yüzdesi Olarak Hayat ve Hayat-dışı
Prim Hacimleri
Fon Toplamada Etkin Mali Kurumlar ve
Türkiye'deki Konumları
Türkiye'de Özel Sigorta Kesiminin Fon Birikimi ve
Yıllara Göre Artış Oranı
Türkiye'de Özel Sigorta Kesiminin Fon Birikimi
Türk Sigortacılık Sektörü'nde Direkt Prim Üretimi
Sigortacılık Sektörü'nde Biriken Fonların Önem Düzeyi
Türk ve Yabancı Sigorta Şirketlerinin Hayat Dalı
Prim Üretimi
Sigorta ve Reasürans Şirketlerinin Yatırım Türleri
Sigorta ve Reasürans Şirketlerinin Yüzde Olarak
Yatırım Türleri
Sigorta ve Reasürans Şirketlerinin Getiri Türleri
Sigorta ve Reasürans Şirketlerinin Getiri Türleri
Türk Sigorta Sektörü'nde Gayrimenkul Yatırımları
Türk Sigorta Sektörü'nde Hisse Senedi Yatırımları
Türk Sigorta Sektörü'nde Tahvil Yatınmlan
Türk Sigorta Sektörü'nde Hayat Poliçeleri Üzerine İkrazat
Türk Sigorta Sektörü'nde İpotek Karşılığı İkrazat
Sayfa
3
5
5
7
8
11
14
14
15
23
24
25
28
29
35
44
49
49
52
53
54
57
58
59
60
61
61
62
62
63
EKLER
EK
Sayfa
1
Dünyanın En Geniş Sigorta Pazarlarının
Prim Hacimleri
75
2
Bölgelere Göre Dünya Prim Hacminin
Dağılımı
78
3
Bölgelere Göre Hayat-Dışı Sigortaların
Prim Hacimlerinin Dağılımı
78
4
Bölgelere Göre Hayat Sigortalarının Prim
Hacimlerinin Dağılımı
78
5
Kişi Başına Prim Hacmi
79
6
GSMH'nm Yüzdesi Olarak Prim Hacmi
81
7
Organizasyonların ve Bölgelerin Prim Hacimleri
83
BOLUM I
SİGORTANIN EKONOMİK İŞLEVİ
SEKTÖRÜN FON YARATMA
EKONOMİYE KAYNAK SAĞLAMA
KAPASİTESİNİN ÖNEMİ
1,1. Hizmet Sektörleri: Endüstriyel Pazar Ekonomileri
1.1.1.1960-1981 Dönemi
Endüstrileşme, her zaman ekonomik gelişmenin en önemli göstergesi ol­
muştur. Tarımın önemindeki azalma, buna karşılık endüstri sektörünün öne­
mindeki artış, gelir ve kaynak kullanımındaki değişimi de beraberinde getir­
mektedir. Günümüzde insan ve fiziki kaynakların kullanımı, sadece endüstri
sektöründe değil aynı zamanda hizmet sektöründe de artmakta, çeşitli sek­
törlerde çalışanların çoğunun hizmet sektörünü tercih ettikleri artan şekilde
gözlenmektedir.
Burada kullanılan terminoloji, yaygın davranışı yansıtmaktadır. Dünya
Bankası raporları; 1960 - 1980 döneminde gelişmiş 19 ekonomiden 12'sinde işgücünün endüstri sektöründeki payının azaldığını ifade etmektedir. Bu­
na karşılık, aynı raporda 19 ekonomide de işgücünün hizmet sektöründeki
payının arttığı belirtilmekte ve bu gruba "endüstriyel pazar ekonomileri"
adı verilmektedir.
Bir kısım ekonomistler, işgücünün endüstrideki payı %30-35'lere geldi­
ğinde ekonomik gelişmenin bir platoya ulaşacağı konusunda birleşmektedir.
Karşıt görüşte olan ekonomistler, endüstri sektörüne oranla hizmet sektörü­
nün işgücünün göresel olarak büyük bir kısmını emdiği durumda "postendüstriyel gelişme modeli" mevcut olduğunu ileri sürmektedirler.
Endüstrileşme modelleri, ticaret ve yatırım politikaları hakkında pek çok
araştırma yapılmıştır. Buna karşılık, hizmet sektörlerindeki gelişmeler ve
bunların diğer sektörler üzerindeki etkileri konusunda yapılan çalışmaların
sayısı oldukça azdır. Problem, hizmet sektörünün ayrı bir teoriye ihtiyaç
duyması değildir. Endüstriyel organizasyon ve ticaretin pek çok temel araç­
ları, hizmet endüstrisinin analizinde kullanılmakla birlikte örneğin, kamu poli­
tikası belirlenirken hizmet endüstrisi genellikle dikkate alınmamakta, politi­
kaların temelini, sanayi sektöründeki hedefler oluşturmakta, hizmetler genel­
de ikinci planda kalmaktadır.
Sanayileşmekte olan ekonomilerde sigortacılık sektörü, en dinamik sek­
törlerden biridir. Düşük gelir seviyesine sahip ülkelerde ekonomi içinde ağır­
lığı bulunmayan bir sektör olmasına karşılık sigortacılık sektörü, yüksek gelir
seviyesine sahip olan ülkelerde ekonomik kalkınma içerisinde büyük önem
kazanmaktadır. Sanayileşmekte olan ülkelerde sigortacılık, GSMH'nın
%1'inden daha az bir paya sahipken, "endüstriyel pazar ekonomisi" ne
geçildiğinde bu pay, % 5'i aşmaktadır. Sanayileşmiş ekonomilerde, sigorta­
cılığı olan talep elastikiyetinin yüksek olması ve önemli ölçüde fonun bu sek­
töre kayması, dikkatleri sigortacılık endüstrisi üzerine çekmektedir. Gelişen
bir ekonominin dinamik ve hızla genişleyen sektörleri değerlendirildiğinde
bankacılık, danışmanlık ve diğer iş hizmetlerinin aksine sigortacılık, en az
dikkat çekeni olarak görülmektedir.
üretim teknolojisinin, teknoloji transferinin, uluslararası ticaret politikası­
nın seçimi gibi konularla ekonomik gelişme içinde geniş inceleme sahası
bulan sanayi sektörüne karşılık hizmet sektörleri; çoğu zaman teknolojik ge­
lişmeden yoksun, ticarete konu olacak gerçek ürünü bulamayan, karmaşık
bir ortam içinde gösterişli emirlerle belirli sorunları içeren düzenlemelere sa­
hip olan sektörler olarak değerlendirilmektedir. Buna karşılık hizmet sektör­
lerinde yaşanan sorunlar, diğer sektörlerde yaşanan sorunlarla aynı özellik­
leri taşırlar. Fiziki mallar ile aynı derecede kaynak-kullanım ve tüketici-tatmin
hizmetleri arasında genelde yapay bir sınır bulunmaktadır.
Özellikle, günümüz sigorta endüstrisinin sayısal boyutları ve sigorta tek­
nolojisinin sorunları dikkate alındığında, hizmet endüstrileri üzerine yapıla­
cak olan analizlerin imalat sanayiinde yapılan analizler kadar yoğun olmaları
beklenmektedir. Bunun göz ardı edilmesi, sadece bugünün ekonomisinin
önemli bir bölümünü değil geleceğin ekonomisinin çok daha büyük bir kıs­
mının ihmal edilmesi anlamına gelmektedir.
Son yirmi yıl boyunca Birleşmiş Milletler bünyesinde yapılan çalışmaların
ana hedefi, üçüncü dünya ülkelerinin sanayileşmiş ülkeler için geçerli olan­
dan daha kısa bir zaman dilimi içinde gelişmelerini başarmalarına olanak
sağlayacak koşulların nasıl kazandırılacağıdır.
Bu amaca ulaşmada en uygun yol olarak saptanan ekonomi stratejisi, çe­
şitli aşamalardan geçmektedir. İmalat sanayiinin ithal ikameci bir politika va­
sıtası ile gelişimi, bu stratejisinin ilk aşamasını oluşturmaktadır. Bir sonraki
aşama, gelişme bilinci bir ulusal amaç haline gelmeden önce gelişmekte
olan ülkelerin ekonomisine yön veren tarım ekonomisi üzerinde yoğunlaş­
maktadır. Son aşamadaki çalışmalarda, modern bir ekonomi için gereken
zorunlu alt yapı tesisleri kurulurken, tarımla birlikte ihracat endüstrisi ve ithal
ikameci politikaların beraber geliştirilmesi şeklinde dengeli bir gelişim üze­
rinde durulmaktadır.
Tablo 1
Çeşitli ülkelerde toplam istihdamın yüzdesi olarak
hizmet sektöründe yaratılan istihdam
Avusturya
Danimarka
Fransa
Almanya
jrlanda
İtalya
Hollanda
Norveç
Portekiz
spanya
jsveç
İsviçre
Kaynak:
1985).
The
World
Bank,
The
World
1960
1981
30
45
39
38
39
29
47
43
27
27
41
39
54
58
53
50
45
44
49
56
40
46
61
49
Development
Report,
1985
(New
York,
Oxford
University
Press,
Ekonomi biliminin gelişmeyi yönlendirmesinden beri, dengeli gelişmenin
bir parçası olarak hizmet sektörünün büyümesi üzerinde odaklanan bir geli­
şim stratejisinin ortaya çıkmasının bir sürpriz olarak değerlendirilmesi gerek­
mektedir. Gelişen dünyada GSMH içerisinde hizmet sektörünün rolü ağırlık
kazanmaktadır;
i. GSMH içinde hizmet sektörü
1975 yılında toplam GSMH'nın %65.5'inin hizmet sektörü tarafından üre­
tildiği ABD'de bu oran 1982 yılında %67'ye yükselmiştir. Sanayileşmiş ülke­
lerin çoğunda bu kuvvetli büyüme trendi, geçerliliğini korumaktadır. 1980 yı­
lında GSMH'nın yüzdesi olarak hizmet sektörünün katkısı Norveç'de %54,
İngiltere'de %63, Japonya'da %55, Avusturya'da %54'dür.
ii. Toplam istihdam içinde hizmet sektörü
Sanayileşmiş ülkelerde hizmet sektöründen sağlanan üretim kadar, sek­
törün yarattığı istihdam olanakları da önem kazanmaktadır, 21 yıllık bir dö­
nemde sanayileşmiş ülkelerde toplamın yüzdesi olarak hizmet sektörünün
yarattığı istihdam, Tablo-1'de verilmektedir.
1960 ile 1981 yılları arasında toplam istihdam içerisinde hizmet sektörü­
nün yarattığı istihdamın yüzdesi bazı ülkelerde 24 puanlık artış sağlarken
bazı ülkelerde bu oran, %61'e kadar çıkabilmektedir^^). Hizmetlerdeki istih­
dam oranının endüstriye göre daha hızlı bir artış göstermesinin nedeni, ve­
rimlilik artışındaki eksikliktik^). Bu yaklaşıma göre, hizmet sektöründeki kişi
başına çıktıdaki büyüme, endüstriye göre daha yavaştır. Hizmet üretiminde,
daha fazla işgücüne ihtiyaç duyulmaktadır.
İÜ. Uluslararası ticarette hizmet sektörü
Hizmet sektörü ile ilgili diğer bir gösterge, bu sektörün uluslararası tica­
rette giderek artan önemidir. ABD'nin hizmet sektöründeki 1974 yılı so­
nundaki 1 milyar dolarlık dış açık, 1982 yılı sonunda 36 milyar dolarlık fazla­
lığa dönüşmüştür.
iv. Üretim hacminde hizmet sektörü
Sigortacılık sektörünün büyüklüğünü ölçmede, yıllık prim geliri dikkate
alınmaktadır. 1967 ve 1981 yılları arasında dünya prim üretimi, 5 kat artışla
83.3 milyon dolardan 4.5 milyar dolara yükselmiş, yıllık %13.8 oranında ar­
tış göstermiştir (Tablo-2).
(2) İstihdam
pılmıştır.
hizmet
kaynağı
olarak
1974 yılında
sektöründe
üzerine
çıktığı
loyment
istihdam
tespit
Problem
Turnham
(ParisiOECD,
Milletler
duğu
istihdam
ve hizmet
%49.7'ye
araştıran
sağlıklı
56 ülkenin
bilgiler
üçte
birinde
for Economic
Countries,
prepared
bir başka
edinilen
çalışma
OECD
tarafından
56 ülkede
çalışan
%30,
üç tanesinde
oranın
Coorperation
for the OECD
and
nüfusun
ise
Development,
Development
Center
ya­
%28'i,
%50'nin
The
Emp­
by
Davio
1970)
ve büyüme
sektöründeki
Universty
önemini
göre,
- Organization
Developed
Ekonomik
yükseldiği
York: Oxford
sektörünün
rapora
edilmektedir.
edilmiştir.
in Less
Birleşmiş
sındaki
hizmet
hazırlanan
Komisyonu'nun
oranlarını
istihdam
gösterilmektedir.
Press,
1982),
Latin
kapsayan
Amerika
çalışmada
oranının
- The
p.46
World
1960
ülkeleri
yılında
Bank,
için yaptığı
ise, en fazla
The
bulunduğu
Wolrd
artışın
ve 1960-1980
hizmet
%29.7
Development
yıllan
faaliyetlerinde
düzeyinden,
Report
ara­
ol­
1980'de
1982
(New
Tablo 2
Bölgelere Göre Dünya Prim Hacmi
(1967,1981)
Ortalama Yıllık
Büyüme
Prim Hacmi
(Milyon Dolar)
1967
1981
Asya
Japonya
Geri Kalan
Afrika
Avustralya
Amerika
ABD
Kanada
Latin Annerika
Avrupa
AT
(%)
5,250
4,280
970
750
1,550
55,150
51,300
2,890
960
20,600
17,450
3,150
70,046
60,521
9,525
7,308
8,515
231,128
207,016
15,294
8,818
133,003
111,184
21,819
21.1
21.7
17.7
17.7
13.8
11.0
10.8
12.0
17.2
16.9
16.8
17.8
83,300
450,000
13.8
Geri Kalan
Toplam
Kaynak:
Swiss
Reinsurance
Company,
Economic
Studies,
Sigma,
5 (May
1983)
Tablo 3
Dünya Prim Hacminin Bölgelere Göre Dağılımı
(1981)
(%)
(%)
Amerika
49.4
Afrika
Avustralya
Asya
1.3
1.9
16.0
Avrupa
29.6
Toplam
100.0
ABD
Kanada
Latin Amerika
46.0
1.3
1.8
Japonya
Geri Kalan
— AT
Federal Almanya
İngiltere
Fransa
Geri Kalan
— Geri Kalan
13.5
2.5
24.7
8.5
6.5
4.6
5.1
4.9
100.0
Tablo-2, gelişmekte olan ülkelerin sigorta endüstrilerinin önemini vurgula­
maktadır. 1981 yılında gelişmekte olan ülkeler, 22.5 milyon dolar ile dünya
prim gelirinin %5.6'sına sahiptir, %5.6'lık payla gelişmekte olan ülkeler, bü­
yük potansiyele sahip gelişen pazarlar olarak dikkati çekmektedir. Geliş­
mekte olan ülkelerin prim gelirindeki ortalama yıllık büyüme, Japonya dışın­
daki Asya ülkeleri için %17.7 veya 9.8 kat; Afrika için %17.7 veya 9.7 kat ve
Latin Amerika ülkeleri için %17.2 veya 9.0 kat olarak gerçekleşmiştir. Bu ge­
lişmede, politik, ekonomik ve çevresel faktörler ağırlık kazanmaktadır;
- politik faktörler: Gelişmekte olan ülkelerin büyük çoğunluğu, eski kolo­
nilerdir ve yürürlükte olan sigorta endüstrilerinin hızlı büyümesini sağlayan
hukuki düzenlemelerde ve çeşitli ürün politikalannda, İngiltere, Fransa ve İs­
panya gibi önceki koloni güçlerinin büyük ağırlığı vardır.
Sosyal yapıları eğitimli, tecrübeli küçük bir grubu oluşturan Batı ülkeleri,
sanayileşmiş toplumların karşılaştırılabilir gruplarına göre daha fazla üretim
kanallarına sahiptir ve daha iyi yaşam standartlarından yararlanabilmekte­
dir.
- ekonomik faktörler: Sanayileşme süreci içerisinde olan ülkeler, en son
teknolojileri hizmet sektöründe uygulamaya sokarak önemli aşamalar kay­
detmişlerdir. İşsizlik oranı genelde yüksek gelişmekte olan ülkelerin ekono­
mik şartlarında, çeşitli zorluklar yaşanmaktadır.
Ekonomik faktörlerin gelişmekte olan ülkelerin sigorta endüstrileri üzerin­
deki etkilerini belirlemede kullanılan bir gösterge, sigorta prim hacminin
GSMH ile olan direkt ilişkisidir. Yüksek ekonomik gelişme oranına sahip
olan ve sigortacılık sektörünün büyümesi için gerekli ortamı sağlayan ülke­
lerde prim hacminin GSMH içindeki payı, genelde yüksektir.
Tablo 4
GSMH'nın Yüzdesi Olarak Ülkelerin Prim Hacmi
(1981)
Sıra
(%)
Ulke
Sıra
7.05
5.49
ABD
Kanada
Avrupa Topluluğu
1
3
5
6
12
15
17
26
28
39
7.10
6.12
5.60
5.50
4.36
4.06
3.83
2.45
2.13
1.22
jrlanda
İngiltere
Batı Almanya
Hollanda
Danimarka
Belçika
Fransa
Lüksemburg
İtalya
Yunanistan
Avrupa'nın Geri Kalanı
4
9
13
14
16
23
32
49
Kaynak:
İsviçre
Finlandiya
İsveç
Avusturya
Norveç
Portekiz
İspanya
Türkiye
Swiss
Reinsurance
(%)
Diğer Ülkeler
Kuzey Amerika
2
7
Ulke
5.90
5.14
4.16
4.12
3.87
2.75
1.85
0.35
Company,
Economic
11
18
19
20
22
24
25
27
29
30
31
33
34
35
36
37
38
40
41
42
43
44
45
46
47
48
8
10
21
Studies,
(Süney Afrika
İsrail
Zimbabwe
Güney Kore
Panama
Singapur
Kenya
Malezya
Arjantin
Fas
Venezüella
Tayvan
Nijerya
Uruguay
Tunus
Filipinler
Kolombiya
Hindistan
Şili
Peru
Meksika
Tayland
Brezilya
Mısır
Pakistan
Endonezya
Japonya
Avustralya
Yeni Zelanda
Sigma,
5 (May
4.86
3.77
3.62
3.34
3.14
2.72
2.63
2.28
2.12
1.92
1.88
1.62
1.61
1.54
1.49
1.34
1.27
1.21
1.19
1.18
0.98
0.92
0.86
0.72
0.61
0.55
5.30
5.02
3.30
1983)
Prim gelirleri GSMH içerisinde %4 ve daha fazla olan 15 ülkenin tümü
sanayileşmiş ülkedir (Tablo-4). %2 ile %4 arasında bir orana sahip olan 13
ülkenin önemli kısmı, sanayileşmiş ülkedir, %2'nin altında orana sahip geliş­
mekte olan ülkelerde sigorta endüstrileri, ekonomik kalkınmaya arzulanan
katkıyı sağlayamamaktadır.
Kişi başına düşen prim hacmi, ekonomik gelişmenin bir diğer ölçüsüdür.
Kişi başına düşen prim miktarı; sanayileşme derecesi, gelir, mekanizasyon
ve nüfus büyümesi gibi çeşitli faktörlere bağlıdır.
Tablo 5
Çeşitli Ülkelerde Kişi Başına Prim Hacmi - 1 9 8 1
(Milyon ABD DolarI)
Sıra
Ülke
Toplam
Hayat-dışı
Hayat
900,8
631,7
570,4
360,9
330,4
270,8
622,8
546,0
525,8
460,9
367,6
323,2
247,1
263,6
255,2
222,8
278,7
197,3
385,6
383,7
327,6
315,1
122,6
46,1
279,2
280,7
156,1
241,1
107,3
39,2
106,4
103,0
171,5
74,0
15,3
6,9
Kuzey Amerika
2
3
ABD
Kanada
Avrupa Topluluğu
4
5
6
12
Batı Almanya
Hollanda
İngiltere
Danimarka
Avrupa Topluluğu
13
14
16
17
22
32
Fransa
Belçika
İrlanda
Lüksemburg
İtalya
Yunanistan
Diğer Avrupa Ülkeleri
1
8
10
11
15
25
26
52
İsviçre
Norveç
Finlandiya
İsveç
Avusturya
İspanya
Portekiz
Türkiye
985,3
517,3
509,8
504,0
359,1
85,3
61,5
3,7
506,3
328,5
173,5
268,9
270,0
75,1
56,6
3,6
479,0
188,8
336,3
235,1
89,1
10,2
4,9
0,1
9
Japonya
514,5
157,4
357,1
7
18
Avustralya
Yeni Zelanda
521,3
245,7
345,8
128,4
175,5
117,3
Tablo 5 (Devam)
Çeşitli Ülkelerde Kişi Basma Prim Hacmi -1981
(Milyon ABD Doları)
Diğer Ülkeler
19
20
21
23
24
27
28
29
30
31
33
34
35
36
37
38
39
40
41
42
43
44
45
46
47
48
49
50
51
52
53
54
Kaynak:
Swiss
Reinsurance
Company,
Economic
13,7
38,5
39,8
83,0
15,0
25,8
3,8
4,6
1,0
34,0
24,1
12,0
13,2
20,1
8,2
2,9
1,5
1,1
0,2
3,4
2,3
1,8
0,4
4,3
2,0
2,1
0,7
3,0
0,9
0,8
1,8
0,7
137,0
106,8
104,1
30,4
75,1
31,9
52,9
51,9
53,8
18,3
17,8
27,0
19,8
9,1
20,2
23,3
20,7
16,0
15,9
12,1
11,8
11,8
10,2
5,8
7,6
6,6
8,0
3,4
4,2
2,1
0,9
1,5
150,7
145,3
143,9
113,4
90,1
57,7
56,7
56,5
54,8
52,3
41,9
39,0
33,0
29,2
28,4
26,2
22,2
17,1
16,1
15,5
14,1
13,6
10,6
10,1
9,6
8,7
8,7
6,4
5,1
2,9
2,7
2,2
Kuveyt
İsrail
Singapur
Güney Afrika
Venezüella
Panama
Uruguay
Arjantin
Libya
Güney Kore
Tayvan
Malezya
Şili.
Zimbabwe
Meksika
Cezayir
Irak
Tunus
Fildişi Sahili
Kolombiya
Brezilya
Fas
Peru
Flipinler
Nijerya
Kenya
İran
Tayland
Mısır
Endonezya
Hindistan
Pakistan
Studies,
Sigma,
5 (May
1983)
1981 yılında kişi başına düşen prim hacminde, OECD ülkelerinin başı çek­
tiği izlenmektedir'(Tablo-5). Bu ülkelerden 19'unda kişi başına prim 100 do­
ları aşmıştır. Aralarında gelişmekte olan ülkelerin de bulunduğu 20 ülkede
kişi başına prim, iki basamaklı sayılara ulaşmıştır.
- çevresel faktörler: Çoğu gelişmekte olan ülkelerde iletişim sistemleri
-telefon, telgraf bağlantıları zordur, hava, tren ve karayolu taşımacılığı tam
olarak gelişmemiştir- fonksiyonlarını gereği gibi yerine getirememektedir.
Ekonomik yaşantı, daha karışık ve daha pahalı hale gelmiş ve sonuçta ya­
vaşlamıştır. Bunun uygulamadaki anlamı, ekonomik işlemlerin, sigorta ve
reasürans içermediği, iletişimin fonksiyonlarını yerine getirebilmesi için daha
çok zaman, çaba ve fona ihtiyaç duyulduğudur.
- ulusallaştırma yaklaşımları: Gelişmekte olan pek çok ülkede son yir­
mi yıla kadar sigorta sektöründeki hakim grup yabancı şirketlerdir ve sektör­
le ilgili önemli kararlar, ülke dışındaki merkez ofisler tarafından verilmekte­
dir. Gelişme süreci içerisinde artan ekonomik bağımsızlıkla birlikte yabancı
şirketlerin aktiviteleri de sınırlandırılmaya başlanmış, yeni, alternatif, bölge­
sel sigorta piyasaları oluşturulmuştur.
Çoğu gelişmekte olan ülkenin sigorta endüstrisi, geçmişte ve günümüzde
yatırımcılar tarafından gerektiği şekilde değerlendirilememiş hatta sigortacı­
lığa yönelik yerinde korumalar bile, ekonomideki başanlı gelişmeyi sağlaya­
bilmek için yeterli olmamıştır. Bunun üzerine devlet, ilk adım için devreye
girmiş ve daha fazla sigorta, devlet tarafından sağlanmıştır. Bu ülkelerde yü­
rürlükteki ulusal sigortacılıkla ilgili mevzuat, ulusal sigorta kuruluşlarından zi­
yade daha çok uluslararası yabancı şirketlere yöneliktir. Çeşitli uygulamalar,
pazarın büyüklüğüne uygun olan şirket sayısının, yerli ve yabancı şirketlerin
karışımından olması gerektiğini doğrulamaktadır.
Devletin sigorta sektörüne girişinde çeşitli yaklaşımlar bulunmaktadır.
Devletin aşırı derecede müdahale ettiği yaklaşımda, sektörün tamamı ulusallaştırılmıştır. Bir diğer yaklaşımda ise devlet politikalarına göre eşanlı ola­
rak faaliyet gösteren bir kaç büyük sigorta şirketi ulusallaştırılmıştır. Ulusal­
laştırma görüşü ile gelen her iki yaklaşımda da sigorta alıcısının daha çok
fayda sağladığı, ayrıca rekabete bir ölçüde izin veren ikinci yaklaşımın, sek­
törün gelişimi açısından en iyi yaklaşım olduğu görüşü hakimdir. Çünkü, fi­
yatla karşılaştırıldığında rekabet, sunulan hizmetin kalitesi ile ağırlık kazan­
maktadır.
- sigorta portföyünün yapısı: Gelişmekte olan ülkelerin tipik sigorta
portföyü, "motor sigortası" nın etkinliği ile karakterize edilmektedir. Buna
karşılık bu ülkelerde gayrimenkul sigortacılığında çok az risk, sigorta kapsa­
mındadır. Bireyler ve küçük ölçekli işletmeler, gayrimenkulleri için "yangın
sigortası" na gereken önemi vermemektedir. Büyük projelerin başlangıç ve
takip eden aşamalarındaki sigorta işlemleri, genelde sanayileşmiş ülkeler
için söz konusudur. Gelişmekte olan ülkelerde, sigorta kapsamına alınan
büyük risklerin sayısı oldukça azdır.
"Motor sigortası" nın etkin gözükmesinin nedeni, genelde nakil işlemleri­
nin motorlu kara taşıtlarıyla gerçekleştirilmesine olan bağımlılıktır. Geliş­
mekte olan ülkelerde hayat-dışı branşlardan sağlanan gelirlerin %50'sinden
fazlası, "motor sigortası" nı tanıtmaktadır.
Sanayileşmiş ülkelerde "motor sigortası" nda prim oranlannın tespiti, alı­
nan politik kararlara oldukça duyarlıdır. Bu nedenle, bu ülkelerde sigorta alı­
cıları için "motor sigortası", önemini yitirmektedir. Gelişmekte olan ülkelerde
"motor sigortasr'nın önemli rolü dikkate alındığında, bu ülkelerde hayat-dışı
branşın tümü için veri bir sigorta piyasasının karlı olmadığını söylemek şa­
şırtıcı olmayacaktır.
Tablo 6
Ana Branşlara Göre Dünya Hayat-dışı Prim Gelirlerinin Dağılımı
(%)
Motor
Kaza/Sağlık
Yangın
Deniz
Diğer
Kaynak:
Sigma,
July/August,
1981,
1977
1979
34.8
31.5
11.6
4.8
17.3
35.4
33.9
16.6
3.5
10.6
100.0
100.0
No.
7/8
"Motor sigortası", tüm ülkeler için 1977-1979 döneminde hayat-dışı dallar
içinde önem kazanmaktadır (Tablo-6). Bu dönemde, gelişmekte olan ülkele­
rin sigorta piyasalarında önemli büyümeler kaydedilmiştir. Tüm ülkeler için
değerlendirildiğide toplam prim gelirleri içerisinde hayat sigortası gelirleri,
%40'lık paya sahiptir. Gelişmekte olan ülkelerde bu oran, oldukça düşüktür.
Ayrıca, tarihsel olarak değerlendirildiğinde, ithalatın bölgesel ekonomik
gelişme için bir öncelik olması nedeni ile gelişmekte olan ülkelerde ilk aşa­
mada "deniz sigortacılığı" nın da kayda değer büyüme gösterdiği görül­
mektedir.
- personel yönetimindeki sorunlar: Geçmişte ve günümüzde bölgesel
sigorta piyasalarının gelişimini güçleştiren bir diğer neden, yerli yönetim
kadrolarının eksikliğidir. Gelişmekte olan sigorta piyasalarındaki yabancı yö­
neticiler sadece yönetici olarak görev yapmamakta, idari görevler üzerinde
de aktivitelerini yoğunlaştırmaktadırlar. Bu durumda bölgesel personele, si­
gortacılık faaliyetlerini ve uzantılannı öğrenmede sadece küçük fırsatları ya­
kalama imkanı kalmaktadır.
1.1.2.1980'den Günümüze Genel Değerlendirme ve Geleceğe Bakış
1980'li yılların başında sigortacılık sektörü, rahat bir çalışma ortamına sa­
hiptir. Yönetmelik ve tüzüklerle korunan sektörde, yoğun bir rekabet ortamı
görülmemektedir. Çeşitli finansal hizmetler sağlayan kuruluşlar arasında so­
rumluluklar, net bir şekilde ayrılmıştır. Avrupa'da sadece İngiltere'de banka­
lar, sigorta sektörünün içine girmeyi göz önüne almışlardır.
Ülkelerin mali piyasalannda genelde iki model dikkati çekmektedir;
i. Kontinental Model (Kıta Avrupa'sı Modeli)
ii. Anglo-Sakson Model
i. Kontinental Model, oldukça fazla yönetmelik ve tüzüklerle çevrilmiş, ye­
ni ürünler geliştirmeyen, ana dağıtım kanalı olarak birbirine bağlı acentaları
kullanan bir model olarak yer almaktadır.
ii. İngiltere, İrlanda ve Hollanda da uygulama alanı bulan Anglo-Sakson
Model, tüzüklerle daha az çevrelenmiş, daha geniş bir tüketici seçenekleri
boyutuna sahip ve dağıtımın -sigorta piyasasına girişte müşteriye ürün sun­
ma- birbirinden bağımsız aracılar -brokerlar- tarafından gerçekleştirildiği bir
model görünümündedir.
Kişisel ilişkilerde riskin minimizasyonu, müşteri ilişkilerinde değil yönetimin
dikkati üzerinde gerçekleştirilmesi gereken bir konudur. Bilgi edinme tekno­
lojisinin kullanımı, düşük bir profile sahiptir ve pazarın üretiminin, verimliliği­
nin ve hizmetinin iyileştirilmesi bir yana bir maliyet olarak değerlendirilmek­
tedir.
