kuran-ı kerđm ve hz. muhammed (sav)

advertisement
KURANKURAN-I KERĐM
VE
HZ. MUHAMMED
(S.A.V)
Kur'ân,
Siyer (Özet),
(Son Peygamber'in Hayatı)
Cennetle Müjdelenenler
ve Đslam Ahlakı
Yazarı
Đsmet ÇALAPKULU
1
ÖNSÖZ
Đki cihanda mutluluk ve saadet
kaynağı
olan,
insanlığı
karanlıktan
aydınlığa, sapıklıktan doğru yola ulaştıran
Kur’an-ı Kerimi okumaktan daha faziletli bir
şey yoktur.
Kur’an ne bir nazım ve ne de, bir
nesir çeşididir. Đnsan O’nu okumaktan
manevi zevk ve lezzet duyar. Lafzı ile ibadet,
manasıyla kulluk vazifesi icra edilir.
Beşeriyetin kıyamete kadar ihtiyaç duyacağı
her şey içinde mevcuttur. Sağlıklı bir
mantıkla Kur’an-ı Kerim incelendiğinde,
Allah ü Teala’nın kelamı olduğu açıkça
görülecektir. Kur’an-ı Kerim mana ve lafız
itibarı ile beşeriyetin, bir benzerini meydana
getirmekten tamamen aciz olduğu ilahi bir
kitaptır…
Yapılmasını
emrettiği
her
şey,
insanların iyiliğine ve yararına olduğu için
emretmiştir. Yasak emrettiği her şeyi de,
insanların
zararına
olduğu
için
yasaklamıştır.
2
Dünya tarihinin kaydettiği en büyük
insan, Hz. Muhammed (s.a.v)’dir.
Beşeriyetin en büyük mürşidi olan
yüce peygamberimiz; kıyamete kadar devam
edecek eşsiz bir hidayet meşalesidir. O
bütün ahval ve harekatı ile insanlar için bir
fazilet örneğidir. Dini olsun veya olmasın
her işte ona uymak ve O’nun yolundan
gitmek gerekir.
Bu eser Kur’an-ı Kerim’i ve Hz.
Muhammed (s.a.v)in hayatını hedef olarak
almıştır.
Müslümanlara
bir
hizmetim
dokunabilirse
kendimi
bahtiyar
hissedeceğim.
ĐSMET ÇALAPKULU
Nisan 2009
ĐSTANBUL
3
KUR’AN
Allah ü Teala’yı tanımakla mükellef
olan insanoğlu, şüphesiz bu dünya
aleminde başıboş olarak bırakılmamıştır.
Dünya ve ahiret saadetine insanın nail
olabilmesi için nasıl davranacağını, nasıl
hareket edeceğini Cenabı-ı Hak emir ve
nehiyleriyle açıkça kesin olarak belirtmiştir.
Allah Teala bu emirlerini Cebrail (a.s)
aracılığı ile peygamberlere bildirmiş ve
onlarda aldıklarını tam olarak insanlara
tebliğ etmişlerdir.
Bu emirler peygamberlere bazen
sayfalar şeklinde inzal edilmiştir. Mevcut
olan rivayetlere göre 10 sayfa Hz. Adem
(a.s)’a 50 sayfa Şit (a.s)’a, 30 sayfa Hz. Đdris
(a.s)’a, 10 sayfa Hz. Đbrahim (a.s)’a
verilmiştir.
Bazen de bu emirler kitaplar halinde
gelmiştir. Semavi kitapların başlıcaları
şunlardır; Tevrat, Zebur, Đncil ve Kur’an'dır.
Tevrat Hz. Musa (a.s)’a, Zebur Hz. Davud
(a.s)’a, Đncil Hz. Đsa (a.s)’a inmiştir. Kur’an-ı
Kerim ise peygamberlerin sonu ve büyüğü
4
olan Hz. Muhammed (s.a.v)’e verilmiştir.
Elde mevcut olan bu semavi kitapları tetkik
edecek değiliz. Yalnız Tevrat tahrife uğramış
ayrıca ondan sonra gelen Đncil ise Tevrat’ı
tamamen yürürlükten kaldırmıştır. Bugün
Hristiyanların elinde mevcut bulunan ve
birbirini asla tutmayan Đnciller tam tetkik
edilirse, Hz. Đsa (a.s)’dan çok sonra belli olan
bazı kişiler tarafından kaleme alınmış
olduğu görülecektir. Đncil’den sonra gelen
semavi kitap olan Kur’an-ı Kerim Đncilin
hükmünü
tamamen
yürürlükten
kaldırmıştır.
Allah ü Teala tarafından Kur’an-ı
Kerim, Cebrail (a.s) aracılığı ile Hz.
Muhammed (s.a.v)’e yirmi üç senede ayetler
şeklinde indirilmiştir. Allah ü Teala’dan
nasıl gelmişse, peygamberimiz aynı şekilde
insanlara tebliğ etmiştir. Bir kelime ne eksik
ne de ziyade edilmemiştir. Kur’an 114 süre,
6666 ayettir.
Kur’an-ı Kerim semavi kitapların
sonuncusudur. Bunun muhatabı bir tek
kabile veya bir millet değildir. Bütün
beşeriyete hitap etmektedir. Cenab-ı Hak
5
Kur’an-ı Kerimde şöyle buyurmaktadır:
”Ey Ademoğulları! Ben size şeytana
tapmayın,
çünkü
o
sizin
açık
düşmanınızdır. Bana ibadet edin doğru yol
budur, diye emretmedim mi?” (Yasin sûresi:
60-61) Yine Kur’an-ı Kerim'de:
“Biz seni, ancak alemlere rahmet
olarak gönderdik” (Enbiya Süresi: 107)
buyruluyor. Kur’an'ın bütün insanlığa hitap
ettiği açıktır.
Kur’an, insanoğlu için adeta bir hayat
kaynağıdır. Kainat durdukça, güneş gibi
nurlu olan ışığı ile bütün dünyayı
aydınlatacaktır. Her zaman dünya milletleri
bilerek veya bilmeyerek Kur’anın nurundan
faydalanmaktadır. Đnsanların maddi ve
manevi yaralarını tedavi edip saracak, onları
tam huzura kavuşturacak olan ancak
Kur’an'dır. Bütün beşeriyet için tek
kurtuluş yolu, Kur’ana sıkı bir şekilde
sarılmakla olacaktır.
Güven, huzur ve gönül rahatlığı içinde
yaşayabilmek için mutlaka Allah ü Teala’ya
yönelmek gerekir. Allah ü Teala'dan uzak
6
durdukça, dünyadaki huzursuzluk böyle
devam edip gidecektir.
Zaman aşımı ve mekan değişikliği
Kur’an-ı Kerimi hiçbir zaman yürürlükten
kaldırmaz. O her zaman eksiksiz ve
mükemmeldir.
Bütün
insanların
ihtiyaçlarına kıyamete kadar cevap verecek
ilmi
bir
kaynaktır.
Çünkü
insanlar
tarafından yazılmış sıradan herhangi bir
eser değildir. Allah ü Teala’nın kadim ve
ezeli kelamıdır.
7
HERKESE GEREKLĐ ĐSLAMĐ BĐLGĐLER
KUR’ANKUR’AN-I KERĐMĐN
TOPLANMASI VE AYETLERĐN
TERTĐBĐ
Allah ü Teala tarafından Kur’an-ı
Kerim, nazil oldukça vahiy katipleri
tarafından yazılır ve derhal ezberlenirdi. Đlk
Müslümanlar, Kur’anı ezberlemekten adeta
büyük bir haz duyarlardı. Çünkü her inen
ayet, onlara yepyeni bir hayat bahşediyordu.
Onları medenileştiren ve en yüksek kemale
vardıran şüphesiz ki bu ilahi kelamdır.
Hz. Muhammed (s.a.v)’e bu ilahi
kelam olan Kur’an-ı Kerim toptan gelmedi.
Yirmi üç sene zarfında O’na ayet-ayet, süre8
HERKESE GEREKLĐ ĐSLAMĐ BĐLGĐLER
süre
şeklinde
nazil
oldu.
Tahrife
uğramaması için hem ezberlenmiş hem de
yazılmıştır. Her asırda Kur’an-ı Kerim’i
ezberleyen yüz binlerce hafız bulunmuştur.
Bu
itibarla
Hz.
Muhammed
(s.a.v)
zamanında okunan Kur’an ile bu asırda
okunan Kur’an arasında hiçbir değişiklik
yoktur. Cenab-ı Hak Kur’an-ı Kerim’de şöyle
buyuruyor:
“Hiç şüphe yok ki, Kur’anı biz indirdik
ve muhakkak ki onu, tahrif ve tebdilden biz
koruyacağız (Hicr sûresi: 9)
Ve böylelikle Allah ü Teala’nın vaadi
tahakkuk etmiş oldu. Cenab-ı Hak kıyamete
kadar bu ezeli ve ebedi olan Kur’an'ı
muhafaza edecektir. Tahrife uğramaması ve
kayıp olmaması için en sağlam yol, şüphesiz
Kur’an'ı ezberlemek ve yazmaktır. Bu güzel
ve sağlam yolu Hz. Muhammed (s.a.v)
çizmiştir.
Kur’anın bugünkü şekliyle sürelerin
ve ayetlerin tertibi ise Hz. Muhammed (s.a.v)
tarafından yapılmıştır. Vahiy olunan her
kısım, peygamberimiz tarafından yerine
9
HERKESE GEREKLĐ ĐSLAMĐ BĐLGĐLER
konuluyordu. Bu da tarihi nüzule göre değil,
mevzulara göre tertip olunuyordu. Kur’an
tetkik edilirse, ayetler o kadar güzel bir
şekilde tertip edilmiş ki bundan daha güzeli
asla tasavvur edilemez.
Hz. Muhammed (s.a.v) Kur’an-ı
Kerim’in
yazılması
ve
ezberlenmesi
hususunda gerekli bütün dikkat ve
ihtimamı tam olarak eksiksiz bir şekilde
göstermiştir. Çünkü ilk Müslümanların,
belki imanlarında rol oynayan yegane amil
ve kesin sebep bu Kur’an'dır. Onların
ruhlarına, vicdanlarına ve şuurlarına tam
tesir ediyordu.
10
HERKESE GEREKLĐ ĐSLAMĐ BĐLGĐLER
HZ. EBUBEKĐR ZAMANINDA
KUR’ANKUR’AN-I KERĐM’ĐN BĐR CĐLT
HALĐNDE TOPLANMASI;
Kur’an-ı Kerim, Hz. Muhammed
(s.a.v) zamanında tam ve eksiksiz bir şekilde
yazılmıştı.
Fakat
bir
cilt
halinde
toplanmamıştı.
Peygamberimizin
irtihalinden tam altı ay sonra, Hz.
Ebubekir’in (r.a) halifeliği zamanında, bir
cilt halinde toplandı.
Hz. Ebubekir zamanında vuku bulan
(Yemame) muharebesinde bir çok hafız şehit
edilmişti. Hafızların bu şekilde gün geçtikçe
eksilmesinden endişe duyan Hz. Ömer,
11
HERKESE GEREKLĐ ĐSLAMĐ BĐLGĐLER
Kur’an-ı Kerim’i bir cilt halinde toplama
düşüncesini Hz. Ebubekir’e açmış ve bu işi
yapmak için onu ikna etmişti. Bunun
üzerine Hz. Ebubekir vahiy katibi olan Zeyd
b. Sabit’i çağırmış ve bu işi ona havale
etmişti. O da hafızlardan meydana getirdiği
büyük heyetin huzurunda delillere müstenit
olmak kaydı ile tam eksiksiz bir şekilde
Kur’an-ı Kerimi topladı. Daha sonra mevcut
olan bütün hafızlar tekrar toplanmak
suretiyle, bir cilt haline getirilen Kur’an-ı
Kerim karşılarında tekrar okundu. Zeyd b.
Sabit Kur’an-ı Kerimi topladığı zaman Allah
ü Teala’nın bu kelamını bizzat Hz.
Muhammed (s.a.v)’den duyan ve bunu
ezberden bilen hayatta çok hafız vardı.
Çünkü peygamberimizin irtihalinden altı ay
sonra toplandı. Ayrıca Hz. Muhammed
(s.a.v)
zamanında
vahiy
katiplerinin
yazdıkları nüshalar halen elde mevcuttu.
Onun için Hz. Ebubekir zamanında
toplanan ve bugün elde mevcut olan Kur’anı Kerimde bir kelime eksik veya bir kelime
fazla yazılmış değildir. Zaten görevleri de
mevcut olan Kur’an-ı Kerim’i ileride kayıp
12
HERKESE GEREKLĐ ĐSLAMĐ BĐLGĐLER
olmaması için toplamaktan başka bir şey
değildi.
Hz. Ebubekir zamanında yazılan bu
Kur’an nüshası, onun irtihaline kadar
yanında kalmıştı. O’nu büyük bir itina ile
yanında muhafaza ediyordu. Daha sonra bu
nüsha Hz. Ömer’e intikal etmiş o da bunu
Hz. Muhammed (s.a.v)in zevcesi olan Hz.
Hafsa’ya tevdi etmişti. O da aynı dikkatle
muhafaza ediyordu. Daha sonra Hz. Osman
zamanında, bu cilt alınarak ondan beş
nüsha yazılmış ve Đslam’ın büyük kentlerine
gönderilmişti. Bu nüshalar halen mevcuttur
ve muhafaza edilmektedir. Bu gün eldeki
mevcut olan bütün Kur’an-ı Kerim’lerle bu
ilk nüshalar birbirine aynen uymaktadır.
13
KUR’AN OKUMANIN
FAZĐLETĐ
Kur’an-ı Kerim’in manası ile amel, mübarek
nazmı ile ibadet edilir. Onun manası ancak
ruhlara tesir eden o muazzam nazmı ile tam
bir şekilde anlaşılabilir. Allah ü Teala’nın
emrettiği yoldan yürümek, kişi için en
büyük saadettir. Kur’an dünyada ve ahirette
okuyucusu için tam emniyettir.
Cenab-ı Hakkın yeryüzünde rızasını
kazanmaya en büyük vesile şüphesiz
Kur’an'dır. Çünkü dünyada bundan daha
efdal bir şey yoktur. Hz. Muhammed (s.a.v)
bir hadis-i şeriflerinde;
“Kur’anın
kendisinden
de
efdal
olduğunu,
çünkü
kendisinin
mahluk
olduğunu Kur’an'ın ise Cenab-ı Allah ile
14
daim ve kaim bulunduğunu” söylemiştir. Bu
hadisten
anlaşılıyor
ki;
Kur’an
peygamberimizden daha efdaldir. Halbuki
Allah
ü
Teala,
bu
kainatı
sevgili
peygamberimizin
o
yüce
hatırı
için
yaratmıştır. Allah ü Teala'dan sonra,
yeryüzünde en kutsal varlık Kur’an'dır.
Peygamberimiz bir başka hadiste ise;
“Kur’anın bir harfi bütün dünyadan
hayırlıdır” diye bildirmiştir. Eğer bir harfi
gördüğümüz bu dünyadan daha hayırlı
olursa, bundan kutsal ne olabilir? Kıyamet
günü Allah ü Teala’nın huzurunda şikayet
ve şefaati makbul olan yegane kitaptır.
Kur’ana tam inanıp çizmiş olduğu doğru
yoldan yürüyen kişiyi cennete, O’nu inkar
edip dalalete sapanı ise cehenneme götürür.
Bir mümin ne kadar günahkar olursa olsun,
Kur’an-ı okumakla onun verdiği sonsuz feyiz
ve rahmetten istifade etmek suretiyle
tertemiz olarak çıkar. Yeter ki kişi bu
hidayet ve sonsuz rahmetten istifade
edebilsin. Hatta Kur’an-ı Kerimi okumadan,
yazılı olan sayfalarına bakmak dahi
sevaptır. Fakat O’nun üzerinde tefekkür
15
etmek, O’ndan ibret almak ve çizmiş olduğu
nurlu yoldan yürümek her mümin için
şüphesiz en başta gelen bir borçtur. Çünkü
Cenab-ı Hak Kur’an-ı Kerimde şöyle
buyuruyor
“Bu Kur’an, ayetlerini iyiden iyiye
düşünsünler, temiz akıl sahipleri ibret
alsınlar diye sana indirdiğimiz feyiz kaynağı
bir kitaptır” (Sad: 29)
Kur’an-ı Kerim dünya ve ahiret
saadetini kesin olarak temin eder. Çünkü
hak ve batılı birbirinden ayırır. Onun için
O’na sımsıkı bir şekilde iki elle sarılmak
gerekir.
Mizanda
Kur’an-ı
Kerimin
sevabından daha ağır bir sevap yoktur.
Peygamberimiz (s.a.v) bir hadisi şeriflerinde:
“Ümmetimin en yüksek ibadeti Kur’an
okumaktır” diye bildirmiştir.
16
HERKESE GEREKLĐ ĐSLAMĐ BĐLGĐLER
KUR’ANKUR’AN-I KERĐM’ĐN ĐHTĐVA
ETTĐĞĐ GERÇEKLER
Cenab-ı Hakkın varlığını ve birliğini
insana en güzel izah eden Kur’an-ı Kerimdir.
Allah ü Teala’nın sıfatlarını izah eden
ayetler, adeta müstesna bir güzelliğe
sahiptir. Bu ayetler o kadar kuvvetli ve
canlıdır ki, insanı hayretler içinde bırakır.
Cenab-ı Hak Kur’an-ı Kerimde şöyle
buyuruyor:
“Öyle bir Allah’tır ki O’ndan başka
ilah yoktur, bakidir, her an bütün yaratıklar
üzerinde hakim ve yöneticidir. Ne uyuklar,
ne uyur göklerde ve yerde ne varsa hepsi
O’nundur. Kim tasavvur edebilir ki kalksın
da
(O’nun)
izni
olmaksızın
O’nun
huzurunda şefaat edebilsin, yaratıkların
17
HERKESE GEREKLĐ ĐSLAMĐ BĐLGĐLER
işlediklerini bilir, yaratıkları ise ilahi
ilminden yalnız O’nun dilediğini kavrayabilir
başka bir şey bilemez. Đlmi bütün gökleri,
yeri kucaklar ve bunları korumak kendisine
ağır gelmez yüksek, büyük ancak O’nun
zatıdır” (Bakara: 255)
Kur’an-ı Kerim akla, ilme ve fikir
hürriyetine büyük ehemmiyet vermiştir.
Đnsanı daima tefekküre davet etmiştir.
Gaflet içinde kalıp yaşamaktan kişiyi men
etmiştir. Her zaman araştırıp öğrenmek için
insanı adeta zorlamıştır. Kur’an'ın ayetleri
okunduğunda, insan ister istemez aklını
çalıştırmak mecburiyetinde kalır. Böylelikle
kişiyi kör olan taklitlerden kurtarır. Kur’an
tam tetkik edilirse, bazı ayetlerin tam
muhkem olmadığı görülür. Eğer bütün
ayetler muhkem olsaydı, akli delillere
ihtiyaç kalmazdı. O’nun için müteşabihlere
çok yer verilmiştir. Bu da Kur’an'ın Allah ü
Teala’nın kelamı olduğuna delalet eder. Her
zaman hakkı ve doğru olanı araştırmayı
emreder. Tam kanaat elde etmeden, körü
körüne olan inanmayı kabul etmez. Hatta
Cenab-ı Hak Kur’an-ı Kerimde:
18
HERKESE GEREKLĐ ĐSLAMĐ BĐLGĐLER
“Dinde zorlama yoktur” buyurmuştur.
(Bakara sûresi: 256) Bugün mevcut olan
dinlerin hangisinde acaba bu hürriyet
mevcuttur!Din seçme hürriyetini insana
bahşeden yalnız Đslam dinidir.
Đbret almak için, Kur’an insanlara
geçmiş ümmetlerin tarihi vakalarını güzelce
anlatır. Günahkar olan ümmetlerin feci
akıbetlerini bildirir. Đnsanı ikna ve ıslah
etmek için çeşitli darbı meseller getirir.
Cenab-ı Hak Kur‘an-ı Kerim’de:
“Andolsun ki, bu Kur’an'da insanlar
için her türlüsünden temsiller getirdik”
buyurmuştur.
Kur’an, Allah ü Teala’nın iradesine,
itaatin neticesi ile O’na karşı isyanın
akıbetini
anlatırken,
insanı
adeta
elektrikleyen bir lisan kullanır. Bu husus
yalnız Kuran’a mahsustur. Okuyanı hemen
etkiler. Dünya lezzetlerine dalıp, ahiret
nimetlerinden mahrum kalmanın büyük bir
felaket
olduğunu
kesin
bildirir.
Günahkarların tekrar tövbe ile, Cenab-ı
Hakka rücu etmelerini emreder. Pişman
19
HERKESE GEREKLĐ ĐSLAMĐ BĐLGĐLER
olup tövbe edenleri Allah ü Teala’nın
bağışlayacağını
bildirir.
Cenab-ı
Hak
Kur’an-ı Kerimde;
”Ey kendilerine yazık eden kullarım,
Allah’ın rahmetinden ümidinizi kesmeyin.
Muhakkak bilin ki Allah ü Teala günahların
hepsini bağışlar. Çünkü O bağışlayan
merhamet edendir” buyurmuştur (Zümer
sûresi: 20)
Kur’an-ı
Kerim,
müminlerin
muntazam bir şekilde çalışmalarını, ilmi ve
fenni bir şekilde ilerlemelerini emreder. Her
zaman ve her yerde hiç korkmadan hakkı
savunmalarını tavsiye eder. Can ve mallarını
korumak için her türlü müdafaa vasıtalarını
önceden titizlikle hazırlamalarını ihtar eder.
Đçtimai hayatta insanların birbirine
karşı olan vazife ve borçlarını anlatır. Bütün
müminlerin aralarında renk, menşe ve
sosyal mevki farkı olmadan kardeşliklerinde
Allah ü Teala’ye karşı müsavi olduklarını
bildirir.
Đnsanları
zulümden,
kibirden,
cimrilikten,
hıyanetten,
intikamdan,
20
HERKESE GEREKLĐ ĐSLAMĐ BĐLGĐLER
yalancılıktan, israftan, gıybetten ve zinadan
men eder. Bu gibi hareketleri Kur’an,
şiddetle takbih eder. Diğer taraftan iyilik,
iffet, haya, sabır, iktisat doğruluk, adalet ve
şefkati tavsiye eder.
Kur’an-ı
Kerim,
bütün
semavi
kitaplara ve geçmiş tüm peygamberlere
inanmayı emreder. Allah ü Teala’nın kelamı
olan Đncil, Tevrat, Zebur ve Kur’an-ı Kerim’e
tam olarak inanmak gerekir. Müminin
gözünde
bütün
peygamberler
birdir,
hiçbirini diğerinden ayırmaz.
Đnsanların bütün maddi ve manevi
ihtiyaçlarına cevap verecek yegane ezeli
kitap Kur’an-ı Kerimdir. Çünkü O bütün
ilimlere şamildir. Mevcut hakikatlerin
hepsine işaret eder. O’nun her kelimesinde
büyük bir ilim ve hikmet vardır. O’nun için
insan aklı, O’nun tümünü idrak etmekten
acizdir. Herkes Kur’an dan akli durumuna
ve kültür seviyesine göre istifade eder.
Kur’an-ı Kerim, şimdiye kadar dünyada
emsali görülmemiş büyük bir inkılap
yapmıştır. Bugüne kadar hiçbir kitap,
21
HERKESE GEREKLĐ ĐSLAMĐ BĐLGĐLER
O’nun sağladığı başarıyı sağlayamamıştır.
Dağınık ve birbirine tam düşman olan
insanları toplayıp kardeş yaptı. Allah ü
Teala’dan uzak ve cahil putperestleri
medenileştirdi. Zulüm, yol kesme, zina ve
kız çocukları diri diri mezara gömme gibi
çirkin olan hareketleri bir anda kökünden
silip süpürdü.
22
HERKESE GEREKLĐ ĐSLAMĐ BĐLGĐLER
KUR’ANKUR’AN-I KERĐM
VE AHLAK
Kur’an-ı Kerim’in tek gayesi insanları
dünya
ve
ahirette
tam
mutluluğa
ulaştırmaktadır. Đnsanı hem kendine hem
de topluma faydalı bir hale sokmak için
ahlakla ilgili emirler ortaya atmış ve bunlara
tam uyulmasını şart koymuştur. Bu emirler
kesindir. Kur’an-ı Kerim’deki namaz kılınız,
oruç tutunuz gibi ibadet emrindeki kuvvet
ne ise, yalan söylemeyiniz, gıybet etmeyiniz,
içki içmeyiniz, kumar oynamayınız ve zina
yapmayınız emrindeki kuvvet aynıdır, asla
değişmez.
Bütün semavi dinler, istisnasız olarak
ahlaka büyük önem vermişlerdir. Çünkü
23
HERKESE GEREKLĐ ĐSLAMĐ BĐLGĐLER
insanlar
toplum
halinde
yaşamak
mecburiyetindedirler.
Toplum
halinde
yaşayan insanlar ise, bazı ahlak kurallarına
uymak zorundadırlar. Toplumun ahlakilik
özelliği arttıkça, o toplumda şüphesiz huzur
ve mutluluk olur. Aksi takdirde toplum
arasında bir huzursuzluk baş gösterir ve o
toplum yıkılmaya yüz tutar. Hangi hareketin
kötü olduğunu bilebilmek için insanları
şüphesiz eğitmek gerekir.
Kur’an da mevcut bütün emirlerin
gayesi insanı güzel ahlak sahibi yapmaktır.
Allah ü Teala’ya ibadet eden bir kişi asla
ahlaksızlık yapamaz. Eğer ahlaksızlık
yapmışsa o kişinin ibadeti şüphesiz bir
şekilden öteye geçemez. Kur’an-ı Kerim’in
bu yüksek ahlakını ilk olarak kendisine
örnek alan Hz. Muhammed (s.a.v)’dir. Onun
için Hz. Muhammed (s.a.v)’in güzel ahlakı,
bütün beşeriyete örnek bir ahlak olmuştur.
Cenab-ı Hak Kur’an-ı Kerim’de:
“Muhakkak sen büyük bir ahlak
üzerindesin” (Kalem sûresi: 4) buyuruyor.
Ayetten anlaşılacağı gibi, Hz. Muhammed
24
HERKESE GEREKLĐ ĐSLAMĐ BĐLGĐLER
(s.a.v)’in
büyük
bir
ahlak
üzerinde
olduğunu, O’nun buyurduğu doğru yoldan
hareket etmek gerektiğini bildiriyor. Hz.
Muhammed (s.a.v) bir hadis-i şeriflerinde:
“Ben en güzel ahlakı tamamlamak
için gönderildim” buyurmaktadır.
Đnsanlar arasında kardeşlik, dostluk,
sevgi, saygı, şefkat ve merhamet bağlarının
kuvvetlenebilmesi için Kuran'ın emrettiği o
yüksek ahlak kurallarına tam uymak
gerekir. Cenab-ı Hak Kur’an-ı Kerim’de:
“Sen ey Muhammed! Emir olunduğun
gibi dosdoğru ol. Senin beraberindeki tövbe
edenler, iman ederek sana tabi olan her
Müslüman kimse senin gibi doğru olsunlar”
(Hud
sûresi:112)
buyuruyor.
Huzur,
selamet, saadet, emniyet ve birlik Allah ü
Teala’nın ve yüce peygamberi olan Hz.
Muhammed (s.a.v)’in gösterdiği doğru yolda
yürümekle sağlanır.
Hz. Muhammed (s.a.v) bir hadis-i
şeriflerinde:
“Bir millette yalan ve aldatma zuhur
25
HERKESE GEREKLĐ ĐSLAMĐ BĐLGĐLER
ederse, Allah ü Teala onların kalplerine
itimatsızlık ve korku salar. Zina yayılırsa
ölüm çoğalır. Bir millet ölçü ve tartıda
hilekarlık yaparsa, Allah ü Teala onlardan
rızkı keser.
Bir millet hak ve adaletten ayrılırsa,
aralarında cinayetler çoğalır. Bir millet ahde
hıyanet ederse Allah ü Teala onlara
düşmanı musallat eder” buyurmuştur.
Ahlaki
nizamın
bozulmaması
için
peygamberimizin bu hadisine riayet etmek
gerekir.
Kur’an-ı Kerim, bozulan insanın
ahlaki yapısını tekrar tamir edebilecek bir
durumdadır. Yeter ki emirlerine tam
uyulsun. O zaman insan huzur ve saadete
erişir. Cenab-ı Hak Kur’an-ı Kerim’de:
“Allah’a ve resulüne itaat eden, yaptığı
kötülüklerden ötürü Allah’tan korkup
sakınan ebedi huzur ve saadete ermiştir”
(Nur sûresi: 51) buyuruyor.
26
HERKESE GEREKLĐ ĐSLAMĐ BĐLGĐLER
KUR’ANKUR’AN-I KERĐM, DAĐMĐ BĐR
MUCĐZEDĐR
Kur’an-ı Kerim tam tetkik edilirse, her
kelimesinde ayrı ayrı hikmetler mevcut
olduğu görülecektir. Bir fani insanın böyle
hikmetlerle dolu bir eseri meydana getirmesi
düşünülemez. Çünkü bugüne kadar hiçbir
insan, böyle hikmetlerle dolu bir eseri
meydana getirdiği görülmüş değildir. Her
beşerin ilmi, belli bir noktaya kadardır.
Bütün ilimlere sahip bir insan düşünmek
mümkün değildir. Yeryüzünde Kur’an-ı
Kerim’i tercüme eden birçok alim vardır.
Fakat Kur’an, o kadar mükemmeldir ki
üslubunu tercüme etmek adeta imkansızdır.
Onun için, Kur’an hakkında tam bir fikir
27
HERKESE GEREKLĐ ĐSLAMĐ BĐLGĐLER
edinebilmek için,
dinlemek şarttır.
