Güvenli Annelik Açısından Anne Hakları

advertisement
TSK Koruyucu Hekimlik Bülteni, 2008: 7 (2)
Derleme/Review Article
Kor Hek. 2008; 7(2):179-186
Güvenli Annelik Açısından Anne Hakları
[Mother Rights Aspects of Safe Motherhood]
ÖZET
Güvenli annelik anne ve bebeklerde hastalık ve ölümleri azaltmayı amaçlamaktadır, gelişmekte
olan ülkelerde anne ölümleri sıklıkla kadın haklarının yok sayılması ile gittikçe artan boyutlarda
olan ve sıklıkla trajik sonuçlar doğuran bir durumdur. Kadın ve çocuklar önlenebilir hastalıklar
sonucu ölmektedir. Güvenli annelik dünyanın gündeminde olan sekiz milenyum gelişim
hedeflerinden biridir. Tüm kadınların anneliğinin güvenli olmasına yardım etmek topluma hizmet
veren sağlık profesyonellerinin önemli bir sorumluluğudur. Bu makalenin amacı güvenli annelik
açısında anne ve çocuk haklarını tanımlayabilmektir. Bu makale güvenli annelik açısından insan
hakları, kadınların insan hakları ve kadına karşı her türlü ayrımcılığın önlenmesi, güvenli annelik
açısından Uluslararası Nüfus ve Kalkınma Konferansı, üreme ve cinsel haklar bildirgesi, güvenli
annelik açısından çocuk hakları ve anne ve çocuk hakları bildirgesini içermektedir.
SUMMARY
The safe motherhood is aimed to reduce deaths and illnesses among women and infants, maternal
deaths in developing countries are often the ultimate tragic outcome of the cumulative denial of
women’s human rights. Women and infants are dying because of preventable disease. Safe
motherhood is now on the world agenda as one of eight millennium Development Goals. The
global community of health professionals has a major responsibility to help make motherhood
safer for all women. This article is aimed to identify the important critical women and child rights
the aspect of safe motherhood. This article included human rights the aspect of safe motherhood,
women’s human right and convention on the elimination of all forms of discrimination against
women, International Conference on Population and Development the aspect of safe motherhood,
reproduction and sexual rights declaration, child rights the aspect of safe motherhood, mother and
child rights declaration.
Güvenli annelik açısından anne hakları
Her yıl milyonlarca anne gebelik, doğum ve erken
lohusalık dönemde yetersiz sağlık bakımı almaktan
ve yetersiz beslenmeden ölmektedir (1). Yüksek
maternal morbidite ve mortaliteyi azaltmak için, 1987
yılında Nairobi’de düzenlenen konferansta, Dünya
Bankası, Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ), Birleşmiş
Milletler Nüfus Fonu (UNFPA) ve 55’ten fazla
ülkenin ilgili kuruluşlarının desteği ile bir “Güvenli
Annelik Programı” başlatılmıştır. Bu girişimin amacı,
2000 yılında anne ölüm ve hastalıklarını yarı yarıya
azaltmak olarak saptanmış ve çocuk ve anne sağlığını
en üst seviyeye çıkarmak hedeflenmiştir. Güvenli
annelik girişiminin kısa vadedeki hedefi; kaliteyi
geliştirip, hizmete erişimi artırarak, bu hizmetin
önemini ve en iyi biçimde nasıl kullanılacağını
topluma öğreterek, aile planlaması ve anne sağlığı
hizmetlerini daha etkin bir hale getirmektir. Uzun
vadedeki hedefi ise; sağlık, eğitim ve diğer faktörleri
www.korhek.org
Emre Yanıkkerem1, Aynur
Saruhan2, Ahsen Şirin2
1
Celal Bayar Üniversitesi Manisa
2
Sağlık Yüksekokulu, Manisa, Ege
Üniversitesi Hemşirelik
Yüksekokulu Kadın Sağlığı
Hastalıkları ve Hemşireliği AD,
İzmir, Türkiye.
Anahtar kelimeler: Güvenli
annelik, anne ölümleri, kadın
hakları, insan hakları.
Key words: Safe motherhood,
maternal mortality, women rights,
human rights.
Sorumlu yazar/
Corresponding author:
Celal Bayar Üniversitesi Manisa
Sağlık Yüksekokulu İstasyon
Mevki, Manisa.
[email protected]
göz önüne alarak kadınların sosyo-ekonomik
durumunu geliştirmektir (1,2).
Bu makale, güvenli annelik açısından anne
haklarını irdelemek amacıyla yazılmıştır. Konuya,
ülkemize de hiç yabancı olmayan bir olgu sunumu ile
başlanarak dikkat çekilmesi istenmiştir.
“Bayan X gelişmekte olan küçük bir hastanede,
doğum sırasında plasenta previanın yol açtığı
antepartum hemoraji nedeniyle ölmüştür. Anne
ölümünün gerçekleştiği bu hastane “Anne
ölümlerinin nedenlerini inceleyen bir komiteye
sahiptir ve bu komite anne ölümlerinde önlenebilir
nedenleri objektif olarak belirlemeye çalışmaktadır.
Komite, Bayan X hakkında hastane kayıtlarını detaylı
bir biçimde incelemiş, Bayan X’in hastaneye kanama
nedeniyle şok halinde geldiğini, hemen IV sıvı
tedavisine başlandığını saptamıştır. Bayan X’ sadece
yarım litre kan transfüzyonu verilebilmiş ve kan
kaybını kompanse edebilmek için bu miktar yeterli
olmamıştır. Hasta acil sezaryene alınmış, ancak
doğum uzmanı ve anestezisin hazırlanması ve
179
TSK Koruyucu Hekimlik Bülteni, 2008: 7 (2)
sezaryenin süresi yaklaşık 3 saat sürmüş ve maalesef
ki hasta sezaryen operasyonu sırasında ölmüştür.
Komite verilen hizmet ile ilgili önlenebilir ölüm
nedenlerini sınıflamıştır. Komite, eğer kan
transfüzyonu için kanın daha kolay bulunabilme
ihtimali olsaydı ve acil hazırlık için daha hızlı hazırlık
yapılabilseydi, Bayan X hayatta olabilirdi sonucuna
varmıştır.
Komite, daha sonra annenin karşılanmamış
gereksinimler üzerine odaklanmış ve Bayan X’in
ölümü hakkında daha detaylı veriler toplamıştır.
