DUYUŞSAL DAVRANIŞLARIN KAZANDIRILMASINDA TARİH

advertisement
XIII. Ulusal Eğitim Bilimleri Kurultayı, 6-9 Temmuz 2004 İnönü Üniversitesi, Eğitim Fakültesi, Malatya
DUYUŞSAL DAVRANIŞLARIN KAZANDIRILMASINDA TARİH
DERSLERİNİN ÖĞRETİMİNİN ÖNEMİ
The Importance Teaching of History Lessons to Gain of Affective Behaviors
Yard.Doç.Dr. Nuriye SEMERCİ
Fırat Üniversitesi, Eğitim Fakültesi EBB.
[email protected]
Bayram ÖZER
Fırat Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü
Doktora Öğrencisi
[email protected]
ÖZET
Bu araştırmanın amacı, “Duyuşsal davranışların kazandırılmasında tarih derslerinin öğretiminin
önemini” açıklamaktır. Duyuşsal davranışlar bütün derslerde kazandırılabilir. Onlardan biri de tarih
dersleridir. Tarih, milletlerin varlığını, gücünü ilgilendiren bir kültür dersidir. Bir tarih öğretmeni,
geçmişteki olguları vurgulamak, öğrenciye milli duyguyu aşılamak ve kalkınma heyecanını beslemek
durumundadır. Diğer taraftan öğretmen pragmatik tarihi kullanmalıdır.
Anahtar kelimeler: Duyuşsal davranış, tarih öğretimi.
ABSTRACT
The aim of research is to explain “The importance teaching of history lessons to gain of affective
behaviors”. All of lessons affective behaviors can be gain. One of them is the history lessons too.
History course is a cultural topic closely related to the power and existence of nations. A history
teacher should facts the former lessons, indoctrinate national feelings and maintain the enthusiasm of
development. On the other hand, teacher should use pragmatical history.
Key words: Affective behavior, teaching of history.
GİRİŞ
Eğitimin amacı, bireyin kendi yaşantısı yoluyla kasıtlı olarak istendik yönde davranış değişikliği
meydana getirmektir (Ertürk, 1986: 12). Bu davranış türlerinden olan duyuşsal davranışlar, öğrencinin ilgi,
tutum, güdülenmişlik, kaygı, benlik, kişilik, değer yargıları gibi boyutları içermektedir. Duyuşsal
davranışların kazandırılmasında sosyal bilimler derslerinin önemli bir rol üslendiği bilinmektedir. Sosyal
bilimler içinde ise özellikle tarih öğretimi önemli bir yere sahiptir. Bu bağlamda araştırmanın amacı,
“Duyuşsal davranışların kazandırılmasında tarih derslerinin öğretiminin önemini” irdelemektir. Bu amaç
doğrultusunda, duyuşsal davranış öğretimi, tarih öğretimi ve duyuşsal davranışların kazandırılmasında tarih
öğretimi üzerinde yoğunlaşılmıştır.
Duyuşsal Davranışların Öğretimi
Duyuşsal davranışlar, insanın duygularıyla ilgili olan davranışlardır. İnsanlara kazandırılmak istenen
duygular, tercihler, değerler, ahlaki kurallar, istek ve arzular, güdüler, yönelimler ve benzerleri duyuşsal
davranış kapsamına girebilir. Özellikle, duyuşsal eğitim denildiğinde ahlak eğitimi, değer eğitimi, karakter
eğitimi, barış eğitimi, demokrasi eğitimi, kişiler arası ilişkiler veya insan ilişkileri eğitimi, sosyal beceri
eğitimi ve benzerlerini çağrıştırdığı söylenebilir (Bacanlı:1999: VII).