O’nu
ana
metninden
Kur’an-ı
Kerim
indiği
sıralarda
Araplar belagat konusunda çok ileri
gitmişlerdi. O zaman Arap edebiyatı o kadar
ilerlemişti ki tam zirveye ulaşmıştı. Her
kabilenin kendini övecek bir şairi vardı.
Çoğu
zaman
şairler
metheder
ve
hicvederlerdi.
Methettiklerini
büyütür,
hicvettiklerini yerin dibine batırırlardı.
Kur’an-ı Kerim gelince, bütün şairler
hayrete
düşerek
O’nun
büyüklüğü
karşısında eğilmek mecburiyetinde kaldılar.
Bunun bir insan sözü olamayacağını
biliyorlardı. Fakat kalpleri tam mühürlü
olanlar, kibirlerinden ne yapacaklarını
şaşırdıkları için Kuran’a iftira etmeye
başladılar. O zamanda Allah ü Teala,
Kur’anın mislini getirmek için bütün
beşeriyeti müsabakaya davet etti. Cenab-ı
Hak Kur’an-ı Kerimde:
“De ki, eğer bu Kur’an'ın bir benzerini
getirmek için insanlar ve cinler bir araya
gelseler, birbirine arka verip yardım etseler
28
HERKESE GEREKLĐ ĐSLAMĐ BĐLGĐLER
yine de bunun bir benzerini getiremezler”
buyuruyor. (Đsra sûresi: 88) Kur’an'ın bu
şekilde ferman okumasına karşı, bütün
dünya edip ve şairleri O’nun mislini
getirmekten aciz kaldılar. Çünkü Kur’an'ın
nazmı tamamen insan gücünün üstündedir.
Bugün dahi Kur’an-ı Kerim bütün aleme
meydan okumaktadır. Şimdiye kadar hiçbir
alim ve edip en kısa bir sürenin mislini
getirmiş değildir. Böyle bir şey yapmaktan
aciz olduklarını da itiraf etmişlerdir.
En büyük edip ve şairleri susturan
Kur’an şüphesiz Cenab-ı Hak tarafından
gönderilen bir ilahi kitaptır. Bu gün dahi
insanların istifade ettikleri eserlerin en
büyüğüdür. Đlmin hallettiği bütün fenni
keşfiyatlar, Kur’an'ın esasları ile tezat
değildir. Hatta için de bu fenni keşiflere dair
bazı işaretler vardır. Hal-i hazırda Kur’an'ın
içinde, bu gün dahi keşfedilmeyen ilimlere
ait birçok işaretler vardır.
29
KUR’ANKUR’AN-I KERĐMĐN
GEÇMĐŞ VE GELECEKTEN
HABER VERMESĐ
Kur’an-ı Kerim, ibret almak için
geçmiş peygamber ve ümmetlerin hayat
hikayelerini kısaca anlatır. Đncil ve Tevrat’ta
yapılan çeşitli tahrifleri, peygamberlere
yapılan zulüm ve çirkin iftiraları, günahkar
ümmetlerin feci akıbetleri teferruatlı bir
şekilde izah eder. Hz. Muhammed (s.a.v)’in
hayatı malum olan bir şahsiyettir. Okur
yazar değildi. Hiç bir Yahudi ve Hristiyan
alimle en ufak bir teması olmamıştır. Zaten
Kur’an-ı Kerim’in beyan ettiği hususların bir
çoğunu Yahudi ve Hristiyan alimleri
30
bilmiyordu. Eğer bu durumları bilmiş
olsaydılar Kur’an'ın beyan ettiği hususları
daha önceden söyleyeceklerdi.
Kur’an-ı Kerim’in, gelecekten haber
verdiği hadiseler, olduğu gibi eksiksiz bir
şekilde çıkmıştır. Cenab-ı Hak Kur’an-ı
Kerim’de:
“Elbette Allah (c.c) dilerse Mescidi
Haram’a emin olarak gireceksiniz” (Fetih
sûresi:
27)
Đslam
orduları
Mekke’yi
fethetmekle, Müslümanlar emin olarak
Mescidi Harama girdiler. Kur’an-ı Kerim
güneşin hareket ettiğini, yer ve ayın onun
etrafında dolaştığını söylemişti. Kur’an'ın on
dört asır önce söylemiş olduğu bu şeyler,
ancak son asırda alimler tarafından
keşfedilmiştir.
Cenab-ı
Hak
Kur’an-ı
Kerim’de:
“Güneş’te
yörüngesinde
yürüyüp
gitmektedir. Bu, güçlü ve bilgin olan Allah’
(c.c)’ın takdiridir. Ay için de sonunda kuru
bir hurma dalına döneceği konaklar tayin
ettik. Ay’a erişmek güneşe yaraşmaz.
Bunların her biri bir felekte (yörüngede)
31
yüzerler” (Yasin sûresi: 38-40) Güneş ve
ay’ın
hareket
ettiğini
açıkça
beyan
etmektedir. Yine Cenab-ı Hak Kur’an'da:
“Donuk sandığın dağlar, bulutlar gibi
yürüyor görürsün. Bu her şeyi güzel yapan
Allah (c.c)’ın yapısıdır. O yaptıklarınızı bilir”
(Neml sûresi: 88) buyurmaktadır. Sabit
görülen dağların bulutlar gibi yürüdüğünü
söylemektedir. Dünya’nın üstünde olan bu
dağlar yürüdüğüne göre, dünyada bunlarla
beraber yürümektedir. Bu da dünyanın
hareket ettiğine işarettir.
Kur’an-ı Kerim, Hz. Muhammed
(s.a.v)’in en son peygamber olduğunu
belirtmiştir. Aradan on dört asır gibi uzun
bir
süre
geçmiş
olmasına
rağmen,
yeryüzüne
başka
bir
peygamber
gelmemiştir. Bu durum da Kur’an'ın emrine
tam uygundur.
Đlim ve teknik ne kadar ilerlerse
Kur’an'ın değeri daha fazla anlaşılacaktır.
Çünkü O’nun hiçbir hükmü, ilme ve fenne
ters düşmez. Bilakis Allah ü Teala’nın
ayetlerini tam olarak te’yid edecektir.
32
Cenab-ı Hak Kur’an-ı Kerim’de:
“Đleride biz onlara hem yeryüzü
etrafında,
hem
bizzat
nefislerinde
ayetlerimizi öyle göstereceğiz ki, nihayet
peygamberin söylediği şeyin hak olduğu
kendilerine zahir olacaktır” (Fussilet: 53)
buyurmaktadır.
33
HERKESE GEREKLĐ ĐSLAMĐ BĐLGĐLER
KUR’ANKUR’AN-I KERĐM, MÜSPET
ĐLĐMLERLE ÇATIŞMAZ
Müspet ilimler ilerledikçe, Kur’an-ı
Kerim’in değeri daha fazla anlaşılacaktır.
Đçinde bütün ilimlerin ana prensip ve
formülleri mucize kabilinden zikredilmiştir.
O’nun
içinden
bu
formülleri
tam
çıkarabilmek için müspet ilimleri iyi bilmek
gerekir. Bu da Kur’an'ın bir mucizesidir.
Đnsanı düşünme ve araştırmaya sevk
etmektedir. Eğer her şeyi tam ve açık bir
şekilde zikretseydi, o zaman insanoğlu
düşünme
ve
araştırma
melekesini
kaybedecekti. Hiç bir ilmi ilerleme de
kaydedemezdi. Onun için bütün ilimlerin
formüllerini
vermek
suretiyle,
insanı
34
HERKESE GEREKLĐ ĐSLAMĐ BĐLGĐLER
çalışmaya ve düşünmeye sevk etmiştir.
Hiçbir
ilmi
prensibin,
Kur’an-ı
Kerim’le çatışması mümkün değildir. Bugün
dahi içinde öyle prensipler vardır ki, müspet
ilim bu kadar ilerlemesine rağmen onları
çözebilecek bir seviyeye daha gelmiş
değildir.
Çünkü Kur’an-ı Kerim, her asrın
ihtiyacına tam cevap verebilecek bir şekilde
inmiştir. Allah ü Teala Kur’an-ı Kerimde
ilme çok ehemmiyet vermiştir
“Hiç bilenlerle bilmeyenler bir olur
mu, ancak öz akıl sahipleri öğüt alır”
(Zümer sûresi: 9) Kur’an'da bilenle bilmeyen
bir tutulmamıştır. Bilene daha fazla değer
verilmiştir. Yine Kur’an-ı Kerim de:
“Đşte misaller! Biz onları insanlar için
irad ediyoruz. Alim olanlardan başkası,
onları anlayamaz” (Ankebut sûresi: 43)
Allah ü Teala’nın, Kur’an-ı Kerimde
göstermiş olduğu misalleri, gerçekten alim
olanlar
anlayabilir.
Çünkü
gösterilen
misaller üzerinde, alim olanlar düşünüp
35
HERKESE GEREKLĐ ĐSLAMĐ BĐLGĐLER
araştırma yapıyor. Cahil olan kişilerin
düşünüp bir şeyi araştırma özellikleri
yoktur. Đlim öğrenmek için peygamberimiz
(s.a.v)
Müslümanları
teşvik
etmiştir.
Peygamberimiz
(s.a.v)
bir
hadis-i
şeriflerinde:
“Đlim öğrenmek her Müslüman’a
farz’dır” buyurarak, ilim öğrenmeyi her
Müslüman için farz koşmuştur. Başka bir
hadislerin de:
“Bir kabilenin ölümü, bir alimin
ölümünden ehvendir” diye buyurmuştur.
Đçinde alim bulunmayan cahil bir
kabilenin ne kadar değersiz olduğunu, bir
tek alimin o kabilenin hepsinden daha
hayırlı ve faydalı olduğunu beyan etmiştir.
Kur’an-ı Kerim tıp, fen, felsefe,
astronomi, kimya ve matematik ilimlerinin
inkişafına yardımcı olmuştur.
36
HERKESE GEREKLĐ ĐSLAMĐ BĐLGĐLER
KUR’ANKUR’AN-I KERĐMĐN EDEBĐ
GÜZELLĐĞĐ
Kur’an-ı Kerim'in ifade ve üslubu çok
muhteşemdir. Đlk dinleyenlerin kalplerine
nüfuz etmek suretiyle onları etkiler.
Müslümanlığın ilk devirlerinde en büyük
etken belki Kur’an-ı Kerimin bu ifade ve
üslubu olmuştur. Arapların ruhlarına etki
etmek
suretiyle
onları
tam
imana
getirmiştir. Kur’an bir fikir hazinesidir.
O’ndan bir alimin aldığı hisse ile bir cahilin
aldığı hisse ayrı ayrı oluyor. O’nu
anlamayan cahilin ancak ruhuna etki eder.
Bu
da
O’nun
muazzam
ifade
ve
üslubundandır.
37
HERKESE GEREKLĐ ĐSLAMĐ BĐLGĐLER
Bu gün Kur’an-ı Kerim, birçok
lisanlara tercüme edilmiştir. Arapça olan
ana metninden başka bir lisana tercüme
edildiği vakit, bu tatlı olan ifade ve üslup
kendiliğinden ortadan kalkar. Bu da Kur’anı Kerim’in bir mucizesidir. Hiçbir edip ve
müellif O’nu taklit edememiştir. Yeryüzünde
bugün dahi sayılabilecek büyük alimler
vardır. Kur’an'ın bir sûresini ifade ve
üslupla tercüme edebilecek kimse yoktur.
Aksini iddia edecek varsa Kur’an'ın ana
metni meydandadır. Bir sûresini, kalpleri
heyecanlandıran ve bütün duyguları adeta
elektrikleyen o ifade ile tercüme edebilsin,
mümkün değildir. En dahi sayılabilen
insanlar aciz kalmışlar ve acizliklerini itiraf
etmişlerdir. Çünkü Kur’an, fani bir insanın
meydana getirebileceği bir eser değildir.
Kur’an-ı Kerim tam tetkik edilecek
olursa, içindeki her ayet ve süre aynı ifade
ve üslupla zikredilmiştir. Bu ifade ve üslup
asla değişmemektedir. Halbuki Kur’an,
çeşitli ilimlerden bahsetmektedir. Bir insan
ancak, kendi ihtisası dairesinde olan
hususlarda güzel yazabilir. Her hususta
38
HERKESE GEREKLĐ ĐSLAMĐ BĐLGĐLER
yazamaz. Bir roman yazarı, şairler gibi şiir
yazmayı başaramaz. Madem ki Kur’an-ı
Kerim, her ilmi aynı ifade ve üslupla açık bir
şekilde zikretmiştir, o halde bu bütün
ilimlere vakıf olan Allah ü Teala’nın bir ilahi
kelamıdır.
Kur’an-ı Kerim’in içinde tek bir hata
ve tenakuz yoktur. Halbuki en dahi sayılan
insanların eseri tetkik edilirse, sayfalarında
hata bulunabilir. Bu da Kur’an'ın bir ilahi
kelam olduğuna delalet eder.
39
HERKESE GEREKLĐ ĐSLAMĐ BĐLGĐLER
KUR’ANKUR’AN-I KERĐM,
MUCĐZELERĐN
EN BÜYÜĞÜDÜR
Allah ü Teala her kavme hak yolunu
göstermek için bir peygamber göndermiştir.
Onun
için
hiçbir
kavim
kendini
mesuliyetten asla kurtaramaz. Peygamber
olanlara devrin icaplarına göre, Allah ü
Teala tarafından mucizeler verilir. Mucize
insan
tarafından
yapılması
mümkün
olmayan bir şeydir.
Bütün peygamberlerin gösterdikleri
mucizeler, sadece o asırda yaşayan
insanların görebileceği bir şekilde idi. Yani
belli bir zamanda mahsus ve sonu olan
mucizelerdi. Kur’an-ı Kerim böyle değildir,
40
HERKESE GEREKLĐ ĐSLAMĐ BĐLGĐLER
dünya durdukça devam edecek ve herkes
tarafından müşahede edilecek daimi olan
bir mucizedir. Hz. Muhammed (s.a.v)
bilindiği gibi medeni bir insandı, fakat ümmi
idi. Mektep, medrese görmemiş okur, yazar
değildi. Bütün edip, şair ve alimleri
susturan Kur’an-ı Kerim’in böyle okur,
yazar olmayan bir peygamberden zuhuru
kadar büyük mucize acaba ne olabilir?
Beşeriyetin istifade ettiği en büyük
eser Kur’an'dır. Daimi bir mucize olup,
akılları her zaman hayrette bırakacak
emsalsiz bir kitaptır.
41
HERKESE GEREKLĐ ĐSLAMĐ BĐLGĐLER
KUR’ANKUR’AN-I KERĐM,
SEMAVĐ KĐTAPLARIN
EN SONUDUR
Kur’an-ı Kerim mükemmel bir eser
olduğu için her türlü tenkidin fevkindedir. O
bütün semavi kitapların en güzelidir. Đçinde
gayrı ahlaki bir tek cümle yoktur. Kur’an
gerçekten hürmete şayan ilahi bir kelamdır.
Hiç bir eser Kur’an'ın gördüğü bu büyük ilgi
ve hürmeti görmemiştir.
Evvel ki semavi olan kitaplar,
bulundukları zamanın bünyesine ve o
kavmin ihtiyaçlarına göreydi. Kur’an-ı Kerim
ise bu mahdut olan ölçünün tamamen
üstündedir. Bütün zamanları içine almıştır.
Her asrın ihtiyaçlarına cevap verebilecek bir
42
HERKESE GEREKLĐ ĐSLAMĐ BĐLGĐLER
şekilde, beşeriyete hitap etmektedir. Cenab-ı
Hak Kur’an-ı Kerimde:
“Ey Resulüm, sana da bu hak kitabı
(Kur’an'ı), kendinden önceki kitapları hem
tasdikçi, hem onlar üzerine bir şahit olarak
indirdik” (Maide sûresi: 48) Kur’an bütün
semavi kitapların talim ve irşatlarını içine
almıştır. Ve böylelikle onların hükümlerini
ortadan kaldırmıştır.
Đslam aleminde Kur’ana büyük saygı
vardır. Her asırda yüz binlerce
Müslüman Kur’an-ı Kerimi ezbere
bilmektedir. Küçük çocuklar O’nu kolaylıkla
ezberleyebilir. Bu Kur’ana mahsus olan bir
özelliktir. Kur’an-ı Kerimin ezberlenmesini
Allah ü Teala kolaylaştırmıştır. Herkes O’nu
sıkıntı çekmeden rahatlıkla ezberleyebilir.
Cenab-ı Hak Kur’an-ı Kerimde:
“Andolsun ki biz Kur’an-ı düşünüp
öğüt almak için kolaylaştırdık. Fakat
düşünen mi var?” (Kamer sûresi: 17)
buyuruyor.
Kur’an-ı Kerim tahrif edilemez. Çünkü
43
HERKESE GEREKLĐ ĐSLAMĐ BĐLGĐLER
O Allah ü Tealanın himayesindedir. Hiç
kimse Kur’an'ın bir tek harfini değiştirmeye
kadir değildir. Ve O ilelebet tahriften azade
kalacaktır. Cenab-ı Hak Kur’an-ı Kerimde:
“Kur’an-ı biz indirdik, ve muhakkak
biz onun koruyucusuyuz” (Hicr sûresi: 9)
Bu ilahi fermandan anlaşılacağı gibi,
tahriften masun kalacaktır.
44
HERKESE GEREKLĐ ĐSLAMĐ BĐLGĐLER
HZ. MUHAMMED (S.A.V)’ĐN
DOĞUMU VE ÇOCUKLUĞU
Hz. Muhammed (s.a.v), miladi 570
yılında Abdülmüttalib oğlu Abdullah ve
Vehb kızı Amine’den doğdu. Kainatın
ezelden beri sabırsızlıkla beklediği ve bütün
alemlere rahmet olan o yüce peygamberin
nuru ile cihan aydınlandı. Kainatın en
büyük hadisesi böylelikle meydana gelmiş
oldu. Artık o yüce şahsiyet küfür, zulüm ve
şirki ortadan kaldıracaktı.
Hz. Muhammed'in (s.a.v) doğumun45
HERKESE GEREKLĐ ĐSLAMĐ BĐLGĐLER
dan iki ay evvel babası Abdullah vefat etti.
Hz. Amine diğer kadınlar gibi hamilelikte
pek zahmet çekmedi. Hz. Muhammed (s.a.v)
sünnetli ve göbeği kesilmiş olduğu halde
doğdu. Arkasında bir peygamberlik mührü
vardı. Đki kürek kemiği arasında ve kalbinin
tam hizasında idi. Hz. Muhammed (s.a.v)’in
doğduğu gece, Đran hükümdarı Kisra’nın
sarayından on dört sütun yıkıldı. Bin
seneden beri yanmakta olan ateş söndü,
sava gölü yere batıp yok oldu. Mevcut putlar
hep yüzüstü düşmüş bulundu. Hz.
Muhammed (s.a.v)’in doğumundan, cennetle
müjdelenmiş olan on kişiden Abdurrahman
b. Avf’ın annesi orada hazırdı. O gece
doğudan batıya kadar bütün dünyanın nur
ile dolduğunu görmüştü.
Mekke’de cari olan adete göre, yeni
doğan çocukları süt annelere verirlerdi.
Çünkü Mekke’nin havası çok sıcak olduğu
için çocuklara yaramazdı. Sa’d kabilesinden
olan Hz. Muhammed (s.a.v)’in müstakbel
süt annesi Halime çok fakir ve bineği de
zayıf olduğu için Mekke’ye geç vasıl oldu.
Onun için zengin bir çocuk bulamadı, eli
46
HERKESE GEREKLĐ ĐSLAMĐ BĐLGĐLER
boş olarak ta dönmek istemedi. O zaman
yetim olan Hz. Muhammed (s.a.v)’i yanına
alarak beraberinde götürdü. Hz. Peygamber
süt anneye verilinceye kadar, amcası olan
Ebu Leheb’in cariyesi Süveybe O’nu
emzirmişti. Kendisine birkaç günlük süt
annelik yapan Süveybe’ye daima hürmet
besler, her zaman onun hal ve hatırını
sorardı.
Hz. Halime (r.ah), peygamberimizi
kendi öz evlatlarından daha çok severdi. Hz.
Muhammed (s.a.v)’in ayağı onlara çok
uğurlu geldi. Hayvanların sütü çoğaldı,
evleri bereketle doldu. Onun için bütün aile
fertleri O’ndan çok memnundu. Her zaman
Hz. Muhammed (s.a.v) süt annesinin bir
memesini süt kardeşine bırakarak, onun tek
memesini emerdi. O’nun çocukluğu başka
çocuklara asla benzemiyordu. Bazen ondan
olağanüstü haller görülüyordu.
Bir gün süt kardeşlerinden biri ile
beraber iken, meleklerin gelip göğsünü
açtıklarını, kalbini çıkardıklarını ve şeytana
ait olan kısmı kaldırdıklarını söyledi.
47
HERKESE GEREKLĐ ĐSLAMĐ BĐLGĐLER
Peygamberimiz (s.a.v) süt annesinin yanında
beş yaşına kadar kaldı. Sonra annesinin
yanına geldi.
Hz. Muhammed (s.a.v) altı yaşında
iken annesi Amine ve cariyesi Ümmü Eymen
olmak üzere Medine’ye bir seyahat yaptı.
Medine de dayılarının yanında bir ay kaldı.
Bu arada babası olan Hz. Abdullah (r.a)’ın
kabrini ziyaret etti. Misafirlik sona erip,
Mekke’ye dönüyorlardı. Medine’nin 23 mil
cenubuna düşen Ebva köyüne geldiklerinde
Hz. Amine (r.a) şiddetli bir hastalığa
yakalanarak
aniden
vefat
etti.
Hz.
Muhammed (s.a.v)’in acısı çok büyük oldu.
Peygamberimiz
(s.a.v)
Ebva’dan
her
geçtiğinde annesinin kabrini ziyaret eder ve
bol bol gözyaşı dökerdi. Ümmü Eymen Hz.
Amine
(r.a)’ın
gömülmesinde
hazır
bulunduktan sonra, Hz. Muhammed (s.a.v)
ile birlikte Mekke’ye döndü.
Hz. Muhammed (s.a.v) altı yaşında
anneden
de
yetim
kalınca
dedesi
Abdülmuttalib’in himayesine girdi. O zaman
Mekke’de büyük bir kıtlık vardı. Mekke
48
HERKESE GEREKLĐ ĐSLAMĐ BĐLGĐLER
halkı Abdülmuttalib’e gelerek yağmur
duasına çıkmasını rica ettiler. O’da Hz.
Muhammed (s.a.v)’i yanına alarak yağmur
duasına çıktı. Allah ü Teala Hz. Muhammed
(s.a.v) hürmetine yağmur yağdırdı.
Altı yaşından sekiz yaşına kadar
peygamberimize dedesi Abdülmuttalib baktı.
Abdülmuttalib 82 yaşında vefat edince,
peygamberimiz (s.a.v) amcası olan Ebu
Talibin himayesine girdi.
49
HERKESE GEREKLĐ ĐSLAMĐ BĐLGĐLER
HZ. MUHAMMED (S.A.V)’ĐN
GENÇLĐĞĐ
Ebu Talib Hz. Muhammed (s.a.v)’i,
kendi öz evlatlarından çok daha fazla
severdi. O’nu hiçbir zaman yanından
ayırmazdı. Hatta iyi doyması için Hz.
Muhammed (s.a.v)’e ayrı yemek çıkarırdı.
Mekke’de o devirde okul olmadığı için,
Hz. Muhammed (s.a.v) okuma yazmayı
öğrenemedi. Peygamberimiz (s.a.v) 10-12
yaşları arasında iken amcası Ebu Talib
Mekke halkının koyunlarını gütmüştü.
Amcasının zayıf olan bu gelirine, biraz
olsun, para katmak için peygamberimiz
50
HERKESE GEREKLĐ ĐSLAMĐ BĐLGĐLER
(s.a.v)’de onunla birlikte çobanlık yaptı.
Hz. Muhammed (s.a.v) 12 yaşlarında
iken, ticaret için kervanla birlikte Suriye’ye
giden amcası Ebu Talib ile beraber gitti.
Otuz gün süren uzun bir yolculuktan sonra,
kervan Busra adında bir kasabaya geldi.
Burada Hıristiyanlara ait büyük bir
manastır vardı. Bu manastırın içinde Bahira
isimli büyük bir rahip oturuyordu. Kervan
manastırın karşısında bulunan bir ağacın
altında muvakkaten konak kurdu. Rahip
Bahira kervan gelirken bu kervanla beraber
bir bulutun geldiğini görür. Kervan ağacın
altında konduğunda bu bulutta o ağacın
üzerinde durur. Ve uzun bir zamandan beri
o ağaç kurumuş iken birden yeşillenir. O
zaman Bahira kendi bilgi ve keşifleriyle son
peygamberin o kervan içinde olduğunu
anlar. Hemen bir ziyafet hazırlayarak, Ebu
Talib ve arkadaşlarını manastıra davet etti.
O zaman Ebu Talib Hz. Muhammed (s.a.v)’i
eşyaların yanında bırakarak arkadaşlarıyla
beraber manastıra gitti. Bahira aradığı o
şahsı aralarında görmedi. O zaman baktı ki
bulut hala ağacın üzerindedir. Eşyaların
51
HERKESE GEREKLĐ ĐSLAMĐ BĐLGĐLER
yanında kalan küçük çocuğun da yemeğe
gelmesini, misafirlere teklif etti. Ebu Talib,
Hz. Muhammed (s.a.v)’i alıp sofraya getirdi.
Bahira Hz. Muhammed (s.a.v)’i görünce
simasından son peygamber olacağını sezdi.
Çünkü kitapların son peygamber için
söyledikleri vasıf ve alametlerin hepsini
onda gördü. Bahira, Ebu Talibe şu tavsiyede
bulundu.
“Bu
çocuk
peygamberlerin
sonuncusudur. Şam Yahudileri O’nun
evsafını bilir, hıyanet edebilirler. O’nu Şam’a
götürme!” Bunun üzerine Ebu Talib
alışverişini orada yapıp geri döndü.
On yedi yaşında iken, Hz. Muhammed
(s.a.v) amcası Zübeyr ile beraber Yemen’e
gidip geldi.
Kureyş’liler ticarete çok ehemmiyet
veriyorlardı. O sıralarda Kureyş’in ileri
gelenlerinden ve genç yaşta iken dul kalmış
Hatice namında zengin bir kadın vardı. Bazı
şahıslara para vererek ortaklı iş yapıyordu.
Ebu Talib de Hatice’ye giderek, Hz.
Muhammed (s.a.v)’e ticaret için sermaye
vermesini teklif etti. O da makul olan bu
52
HERKESE GEREKLĐ ĐSLAMĐ BĐLGĐLER
teklifi hemen kabul etti
Hz. Muhammed (s.a.v). Hz. Hatice’nin
kölesi olan Meysere ile birlikte Suriye’ye
ticaret için gitti. Bu seyahatte muhtelif
diyarları gördü. Üç ay süren yolculuktan
sonra Mekke’ye döndü. Fakat bu ticaret çok
karlı olmuştu. Hz. Muhammed (s.a.v),
yaptığı ticaretin hesabını Hz. Hatice (r.ah)’ye
verdi. Diğer senelere göre çok karlı olduğu
anlaşıldı. Hz. Hatice (r.ah) evvelce bir rüya
görmüş kahin olan ve gelecekten haber
veren amcası oğlu Varaka b. Nevfel’e
anlatmış, o da “Sen gelecek ve son
peygamberin hanımı olacaksın” şeklinde
yorumlamıştı. Hz. Hatice (r.ah)’nın zihnini
meşgul ediyordu.
Hz. Muhammed (s.a.v) yirmi beş
yaşlarına gelinceye kadar hep mütevazı bir
hayat yaşamıştı. Fakir, fakat çok iyiliksever
bir insandı. Ümmi fakat çok zeki idi. Hz.
Hatice (r.a) Ona kalpten bağlanmıştı. Bir
gün sırrını, dostu olan Nefise’ye açtı. Ve
lazım geleni gizli bir şekilde yapmasını
söyledi. Đşte bu sıralarda, her iki taraftan
53
HERKESE GEREKLĐ ĐSLAMĐ BĐLGĐLER
böylelikle vasıtalar meydana geldi. Hz.
Hatice (r.ah)’nın, Hz. Muhammed (s.a.v)’e
nikahlanmasına karar
verildi.
Kureyş
kabilesinin büyükleri nikah merasimine
davet edilmek suretiyle Hz. Hatice (r.ah)’nın
evinde bir toplantı yapıldı.
Hz. Muhammed (s.a.v) amcası Ebu
Talib ile birlikte orada hazır bulundu. Ebu
Talib merasimde ayağa kalkarak şu
konuşmayı yaptı.
“Şükür Allah’a ki, bizi Đbrahim
zürriyetinden ve Đsmail neslinden getirdi.
Bizi Beyt-i Şerif’in bekçisi, Harem’in
hizmetçisi ve halkın reisi kıldı. Bundan
sonra asıl maksada gelince, kardeşim oğlu
Muhammed b. Abdullah ile Kureyş’in hangi
genci kıyaslansa bu ona soyca ve
üstünlükçe tercih edilir. Her ne kadar malı
mülkü az ise de ona bakılmaz. Çünkü mal
mülk bir gölge gibidir, geçip gider. Baki
olmayan bir şeydir, alınıp verilir. Đğreti bir
şeydir.
Vallahi
bundan
sonra
Hz.
Muhammed (s.a.v)’in hali ve şanı çok büyük
olacaktır. Halbuki sizin böyle şeref ve şan
54
HERKESE GEREKLĐ ĐSLAMĐ BĐLGĐLER
sahibi olan kızınız Hatice’ye o arzu buyurdu.
Hatice tarafından ise Varaka b. Nevfel şöyle
dedi.
“Allah ü Tealaya hamd ü sena ederim
ki, bizleri herkesten ziyade şeref ve faziletle
mümtaz kıldı. Bilirsiniz ki, Hatice’nin babası
ve
anası
Arap’ların
ulularından
ve
reislerindendir.
