Yumuşama Dönemi ve Sonrası

advertisement
1. ÜNİTE
YUMUŞAMA DÖNEMİ VE SONRASI
1.Dünyanın iki süper gücü
ABD ve SSCB’nin gerginlik ve
uzlaşma politikaları izlemelerinin dünya barışına etkileri
neler olabilir?
2.ABD ve SSCB’nin uzay araştırmalarında yarış hâlinde olmalarının nedenleri nelerdir?
ÇAĞDAŞ TÜRK VE DÜNYA TARİHİ 2
NELER ÖĞRENECEĞİZ?
Bu ünitenin sonunda:
1. Uluslararası ilişkilerde değişim süreci ve yumuşama politikasını,
2. Nükleer silahların sınırlandırılması görüşmelerini,
3. Yumuşama Döneminde meydana gelen Küba Buhranı, Vietnam Savaşı,
Keşmir meselesi ve Sovyetlerin Afganistan’ı işgal etmesini,
4. Bandung Konferansı ve Bağlantısızlar Hareketi’ni,
5. Arap –İsrail savaşları ve büyük devletlerin politikalarını,
6. Uluslararası politikada petrolün yerini,
7. İran – Irak Savaşı’nın neden ve sonuçlarını,
8. Yumuşama Dönemi’nde dünyada ekonomi, bilim ve teknoloji, kültür alanlarında meydana gelen gelişmeleri,
9. Türk dış politikasındaki gelişmeleri, Yunanistan ile yaşanan sorunları ve
Türkiye’nin Orta Doğu politikalarını,
10. 1960 – 1983 yılları arasında Türkiye’de siyaset, ekonomi, sosyal ve kültürel
alanlardaki gelişmeleri öğreneceğiz.
ANAHTAR KAVRAMLAR
NÜKLEER
SAVAŞ
YUMUŞAMA
BAĞLANTISIZLIK
ÜÇÜNCÜ
DÜNYA
KITA
SAHANLIĞI
PETROL
AMBARGOSU
UYDU
TEKNOLOJİSİ
10
ENOSİS
ÇAĞDAŞ TÜRK VE DÜNYA TARİHİ 2
A.ULUSLARARASI İLİŞKİLERDE DEĞİŞİM SÜRECİ
‘’Yumuşama (detant)’’ uluslararası ilişkilerde, Blokların gerginliği azaltmak için
karşılıklı görüşmeleri tercih ettiği bir dönemdir. Bu dönemde izlenen politikalarla
Doğu- Batı ilişkilerinde çatışma ve gerginlik nispeten azaltılmıştır. Yumuşama politikası, barışa varacak yakınlaşma, anlaşma ve iş birliği aşamalarından oluşmaktadır.
1950’li yılların sonlarına doğru SSCB ve ABD’nin nükleer silahlanma yarışında
birbirine denk güçler hâline gelmesi, dünyayı bir nükleer savaşın eşiğine getirdi. Her
iki devletin çıkması muhtemel bir savaşta aynı şekilde zarar görecek olmaları, savaşa yol açacak çatışmaları engellemeyi zorunlu kıldı. Bu sebeple ABD Başkanı John
Fitzgerald Kennedy ve SSCB Başkanı Nikita Kruşçev, 1961 yılında bir araya ge lerek
yumuşama sürecini başlattılar. Bu süreçte Bloklar, silahsızlanma ve bazı silahlarda
sınırlandırma yolunu seçtiler.
1.Yumuşama Dönemi Politikaları
SSCB Devlet Başkanı Kruşçev, ABD’nin daveti üzerine Eylül 1959’da bu ülkeye
gitti. Görüşmeler sonunda anlaşmazlıkların müzakereler yoluyla çözümlenmesi kararı alındı. Bu arada uluslararası alanda yalnızlıktan kurtulmak isteyen Çin, Japonya’yı
etkisiz hâle getirmek ve SSCB’nin baskısından kurtulmak amacıyla dış politikada yumuşama siyasetini benimsedi. SSCB ile Çin arasında muhtemel bir ittifakı önlemek
isteyen ABD, bu politika değişikliği üzerine Çin’in uluslararası alanda tanınması gerektiğini savunmaya başladı. ABD’nin Güney Vietnam’dan askerlerini çekmesi Çin ile
yakınlaşmayı daha da hızlandırdı. Önce Çin ile ticari ilişkileri başlatan ABD, ardından
Çin’in Birleşmiş Milletlere üye olmasında etkili oldu.
2. Nükleer Silahların Sınırlandırılması Görüşmeleri
Küba buhranı sırasında SSCB ile ABD arasında yaşanan füze krizinin uzlaşma yoluyla çözümlenmesi nükleer silahların sınırlandırılmasında başlangıç oldu.
1963’te de ABD, SSCB ve İngiltere arasında Moskova’da ilk kez ‘’Nükleer Denemelerin Kısmen Yasaklanması Antlaşması’’ imzalandı. Ancak bu anlaşmadan sonra da
devletler nükleer alanda yarışa devam ettiler.
Nükleer silahların sınırlandırılması konusunda 1969’da Helsinki’de ABD ve
SSCB arasında gerçekleştirilen SALT-I (Strategic Arms Limitation Talks- Stratejik Silahları Azaltma Görüşmeleri ) önemli bir aşama oldu. SALT-I Antlaşması, 26 Mayıs
1972’de Moskova’da imzalandı. Bu antlaşma ile sorunların barışçı yollarla çözülmesi
süreci başlatıldı. ABD- SSCB ilişkilerinin temel esasları belirlendi. Görüşmelerin başladığı 1969 yılı “Yumuşama Dönemi”nin başlangıcı sayıldı.
Yumuşama Dönemi’nde SALT-I Antlaşması’ndan sonra nükleer silahsızlanma
konusunda birçok anlaşma imzalandı. Bu anlaşmaların en önemlisi 1979’da ABD
ve SSCB arasında Viyana’da imzalanan SALT-II Antlaşması ile uzun menzilli nükleer silahlar sınırlandırıldı. Ancak SSCB’nin 1979’da Afganistan’ı işgali nedeniyle ABD
11
ÇAĞDAŞ TÜRK VE DÜNYA TARİHİ 2
Kongresi bu antlaşmayı imzalamadı. Çünkü Afganistan’ın Sovyetler tarafından işgali, Orta Doğu’da en az stratejik silahlar anlaşması kadar önemli stratejik değişiklik
yapmaktaydı. Diğer taraftan Sovyetlerin Afganistan’ı işgali ABD kamuoyunda silahsızlanma konusunda SSCB’nin samimi olmadığı ve yumuşamayı kendi yayılma ve
genişleme amaçları için bir fırsat olarak gördüğü şeklinde değerlendirildi.
Resim. 01.01: Nükleer Silah Denemeleri Günümüzde de Devam Etmektedir.
3. Helsinki Konferansı (1 Ağustos 1975)
SALT-I Antlaşması’ndan sonra Arnavutluk dışında bütün Avrupa devletleriyle ABD ve Kanada’nın katıldığı Avrupa Güvenlik ve İş Birliği Konferansı (AGİK)
Helsinki’de toplandı. Uzun görüşmeler neticesinde hazırlanan uluslararası ilişkilerde
temel barış ve iş birliğini kapsayan ‘’Sonuç Belgesi ’’ (Helsinki Nihai Senedi) 1 Ağustos 1975’te imzalandı.
B.YUMUŞAMA DÖNEMİ ÇATIŞMALARI
1.Çatışmalarda ABD ve SSCB’nin Rolü
1960’lı yılların başlarında Bloklar arasındaki ilişkilerde yumuşama başlamışsa
da SSCB ile ABD; Küba ve Vietnam gibi uzak bölgelerde mücadelelerini sürdürdü.
Bu bölgelerdeki grupların iktidar mücadelelerini kendi çıkarları doğrultusunda destekleyen SSCB ve ABD, rekabetlerini sürdürmüşlerdir. Bununla birlikte ABD ve SSCB
öncülüğünde nükleer silahları sınırlandırmak için uluslararası anlaşmalar da imzalanmıştır.
2.Küba Buhranı
Küba Buhranı Küba’da Fidel Castro 1959’da Batista diktatörlüğünü yıkıp yönetimi ele geçirmiş, ekonomiyi millîleştirme kararı almıştı. Bu kararla Küba’da faaliyet
12
ÇAĞDAŞ TÜRK VE DÜNYA TARİHİ 2
gösteren ABD şirketlerinin faaliyetlerinin kısıtlanması, ABD ekonomisini olumsuz etkiledi. ABD Castro’yu devirmek için bir plan hazırladı. Buna göre Castro yönetiminden ABD’ye kaçan Küba’lı mülteciler Amerikan hükümetinin yardım ve desteğiyle
adayı işgal edecekler ve böylece Castro’dan kurtulmuş olacaktı. Ancak mülteciler
tarihe ‘’ Domuzlar Körfezi Çıkarması ‘’ adıyla geçen harekâtta başarısızlığa uğradılar. ABD’nin Castro yönetimini yıkmak amacıyla muhalifleri desteklemesi, Küba’yı
SSCB’ye yaklaştırdı. Bunun üzerine SSCB 1962 yılı başında Küba’ya füze yerleştirmeye başladı. Bu füzelerin ABD topraklarının büyük bir kısmını vurabilecek menzile
sahip olması ABD’nin tepkisine yol açtı. ABD’nin Küba’daki füzelerin sökülmesi isteğine SSCB’nin olumsuz cevap vermesi sonucunda ABD donanması Küba kıyılarını
kuşattı. SSCB, meseleyi BM Güvenlik Konseyi’ne taşımakla birlikte savaş gemilerini
de bölgeye gönderdi. ABD ve SSCB’nin bu tavrı, durumu daha da gerginleştirirken
bir nükleer savaş ihtimalini ortaya çıkardı.
Nükleer savaş ihtimali karşısında ABD ve
SSCB geri adım atmak zorunda kaldı. SSCB, Türkiye’deki ABD’ye ait Jüpiter füzelerinin sökülmesi
karşılığında Küba’daki füzeleri sökebileceğini bildirdi. ABD’nin bu öneriyi kabul etmesi sonucunda
füzeler karşılıklı olarak söküldü ve Küba Buhranı çözüldü. Küba Buhranı’nın en önemli özelliği,
nükleer silahlara sahip iki büyük gücün ilk kez
doğrudan karşı karşıya gelmesidir.
Resim 01.02: ABD’nin Türkiye’ye
Yerleştirdiği Jüpiter Füzelerinden
Biri
Küba Buhranı’nın çözülmesi ile Doğu- Batı
arasında diyalog süreci başlarken, Bloklar arası
ve devletler arası ilişkilerde değişimin başlangıcı
oldu.
Harita. 01.01: Küba’ya Yerleştirilen Füzelerin Menzilleri
13
ÇAĞDAŞ TÜRK VE DÜNYA TARİHİ 2
3. Vietnam Savaşı
Daha önce Fransa’nın sömürgesi durumundaki Vietnam, 1954 yılında imzalanan Cenevre Antlaşması ile Kuzey ve Güney Vietnam adı altında bağımsız devletler durumuna gelmişlerdi. Komünist olan Kuzey Vietnam yönetimi 1957’de Güney
Vietnam yönetimini değiştirerek birleşmeyi sağlamak için gerilla savaşına başladı.
Buna karşılık Güney Vietnam, ABD’den yardım istemek zorunda kaldı. ABD, Güney
Vietnam’a ekonomik ve askerî yardım yapacağını dünya kamuoyuna duyurdu.
Kuzey Vietnam birliklerinin güneye girmesi üzerine ABD, Güney Vietnam’a
1965 Mayısında 80.000 asker gönderdi. Sayı daha sonra 600.000’e çıkartıldı.
Vietnam’a asker gönderilmesi ABD’de özellikle büyük şehirlerde ve üniversitede protesto gösterilerine sebep oldu. Gösterilerin yaygınlaşması ABD kongresinin
savaşa karşı tutum değiştirmesine yol açtı. Batılı müttefiklerin de savaşı onaylamaması ABD yönetiminin işini daha da zorlaştırdı. ABD Vietnam ’da hedeflediği başarıyı
gösteremedi ve bir çıkmaz içine girdi.
Antlaşmaya göre: ABD kuvvetleri Vietnam’dan çekilecek, esirler karşılıklı geri
verilecek, Kuzey ve Güney Vietnam arasında yapılacak müzakerelerle birleşme gerçekleştirilecekti.