İsviçre ayrı olarak ele alındığında sigorta şirketleri, Avrupa'nın herhangi bir
yerinde yabancı temsilcilik veya şubeleri ile sadece marjinal bir konuma sa­
hiptirler.
1990'lı yıllar ile birlikte yukarıda verilen görüntü, farklı bir yapıya bürün­
müştür. Yeni yapıya geçişte çeşitli zorluklar yaşanmaktadır. İlk aşamada,
Brüksel'de Avrupa Komisyonu, tek bir sigorta pazarı için etkide bulunmaya
başlamış, Avrupa ülkelerinin bir çoğu, yeni tüzükler çerçevesinde hazırlan­
mış bir program geliştirmişler, Norveç'den Akdeniz'e kadar bütün ülkelerde
sigortacılık ile diğer finansal hizmetler arasındaki engeller kaldırılmıştır.
Bu gelişmeler sonrasında hem ülke bazında hem de bütün Avrupa'da hızlı
bir artış gösteren sigorta şirketleri arasındaki büyüklük ve pazar payı açısın­
dan yaşanan rekabet, şirketler arasında çeşitli birleşmelere neden olmuştur.
Çeşitli düzenlemelerle korunan sigorta şirketleri, 1900'lü yıllar boyunca hiç
yapmadıkları şekilde gelişmelere uyum sağlamaya kendilerini zorlamışlar,
bunun sonucunda 1990'lı yılların başında sigortacılık sektöründe ve sigorta­
cılık ile diğer finansal kurumlar arasında yeni bir güç dengesi ortaya çıkmış­
tır.
Avrupa Topluluğu'nda faaliyet gösteren 4600 sigorta şirketi dışında ki
bunlardan bazıları küçük ölçeklidir- her ülkenin sigorta piyasasındaki bir
grup, piyasa içinde üstünlük sağlamaya çalışmaktadır. Piyasadaki yoğunlaş­
madaki Avrupa, ABD'deki uygulamayı takip etmektedir. ABD sigortacılık pi­
yasasında, Avrupa'ya göre %25 daha fazla hizmet sunulmakta buna karşı­
lık, %60 daha fazla prim elde edilmektedir. Piyasaya belirli grupların hakim
olması, artan yoğunlaşma, hizmet rekabetini azaltmaktadır.
1989 yılında Avrupa Sigorta Piyasası'nm net prim geliri, 349 milyon dolar­
dır. Bu, dünya net prim gelirinin %30'unu oluşturmaktadır. Brüt prim gelirleri
olarak dikkate alındığında Avrupa Sigorta Piyasası'nda mal ve hasar^^) si­
gortası işlemlerinin (M/H), %59.5 ile ağırlık kazanmakta, bunu %40.5 ile ha­
yat ve emeklilik (H/E) sigortası işlemleri takip etmektedir. Bu oranlar çeşitli
ülkelerde değişmekle beraber İsviçre ve İngiltere'de H/E işlemleri M/H iş­
lemlerine göre daha yaygındır. Genel olarak bütün Avrupa'da H/E işlemleri
daha hızlı gelişmektedir. Almanya'da H/E işlemleri, yıllık tasarrufların dörtte
birine ulaşmış durumdadır.(5)
Avrupalıların sigorta tasarruflarının oranı yüksek olmakla kalmayıp, bu
oran hızlı bir yükselme trendi içine girmiştir. Almanya ve İngiltere gibi otur­
muş piyasalarda hayat sigortası işlemleri, GSMH'ya oranla 2-3 kat hızlı bü­
yümektedir. Akdeniz ülkelerinin piyasalarında, örneğin İtalya, İspanya ve
Portekiz'de de H/E işlemleri daha az bir gelişme içinde olmasına rağmen yi­
ne de GSMH'dan daha hızlı bir gelişim içindedir. Örneğin, İspanya'da hayat
sigortası primlerinin GSMH'ya oranı 1987'de %1.27 iken bu oran 1988'de,
%2.05'e yükselmiştir.
Kişisel ve ticari olarak değerlendirildiğinde M/H sigorta işlemleri de daha
yavaş bir gelişim göstermesine rağmen GSMH'daki büyüme oranının önün­
de bulunmaktadır. İkinci Dünya Savaşı'ndan günümüze daha zengin bir ge­
lişme gösteren Batı Avrupa ülkeleri insanları, sigortalanma için daha çok
arayışın yanısıra daha çok sigortaya da kavuşmuşlardır.
1960'da 5 milyon 600 bin olan İngiltere'de faaliyetteki araç sayısı, 1990 yı­
lında 22 milyona yükselmiştir. Batı Avrupa bir bütün olarak ele alındığında
kişilerin 120 milyon aracı ve 150 milyon konutu sigorta ettirmek durumunda
oldukları görülmektedir.
(4) "Hasar", müşterinin
l<arşılayabileceği
rizil<onun,
leşmesi
olarak tanımlanmaktadır.
Diğer bir deyişle
faatleri ve sorumluluklarına
ilişkin tabii dengesindeki
(5) Sigma,
Swiss
Reinsurance
Company,
April
onun arzusu dışında
tamamen
veya kısmen
hasar, müşterinin
fiziki, mali ve beşeri varlıkları,
bozulma
halidir. •
1990.
gerçel<men­
Tablo 7
19901ı Yıllar Hayat ve Emeklilik Sigortalarında
Yeni Sigorta Ürünlerinin Gelişimini Zorlayacak Faktörler
Faktör
Faktörün Birinci Derecede Etkili
Olduğu Ülke
Öngörülen Mevzuat
Avusturya, Hollanda, Norveç
İngiltere
Sosyo-Ekonomik Çevrede
Değişim
Alternatif Dağıtım Kanalları
Yoğun Rekabet
Müşteriler İçin Çeşitli
Yatırım Olanakları
Daha Ucuz Ürünlere
Duyulan İhtiyaç
Kaynak:
Insurance
in a Changing
Europa
Fransa, Portekiz, İspanya
Belçika, İrlanda, İtalya, İsveç
Almanya
Finlandiya, İsviçre
Danimarka
1990-95,
The Economist
Publications
November,
1990, p. 17.
Yükselen refah seviyesinin etkisi, primlere olduğu kadar talebe de yansı­
maktadır. Örneğin, mülklerin önemli kısmı pahalı ve çoğunlukla sigorta etti­
rildiği için 1990 yılında İngiltere'de meydana gelen fırtınalarda 2.5 milyar po­
und hasar değeri tespit edilmiştir. Buna karşılık İngiltere'de İkinci Dünya Savaşı'ndan günümüze kadar olan dönem içerisinde en kötü doğal afet olarak
değerlendirilen 1953 yılı sellerinde hasar değeri sadece 700 milyon pound
olarak tespit edilebilmiştir. Bunun en önemli nedeni, binaların sigorta değeri­
nin daha düşük oluşudur.
Tablo 8
1990'lı Yıllar Mal ve Hasar Sigortalarında
Yeni Sigorta Ürünlerinin Gelişimini Zorlayacak Faktörler
Faktör
Faktörün Birinci Derecede Etkili
Olduğu Ülke
Öngörülen Mevzuat
Sosyo-Ekonomik Çevrede
Değişim
Norveç
Alternatif Dağıtım Kanalları
İletişim Teknolojisinin Gücü
Yoğun Rekabet
Müşteriler İçin Çeşitli
Yatırım Olanakları
Avusturya, Hollanda, Portekiz,
İspanya
İrlanda, İtalya, İsviçre
Finlandiya
Belçika, Fransa, Almanya, İsviçre
Danimarka, Norveç, İsveç
Batı Avrupa'daki nüfusun refah düzeyinin yanısıra, yaş ortalaması da
artmaktadır. Bu gelişme, kişilerin yaşlanmaları ile birlikte parasal sorumlu­
luklarının ve sigortaya daha fazla ihtiyaçlarının ortaya çıkmasının bir göster­
gesi olarak önem kazanmaktadır. Sigorta yapma eğilimi ile yaşlanma ara­
sında doğrusal ilişki bulunmaktadır. Avrupa ülkelerinde ortalama yaşın art­
ması, sigortanın getirdiği yararların daha çok farkına varılmasına neden ol­
muştur.
Günümüzde Avrupa sigorta sektöründe en çok tartışılan konulardan biri,
özel sigorta şirketlerinin yaşlanan nüfusa bakmanın sorumluluğunu artan
oranlarda kamudan devralma isteğinin, yararlarının yanısıra birtakım sorun­
ları da beraberinde taşıdığıdır. Bu değişim, sigorta şirketlerinin iş hacmini
artırmakla beraber risk limitini de yükseltmekte ve gelecekte ödenecek si­
gorta tazminatlarının maliyetini, öngörülemeyecek bir düzeye çekmektedir.
Risk yönetiminde değişen anlayış, 1990'lı yılların sonuna doğru sektörü de­
ğişime zorlayan bu neden üzerinde temel uyarıda bulunmaktadır.
1960 yılında %10.8'ini 65 yaşın üzerinde olan Alman nüfusunun 2000 yı­
lında %16.7'ye ulaşması beklenmektedir. 1990-2000 yılları arasında 50 ya­
şın üzerinde olan Avrupalı sayısı, bu dönem içerisinde 30-50 yaş arasında
olanlardan daha fazla olacaktır.
Sigorta sektöründeki gelişme ve büyüme, diğer finansal kurumlara göre
çekiciliğini artırmaktadır. Özellikle hayat sigortalarındaki pazar, geleneksel
bankacılık pazarından daha hızlı bir gelişim içindedir.
Riskler ve sermaye ihtiyacı daha küçüktür. Sermaye piyasaları gelişmiş
sanayileşmiş ülkelerde sigorta şirketlerinin kazançları, menkul kıymet piya­
salarında yüksek oranlarda değerlendirilmektedir.
Tablo 9
Ulke
Almanya
Fransa
İngiltere
jtalya
İsviçre
İspanya
Kanada
ABD
1990
Nüfusu
(Bin)
63,074
56,437
57,408
57,647
6,796
38,966
26,620
259,600
65 Yaş Üzeri Nüfus/
Toplam Nüfus
70
80
90
13.2
12.8
13.0
10.9
11.5
9.6
8.0
9.8
15.5
14.0
14.9
13.6
14.1
10.9
9.5
11.3
15.4
14.0
15.6
14.3
15.0
13.4
11.5
12.6
Kişi Basma
GSMH
(ABD Doları)
23,521
21,081
17,037
18,870
33,527
12,605
21,457
20,744
1.1.2.1. Tek Avrupa Pazan
Son 10 yıl içinde kuvvetli talebin ortaya çıkmasına karşılık Avrupa Toplu­
luğu -AT-, tek bir pazarın yaratılması konusunda çaba sarfetmektedir. Bu
amaçla hazırlanan planların bazılarına topluluk sigortacılık sektörleri içeri­
sinden tepkiler gelmektedir. Özellikle hayat ürünleri için AT pazarının, gele­
cekte ulusal pazarlara bölünmesi ihtimali bulunmaktadır. 1989 aralık ayında
AT tarafından gerçekleştirilen "İkinci Hayat Sigortası Yönergesi" ile sınır
ötesi hizmetlerin sunulabilmesine imkan tanımasına rağmen halen bu konu­
da bir takım sınırlamalar bulunmaktadır. Örneğin, sigorta şirketlerinin bağlı
bulundukları ülkenin sınırları dışında, herhangi bir AT ülkesinde şube açma­
larına hala olanak tanınmamaktadır.
Buna karşılık 1 Temmuz 1990'dan günümüze, şirketlerin diğer ülkelerde
olan ilişkiler kapsamı içerisinde büyük ticari risklere karşı sigortalama zorun­
luluğu vardır. Bu şirketlerin bir kısmı, uluslararası piyasalarda sigortalanmışlardır. Bununla birlikte, yönerge ve brokerların(^) daha büyük gayretleri ile
önceleri bölgesel olarak sigortası yapılabilen orta ölçekli ticari risklerin daha
yoğun bir rekabet ortamı içerisine girebileceği beklenmektedir.
Avrupa sigorta işlemlerinin %70'lik kısmını, ya hayat ya da kişisel sigorta
işlemleri oluşturmakta ve her ikisi de geleneksel olarak yoğun bir dağıtım
sistemi gerektirmektedir. Genel görüş ise bu tip sigorta işlemlerinin diğer ül­
kelerin sigorta sektörleri içinde başarılı bir şekilde pazarlanamadığıdır.
Geleneksel görüşte hayat sigortalarının her zaman satılabilir olduğu ha­
kimdir. Diğer bir ifade ile malın müşteriye satılması gerekmektedir. Günü­
müzde tüketicilerin tasarrufları hakkında eskiye oranla daha bilgili olmaları
bu görüşü değiştirmiş sigorta şirketleri, daha cazip ürünler ortaya çıkartma
ve bunları sunma gayreti içine girmişlerdir.
1.1.2.2 Sektörü Bekleyen Sorunlar
Yeni ürünlere ve yeni dağıtım sistemlerine yapılan yatırımlar, fiyatları et­
kilemekte bu da piyasada zorlukların yaşanmasına neden olmaktadır. Kü­
çük şirketler, baskı altına girmeye başlamışlardır. Günümüzde Fransız si­
gorta endüstrisinde, İngiltere'nin 20-40 yıl önce yaşadığı şirket birleşmeleri
ve şirket ele geçirme olaylan yaşanmaktadır. Fransa'da 600 civarında sigor­
ta şirketi bulunmasına rağmen bunların çoğunluğu fiyat rekabeti nedeni ile
sınır ötesinde hizmet vermektedir. Ülke pazannın boyutu dikkate alındığında
bu sayının oldukça büyük olduğu görülmektedir. Yakın zamanda bu şirketle­
rin bir kısmının piyasadan çekilecekleri beklentisi vardır.
Benzer gelişmeler, diğer uluslararası piyasalarda da beklenmektedir.
Mevcut pazarda görülebilecek hızlı ve ani büyümenin bu oluşumun yavaşla­
masına neden olacağı da düşünülmektedir. Örneğin, İngiltere'de 1986 yılın­
da çıkan Finansal Hizmetler Yasası'nm hemen ardından ufak ölçekli müşte(6) Broker,
mayan
sigorta
broker,
alıcısı
sigorta
ile sigortacı
piyasasında
arasındaki
sigorta
alıcısına
bağımsız
çeşitli
aracıdır.
ürünleri
Sigorta
seçme
şirketinin
imkanı
bünyesinde
yaratmaktadır.
yer
al­
rek girişimli menkul kıymet şirketleri ve bağımsız brokerlar, büyük oranda
dağılım ağlarını -pazar paylarını- kaybetmişlerdir. Buna karşılık 1988 ve
1989 yıllarında getirilen düzenlemlerle, özellikle kişisel emeklilik sigortaların­
daki hızlı gelişme, bu şirketlerin genişleyen pazarda azalan pazar paylarına
rağmen önemli kar sağlamalarına neden olmuştur.
Buna karşılık, sigorta şirketleri, diğer finansal kurumlarla büyük bir reka­
bet içerisindedirler. Almanya'da kendi sigorta şirketlerini kuran Deutsche
Bank, Berliner Bank ve Allianz'ı ele geçiren ve Dresdner Bank ile ilişki içeri­
sine giren Gothaer, bunlara örnek olarak gösterilebilir. İsviçre'de ise Credit
Suisse kendi hayat sigortası şirketi C.S. Leben'i kurmuştur. Fransa'da 1989
yılında yeni hayat sigortalarının %70'inin satışı, bankalar veya sigorta şirketi
statüsünde olmayan diğer kuruluşlar tarafından gerçekleştirilmiştir. Bu yak­
laşımda, basit hayat sigortası ürünlerinin bankaların dağıtım sisteminden
geçmelerinin yeni ürünlerin daha kaliteli hizmet kanalı ile sunumu açısından
faydası.olduğu, banka dağıtım sisteminin sigorta hacmini artırmada daha et­
kili olduğu görüşü hakimdir.
Bu gelişme sonucu çıkmaza sürüklenen geleneksel hayat sigortası şir­
ketlerine örnek olarak Llyods Abbey Life şirketi gösterilebilir. 1988 yılında
Llyods Bank tarafından alınan şirketin, günümüzde 6 milyon müşterisi bu­
lunmaktadır. Sigorta şirketini ele geçiren banka, daha sonra Finansal Hiz­
metler veren bir kuruluşun -Black Horse Financial Services- satış elemanları
ile kendi müşterilerinin tercihleri konusunda bir araştırma yapmıştır. Abbey
Life yöneticileri, finansal hizmet veren kuruluşun satış elemanlarının yaptık­
ları satışın Abbey Life elemanlarına göre 4 kat daha fazla gerçekleştiği so­
nucuna varmışlardır. Banka sigorta şirketini ele geçirince kaliteli hizmet so­
nucu şirketin sigorta hacmini de artırmıştır. Bu örnek, bankaların ve haliha­
zırda çoğunun bir bankanın kontrolü altında bulunan sigorta şirketlerinin pa­
zar güçlerinin bütünleşmesi ile ortaya çıkan sigorta hacmi üzerindeki olumlu
gelişmenin bir göstergesi olup, geleneksel hayat sigortası şirketlerine karşı
da en etkili tehdidi ortaya koymaktadır.
M/H sigortası şirketleri, pazara yeni girişler sonrası oluşan rekabetten da­
ha az yararlanabilir durumdadırlar. Piyasanın beklediği, uzmanlaşmış hiz­
mettir. Burada uzun vadede oluşacak olan tehdit ise hizmet şirketlerinde ter­
cih edilen daha tecrübeli risk yöneticilerinin, kişisel sigortalar üzerinde daha
fazla yoğunlaşmalarıdır. Bu gelişme, 1980'li yıllarda ABD'inde geçerli olmuş
ve 1986 yılında ticari pazarda dörtte bir paya ulaşılmıştır. Şirketler için bura­
daki anahtar soru, 1990'lı yıllarda kişisel sigortacılığın Avrupa'da ne tür bir
yayılma derecesine sahip olacağıdır.
1990'larda Avrupa Sigorta Sektörü'nün en çarpıcı özelliği, değişme zorla­
yıcı kuvvetlerin çeşitliliği ve gücüdür. Bireysellik anlayışındaki değişime ge­
çişte, çeşitli zorlukların yaşanması beklenmektedir. AT, istediğinden daha
az sınır ötesi sigorta işlemleri gerçekleştirebilir veya bankalar, bekledikleri
karlılık oranındaki sigorta satışlarında daha fazla zorluklarla karşılaşabilir.
Buna karşılık sigort şirketleri, değişim için bir çok yönden baskı altındadır ve
1990'lı yılların ikinci yarısında sektörün yeni bir yapıya dönüşmesi kaçınıl­
maz görünmektedir.
Değişim yönündeki zorlamalar, Avrupa ülkeleri arasında özellikle yoğun
şekilde düzenlemelere sahip piyasalar - Almanya ve Danimarka - ile serbest
düzenlemelere sahip piyasalar - İngiltere, İrlanda ve Hollanda - arasında
farklılık göstermektedir. Avrupa'nın kuzey kesimi, güneyine oranla daha faz­
la sigortaya ilgi duymaktadır. Bu alanda yapılan çalışmalarda, değişim yö­
nündeki zorlamaların sektör üzerindeki etkileri araştırılmaktadır(^);
i. Hızlı büyümede yavaşlama
H/E ve M/H sigortalarında geçmiş yıllarda büyümede yavaşlama görül­
mesine rağmen değişim, zorunlu görülmektedir. Bireysel piyasalarda yüksek
oranlarda büyüme oranları söz konusu iken Avrupa'da 1990-95 yılları ara­
sında nominal bazda küçük ve büyük ölçekli piyasalarda %5-9'luk büyüme
hızı tahmin edilmektedir - 1988 yılında gerçek büyüme oranları H/E sigorta­
sında %15.1 ve M/H sigortasında %5.6 dır.
En önemli gelişme, hayat sigortasında ve hükümetlerin bu sektördeki rol­
lerini azaltmalarından dolayı emeklilik sigortasında beklenmektedir. Çevre
kirliliğinin kapsamında M/H sigortasında %10-14 arasında daha hızlı bir bü­
yüme oranı tahmin edilmektedir. Her iki piyasada da hemen hemen bütün
işlem çeşitlerinde büyüme oranlarında. Güney Avrupa'nın bazı kesimlerinde
%13, bazı kesimlerinde ise %15'lik artışlar beklenmektedir^^).
ii. 1992 yerine 1995
1992 sonuna bakıldığında bu değişimin ani etkileri görülmemektedir. Bu­
na karşılık, her bir ülkenin yasal düzenlemelerinde sigorta sektörünün gele­
ceği ile ilgili önemli değişikliklerin gerçekleştirildiği izlenmektedir.
Sigortacılıkta ayrı aşamalarda olmalarına rağmen, bu yeniden düzenlen­
me ve liberalleşme işlemlerinde bir çok ülkede -AT ülkesi olsun veya olma­
sın- çok önemli yol alınmıştır. Bütün araştırmalar, bu alanda bütün ülkelerde
belirli bir aşamaya gelinmesi için -belirli bir tekdüzeliğin sağlanması- 1992
yerine 1995 tarihinin daha uygun bir tarih olduğu görüşündedir.
iii. Bankaların istilası
Yeni girişler, sigorta piyasasını değiştirecektir. Yeniden düzenlemenin
doğrudan bir sonucu olarak bankalar ya faaliyet gösteren sigorta şirketlerine
bir rakip olarak veya onlarla yeni bir dağıtım kanalı oluşturmak suretiyle her
yönde hareket halinde olacaklardır.
(7) Mali, yasal
ve tarihsel
farklılıklar
dikkate
alınarak
yapılan
ampirik
bir çalışma,
420 sigorta
kapsamakta
ve 1990-1995
yıllan arasında
bu şirketlerin
sektörlerinde
merkezi
özelliklere
sahip
nı kabul etmektedir:
Insurance
in a Changing
Evrope
1990-95,
The Economist
Publications,
1990
(8) Insurance
in a Changing
Europa
1990-95,
the Economist
Publications,
November,
1990,
şirketim
oldukları­
November,
s. 5.
Günümüzde pek çok ülkede bankalarm sigorta sektöründeki payları,
önemli bir boyuta ulaşmamıştır. Sigortacılık sektörüne bankalann girişlerinin
ilk örneği İngiltere'de yaşanmıştır. Son zamanlarda, Fransa ve İspanya'da
bankaların sigortacılık sektöründeki faaliyetlerinde önemli gelişmeler sağ­
lanmıştır. Almanya, İtalya ve İsviçre başta olmak üzere diğer Avrupa Ülkele­
ri bankaları da sigortacılık sektörüne girme aşamasındadırlar. 1995 yılında
bankaların sigortalayan kurumlar olarak ferdi Avrupa H/E piyasasında
%10'luk, dağıtımcılar olarak da %10'luk bir paya sahip olacakları beklenmektedir(9).
iv. Daha fazla uluslararasılaşma
Ulusal piyasaları tehdit eden sorunlardan biri, yabancı sigorta şirketlerinin
faaliyetlerinde görülmektedir. 1987 ve 1989 yılları arasında yabancı sigorta
şirketlerinin, sınır ötesi faaliyetlerini geliştirdikleri, kendilerine ilerki senelerde
yapılanma için zemin hazırladıkları gözlenmektedir. Beklentiler, sınır ötesi
şirketleri ele geçirme faaliyetlerinin 1993-1995 yılları arasında iyice yoğunla­
şacağı yönündedir. Bu yatırımların önemli kısmının Avrupa sigorta şirketleri
tarafından gerçekleştirileceği ve ABD ve Japon firmalarının da bu piyasadan
belirli bir pay alacağı öngörülmektedir. Buradaki esas hedef olarak, yüksek
potansiyele sahip sigorta piyasalarından İspanya, İtalya ve Portekiz ve en
açık olgun piyasa olan İngiltere piyasası dikkate alınmaktadır. Ayrıca bölge­
sel aktivitelerin, Belçika'daki Fransız, kuzey ülkelerinde de İsveç'in etkileri­
nin bulunduğu bölgelerde yoğunlaşması beklenmektedir.
V . Tehlikeli rekabet
Yoğun rekabet, hem bankaların hem de yabancı sigorta şirketlerinin da­
hili piyasalara girmesiyle kaçınılmaz olacaktır. Bu ortam içerisinde M/H si­
gortaları, sadece fiyat açısından ele alınan bir ürün olarak değerlendirilmek­
tedir. Bunun yanısıra, özellikle üretim ve enerji sektörlerindeki bireysel sigor­
tacılığın hızlı bir genişleme göstereceği beklenmektedir. Ayrıca yoğun reka­
bet içerisinde yeni ürünler geliştirilecek ve bu da etkisini karlılık üzerinde
gösterecektir.
vi. Daha fazla yoğunlaşma
Avrupa Sigorta Sektörü'nde, yatırım bankaları, ticari bankalar ve sigorta
şirketleri arasındaki birleşmenin bütün yoğunluğu ile devam edeceği beklen­
mektedir.
Olgunluğa erişmiş çoğu piyasada, büyük H/E şirketlerinin piyasa payları,
İtalya, Portekiz ye İspanya dışında 1990'dan 1995'e kadar büyümeye de­
vam edecektir. İngiltere piyasasındaki yoğunlaşmanın bir sonucu olarak,
primlerin %80'ine sahip olan 50 H/E şirketinin sayısının 1995 yılında 29'a
düşmesi beklenmektedir. Diğer ülkelerde M/H şirketlerinin sayısında düşme
görülecektir. En hızlı düşüşün 77'den 41'e şeklinde parçalanmış bir pazar
olan İspanya'da yaşanacağı beklenmektedir.
vii. Minimum sermaye tabanı
Rekabetin baskısı ve AT'nin minimum sermaye tabanı ile gelen Avrupa
standartları, 1990 ile 1995 arasında İspanya, İtalya, Fransa ve Portekiz'deki
çok sayıda şirketin yüksek düzeyde finansal zorluklarla karşı karşıya kalma­
sına neden olacaktır. Bu da şirketlerden bazılannda, vadesi gelen yükümlü­
lüklerin yerine getirilememesi sorununu ortaya çıkaracaktır.
viii. Başarmın analıları: hizmetin kalitesi
Hizmetin kalitesi, finansal hizmette bulunan diğer kurumlar ile rekabet
avantajı sağlayan en önemli strateji olarak görülmektedir. Hizmetin kalitesi
kapsamı içerisinde müşteri isteklerinin, gelenekleşmiş ürünlerin, müşterilerle
açık temas noktalarının ve müşteri çağrılarına anında cevap vermenin so­
rumlulukları yer almaktadır.
ix. Bilgi teknolojisinde büyüme beklentileri
Gelecekte sigortacılık sektöründe, bilgi teknolojisinin maliyetinin en etkin
kullanımı, başarı için bir anahtar olacaktır. Çeşitli araştırmalar bilgi teknoloji­
sinin gerçek etkisinin gündemde olduğunu'göstermektedir ve yönetim, bu
konuda yüksek beklentiye sahiptir. Pazarlamayı, idareyi, iş kontrolünü ve
yönetim bilgisinde etkili olacak önemli gelişmeler beklenmektedir.
Daha fazla etkinlik ve değişikliğe uyum sağlayabilmek ve bilgi teknoloji­
sinde daha fazla planlama yapabilmek, sistemin yapısı ve mimarisinin geliş­
tirilebilmesi için altın anahtarlar olarak değerlendirilmektedir.
Sigortacılık sektörünün, bilgi yoğun bir sektör olacağının algılanması ile
sigorta şirketleri bilgi teknolojisinden sorumlu orta düzey yönetici sayılarını
artırmışlardır. 1990 yılında toplam sigorta şirketlerinin %60'ında bilgi tekno­
lojisinden sorumlu olan orta düzey yönetici bulunurken bu oranın 1995 so­
nunda %80'i aşması beklenmektedir.
X . Verimlilik artışındaki anahtar: eğitim
Artan verimlilikte teknoloji, anahtar bir element olarak görülürken bütün
bu kapsam içerisinde eğitim ve yönetim geliştirme, en önemli faktör olma
özelliklerini korumaktadırlar. Hizmetin kalitesindeki ilerlemeleri taşıyabilme­
de ve gerçekleşen teknolojinin potansiyel faydalarını temin etmede anahtar,
eğitimdir.
xi. Üst düzey yönetici profili
Günümüz sigorta şirketlerinde, üst düzey yöneticilerin tipik olarak uzun
süre şirket yönetiminde kaldıkları görülmektedir. 1990'lı yıllara ait beklenti­
lerden biri de bu üst düzey yöneticilerinin uzun süre görevde kalamayacak­
larıdır. Bu yöneticilerin yerlerini bir başka sigorta şirketinden gelen üst düzey
yöneticiler -%29 oranında ve sigorta dışı finansal kuruluşlardan gelen yöne­
ticiler -%23 oranında, alacaklardır.
Bu dönemde profesyonel özellikleri taşıyan üst düzey yöneticinin en po-
püler görünüşü, yönetim değişikliğinde ve şirketin reorganizasyonunda pa­
zar uyumu içerisinde başarılı olan kişi olarak belirginleşmektedir.
1990-1995 yılları arasında Avrupa Sigorta Piyasası'nda karşılaşılacak
zorlu değişikliklerle uyum sağlayabilme şirketlerin, yatırım yönetiminde dış
reasürans ve underwriting işlemlerindeki performanslarını başarı ile sürdür­
melerine bağlıdır. Belirtildiği gibi uyum için gerekli süre, oldukça kısadır. Bu
değişikliklere uyum sağlayabilecek yeterli uzman bulunmasa bile bu dönem
içerisinde;
- daha üstün hizmetin sağlanması ve mevcut ürünlere daha fazla hizme­
tin getirilmesi,
- dağıtım kanallarında etkin kontrol,
- artan verimlilik içerisinde maliyetlerin kontrolü,
- dağıtırnda, verimlilikte ve hizmette teknolojinin daha etkin kullanımı,
- istenmeyen birleşme ortamlarını hazırlayan şartları, en aza indirme,
- yabancı pazarlarda ortaya çıkabilecek fırsatları değerlendirme,
- yapısal değişikliklere uyum için artan organizasyon yeteneğine ve eğiti­
me yatırım yapılması gerekmektedir.
1990-1995 yılları arasında yönetimlerin karşılaşacakları önemli sorunlar­
dan biri olarak H/E dağıtım kanallarının kontrolü ve M/H işlemlerindeki yük­
sek rekabet ortamı olarak görülmektedir. Fakat, her iki pazarda da ortak en
önemli konu, yapısal değişimin üstesinden gelinmesidir.
1.1.2.3. Ekonomik Kalkınmada Yeni Sermaye Oluşumları
Ekonomik kalkınma, büyük miktarlardaki yeni sermaye oluşumları ile ger­
çekleşmektedir. Bu da, tasarruf oranlarının yüksekliğine ve yatırımın niteliği­
ne uygun ve yeterli oluşuna bağlıdır. Finansal aracılar, bir taraftan tasarruf
sahiplerine cazip finansal araçları sunan, diğer taraftan yatırımcılara kredi
imkanları sağlayan kuruluşlardır. Finansal aracılar, reel fiziki yatırım konu­
sunda çok az etkinlikleri olsa da verdikleri hizmetlerle hem tasarruf oranları­
nın artmasına, hem de fonların en verimli yatırım fırsatlarına kaydırılmasına
katkıda bulunurlar. Bu nedenle reel gelirdeki büyüme ile finansal aracılığın
gelişimi arasında bağlantı bulunmaktadır.