Yapılan incelemeler sonucunda, Bayan X’in kanama
başlangıcından yaklaşık 4 saat sonra hastaneye
ulaşabildiğini,
kanama
atağının
ilk
kez
gerçekleşmediğini, kadının gebeliğin son ayında 2
minör kanama epizotu deneyimlediğini ve bu
kanamaları önemsemediğini, Bayan X’de parazit
nedeniyle
kronik
demir
eksikliği
anemisi
bulunduğunu, kadının hiç prenatal bakım almadığını
öğrenmiştir.
Komite,
kadının
karşılanmamış
gereksiniminin bulunduğunu vurgulamış, eğer kadın
topluma hizmet veren anne servisleri sağlık
kurumlarına ulaşabilseydi, kadının ağır anemisi
düzeltilebilir, önemsiz gibi görünen ve tekrarlayan
minör kanama epizotları tanımlanabilir ve kadın
hastaneye daha erken ulaştırılabilir, Bayan X hayatta
olabilirdi sonucuna varmıştır.
Komite, Bayan X’in hakkında bilgi toplamaya
devam etmiş, kadının 39 yaşında olduğunu, 7 doğum
yaptığını, beşinin hayatta ve üçünün erkek olduğunu,
kadının artık çocuk sahibi olmak istemediğini bu
gebeliğine de istemeyerek hamile kaldığını
belirlenmiştir. Bayan X’in görüldüğü gibi; parite, yaş
ve
istenmeyen
gebelik
açısından
riskleri
bulunmaktadır. Ayrıca Bayan X’in doğum kontrol
yöntemlerini hiç kullanmadığı belirlenmiş, komite
eğer Bayan X’e doğum kontrol yöntemleri ile ilgili
bilgi hizmet verilip yöntemlere ulaşabilmesi
sağlansaydı, Bayan X gebe kalmayacak ve
ölmeyecekti sonucuna varmıştır.
Komite sosyoekonomik faktörleri de incelemiş,
Bayan X’in okuma yazma bilmeyen, sosyo ekonomik
statüsü düşük bir toplumdan geldiğini ve kadının
sosyo ekonomik statüsünün yaşadığı toplumdan da
düşük olduğunu, çocukken erkek kardeşleriyle eğitim
açısından eşit şansa sahip olmadığını ve yeterli
beslenmediğini belirlemiştir. Bayan X aynı zamanda
okuma yazma bilmeyen tarım işçisinin eşi olup,
herhangi bir işte çalışmamış ve yaşadığı toplumda
doğurganlık rolü kadına verilmiştir. Komite Bayan X
sosyal ayrımcılık nedeniyle ölmüştür sonucuna
varılmıştır.” (3).
Bu olguda görüldüğü gibi, anne ölümlerinin
nedenleri farklı açılardan incelenmiştir. Bayan X’in
180
trajik ölümü ve bu tip olguların benzerliği dünyanın
pek çok bölgesinde görülmektedir. Bayan X’in ölümü
anne ölümlerinin ne ilki ne de sonuncusudur (3).
Anne ölümleri dünyada ülkeler arasında farklı
oranlarda bulunmaktadır. Örneğin; Afrika ülkelerinde
anne ölümü 100.000 doğumda 830 iken, Avrupa
ülkelerinde bu oran sadece 24’dür. Gelişmiş ve
gelişmekte olan ülkelerde ölümlerin tipi de farklılık
göstermektedir. United Kingdom Confidential
Inquiry 2000-2002 yılları arasında 391 anne ölümü
olduğunu belirlemiştir. Bu ölümlerin %27’ sinin
direkt, %40’ının indirekt ölüm nedenlerine bağlı
olarak geliştiğini, tromboembolizmin en yaygın direkt
ölüm nedeni, psikiyatrik hastalıkların en yaygın
indirekt ölüm nedeni olduğu saptanmıştır. Gelişmekte
olan ülkelerde ise en yaygın ölüm nedenleri, hemoraji
(%25), enfeksiyon (%15), eklamsi (%12), zor doğum
(%8), güvenli olmayan düşükler (%13), diğer direkt
nedenler (%8) ve indirekt nedenlerdir (%20) (3,4).
Gelişmekte olan bir ülkede yaşayan bir kadın,
gebelik ve doğumda riskli bir yolculuğa girmekte,
çocukluk döneminden itibaren erkek kardeşiyle eşit
haklara sahip olmamakta ve sosyal adaletsizlik
yaşamaktadır. Birçok ataerkil toplumda kadının
sosyal statü kazanmasının ve kişisel başarıya
ulaşmasının tek yolu anneliktir. Kadına tek uygun
görülen bu rol daha doğumdan itibaren kız
çocuğunun tüm sosyal imkânlarının önünü
kesmektedir (3).
Bu bağlamda güvenli annelik açısından anne
hakları, öncelikle insan hakları, daha sonra kadının
insan hakları ve kadına karşı ayrımcılığın önlenmesi,
uluslararası nüfus ve kalkınma konferansı, üreme
hakları ve cinsel haklar bildirgesi ve anne hakları
bildirgesi ana başlıklarıyla incelenmiştir.
Güvenli annelik açısından insan hakları
İnsan haklarını incelemeyen birçok bilimsel
sözleşme bulunmaktadır. Bunlardan bazıları, “İnsan
Hakları Evrensel Beyannamesi, Uluslararası Medeni
ve Politik Haklar Sözleşmesi”, “Ekonomik, Sosyal ve
Kültürel Haklar Sözleşmesi”, “Her Türlü Irk
Ayrımcılığının Tasfiye Edilmesine Dair Uluslararası
BM Sözleşmesi”(Irksal ayrımcılık), ve “Kadınlara
Karşı Her Türlü Ayrımcılığın Tasfiye Edilmesine
Dair BM Sözleşmesi”dir.
İnsan hakkı kavramı, ilk kez 200 yıl önce ortaya
atılmış ve yaklaşık 50 yıl önce global düzeyde kabul
görmüş, Birleşmiş Milletler Genel Kurulunca 10
Aralık 1948 günü İnsan Hakları Evrensel
Beyannamesi kabul edilmiştir. Bu beyannamenin, 1.
maddesine göre “Bütün insanlar hür, haysiyet ve
haklar bakımından eşit doğarlar. Akıl ve vicdana
www.korhek.org
TSK Koruyucu Hekimlik Bülteni, 2008: 7 (2)
sahiptirler ve birbirlerine karşı kardeşlik zihniyeti ile
hareket etmelidirler” denmektedir.
Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Komitesi', insan
haklarının korunması ve geliştirilmesine yönelik
sözleşmelerde öngörülen yükümlülükleri belgelere
taraf olan devletlerin yerine getirip, getirmediği
dikkatle izlemektedir. İnsan hakları ile ilgili bilimsel
inceleme ve sözleşmelerde, güvenli annelik ile ilgili
net belirgin haklar bulunmamakla birlikte, insan
hakları komitesi, insan haklarının cinsiyet yaklaşımı
ile değerlendirip yorumlamıştır (5). Obstetrik bakım
veren profesyoneller, maternal mortaliteyi sadece bir
sağlık problemi olarak görmeyip, insan haklarına
saldırı gibi düşünmeli ve bu konuya bu perspektifle
yaklaşmalıdır.
İnsan hakları evrensel beyannamesinin, 3.
maddesinde “Yaşamak, hürriyet ve kişi emniyeti her
ferdin hakkıdır” ve 25. maddesinde “Ana ve çocuk
özel ihtimam ve yardım görmek hakkını haizdir.
Bütün çocuklar, evlilik içinde veya dışında doğsunlar,
aynı sosyal korunmadan faydalanırlar” denmektedir
(6). Uluslar arası Medeni ve Politik Haklar
Sözleşmesi’nin 6. maddesinin temel ilkesi, “her insan
yaşama hakkına sahiptir”. Birleşmiş milletler insan
hakları komitesi bu maddede gebelik ve doğumla
ilgili anne ölümleri ile ilgili verilerinde sağlanması ve
bu kapsamda gebelik ve doğumla ilgili ölümlerde
insanın yaşama hakkı ilkesinin çok önemli olduğunu
belirtmiştir (3).
Annelik bir hastalık değil, insan türünün üremesi
için gerekli sosyal bir durumdur. Gebelik ve doğum,
insan türünün sürebilmesi için kadını ayrıcalıklı ve
öncelikli bir duruma sokmaktadır. Dünya sağlık
raporunda (2005), gebelik ve doğum açısından
kadınların yaşamını sürdürebilmeleri açısından riskli
ve öncelikli grupta alınmalarının önemi vurgulanmış,
kadının her şeyden önce insan olarak yaşama hakkı
olduğu ve bu hakkın korunması gerektiği
vurgulanmıştır. Toplum ve sağlık bakımı veren
kurumların hastalıklar sonucu oluşan ölümleri
önlemekten daha fazla anne ölümlerini önleme
sorumluluk ve yükümlülüğü bulunmaktadır, 1998 yılı
güvenli annelik yılı olarak belirtilmiş ve “gebelik
özeldir ve güvenli olarak sürmelidir” sloganı
benimsenmiştir (4).
Üreme sağlığı ve araştırmaları direktörü Dr. Paul
Van Look 2001 yılında Advancing Safe Motherhood
through Human Rights (Güvenli annelikte insan
haklarını geliştirmek) isimli DSÖ tarafından basılmış
yazıda, güvenli annelik açısından insan hakları
standartlarını geliştirmek için ülkelerin araştırma
faaliyetleri ve sosyal gelişimlerine katkılarını
destekleyeceğini belirtmiştir. Güvenli annelik sadece
bireysel veya özerk amaçlarımız içinde değil,
www.korhek.org
toplumsal ve halk sağlığı amaçlarımız içinde yer
almalıdır (7).
Kadının insan hakları ve kadına karşı ayrımcılığın
önlenmesi
“Kadının insan hakları” terminoloji olarak ancak
1970 lerde dünyanın gündemine girmiştir (8). Uluslar
arası platformda “kadının insan hakları” kavramı ise,
ilk kez 1993 yılında Viyana İnsan hakları
konferansı’nda
kullanılmaya
başlanmıştır.
Konferansta kadının insan haklarının, temel insan
haklarının ayrılmaz bir parçası olduğu, Birleşmiş
Milletler tarafından resmi olarak kabul edilmiştir. Bu
karar, Viyana konferansı öncesinde yapılan kadın
haklarına yönelik bir dizi çalışmanın yarattığı uluslar
arası duyarlılığın bir ürünüdür. Bu çalışmanın en
önemlisi, 1979 yılında hazırlanan “Kadına karşı her
türlü ayrımcılığın önlenmesi sözleşmesi (CEDAW)”
olmuştur. 1998 yılı itibariyle bu sözleşmeyi 168 ülke
imzalamıştır (9). Bu sözleşme, uluslar arası insan
hakları
uygulamaları
açısından
bakıldığında,
kadınların insan haklarını ve cinsiyete dayalı
ayrımcılık kavramını yalnız “yasal” değil, somut
düzeyde de tartışmaya açmasıyla ayrıcalıklı bir yere
sahiptir.
Sözleşmede ayrımcılık kavramı “cinsiyete dayalı
her türlü ayrımcılık, dışlanma ve kısıtlama” olarak
kabul edilmekte; kadına yönelik ayrımcılığın devam
ettiği ve bu durumun hak eşitliği ilkesine aykırı
olduğu ifade edilmektedir. CEDAW, kadın erkek
eşitliğine yönelik çalışmalara temel ilke olarak
kadınlara yönelik her türlü ayrımcılığın önlenmesini
öngörmektedir. Bu sözleşmenin 12. maddesinde
kadın ve erkeğin aile planlaması dahil sağlık
hizmetlerinden eşit yararlanabilmesi için taraf
devletleri kadınlara karşı ayrımcılığı önlemeye
çağırmaktadır. 16. maddesinde ise, taraf devletleri,
evlilik, aile ilişkileri konularında da kadın erkek
ayrımını önleyecek bütün önlemleri almakla, aile
planlaması
eğitimi
sağlayarak,
kadınları
doğuracakları çocuk sayısı ve doğum aralıkları
konusunda özgür ve sorumlu seçimler yapmalarını
olanaklı kılacak bilgi ve eğitim ile donatmakla ve
onlara bu hakkı tanıyan aile hukuku/yasaları
geliştirmek ve uygulamakla yükümlü kılmaktadır.
Kadının sağlık haklarının insan hakları içinde
değerlendirilmesiyle kadının insan hakkının, sağlık
bilgisine erişim, yeterli beslenme ve sağlık
hizmetlerinden yararlanma hakkını da kapsadığı
kabul edilmiştir. Modern insan hakları hukuku
açısından bakıldığında, sağlık konusunda kadınların
maruz kaldığı dezavantajlar hak ihlali olarak
181
TSK Koruyucu Hekimlik Bülteni, 2008: 7 (2)
düşünülmekteki bunun en uç örneği ise anne
ölümleridir (10).