E
BİLGİ NOTU
ABD, savaş alanına 7 milyon ton bomba attı. Bombalar 20 milyon krater izi
bıraktı. Vietnam toprakları, uzun yıllar üzerinde hiçbir bitki yetişmeyecek duruma
geldi. 1975’te Kuzey Vietnam’ın Güney Vietnam ’ı ele geçirmesiyle 1976’da iki devlet
birleşerek Vietnam Sosyalist Cumhuriyeti adını aldı.
Resim 01.03:Vietnam Savaşı En Çok Sivil Halkı Etkilemiştir.
14
ÇAĞDAŞ TÜRK VE DÜNYA TARİHİ 2
4. Keşmir Meselesi
İngiltere’nin 1947 Ağustos’unda bölgeden çekilmesiyle burada Pakistan ve
Hindistan adı ile iki devlet kurulmuştu. Bu iki devlet bağımsızlıklarından itibaren birbirleriyle sorunlar yaşamışlardır. İki ülke arasındaki sorun ve çatışmaların en önemli
nedeni Hindistan, Pakistan, Afganistan ve Çin’in kesişme noktasında yer alan verimli
topraklara ve yer altı zenginliklerine sahip olan Keşmir’dir. İngiltere 1846’da Keşmir’in
idaresini bir Hintli mihraceye vermişti. Hindistan ve Pakistan bağımsız olduklarında
Keşmir, yine bu mihrace ailesinin idaresi altındaydı. Pakistan, Keşmir halkının büyük
çoğunluğunun Müslüman olmasından dolayı buranın kendisine ait olması gerektiğini belirtmekteydi. Hindistan ise Keşmir Mihracesi’nin kendi topraklarıyla birleşme
kararından dolayı burada hak iddia ediyordu. Bu nedenle iki devlet 1948’de ilk kez
savaştı. Birleşmiş Milletler araya girdi ve Keşmir’de halk oylaması yapılması şartıyla
ateşkes sağlandı. Bu çatışmada Pakistan, Keşmir’in küçük bir kısmını ele geçirirken
büyük kısmını Hindistan almıştı. Hindistan, BM kararına rağmen bugüne kadar elinde tuttuğu Keşmir topraklarında halk oylaması yapmamıştır.
Keşmir meselesi iki devletin dış politikasını da etkiledi. Kuruluşundan itibaren
bağlantısızlık politikası izleyen Hindistan, SSCB ile yakınlaşarak bu devletin desteğini aldı. Buna karşılık Pakistan, Batı yanlısı bir politika takip ederek 1954’ten itibaren
ABD’den askerî yardım almaya başladı. Pakistan’ın 1955’te Bağdat Paktı’na üye olmasıyla SSCB, iki devlet arasındaki tüm anlaşmazlıklarda Hindistan’ın yanında yer aldı.
Harita. 01.02: Keşmir,Günümüzde de Pakistan ve Hindistan Arasında
Sorun Olmaya Devam Etmektedir.
15
ÇAĞDAŞ TÜRK VE DÜNYA TARİHİ 2
1963 sonlarından itibaren Keşmir’de Hindularla Müslümanlar arasında başlayan çatışmalar Ağustos 1965’te savaşa dönüştü. BM Güvenlik Konseyi’nin çağrısı ile savaş durduruldu. Tarafların ateşkesi kabul etmesinde Çin’in Hindistan’a karşı
sert tutum alması büyük rol oynamıştır. Çin, Hindistan üzerindeki baskısını artırınca
Uzak Doğu’da dengeleri korumak isteyen ABD, Hindistan’ın yanında yer aldı. Keşmir
meselesi Pakistan- Hindistan münasebetlerinde çözümlenemeyen bir sorun olarak
günümüze kadar geldi.
5.Afganistan’ın SSCB Tarafından İşgali
Afganistan XIX. yüzyılda kuzeyden Rusya’nın, güneyden İngiltere’nin yayılmacı politikalarının hedefi oldu. İki devlet,1885’te yaptıkları bir antlaşma ile Afganistan
üzerinde denetim bölgeleri oluşturdular. Afganlar İngilizlere karşı başlattıkları mücadele neticesinde 1919’da bağımsızlıklarını kazanırken krallık yönetimini kurdular.
Krallık idaresi 1973 yılında cumhuriyetin ilanı ile son buldu. Yönetim giderek diktatörlüğe dönüşürken ülkede sosyal huzursuzluklar ve ekonomik sıkıntılar yaşandı. Bu
zor şartlar altında 1978 yılında SSCB ile Afganistan arasında Dostluk, İyi komşuluk ve
İş birliği Antlaşması imzalandı. Bundan sonra Afganistan hızla Sovyet etkisine girmeye başladı.
Harita. 01.03: Sovyetler, Afganistan’ı İşgal Ederek Basra Körfezi ve Orta
Doğu’ya Yaklaşmış Oldu.
1978 yılı sonlarına doğru Afganistan’da halkın SSCB yanlısı yönetime karşı
direniş hareketi başlatması üzerine iktidarda bulunanlar SSCB’den askerî yardım
istedi. İki devlet arasında imzalanan antlaşma gereği SSCB’den çok sayıda uzman
ve asker Afganistan’a geldi. Bu arada ülkede iktidar mücadelesi sürdü. 1979 yılında
Doğu Avrupa’da sürgünde bulunan Babrak Karmal bir Sovyet uçağıyla Kabil’e geldi
ve başbakanlığa getirildi. Bu gelişmeden kısa bir süre sonra SSCB, 27 Aralık 1979’da
gönderdikleri ek kuvvetlerle Afganistan’ı işgal etti.
16
ÇAĞDAŞ TÜRK VE DÜNYA TARİHİ 2
SSCB’nin Afganistan’ı ele geçirerek Basra Körfezi
ve Orta Doğu petrolleri istikametinde
önemli bir ilerleme
kaydetmesi dünyada büyük tepkiye
yol açtı ve birçok
devlet tarafından
kınandı. Çin, daha
sonra da Pakistan,
meseleyi BM’ye taşıdı. ABD ise SSCB
ile yaptığı SALT-II
Antlaşması’nı onayResim 01.04: Sovyet Askerlerinin Afganistan’ı İşgali
lamamış ve Afgan
mücahitlerine yardıma başlamıştır. SSCB ise 1978’de yaptıkları antlaşmaya uygun olarak ve Afgan hükümetinin daveti üzerine askerlerini bölgeye gönderdiklerini belirtti. İslam Ülkeleri
Dış İşleri Bakanları Konferansı Ocak 1980’de Pakistan’ın başkenti İslamabad’da olağanüstü toplandı. Konferansta Sovyetler Birliği’nin Afganistan’ı işgali şiddetle kınandı. Afganistan’ın İslam Konferansı’ndaki üyeliği askıya alındı ve Moskova Olimpiyat
Oyunları’nın boykot edilmesi kararlaştırıldı.
Sovyet işgaline karşı halk, direniş hareketine geçti. ‘’Afgan mücahitleri’’ özellikle kırsal alanın büyük bölümünü kontrolleri altına aldılar. Bunun üzerine SSCB,
Afganistan’a daha fazla kuvvet gönderdiyse de ülkeyi bütünüyle kontrol altına alamadı. Mücahitler kısıtlı imkânlarına rağmen hem Sovyet hem de hükümet askerlerine karşı başarılı mücadele verdiler. İşgal sırasında yüz binlerce Afgan, ülkelerini terk
etmek zorunda kaldı. 1982 yılında Pakistan’a sığınan Afganlıların sayısı üç milyonu
bulmuştu.
Bu gelişmeler üzerine Pakistan, Sovyetlerin Afganistan’dan çekilmesini sağlamak için BM Güvenlik Konseyi’ni harekete geçirdi. Ancak SSCB, Güvenlik Konseyi
kararlarını veto etti.
1982’de Afganistan sorununu çözmek üzere BM gözetiminde Afganistan, Pakistan, ABD ve SSCB’nin katılımıyla görüşmeler başladı. Uzun süren görüşmelerden
sonra 14 Nisan 1988’de Cenevre’de Afganistan sorununa son veren anlaşma imzalandı. SSCB askerleri 1988 - 1989 yılı içerisinde Afganistan ’dan çekildiler. Bu arada,
‘’mücahit’’ gruplar birleşerek bir hükümet kurdular. Ancak bu gelişmelerle birlikte
gerekli istikrar sağlanamadı. Afganistan’da bu defa iktidar için iç çekişmeler başladı.
17
ÇAĞDAŞ TÜRK VE DÜNYA TARİHİ 2
C.BARIŞ İÇİNDE BİR ARADA YAŞAMA
1960’ların başından itibaren, uluslararası politikanın yeni bir faktörü olarak
ortaya çıkan önemli gelişmelerden biri de Doğu ve Batı Bloklarının dışında ‘’ Bağlantısızlık ‘’ adı ile yeni bir hareketin ve yeni bir devletler gruplaşmasının ortaya çıkmasıdır. 1955 yılına gelindiğinde, yeni bağımsızlığını kazanan Asya – Afrika devletleri,
kendilerini dünyada bağımsız bir güç olarak ilan edecek kadar çoğaldılar ve güven
kazandılar. Doğu ve Batı Bloklarının dışında bağlantısız olarak kendini ifade eden bu
gücün önde gelen devletleri Kore Savaşı sırasında bağlantısızlığını ilan eden Hindistan, Yugoslavya ve Mısır’dı.
Sömürgeciliğe karşı halkların kendi kaderlerini belirleme haklarını benimseyen Asya ve Afrika’dan yirmi dört ülke, ilk kez Endonezya’nın, Bandung kentinde
bir araya gelmişlerdir(1955). Konferansın amacı, bağımsızlığına yeni kavuşan Afrika
ve Asya ülkelerinin ABD ve SSCB gibi iki büyük nükleer güç karşısında varlıklarını
korumak için birlik ve dayanışmalarını sağlamaktı. Bandung Konferansı’nda alınan
kararlar içinde en etkili olanı, 1954 Temmuzu’nda Çin Halk Cumhuriyeti Başbakanı
ile Hindistan Başbakanı arasında kabul edilerek ilk defa dünyaya tanıtılmış olan ‘’barış için de bir arada yaşamanın beş ilkesi ‘’üzerinde varılan anlaşma idi. Barış içinde
bir arada yaşamanın beş ilkesi; Siyasi bağımsızlık, askerî ittifaklara katılmama, kendi
topraklarında başka devletlere askerî üsse izin vermeme, ikili ittifaklara girmeme,
millî kurtuluş savaşlarını desteklemedir.
1955 Bandung
Konferansı, milletlerarası politikada bir ‘Bağlantısızlık’ akımını ortaya çıkardı. Asya- Afrika
ülkeleri arasında dayanışma düşüncesi oluşturdu.
Bağlantısızlık hareketinin ilk teşkilatlı
toplantısı Yugoslavya
lideri Tito ile Mısır lideri
Resim 01.05: Bandung Konferansı’nın 50. Yıl Dönümü Kutlamaları Nasır’ın öncülüğünde
1961’de Belgrat’ta 25
bağlantısız ülkenin katılımıyla yapıldı. Bu toplantı, bağlantısızlık hareketini resmen
başlattı. Toplantının sonunda yayınlanan deklarasyonda her türlü kolonicilik ve sömürgeciliğe karşı geliniyor, sömürgelerin bağımsızlık hareketlerinin desteklenmesi
isteniyordu. Özellikle Kongo, Angola ve Cezayir’in bağımsızlık hareketleri desteklenirken Güney Afrika Cumhuriyeti’ndeki ırk ayrımına karşı çıkıldı. Filistinlilerin tüm
haklarının tanınması, yabancı üslerin kaldırılması, genel ve tam bir silahsızlanma,
bütün nükleer silahların yasaklanması, büyük devletlerin en kısa zamanda bir silahsızlanma anlaşması imzalamaları kararlaştırıldı.
Bağlantısızlar, günümüze gelinceye kadar milletlerarası politikaya ve onun
18
ÇAĞDAŞ TÜRK VE DÜNYA TARİHİ 2
güncel meselelerine tesir etmeye ve gelişmelere kendi düşüncelerine göre istikamet vermeye yönelik kararlar aldılar. Bağlantısızlar, Birleşmiş Milletler üyelerinin
yaklaşık üçte ikisini temsil ederken, dünya nüfusunun %55’ ini oluşturmaktadırlar.