Eğitim öğretimin amaçlarından birisi de “Duyuşsal davranışların kazandırılması” olmasına rağmen bu
konudaki çalışmaların sınırlı olduğu görülmektedir. Bunun sebeplerinden birisi olarak, duyuşsal boyutun
doğrudan ölçülmemesi gösterilebilir. Öğretim elemanları ve öğretmenlerin, öğrencilerin bilişsel amaçdavranışlarını ölçmede gösterdikleri başarıyı duyuşsal boyutta gösterdikleri söylenemez (Yazıcıoğlu,
Semerci ve Semerci, 2000: 334). Çünkü, duyuşsal davranışların ölçülmesi ve hedef davranışların
belirlenmesi diğer alanlarda olduğu kadar kolay değildir. Duyuşsal davranışlarda ahlaki eğitim, değerler ve
karakter eğitimi gibi, genellikle doğrudan gözlenemeyen boyutları kapsadığı için bu tür davranışların
kazanılıp kazanılmadığını tespit etmek oldukça güç ve zaman alıcıdır. Bireyin etki altında bırakılmadan uzun
süreyle ve çeşitli koşullar altında aynı davranışlar gözlenebilmesiyle ancak duyuşsal davranışları kazanıp
kazanmayacağına karar verilebilir (Çaya, 1997: 468). Bu sebepten dolayı diğer alanlarda kullanılan ölçme
yöntemleri genelde yetersiz kalmakta, fazladan bir emek ve zaman gerektirmektedir. Ölçüm sorunu yanında,
duyuşsal özelliklerin bazen önceden kaba taslak kestirilmesi bile mümkün olmamaktadır. Bir çok sefer de
duyuşsal davranışlar boyutu bu sebepten dolayı unutulmaktadır. Dolayısıyla eğitim programlarımızda
duyuşsal davranışlarla ilgili boyutlar her zaman için eksik kalmaktadır.
Eğitimin duyuşsal hedeflerinin belirlenmesi her ne kadar eğitimin var olduğu her yerde ve zamanda
gerçekleştirilmiş ise de, genellikle bu hedefler açıkça ortaya konmayarak öğretmenlerin zihinlerinde
varlığını sürdürmüştür. Duyuşsal davranışların kazandırılmasına eğitimin genel hedefleri içerisinde yer
verilmesine rağmen özel hedeflere inildiğinde duyuşsal davranışların yerini bilişsel davranışların aldığı
görülmektedir. Bunun sebepleri arasında, duyuşsal davranışların kazandırılmasının uzun zaman alması,
duyuşsal davranışların kazandırılmasının bilişsel davranışlardan farklı yöntem ve teknikler gerektirmesi,
duyuşsal hedeflerde uzlaşma ve somutlaştırmanın zor olması gibi durumlar gösterilebilir. Bütün bunlar,
duyuşsal davranışların eğitim sistemi içinde ihmal edilmesine neden olmuştur (Bacanlı, 1999: VII-IX).
Ayrıca, duyuşsal davranışları, bilişsel ve psiko-motor davranışlarda olduğu gibi ayrıca bir konu olarak
ele alıp işlemek çok geçerli değildir. Çünkü; duyuşsal davranışlar boyutu eğitim programı içinde, yapılan
planlarda psiko-motor ve bilişsel davranışların kazandırılmasında her zaman için diğer alanlarla iç içe
olmalıdır. Duyuşsal alana ait boyutların, kişinin yaşam boyunca elde ettiği yaşantıların ürünü olması yalnız
okul sistemi içinde oluşmayacağını informal yolla da kazanılmış olabileceğini göstermektedir.
Duyuşsal davranışların geliştirilmesinde bilişsel alandan yararlanılabilse de daha çok, programda
açıkça ortaya konmayan, ancak özellikle duyuşsal davranışların kazanılması ile ilgili olarak öğrenciyi
etkileyen okul özellikleri bulunmaktadır. Okuldaki iklim, öğretmenlerin ders dışı öğrencilere karşı ilgileri ve
benzerleri durumlar gizli program olarak adlandırılabilir. Gizli program dışında duyuşsal davranışları
geliştirme çabaları, Kohlberg’in
ahlak eğitimi, Rogers’ın hümanist eğitimi, Sonnier ve arkadaşlarının
bütüncü eğitimi ve değer açıklama gibi farklı duyuşsal eğitim yaklaşımlarını doğurmuştur. Bunların yanısıra
bir takım konuları vurgulayan yaklaşımların da duyuşsal eğitim içerisinde yer aldığı görülmektedir. Bunlar,
demokrasi eğitimi, cinsellik eğitimi, barış eğitimi, sosyal beceri eğitimi, karakter eğitimi ve benzerleridir
(Bacanlı, 1998: 26).
Duyuşsal davranışların içerisinde yer bulan bu konulara, bir eğitim programı hazırlanırken diğer
davranış alanlarındaki hedefler içerisinde yer verilmelidir. Eğitim programı içerisinde yer alan bütün dersler
için, duyuşsal hedeflerin belirlenmesi söz konusudur ancak, bazı derslerde, özellikle duyuşsal davranışlara
bağlı hedefler daha belirgin olmalıdır. Bunların başında ise, tarih dersi gelmektedir. Tarih dersi özellikle
duyuşsal hedeflerin gerçekleştirilmesinde çok önemli bir yere sahiptir.