Sigorta endüstrisi, finans sermayesi için önemli bir kanal niteliğindedir.
Hayat sigortası şirketleri, ömür boyu sigorta imkanı ile büyük bir tasarruf bi­
leşeni sağlarlar. Çeşitli risklere karşı korunmak için alınan poliçeler de ge­
nellikle önemli birer tasarruf kaynağı oluştururlar. Çünkü, sigorta kuruluşları­
nın ileride çıkması muhtemel sigorta taleplerini karşılayabilmeleri için bir re­
zerv oluşturmaları gerekmektedir. Bu rezervler, reel yatırımların finansma­
nında kullanılmaktadır.
Sigorta şirketlerinin aktif portföylerine yönelik devlet düzenlemeleri, tasar­
rufların yatırımlara tahsisini etkilemeye yönelik girişimlerdir. Finans akışları­
nın kontrolü, uzmanlık gerektiren bir konudur. Finansal araçlar, aynı tuğla ve
harçtan farklı yaratılabilmekte, bir veya birkaç portföye konulabilmekte veya
bir kaç kalem darbesiyle elimine edilebilmektedir. Getireceği finansal sorun-
lar düşünülmeden uygulanan politikalar da dahil olmak üzere alman politik
kararlar, finansal aracılar üzerinde hiç beklenmedik etkiler gösterebilir. Bu
nedenle, sigortacılıkla ilgili finansal düzenlemeler ile gerçek yatırımlar ve bü­
yüme arasındaki ilişkinin incelenmesi gerekecektir.
Bu kısımda yatırım portföylerinin kompozisyonları incelenecek, sigorta
sektörünün yarattığı fonların çeşitli yatırım alanlarındaki getirişi ve verimi
üzerine uluslararası karşılaştırmalar yapılacaktır.
i. Sigorta sektörünün yatırımları
1989 yılında 3,907 milyar ABD dolarına ulaşan sigortacılık sektöründeki
doğrudan yatırım hacmi, 11 yıl öncesine göre üç kat artmıştır. Hayat sigorta­
ları, bu toplamın %79'unu oluşturmaktadır^^o).
11 yıllık dönem içerisinde hayat sigorta şirketlerinin portföylerinde, hisse
senetlerinin payında önemli artış görülmekle birlikte sabit getirili menkul kıy­
metler de ağırlıklarını korumaya devam etmiş buna karşılık ipoteklerin - ipo­
tek karşılığı ikrazat, oranlannda önemli düşüşler izlenmiştir.
Aynı dönem içerisinde hayat dışı sigorta şirketlerinin portföy yapılarında
çok az bir değişim görülmektedir. Portföy içerisindeki sabit getirili menkul
kıymetler, toplam sermaye yatırımlarının %67'sini oluşturmaktadır. Hisse
senetleri ise portföydeki diğer yatırım kategorilerinden daha hızlı bir artış
göstermektedir.
Pek çok ülkede gayri menkul yatırımlan ve ipotekler -ipotek karşılığı ikra­
zat, hisse senedi yatınmlan nedeni ile küçülme göstermiştir. İngiltere dışın­
daki diğer ülkelerde sabit getirili menkul kıymöt yatınmlan, portföyün yakla­
şık yarısını oluşturmaktadır.
1989 yılı sonunda dünya reel yatırım geliri, ikiye katlanarak 250,6 milyar
ABD dolarına ulaşmıştır. Bu miktann %80'i hayat sigortalarına aittir. 1980'li
yılların sonuna doğru dünya sigorta sektörü yatırım gelirleri hem nominal
hem de reel olarak artış trendi içerisine girmiştir.
Sigortacılar, risk ile getiri arasındaki optimum kombinasyonu sağlamak
için sürekli olarak hisse senetleri ve diğer yatınm araçları arasında geçişler
yapmışlardır. Doğrudan sermaye yatırımlarını analiz eden çalışmalarda 5
yatırım kategorisi belirlenmektedir^^^);
(10)
sabit getirili menkul kıymetler
hisse senetleri
gayrimenkuller
ipotekler (ipotek karşılığı kredilendirme)
diğer yatırımlar
"Direct
insurers'
capital
investment",
Sigma
Swiss
Reinsurance
Company,
5/91,
p.1.
(11) 1979-1989
yıllan arasında
yapılan
ve doğrudan
sermaye
yatır imlan nı analiz eden ampirik bir çalış­
ma dünya prim hacminin
%88'ine sahip olan 11 ülkenin - ABD, Japonya,
Almanya,
İngiltere,
Fransa,
Ka­
nada, İtalya, Güney Kore, Avustralya,
Hollanda
ve İsviçre- hayat ve hayat dışı sigortalan
dikkate
alınarak
yapılmıştır.
Çalışmada,
nakit ve kısa süreli sermaye yatınmlan
dikkate alınmamıştır.
"Direct insurers'
ca­
pital investment",
Sigma, Swiss Reinsurance
Company,
5/91, p.2.
ii. Hayat ve hayat-dışı sigortalarda sermaye yatırımları
Dünya prim hacminin %88'ine sahip 11 ülke, 1979 yılmda 1,097 milyar
ABD doları yatırım hacmine sahiptir. Hayat sigortası şirketleri bu yatırımın
%75'ini, hayat dışı şirketler ise bu yatırımın %25'lik bölümünü gerçekleştir­
mişlerdir.
1989 yılı sonunda 3,907 milyar dolara ulaşan yatırım hacmi içinde hayat,
sigortalarının payı %79'a yükselmiştir. 11 yıllık dönem içerisinde hayat dışı
sigortaların toplam yatırımlardaki payının %21'e düşmesi, artan refah düze­
yinin bir sonucu olarak hayat sigortası işlemlerinin genişlemekte olduğunu
göstermektedir.
11 yıllık dönem içerisinde, 11 ülkede GSMH'nın ortalama yıllık artış oranı
%8, bu ülkelerin sigortacılık sektörlerinde sağlanan yıllık prim artış oranı ise
%15'dir.
Tablo 10
Hayat ve hayat-dışı sigortalarda yatırım ve Prim hacmi
1979 ve 1989
Sermaye Yatırımları
(Milyar ABD Doları)
1979
Hayat
Hayat dışı
Toplam
1989
(%) Değişim
823,6
273,4
3,074,8
831,8
+ 273
+204
1,097,0
3,906,6
+ 256
Prim Hacmi
(Milyar ABD Doları)
Hayat
Hayat dışı
138,5
212,5
564,0
503,4
+307.2
+ 136.8
Toplam
351,0
1,067,4
+ 204.1
Tablon
Hayat Sigortalarının Yatırım Hacmi ve Portföy Yapıları
1979
1989
Değişim
(Milyar ABD Doları)
Değişim Portföydeki
(%)
Değişim (%)
Sabit getirili menkul
447,5
kıymetler
104,8
Hisse senetleri
Gayrimenkuller
71,1
186,3
İpotekler
13,7
Diğer yatırımlar
1,752,4
637,3
222,4
420,7
41,8
+ 1.304.9
+ 532.5
+ 151.3
+ 234.4
28.1
+
292
508
213
126
205
823,4
3,074,6
+ 2.251.2
273
Toplam
Kaynak:
"Direct
insurers'
capital
investment",
Sigma,
Swiss
Reinsurance
Company,
+ 2.6
+ 8.0
- 1.4
-8.9
-0.3
5/91,
p.5.
iii. Hayat sigortası yatırımları
Hayat sigortası şirketlerinin yatırımlarının 11 yıllık dönem içerisinde yıllık
artış hızı, %13.5 olarak gerçekleşmiştir. Bu, hayat sigortası şirketlerinin aynı
dönem içerisinde prim hacminde sağladıkları %14'lük yıllık artış oranının
üzerindedir.
- hisse senetleri: Hayat dalında en hızlı artış, %508 ile hisse senedi yatı­
rımlarında gerçekleşmektedir (Tablo 11). 1979 yılında yatırım portföyü içeri­
sinde %17.72 olan hisse senetlerinin payı, 8 puanlık artışla 1989 yılı sonun­
da %20.73'e yükselmiştir. Bunun ana nedeni söz konusu dönem içerisinde
hisse senedi piyasalarında yaşanan yükseliştir. Ayrıca portföy yönetimindeki
uzmanlaşma, hisse senetlerini daha cazip bir yatınm aracı haline getirmek­
tedir.
- sabit getirili menkul kıymetler ve krediler: Portföyün %50'sinden faz­
lasını oluşturan sabit getirili menkul kıymetler ve kredilerin 1979 yılı sonun­
da %54.34 olan portföy içindeki payları, 2.6 puanlık bir artışla 1989 yılı so­
nunda %56.99'a yükselmiştir. Yıllık artış hızı %14.6 olan sabit getirili menkul
kıymet yatırımlarının, uzun dönemde hesaplanabilir ve daha az risk taşıyan
getirilen ile diğer yatırım araçlarına karşı üstünlükleri bulunmaktadır.
- gayrimenkuller: 1979 yılı^sonunda toplam yatırımlar içerisinde %8.63
olan gayrimenkul yatırımlarının payı, 1.4 puan azalarak 1989 yılı sonunda
%7.23'e geriledi. Gayrimenkul yatırımlarının getirilen, giderek cazibesini yi­
tirmektedir.
- ipotekler: Dönem içerisinde en önemli düşüş, %8.9 ile ipotek karşılığı
kredilendirme işlemlerinde görülmektedir. Bu yatırımların 1979 yılı sonunda
%22.63 olan portföy içerisindeki payı, 1989 yılı sonunda %13.68'e düşmüş­
tür.
iv. Hayat dışı sigortalarda sermaye yatırımları
Gelecekte ödenmek zorunda olunan tutarlar -fon çıkışları, hayat sigortala­
rında hayat-dışı sigorta dallanna göre daha sağlıklı bir şekilde hesaplanabilmektedir. Afet gibi özellikle zarar boyutunun saptanmasının uzun yıllar aldı­
ğı olaylarda, bu durum iyice belirginleşmektedir. Fon giriş ve çıkışlarının ön­
ceden belirlenmesi, hayat dışı sigortaların yatırım politikası üzerinde etkili
olmakta ve geleneksel likidite kriteri tercih edilmektedir.
1979-1989 döneminde hayat-dışı sigorta şirketlerinin yaptığı yatırımlar üç
kattan fazla artarak, 1989 yılı sonunda 832 milyar dolara ulaşmıştır (Tablo
12). Hayat dışı sigortalarda yıllık büyüme %11.7'dir, bu da %9 olan yıllık
prim hacmindeki artış oranının üzerindedir.
Tablo 12
Hayat-dışı Sigortaların Yatırım Hacmi ve Portföy Yapıları
1979
1989
Değişim
(Milyar ABD Doları)
Değişim Portföydeki
(%)
Değişim(%)
Sabit getirili menkul
185,7
kıymetler
Hisse senetleri
56,9
Gayrimenkuller
19,8
İpotekler
4,9
Diğer yatırımlar
6,0
553,1 •
187,3
46,3
21,2
23,7
+ 367.4
+ 130.4
+ 26.5
+ 16.3
+ 17.7
197.8
229.3
132.9
330.1
292.9
Toplam
831,6
+ 558.3
204.2
Kaynak:
"Direct
273,3
insurers'
capital
investment",
Sigma,
Swiss
Reinsurance
Company,
5/91,
- 1.4
+ 1.7
- 1.7
+ 0.7
+ 0.6
p. 7.
Hayat-dışı sigortalarda yatırımlardaki artış oranı, hayat sigortalarının
tersine prim artış oranının üzerindedir. Buna karşılık, hayat-dışı ve hayat si­
gortalarının yatırım portföyleri arasında benzerlik bulunmaktadır. Her ikisin­
de de sabit getirili menkul kıymetler ve krediler portföy içerisinde %50'den
fazla ağırlığa sahiptir.
- hisse senetleri: Hayat-dışı sigortalarda hisse senedi yatırımları 10
yıllık dönemde %229 oranında artış göstermiştir. Bu artış oranı, hayat sigortalarındaki artış oranı olan % 508'in altındadır.
1979 yılında % 20.81 olan hisse senetlerinin toplam yatınm portföyü içe­
risindeki ağırlığı, 1989 yılı sonunda % 22.53 olarak gerçekleşmiştir Bu, 10
yıllık dönemde 1.72'lik pozitif yönde bir gelişmeyi ifade etmektedir. Aynı dö­
nemde hayat sigortalarındaki değişim, +8'dir. Hayat sigortalarının yatırım
portföyleri içerisinde hisse senetleri hızlı bir şekilde ağırlık kazanmasına
rağmen, hayat-dışı sigorta sektöründe toplam yatırımlar içerisinde hisse se-
netlerinin ağırlığı daha fazladır. 1989 yılı sonunda bu oran,hayat-dışı sigor­
talar için % 22.53, hayat sigortalan için %20.73'dür
- sabit getirili menkul kıymetler ve krediler: Hayat - dışı sigortalarda,
hayat sigortalarının tersine sabit getirili menkul değerlere yapılan yatırımla­
rın toplam yatırımlar içerisindeki payı, azaltmaktadır. 1979 yılı sonunda
%67.90 olan bu oran, 1989 yılı sonunda %66.50'ye gerilemiştir. 10 yıllık dö­
nem içerisinde bu 1.4 puanlık azalmaya rağmen, hayat sigortası yatırımların­
daki %56.99 oranının üzerindedir.
- gayrimenkuller: Gayrimenkul yatırımlarının toplam yatırımlar içerisin­
deki payındaki azalma, hayat-dışı sigorta sektörü üzerinde etkili olumuştur.
1979 yılı sonunda %7.27 olan bu oran, 1989 yılı sonunda %5.57'ye düş­
müştür. 10 yıllık dönem içerisinde bu 1.7 puanlık azalma, hayat sigorta sek­
töründeki 1.4 puanlık düşüşün üzerindedir.
V . Yatırım portföyünde ülke karşılaştırması
Ülkelerin sigorta endüstrilerinin yatırım portföylerinin karşılaştırılması ya­
pılırken, yatırımların ülkeden ülkeye farklı değerlendirilmesi gereği dikkate
alınmalıdır. İngiltere, ABD, Hollanda ve Avusturalya'da piyasa değeri dikka­
te alınırken, Almanya, Fransa, İtalya, Güney Kore, Japonya ve İsviçre'de
maliyet kavramı, ön plandadır. Ayrıca kişisel yatırım kategorileri de ül­
keler arasında farklı tanımlanmaktadır. Yatırım faaliyetleri, yasal düzenle­
melerden de etkilenmektedir.
Değerlendirilme sonucuna göre bazı ülkelerde sigorta sektörünün yarattı­
ğı fonlarının, bütçe açıklarını finanse etmek amacıyla iç borçlanma araçları­
na kaydırıldıkları görülmektedir. İngiltere, Hollanda, Avustralya'da sigorta
endüstrileri, yarattıkları fonlar üzerinde yatırım politikalarını uygulamakta
serbesttirler.^'^)
- Sabit getirili menkul değerler yatırımlarının toplam yatırımlar içeri­
sindeki payı
Beşer yıllık dönemler itibariyle 1979, 1984 ve 1989 yıllarında 11 ülkede
sabit getirili menkul kıymet yatırımları değerlendirildiğinde üç farklı eğilim
görülmektedir.
- ABD, Japonya, Almanya, Hollanda ve İtalya'da sabit getirili menkul kıy­
met yatırımlarında artış, Fransa, İngiltere ve Avustralya'da ise azalış görül­
mektedir.
- Güney Kore ve Kanada'da 1979- 1984 döneminde artış, 1989'a kadar
olan dönemde azalış izlenmektedir.
- İtalya, en keskin yükselişi göstermektedir. 1979 yılı sonunda %33 olan
toplam yatırımlar içerisinde sabit getirili menkul kıymetler oranı, 1989 yılı so­
nunda %62'ye yükselmiştir.
Oranlar genelde %40-%65 arasında değişmektedir. İngiltere 1989 yılı so­
nundaki %26 oranı ile bir ayrıcalığa sahiptir.
Çoğu ülkede devlet borçlanma araçlarına yapılan yatırımın bir üst sınırı
yoktur. İtalya, %10 ile bir alt sınır uygularken, Fransa Kasım 1990'da getirdi­
ği düzenleme ile bu alt sınırı %34 olarak belirlemiştir
b. Hisse senedi yatırımlarının toplam yatırımlar içerisindeki payı
11 yıllık dönem boyunca oranın sabit kaldığı ABD dışında bütün ülkelerin
hisse senedi yatırımlarının toplam yatınmlar içerisindeki payında, yükselme
trendi görülmektedir. İncelenen ülkelerde genelde bu oran, %IO-%25 arasın­
da değişmektedir. Hisse senedinde en büyük yatırım payına sahip olan ül­
ke, %50 ile İngiltere'dir. Bu ülkeyi %34 ile Avustralya izlemektedir.Araştırma
döneminde her iki ülkede de reel varlık yatırımları, ortalama enflasyon ora­
nının üzerindedir.
Ülkelerin önemli kısmında hisse senedi yatırımlarına hayat ve hayat dışı
sigortalarda bir üst sınır uygulanmaktadır. Hayat sigortasında bu üst oran,
Güney Kore ve Almanya'da %20, Kanada'da %25, Japonya'da ve İsviçre'de
%30 'dur. Hayat- dışı sigorta şirketlerinin hisse senedi yatınmlarının toplam
yatırımlar içerisindeki payı ile ilgili üst sınır, Fransa'da %66 ve İtalya'da
%20'dir. ABD'de bu oranı, her bir eyaletin denetim otoritesi saptamaktadır.
- gayrimenkul yatırımlarının toplam yatırımlar içerisindeki payı
Ülkelerin önemli kısmında gayrimenkul yatırımlarının toplam yatırımlar
içerisindeki payı, %5-%20 arasında değişmektedir. İtalya'da 1979 yılı so­
nunda %40 olan bu oran, 1989 yılı sonunda % 16 'ya düşmüştür. 1979 yılı
sonunda İtalya için yüksek sayılan % 14.8 'lik enflasyon oranı, sigorta şir­
ketlerinin yatırım portföylerinin kompozisyonunu değiştirmiş, portföy içerisin­
de reel aktif yatırımları takip eden dönemlerde ağırlık kazanmıştır. 1989 yılı
sonunda enflasyon oranı, %6.6 'ya düşmüş, toplam yatırımlar içerisinde sa­
bit getirili menkul kıymetlere yapılan yatırımların payı artmıştır.
Gelişmiş sermaye piyasasına sahip olan ABD'nin, gayrimenkul yatırımla­
rına en az yönelen ülke olduğu dikkati çekmektedir.
Gayrimenkul yatırımlarına çeşitli ülkelerde sınırlamalar getirilmektedir.Japonya'da gayrimenkul yatırımlarında bulunulabilecek miktar, teknik rezerv­
lerin %20'sini aşamamaktadır. Bu oran, Almanya'da %25, Fransa'da
%40'dır. ABD'de bu oran eyaletlerarası farklılık göstermektedir. İtalya, Tem­
muz 1988'de getirdiği düzenleme ile hayat-dışı sektörlerde bu oranı %35 ile
sınırlamıştır.
- ipotek yatırımlarının toplam yatırımlar içerisindeki payı
İpotek yatırımlarındaki genel azalma trendine bağlı olarak, bu yatırımların
portföy içerisindeki paylarında da ülkeden ülkeye önemli farklılıklar görül­
mektedir. 1989 yılı sonunda bu oran. Kanada için % 3 1 , Fransa için % 5'dir.
vi. Sigortacılık sektöründe yatırımların getirişi ve verimliliği
Sigorta sektöründe yaratılan fonların yönlendirildiği yatırım alanlarında
sağlanan gelirleri iki grupta toplamak mümkündür;
-temettü ve faiz gelirleri ve
-sermaye kazancı. Sermaye kazancı, piyasa fiyatlanna ve kur oranlarına
. bağlı olarak dalgalanmalar göstermektedir.
1979 yılı sonunda 106,6 milyar dolar reel yatırım geliri enflasyondan arın­
dırılmış, 1989 yılı sonunda 250,6 milyar dolara yükselmiştir.Her iki yılda da
hayat sigorta şirketleri, gelirin %80'ine sahip olmuşlardır. 11 yıllık dönem
içerisinde reel yatınm gelirindeki yıllık büyüme % 8.9'dur.
Daha anlamlı bir görüntü, verimlilik artışındandır. Verimlilik, yıllık yatırım
gelirinin ortalama yatırım tutarına olan bir yüzdesi olarak tanımlanmaktadır.
1979, 1984, 1989 yıllan ele alındığında verimlilikte çok önemli artışlann ger­
çekleştiği görülmektedir.
Tablo 13
Dünya Sigorta Sektörü Yatırımlarındaki Verimlilik
(%)
Nominal
Hayat ve
Hayat-dışı
1979
1989
Hayat
Hayat-dışı
7.9
8.7
8.1
8.9
7.2
8.0
- 1.5
+4.3
- 1.3
+4.5
-2.3
+3.6
Ağırlıklı
Enflasyon
Oranı
9.4
4.4
Reel
1979
1989
Kaynak:
"Direct
insurers'
capital
investment",
Sigma,
Swiss
Reinsurance
Company,
5/91,
p. 15.
Sigorta şirketlerinin yatırım alanlannda sağladıkları verim, 1979-1989 dö­
neminde hızlı bir tırmanış içerisindedir (Tablo 13). Nominal anlamda 1979
yılında %7.9 olan verimlilik , 1989 yılında %8.7'ye yükselmiştir. Reel anlam­
da ise 1979'da % -1,5 değeri, 1989 yılında +4.3 olarak gerçekleşmiştir. Bugelişme, hisse senedi piyasalarının genelinde görülen hizlı gelişme ve bu­
nun sonucunda 1980'li yıllarda yatınm portföyü içerisinde artan hisse senedi
payı ile açıklanmaktadır. Son yıllarda dünya sermaye piyasalarındaki büyü­
me ve globalleşme hareketleri, sigorta sektörü yatırımlarının da verimliliğini
arttırmaktadır.
Günümüzde sigorta alıcılarmm, sigorta şirketlerine seçmelerindeki en
önemli faktörlerin başmda yatırım getirilen gelmekte, bunu sırasıyla prim
oranları, servis kalitesi ve şirket imajı takip etmektedir(^3)_
Tablo 14
Verimlilikte Ülkelerarası Karşılaştırma, 1989
(%)
Ülkeler
Hayat
Hayat Dışı
Avustralya
Almanya
Kanada
Fransa
İngiltere
İtalya
Japonya
Hollanda
Güney Kore
ABD
İsviçre
13.1
7.4
13.2
11.2
5.7
10.4
7.4
7.7
12.5
10.7
6.0
10.1
6.5
12.5
11.3
7.1
12.4
2.8
7.6
13.6
9.2
5.3
(Kaynak:
"Direct
insurers'
capital
inverstment",
Sigma
Swiss
Reinsurance
Company,
5/91,
p. 15.
1989 yılında en yüksek verim nominal bazda, Güney Kore'de hayat-dışı
sigorta sektöründe sağlanmıştır (Tablo 14). Japon hayat-dışı sigorta şirket­
leri de aynı yıl en düşük verimliliğe sahip şirketler olarak görülmektedir. Ha­
yat-dışı sigorta sektöründeki verim, sadece 4 ülkede hayat sigorta sektörün­
den daha büyüktür. Bu ülkeler, İngiltere, İtalya, Fransa ve Güney Kore'dir.
İngiltere dışında inceleme kapsamındaki ülkelerde hayat-dışı sigorta şirket­
leri, hayat sigorta şirketlere oranla daha fazla reel varlığa sahiptir. Hayat-dı­
şı sigorta şirketleri bu tür sermaye yatırımlarında, korudukları satın alma
güçlerinden faydalanmışlardır.
vii. Sermaye oluşumu ve ekonomik kalkınmada finansal kuruluşların
ve piyasaların rolü
Ekonomik gelişme içerisinde finansın ve finansal kuruluşların yerini araş­
tırmadan önce finansal aktiflerin, mali aracıların ve mali piyasaların, serma­
ye oluşumu sürecindeki oynadıkları rolün kurumsal temellerinin incelenmesi
gerekmektedir. İkinci aşamada ise finans sektöründeki, mali piyasalardaki
genel çarpıklıklar ele alınıp, bunların ulusal kalkınma çabaları üzerindeki
olumsuz etkilerini araştırmak yerinde olacaktır. Son aşamada ise finans sek-
törünü kalkınmanın itici gücü olması yada bu sektörün en azından kalkınma
çabalarında fren rolü oynamaması için alınabilecek tedbirlerin değerlendiril­
mesi gerekecektir.
- finans ve sermaye oluşumu: Ekonomik kalkınma, reel aktiflerin veya
sermaye oluşumunun birikimi ile net sermaye tüketimi arasındaki ilişkinin
sonucu olarak ortaya çıkmaktadır. Günümüzdeki mevcut ekonomik kalkın­
ma modellerinin çoğu finansa gereken önemi vermemektedir. Çeşitli ampirik
çalışmalarda, gerek sanayileşmiş ülke olarak adlandırılan gelişmiş ülkelerin
kalkınma dönemlerinde ve gerekse bugünün büyük bir büyüme performansı
gösteren daha az gelişmiş ülkelerinde reel büyüme ile finansal varlık artışı
arasında yakın bir ilişki bulunduğuna dair önemli sonuçlara ulaşmaktadır(^4)_
. Bu araştırmalarda, gelişme süreci içerisinde finansal varlık artış hızının
üretim artışından daha fazla olduğu, toplam finansal varlıkların GSMH için­
deki payının orta ve uzun vadede artma eğilimi gösterdiği sonucuna ulaşıl­
maktadır.
Büyüme, sermaye oluşumuyla net sermaye tüketiminin bileşimidir. Ser­
maye oluşumu için net tasarrufa, cari tüketimden arta kalan reel kaynaklara
ihtiyaç vardır. Reel kaynaklann da, ayni sermayeye, alt yapıya, insana yön­
lendirilmesi, tasarruf sahipleriyle yatırımcıların ille de aynı kişiler olmaları
gerekmediğinden artan reel kaynaklar üzerindeki kontrolün tasarruf sahibin­
den yatırımcıya doğru kanalize edilmesi gerekmektedir.
Mali piyasalar ve mali aracılar reel kaynakları, yatınmcılara kanalize ede­
rek kontrol ettiklerinden bu konuda çok önemli bir işlevi üstlenmektedirler.
Bir başka anlatımla bu piyasalar, tasarruf oranını yani kaynak artırabilecek
birimlerin tasarruf isteğini, önemli ölçüde etkileyebilmektedir.
Para ve diğer finansal varlıkların bulunmadığı ilkel bir ekonomide, tasar­
ruf sahipleri aynı zamanda yatırımcıdırlar. Hiç bir hane halkı yada işletme­
nin, kendi tasarruf ihtiyacından daha fazlasını yatınmda kullanamaması, cid­
di bir finansal kısıtlamayı da beraberinde getirmektedir. Para ve diğer finan­
sal varlıkların mevcudiyeti, bu ciddi finansal kısıtlamayı azaltmakta ve bu­
nun bir sonucu olarak da kaynak tahsisinin verimliliğini artırmaktadır. Bu du­
rumda, karlı yatırım projelerine sahip olan hane halkı ve işletmeler, kendi
cari gelirlerini aşan yatırım harcamalarında bulunmayı taahhüd edebilecek­
lerdir. Bu taahhüdü de ya daha önceki birikimlerden karşılıyarak yada cari
harcamaları için lüzumlu olandan fazlasını elinde bulunduran kaynaklardan
ödünç alarak, yani net tasarrufçulara menkul değerlerini satarak yerine geti­
receklerdir. Bu şekilde para ve diğer finansal varlıklar, yatırım kalıbının ta­
sarruf kalıbından farklı olmasını imkan dahiline sokarlar.
Finansal varlıklar, yatırım yapan ve tasarruf eden ekonomik birimler ara­
sında belirli bir uzmanlaşma derecesinden doğmasına neden olmaktadır.
(14) R. W. Goldsmith,
J.G.
Gurley
and
Cultural
and
Financial
E.S.Shaw,
Change,
Structure
"Financial
Vol. 15, No.3
(April
and Development
Structure
1967)
and
(New
Economic
Haven:
Yale Univarsity
development",
Economic
Press.
1969)
Development
Yatırımcılar ve tasarruf sahipleri arasında daha üst derecede uzmanlaşma­
nın doğması ve bunun çeşitli finans kuruluşları olarak ortaya çıkması, kay­
nak tahsisinde verimin artmasını mümkün kılmaktadır.
Mali aracılık, tasarruf etme ve yatırım yapma işlevinin kurumsallaşmasıdır. Bu işlev, cari tüketimlerini aşan yatırım projelerine sahip yatırımcılara,
kredi sağlayan mali kuruluşlar tarafından yerine getirilmektedir. Yatırımcıla­
rın ihraç ettikleri birincil menkul değerleri, mali aracılar satın almakta ve ken­
di yükümlülüklerini kapsayan dolaylı menkul değerleri, tasarruf fazlası olan
ekonomik birimlere satmaktadırlar. Birincil menkul değerler arasında, işlet­
melere sağlanan kısa ve uzun vadeli borç ve hisse senetleri yer almaktadır.
Dolaylı menkul değerler ise banka mevduatı, tahvil, finans kuruluşlarınca çı­
kartılan hisse senetleri, hayat sigortası poliçelerinin tasarruf kısımlarıdır.
Projelerin finansmanında, menkul değerlerin artık ekonomik birimlere
doğrudan satış işlemi önem kazanmaktadır. Likidite sağlayacak ikincil men­
kul kıymetler piyasası da dahil olmak üzere aktif bir sermaye piyasası meka­
nizmasının gelişmesine imkan tanınıp, bu suretle menkul değerlerin ekono­
mik birimler için daha cazip hale getirilmesi durumunda doğrudan finansın
mutlak hacminde önemli gelişmeler kaydedilmektedir. Buna karşılık uzun
dönemde, mali aracılığa oranla doğrudan finansın önemi azalacaktır.
Gelişen mali aracılık, sadece aracılarla satın alınan ürünlerin, risk ve va­
de sahalarının genişlemesi ile birlikte aynı zamanda kendi cari tüketimlerini
aşan kaynaklara sahip olanlara açık bulundurulan ikincil menkul kıymetler
sahasının genişlemesine de yol açar. Bu gelişme, tasarruf sahiplerinin kendi
tasarruf oranlarını artırmada önemli bir teşvik aracı niteliğindedir. Çünkü, bu
artık ekonomik birimler, bu şekilde daha çeşitli ve daha tatmin edici finansal
varlık portföyüne sahip olabilmektedirler. Şartların değişmesi durumunda ise
kendi portföylerinde marjinal değişiklikler yapma imkanına da sahiptirler. Bir
başka anlatımla, gelişen mali aracılığın ulusal tasarruf işlevi üzerindeki etki­
leri önemli boyutlara ulaşabilmektedir. Ulusal tasarrufun artdn oranı, mali
aracılar kanalıyla kurumsallaştırıldığından bu aracılar, tüketici farklılaştırma­
sını daha geniş bir zeminde yaparlar. Bu ise, yatırım oranlarında bir artışın
gerçekleşmesi anlamındadır.