D. ARAP –İSRAİL SAVAŞLARI VE BÜYÜK DEVLETLERİN POLİTİKALARI
15 Mayıs 1948 tarihinde, yani İsrail Devleti’nin kuruluşunun ertesi günü güneyden Mısır, doğudan Ürdün, kuzeyden Suriye ve Lübnan orduları saldırıya geçtiler. Aylarca süren savaşlardan sonra galip gelen İsrail 1947’de kendisine BM tarafından ayrılan bölgeden daha geniş bir alana sahip oldu. Savaş sonunda bir milyon
Arap evsiz ve yurtsuz kalarak komşu Arap devletlerine sığındı. İsrail Devleti 1956
Mısır – İsrail, 1967 Arap – İsrail, 1973 Mısır – Suriye ve İsrail savaşlarında galip geldi
ve sınırlarını genişletti.
1.Camp David
Anlaşmaları
Resim 01.06: (soldan sağa) Enver Sedat, Jimmy Carter ve Menahem
Begin, Camp David Anlaşmaları Sırasında
ABD Başkanı Nixon, 1974’te Orta Doğu
devletlerini ziyaret etti. Bu gezi sırasında
ABD ile Mısır arasında
bir anlaşma imzalandı. 1977’de ABD, bölge
ülkeleriyle barış için
temaslarda bulundu.
Aynı yıl İsrail ve Mısır
devlet başkanları karşılıklı olarak resmî ziyaretlerde bulundular.
1978’de ABD, bölgedeki gücünü kullanarak İsrail ve Mısır’ı Washington yakınlarında Camp David’te
bir araya getirdi. Görüşmelerde aktif rol oynayan ABD Başkanı Jimmy Carter, 17 Eylülde İsrail ile Mısır, Filistin meselesi ve iki ülke arasındaki barış esaslarını içeren anlaşmaların imzalanmasını sağladı.
Camp David Anlaşması’na tepki gösteren Arap ülkeleri, Mart 1979’da Bağdat’ta
toplanarak Mısır’ın bu anlaşmayı feshetmesini, Filistin meselesinde ortak hareket
edilmesini ve bağımsız bir Filistin Devleti’nin kurulmasını kararlaştırdı.
26 Mart 1979’da karşılıklı toprak bütünlüğü ve bağımsızlık düşüncesine saygı
duymayı esas alarak bugünkü İsrail - Mısır sınırlarını çizen İsrail-Mısır Barış Antlaşması Washington’da imzalandı. Bu antlaşma, İsrail’in güneyde güvenliğini garantilerken Mısır’ın Arap dünyası ile ilişkilerinin kopmasına yol açtı. İsrail – Mısır barışı bütün Arap dünyasında Amerikan aleyhtarlığının şiddetlenmesine beden oldu. Camp
19
ÇAĞDAŞ TÜRK VE DÜNYA TARİHİ 2
David Anlaşmaları, İsrail’in muhtariyet vadedilen Batı Şeria’da devamlı olarak Yahudi
yerleşim merkezleri kurması, Kudüs’ü başkent yapması, Golan Tepeleri’ni ilhak ettiğini açıklaması ile amacına ulaşamamış ve bölgedeki gerginliğin artmasını engelleyememiştir . İsrail’in bu faaliyetleri Arap ülkelerinde tepki ile karşılanmış ve İsrail’e
karşı tutumlarını sertleştirmelerinde büyük rol oynamıştır.
Harita. 01.04: İsrail’in Yayılışı
20
ÇAĞDAŞ TÜRK VE DÜNYA TARİHİ 2
2. İslam Konferansı Örgütü
Bağlantısızlar içinde ayrı
ve önemli bir
grubu da İslam
ülkeleri ve bunların oluşturduğu İslam Ülkeleri
Konferansı teşkil
etmektedir. İslam Konferansı
Örgütünün ortaya çıkışı tamamen İsrail ile ilgili
Resim 01.07: İslam Dünyasının Önemli Mabetlerinden El – Aksa Camii
olup, ilk toplantısını yaptığı 1969
yılından bugüne kadar da toplantılarının ağırlık noktasını genellikle İsrail meselesi
teşkil etmiştir.
İsrail işgali altındaki Kudüs’te, 21 Ağustos 1969’da Müslümanların kutsal yerlerinden olan El-Aksa Camii’nin kundaklanması ve camide maddi hasar oluşması İslam dünyasında büyük tepkilere yol açtı.
22-25 Eylülde Fas’ın başkenti Rabat’ta Türkiye dâhil yirmi dört ülkenin katıldığı bir İslam Zirvesi toplandı. Zirve sonunda yayınlanan bildiride, İsrail’in Kudüs’ü
boşaltması ve 1967 Haziran savaşında işgal ettiği Arap topraklarından çekilmesi kararlaştırıldı.
İslam Zirvesi’nin ikincisi, 1974’te Pakistan’ın Lahor kentinde yapılmıştır. Zirvede Filistin ile ilgili kararlar alındı. Böylece İslam Konferansları, İsrail meselesinin dışında, İslam dünyasının meselelerini tartışıp, bu meselelere de çözüm getirmeye çalıştı.
Teşkilatın 1973’te yapılan Cidde toplantısında üye ülkelerin maliye bakanları
mali teşkilatlanmanın önemini vurguladılar. Ekim 1975’teki toplantıda İslam Kalkınma Bankası’nın kuruluş planı onaylandı.
E.ULUSLARARASI POLİTİKADA PETROLÜN YERİ
XIX. yüzyılın ortasında ilk kez ABD’de çıkarılmaya başlanan petrolün motorlu
araçlarda kullanılmaya başlanması önemini daha da arttırdı. Orta Doğu’da petrol, ilk
olarak I. Dünya Savaşı öncesinde bulundu. İngiltere Osmanlı Devleti’nin topraklarında petrol arama faaliyetine girerek petrol ticaretini kontrol etmeye çalıştı. Almanya
da Bağdat- Berlin demiryolu ile bölgedeki petrol yataklarını kontrolü altına almak istiyordu. Hitler’in SSCB’yi işgal etmek istemesindeki etkenlerden birisi de Kafkasya’da-
21
ÇAĞDAŞ TÜRK VE DÜNYA TARİHİ 2
ki petrol yataklarını ele geçirmekti.
1945 yılına gelinceye kadar, XIX.
yüzyılın ikinci yarısında kurulup gelişmeye başlayan
büyük petrol şirketleri Uzak Doğu
ve Orta Doğu’da
petrol üretme ayrıcalıkları elde etResim 01.08: Petrol hem Dünya Ekonomisi hem de Uluslararası
mişlerdi. Pazarları
İlişkilerde Önemli Bir Yere Sahiptir.
da aralarında paylaşan bu büyük
petrol şirketleri, petrolün üretiminden pazarlanmasına kadar tüm sürecin denetimini
ellerinde tutuyorlardı.
Petrol
piyasasına girmek isteyen
SSCB gibi ülkeler düşük fiyatlardan petrol
satmaya başladılar. Bu
gelişmelerden olumsuz etkilenen petrol
üreticisi ülkeler, Ağustos 1960’ta OPEC’i (Organization Petroleum
Exporting CountriesPetrol İhraç Eden Ülkeler Teşkilatı) kurdular.
Bu teşkilatın kuruluş
amacı özellikle petrol
Resim 01.09: OPEC Toplantısından Bir Görüntü
fiyatlarının belirlenmesi başta olmak üzere, hepsini ilgilendiren meselelerin birlikte çözümünü sağlamaktı.
Bu arada 1967 (Altı Gün Savaşı) Arap-İsrail Savaşı’ndan sonra petrolün İsrail’e
karşı siyasi bir silah olarak kullanılmasını sağlamak için OAPEC (Organization of Arap
Petroleum Exporting Countries- Petrol İhraç Eden Arap Ülkeleri Teşkilatı-)kuruldu.
OAPEC, İsrail, ABD ve bazı Batı Avrupa ülkelerine karşı petrol ambargosu uygulamaya başladı. Ancak Arap ülkeleri arasında dayanışmanın sağlanamaması ve Batılı ülkelerin OAPEC dışındaki ülkelerden petrol satın alması OAPEC’in isteği sonucu
alamamasına sebep oldu. Ekim 1973’te çıkan Orta Doğu Savaşı’ndan sonra OAPEC
tarafından petrol fiyatlarının yükseltilmesiyle yaşanan petrol krizi hız kazandı. Bu
22
ÇAĞDAŞ TÜRK VE DÜNYA TARİHİ 2
durum özellikle Batı Avrupa’da ve Japonya’da paniğe yol açtı. Hatta ABD, bu politikanın Batı’nın sanayisine ciddi zararlar vermesi hâlinde Basra Körfezi bölgesine bir
silahlı müdahalede bulunacağını belirterek oldukça sert bir tepki verdi.
Petrol üreten ülkelerin petrol satışından elde edilen gelirlerini Batı bankalarında değerlendirmeleri, sanayileşmiş ülkelerin petrol zamlarından etkilenmesini engelledi. Ancak Türkiye’nin de içinde bulunduğu gelişmekte olan ülkeler, artan petrol
fiyatlarından olumsuz etkilendiler. Bu ülkeler yüksek petrol fiyatlarının faturasını çok
daha ağır bir biçimde, ekonomik kalkınmalarını durdurmak ya da en azından yavaşlatmak pahasına ödemek zorunda kaldılar.
F. İRAN-IRAK SAVAŞI (1980-1988)
1. Irak’ta Rejim Değişikliği
II. Dünya Savaşı öncesi dünyadaki gelişmeler Orta Doğu’da yeni oluşumlar için
zemin hazırladı. 1934’ te Türkiye’nin de üye olduğu Sadabat Paktı’na katılan Irak, II.
Dünya Savaşı sonrası ABD ve Batılı devletlere paralel politikalar izleyerek Bağdat
Paktı (1954)içinde yer aldı.
1958’de yapılan bir askerî müdahale sonucu ülkede monarşi rejimi yıkılarak
cumhuriyet ilan edildi. Irak rejim değişikliğinden sonra Bağdat Paktı’ndan çekildi.
1968’de Irak’ta yönetimde söz sahibi olan Baas Partisi, SSCB ile yakınlaşarak bu ülkeden ekonomik ve askerî yardım almaya başladı. Bu durum Batı’ya dönük bir politika
takip eden İran ile arasındaki ilişkileri zayıflattı. Diğer taraftan, 1970’te İngiltere’nin
Basra Körfezi’nden çekilmesinden sonra İran’ın, buraya tek başına hâkim olmak istemesi iki ülke ilişkilerini daha da gerginleştirdi.
2. İran’da Rejim Değişikliği
1925’ten itibaren İran’ı yöneten Pehlevi Hanedanlığı uygulamalarıyla halk tarafından benimsenmemişti. Ayrıca muazzam petrol gelirlerinin silahlanmaya harcanması, gelir dağılımındaki eşitsizliği daha da artırdı. Halkın uygulamalara karşı
başlattığı protestoların yönetim tarafından dikkate alınmaması ayaklanmalara sebep oldu. 1978 yılı başlarında bölgesel nitelikli başlayan ayaklanma, bir yıl içinde
halk hareketine dönüştü. Bu arada grevler yüzünden ülkenin petrol ihracatı tamamen durdu. İç karışıklıkların artması üzerine Şah önce Mısır’a ardından da ABD’ye
gitti. 1979’da sürgündeki lider Ayetullah Humeyni’nin ülkeye dönmesiyle İran İslam
Cumhuriyeti kuruldu.
İran, dış politikada bağlantısızlık ilkesini benimserken, ABD öncülüğünde kurulan CENTO’dan ayrıldı. Irak’ın Orta Doğu’da Mısır’dan boşalan güçler dengesini
kendi lehine değiştirmek istemesi ve bu amaçla yayılmacı bir politika takip etmesi
Irak-İran ilişkilerini olumsuz etkiledi.
23
ÇAĞDAŞ TÜRK VE DÜNYA TARİHİ 2
3. Savaş ve Sonuçları
1969 yılında İran Şahı ABD desteği ve güçlü bir orduya sahip olmasından dolayı önemli bir su yolu olan Şattülarap’ın tümüyle Irak’a bırakıldığı 1937 tarihli Irak –
İran Sınır Antlaşması’nı ortadan kaldırmak için harekete geçti. Bu amaçla İran, gemilerini bölgeye gönderdi ve taraflar arasında çatışma çıktı. 1970 yılında da diplomatik
ilişiler kesildi.
