Çevresel Aciller

advertisement
Doç. Dr. Onur POLAT
Ünite Hakkında
Bu ünitede çevresel etkenlere bağlı olarak gelişen acil
durumlar anlatılacaktır. Özellikle ülkemiz koşullarında
sık rastlanan ve alınacak koruyucu önlemleri ile insan
hayatını
etkilemesi
önlenebilen
durumlar
anlaşılır
biçimde açıklanmaktadır. Bununla birlikte çevresel
nedenler ile gelişen durumların ilk bakımı, acil tedavisi
ve gereken durumlarda hastaneye nakli hakkında
basit ve anlaşılır temel bilgiler açıklanmaktadır.
ÇEVRESEL ACİLLER
Çevresel etkenler, insan vücudunu etkileyen tüm dış
etkenler olarak tanımlanabilir. Çevresel acil durumlar
ise,
yaşadığımız
ortamda
karşılaştığımız
veya
katıldığımız bazı aktiviteler sırasında maruz kaldığımız
sık rastlanan acil sağlık sorunlarıdır.
Yanıklar, suda boğulma, sıcak ve soğuk çarpmaları
vücut ısı dengesizlikleri ile sonuçlanır.
Yüksek rakım hastalıkları ile elektrik ve yıldırım
çarpmaları, sinir sistemi ve kardiyopulmoner sistemi
önemli derecede etkiler.
Isırık ve sokmalar ise etkenin cinsine göre değişebilen
maruz kalınan zehirin toksik etkilerinin doku ve
organlarda oluşturduğu yıkım ile karakterizedir.
Çevresel acillerin belirti ve bulgularının bilinmesi ile
birlikte klinik özelliklere uyan çevresel etiyolojinin de
dikkate alınması gerekmektedir.
Bu durumda erken tanı ve acil müdahele kolaylıkla
yapılabilecektir. Tanı ve tedavi yaklaşımlarının yanı
sıra, çevresel etkenlerin yol açtığı acil durumları
azaltmanın
olacaktır.
yolu
koruyucu
önlemlerin
alınması
YANIKLAR
Yanıklar genel olarak, deri ve derialtı dokusunun sıcak
bir etken(güneş, ateş, sıcak su, sıcak cisimler)veya
radyasyon, kimyasal maddeler, elektrik akımı gibi bir
nedenle harabiyeti ile sonuçlanan yaralanmalar olarak
tanımlanabilir.
Maruz kalma riski çok küçük (1-5 yaş) ve ileri
yaşlarda,
seviyesi
soğuk
düşük
mevsimlerde
gruplarda
ve
fazladır.
sosyoekonomik
Çocuklardaki
yanıkların %70’i haşlanma, %20’den fazlası çocuk
istismarı nedeniyle olmaktadır.
Yanığın şiddetini belirleyen faktörler şunlardır; derinlik,
etkilediği vücut yüzeyi, yüz-el-ayak-cinsel bölgenin
yanması,
çocuk
veya
yaşlı
olması,
eşlik
eden
deri
zarar
yaralanma ve hastalığın olması.
Derinliğine göre 4 dereceye ayrılır:
1.derece
yanıklar;
sadece
yüzeyel
görmüştür. Cilt kızarık, kuru, ağrılı ve hassas olup,
kabarcıklar vardır. Genellikle 7 günde kendiliğinden
iyileşir. Güneş yanığı gibi..
2.derece yanıklar; kısmi yüzeyel ve kısmi derin
yanıklar olarak 2’ye ayrılır.
Kısmi yüzeyel yanıklar nemli ve çok ağrılı olup,
dermisi açığa çıkaran kırmızı büller vardır ve kapiller
geri
dolum
normaldir.
14-21günde
iyileşir,
skar
oluşumu minimaldir.
Kısmi derin yanıklarda cilt beyaz-sarı renkte olup,
kapiller geri dolum ve ağrı duyusu yoktur. 3 hafta 3 ay
arasında iyileşir, skar oluşumu sıktır.
3.derece yanıklar; tam kat yanıklardır ve tüm deri
katlarını içerirler. Cilt inci grisi-kahverenkte, kuru,
soluk, buruşuk, kösele gibi sert ve ağrısızdır. Deri doğal
özelliğini yitirdiği için kendiliğinden iyileşmez. Cerrahi
düzeltme ve deri nakli gerekir.
4.derece yanıklar; derialtı yağ dokusundan kas ve
kemiklere
kadar
uzanır.
Geniş
kapsamlı
düzeltme ameliyatı veya amputasyon gerekir.
yeniden
Etkilenen vücut yüzey alanı ise, en yaygın yöntem olan
“9’lar kuralı” ile tahmin edilir. Bebek ve çocuklarda
Lund Browder yanık skalasının kullanılması uygundur.
Dokuzlar kuralında; Baş %9, Gövde ön %18-arka
%18, Kollar her biri %9, Bacaklar her biri %18, Genital
bölge %1 olarak hesaplanır.
Kapalı
alanlardaki
yangınlarda,
yanıklar
duman
inhalasyonu ile birlikte olabilir. Üst ve alt solunum
yolları zehirli gaz, toz parçacıkları ve ısıya maruziyet
sonucu zarar görür. Isı etkisine ikincil olarak üst
solunum yollarında ödem oluşarak akut hava yolu
tıkanıklığına
partiküller
neden
duman
olur.
yoluyla
Tam
alt
geçerek bronkospazma yol açar.
yanmamış
organik
solunum
yollarına
Duman inhalasyonu yaralanmalarında; yüz de yanıklar,
burun kıllarında hafif yanık, ağız ve burunda kurum,
boğuk ses, karbon parçaları içeren balgam ve hırıltılı
solunum
klinik
karbonmonoksit
bulgulardır.
Bu
zehirlenmesinden
tip
hastalarda
de
şüphe
edilmelidir. Baş ağrısı, kusma, konfüzyon, letarji ve
koma klinik bulgulardır. Yangında zarar görmemiş
nitrojen depoları ile ipek,yün,poliüretan,vinil gibi ticari
ürünler varsa hidrojen siyanid zehirlenmesinden şüphe
edilmelidir.
Yanıklarda İlk Yardım
İlk yapılması gereken; ısı etkisinin sürmesini ve duman
solunmasını önlemek için hastanın ısı kaynağından
hızla uzaklaştırılması olmalıdır.