Sizin
oğlunuz
Muhammed’de böyledir. Hiç kimse O’nun
yüksek meziyet ve şerefini inkar edemez. Bu
sebeple biz de O’nun ailesiyle sıhriyet
kurmayı arzu ettik. Ey cemaat, şahit olunuz
ki, ben Haşimilerden Abdullah oğlu
Muhammed’e Huveylid’in kızı Hatice’yi
nikah ettim.
Hz. Muhammed (s.a.v), Hz Hatice
(r.ah) ile çok mesut yaşamıştı. Onun
sağlığında başka bir kadınla evlenmedi. Üç
oğlan ve dört kız olmak üzere yedi evladı
olmuştu. Đbrahim’in dışında kalan bütün
çocukları Hz. Hatice (r.ah)’dan doğmuştu.
Erkek çocukların adı şöyledir: Kasım,
Abdullah ve Đbrahim’dir. Kız evlatları ise:
Zeynep,
Rukiye,
Ümmü
Gülsüm
ve
55
HERKESE GEREKLĐ ĐSLAMĐ BĐLGĐLER
Fatıma’dır. Hz. Muhammed (s.a.v)’in kızı
Fatıma hariç, diğer bütün evlatları O’ndan
önce vefat etmişlerdi.
56
HERKESE GEREKLĐ ĐSLAMĐ BĐLGĐLER
HZ. MUHAMMED (S.A.V)’ĐN
PEYGAMBER OLUŞU
Hz. Muhammed (s.a.v)’e 40 yaşlarında
iken nebi’lik geldi. 43 yaşlarında ise Resul
oldu.
Hz. Muhammed (s.a.v) Mekke’den bir
saat uzakta bulunan Hira (Nur) dağına gider
ve orda hep Allah’a ibadet ederdi.
Peygamberimizin büyük dedesi olan Hz.
Đbrahim (a.s)’da peygamber olmadan evvel
bu şekilde ibadet ederdi. Peygamberimiz
Nebi’liğe sadık rüya ile başladı. Rüyada
gördüğü şeyler, aynen sabah aydınlığı gibi
çıkardı. Bir gün yine Hira dağında ibadet
57
HERKESE GEREKLĐ ĐSLAMĐ BĐLGĐLER
ederken kendisine bir melek göründü ve
dedi ki;
“Yaratan Rabbi’nin adıyla oku,
O insanı bir kan pıhtısından yarattı.
Oku
sahibidir.
Rabbin
nihayetsiz
kerem
Kalemle yazmayı öğreten O’dur.
Đnsana bilmediğini O öğretti” (Alak
sûresi:1-5)
Hz. Muhammed (s.a.v)bunları güzelce
dinledikten
sonra,
meleğin
ona
bu
söyledikleri şeyler, olduğu gibi kalbinde
nakşolundu. Sonra melek gitti. Büyük bir
korku ve endişe içinde, Hz. Muhammed
(s.a.v) evine döndü. Hz. Hatice’ye “beni
örtün” dedi. Uyandıktan sonra, gördüklerini
Hz. Hatice (r.ah)’ye anlattı. Hz. Hatice’de
O’nu gayet güzel bir şekilde teselli ederek
“Allah’a kasem ederim ki Allah ü Teala
hiçbir vakit seni utandırmaz. Çünkü sen,
akrabana bakarsın. Đşini görmekten aciz
olanların ağırlığını yüklenirsin. Fakire verir,
kimsenin kazandıramayacağını kazandı58
HERKESE GEREKLĐ ĐSLAMĐ BĐLGĐLER
rırsın. Misafiri ağırlarsın. Hak yolunda
zuhur eden hadiselerde yardım edersin”
Bundan sonra Hz. Hatice Hz. Muhammed
(s.a.v)’i alıp, amcası oğlu olan Varaka b.
Nevfel’e götürdü. Varaka, Tevrat ve Đncil’i
okuyordu. Hatice ona Hz. Muhammed
(s.a.v)’in gördüğünü anlattı. Bunun üzerine
Varaka dedi ki;
“Bu gördüğün Allah ü Teala’nın Hz.
Musa’ya gönderdiği Namus-u Ekber’dir.
(Cebrail’dir).
Ah
keşke
senin
davet
günlerinde genç olsaydım! Kavmin seni
çıkaracakları zaman, keşke hayatta olsam!”
Varaka, bu sözleri Đncil ve Tevrat’a
dayanarak söylüyordu.
Hz.
Muhammed
(s.a.v)
bütün
insanlara ve cinlere bir peygamber olarak
gönderildi.
Evvela
kadınlardan
ilk
Müslüman
olan
Hz.
Hatice
oldu.
Peygamberimizin sıdk ve sadakatine inanır,
O’nda olağanüstü haller görürdü. Sonra
erkeklerden Hz. Ebubekir Sıddık ile
çocuklardan Hz. Ali Müslüman olmak
şerefine
nail
oldular.
Kölelerden
ilk
59
HERKESE GEREKLĐ ĐSLAMĐ BĐLGĐLER
Müslüman olan Zeyd’dir.
Mekke’de Hz. Ebubekir’in (r.a) şeref ve
mevkii çok yüksekti. Çok zengin bir tacirdi.
Hz. Muhammed (s.a.v) peygamber olmadan
evvel de, hep onun dükkan’ında otururdu.
Hz. Ebubekir’in Đslamiyet’i kabulü ile, Hz.
Muhammed (s.a.v)’e çok büyük bir destek
oldu. Onun çabası ile birçok kimse
Đslamiyet’i kabul etti. Hz. Osman b. Affan,
Abdurrahman b. Avf, Talha b. Ubeydullah,
Sa’d b. Ebi Vakkas, Zübeyr b. Avvam, gibi
Müslümanlar
hep
onun
himmet
ve
delaletiyle Đslam’a girdiler.
Kureyş’liler ilk Müslüman olanlara,
büyük
düşmanlık
besledikleri
için
ibadetlerini gizli yaparlardı.
Hz. Muhammed (s.a.v) üç sene
davetini hep gizli yaptı. Daha sonra Allah ü
Teala tarafından aleni tebliğat emir olundu.
Vakta ki;
“En yakın akrabanı Allah (c. c)
azabıyla korkut” ( Sûresi: âyet) ayeti geldi. O
zaman Hz. Muhammed (s.a.v) amcaları olan
Ebu Talib, Abbas, Hamza ve Ebu Leheb’i
60
HERKESE GEREKLĐ ĐSLAMĐ BĐLGĐLER
evine davet etti. Đlahi emri onlara açıkça
tebliğ etti. O sıralarda Đslam düşmanı olan
Ebu Leheb, ortaya atılarak Hz. Muhammed
(s.a.v)’in sözünü kesmek suretiyle cemaati
dağıttı. Daha sonra Hz. Muhammed (s.a.v)
davetini büyük çapta genişletti. Bir gün Safa
tepesine çıkarak, bütün Mekke halkını
Đslam’a davet etti. Yine amcası Ebu Leheb
ortaya çıkarak, Hz. Muhammed (s.a.v)’in
hatırını kıracak şekilde kötü sözler söyledi.
Đlk
Müslümanlar,
Kureyş’liler
tarafından tarihte emsali görülmemiş büyük
işkencelere maruz kalmışlardı. Bilhassa
kimsesiz olanları dövmek ve kızgın kumlar
üstünde yatırmak suretiyle onlara çok kötü
muamele yaparlardı. Bu gerçekten çok
büyük bir zulüm ve vahşetti. Mekke’ye
gelmiş garip ve kimsesiz zayıf olan bu
şahıslara, böyle sebepsiz yere işkence
yapmak ibret vericidir. O devirde mevkii
sahibi ve zengin kimselerden Müslüman
olanlarda
vardı.
Onlara
kimse
dokunamıyordu. Hz. Ebubekir, Ömer ve
Hamza’nın
aile
ve
kabileleri
onları
koruyordu. Đlk Müslümanların maruz
61
HERKESE GEREKLĐ ĐSLAMĐ BĐLGĐLER
kaldıkları bu işkencelerin sebebi ise,
şüphesiz puta tapmayıp Allah (c.c) bir’dir
dedikleri içindi. Her zaman mevkii sahibi ve
zengin olan Müslümanlar işkenceye maruz
kalan kimsesiz ilk Müslümanları bütün
güçleriyle
koruyorlardı.
Bilhassa
köle
olanları satın alarak azat ediyorlardı.
Müslümanlardan Bilal-i Habeşi, Nehdiyye,
Ümmü Abis, Lübeyne ve Zinnire’yi satın
almak suretiyle bunları azat etmişlerdi.
Mekke müşrikleri, ilk Müslümanlara
yaptıkları eza ve cefalar artık çekilmez hale
geldi. Hz. Muhammed (s.a.v) emin bir yer
olan Habeşistan’a hicret etmelerini tavsiye
etti. O zaman ki Habeş hükümdarı Necaşi
adaletiyle meşhurdu. Böylelikle ilk hicret
Habeşistan’a yapıldı. Kafilede ashabın
büyüklerinden Osman b. Affan ile zevcesi
Hz. Muhammed (s.a.v)’in kızı Rukiyye,
Zübeyr b. Avvam, Abdurrahman b. Avf,
Osman b. Maz’um ve Abdullah b. Mesud
vardı. Bunlar Mekke’den ayrı ayrı çıkmışlar
ve sahilde kiraladıkları bir gemi ile
Habeşistan’a geçmişlerdi. Habeş hükümdarı
Necaşi
gelen
bu
Müslümanları
62
HERKESE GEREKLĐ ĐSLAMĐ BĐLGĐLER
memleketinde güzelce yerleştirdi. Ve onlara
büyük bir saygı gösterdi.
Hz. Muhammed (s.a.v)’in peygamber
oluşunun altıncı yılı idi. Bir gün Safa
tepesinde otururken, Ebu Cehil oradan
geçerek
peygamberimize
hakaret
etti.
Hayvanlardan daha aşağı olan bu adi kişiye
cevap vermek lüzumunu dahi hissetmedi. O
civarda bulunan Abdullah b. Cüda’nın
cariyesi, Ebu Cehil’in bu kötü hareketini
görmüştü. Cariye yolda rastladığı Hamza’ya,
Ebu Cehil’in yapmış olduğu hakareti ona
anlattı. O zaman Hamza Müslüman
olmamıştı. Fakat yeğenine böyle hakaret
edildiğini
işitince,
Kureyş’lilerin
toplu
bulunduğu yere gitti. ”Benim yeğenime
hakaret edip, onun gönlünü inciten sen
misin?”dedi ve yayını Ebu Cehil’in başını
vurarak yardı. Hz. Muhammed (s.a.v)’e
giderek, Ebu Cehil ile arasında geçen bu
olayı anlattı. Ve ona teselli vermek istedi. O
zaman Hz. Muhammed (s.a.v) Hamza’ya
iman etmesini ve ancak bu şekilde teselli
olacağını söyledi. Bunun üzerine Hamza
kelime-i şehadet getirerek Müslüman oldu.
63
HERKESE GEREKLĐ ĐSLAMĐ BĐLGĐLER
Hz. Hamza (r.a) Kureyş’liler içinde değerli
saygılı hiçbir şeyden çekinmez cesur ve yiğit
bir kimse idi.
Bunun üzerine Kureyş büyükleri
”Darün Nedve’de”büyük bir toplantı yaptılar.
Gün geçtikçe artan Müslümanlar hakkında,
nasıl bir tedbir alınacağı görüşülüyordu.
Ebu Cehil’in teklifi üzerine, Hz. Muhammed
(s.a.v)’in öldürülmesine karar verildi. Ve bu
kararın tatbiki Hattab oğlu Ömer’e verildi.
Ömer o zaman 33 yaşlarında idi. Ömer
kılıcını kuşanıp, Hz. Muhammed (s.a.v)’i
öldürmeye gitti. Yolda Nuaym b. Abdullah’a
rastladı. Nuaym baktı ki Ömer kılıcını
kuşanıp hiddetli bir şekilde gidiyor. Nereye
böyle ey Ömer? dedi. O da: “Muhammed’in
vücudunu ortadan kaldırmağa gidiyorum”
cevabını verdi.
Nuaym: “Vallahi ona bir şey yapmaya
muvaffak olamazsın. Farz et ki, buna
muvaffak oldun, sonra Abdülmüttalib
oğullarının elinden kurtulamazsın” dedi.
Nuaym’ın bu şekildeki sözlerine Ömer
alındı. “Sen de Muhammed’den yana
64
HERKESE GEREKLĐ ĐSLAMĐ BĐLGĐLER
oluyorsun öyle mi?” dedi.
Nuaym: “Ya Ömer sen beni bırak
evvela kendi ailene bak. Enişten Said b.
Zeyd ve eşi olan kız kardeşin Fatma,
Müslümanlığı kabul ettiler.” Ömer eniştesi
Said ile kız kardeşi olan Fatma’nın
Müslüman olduğuna inanmadı. Hemen
onların evlerine gitti.
O esnada ”Taha” sûresi yeni gelmiş
olduğundan Ashab-ı kiramdan Habbab, bu
süreyi
Said
ile
eşi
olan
Fatma’ya
öğretiyordu. Ömer evin köşe başından
dönerken, bu Kuran sesini işitmişti.
Kapıdan içeri sertçe girdi ve okuduğunuz ne
idi? diye sordu. Eniştesi Said “bir şey yok”
diye cevap verdi.
Ömer
öfkelenerek
“Demek
duyduklarım doğru imiş” diyerek, eniştesi
Said’in yakasına sarılarak hiddetle onu yere
vurdu. Kocasını kurtarmak isteyen kız
kardeşine de bu arada bir tokat atarak
yüzünden kan akmağa başladı. Ömer’e
kızan kız kardeşi, yüzüne karşı şöyle
haykırdı:
65
HERKESE GEREKLĐ ĐSLAMĐ BĐLGĐLER
“Ben ve eşim Müslüman olduk, Allah
ü Teala’ya iman ettik. Sen ne yaparsan yap,
başımızı kessen bundan dönmeyiz” dedi.
Ömer bu konuşma karşısında adeta biraz
yumuşar gibi oldu. Okuduğunuz şeyleri
çıkarın dedi. Fatma yazılı olan Kur’an
sayfalarını getirip, Ömer’e verdi. Okur yazar
olduğu için sayfada ki ayetleri güzelce
okudu. O anda Allah ü Teala’nın hidayeti
Ömer’e erişti, derhal Kelime-i Şehadet
getirdi. Gizlenen Kur’an hocası Habbab ise,
gizlendiği yerden çıktı. Ve Hz. Ömer’e dedi
ki: Ya Ömer! Hz. Peygamber “Ya Rab bu dini
iki Ömer’den biriyle aziz kıl” diye dua
etmişti. Đşte bu büyük saadet sana nasip
oldu. Diğer Ömer ise meşhur Đslam düşmanı
Amr b. Hişam idi.
-“Haydi, beni Hz. Muhammed (s.a.v)’e
götürün” dedi.
O gün Hz. Muhammed (s.a.v), Safa
dağının eteğinde bir evde bulunuyordu.
Habbab, Ömer’i alıp oraya götürdü. Ashab-ı
Kiram Ömer’in silahlı geldiğini görünce telaş
ettiler. Hz. Hamza kuşku duymadan
66
HERKESE GEREKLĐ ĐSLAMĐ BĐLGĐLER
”Ömer’den korkacak ne var”? diyerek elini
kılıcının kabzasına attı.
O sırada Cebrail (a.s), Hz. Muhammed
(s.a.v)’e gelip Ömer’in imana geleceğini
müjdeledi.
Đçeriye giren Ömer, o heybetli kılığıyla
Hz. Muhammed (s.a.v)’in huzurunda diz
çöktü. Hz. Muhammed (s.a.v):
“Đman et ey Ömer” buyurdu. O da
samimi bir kalp ile Kelime-i Şehadet getirdi.
Bundan sonra Hz. Ömer (r.a): “Đslam’a giren
kaç kişidir?” dedi.
Onlar da: “Seninle kırk kişi olduk.”
dediler. Hz. Ömer: “Ne duruyoruz, Kabe’ye
gidelim” dedi.
Hz. Muhammed (s.a.v) önde,
Ömer, solunda Hamza ve diğer
arkada olmak üzere hep birlikte
gittiler. O gün Müslümanlar
herkesin görebileceği bir şekilde
kıldılar.
sağında
ashabı
Kabe’ye
Kabe’de
namaz
Kureyş’liler, Đslamiyet’in günden güne
kuvvetlenmesinden büyük endişe duymaya
67
HERKESE GEREKLĐ ĐSLAMĐ BĐLGĐLER
başladılar. Nihayet toplanarak yeni bir
çareye
başvurdular.
Hz.
Muhammed
(s.a.v)’in peygamberliğinin yedinci senesi idi,
Kureyş’liler Müslüman olsun olmasın bütün
Haşim oğullarının hepsine karşı bir boykot
ilan ettiler. Haşim oğulları ile her türlü
alakayı kesecekler, alışveriş yapmayacaklar
ve kız alıp vermeyecekler. Bu anlaşmayı
yapıp, Kabe’nin duvarlarına astılar. Yalnız
Haşim oğullarından Đslam düşmanı olan
Ebu Leheb bu anlaşmanın dışında bırakıldı.
Diğer
Haşim
oğulları
ise
üç
sene
Kureyş’lilerle her türlü münasebeti kestiler.
Bu arada çok sıkıntılı günler geçirdiler.
Yiyecek olmadığı için bazen ağaç yaprakları
yiyorlardı. Küçük çocuklar ise açlıktan
feryat ediyorlardı. Haşim oğullarının böyle
yiyecek ve içecek almaktan tamamen men
edilmeleri, şüphesiz bazı Kureyş’in insaflı
şahıslarına çok dokunuyordu.
Kureyş’lilerden Amr oğlu Hişam
develere yiyecek yükleyerek geceleyin yola
çıkarır ve bulundukları vadinin ağzında o
develeri serbest bırakırdı. Haşim oğulları da
develerin üstündeki yiyecekleri alıp, develeri
68
HERKESE GEREKLĐ ĐSLAMĐ BĐLGĐLER
boş çevirirlerdi. Nihayet bir gün bütün
Kureyş’liler Kabe’de toplanarak, boykot
kararının kaldırılmasına karar verdiler.
Hz.
Muhammed
(s.a.v)’in
peygamberliğinin sekizinci senesinde ise
bazı Kureyş’liler yanına gelerek O’ndan bir
mucize istediler. O da dua ederek ay’ı ikiye
ayırdı. Bir parçası Hira dağının bir
tarafında, diğer parçası ise öbür tarafında
görüldü. Müşrikler bu büyük mucizeyi
görünce ”Muhammed bizi büyüledi” dediler.
Hele müşriklerin reisi olan Ebu Cehil bu
mucizeye, sihirbazlık dedi. Ay yarılmasını
Buhari, Müslim, Tirmizi ve Đbni Hanbel
açıkça yazmaktadırlar.
Bu hususta Abdullah b. Mesud diyor
ki: “Biz peygamberle birlikte Mina’da iken
kamer (ay) inşikak etti. Hazreti peygamber
de bize;
“Şahit olunuz” dedi.
Hz.
Muhammed
(s.a.v)’in
peygamberliğinin onuncu senesi idi. Amcası
Ebu Talib vefat etti. Arkasından üç gün
sonra zevcesi olan Hz. Hatice (r.ah) vefat
69
HERKESE GEREKLĐ ĐSLAMĐ BĐLGĐLER
etti. Ebu Talib, sekiz yaşından yirmi beş
yaşına kadar Hz. Muhammed (s.a.v) babalık
yapmıştı.
Kureyş’lilerin
her
türlü
zulümlerine karşı göğüs germiş, Hz.
Muhammed
(s.a.v)’i
bütün
gücü
ve
kuvvetiyle korumuştu. Hatta vefat edeceği
sıralarda dahi, Kureyş’in ileri gelenlerini
toplayarak Hz. Muhammed (s.a.v)’i onlara
tavsiye etmişti.
Hz. Muhammed (s.a.v) amcasının ona
yapmış olduğu bu büyük iyilikleri şüphesiz
unutacak değildi. O da onu son derece
severdi. Vefatından sonra da daima ona dua
da bulunurdu. Müslümanlığı kabul edip
etmediği hususu ihtilaflıdır. Đbn-i Đshak,
Ebu
Talib’in
şehadet
getirdiğini
söylemektedir.
Ebu Talib’in ölümünden üç gün
sonra, Hz. Hatice’nin vefatı vukua geldi.
Herkes müşrik iken o Müslümanlığı kabul
etmiş,
Hz. Muhammed (s.a.v)’in hiçbir
yardımcısı ve dayanağı yok iken o yardım
etmişti. Bu iki büyük acı onuncu yıla
70
HERKESE GEREKLĐ ĐSLAMĐ BĐLGĐLER
tesadüf ettiği için, buna Đslam tarihinde
hüzün yılı denildi.
Peygamberimiz (s.a.v) amcası olan
Ebu Talib’in vefatından sonra, Kureyş’liler
artık adice hareket etmeye başladılar. Hiçbir
insanın tahammül edemeyeceği bu büyük
kötülüklere karşı, Hz. Muhammed (s.a.v)
muvakkat zaman için Mekke’den çıkmak
mecburiyetinde kaldı. Yanına evlatlığı olan
Zeyd’i alarak Taif’e gitti. Orada on gün kaldı.
Gayesi, müşrik olan bu taifeleri imana davet
etmekti. Fakat orada umduğunu bulamadı.
Hatta
peygamberimizin
şahsına
yapmadıkları kötülük kalmadı. Alay ettiler
ve
bununla
iktifa
etmeyerek
O’nu
sokaklarda yuhaladılar. Onları doğru yola ve
Hakka davet etmek için, yurdunu çoluk
çocuğunu terk eden bir Hak peygamberine
yapılan bu vahşi hareketlere bakın. Daha
sonra peygamberimiz orayı terk ederek
tekrar Mekke ‘ye döndü.
Hz. Hatice’nin vefatından sonra, Hz.
Muhammed (s.a.v), dul kalmış olan Sevde
ile evlendi. Allah ü Teala Hz. Muhammed
71
HERKESE GEREKLĐ ĐSLAMĐ BĐLGĐLER
(s.a.v)’i ilahi mükafatı ile yüceltti. Đslam
dininde meşhur olan -Miraç- hadisesi vukua
geldi.
Cebrail (a.s) bir gece gelip Hz.
Muhammed (s.a.v)’i Kabe’den alıp, Mescidi
Aksa’ya götürdü. Ondan sonra bütün
gökleri ayrı ayrı dolaştı. Bu arada Allah ü
Teala’nın bizzat kelamını işitip, cemalini
gördü. Hiçbir insana nasip olmayan Allah ü
Teala’nın
bizzat
cemalini
görmek
mükafatına nail oldu. Yine aynı gece geri
döndü.
Allah ü Teala Hazretleri, Miraç’ta Hz.
Muhammed (s.a.v)’e şu üç büyük hediyeyi
verdi:
1)
Bakara sûresinin sonu,
2) Ümmetinden şirk koşmayanların
cennete gireceği ve
3)
Beş vakit namaz.
Miraç
Kur’an-ı
bildirilmektedir:
Kerim’de
şöyle
“Kendisine bazı ayetlerimizi göstermek
için kulunu geceleyin Mescidi Haram’dan,
72
HERKESE GEREKLĐ ĐSLAMĐ BĐLGĐLER
etrafını mübarek kıldığımız Mescidi Aksa’ya
götüren Zat-ı Kibriya’nın şanı, her ayıptan
tamamıyla münezzehtir” (Đsra sûresi: 1)
Buhari
ve
Müslim’in
Ashab-ı
Kiram’dan Ebu Zer’den naklettiklerine göre:
“Hz. Peygamber, Mekke’de, hanesinde
iken veya Harem-i Şerif’te bulunurken
Cebrail bir kısım meleklerle birlikte gelerek
Hz. Peygamber’in göğsünü açmışlar, içini
zemzemle yıkayarak sonra hikmet ve iman
nuru doldurmuşlardır. Bundan sonra
melekler bir nurani mevkif halinde Hz.
Muhammed’i alıp göklere götürmüşlerdir.”
Mirac’ın ne zaman ve nasıl vuku
bulduğu ihtilaflıdır.
Bu sıralarda Đslam dini, Arabistan ve
bilhassa Medine’de süratle yayılmakta idi.
Hac
mevsiminde
Medine
halkından
Mekke’ye gelen bazı kimseler vardı. Bunlar
Mekke kenarında Akabe denilen yerde Hz.
Muhammed (s.a.v) ile gizli bir görüşme
yaptılar. Ve hepsi Müslüman olarak birlikte
O’na biat ettiler.
Aralarında Hazreç
kabilesinin ulularından Es’ad b. Zürare de
73
HERKESE GEREKLĐ ĐSLAMĐ BĐLGĐLER
vardı.
Biat’ın esasları: “Allah ü Teala’ya şirk
koşmamak, hırsızlık yapmamak, zina ile ırza
geçmemek, çocukları öldürmemek, bühtan
ve iftirada bulunmamak, doğru bir işte
Peygambere karşı gelmemek”
Bu esaslara riayet eden cennetliktir.
Bunları ihmal edenlerin cezası Allah ü
Teala’ya aittir. O zamana kadar Arap’lar
vahşi bir şekilde, kız çocuklarını diri diri
toprağa gömerlerdi.
Müslüman olan bir kısım Medine
halkı Hz. Muhammed (s.a.v)’den onlara
Đslam dinini ve Kur’an-ı Kerim’i öğretecek
birini istediler. Hz. Muhammed (s.a.v) de
Ashab-ı Kiram’dan Mus’ab b. Umeyr’i
gönderdi. Mus’ab (r.a) herkese gayet güzel
muamele yapan çok muhterem bir zattı.
O’nun büyük himmetiyle, Đslam dini kısa bir
zamanda Medine’de şimşek gibi yayıldı.
Mus’ab Đslam dininin Medine de sür’atle
yayıldığını ve hac mevsiminde Müslüman
olan zatların Mekke’yi ziyarete geleceklerini
Hz.
Muhammed
(s.a.v)’e
iletti.
Hac
74
HERKESE GEREKLĐ ĐSLAMĐ BĐLGĐLER
mevsiminde
Medine’den
Mekke’ye
75
Müslüman geldi. Bizzat Hz. Muhammed
(s.a.v) onları karşıladı. Bunlarla çok yakın
bir ilişki kurarak, Akabe’de bir toplantı
yapmağa karar verdiler.
Zamanında toplantı için tayin olunan
yere hepsi geldiler.
Hz. Muhammed (s.a.v) amcası Abbas
ile birlikte Akabe’ye geldi. O zaman Abbas,
henüz daha Müslüman olmamıştı. Fakat
kardeşinin oğlunu himaye etmekten asla
çekinmezdi. Toplantıyı Abbas açmış ve
Medinelilere şöyle hitap etmişti:
“Ey Hazreç ve Evs cemaati! Siz
Muhammed’in aramızdaki yüksek mevkiini
elbette bilirsiniz. Biz Onu, şimdiye kadar
düşmanlardan koruduk.
Yine de koruyacağız. Fakat, siz şimdi
Onu kendisine olan sevginiz ve saygınız
yüzünden Medine’ye davet ediyorsunuz.
Aranızda
yaşamasını
istiyorsunuz.
Kendiside aynı arzudadır. Ancak, eğer siz
Onu, düşmanlarından koruyabileceksiniz,
memleketinize götürünüz. Fakat, himaye
75
HERKESE GEREKLĐ ĐSLAMĐ BĐLGĐLER
edebileceğinize
güveniniz
yoksa,
teşebbüsünüz-den vazgeçiniz”! demişti.
Daha sonra Hz. Muhammed (s.a.v)
kendisini koruyacaklarına dair onlardan bir
ahit istedi. Medineliler de: “Ya Rasülallah!
Senin uğrunda ölürsek ne var?” sorusunu
sordular. Hz. Muhammed (s.a.v):
“Ahiret
deyince;
mükafatı
olarak
Cennet!”
“Öyleyse elini ver dediler!” Medineliler
hepsi bütün güç ve kuvvetleriyle Hz.
Muhammed (s.a.v)’i koruyacaklarına dair
söz verdiler. Ve gerekirse din düşmanları ile
savaşmaya da yemin ettiler.
Bu ahit üzerine Hz. Muhammed
(s.a.v) Ashabı Kiram’ın Medine’ye göç
etmesine izin verdi. Müşriklerin zulüm ve
eziyetlerinden tamamen bıkan Ashab hemen
göç etmeye başladılar. Mekke’de yalnız Hz.
Muhammed (s.a.v) Ashabı Kiram’dan Hz.
Ebubekir (r.a) ile Hz. Ali (r.a) kaldılar. Hz.
Muhammed (s.a.v) Medine’ye göç etmeyi çok
arzuluyordu, yalnız Allah ü Teala’dan
kendisine bir izin gelmesini bekliyordu.
76
HERKESE GEREKLĐ ĐSLAMĐ BĐLGĐLER
Ashabı Medine’ye geldikçe Evs ve Hazreç
kabileleri onlara yer gösteriyor yardımlarda
bulunuyorlardı.
Mekke’den
Medine’ye
Ashaba “muhacir” Medine
”ensar” denir.
göç
eden
halkına da
77
HERKESE GEREKLĐ ĐSLAMĐ BĐLGĐLER
HZ. MUHAMMED (S.A.V)’ĐN
HĐCRETĐ
Kureyş’liler, Müslümanların evlerini
terk ederek Medine’ye hicret etmelerinden
son derece telaşa düştüler. Çünkü Medine,
Suriye’ye yapılan ticaretin yolu üzerindeydi.
Suriye’ye giden bütün kervanların yolu
oradan gediyordu. Bu durum ilerde müşrik
Kureyş’lerin aleyhinde olacağı şüphesizdi.
Fakat Müslümanların başında bulunan Hz.
Muhammed (s.a.v) halen Mekke’de idi,
oradan ayrılmamıştı. Onun için Kureyş’in
ileri gelenleri bu işi kökünden halletmek için
78
HERKESE GEREKLĐ ĐSLAMĐ BĐLGĐLER
”Darün Nedve”de bir toplantı yaptılar.