Tarih Öğretimi
İbranice VHR kökünden gelen tarih, hikaye etmek, nakletmek, anlatmak anlamına gelmektedir
(Öztürk, 1999: 1). Batı dilinde ise tarih kelimesi aynı anlamı taşıyan ‘historia’, yaşanmış geçmişi anlatan ve
bu yaşanmış geçmişi konu alan bir disiplini ifade etmektedir. Kelime anlamı dışında tarihin ne olduğu
konusunda bir çok tanım yapılmıştır. Bu tanımlarda tarih iki şekilde anlam bulmuştur. Birincisi, geçmişte
kalan insani ve toplumsal olaylar topluluğu, ikincisi ise yaşanmış geçmişi konu edinen bilim olarak
anlamlandırılmıştır. Tanımı nasıl yapılırsa yapılsın tarihin bilim olarak görevi, geçmişin araştırılmasının
yanında, bunu bugünün ve geleceğin insanına aktarmaktır. Bu noktada tarihi öğretmek ve öğrenmek ne işe
yarar sorusu sorulmaya başlanmıştır.
Tarih öğrenmek toplumların geçmişini inceleyerek insanların yaşantılarında kendilerine bir yön
çizmeleri ve geçmiş olaylardan dersler alarak yaşantılarını düzenlemelerini sağlar. Bunun yanında bir
milletin kendi milli değerlerine göre yaşaması ve sağlıklı bir şekilde ayakta durması tarihini bilmesiyle
doğru orantılıdır. Bu noktada tarih öğretimi önemli bir mesele olarak karşımıza çıkmaktadır.
Schneider: “Tarih öğretiminin gayesi, öğrenciyi anlayışlı, şuurlu hislerinde hareketli, devamlı
faaliyette ve fedakarlığa hazır vatansever haline getirmektir” der (Yıldız, 1980: 26).
Schneider’in bu sözü
tarih öğretiminin amacının yeni yetişen nesillere milli bir ruh vermek olduğunu ifade etmektedir. Milletlerin
bugünden yarınını hazırlamak, geleceği anlamak ve yönlendirmek tarih bilincinin kazanılmasına doğrudan
bağlıdır (Semerci, 2002: 387). Dewey, (2001: 43), tarih öğretiminin amacını, çocuğa sosyal hayatın
değerlerini kazandırmada, insanların birbirleriyle olan iş birliğini etkili hale getirmede,
toplumun
gelişmesine yardım eden ve gerileten etkenleri anlayabilmelerini sağlamada tarihin hareketlendirilmesi ve
dinamikleştirilmesi olarak açıklamıştır.
Tarih bireyi topluma kazandıran bir ders olarak, öğrenciye bu günün şartlarına uygun evrensel değerler
yüklemeyi de amaç edinmiş, bunun sonucunda da tarih öğretiminde toplumsal dayanışma, üretebilme
potansiyeline sahip, ulusal benliği zedelemeyip tam tersi çağdaş içeriğiyle onu güçlendiren, bunu yaparken
de insan haklarına saygılı ırk, din kültür, cinsiyet temelli ayrımcılığa karşı çevre değerlerine duyarlı, barışı
savunan amaçlar çerçevesinde programlar oluşturulmaya başlanmıştır. Tarih, bu yönüyle ilerlemeci bir amaç
gütmekte, geçmişi olduğu gibi değil geleceğe yönelik olarak anlatmayı amaç edinmektedir.
Tarih öğretiminde temel hedeflerden birisi de, olguları ezberlemekten çok onları benimsetmek ve
olgulara karşı ilgilerini artırmak olmalıdır. Öğrencilerin tarih disiplininin ana özelliklerinin farkına
varmalarında bilginin aynen aktarılarak kazandığı bir ortamdan çok, öğrenciler için aktif çalışma çevresi
hazırlayan bir ortam olmalıdır. Öğrencinin geçmişten ibret alması için nedenlere, niçinlere, ana hatlara
eğilerek tarihi olayları vurgulamaya çalışmalıdır (Çaya, 1997: 471). Ancak bu şekilde geleceğe yön vermek
için tarihten faydalanması mümkün olur. Aksi halde tarih dersi ezber olarak, bir başka deyişle sadece bilgi
olarak zihinlerde kalır.