Korku ve panik nedeniyle kaçmaya çalışanlar yakalanır.
Örtülerek veya su tutularak yanan giysiler söndürülür.
Yanık nedeni elektrik kaynağı ise akım kesilmeli,
kimyasal madde ise giysiler hemen çıkarılmalıdır.
Yanığa bağlı ödem hızlı geliştiğinden saat, yüzük,
bilezik gibi metal takılar çıkarılmalıdır.
Özellikle 2. derece yanıkların bol suyla soğutulması ağrının
azaltılması açısından faydalıdır. Ancak geniş bir yanığın uzun
süre soğuk su ile temasının hipotermi oluşturabileceği
unutulmamalıdır.
Hava
yolu,
solunum,
değerlendirilmesi
dolaşım
önemlidir.
Kapalı
ve
yanığın
ortamlarda
doğru
yanmış
hastalara karbonmonoksit zehirlenmesi olasılığı nedeniyle %
100 oksijen verilir. Hava yolunda hasarı olan hastalar entübe
edilir. Isı kaybını ve infeksiyon riskini azaltmak için yanık
bölgesi kuru steril gazlı bez veya temiz bir örtü ile örtülerek
hasta hastaneye nakledilmelidir.
SOĞUK ÇARPMALARI
Soğuğa maruz kalan insanların çoğu; evsizler, açık
havada çalışanlar, açık arazide uzun süre spor yapanlar
ve psikolojik sorunları olanlardır. Hareketsizlik ve uygun
olmayan giyim kolaylaştırıcı faktörlerdir.
Soğuğun
etkisiyle
hasarlanmasını
hastalıkları,
dokuların
etkileyen
sigara-alkol
fonksiyon
faktörler
kullanımı,
infeksiyonlar ve kötü beslenmedir.
ise
şeker
ve
damar
hastalığı,
İnsan vücudunda ısı kaybı dört şekilde olmaktadır.
Radyasyon (çevreye ısı yayılması): vücudun en çok ısı
kaybettiği yol olup,çevre ısısı düştükçe ve hareket
arttıkça bu yolla kaybedilen ısı da artar.
Konveksiyon: vücut yüzeyinden hava hareketiyle ısı
kaybı olur.Uygun giyim tarzı bu yolla ısı kaybını büyük
ölçüde azaltır.
Kondüksiyon: vücut ısısından daha düşük ısılara sahip
iletkenlerle temas edildiğinde ısı kaybedilir.
Evoporasyon (buharlaşma): normal şartlarda vücut
ısısının yaklaşık 1/4' ü bu yolla ve büyük ölçüde deri
yoluyla kaybedilir.Bu yolla ısı kaybı, terleme ve
solunum ile alınan havanın ısıtılması sırasında olur.
Soğuk Şişliği
Rutubetli, dondurucu olmayan çevre ısılarına uzun
süreli, aralıklı maruz kalma sonucu oluşur. Genellikle
kulaklar, eller, bacaklar ve ayaklarda ağrılı, şiş deri
lezyonları
bölgelerde
mevcuttur.
kızarıklık,
Fizik
muayenede
etkilenen
morarma,
nodüller,
şişlik,
plaklar, veziküller, ülserasyonlar ile akut etkilenmeden
12 saat sonrasına kadar oluşabilen büller görülebilir.
Hastaların
kaşıntı
ve
yanma
tarzında
parestezi
şikayetleri vardır. Yeniden ısınma sürecinde mavi
renkli nodüller oluşabilir ve uzun süre kalabilir.
Siper Ayağı
Donma ısısının üzerinde, ıslak ve nemli ortamlarda
dokuların soğuması ile meydana gelir ve oluşması için
saatler, günler geçmesi gerekir. Uzun süren aşırı sıvı
kaybı ve soğuk duyarsızlığı sık görülür. Etkilenen
bölgedeki ilk bulgular; karıncalanma ve uyuşmadır.
Fizik muayenede hareketsizlik, solukluk, hissizlik ve
nabızsızlık vardır. Isınma ile oluşan yanma duygusu,
duyunun geri dönmesi ile birliktelik gösterir. İzleyen
2-3 günde etkilenen bölgede şişlik ve büller oluşur.
Duyu kaybı kalıcı olabilir. Çok ciddi vakalarda gangren
görülebilir. Balıkçılık yapanlar ile askerlerde görülür.
Siper Ayağı
Doku kaybı olmaması ve tekrar ısınma ile iyileşen hafif
derecedeki soğuk ısırması şekli “soğuk sızısı” olarak tarif
edilir.
Soğuk ısırması ise; 1.- 2. derece (yüzeyel) ve 3.-4. derece
(derin) olarak sınıflandırılır.
1.derecede derinin bir bölgesinde donma vardır.
2.derecede deride tam kat donma vardır.
3. derece soğuk ısırması tam kat deri ve derialtı dokularını
içeren derin bir yaralanmadır.
4.derecede tam kat deri, derialtı dokusu, kas, tendon ve
kemik etkilenir.
Hipotermi
Çocuklar ve yaşlılar soğuk çevre koşullarına maruz
kaldıklarında
hipotermiden
Vazokonstrüksiyon
ve
titreme
fazla
yeteneğinde
etkilenirler.
azalmadan
dolayı yaşlılarda risk artar. Çocuklarda ise vücut yüzey
alanı/ağırlık oranı erişkinlere göre daha büyük olduğundan
ısı kaybının hızlı olması nedeniyle hipotermi riski yüksektir.
Gerçek vücut ısısını en iyi gösteren vücut iç ısısıdır
ve hipotermi tanısında önemlidir. Bu nedenle özofageal,
mesane ve rektal yolla yapılacak olan ölçümler doğru
sonuç verir. Pratikte genellikle özofageal ve rektal ısı
ölçerler kullanılır.
Hipotermi
Klinik özellikler
Hipotermide; özellikle beyin, kalp ve böbrek olmak üzere tüm
organlar etkilenir.
Hafif hipotermi: Vücut ısısı 32 – 35 °C arasındadır. Cilt soluk ve
soğuk, titreme, nabız artışı, kan basıncı yüksekliği, takipne ve uyku
hali ile seyreder.
Orta derecede hipotermi: Vücut ısısı 30 – 32 ˚C arasındadır.