İran ve Irak arasında gerginleşen ilişkiler, 1975 Cezayir Antlaşması ile geçici
olarak düzeltildi Bu antlaşmaya göre iki ülke arasındaki sınır Şattülarap su yolunun
en derin noktasından geçecekti. Böylece Şattülarap taraflar arasında paylaşılmış
oluyordu. Camp David Anlaşması’yla Orta Doğu’da Mısır’ın etkinliğini kaybetmesi
sonucunda ortaya çıkan otorite boşluğundan yararlanan Irak, Arap liderliği için çalışmalar başlattı. 1979’da İran’ın rejim değişikliği sebebiyle yaşadığı iç sorunlardan
yararlanmak isteyen Irak, Basra Körfezi’ne hâkim olmak için harekete geçti. Cezayir
Antlaşması ‘nı feshettiğini açıkladı. 22 Eylül 1980’de İran topraklarına saldırıya geçerek Basra Körfezi’ne kadar ilerledi. Irak uçakları Tahran havaalanı da dâhil İran’ın
hava üs ve limanlarını, İran’da Irak üslerini bombaladı. Irak, İran’a saldırırken kolay
bir zafer kazanacağını ve bu suretle Arap dünyasında büyük bir prestij kazanacağını ümit etmişti. Bir süre sonra İran, savaşta dengeyi sağlayarak Irak’ın işgal ettiği
bazı toprakları geri aldı.1986’da İran’ın Basra Körfezi’ne hâkim olmaya başlaması ve
körfeze kıyısı olan ülkelerin petrol satışı yapamaması ABD ve bazı Batılı devletleri
ekonomik açıdan olumsuz etkiledi. Ayrıca SSCB’nin İran’la yakınlaşarak bölgede güç
kazanması ABD’yi endişelendirdi. Bu sebeple ABD, Fransa ve İngiltere gibi bazı Batılı
büyük devletler harekete geçerek Basra Körfezi’ne savaş gemileri gönderdiler. Bu
müdahale sonucu Irak, İran’a karşı cephelerde dengeyi sağladı. BM’nin kararı ile 6
Ağustos 1988’de ateşkes gerçekleşti ve savaş sona erdi. Irak’ın 1990’da Kuveyt’i işgal
etmesi ve ABD’nin bu işgale müdahale ihtimalinin ortaya çıkması üzerine Irak, işgal
ettiği İran topraklarından çekildi. Böylece İran kaybettiği toprakları geri aldı.
Sekiz yıl gibi uzun süren bir savaş sonucunda iki ülkeden yaklaşık bir milyon
insan hayatını kaybetti. Savaş sırasında iki devletin birbirlerinin petrol bölgelerini
bombalaması sonucunda 150 milyar dolar civarında bir ekonomik kaynak yok oldu.
Savaştan sonra iki ülkede de ekonomik sıkıntılar yaşandı. Kuveyt’in işgalinde, Irak’ın
yaşadığı bu ekonomik bunalım etkili oldu. İran-Irak Savaşı ile Arap ülkelerinin taraf
olması Arap birliğinin bozulması ve İsrail’in Orta Doğu’da daha serbest hareket etmesine zemin hazırladı. Bazı Avrupalı devletler bu iki devlete silah satarak önemli
bir gelir elde etmiş oldular.
G. YUMUŞAMA DÖNEMİNDE DÜNYA
1. Ekonomi
II. Dünya Savaşı sonrasında bilim ve teknolojideki ilerlemelerin sanayide kullanılması ile büyük bir verimlilik elde edildi. Merkezî ısıtma sistemi, evlere kadar su24
ÇAĞDAŞ TÜRK VE DÜNYA TARİHİ 2
yun getirilmesi, çamaşır makinesi, telefon ve televizyonun yaygın olarak kullanılması insan hayatını kolaylaştırdı. Petrol, elektrik ve otomotiv sektörlerinde önemli
üretim artışı oldu. Bu gelişmelerle dünya ekonomisi hızlı bir büyüme dönemi yaşadı.
1970’lere kadar büyümenin kesintisiz devam etmesi işsizlik oranını da düşürdü.
Uydu teknolojisi sayesinde de televizyon programları uluslararası bir boyut
kazandı. İlk kez 1964 Tokyo Olimpiyatları canlı televizyon yayını ile tüm dünyaya
ulaştırıldı.
Serbest ticaret ve çok uluslu şirketler tarafından yapılan uluslararası yatırımların gelişmesi ilerlemeyi perçinledi.
2. Bilimsel ve Teknolojik Gelişmeler
Bu dönemde bilimsel ve teknolojik alanda önemli buluşların yapılmasında Soğuk Savaş Dönemi’ndeki bloklar arasındaki rekabet önemli bir etken olmuştu. Özellikle füze sistemlerinin geliştirilmesi iki süper gücü uzay yarışına itti. SSCB’nin 1957’de
ilk uzay aracı olan Sputnik’i uzaya fırlatmasından bir yıl sonra ABD, Ulusal Havacılık ve
Uzay Dairesi’ni (NASA) kurarak ilk uydusunu uzaya gönderdi. 1961’de Rus kozmonot
Yuri Gagarin, Vostok-1 uzay aracı ile ilk kez uzaya giden insan oldu. 1962’de ABD aynı
şekilde karşılık vererek uzayda rekabeti hızlandırdı. 1969’da ise Amerikalı astronot
Neil Armstrong’un aya inmesi ile ABD uzay yarışında liderliği ele geçirdi.
Resim 01.10: Vostok - 1 Uzay Aracı
Fırlatma Esnasında
Resim 01.11: Neil Armstrong Ay Yüzünde
Başlangıçta ABD ile SSCB arasında devam eden uzay yarışına, daha sonra sınırlı olarak İngiltere, Fran sa, Japonya ve Çin Halk Cumhuriyeti de katıldı. Devletler
bütçelerinin önemli bir kısmını uzay çalışmalarına ayırdı. Bu da toplumların ihtiyacı
25
ÇAĞDAŞ TÜRK VE DÜNYA TARİHİ 2
olan alanlarda (eğitim, sağlık vb.) yapılacak olan yatırımları kısıtladı.
Savaş yıllarında yapılan ilk bilgisayar geliştirilerek 1970’te kişisel bilgisayar
üretildi. İletişim alanında telefon ile başlayan gelişmeler XX. yüzyılda görüntülü telefonla devam etti. Uydu teknolojisinin yerleşmesi ile iletişimde kıtalar arasındaki
uzaklık ortadan kalktı. İletişimde bu sınır tanımaz gelişme interneti ortaya çıkardı.
3. Kültürel Hayat
Hızlı sanayileşme ve tarımda makineleşmenin artması sonucu köylerden kentlere doğru hızlı bir göç başladı. Kadınların eğitim düzeyinin artması ve sosyal hayata
aktif olarak katılması erkek egemenliğini ön plana çıkaran anlayışı sona erdi. Cinsiyete dayalı her türlü şiddet eylemine karşı çıkıldı.
Sanayileşmiş ülkelerin kent nüfusunun artmasında Üçüncü Dünya ülkelerinden yapılan göçler de etkili oldu.
1960-1980 yılları arasında yapılan olimpiyatlarda ABD, SSCB, Japonya ve Doğu
Almanya madalya sıralamasında öne çıktılar. Türkiye ise istediği başarıyı elde edemedi.
1960-1980 yılları arasında düzenlenen FİFA Dünya Kupası’nda sırasıyla Brezilya
(1962), İngiltere (1966), Brezilya(1970), Almanya(1974) ve Arjantin(1978) şampiyon oldu.
1951 yılından itibaren yapılan Akdeniz Oyunlarının tamamına katılan Türkiye,
1971’de düzenlenen altıncı Akdeniz Oyunlarına İzmir’de ev sahipliği yaptı.
H. TÜRK DIŞ POLİTİKASI
Türkiye’nin Soğuk Savaş Döneminde Batı ittifakına dâhil olarak bu doğrultuda dış politika izlediği belirtilmişti. Bu dönemde Kıbrıs, Ege sorunları, Orta Doğu’da
Arap- İsrail Savaşları ve Ermeni terörü Türk dış politikasının belirlenmesinde etkili
olmuştur.
1.Türk- Yunan İlişkileri
Kurtuluş Savaşı’ndan sonra Lozan Antlaşması imzalanmasına rağmen, Türkiye
ve Yunanistan arasındaki sorunlar çözümlenememiş ve ilişkiler bir süre daha normale dönememişti.1930’lu yıllarda dünya barışını tehdit eden gelişmeler üzerine Atatürk ve Venizelos liderliğinde Balkan devletleri arasında ittifakı sağlamak için çaba
sarf edilmiş, bu çalışmalar iki ülke arasındaki ilişkileri olumlu etkilemişti. Ancak 1954
yılına gelindiğinde Türkiye ve Yunanistan ilişkileri Kıbrıs meselesine bağlı olarak yeniden gerginleşmeye başladı.
a.Kıbrıs Meselesi
1571’de Türk hâkimiyetine giren Kıbrıs’ın yönetimi 1878 Berlin Antlaşması’nda
arabuluculuk görevi yapan İngiltere’ye geçici olarak bırakılmıştı. Osmanlı Devleti’nin
26
ÇAĞDAŞ TÜRK VE DÜNYA TARİHİ 2
I. Dünya Savaşı’na girmesini fırsat bilen İngiltere, 5 Kasım 1914’te Kıbrıs’ı ilhak ettiğini açıkladı. Türkiye Lozan Antlaşması ile statüyü kabul etti.
II. Dünya Savaşı’ndan sonra On iki Ada’nın Yunanistan’a verilmesi üzerine
Yunanistan ve Yunan kamuoyu gözlerini Kıbrıs’a çevirdi. Kıbrıs’taki Rumlar, adayı
Yunanistan’a katma idealleri (Enosis) doğrultusunda faaliyetlerde bulundular. Kıbrıs konusuna daha fazla ilgi gösteren Yunanistan, 1951’de Kıbrıs’ın kendisine verilmesi için İngiltere’ye resmen başvurdu. Bu girişimi olumsuz karşılanan Yunanistan,
1954’te Kıbrıs sorununu BM’ye taşıyarak meseleyi uluslararası bir konu hâline getirdi. Kıbrıs’ta self- determinasyon ilkesinin uygulanmasını isteyen Yunanistan’ın bu
girişimi BM tarafından reddedildi. Bu gelişmeler, Türkiye’nin Kıbrıs konusunda harekete geçmesinde önemli rol oynadı. Böylece Kıbrıs sorunu, Türk dış politikasının en
önemli konularından birisi hâline geldi.
Harita. 01.05: Kıbrıs, Türkiye’nin Güvenliği Açısından Son Derece Stratejik Önem
Taşımaktadır.
Yunanistan’ın Kıbrıs konusundaki isteklerinin BM tarafından reddedilmesi
üzerine Rumlar, Kıbrıs’ta EOKA ( Kıbrıs Mücadelesi Ulusal Örgütü – Etniki Organosi
Kipriaku Agonos) yer altı örgütünü kurarak önce İngilizler, sonra da Türklere yönelik
tedhiş hareketlerine başladılar. Bu örgütün amacı, İngilizleri Kıbrıs’tan atmak, Türkleri imha etmek ve Enosis’i gerçekleştirmekti. Yunanistan’ın kışkırtma ve yardımlarıyla Rumların başlattıkları tedhiş hareketleri genişleyerek bir iç savaş hâlini aldı.
1958 yılında tedhiş hareketlerinin şiddetlenmesi Türk – Yunan ilişkilerini gerginleştirdi. Bu durum NATO’nun Doğu Akdeniz’deki durumunu da etkilemiştir. Bundan dolayı bir yandan ABD, bir yandan da NATO’nun aracılık ve baskılarıyla Türkiye
ve Yunanistan ikili görüşmelere karar verdiler.
1959’da Türkiye ve Yunanistan başbakanları Zürih’te bir araya gelerek Kıbrıs
anlaşmazlığını çözümlemek için görüşmelere başladılar. 11 Şubat 1959’da Kıbrıs’ta
bağımsız bir Kıbrıs Cumhuriyeti kurulması kararı alınarak Zürih Antlaşması yapıldı.
