fosil yakıtlar

advertisement
FOSİL YAKITLAR
FOSİL YAKITLAR YENİLEBİLİR ENERJİ DEĞİLDİR
...........................................................................................................................................
Fosil yakıtlar, çürüyen tarih öncesi bitki ve hayvanlardan milyonlarca yılda oluşmuş,
kömür, petrol ve doğalgaz gibi yakıtlardır. Fosil yakıtlar yenilenebilir kaynaklar
değillerdir.
• Fosil yakıtların kullanılması, karbondioksit gazı biçiminde karbon açığa çıkmasına yol açar.
Karbondioksit ise iklim değişikliği yaratan insan etkinliklerinin yaydığı en önemli sera gazıdır.
Bugün, özellikle kuraklıklar, seller ve rekor kıran sıcaklıklar yüzünden mercanların ağarması
ve kutupların erimesi gibi iklim değişikliği etkilerini tüm dünyada tanık oluyoruz.
• Türkiye'nin kirletici kömürlü termik santrallar işletme ve sözde "mobil" fuel oil termik
santralları dahil daha birçok fosil yakıtlı termik santral planlama konusunda kötü bir ünü
vardır.
• Bilim insanları iklim değişikliğine ilişkin 'güvenli' sınırlar aşılmadan önce, atmosfere ne
kadar karbon yayılabileceğini hesaplamışlardır. Bu sınır aşılırsa, iklim değişikliği o denli hızlı
gerçekleşecektir ki ekosistemler, buna ayak uyduramayacak ve kontrolden çıkabilecek geri
dönüşsüz bir süreç başlayacaktır.
• İklim değişikliği açısından en fazla 'güvenli' sıcaklık artışı, bir derece santigrattır. Fosil
yakıtları bu hızla yakmaya devam edersek, bu sınıra yalnızca 40 yılda ulaşılacaktır.
• Fosil yakıt endüstrisinin bulduğu mevcut ekonomik kömür, petrol ve doğalgaz rezervleri, bu
miktarın yaklaşık dört katıdır. Bir başka deyişle, tehlikeli iklim değişikliklerini önlemek
istiyorsak, bu rezervin dörtte üçünü yakmamız mümkün olmayacaktır. Buna karşın, petrol
devleri petrol arama çalışmalarına yatırım yapmaya devam ediyor. Çok uluslu petrol
şirketlerinin yatırım yaptığı ana hedeflerden biri ise Hazar bölgesidir.
• Bütün bunlar şu anlama gelmektedir: Hemen yenilenebilir enerji kaynakları yatırımlarına
geçerek, acilen karbondioksit yayılımını azaltmaya ve fosil yakıtlardan vazgeçmeye
başlamak zorundayız. Greenpeace, buna 'karbon mantığı' adını veriyor.
• Petrol şirketleri, tehlikeli iklim değişikliklerine yol açmaya yetecek kadar petrolü zaten
bulmuş durumdadır. Mevcut rezervleri piyasaya sunarlarsa, bunun iklim üzerindeki etkileri
felaket olacaktır. Bu şirketler, daha fazla fosil yakıt aramak için para harcamak yerine,
geleceğin temiz, sürdürülebilir enerji kaynaklarına şu anda yatırım yapmak zorundadır. Hiçbir
şey olmamış gibi devam etmek, büyük ekolojik ve ekonomik yıkıma yol açarak milyonlarca
insanın yaşamıyla kumar oynamaktır.
• Endüstrileşmiş ülke hükümetleri, yenilenebilir enerjinin gelişimini dünya çapında
desteklemeli ve fosil yakıtlara ve nükleer enerjiye dayalı geleneksel enerji sistemlerine her yıl
verilen 250-300 milyar dolarlık sübvansiyonları kaldırmak için adım atmalıdır. Sürdürülebilir
bir geleceğe giden tek yol, güneş kaynaklı enerjilere dayalı bir ekonomiye geçiştir.
100-150 yıldır yoğun bir şekilde kullandığımız kömür, petrol ve doğal gaz gibi fosil
kökenli enerji kaynakları, neden oldukları çevresel zararlar yanında stratejik öneme de
sahiptirler. Dünya ekonomisi büyük ölçüde bu enerji kaynaklarının fiyatına bağımlıdır. Bu
gücü kontrol eden devletler ayni zamanda dünya ekonomisine de yön vermektedirler. Bu
kaynakların kontrol edilmesi için büyük ölçüde stratejik ve askeri harcamalar yapılmaktadır.