Titreme kesilir, nabız ve kan basıncı düşer. Zihinsel fonksiyonlarda
yavaşlama, yutma ve öksürük refleksi kaybı vardır. Aspirasyon genel
komplikasyondur.
Ağır hipotermi: Vücut ısısı 30 ˚C’nin altındadır. Koordinasyon
bozukluğu, konfüzyon, letarji (sesli ve ağrılı uyaranlarla
uyandırılabilir, bırakınca tekrar uyur) ve koma (uyandırılamayan
yanıtsızlık hali) gelişir.
Hipotermi
Hipotermik hastaların % 40’ından fazlasında
hipoglisemi, diğerlerinde hiperglisemi vardır. Asit-baz
dengesi bozukluğu genelde görülür fakat tek bir tipi
yoktur. Vücut ısısı düştükçe kalp ritmi taşikardiden,
bradikardiye
fibrilasyona
ve
düşük
oradan
asistoliye kadar ilerler.
ventrikül
ventriküler
hızlı
atriyal
fibrilasyona
ve
Hipotermi
Tanı–Ayırıcı Tanı
Hipotermi 35 ˚C’nin altındaki merkezi vücut ısısı
olarak
tanımlanmaktadır.
Bazı
hastalıklar
da,
hipotermi ile sonuçlanabilir. Tiroid hormon eksikliği
(hipotiroidi), adrenal yetmezlik, merkezi sinir sistemi
fonksiyon
hastalıkları,
bozukluklar
bozukluğu,
ilaç
dikkate
infeksiyon,
zehirlenmeleri
alınarak
sepsis,
ve
cilt
metabolik
değerlendirilmelidir.
Soğuk ile ilgili bölgesel yaralanmalarda tanı fizik
muayene ile konur.
Hastane Öncesi İlk Yardım
Öncelikle
donmuş
bölgeleri
kar
ile
veya
doğrudan
ovuşturmak gibi geleneksel yöntemlerden kaçınılmalı ve
hastanın yeniden soğuğa maruz kalması önlenmelidir.
ABC(hava yolu, solunum, dolaşım)uygulanır. Islak giysiler
çıkartılarak minimal aktiviteye izin verilir. Hasta yatay
pozisyona getirilerek ısı kaybını önleyici önlemler alınır.
Bulunulan ortamdaki şartlara göre, hasta battaniyeye
sarılabilir, uyku tulumunun içine konulabilir. Çadır kurularak
içi ısıtılabilir. 40-45 ˚C’ye kadar ısıtılmış sıcak su torbaları
hastanın boyun, koltukaltı, göğüs ile uyluk-bacak aralarına
konulabilir.
Hastane Öncesi İlk Yardım
Temel amaç vücudun merkezini ısıtmak olmalıdır. Bu durumda,
kalp ilk ısınan organlardan biri olacağından ventriküler fibrilasyon
önlenebilir. Bu uygulamalardan sonra hasta süratle hastaneye
ulaştırılmalıdır.
Acil Bakım ve Tedavi
•
Soğuk şişliği ve siper ayağında etkilenen ekstremite ısıtılır,
bandajlanır ve yükseltilir.
•
Hafif hipotermili hastalar, soğuk ortamdan uzaklaştırılarak ve
yalıtım battaniyeleri kullanılarak ısıtılabilir (pasif ısıtma).
•
Daha
şiddetli
hipotermilerde
oksijen
satürasyonu,
kalp
monitörizasyonu, rektal veya özofageal ateşölçerler ile sürekli
vücut ısısı monitörizasyonu yapılmalıdır.
Hastane Öncesi İlk Yardım
• Kardiyovasküler yetmezlik yoksa Aktif dış ısıtma
• Kardiyovasküler yetmezlik varsa, Aktif merkezi ısıtma
• Kalbi durmuş ağır hipotermili hastalarda ekstrakorporeal
dolaşım tercih edilen bir ısıtma yöntemidir. Ancak yeterli
ekip
yoksa
Torakotomi
ile
internal
kalp
masajı
ve
mediastinal yıkama uygulanabilir diğer yöntemlerdir.
• İzole soğuk ısırmalı hastalar ile hafif hipotermili hastalar
haricindeki diğer hastalar mutlaka hastaneye yatırılarak
takip ve tedavileri düzenlenmelidir.
SICAK ÇARPMALARI
Yüksek
ısıya
karşı,
ısı
düzenleyici
mekanizmaların uygunsuz veya yetersiz yanıtlarından
kaynaklanan, sıcak krampları, sıcak bitkinliği gibi hafif
durumlardan yaşamı tehdit eden sıcak çarpmasına
kadar uzanan klinik durumlardır.
Sıcak Çarpması
Hastalarda artmış vücut sıcaklığı ile birlikte,
bilinç durum değişiklikleri gözlenir. Sıklıkla yazın sıcak
dalgalarının
olduğu
dönemde
görülmekle
birlikte
süregelen tıbbi sorunları olanlarda, ilaç suistimal
edenlerde, zihinsel durumu bozuk olanlarda, mesleki
olarak ısıya maruz kalanlarda ve uygunsuz hava
koşullarında hafif sıcaklıklarda da görülebilir. Vücut iç
ısısı
40-47
˚C
arasındadır.
Ataksi,
konfüzyon,
uygunsuz davranışlar, ajitasyon, nöbetler ve komayı
içeren nörolojik anormallikler görülür.
Sıcak Çarpması
Tanı: Vücut sıcaklığı artmış ve bilinç durum değişikliği
gözlenen her hastada sıcak çarpması akla gelmelidir. Baş
ağrısı, baş dönmesi ve bitkinlik ile başlar. Sıcak, kırmızı-
kuru deri ve terlemede azalma, nabız ve solunum hızında
artma, solunumsal alkaloz, oryantasyon bozukluğu, bilinç
kaybı veya konvülsiyon görülür.
Acil Bakım ve Tedavi: Hasta bulunduğu yerde ıslak
çarşaflara sarılır. Soğuk su ve buz titremeye neden olduğu
için uygulanması önerilmez. ABC değerlendirilir. Yüksek
akımlı oksijen verilir. Bilinç durumunda belirgin değişikliği
ve hipoksisi olan hastalar entübe edilir.