Uluslararası nüfus ve kalkınma konferansı ve
anne hakları
Mutlu ve güvenli bir cinsel yaşam sürme, üreme
yeteneğine sahip olup, bu yeteneği koruma ve
isteyince kullanma hakkının kadın/erkek, genç/yaşlı
herkes için temel haklardan biri olduğu, 1994 yılında
Kahire’de yapılan (Uluslararası Nüfus ve Kalkınma
Konferansında:
International
Conference
on
Population and Develepment [ICPD]), “Üreme
Sağlığı” kavramı dile getirilmiştir. Bütün dünya
ülkeleri tarafından kabul gören bu kavramın tanımı
yapılmıştır (11,12). Bu tanıma göre Üreme Sağlığı;
“Üreme sistemi, işlevleri ve süreci ile ilgili sadece
hastalık ve sakatlığın olmaması değil, tüm bunlara
ilişkin fiziksel, zihinsel ve sosyal yönden tam bir
iyilik halinin olmasıdır”. Üreme Sağlığı aynı
zamanda, insanların tatmin edici ve güvenli bir cinsel
yaşamlarının olması, üreme yeteneğine sahip
olmaları, üreme yeteneklerini kullanmada karar
verme özgürlüğüne sahip olmaları demektir. Bu
tanımdan da anlaşılabileceği gibi, üreme sağlığı
gebeliğin meydana gelişinden, doğum, çocukluk,
adölesan, erişkin ve ileri yaş dönemleri dahil ölüme
dek her yaşı ve her iki cinsiyeti de ilgilendirmektedir.
Kadın ve erkek herkesin, tüm yaşamlarında, normal
büyüme ve gelişme sürecinden kaynaklanan üreme ve
cinsel sağlık ihtiyaçları vardır. Bu yaklaşımda,
doğumdan ölüme kadar kadın ve erkeğin yaşamının
bir bütün olarak ele alınması gerektiği; yaşama
sağlıklı
başlamanın
ilk
adım
olduğu
vurgulanmaktadır (12, 13, 14).
Kahire konferansından (1994) sonra ülkeler eski
“Ana çocuk Sağlığı-Aile Planlaması” geleneksel
yaklaşımlarını değiştirerek, her iki cinsiyet için,
yaşam boyu yaklaşımı ile; zararlı geleneksel
uygulamalar, adölesan cinselliği, istenmeyen
gebelikler, sağlıksız düşükler, maternal morbidite ve
mortalite, cinsel yolla bulaşan enfeksiyonlar,
HIV/AIDS genital yol enfeksiyonları, üreme
organları malignensileri, prolapsuslar, cinsiyet temelli
şiddetin de üreme sağlığı kapsamında ele alınması
gerektiğini vurgulamışlardır (12,14).
Kahire'de 1994 yılında tüm ülkelerin görüş
birliğine vardığı Uluslararası Nüfus ve Kalkınma
Konferansı Eylem Planı, nüfus ve üreme sağlığı
konularında, tüm ülkelerde sürdürülebilir kalkınma
çerçevesinde, küresel sorunların çözümü için insani
ve mali kaynakların bir araya getirilmesinde önemli
bir fırsat olmuştur. Üreme sağlığının yenilikçi ve
kapsamlı bir şekilde ele alındığı bu konferansın
182
eylem planında, üreme sağlığı için uygun koşulları
sağlamak
üzere;
kadınların
güçlendirilmesi,
cinsiyetler arası yasal ve sosyal eşitliğin sağlanması,
kız çocuğuna yönelik ayrımcılığın ortadan
kaldırılması, erkeklerin üreme sağlığı ile ilgili
sorumluluklarını
bilmeleri
ve
katılımlarının
sağlanması, evrensel eğitimin başarılması, üreme
sağlığı ve üreme haklarının garantilenmesi, herkes
için
üreme
sağlığı
fikrinin
savunulması
vurgulanmaktadır. Türkiye'nin de imzaladığı bu
eylem planında; üreme sağlığı ile ilgili bilgi ve
hizmetlerin herkes için ulaşılabilir, uygun maliyetli,
kabul edilebilir ve kolay kullanılır olmasının
sağlanması ve yaşam boyunca değişen üreme sağlığı
ihtiyaçlarının karşılanması amaçlanmıştır (15).
Bu konferansta kalkınmanın temel ve vazgeçilmez
bir insan hakkı olduğu, yoksulluğun yok edilmesi için
bütün ülkelerin işbirliği yapması zorunluluğu,
kadınlarla kız çocuklarına özel bir önem verecek
şekilde eğitimin, herkesin hakkı olduğu gibi ilkeler
kabul edilmiştir. Bu konferansta devletlerin, kadın
erkek eşitliğini temel alarak, aile planlaması ve cinsel
sağlığı da içeren üreme sağlığı hizmetleri dahil, tüm
sağlık
hizmetlerine
evrensel
ulaşılabilirliğin
sağlanması için gereken bütün önlemleri alması
gerektiği ilkesi kabul edilmiştir (14).
Kahire Konferansında kadın sağlığı ve güvenli
annelik konusuna da yer verilmiş, bu konuya ilişkin
olarak eylem programında bazı kararlar alınmıştır. Bu
kararlar;
• Aile sağlığının temel koruyucusu olarak kadınların
rolü tanımlanmalı ve desteklenmelidir.
• Hükümetler ana-çocuk sağlığı, aile planlaması ve
üreme sağlığı hizmetlerini entegre biçimde,
maliyetini azaltarak sürekli yararlanır hale
getirmelidir.
• Ülkeler 2015 yılına kadar anne ölümlerini azaltacak
girişimlerde bulunmalıdır.
• Bütün ülkeler kadın sağlığı hizmetlerini temel
sağlık hizmetleri kapsamında genişletmelidirler. Bu
hizmetler güvenli annelik kapsamında; doğum
öncesi bakım, doğum ve düşük komplikasyonları,
doğum sonu anne ve yenidoğan bakımı, cinsel yolla
bulaşan hastalıklar ve aile planlaması hizmetlerini
içermelidir.
• Bütün ülkeler, özellikle hamile olan ve emziren
kadınların beslenme ile ilgili ihtiyaçlarını
karşılayacak programlar uygulamalıdır.