1. Petrol Krizi ile sarsılan dünya ekonomisinin devleri bu konuda iyice hassaslaşmış ve
Körfez Savaşını göze alarak büyük askeri harcamalar yapmışlardır. Bunlar aslında petrol ve
doğalgazın maliyetinde, yani satış fiyatında görülmeyen harcamalardır. Eğer bu askeri
harcama tutarları maliyetlere eklenmiş olsa, petrol ve doğal gazın satış fiyatı bugünkünden
çok daha yüksek olacaktır. Günümüzde durum böyle olmasa da, yakın gelecekte böyle bir
senaryo ile karşılaşmamız kaçınılmaz gözüküyor. Gelişmekte olan ülkelerden Çin, hem
nüfusunun fazlalığı, hem de gelişme hızının büyüklüğü nedeniyle giderek daha fazla
miktarda petrol ve doğal gaza gereksinim duymakta ve bu ihtiyacını çok büyük oranda
ithalatla karşılamaktadır. Günün birinde artması muhtemel olan petrol fiyatları, Ã?in’i
karşılanması imkansız bir fatura ile yüz yüze getirecektir. Bu durum, Dünya siyaset ve
ekonomisinde sonucu kestirilemeyen olaylara yol açabilecek bir handikaptır. Işte bu stratejik
tehlikeleri sebebiyle, fosil yakıtlar daha tükenmeden, bunları ikame edecek tehlikesiz
alternatifler üretmek zorundayız.
Hava Kirliliği
Aslında fosil yakıtlardan petrol ve doğal gazın 20-50 yıl içinde tükeneceği hesaplanmaktadır.
Kömür rezervleri ise 100-500 yıl yetecek miktarda olmasına rağmen geleceğin enerji
sistemimizin sadece kömüre dayanması durumunda dünyamızdaki çevresel sorunlar, telafisi
imkansız boyutlara ulaşacaktır. Bu açıdan fosil yakıtların üretim ve tüketiminin kısıtlanması
ve azaltılması için en önemli sebep, bunların meydana getirdiği çevre kirliliği ve tahribatıdır.
Kömür ve fuel oil gibi fosil yakıtların bünyesinde bulunan kükürt, bunların yakılmasıyla kükürt
oksitlerine dönüşür. Benzin, mazot ve LPG gibi fosil yakıtlarla çalışan taşıt araçlarındaki içten
yanmalı motorlarda ise, havadaki azotun oksijenle reaksiyonu sonucunda azot oksitleri
meydana gelir. İşte bu gazların havadaki su buharıyla etkileşimi sonucu sülfürik ve nitrik
asitler oluşur ki bunlar en kuvvetli asitlerdir. Yağmurların asitli hale gelmesi demek olan "asit
yağmurları" dünyamızın ekosistemlerini tahrip eden en önemli etkenlerden biridir. Çünkü
suların asitleşmesiyle su ekosisteminin dengesi bozulur. Birçok canlı asitli sularda
yaşayamaz ve ölür. Toprakta normalde çözünmeyen bazı maddeler, asitli yağışlarla çözünür
hale gelir ve bunların gösterdiği zehirleyici etkiyle bitkiler ve diğer canlılar yavaş yavaş ölür.
Toprak ekosistemi de zarar görür. Ağaçların ve diğer bitkilerin yaprakları da asitli yağışlardan
dolayı kurumaya başlar. Asitli yağışlar sadece canlılara zarar vermekle kalmaz, binaları ve
tarihi yapıları bile aşındırırlar, hatta yer altındaki tesisata bile zarar verirler. Ayrıca azot
oksitlerinin havadaki oksijenle etkileşimi sonucunda meydana gelen ozon gazı, çok aktif
olması nedeniyle bitki, hayvan ve insan sağlığı için tehlikeli bir maddedir. Kömürün
yanmasıyla havaya salınan tanecikli maddelerin, tozların ve dumanların da sağlığa ne kadar
zararlı olduğu herkes tarafından bilinmektedir.