Finansal politika, yatırımın sadece miktarını değil aynı zamanda niteliğini
de etkilemektedir. Girişimcilerin arasında bir rekabet söz konusu olduğun­
dan, geniş bir sahaya dağılmış farklı mali aracılar, yatırım tahsislerinin de
daha iyi olmasını sağlayacaklardır. Bunun doğal bir sonucu olarak fonlar, en
yüksek getirişi olan projelere doğru akma eğiliminde olacaktır.
Mali aracılar, fonları teknolojik yeniliği olan projelere kaydırmak suretiyle,
yatırım kararlarında da önemli etkinliğe sahiptirler. Teknolojik yenilik getiren
'projeler, üretim fonksiyonlarındaki aralıklı değişiklikleri içeren projelerdir.
Böyle bir yeniliğin finansmanının neden önemli olduğu açıktır; bir ekonomi­
de aynı miktarda üretim faktörü kullanılarak toplam çıktıda reel büyüme sağ­
lanabilecektir. Hızlı bir kalkınma, teknolojik değişiklikler yapılarak gerçekleş­
tirilebilecektir.
Mali aracılar, yeni işletmelerin finansal yönetimlerine, bütçeleme ve kont­
rol sitemlerine yardımcı olarak, tasarruf sağlamak amacıyla bu işletmelerin
birleşmeleri için zemin hazırlayıp, birleşme sonrası yeni işletmelerin*yöneti­
mine olumlu katkılar da sağlayabilmektedirler.
Gelişen mali aracılık, yatırımların niteliği ve miktarı üzerinde etkili olmak­
ta, yatırıma dönüştürülebilen fon miktanndaki artışın ötesinde ekonomik kal­
kınma üzerinde çok daha büyük etkiler yapabilmektedir.
- sigorta ve finansal aracılık
Sigorta kuruluşları, dünyadaki tüm finansal varlıkların önemli bir oranına
sahiptirler. Bazı gelişmiş ülkelerde sigorta şirketleri, bütün finansal servetin
%30'unu ellerinde bulundurmaktadırlar. Mali piyasalarda faaliyet gösteren
diğer ekonomik birimlerle karşılaştırıldığında sigorta şirketlerinin varlıklarındaki artış ile gelir düzeyinin veya diğer ekonomik gelişme ölçülerinin artışı
arasında benzerlik bulunduğu görülmektedir. Ayrıca bu ülkelerde, sigorta
şirketlerinin varlıkları, milli gelire göre daha fazla büyüme eğilimi içerisinde­
dir.
Sigortanın satılmakta olduğu her ülkede devlet, şirketlerin finans politika­
ları üzerinde çeşitli düzenlemeler yapmaktadır. Bu düzenlemelerde amaç,
şirketin vadesi gelen yükümlülüklerini karşılayabilme gücünün korunması ve
rezervlerin ve sermayenin tükenme ihtimaline karşı gerekli önlemlerin alın­
masıdır. Çok sayıdaki ülkede bu düzenlemelerin bir diğer amacı, sigorta şir­
ketlerinin servetini belirli kulllanım alanlanna aktarmaktır.
Sigorta şirketlerinin varlıkları ile bu varlıkların ekonomik büyüme ve dev­
letin bu konuda getirdiği düzenlemeler arasındaki ilişki çeşitli soruları da be­
raberinde getirmektedir;
- ekonomide sigorta sektörünün ve sigorta sektörünün elindeki finansal
varlığın büyüklüğünü hangi faktörler belirlemektedir?
- sigorta şirketlerinin ellerinde ne çeşit varlıklar bulunmaktadır ve bu şir­
ketlerin mali araç çeşitlerine ilişkin seçimlerinde hangi etkenler rol oynamak­
tadır?
- sektörle ilgili düzenlemelerin tutulan varlığın miktar ve çeşidi üzerindeki
etkisi nedir?
- sigorta şirketlerinin finans politikalarının veya sektörle ilgili düzenleme­
lerinin, reel ekonomik aktiviteler için önemli sonuçları bulunmakta mıdır? Bir
başka anlatımla ekonominin belirli sektörlerindeki büyüme, sigorta şirketleri­
nin finans politikalarından etkilenmekte midir?
- sigorta talebi ve prim hacmi
Sigorta sektörünün varlıklarının önemi, ülke bazında farklılık göstermek­
tedir. Bu değişimin kaynakları iki gfupta toplanabilir. Birinci grup, sigorta şir­
ketlerinin ana faaliyetlerine olan taleple -risklerin sigortalanmasına olan ta-
leple- ilgilidir. Milli gelir ile aralarında belirli bir ilişki olduğundan bu talep, ül­
keler arasında farklılık göstermektedir?
İkinci grup, sigortlanmış risklerin parasal tutarı ile yatınmların, bir başka
ifade ile elde tutulacak varhklann miktarı arasındaki ilişki ile ilgilidir. Değişi­
min bu ikinci kaynağı, sigortalanmış risk çeşidine, ekonomideki mali piyasa­
nın genel yapısına ve devletin sektör ile ilgili getirdiği düzenlemelere bağlı­
dır. Burada, prim hacminin ve variıklarm primlere oranının, hangi faktörler
tarafından belirlendiğinin araştınlması. gerekmektedir.
İster tek tek ülkelere bakılsın, ister farklı gelir düzeyindeki ülkeler karşı­
laştırılsın, sigortaya olan talebin gelirden daha hızlı büyüdüğü sonucuna vanlmaktadır. GSMH ile karşılaştınidığında sigortaya verilen önemin gelişmiş
ülkelerde, gelişmekte olan ülkelere göre daha fazla olduğu görülmektedir.
Bununla ilgili dramatik bir örneği, ABD oluşturmaktadır. Bu ülke, dünya top­
lam prim gelirinin,* hemen hemen yarısına sahiptir.
Gelişmekte olan ülkelerde, sigorta talebinin GSMH içerisindeki payı dü­
şüktür. Bununla birlikte bir grup gelişmekte olan ülke, son otuz yıl içerisinde
GSMH'larında gelişmiş ekonomilerden daha hızlı büyüme oranlan sağla­
mışlardır. Bu gelişme, buülkelerin sigorta pazarlarının dünya ortalamasın­
dan daha hızlı büyümekte olduğu şeklinde değerlendirilebilir. Ancak, potan­
siyel hızı büyümeyi belirlemek zorundadır, çünkü büyüme oranları gelişmek­
te olan farklı ülkeler arasında geniş çapta değişmektedir.
Ekonomi politikalarının ve enflasyon oranlarının ülkeden ülkeye hayat si­
gortası primlerinin hacmi üzerinde önemli etkileri olduğunu çeşitli ampirik
araştırmalar göstermektedir. Hayat dışı sigorta dallarında ise bu etki daha
azdır.
Hayat sigortasında, aynı kişi başına gelire sahip ülkeler arasında çeşitli
farklılıklar görülmektedir. Bir başka anlatımla, hayat dışı sigortaya giriş, ha­
yat sigortasına girişe göre farklılık göstermektedir. Hayat sigortası primlerindeki büyük orandaki değişiklik, iki sigorta çeşidi için talepteki değişikliği de
yansıtmaktadır. Bu, hayat sigortası primlerinin tasarruf komponenti de içine
aldığını göstermektedir; ne kadar fazla tasarruf yapılırsa, o kadar fazla si­
gorta yapılacaktır.
Devlet politikasının, mali piyasaların yapısının ve enflasyon oranının ta­
sarruflar için hayat sigortasının çekiciliği üzerindeki etkisi bulunmaktadır. Ta­
sarruflar için daha değişik alternatiflerin olması, prim hacmi devamlılığını ko­
rusa bile sigorta aracılığının, tasarruf oranını etkileyen politikalara karşı du­
yarlı olmasına neden olmaktadır.
- sigorta şirketlerinin mali yapıları
Sigorta şirketlerinin pasif yapıları, gelecekteki müşteri taleplerini karşıla­
yabilecek kapasitelere sahip rezervlerden oluşur. Alınan risk tartışılırken, fi­
nansal yapının ve hayat dışı ile hayat sigortaları arasındaki farkın da belir­
lenmesi gerekir.
Bu ayrımı yapmanın iki nedeni vardır. Birincisi zarar sıklığı tahmini yap­
manın kolaylığıdır. Örneğin ölüm oranı, gerçeğe yakın bir şekilde tahmin
edilebilmektedir. Ölüm oranını tahmin ederken, bağımsız istatistik verilerin
ortalama değerleri dikkate alınmaktadır. Hayat dışı sigortalarda, zarar sıklığı
istatiksel olarak bağımsız değildir. Örneğin, benzin fiyatlarındaki ani artış,
araba kullanım miktarını düşürecek, bu da kaza miktarını azaltacaktır. Bu
nedenle, hayat dışı sigortalarda zarar ortalaması, hayat sigortalarına göre
daha fazla bir değişkenliğe sahiptir.
İkinci farklılık, hayat sigortalarının vadelerindedir. Hayat dışı sigorta an­
laşmalarının vadesi genelde bir yıldır. Hayat sigortalarında ise daha uzun bir
dönemi kapsamaktadır. İki tip politika arasındaki vade farklılığı, pasif kom­
pozisyonunda da farklılıklar yaratmaktadır. Bu nedenle sigorta şirketlerinin
faaliyetlerini sürdürebilmeleri için sahip olmaları gereken sermaye büyüklü­
ğü ile ilgili çeşitli düzenlemeler, hayat ve hayat dışı sigorta çeşitlerinde deği­
şiklikler göstermektedir.
Sigorta şirketlerinin pasif yapıları içerisinde, gelecekteki ödeme beklenti­
leri amacıyla tutulan rezervler ağırlık kazanmaktadır. Aynca pasifde, rezerve
edilen tutarları aşabilecek talepleri karşılamak için net değer - özsermaye,
içerisinde ihtiyatlar yer almaktadır. İhtiyatlar, diğer işletmelerde olduğu gibi
dağıtılmayan karlardan toplanmaktadır. Ödenmiş sermaye gibi çeşitli net
değer kalemlerinin büyüklüğü, ihtiyatlara göre daha küçüktür. Bu nedenle
bazı özkaynaktanımlamalarında doğrudan ihtiyatlarda kullanılmaktadır.
Sigorta şirketlerinin rezervleri, poliçe sahiplerinden ödünç alınan fonlar
olarak değerlendirilmektedir. Çeşitli sektörlerde faaliyet gösteren firmalarda
olduğu gibi^^s) pasifde yer alan rezervlerin net değere oranı, sigorta şirketleri
için bir kaldıraç ölçüsüdür ve faaliyet sonuçları üzerinde aynı etkiyi yarat­
maktadır. Bir başka anlatımla, sermaye yatırımının riski ve karlılığı, kaldıraç
etkisi ile artmaktadır.
- gelir düzeyinin sigortacılığın yaygınlaşması üzerindeki etkileri
Sigorta prim hacmi, karakteristik olarak gelirden daha hızlı büyüme gös­
termektedir. Talebin gelir esnekliği nedeni ile primler, gelişmiş ülkelerde ge­
lişmekte olan ülkelere göre gelirin daha büyük bir payını almaktadır. Yüksek
gelir düzeyi de dikkate alındığında sigorta talebinde ilk sıralarda gelişmiş ül­
kelerin yer aldığı görülecektir. 1982 yılında dünyadaki en büyük sigorta pa­
zarı -tamamı sanayileşmiş ülkedir, toplam sigorta primlerinin %30'una sa­
hiptir. ABD, tek başına bu prim hacminin yarısından fazlasına sahiptir. Buna
karşılık gelişmekte olan ülkelerde en büyük 10 sigorta pazarında, dünya si­
gorta prim hacminin sadece %3'ü toplanabilmiştir.
(15) Yabancı
kaynak
maliyeti,
özkaynak
maliyetinden
genellikle
daha düşük olduğundan,
işletme
belirli
bir noktaya
kadar ucuz yabancı
kaynak
kullanmak
yoluyla
ortalama
özkaynak
maliyetini
azaltabilir.
Fi­
nansal kaldıraç
olarak adlandırılan
bu durumda,
belirli bir noktaya
kadar pasif yapısı içerisinde
yabancı
kaynağa
daha fazla yer verildikçe
işletmenin
piyasa değeri ve özkaynak
karlılığı
yükselmektedir.
Tablo 15
GSMH'nın Yüzdesi Olarak Hayat ve Hayat-dışı Prim Hacimleri
1982
Sıra
Uke
Kişi Başına Gelir HD/GSMH
(ABD Doları)
1
2
3
4
5
6
7
8
9
10
11
12
13
14
15
16
17
18
19
20
21
22
23
24
25
26
27
28
29
30
31
32
33
34
35
36
37
38
39
İsviçre
Norveç
İsveç
ABD
Danimarl<a
Almanya
Fransa
Kanada
Avustralya
Hollanda
Finlandiya
Belçika
Japonya
Avusturya
İngiltere
Yeni Zelanda
İtalya
Singapur
jspanya
jrlanda
İsrail
Yunanistan
Venezüella
Güney Afrika
Arjantin
Tayvan
Portekiz
Cezayir
Meksika
Brezilya
Şili
Panama
Kore
Malezya
Kolombiya
Tunus
Türkiye
Peru
Fas
17,010
14,280
14,040
13,160
12,470
12,460
11,680
11,320
11,140
10,930
10,870
10,760
10,080
9,880
9,660
7,920
6,840
5,910
5,430
5,150
5,090
4,290
4,140
2,670
2,520
2,482
2,450
2,350
2,270
2,240
2,210
2,120
1,910
1,860
1,460
1,390
1,370
1,310
870
3.09
2.55
2.17
4.52
2.40
3.41
2.79
3.25
3.66
3.09
1.87
2.87
1.72
3.14
2.88
2.10
1.90
2.09
1.60
3.27
2.75
0.86
1.76
1.44
2.16
0.73
2.57
1.17
0.71
0.74
0.81
1.81
1.32
1.75
1.07
1.23
0.38
1.07
1.55
H/GSIVIH
3.05
1.49
2.01
2.70
1.51
2.36
1.11
2.21
1.85
2.39
3.11
1.12
4.08
1.02
3.46
2.25
0.26
0.82
0.24
3.65
1.18
0.19
0.34
4.18
0.15
1.22
0.22
0.13
0.25
0.15
0.92
1.56
3.50
0.75
0.26
0.09
0.01
0.06
0.28
Tablo 15 (Devam)
GSMH'nm Yüzdesi Olarak Hayat ve Hayat-dışı Prim Hacimleri
1982
Sıra
Üke
Kişi Başına Gelir HD/GSMH
(ABD Doları)
40
41
42
43
44
45
46
47
48
Nijerya
Zibabwe
Filipinler
Tayland
Mısır
Endonezya
Kenya
Pakistan
Hindistan
860
850
820
790
690
580
390
380
260
Açıklama:
HD/GSMH:
H/GSMH:
Hayat
Kişi başına
Kaynak:
Sigma,
Dışı
Hayat
0.33
2.39
0.67
0.54
0.15
0.16
0.61
0.26
0.77
1.08
1.35
1.07
0.50
0.62
0.40
1.97
0.40
0.46
Sigorta/GSMH;
Sigorta/GSMH
gelir, ABD
April,
H/GSMH
dolarına
göre
dikkate
alınmıştır,
1984.
1984.
Sigortanın yaygınlaşmasında kişi başına gelir dışında çeşitli faktörler de
etkili olabilmektedir (Tablo-15). Ekonominin yapısal özelliklerini yansıtan bu
fastörler arasında;
-
enflasyon ve sermaye/hasıla oranı,
sigortacılıkta arzı belirleyecek politikalar,
lisans sınırlamaları,
ulusallaşma ve yabancı yatınmlanh smırlandıniması bulunmaktadır;
Bu konuda yapılan ampirik araştırmalar, hayat sigortası dışındaki genel
sigortacılık prim hacminin, kişi başına gelir değişimlerinden etkilendiğini or­
taya koymaktadır(i6) Hayat sigortası prim hacmi, kişi başına gelir değişimle­
rinden oldukça az etkilenmekle birlikte diğer değişkenler ile bağlantılıdır.
Özelikle, yüksek enf|asyondan -yüksek enflasyonun sonucu küçülme- etki­
lenmektedir. Ayrıca İslam ülkelerinde hayat sigortası sektörü, genel olarak
daha küçüktür. Lisans şartı hayat sigortası hacmini, pozitif yönde etkilemek­
tedir. Prim hacminin, GSMH'ya olan oranındaki deği^şmelerin büyük bir kıs­
mı, bu şekilde açıklanabilmektedir.
Hayat sigortası dışındaki genel sigortacılıktaki gelişim, kişi başına gelirle
izah edilmektedir. Hayat sigortalarında ise prim hacminin belirlenmesinde
ekonomi politikalannın öneminin büyük olduğu, buna karşılık gelir farklarının
öneminin az olduğu görülmektedir. Ekonomik yapı, politikalar ve gelir birlikte
ele alındıklarında, hayat sigortası hacmindeki GSMH'ya bağlı olan değişim­
lerin, beşte dördü bu şekilde açıklanabilmektedir.
(16) Bernard
dustry
Wason,
in economic
"Determinants
Development,
if insurance
New
penetration:
York Universty
Press,
a cross-country
1986, p.
analysis",
160-177
Insurance
In­
- sigorta sektörünün ekonomi içindeki önemi
Tasarruf yetersizliğinin kalkınmaya bir engel teşkil etmesi, sanayileş­
mekte olan ülkelerde yaşanan en önemli sorunlardan biri olarak görülmekte­
dir. Bu ülkelerin yetersiz kaynaklarını zorlayan gerçeküstü kalkınma hedefleri(^^), bir yandan enflasyonist finansman yöntemlerine, diğer yandan aşırı ve
çoğunlukla kısa dönemli dış borçlanmaya neden olarak fiyat artışlarını ola­
ğanüstü düzeylere çıkarmakta ve büyümeyi durdurmaktadır.
Bu ülkelerde süregelen bir çok sorunun temelinde gerçek kaynak kıtlığı­
nın, açık anlatımı ile tasarruf yetersizliğinin yattığı olgusu iyice algılanamamıştır. Örneğin, mali kesimdeki bunalımı, faizlerdeki yükselmeyi, para piya­
sasındaki dağınıklığı, yalnızca denetim ve yönetim eksikliğine bağlama eğili­
mi, hayli yaygındır. Oysa, bütün olumsuzlukların belirlenmesinde ön planda
rol oynayan nedenler, parasal değil reel nedenlerdir. Enflasyonist finans­
manla şişirilen bir üretim kapasitesini, parasal daralma döneminde çevirebi­
lecek gerçek fonlar mevcut olmadığından ekonomik faaliyetin her aşamasın­
da büyük sıkıntılar doğmaktadır.
Sanayileşmekte olan ülkelerdeki temel sorun, gerçek fon yetersizliği içeri­
sindeki hızlı büyüme özlemlerinin gerçekleştirilmek istenmesidir. Şu halde
kısa dönemde fon yaratabilecek her türlü imkanın zorlanması gerekmekte­
dir.
Özellikle sanayileşmiş ülkelerde sigortacılığa, fon yaratma kapasitesine
sahip ve bu fonların verimli alanlara yöneltilmesine elverişli bir sektör olarak
bakılmaktadır. Sanayileşmekte olan ülkelerde ise fon yaratmada etkili olarak
nitelendirilebilecek unsurların parasal boyutlarına bakıldığında, bankalardan
sonra en güçlü fon yaratma kapasitesine sahip olması gereken sigortacılığın
bu işlevine gereken önemin verilmediği ortaya çıkmaktadır^^^)
(17) Kalkınma
hızı ile sermaye
birikimi arasında
"amaç-araç"
ilişkisi bulunmaktadır.
Kalkınma
hızı ne ka­
dar yüksek
tutulursa,
sermaye
birikiminin
de o kadar yüksek
düzeylere
ulaşması
gereklidir.
Yatırım
plan­
ları, finansman
olanağı olmadıkça
anlamsızdır.
Bulunan
para kullanılamıyorsa,
bu tür bir finansmanın
da
işletme için pratik bir önemi yoktur. Gelişmekte
olan ülkelerde
reel yada fiziki planların
tutarlı parasal
mo­
del ile bütünleştirilememesi
haline para politikalarından
beklenen
sonuçlar
elde edilemez,
diğer
ekono­
mik plan ve hedeflere
de ulaşmak
olanaksızlasın
(18) Fon yaratma
açısından,
brikim-kapitalizasyonsigortalarının,
-hayat, emeklilik
sigortasıve dağıtım
repartisyonsigortalarının
-yangın,
taşıma,
kaza, makina-montaj,
tarım- işlevleri
farklıdır.
Hayat
sigorta
dalı uzun vadeli yatırımlarda
kullanılacak
fonları, diğer sigorta dalları da kısa vadeli yatırımlarda
kullanı­
lacak fonları
sağlamaktadır.
Fon yaratma
gücü, özellikle
sanayileşmiş
ülkelerde
hayat sigortacılığından
kaynaklanmaktadır.
Hayat
si­
gortalarında
kişi, hayatını
belirli zaman
dilimi içinde sınırlandırarak,
ölüm ve sakatlık
gibi risklere,
bit
meblağ
karşılığı
poliçe adı verilen hukuki bir sözleşme
ile güvence
altına almaktadır.
Bir başka
anlamda
hayat sigortası,
sınırlandırılmış
bir meblağın
hukuki sözleşmesidir.
Hayat sigortası,
uzun vadeli
tasarrul
olma özelliği ile pazarlanabilirliği
yüksek
uzun vadeli menkul değerleri
de portföylerine
katarak ikincil
ser­
maye pazarlarına
bir ölçüde fon sağlamaktadır.
Böylece
sigorta aracılığı
ile kişilerin
küçük
tasarrufların­
dan ülke yatırımlarına
kaynak
olabileceği
büyük fonlar oluşmaktadır.
Ekonomik
anlamda
hayat
sigortası,
30 yıla kadar uzun vadeli fonların oluştuğu
bir
kaynaktır.
Hayat-dışı
sigortalarda
mevcut
düzenlemeler,
primler kazanılıncaya
kadar bunlardan
belirli oranlarda
ve
gelecek
hasarları
karşılamak
üzere bir fon ayrılmasını
öngörmektedir.
Çoğu ülkelerde
bu meblağlar,
ülke
ekonomisinin
en büyük tasarruf
kalemlerini
oluşturmaktadır.
Bu fonlar, tahvil, hisse senedi,
ipotek
karşılı­
ğı ikraz ve gayrimenkul
alımı gibi yatırımlara
akıtılarak
bekletilmektedir.
Gelecekteki
risklerin
belirsizliği
nedeni
ile fonlarını
sınırlı olarak sermaye
piyasasına
akıtan yangın
ve kaza sigortaları,
riski düşük
likidi­
tesi yüksek
menkul değerleri
tercih ederek kısa vadeli fon
yaratmaktadır.
- tasarruf - sermaye birikiminde sigorta sektörü
Günümüzde sigorta işletmelerinin ekonomik işlevinin kazandığı önem, te­
mel işlevine verilgn önemi geride bırakmıştır^^). Sigorta şirketleri, topladıkla­
rı primlerle(20) fon yaratarak ekonamiye kaynak sağlayan kuruluşlar haline
gelmişlerdir.
Fon yaratmanın ekonomik anlamı, tasarrufların yatırıma dönüşmesidir.
Sigorta işletmelerinin prim gelirleri de ekonomik anlamda gönüllü tasarruflan
oluşturmakta, bireysel tasarruflar boyut değiştirerek kurumsal tasarruf haline
gelmektedir(2i). Makro ekonomik açıdan bu tasarruflar, yatırıma kanalize
olabileceği oranda değer kazanmaktadır.
Yaratılan kaynağın gerçek fon olabilmesi için tasarruflardan değil
tüketimlerden ayrılması şarttır,
Fon yaratma konusunda ileri sürülen ekonomik görüşe göre(22) sigorta
primlerinin makroekonomik açıdan gerçek bir fon niteliği taşıyabilmesi için
bireylerin mevcut tasarruflarından değil tüketimlerinden ayrılması gereğidir.
Eğer ticari ve sınai işletmeler, yatınm fonlarından fedakarlıkta bulunarak
sigorta primlerini ödüyorlarsa veya kişiler yine tüketimlerinden değil tasarruf­
larından özveride bulunarak hayat sigortası primlerini ödüyorlarsa, daha
başlangıçta elde edilen fonlar gerçek fonlar değildir, bu halde net bir kaynak
artışı sağlanamamaktadır. Bu görüşe göre, finansal pazarlardan sağlanarak
ödenen bir sigorta priminin fon yaratma özelliği bulunmamaktadır.
Yaratılan fonun yatırımlara kanalize edilmesi gerekir
Fonun, bir plasman niteliğinde değil, bir yatınm niteliğinde olması, yatı­
rımlara kanalize edilmesi şarttır(23). Fonun gerçek yatırım özelliğini kazan­
ması için sermaye oluşumuna yönlenmesi gerekir. Plasman niteliğinde ise
bunlar gerçek fon olarak nitelendirilmemektedir.
Yaratılan fonlann başta sınai yatırımlar olmak üzere çeşitli alanlara yatı­
rılması güç ve teknik bir sorundur(24). Ekonomideki duraklama ve daralma­
lar s ; Sigortacılık
gelişme
ta -amaç;
ekonomi
ları açılanndan
işlevler
işlevlerini;
ve kalkınmaya
ekonomik
yönelik)
içerisindeki
işlevler,
ise, bireyleri,
makro
küçük
işlevleri
ve riziko
birimlerle
düzeyde
topluluk
(ülke
yönetimi
ilgili)
ve dünya
şeklinde
etkinlikler
ve kuruluşları
ekonomisini
ve girişimler
iki gruba
göstermektedir.
açısından
ayırmak
Riziko
kapsamakta
işlevleri
mümkündür.
yönetimi
-amaç;
(işletmeleri
büyüme,
kapsamak­
Ekonomiye
ve girişimler
katkı­
açısından
ilgilendirmektedir.
(20) Sigortacılıkta
fon yaratmanın
en önemli şartı, prim üretimidir.
Finansal
pazarlara
konu olan
en önemli kaynağı
bu primlerdir.
Primler, direkt ve endirekt
olmak üzere ikiye ayrılır. Direkt primler,
talıların
ödemelerinden,
endirekt
primler
ise sigorta kurumlannın
reasürans
yoluyla
birbirire
akan
dan kaynaklanır.
Sigorta kurumlan
için toplam primlerin
önemli kısmını,
direkt primler
oluşturur.
(21) Sigorta sektörünün
fon yaratma
işlevi, yalnızca
hisse
olarak ele alındığında
dar kapsamlı
bir tanımlama
yapılmış
senedi ve tahvil
olmaktadır.
Sigorta
primler,
yani
sektörünün
kurumsal
fon yaratma
işlevi
tasarruf niteliğinde
(22) Prof. Dr. Erdoğan
tırmalar
Vakfı, İstanbul
Alkin,
1983,
"Türkiye'de
s.22.
en geniş anlamda,
sayılmaktadır.
Sigorta
Kesiminin
tasarruflara
Ekonomik
Gücü
alımına
katkı
tahsis
olarak
ve Gelişmesi",
(23) Yatınm, sermaye
stokuna
yapılan
ilavedir, plasman
bu stokun el değiştirmesidir
etmek yatınm,
tesis edilmiş bir fabrikayı
satın almak plasmandır.
Plasman;
paranın
ğa, yahut menkul ya da gayrimenkul
değerlere
ayrılmasıdır.
edilen
fonlann
sigor­
fonlar­
miktarlar
tanımlandığında
İktisadi
Araş­
-yeni fabrikayı
gelir getirici bir
tesis
alaca­
lar, sigortanın fon yaratma gücünü kesmektedir.
Gelirden tüketilmeyip tasarruf edilen meblağların sermaye mallanna çev­
rilmeleri ile reel sermaye oluşumu sağlanmaktadır. Gelir düzeyi yükseldikçe
tasarruflar da artacaktır. Gelir düzeyinin bir fonksiyonu olarak tasarruftan
bahsedildiğinde konu olan kişisel tasarruflardır. Kişilerin gelirlerinden kendi
istekleri ile yaptıkları tasarruflar sigorta kurumları ile toplanarak, yatırımlara
fon olmakta yada hisse senedi gibi menkul kıymet alımına hazır bir kaynak
haline gelmektedir^^s).
Sigorta faaliyetlerinden doğan fonların; tasarruf - yatırım - milli gelir - ta­
sarruf üzerinde etkisi vardır. Sigorta faaliyetlerinin geniş halk kitlelerine yayılabilme özelliği bulunduğundan gerek ülke fertlerinin büyük bir kesiminin ve
gerekse ülke dışındaki fertlerin gelirlerinin bir kısmını rezervleri içerisinde
toplamak olanağına sahiptirler. Bu fonlar, yatırım alanlarına aktarıldıklarında
milli geliri artırırlar. Geliri artan fertler, daha fazla miktarda tasarruf yapma
olanağına sahip olurlar^^e).
- mali piyasalara fon aktarmada sigorta sektörü
Gelişmiş ülkelerde, sigorta kesimi, sermaye piyasasının esas unsurları
ve önemli destekleri arasında yer almaktadır. Ayrıca, sermaye piyasası açı­
sından sigorta kesiminin rolü, sadece fon yaratmakla kalmamakta, aynı za­
manda fonları yönlendirmekte de önem kazanmaktadır.
Ekonominin alt sektörlerinden sermaye piyasası için fon yaratmanın anla­
mı, uzun vadeli menkul değerlere yapılan yatırımlardır. Sigorta işletmeleri
tarafından sermaye piyasasında yaratılan fonun hacmi, prim gelirinin sevi­
yesine bağlıdır.
Prim gelirlerinin seviyesini, ülkenin ekonomik ve sosyal şartları tayin
eder. Bu şartların gelişmediği ülkelerde, genel olarak prim gelirleri düşüktür,
dolayısıyla ekonomiye daha dar kapsamlı olarak finansal pazarlara akan
fonlar yetersizdir^^^).
Sigorta faaliyetleri yaygınlaştıkça, ekonomik işlevlerin etkinliği artmış ve
ekonomide gelişme ve büyümeye olumlu katkılarının yanı sıra ekonomide
itici güç halini almıştır. Doğal olarak sigorta kurumu da mali kurumlar içeri­
sinde yer almıştır.
(24) Yatırım imkanları
ve prensipleri:
Sigorta işletmeleri,
ekonomik
birimlerin
karşılaşabileceği
riskleri
ge­
nele yayma
amacıyla
oluşmuş
organizasyonlardır.
Bunun için sigorta
şirketleri
kendi aralarında
reasü­
rans, pool gibi organizasyonlar
oluşturarak
riski daha da yaymaya
çalışırlar.
Genellikle
güven unsuru
ta­
şıyan kurumsal
tasarrufların
yatırım
imkanları,
tüm dünyada
yasal düzenlemelerle
belirlenir.