• HIV enfeksiyonunun ve AIDS' in yayılmasını
önlemeye yönelik programlara, bilinçlendirmeye,
davranış
değişikliği
yaratmaya
yönelik
kampanyalara öncelik verilmelidir.
• İnvitro fertilizasyon teknikleri, etik kurallar ve tıbbi
standartlar içinde yapılmalıdır (13).
www.korhek.org
TSK Koruyucu Hekimlik Bülteni, 2008: 7 (2)
Türkiye'de Üreme sağlığı haklarının korunması için
1994 Kahire Konferansı Eylem Planı doğrultusunda
nüfus ve üreme sağlığı - aile planlaması
konularındaki çalışmaları izlemek, teknik işbirliği
çerçevesinde yürütülen projeleri koordine etmek ve
değerlendirmek
amacıyla
Devlet
Planlama
Teşkilatı'nın (DPT) koordinatörlüğünde çeşitli
sektörlerden oluşan bir çalışma grubu oluşturulmuştur
(13).
Türkiye'de Üreme sağlığı hizmetlerinin 1961
yılında
kabul
edilen
Sağlık
Hizmetlerinin
Sosyalleştirilmesi yasasının öngördüğü "Temel
Sağlık Hizmetleri yaklaşımı" içinde verilmesi
uygundur. Aile planlamasında, 1983 yılında kadın
sağlığını destekleyici, Kahire Konferansı paralelinde
yenilikler getirilmiştir. Gönüllü cerrahi sterilizasyona
izin verilmesi, 10 haftaya kadar istenmeyen
gebeliklerin
sonlandırılması,
aile
planlaması
hizmetlerinin daha yaygın ve ulaşılabilir olması için
ebe ve hemşirelere uygulama yetkisinin verilmesi bu
yeniliklerden bazılarıdır. Böylelikle, 1983 yılında aile
planlaması hizmetlerine ulaşmada yasal engeller
kaldırılmıştır (13).
Uluslararası aile planlaması federasyonu (IPPF)
üreme hakları ve cinsel haklar bildirgesi
Bu bildirgede kadın yaşam, özgürlük, eşitlik,
mahremiyet, bilgilenme ve eğitim, evlenme ve aile
kurma konularında seçim yapma , çocuk sahibi olup
olmamaya karar verme, sağlık bakımı alma ve
sağlığın
korunması,
bilimsel
gelişmelerden
yararlanma, toplanma özgürlüğü ve siyasete katılma
ve işkence ve kötü muameleden özgür olma hakkı
bulunmaktadır.
Yaşama hakkı maddesinde “hiçbir kadının yaşamı
gebelik nedeniyle tehlikeye atılmamalıdır. Bu hak,
öncelikle
önlenebilecek
ölümlerde
önem
kazanmaktadır” denmekte ve erken yaşta olan gebelik
ve doğumların önlenmesi ile hem anne hem de bebek
ölüm riskini azalacağı vurgulanmaktadır
Bu bildirgenin özgürlük hakkı maddesinde
bireylerin, başkalarının haklarına saygı göstermek
koşuluyla, cinsellik ve üreme yaşamlarını sürdürme
ve kontrol etme hakkına sahip olduğu belirtilmiştir.
Eşitlik hakkı maddesinde ise, tüm insanların özgür,
onurlu ve eşit haklara sahip olarak doğduğu,
kadınların yasalar, yönetmelikler, gelenekler,
uygulamalar, sosyal ve kültürel davranış biçimleri
yönünden erkeklerle eşit olması vurgulanmıştır. Hiç
kimsenin, cinsel ve üreme yaşamında, sağlık bakımı
ya da sağlık hizmetlerinden yararlanmada ırk, renk,
cinsiyet ya da cinsel tercih, medeni durum, aile
konumu, yaş, dil, din, siyasi ya da diğer görüşler,
www.korhek.org
ulusal ya da sosyal köken nedeniyle ayrımcılığa tabi
tutulamayacağı ve üreme sağlığı, cinsel sağlık ve
haklarına ilişkin bilgi, danışmanlık hizmetlerini de
kapsayan sağlık ve refahlarını güvence altına alacak
bilgi ve eğitime ulaşmakta eşit haklara sahip olduğu
belirtilmiştir.
Bilgilendirme ve danışmanlığın da içinde yer aldığı
tüm cinsel sağlık ve üreme sağlığı hizmetlerinde
mahremiyet ve kişisel bilgilerin gizli kalması
sağlanması bu bildirgenin mahremiyet hakkı
maddesinde vurgulanmıştır.
Bilgilenme ve eğitim hakkı maddesinde ise, tüm
bireylerin cinsel sağlık, hakları ve sorumluluklarıyla
ilgili kararlarını tam, özgür ve bilinçli vermelerini
sağlayacak yeterli eğitim ve bilgiyi edinme hakkına
sahip olduğu belirtilmiştir.
Evlenme ve aile kurma konularında seçim yapma
hakkı maddesinde, tüm bireylerin, tam, özgür ve
bilinçli olurları dışında evlendirilmekten korunma
hakkına sahip olduğu vurgulanmış, özellikle ülkemiz
ve dünyada bazı ülkelerin yaşadığı 18 yaşın altında
erken yaşta evliliklerin, özellikle eğitim, ekonomik,
otonomi, fiziksel ve psikolojik sağlık yönünden,
kadınların gelişmelerinde olumsuz etkileri olması
nedeniyle genç kızların kişilik hakkına saldırı olarak
belirtilmiştir. Bilindiği gibi erken yaşta evlilikler,
genç kızların eğitim hakkını engellenmekte, bu
durumda kadınların sağlık hizmetlerinden yararlanma
hakkını sınırlanmaktadır.
Tüm bireylerin sahip olacakları çocuk sayısını ve
çocukları arasındaki zaman aralıklarını özgürce ve
sorumluluğunun bilincinde olarak kararlaştırma ve
bunun için gereken bilgi, eğitim alma ve yöntemleri
öğrenme hakkı olduğu “Çocuk sahibi olup olmamaya
karar verme hakkı” maddesinde ele alınmıştır.