Bu toplantıda herkes bir fikir beyan
etti. Nihayet Ebu Cehil’in ortaya attığı teklif
kabul edildi. Hz. Muhammed (s.a.v)
öldürmek. Fakat bu işi acaba kim
yapabilecekti? Çünkü o sıralarda Araplar
arasında kan gütme davası vardı. Şayet Hz.
Muhammed
(s.a.v)
öldürülürse,
Haşimoğullarının
bu
işin
peşini
bırakmayacağı açıkça belliydi. Nihayet bu
işinde bir kolayını buldular. Her kabileden
bir genç seçilecek bunlar hep birlikte Hz.
Muhammed (s.a.v)’e kılıç vuracaklardı. O
zaman kimin darbesiyle öldüğü belli
olmayacağından, Haşimoğulları da kan
gütme
davasından
vazgeçmek
mecburiyetinde kalacaklardı.
Ebu Cehil’in, bu kötü fikri hemen
tatbikata konuldu. Her kabileden bir genç
alınarak peygamberimizin evi etrafında
yerleştirildi. Ayrıca her kabilenin reisi de
orada
hazır
bulunuyordu.
Onların
nazarında artık her şey olup bitmiş, Hz.
Muhammed (s.a.v) öldürülmüş ve böylelikle
79
HERKESE GEREKLĐ ĐSLAMĐ BĐLGĐLER
Đslam dinide sönmüştü.
Cebrail (a.s) hemen gelip durumu Hz.
Muhammed (s.a.v)’e bildirdi. Medine’ye
hicret etmesine izin verildiğini söyledi. O
anda Hz. Ali’yi yanına çağırarak hicret
edeceğini
bildirdi.
Dışarıda
bekleyen
düşmanları
oyalamak
için
yatağında
yatmasını ve kendisine tevdi edilen bütün
emanetleri, sahiplerine vermesini tavsiye
etti. Hz. Muhammed (s.a.v) bilindiği gibi
Kureyşliler’in en emin zatı idi. Bütün
emanetler
O’nda
mahfuz
tutulurdu.
Đnsanların en büyüğü olan Hz. Muhammed
(s.a.v) bu tehlikeli anında dahi vazifesini
ihmal etmedi.
Hz. Ali o gece peygamberimizin
yatağında yattı. Peygamberimiz (s.a.v)
yerden bir avuç toprak alarak Yasin
sûresi’nin bir kısmını okuduktan sonra
müşriklerin üzerine saçtı. Müşrikler körler
gibi baktıkları halde O’nun evden çıktığını
görmediler. Hz. Muhammed (s.a.v) yolda
telaş
ve
korkuya
kapılmadan
Hz.
Ebubekir’in evine gitti. Allah ü Teala’ya
80
HERKESE GEREKLĐ ĐSLAMĐ BĐLGĐLER
tevekkül etmek suretiyle, Hz. Ebubekir’le
birlikte yola çıktılar.
Mekke’nin
aşağısında
bir
saat
mesafede Sevr dağında bulunan mağaraya
bu iki arkadaş birlikte gizlendiler. Bu
mağarada üç gün kaldılar. Kureyş’liler, Hz.
Muhammed (s.a.v)’i ellerinden kaçırmamak
için her tarafı aradılar. Kim Hz. Muhammed
(s.a.v)’i bulursa, ona yüz deve vereceklerini
vaat ettiler. Kureyş’in o takipçileri Sevr
dağını da aradılar. Hz. Muhammed (s.a.v)’in
gizlendiği o mağaranın ağzına kadar geldiler.
Hatta içeriden onların ayak sesleri dahi
gelmeye başladı. O anda Hz. Ebubekir: “Ya
Rasulallah! Beni öldürmelerinden endişe
etmiyorum. Ben bir şahısım, fakat Allah ü
Teala göstermesin, sana bir zarar gelecek
olursa bütün ümmetin helakini sebep olur.”
dediğinde Hz. Muhammed (s.a.v):
“Üzülme Allah bizimle beraberdir”
diye teselli verdi. Bir mucizenin eseri olarak
mağaranın ağzına örümcekler ağ germişti.
Mağaranın içini aramaya gelenlere, Ümeyye
b. Halef: “Orada ne işiniz var, Muhammed
81
HERKESE GEREKLĐ ĐSLAMĐ BĐLGĐLER
doğmadan önce örümcekler
germiş.” diyerek geri çevirdi.
orada
ağ
Mağarada böylelikle üç gün kaldıktan
sonra. yolculuk için onlara hazırlanan
develer getirildi. Ücreti mukabilinde tutulan
Abdullah b. Ureykıt onlara kılavuzluk etti. O
kızgın güneşin altında sahil yolu ile
Medine’nin yolunu tuttular.
Hz. Muhammed (s.a.v) hicret ederken,
yolda iki büyük tehlikeyle karşılaştı. Birisi
Süraka adlı bir pehlivanın izlerini takip
etmesi, diğeri ise Büreyde’nin yetmiş
süvariyle Hz. Muhammed (s.a.v)’in yolunu
kesmek istemesidir. Bütün bu hareketler
Kureyş’in vaat ettiği o yüz deveyi almak
içindi. Süraka silahını kuşanarak Hz.
Muhammed (s.a.v)’in izini takip etti. Yolda
istirahat ettiği yerde ona yetişti, tam
vuracağı sırada attan yuvarlanarak yere
düştü. Tekrar binerek kafileye saldırmak
istediğinde, atının ön ayakları dizine kadar
kuma battığını gördü. Nihayet yapmak
istediği bu kötü hareketinden vazgeçerek,
Hz. Muhammed (s.a.v)’den af diledi. O’ndan
82
HERKESE GEREKLĐ ĐSLAMĐ BĐLGĐLER
ayrılırken de bir eminlik belgesi istedi. Bu
belge ona verildi. Kafilenin bu hareketini
gizli tutarak arkalarından gelenleri de, geri
çevirdi.
Büreyde’nin akıbeti ise yine aynı oldu.
Maiyetinde bulunan kişilerle Müslüman
oldu. Hatta Küba köyüne kadar Hz.
Muhammed (s.a.v)’e bayraktarlık yaptı.
Nihayet bu Medine yolcuları, Şam’dan
dönmekte olan bir ticaret kafilesine karıştı.
O kafilenin içinde Ashab-ı Kiram’dan
Zübeyr’de vardı. Yolda Hz. Muhammed
(s.a.v) ile Hz. Ebubekir’e yeni beyaz elbiseler
giydirdi.
Hz. Muhammed (s.a.v)’in Mekke’den
yola çıktığını, Medine halkı duymuştu. Bir
kaç gün arka arkaya Medine’nin dışına
çıkarak O’nu beklediler. Bütün şehir halkı
bir telaş ve heyecan içinde idi. Nihayet bir
gün Müslümanlara ”beklediğiniz zat, işte
geliyor” müjdesi verildi.
Müslümanlar
silahlanarak
karşılamaya koştular. Medine’ye bir saat
mesafede Küba köyünde Hz. Muhammed
83
HERKESE GEREKLĐ ĐSLAMĐ BĐLGĐLER
(s.a.v)’e kavuştular. Küba’da on dört gün Avf
oğlu Amr’ın evinde misafir kaldı. Bu on dört
günlük misafirliği sırasında Müslümanlar
tarafından Küba mescidi yapıldı. Küba’da on
dört gün kaldıktan sonra bir Cuma günü
yanında ki Müslümanlarla birlikte yola çıktı.
Yolda öğle vakti namazı gelmişti. Đlk olarak
orada cemaatle Cuma namazını kıldılar. Hz.
Muhammed (s.a.v) Medine’ye girerken
bütün halk sokaklara dökülmüş ve şehirde
bayram şenlikleri yapılıyordu.
Her Müslüman kendi evinde Hz.
Muhammed (s.a.v)’i misafir etmek istiyordu.
Hiç
kimsenin
gücenmesine
meydan
vermemek için Hz. Muhammed (s.a.v)
devesini serbest bıraktı. Deve ilk önce bu
gün Mescidi Nebevi’nin bulunduğu bir boş
arsada çöktü. Daha sonra oradan kalkarak,
Ebu Eyyüb Ensari’nin evinin önünde
oturdu. Bunun üzerine Hz. Muhammed
(s.a.v) Mescidi Nebi yapılıncaya kadar yedi
ay Ebu Eyyüb Ensari’nin evinde misafir
kaldı.
84
HERKESE GEREKLĐ ĐSLAMĐ BĐLGĐLER
BEDĐR SAVAŞI
Kureyş müşrikleri, Hz. Muhammed
(s.a.v)’i Mekke’den çıkardıktan sonra Medine
içindede O’na huzur vermek istemediler.
Çünkü Medine’de kalması Mekkelilerin
hesabına ve menfaatlerine pek uygun
düşmüyordu. Fırsat buldukça Medine içinde
bulunan Yahudi ve müşrikleri Müslümanlar
aleyhinde kışkırtmaktan geri kalmıyorlardı.
Hatta Medine etrafında bulunan müşriklerle
anlaşarak Müslümanlar üzerine bir baskın
yapmaya hazırlanıyorlardı. Buna rağmen
her
zaman
Hz.
Muhammed
(s.a.v)
Mekkelilere
karşı
oldukça
müşfik
davranmıştır.
Hz. Muhammed (s.a.v) Medine’ye
hicret edince, Mekke reislerinden olan Ebu
Süfyan,
Ensar
halkına
(Medineli
85
HERKESE GEREKLĐ ĐSLAMĐ BĐLGĐLER
Müslümanlara) şu mektubu yazdı:
“Şunu iyi bilin ki, Arap kabileleri
arasında hiçbir kabileyle vuku bulacak bir
yanık (savaş), sizinle vuku bulacak olandan
korkunç olmayacaktır. Çünkü siz bizden
birine yardım etmeye çalıştınız, bu şahıs
bizim en asilimiz ve en ileri gelenimizdir. Siz
ona bir melce temin ettiniz ve O’nu müdafaa
ediyorsunuz, bu sizin için bir ayıp ve bir
lekedir. Bizimle onun arasına girmeyiniz.
Şayet onun tuttuğu yol iyi ise, bundan
memnun olacak biziz, şayet kötü ise, ona
sahip çıkmak herkesten önce bize düşer.
”Ensar bu mektuba ret cevabını verince,
Mekkeliler yine boş durmadılar.
Hz. Muhammed (s.a.v)’in Medine’deki
düşmanı Abdullah b. Übeyy’e şu mektubu
gönderdiler:
“Siz bizim (firari) arkadaşımıza melce
verdiniz. Tanrı’ya yemin ederiz ki, siz
O’nunla harp etmez veya O’nu ihraç
etmezseniz
hepimiz
muhariplerinizi
öldürmek, kadınlarınızın ırzına geçmek
üzere üzerinize yürüyeceğiz. ”
86
HERKESE GEREKLĐ ĐSLAMĐ BĐLGĐLER
Hatta Medine halkını korkutmak için
Cabir oğlu Kürz komutasında bulunan bir
çete gelip bütün hayvanları yağma etmişti.
Bu
durumlar
karşısında
Hz.
Muhammed (s.a.v), Medine halkını ve
Müslümanları müdafaaya karar verdi.
Gönüllü Müslüman müfrezelerini teşkil
ederek, Kureyş’lilerin Müslümanların tesir
sahasına yanaşmamalarını bildirdi. Bu
arada
şunu
kaydetmek
gerekir
ki
Müslümanlar, kendileriyle harp halinde
olan Mekke’lilerin kervanlarına hücum
etmişlerdir. Bunun dışında müşrik olan
diğer bütün kavimler bu hücumlardan
tamamen masum kalmışlardır.
Mekke müşriklerinin, Müslümanlığı
ortadan kaldırmak için yapacakları harp
için büyük paraya ihtiyaç vardı. Bu parayı
temin
etmek
için
Ebu
Süfyan’ın
başkanlığında Medine yolu ile Şam’a büyük
bir ticaret kervanı yollandı.
Ticari alışverişini bitirdikten sonra
Şam’dan çıkıp, Mekke’ye giden Ebu Süfyan
başkanlığındaki kervana yetişmek için Hz.
87
HERKESE GEREKLĐ ĐSLAMĐ BĐLGĐLER
Muhammed (s.a.v) Medine’den çıkıp Revha
adlı mevkie geldi. Đslam ordusunun sayısı
305 kadardı. Ebu Süfyan Hz. Muhammed
(s.a.v)’in kervan üzerinde yapacağı hareketi
daha önceden sezdiği için Mekke’ye haber
yollayarak kervanın korunmasını istedi.
Kendisi de durmadan sahil yolundan son
derece sürat’le Mekke’ye doğru ilerlemeye
başladı.
Ebu Süfyan’ın gönderdiği bu haber
üzerine, Kureyş’liler hemen toplanarak Ebu
Cehil komutasında büyük bir ordu ile
Medine üzerine yürüdüler. Fakat Bedir
köyüne
geldiklerinde,
Ebu
Süfyan
başkanlığındaki
kervanın
selametle
Mekke’ye vasıl olduğunu öğrendiler. Buna
rağmen Ebu Cehil, Kureyş’lileri savaşa
teşvik ederek geri dönmemelerini istedi.
Çünkü Kureyş’lilerin esas gayesi Ebu
Süfyan’ın
kervanını
kurtarmak
değil,
Müslümanlığı ortadan kaldırmaktı.
Hz. Muhammed (s.a.v) yolladığı keşif
kolları vasıtasıyla, Kureyş ordusunun
Bedir’e gelip yerleştiğini öğrendi. O da Đslam
88
HERKESE GEREKLĐ ĐSLAMĐ BĐLGĐLER
ordusu ile birlikte Bedir’e geldi. Burada
Müslümanlara iki büyük görev düşmekte
idi. Birincisi kendilerini savunmak, ikincisi
Medine’yi işgalden kurtarmaktı. Kureyş
ordusu 950 kişiden müteşekkil olup, Đslam
ordusunun üç katı idi.
Birbirini öldürmek için karşı karşıya
gelen iki ordu arasında çok yakın hısımlık
bağları vardı. Hz. Muhammed (s.a.v)’in
amcası Hamza yanında iken, diğer amcası
Abbas ise düşmanlarla birlikte idi. Yine
amcası olan Ebu Talib’in oğlu Müslümanlar
arasında yer almış iken, diğer oğlu Akil
müşrikler ordusunda bulunuyordu. Hz.
Ebubekir
Đslam
ordusunda,
oğlu
Abdurrahman ise düşmanlar arasında yer
alıyordu. Diğer sahabelerin de vaziyetleri bu
durumda idi.
Kureyş ordusu sayı, silah ve maddi
güç bakımından, Đslam ordusundan çok
daha üstündü. Ayrıca orduları tecrübeli
kişilerden meydana gelmişti. Đslam ordusu,
tecrübesiz
gençlerle
ihtiyarlardan
müteşekkildi. Fakat manevi yönden, Đslam
89
HERKESE GEREKLĐ ĐSLAMĐ BĐLGĐLER
ordusu Kureyş
üstündü.
ordusundan
çok
daha
Bedir savaşında Kureyş ordusu, ağır
bozguna uğradı. 70 ölü ve o kadarda esir
bıraktı. Müslümanlar ise 14 şehit verdi. Ebu
Cehil ile Mekke’nin büyük reisleri harp
meydanında öldürüldü.
Hz. Muhammed (s.a.v) sahabelerle
harp esirlerinin mevzuunu danıştı. Belli bir
fidye karşılığı olarak serbest bırakılmayı
uygun gördü. Münevver olan esirler ise, her
biri 10 Müslüman çocuğa okuma yazma
öğretmekle serbest bırakılacaklardı.
Hz. Muhammed (s.a.v)’in amcası
Abbas bu harpte esir edilmişti. Fidye için
parası olmadığını Hz. Muhammed (s.a.v)’e
beyan etti. Bunun üzerine Hz. Muhammed
(s.a.v) “Ümmül Fadl’a bıraktığın altınlar
nerede?” diye buyurdu. O zaman da Hz.
Abbas: “Şehadet ederim ki sen doğru
söyleyicisin” demiş ve böylelikle Kelime-i
Şehadet getirerek Müslüman olmuştu.
Fakat onun fidye bedelini affetmedi. Diğer
esirler gibi, fidye verdi.
90
HERKESE GEREKLĐ ĐSLAMĐ BĐLGĐLER
Hz.
Muhammed
(s.a.v)’in
kızı
Zeynep’in kocası “Ebul As da aynı harpte
esir edilmişti. Onun fidye karşılığı ise, Hz.
Hatice’nin
evlilikte
Zeynep’e
çıkardığı
gerdanlık yollanmıştı. Satılık mal olarak
tellal elinde görülünce sahabeler çok
müteessir oldu. Hz. Muhammed (s.a.v)’de
bu duruma üzüldü ve: “Eğer uygun
görürseniz Zeynep’in esirini salıveriniz ve
bedelini de geri çeviriniz” diye buyurdu.
Sahabeler Ebul As’ı salıverdiler ve Zeynep’in
gerdanlığını da geri çevirdiler.
91
HERKESE GEREKLĐ ĐSLAMĐ BĐLGĐLER
UHUD SAVAŞI
Kureyş
müşrikleri,
Müslümanlığı
ortadan kaldırmak için yaptığı Bedir
savaşında ağır bir yenilgiye uğramıştı. Hatta
Mekke’nin ileri gelen reisleri de bu savaşta
öldürülmüştü. Onun için Mekke halkı adeta
bir matem içinde idi. Müslümanlardan bu
büyük acının intikamını almak istiyorlardı.
Ebu Süfyan yaptığı Şam ticaretinde
yüzde
yüz karla
dönmüştü. Kureyş
müşrikleri
bu
karı
sahiplerine
dağıtmayarak, Ebu Süfyan başkanlığında
Araplardan
paralı
asker
toplamaya
başladılar. Ünlü şair ve hatipler de Bedir
savaşında ölen Kureyş reisleri için ağıtlar
söyleyerek halkı savaşa teşvik ettiler.
92
HERKESE GEREKLĐ ĐSLAMĐ BĐLGĐLER
Böylelikle savaş için Mekke’nin içinden ve
dışından olmak üzere üç bin kadar asker
toplandı.
Bu Kureyş ordusu içinde üç bin deve,
yedi yüz zırhlı ve iki yüz süvari vardı. On
beş kadın da askerlere def çalarak onları
gayrete getiriyordu. Ebu Süfyan’ın karısı
Hind de bu ordu içinde yer alıyordu. Bedir
savaşında öldürülen babası Utbe ile biraderi
Velid’in intikamını Hz. Hamza’dan almak
gayreti içinde idi. Hatta Cübeyr’in kölesi
olan
Vahşi’ye
çeşitli
mükafatlarda
bulunarak Hz. Hamza’dan intikamını almak
istedi.
Hz. Muhammed (s.a.v)’in amcası Hz.
Abbas Müslüman olmuştu. Fakat bunu
müşriklerden
gizli
tutuyordu.
Bedir
savaşında felakete uğradığını bahane ederek
müşrik ordusuna iştirak etmedi. Ayrıca
Mekkelilerin bu durumunu bir mektupla
hemen Hz. Muhammed (s.a.v)’e bildirdi.
Bu durum karşısında Hz. Muhammed
(s.a.v)
sahabeleri
toplayarak
onlarla
görüştü. Hz. Muhammed (s.a.v) Medine’nin
93
HERKESE GEREKLĐ ĐSLAMĐ BĐLGĐLER
içinde kalmayı, düşman hücum ederse
savunma ve korunma savaşı yapmayı emir
buyurdu.
Münafıkların reisi olan Abdullah’ da
bu görüşü beyan etti.
Fakat Bedir savaşında bulunmayan
genç yiğitler, düşmanla göğüs göğse
savaşmak için ısrar ettiler. Hz. Hamza ve
bazı sahabeler de aynı görüşte bulundukları
için peygamberimiz çaresiz kalarak bunlara
uymak mecburiyetinde kaldı.
Harp
elbiselerini
giymek
için
hücresine gitti. Bu arada bazı sahabelerle,
Ensar’ın büyüğü Sa’d b. Muaz Hz.
Peygamberin emrine itaat etmek gerektiğini,
işin O’na bırakılmasının daha uygun
olacağını söylediler.
Sahabeler, Hz. Muhammed (s.a.v)’in
emrine muhalefet ettikleri için pişman
oldular.
Hz.
Peygamber
silahlanıp
hücresinden çıkınca:
“Ya Rasülallah! Biz senin emrine
muhalefet etmeyiz. Dilediğini yap.” dediler.
94
HERKESE GEREKLĐ ĐSLAMĐ BĐLGĐLER
O da:
“Bir peygambere silahlandıktan sonra
savaş
yapmadan
dönmek
yakışmaz”
buyurdu.
Cuma namazını kıldıktan sonra, Hz.
Muhammed (s.a.v) bin kişilik bir ordu ile
yola çıktı. Yolda 600 kişilik bir Yahudi
ordusuna tesadüf etti. Kendisine yardım
etmeyi teklif eden bu Yahudi ordusunu
kabul
etmedi.
Bu
durumu
gören
münafıkların
reisi
Abdullah,
Hz.
Muhammed (s.a.v)’in ordusunda bulunan
300 kişiyi yanına alarak kaçtı. Böylelikle
1000 kişilik olan Đslam ordusu, yolda 300
münafık kişinin kaçması ile 700 kişiye
düştü.
Nihayet Đslam ordusu Uhud dağına
vararak sahanın en iyi yerini seçti. Kureyş
ordusu ise daha evvel Uhud dağına gelmiş
ve çorak olan yerde karargahını kurmuştu.
Kureyş ordusu, Đslam ordusunun dört
misli idi. Savaşın ilk safhasında, Kureyş
ordusu Müslümanlara karşı dayanmayarak
bozguna
uğradı.
Bilhassa
Müslüman
95
HERKESE GEREKLĐ ĐSLAMĐ BĐLGĐLER
okçuları, Kureyş süvarilerini tamamen felce
uğrattılar. Fakat ne var ki okçular Hz.
Muhammed
(s.a.v)’in
“Kuşların
bizim
ölülerimizi yediğini görseniz bile yerinizi terk
etmeyiniz.” emrini unuttular. Komutanları
Cübeyr oğlu Abdullah’ın bütün ısrarlarına
rağmen okçular onu dinlemeyerek bozguna
uğrayan Kureyş ordusunu yağma ederek
yerlerini terk ettiler. Bu okçuları dikkatle
izleyen Kureyş süvarileri, derhal hücuma
geçerek Müslümanları arkadan çevirmeyi
başardılar. Đki düşman arasında kalan
Müslümanlar kuvvetsiz bir duruma düştü.
Bu arada Kureyş müşrikleri Hz. Muhammed
(s.a.v)’i öldürdüklerini ilan ettiler. Bu
durumu işiten Müslümanlar dağılmaya
başladılar.
Müşriklerden
bazıları
Hz.
Muhammed (s.a.v)’e hücum ederek, O’nu da
bu arada yaraladılar. O sıralarda dahi Hz.
Muhammed (s.a.v):
“Ya Rabbi! Kavmimi affet. Onlar cahil,
ne yaptıklarını bilmiyorlar. Onlara hidayet
eyle.” diye dua ediyordu.
Đslam ordusunun dağıldığını gören
96
HERKESE GEREKLĐ ĐSLAMĐ BĐLGĐLER
Hz. Hamza (r.a), savaş meydanından
kaçmayıp bütün gücü ve kuvvetiyle
müşriklere
hücum
ediyordu.
Savaş
meydanında önüne çıkan sekiz azılı müşriki
arka arkaya vurarak öldürdü. Kureyş’liler
ona karşı çıkıp göğüs göğse erkekçe
çarpışmaya bir türlü cesaret edemiyorlardı.
Nihayet pusuda bekleyen Vahşi adlı Habeşli
uzaktan süngüsünü fırlatarak Hz. Hamzayı
şehit etti. Habeşli Vahşi koşarak bu durumu
Ebu Süfyan’ın karısı olan Hind’e söyledi.
Bedir savaşında Hind’in babasını ve oğlunu
öldüren Hz. Hamza’nın cesedi başına
gelerek onun karnını açtı. Ciğerlerini
kopararak ağzı ile çiğnedi. Sonra burnunu
ve kulaklarını keserek kendisine bunları
gerdanlık yaptı.
Bu arada Hz. Muhammed (s.a.v)
birkaç mümin ile birlikte Uhud tepesine
kadar tırmandı ve orada bulunan bir
mağarada istirahat etti.
Ebu
Süfyan
harp
meydanını
dolaştıktan sonra, mağaraya doğru yüksek
sesle sordu:
97
HERKESE GEREKLĐ ĐSLAMĐ BĐLGĐLER
“Muhammed hayatta mıdır?”
Hz. Muhammed (s.a.v) sahabelere
cevap vermeyi yasak etti. Ebu Süfyan devam
etti:
“Ebubekir sağ mıdır?”
“Ömer sağ mıdır?”
Herhangi
bir
cevap
almayınca,
sevinerek yüksek sesle haykırmaya başladı:
“Eminim ki hepsi öldüler. Putumuz
Hübel’e hamd ü sena olsun.”
Hz. Ömer susmaya dayanamayıp:
“Ey Allah’ın düşmanı yalan söyledin.
Saydığın şahıslar hepsi sağdır.” dedi.
Ebu Süfyan, dönüp giderek:
“Gelecek sene
buluşalım.” dedi.
sizinle
Bedir
de
Hz. Ömer’de: “Đnşallah” dedi.
Müşrikler bu savaşta galip gelmişken,
Allah ü Teala onların kalbine büyük bir
korku verdi. Savaşı terk ederek gittiler.
Uhud savaşında Đslam ordusu 70
98
HERKESE GEREKLĐ ĐSLAMĐ BĐLGĐLER
şehit verdi. Müşriklerden ise 30 kişi öldü.
99
HERKESE GEREKLĐ ĐSLAMĐ BĐLGĐLER
HENDEK SAVAŞI
Đslam ordusunun Uhud savaşını
kazanmaması, Arap kabileleri üzerinde çok
fena tesir yapmıştı. Đslam düşmanları daha
da artmış ve Müslümanlar her görülen
yerde saldırıya uğruyorlardı. Onun için
Müslümanlar silahsız olarak hiçbir yere
çıkamıyorlardı.
Yahudi kabilelerinden Beni Kaynuka
ile, Beni Nadir Medine şehri yakınında
oturmakta idiler. Müslümanlarla aralarında
bir anlaşma yapılmış, fakat buna riayet
100
HERKESE GEREKLĐ ĐSLAMĐ BĐLGĐLER
etmedikleri için Medine’den kovulmuşlardı.
Hayber kalesine sığınan Beni Nadir
reisleri Müslümanlardan öç almak istiyordu.
Esasında
günden
güne
ilerleyen
Müslümanların bu durumundan, Yahudiler
açıkça endişe ediyorlardı.
Müslümanlığı ortadan kaldırmak için,
Hayber’den 70 kişilik bir Yahudi kafilesi
Mekke’ye giderek, Kureyş’lilerle işbirliği
yaptılar. Dar-ün Nedve'de toplanan Kureyş
reisleri Müslümanlarla savaş etmeye ittifak
ettiler. 4000 kişilik bir savaş ordusu ile
Mekke’den yola çıktılar.
Bedeviler’in yolda bunlara katılması
ile on b. kişilik bir ordu ile Medine’ye doğru
ilerlemeye başladılar.
Hz. Muhammed (s.a.v) Kureyşli
müşriklerin bu hareketlerini işitince hemen
sahabeleri toplayarak onlarla istişarede
bulundu. Ashab arasında Đranlı zat olan
Selmanı Farisi (r.a) bu toplantıda söz aldı:
“Ya Rasülallah!” dedi, “Bizim Đran’da
bir adet var. Hariçten düşman bir şehre
101
HERKESE GEREKLĐ ĐSLAMĐ BĐLGĐLER
hücum ederse, ahalisi o şehir etrafında
hendek kazar, memleketlerini böylelikle
müdafaa ederler.”
Selman-ı Farisinin toplantıda ileri
sürmüş olduğu bu fikir sahabelerle Hz.
Muhammed
(s.a.v)
tarafından
uygun
görüldü. Başta Hz. Muhammed (s.a.v) olmak
üzere diğer bütün Müslümanlar hep birlikte
Medine’nin etrafında hendek kazmaya
başladılar.
Hz. Muhammed (s.a.v) bizzat amele
gibi bu hendek işinde çalıştı.
Selman-ı Farisi bu gibi işlere alışık
olduğu için on kişinin yapacağı işi tek
başına yapıyordu. Hendek kazılırken çok
sert bir taşa rastlamış, bütün sahabeler
bunu kırmaya muvaffak olmamışlardı. O
yüce peygambere haber verildiğinde, oraya
giderek hendeğe indi. Eline balyozu alarak
Bismillah deyip o kayaya vurdu. Sert kaya
üç vuruşta kum gibi dağıldı. Hendek iki
hafta içinde bitirildi.
Kureyş ordusu gelip, Medine’nin gün
batısında karargahını kurdu. Đslam ordusu
102
HERKESE GEREKLĐ ĐSLAMĐ BĐLGĐLER
da ona karşı üç bin kişilik bir kuvvetle saf
olup durdu.
Müşrikler
bu
hendeği
görünce
şaşırdılar. Sağa sola döndülerse de hendeği
geçemeyeceklerini kesin olarak anladılar.
Medine’yi sıkı bir şekilde kuşatıp, uzaktan
Đslam
ordusuna
oklar
yağdırmaya
başladılar.
Medine’nin yakın bir yerinde oturan
Beni Kurayza Yahudileri ile Hz. Muhammed
(s.a.v) arasında daha evvelden yapılmış bir
anlaşma vardı. Bir ara savaş esnasında
Yahudilerin
bu
anlaşmayı
bozdukları
söylentileri, Müslümanlar arasında büyük
bir endişeye sebep oldu. Çünkü bütün
kadın ve çocuklar Medine’nin içinde idi.