Sıcak Çarpması
Acil serviste; rektum veya mesaneye yerleştirilen ısı ölçer ile
vücut ısısı monitörizasyonu, kalp monitörizasyonu, kan basıncı
takibi ve nabız oksimetre ile oksijen satürasyonu takibine
başlanır. Acil serviste hastaların ısısının düşürülmesinin en iyi
yolu evoporasyon(buharlaşma) ile soğutmadır. Hasta soyularak
tüm
vücudu
oda
ısısındaki
su
ile
ıslatılır
ve
soğutucu
ventilatörlerin karşısında tutulur.
Standart
soğutma
işlemleri
başarısız
olursa,
diğer
metodlar; serin suya daldırma, soğuk su ile mide ve mesane
lavajı,
torakostomi
lavajı
ve
kardiyopulmoner
baypas
uygulanabilir. Genel olarak tüm hastalar hedef organ hasarı
yönünden gözlenmeli ve yoğun bakım ihtiyacı olanlar yoğun
bakım ünitesine yatırılmalıdır.
Sıcak Bitkinliği
Merkezi vücut ısısı genellikle artmış(40˚C)olmakla birlikte
normal de olabilir. Normal bilinç durumu, baş ağrısı, baş
dönmesi, bulantı-kusma, terleme, yorgunluk, halsizlik, hızlı
solunum ile sıcaklığın yarattığı dehidratasyon ve volüm
düşüklüğüne
bağlı
ortostatik
hipotansiyon
Genellikle sıcak bitkinliği ile sıcak çarpması
görülebilir.
arasında
devamlılık vardır. Hastanın durumuna göre, serin yerde
istirahat, soğutma, ağızdan su ve elektrolit solüsyonları ve
damar
içi
serum
fizyolojik
verilir.
Hastaneye
nakli
gerekenler nakledilir. Belirti ve bulgular kaybolana dek
gözlem altında tutulur.
Sıcak Senkobu
Volüm kaybı nedeniyle vazomotor tonusta azalma ve
periferik vazodilatasyon, oluşur. Genellikle kötü hava
koşullarına uyum sağlayamayan yaşlılarda görülür.
Hastalar düşmenin neden olabileceği yaralanmalar
yönünden değerlendirilmeli, senkop yapan nedenler
(nörolojik,
kardiyovasküler,
infeksiyon,
endokrin,
elektrolit anormallikleri) yönünden araştırılmalıdır.
Tedavi; istirahat ile birlikte ağızdan veya damar içi
sıvı verilmesinden ibarettir.
Sıcak Krampları
Sıcak ortamda yapılan egzersiz sonrası oluşan omuz, uyluk
ve baldır bölgelerinde oluşan ağrılı kas spazmları ile
karakterizedir. Vücut ısısı normal veya yüksek olabilir.
Buharlaşma
yoluyla
kaybedilen
sıvı
kayıplarının,
tuz
içermeyen serbest su içilmesi nedeniyle oluşan dilüsyonel
hiponatreminin kasılmalara neden olduğu düşünülmektedir.
Bu hastaların, sıvı kayıplarını dengeli elektrolit solüsyonları
ile karşılamaları önerilir.
Tedavide; istirahat, ağızdan elektrolit solüsyonu veya
damar içi serum fizyolojik verilmelidir.
Sıcak Ödemi
Sıcağa
maruz
kalınan
ilk
günlerde
kutanöz
vazodilatasyon ve interstisyel göllenme nedeniyle el
ve ayakların bölgesel şişmesiyle karakterizedir.
Etkilenen
durumlarda
uygundur.
ekstremitelerin
kompresyon
elevasyonu
çoraplarının
ile
ciddi
kullanılması
Sıcak Isırıklığı (isilik)
Sıcağın etkisi ile terlemeden dolayı ter bezlerinin tıkanması
ve inflamasyonu sonucu gelişen, sıklıkla vücudun örtülü
bölgelerinde görülen makülopapüler döküntülerdir. Kaşıntılı
ve eritematöz döküntülerle seyreden erken dönemlerde,
antihistaminikler
ile
klorheksidin
krem
yada
losyonu
kullanılır. Ter bezlerinin tıkanıklığı sürdükçe kaşıntısız,
eritematöz olmayan beyazımsı papüler döküntüler, isiliğin
“profunda” dönemini oluşturur.
Tedavi; stafilokoklara etkili antibiyotikler ile lezyonların
olduğu bölgelere % 1’lik salisilik asit günde üç kez
uygulanarak sağlanır.
YÜKSEKLİK HASTALIKLARI
Yükseklik
hastalıkları
içinde;
akut
dağ
hastalığı,
yüksek rakım beyin ödemi ve yüksek rakım akciğer
ödemi yer almaktadır.
Deniz seviyesinden yüksek rakımlara hızlı çıkılması
sonucu, uyum sağlayamayan kişilerde hipoksiye bağlı
gelişebilen beyin ve akciğer fonksiyonlarını etkileyen
hastalıklar grubu olarak adlandırılır.
YÜKSEKLİK HASTALIKLARI
Yüksek rakımda ulaşılan seviyedeki düşük oksijen
düzeyine alışılabilmesi için, insan vücudunda oluşan
değişim
sürecine
“yüksekliğe
uyum
sağlama”
(Aklimatizasyon) denir.
Uyum sağlama, farklı kişilerde farklı süreler içinde
gerçekleşir ve bu sırada solunum sayısı ve derinliğinin
artışı (hiperventilasyon), kalp hızında artış (taşikardi)
ve
idrar
miktarında
artış
gözlenir.
Yükseklik
hastalıklarına dağcılık ve kayak sporu ile uğraşanlarda
rastlanır.
Akut Dağ Hastalığı
Genellikle
uyum
metrenin
üzerine
sağlamamış
ani
bireylerin
çıkmaları
sonucu
2000
görülür.
Halsizlik, bulantı, kusma, baş ağrısı, baş dönmesi,
sersemlik
hissi ve hava açlığı gibi erken bulgular
yüksekliğe ulaştıktan 6 saat içinde gelişebilir. Bazen
24 saate kadar uzayabilir. Belirtiler kişinin az oksijenli
(hipoksik) ve düşük hava basınçlı (hipobarik) ortama
uyum sağlayamaması sonucu gelişir. Bir günde çıkılan
yüksekliğe, fizyolojik özelliklere ve harcanan efora
göre hastalık değişkenlik gösterir.
Akut Dağ Hastalığı
Baş ağrısı ilk belirti olup, zonklayıcı şekilde başın ön
kısmında ve her iki yanındadır.