Yasal
dü­
zenlemeler
yatınm
imkanlarına
dar veya geniş kapsamlı
olarak sınırlamalar
getirdiği
halde, yatırım
pren­
sipleri finansal yatırımların
taşıması
gereken
bilimsel kurallara
dayanır.
(25)
(jlgenerF,
Sabri,
Milli Gelir,
İstihdam
ve İkitisadi
büyüme,
4. baskı,
İstanbul,
1974, s. 222,
457.
(26) Sigorta
tasarruf
ve yatınmlan,
bir çok ülkenin
büyümelerinde
en büyük etkendir.
ABD ve
İngilte­
re'de, sigorta
tasarruflarının
toplam
tasarruflar
içerisindeki
payı 1976 yılında
%45'i aşmıştır.
Sigorta
ta­
sarruflarının
hane halkı tasarruflan
içerisindeki
payı, İngiltere'de
1972 yılında
%81.4'ü
bulmuştur.
(27) Uluslararası
dir. Kişi başına
lerinin ülkelerin
karşılaştırmalarda
fon yaratmanın
ölçüsü, sigorta
düşen prim de diğer bir ölçü olarak kullanılmaktadır.
finansal pazarlarındaki
önemini
de dolaylı olarak
primlerinin
GSMH içerisindeki
Bu karşılaştırmalar,
sigorta
göstermektedir.
önemi­
işletme­
Durumun bilincine varan ülkeler ikiyüz yıldan fazla bir zamandan beri ge­
lişme ve büyümelerinde sektörden gereği şekilde yararlanmışlardır. Yararla­
namayan ülkeler ise bir çok yönden ekonomik kayıplara uğramışlardır.
- sigortanın ödemeler dengesi üzerindeki etkileri
Sigorta faaliyetleri, hem özellikleri hem de gelişen uluslararası ilişkiler ge­
reği uluslararası işlemler olmak zorundadırlar. Gerek sigorta gerekse reasü­
rans işlemlerinde karşılıklı olarak doğan, prim alış ve devredişleri, tazminat
ödemeleri ve girdileri, döviz hareketlerine neden olmaktadır. Bu işlemler
ödemeler dengesini etkilemektedir.
Gelişmekte olan ülkelerde ihracat gelirinin artmiması ve ithalatın belirli bir
program içerisinde gerçekleştirilme hedefine ulaşmada yaşanan sorunların
yanısıra genelde harekete geçirilmemiş olan görünmeyen işlemlerden sağ­
lanacak gelirler -sigorta gelirleri, turizm, navlun gelirleri ve işçi gelirleri- kısa
ve uzun dönemde, dış açığı kapatmakta etkin rol oynamaktadır^^s). Bunlar
arasında, önemli ve istikrarlı gelir sağlamak bakımından sigortacılık hizmet­
lerinin ödemeler dengesinde beliren açığın kapatılmasında doğrudan ve do­
laylı etkileri bulunmaktadır^^s).
Sigorta işlemlerinin uluslararası alanlara taşması nedeniyle, yurtdışı si­
gorta işlemlerinden elde edilen kazançlar, ülkenin ödemeler dengesini etki­
lemekte, uluslararası sigorta ve reasürans işlemleri, ülkeye döviz kazandıra­
rak dış ödemer için nakit olanakları yaratmaktadır. Yatınmların büyük bir bö­
lümü, ithal mallarına dayalı sanayileşmekte olan ülkeler açısından döviz ka­
zancının önemi büyüktür^^o).
- kredi işlemlerinin gelişmesinde sigorta sektörü
Kredi, mal veya para cinsinden bir değerin belirli bir süre sonunda ve be­
lirli koşullarla geri almak üzere verilmiş bir varlığın ödenmesine kefil olunmasıdır. Kredi gereksinimi olan girişimci, mal varlığını sigorta ettirerek men(28) Uluslararası
sigortacılık
işlemlerinde
döviz girdilerine
neden olan kalemler;
alınan primler,
alınan
ko­
misyonlar
ve tazminatta
reasürörler
payıdır
- reasürans
şirketleri
için retrosesyonerler
payı. Döviz
çıktılanna neden olan kalemler
ise, devredilen
primler,
verilen komisyonlar
ve ödenen hasar
paylarıdır.
(29) Cari işlemler
dengesinde
belirecek
açığı kapamak
ve istikrarlı gelir sağlayacak
yeni kaynakların
harekete
için, ekonomik
gelişmeye
geçirilmesi
kaçınılmazdır.
engel
olmadan,
sürekli
Sigortacılık,
mal üretimine
dayanmayan
ekonomik
faaliyet ve işlemleri
kapsamaktadır.
Bu nedenle
sigor­
tacılık, ekonomide
hizmetler
sektörü
içinde yer almaktadır.
Bu hizmetler
genellikle
"görünmeyen
işlem­
ler" olarak nitelendirilmektedir.
Bu nedenle,
gerçekleşmesi
ve sonucu birçok halde beşeri hisler
sayesin­
de bilincine
varılabilen
ve değerlendirilebilen
öteki hizmetlerle
karşılaştırıldığında
sigortacılık,
daha
bariz
özellik
taşır.
Görünmeyen
işlemler
adı altındaki
hareketler
özellikle
hizmet gelir ve giderleridir.
Sanayileşmekte
olan
ülkeler,
genellikle
ihraç edilebilir
stokları
ve mal çeşitleri
az olan, buna karşılık
ithalat ihtiyaçtan
yüksek
seviyede
olduğundan
devamlı
dış ticaret açığı veren ülkelerdir.
Bu açığı, kendi kaynakları
île
gidermekte
baş vurulacak
önemli bir yol da görünmeyen
işlemler
gelirinin
yeterli seviyeye
çıkartılmasıdır.
Bu
takdir­
de dış ticarette
beliren kronik açığın finansmanı
büyük ölçüde sağlanmış
olacaktır.
Ancak
sanayileşmek­
te olan ülkelerin
büyük bir kısmı bu hedefe
varmamakta,
dış ticaret açığını gidermek
için,
görünmeyen
kalemlerden
gerekli fayda
sağlanamamaktadır.
(30) Sigortacılığın
uluslararası
bir ilişki olduğu
ve riskin dağıtılmasında
reasürans
yolu ile yapılan
plas­
man ve kabuller
de dikkate
alındığında,
dışarıdan
yapılan
reasürans
kabulleri
ve bu şekilde
yaratılan
fonlar da önem kazanmaktadır.
Sanayileşmiş
ülkelerde
bu döviz kazandıncı
nitelikleriyle
sigortacıların
ödemeler
dengesine
olan katkılan,
tüm mali kuruluşlann
dış kaynaklı
kazançlannın
yansından
fazlasına
ulaşabilmektedir.
(Sigorta Haberleri
bülteni.
1980, Sayı 35, s. 12)
faatini ipotek olarak verdiği kredi kuruluşuna devreder. Kredi sigortası yap­
tırmak suretiyle borçlunun vadede borcunu ödeyememe rizikosunu sigorta
ettiren alacaklı, daha kolay kredi işlemlerine girişebilir.
Özellikle dış ticarette ihracatçı sigorta kuruluşları tarafından kredi sigorta­
ları teşvik edilmektedir. İhracatın rizikosu garanti edilmek suretiyle ülkenin
krediye dayanan ihracat işlemleri gelişmektedir.
İpotek karşılığı kredilendirme işlemlerinde ödünç para veren kuruluşlar,
bankalar üzerinde ipotek tesis edilen taşınmaz malın, yangın rizikosuna kar­
şı sigorta edilmesini zorunlu tutmaktadır. Çünkü, ödünç verilen paranın te­
minatı olan taşınmaz mal değerini yangın sonunda tamamen kaybedilmekte
ve kredi açan banka, ayni teminatı paraya çevirmek imkanından yoksun ka­
labilmektedir.
Aynca, girişimcinin karar vermesinde önemli rol oynayan risk unsuru, si­
gorta şirketi tarafından yönetildiği takdirde, girişimci rekabete ve sabit ser­
maye yatınmlanna daha rahat girebilecektir. Klasik birkaç tür riziko dışında
diğer rizikolarda, işin durması, hammaddenin bulunmaması, nakit sıkıntısı
çekilmesi gibi risklerde girişimcinin sigorta tarafından güvence altına alınma­
sı gerekmektedir. Genelde gelişmekte olan ülkelerde sigorta şirketlerinin
yüklendikleri riskler, girişimci açısından karar verme aşamasında birinci de­
recede etken olan riskler değildir.
Risklere karşılık olarak aynlan sermaye miktarını, bu riskin karşılığı ola­
rak sigorta şirketi yüklendiğinde, girişimci daha fazla sermaye ile yatırım ya­
pabilecektir. Gelişmekte olan ülkelerde, sigorta şirketleri hasar olma olasılığı
yüksek riskleri sigorta kapsamı dışında bırakmaktadırlar. Bu tür riskleri taşı­
yacak sigorta şirketleri olmadığından, büyük işletmelerde çok büyük riskler
için büyük miktarlarda fon ayrılmaktadır. Sanayileşmiş ülkelerde sigorta ku­
ruluşları tarafından girişimciye, rizikolar karşılığı olarak dondurduğu serma­
ye miktannı kendi yatırımlarına katma imkanı verilmektedir.
- ekonomik çöküntü ve değer kayıplarınm önleyicisi olarak sigorta
Kişi ve kuruluşları tehdit eden riskler gerçekleştiğinde bir değer kaybı
ortaya çıkmaktadır. Bu değer kaybı, büyük emek ve tasarrufların sonucunda
yaratılan varlıkları kapsadığında, ekonomik çöküntüler söz konusudur.
Hasarın bir ekonomik faaliyeti durdurması sonucu ortaya çıkan istihdam
sorunlan, yatınm ya da tüketim malzemelerinin üretim ya da tüketimden çe­
kilmesi sonucu da darboğazların, fiyat artışlarının ortaya çıkışı, ekonomik
çöküntülere örnek olarak verilebilir. Sigorta faaliyetleri ile bu rizikolar
gerçekleştikten sonra yatırım eksiklikleri, kayıplar sonucunda meydana ge­
len darboğazların, ekonomik çöküntü ve değer kayıplarının telafi edilme im­
kanı doğacaktı r(3^).
BOLUM II
TÜRKİYE'DE SİGORTA SEKTÖRÜNÜN
FON YARATMA KAPASİTESİ
2.1 Sigorta Selctörü'nün Fon Yaratma İşlevi
i. Mali piyasalar ve sigorta sektörü
Ekonomik kalkmmanın kıt kaynaklara gerçekleştirilmesinde karşılaşılan
temel sorunlardan biri, yatırımların finansmanı için gereken fonların temini­
dir. Gerek ekonominin finansman ihtiyacının karşılanmasında toplanabilir
kaynakların en yüksek ölçüde ve en düşük aktarma maliyetleriyle kulanılabilir fonlara dönüştürülmesi, gerekse mali kaynakların ekonomide en verimli
alanlara kanalize edilmesi, ekonomik gelişmeyi teşvik etmekte, hız kazan­
dırmaktadır,
Gelişmiş bir ekonomide, fon dağılımının etkin bir şekilde gerçekleştirilme­
si, son derece önemli bir olgudur. Gelişmiş ülkelerdeki mali araç sayısı ve
çeşidi ile, ya da mali piyasalardaki çeşitlilik ile az gelişmiş ülkelerin mali pi­
yasaları ve aracıları arasında önemli farklar bulunmaktadır. Ekonomik geliş­
me ile birlikte daha gelişmiş mali piyasalara ihtiyaç duyulmaktadır. Mali piya­
saların etkinliği artırmadaki temel amaç, ulusal ve uluslararası fonların kal­
kınmaya yönelik kullanımı ve mali piyasalara uluslararası rekabet gücünün
kazandırılmasıdır.
Bir ekonomide kaynaklann kullanılabilir fonlara dönüştürülmesi ve en ve­
rimli alanlara aktarılması için mali piyasaların iyi çalışması gerekir. Mali pi­
yasalar, bir ekonomide tasarruflann, bu tasarrufları daha verimli kullanacak
olanlara mali araçlarla aktarılmasını sağlayan piyasalardır. Mali piyasaların
gelişmemiş olması, ekonomik kalkınma çabalarına önemli engel oluştur­
maktadır. Mali piyasaların iyi çalışmadığı bir toplumda fertlerin bir kısmı çok
düşük verimli yatırımlar yaparlarken kurumsal yatırımcılar, yüksek verimli
yatınm alanlan için uygun şartlarla kaynak temin edemezler.
Mali piyasa kurumlarının içindeki ve arasındaki rekabet, mali piyasaların
gelişmesine hizmet etmektedir. Mali aracı kurumlar, mali piyasalarda arz ve
talebi daha iyi tatmin edecek mali araçlar oluşturarak rekabet ederler. Bu re­
kabet, kaynakların dağılımının daha rasyonelleşmesi, fon aktarma maliyeti­
nin düşmesi ve piyasanın ihtiyacı olan bilgilerin daha iyi yayılması şeklinde
ortaya çıkan verimliliği, artırmaktadır.
Günümüzde uluslararası mali piyasalarda yer alan uzmanlaşmış kurum­
ların birçoğu, henüz Türkiye'de bulunmamaktadır veya gelişme aşamasın­
dadır (Tablo-16).
Tablo 16
Fon Toplamada Etkin Mali Kurumlar ve Türkiye'deki Konumları
Mali Kurumlar
Gelişmiş
Kalkınma Bankaları
(Development Banks)
Yatırım Bankaları
(Investment Banks)
Merchant Bankaları
(Merchant Banks)
Tasarruf Bankaları
(Saving Banks)
Ticari Bankalar
(Commercial Banks)
Sadece Mevduat
Toplamayan Bankalar
(Postal and Endorsment Banks)
İpotek Kurumları
(Mortgage Institutions)
Tüketici Finansman Şirketleri
(Financing Companies)
Finansal Kiralama Şirketleri
(Leasing Companies)
Faktoring Kurumları
(Factoring Companies)
Hayat Sigortası Şirketleri
(Life Insurance Companies)
Yatırım Fonları
(Mutual Funds)
Yatırım Ortaklıkları
(Investment Companies)
Bireysel Yatırım Fonları
(Individual Trusts)
Emekli Fonları
(Pension Funds)
Risk Sermayesi Şirketeleri
(Venture Capital Firms)
Aracı Kurumlar
(Brokerage House, Securities House)
Gayrimenkul Yatırım Fonları
(Real Estate Investment Trusts)
Gelişen
Mevcut Olmayan
Mali araçlar açısından değerlendirildiğinde günümüzün gelişmiş mali pi­
yasalarındaki araçlardan bazılarının Türkiye'de kullanılmadığı görülmekte­
dir. Mali araç ve kurum eksikliği fon toplamada etkinliği azaltmaktadır.
Kullanımı yaygın olan mali araçlar
Vadeli mevduat, vadesiz mevduat, finansman bonosu, özel sektör tahvil­
leri, yatırım fonları, hisse senetleri, hazine bonosu, devlet tahvilleri, gelir or­
taklığı senedi, döviz mevdatı.
Kullanımı yaygın olmayan mali araçlar
Mevduat sertifikası, uzun vadeli değişken faizli mevduatlar, yatırım ola­
nakları katılma belgesi, uzun vadeli değişken faizli devlet tahvilleri, banka
bonosu, swaps, hisse senedine dönüştürülebilir tahvil, tercihli hisse senetle­
ri.
Kullanılmayan mali araçlar
Tröstler, futures opsiyonlar -türev değerler, hisse senedi satın alma hak­
kı, altına endeksli tahviller, gayrimenkule endeksli fonlar, aktife dayalı men­
kul kıymetler, teminatlı bonolar.
Sigorta işletmeleri, mali sistem içinde yer alan mali kurumlardır. Ülkemiz­
de, sosyal ve özel sigorta alanında faaliyet gösteren sigorta işletmelerinin
mali piyasalar içerisindeki yeri, kalkınma planlarında belirtilmektedir;
- para yaratan mali kurumlar: T.C. Merkez Bankası; Mevduat Bankala­
rı.
- para yaratmayan mali kurumlar: Sigortalar; Yatırım, Kalkınma ve İhti­
sas Bankaları; Kredi ve Kefalet Kooperatifleri.
Kalkınma planlarında özel sigorta şirketleri, para yaratmayan mali kurum­
lar olarak nitelendirilmektedir.
- yarı mali kurumlar: Sosyal Güvenlik Kurumları -Zorunlu Sigorta ve
Emeklilik Örgütleri.
Kalkınma planında, amaç ve işleyiş yönünden farklılık gösteren özel si­
gorta şirketleri ve sosyal güvenlik kurumları birbirinden aynimaktadır.
- hizmet gören mali kurumlar: Menkul Kıymet Borsalan, Diğerleri
Özel Sigorta şirketlerinin para yaratmayan mali kurumlar olarak, sosyal
güvenlik kurumlarının da yarı mali kurumlar olarak nitelendirildiği bu sınıfla­
ma;
- mali kurumlar arasındaki sermaye ilişkisini,
- sosyal ve özel sigorta kurumları arasındaki ayrımı,
- para, kredi tasarruf ve sermaye piyasası alanında faaliyet gösteren ku­
rumları,
açıklar nitelikte olduğundan tercih edilmektedir.
Sigorta sektörü, ülkede yatırılabilir fonların birikimine ve bu fonların ve­
rimli alanlara yöneltilmesinde elverişli bir faaliyet alanıdır. Bu bakımdan si­
gorta sektörü kurumsal tasarrufların oluşmasına ve sermaye piyasasında
fon arzına yardımcı olmakta, ülkenin ekonomik kalkınmasına katkıda bulu­
nabilmektedir. Bu nedenle, sigorta işletmelerinin, dünya ekonomilerinde bü­
yük tasarruf kaynağı olarak beliren, bir çok sektörün finansman ihtiyacının
büyük bir kısmını karşılayan, özellikle büyük yatınmların gerçekleşmesinde
katkısı olan, sanayileşmiş ülke örneklerinde olduğu gibi çoğu kez bankalar­
dan daha gelişmiş faaliyetlere sahip olan mali kurumlar olarak değerlendiril­
meleri gerekmektedir. Ülkemizde sigorta sektörünün yıllarca ihmal edilişinin
temelinde sigorta kurumlarının mali kurumlar olarak değil, sadece belirli ha­
sarları gidermek için kurulmuş bir organizasyon kimliği ile ele alınması yat­
maktadır.
ii. Sigorta selctörü'nün fon yaratma işlevi
Genel tanımı ile sigorta, belirli prim karşılığında, öngörülmüş bir rizikonun
gerçekleşmesine bağlı zarar ya da hasarın karşılanmasını sağlayan sözleş­
me, belirli bir takım ekonomik değer kayıplanna ya da bu kayıpların sonuç­
larına karşı telafi mekanizmasını çalıştıran bir organizasyondur^^s). Bu orga­
nizasyonun tamamen olmadığı ya da yeterli olmadığı branşlarda telafi edil­
memiş ekonomik kayıplar ortaya çıkmaktadır.
Toplumun belirli bir kesimini kapsayan ve genellikle zorunlu bir nitelik ta­
şıyan sosyal sigorta, genel tanımda yer almakla birlikte, ayrı bir sınıflandır­
ma içinde değerlendirilmektedir. Kişileri can, mal ve sorumlulukla ilgili riziko­
lardan korumaya yönelik olan dar anlamdaki özel sigortada ise temel ilke,
aynı ya da benzer rizikolarla karşı karşıya bulunan olabildiğince çok sayıda
kişiyle sözleşme yapılması ve bunlardan toplanan primlerle tazminatlan kar­
şılayabilecek bir fon yaratılmasıdır.
Sigortada amaç, sigortalı kişilerin mal varlıklarındaki olası azalmaların
karşılanmasıdır. Sistem, sigortalı bakımından "güven yaratma" özelliğinin
yanısıra, "tasarruf ve kredi aracı olma" özelliği de taşımaktadır. Dolaylı ola­
rak kredi işlemlerini gerçekleştiren sigorta kurumları, aynı zamanda serma­
ye birikimi sağlayan toplu tasarruf kurumlarıdır. Makro ekonomik açıdan bu
tasarruflar yatırıma kanalize edilebildiği oranda değer kazanmaktadır.
Yatırımlara yöneltilebilecek fonların yaratılmasında katkıda bulunarak,
döviz kazandırıcı ya da döviz tasarrufu sağlayacak hizmetleri gerçekleştire­
rek, ekonomik faaliyetlerin güven içinde yürütülmesine olanak sağlayacak
koşulları hazırlayarak, ekonominin kalkınmasına ve gelişmesine önemli öl­
çüde yardımcı olan sigorta sektörü, bu fonksiyonlannı ülkemizde yerine geti­
rememektedir.
- Sigorta şirketlerinin fon yaratmasını engelleyen temel neden, sigorta iş­
letmelerinin ekonomik işlevinin ülkemizde yeterince anlaşılmamış olması ve
bunun sonucunda sigorta işlemlerinin sermaye piyasası kapsamı dışın­
da bırakılmasıdır.
- Sigorta şirketlerinin ulaştıkları prim gelirlerinin yetersiz oluşunun yanı­
sıra ulaşılan fonlar da rasyonel kullanılmamaktadır. Prim gelirlerinin sı­
nai yatırımların finasmanında kullanılmayıp kısa vadeli yatırımlara kaydırıl­
ması, kurumların etkin yatırım portföyünü oluşturmadaki başarısızlıkları, fon
oluşturmada kısır bir döngü yaratmaktadır. Fonlann rasyonel kullanılmamasında yatırım sahalarının yasayla kısıtlanması da diğer önemli engel olarak
görülmektedir.
- Sanayileşmiş ülkelerde, sigorta endüstrisinin özellikle fon yaratma açı­
sından ekonomideki etkinliği önem kazanmaktadır. Bu ülkelerde sektörün
gelişme süreci içerisinde teknik karları gittikçe azalmakta, buna karşılık mali
karları da dikkat çekici ölçüde yükselmekte ve mali kurumlar olarak bü­
yük yatırımlara girişmektedirler.
Kalkınma planlannın uygulamaya geçmesinden^^^) günümüze kadar olan
süreç içerisinde sigorta şirketlerinin mali karlarının bilanço karları içerisinde­
ki payının gittikçe artıyor olması, bu kurumların ülkemizde de mali kurum
olarak önem kazanmaya başladığını göstermektedir.
- Ülkemizde sigorta şirketleri, mali aktifleri açısından en küçük mali ku­
rumlardır, sermaye piyasasına aktardıkları fonlar oldukça azdır. Bunun
önemli nedenleri arasında sigorta sektörünün yıllarca durağan bir yapı içeri­
sinde sıkışıp kalması ve çok çeşitli sorunlar nedeniyle, bir bankaya ya da
güçlü bir sermaye grubuna dayalı olmadan yaşayamaz hale gelmeleridir(34).
Ekonomide fon yaratma işlevini yerine getiremeyen Türk sigorta sektörü­
nün, kullanabileceği çok geniş bir potansiyeli bulunmaktadıK^s). Türk Sigorta
Endüstrisi'nde son yıllarda yaşanan gelişmeler, sigorta kurumlarının mali
(33) Plan ve programlarda
ulusal ekonominin
parasal
yönü ile ilgili çalışmalarm
yapılacağı,
çeşitli
de ve zamanı
geldikçe
tekrarlanmaktadır.
Ancak sermaye
birikimi sosyal bir olay olarak işlenmiş,
ye birikimini
gerçekleştirecek
motivasyonlar
ve ortam
yaratılamamıştır.
yerler­
serma­
İkinci beş yıllık kalkınma
planında
hayat sigortaları
yoluyla
biriken fonlann
artıniması
ve kalkınmanın
fi­
nansmanına
yönlendirilmesi
öngörülmektedir.
IJçüncü beş yıllık kalkınma
planında
sigorta
endüstrisinde
toplanan
fonlann,
öncelikli
sektörlere
ve yörelere
yönlendirilmesi
öngörülmüştür.
Beşinci beş yıllık
kalkın­
ma planında
ise para ve kredi politikası
başlığı altında sigorta sektörüne
kısaca yer verilmekte,
"sigorta
sisteminin
yeniden
düzenlenerek,
daha dinamik
bir yapıya kavuşturulması"
amaçlanmaktadır.
Altıncı
beş
yıllık kalkınma
planında,
eski planlara
oranla
sigortacılığa
daha fazla yer verilmektedir.
Son
planda,
"özellikle
kamu sağlığı
ve güvenliği
gibi alanlarda
zorunlu
sigorta uygulamasının
geliştirilmesi
ve
yaygın­
laştı n iması" amaçlanmakta
ve şu önerilere
yer
verilmektedir;
- Sosyal güvenlik
sasına yöneltmeleri
kurumlan,
özel yardımlaşma
sandıklan
ve sigorta
ve portföylerinde
özel kesim menkul kıymetlerine
- Türkiye'de
uygulanan
sigorta türlerinin
uygulanması
ve sigorta
araştırılması
ve bu yöndeki
uygulamalarla
sigorta
sektörünün
yararlanılmasının
sağlanması,
- Sigorta
sektöründe
rekabet
ortamının
oluşmasının
şirketlerinin
fonlannı
ağırlık verilmesinin
mevcuttannın
fon yaratma
geliştirilmesi
potansiyelinden
sermaye
piya­
özendirilmesi,
olanaklannın
tam
olarak
sağlanması,
- Sigorta şirketlerinin
uluslararası
pazarlara
açılması
için gerekli ortamın
(34) Fon yaratma
işlevinin
parasal
boyutu değerlendirildiğinde
ülkemizde
bankaları,
mali piyasalann
en güçlü kurumu
olarak görülmektedir.
Uzun
dan kontrol edilmesi
ve çeşitli ülkelerde
bankalara
yasaklanmış
konularda
sı, mali piyasalanmızda
bankalann
dışında başka kurumlann
gelişmesini
oluşturulması.
oligopolistik
yapılan
ile
ticaret
süreler
faizlerin
devlet
tarafın­
dahi tekelci yetkilerin
tanınma­
engellemiştir.
kurumlar olarak ele alınmaya başladıklarını ve sigortacılığın ekonomik işle­
vinin önem kazanmaya başladığını göstermektedir^^e).
2.2 Sigorta Sektörü'nün Fon Kaynakları
Sigorta sektörünün yarattığı fonlar, belirli bir amaca yönelik ekonomik de­
ğerleri, yatınmlar için önemli bir potansiyeli ifade etmektedir. Fon kaynakları
sigorta sektörünün mali tablosunu -pasif taraf-, fonların kullanım alanları da
sektörün ekonomik tablosunu -aktif taraf-, göstermektedir.
Fon kaynaklarını dört grupta toplamak mümkündür(37).
- kaynağı girişimci olan fonlar -Ödenmiş sernaye
- kaynağı hukuktan doğan fonlar -Kanuni yedek akçeler, teknik ihtiyat­
lar, amortismanlar
- kaynağı ekonomik tercihlerden doğan fonlar
- işletme faaliyetinden doğan fonlar -kar
İlk üç grupta ortaya çıkan fonlardan, sigorta prim hacminin kullanılabilen
kısmından ve orta-uzun vadeli yabancı kaynaklar'dan^^s) oluşan toplam po­
tansiyel, başlıca iki ana faaliyete; teknik işlere ve mali yatırımlara kanalize
edilmektedir. Bu faaliyetlerden elde edilen kardan, vergiler ve dağıtılacak
kar payı düşüldükten sonra kalan "ihtiyat", işletmenin bünyesinde yeni bir
fon oluşturmaktadır.
Türkiye'de özel sigorta kesimi, 1992 yılı sonunda 7,9 trilyon liralık fon biri­
kimi sağlanmıştır (Tablo-16). Bu fonlar içerisinde kaynağı hukuktan doğan
fonlar, %66.89'luk paylan ile en büyük ağırlığa sahiptir. Bunu %17.94'lük pa­
yı ile kaynağı girişimci olan fonlar, şirketlerin ödenmiş sermayeleri izlemek­
tedir. Sigorta şirketlerinin 1992 yılı sonunda elde ettikleri 8.171,9 milyar lira­
lık primlerin kullanılabilir miktan da aynca ek fon yaratmaktadır.
(35) Az gelişmiş
sigorta
sektörlerinde
sermaye,
teknoloji
ve eğitim eksiklikleri
nedeniyle,
sigorta
üretim
yapabilecek
branşlarda
atıl kapasiteler
söz konusudur.
Sigortanın
uygulandığı
branşlarda,
üretim ya da
satış düzeyi,
olması gereken
düzeyin
çok altındadır,
bu nedenle
boş kapasite
vardır. Aynca,
sigorta
üre­
timinin henüz uygulanmadığı
sigortalanabilir
risklerin
bulunduğu
branşlar
bulunmaktadır.
Her iki
neden­
den dolayı, sigorta güvencesinden
yoksun
alanlar ortaya çıkmaktadır.
Bu alanlarda,
sigortalanmamış
ri­
zikolarda,
riskin gerçekleşmesi
sonucunda
oluşan hasarlar
telafi edilememekte,
ekonomik
kayıplar
orta­
ya çıkmaktadır.
Sigorta
faaliyetlerinin
yetersizliği,
prim, çeşitli rezerv ve birikimlerin
de yetersiz
düzeyde
kalmasına
neder olur. Bir başka anlatımla,
sigortanın
uygulanmadığı
yada yeterli
olmadığı
alanlarda,
ekonomik
gelişme
ve büyüme
engellenmiş
olur ki bu da bir ekonomik
kayıp olarak ortaya
çıkmaktadır
Dr. Şebnem
Duman,
"Türk Sigorta Sektörü'nde
Boş Kapasiteler
ve Ekonomik
Kayıplar",
Bilaraş
İstan bu
1990,3.76.
(36) Sermaye
Piyasası
Kurulu'nun
temmuz
1992 içerisinde
açıkladığı
90'lı yıllarla ilgili hedefler
arasında
sigorta sektörüne
de yer
verilmektedir;
- "Sermayenin
tabana yayılmasına,
gelir dağılımının
düzeltilmesine,
ekonomide
demokrasinin
ve
sosya
güvenceliğin
sağlanmasında
katkıda bulunmak"
amacıyla,
sosyal güvenlik
kurumları
ve sigorta
şirketleri­
nin sermaye
piysalarından
daha etkin yararlanmalarını
sağlayıcı
önlemlerin
getirilmesi
amaçlanmaktadır,
ii. "Çatışanlar
ve tasarruf sahiplerine",
sigorta şirketlerinin
bünyesinde
faaliyete
geçecek
emeklilik
yatırınfonları ve çalıştıkları
sürede emeklilik
dönemleri
için birikimde
bulunabilmelerine
ortam
sağlanmaktadır.
(37) Reasüröre
ve retrosesyonere
olan borçların
karşılıklı
menfaat
ve dayanışma
gereklerinin
ölçüsünde
geciktirilmesi
sonucu
doğan cari hesap bakiyeleri,
sigorta işletmelerine
faizsiz ve vadesiz kredi
kullanın
olanağı
sağlanmaktadır.
Bir kesimin
alacağını
geç tahsil ettiği için uğradığı
kayıp, diğer tarafın
sağladığ.
yatırım
geliri ile telafi edildiği için endüstri
açısından
sonuç değişmemektedir.
Bu nedenle
bu tür
kaynak­
lar, bir fon kaynağı
olarak
değerlendirilmemektedir.