27
ÇAĞDAŞ TÜRK VE DÜNYA TARİHİ 2
Ayrıca Kıbrıs Türk toplumunun hürriyet ve yaşama haklarını garanti altına alan anayasa esasları tespit edilmiştir. Daha sonra Türkiye, Yunanistan ve İngiltere, Londra’da
Kıbrıs meselesini ele aldılar. Londra toplantılarının sonunda Zürih Antlaşması esas
alınarak bağımsız bir Kıbrıs Devleti’nin kurulmasına karar verildi. Zürih ve Londra
Antlaşmaları Kıbrıs ile Türkiye,Yunanistan ve İngiltere arasında bağlar kurmaktaydı.
Kıbrıs’ta kurulacak olan anayasal düzen bozulacak olursa, bu düzeni tekrar yerleştirmek için Türkiye, İngiltere ve Yunanistan birbirlerine danışacaklar ve gerekli tedbirleri alacaklardı. Bu konuda bir anlaşma sağlanamazsa, üç devletten biri anayasa
düzenini yerleştirmek için tek başına müdahale hakkına sahip olacaktı.
Zürih ve Londra Antlaşmaları doğrultusunda
16 Ağustos 1960’ta bağımsız Kıbrıs Cumhuriyeti
ilan edildi. Cumhurbaşkanlığına Rum lider Makarios, yardımcılığına da Türk
lider Dr. Fazıl Küçük getirildi. Kıbrıs’ta sağlanan barış
ortamı uzun sürmedi. Kıbrıs Rumlarının Enosis’ten
vazgeçmemeleri ve 1960
Anayasası’nın
Türklere
Resim 01.12: Rumların 24 Aralık 1963 Günü Katlettiği Türk
tanıdığı hakları hazmeAnne ve Çocukları ( Bugün Bu Ev Barbarlık Müzesi Olarak
demeyişleri, Kıbrıs buhraKullanılmaktadır.)
nının alevlenmesine yol
açtı. Yunanistan’ın asker ve silah göndererek desteklediği EOKA, Türklere karşı tedhiş
hareketlerine devam etti. Kıbrıs Türkleri de bu faaliyetlere 1955’te kurulan Türk Mukavemet Teşkilatı (TMT) vasıtasıyla karşı koymaya çalıştı. Rum çeteleri Türk köylerini yakıp
yıkarak on binlerce Türk’ü göçe zorladı. 24 Aralıkta ‘’Kanlı Noel’’ denilen ve 24 Türk’ün
şehit edildiği olay üzerine Türk savaş uçakları Lefkoşa üzerinde ilk uyarı uçuşunu yaptı.
650 kişilik Türk askerî birliği de karargâhından çıkarak Lefkoşa’nın Türk kesimini koruma
altına aldı.
1964’te Yunanistan’ın Ada’ya daha çok asker ve silah göndermeye başlaması üzerine olayların büyümesinden endişelenen BM Güvenlik Konseyi, Barış Gücü
kurulması kararı aldı. Ancak Barış Gücü Ada ’ya henüz gelmeden Rum çetelerinin
saldırıya geçmesi Türkiye’nin Kıbrıs’a müdahale kararı almasına yol açtı. Ancak bu
kararın uygulanmasını istemeyen ABD Başkanı Johnson, yazdığı mektupla Türkiye’yi
kararından vazgeçirmeye çalıştı.
Küba krizine bağlı olarak 1963’te Türkiye’deki ABD’ye ait Jüpiter füzelerinin
bilgi verilmeden sökülmesi ve Türk- Yunan meselelerinde ABD’nin Yunan yanlı-
28
ÇAĞDAŞ TÜRK VE DÜNYA TARİHİ 2
sı politikası iki ülke arasında güven bunalımına sebep oldu. 1964’te ABD Başkanı
Johnson’un mektubu da Türk- ABD ilişkilerini olumsuz etkileyerek Türkiye’yi SSCB ve
Orta Doğu politikasını yeniden gözden geçirmeye yöneltti.
II. Dünya Savaşı’ndan sonra Batı ittifakında yer alan Türkiye’nin SSCB ile ilişkileri DP iktidarının son yıllarına kadar mesafeliydi. Batıdan beklediği ekonomik yardımı almayan Türkiye’nin 1959’da SSCB’den kredi talebinde bulunması ve daha sonra Doğu ve Batı Bloku arasındaki ilişkilerde yumuşamanın başlaması, Türkiye-SSCB
ilişkilerini olumlu etkiledi. Diplomatik ziyaretlerle başlayan ekonomik ilişkiler, siyasi
ilişkilerin de gelişmesinde etkili oldu. 1960’lı yılların sonlarına doğru iki ülke arasındaki ilişkiler üst düzeye çıktı.
BM Barış Gücü’nün Rum çetelerinin Kıbrıs’taki saldırılarını engelleyememesi
üzerine 8-9 Ağustos 1964 ’te Türk Hava Kuvvetlerine bağlı savaş uçakları Rum mevzilerini bombaladı. Bu müdahale Kıbrıs Rum çetelerinin saldırı gücünü kırarak, faaliyetleri sınırlı çatışmalar hâline dönüştürmüştür.
Ancak Enosis’in hemen gerçekleştirilmesini isteyen EOKA üyeleri
Yunanistan’dan aldıkları destekle 15 Temmuz 1974’te Makarios’a karşı darbe gerçekleştirdi. Makarios, darbeden canını güçlükle kurtararak Londra’ya kaçmak zorunda kaldı. EOKA üyeleri Nikos Sampson’u cumhurbaşkanlığına getirirken Kıbrıs Elen
Cumhuriyeti’ni ilan ettiler. Sampson darbesi Kıbrıs’ın Yunanistan’a ilhakından başka
bir şey değildi. Darbe yönetimi, olayların Rum toplumunun bir iç işi olduğu ve Türklerin can güvenliğine dokunulmayacağı şeklinde açıklamada bulunarak Türkiye’nin
müdahalesini önlemeye çalışıyordu.
Türkiye, Kıbrıs’taki
darbenin bir Yunan müdahalesi olduğunu belirtti
ve garantilerin ihlali saydı.
Aynı şekilde İngiltere de
yeni idareyi tanımadığını
bildirmiştir. Bunun üzerine Başbakan Bülent Ecevit İngiltere hükümeti ile
görüşmeler yapmak üzere
17 Temmuzda Londra’ya
gitti. Türkiye, İngiltere’ye
ortak hareket etmeyi teklif
etti. Olumsuz cevap alan
Türkiye, garanti anlaşmaResim 01.13: Türk Askeri Kıbrıs’a Çıkartma Esnasında
sının kendisine tanıdığı
yetkiyi kullanarak müdahale kararı aldı. Türkiye 20 Temmuz 1974’te Enosis’e engel
olmak, barışı yeniden kurmak ve Türklerin güvenliğini yeniden sağlamak amacıyla
‘‘Kıbrıs Barış Harekâtı’’nı başlattı.
29
ÇAĞDAŞ TÜRK VE DÜNYA TARİHİ 2
20 Temmuz
sabahı erken saatlerde Türk askeri
hava kuvvetlerinin himayesinde
Girne’ye çıkarken,
aynı zamanda Lefkoşa – Girne yolu
üzerinde ve Lefkoşa yakınlarında Gönyeli’ye de
havadan indirme
yaptı. Lefkoşa’ya
kadar
ilerleyen
Türk kuvvetleri,
Resim 01.14: Kıbrıs Barış Harekâtı Sırasında Başbakanlık Görevinde
22
Temmuzda
Bulunan Bülent Ecevit
BM’nin
ateşkes
çağrısına uydu. Birinci Barış Harekâtı sona erdiğinde Türkiye, Kıbrıs’a 40.000 kişilik
bir kuvvet yığmaya ve üç yüz tank göndermeye muvaffak olmuştu. Kıbrıs meselesinin görüşülmesi maksadıyla 25 Temmuzda Türkiye, Yunanistan ve İngiltere, Cenevre Konferansı’n da bir araya geldi. Görüşmelerden barışı sağlayacak bir sonuç
çıkmayınca 14 Ağustos’ta ‘’İkinci Barış Harekâtı’’ başladı. Türk birlikleri iki gün içinde
Ada’nın yaklaşık üçte birine hâkim oldu. Türkiye BM’nin ateşkes çağrısına uyarak 16
Ağustosta askerî harekâtı durdurdu.
1974 Kıbrıs Barış Harekâtı Türkiye’nin dış politikasında da etkili oldu. ABD’nin
bu harekâtı gerekçe göstererek Türkiye’ye yapmakta olduğu ekonomik yardımı kesmesi ve silah ambargosu uygulaması, iki ülke arasındaki ilişkileri olumsuz etkiledi.
Bunun üzerine Türkiye, 1969 Savunma İş Birliği Antlaşması’nı yürürlükten kaldırdı ve
1975’ten itibaren Türkiye’deki bütün ABD üs ve tesislerine el koydu. Ancak 1978’de
ABD ambargosunun kalkmasıyla ilişkiler normale döndü.
E
BİLGİ NOTU
Ambargo kararıyla Kongre’nin amacı, Türkiye’nin Kıbrıs konusunda geri adım
atmasını sağlamaktı. Ambargo bu hedefe ulaşılmasını sağlamadığı gibi Türkiye
ambargo kararına 13 Şubat 1975’de Kıbrıs Türk Federe Devleti’nin kurulmasını sağlayarak cevap verdi. Türk ordusunun modernizasyonu çalışmaları için hayati önem
taşıyan Amerikan askerî yardımı 3 yıl süreyle kesildi. Mevcut silahların yedek parça
ihtiyaçlarının sağlanamaması Türk ordusunu olumsuz etkiledi. Bu durum Türkiye
kamuoyunda ABD karşıtı eğilimleri artırdı. Millî silah ve savunma sanayiinin geliştirilmesi zorunluluğu ortaya çıktı.
30
ÇAĞDAŞ TÜRK VE DÜNYA TARİHİ 2
Kıbrıs Barış Harekâtı’ndan sonra Türklerin kuzeyde, Rumların da güneyde yerleşmesi yeni bir devlet düzeninin kurulmasını gerekli kılıyordu. Başlatılan toplumlar
arası görüşmelerden istenilen sonucun alınamaması üzerine Türk toplumu 13 Şubat
1975’te Rauf Denktaş’ın liderliğinde Kıbrıs Türk Federe Devleti’ni kurdu.
BM Genel Kurulu, 13 Mayıs 1983’te Kıbrıs Rumlarını ‘’Kıbrıs Hükümeti’’ olarak tanıma kararı aldı. Bu gelişmeler karşısında Türk toplumu da 15 Kasım 1983’te
‘’Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’’ni kurdu. Türkiye Cumhuriyeti, Kuzey Kıbrıs Türk
Cumhuriyeti’ni kurulduğu gün tanıyan ilk devlet oldu.
Buna karşılık, Yunanistan ve Kıbrıs Rum yönetimi Kuzey Kıbrıs Türk
Cumhuriyeti’ni bağımsızlık kararını tanımayacaklarını açıkladı. Başta ABD, İngiltere,
Fransa ve SSCB olmak üzere çeşitli ülkeler, bağımsızlık kararına karşı tepki gösterdiler. Bu arada İngiltere’nin önerisiyle, BM Güvenlik Konseyi Ada’da Kıbrıs Cumhuriyeti
dışında başka hiçbir hükümetin tanınmaması kararını aldı.
b. Ege Adaları Meselesi
Lozan Antlaşması’yla Ege Denizi’ndeki Türkiye’ye bırakılan Bozcaada, Gökçeada ve İtalya’nın sahip olduğu Meis ve On İki Ada dışında kalan diğer adalar
Yunanistan’a bırakılmıştı. II. Dünya Savaşı sonunda galip devletlerin İtalya’yla imzaladıkları Paris Antlaşması’yla Meis ve On İki Ada, Yunanistan’a verildi (1947). Böylece
Ege Denizi’nde Bozcaada ve Gökçeada dışındaki tüm adalar Yunanistan’a bağlandı.
Yunanistan Ege Denizi’nin doğusuna da yerleştikten sonra Türkiye’nin Ege Denizi’ndeki mevcut haklarını ortadan kaldırarak, bu denizin tümüne egemen olmak
istemiştir.1974’ten itibaren bu amaçla yaptığı girişimler Türkiye- Yunanistan ilişkilerinde gerginliğin artmasına ve Ege Denizi sorununun ortaya çıkmasına sebep olmuştur. Bu sorunlar Ege Adalarının silahlandırılması, kıta sahanlığı, karasularının 12
mile çıkarılması ve Ege hava sahası şeklinde sıralanabilir.