Peygamberimiz (s.a.v) Sa’d b. Muaz ile Sa’d
b. Ubade’yi gizlice oraya yolladı. Gönderilen
bu zatlar Beni Kurayza Yahudilerine,
yapılan anlaşmaya riayet edip etmediklerini
sordular. Yahudiler anlaşmayı bozduklarını
açıkça ilan ettiler.
Bunun üzerine Yahudilerin muhtemel
bir saldırısından Medine’yi korumak için
103
HERKESE GEREKLĐ ĐSLAMĐ BĐLGĐLER
Zeyd b. Haris’e 300, Seleme b. Eslem’e 200
kişilik kuvvet verilerek şehre yollandı.
Medine kuşatması bir ay sürdü. Hz.
Muhammed (s.a.v) ve Müslümanlar, erzak
bulamadıkları için birkaç sefer, üçer gün aç
kaldılar.
Açlıktan
karınlarına
taş
bağlıyorlardı. Đki ordu arasında hendek
olduğu için göğüs göğüse çarpışmayıp
devamlı uzaktan karşılıklı olarak birbirlerine
ok atıyorlardı.
Fakat müşriklerin meşhur süvarileri
olan (Dırar, Cübeyre, Nevfel ve Amr b.
Abdived) gibi şahıslar, atlarını zorlayıp
hendeğin dar yerinden geçmeye muvaffak
oldular. Bunlardan bilhassa Abdullah b.
Abdived çok cesurdu. Şöhreti bütün
Arabistan’a yayılmıştı. Amr çok vakalar
görmüş ve bir alaya denk tutulurdu.
Savaş
meydanında
ilerleyerek
kendisiyle çarpışacak bir er istedi. Hz.
Muhammed (s.a.v):
“Buna kim çıkacak? diye sordu. O
sırada Hz. Ali (r.a) ayağa kaktı. “Ona karşı
ben çıkarım.” deyince, ”Sen otur ya Ali!
104
HERKESE GEREKLĐ ĐSLAMĐ BĐLGĐLER
Gelen Amr’dır.” buyurdu.
Amr tekrar Müslümanlara meydan
okuyarak onlarla alay etmeye başladı. Ali
tekrar ayağa kalkarak ona karşı çıkmak
istedi.
Hz. Muhammed (s.a.v) yine ona izin
vermedi.
Amr’a karşı kimse çıkmayınca bu
sefer tamamen şımardı. Yüksek sesle “Er
meydanına çıkacak kimse yok mu?” diye
haykırdı.
Bunun üzerine Hz. Ali (r.a) “Velev ki
Amr olsun çıkarım. Ya Rasulallah” diyerek
ayağa kalktı.
Hz. Muhammed (s.a.v) Ali’ye kendi
zırhını giydirdi. Ve “Zülfikar” adlı kılıcını
beline bağladı. Sonra ellerini kaldırarak:
“Ya Rabbi! Amcamın biri Bedir’de,
diğeri Uhud’da şehit oldu. Yanımda,
amcamın oğlu kaldı. Onu bana bağışla”
diye, Allah ü Teala’ya yalvarmaya başladı.
Hz. Ali (r.a), savaş meydanına doğru
yaya olarak ilerlemeye başladı. Bu canlı
105
HERKESE GEREKLĐ ĐSLAMĐ BĐLGĐLER
tabloyu
her
iki
ordu
heyecanla
seyrediyordu. Amr kendisine karşı çıkanı
merak ederek öğrenmek istedi. ”Ebu Talib
oğlu Ali” olduğunu öğrenince “Amcaların
içinde yaşlı başlı biri yok muydu? Senin
ağzın henüz süt kokuyor. Ben babanla
dostluk yapmıştım. Şimdi senin kanını
dökmek istemem” dedi. Hz. Ali “Đslam dinini
kabul etmesini” teklif etti. Amr bu davete
kahkaha ile gülerek reddetti.
Amr kılıcını çekerek, Hz. Ali’nin
üzerine yürüdü. Vurduğu darbe ile Ali’nin
kalkanı ikiye bölündü ve alnından onu
hafifçe yaraladı. Sıra Ali’ye gelince, Zülfikar
ile bir vuruşta Amr’ı öldürdü.
Sonra müşriklerden Nevfel dövüş
meydanına çıktı. Sahabelerden Zübeyr b. el
Avvam ona karşı çıktı. Bir vuruşta Nevfel’i
yukarıdan aşağıya ikiye böldü. Hendeği
geçen diğer müşrikler, kaçmaya mecbur
kaldılar,
bu
durum
Müslümanları
haddinden fazla sevindirdi. Müşrikleri de o
kadar üzdü.
Ertesi gün Kureyş’lilerle Beni Kurayza
106
HERKESE GEREKLĐ ĐSLAMĐ BĐLGĐLER
Yahudileri her tarafı kuşatıp akşama kadar
Müslümanları ok yağmuruna tutular. O
sıralarda Nuaym Bin Mesut Gatfani gizlice
gelip Müslüman oldu. Kureyş’lilerin ve
Yahudilerin Nuaym’a sonsuz bir şekilde
itimatları vardı. Sıkışık bir vaziyette olan
Müslümanlara yardım yapmayı düşündü.
Yahudilere giderek şöyle dedi;
”Kureyş ve Gaftan kabileleri dört gün
sonra Medine kuşatmasını bırakıp Mekke’ye
gidecekler. O zaman siz antlaşmayı
bozmakla itham edilip, Müslümanların
pençesine düşersiniz. Bana kalırsa siz
Kureyş ve Gatfan’ın ileri gelenlerinden
birkaç kişiyi rehin olarak alınız, eğer onlar
sizi
bırakıp
giderse,
rehin aldığınızı
hapsedersiniz”
Nuaym,
oradan
kalkıp
Kureyş
meclisine vardı. “Yahudiler Müslümanlarla
gizli bir ittifak yapmışlar. Kureyş ve
Gatfan’dan birkaç kişiyi rehin alıp onları
Müslümanlara verecekler. Eğer Yahudiler
rehin
isteseler
vermeyiniz”
diyerek,
Kureyş’lileri şüpheye düşürdü.
107
HERKESE GEREKLĐ ĐSLAMĐ BĐLGĐLER
Esasen hava da gayet soğuktu. Kışın
ortasında böyle büyük bir orduyu beslemek
çok güçtü. Ebu Süfyan Yahudilerin bu
fikrini kesin olarak öğrenmek için onlara bir
haberci gönderdi.
Yahudiler, gelen haberciye Kureyş’in
ileri gelenlerinden 70 kişiyi rehin istediler.
Ancak
bu
şekilde
savaşabileceklerini
söylediler.
Kureyş ve Gatfan reisleri Yahudilerin
bu isteğini işitince “Nuaym’ın dediği doğru
imiş” dediler.
“Biz
size
rehin
vermeyiz,
memleketimize gider, siz de Müslümanların
pençesine düşersiniz” diye Yahudilere haber
gönderdiler.
Yahudiler de aynı şekilde “Nuaym’ın
dediği doğru imiş” dediler.
Böylelikle Kureyş’lilerle, Yahudiler
arasında büyük bir ihtilaf çıktı. O sıralarda
meydana gelen şiddetli bir fırtına korkunç
kasırgaya döndü. Kureyş ordusu korku ve
kuşkuya düştü. Başkomutan olan Ebu
108
HERKESE GEREKLĐ ĐSLAMĐ BĐLGĐLER
Süfyan mecburen
başladı.
askerlerini
çekmeye
Müşriklerin böyle perişan bir vaziyette
ayrılıp gitmesinden, Müslümanlar sevinç
duydular. Sabah olunca Müslümanlar
hendekten çıkarak müşriklerin bıraktıkları
deve ve erzakları topladılar.
Hendek savaşında Müslümanlardan 5
kişi şehit oldu. Ensarın ulusu olan Sa’d Bin
Muaz bir okla ağır yaralanmıştı. Sa’d
hazretlerinin yarası gittikçe fenalaştı ve Beni
Kurayza savaşından sonra o da şehit oldu.
Müşriklerden ise savaşta 4 kişi
ölmüştü. Fakat burada Müslümanlar çok
büyük bir zafer kazanmışlardı.
Hz. Muhammed (s.a.v) Medine’ye
gelince, Cebrail (a.s) gelip antlaşmayı bozan
Beni Kurayza Yahudileri üzerine yürümesi
için Allah Teala’dan kendisine bir emir
getirdi.
Hz. Muhammed (s.a.v) sancağı Hz.
Ali’ye vererek, Beni Kurayza üzerine onu
öncü olarak yolladı. Yahudiler Hz. Ali’yi
109
HERKESE GEREKLĐ ĐSLAMĐ BĐLGĐLER
görünce kaleye kapanarak kendilerini
müdafaaya başladılar. Nüfusları 900 kişi
idi. 3000 kişilik Đslam ordusu, Beni
Kurayza’yı 25 gün kuşattı. Yahudiler neye
uğradıklarını anladıkları için kayıtsız şartsız
teslim oldular.
Bu
Yahudiler
Evs
kabilesinin
himayesinde oldukları için Hz. Muhammed
(s.a.v)in hakemliğini kabul etmediler. Evs
kabilesi
başkanı
Sa’d
Bin
Muaz’ın
hakemliğini talep ettiler. O zaman Sa’d
Hendek savaşında yaralandığı için evinde
tedavi altında idi. Sa’d Bin Muaz’a haber
gönderilerek hasta bir vaziyette getirildi.
Hakemliği yaptı.
Yahudiler, Hz. Musa şeriatine tabi
oldukları için Sa’d hükmünü onların
şeriatine göre verdi.
“Eli silah tutan erkekler idam
edilecek, kadın ve çocuklar esir edilecek,
malları zapt olunacak”
Burada
elde
edilen
mal
ve
ganimetlerin 5/1’i Beytülmal için ayrıldı,
geriye kalanlar ise Müslümanlar arasında
110
HERKESE GEREKLĐ ĐSLAMĐ BĐLGĐLER
eşit olarak bölüştürüldü.
111
HERKESE GEREKLĐ ĐSLAMĐ BĐLGĐLER
HUDEYBĐYE ANDLAŞMASI
Hac ziyareti için Hz. Muhammed
(s.a.v) Mekke’ye gideceğini Müslümanlara
söyledi. Medine’yi muhafaza için yeterli bir
kuvvet
bıraktıktan
sonra
diğer
Müslümanlarla
birlikte
yola
çıktı.
Müslümanlar savunma ihtiyaçları için
yanlarına birer kılıç aldılar. Hz. Muhammed
(s.a.v) harp emelinde olmadığı için böyle
hareket etmeyi daha uygun gördü.
Müslümanların
yola
çıktıklarını
anlayan Mekke müşrikleri Hudeybiye’de
toplandılar. Burası Mekke’ye doğru giden
yolun dar bir geçidi olup, stratejik bir nokta
idi. Kureyş müşriklerinden 40 kişilik bir
112
HERKESE GEREKLĐ ĐSLAMĐ BĐLGĐLER
kuvvet yola çıkarak Müslümanlara ok ve taş
atmaya başladılar. Derhal Müslümanlar
tarafından bu 40 kişilik kuvvet esir edildi.
Hz. Muhammed (sav) onları affederek tekrar
geri çevirdi.
Müslümanların gayesini anlamak için
Mekkelilerden bir delege geldi. Fakat bu
delege anlaşma yapmaya yetkili değildi. O
zaman Hz. Muhammed (s.a.v) Huzaa
kabilesinden
Hiraş
Đbni
Ümeyye’yi
Kureyş’lilere yolladı. Hiraş Hz. Muhammed
(s.a.v)’in
gayesini
açıkça
Kureyş’lilere
anlattı. Đkrime Đbni Ebu Cehil onun
devesinin bacaklarını kesti, kendisi de
canını zor kurtardı.
Hz. Peygamber tekrar Kureyş’lilerle
görüşmek üzere Hz. Osman’ı gönderdi. Hz.
Osman, Ebu Süfyan ile yakın bir akrabalığı
vardı. Hz. Osman Mekke’ye gidip, Hz.
Muhammed (s.a.v)’in gayesini Kureyş’lilere
anlattı. Fakat ne var ki, yine Hz. Osman
Mekke’liler tarafından hapsedildi. Hatta Hz.
Osman’ın öldürüldüğüne dair şayia çıktı. O
sıralarda yakın akrabası olan Ebu Süfyan
113
HERKESE GEREKLĐ ĐSLAMĐ BĐLGĐLER
Suriye’de seyahatte idi.
Hz. Muhammed (s.a.v) Hz. Osman’ın
öldürülmesi şayiası karşısında çok üzüldü.
Hudeybiye’de bütün sahabeleri toplayarak,
ölünceye kadar Kureyş’lilerle harp etmek
üzere söz aldı. O zaman Kureyş’liler
durumun
vahametini
anlayarak,
Hz.
Muhammed (s.a.v)’e bir heyet yolladılar.
Gelen bu heyet Hz. Osman’ın sağ olduğuna
dair teminat verdikten sonra antlaşma
yapmaya salahiyetli olduklarını söylediler.
Mekke
sürdüler;
heyeti
şu
maddeleri
öne
1) Müslümanlar
Kabe’yi
ziyaret
etmemeksizin Medine’ye döneceklerdir, bir
sene sonra orayı ziyaret edebilecekler, fakat
3 günden fazla kalmayacaklar.
2) Medine’deki
Müslümanlardan
Mekke’ye iltica edenler iade edilmeyecek,
fakat Hz. Muhammed (s.a.v) Medine’ye gelen
her Mekke'liyi bu şahsın büyüğü istediği
taktirde iade edecekti.
3)
Đki Memleket arasında on sene
114
HERKESE GEREKLĐ ĐSLAMĐ BĐLGĐLER
müddetle mütareke yapılmıştır.
Hz. Muhammed (s.a.v) Mekke'lilerin
bu isteklerini aynen kabul etti. Mekke'liler
Barış Antlaşmasında “Allah’ın Resul’u
Muhammed” ibaresi yerine Abdullah oğlu
Muhammed ibaresinin konmasını istediler.
Hz. Muhammed (s.a.v) buna dahi rıza
gösterdi.
Hudeybiye
Barış
Andlaşması
Müslümanların belki en büyük zaferidir.
Arap
yarımadasında
yaşayan
bütün
kabileler, Kureyş’lilere bakıyorlardı.
Đslam dininin Arap yarımadasında
yayılabilmesi için Kureyş’lilerle dostluğun
kurulması şarttı. Esasında Müslümanlık
kılıca dayanan bir din değildir. Đnsanların
ruhlarını fetheden bir dindir. Hudeybiye
sulhundan sonra Müslümanlar müşriklerle
ticari ve ailevi görüşmeler yapmaya
başladılar. 2 yıl içinde Đslam’a girenlerin
sayısı
19
yıl
içinde
Müslümanların
sayısından 4-5 kat fazla oldu.
115
HERKESE GEREKLĐ ĐSLAMĐ BĐLGĐLER
HAYBERĐN FETHĐ
Hayber, Medine’nin Kuzey doğusunda
200 km. uzakta Şam tarafına düşen bir
şehirdi. Etrafı kaleler bağ, bahçe ve
hurmalıklarla dolu idi.
Medine’den kovulan bütün Yahudiler,
burada toplanmıştı. Kureyş müşrikleriyle
birleşerek Hendek savaşının meydana
gelmesine bunlar sebep olmuştu. Yine
Hendek savaşında “Beni Kurayza” kabilesini
ikna eden bunlardı.
Đslam
düşmanları,
müşriklerle
Yahudilerdi. Fakat Yahudilerle müşrikler
116
HERKESE GEREKLĐ ĐSLAMĐ BĐLGĐLER
arasında, bir din ayrılığı vardı. Siyasi
menfaatler ise bunları Đslam aleyhinde
birleştiriyordu. Đşte yapılan Hudeybiye Barış
Antlaşması ile Müslümanlar, artık Kureyş
müşriklerinden emin olmuşlardı.
Yine bu arada Hayber Yahudileri boş
durmuyorlardı. Gatfan kabilesi ile gizli
anlaşarak, Medine üzerine bir ordu yolama
hazırlıkları yapıyorlardı.
Hz. Muhammed (s.a.v) Yahudilerin
Medine’ye saldırmalarını önlemek için
hemen harekete geçti. Medine’den Đslam
ordusu, 1600 yaya ve 200 atlı olmak üzere
yola çıktı.
Đlk önce Hayber Yahudilerinin, Gaftan
kabilesiyle birleşmelerini önlemek için Đslam
ordusu “Raci” mevkisini tuttu. Bu sebeple
Hayber Yahudileri olan Gaftan kabilesinden
hiçbir yardım alamadılar.
Hz.
Muhammed
(s.a.v),
Hayber
kalesini kuşattı. Đlk önce Yahudilere sulh
teklif etti. Yahudiler tarafından sulh teklifi
ret edilince aralarında şiddetli savaş
başladı. Hayber’in meşhur sekiz kalesi teker
117
HERKESE GEREKLĐ ĐSLAMĐ BĐLGĐLER
teker Müslümanların eline geçti.
Hayber
kalesinin
fethinde,
Müslümanlardan 15 kişi şehit oldu.
Yahudilerden ise 93 kişi öldürüldü.
Fetihten
sonra
Yahudiler
kendi
topraklarında kalmak istediler. Her sene
hasılatın yarısını Beytülmale (hazineye)
bırakacaklarına dair söz verdiler. Hz.
Muhammed (s.a.v).Yahudilerin bu teklifini
kabul etti.
Hayber kalesi muhasara altında iken
Hz. Muhammed (s.a.v) Đslama davet için
Fedek köyüne bir elçi yolladı. O zaman
Fedek ahalisi Yahudi idi. Bu daveti kabul
ettikleri için onlarla hiç savaş yapılmadı.
Hz. Muhammed (s.a.v) Hayber’den
Medine’ye dönerken “Vadil kura” nahiyesini
de aldı. Bunlarla başta savaş etmek
istemedi. Fakat Yahudilerin Müslümanlara
ok atmaları üzerine, bunlarla çarpışarak
kısa bir süre içinde burasıda feth edildi.
118
HERKESE GEREKLĐ ĐSLAMĐ BĐLGĐLER
MEKKE’NĐN FETHĐ
Hudeybi’ye
barış
antlaşması
yapıldığında Huzaa kabilesi Müslümanların,
Beni Bekir kabilesi Kureyş müşriklerinin
himayesine girmişlerdi. Huzaa ile Beni Bekir
kabileleri arasında bir düşmanlık vardı.
Beni Bekir kabilesi Müslümanların
himayesinde bulunan Huzaa kabilesini
saldırdılar. Bu sırada Kureyş müşrikleri,
Beni Bekir’e silah yardımı yaptılar. Ayrıca
Kureyş’in ileri gelenleri, Beni Bekir kabilesi
ile birlikte bu savaş’a iştirak ederek, Huzaa
kabilesinden 23 kişiyi öldürdüler.
119
HERKESE GEREKLĐ ĐSLAMĐ BĐLGĐLER
Medine’ye Huzaa’lılardan 40 kişilik bir
heyet gelerek Kureyş’lileri şikayet ettiler.
Bunun üzerine Hz. Muhammed (s.a.v)
Kureyş’lilere bir elçi gönderdi. Mekkelilere
“Ya öldürülen Huzaa‘lıların ailelerine diyet
verilmesi veya Beni Bekir kabilesinin
Himaye
olunmasından
vazgeçilmesi”
teklifinde bulundu. Bu teklifler Kureyş’liler
tarafından kabul edilmeyince, Hudeybiye
barış antlaşması resmen sona erdi.
Bunun üzerine Hz. Muhammed (s.a.v)
10.000 kişilik bir ordu ile yola çıktı.
Mekke’ye doğru ilerlerken Đslam ordusuna
dost kabilelerin katılması ile 12.000’ine
yükseldi.
Hz. Muhammed (s.a.v) yolda amcası
Hz. Abbas’a rastladı, Hz. Abbas Bedir
harbinden sonra Müslüman olmuş, fakat
dinini Kureyş müşriklerinden saklıyordu.
Medine’ye hicret etmek üzere yola çıkmıştı,
yolda Đslam ordusuna tesadüf edince ona
katıldı. Hz. Muhammed (s.a.v), Hz. Abbas’a
“Muhacirlerin sonuncusu da sen oldun”
diye buyurdu.
120
HERKESE GEREKLĐ ĐSLAMĐ BĐLGĐLER
Huzaa kabilesi bütün yolları tuttuğu
için, Mekke müşrikleri gaflet uykusuna
dalmışlardı. Đslam ordusu Mekke’ye yakın
“Merruzzahran”
vadisine
geldi.
Hz.
Muhammed (s.a.v) 12.000 kişinin, gece ayrı
ayrı ateş yakmasını emretti.
Đslam
ordusunun
Mekke’ye
yaklaştığını
anlayan
müşrikler,
Ebu
Süfyan’a vardılar, Ebu Süfyan durumu
anlamak için Mekke’nin dışına çıktı. Fakat
Đslam ordusu tarafından çıkarılan bir süvari
karakoluna esir düştü. Bütün Arapları
Müslümanlar
aleyhinde
kışkırtan
ve
Medine’yi kuşatan Ebu Süfyan artık ele
geçmişti. Đslam’a yapmış olduğu bu büyük
kötülükler
karşısında
öldürülmesi
gerekiyordu. Fakat o yüce Peygamberin
huzuruna getirilen Ebu Süfyan, derhal af
edildi,
Mekke o sıralarda tam bir karışıklık
içinde idi. Şehrin bütün yolları Đslam ordusu
tarafından
tutulmuştu.
Müslümanlar
Mekke’ye girince kan dökülmemesi için her
tarafta münadiler “Her kim evine kapanır
121
HERKESE GEREKLĐ ĐSLAMĐ BĐLGĐLER
veya silahlarını teslim ederse veya Kabe’nin
Haremine sığınırsa veya Ebu Süfyan’ın evine
girerse emindir, bunlara kimse dokunamaz”
O sıralarda Mekke’ye giren Ebu
Süfyan’da her türlü mukavemetin faydasız
olduğunu söyledi. Böylelikle Mekke kan
dökülmeden fethedildi.
Hz. Muhammed (s.a.v) Mekke’ye
girince ilk önce Kabe’ye vardı. O zaman
Kabe’de 360 put vardı idi. Hepsini kırıp
Kabe’nin dışına attı. Duvardaki resimlerin
silinmesini emretti.
Hz.
Muhammed
(s.a.v)
Mekke
müşriklerinin
haksız
zulmüne
maruz
kalmıştı. Ayrıca Mekke’den hicret etmek
mecburiyetinde
bırakılmıştı.
Diğer
Müslümanların
ise
malları
ellerinden
alınmış zulmedilmiş bir kısmı da bu arada
öldürülmüştü. Hz. Muhammed (s.a.v)
Mekke fethedilince umumi bir katliama
girişmesi, halkın bütün mülkünü ganimet
yapmasına hiçbir mani yoktu. Fakat ne var
ki o yüce Peygamber asla böyle hareket
etmedi. Namaz kıldıktan sonra Kabe’nin
122
HERKESE GEREKLĐ ĐSLAMĐ BĐLGĐLER
avlusunda toplanan Kureyş’lilere döndü ve
onlara sordu:
“Şimdi
benim
bekliyorsunuz?”
ne
yapmamı
Utanarak cevap verdiler: “Sen bir
asilsin, asil bir babanın evladısın”
O zaman Hz. Muhammed (s.a.v):
“Bugün siz muaheze edilecek değilsiniz,
gidiniz, hepiniz hürsünüz” dedi.
123
HERKESE GEREKLĐ ĐSLAMĐ BĐLGĐLER
VEDA HACCI:
VEDA HUTBESĐ
Hz. Muhammed (s.a.v) hac yapmak
niyeti ile, Mekke’ye gideceğini ilan etti. O
sene hac etmeye niyet eden sahabeler her
taraftan Mekke’ye akın etmeye başladılar.
Zilhicce ayına 5 gün kala, Hz. Muhammed
(s.a.v) Medine’den 40.000 kişilik bir
Müslüman kafilesiyle yola çıktı.
Hz. Muhammed (s.a.v)‘in Medine ile
Mekke arasındaki Hac yolculuğu tam 10
gün sürdü. Mekke’ye girip uzaktan ”Kabe’yi”
görünce:
“Allah ü Teala’dan başka tapacak yok.
Bir’dir, şeriki yok. Mülk O’nundur, Hamd
124
HERKESE GEREKLĐ ĐSLAMĐ BĐLGĐLER
O’na yaraşır. Yaşatır ve öldürür. Her şeye
kadirdir. Allah ü Teala’dan başka tapacak
yok. Vaadini yerine getirdi. Kuluna yardım
etti. O’na karşı birleşenleri yalnız başına
yendi” dedi.
O sıralarda Yemen’de bulunan Hz. Ali
bir kafile ile Hac için Mekke’ye geldi.
Arabistan’ın
çeşitli
yerlerinden
gelen
Müslümanlar Arafat Dağına çıktı. 124,000
Müslüman toplandı. Meşhur Veda Hutbesi 3
günde, 3 sefer ayrı, ayrı tekrarlandı. Arefe
günü Arafat’ta bayram’ın birinci günü
Mina’da ve yine bayramın ikinci günü
Mina’da Hz. Muhammed (s.a.v) tarafından
okundu. “Veda Hutbesi”nin metni şöyledir:
* * *
Allah ü teala’ya hamd ederiz. O’na döneriz
nefislerimizin fenalıklarından ve kötü işlerimizden ona
sığınırız.
Ey Nas ! (Ey Đnsanlar)
Sözümü iyi dinleyiniz bilmiyorum belki bu seneden
sonra sizinle burada ebedi olarak bir daha birleşemeyeceğim.
Ey Nas!
125
HERKESE GEREKLĐ ĐSLAMĐ BĐLGĐLER
Bu günleriniz nasıl mukaddes bir gün ise, bu
aylarınız nasıl mukaddes bir ay ise, bu şehrimiz (Mekke) nasıl
mübarek bir şehir ise canlarınız, mallarınız, ırzlarınız da öyle
mukaddes’tir. Her türlü tecavüzden masundur.
Ashabım!
Yarın Rabbinize kavuşacaksınız. Ve bugünkü her hal
ve hareketinizden muhakkak sorulacaksınız. Sakın benden
sonra eski dalaletlere dönüpte birbirinizin boynunu
vurmayınız.
Bu
vasiyetimi
burada
bulunanlar,
bulunmayanlara bildirsin…Olabilir ki; bildirilen kimse
burada da işitenden daha iyi anlayarak muhafaza etmiş
bulunur…
Ashabım!
Kimin yanında bir emanet varsa, onu sahibine versin.
Faizin her nev’i mülgadır, ayağımın altındadır. Lakin
borcunuzun aslını vermek gerektir.
Ne zulmediniz, ne de zulme uğrayınız. Allah ü
Tealanın emriyle faizcilik artık yasaktır. Cahiliyetten kalma
bu çirkin adetin her türlüsü ayağımın altındadır. Đlk
kaldırdığım faiz de Abdulmuttalib’in oğlu Abbas’ın faizidir.
Ashabım!
Cahiliyet devrinde güdülen kan davaları da kamilen
mülgandır. Đlga ettiğim ilk kan davası da Abdülmuttalib
torunu Rebia’nın kan davasıdır.
126
HERKESE GEREKLĐ ĐSLAMĐ BĐLGĐLER
Ey Nas!
Bu gün şeytan sizin topraklarınızda yeniden nüfus
ve saltanatını kurmak kudretini ebedi surette kaybetmiştir.
Fakat size bu saydığım şeyler haricinde küçük gördüğünüz
işlerde ona uyarsanız bu da onu memnun edecektir. Dininizi
korumak için bunlardan da hazer ediniz.
Ey Nas!
Kadınların haklarına riayet etmenizi ve bu hususta
Allah ü Teala’dan korkmanızı tavsiye ederim. Siz kadınları
Allah ü Teala’nın emaneti olarak aldınız. Ve onların
namuslarını ve ismetlerini Allah ü Teala adına söz vererek
helal ediniz. Sizin kadınlar üzerinde ki hakkınız, onlarında
sizin üzerinizde hakları vardır. Sizin kadınlar üzerindeki
hakkınız, onların aile haremini sizin hoşlanmadığınız hiçbir
kimseye çiğnetmemelidir. Eğer onlar razı olmadığınız herhangi
bir kimseyi aile yuvanıza alırlarsa, onları hafif surette darb ve
tahzir edebilirsiniz. Kadınların da sizin üzerinizdeki hakları,
memleket an’anesine göre her türlü yemek ve giyimlerini temin
etmenizdir.
Ey Müminler!
Size bir emanet bırakıyorum ki siz o’na sarıldıkça,
yolunuzu hiç şaşırmazsınız. O emanet, Allah ü Teala’nın
kitabı (Kur’an'dır)
Ey Müminler!
127
HERKESE GEREKLĐ ĐSLAMĐ BĐLGĐLER
Sözümü iyi dinleyiniz ve iyi muhafaza ediniz.
Müslüman, Müslüman’ın kardeşidir. Ve böylece bütün
Müslümanlar kardeştirler. Din kardeşinize ait olan herhangi
bir hakka tecavüz, başkasına helal değildir. Meğer ki gönül
hoşnutluğu ile kendisi vermiş olsun.
Ashabım!
Nefsinize zulm etmeyiniz. Nefsinizin de üzerinizde
hakkı vardır.
Ey Nas!
Cenabı Hak her hak sahibine hakkını (Kuran’da)
vermiştir. Varis için, vasiyete lüzum yoktur. Çocuk kimin
döşeğinde doğmuşsa ona aittir. Zinakar için mahrumiyettir.
Babasından başkasına nesep iddia eden soysuz, yahut
efendisinden başkasına intisaba kalkan nankör, Allah ü
Teala’nın gazabına, meleklerin lanetine ve bütün
Müslümanların ilencine uğrasın. Cenabı Hak bu makule
insanların ne tövbelerini, ne de adalet ve şehadetlerini kabul
eder.
Ey Nas!