Yüzde, ellerde ve ayaklarda şişme, yüksek derecede
terleme nedeniyle oluşan sıvı kaybından dolayı idrar
miktarında azalma ve
dinlemekle
hışırtı
akciğerlerde biriken sıvının oluşturduğu
şeklinde
saptanabilen
idrar renginde koyulaşma,
sesler
gözün
(raller),
ağ
fundoskopi
tabakasında
ile
görülen
kanamalar hastalığa özgü muayene bulgularıdır
Yüksek Rakım Beyin Ödemi
Akut dağ hastalığının en ileri seviyesi olup, akciğer ödemi
ile birliktedir. 3500 metrenin üzerinde vücudun yeterli
düzeyde oksijenlenememesi sonucu oluşur.
Düşük oksijen seviyesi beynin kan dolaşımını artırır ve
beyin damarlarından dışarıya sıvı sızar. Oksijensiz kalan
beyin hücrelerinin yapısı bozulur ve beyin hücrelerinde
şişme meydana gelir.
Şiddetli ve sürekli baş ağrısı, bilinç durumunda bozulma
(hafıza ve şuur kaybı), denge bozukluğu, yürürken
yalpalama ve düşme, konuşma bozukluğu, bulanık ve çift
görme, siyah-beyaz görme ile komaya kadar ilerleme
şeklinde hastalık belirtileri gözlenir.
Yüksek Rakım Akciğer Ödemi
Vücut
içi
basınç
dengelerinin
bozulması
sonucu
akciğerlerde sıvı birikmesi nedeniyle belirtiler gösteren,
yükseklik hastalıklarının en ölümcül durumudur.
Genellikle yüksekliğe ulaşıldıktan 1 ile 4 gün arasında
değişen süre içersinde belirti gösterir ve gece vakitlerinde
başlar. 2500 metrenin altında pek görülmez. Etkilenenlerin
yarısında akut dağ hastalığı belirtileri, çok azında beyin
ödemi belirtileri de görülür.
Yüksek rakım akciğer ödemi; akciğer embolisi, kardiyak
kökenli akciğer ödemi ve pnömoniden ayrılmalıdır. Tedaviye
alınan klinik yanıt tanı koymada yol göstericidir
SUDA BOĞULMA
Suda boğulmalar; yüzme havuzları, deniz kıyıları,
nehirler, göl ve göletlerde gerçekleşir. Özellikle 4 yaşın
altındaki küçük çocuklar ile 10 – 19 yaş arası
gençlerde
sık
rastlanır.
Yüzme
bilmemek,
suya
düşmek, su sporları sırasında yaşanan kazalar, alkol
veya merkezi sinir sistemini etkileyen ilaçlar alarak
yüzmek, çocukların yetersiz denetim ve gözetimi
nedenleri arasındadır. Sığ sulara atlamaya bağlı spinal
kord
yaralanmaları,
hipotermi,
senkop,
nöbet
geçirme, önceden mevcut hastalıklar (kalp hst vs.)
risk faktörleridir.
SUDA BOĞULMA
Boğulma; suya batma sonucu 24 saatten daha kısa
sürede ölümle sonuçlanan bir durumdur. Yarı boğulma ise,
suya batma sonrası 24 saatten uzun süre hayatta kalan,
ancak gelişen komplikasyonlar nedeniyle acil müdahele
gerektiren bir durumdur.
Kuru
boğulma;
refleks
laringospazm
sonucu
su
aspirasyonu olmadan % 10 -15 vakada gerçekleşir. Islak
boğulma % 85 – 90 vakada görülür. Su ve partiküllerin
aspirasyonu,
akciğerlerdeki
alveol
hücrelerinin
görmesine ve kimyasal pnömoniye neden olabilir.
zarar
SUDA BOĞULMA
İkincil boğulma, yeniden canlandırma sonrası ilk 72
saatte Respiratuvar Distres Sendromuna bağlı gelişen
ölüm olarak tanımlanır. Solunum yetmezliği; yardımcı
solunum kaslarının kullanımı, nefes darlığı ve hızlı
soluk
alma
ile
kendini
gösterir.
Bilinç
durumu
normalden komaya kadar değişkenlik gösterir.
Boğulma ılık suda olsa bile, hipotermi riski her zaman
vardır.
SUDA BOĞULMA
Tatlı
suda
boğulmalarda;
hipotonik
su,
alveolar
membrandan hızla emilerek intravasküler kompartmana
geçer, hemodilüsyon ve hipervolemi oluşturur. Bu durum
volüm yüklenmesi ile birlikte serum protein ve elektrolit
düzeylerinin düşmesine yol açar.
Tuzlu
suda
akciğerlerin
neden
boğulmalarda;
suyun
hipertonusitesi,
interstisyum ve alveollerine plazma geçişine
olarak
akciğer
ödemi,
hipovolemi,
hemokonsantrasyon ve elektrolit bozukluklarına yol açar.
SUDA BOĞULMA
Bulgular: Kazazede korku ve panik içinde, bilinci
açık, yarı-açık veya uyanık olabilir. Nefes alamama,
morarma,
hızlı
ve
hırıltılı
solunum
vardır.
Ağız-
burundan pembe köpüklü sıvı gelmesi “akciğer ödemi”
belirtisidir. Su altında kısa süre kalanlarda, bilincin
kendiliğinden
yerine
gelmesi
sıktır.
Kusmaya
sık
rastlanır. Uzun süre suda kalmış, bilinç durumu kötü,
solunumu olmayan hastalara acilen suni solunum
yapmak gerekir. Bu hastalarda akciğer ödemi, beyin
ödemi, şok, hipoksik ensefalopati ve kardiyak arrest
görülebilir.
SUDA BOĞULMA
Acil Bakım ve Tedavi: Kazazede dikkatli bir şekilde sudan
çıkarılmalıdır. Dalış ve sörf gibi omurilik zedelenmesi
olasılığını artıran bir neden varlığında, servikal omurganın
stabilizasyonu
mutlaka
sağlanmalıdır.
Çünkü,
spinal
yaralanmaların büyük kısmı servikal bölgede görülmektedir.
Hasta sert bir zemine veya varsa sırt tahtasına alındıktan
sonra hava yolu açılarak solunum sağlanmalı ve dolaşım
kontrol edilmelidir.