. Ege Adalarının Silahlandırılması
Yunanistan, Ege Denizi’nde Türkiye kıyılarına yakın olan Adalarla birlikte
1947’de İtalya’dan aldığı Meis ve On iki Ada’yı, Lozan Antlaşması’na aykırı olarak gizlice silahlandırmaya başladı. Bunun üzerine Türkiye bu konuyla ilgili 1964’ten itibaren
farklı zamanlarda Yunanistan’a nota vermiştir. Kıbrıs Barış Harekâtı ise ilişkileri daha
da gerginleştirdi. Yunan hükümeti Türk kıyılarına yakın adalara kuvvet yığdığı gibi
bazı adaların karasularını mayınladı. Rodos’taki sivil havaalanını askerî uçakların inmesine uygun hâle getirdi. 1974’ten sonra da Yunanistan, Ege Adalarını açık olarak
silahlandırmaya devam etti. Yunanistan, adaları NATO tatbikatları kapsamına aldırtarak silahlanma faaliyetlerini meşrulaştırmak istemiştir. Yunanistan’ın antlaşmalara
aykırı bir biçimde Ege Adalarını silahlandırmasına karşı Türkiye de kendi tedbirlerini
aldı. Zira bu adalar Yunanistan tarafından Türkiye’ye yapılacak bir saldırı için bir atlama taşı olabilirdi. Türkiye 1975 yılında İzmir’de Ege Ordusu denen IV. Ordu’yu kurdu.
31
ÇAĞDAŞ TÜRK VE DÜNYA TARİHİ 2
. Kıta Sahanlığı Sorunu
1973 Orta Doğu Savaşı’nı izleyen petrol bunalımı, petrol arama faaliyetlerini
hızlandırmıştı. Türkiye ile Yunanistan arasında kıta sahanlığı meselesi, Türk hükümeti tarafından Ege’nin açık deniz sularında ve Türkiye’nin kıta sahanlığı içinde bulunan sahalarda petrol araması yapmak üzere Türkiye Petrolleri Anonim Ortaklığına
(TPAO) arama ruhsatı vermesi ile başladı. Yunanistan 1961’den itibaren şirketlere
Ege Denizi’nin kuzey ve batı kıyılarında petrol arama ruhsatı vermekteydi.1970 başlarında arama ruhsat alanını Doğu Ege’yi kapsayacak şekilde genişletti.
Yunanistan’ın Ege Denizi’ndeki bu faaliyetleri üzerine Türkiye de TPAO’ya
Ege’nin açık deniz sularında ve kendi kıta sahanlığında petrol arama ruhsatı verdi.
Yunanistan’ın bu duruma itirazı iki ülke arasında ‘’Kıta Sahanlığı Sorunu’’ nu ortaya
çıkardı.
Türkiye’nin Sismik-I adlı araştırma gemisi 6 Ağustos 1976 günü Çanakkale’den
ayrılarak Türkiye ile Yunanistan arasında kıta sahanlığı anlaşmazlığına konu olan
sulara girdi. Yunan savaş gemileri Sismik -1’i adım adım takip ettiler. Fakat Sismik
-1 Türk savaş gemilerinin himayesinde idi. Sismik -1 araştırmalarını yaptıktan sonra
10 Ağustosta Çanakkale’ye döndü. Bunun üzerine Yunanistan BM Güvenlik Konseyi ve Lahey Uluslararası Adalet Divanı’na başvurdu. BM Güvenlik Konseyi sorunun
ikili müzakereler yoluyla çözümlenmesi kararı aldı. Uluslararası Adalet Divanı ise
Yunanistan’ın Ege’nin uluslararası sularında Türkiye’nin petrol arama girişimlerinin
durdurulması isteğini reddetti.
BM Güvenlik Konseyi’nin ve Uluslararası Adalet Divanı kararlarından sonra iki
ülke temsilcileri Bern’de bir araya geldi. Görüşmeler sonunda imzalanan ‘’Bern Deklarasyonu’’ ile taraflar Ege Denizi’nde kıta sahanlığı ile ilgili hiçbir faaliyette bulunmamayı kabul etti.
.Kara Sularının 12 Mile Çıkarılması Sorunu
Türkiye ile Yunanistan arasında Ege Denizi ile ilgili diğer bir anlaşmazlık da,
kara sularının sınırı konusu olmuştur.
Lozan Antlaşması’yla Ege Denizi’nde kara sularının genişliği 3 mil olarak kabul
edilmişti. Bu genişlik 1936’da Yunanistan, 1964’te Türkiye tarafından 6 mile çıkarıldı.
1974’ten itibaren Yunanistan değişik dönemlerde kendi kara sularını 12 mile çıkaracağını ileri sürdü. Bu durum Türkiye tarafından tepkiyle karşılandı.
Ege Denizi’nde kara suların 6 milden 12 mile çıkması hâlinde, uluslararası alan
%27,3, Yunan kara suları %64,1, Türk kara suları %8, 5 şeklinde değişecekti. Bu durum,
Türk gemi ve uçaklarının Ege’den Akdeniz’e çıkışlarına büyük sınırlamalar getirecek,
Batı Anadolu ve Boğazlar bölgesinin savunmasını da olumsuz etkileyecekti. 12 millik kara suları Ege Denizi’ni bir Yunan gölü hâline getiriyor ve bu denizde Türkiye’ye
32
ÇAĞDAŞ TÜRK VE DÜNYA TARİHİ 2
yaşama hakkı tanımıyordu. SSCB ve ABD de çıkarlarından dolayı Yunanistan’ın 12
mil prensibine karşı çıkmışlardır.
Harita. 01.06: Ege Denizi’nde Kara Sularının 6 veya 12 Mil Olmasının Sonuçları
Türkiye, 1976’da Yunanistan’ın kara sularını 6 milin üzerine çıkarmasını hiçbir
zaman kabul etmeyeceğini ve böyle bir uygulamanın savaş nedeni olacağını açıkladı. Türkiye’nin bu sert ve kararlı tutumu karşısında Yunanistan, kara sularını 12 mile
çıkarma yetkisinin bulunduğunu söylemesine rağmen, buna bugüne kadar cesaret
edememiştir.
. Ege Hava Sahası (FIR Hattı- Uçuş Bilgi Bölgesi) Sorunu
Türkiye, Yunanistan’ın 1931’e kadar 3 mil olan hava kontrol sahasını 6 mile çıkarmasına iki ülke arasındaki iyi ilişkilerden dolayı tepki göstermedi. 1964 yılında
33
ÇAĞDAŞ TÜRK VE DÜNYA TARİHİ 2
Türkiye de kara sularını 6 mile çıkardı. Milletlerarası hukuk kurallarına göre millî hava
sahasının yüksekliği de kara sularının genişliği kadar olabilirdi. Dolayısıyla Ege adaları üzerinde Yunan hava sahasının yüksekliği de 6 mili geçemezdi. 1974’e kadar bir
problem oluşturmayan FIR hattı ( Flight Information Region), Kıbrıs Barış Harekâtı
sırasında Yunanistan, hava sahasının yüksekliğini 12 mile çıkarmak istedi. Bu durum
Türkiye’nin güvenliğini tehdit etmekteydi. Milletlerarası Sivil Havacılık Teşkilatı’nın
(ICAO) Türkiye ve Yunanistan’ın katılımıyla 1952’de yaptığı bölge toplantısında Ege
üzerinde uçan bütün uçakların, uçuş bilgilerini Atina’ya vermesine ve ancak Türk
kara sularına girerken bu bilgileri İstanbul’a bildirmesine karar verdi. Türkiye o zamanki Türk – Yunan ilişkilerinin samimi atmosferi nedeniyle bu duruma ses çıkarmamıştı.
Yunanistan ise, Kıbrıs Barış Harekâtı’ndan sonra, 16 Ağustosta Ege Denizi’nin
tümünü ‘’tehlikeli bölge’’ ilan ederek ve bölgede FIR hizmetlerini durdurarak, Ege
semalarını uluslararası hava trafiğine, dolayısıyla da Türk sivil ve askerî uçaklarına
kapattı. Türkiye’nin Ege’deki haklarını zedeleyen bu durum, özellikle sivil havacılık
yönünden çeşitli zorluklarla karşılaşılmasına ve iki ülke arasında da yeni bir sorunun
ortaya çıkmasına yol açtı.
NATO’nun Türkiye ve Yunanistan ile yaptığı temaslar sonucunda her iki tarafın
da daha önceden almış olduğu Ege hava sahası ile ilgili kararları yürürlükten kaldırmaları ile sorun çözüldü. Ege Denizi tekrar sivil hava trafiğine açıldı.
c. Türkiye’nin Orta Doğu Politikası
1950-1960 yılları arasında Arap ülkelerinin SSCB’ye yaklaşmalarına karşılık
NATO üyesi olması sebebiyle Türkiye, Orta Doğu’da Batı’ya paralel bir politika izlemişti. 1963’te Türkiye-ABD ilişkilerinde meydana gelen değişiklik, Kıbrıs meselesinde yalnızlıktan kurtulmak isteyen Türkiye’nin Orta Doğu politikasını da etkiledi. 1973
petrol krizine kadar olan dönemde Türkiye, Orta Doğu’ya açılma politikası izleyerek
Arap ülkeleri ile ilişkilerini geliştirdi. 1967 Arap- İsrail Savaşı’nda Türkiye, ABD’nin
Türkiye’deki üslerinden İsrail’e yardım etmesine izin vermedi. Bu savaşta Türkiye’nin
Filistin halkının davasını desteklemesi Arap ülkeleri ile ilişkilerin yoğunlaşmasını
sağladı. Türkiye 1969’daki Mescid-i Aksa yangınına büyük tepki gösterirken bu gelişmeler üzerine Rabat’ta toplanan İslam Zirvesi Konferansı’na katıldı. Böylece Arap
dünyası ile ilişkilerini geliştirdi. 1981’deki İslam Zirvesi’ne Türkiye, ilk defa başbakan
düzeyinde katıldı. Türkiye günümüze kadar Batılı devletlerle, Orta Doğu arasında
bir denge unsuru olmaya gayret gösterdi. İsrail ile ilişkilerini devam ettiren Türkiye,
Filistin meselesinde İsrail’in uluslararası hukuka aykırı eylemlerine tepki gösterdi.
d. Ermeni İddiaları
Ermeni sorunu, XIX. yüzyıl sonlarında büyük devletlerin politik çıkarları doğrultusunda ortaya çıkmıştı. Lozan Antlaşması ‘nda Türk vatandaşı olan gayrimüslimlerin siyasi ve medeni hakları belirtilmiş olmasına rağmen Ermeniler azınlık statüsünü
istemeyerek diğer Türk vatandaşları ile aynı kanunlara tabi olmayı kabul etmişlerdi.
34
ÇAĞDAŞ TÜRK VE DÜNYA TARİHİ 2
Bu olumlu gelişmelere rağmen Ermeni diasporası ve bazı devletler politik amaçlarla
Ermeni meselesini yeniden canlandırmışlardır. Ermeni diasporası, iddialarını dünyaya tanıtmak ve Türkiye’ye kabul ettirmek, Türkiye’den tazminat ve toprak almak ve
son aşamada da büyük Ermenistan hayalini gerçekleştirmek amacıyla faaliyetlerde bulundu. Ermeniler ’’Ermenistan Kurtuluşu İçin Ermeni Gizli Ordusu’’ adı verilen
ASALA adlı terör örgütünü kurdular.
1973’te Los Angeles’te Başkonsolos Mehmet Baydar ve yardımcısı Bahadır
Demir’in bir Ermeni terörist tarafından katledilmesi, Ermeni iddialarının dünya kamuoyuna duyurulması için yeni bir yöntemin ortaya çıkmasına sebep oldu. Bu olaydan sonra Ermeni teröristler, genellikle yurt dışındaki Türk temsilcilerini ve diplomatlarını hedef alan terör faaliyetlerine giriştiler.
Ermeni terör örgütleri, amaçlarına ulaşabilmek için Türkiye’de etkinlik gösteren
ayrılıkçı terör örgütleriyle iş birliği yapmıştır. Bu örgütler aynı zamanda Türkiye’nin
sorunlar yaşadığı bazı ülkelerle de yakın ilişkiler kurmuşlardır.