Allah ü Teala’nın risaletini tebliğ ettin, risalet
vazifeni ifa ettin. Bize vasiyet ve nasihatte bulundun diye
şehadet ederiz.
Şahid ol ya Rab
128
HERKESE GEREKLĐ ĐSLAMĐ BĐLGĐLER
Şahid ol ya Rab
Şahid ol yaRab.
(Sahihi Buhari) muhtasarı cilt 10, sayfa (397-399)
* * *
Hz. Muhammed (s.a.v) daha Arafat’ta
iken, (Maide) Süresi nazil oldu:
“Bugün ben dininizi ikmal ettim. Size
nimetimi tamamladım. Size din Olarak
Müslümanlığı seçtim” (Maide Sûresi: 3. âyet)
buyurdu. Hz. Ebu Bekir, bu ayeti işitince
Hz. Muhammed (s.a.v)'in vefatına işaret
olduğunu anladı.
Hac tamam olduktan sonra, Hz.
Muhammed (s.a.v) Medine’ye döndü. O
sıralarda Hz. Muhammed (s.a.v)in oğlu Hz.
Đbrahim öldü. Böylelikle Resul’ü Ekrem’in
Hz. Fatıma (r.a) Hazretlerinden başka hiçbir
evladı kalmadı.
Hz. Muhammed (s.a.v) Suriye’ye
gönderilmek üzere bir ordu hazırladı. Zeyd
Bin Harise hazretlerinin oğlu Üsame’yi
Başkumandan tayin etti. Hz. Muhammed
(s.a.v) Üsame’ye sancağı vererek:
129
HERKESE GEREKLĐ ĐSLAMĐ BĐLGĐLER
“Babanın şehit olduğu yere git!
Düşmanları atlara çiğnet! buyurdu. Üsame
Medine
yakınında
”Curuf”
mevkiinde
ordugah kurdu. Bir gün sonra Hz.
Muhammed (s.a.v) hasta oldu. Hastalığın
ikinci günü Hz. Muhammed (s.a.v) bir
taraftan Fadl Bin Abbas, diğer taraftan Ali
Bin Ebu Talib kendisini tutarak camiye
getirdiler. Minbere çıkıp oturdu:
“Ey Nas! Kimin arkasına vurmuş
isem, işte arkam! Gelsin vursun! Bende
kimin hakkı varsa, işte malım! Gelsin alsın!”
buyurdu. Ondan sonra Hz. Muhammed
(s.a.v)’in hastalığı daha da şiddetlendi.
Sahabeler bu duruma çok üzüldüler.
Hz. Ali ile amcası Hz. Abbas’ın oğlu
Fadl
koltuğuna
girerek
tekrar
Hz.
Muhammed
(s.a.v)’i
camiye
getirdiler.
Minbere çıkarak söze başladı:
“Ey Nas! Ahirete göç edeceğimi
düşünüp telaş ediyormuşsunuz, hiçbir
Peygamber ümmeti içinde ebedi olarak kaldı
mı, ben de sizin aranızda ebedi olarak
kalayım.”
130
HERKESE GEREKLĐ ĐSLAMĐ BĐLGĐLER
Sonra “Ey Muhacirler! Size Ensar
hakkında olmanızı vasiyet ederim. Onlar
benim has cemaatimdir, vaktiyle sizleri
evlerinde misafir etmediler mi? Her
bakımdan, sizi nefislerine tercih etmediler
mi?
“Ashabım! Đlk Muhacirlere de hürmet
etmenizi vasiyet ederim. Bütün muhacirler
de birbirlerinden hayırlı olsunlar! Her iş,
Allah ü Teala’nın izniyle olur. Allah ü
Teala’nın iradesine galebe etmeye çalışanlar,
sonunda mağlup olurlar. Allah ü Teala’yı
aldatmak isteyenler, muhakkak aldanırlar.”
buyurdu.
Vefatına üç gün kala hastalığı daha
da şiddetlendi ve Mescide artık çıkmaz oldu.
O zaman Hz. Muhammed: (s.a.v) “Söyleyin
Ebubekir’e, cemaate namaz kıldırsın!”
emrini verdi. Hz. Ebubekir de üç gün (on
yedi vakit) namazı, Hz. Muhammed (s.a.v)
adına kıldırdı.
Rebi’ul
Evvel
ayının
onuncu
cumartesi günü Cebrail (a.s) gelip, Hz.
Muhammed (s.a.v)’in hatırını sordu. Pazar
131
HERKESE GEREKLĐ ĐSLAMĐ BĐLGĐLER
günü ise yine Cebrail (a.s) gelip hatırını
sordu ve bu arada Yemen’de Peygamberlik
iddiasında bulunan Esved’ül Ansi’nin
Müslümanlar tarafından öldürüldüğünü
bildirdi. Hz. Muhammed (s.a.v) sahabelerine
yalancı peygamber Esved’in öldürüldüğünü
haber verdi.
Rebiul Evvel’in 12. pazartesi günü,
sahabeler Mescid-i Şerif’te sabah namazını
Hz. Ebubekir’in arkasından kılarken Hz.
Muhammed (s.a.v) geldi. Sahabeleri böylece
ibadet halinde görünce çok memnun oldu.
Hz. Muhammed (s.a.v) sol tarafta ve
oturduğu yere Ebubekir’e uyarak namaz
kıldı.
Ashab artık o’nun yüzünü bir daha
göremedi. Pazartesi günü saat ilerledikçe
hastalığı da şiddetleniyordu. Sonra güneşin
zeval vaktinde Cibril (a.s) ile Azrail (a.s)
birlikte, Hz. Muhammed (s.a.v)‘in kapısı
önüne geldiler. Cebrail (a.s) içeriye girerek,
Hz. Muhammed (s.a.v)'e Azrail’in kapıda
beklediğini içeri girmek için izin istediğini
söyledi.
132
HERKESE GEREKLĐ ĐSLAMĐ BĐLGĐLER
Hz. Muhammed (s.a.v) izin verince
hemen içeriye girdi. Azrail (a.s) Allah ü
Teala’nın emrini Hz. Muhammed’e (s.a.v)
bildirdi. Bunun üzerine Hz. Muhammed
(s.a.v) “Ya Azrail! Gel görevini yerine getir”
buyurdu.
Azrail
(a.s)
Peygamberlerin
sonuncusu ve bütün insanların en büyüğü
olan Hz. Muhammed (s.a.v)’in ruhunu aldı.
Hz. Muhammed (s.a.v) görevini başarılı bir
şekilde ifa ederek Allah ü Teala’ya kavuştu.
Hz.
Muhammed
(s.a.v)‘in
vefatı
birdenbire her tarafa yayıldı. Ashab
üzerinde çok derin tesir yaptı. Bu haberi
duyan Üsame ordusu Medine’ye tekrar geri
döndü.
Başkumandanlık
sancağı
Hz.
Muhammed (s.a.v)‘in kapısı önünde dikildi.
Bütün Medine halkı bir matem havası içinde
idi. Mümin’lerin bir kısmı ağlıyor, bir kısmı
da telaş içinde bulunuyordu. Son derece
sinirlenmiş olan Hz. Ömer:
“Her kim Hz. Peygamber öldü derse,
boynunu vururum” diyordu.
Bu durum karşısında, sahabelerden
soğuk kanlılığını muhafaza eden yalnız Hz.
133
HERKESE GEREKLĐ ĐSLAMĐ BĐLGĐLER
Ebubekir olmuştu. Hz. Muhammed (s.a.v)in
evine girdi. Resulülah’ın yüzünü açtı. Ölmüş
olduğunu görünce “Ölümün de hayatın gibi
güzel.” diyerek o mübarek yüzünü öptü.
Dışarıya çıkarak Mescid-i Şerif’e geldi.
“Ey Nas! Đçinizde Muhammed’e tapan
varsa, iyi bilsin ki Muhammed ölmüştür.
Allah Baki’dir asla ölmez!” dedi ve hemen
“Muhammed,
ancak
bir
peygamber’dir. Ondan önce nice resul’ler
geldi, geçti. Eğer o (Muhammed) ölürse veya
öldürülürse, siz geriye mi döneceksiniz? Her
Kim geri dönerse, Allah ü Teala’ya hiçbir
zarar vermez. Allah ü Teala, şükredenlere
mükafat verir” ayetini okudu.
Hz.
Ebubekir’in
bu
konuşması
üzerine Ashab biraz yatıştı. Herkes Hz.
Muhammed (s.a.v)in öldüğüne inandı. Ve
böylelikle devr-i saadet kapandı.
134
HERKESE GEREKLĐ ĐSLAMĐ BĐLGĐLER
HZ. MUHAMMED (SAV)’ĐN
AHLAKI
Đnsanlık tarihinin en büyüğü, Hz.
Muhammed (s.a.v)’dir. Ulaşmış olduğu
büyük başarı, ne bir peygamber ne de bir
siyasi
adama
şimdiye
kadar
nasip
olmamıştır.
Hz.
Muhammed
(s.a.v)
Peygamber olmadan önce de büyük bir
şahsiyetti. O hayatı boyunca putlara
tapmamış,
içki
içmemiş
ve
yalan
söylememişti. Onun için Araplar kendisine
güvenilir lakabını vermişlerdi.
Hz. Muhammed (s.a.v) Đslam dinine
halkı davet etmeye başladığı zaman
bunların yalnız dinlerini değiştirmekle
135
HERKESE GEREKLĐ ĐSLAMĐ BĐLGĐLER
yetinmedi. Bütün hayat nizamlarını siyasi,
içtimai, iktisadi ve ailevi safhalarını
değiştirdi. Arapların atalarından gelen
ahlaka aykırı esas ve prensipleri bir anda
yok edip değiştirmek şüphesiz büyük
inkılaptı. Hele o zaman Arap yarımadasında
büyük bir mevki sahibi olan Kureyş’lilerin
bunu kabul etmesi çok daha zor oldu. Onun
için Kureyş’liler Hz. Muhammed (s.a.v)’e
düşman olup, şiddetli bir şekilde direndiler.
Đslam dini içki, kumar ve zinayı men etmişti.
Halbuki, Kureyş kabilesinin kazanç kaynağı
bunlara dayalı idi. Yine o zaman Kureyş
kabilesi diğer bütün kabilelerden daha
üstün sayılırdı. Đslam dininin, bunları diğer
kabilelerle eşit ve müsâvi tutulması çok
güçlerine gitti. Halbuki Hz. Muhammed
(s.a.v) Kureyş kabilesinden olup, bu
imtiyazlı olan sınıftan sayılırdı. Bu imtiyazı
terk edip, diğer insanlarla eşit ve müsavi
olduğunu
söylemişti.
Arapların
hiç
benimsemediği bu siyası ve içtimai nizamı
bir anda değiştirmek, şüphesiz büyük
mücadeleyi gerektirirdi. Hz. Muhammed
(s.a.v) her türlü tehlikeye koşuyor ve herkes
136
HERKESE GEREKLĐ ĐSLAMĐ BĐLGĐLER
bu çetin mücadeleden kaçarken kendisi
sebat
ediyordu.
Müslümanlığı
kabul
edenleri Kureyş’lilerin zulmünden kaçırıp
Habeşistan’a yolluyor ve tek başına
müşriklerle
kahramanca
mücadele
yapıyordu.
Hz. Muhammed (s.a.v) hayatında,
hiçbir zaman maddeye önem vermemişti.
Bugün ne zengin kanaat ediyor ve ne de
fakir haline şükrediyor. Zenginlerin bir
kısmı
gayrı
meşhur
yollardan
para
kazanmak
için
adeta
maddeye
kul
olmuşlardır. Kazandıklarını da faydalı
şeylere
değil,
lüks
ve
eğlenceye
harcamaktadırlar. Yine dikkatle incelenecek
olunursa, milletler arası mücadeleye de,
madde sebep olmaktadırlar. Đşte maddeyi
ayakları altına alan tek yüce insan Hz.
Muhammed
(s.a.v)’dir.
Bütün
Arap
yarımadasını fethedip mal ve mülküne
hakim olduktan sonra Hz. Muhammed
(s.a.v)’in hayatında en ufak bir değişiklik
görülmüş değildi. O yine hasır üzerinde
yatar ve arpa ekmeği yiyordu. Hz.
Muhammed (s.a.v)in bir hasırı vardı. Gece
137
HERKESE GEREKLĐ ĐSLAMĐ BĐLGĐLER
onu yuvarlak bir şekilde dikerek içinde
ibadet eder, gündüz serer, üzerinde
otururdu. Yemek yemesine gelince belini
doğrultacak birkaç lokma ile yetinirdi.
Temizliği, güzel ve muntazam bir şekilde
giyinmeyi severdi. Müslümanların da böyle
hareket etmelerini tavsiye ederdi. Bir hadis-i
şeriflerinde: “Allah ü Teala temizdir,
temizliği sever” (En kamil manasıyla paktır,
pak olanı sever, kerimdir; kerem (iyilik)
sahibi olanı sever, cömerttir; cömerdi sever,
evinizin iç ve dışını temiz tutunuz;
Yahudilere benzemeyiniz” buyurdu.
Hz. Muhammed (s.a.v) asla kibirli
değildi. Bir hadis-i şeriflerinde: “Kalbinde
zerre miktar kibir olan cennete giremez.”
buyurdu. Đnsanlara önce kendisi selam
verir. Kiminle konuşursa ona yönelir, karşı
tarafın sözü bitinceye kadar beklerdi.
Birinin elini sıkarsa, elini karşıdakinden
evvel çekmezdi. Çarşı ve pazardan evine
aldığı eşyayı bizzat taşırdı. Bir meclise
girdiği zaman, nerede boş yer varsa orada
oturuverirdi. Gelen misafire kendi yastığını
verip, kendisi kuru yerde otururdu. Onun
138
HERKESE GEREKLĐ ĐSLAMĐ BĐLGĐLER
önüne hürmeten ayağa kalktıkları zaman
“Acemlerin, birbirlerini ta’zimen ayağa
kalktıkları gibi siz de kalkmayın.” El öpmeyi
de yasaklamıştı. Kibirli olmamakla beraber,
edebe riayet edilmesini isterdi. Ashabın
kendisine karşı nasıl hitap edip, nasıl
davranacağını öğretmişti.
Hz. Muhammed (s.a.v), Peygamber
olmadan önce de ibadet ediyordu. Hira
mağarasında bazen bir ay yalnız başına
ibadet ettiği olmuştu. O zaman ibadeti
tefekkürden ibaretti. Peygamber olduktan
sonra, ayakları şişinceye kadar namaz
kılardı. Bütün hayatı boyunca gece kalkarak
nafile ibadette bulunurdu. Bazen gece ve
gündüz ibadet ettiği olmuştu. Ashabın
gücünün yetmeyeceği hususlarda, kendisini
taklit etmelerinden onları men ederdi.
Hayatın icap ve zaruretlerine de gerekli
ehemmiyeti verirdi. Onun için dünyayı
tamamen terk ederek, kendini ibadete
verenlere
de
kızıyordu.
Bir
hadis-i
şeriflerinde:
“Allah
için
ben,
hepinize
nispetle
139
HERKESE GEREKLĐ ĐSLAMĐ BĐLGĐLER
Allah’tan en çok korkan ve çekinenim.
Fakat, oruç tutar (bazı günler ramazan
haricinde) oruçsuz olurum. Namaz kıldığım
gibi uyurum da. Kadınlarla da evlenirim.
Benim sünnetimden yüz çeviren benden
değildir” buyurmuştur. Din ile dünyayı
böylelikle birleştirmişti. Đbadet ederken, tam
olarak eksiksiz bir şekilde bu görevini yerine
getirirdi. Başka bir dünya işine teşebbüs
edence de onu bitirmeyince dönmezdi. Onun
için dünya tarihinde, Hz. Muhammed (s.a.v)
kadar din ve dünya işini başaran bir kişiye
daha tesadüf edilmiş değildir.
Mekke müşrikleriyle Taif halkının Hz.
Muhammed (s.a.v)’e yaptıkları eziyet ve cefa
tamamen insanlık dışı idi. Kureyşliler’in
Haşimoğullarına
uyguladıkları
boykot
antlaşması ile Hz. Muhammed (s.a.v)’in
soyunu açlıkla karşı karşıya bırakmışlardı.
Eşi Hz. Hatice ile hamisi olan amcası Ebu
Talib’in vefatı üzerine Mekke’den çıkmış ve
Đslam dinini yaymak için Taif’e gitmişti.
Fakat Taif halkı bu şerefli misafirin değerini
bilemediler.
140
HERKESE GEREKLĐ ĐSLAMĐ BĐLGĐLER
Memleketlerinden bu mübarek zatı
çıkardıkları gibi O’nu taş yağmuruna
tuttular. O zaman Hz. Muhammed (s.a.v)
tekrar
Mekke’ye
avdet
etmek
mecburiyetinde kaldı. Mekke müşrikleri
birleşerek
Hz.
Muhammed
(s.a.v)’i
öldürmeye karar verdikleri zaman, ilahi bir
izinle
Medine’ye
hicret
etmek
mecburiyetinde kaldı. Allah ü Teala’nın
yardımı ile kısa bir zaman içinde Mekke
şehri ile Taif’i fethetti. Bu arada altı bin esir
aldı. Fakat bir tanesini öldürmeden hepsini
serbest bıraktı. Hatta Mekke’yi fethettiği
zaman en büyük düşmanı olan Kureyş
müşriklerinin başkomutanı Ebu Süfyan esir
düştüğü zaman onu af edip serbest bıraktı.
Ve “Kim Ebu Süfyan’ın evine girse
dokunulmayacak.” diye buyurdu. Uhud
muharebesinde Hz. Hamza’yı şehit eden
Habeşi bir köle olan Vahşi, Đslam dinine
girdiği zaman onu da affetti.
Hz.
Muhammed
(s.a.v)
bütün
insanlara karşı çok merhametli idi.
Müşriklere karşı da büyük merhameti vardı.
Çünkü rahmet O’nu tamamen ihata etmişti.
141
HERKESE GEREKLĐ ĐSLAMĐ BĐLGĐLER
Bilhassa zayıf ve fakirler Hz. Muhammed
(s.a.v)’in rahmetine daha yakın kişilerdi.
Bütün hayatı fakirlerle beraber geçmişti. Bir
fakir yanına geldiği zaman çok sevinirdi.
Hatta bir hadis-i şeriflerinde:
“Benden
bir
şeyi
fakirleriniz
vasıtasıyla isteyiniz. Çünkü siz zayıfların
yüzü
suyu
hürmetine
merzuk
olunuyorsunuz.”
diye
buyurdu.
Hz.
Muhammed (s.a.v)’in fakirlere olan bu yakın
ilişkisinden dolayı, Kureyş müşriklerinin
alaylarına
mevzu
oluyordu.
Kölelerin
hürriyete kavuşmaları için elinden gelen
yardımı
yapıyordu.
Köleleri
hürriyete
kavuşturmak için devlet hazinesinden hisse
ayırmıştı. Hz. Muhammed (s.a.v) köleleri
hürriyete kavuşturduktan sonra, iaşelerini
temin etmek için onlara sermaye de verirdi.
Bu iyilik ve merhamet yalnız insanlara karşı
değil, bütün hayvanlara da şamildi.
Hayvanlara çok kötü muamele eden
Araplardan bu adeti tamamen ortadan
kaldırdı. Bilhassa atış talimlerinde, diri
hayvanları hedef olarak dikerlerdi. Bu
durumları yasak etti.
142
HERKESE GEREKLĐ ĐSLAMĐ BĐLGĐLER
Küçük çocuklara karşı çok şefkatli
idi. Sahabelerin çocuklarını gördüğü zaman
onları okşar ve öperdi. Yanına gelenleri
güler yüzle karşılardı. Müslümanlardan biri
felakete uğradığı zaman, kalbini saran
rahmet ve merhametinden bazen gözyaşı
dökerdi. Bir gün ölmek üzere olan bir
çocuğu yanına getirdikleri zaman gözleri
doldu. Neden ağladığını soran ashaba ”Bu,
Allah’ın mümin kullarının gönüllerine
koyduğu rahmet eseridir. Zaten Allah
ancak, kullarından merhamet sahiplerine
rahmetiyle muamele buyurur.”
Müşriklerin çocuklarına dahi şefkatli
idi.
Bilhassa
savaşta
çocuk
öldürülmemesini tavsiye ederdi. Sahabelerin
bir kısmı savaşta düşmanları lanetlemesini
istediler. Hz. Muhammed (s.a.v):
“Ben lanetçi olarak değil, alemlere
rahmet olarak geldim.” diye buyurdu. O’nun
merhametinden bütün alem kıyamete kadar
faydalanacaktır.
Hz. Muhammed (s.a.v) inanç hürriyeti
için mücadele etmişti. Kureyş müşriklerine
143
HERKESE GEREKLĐ ĐSLAMĐ BĐLGĐLER
bu inanç hürriyetini kabul ettirinceye kadar
onlarla savaştı. Müslümanlar Mekke’den
”Rabbimiz
Allah’tır.”
dedikleri
için
kovulmuşlardır. Allah ü Teala Hazretleri
Kur’an-ı Kerimde;
“Kendilerine karşı harp açanlara,
zulme uğradıkları için harp etmelerine izin
verdi. Allah ü Teala, onlara yardıma
hakkıyla kadirdir. O müminler yalnız
”Rabbimiz Allah’tır” dedikleri için nahak
yere yurtlarından çıkarılmışlardı. ” (Hacc:
22/39)
Görülüyor ki savaşa izin verilmesi,
inançtan
dolayı
zulme
uğrayan
Müslümanların kendilerini savunmaları
içindi. Hz. Muhammed (s.a.v) müşriklerle
çarpışmamak için her zaman sulh yolunu
tuttu. Hudeybiye barış antlaşması buna
açık misaldir. Bu antlaşma ile Đslam’a davet
serbestliğini sağladıktan sonra iki yıl içinde
yirmi senedekinden çok fazla insan
Müslüman oldu. Kureyş’liler Hudeybiye
Barış antlaşmasını tek taraflı olarak
bozdukları zaman, on bin kişilik bir kuvvetle
144
HERKESE GEREKLĐ ĐSLAMĐ BĐLGĐLER
Mekke’ye hareket ederek kan dökmeden
orayı aldı.
Bu olaylar şüphesiz Hz. Muhammed
(s.a.v)’in ne kadar yüksek siyasete ve idari
isabetlere haiz olduğunu göstermektedir.
Yüksek siyaseti sayesinde Đslam daveti en
sağlam temeller üzerinde kuruldu.
145
HERKESE GEREKLĐ ĐSLAMĐ BĐLGĐLER
HZ. MUHAMMED (S.A.V) GEÇMĐŞ
VE GELECEK OLAN BÜTÜN
ĐNSANLARIN EN BÜYÜĞÜDÜR.
Allah
(c.c)
tarafından,
Kuran-ı
Kerim'de övülen, o yüce Peygamberi,
insanoğlu nasıl idrak edip anlatabilsin.
O, gerçekten üstün bir ahlak üzerinde
yaratılmış ve alemlere rahmet olarak
gönderilmişti. Hakkı batıldan kılıç gibi kesip
ayırdı. O yeryüzünü aydınlatan bir nurdu.
Đnsanları vahşet ve cehalet bataklığından
kurtardı.
Bütün geçmiş ve gelecek insanlar bir
araya gelse, o yüce Peygamberin, üstün
146
HERKESE GEREKLĐ ĐSLAMĐ BĐLGĐLER
vasıflarını idrak edip anlatamazlar. Nasıl ki;
insanoğlu, Kur’an-ı Kerim’in tümünü idrak
etmekten acizdir. O halde Kuran ahlakı ile
ahlaklanmış, o faziletli Peygamberi nasıl
idrak edebilsin. Hiç bir insanın sahip
olmadığı, geniş kültür hazinesine sahipti.
Allah (c.c) gayblarından O’na geçmiş ve
geleceğe ait bilgileri bildirmişti. Allah (c.c)
şöyle buyurur:
”Ey Muhammed! Biz seni ancak
alemlere rahmet olarak gönderdik. ”
(Enbiya: 107)
Mümin ve kafir farkı gözetmeden,
hatta bütün canlılara rahmet olarak
gönderilmiştir. Hz. Muhammed (s.a.v)’e
inanan ve tasdik eden kurtulur. Aksi halde
helak olur.
Allah ü Teala’ya iman eden bir kişi,
Hz. Muhammed (s.a.v)’in Peygamberliğine de
iman etmiş olması gerekir. Hz. Muhammed
(s.a.v)’in Peygamberliğini kabul etmeyen bir
kişinin imanı sahih değildir, iman ehli
sayılmaz. Çünkü Hz. Muhammed (s.a.v)
belli bir kavime gönderilmiş bir peygamber
147
HERKESE GEREKLĐ ĐSLAMĐ BĐLGĐLER
değildir. Bütün insanlara gönderilmiştir.
Allah (c.c) şöyle buyuruyor:
“Ey Đnsanlar! Sizi can sıkıcı bir
azaptan kurtaracak kazançlı bir yolu
göstereyim mi? Allah’a ve peygamberine
inanınız.” (Saf: 10 - 11)
Bir başka ayette Allah (c.c) şöyle
buyuruyor:
“Ey Muhammed! Seni insanlara
peygamber gönderdik. Şahit olarak Allah
yeter. (Nisa: 79)
Bütün insanlar Hz. Muhammed
(s.a.v)’e uymak ve itaat etmekle mükelleftir.
Allah (c.c) şöyle buyuruyor:
“De ki, şayet Allah’ı seviyorsanız,
bana uyunuz ki Allah’ta sizi sevsin ve
günahlarınızı bağışlasın ve Allah affeder,
merhamet eder.” (Al-i Đmran: 31)
Bir başka ayette Allah ü Teala şöyle
buyuruyor:
“Peygambere itaat eden Allah’a itaat
etmiş olur. Kim yüz çevirirse bilsin ki, biz
148
HERKESE GEREKLĐ ĐSLAMĐ BĐLGĐLER
seni bekçi göndermedik.” (Nisa: 80)
Hz.
Muhammed
(s.a.v)
Müslümanların arasında bulunduğu sürece,
Allah ü Teala onlara azap etmez. Dünyada
ve ahirette iman eden kişiler için bir
güvencedir. Allah (c.c) şöyle buyuruyor:
“Sen içlerinde iken Allah onlara azap
etmez. Onlar bağışlanma dilerken de elbette
Allah azap edecek değildir.” (Tevbe: 33)
Allah ve melekler Hz. Muhammed
(s.a.v)’i methedip, övmektedirler. Bu O’nun
fazilet ve üstünlüğünü, eşsiz olduğunu
gösteren en güzel bir örnektir.
Allah ü Teala şöyle buyuruyor;
“Şüphesiz
Allah
ve
melekleri
peygamberi överler O’na salat ve selam
etmektedirler.” (Ahzap: 56)
Bir başka ayette Allah (c.c) şöyle
buyuruyor:
“Ya-sin. Ey Muhammed! Kuran-ı
Hakim’e and olsun ki, sen doğru yol üzere
gönderilmiş Peygamberlerdensin.” (Yasin: 14)
149
HERKESE GEREKLĐ ĐSLAMĐ BĐLGĐLER
Allah ü Teala’nın Hz. Muhammed
(s.a.v)’e yaptığı ikramlardan biri O’nu
ismiyle çağırmamıştır. Allah (c.c) şöyle
buyurur;
“Ey peygamber sana indirileni tebliğ
et!” (Maide: 67)
“Ey peygamber Allah sana yeter.”
(Enfal: 64)
Hz. Muhammed (s.a.v) daha hayatta
iken geçmiş ve gelecek bütün günahları
bağışlanmıştır. Allah (c.c) şöyle buyurur:
“Ey Muhammed! Doğrusu Biz sana
apaçık bir zafer sağlamışızdır. Allah böylece
senin geçmiş ve gelecek günahlarını
bağışlar. Sana olan nimetini tamamlar. Seni
doğru yola eriştirir. Böylece sana, hiç
kimsenin güç yetiremeyeceği bir şekilde
yardım eder” (Fetih: 1-3)
Hz. Muhammed (s.a.v)şöyle buyurdu:
“Altı hususiyetle peygamberlerden
üstün kılındım. Bunlar benden önce
kimseye verilmedi. Geçmiş ve gelecek
günahlarım bağışlandı. Ganimetler bana
150
HERKESE GEREKLĐ ĐSLAMĐ BĐLGĐLER
helal kılındı, benden önce hiç kimseye helal
kılınmadı. Ümmetlerin en hayırlısı kılındı,
yeryüzü benim için mescid ve temiz kılındı,
bana Kevser kılındı. Korku ile yardım
edildim. Nefis elinde olana yemin olsun ki,
dostunuz
şüphesiz
hamd
sancağının
sahibidir, kıyamet günü Adem ve diğerleri
onun altında bulunacaklardır.” (Bezzar)
Hz. Muhammed (s.a.v)’e verilmiş olan
üstünlüklerden biri de kıyamet günü bütün
peygamberlerin
imamı
ve
şefaatçisi
olacaktır.
Hz. Muhammed (s.a.v) şöyle buyurdu:
“Kıyamet günü olunca Peygamberlerin
imamı, hatibi, şefaatlerin sahibi olacağım,
fakat övünmek yoktur.”
Başka bir hadiste şöyle buyurdu:
“Cennet, ben girinceye kadar bütün
peygamberlere yasaktır ve benim ümmetim
girinceye dek de diğer ümmetlere yasaktır.”
151
HERKESE GEREKLĐ ĐSLAMĐ BĐLGĐLER
HZ. MUHAMMED (S.A.V),
GERÇEK PEYGAMBERDĐ
Hz.
Muhammed
(s.a.v)in
peygamberliği akli olan kesin delillerle artık
sabit olmuştur. O’nun peygamberliğine dil
uzatan
zavallılar,
Đslam
dinini
iyi
bilmediklerindendir.
Hz.
Muhammed
(s.a.v)in hayatı malum olan bir şahsiyettir.
Yirmi beş yaşına gelinceye kadar halkın
içinde yaşamış ve ticaretle uğraşmıştır.