(38) Ülkemiz
sigortacılık
sektöründe
özkaynak
ve primler
dışında
yabancı
kaynak
bulunmamaktadır.
Genelde
sigorta şirketleri,
orta ve uzun vadeli banka kredilerine
kullanımı
alışkanlığ.
başvurmamaktadır.
Tablo 17
Türkiye'de Özel Sigorta Kesiminin Fon Birikimi
ve Yıllara Göre Artış Oranı
Yıllar
1985
1986
1987
1988
1989
1990
1991
1992
Kaynak:
"Türkiye'de
Sigorta
(Milyar TL)
Yıldan Yıla
Artış Hızı
(%)
96
157
323
599
1,136
2,258
4,211
7,979
63
105
85
89
98
86
89
Faaliyetleri
Hakkında
-
Rapor",
Sigorta
Murakabe
Kurulu
Tablo 18
Türkiye'de Özel Sigorta Kesiminin Fon Birikimi
(1992)
(Milyon TL)
(%)
1. Kaynağı Girişimci Olan Fonlar
- Ödenmiş Sermaye
1,431,410
17.94
2. Kaynağı Hukuktan Doğan Fonlar
- Kanuni Yedek Akçe
- Riyazi İhtiyat
- Diğer Teknik İhtiyatlar
- Amortismanlar
5,336,957
106,012
2,314,012
2,606,981
309,952
66.89
885,825
117,096
231,811
11.10
3. Kaynağı Ekonomik Tercihlerden
Doğan Fonlar
- Serbest Karşılıklar
- Diğer Karşılıklar
- Yeniden Değerleme Fonu
4. İşletmeden Doğan Fonlar
Toplam
536,918
324,541
4.07
7,978,733
100.00
2.2.1. Özkaynaklar
Yakın geçmişe kadar özel sektörün sigortacılığa ilgi göstermemesi, planlı
döneme girildiğinden itibaren sigorta şirketi kurulmasına izin vermeyen eko­
nomi politikaları, sektördeki sermaye yatırımlarını olumsuz yönde etkilemiş­
tir. Ayrıca, sermayenin %90'nın üzerindeki kısmının sınırlı sayıdaki banka
veya holdingin kontrolü altında bulunmasının yarattığı oligopol yapının reka­
beti azaltması(39), yönetimlere içinde bulundukları sermaye grubunun genel
stratejileri içinde serbesti tanınması, sektördeki sermaye yatırımlannı olum­
suz yönde etkileyen faktörlerdir.
1992 sonunda ulaşılan 7,9 trilyon liralık fonun, 1.886,3 milyar TL'lık kısmı
özkaynakları ifade etmektedir;
Ödenmiş sermaye
1.431,4 milyar TL
Yasal yedek akçeler
106,0 milyar TL
Diğer yedek akçe ve karşılıklar
348,9 milyar TL
1,4 trilyon liralık ödenmiş sermaye içinde yeniden değerleme suretiyle
zamanla sermayeye katılan ve yatınmlarm finansmanına, ülke ekonomisinin
büyümesine kaynak olabilecek efektif bir değer yaratmaktan uzak olan fon­
lar da bulunmaktadır.
1992 sonunda Türk bankacılık sektörünün 36 trilyon TL'yı aşan özkay­
nakları dikkate alındığında sigortacılık sektörüne yeni bir sermaye yatırımı­
nın yapılmadığı ve sektörde faaliyet gösteren ortaklıklann da önemli ölçüde
sermaye yatırımında bulunmadıkları görülmektedir. Sermaye artırımları da
çoğu kez işletme sermayesi açığını kapamaya yönelik olmuş, kanuni yedek
akçelerle artan sermaye üzerinden ilave yapılması olanağı tanınmasına rağ­
men yatırımda bulunmaya imkan verecek fonların oluşturulmasına fırsat ya­
ratmamıştır.
2.2.2. Primler
Primler, sigortalıdan tahsil edilmesinden hasarın ödenmesine kadar ge­
çen süre içinde bazı sınırlamalarla kullanılabilir olan fonlar, işletme için esas
kullanım imkanı olan fonlardır(40). Sigorta sistemi aracılığı ile oluşturulan bu
fonlar, ülke kalkınmasında kullanılabilir bir potansiyel oluşumuna katkıda bu­
lunmaktadır.
1970'li yıllarda 1 milyar TL'dan 15 milyar TL'ya gelişme gösteren toplam
direk prim üretimi, 1989'da 1 trilyon TL'yı aşmış 1992 sonunda 8,2 trilyon TL
olarak gerçekleşmiştir (Tablo-19). 1970'li yıllarda enflasyon oranının altında
kalan prim üretimi artışında reel gelişme sağlanmamış, 1980'li yıllarda ise
reel anlamda yeterli prim artışları gerçekleştirilememiştir.
(39) 1992 sonu
lam sektör payı
üretimlerine
%65.7'dir.
göre
ilk on sigorta
şirketinin
toplam
sektör
payı
%42.3,
ilk yirmi
şirketin
top­
(40) Sigorta şirketlerinin
güvence
işlevi, düzenlenen
sigorta poliçesi
ile yürürlüğe
girmektedir.
Sigorta
po­
liçesinin
karşılığında
alınan primler,
sigorta şirketlerinin
üretimlerini
oluşturmaktadır.
Kendine
özgü
tek­
niklerle
teorik olarak hesaplanan
primler, sigorta dönemi içinde ortaya çıkacak
o daldaki rizikonun
karşı­
lanması
için
kullanılacaktır.
Toplam prim hacminin yapısı içinde 1982 yılında %5.56 olan yabancı şir­
ketlerin ya da temsilciliklerin toplam prim hacmindeki payları, 1992 sonunda
%10.54'dür. Yönetim teknik ve yatırım stratejileri ile farklı düşünce yapısı
içinde olan yabancı sigorta şirketlerinin toplam içindeki yüzde 10'luk payları,
yaratılan fonların değerlendirme karakterini önemli ölçüde etkilememektedir.
Biriken fonların önem düzeyi, prim üretiminin GSMH içindeki payında de­
ğerlendirilmektedir (Tablo-20). Toplam prim üretiminin GSMH içindeki pa­
yında 1980'li yıllarda artış görülmesine rağmen ülke karşılaştırmalarında bu
oranın çok düşük düzeyde kaldığı görülmektedir.
CO CO LO
00
00 q
1^
i d CD
CO CvJ CO CO CO
CM
q
od
C\J
CD
00
0 0 CO CM
00
CO C D 00
CD
q
LO
00
CM
CM
LO
o
CD
CO 0 0
LO
CD
CO o
CO
CM CD
lO
lO
CD
CD
"«-•
CD
CD
CD
00
CD
LO
CO 0 0
00 i d
o
CO C D
00
o
CO CD
CO
CD
<<
CO
LO
LU
û_
O
O
CvJ
O)
Q
LU
O
><
ay
LU
CO
CD
00
ö
c\i LO
LO
CD
CD
oö
CO OJ
00 00
- i
C\İ c\i
00 o
in
CD
CM
Ö
Ö
Cvl l O
lO o
CD C D CM
CO CM CM
CD
CD
o
T—
CD C D
CD
o
CD
id
LO
:^
CO CD 0 0
CVJ
0 0 Ld T - CT) • I —
CO -rCO CD CM
CvJ
LO
LO
o
CD
id
CD CD
CD
CvJ
o
o
CO C D
l<
CD CD
CD
00 l <
CD CD
CD
CD
TD
lO
00
1 ^ CO CO
CO 0 0 C D
0 0 C D LO
o
OJ
CM
id
o
LO
CD
CO LO C D C D o
T—
CO 1—
LO
lO_^ CD^ " 1 00^ LO^ CM
T—
T—
Cvj"^
CM"^ CD" CD"
C D 0 0 C D CO LO
CO
00
lO
q CvJ^
Cvl CM'^ LO'^
1
CvJ CO
00
CD^ 0 0
CO C D 0 0 0 0
CO CO CM
CD
T—
T—
C\J
CO
CD"
CD"^
00
00^ LO
T—
Cvj"
CD CO CO CO o
C D CO CO o
LO
CJ CM •r-' CM i d
CM
O
00
CO CO CD
Cvi CM
co"
X
(D
CO
00
00
Ö
ırj c\i
CD
CD
o
o
<
ii
CM
LO
CM
<D
CM
CM
CM
id
o
1^
00
CD
T—
CM
T—
CD
CM
T—
CD
00 CD
CO CO LO
•r- i d C D
CD 0 0
o
00
CM
CD
o
CM
CM
00
CM
CD
CD
LO
00
Cvi Ö
00 00
o
CD C D
CD-
LO
CO
CO
Cvl
—
CM
^
LO
CJ
1 ^ CO
LO CvJ C D 1—
CD CD
CO
CD"^ CD"
CD
CD
o
CD
G> O o CVJ
•1—
CO CvJ
LO^ 0 0 T— CD^
Cvj"^ •1— Cvj"^ 1— T—
00 00 ^
00
CD C D CO C D
Cvj"^
0^
oo"
CM 0 0 0 0 CvJ 0 0
T T—
CvJ LO 0 0
:^
CD
lO
00
co" oo"
CD^
CO CO CvJ
CD^^ LO^ CO^
Ö
CD
CD
CvJ
CM
CM
CM
CD
LO
o"
co"
ID
CD
CD^
^l O
CVJ
o
o
CvJ o
LO"^ CD"^
C D CO LO
CvJ 0 0
oT
LO
CM
T—
c>
CD
lO o
CO CO CD 0 0
•y— C D
CO
CD
T—
CM
Ö
00
CD
T—
CM
00
T—
CM"^
CD"
CO LO
co^
CD'^
o
00
1^
o
o
o
co'^
CD CD
00^ LO^ C D
CD
T—
LO
CM"
CD
00
CM
<J>
)^
CM
00
CD
O
CD
CD
CD
CM
O)
ir
o
00
1—
^
o
ü
00
00
00
CD
CD
CD 0 0
CO LO LO
CO
CO
CD
00
00
ö
H
1
CO
o
a.
O
< ^
00
CO
CvJ 0 0
Q ^
><
X
LU
CÇ
d . ' i
LO
CD
CJ>
00
ir
a.
<,—
00 o
CO CM
o> CD
LO
CD
LTİ
C\J
CD
00
CD
^
CD
CD
CD
a>
q
CD
LO C D
CO CO CO CvJ CM
CM
CD
O
cy>
CD
CD
00
i d 00
CO CO CO LO
00
CvJ
CM
00
lO
^
CvJ LO
Cvi l <
CO CO LO
CD
CM
CD
CM
CD
^
CD
O
CM
CD
CD
CD CO
Cvi CO
CD 00 00
CD
CM
CM
Cvi
00
o
<
CD LO
CO
1
00
d
c\j
00
^
CVJ CD C D C D 0 0
C\J
00
CO CO od 00"^ Cvj" co''
CD
(D
CO C D
LO
CM^ CD^ o
Cvj''
1
5
.^-^
O"oû
CD o
00 ^
CO CD C D C D o
0 0 CO o
Cvj'^ oo'' CD" CD"^
CVJ 1 ^ o
CM
CD^
Cvj"^
co"^ u i oo*"
o
CM
CvJ CD 0 0 CM
1 ^ CO CvJ^ ^
o" co"
lO
00
lO" CM"^
CM
°°
co^
CO
1—
oo"
lO
lO
CM
CD"
00
CD l O o
CO CD CvJ
1 ^ C D LO CO LO l O
CD o
CO
00^
o
00^ 00^ CD" co"
oT
0 0 0 0 r-. CM CM
CD_^ T—
00^
CD
CO
CM^
CD""
10*^ CD"^
0 0 CvJ CD
5
CD"" T T -
CO l O
T—
co"^ T—
CO $M CO
q ^ CM o
00
CD
CD
CD
CD
CD
O
1^
CD
CM
LO
CO
CD
CD
CD
00
CD
CD ( D
o
00 00
CD
Cvl CO
00 00
CD CD 0 ^
LO
00
CD
CD
00
CD
00
00
00
a>
CD
00
CD
O
CD
G)
T—
oo''
CM"^
CvJ
CD
CD
CD
Tablo 20
Sigortacılık Sektöründe Biriken Fonların Önem Düzeyi
Yıllar
Toplam prim / GSMH
(%)
1980
1981
1982
1983
1984
1985
1986
1987
1988
1989
1990
0.40
0.37
0.41
0.43
0.49
0.50
0.54
0.60
0.57
0.61
0.87
Kişi başına prim
TL
356
504
731
947
1,767
2,635
3,715
5,904
10,560
18,719
39,153
Yatırımların finansman kaynağını sağlamada sektörün prim üretiminin
katkısı değerlendirildiğinde, sanayileşmiş ülkeler için önemli düzeylere ula­
şan toplam prim hacminin ülke yatırımları içindeki payının, Türkiye'de %3'ü
aşamadığı görülmektedir(4i).
2.2.2.1. Hayat ve Hayat-dışı Sigortalar
Sigortacılığın fon yaratma işlevinin gerçekleşmesini sağlayan en önemli
etken, hayat sigortacılığıdır. Hayat sigortacılığının sağladığı uzun vadeli fon­
lar, ekonomilerin en büyük finansman kaynağını oluşturmaktadır. Gelişmek­
te olan ülkelerde, nüfusun ortalama yaşı yükseldikçe, hayat sigortası ve
emeklilik fonlarına olan talep giderek artmaktadır.
Ülkemizde toplam sigorta primleri içerisinde hayat sigortası primlerinin
payı, oldukça düşüktür. 1985 yılında %1 civannda olan bu oran, günümüzde
%20'ye gelebilmiştir. Ancak ulaşılan bu düzey, potansiyelin oldukça altında­
dır (Tablo 19-21).
1985 yılından sonra hayat sigortası primlerinde önemli artışlar gerçekleş­
miştir. Bu gelişme ile birlikte ancak 1989 yılından sonra hayat sigortası prim­
lerinin toplam içerisindeki payının %10'u aşmış ve %20'lerin üzerine çıkmış­
tır.
(41) Primlerin
tahsilatmdaki
etkinlik, yeterli düzeyde
değildir.
Sabit ve mütehavvil
teminat olarak
yasayla
belirlenmiş
oranlarda
üretilen
primin bir bölümüne
sınır konulması,
teminatların
belirli yerlerde
kullanıl­
ması şartının
aranması;
reasürör
ve retrosesyoner
için yurt dışına giden primlerin
depo olarak
üzerlerin­
de tuttuklarının
üstündeki
kıs 1 m lan n prim transferini
gerekli kılması;
hasar/prim
oran lan na ve kendi
konservasyonlarına
göre yönetimin
takdir edeceği
ölçülerde
beli bir yüzdeyi
ankes olarak kasada
nakit ve
bankalarda
vadesiz
olarak disponsibl
olarak bulundurulması,
fonların kullanım
oranlarını
daha da
daralt­
maktadır
-Tacettin
Aliefendioğlu,
"Sigorta ve reasürans
şirketlerinde
toplanan
fonların
ülke
ekonomisinde
verimli kullanım
yollan".
Türk Sigortacılığının
Geliştirilmesi
Semineri,
İTO Yayınlan,
Eylül 1986,
s.88.
C\J
00
CO
o
o
od
00
o
(7)
C\J
o
CD
CD
CD
CO
od
CD
od
00
00
o
CD
CO
CO
CO
CO
in
o
00
CO
CD
CO
CD
CO
CD
CD
C3Î
o
o
00
CO
E
1
o
E
o
5
d
CO
CD
o
o
CD
CO
ın
o
CO
LO
C3>
LO
1^
(J)
cr>
LO
o
CD
o
c\i
ö
CL
15
û
*-»
<
CÜ
<
CO
CD
O)
cr>
X
^ 'E
C4
CJ)
<j>
o
CO
CO
Cı>
CJ>
lO
CO
LO
CJ>
CD
O)
C3)
od
od
LO
lO
o
CO
CO
CO
o
o
00*^
CD"^
CO
o
CL
O:
X2 0)
as
O
o
tr
o
Ö5
oo
CD
LU
00
CO
LO
C\J
CO
CTT
Es
CO
LO"
LO^
CJ
o
eg
1^
LJJ
CD"^
ü
c
CO
CO
>
:3
<
<
'o:
LU
_l
1—
UJ-J
CD
T—
CJT
o
LO
C\J
LO
lO"
CO
CO
o
o
CM
C5>
CD
CM
CD
CM
lO^
o"
ırz
LO
00
co"^
^•^
o
T—
CO
co^
cd^
CM
''t
lO^
co"^
o"
CD
CD^
C3Î
CM^
CM
^1-
LO
00
\6
o
o
o
LO
00^
O)
cd'
CD
00
00
CD
00
DC
O
1CM
00
CO
00
lO
00
CD
00
1^
00
CD
00
00
C5>
00
CD
o
CJ)
O)
CM
CD
CJ)
ülkemizdeki yedi sigorta branşmm hayat branşı dışındaki altısı kısa va­
deli fonlar yarattığı halde, yalnız hayat sigortasının uzun vadeli fon yaratma
işlevi bulunmaktadır. Günümüzde hayat sigortacılığında egemen olan dü­
şünce, hayat sigortasının hem bir tasarruf aracı hem de geleceğin güvence
altına alınmasını sağlayan bir araç olarak görülmesidir. Türkiye'de hayat si­
gortaları, bugünkü durumlan ile bu çifte işJevi yerine getirmemektedir. Oysa,
sigortacılığın gelişmiş bulunduğu ülkelerde hayat sigortası, toplam primler
içerisinde en üst sırayı almakta, sigortacılığın sadece bu dalında yaratılan
fonlar, devlet bütçesi olanaklarına yaklaşmaktadır.
Ülkemizde enflasyon oranının yüksek olması, korunma amaçlı olan ve kı­
sa vadeli tasarruf amacı taşımadığı için yatırılan primlerin geri alınamaması,
tasarruf amaçlı uzun vadeli poliçelerin tercih edilmesine neden olmuştur.
2,3. Fon Kullanım Alanları - Mali Yatırımlar
Sigortanın fon yaratma gücünün ekonominin emrine verilerek kullanılma­
sı, özellikle sanayileşmiş ülkelerde vazgeçilmez bir kaynaktır. Sigortanın ta­
sarrufu teşvik fonksiyonu ve biriken fonların verimli alanlara yatırılması, ülke
kalkınmasında önemli rol oynamaktadır.
Sanayileşmiş ülkelerde sigorta ve reasürans şirketlerinde biriken fonların
verimli yatırım alanlarına kanalize edilmesi sonucu, sigorta işlemleri sonu­
cunda teknik zarar ortaya çıkarsa(42) bile yatırım gelirleriyle önemli karlar el­
de edilebilmektedir.
Sigorta şirketleri ana faaliyet konulan olan sigortacılık işlemlerinden tek­
nik gelir veya teknik zarar elde etmektedirler. Teknik gelirden, sigorta şirket­
lerinin genel giderleri düşünüldüğünde ortaya çıkacak rakam sigortacılık iş­
lemlerinden ne kadar kar elde edildiğini ortaya koymaktadır.
Teknik faaliyet sonucu sağlanan kazanç, menkul veya gayrimenkul yatı­
rımlarında değerlendirilmektedir(43). Sigorta şirketlerinin "fon yaratma" imka­
nı buradan kaynaklanmaktadır. Net teknik gelirden-vergiden sonra şirketlere
kalan net kardan(44)^ yatırımlara ayrılan kısımlar ne kadar küçükse, şirketler
menkul ve gayrimenkul yatırımlarına yeni kaynaklar tahsis edememekte,
açık anlatımla fon yaratamamaktadırlar.
(42) Türk sigorta şirketlerinin
teknik sonuçlanndaki
olumsuz
rmda da sigorta şirketleri
aleyhine gelişmeler
yaratmaktadır.
(43) Sigorta
yat priminin
gelişmeler,
yurt
dışr reasürans
şirketlerinde
öz ve dış kaynak sermaye
unsurlarının
varlığı özellikle hayat
bir parçası olan tasarruf primi tutarlan, sigortacıya
geniş yatınm inîkanlan
(44) Sigorta şirketlerinin
ulaştıklan
prim
çici olarak girmektedir.
Toplam primden,
misyon"
ödenmektedir.
anlaşmala-
sigortalarında,
ha­
sağlamaktadır.
gelirlerinin
bir bölümü kasalarına
girmemekte,
bir bölümü
sigorta poliçesinin
türüne göre "aracıya",
acentaya
belirli
de ge­
bir "ko­
Bunu yanısıra
sigortalılar
ve aracılar, sigorta şirketlerine
olan borçlannı
peşin ödemezler.
Bu nedenle
ha­
san peşin ödemek zorunda
kalan sigorta şirketi, primi büyük gecikmelerle
tahsil etmektedir.
Prim
rakamı,
sigorta şirketinin
kasasına
tamamı girmeyen
bir rakam olmasına
karşılık hasar rakamı, kasadan
mutlaka
nakit olarak çıkan
rakamdır.
Sigorta şirketleri
sigorta işlemlerinin
bir bölümünü
kendi üzerlerinde
saklarlar-konservasyon.
Kalan
bölü­
mü, yerli ve yabancı
reasürans
şirketlerine
devrederler.
Hasar ortaya çıktığında,
reasürans
şinketleri,
devraldıkları
prim oranı ile anlaştıkları
hasar türlerine göre hasar ödemesinde
bulunurlar.
Sigorta sektörünün fon yaratma kapasitesi üzerinde etkili olan en önemli
unsur, mali yatırımlardır. Sigorta şirketleri, mali yatırımlardan elde ettikleri
karlarla gelişmekte ve ekonomiye kaynak yaratmaktadır. Mali yatırımların
sonuçları, teknik ve mali karlılık üzerinde görülmektedir. Özkaynakları yeter­
siz, teknik karlılığı düşük olan bir sigortacılık sektöründen ekonomiye kay­
nak yaratmada fazla bir şey beklenemeyeceği açıktıK^^).
Yüksek enflasyonun artık kronikleştiği ülkemizde, sigortacılık sektörü de
bundan olumsuz yönde etkilenmektedir. Yıllık prim artışları, nominal olarak
yüksek görünsede reel olarak enflasyonun etkisinden arındırılıp analiz edil­
diğinde oldukça düşük kalmaktadır. Reel anlamda gelişme göstermeyen
primlerden, yüksek faaliyet giderleri düşüldüğünde kalan teknik karlar eko­
nomi içinde önemsenemeyecek kadar düşüktür(^6)_
(45) Esas olan bilanço
kan içerisinde,
teknik faaliyet
sonuçlannın
şirketlerinin
gerçek
anlamda,
kar edemedikleri,
geçmiş
karlardan
yesinde
bilançolannın
karlı sonuç verdiğini
ortaya
koymaktadır.
payıdır.
yaptıkları
(46) Sigorta
şirketlerini
2 ana fonksiyonu
bulunmaktadır;
riske karşı
Toplanan
fonların
değerlendirilmesi
açısından
hayat sigorta şirketlerinin
branşlarda
çalışan
sigorta şirketlerine
göre ağırlık kazanmaktadır.
Bu
sigortası
yapan şirketlerdeki
kadar büyük fonların birikmeyeceği
görüşü
Fon yönetiminde
mali kurumlar
için genelde
geçerli
olan temel ilkeler
Bu
ilkeler;
Bu payın küçüklüğü,
sigorta
yatınmlann
mali gelirleri
sa­
korunma
ve mali kurum
oima.
mali kurum olma özelliği,
diğet
aynmda,
diğer branşlarda,
hayat
yer
almaktadır.
sigorta şirketleri
içinde
geçerlidir.
1.
Emniyet
2. Paraya
çevrilebilirlik
-Likit olma gerektiğinde
ve herhangi
bir değer kaybına
uğramadan
paraya
çevrilebilme.
Likidite,
hayat dışı sigortalarda
önem kazanmaktadır.
Özellikle
hayat dışı sigorta
branşlannda
biriken fonlar, yüksek
faizli ve paraya çevrilebilme
özelliği kolay olduğu için sabit getirili menkul
kıymetle­
re
yöneltilmektedir.
3. Karlılık
-Geliri en yüksek
düzeye
ulaştırma.
Hayat sigortalarında
karlılık,
en başta düşünülen
fatkördür. Gelişmekte
olan ülkelerde
teknik karlılığın
yatınmlan
hızlandırmada
önemli rolü bulunmaktadır.
Ülke
ekonomisi
geliştikçe,
verilen hizmetin
kalitesi artıkça
teknik karlar önemini
yitirmekte,
gelişen
mali
piya­
salara yönlendirilen
fonlann sağladığı
yüksek getiriler, mali karlılığı ön plana
çıkarmaktadır.
4. Riski dağıtma
-Aktif çeşitlendirme.
Ülkemizde
sigorta şirketlerinin
portföyünde;i.
tahviller
-Tahvillerdeki risk daha az, likidite daha yüksektir.
Özellikle
devlet tahvilleri,
sigorta şirketlerinin
amaçlarıyla
uyum
sağlamaktadır.
Çünkü bu yattnmlarda
emniyet
daha fazladır.
Özellikle
hayat sigortası
şirketlerinde,
yü­
kümlülüklerin
hesaplanabilir
olduğu kabul edildiğinde,
sigorta şirketlerinin
daha çok tahvil
yatırımlanna
yönelmelerini
doğal karşılamak
gerekmektedir.
Aynca ülkemizde
özel kesim tahvilleri
değişken
faizli
ola­
rak çıkartılabilmektedir.
Uygulamada,
tahvile yapılan
yatırımın
konpozisyonunda
özel kesim
tahvillerinin
pek ağırlık taşımadığı,
sigorta şirketlerinin
daha çok devlet tahviline
yöneldikleri
görülmektedir,
ii. Hisse
senetleri
-Sigorta
şirketleri
için hisse senedi yatınmlan,
tahviller
kadar emniyetli
bir yatırım
alanı
olarak
görülmemektedir.
Bunun önemli nedeni,
hisse senedi
fiyatlarının
istikrarsız
olması,
buna karşılık
tahvil
gelirlerinin
belirli olduğudur.
Sigorta
şirketlerinin
fon yönetiminde
gelirin belirli olması,
geleceği
görme
açısıdan
büyük ölçüde kolaylık sağlamaktadır,
iii. Taşınmaz
mallar iv. Krediler
bulunmaktadır.
00
o
CM
CD^
CD^
o
CM
00^
CM
CO
CO
CD
CM^
CD^
CM
oo"
CJ)
CO
CM""
û_
o
CD
z
LU
1
in
CM*"
00
in
o
CO
CM
3
(J)
in
CD
CD
00
00
in
5
CD
in
CD
CM
"oc
><
:D
hE
n
CO
CO
^
00
in
o
CD
CM
in
5
CO
CO
CO
in
CO
CM
CO
>c
CM
CM
O
"E
'H
o
SI-
n
hc
o
>.
CO in
c i
CO
:3
(0
CO
0
CD
o
o
o
CD
CO
CM
CM
N
CO
CO
CD
CD
00
CO
CO
o
_j
O
o.
T.
CC
o
O)
(J)
in
LO
CD
>CO
LO
O)
in
O)
CO
OC
UJ
in
CJV
CO
CO
CO
cJ
O)
00^
in
CO
o
CD
in
CM
z
00
eg
>
<
Q
UJ
CD
o
00
Ö
CM
UJ
O)
UJ
O)
CO
in
00
o
CD
00
Ln
CO
CJ)
CD
00
o
CO
CO
CO
Ln
CD
q
CD
CO
CM
CD
Ln
'n:
CD
00
CD
00
CJ)
00
00
CJ)
CD
00
CJ)
o
CJ)
O)
CD
CD
CM
CJ)
CJ)
o
CD
LO
CD
00
LO
LO
00
cd
^
oi
Ö
C\J
CM
00
CD
CD
_l
CM
CM
00
00
CD
CD
LO
CD
CD
O
CD
CM
00
CO
oi
CO
00
CO
LO
CD
CD
00
CO
CD
CM
00
CVJ
q
CM
CD
CD
CO
CM
CO
00
CD
CM
CO
in
CD
CD
CD
CO
CO
CM
CD
1—
o
CD
CD
CM
z:
LU
"oc
<
o
T -
CVJ
LO
CM
O
CÜ
CD
CD
CO
CM
CD
00
od
:3
o
LO
05
>
C
c
CO
CM
33
0)
O
(J>
Gi
CO
CD
oJ
CM
CD
00
00
CM
G)
CO
00
CD
00
CD
00
CD
CD
CD
CD
CO
CM
LO
CO
CO
CM
o
_i
O
ÛL
O
n
c
CO
(O
03
0)
er
d)
>
r
o
o
DC
LU
CD
in
CD
CO
CO
Ö
O
1^
oi
CD
00
CD
CD
00
CD
CD
LO
CD
CD
CNJ
CO
o
00
LO
CO
00
CO
00
CD
CM
00
CM
LO
CM
CM
CD
CO
00
00
a>
00
a>
o
CO •
in
i
o
5
_J
_J
>
<
O)
Q
LU
O
CD
CO
CD
CO
Ö
Ö
^
O
CO
CO
CO
O)
LO
00
CD
LO
lO
CD
CM
CD
CM
CO
eg
CM
LO
00
CD
CD
00
CD
CO
CM
•z.
LU
CO
m
CO
CO
'x
-J
>-
CD
1—
CO
CD
CM
00
CD
CO
00
G>
00
O)
i
i
CM
CD
CD
CO
CO
CO
CO
o
in
O)
CO
in
o
CD
CD
CO
CO
00
CÛ
CO
(M
o
CD
CO
(D
CD
CL
O
CO
s
CO
o
3
o
00
LO
LO
C\J
CD
CD
00
CD
00
CD
CD
oJ"
00
00
(D
CD^
C\J
LU
<
(3
00
o
(D
CD
C\J
CD
C\J
00
CO
LO
CO
CD
00
CD
LO
C\J
OJ
CD
CD
CD
CO
00
C\J
oc
<
is::
c
c
o
CL
s
I
s
en.