Sağlık bakımı alma ve sağlığın korunması hakkı
maddesinde, tüm bireylerin elde edebileceği en
yüksek standartta fiziksel ve ruhsal sağlığa sahip
olma hakkı olduğu belirtilmiş ve bu bağlamda tüm
bireylerin; cinsel sağlık ve üreme sağlığı da dahil,
bütün bakım hizmetlerinde ulaşabilecek en yüksek
nitelikte hizmet alma hakkına sahip olduğu
vurgulanmıştır. Bu hizmet, gebeliğin güvenli
sonlandırılması dahil, doğurganlığı düzenleyen tüm
yöntemler ile infertilite ve AIDS de dahil olmak üzere
cinsel yolla bulaşan enfeksiyonların tanısı ve
tedavisini de içermektedir.
Tüm bireyler, infertilite, gebeliğin önlenmesi ve
gebeliğin sonlandırılmasını da kapsayan konularda
üreme sağlığı teknolojisinden yararlanma hakkına
sahip olduğu, bilimsel gelişmelerden yararlanma
hakkı maddesinde belirtilmiştir.
Toplanma özgürlüğü ve siyasete katılma hakkı
maddesinde ise, tüm bireylerin toplanarak; cinsel
183
TSK Koruyucu Hekimlik Bülteni, 2008: 7 (2)
sağlık, üreme sağlığı ve haklarını savunma hakkına
sahip olduğu vurgulanmıştır.
İşkence ve kötü muameleden özgür olma hakkı
maddesinde tüm bireylerin, işkence veya acımasız,
insanlık dışı ya da aşağılayıcı davranış ya da
cezalardan, ayrıca özgür iradesi ve bilgisi dışında
uygulanan tıbbi veya bilimsel işlemlerden özgür olma
hakkı olduğu belirtilmiştir. Ayrıca bu maddede tüm
çocukların, her türlü sömürüden, çocuk fahişeliğinden
ve her türlü cinsel istismar, taciz ve saldırıdan, yasa
dışı cinsel etkinliklere, fahişelik ya da diğer yasa dışı
cinsel sömürü uygulamalarına katılmaktan ve
pornografik gösteri ya da yayınlar için sömürüden
korunma hakkına sahip olduğu vurgulanmıştır (16).
Aralarında ülkemizin de bulunduğu pek çok ülke
tarafından tanınmış ve kabul edilmiş bu hakların
yaşama geçirilmesine bireylerin yapabilecekleri katkı,
ilkelerin bilincinde olarak sağlık hizmet birimlerinden
bu doğrultuda hizmet talep etmektir.
profesyonellerin dikkatini çekmek, hükümetler ve
uluslararası kuruluşlardan etkin yanıt alabilmektir.
İşbirliği yapılan tüm kurumlarca desteklenen
Barselona Bildirgesi, dünyadaki tüm ülkelerin
hükümetlerine, demokratik parlamentoların yasama
organlarına, siyasi ve sağlık organizasyonları ve
üreme sağlığı ile ilgilenen tüm özel ve resmi
kuruluşlara önerilecektir. Amaç, tüm bu kuruluşların
Bildirgede belirtilen Anne ve Yenidoğan Haklarında
birleşmeleri,
bu
haklara
sahip
çıkmaları,
desteklemeleri ve yaşama geçirmelerini sağlamaktır.
Bildirgenin uluslararası sunumu tüm dünyadan
3000 perinatoloğun katılmakta olduğu 5. Dünya
Perinatal Tıp Kongresi'nde (23-27 Eylül 2001,
Barselona) yapılmıştır. Şimdiye dek 200 Bilimsel
Kuruluş, Vakıf, Sivil Toplum Örgütü ve insani
organizasyon bu Bildirgeyi onaylamıştır.
Barselona bildirgesi ve anne hakları
* Annelik hür seçim olmalıdır. Her kadın çocuk
sahibi olma, doğum sıklığını saptama ve sahip olmak
istediği çocuk sayısını belirleme hakkına sahiptir.
Etkili
korunma
yöntemleri
her
kadına
ulaştırılabilmelidir.
* Her kadının üreme sağlığı, gebelik, doğum ve
yenidoğan bakımı konusunda yeterli eğitim ve bilgi
alma hakkı vardır. Sağlık kuruluşları ve uzmanlar,
anne ve eşine bu eğitimi vermek, doğum öncesi
bakımın bir parçası olarak eşlerin hazırlık kurslarına
katılmalarını özendirmek zorundadırlar.
* Her kadın dünyadaki tüm ülkelerin hükümetleri
tarafından doğru yönlendirme ve gereksiz risklerden
uzak bir gebelik garantisi verilme hakkına sahiptir.
Tüm kadınların gebelikte yeterli sağlık hizmetleri ve
koruyucu önlemlerden yararlanma hakkı vardır.
Gebelikte sağlık hizmetleri kaliteli ve yeterli kaynağa
sahip olmalıdırlar. Obstetrik bakımın sınırı yoktur.
Obstetrik bakımın kültür ve inançlara bağlı olarak
çeşitlilik gösterdiği akılda tutulmalıdır.
* Her kadın gebelik ve doğumda uygulanabilecek
teknolojik girişimler ve gelişmeler hakkında yeterli
bilgi alma ve en güvenli uygun işleme ulaşma
hakkına sahiptir. Her kadının uygulanabilir perinatal
tanı işlemleri hakkında yeterli bilgi edinme hakkı
vardır. Kadın, bu işlemler hakkında karar vermede
bağımsız olmalıdır.
* Her kadın gebelikte yeterli beslenme hakkına
sahiptir. Kadının beslenmesi, çocuğunun gelişimi ve
kendi sağlığı için gerekli tüm besinleri alabilmesini
sağlamalıdır.
* Çalışan kadınlar gebelik sırasında veya gebelik
nedeniyle işten çıkarılmama hakkına sahiptirler.
İşinin devamlılığı gebelik nedeniyle ayrım
Bu bildirge Türk Perinatoloji Derneği'nin de üyesi
olduğu Dünya Perinatal Tıp Birliği tarafından kaleme
alınmış ve "5. Dünya Perinatal Tıp Kongresi"
sırasında gerekli düzenlemeleri takiben kabul
edilmiştir. (17). Bu bildirge 24 Eylül 2001’de
Barselona-İspanya’da kabul edilmiştir.
Bildirgeye dair ilk taslak "5. Dünya Perinatal Tıp
Kongresi Organizasyon Komitesi" tarafından
yapılmıştır.