Kardiyopulmoner arrest olan hastalara küçük bir başarı
ihtimali
olsa
bile
vakit
geçirmeden
canlandırma işlemi) yapılmalıdır.
KPR
(yeniden
SUDA BOĞULMA
Acil Bakım ve Tedavi: Kendiliğinden solunumu olan
hastalara
maske
ile
yüksek
akımlı
oksijen
desteği
sağlanmalıdır. Solunumu olmayan hastalar hemen entübe
edilmelidir. Vücut ısısı düşük (32 °C) olanlar mutlaka
ısıtılmalıdır. Olay yerinde asemptomatik olan hastalarda
dahil olmak üzere, ilk müdaheleden sonra tüm hastalar
mutlaka hastaneye nakledilmelidir.
Acil serviste hastane öncesi yapılan işlemler sürdürülerek
tüm hastalara oksijen desteği sağlanır. Damar yolu açılır,
kardiyak
ve
periferik
monitörizasyonu sağlanır.
oksijen
satürasyonunun
ELEKTRİK ÇARPMALARI
Elektrik yaralanmaları, vücudun içinden geçen yapay
elektrik akımının neden olduğu hasarlanmalardır. Yüzeyel
deri yanıkları, iç organ ve doku yaralanmaları ile kardiyak
aritmiler, solunum durması ve ölüme kadar gidebilen geniş
bir yaralanma aralığı içinde karşımıza çıkabilir. Genellikle
çocuklar, yetişkinler ve elektrikle ilgili işlerde çalışanlar
etkilenir.
Bulgular; Elektrik enerjisi temas yerinde en yüksek
düzeyde olduğu için deri en fazla hasarlanan bölgedir.
Elektrik akımı derin dokulara düzensiz olarak nüfuz ettiği
zaman bile deri üzerindeki yanık keskin sınırlı olabilir. Çıkış
yarası, genellikle giriş yerinden daha büyüktür.
ELEKTRİK ÇARPMALARI
Vücuttan geçen elektrik akımının etkisiyle en fazla kaslar,
kan damarları ve sinirler hasar görür. Merkezi sinir sistemi
hasarı veya kas paralizisine bağlı şiddetli, istemsiz kas
kontraksiyonları, nöbetler, ventriküler fibrilasyon veya
solunum durması olabilir.
Islak bir kişi 110 voltluk bir akımla temas ettiği zaman (saç
kurutma makinesi, radyo vs) yanık olmadan kardiyak
arrest gelişebilir.
Elektrik kablolarını ısıran veya emen küçük çocukların
dudak ve ağızları yanabilir. Bu yanıklar kozmetik
bozukluklara neden olabilir ve dişlerin, alt çene ve üst
çenenin gelişimini bozabilir.
ELEKTRİK ÇARPMALARI
Bir elektrik şoku; çok şiddetli kas kontraksiyonlarına
veya çıkıklara (özellikle omuz çıkığı), omurga ve diğer
kırıklara, iç organ yaralanmalarına ve bilinç kaybı ile
sonuçlanan düşmelere yol açabilir.
Bu nedenle, cilt bölgesinde görülen yaralanmanın
boyutu,
vücudun
görülmeyen
kısımlarındaki
yaralanmalar ile uyumlu olmadığından, vücudun derin
bölgelerindeki yaralanmaların titizlikle araştırılması
gerekir.
ELEKTRİK ÇARPMALARI
Tanı ve Tedavi: Tanı, klinik belirtiler ve öyküye dayanır.
Tedavi destekleyicidir. Kurtarıcı, önce kendi güvenliğini
sağlamalıdır.
Elektrik
akımı
ile
teması
kesilmemiş
kazazedeye
dokunmamalıdır. İlk öncelik, akım kaynağı ile kazazede
arasındaki teması kesmek olup, en iyi yöntem akımı
kesmektir.
Lastik tabanlı ayakkabı ve kuru lastik eldiven giyilir. Elektrik
sigortalarından kesilir. Kazazedenin yakınındaki kablo gibi
iletkenler, yalıtkan bir çubukla (odun, lastik) uzaklaştırılır.
ELEKTRİK ÇARPMALARI
Spinal yaralanma olasılığı nedeniyle, servikal omurga tespit
edildikten sonra kazazede olay yerinden güvenli bir yere
alınarak ABC (hava yolu, solunum, dolaşım) kontrolü
yapılır. ABC kontrolü olumsuz ise, KPR uygulanır. ABC
normal, bilinç kaybı mevcut ise, koma pozisyonu verilir.
Kırık ve çıkıklar atellenir. Yanık bölgesi, kuru ve steril
pansuman malzemesi ile örtülmelidir. Daha sonra maske ile
yüksek akımlı oksijen verilmeli, kalp ve kan basıncı
monitörizasyonu
ile
iki
yerden
damar
yolu
açılarak
hastaneye nakil sağlanmalıdır. Ciddi yanıkları olan hastalar
bölgesel yanık veya travma merkezine nakledilmelidir.
YILDIRIM ÇARPMALARI
Yıldırım çarpması sonucu oluşan yaralanmalar, kardiyak
arrest, bilinç kaybı, geçici veya kalıcı nörolojik bozuklukları
içermektedir. Ciddi yanıklar, iç organ ve doku yaralanmaları
nadir görülür.
Klinik
görünüm,
EKG
değerlendirmeleri
ve
kalp
monitörizasyonu ile tanı konur. Destekleyici tedavi esastır.
Yıldırım, kazazedeyi direkt çarpabilir ya da elektrik akımı
uzun nesneler veya toprak aracılığıyla ulaşır. Yıldırım akımı,
büyük enerji içermesine rağmen oldukça kısa bir periyotta
çakar(1/10.000 ile 1/1000 saniye arasında). Bazen kafa içi
kanamalara rastlanabilir. Kardiyopulmoner arrest yıldırım
çarpması anında en yaygın görülen ölüm nedenidir.
YILDIRIM ÇARPMALARI
Tanı: Genellikle öyküye dayanır ve genellikle bir şahit
vardır. Ya da fırtınalı, yağmurlu hava koşullarında dışarıda
olup, bilinç kaybı, amnezisi olan veya kardiyak arrest
olmuş kişilerde yıldırım çarpmasından şüphelenilmelidir.