Yirmi beş yaşından kırk yaşına gelinceye
kadar çoluk çocuğu ve ibadetle meşgul
olmuştur. Kırk yaşına geldikten sonra, Allah
ü Teala tarafından kendisine peygamberlik
geldi.
Hz.
Muhammed
(s.a.v)in
peygamberliğini akli delillerle izah edelim:
Hz. Muhammed (s.a.v) hiç okumamış
152
HERKESE GEREKLĐ ĐSLAMĐ BĐLGĐLER
mektep ve medrese tahsili görmemişti. Eğer
Hz. Muhammed (s.a.v) okur, yazar olsaydı,
sahabeler bunu bizlere mutlaka nakil ve
rivayet ederlerdi. Okumamış bir insanın
hikmetlerle dolu olan ve bütün ilimleri
ihtiva eden Kur’an-ı Kerim gibi kitabı
vücuda getirmesi olanaksızdır. Đlme ve fenne
mutabık olan Kur’an-ı Kerim, her zaman
insanlara
Hz.
Muhammed
(s.a.v)’in
peygamberliğini teyit etmiştir. Kısa bir
zaman içinde birbirine düşman olan Arap
kabilelerini birleştirmiş, putperestliği imha
etmiş, zengin ile fakir arasındaki imtiyazları
silip süpürmüştür. Đnsanların bozuk olan
ahlakını
düzeltmiştir.
Okumamış
bir
kimsenin bütün insanlara yön verecek
şekilde içtimai, siyasi, iktisadi, ahlaki ve
edebi
inkılap
yapıp
bunu
başarıya
götürmesi şüphesiz O’nun peygamberliğine
en büyük delildir.
Hz. Muhammed (s.a.v) kırk yaşına
gelinceye kadar dinle asla uğraşmamıştır.
Allah
ü
Teala
tarafından
kendisine
peygamberlik geldikten sonra Đslam dinini
kurmuştur. Esasında peygamberlik mühim
153
HERKESE GEREKLĐ ĐSLAMĐ BĐLGĐLER
bir görevdir. Hiç bir zaman yalan iddialarla
peygamberlik yapılamaz. Çünkü Allah’a
iftira
etmeye
yeltenenlerin
başarıya
ulaşması olanaksızdır. Hz. Muhammed
(s.a.v) dünyaya geldiği günden ölünceye
kadar gayet dürüst ve emin bir zat
olduğunu
bütün
tarih
kitapları
kanıtlamıştır.
Düşmanları
olan
Kureyş’liler
davasından
vazgeçirmek
için,
Hz.
Muhammed (s.a.v)e mevki ve para vaat
ettikleri halde, bunlardan hiç birini kabul
etmemişti. Yapmış oldukları bütün zulüm ve
işkencelere rağmen aldığı ilahi emirleri
yerine getirmeye çalışmıştır. Başarıya
ulaştığı zaman bidayette nasıl idiyse, asla
değişmeden aynı kalmıştır.
Önceki
davranışları
ile
son
davranışları arsında zerre kadar bir fark
olmamıştır. O’nun bütün emir ve yasakları
beşeriyetin ıslahı içindi.
Hz. Muhammed (s.a.v)'i gören binlerce
kişi, O’nun peygamberliğinden asla şüphe
etmemişlerdir. Hatta onu gören bazı
154
HERKESE GEREKLĐ ĐSLAMĐ BĐLGĐLER
insanlar, iman ederek bunda
söyleyecek bir yüz yoktur, diye
etmişlerdi.
yalan
yemin
Hz. Muhammed (s.a.v) istikbale ait
söylemiş olduğu bütün sözler aynen eksiksiz
olarak çıkmıştır. Sahabe’nin durumu,
yapılacak olan bütün fetihler ümmetinin
gelecekteki
durumu
ve
kıyametin
alametlerini teker, teker izah etmiştir. Ve
bunlar aynen çıkmıştır.
Kıyamete kadar canlı bir mucize
olarak yaşayacak olan Allah’ın Kelamı
Kur’an-ı Kerim, Hz. Muhammed (s.a.v)in en
son peygamber olduğuna şehadet etmiştir.
Aradan 1350 sene gibi uzun geçmiş
olmasına rağmen, başka bir peygamberin
gelmemiş olması bunu açıkça teyit etmiştir.
Eskiden her birkaç yüz yıl içinde insanlara
mutlaka peygamber gelirdi. Cenab-ı Hak
Kur’an-ı Kerim’de:
“Muhammed
Allah’ın
(Fetih Sûresi 29. ayetinde. )
resulüdür.”
“Muhammed,
adamlarınızdan
hiç
birinin babası değildir. Fakat Allah’ın resulü
155
HERKESE GEREKLĐ ĐSLAMĐ BĐLGĐLER
ve peygamberlerinin sonuncusudur. Allah
her şeyi hakkıyla bilendir.” (Ahzab sûresi
40. ayetinde)
“Muhammed (s.a.v) bir peygamberden
başka bir şey değildir.” (Âl-i Đmran sûresi
144. ayetinde)
“O hikmet dolu Kur’ana yemin ederim
ki, Habibim sen, hiç şüphesiz gönderilen
peygamberlerdensin. Dost doğru bir yol
üzerindesin. Bu Kur’an, yegane galip, çok
esirgeyici Allah’ın indirdiği bir kitaptır.”
(Yâsin sûresinin 2, 3, 4, 5. ayetinde)
“Ya
Muhammed!
De
ki,
peygamberliğine Allah şahittir. Nezdinde
kitap ilmi olanlar da bunu bilir.” (Rad
sûresinin 34. ayetinde)
Bütün beşeriyete kıyamete kadar yön
verecek olan Hz. Muhammed (s.a.v), gerçek
bir peygamberdir. Şimdiye kadar tarih
hakiki peygamber olmayan bir kişinin, din
kurup devam ettirdiğini kayıt etmiş değildir.
156
HERKESE GEREKLĐ ĐSLAMĐ BĐLGĐLER
CENNETLE MÜJDELENEN ON KĐŞĐ
(AŞERE(AŞERE-Đ MÜBEŞŞERE)
Hz.
Muhammed
(s.a.v)’in
sahabelerinden hayatlarında iken, cennet ile
müjdelediği on kişiye “Aşere-i Mübeşşere”
denir. Bunların mübarek isimleri şunlardır:
1-Ebu Bekir es Sıddık (r.a)
2-Ömer el-Faruk (r.a)
3-Osman b. Affan (r.a)
4-Ali b. Ebu Talib (r.a)
5-Talha b. Ubeydullah (r.a)
6-Zübeyr b. el-Avvam (r.a)
7-Sa’d b. Ebi Vakkas (r.a)
8-Said b. Zeyd (r.a)
9-Abdurrahman b. Avf (r.a)
10-Ebu Ubeyde b. Cerrah (r.a)
Şimdi bunların Đslam dinine yaptıkları
hizmetleri kısaca tanıyalım:
157
HERKESE GEREKLĐ ĐSLAMĐ BĐLGĐLER
1- HZ. EBUBEKĐR ES SIDDIK (R.A)
Mekke’nin Kureyş kabilesindendir.
Hz. Muhammed (s.a.v)’den iki yaş küçüktü.
Kureyş içinde çok yüksek bir mevkii vardı.
Cahiliye devrinde Mekke’nin kan davalarına
hakemlik yapardı. Onun verdiği bütün
kararlara taraflar riayet ederlerdi. Mekke’de
ayrıca ticaretle uğraşırlardı. Devrin en
zenginlerindendi.
Müslüman
olduktan
sonra, bütün servetini Đslam dini uğrunda
sarf etti. Bilhassa Müslüman olan köleleri
satın alıp, azad ediyordu. Hz. Ebubekir,
Müslüman olmadan önce de hiç puta
tapmamış ve ağzına da içki koymamıştı.
Đslam dinini kabul etmede, asla
tereddüt etmemişti. Çünkü puta tapmak
mantığına
asla
uygun
düşmüyordu.
Bilhassa Hz. Muhammed (s.a.v)’in miracını
158
HERKESE GEREKLĐ ĐSLAMĐ BĐLGĐLER
duyar duymaz tasdik ettiği için ona “Sıddık”
denilmişti. Hz. Ebubekir, Kur’an-ı Kerime
aşık olduğu için, Kur’an okurken ağlardı.
Hz. Muhammed (s.a.v) Medine’ye
hicret edince, Hz. Ebubekir’i yanına alarak
çıkmıştı. Yaptığı işlerde Hz. Muhammed
(s.a.v), istişarede bulunurken Hz. Ebubekir’i
sağına ve Hz. Ömer’i soluna alırdı. Đlk önce
Hz. Ebubekir’in reyine başvururdu.
Hz. Muhammed (s.a.v)’in hastalığında:
“Söyleyin
Ebubekir’e,
cemaate
namaz
kıldırsın!” emrini verdi. Peygamberimiz
hayatta iken üç gün ona vekaleten imamlık
yaptı. Hz. Muhammed (s.a.v)’den sonra
Müslümanların ilk halifesi seçildi. Đki sene
halifelik yaptı. Hz. Ebubekir’in halifeliğinde,
Müslümanlık büyük bir buhran geçiriyordu.
Yalancı
peygamberler
türedi.
Arap
yarımadasında yer yer ayaklanmalar ve
dinden çıkma hareketleri baş gösterdi.
Bunların hepsini bastırarak tekrar Đslam
birliğini kurmaya muvaffak oldu. Halifeliği
zamanında
Kur’an-ı
Kerimi
topladı.
Vefatında cenazesi Hz. Muhammed (s.a.v)’in
159
HERKESE GEREKLĐ ĐSLAMĐ BĐLGĐLER
“Hücre-i
gömüldü.
Saadet”
denilen
türbesine
2- HZ. ÖMER EL FARUK (R.A)
Hz. Ömer doğruyu eğriden ayırdığı
için, Hz. Muhammed (s.a.v) kendisine
“Faruk” lakabını vermişti. Hz. Muhammed
(s.a.v)’den on üç yaş küçük olup, otuz üç
yaşında
iken
Müslüman
olmuştu.
Kureyşliler arasında yüksek bir mevkii
vardı. Müslümanlıktan önce Kureyşlilerle
diğer kabileler arasındaki siyasi meseleleri
çözmeye görevliydi.
Müslüman olduktan sonra, Đslam
dinine büyük hizmetleri olmuştu. Kureyş
müşrikleri bütün Müslümanlara eziyet
yaptıkları
halde,
Hz.
Ömer’e
yanaşamazlardı.
Müslümanlığın
ilk
devirlerinde
dahi,
korkmadan
bütün
müşriklere
meydan
okuyordu.
Bütün
savaşlarda
Hz.
Muhammed
(s.a.v)’in
yanında bulundu. Hz. Muhammed (s.a.v)
her zaman, Hz. Ömer’in reyini alır ve O’nu
soluna oturturdu. Hatta on iki meselede,
160
HERKESE GEREKLĐ ĐSLAMĐ BĐLGĐLER
Đlahi vahiy O’nun reyine uygun düşmüştü.
Hz. Muhammed (s.a.v)’in vefatından
sonra da halife olarak seçilen Hz.
Ebubekir’in yanından ayrılmadı. Đslam
birliğinin
sağlanmasında
ve
Kur’an-ı
Kerim’in toplanmasında Hz. Ebubekir’e çok
büyük yardımı oldu.
Hz. Ebubekir’in vefatından sonra, Hz.
Ömer Müslümanlara halife seçildi. Halifeliği
zamanında büyük fetihler yaparak Suriye,
Filistin, Mısır ve Đran toprakları tamamen
Đslam sınırları içine katıldı. Hz. Ömer
bilindiği gibi adaletiyle tanınmış bir halife
idi. O’nun devrinde Gassani hükümdarı
“Cebele”
Müslüman
olmuştu.
Hac
mevsiminde Kabe’yi ziyaret eden hükümdar
Cebele, eteğine basan bir köleye yumruk
vurarak burnunu kırmıştı. Köle, hükümdarı
Hz. Ömer’e şikayet etti. Hz. Ömer, derhal
hükümdarı
sorguya
çekerek
“Köleyi
memnun etmesini, aksi takdirde aynı
muameleyi ona yapacağını” bildirdi. Çünkü
Müslümanlıkta
hükümdarlık,
kölelik
yoktur. Müslümanlar arasında tam bir
161
HERKESE GEREKLĐ ĐSLAMĐ BĐLGĐLER
eşitlik vardır.
Hz. Ömer’in bu adaletinden korkan
Cebele Bizans’a kaçmak mecburiyetinde
kaldı.
Hz. Ömer Đranlı bir köle tarafından
zehirli bir hançerle şehit edildi. Cenazesi Hz.
Muhammed (s.a.v)’in ”Hücre-i Saadet”
denilen türbesine gömüldü.
3- HZ. OSMAN BĐN AFFAN (R.A)
Mekke’nin Kureyş kabilesindendir.
Hz. Ebubekir’in delaletiyle Müslüman
olmuştu. Mekke’nin sayılı zenginlerindendi.
Hz. Muhammed (s.a.v)’in damadı idi.
Đlk önce “Rukiyye” adındaki kızıyla evlenmiş,
ölünce diğer kızı ”Ümmü Gülsümü almıştı.
Hz. Muhammed (s.a.v)’in iki kızı ile
nikahlandığı için O’na “Zinnureyn” (iki nur
sahibi) denilmiştir.
Đslam dinine maddi ve manevi çok
büyük
katkıları
olmuştu.
Medine'ye
hicretinden sonra meşhur “Rum kuyusunu”
bir
Yahudi'den
satın
alarak
bütün
162
HERKESE GEREKLĐ ĐSLAMĐ BĐLGĐLER
Müslümanlara vakfetmişti.
Tebük savaşında on bin kişilik
ordunun üçte birini yalnız başına teçhiz
etmiş, ayrıca Hz. Muhammed (s.a.v)’e bin
altın yardımda bulunmuştu. Bedir savaşı
dışında kalan bütün savaşlara iştirak
etmişti. Hz. Ömer şehit edildikten sonra,
Müslümanlara halife olarak oy birliği ile Hz.
Osman seçildi. On iki yıl halifelik yaptı.
Mısır ve Irak’tan Hz. Osman’a karşı
yürüyenler evini kırk gün muhasara altına
aldılar. Hz. Osman çok cesurdu ve her türlü
felaketlere göğüs geriyordu. Tek bir
Müslüman’ın
kanının
akmasına
razı
olmadığı için, asiler O’nu feci bir şekilde
öldürmeye muvaffak oldular. Şehit edildiği
gün oruçluydu ve Kur’an okuyordu. Asiler
Hz. Osman’ın evini ve devletin hazinesini de
yağma ettiler.
4- HZ. ALĐ BĐN EBU TALĐB (R.A)
Hz. Ali Kureyş kabilesindendir. Hz.
Muhammed (s.a.v)’i 25 yaşına kadar himaye
eden ve besleyen amcası Ebu Talib'in
163
HERKESE GEREKLĐ ĐSLAMĐ BĐLGĐLER
oğludur. Peygamberimiz (s.a.v) Hz. Hatice ile
evlendikten sonra, amcasına bir yardım
olsun diye beş yaşında olan oğlu Ali’yi
yanına aldı. Hz. Muhammed (s.a.v)’in kızı
“Fatımat-üz Zehra ile evleninceye kadar, hep
O’nun evinde kaldı.
Hz. Muhammed (s.a.v)’e peygamberlik
gelince, Hz. Ali on yaşlarında idi. Ve
çocuklardan ilk Müslüman olan Hz. Ali
oldu. Hz. Muhammed (s.a.v) Mekke’den
Medine’ye hicret edince, hayatını tehlikeye
atarak
O’nun
yatağında
yatmaktan
çekinmemişti.
Peygamberimizin
yapmış
olduğu bütün savaşlara katılmış ve
müşriklerin en ileri gelenlerini bizzat kendisi
öldürmüştü. Đslam’ın korkunç düşmanları
ile göğüs göğse kahramanca çarpışması
bugün halk arasında efsaneleşmiştir.
Hz. Ali (r.a) Hz. Muhammed (s.a.v)’in
terbiyesi ile yetiştiği için devrin en büyük
alimlerindendi. Müslümanlığın en ince
teferruatını
ve
Kur’an-ı
Kerim’in
hükümlerini çok iyi bilen bir sahabe idi. Hz.
Osman’dan sonra Müslümanlara halife
164
HERKESE GEREKLĐ ĐSLAMĐ BĐLGĐLER
seçildi. Halifeliği iç isyanlarla geçti. Bilhassa
”Cemel” ve “Sıffin” olayları kanlı oldu. Hz.
Ali, Kufe'de halife iken haricilerin bir fedaisi
tarafından şehit edildi.
5- TALHA BĐN UBEYDULLAH
(R.A)
Kureyş
kabilesindendi.
Đlk
Müslümanlardan olup, Bedir savaşı dışında
kalan bütün savaşlarda Hz. Muhammed
(s.a.v) ile beraber bulundu. Bedir savaşı
esnasında, Hz. Muhammed (s.a.v)’in emriyle
Şam’a gitmişti. Onun için bu savaşa iştirak
etmemişti. Uhud savaşında, Hz. Muhammed
(s.a.v)’e atılan bir kılıcı koluyla ittiği için
çolak olmuştu. Hz. Talha devrin en
zenginlerindendi. Servetinin büyük bir
kısmını Đslam dini uğrunda sarf etti. Hz.
Talha “Cemel” vakasında Mervan tarafından
şehit edildi.
6- ZÜBEYR BĐN EL AVVAM (R.A)
Kureyş
kabilesinden
olup,
Hz.
Muhammed (s.a.v)’in halazadesi oluyordu.
165
HERKESE GEREKLĐ ĐSLAMĐ BĐLGĐLER
Ayrıca Hz. Aişe’nin hemşiresi olan Esma ile
evli olduğu için Hz. Muhammed (s.a.v)’in
bacanağı olmuştu. Hz. Muhammed (s.a.v)’in
bütün
savaşlarına
iştirak
etmişti.
Savaşlarda
müşriklerle
göğüs
göğse
kahramanca çarpışan sahabelerdendi. Hz.
Ömer’in halifeliği zamanında yapılan, Mısır
savaşı ile diğer seferlere iştirak etmişti. Çok
zengin bir sahabe idi. Bazı rivayetlere göre
bin
kölesi
olduğu
söylenmektedir.
Müslüman olduktan sonra, servetinin
büyük bir kısmını Allah Teala yolunda
sarfetti. Cemel vakasında şehit edildi
7- SAAD BĐN EBĐ VAKKAS (R.A)
Kureyş kabilesindendir. Müslüman
olduğu zaman çok gençti. On yedi
yaşlarında idi. Hz. Muhammed (s.a.v)’in
yapmış olduğu bütün savaşlara iştirak
etmişti. Çok cesur olduğu için savaşlarda
büyük başarılar sağlardı. Hz. Ömer’in
halifeliği zamanında başkumandan tayin
edildi. Đran’ı fethetti. Hz. Ömer’in şehit
edilmesinden sonra evine çekilip hiçbir şeye
karışmadı. Cemel ve Sıffin savaşlarına da
166
HERKESE GEREKLĐ ĐSLAMĐ BĐLGĐLER
katılmadı.
8- SAĐD BĐN ZEYD (R.A)
Hz. Ömer’in kız kardeşi Fatıma ile
evlenmişti.
Said
ve
eşi
ilk
Müslümanlardandı. Hz. Ömer’den önce
Müslüman olmuşlardı. Hz. Muhammed
(s.a.v)’in Bedir savaşı dışında yapmış olduğu
bütün savaşlara iştirak etmişti. Bedir savaşı
yapıldığı sırada, Hz. Muhammed (s.a.v)’in
emriyle görevli olarak Şam taraflarına
yollanmıştı. Dünya işlerine hiç ehemmiyet
vermediği için, halifeler devrinde görev
almamıştı. Đbadete çok düşkün bir zattı.
9-ABDURRAHMAN BĐN AVF (R.A)
Kureyş
kabilesindendir.
Bütün
savaşlarda,
Hz.
Muhammed
(s.a.v)’in
yanında bulundu. Çok cesur bir sahabe idi.
Uhud savaşında yirmi yerden yara almış ve
topal olmuştu. Başta mali durumu iyi
değildi. Daha sonra ticaretle uğraştığı için,
çok
zengin
olmuştu.
Hayatta
iken,
servetinin büyük bir kısmını Đslam dini
167
HERKESE GEREKLĐ ĐSLAMĐ BĐLGĐLER
uğrunda sarf etti. Günde otuz köle azat
ettiği olmuştu. Yaptığı vasiyette servetinin
büyük bir kısmını Đslam gazilerine hibe etti.
10-EBU UBEYDE BĐN
CERRAH (R.A)
Kureyş
kabilesindendir.
Hz.
Muhammed (s.a.v)’in yapmış olduğu bütün
savaşlara katılmıştı. Büyük bir kumandan
ve çok adil bir insandı. Hz. Ebubekir’in
halifeliği zamanında Suriye’ye gönderilmişti.
70 gün muhasaradan sonra Şam’ı teslim
aldı. Hz. Ömer’in halifeliği zamanında ise
başkumandanlığı Ebu Ubeyde’ye verdi. Çok
adil olduğu için, Suriye’yi harpsiz olarak
aldı. Hz. Ebu Ubeyde öldüğü zaman hiçbir
serveti yoktu. Hz. Ömer kendisinden sonra
halifeliğe namzet olarak Ebu Ubeyde’yi
görüyordu. Fakat Hz. Ömer’den önce vefat
etti.
168
HERKESE GEREKLĐ ĐSLAMĐ BĐLGĐLER
ĐSLAM’DA KARDEŞLĐK
Allah ü Teala Hazretleri insanı,
yaratıkların en şereflisi olarak kılmıştır.
Đnsana akıl, düşünce, maddi ve manevi
değerler vermiştir. Bu mevcut olan alemi de
onun yararına sunmuştur. Đnsanlar için en
başta gelen vazife, birbirlerine karşı sevgi ve
saygıdır.
Đslam dininin bütün hükümleri
kardeşlik temeli üstünde kurulmuştur. Eğer
Đslam’da
kardeşlik
bağı
olmasaydı,
Müslümanlık kuru bir deyimden öteye
geçmezdi. Allah ü Teala Hazretleri Kur’an-ı
Kerim’de:
“Đnsanlar
birbirinin
kardeşidirler,
onun için iki kardeşiniz arasını bulunuz.
169
HERKESE GEREKLĐ ĐSLAMĐ BĐLGĐLER
Allah’tan da korkunuz ki
erişesiniz” (Hucurat sûresi: 10)
rahmetine
Đslam dininde bu kardeşlik geçici bir
kardeşlik olmayıp, ebedi olarak devam eden
kardeşliktir. Müslümanlar arasında çıkan
kavga ve münakaşalarda bunların arasını
bulup, hemen barıştırmak gerekir. Hz.
Muhammed (s.a.v) bir hadis-i şeriflerinde:
“Siz
inançlı
olmadıkça
cennete
giremezsiniz. Birbirinizi sevmeyince de
inançlı olmazsınız buyurdu” Başka bir
hadis-i şeriflerinde:
“Bir insana kötülük olarak Müslüman
kardeşini hor görmesi yeter” buyurur.
Đslam
dini
bütün
müminlerin
kardeşçe birlik ve
beraberlik
içinde
yaşamalarını kesin olarak emreder. Onun
için kardeşlik bağlarını bozucu her türlü
kötü hareket ve davranışlardan sakınmak
gerekir. Fitne çıkarmak isteyenlere yardımcı
olmamak lazımdır. Hz. Muhammed (s.a.v)
bir hadis-i şeriflerinde:
“Birbirinize kin beslemeyin. Birbirinizi
170
HERKESE GEREKLĐ ĐSLAMĐ BĐLGĐLER
kıskanmayın. Birbirinize dargın durmayın.
Ey Allah’ın kulları kardeş olun. Bir
Müslüman’ın darılıp ta din, Müslüman
kardeşi ile üç günden fazla bir süre
görüşmemesi doğru olmaz.” Başka bir
hadis-i şeriflerinde:
“Müminler
birbirini
sevmekte,
birbirine acımakta ve yekdiğerini korumakta
bir vücut gibidirler. Vücudun herhangi bir
parçası rahatsız olursa diğer kısımları da bu
yüzden uykusuzluğa ve humma hastalığına
tutulurlar.”
Bir
felaketten
duymaları
birbirlerine
Müslüman’ın başına gelecek
bütün Müslümanların üzüntü
gerekir. Çünkü Müslümanlar
karşı çok merhametlidirler.
Bugün insanoğluna yakışmayacak bir
tutum ve davranış içindeyiz. Kardeşliği kalp
kırma ve gönül incitmeye çevirdik. Fikir
ayrılığı ebedi ve ezeli olan kardeşliğimize
leke getirdi. Hiç bir fikrin, milli ve dini
kardeşliğimizin üstünde olmaması gerekir.
Müslüman
hiç
kimseye
zararı
olmayan, herkese yararlı olan kişidir. Onun
171
HERKESE GEREKLĐ ĐSLAMĐ BĐLGĐLER
için Müslüman’ın her türlü huzur bozucu
hareketlerden uzak kalması lazımdır.
172
HERKESE GEREKLĐ ĐSLAMĐ BĐLGĐLER
ĐSLAM’DA BĐRLĐK VE
BERABERLĐK
Bugün Đslam dini tamamen çağ dışı
bir sistem olarak kabul edilmektedir.
Cemiyetimizde dinsizlik bir moda akımı
halini almıştır. Onun için çoğu insanlar din
bilgisinden yoksun olarak yetişmekte ve
birbirlerini yok etmektedirler. Allah ü
Teala’ya kul olmayanlar, yaratılışlarında ki
mevcut olan kulluk etme özelliklerinden
dolayı, başkalarına kul ve köle olmuşlardır.
Đslam dini, insanoğlunun Allah ü
Teala’dan başka hiç kimseye kul ve köle
olmayacağını açıkça bildirmiştir. Allah ü
173
HERKESE GEREKLĐ ĐSLAMĐ BĐLGĐLER
Teala Hazretleri Kur’an-ı Kerim’de:
“Biz gerçekten Ademoğullarına büyük
şeref bahşettik. Onları karada ve denizde
taşıdık, en güzel şeylerden onlara rızıklar
verdik ve yarattıklarımızın çoğuna büsbütün
üstün kıldık” (Đsra sûresi: 70)
Kur’an
insanoğlunun
bütün
mahlukattan üstün ve şerefli bir varlık
olarak yaratıldığını ilan ediyor.
Birlik ve beraberliğin ancak toplu
olarak Allah ü Teala’nın ipine yapışmak
suretiyle gerçekleşeceğini yine Kur’an-ı
Kerim bizi bildirmektedir. Cenab-ı Hak:
“Ey Müminler! Allah’tan ona yaraşır
biçimde korkun ve ancak Müslümanlar
olarak ölün. Ve topluca Allah’ın ipine
yapışın, ayrılmayın. (Ali Đmran sûresi: 102103)
Allah ü Teala insanların tefrikaya
düşerek
birbirlerine
zulmetmelerine,
şereflerinin
zedelenmesine
müsaade
etmemiştir.
Đslam dini birlik ve beraberliğe çok
174
HERKESE GEREKLĐ ĐSLAMĐ BĐLGĐLER
ehemmiyet vermiştir. Bir milletin birlik ve
beraberliğini devam ettirebilmesi için zalim
devlet başkanlarına veya iktidarlara karşı
dahi sabredebilmesini emretmiştir. Hz.
Muhammed (s.a.v) bir hadisi şeriflerinde:
“Her kim devlet başkanında hoşuna
gitmeyen kötü bir şey görürse, bu kötülüğe
karşı sabretsin. Çünkü devlet başkanına
karşı isyan ederek ona itaatten bir karış
dışarı çıkan bir insan, bu isyankar hali
üzerine ölürse muhakkak cahiliyet ölümü
ile ölür” (Müslim, Đmare: 56)
Görülüyor ki Hz. Peygamber birlik ve
beraberliği bozan her türlü isyan ve
ihtilalleri şiddetle menetmektedir.
175
HERKESE GEREKLĐ ĐSLAMĐ BĐLGĐLER
ĐSLAM DA ÇALIŞMAK
Allah ü Teala Hazretleri yerde ve gökte
ne varsa hepsini insan için yaratmıştır.
Đnsanın onurlu bir hayata ulaşabilmesi için
şüphesiz çalışmalıdır. Mademki mevcut
bütün nimetler insanlar için yaratılmıştır. O
halde insan bütün güç ve kudretiyle
çalışarak bu mevcut olan nimetlerden
yararlanmalıdır. Yoksa başkasına muhtaç
duruma düşer. Bu hususta Allah ü Teala
Hazretleri Kur’an-ı Kerim’de:
“Allah kendisinden isteyebileceğiniz
her şeyi size vermiştir. Allah’ın nimetlerini
176
HERKESE GEREKLĐ ĐSLAMĐ BĐLGĐLER
sayarsanız bitiremezsiniz. Buna rağmen
insan çok nankördür” (Đbrahim: 14/34)
buyurmuş.
Her zaman insanın hedefi başkasına
yardım etmek olmalıdır. Çünkü insan
başkasından yardım almak ve başkasına
yük olmak için yaratılmış değildir. Allah ü
Teala her insana bir akıl vermiştir.
Yeryüzünde
vermiş
olduğu
çeşitli
nimetlerden rızkını toplamalıdır. Allah ü
Teala (c.c) Kur’an-ı Kerim’de;
“Namaz bitince yeryüzüne
Allah’ın lutfundan rızk isteyin”
62/10) Diğer bir ayette ise:
yayılın,
(Cuma:
“Đnsan için çalışmasının karşılığından
başkası yoktur. O, çalışmasının karşılığını
şüphesiz görecektir” (Necm sûresi: 53/3940)
Hz. Muhammed (s.a.v) her gelen gün
daha
fazla
çalışarak
ilerlememizi
emretmektedir. Bir hadis-i şeriflerinde:
“Đki
günü
birbirine
eşit
olan
aldanmıştır.” Yine en hayırlı rızkın el emeği
177
HERKESE GEREKLĐ ĐSLAMĐ BĐLGĐLER
ile
kazanılan
helal
rızk
olduğunu
bildirmiştir. Çalışmaya gücü yeten bir
insanın başkasının yardımıyla yaşaması hoş
görülmemiştir. Hz. Muhammed (s.a.v) bir
hadis-i şeriflerinde:
“Đnsan elinin kazandığından daha
hayırlı hiçbir şey yiyemez.” Başka bir hadis-i
şeriflerinde:
“Zenginler ile organlarında eksiklik
bulunmayan ve gücü kuvveti yerinde
olanların sadaka almaları helal değildir.”
buyurmuştur.