"İnsan
Hakları
Evrensel
Beyannamesi"nden (10 Aralık 1948) "Çocuk Hakları
Beyannamesi"ne
kadar
(20
Kasım
1989),
"Uluslararası Nüfus ve Gelişme Konferansı" rapor ve
sonuçlarından sonra (1994, 1995), Birleşmiş
Milletlere bağlı bazı kuruluşlar kadın ve çocukların
mevcut konumunu iyileştirmeye yönelik programlar
yapmış ve önerilerde bulunmuşlardır. Ancak Üreme
Sağlığı ölçütleri temel alınarak "Anne ve Yenidoğan
Hakları"na ilişkin dünya çapında bir bildirge ilk kez
yapılmaktadır.
İlk
taslak
perinatologlar
(jinekolog
ve
pediatrisyenler), biyoetik görevlileri, ebe ve sivil
toplum
örgütlerinden
uzmanlar
tarafından
oluşturulmuştur. Metin, "Dünya Perinatal Tıp Birliği
Üst Kurulu" tarafından gözden geçirildikten sonra,
öneri ve düşünceleri alınmak üzere 300'ün üzerinde
bilimsel örgüt, profesyonel kuruluş ve sivil toplum
örgütüne gönderilmiştir. Yirmi kuruluştan gelen beş
öneri metni doğrultusunda bildirgeye son şekli
verilmiştir.
Barselona bildirgesinin ana amaçları, halkı
bilgilendirmek,
sağlık
sektöründe
çalışan
184
Anne hakları bildirgesi
www.korhek.org
TSK Koruyucu Hekimlik Bülteni, 2008: 7 (2)
yapılmaksızın her kadına garanti edilmelidir. Annelik
hakları, gebelik izinleri ve çalışma düzenine
adaptasyonu kapsayacak şekilde, maaş miktarını
etkilemeksizin ve iş kaybı endişesi olmaksızın,
hükümetlerin iş yasaları ile korunmalıdır. Anne
çalışma saatleri içinde emzirme hakkına sahiptir.
* Her kadın gebeliğine gönüllü son verme
nedeniyle ayrım, cezalandırma ve sosyal dışlanma ile
karşılaşmama hakkına sahiptir.
* Annelik hakları sosyal yapı ile sınırlandırılamaz.
Annelik hakları tek ebeveynli aile ile iki ebeveynli
ailede aynıdır.
* Her anne karar verilmesi gerekli durumlarda ve
üreme işlemleri sırasında baba ile sorumlulukları
paylaşmak hakkına sahiptir. Baba, annenin
düşüncelerine saygı duyma sorumluğunu taşır.
Annelik açısından her kadının eşi tarafından
zorlanmama hakkı vardır. Üreme ile ilgili kararlar
kadın ve erkek tarafından eşitlik ilkesi ve ortak
sorumluluk ile alınmalıdır.
* Her kadın emzirmenin faydaları ve doğumdan
hemen sonra emzirmeye başlamanın yararları
konusunda bilgilendirilme hakkına sahiptir. Ancak,
her kadının sosyal-kültürel önyargı olmaksızın
laktasyon biçimine bağımsız karar verme hakkı
vardır.
* Her kadın kendisini ve fetüsü etkileyecek (tanı ve
tedavi amaçlı) karar mekanizmasında yer alma
hakkına sahiptir. Her karar bağımsız alınmalı ve anne
adayı konu hakkında bilgilendirilmiş olmalıdır.
* Kurumlarda doğum yapan kadınlar kendileri için
kültürel önemi olan giyim (kendisinin ve bebeğin),
yiyecek, plasentanın akıbeti ve diğer uygulamalar ile
ilgili konularda karar verme hakkına sahiptirler. Her
kadın hastanede kaldığı sürece bebeği ile birlikte
olma hakkına sahiptir.
* İlaç bağımlılığı, AIDS veya diğer medikal veya
sosyal
problemler
nedeniyle
toplumdan
dışlanabilecek
olan
gebeler
özel
sağlık
programlarından yararlanma hakkına sahiptirler.
Göçmen kadınlar da ülke vatandaşı olan kadınlarla
aynı haklara sahiptirler.
* Her kadının sağlık çalışanlarının samimiyetine
inanma ve sağlık çalışanlarından hastanın gizlilik
hakkına saygı duymasını beklemeye hakkı vardır
(17).
SONUÇ
Makalenin giriş bölümünde sunulan bayan X’in
ölüm nedenleri hatırlanacak olursa, bayan X
çocukluğundan beri kardeşiyle eşit haklara sahip
olmamış, okuma yazması olmayan, çalışmayan,
www.korhek.org
doğum kontrol yöntemlerini bilmeyen ve hiç
kullanmayan, ağır anemisi ve gebeliğinde kanama
epizotları olmasına rağmen tanı ve tedavi almayan,
prenatal
bakım
hizmetlerine
ulaşamamış
karşılanmamış bir çok gereksinimi olan 39 yaşında 7.
doğumunu gerçekleştirirken ölen bir kadındır. İnsan
hakları evrensel beyannamesinin, 3. maddesinde
“Yaşamak, hürriyet ve kişi emniyeti her ferdin
hakkıdır” ve 25. maddesinde “Ana ve çocuk özel
ihtimam ve yardım görmek hakkını haizdir. Bütün
çocuklar, evlilik içinde veya dışında doğsunlar, aynı
sosyal korunmadan faydalanırlar”, 1. maddesine göre
“Bütün insanlar hür, haysiyet ve haklar bakımından
eşit doğarlar. Akıl ve vicdana sahiptirler ve
birbirlerine karşı kardeşlik zihniyeti ile hareket
etmelidirler” maddeleri Bayan X’in hakkı olmasına
rağmen ihlal edilmiştir. 1994 yılında Kahire’de
yapılan
“Uluslararası
Nüfus
ve
Kalkınma
Konferansında devletlerin, kadın erkek eşitliğini
temel alarak, aile planlaması ve cinsel sağlığı da
içeren üreme sağlığı hizmetleri dahil, tüm sağlık
hizmetlerine evrensel ulaşılabilirliğin sağlanması için
gereken bütün önlemleri alması gerektiği ilkesi bayan
X’in ölüm nedenleri düşünüldüğünde ihlal edilmiştir.
Uluslararası aile planlaması federasyonu üreme
hakları ve cinsel haklar bildirgesinde “hiçbir kadının
yaşamı gebelik nedeniyle tehlikeye atılmamalıdır. Bu
hak, öncelikle önlenebilecek ölümlerde önem
kazanmaktadır” ilkesi ihlal edilmiştir. Barselona anne
hakları bildirgesinde, “etkili korunma yöntemleri her
kadına ulaştırılabilmeli, tüm kadınların gebelikte
yeterli sağlık hizmetleri ve koruyucu önlemlerden
yararlanma hakkı vardır” ilkesi de ihlal edilmiştir.