Tedavi: Olay yerinde özellikle şahidi olmayan vakalarda
spinal yaralanma olasılığı nedeniyle hastanın stabilizasyonu
sağlanır.
Oksijen
satürasyonu,
kalp
ve
kan
basıncı
monitörize edilir, damar yolu açılır. Kırık ve çıkıklar atel ile
tespit edilir. İKYD kurallarına göre tedavi edilir. Tüm
hastalar
hastaneye
nakledilir.
Hastanede
benzer
destekleyici tedaviler sürdürülür. Tetanoz profilaksisi yapılır.
ISIRIK ve SOKMALAR
Isırık ve sokmalar ile karşılaşıldığında geleneksel
yöntemler kesinlikle uygulanmamalıdır.
Isırılan veya sokulan bölgenin kesilerek kanatılması,
turnike
uygulanması,
amonyak
sürülmesi
gibi
yöntemlerin yarar sağlamadığı ve bazı durumlarda
zararlı olduğu gösterilmiştir.
Arı Sokmaları
Bal arısı, yaban arısı, sarıca arı ve eşek arılarının sokması sonucu
lokalize ve yaygın reaksiyonlar gelişir. Bölgesel reaksiyonlar;
sokma yerinde ağrı, kızarıklık, kaşıntı ve ödemden oluşur,
sistemik belirtilere neden olmazlar.
Tanı ve Tedavi: Tanı; öykü, belirti ve bulgulara dayanır.
Tedavide,
hastada
kalmış
olan
arı
iğnelerinin
çıkarılması
yapılacak ilk işlemdir. Yara temizliği bol su ve sabunla yapılır.
İnfeksiyon riskini azaltmak için antiseptik solüsyon ile yıkanır.
Tetanoz
profilaksisi
yapılır.
Sokulan
bölge
sıkılmamalı
ve
ekstremitelerde ise istirahate alınmalıdır. 15 dakika süreyle ve 30
dakikalık
aralarla
buz
uygulanır.
Bölgesel
antihistaminikler ve analjezikler yeterlidir.
reaksiyonlarda
Örümcek Isırmaları
Örümcek ısırıkları, genellikle sıcak mevsimlerde görülür.
Karadul ve Kahverengi örümcekleri çok zehirlidir. Karadul 1-2 cm
boyunda, parlak siyah renkte olup, karnında kırmızı çizgiler
vardır. Nörotoksik zehir salgılar. Kahverengi örümcek 1-3 cm
boyunda, koyu kahve renkte olup, gövdesinde keman şeklinde
işaret vardır. Salgıladığı zehir, bölgesel ve sistemik etkiler
oluşturan çok fazla miktarda sindirim enzimi ve hücre zehiri
içermektedir.
Ülkemizde zehirli olan örümcek türleri Latrodectus cinsine
ait olup, Ege, Batı Akdeniz ve Karadeniz bölgeleri dışında yaygın
olarak bulunmaktadır. Latrodectus tredecimguttatus, 1.5 cm
boyunda, siyah şişkin karınlı, karnında sarı, kırmızı veya turuncu
renkte saat camı şeklinde benekleri olan bir cinstir.
Örümcek Isırmaları
Acil Bakım ve Tedavi
• Isırık yeri su ve sabun ile temizlenir.
• Ağrıyı azaltmak için soğuk veya sıcak pansuman
yapılır.
• Tetanoz profilaksisi yapılır.
• Temel
ve
İleri
Yaşam
Desteği
gereksinimi
değerlendirilerek uygun olandan başlanır.
• Kalp hastalığı, şiddetli ağrısı olan ve 10 yaş altı - 65
yaş üstü hastalar hastaneye yatırılarak en az 24
saat izlenmelidir.
Kene Isırmaları
Keneler;
kırsal
alanlarda,
otlaklarda
ve
ormanlık
alanlarda yaşayan, geniş bir konakçı spektrumu olan,
uçamayan ve kan emerek beslenen hayvanlardır.
Ülkemizde
özellikle
İç
Anadolu
bölgesinde
2001
yılından bu yana epidemik olarak görülen Kırım-Kongo
Kanamalı Ateşi (KKKA) hastalığına neden olmaktadır.
Bu hastalık kene ısırmalarının yanı sıra, infekte olmuş
hayvanların kan ve dokuları veya vücut sıvıları ile
temas, hastaların kan ve vücut sıvıları ile temas
edilmesi sonucu da geçiş göstermektedir.
Kene Isırmaları
Keneler genellikle Nisan ile Ekim ayları arasındaki dönemde
aktif olduklarından bu dönemde salgınlar oluşmaktadır.
Kenenin ısırması sonrası 1 ila 3 gün arasında değişen
kuluçka süresi 9 güne kadar uzayabilmektedir. İnfekte
materyallerle temas durumunda ise, bu süre 5 ile 13 gün
arasında değişmektedir.
Bulgular: Ateş, baş ağrısı, karın ağrısı, bulantı, kusma,
halsizlik, kas ve eklem ağrıları mevcuttur. Gözlerde
kızarıklık, yüz ve göğüs bölgesinde cilt altı kanamaları, diş
eti kanamaları vücut, kol ve bacaklarda morarma, burun
kanaması, kanlı idrar yapma, hematemez, melena sık
görülen bulgulardır.
Kene Isırmaları
Tanı ve Tedavi:
Mevcut bulgularla birlikte kene ısırığı veya şüphesi ya da temas
öyküsü olan hastalar muayene edilerek vücutlarının herhangi bir
bölgesine
yapışmış
olabilecek
kene
aranmalıdır.
Vücuda
yapışmamış olanlar dikkatli bir şekilde toplanarak öldürülmelidir.
Vücuda
yapışmış
olanlar
ise,
ezilmeden
ve
ağız
kısmı
koparılmadan çıkarılmalıdır ( bir penset yardımıyla kene tutulur
ve yavaş hareketlerle iki yana doğru oynatılarak çekilir).
Tedavinin temelini destek tedavisi oluşturur. Solunum - dolaşım
desteği ve parenteral beslenme sağlanır. Gerekli durumlarda kan
ve kan ürünleri verilir. Hastalığa özgül bir tedavi olmamakla
birlikte
antiviral
belirtilmektedir.
bir
ilaç
olan
Ribavirinin
kullanılabileceği
Akrep Sokmaları
Akrepler genellikle sarı, kahverengi veya siyah renkte 5-10
cm boyundadır. Taş parçaları ve ağaç kabukları altında,
karanlık yerlerde saklanırlar. Sıcak bölgelerde bulunurlar.