î=^
CO
CD
o
00
OJ
OJ
oo
15
CO
o
o
CD
OÜ
OJ
o
00
00
o
OJ
^ii
o
(D
CO
0)
o
CL
<
cc
C\J
>
CO
LU
o
O)
0)
>
X
<
LO
o
CvJ
OJ
LO
00
CD
LO
Gi
CD
CD
CO
1^
CD
CO
00
CD
CD
OJ
OvJ^
00
CD'^
CD
Lo"
OJ
Q
LU
o
CD
CD
CD
C\J
LO
CD
LO
CO
CD
OJ
o
o
o
00
o
CD
LU
C\J
OJ
CD
cö
LO
CO
eg
OJ
CO
00
ocj
o
CO
C\J
CD_^
Lo""
LO
00
LO
od
LO
CD
LU
CO
CO
o
00
00
00
CD
CD
Gi
CD
LO
CD
00
00
00
00
CD
00
o
00
G>
Gi
OJ
<D
CD
CD
CD
CD
CD
CD
CD
Gi
3
O
CD
in
o
d
CO
o
1^
CM
CD
d
d
CM
1^
O)
CD
CM
CO
CD
CM
00
O)
in
CO
d
o
ID
CD
d
CM
d
Ln
CO
C3)
CM
o
d
d
00
CD
CM
CD
CM
LÜ
1
><
CJ)
LO
d
00
CJ)
CM
d
CL
<
:3
CD
^
O
T-^
C
c
in
CM
O)
d
in
00
CJ)
CM
CO
00
in
d
Ln
Ln
in
d
N
O
_j
CD
O
OL
o
JQ
OS
CO
CO
CM
>
<
C/)
c
£
C/)
CQ
CD
QC
CD
>
Co
00
d
CO
LJJ
CD
in
Ln
in
Ln
Ln
O)
CM
CD
CD
Ln
in
>
X
<
r
o
D)
O)
CD
CM
Q
LU
CM
d
d
CO
in
d
CO
CO
Ln
CM
CJ)
00
00
O)
o
00
CD
d
CM
LLI
CD
LU
CO
CD
>
o
00
CJ)
CJ)
(3)
CM
Tablo 26
Türk Sigorta Sektöründe Gayrimenkul Yatırımı
YIL
YATIRIM
MİLYON TL
1979
472
1980
656
ARTIŞ
(%)
GETİRİ
MİLYON TL
G ET/YAT
(%)
ARTIŞ
(%)
17.58
83
38.98
59
-28.92
8.99
975
48.63
103
74.58
10.56
1982
2,516
158.05
158
53.40
6.28
1983
4,824
91.73
250
58.23
5.18
1984
9,382
94.49
668
167.20
7.12
6.11
1981
1985
16,112
71.73
985
47.46
1986
25,207
56.45
1,318
33.81
5.23
1987
85,166
237.87
1,407
6.75
1.65
1988
152,212
78.72
2,072
47.26
1.36
1989
261,285
71.66
2,962
42.95
1.13
1990
415,374
58.97
6,479
118.74
1.56
1991
590,812
42.24
7,989
23.31
1.35
1992
944,109
59.80
27,988
250.33
2.96
Tablo 27
Türk Sigorta Sektöründe Hisse Senedi Yatırımı
YIL
YATIRIM
MİLYON TL
ARTIŞ
(%)
GETİRİ
MİLYON TL
ARTIŞ
(%)
159
GETA^AT
(%)
1979
968
1980
1,106
14.26
170
6.92
15.37
1981
1,354
22.42
299
75.88
22.08
1982
2,047
51.18
356
19.06
17.39
1983
3,837
87.45
673
89.04
17.54
1984
10,015
161.01
1,187
76.37
11.85
1985
15,999
59.75
3,009
153.50
18.81
16.43
1986
20,804
30.03
5,072
68.56
24.38
1987
58,685
182.09
9,017
77.78
15,37
1988
93,111
58.66
18,228
102.15
19.58
1989
180,094
93.42
45,360
148.85
25.19
1990
333,400
85.13
102,151
140.02
32.66
1991
534,654
60.36
117,383
7.82
21.95
1992
621,094
16.17
158,519
35.04
25.52
Tablo 28
Türk Sigorta Sektöründe Tahvil Yatırımı
YIL
YATİRİM
MİLYON TL
ARTIŞ
(%)
ARTIŞ
(%)
GETİRİ
MİLYON TL
GETA^AT
(%)
13.85
147
1979
1,061
1980
1,630
53.63
202
37.41
12.39
1981
4,051
148.53
525
159.90
12.96
1982
7,876
94.42
1,778
238.67
22.57
1983
13,812
75.37
3,385
90,38
24.51
1984
17,977
30.15
4,949
46.20
27.53
1985
33,542
86.58
9,395
89.84
28.01
1986
47,946
42.94
14,436
53.66
30.11
1987
71,397
48.91
17,467
21.00
24.46
1988
139,515
95.41
25,994
48.82
18.63
1989
350,816
151.45
61,448
136.39
17.52
1990
592,137
68.79
87,947
43.12
14.85
1991
1,279,035
116.00
269,221
206.12
21.05
1992
2,894,771
126.32
575,620
113.81
19.88
Tablo 29
Türk Sigorta Sektöründe Hayat Poliçeleri Üzerine İkrazat
YIL
YATIRIM
MİLYON TL
1979
114
1980
147
ARTIŞ
(%)
ARTIŞ
(%)
GETİRİ
MİLYON TL
GET/YAT
(%)
6.14
7
28.95
13
85.71
8.84
38.46
9.23
1981
195
32.65
18
1982
309
58.46
29
61.11
9.39
1983
160
48.87
58
100.00
12.61
1984
726
57.83
93
60.34
12.81
1985
1,194
64.46
128
37.63
10.72
1986
1,752
46.73
182
42.19
10.39
1987
2,224
26.94
274
50.55
12.32
1988
3,40f
52.92
403
47.08
11.85
1989
5,633
65.63
642
59.31
11.40
1990
10,564
87.54
1,206
87.85
11.42
1991
18,429
74.45
2,079
72.39
11.28
1992
34,950
89.65
4,088
96.63
11.70
Tablo .30
Türk Sigorta Sektöründe İpotek Karşılığı İkrazat
YIL
1979
YATIRIM
MİLYON TL
ARTIŞ
(%)
ARTIŞ
(%)
GETİRİ
MİLYON TL
10.45
7
67
G ET/YAT
(%)
8
14.29
10.96
1980
73
8.96
19181
81
10.96
9
12.50
11.11
1982
105
29.63
12
33.33
11.43
1983
204
94.29
26
116.67
12.75
1984
257
25.98
48
84.62
18.68
1985
453
76.26
27
-43.75
5.96
1986
803
77.26
57
111.11
7.10
1987
1,156
43.96
83
45.61
7.18
1988
1,488
28.72
944
1037.35
63.44
1989
1,812
21.77
163
-82.73
9.00
1990
2,732
50.77
256
57.06
9.37
1991
3,334
22.04
1,162
353.91
34.85
1992
3,516
5.46
283
-75.65
8.05
ülkemizde özellikle son yıllarda sağlanan teknik karlılıktaki artış sigorta
şirketlerinin yatırımlarını hızlandırmıştır. 1992 yılı sonunda sektörün yatırım
fonları, 4,5 trilyon liraya ulaşmıştır (Tablo-21). Bu fonların %64.35'i tahviller­
de -riskin az olduğu ve para çevrilme kolaylığı nedeni ile, %13.81'i hisse se­
netlerinde, %20.99'u gayrimenkullerde, %0.86'sı ise hayat poliçeleri üzerine
ve ipotek karşılığı ikrazatta değerlendirilmiştir (Tablo-22).
2.4. Sigorta Sektörü'nün Fon Yaratma Kapasitesini Etkileyen Faktör­
ler
2.4.1. Atıl Kapasiteler
Tasarrufu teşvik ve biriken fonların verimli alanlara yatırılmasındaki rolü
sigortacılık, ülke kalkınmasında önemli rol oynamaktadır. Özellikle hayat da­
lında uzun süreli fon biriktirme ve yatırım aracı olan sigorta, gelişmiş ülkele­
rin önde gelen faaliyet kollarından biridir. Kültürel, sosyal ve ekonomik düze­
yi yüksek toplumlarda sigortacılık sektörünün fon yaratma kapasitesi, ülke
ekonomisine önemli katkılar sağlamaktadır^^^). Bir başka anlatımla sigorta­
nın fon yaratma gücünün ekonominin emrine verilerek kullanılması, sanayi­
leşmiş ülkelerde vazgeçilmez bir kaynaktır.
Sigorta sektörünün fon yaratma kapasitesini, sigortanın uygulandığı
branşlardaki atıl kapasitelerin varlığı doğrudan etkilenmektedir.
Sigorta üretimi yapabilecek branşlarda üretim düzeyi, özellikle gelişmekte
olan ülkelerdeki teknoloji, sermaye, eğitim eksiklikleri nedeni ile sigortalana­
bilecek bütün rizikolan kapsayan düzeyde değildir. Bu da sigortalanabilecek
çeşitli rizikoların sigortalanamamasına, bir başka deyişle üretim yapılan
branşda kapasitenin sonuna kadar kullanılamamasına neden olmaktadır.
Türk Sigorta Sektörü'nde çeşitli kayıplar; boş kapasiteler -bilimsel olmayan
riziko seleksiyonu, hatalı fiyatlandırma, hatalı reasürans işlemlerinden dolayı
ödemeler dengesinin uğradığı kayıplar ve araştırma ve geliştinme çalışma­
larının yetersiz oluşu nedeni ile doğan kayıplar -üretime açık braşlarda ka­
pasiteler, üretim kapalı branşlar şeklinde iki grupta sınıflandırılabilir^'^s)^
Sigorta üretimine açık ya da kapalı branşlarda^^^) sigorta güvencesinden
yararlanılamaması sonucu gerçekleşen her türlü riziko nedeni ile ekonomi­
den çekilen güçler, ekonomik kayıplara neden olmaktadır.
Az gelişmiş sigorta sektörlerinde sermaye, teknoloji ve eğitim eksiklikleri
nedeniyle, sigorta üretimi yapabilecek branşlarda atıl kapasiteler söz konu(47) Sigortacılığın
uluslararası
bir ilişki olduğu, riskin dağıtılmasında
reasürans
yolu
lerin de rol oynadığı
dikkate
alındığında,
ülke dışından
yapılan
reasürans
kabulleri
fonlar da ekonomi
açısından
önem
taşımaktadır.
(48)
Dr. Şebnem
Duman,
"Türk
Sigorta
Sektörü'nde
Boş kapasteler
ve Ekonomik
ile plasman
ve bunlann
Kayıplar",
ve
kabil­
yarattığı
Bilaras,
Is-
tanbul1990,s.78.
(49) Günümüzde
teknoloji
ve yatırımlarda
yaşanan
hızlı gelişmeler
yeni sigorta alanlannı
ortaya
çıkart­
maktadır.
Yeni sigorta alanlarının
ortaya çıkması,
sigortalanabilir
riziko sayısı kadar yeni sigorta
türlerinin
ortaya çıkmasına
neden olmaktadır.
Gelişmekte
olan ülkelerde,
ülke ekonomisi
açısından
önemli
olması­
na rağmen
birçok sigorta,
uygulama
alanı bulamamaktadır.
Gelişmiş
ülkelerde
sigortalanabilir
her
türlü
riziko için bir sigorta türü
bulunmaktadır.
sudur. Sigortanın uygulandığı branşlarda, üretim ya da satış düzeyi, olması
gereken düzeyin çok altındadır, bu nedenle boş kapasite vardır. Ayrıca, si­
gorta üretiminin henüz uygulanmadığı sigortalanabilir risklerin bulunduğu
branşlar bulunmaktadır. Her iki nedenden dolayı, sigorta güvencesinden
yoksun alanlar ortaya çıkmaktadır, bu alanlarda, sigortalanmamış rizikolar­
da, riskin gerçekleşmesi sonucunda oluşan hasarlar telafi edilememekte,
ekonomik kayıplar ortaya çıkmakta, sigorta faaliyetlerinin yetersizliği prim
çeşitli rezerv ve birikimlerin de yetersiz düzeyde kalmasına neden olmakta­
dır.
2.4.2. Sektörle İlgili Düzenlemeler
Günümüzde uygulanmakta olan Sigorta Murakabe Kanunu, 21 Aralık
1959 tarihinde düzenlenmiş, günün şartlanna 11 Haziran 1987 tarihinde re­
vizyondan geçirilen 7397 sayılı kanundur. Sanayi ve Ticaret Bakanlığı, si­
gorta ve reasürans şirketleri ile reasürans ve sigorta aracılığı kapsamına gi­
ren konularda faaliyet gösteren kişi ve kuruluşların her türlü aktivitelerini tü­
zel kişilik sahibi sigorta Murakabe Kurulu aracılığı ile teftiş ve kontrol etmek­
tedir.
i. Satıcılar hakkındaki kararname
21 Ağustos 1988 günü yayımlanan Sigorta ve Reasürans aracıları hak­
kındaki yönetmelik 24 Ekim 1991 tarihinde yayımlanan 21031 sayılı yeni bir
yönetmelikle yürürlükten kaldırılmıştır. Eski yönetmeliğin kaldırılması ve ye­
nisinin çıkarılmasına etki eden en önemli faktör, yıllardan beri süregelen ve
sigorta sektörünün en büyük sorunu olan tahsilata çözüm bulabilmektedir.
Serbest tarife uygulaması ile şirketlerinin prim gelirlerinin daha da azal­
ması, sigorta şirketi sayısının daha da artmasına karşılık, genel iş hacminin
aynı oranda artmaması ve şirketler arasındaki rekabetin ödeme vadelerine
de sıçraması, sektörü daha da sorunlu hale getirmiştir.
iî. Yeni sigorta kanun taslağı hakkında çalışmalar
Yeni kanun tasarısının hazırlanması, 7397 sayılı Sigorta Murakabe Kanunu'nun esas hükümlerinin uygulamada değişikliğe uğrayan sigortacılık fa­
aliyetlerinin gerisinde kalmasından kaynaklanmaktadır.
Kanun taslağı ile, büyük bölümü bürokrasiye bırakılmış güçlü bir denetim
getirilmektedir. Ayrıca sermaye, şirketlerin hisseleri, yönetim kurulu, sigorta
denetleme kurulu, sigorta ve reasürans şirketlerinin yatırım fonlan. kurmaları
konulannda çeşitli yeni düzenlemeler getirilmektedir.
Ayrıca, bu kanun taslağının serbest tarifenin getirdiği şartlara bağlı olarak
sigorta şirketlerinin mali bünyelerini kuvvetlendirici, sermaye ve özkaynaklarını artıncı tedbidler almaya zorladığı gözlenmektedir.
Tasarının bir diğer özelliği ise Bankalar Kanunu'nu örnek alması, bunun
sonucunda da bankacılık ve sigortacılık arasındaki bünye farklarını dikkate
almadan Bankalar Kanunu'nun bazı hükümlerinin sigortacılıkta da uygulan­
mak istenmesidir. Bu, Bankalar Kanunu'nun bir kodifikasyonu olarak görül­
mektedir.
Sektörün en önemli sorunu olan tahsilat konusuna taslakta pek değinil­
memektedir. Sigorta sektörünün ezeli derdi olan prim tahsilatı konusuna et­
raflı bir çözüm düşünülmemekte, prim tahsilatı şartları serbest bırakılırken
geciken prim tahsilatlan üzerinden rezevr hükümleri getirilmektedir.
Bir sigorta ya da reasürans şirketinin yatırımları yada fon yaratmasını
zenleyen sınırlamalar.
dü­
7397 sayılı yasada Sigorta ve Reasürans şirketlerinin kuruluş ve çalış­
maları hakkındaki yönetmelik çıkmadan önce sigorta şirketlerinin oluştur­
mak istedikleri fonlarla ilgili herhangi bir kısıtlama bulunmamaktadır. Yönet­
melikten önceki tek kısıtlama, teminat akçelerinin yatırım türleri ile ilgilidir.
Bunun nedeni de sigorta sektörüne artık para piyasası gözlüğü ile bakılma­
sında ortaya çıkmaktadır. Bu kısıtlamalar; genel yatınm portföyü ile ilgili kı­
sıtlamalar ve teminatlarla ilgili kısıtlamalar şeklinde gruplandınlabilr.
- genel yatırım portföyü ile ilgili kısıtlamalar
Yönetmeliğin 27. maddesinin kaynak tahsisine ilişkin oranlar isimli 3.
bendinde, sigorta şirketlerinin yatırımlarını veya fon oluşturmasını engeller
görünümde 3 tane kısıtlama getirilmektedir.
1. Yönetmeliğe göre, şirketlerin ve şubelerin gayrimenkullerine ve iştirak­
lerine tahsis ettikleri miktarlar, özkaynakların toplamını geçemez. Burada,
iştirak kavramına açıklık getirilmiş değildir. Ayrıca, özkaynaklardaki artışı
dengeleyen gelişme; gayrimenkullerin sürekli yeniden değerlemeye tabi ol­
masıdır. Yeniden değerleme nedeniyle, aktif ve özkaynaklar sürekli artmak­
tadır.
2. Sigorta şirketlerinin ve şubelerinin ortaklık ilişkisi içinde oldukları tüzel
kişilere ait nienkul kıymet tutarı, menkul kıymetler cüzdanı içinde %25 oranı­
nı aşamaz. İştirak kavramı, açıklık kazanmadığı zaman, portföyün %25'inin
hisse senedi, %75'inin de devlet yada özel sektör tahvili olacağı sonucu or­
taya çıkmaktadır.
3. Sigorta şirketlerinin ve şubelerin özkaynaklanndan gayrimenkuller ve
iştirakler düşüldükten sonra kalan kısım, toplam aktiflerin %8'inden aşağı
olamaz. 1. kısıtlama da özkaynakları geçemez burada ise toplam aktiflerin
7o8'inden aşağı olamaz şeklindeki bu kısıtlamatardan amaç, para piyasasın­
daki dengeyi sağlamaktır.
- teminatlarla ilgili kısıtlamalar
Teminatlarla ilgili 7397 sayılı yasada getirilen kısıtlamalarda, her menkul
kıymet teminat olarak kabul edilmemektedir.
1. Sabit teminatlar; 7397 sayılı yasada 25 bin - 100 bin lira, yeni kanun
taslağında 30 - 40 milyon liradır.
2. Mütavil -değişken- teminatlar; hayat dışı branşlarda 1 yıl içerisinde el­
de edilen primin %20'si mütavil teminat şeklinde tutulmaktadır.
Değişken teminatlar arttırılarak enflasyon üzerinde gelir sağlanabileceği
düşünülmektedir. Sektörün genelinde teknik kar, genel işletme giderlerine
eşit görünmektedir. Hatta nakit akımı açısından bakıldığında, alacaklarla
ilişkilendirildiğinde, bütçeye de girmektedir. Yani teknik kar, genel giderleri
kapatamamaktadır. Ayrıca enflasyonun üzerinde mali gelir de sağlanama­
maktadır. Bunun sonucunda sektör, matematik olarak küçülmektedir^^o).
İÜ. Prim talisilatı
Sigorta sektörü, sigortalıya sağladığı teminatlann yanında aynı zamanda
ekonomiye fon yaratrmaktadır. Sigorta primlerinin tahsilatı ile oluşan fonlar,
sermaye piyasasına kanalize edilerek ekonomiye katkıda bulunmaktadır. Si­
gortalı sayısı ve prim üretimini artırmak ve özellikle hızlandımak, sigorta
sektörünün işlevini yerine getirebilmesi ve gelişebilmesi için gereklidir. Ayrı­
ca daha iyi hizmetin sunulabilmesi de hizmet bedelinin en kısa zamanda
tahsil edilmesini gerektirmektedir.
Son yıllarda sektörü rahatsız eden konulann başında sigorta şirketlerinin,
sigorta aracıları ve sigortalıları üzerindeki alacak sorunu gelmektedir. Şirket
bilançolarının pasifinde yer alan borçlu hesaplar kaleminin içinde en büyük
paya, acenteler -üretim organları, sahiptir. Branşlara göre sürelerin değişik
olmasına rağmen sigorta şirketleri, hasarları bekletmeden ödemek duru­
mundadırlar. Buna karşılık, prim tahsilatının nakden ve zamanında yapılma(50) Değişken
teminatlann
artırılarak
bu soruna bir çözüm getirmesi
beklenmektedir.
Çünkü,
7397
sayılı
kanunda,
%5 olan mütavil
teminat bakanlığın
isteği ile 4 misline kadar artırabilmektedir.
Bu
teminatların
yatırım
şekli, yatınm
politikalarının
etkileyebilmektedir:
1. grup teminat
karşılığı
Nakit olarak
yatırılmak­
tadır. Bir kıymetin
vadesi gelip de yeni bir kıymetle
değiştirilmesi
sırasında
döviz olarak karşılık
gösterilebilmektedir.
2. grup teminat
Icarşıiığı
Devletin
çıkardığı
kağıtlar
teminat olarak kabul edilmektedir,
(üze­
rinde faiz kuponu
bulunmayan
Iskontolu
olarak ihale suretiyle
alınan devlet tahvilleri,
hazine
bonolannm
değeri,
resmi gazete
fiyatı üzerinden
karşılık gösterilebilmektedir.
Yani günlük değeri üzerinden
gösterilebilmekte,
vadesi geldiğinde
zaten %100'e ibla edilmiş olarak kabul edilmektedir.
3. grup teminat
l<ari'
şılğı Bu grupta
teminat
karşılığı
olarak gösterilen
kıymetler
grubunu,
sermayesi
tamamen
veya
kısmen
devlete ati teşekküllerin
tahvilleri
ve hisse senetleri
oluşturmaktadır.
3. grubu, herhangi
bir incelemeye
ya
da kısıtlamaya
tabi olmaksızın
kullanılabilecek
yatınm
şekilleri
oluşturmaktadır.
Bu menkullerden
istenil­
diği kadarını
serbest portföyde
bulundurma
ve teminat karşılığı
olarak da tamamını
bir tanesine
yatırma
imkanı getirilmiştir.
4. grup teminat
karşılığı
Devletin yatırımda
bulunmasını
kabul ettiği özel sektör
his­
se senetleri
ve tahvilleri,
4. grup teminat karşılığını
oluşturmaktadır.
4 Mayıs 1990 tarihli Hazine
tamimi­
ne göre "bu tarihten
itibaren
sigorta şirketleri,
menkul
kıymet borsasının
1. ve 2. pazannda
işlem
gören
bütün hisse senetlerini
Murakabe
Kurulu ya da Hazine,
hiç bir araştırmaya,
soruşturmaya
tabi
tutmadan
alabilmekte
ve teminat
karşılığı
olarak gösterebilme
hakkına
sahiptir".
Ancak bunun da bir
sınırlaması
bulunmaktadır.
Yatınmda
bulunulan
hisse senedi veya tahvilin kıymetinin
rayiç bedeli, şirketin sabit,
mü­
tavil teminat akçesinin
%10'unu
aşmaması
gerekmektedir.
5. grup teminat
karşılığı
Gayrimenkul
ipote­
ğini, teminat
karşılığı
olarak yatırmak,
5. grup teminat
karşılığını
oluşturmaktadır.
Ülkemizde
bir
şirketin
sahip ofduğu gayrimenkuller,
sabit mütavil
teminat
akçelerinin
%50'sine
kadar teminat
karşılığı
olarak
gösterilebilmektedir.
%50 sınınnın
getirilmesinin
amacı, şirket problemli
hale geldiğinde
bir
gayrimenku­
lun ipoteğini
çözülmesinin
kolay olduğu
fakat bu gayrimenkulu
satmanın
zor olduğudur.
Burada
kanun
koyucu,
hem uzun vadede hem de kısa vadede paraya çevrilşcek,
hem likiditeyi
dengeli bir şekilde
sağ­
layabilecek
bir yatırım sistemi
getirmiştir.
ması ve çok düşük primlerle sigorta işleminin gerçekleştirilmesi, sigorta şir­
ketlerinin mali bünyelerini sarsmaktadır ^ ^ i ) .
Prim tahsilatının gecikmesinin sigorta şirketi üzerindeki, olumsuz etkileri­
nin başında gerçekleri yansıtmayan bilanço düzenlemeleri gelmektedir. Ay­
rıca, geç tahsilatın doğurduğu likidite sıkışıklığı, reasürans primlerini ve ha­
sar bedellerini ödemede büyük engel teşkil etmektedir.
Sigorta piyasasında, 6 ayı aşan taksitlerle poliçe tazmininin rekabet un­
suru olarak kullanılması, primlerin sigortacılarla veya sigorta aracılarınca si­
gorta şirketlerine geç intikal ettirilmesi, şirketleri likidite sorunu ile karşı kar­
şıya getirmektedir.
Yıl sonunda sektör bazında sigortalılar ve sigorta aracıları üzerinde kalan
prim alacağının yıllık prim tutarının %40'ına ulaşması, konunun önemini
gösterecek niteliktedir. Sigorta şirketlerince prim tahsilatının %40 oranında
eksik yapılmasının, şirket yatınmları üzerinde büyük ölçüde etkili olmaktadır.
21.6.1988 tarihli yönetmeliğin 27. maddesi ile yine sigorta aracıları ve sigortalılardaki alacakları için 6 ay sonunda %25, 9 ay sonunda %50, 12 ay
sonunda %75 ve 18 ay sonuda %100 oranlarında karşılık ayırmakla yüküm­
lü olmaları, şirketlerin prim tahsili konusunda, yeni tedbirler olarak yürürlüğe
girmiş bulunmaktadır.
Tahsilat sorununun çözümünde izlenebilecek yöntemlerden birisi de şir­
ketlerin primleri, müşteri ve poliçe bazında takip etmeleri ve poliçe bedelleri­
ni otomatikman feshedilmelerinin sağlanmasıdır. Bu şekilde, tahsilatta bir
dereceye kadar düzelmenin sağlanması beklenmektedir. Ayrıca, tahsilat so­
rununun çözümü doğrultusunda şirketler arasında bir fikir birliği gerekli gö­
rülmektedir.
Tahsilat sorununun çözümünde, tahsilatın müşteri ve poliçe bazında taki­
binin sağlanması için Ticaret Kanunu'nda gerekli değişikliklerin yapılması
kaçınılmaz görülmektedir. Sektörün önüdeki birinci amaç, tahsilat problemini
çözüp, sağlam bir mali bünyeye sahip olarak, mali gelirleri artırmak yoluyla
yüksek enflasyonun getirdiği ek yükleri karşılamaktır.
Primin süratle tahsili için gerekli tedbirler alındığı takdirde, sektörün kay­
nak oluşturmadaki rolü, dolayısıyla mali gelirlerinin şirketlerin bünyesine kat­
kısı süratle artacaktır. Sigortacılık hizmetinin de peşin olması primler kaza(51) Sigorta
Murakabe
Kanunu'nun
27. ve yönetmeliğin
18. maddesine
göre, "sigorta aracılığı
yapanlar,
tahsil ettikleri
net primleri,
yasal süre içerisinde
yani tahsilatı
izleyen ayın sonuna
kadar sigorta
şirketlererine ödemek
zorundadırlar".
Söz konusu
yönetmeliğin
18. maddesine
göre "sigorta primlerinin
peşin
olarak ödenmesi
esastır".
Sigorta primlerinin
taksitle tahsil edilmesi
halinde poliçenin
tanzimi anında
pe­
şin olarak tahsil edilecek
ilk taksit tutarının
toplam primin %40'ından
aşağı olamayacağı
belirtilmiş,
ayrı­
ca vade süreleri
de maksimum
altı ayla sınırlandırılmıştır.
Hayat sigortalarında
ise yıllık prim, üç, altı ay­
lık taksitler
veya peşin olarak tahsil
edilebilmektedir.
Ülkemizde
tahsilat problemi,
sektörün
devamlı
gündeminde
bulunan
ve hep çözüm bekleyen
başlıca
so­
runudur.
Bugüne
kadar sorunun
çözümlenemeyişinin
temelinde
sektöre bakış açısı yatmaktadır.
Sigorta
sektöründe
tahsilat,
bir pazarlık
ve pazarlama
unsuru olarak değerlendirildiği
sürece,
sağlıklı
çözümleı
kul kıymetler
piyasasında
kurumsal
yatırımcı
olarak
söz sahibi
olmaları
mümkün
değild
nılıncaya kadar hasarları karşılamak üzere kanunla ayrılmak zorunda olan
fonlar ve şirketlerin teknik karları, ekonomi içinde büyük bir tasarruf kaynağı
olarak finansal yatırıma yöneltilecektir.
iv. Banicaların kontrolü
Bankalar, hedef müşteri veya tüketicisinin sigortacılıkla risk yönetimine
katkıda bulunurken, kendi kredi risklerini de yönetmektedirler. Bankalar,
Türk Sigorta Endüstrisi'nde sigorta acentesi olarak faaliyete başlamışlardır.
Günümüzde, sigorta bankacılık endüstirilerinin içice oldukları gözlenmektedir(52).
Türkiye'de bankalar, Avrupa'daki gibi uygulamanın aksine, kendi müşteri­
lerinin bağımlı talebinden yararlanma yoluna gitmişlerdir. Özellikle sigortacı­
lıkta pazarlama zihniyeti bu tür bir uygulamaya karşıdır. Bankaların sigorta
bilgisine pek gerek görmeyişleri, müşterilerin risk düzeyini yeterince değerlendirememe gibi yanlıştan da beraberinde getirmiştir. Öte yandan bankala­
rın kendi müşterilerini sigorta etme girişimleri, diğer sigorta acenteleri ile
aralarında yoğun bir rekabetin doğmasına neden olmuş ve profesyonel
acentelerin pazarını daraltmıştır.
Bankalar, "B" acenteleri olarak^^s), sigorta üretiminin önemli bir bölümünü
de gerçekleştirmektedir. Banka sigorta üretiminin çok büyük bir bölümünü
ise zorunlu sigorta işlemleri kapsamaktadır. Banka, aralarındaki yapılan pa­
ket anlaşma çerçevesinde özel bir çaba göstermeden kredi ya da hizmet
verdiği müşterisinin sigorta işlemlerini de almaktadır. Sigortacılıkta bu tür bir
anlayış, bankaların sigorta faaliyetlerine gereken anlayışı göstermemeleri,
sektörün gelişimi üzerinde önemli olumsuz etkilerde bulunmaktadır. Sigorta­
cılığın gelişmesine çaba sarfeden şirketler, paket poliçelerle yeni ürünler
oluşturmakta ve birden çok teminatı bir arada ve daha ucuza vermektedir.
Bankaların sigortacılık faaliyetlerine gereken önemi göstermeyişleri, eği­
tim eksikliğinden de kaynaklanmaktadır. Bankalann sigorta hizmetleri pazar­
lama elemanları, pazarlama ve sigorta konularında çok yetersiz bilgiye sa­
hiptirler. Bu durumu düzeltmek ve sektörün sağlıklı girişimine katkıda bulun­
mak için bankalara düşen görev, pazarlama elemanlarını sigorta konusunda
eğitmek olmalıdır.
Çok şubeli ve toptancı bankalar olmak üzere iki grupta toplandıklarında
(52) 24 Ekim 1991 taritıli "sigorta
ve reasürans
aracı lan hakkındaki
yönetmeliğin"
8. maddesinin
ikinci
fıkrasına
göre "bankalar,
yaptı klan bankacılık
işlemleriyle
ilgili olarak acentelik
yapabilirler".Buna
göre
bankalann
sigortacılık
işlemlerinde
aracılık yapabilmeleri
için, sigorta sözleşmelerinin
kredi veya
mevdu­
at gibi işlemleri
ile ilgili' olması şarttır. Daha açık bir ifadeyle,
bir bankanın
kendisiyle
bankacılık
ilişkisi
ol­
mayan herhangi
bir kişinin sigorta sözleşmesine
aracılık yapması
mümkün
değildir. Bu manada
ban kala f
yaptıktan
bankacılık
işlemleriyle,
diğer finansal
kurumlar
ise faaliyetleriyle
ilgili acentelik
yapabilirler.
Anı­
lan bu kurumlar
için diğer acentelerde
aranacak
hususlar
aranmaz.
(53) "B" acenteleri,
sigorta şirketince
verilen yetkiye,
imzaladı klan sözleşmeye
dayanarak
sigorta
şirketi­
ne teklif intikal ettiren ve bunun kabulü karşılığında
komisyon
alan gerçek
veya tüzel kişilerdir.
Bir
başka
ifade ile "B"* acenteleri,
"aracı acente"
olarak tanımlanabilir.