Üreme hakları, cinsel haklar ve özgürlükler,
bireyleri olduğu kadar çiftleri de ilgilendiren haklar
ve özgürlüklerdir. Bu haklar, devlet ile halk
arasındaki ilişkileri ve devletin halka karşı
yükümlülüklerini belirleyen uluslararası insan hakları
yasalarına
(Birleşmiş
Milletler
bildirgeleri,
antlaşmalar, vb.) dayandığı için yasal bir nitelik
taşımaktadır. Uluslararası insan hakları belgelerinden
yola çıkarak hazırlanan ve yukarıda özetlenen,
cinsellik ve üremeyle ilgili hakların temel insan
hakları arasında yer aldığı hatırlanmalıdır.
Uluslararası insan hakları antlaşmalarına imza
koyan devletler, uluslararası yasalarla belirlenmiş
olan görevleri üstlenmeyi kabul etmektedir.
Bildirgede yer alan uluslararası antlaşmalardaki bir
çok madde, hükümetlerin kabul ettiği ve sorumlu
tutulabileceği yükümlülüklerdir.
Tüm insan hakları evrenseldir, bölünmez, birbiriyle
ilişkilidir. Ulusal ve bölgesel özellikler ve çeşitli
tarihsel, kültürel ve dini faktörlere dayanan
farklılıklar göz önünde tutulmakla birlikte tüm insan
185
TSK Koruyucu Hekimlik Bülteni, 2008: 7 (2)
haklarını ve temel özgürlükleri korumak ve yaymak,
siyasi, ekonomik ve kültürel sistemi ne olursa olsun
tüm devletlerin görevidir.
Üreme hakları ve üreme sağlığı insanlık hakkının
bir parçasıdır ve kişinin tam insan olma
potansiyelinin keyfini çıkarma, mental, emosyonel,
fiziksel iyi olma haline ulaşma, ilişkilerin
geliştirilmesi, kadının güçlendirilmesi, kadın-erkek
eşitliğinin sağlanması için şarttır. Üreme haklarına
saygı ve üreme sağlığı hizmetlerinin sağlanması aynı
zamanda yeni doğan sağlığı ve yaşamını, çocukların
sağlığını ve gelişimini ve temelde tüm ailenin
sağlığını sağlamaktadır.
Güvenli annelik açısından anne çocuk haklarının
sağlık hizmeti verenler tarafından, hizmet vermede
onları daha güçlü kılacaktır. Bu güç, uluslararası ve
ulusal antlaşmalara yönelik yasal güç niteliğindedir.
Hizmet verenler yine bu alandaki tüm etkinliklerinde
hizmet verdikleri kişilerin insan haklarını koruma
yükümlülüklerinin bulunduğu bilincinde olacaklardır.
KAYNAKLAR
1.
Başer M. Güvenli annelik. Hemşirelik Forumu.
2005; Mayıs-Haziran, 36-41.
2. Biliker MA. Güvenli annelik. Aktüel Tıp Dergisi.
2001; 6:1: 37-41.
3. Fathalla MF. Human rights aspects of safe
motherhood. Best Practice & Research Obstetrics
and Gynaecology. 2006; 20 (3): 409-419
4. World Health Organization. The World Health
Report 2005. Make Every Mother and Child
Count. Geneva: WHO. 2005, pp. 61-62.
5. Cook RJ, Bevilacqua MBG. Invoking human
rights to reduce maternal deaths. Lancet. 2004;
363: 73.
6. İnsan hakları evrensel beyannamesi (The
Universal Declaration of Human Rights), Office of
the High Commissioner for Human Rights.
http://www.unhchr.ch/udhr/lang/trk.htm
(Erişim
tarihi: 13.07.2007).
7. Cook RJ, Dickens BM. Human rights to safe
motherhood. International Journal of Gynecology
& Obstetrics. 2002; 76: 225-231.
8. Tomasevski K. Women and Human Rights.
London & New Jersey. Zed Boks Ltd, 1993.
9. Acar F. Kadınların İnsan Hakları: Uluslararası
Yükümlülükler. Editor: O. Çiftçi içinde, 20.
Yüzyılın Sonunda Kadınlar ve Gelecek, Türkiye
ve Ortadoğu Amme İdaresi Enstitüsü İnsan
Hakları Araştırma ve Derleme Merkezi. Yayın No:
16; 1998, p. 23-31.
10. Cook RJ. Women’s Health and Human Rights.
Geneva. World Health Organization, 1994.
186
11. İnsan Kaynağını Geliştirme Vakfı. Cinsel sağlık
ve_üreme_sağlığı._http://www.bilkent.edu.tr/~bilh
eal/uremesagligi/uremehaklari.html (Erişim tarihi:
13.07.2007).
12. Akın A, Özvarış ŞB. Üreme sağlığı ders notu
http://www.medinfo.hacettepe.edu.tr/ders/TR/D3/
7/3087.doc (Erişim tarihi: 13.07.2007).
13. Akın A, Koçoğlu GO. Üreme Sağlığı Uluslararası
Kararlar Ve Türkiye Uygulamaları. Hacettepe
Toplum Hekimliği Bülteni. 2002; Temmuz 23 (3).
14. Gökmen O, Özcan S. Dünyada ve Türkiye’de
Üreme Sağlığı Yeni Türkiye Dergisi 34 ve 40.
Sağlık
Özel
sayısı.
(Temmuz
2001)
http://195.142.135.65/who/bulten/turk/bul4ureme.
HTM (Erişim tarihi: 13.07.2007).
15. http://www.saglik.gov.tr/codes/bakaninkonusmala
ri/konusma_goster.asp?kid=21
T.C.
Sağlık
Bakanlığı, (Erişim tarihi: 13.07.2007).
16. IPPF Üreme Hakları ve Cinsel Haklar Bildirgesi,
Vizyon 2000, Uluslararası Federasyonu - 1996,
(Türkiye Aile Planlaması Derneği tarafından
Türkçe’ye tercüme edilmiştir.) Türkiye Aile
Planlaması Derneği Yayınları, No. 54, 1997.
17. Kafkaslı A, Tekin N. Anne ve Yenidoğan Hakları
Barselona_Bildirgesi._http://www.mumcu.com/ht
ml/article.php?sid=151 (Erişim tarihi: 13.07.2007).
www.korhek.org
Download