Hareket halinde iken kuyruklarını yukarı doğru kaldırır ve
sokmaya hazır pozisyondadırlar.
Bulgular: Akrep zehirinin yapısında bulunan nörotoksinler
ve sindirim enzimleri, belirti ve bulgulardan sorumludur.
Zehir kesesinin dolu veya boş olmasına göre salınan zehir
miktarı değişkenlik gösterebilir. Bu nedenle her sokma
zehirlenme ile sonuçlanmayabilir.
Akrep Sokmaları
Akrepler genellikle sarı, kahverengi veya siyah renkte
5-10 cm boyundadır. Taş parçaları ve ağaç kabukları
altında, karanlık yerlerde saklanırlar. Sıcak bölgelerde
bulunurlar. Hareket halinde iken kuyruklarını yukarı doğru
kaldırır ve sokmaya hazır pozisyondadırlar.
Bulgular: Akrep zehirinin yapısında bulunan nörotoksinler
ve sindirim enzimleri, belirti ve bulgulardan sorumludur.
Zehir kesesinin dolu veya boş olmasına göre salınan zehir
miktarı değişkenlik gösterebilir. Bu nedenle her sokma
zehirlenme ile sonuçlanmayabilir. Bölgesel etkiler; kızarıklık,
şişlik, yanıcı tarzda ağrı ve parestezidir. Sistemik etkiler, sık
değildir ve genellikle ileri yaştaki kişilerde görülür.
Akrep Sokmaları
Acil Bakım ve Tedavi
Sokulan bölge su ve sabun ile yıkanarak kısa süreli buz
veya soğuk uygulaması yapılır. Turnike ve yara yerinin
kesilerek kan akıtılması önerilmez. Kas spazm ve
seyirmeleri benzodiyazepinler ile kontrol altına alınır.
Sistemik
belirtilerin
geliştiği
hastalarda
akrep
antiserumu uygulanır. At serumu kökenli olduğundan,
uygulanan
hastalar
yönünden izlenmelidir.
anafilaksi
belirti
ve
bulguları
Yılan Sokmaları
Yılanlar zehirli ve zehirsiz olmak üzere 2 türdedir. Hepsinde
zehir kesesi vardır. Zehirsiz olan türlerde, ısırdığı yere zehiri
salgılayacak organik yapı gelişmemiştir. Zehirli türlerde bu
yapı geliştiği için, ısırılan yere zehir salgılanarak bölgesel ve
sistemik etkileri oluşturur.
Zehirli yılanların; baş ve vücut bölgesindeki pullar aynı
büyüklükte ve baş bölgesindeki pullar arasında küçük
plaklar vardır. Baş üçgen şeklinde, boyun belirgindir. Göz
bebekleri dikey elips, belirgin zehir dişleri vardır. Anal
plakları çift ve kuyrukları künt biçimde sonlanır. Genellikle
daha renkli ve desenli görünümlüdür.
Yılan Sokmaları
Zehirsiz yılanlarda; başın üst kısmı aynı büyüklükte plaklar ile
kaplı ve arada küçük plaklar yoktur. Baş oval ve boyun belirsizdir.
Göz bebekleri yuvarlak, dişleri çene gerisinde veya çok zayıftır.
Anal plakları tek ve kuyrukları gittikçe incelir. Sade renkli ve
desenlidir. Ülkemizde yaşadığı bilinen 41 türden, 28’i zehirsiz,
13’ü zehirlidir.
Bulgular: Zehirlenmenin etkileri, yılanın türü ve boyutuna,
kurbanın yaş ve boyutuna, ısırılmadan itibaren geçen süreye ve
ısırığın
özelliklerine
göre
değişkenlik
gösterir.
Zehirlenmenin
derecesi değişken olduğundan, başlangıçta zararsız görünen bir
ısırık süratle ciddileşebilir. Engerek türü yılan ısırıklsrının en
önemli belirtisi lokal ağrı ve şişlikle birlikte görülen diş izleridir.
Yılan Sokmaları
Lokal etkiler olarak, olaydan yaklaşık 1 saat sonra ağrı,
şişlik, ısırılan yer kol ya da bacak ise şişliğe bağlı
kompartman sendromu, kanama, kızarıklık, morarma,
lenfanjit, doku nekrozu ve deri soyulmaları görülür.
Sistemik
etki
olarak
ise,
zehirlenme
bölgesinden
yayılan artmış şişme, bulantı-kusma, karın ağrısı,
hipotansiyon, taşikardi, baş dönmesi, bilinç durum
değişiklikleri(anksiyete, somnolans), akciğer ödemi,
bronkospazm, hızlı solunum ve kanama ile sonuçlanan
pıhtılaşma bozuklukları görülebilir.
Yılan Sokmaları
Acil Bakım ve Tedavi
Gerekli durumlarda temel ve ileri yaşam desteği uygulanır.
Isırılan kişi sakinleştirildikten sonra yara yeri su ve sabunla
temizlenir. Analjezik verilir. Isırık yeri ekstremitelerde ise,
nötral pozisyonda tespit edilir. Hastaneye nakledilerek en az
6-8 saat süre ile izlenmeli, sistemik etkilerin gelişmesi
durumunda hastaneye yatırılmalıdır.
Hızla ilerleyen yaygın ödem, ciddi hipotansiyon, pıhtılaşma
bozuklukları, bilinç bozukluğu, kanama, şok, kompartman
sendromu gibi sistemik etkiler görüldüğünde, antiserum
uygulanır. Özellikle pıhtılaşma bozuklukları ve kompartman
sendromunun en etkili tedavisi antiserum verilmesidir.
NOT:
Atel uygulaması boyun ve pelvis ateli haricinde
hiçbir zaman öncelikli girişim değildir.
Olay yeri ve ekibin güvenliğinden emin olunduktan;
yaralının bilinç, hava yolu, solunum, dolaşım bulguları
değerlendirildikten sonra her hangi bir hayati tehlikesi
bulunmuyor ise işlem olay yerinde gerçekleştirilir.
Aksi halde olay yerinde zaman geçirilip yaralının
hayatı tehlikeye atılmış olur.
İLGİNİZE TEŞEKKÜR EDERİM
Download