Su Kirliliği
Fosil yakıtlar su kirliliğine de neden olurlar. Bunun birçok sebebi vardır. Birincisi, asit
yağmurlarının neden olduğu metal kirliliğidir. Asitli yağmurların topraktan erittiği zehirli ağır
metallerin ve alüminyum tuzlarının sulardaki oranı gittikçe artmaktadır. Fosil yakıtlı enerji
santrallerinin ve ısı tesislerinin soğutma suyu ihtiyacı sebebiyle, ısınan suyun tekrar kaynağa
deşarjı sonucu suların ısınması da bir tür su kirliliğidir. Bu ısınma iki şekilde suyun oksijeninin
azalmasına sebep olur. Birincisi, sudaki canlıların metabolik aktivitesi ısınma sonucunda
artar ve bu artış daha fazla oksijen tüketimine neden olur. İkincisi, ısınan suyun oksijen tutma
kabiliyetinin azalmasıdır. Suyun oksijeni azalınca aerobik, yani havalı yaşam sona erer;
anaerobik yaşam başlar ki bu da açığa çıkan pis kokulu gazlarla hemen kendini belli eder.
Denizlerin, akarsuların ve göllerin petrol taşımacılığı ve petrol çıkarımı sırasındaki sızıntılarla
ve ayrıca tankerlerin yıkama sularının ve gemilerin sintine sularının temizlemeye tabi
tutulmadan deşarjı nedeniyle de sularımız kirletilmektedir.
Toprak Kirliliği
Fosil yakıtların çıkarılması ve yakılması ile birçok şekilde toprak kirliliği oluşur. Kömür madeni
yatakları, açık işletmeler olarak çalıştırıldığında yüzeydeki tabaka kaldırıldığından toprak
tahribatı meydana gelir. Kömürün yanması sonucunda oluşan külün atılmasıyla da büyük
miktarda kirlilik oluşur. Termik santrallerin uçucu küllerinin depolanması için çok büyük
barajlar inşa edilmektedir. Ve bu bölgeler tamamen verimsiz topraklar haline gelmektedir.
Tozların ve diğer gazların bacadan atılmasıyla da topraklar verimsizleşir. Asit yağmurlarına
bağlı çoraklaşma da buna eklendiğinde toprak tamamen yararsız hale gelmektedir.
Küresel Isınma
Fosil yakıtların yanma ürünü olan karbondioksitin atmosferdeki oranının artması
yeryüzünden yansıyan ışınların kaçmasını engellediğinden, bu olay sera etkisi adı verilen ve
yeryüzünün ortalama sıcaklığını yükselten hadiseyi ortaya çıkarır. Bu sıcaklık artışı
kutuplardaki buzulların erimesine, yağışların artmasına, iklimlerin değişmesine, atmosfer
olaylarının farklılaşmasına, El Nino gibi afetlere, kıyı bölgelerinin sular altında kalmasına
neden olur. Tsunami benzeri su baskınları, geçimini topraktan sağlayan fakir Asya ve
Afrikalıları daha da yoksullaştıracaktır. İşin ilginç yönü, küresel ısınma sıcak kuşakta yaşayan
fakir halklara zarar verirken, soğuk kuşakta yaşayan zengin ülkelerin ikliminin ılıman hale
dönmesidir. Bu da o bölgeleri daha da yaşanır hale getirir. Yani küresel ısınma fakiri daha
fakir, zengini ise daha zengin yapar.
Ozon Tabakasının Delinmesi
Atmosferin üst tabakası olan stratosferdeki ozon, güneşten gelen yüksek dalga boylu ışınları
tutma özelliğine sahiptir. Burada bulunan ozonu tahrip eden iki faktör vardır. Bunlardan
birincisi kloroflorokarbon gazları olup soğutucularda ve spreylerde kullanılmaktadır. Diğer
faktör stratosferde ses üstü hızla uçan uçakların enerjisini temin eden fosil yakıtların yanma
gazlarında bulunan azot oksitlerinin ozonu yok etmesidir. Bu şekilde delinen ozon tabakası,
yeryüzündeki deri kanser vakalarının sayıca artmasına sebep olmuştur. Bu tehlikelerden
korunmak için kömür, petrol ve doğal gaz gibi fosil yakıtların kullanımına sınırlamalar
getirmeli ve enerji ihtiyacımızı hidroelektrik, güneş, rüzgar, jeotermal ve biyokütle enerjileri
gibi yerli ve yenilenebilir enerji kaynaklarından karşılamaya çalışmalıyız. Bu sayede hem
döviz kaybımızı azaltacak hem de sağlığımızı ve doğayı korumuş olacağız.
Download