Ermeni terörünü asıl yönlendiren terör örgütü ASALA olmuştur. ASALA’nın
1973’te başlatarak 1994 yılına kadar devam ettiği terör faaliyetlerinde çoğu diplomat olan 35 Türk şehit edilmiştir. Bu durum karşısında Türkiye, önlemlerini artırmış,
ulusal ve uluslararası platformlarda tezimizi ortaya koyan çalışmalar yaparak faaliyetlerini sürdürmüştür.
I.TÜRKİYE’DE BUNALIMLI YILLAR (1960-1983)
1. Siyaset
Türkiye 1950’de iktidara gelen Demokrat Parti ile ilk yıllarda birçok alanda büyük gelişme kaydetmişti. Ancak 1957’den itibaren ekonomide enflasyonist baskı
hissedilmeye başlanmıştı. Ülkemizde demokrasinin tam olarak yerleşmemiş olması, siyasi yaşamdaki hoşgörü eksikliği ve belirtilen ekonomik nedenler siyasi ortamı
gerginleştirdi. Bu şartlar altında 27 Mayıs 1960 askerî müdahalesi gerçekleştirilerek
DP iktidarına son verildi. Demokrasimizin gelişimini kesintiye uğratan bu müdahale
sonucunda anayasa yürürlükten kaldırılarak meclis kapatıldı. Cumhurbaşkanı, başbakan ve pek çok bakan ve milletvekili yargılandı. Bu yargılama sonucunda Başbakan Adnan Menderes, Dışişleri Bakanı Fatin Rüştü Zorlu ve Maliye Bakanı Hasan
Polatkan idam edildi(1961).
E
BİLGİ NOTU
11 Nisan 1990 tarihinde kabul edilen kanunla, idam edilen bu devlet adamlarının itibarları iade edilmiş ve aynı kanun uyarınca naaşları kendileri için İstanbul’da
yaptırılan anıt mezara devlet töreniyle defnedilmiştir.
35
ÇAĞDAŞ TÜRK VE DÜNYA TARİHİ 2
Resim 01.15: Adnan Menderes’in İstanbul’daki Anıt Mezarı
Türk Silahlı Kuvvetleri adına ülke yönetimini üstlenen Millî Birlik Komitesi yeni
anayasayı oluşturmak için Kurucu Meclis Kanunu’nu kabul etti. Kurucu Meclis üyeleri 6 Ocak 1961’de çalışmalarına başladı. Aynı zamanda siyasi partilerin faaliyetlerine
de izin verildi. Kurucu Meclis tarafından hazırlanan yeni anayasa 9 Temmuz 1961’de
yapılan halk oylaması sonucunda kabul edilerek yürürlüğe girdi.
15 Ekim 1961’de yapılan seçimler sonunda Cumhuriyet Halk Partisi (CHP), Adalet
Partisi (AP), Cumhuriyetçi Köylü Millet Partisi (CKMP), Yeni Türkiye Partisi (YTP) katıldı.
Oluşan Meclis, Cemal Gürsel’i cumhurbaşkanlığına seçti. 1965 seçimlerine kadar koalisyon hükümetleri iktidarda kaldı. 10 Ekim 1965’te yapılan genel seçimleri
AP kazandı. 27 Ekim 1965’te Süleyman Demirel’in başbakanlığı ile başlayan AP iktidarı, 12 Mart 1971 askerî muhtırasına kadar devam etti. Demokrasiye zarar veren
bu muhtıra sonucunda Başbakan Süleyman Demirel istifa etti. Daha sonra ise Nihat
Erim başbakanlığında meclis dışından ve farklı partilerin geniş tabanlı ve hiçbir siyasi partiyle doğrudan ilişki olmayan bir hükümet kuruldu.
Nisan 1973’te AP ve CHP’nin desteklediği emekli Oramiral Fahri Korutürk
cumhurbaşkanı seçilirken 14 Ekim 1973’te genel seçimler yapıldı. Seçimlerde hiçbir parti tek başına iktidar olacak çoğunluğu sağlayamadı. Bu arada 25 Aralık’ta
Türkiye Cumhuriyeti’nin ikinci cumhurbaşkanı İsmet İnönü vefat etti. Üç gün sonra
Anıtkabir’e defnedildi.
1974’ten 1980 yılına kadar Türkiye’de kısa süreli koalisyon hükümetleri iktidarda kaldı. Sık sık gerçekleşen hükümet değişikliğine bağlı olarak ülkede siyasi istikrar
36
ÇAĞDAŞ TÜRK VE DÜNYA TARİHİ 2
sağlamada zorluklar yaşandı. Siyasi istikrarsızlık ekonomik ve toplumsal gelişmeyi
olumsuz etkileyerek ülkede iç huzursuzluk, siyasi anlaşmazlık ve ekonomik sıkıntıların artmasına yol açtı. Türk Silahlı Kuvvetleri meydana gelen şiddet ve terör olaylarını gerekçe göstererek 12 Eylül 1980’de demokratik yönetimi ortadan kaldıran askerî
müdahaleyi gerçekleştirdi. 24 Kasım 1983’e kadar devam eden bu dönem, Türk siyasi tarihine ‘’12 Eylül Dönemi’’ olarak geçti. Bu dönemde 1961 anayasası yürürlükten
kaldırılmış, parlamento ve siyasi partiler ile dernek, sendika vb. pek çok sivil toplum
kuruluşu kapatılmış ve demokratik süreç kesintiye uğramıştır.
12 Eylül 1980’de siyasi iktidarı eline alan Türk Silahlı Kuvvetleri, Genelkurmay Başkanı Orgeneral Kenan Evren başkanlığında kuvvet komutanlarından oluşan Millî Güvenlik Konseyini (MGK) oluşturdu. Kenan Evren aynı zamanda devlet başkanlığı görevini de üstlendi. Hazırlanan anayasa 7 Kasım 1982’de halkoyuna sunularak kabul edildi.
6 Kasım 1983 seçimleri sonucunda birinci parti olarak çıkan Anavatan Partisi
(ANAP) , Turgut Özal başkanlığında tek başına iktidar oldu. 1960 ve 1970’li yıllarda
koalisyon hükümetleri ile bunalımlar yaşayan Türkiye, Turgut Özal iktidarı ile ülke
yönetiminde siyasi, ekonomik ve toplumsal alanda köklü kararlar aldı.
2.Ekonomi
1960’tan itibaren planlı ve hızlı kalkınmayı hedefleyen yeni bir ekonomi anlayışı benimsendi. Devletin ekonomik, sosyal, kültürel amaçlarının belirlenmesinde
hükümete danışmanlık yapmak ve belirlenen amaçlar için kalkınma planları hazırlamak amacıyla Devlet Planlama Teşkilatı (DTP) kuruldu (1960).
Bu dönemde, sanayi daha çok demir-çelik, çimento, kâğıt, kimya, petrol rafinerisi, alüminyum ve madencilik alanında yoğunlaştı.
Ekonomide ithalata bağımlılık ve ihracatta durgunluk yaşanmasına rağmen
1960’lı yıllarda Avrupa’ya giden işçilerimizin ülkeye döviz transferleri ekonomiye
önemli katkılar sağladı.
Türkiye ekonomisi 1970’lerde ve özellikle bu dönemin ikinci yarısında enflasyon ve dış ödeme güçlükleri dolayısıyla zor günler geçirdi. Bu dönemde istikrarsız
koalisyon hükümetleri, 1973 petrol krizi, 1974 Amerikan ambargosu ve işçi dövizlerindeki azalma ekonomik gerilemeye neden oldu. Türkiye’de 1977 yılında dış ticaret
dengeleri bozulmaya başladı. Ülkede birçok temel malda kuyruklar, karaborsa ve
aşırı fiyat artışı görüldü. Türk lirasının yabancı paralar karşısında değeri hızla düştü.
Ekonomideki bu kötü gidişi önlemek için çeşitli ekonomik programlar hazırlandı. Bu
programlar içerisinde karma ekonomiden serbest piyasa ekonomisine geçişi sağlayan 24 Ocak Kararları önemli bir yer almaktır (1980).
3.Sosyal ve Kültürel Hayat
1960-1980 yılları arasında Türkiye’de köyden kente göç, gecekondulaşma,
işçi sayısındaki artış ve daha önce başlayan sendikal faaliyetlerin yoğunlaşması gibi
37
ÇAĞDAŞ TÜRK VE DÜNYA TARİHİ 2
önemli toplumsal değişimler yaşandı. Sanayileşmeyle artan köyden kente göç, çarpık kentleşmenin ortaya çıkmasında etkili oldu.
1960’tan sonra Türk toplumunun sosyoekonomik yapısında görülen değişiklikler edebiyat, sinema ve müzik alanında etkisini gösterdi. 1960’lı yılların ortalarından itibaren ‘’Toplumculuk’’ edebiyatta bir akım olarak ortaya çıktı.
1970’lerden itibaren toplumdaki politikleşmenin hızlanması, çarpık kentleşmenin meydana çıkardığı sorunlar ve işsizliğe bağlı dış göç, edebiyatın başlıca konularını oluşturdu. Attila İlhan, Adalet Ağaoğlu ve Vedat Türkali bu dönem romancıları içerisinde önemli bir yer tutar.
Konularını genellikle halk hayatından ve Kurtuluş Savaşı’ndan alan Kemal Tahir bu döneme damgasını vuran yazarlarımızdandır. Haldun Taner konularını şehir
hayatından seçerken hikâyelerinde ince gülmece ve hiciv anlayışını ustalıkla kullanmıştır. Tarık Buğra ise kişisel yaşantıların yanı sıra toplumsal ve tarihi meseleleri konu
olarak seçmiştir. Yazar roman, hikâye ve tiyatro eserleriyle edebiyatımızda önemli
bir yer edinmiştir. Bu dönem edebiyatında tiyatro, gezi, hatıra, deneme ve eleştiri
türlerinde büyük gelişmeler yaşanmıştır. Gezi, hatıra türünde Yusuf Ziya Ortaç; deneme- eleştiri türünde Nurullah Ataç, Mehmet Kaplan ve Cemil Meriç önemli yazarlarımızdandır.
1960-1970 yılları tiyatro topluluklarının artması, yeni yazarların yetişmesi, yeni
konularla yeni türlerin denenmesi ve seyirci sayısındaki artışla Türk tiyatrosu için
önemli bir dönem olmuştur. Geçmişte başlayan millîleşme ve anti-emperyalist düşüncenin etkisiyle 1970-1980’li yıllar artık yabancı oyunlardan ziyade yerli oyunların
sahnelendiği yıllar olmuştur.
Bu dönemde Türk sineması toplumsal sorunlara ağırlık vererek gelişme göstermiştir. Metin Akpınar, Zeki Alasya, Münir Özkul, Adile Naşit, Şener Şen ve Kemal
Sunal sosyal içerikli konuları güldürü yoluyla işleyen filmlerde rol almışlardır. Orhan
Gencebay’ın başrol oynadığı ‘’ Bir Teselli Ver’’ ile birlikte başlayan arabesk tarzı filmlerin
yanında Amerikan kovboy filmlerinin örnek alındığı Türk filmleri de seyircinin beğenisine sunulmuştur. Bu dönemin önemli erkek oyuncuları arasında Cüneyt Arkın, Kartal
Tibet, Ediz Hun, Tarık Akan, Tanju Gürsu, Tanju Korel; kadın oyunculardan ise Filiz Akın,
Türkan Şoray, Fatma Girik ve Hülya Koçyiğit sayılabilir.1970’lerden itibaren renkli film
sayısı hızla artmasına rağmen televizyonun yaygınlaşması sinemaya olan ilgiyi azalttı.
Yaşanan toplumsal değişim beraberinde yeni anlayışları, farklı fikir hareketlerini, yeni estetik değerleri de getirdi. Kırsaldan göç eden insanların var olan değerleri ile şehir kültürünün kaynaşması ‘’arabesk’’ adı verilen yeni bir anlayışı ortaya
çıkardı. İnsanlar şehir hayatından umduklarını bulamayarak hayal kırıklığı yaşadılar.
Bu durum daha önceki dönemlerde ortaya çıkan arabesk müziğe de yansıdı. 1960’lı
yıllarda bu müzik, Arap müziğinden alınan ezgilere sözler yazılması şeklinde farklılık
gösterdi. Özellikle Orhan Gencebay ile tanınan arabesk müzik, Ferdi Tayfur, Müslüm
Gürses, Hakkı Bulut ve İbrahim Tatlıses ile toplumun büyük kesiminde yaygınlaştı.