"A" acenteleri.
Riziko Kabul Yönetmeliği
ge­
nel hükümlerine
göre poliçe tanzim etmeleri
ve rej'istro kaydı tutmalan
"B" acentelerine
göre daha
yük­
sek komisyon
almalan
sonucunu
doğrurur.
Çünkü
"A" acenteleri,
gider vergisi,
var ise yangın
sigorta
vergisi ve garanti fonunun
ödemelerini
kendi
karşılar.
bankaların sigorta sektörüne olan katkıları ve sektör üzerindeki olumsuz et­
kileri şu şekilde gösterilebilir;
i. Çok şubeli bankalar, Avrupa örneklerinde görüldüğü gibi, sigorta şirket­
leri için uygun bir dağıtım kanalı olarak değerlendirilmektedir. Çünkü, çok
şubeli bankalar pek çok sigorta acentesinin aksine, gerek konumu ve fiziki
görünümü gerekse atmosferi ve müşteri trafiği açısından sigortacılığa elve­
rişli alanlardır.
Toptancı bankalar, ise ürettikleri sigorta primlerini, bir yan ürün olarak
değerlendirmektedir.
ii. Bankaların sigortacılık üzerindeki olumsuz etkilerinden biri, mevzuat
hakkında noksan bilgilendirilmiş ve sigorta pazarlama deneyiminden uzak
olmalarıdır. Bunun sonuçlan, sigorta pazarındaki bozulmalarda görülmekte­
dir.
İÜ. Günümüzde sigorta şirketleri, elde ettikleri sınırlı kaynaklarıyla en bü­
yük iştirakçileri durumunda bulunan banka ve holdingleri finanse eder duru­
ma gelmişlerdir. Bu tür bir yaklaşım içerisinde sigorta kuruluşlan, ekonomiye
fon yaratan kurluşlar haline gelemezler. Bu durum, sigorta şirketlerinin aktif­
lerini de çeşitlendirmelerine engel teşkil etmektedir.
v. Ekonomide istikrarsızlık
Türkiye'de reasürans ve sigorta şirketlerinin önemli bir reasürans kapasi­
teleri mevcuttur. Gerek şirketlerin kendi üzerlerinde tutmak, gerekse oluştu­
rulan pool'lere kapasite tanımak suretiyle dışandan reasürans almalan hem
mesleklerinin gereği, hem ülkeye döviz getirici bir işlemdir(54). Türk sigorta
ve reasürans şirketleri geçtiğimiz yıllarda gerek doğrudan gerekse kurulan
pool'ler kanalıyla ülke dışından önemli reasüranslar almışlar, ancak Türk
parasının yabancı paralar karşısında büyük ölçüde ve kısa sürede değer yi­
tirmesi sonucunda kur farkından dolayı zarara uğramışlardır. Pool'ler sigor­
tacılığı gelişmiş ülkelerin vazgeçilmez organizasyonlarıdır. Pool, üye şirket­
lerin konservasyonlannı artırmakta, ek kapasite yaratmakta, tek tek iş kabu­
lünün güçlük ve masraflarını azaltmakta, riskler arasında daha iyi dağılım,
dış işlerde döviz temini, iç işlerde döviz tasarrufu sağlamaktadır.
SONUÇ
Ekonomik gelişmeler yirmibirinci yüzyıla girerken sigorta'sektörünün ön­
cü sektör olma özelliğini sürdüreceğini göstermektedir. Sanayileşmiş ülkele­
rin gelişim süreçleri incelendiğinde sanayi sektöründeki ilerlemenin ardın­
dan hizmet sektörünün de hızla geliştiği görülmektedir. Sanayileşme süreci,
iyi hizmet beklentisini de beraberinde taşımaktadır.
Sanayileşmiş ülkelerde mali piyasalara fon aktaran en önemli kurumsal
yatırımcılar olan, bireysel tasarrufları toplama açısından önemli işlevleri bu­
lunan sigorta şirketleri ve yarı mali kurumlar niteliğindeki sosyal güvenlik ku­
rumları, gelişmekte olan ekonomilerde fon yaratma işlevini yerine getireremekte, mali piyasalarda etkin rol oynayamamaktadır. Bu ekonomilerde ge­
nelde görülen yüksek enflasyon, sermaye piyasasında kamu kesiminin ağır­
lığı, mali kurumlar arasında serbest rekabetin olmaması, bankaların mali pi­
yasanın en güçlü kuruluşları olmaları, kurumsallaşmamış olan sigorta sektö­
rünü olumsuz yönde etkilemektedir.
Fon yönetiminde mali kurumlar için genelde geçerli olan temel ilkeler;
emniyet, likidite, aktifi çeşitlendirme -riski dağıtma ve geliri en çoklama, si­
gorta için de geçerlidir. Sigorta şirketleri, risk ve likidite açısından amaçla­
rıyla uyum sağlayan yatırımlara yönelmektedir. Sigorta fon yönetiminde geli­
rin belirli olması, geleceği görme açısından büyük ölçüde kolaylık sağla­
maktadır. Gelişmekte olan ekonomilerde yüksek enflasyon karşısında sigor­
ta şirketleri, fonlarını rasyonel kullananamakta, ister istemez sabit getrili
menkul değerlere yönelmektedirler.
Türkiye'de sigorta sektörü, yatırımları konusundaki yasal kısıtlamaların
yanısıra ekonomide yatırım sahalarının paylaşımına da etkin bir şekilde ka­
tılmadıkları için yıllardır reel anlamda tasarruf sağlayamamıştır. Sigorta işlet­
melerinin fonları büyük ölçüde kamu kesimini finanse ettiği için bir yerde
sektör, sermaye piyasasına girmekten alıkonmuştur. Bireysel ve kurumsal
risklere karşı sigorta bilincinin yeterince oluşmaması, toplumun sigorta kuru­
luş ve hizmetlerine güven duyma konusundaki kararsızlığı, sigorta sektörü­
nün günümüze kadar olan gelişimini engellemiştir. Bu nedenle prim üretim­
leri düşük düzeylerde kalmıştır. Yarı mali kurumlardan biri olan sosyal gü­
venlik kurumlarının da mali piyasalara katılımı sınırlı düzeyde gerçekleşmiş­
tir. Ayrıca ekonomik ve yasal sınırlamalar, bu kuruluşların mali piyasalarda
kurumsal yatırımcı olarak hareket etmelini zorlaştırmaktadır.
Prim tutarı kişi başına düşen prim, primin GSMH'ya oranı ve yatırımlar ile
ilgili göstergelerde Türkiye, ülkeler sınırlamalarında son sıralarda yer almak­
tadır. Bu sonuç, Türkiye'nin bugün erişmiş bulunduğu sosyal, kültürel, eko­
nomik ve sanayileşme düzeyine oranla sigortacılığın aynı şekilde büyümemiş olduğunu göstermektedir.
EKLER
Tablo 1
Dünyanın en Geniş Sigorta Pazarlarının
Prim Hacimleri
Dünya Ulke
Sırası
Kuzey
Amerika
Latin
Amerika
Avrupa
1
7
27
28
37
38
42
45
61
62
65
3
4
5
6
8
10
12
13
14
16
17
18
20
21
23
26
29
33
39
ABD
Kanada
Meksika
Brezilya
Arjantin
Venezüella
Şili
Kolombiya
Panama
Uruguay
Dominik
Diğer
İngiltere
Almanya
Fransa
Rusya
İtalya
Hollanda
jsviçre
İspanya
İsveç
Finlandiya
Belçika
Avusturya
Danimarka
Norveç
İrlanda
Yugoslavya
Portekiz
Yunanistan
Çekoslovakya
Prim Hacmi
1990
(!\/iilyon Dolar)
Reel
Büyüme
89/90 (%)
Dünya
Payı
(%)
482,108
31,829
0.95
3.93
35.56
2.35
513,937
1.13
37.91
2,616
2,522
864
859
748
639
147
129
104
800
1.58
10.74
-64.19
-3.23
17.94
0.90
9.83
-6.17
-7.35
0.19
0.19
0.06
0.06
0.06
0.05
0.01
0.01
0.01
0.06
9,428
0.57
0.70
101,716
92,451
74,317
36,326
30,223
24,101
19,637
16,800
11,351
9,439
8,674
8,291
6,266
5,468
4,313
2,780
2,173
1,045
831
1.22
3.51
0.85
0.70
8.01
16.90
-1.21
5.57
-19.31
13.40
3.64
1.78
3.55
0.09
-5.72
37.71
16.21
10.40
-6.66
7.50
6.82
5.48
2.68
2.23
1.78
1.45
1.24
0.84
0.70
0.64
0.61
0.46
0.40
0.32
0.21
0.16
0.08
0.06
Tablo 1 (Devam)
Dünyanın en Geniş Sigorta Pazarlarının
Prim Hacimleri
Dünya Ülke
Sırası
Avrupa
Asya
Afrika
41
43
44
49
53
58
60
2
9
19
22
24
25
31
32
33
34
36
40
48
51
64
15
46
47
50
52
54
55
Türkiye
Polonya
Macaristan
Lüksemburg
Romanya
İzlanda
G. Kıbrıs
Diğer
Japonya
Güney Kore
Tayvan
Hindistan
İsrail
Çin
İran
Tayland
Malezya
Singapur
Endonezya
Filipinler
Irak
Pakistan
Kuveyt
Diğer
Güney Afrika
Fas
Cezayir
Mısır
Zimbabwe
Kenya
Nijerya
Prim Hacmi
1990
(Milyon Dolar)
Reel
Büyüme
89/90 (%)
Dünya
Payı
(%)
37.83
69.71
3.32
14.97
-0.39
2.68
9.14
0.06
0.05
0.05
0.03
0.02
0.01
0.01
0.05
459,998
2.21
33.93
278,273
27,405
6,842
4,634
2,887
2,826
1,640
1,461
1,316
1,150
945
760
460
350
106
2,980
-4.45
24.65
13.28
15.64
1.11
16.93
47.24
27.86
17.99
15.94
25.42
5.57
-31.32
2.23
69.30
20.53
2.02
0.50
0.34
0.21
0.21
0.12
0.11
0.10
0.08
0.07
0.06
0.03
0.03
0.01
0.22
334,035
-1.16
24.64
10,862
507
462
367
313
212
211
2.24
-0.06
-5.48
-4.55
-5.13
10.06
6.20
0.80
0.40
0.03
0.03
0.02
0.02
0.02
755
738
648
449
222
197
157
630
Tablo 1 (Devam)
Dünyanm en Geniş Sigorta Pazarlarının
Prim Hacimleri
Bölge
Afrika
Okyanus
Dünya Ülke
Sırası
56
57
59
63
11
30
Dünya Toplamı
Libya
Tunus
Fildişi Sahili
Kamerun
Diğer
Avustralya
Yeni Zelanda
Diğer
Reel
Büyüme
89/90 (%)
Dünya
Payı
210
198
196
127
720
5.58
12.48
-13.62
-14.22
0.02
0.01
0.01
0.01
0.05
14,387
1.12
1.06
. 22,157
1,717
70
8.66
-1.86
1.63
0.13
0.01
23,944
7.81
1.77
1,355,728
0.98
100.00
Prim Hacmi
1990
(Milyon Dolar)
(%)
Tablo 2
Bölgelere Göre Dünya Prim Hacminin Dağılımı
(1990)
Dünya Payı
Prim Hacmi
(Milyar Dolar)
Reel Büyüme
1989/90 (%)
(%)
Kuzey Amerika
Avrupa
Asya
Afrika
Latin Amerika
Okyanusya
513,937
459,998
334,035
14,387
9,428
23,944
1.13
2.21
-1.16
1.12
0.57
7.81
37.91
33.93
24.64
1.06
0.70
1.77
Kaynak:
in 1990
ma, 4/92,
"World
Insurance
: Stagnation-Growth
in Real
Terms
Drops
Below
One
Percent",
Sig­
p. 30.
Tablo 3
Bölgelere Göre Hayat-dışı Sigortaların Prim Hacimlerinin Dağılımı
(1990)
Bölge
Prim Hacmi
(Milyar Dolar)
Reel Büyüme
1989/90 (%)
Dünya Payı
(%)
Kuzey Amerika
Avrupa
Asya
Afrika
Latin Amerika
Okyanusya
292,175
237,657
94,904
5,094
7,144
11,482
-0.90
3.02
6.02
-2.89
-2.74
4.24
45.06
36.65
14.64
0.79
1.10
1.77
Kaynak:
"World Insurance
ma, 4/92,
p.30.
in 1990
: Stagnation-Growth
in Real
Terms
Drops
Below
One
Percent",
Tablo 4
Bölgelere Göre Hayat-dışı Sigortaların Prim Hacimlerinin Dağılımı
(1990)
Bölge
Kuzey Amerika
Avrupa
Asya
Afrika
Latin Amerika
Okyanusya
Prim Hacmi
(Milyar Dolar)
Reel Büyüme
1989/90 (%)
(%)
Dünya Payı
221,762
222,341
239,131
9,293
2,283
12,462
3.93
1.36
-3.76
3.73
10.77
11.32
31.35
31.44
33.81
1.31
0.32
1.76
Sig­
Tablo 5
Kişi Başına Prim Hacmi, 1990
(ABD Doları)
Dünya Ulke
Sırası
Kuzey
Amerika
3
14
ABD
Kanada
Latin
Amerika
34
35
38
39
41
43
48
51
53
Panama
Şili
Venezüella
Uruguay
Meksika
Arjantin
Kolombiya
Brezilya
Donimik C.
Avrupa
1
4
5
6
7
8
9
11
12
13
15
16
17
18
21
23
27
28
29
30
31
33
36
49
54
İsviçre
Finlandiya
İngiltere
Hollanda
Almanya
İsveç
Fransa
Norveç
İrlanda
Danimarka
Lüksemburg
Avusturya
Belçika
İzlanda
jtalya
İspanya
G.Kıbrıs
Portekiz
Sovyetler B.
Yugoslavya
Yunanistan
Macaristan
Çekoslovakya
Polonya
Türkiye
Toplam
Hayat Dışı
Hayat
1,928,66
1,196,57
1,105,54
594,84
823,12
601,74
60,61
56,77
43,51
41,82
30,37
26,74
19,37
16,77
14,32
35,68
22,96
41,03
34,11
19,31
23,85
15,90
14,64
11,07
24,93
33,80
2,48
7,72
11,06
2,89
3,48
2,13
3,25
2,926,55
1,901,09
1,775,15
1,613,20
1,462,79
1,326,05
1,316,74
1,289,73
1,232,15
1,219,02
1,167,48
1,075,38
868,27
786,64
524,16
431,25
224,34
206,32
126,13
116,74
103,94
61,39
53,07
19,33
12,86
1,291,46
616,87
629,51
778,26
899,76
636,70
624,30
789,81
499,22
713,10
777,26
740,28
616,87
763,96
391,23
310,93
119,37
157,13
58,92
114,34
60,47
47,39
35,14
17,90
10,23
1,635,09
1,284,22
1,145,63
834,94
563,03
689,35
692,44
499,92
732,93
505,92
390,22
335,10
251,40
22,68
132,93
120,32
104,97
49,19
67,21
2,40
43,47
13,99
17,92
1,42
2,63
Tablo 5 (Devam)
Kişi Basma Prim Hacmi, 1990
(ABD Doları)
Dünya Ülke
Sırası
Toplam
Hayat Dışı
Hayat
3,65
9,58
5,93
2,252,49
640,46
619,47
425,85
338,23
73,70
28,97
25,54
24,35
12,36
5,60
5,27
3,12
2,50
607,04
117,10
391,34
186,72
102,01
41,02
25,90
11,82
18,38
4,98
1,87
3,93
1,59
1,98
Güney Afrika
Libya
Zimbabwe
Tunus
Fas
Cezayir
Fildişi Sahili
Kamerun
Kenya
Mısır
Nijerya
307,72
46,15
32,19
24,19
20,14
18,49
15,53
10,71
8,36
6,91
1,80
61,21
45,05
11,36
22,15
16,20
18,08
13,62
8,75
6,79
5,65
1,51
246,51
1,11
20,84
2,04
3,93
0,41
1,90
1,97
1,58
1,26
0,28
Avustralya
Yeni Zelanda
1,296,50
512,51
623,91
231,61
672,58
280,91
Romanya
57
Romanya
Asya
2
19
20
24
25
32
42
44
45
55
60
61
62
63
Japonya
Güney Kore
İsrail
Singapur
Tayvan
Malezya
İran
Tayland
Irak
Filipinler
Hindistan
Endonezya
Pakistan
Çin
Afrika
26
37
40
46
47
50
52
56
58
59
64
Okyanus
10
22
1,645,45
523,36
228,13
239,12
236,23
32,68
3,08
13,72
5,97
7,38
3,73
1,34
1,53
0,53
Tablo 6
GSMH'nın Yüzdesi Olarak Prim Hacmi, 1990
Dünya Ülke
Sırası
Toplam/
GSMH
Hayat Dışı/
GSMH
Hayat/
GSMH
Kuzey
Amerika
5
14
ABD
Kanada
8.89
5.50
5.1Ö
2.73
3.79
2.77
Latin
Amerika
29
30
36
40
42
43
50
52
58
Şili
Panama
Uruguay
Venezüella
Donimik C.
Kolombiya
Brezilya
Meksika
Arjantin
2.97
2.96
2.14
1.91
1.78
1.76
1.38
1.15
0.81
1.20
1.74
1.75
1.80
1.37
1.44
1.20
0.73
0.72
1.77
1.22
0.39
0.11
0.40
0.32
0.18
0.42
0.09
Avrupa
3
4
7
8
10
11
12
16
17
18
19
20
22
24
25
27
31
32
33
34
39
45
46
51
53
jngiltere
9.67
İrlanda
9.45
Hollanda
8.08
İsviçre
8.03
6.54
Finlandiya
Fransa
5.88
Almanya
5.75
Avusturya
4.97
Norveç
4.88
İsveç
4.83
Lüksemburg
4.78
Danimarka
4.47
Belçika
4.09
Portekiz
3.40
jspanya
3.25
İzlanda
3.19
Sovyetler B.
2.94
Çekoslovakya 2.92
G. Kıbrıs
2.76
İtalya
2.61
Macaristan
1.63
Yugoslavya
1.63
Yunanistan
1.56
Polonya
1.16
Romanya
0.91
3.43
3.83
3.90
3.54
2.12
2.79
3.53
3.42
2.99
2.32
3.18
2.61
2.90
2.59
2.34
3.10
1.37
1.93
1.47
1.95
1.59
1.59
0.91
1.07
0.57
6.24
5.62
4.18
4.49
4.42
3.09
2.21
1.55
1.89
2.51
1.60
1.85
1.18
0.81
0.91
0.09
1.57
0.98
1.29
0.66
0.03
0.03
0.65
0.08
0.35
Tablo 6 (Devam)
GSMH'nm Yüzdesi Olarak Prim Hacmi, 1990
Dünya Ülke
Sırası
Hayat Dışı/
GSMH
Hayat/
GSMH
0.78
0.62
0.16
Toplam/
GSMH
Türkiye
59
Türkiye
Asya
1
6
13
21
26
28
37
41
44
54
56
57
62
64
Güney Kore
Japonya
İsrail
Tayvan
Singapur
Malezya
Filipinler
Tayland
Hindistan
Endonezya
Pakistan
Çin
Irak
İran
11.57
8.78
5.72
4.39
3.20
3.09
2.00
1.80
1.66
0.91
0.89
0.85
0.72
0.32
2.12
2.37
3.62
1.32
1.40
1.72
0.80
0.83
0.56
0.68
0.45
0.67
0.55
0.28
9.45
6.42
2.11
3.06
1.80
1.37
1.19
0.97
1.11
0.23
0.44
0.18
0.18
0.03
Afrika
2
15
35
38
47
48
49
55
60
61
63
Güney Afrika
Zimbabwe
Kenya
Fas
Fildişi Sahili
Tunus
Cezayir
Mısır
Kamerun
Nijerya
Libya
10.60
5.16
2.55
1.92
1.55
1.51
1.39
0.89
0.78
0.77
0.59
2.11
1.82
2.07
1.54
1.36
1.38
1.36
0.73
0.64
0.65
0.57
8.49
3.34
0.48
0.37
0.19
0.13
0.03
0.16
0.14
0.12
0.01
9
23
Avustralya
Yeni Zelanda
7.57
3.98
3.64
1.80
3.93
2.18
Tablo 7
Organizasyon ve Bölgelerin Prim Hacimleri
Prim Hacmi
Reel Büyüme
Organizasyonlar Prim Hacmi
1990
1989
ve Bölgeler
(Milyon Dolar) (Milyon Dolar)
(%)
Dünya
Payı
(%)
Toplam
OECD
G7 0 )
AT
EFTA (2)
ASEAN (3)
Doğu Avrupa f'*'
1,233,750
1,090,917
362,529
54,383
5,632
41,544
1,105,505
986,676
290,286
46,435
4,564
32,459
0.30
0.05
3.02
-3.12
19.03
4.25
91.00
80.47
26.74
4.01
0.42
3.06
594,243
517,900
188,609
26,426
2,924
21,563
531,175
467,882
152,899
21,901
2,359
14,707
0.62
0.36
2.53
0.40
19.87
15.33
91.64
79.87
29.09
4.08
0.45
3.33
639,508
573,017
173,919
27,957
2,707
19,981
574,331
518,794
137,387
24,534
2,205
17,752
0.00
-0.25
3.54
-6.25
18.09
-5.29
90.42
81.02
24.59
3.95
0.38
2.83
Hayat-dışı
OECD
G7
AT
EFTA
ASEAN
Doğu Avrupa
Hayat
OECD
G7
AT
EFTA
ASEAN
Doğu Avrupa
(1) Almanya,
(2) Finlandiya,
Fransa,
İngiltere,
İzlanda,
Norveç,
İtalya,
İsveç,
(3) Endonezya,
Malezya,
Filipinler,
(4) Yugoslavya,
Polonya,
Romanya,
Japonya,
İsviçre,
Singapur,
Sovyetler
Kanada,
ABD
Avusturya
Tayland
Birliği,
Çekoslovakya,
Macaristan
KAYNAKÇA
Kitaplar
Dr.Şebnem Duman
" Türk Sigorta Sektöründe Boş Kapasiteler ve Ekonomik K a y ı p l a r B i l i m ­
sel Araştırma Merkezi, Ocak, 1990
Dr. Selahattin Onat
" Türkiye'de Reasürans Tekeli", T.C. Ticaret Bakanlığı Sigorta Murakabe
Kurulu Yayınlan, No.14
Halim Külünk
" Cumhuriyetin 50. Yılında Sigortacılığımız ", T.C. Ticaret Bakanlığı Si­
gorta Murakabe Kurulu Yayınları, No.1
Tahsin Gedik
" Temel Sigorta Bilgileri ", Garanti Eğitim Merkezi Yayınları, No.11, Ma­
yıs, 1989
The Economist Publications
" Insurance in a Changing Europe 1990-95 " , The Economist Publicati­
ons Ltd. Business International, London, 40 Duke Stret, London W1A 1 DW
United Kingdom
Arthur Andersen
" A Guide for Studying and Evaluatng Internal Accounting Controls - In­
surance Arthur Andersen and Co., 69 West Washington Street Chicago Il­
linois, 60602 USA
American Institute of Certified Public Accountants
" A udits of Stocak Life Insurance Companies ", American Institute of
Certified Public Accountants, 1211 Avenue of the American, New York, N.Y.
10036-8775
Bernard Wasow and Raymond D. Hill
" The Insurnance Industry in Economic Development ", New York and
London University Press, 1986.
SEMİNER KİTAPLARI
İktisadi Araştırmalar Vakfı, "Türkiye'de Sigorta Kesiminin Ekonomik Gücü
ve Gelişmesi", İstanbul, 1983
İstanbul Ticaret Odası
"Türk Sigortacılığının Geliştirilmesi", İstanbul, 22 Eylül 1986.
Marmara Üniversitesi, Bankacılık ve Sigortacılık Enstitüsü
"Sosyal Güvenlik ve Banka - Sigorta Şirketleri Sandıklan ve Uygulama­
daki Sorunlan", Yayın No. 1, İstanbul, 1990
Sigorta Hukuku Derneği
"Sigorta Endüstrisinin Türk Ekonomisindeki Yeri", Ankara, 15-16 Mayıs
1978
Marmara Üniversitsi, Bankacılık ve Sigortacılık Enstitüsü
"Türkiye'de Finansal Hizmetler Sektöründe Gelişmeler", İstanbul, 1992
Halk Reasürans Sigortacılık Bilimsel Etkinlikleri
"Sigorta Şirketlerinde Fon Yönetimi", İstanbul, 27 Mayıs 1991
MAKALELER
Prof. Dr. Haluk Cillov
"Sigorta Sekröründeki Gelişmeler ve Sorunlan",Para ve Sermaye Piyasa­
sı Dergisi, Ekim, 1988, s.5.
Tülin İşgören
" Türkiye'de Sigortacılığın Tarihçesi", Para ve Sermaye Piyasası Dergisi,
Ekim, 1988, S.6.
Reha Bavbek
" Ülkemizde Sigorta Sektörü ve Kaynak Oluşturmadaki Rolü ", Para ve
Sermaye Piyasası Dergisi, Ekim, 1988,s.8.
Erhan Dumanlı
" Hayat Sigortalan ", Para ve Sermaye Piyasası Dergisi, Ekim, 1988,
S.11.
Targan Ünal
" Sigorta Sektörleri ", Para ve Sermaye Piyasası Dergisi, Ekim, 1988,
S.13.
Fahrettin Ecevit
" Acentalar Gözüyle Sigorta Sektörümüz ", Para ve Sermaye Piyasası
Dergisi, Ekim, 1988, s.16.
Enver Yalçınkaya
" Sigorta ve Reasürans Aracılan Hakkında Yönetmelik ", Para ve Ser­
maye Piyasası Dergisi, Ekim, 1988, s.18.
Bahtiyar Uzunoğlu
" Sigorta Şirketlerinin Mali Bünyelerinin Güçlendirilmesi ve Menkul De­
ğerlere Yatırım Para ve Sermaye Piyasası Dergisi, Ekim, 1988, s.20.
Doç.Dr. Tevfik Güngör Uras
" Türk Sigorta Şirketlerinin Durumu Nasıl
Dergisi, Ekim, 1988, s.23.
Para ve Sermaye Piyasası
Haşim Ekener
"Sigorta Sektöründe Yabancı Sigorta Kuruluşlarını İştirak Payı", Para ve
Sermaye Piyasası Dergisi, Ekim, 1988, s.26.
Fadıl Güvenç
" Sigortacılığımızda Yeni Olgular", Para ve Sermaye Piyasası Dergisi,
Ekim, 1988, S.28.
Ömer Erül
" Türk Sigorta Sektöründeki Geli'şmeler ", Para ve Sermaye Piyasası
Dergisi, Ekim, 1988, s.32.
Yalçın Saraçoğlu
" Resürans ", Para ve Sermaye Piyasası Dergisi, Ekim, 1988, s.33.
Doç.Dr. Ömür Babaoğlu
"Türkiye'de Reasürans Uygulamalarının Halihazır Durumu ve Beklentiler'^ Para ve Sermaye Piyasası Dergisi, Ekim, 1988, s.35.
Ergin Gediz
"Sigorta Sektörü ve Sektörün Ekonomide Fon Yaratma Gücü ", Para ve
Sermaye Piyasası Dergisi, Şubat, 1986, s.30.
Hayati Ecer
" Sigortacılığın Sermaye Piyasası ile Entegrasyonu ", Parave Sermaye
Piyasası Dergisi, Mart, 1990, s.5.
Ömer Erül
"Sigorta Sektörünün Sermaye Piyasasına Entegrasyonu", Para ve Ser­
maye Piyasası Dergisi, Mart, 1990, s.6.
Adalet Demirçelik
"Sigortacılığın Sermaye Piyasası'na Entegrasyonu ", Para ve Sermaye
Piyasası Dergisi, Mart, 1990, s.8.
Haçik Copikoğlu
" Borsa ve Sigorta ", Para ve Sermaye Piyasası Dergisi, Mart, 1990,
S.11.
Ahmet Kavas
"Menkul Piyasasmda Taze Kan : Türk Sigorta Endüstrisi", Para ve Ser­
maye Piyasası Dergisi, Mart, 1990, s.13.
Sinan Arslaner
" Sermaye Piyasasında Kurumsal Yatırımcı Olarak Sigorta Şirketleri
Para ve Sermaye Piyasası Dergisi, Mart, 1990, s. 14.
Berki Özmen
" Sigortacılık Sektörü ve Sermaye Piyasaları", Para ve Sermaye Piyasası
Dergisi, Mart, 1990, Yıl 1, sayı 1, s.16.
Prof.Dr. Rayegan Kender
"Türk Sigorta Murakabe Hukuku'nda Yeni Değişiklikler", Sigorta Dergisi,
Mart, 1990, Yıl 1, sayı, 1, s.4.
Nüvit Akçay
" Mevduat Sigorta Fonu ", Sigorta Dergisi, Mart, 1990, Yıl 1, Sayı 1, s.36.
Nedret Koruyan
" Teknik ve Mali Karlılık Üzerine ", Sigorta Dergisi, Aralık, 1992, YH 3, Sa­
yı 34, s.11. '
Bilgi Kongar
" Artık Fiyatları Artırmanın Zamanı Geldi", Sigorta Dergisi, Ocak, 1993,
Yıl 3, Sayı 35, s.5.
Selma Ertözün
" Sigorta Sektöründe 1992'nin İlk Üç Çeyreği ", Finans Dünyası, Türkiye
93 Eki, S.103.
Erol Okuyan
" Sigortacılık '93 ", Finans Dünyası, Türkiye 93 Eki, s.102.
Cengiz Erten
" Fon Kaybı ve Yönetmelikler", Sigortacılık Dergisi, 1992, s.2.
Ahmet Yavuz
"Gelecek Bireysel Sigortacılığın", Finans Dünyası, Şubat 1993, s.88.
Emin Atasagun
" Hatalar Tekrarlanmayacak", Finans Dünyası, Şubat 1993, s.90.
Lale Üner
"92: Deprem, Yangınlar ve Hasar Yılı", Finans Dünyası, Şubat 1993,
S.92.
Erhan Dumanlı
"Türkiye'de Finansal Hizmetler Sektörü İçinde Sigorta Sektörünün Yeri",
M.Ü. Bankacılık ve Sigortacılık Enstitüsü Yayını, İstanbul Yıl 1992, Yayın
no:5, S.123
DERS NOTLARI
Perihan Tülüce
" M.Ü. Bankacılık ve Sigortacılık Enstitüsü Seminerleri", 1991-93, 2 yıllık
10. Dönem yatırım finansman programı "
İSTATİSTİKLER
Türkiye Sigorta ve Reasürans Şirketler Birliği
"Türkiye'de Sigortacılık 1989", Balmumcu, Morbasan Sokak, Koza İş
Merkezi B Blok, kat 3, Beşiktaş/İST.
Türkiye Sigorta ve Reasürans Şirketler Birliği
"Türkiye'yede Sigortacılık 1990", Balmumcu, Morbasan Sokak, Koza İş
Merkezi B Blok, kat.3, Beşiktaş/İST.
Download