Đslam dini, kazancın helal yollardan
sağlanmasını kesin olarak emreder. Helal
yollardan sağlanan kazançtan hem ferdin ve
hem de toplumun büyük yararı vardır.
Gayr-ı meşru kazanç kişiye çok ağır
sorumluluklar yükler. Allah ü Teala
Hazretleri Kur’an-ı Kerim’de:
“Onlardan çoğunu günah işlemekte,
düşmanlık yapmakta ve haram yemede
birbirleriyle yarış yaptıklarını görürsün.
Yaptıkları iş ne kötüdür.” (Maide sûresi:
5/62)
178
HERKESE GEREKLĐ ĐSLAMĐ BĐLGĐLER
Gayrı meşru yollarla çok kazanmak
gayet kolaydır. Bu kazançlar başta kişiler
için çok yararlı gibi görünürse de, toplumun
mutluluğunu ve ahlakını bozar. Eğer gayrı
meşru kazançlar zararlı olmasaydı, Đslam
dini bunları yasaklamazdı. Helal olan
kazançta kişinin ve toplumun mutluluğu
vardır.
179
HERKESE GEREKLĐ ĐSLAMĐ BĐLGĐLER
ĐSLAM DA DOĞRULUK
Bütün insanlar için hakka ulaşmak
gaye olmalıdır. Bu gayeye ulaşmak için en
kısa yol doğruluktur. Her hususta doğruluk
kadar yüce ve zor olan bir makam yoktur.
Cenab-ı Hak peygamberine ve onunla
kıyamete kadar beraber olanlara doğruluğu
emretmektedir. Đnsanların ıslahı ile için
gönderilen peygamberlere tabi olmayan ve
tefrikaya düşenler, her zaman perişan
olmuşlardır. Allah ü Teala Hazretleri Kur’anı Kerim’de:
“O halde sen ve seninle olanlarla
180
HERKESE GEREKLĐ ĐSLAMĐ BĐLGĐLER
birlikte, sana Emrolunduğun gibi hareket
et. Aşırı gitmeyin, çünkü O (Allah) ne
yaparsanız görür” (Hud: 112)
Bu emir, Hz. Muhammed (s.a.v) ve
onunla beraber olanlar içindir. Peygambere
bu ayet nazil olduğu zaman, kendisini
ihtiyarlattığını söylemişti. Bununla da
doğruluğun
zorluğunu
ve
yüceliğini
belirtmiştir. Đslam dini Müslümanları çok
güzel olarak birleştirmiştir. Adi ihtirasların
tamamen ötesinde, o kadar kuvvetli bir din
kardeşliği kurmuştur ki, Müslümanlar
arasında çok sağlam bir bağ olmuştur. Allah
ü Teala’nın emirlerine Müslümanlar riayet
ettikleri
nispette
cihana
hakim
olabilmişlerdir.
Müslümanların, fırka fırka olmasını
Hz. Muhammed (s.a.v) şiddetle menetmişti.
Toplantıda dahi ayrılık zannı verecek bir
şekilde
oturulması
peygamberimiz
tarafından hoş görülmemişti. Bir gün Hz.
Muhammed (s.a.v) mescide girdiğinde,
sahabelerin fırka, fırka olduğunu görünce
“Eyvah bana ne oldu ki, sizi fırka fırka
181
HERKESE GEREKLĐ ĐSLAMĐ BĐLGĐLER
görüyorum?” diyerek sahabelerin bu yaptığı
hareketi tasvip etmediğini ifade etmişti.
Đlk
Müslümanların
en
önemli
hususiyetleri
doğru
olmalarıydı.
Her
hakikati korkusuzca söyleyebilirlerdi. Şahsi
hesaplarını göz önünde bulundurarak ve
zalimlere boyun eğerek haksızlığa göz
yummazlardı.
Kısa bir zamanda Đslamiyet, bu
sağlam olan esasları sayesinde insanlığa
medeniyet dersi vermiştir.
182
HERKESE GEREKLĐ ĐSLAMĐ BĐLGĐLER
ĐSLAM’DA KOLAYLIK
Đslam
dini
semavi
dinlerin
sonuncusudur. Hz. Muhammed (s.a.v)
bütün
insanlara
gönderilen
en
son
peygamberdir.
Önceki
peygamberler
muayyen bir topluluğa ve belli bir zaman
için gönderildi. Hz. Muhammed (s.a.v) ise en
son
peygamber
olduğu
için,
bütün
insanların ihtiyaçlarına kıyamete kadar
cevap verebilecek bir din ile gelmiştir.
Đslam’ın
her
devirde
yaşayan
insanlara gönderilmiş bir din olduğunu,
Allah ü Teala Hazretleri Kur’an-ı Kerim’de:
183
HERKESE GEREKLĐ ĐSLAMĐ BĐLGĐLER
“Ya Muhammed, de ki: Ey insanlar
doğrusu ben, göklerin ve yerin sahibi,
ondan başka ilah bulunmayan, dirilten
öldürten Allah’ın hepiniz için gönderdiği
peygamberim” (A’raf sûresi: 7/158)
“Kim Đslamiyet’ten başka bir dine
yönelirse, onun ki kabul edilmeyecektir. O
ahirette kaybedenlerdendir. (Ali Đmran
sûresi: 3/85)
Đslam dini ruh ve bedenimize kolay
olacak şeyleri emretmiştir. Đnsanın türlü
hallerini güç ve kabiliyetlerini göz önünde
bulundurmuştur. Ağır bir yük olarak
gönderilmemiştir. Đslam dini, her zaman
bütün insanları şefkatle kucaklamıştır.
Allah ü Teala Hazretleri Kur’an-ı Kerim’de;
“Allah sizin için güçlük çıkarmak
istemez, fakat sizin kalp ve bedeninizi
temizlemek
ve
size
olan
nimetlerini
tamamlamak ister.” (Maide sûresi: 5/7)
“Allah dinde size karşı
çıkarmadı.” (Hacc sûresi: 22/78)
güçlük
Đslam dininde asıl olan kolaylıktır.
184
HERKESE GEREKLĐ ĐSLAMĐ BĐLGĐLER
Kişileri dinden nefret ettirmek, Đslam dininin
prensiplerine
tamamen
aykırıdır.
Hz.
Muhammed (s.a.v) bir hadis-i şeriflerinde
buyurmaktadır:
“Kolaylaştırınız,
güçleştirmeyeniz.
Müjdeleyip
sevindiriniz,
nefret
ettirip
ürkütmeyiniz.”
Đslam’da önemli olan kolaylıktır.
Çünkü Đslam insanın yaratılışını ve
yapabilme gücünü göz önünde bulundurur.
Allah ü Teala kullarına karşı şefkatli ve
merhametlidir. Affını cezasına ve rahmetini
gazabına üstün kılmıştır. Hz. Muhammed
(s.a.v) bir hadis-i şeriflerinde:
“Allah her şeyin iyi ve kötü yönlerini
tespit etti. Sonra iyiliklerin güzelliklerini,
fenalıklarında çirkinliklerini açıkladı. Her
kim bir güzel şey diler de, onu yapamaz ise,
Allah o kimse hesabına bir iyilik sevabı
yazar. Eğer o kimse güzel bir iş yapmak
ister ve yaparsa, Allah o kimse hesabına on
katından yedi yüz katına ve hatta daha da
fazla sevap yazar. Her kim de kötü bir iş
yapmak ister de onu yapmazsa, o kimse
185
HERKESE GEREKLĐ ĐSLAMĐ BĐLGĐLER
hesabına tam bir iyilik sevabı yazar. Eğer o
kimse fena bir iş yapmak ister ve yaparsa,
Allah O’nun aleyhine bir tek günah yazar.
Đslam’daki kolaylık, ibadetlerin yerine
getirilmesinde bazı hallerde görülmektedir.
Mesela seyahat esnasında dört rekatlı farz
namazları, iki rekat olarak kılınır. Ramazan
orucunda hasta olan bir şahıs, daha sonra
kaza etmek şartıyla tutmayabilir.
186
HERKESE GEREKLĐ ĐSLAMĐ BĐLGĐLER
ĐSLAM’DA ZORLAMA
ZORLAMA YOKTUR
Đslam dini vicdan ve hürriyete büyük
ehemmiyet
vermiştir.
Hoşlanılmayacak
bütün hareketleri Đslam dini reddetmiştir.
Din denince insanın aklına, iman ile amel
gelir. Đnsanın hoşlanmayacağı bir zorlama
ile değil, tebliğ vasıtasıyla yapılmalıdır.
Zorlama ile hakiki bir dindar kazanılmaz.
Onun için, Đslam dininin hakim olduğu
yerlerde
hiçbir
zaman
zorlama
yapılmamıştır. Đslam’da bütün ameller
niyetlere bağlıdır. Zorlama ile inanç insan
için mümkün değildir. Çünkü zorlama ile
yapılan inançta iyi niyet mevcut olmadığı
için, yapılan bütün ibadetlerden de hiçbir
187
HERKESE GEREKLĐ ĐSLAMĐ BĐLGĐLER
sevap beklenemez.
Cenab-ı Hak inanç işini kişinin
ihtiyarına bırakmıştır. Onun için Đslam
dinine bir kimseyi sokmak için zorlamaya
lüzum yoktur. Hak batıldan; iman küfürden
tamamen
ayrılmıştır.
Allah-u
Teala
Hazretleri Kurân-ı Kerim'de;
“Dinde zorlama yoktur. Artık Hak ile
batıl iyice ayrılmıştır. Putları inkar edip
Allah’a inanan kimse, kopmak bilmeyen
sağlam bir kulpa sarılmıştır. Allah işiticidir,
bilicidir.” (Bakara suresi: 256. ayet)
Hak batıldan hidayet delaletten
ayrılmıştır. Đmanın ebedi saadette, küfrün
ise daimi azaba sebep olacağı artık
anlaşılmıştır.
Yalnız ‘dinde zorlama yoktur’ prensibi,
Đslam’a girmeye zorlama gibi durumlara
mani olmak için konulmuştur. Yoksa bu
prensip
Đslam
dinine
mensup
olan
Müslümanlara uygulanmaz.
188
HERKESE GEREKLĐ ĐSLAMĐ BĐLGĐLER
ĐSLAM’DA ADALET
Adalet eksiksiz bir şekilde hak
sahibine hakkını vermektir. Her zaman bir
cemiyeti meydana getiren insanlar arasında
çeşitli münasebetler mevcuttur. Đnsanın
içinde
bulunduğu
cemiyetin
saadetle
yaşayıp devam edebilmesi için, kesin olarak
adalete ihtiyaç vardır.
Đslam dini adalete gerekli olan
ehemmiyeti vermiştir. Zalime karşı çıkmak
ve zulmü yok etmek için kesin olarak
adalete uygun bir şekilde hareket etmek
gerekir. Ancak o zaman fertlerin hak ve
hukuku tamamen korunmuş olur. Ve
cemiyet hayatı bir intizama girer. Cenab-ı
189
HERKESE GEREKLĐ ĐSLAMĐ BĐLGĐLER
Hak,
Kur’an-ı
buyurmaktadır:
Kerim’de
şöyle
“Muhakkak ki Allah, adaleti, iyiliği ve
akrabaya
vermeyi
emreder.
Zinadan,
fenalıklardan ve zulüm yapmaktan da
nehyeder. Size böylece öğüt verir ki
benimseyip tutasınız” (Nahl sûresi: 90) Yine
Kur’an-ı Kerimde:
“Eğer
hükmedersen,
aralarında
adaletle hükmet. Çünkü Allah adalet
sahiplerini sever.” (Maide sûresi: 42)
Đslam
adaleti
karşısında
bütün
insanlar
birdir.
Kuvvetlinin
zayıfı
çiğnememesi, zulmün yok edilmesi, hak ve
hukukun korunması için adaleti bir temel
prensip olarak şart koşmuştur. Cenab-ı Hak
Kur’an-ı Kerim’de şöyle buyurmaktadır:
“Bir kavme olan kininiz, sizi adalet
yapmamanıza sevk etmesin. Adalet yapın ki
o
takvaya
çok
yakın
olandır”
buyrulmaktadır. (Maide sûresi:8)
Adaletle hareket etmek her insana
düşen ferdi bir görevdir. Sosyal adalet ancak
190
HERKESE GEREKLĐ ĐSLAMĐ BĐLGĐLER
ferdi adaletle mümkün olabilir. Zulüm
yapan insanlar arasındaki cemiyette sosyal
adalet hiçbir zaman gerçekleşemez.
Cemiyetin huzur içinde yaşayabilmesi
için fertlerin şuurunda adalet mefhumunu
kesin olarak yerleştirmek gerekir. Çünkü
manevi bütünlük ancak bu ferdi adaletle
mümkündür. Đnsanlar arasında manevi bir
bütünlük olmadan sosyal adalet söz konusu
olamaz.
191
HERKESE GEREKLĐ ĐSLAMĐ BĐLGĐLER
ĐSLAM’DA YARDIMLAŞMA
Đslam dini içtimai yardımlaşmayı bir
kutsal görev olarak kabul eder. Cemiyeti
meydana getiren insanların ızdırapta ve
refahta birleşmeleri gerekir. Bir cemiyetin
huzur ve selameti yönünden bu şarttır.
Đslam
dini
bütün
müminlerin
saadetini hedef tutmuştur. Onun için bütün
müminlerin birbirlerine karşı yardımcı
olmaları gerekir. Cenab-ı Hak Kur’an-ı
Kerim’de şöyle buyurur:
192
HERKESE GEREKLĐ ĐSLAMĐ BĐLGĐLER
“Đyilik etmek ve fenalıktan sakınmak
hususunda birbirinizle yardımlaşın, günah
işlemek
ve
haddi
aşmak
üzerinde
yardımlaşmayın (Maide sûresi: 2) Hz.
Muhammed (s.a.v) bir hadis-i şeriflerinde
şöyle buyurur:
“Birbirlerini
sevmede,
birbirlerine
acımada, yek diğerini korumada müminler
bir vücut gibidir. Vücudun herhangi bir
uzvu rahatsız olursa sair uzuvlar bu yüzden
humma ve uykusuzluğa tutulur.
Đnsanlar birbirlerine daima muhtaç
olup, karşılıklı olarak birbirlerine dayanmak
ve yardımlaşmak suretiyle hayatlarını ideme
ettirirler. Onun için emredilen iyi işleri
yapmak ve kötülükleri tamamen terk etmek
her insana düşen bir görevdir.
Đslam dini sosyal ve ekonomik alanda
müminlerin
yardımlaşmalarını
şart
koşmuştur. Cenab-ı Hak Kur’an-ı Kerimde:
“Gerçek
müminler
kendilerinde
fakirlik ve ihtiyaç olsa bile mümin
kardeşlerini öz canlarından daha üstün
tutarlar. Her kim nefsinin menfaat ve
193
HERKESE GEREKLĐ ĐSLAMĐ BĐLGĐLER
ihtirasından ve cimriliğinden korunursa işte
arzularına ve ebedi felaha erenler ancak
onlardır (Haşr sûresi: 9) Hz. Muhammed
(s.a.v)
bir
hadis-i
şeriflerinde
şöyle
buyururlar:
“Sizden biriniz, kendi nefsi için
istediğini mümin kardeşi içinde istemedikçe
gerçek mümin olamaz.”
Dünya ve ahiret saadeti ancak
müminlerin
birbirlerine
karşı
yardımlaşmaları
ile
mümkündür.
Hz.
Muhammed (s.a.v) bir hadis-i şeriflerinde
şöyle buyururlar:
“Komşusu aç iken tok yatan, mümin
değildir.” Bu yardımlaşma belli bir saha için
değil de dini, ilmi, sosyal, ahlaki, ticari ve
iktisadi alanlarda olmalıdır. Cemiyete
faydalı bir insan olmak için, kendi nefsimiz
için sevdiğimizi başkaları için de sevmemiz
gerekir.
194
HERKESE GEREKLĐ ĐSLAMĐ BĐLGĐLER
ĐSLAM’DA ĐBADET
Đslam’da ibadet; insanı kötü işlerden
uzaklaştırmak
ve
Allah
ü
Teala’ya
yaklaştırmak için yapılır. Đnsanın ahlaken
yükselmesi manen ve ruhi terbiyesi ancak
Allah ü Teala’nın emrettiği bütün ibadetleri
yapmakla olur.
Đslam dininde ibadet Allah ü Teala’ya
yapılır. Đbadete layık olan yalnız O’dur.
Çünkü yaratan ve yaşatan Hazret-i Allah’tır.
Cenab-ı Hak Kur’an-ı Kerim’de:
“Hüküm vermek, ancak Allah’a aittir,
başkasına değil, ancak O’na ibadet etmenizi
195
HERKESE GEREKLĐ ĐSLAMĐ BĐLGĐLER
emretmiştir. Bu, dosdoğru dindir, fakat
insanların çoğu bilmezler.” (Yusuf sûresi:
40) Yine Kur’an-ı Kerimde:
“Ey insanlar, sizi ve sizden öncekileri
yaratan Rabbinize ibadet ediniz ki, böylece
O’na karşı gelmekten korunmuş olasınız”
(Bakara sûresi: 21)
Bütün peygamberler insanları, Allah
ü Teala’yı tanımaya ve O’na ibadet etmeye
çağırmışlardır. Çünkü bütün insanlar Allah
ü
Teala’ya
ibadet
etmek
için
yaratılmışlardır. Nitekim Cenab-ı Hak
Kur’an-ı Kerim’de:
“Ben cinleri ve insanları da ancak
bana ibadet etsinler diye yarattım (Zariyat
sûresi: 56)
Allah ü Teala’ya ibadet etmek
yaratılışımızın bir gereğidir. Đslam’da ibadet
her insanın anladığı ve dilediği şekilde
yapılmaz. Ancak Allah ü Teala’nın bildirdiği
ve Hz. Muhammed (s.a.v)’in öğrettiği bir
şekilde yapılır. Đbadetler zaman mekana ve
örfe bağlı değildirler. Onun için mana ve
mahiyetleri
itibariyle
bunları
kimse
196
HERKESE GEREKLĐ ĐSLAMĐ BĐLGĐLER
değiştiremez.
Đslam
dininin
emrettiği
bütün
ibadetlerden gaye, Müslümanların ruhlarını
yüceltmek ve onları topluma faydalı bir
unsur haline getirmek içindir. Đbadetleri
gösteriş için değil, yalnız Allah ü Teala’nın
bir emri olduğu için yapılmalıdır. Đnsan
ancak o zaman ruhen tam bir olgunluğa
erişebilir.
197
HERKESE GEREKLĐ ĐSLAMĐ BĐLGĐLER
NUMAN
HAZRETLERĐ
Numan
Hazretleri,
20.
yüzyılda
Anadolu’da
yetişen
evliyaların
büyüklerinden olup, keramet sahibi bir
zattı. Đnsanlar için örnek bir hayat levhasına
sahipti. Tasavvuf kitaplarında zikredilen
büyük evliyaların tüm meziyetlerini, kendi
bünyesinde toplamıştı.
Siirt iline bağlı (Bağtep) Halenze
köyünde doğmuş olup, çocukluğu ve
gençliği bu köyde geçmiştir. Yamalı, sade ve
temiz giyinirdi. Nurani yüzlü, buğday tenli,
198
HERKESE GEREKLĐ ĐSLAMĐ BĐLGĐLER
ak sakallı bir mübarekti.
Numan Hazretleri ümmiydi (okuma
yazması
yoktu).
Gençliğinde
ticaretle
meşguldü. Ancak bir süre sonra üzerine
öyle bir hal geldi ki, dünyayı terk etmek
mecburiyetinde kaldı. Nefsin terbiyesi için,
başlangıçta ne kadar zorluklar varsa
hepsine daldı. O marifete varıncaya kadar,
yorucu ve meşakkatli günler geçirdi.
Aydınlar ilçesine bağlı, Tom köyünde
bulunan Şeyh Muhammed Hazretlerinin
türbesinde altı sene Allah ü Teala’ya ibadet
etti. Ruhaniyet yoluyla terbiye edilen
zatlardandı. (Üveysi idi) O Allah ü Teala’nın
sevgisinden
dolayı,
cezbeye
tutulup,
kendinden geçmişti. Kırk sene dağlarda tek
başına dolaşmıştı. Uzun zaman, yemeden
içmeden durup, hep Allah ü Teala’ya ibadet
ile meşgul olmuştu.
Ömrünün sonlarına doğru, Siirt’in
merkezinde bulunan ve içinde ibadet
edilmeyen harabe bir camiye, gelip yerleşti.
Bir yatak ve abdest almak için su kabından
başka dünyalık hiçbir şeye malik değildi.
199
HERKESE GEREKLĐ ĐSLAMĐ BĐLGĐLER
Đnsanların ellerinde bulunanlardan yüz
çevirirdi. Yanında bir günlük yiyecekten
fazlası bulunmazdı. Đhtiyacı olan odunları,
dağdan toplayıp sırtına alıp getirirdi.
Đç alemden anlayan zatlar, Ona çok
büyük
değer
veriyorlardı.
Ziyaretine
geliyorlardı. Sözlerin dış görünüşüne bağlı
olanlar
ise,
O’nun
kıymetini
anlayamıyorlardı. Bilhassa çocuklar eza ve
cefa vermekten geri kalmıyorlardı. O
mübarek zata taş atıp, alay ediyorlardı. O’na
karşı çıkanlar ve eziyet edenler sonunda hep
pişman oldular. Hiç biriside hayatta
muvaffak olmadı.
Duası makbul olan bu zattan istifade
edilmesi gerekirken, dünya menfaatlerine ve
hatalara kurban edilmesi, üzücü olup
büyük bir talihsizlikti.
Yirmi
seneden
fazla
sohbetinde
bulundum. Acaib halleri vardı. Belki
keramet olarak binden fazlasını gördüm.
Çünkü hayatı baştan başa keramet ve
işaretlerle dolu idi. Sekir halinde bulunduğu
için, hep keramet gösteriyordu. Allah ü
200
HERKESE GEREKLĐ ĐSLAMĐ BĐLGĐLER
Teala’nın muhabbetinden sarhoş olduğu
için, kendi irade ve ihtiyarında olmadan bu
kerametleri
gösteriyordu.
Kişi
böyle
durumlarda
yaptıklarından
sorumlu
değildir. Hatta namazı dahi, bu istiğrak
yüzünden çok zor kılıyordu.
Kerametleri ve kesin bir feraseti vardı.
Bunlardan
kısaca
birkaç
tanesini
zikredeyim. Kendisine bir hususta soru
sorulduğu zaman, biraz susup, murakabe
yaptıktan sonra başını kaldırıp cevap
verirdi. Yap veya yapma derdi. Verdiği
cevaba aykırı hareket edenler, kesinlikle
muvaffak olamazdı. Đnsanların içinden
geçenleri
biliyordu.
Öğrenci
olanlara,
istikbalde ne olacaklarını, hangi göreve
geleceklerini ve nerede çalışacaklarını
söylüyordu. O’nun eliyle pek çok hasta şifa
buldu. Belaya uğramış pek çok insan, o
mübarek zatın duası ile kurtuldu. Bazen
mezarlıkları dolaşıyordu, kabirde bulunan
ölülerin hallerine vakıftı. Mezarda bulunan
bazı şahısların başında saatlerce murakabe
ederdi. Ölüm hastalıklarında, ebediyete göç
edip vefat eden şahısların, durumlarını,
201
HERKESE GEREKLĐ ĐSLAMĐ BĐLGĐLER
imanla ölüp ölmediklerini söylüyordu.
Keramet olarak gösterdiklerini tekrarla
ismen saymaya kalksak bir kitaba sığmaz.
Bu muhterem zattan gördüklerimizi, isim
zikretmeden genel olarak saydık. Bu
kerametleri gören ve halen hayatta olan
yüzlerce kişi vardır.
Numan Hazretleri bir sohbette: “Allah
ü Teala tarafından takdir buyrulan şeylerin
yazılı olduğu manevi levha (yani levh-i
mahfuzu) görüyorum, buna rağmen mahalle
çocukları bana eza ve cefa veriyorlar” diye
anlatırdı. Yine başka bir sohbette Hz. Hızır
(a.s)la iki kere buluştuğunu ve mübarek
ellerini öptüğünü beyan etmişlerdi. Siirt
ilinde ikamet ettiği halde vakit namazlarını
Mekke’de ve Kabe'de cemaatle eda ettiğini
söyler, cennetle cehennemi gördüğünü,
bazen cezbe halinde iken aktarırdı.
Allah ü Teala’nın izniyle öldükten
sonra dahi çağrılırsa yardıma yetişeceğini
söylüyordu. Çünkü veliler için uzak ve yakın
diye bir mefhum, sırası gelince söz konusu
değildir.
202
HERKESE GEREKLĐ ĐSLAMĐ BĐLGĐLER
Ebediyete göç edecekleri sırada, gelen
ziyaretçilere bu akşam öleceğim dedi. Ve
söylediği akşam Hakkın rahmetine kavuştu.
Miras olarak sadece 33 lira para, bir yatak
ve abdest kabı bıraktı.
Abid, zahid, manevi durumu gayet
yüksek, hayatı baştan başa kerametlerle
dolu, gayb ilminin mazharı, ilahi sırlar
hazinesi olan Numan Hazretleri 1971 yılında
83 yaşında iken Allah ü Teala’nın rahmetine
kavuştu. Mezarı Siirt’te Şeyh Şerafeddin
Hazretlerinin
türbesinin
bulunduğu
yerdedir.
203
HERKESE GEREKLĐ ĐSLAMĐ BĐLGĐLER
ESERĐN HAZIRLANIŞINDA
ĐSTĐFADE EDĐLEN KAYNAKLAR
1-Peygamberimiz (Zekai Konrapa)
2-Hz. Muhammed (s.a.v) ve Hayatı (Ali
Himmet Berki-Osman Kesikoğlu)
3-Đslam Peygamberi (Muhammed
Hamidullah)
4-Resul-i Ekrem’in Örnek Ahlakı
(Abdurrahman Azzan)
5-Fecrul Đslam (Ahmet Emin)
6-Resulullah’ın Büyüklüğü (Halil ĐbrahimMolla Hatır)
7-Diyanet Dergileri
204
HERKESE GEREKLĐ ĐSLAMĐ BĐLGĐLER
ĐÇĐNDEKĐLER
KONU
1-ÖNSÖZ
2-KUR’AN
3-KUR’AN-I KERĐMĐN TOPLANMASI VE
AYETLERĐN TERTĐBĐ
4-HZ. EBUBEKĐR ZAMANINDA KUR’AN-I
KERĐMĐN BĐR CĐLT HALĐNDE TOPLANMASI
5-KUR’AN OKUMANIN FAZĐLETĐ
6-KUR’AN-I KERĐMĐN ĐHTĐVA ETTĐĞĐ
GERÇEKLER
7-KUR’AN-I KERĐM VE AHLAK
8-KUR’AN-I KERĐM DAĐMĐ BĐR MUCĐZEDĐR
9-KUR’AN-I KERĐMĐN GEÇMĐŞTEN VE
GELECEKTEN HABER VERMESĐ
10-KUR’AN-I KERĐM MÜSBET ĐLĐMLERLE
ÇATIŞMAZ
205
HERKESE GEREKLĐ ĐSLAMĐ BĐLGĐLER
11-KUR’AN-I KERĐM’ĐN EDEBĐ GÜZELLĐĞĐ
12-KUR’AN-I KERĐM, MUCĐZELERĐN EN
BÜYÜĞÜDÜR
13-KUR’AN-I KERĐM, SEMAVĐ KĐTAPLARIN
EN SONUDUR
14-HZ. MUHAMMED (S.A.V)’ĐN DOĞUMU VE
ÇOCUKLUĞU
15-HZ. MUHAMMED (S.A.V)’ĐN GENÇLĐĞĐ
16-HZ. MUHAMMED (S.A.V)ĐN PEYGAMBER
OLUŞU
17-HZ. MUHAMMED (S.A.V)’ĐN HĐCRETĐ
18-BEDĐR SAVAŞI
19-UHUD SAVAŞI
20-HENDEK SAVAŞI
21-HUDEYBĐYE ANTLAŞMASI
22-HAYBER’ĐN FETHĐ
23-MEKKE’NĐN FETHĐ
24-VEDA HACCI
25-HZ. MUHAMMED (S.A.V)’ĐN AHLAKI
26-HZ. MUHAMMED (S.A.V) GEÇMĐŞ VE
GELECEK OLAN BÜTÜN ĐNSANLARIN EN
BÜYÜĞÜDÜR
27-HZ. MUHAMMED (S.A.V) GERÇEK
206
HERKESE GEREKLĐ ĐSLAMĐ BĐLGĐLER
PEYGAMBERDĐ
28-CENNETLE MÜJDELENEN ON KĐŞĐ
(AŞERE-Đ MÜBEŞŞERE)
29-ĐSLAM’DA KARDEŞLĐK
30-ĐSLAM’DA BĐRLĐK VE BERABERLĐK
31-ĐSLAM’DA ÇALIŞMAK
32-ĐSLAM’DA DOĞRULUK
33-ĐSLAM’DA KOLAYLIK
34-ĐSLAM’DA ZORLAMA YOKTUR
35-ĐSLAM’DA ADALET
36-ĐSLAM’DA YARDIMLAŞMA
37-ĐSLAM’DA ĐBADET
38-NUMAN HAZRETLERĐ
207
Download