38
ÇAĞDAŞ TÜRK VE DÜNYA TARİHİ 2
NELER ÖĞRENDİK?
•Yumuşama Dönemine geçilmesine ortam hazırlayan gelişmeleri,
•Yumuşama Döneminde Doğu ve Batı Blokları arasındaki ilişkileri,
•Nükleer silahların sınırlandırılmasına yönelik çalışmaları,
•Küba Buhranı’nın ortaya çıkış nedenleri, gelişimi ve sona ermesini,
•Vietnam Savaşı’nın neden ve sonuçlarını,
•Keşmir meselesinin Pakistan ve Hindistan ilişkilerine etkilerini,
•SSCB’nin Afganistan’ı işgal etmesinin uluslararası ilişkilere etkilerini, Batılı
devletlerin ve İslam dünyasının tepkilerini,
•Bandung Konferansı’nın önemini ve Bağlantısızlar Hareketi’nin ortaya çıkışını,
•İsrail Devleti’nin kuruluşundan itibaren yayılmacı bir politika izlemesini, bu
politikanın bölge ve dünya barışına etkilerini, ABD öncülüğünde gerçekleştirilen
Camp David Anlaşmalarını,
•İslam Konferansı Örgütü’nün kurulmasını ve faaliyetlerini,
•Petrolün uluslararası ilişkilerdeki yeri ve önemini, OPEC ve OAPEC’in kuruluşunu,
•1980 – 1988 yılları arasındaki İran – Irak Savaşı’nın neden ve sonuçlarını,
•Yumuşama Döneminde dünyadaki ekonomi, bilim ve teknoloji, kültürel hayat ve
spor alanlarındaki gelişmeleri,
•Yumuşama Döneminde Türk dış politikasında öne çıkan gelişmeleri, Türk –
Yunan ilişkilerini (Kıbrıs meselesi, Yunanlıların Ege adalarını silahlandırması, kıta
sahanlığı, Ege hava sahası sorunu),
•Türkiye’nin Orta Doğu politikası ve Ermeni iddialarını, Ermenilerin terör
faaliyetlerini
•DP iktidarının sona ermesinden sonra siyaset alanındaki gelişmeleri; 12 Eylül
1980 askerî müdahalesi, 1960 – 1980 yılları arasında Türkiye’de ekonomi, sosyal
ve kültürel alanlardaki gelişmeleri öğrendik.
39
ÇAĞDAŞ TÜRK VE DÜNYA TARİHİ 2
1. ETKİNLİK
Aşağıdaki cümlelerde boş bırakılan yerleri uygun kelimelerle tamamlayınız.
1……………….Kıbrıs’ın Yunanistan’a bağlanmasını ifade etmektedir.
2.Türkiye, Yunanistan’ın……………………………… 12 mile çıkarmasını savaş nedeni olacağını açıklamıştır.
3. Bağlantısızlar Hareketi’nin başlamasında …………………………Konferansı’nın
önemli bir yeri vardır.
4. Nükleer silahların sınırlandırılması görüşmeleri ……………. ile …………………
arasında olmuştur.
5. ABD’nin ……………………’de bulunan Jüpiter füzelerini sökmesi karşılığında
SSCB’de …………….’da bulunan füzelerini sökmüştür.
6. Sovyetlerin Afganistan’ı işgaline karşı Afgan…………………… başarılı bir mücadele verdiler.
7. Kıbrıs Türk toplumu 1983’te …………………………………….’ni kurdu.
8. Türk dış temsilciliklerine ve diplomatlarına karşı yapılan Ermeni terör faaliyetlerini
……………….yönlendirmiştir.
9. Türkiye’de 1950’de başlayan………………. iktidarı 27 Mayıs 1960 askerî darbesiyle sona ermiştir.
10.12 Eylül 1980’de iktidarı eline alan Türk Silahlı Kuvvetleri …………………………..
Konseyi’ni oluşturdu.
11. ABD, Kıbrıs Barış Harekâtı üzerine Türkiye’ye ………………….ambargosu başlattı.
12. SSCB’nin Afganistan’ı işgali üzerine milyonlarca Afgan mülteci ………………’a
sığındı.
13. Bağlantısız ülkeler …………..Dünya olarak da adlandırılırlar.
14. İran – Irak Savaşı’nda Suriye ve Libya,……………….’a, diğer Arap devletleri ise
…………….’a destek verdiler.
15. Uzay yarışı …………………. ile …………………… arasında başlamıştır.
40
ÇAĞDAŞ TÜRK VE DÜNYA TARİHİ 2
2. ETKİNLİK
nız.
Aşağıdaki ifadelerin doğru olanının başına (D), yanlış olanının başına (Y) yazı-
1.( ) SALT II Antlaşması, Sovyetlerin Afganistan’ı işgal etmesi nedeniyle ABD
Kongresi’nde imzalanmadı.
2. ( ) Küba Buhranı, ABD ile SSCB’yi karşı karşıya getirdi.
3. ( ) Vietnam’a asker gönderilmesi tüm Amerikan kamuoyu tarafından desteklenmiştir.
4. ( ) Keşmir meselesi Pakistan ile Hindistan’ı arasında çatışmalara neden olmuştur.
5. ( ) Bağlantısızlar Hareketi’nin öncüsü Çin ve SSCB’dir.
6. ( ) SSCB, Afgan mücahitlerinin direnişi karşısında Afganistan’dan çekilmek zorunda kaldı.
7. ( ) Camp David Anlaşmaları Mısır’ın, Arap dünyası ile ilişkilerini olumsuz şekilde
etkilemiştir.
8. ( ) İslam Konferansı Örgütü, El – Aksa Camisi’nin kundaklanmasından sonra meydan gelen gelişmeler üzerine kurulmuştur.
9. ( ) Bağlantısızlar Hareketi, ‘’ Barış içinde bir arada yaşama ‘’ ilkesini benimsemiştir.
10. ( ) Bağlantısızlar Hareketi, Soğuk Savaş’ın sona ermesiyle faaliyetlerini sonlandırmıştır.
11. ( ) İran – Irak Savaşı, Irak’ın Basra Körfezi’ne hâkim olmak istemesinden çıkmıştır.
12. ( )Rus kozmonot Yuri Gagarin uzaya giden ilk insandır.
13. ( ) Türk – Yunan ilişkileri 1954 yılında Kıbrıs meselesine bağlı olarak gerginleşmiştir.
14. ( ) EOKA örgütü Kıbrıs’ı Yunanistan’a bağlamak isteyen Rumlar tarafından kurulmuştur.
15. ( ) Yunanistan’ın Ege Denizi’nde Türkiye kıyılarına yakın olan adaları silahlandırması Lozan Antlaşması’na uygundur.
41
ÇAĞDAŞ TÜRK VE DÜNYA TARİHİ 2
ÜNİTE DEĞERLENDİRME SORULARI
1. Kıbrıs Barış Harekâtı’ndan sonra Yunanistan, Ege adalarını Lozan Barış
Antlaşması’na aykırı bir şeklide silahlandırmıştır.
Buna göre;
I. Yunanistan uluslararası antlaşmalara aykırı hareket etmektedir.
II. Türkiye’nin güvenliği tehlikeye girmiştir.
III. Yunanistan, Lozan Barış Antlaşması’ndan doğan haklarını kullanmıştır.
yargılarından hangilerine ulaşılabilir?
A. Yalnız I
B. Yalnız II
C. I ve II
D. I, II ve III
2. Aşağıdakilerden hangisi II. Dünya Savaşı’ndan sonra Türk – Yunan ilişkileri
üzerinde etkili olmamıştır?
A. NATO’ya üyelik
B. Ege adaları
C. Kıta sahanlığı
D.Kıbrıs
3. Aşağıdakilerden hangisi 1980 – 1988 yılları arasında meydana gelen Irak – İran
Savaşı’nın bölge dışında da etkili olduğunu göstermektedir?
A. Savaşın uzun süre devam etmesi
B. Yaklaşık 1 milyon insanın ölmesi
C. Her iki ülkede de sanayi merkezlerinin tahrip olması
D.Petrol fiyatlarının yükselmesi
4. Aşağıdakilerden hangisi 1948 Arap – İsrail Savaşı’nda İsrail’e karşı savaşan
devletlerden biri değildir? A. Mısır
B. Ürdün
C. Suriye
D.Tunus
5. Aşağıdakilerden hangisi ABD’nin 1975 – 1978 yılları arasında Türkiye’ye silah
ambargosu uygulamasına gerekçe olmuştur?
A. Sismik -1 gemisinin Ege’deki faaliyetleri
B. Türkiye’nin SSCB ile yakınlaşması
C. Kara sularını 6 mile çıkarması
D.Kıbrıs Barış Harekâtı’nı gerçekleştirmesi
42
ÇAĞDAŞ TÜRK VE DÜNYA TARİHİ 2
6. SSCB’nin Orta Doğu’da etkinliğini artırmasına neden olan gelişme
aşağıdakilerden hangisidir?
A. Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin kurulması
B. Arap – İsrail Savaşları
C. Körfez Savaşları
D.İran – Irak Savaşı
7. İsrail 1978 Camp David Anlaşmaları sonucu aşağıdaki toprakların hangisinden
çekilmiştir?
A. Golan Tepeleri
B. Batı Şeria
C. Kudüs
D.Sina Yarımadası
8. Yunanistan’ın, 1974 yılında Türkiye’nin Ege Denizi’nde petrol aramasına
karşı çıkması Türkiye ile aşağıdakilerden hangisinin ortaya çıkmasına neden
olmuştur?
A. Kıbrıs sorunu
B. Kıta sahanlığı sorunu
C. Nüfus mübadelesi sorunu
D.FIR hattı sorunu
9.
I. Yunanistan
II. ABD
III. Irak
Kıbrıs Barış Harekâtı Türkiye’nin yukarıdaki devletlerden hangileriyle ilişkilerinin bozulmasına neden olmuştur?
A. Yalnız I
B. Yalnız II
C. I ve II
D. I, II ve III
10. 1955 yılında Endonezya’da toplanan ve yeni bağımsızlığını kazanan Asya ve
Afrika ülkelerini bir araya getirerek Bağlantısızlar Hareketi’ni başlatan konferans
aşağıdakilerden hangisidir?
A. Bandung
B. Potsdam
C. Yalta
D.Kyoto
43
ÇAĞDAŞ TÜRK VE DÜNYA TARİHİ 2
11. Aşağıdakilerden hangisi ile Arap ülkelerinin İsrail’e karşı birlikte hareket etme
politikası sona ermiştir?
A. Camp David Anlaşmaları
B. İran – Irak Savaşı
C. Irak’ın Kuveyt’i işgali
D.SALT – 1 Anlaşması
12. Camp David Anlaşmaları aşağıdaki devletlerden hangileri arasında
imzalanmıştır?
A. Mısır – İsrail
B. ABD – Mısır
C. Filistin – İsrail
D.ABD – SSCB
13. ABD, aşağıdakilerden hangisi ile ilk defa nükleer füze tehdidi altına girmiştir?
A. Kore Savaşı
B. Vietnam Savaşı
C. Küba Buhranı
D.İran – Irak Savaşı
14. Aşağıdakilerden hangisi Yumuşama Dönemi sürecinde meydana gelen
çatışmalardan biri değildir?
A. Küba Buhranı
B. Vietnam Savaşı
C. Keşmir meselesi
D.İsrail Devleti’nin kuruluşu
15.Vietnam Savaşı’nda Kuzey Vietnam’a destek veren devletler aşağıdakilerden
hangisinde doğru olarak verilmiştir?
A. ABD – İngiltere
B. SSCB – Çin
C. Japonya – Çin
D.SSCB – Fransa
44
ÇAĞDAŞ TÜRK VE DÜNYA TARİHİ 2
16.Aşağıdakilerden hangisi Petrol İhraç Eden Ülkeler Teşkilatı üyeleri arasında
değildir?
A. İran
B. Irak
C. Azerbaycan
D.Kuveyt
17. Uzay yarışı aşağıdaki devletlerden hangileri arasında başlamış ve sürmüştür?
A. ABD – Çin
B. ABD – SSCB
C. İngiltere – Almanya
D.İngiltere – Fransa
18.
I. Enosis
II. Eoka
III. ASALA
lidir?
Yukarıdakilerden hangileri Yunanistan’ın Kıbrıs’ı ilhak etme girişimleriyle ilgiA. Yalnız I
B. I ve II
C. I ve III
D. I, II ve III
45
Download