Bu gün artık çağdaş ülkelerde tarih öğretimi, problem çözme becerisinin geliştirilmesi, yaratıcı
düşünme, empati gibi kavramlarla birlikte anılmaktadır. Tarih, klasik dönemin özelliği olan ezberlenip
öğrenilecek olan bir ders olmaktan çıkıp araştırma ve inceleme yoluyla öğrenilecek bir ders durumuna
gelmiş (Safran, 1999), bu şekliyle de bireylerin hayatı anlaması, insanları tanıması ve problem çözebilme
kabiliyetinin gelişmesi için aktif olarak yararlanılan bir alan olmuştur.
Buraya kadar yapılan açıklamalar doğrultusunda, tarih öğretiminin amaçlarını şöyle sıralayabiliriz
(Tunçay, 1977: 286-284):
•
Çocuğun geçmişi ve bu günü anlamasına yardımcı olmak.
•
Onda, bütün insan etkinliklerine karşı bir duygudaşlık uyandırmak, böylelikle yetişmesinin
ufuklarını da genişletmek.
•
Kendisini bir zaman boyutunun, sürekli bir akışın içinde görmesini sağlamak
•
İnsan soyunun bir üyesi sıfatıyla geçmişe neler borçlu olduğunu ve geleceğe karşı ödevlerini –
bilinç ve misyonunu – kavratmak.
•
Evrenin hep böyle olagelmediğini anlamasını ve geçmiş deneylerin çeşitliliğine bakarak, gelecekte
de ne geniş olanaklar bulunduğunu düşünmesine yol açmak.
•
Olayları neden ve sonuçlarıyla birlikte görüp açıklamaya alıştırmak; görünüşte ve gerçek nedenleri
ayırmayı öğretmek, dolayısıyla kafaca oluşumuna yardımcı olmak.
•
Toplum-birey ilişkisinin doğru örneklerle kavranmasına; son amacın gerçekten özgür kişiler
yaratmak olduğunu, fakat bu amaca ancak iyi kurulmuş, adil bir ortamda erişebileceğini
anlamasına yardım etmek.
•
Yüksek insan değerlerini benimsemesine çalışmak, dünyanın her neresinde, her ne zaman, her
kime karşı bir haksızlık yapılmışsa, kendisine yapılmışçasına ona isyan etmesini, her kim değerli
bir iş yapmış, insana bir şey katmışsa, ona gönülce bir yakınlık duymasını sağlamaktır.
Bu maddelerden de anlaşılacağı üzere tarih öğretimi insan hayatında geleceğini planlamak ve hayatı
öğrenmek bakımından çok büyük öneme sahiptir. Bu yüzden eğer eğitim sistemimizin kalıcı ve etkili
olmasını istiyorsak, öncelikle bütün derslerde
duyuşsal davranışların kazandırılması için daha ciddi
önlemler almalı, duyuşsal davranışların kazandırılmasında ayrıca bir öneme sahip olan tarih dersini de daha
planlı bir şekilde yürütmeliyiz.
Tarih Öğretimiyle Duyuşsal Davranışların Kazandırılması
Eğitimde, hedefler bilişsel, duyuşsal ve psiko-motor olarak üç kısma ayrılabilir. Matematik ve Fen
alanları daha çok bilişsel, danışmanlık ve rehberlik dersleri çoğunlukla duyuşsal, sosyal bilgiler dersleri ise
ikisinin arasında yer alır. Sosyal
bilgiler bir yandan sosyal beceriler ve değerleri; öte yandan içeriği
öğretmeye çalışır (Bacanlı, 1999: 30). Bilişsel hedefleri gerçekleştirmenin yanında duyuşsal alan özellikleri
geliştirmeye ihtiyaç gösteren ve bunu mümkün kılabilen dersler genelde sosyal derslerdir. Duyuşsal alanın,
ilgi, tutum, güdülenmişlik, kaygı, benlik, kişilik, değer yargıları gibi boyutları içerdiği hatırlanırsa,
Vatandaşlık Bilgisi, Coğrafya ve Tarih gibi derslerin bu gruptan olduğunu söylenebilir.
Özellikle Tarih burada çok önemli bir konumdadır. Tarih öğretimde duyuşsal davranışların
kazandırılması için, özellikle öğretmenlere büyük sorumluluklar düşmektedir. Duyuşsal hedeflerin
gerçekleştirilmesinin önemi kabul edildiğinde, öğretmenlerin bu konudaki durumlarının ayrıca ve önemle ele
alınması gerekir. Bilgi çağı veya bilgi toplumu yaklaşımı, bu gerekliliği daha da güçlendirmiştir. Bunun
nedeni, bilgi toplumunda öğretmenin klasik yaklaşımla bilgi aktarma işlevinin artık bilgiyi sevdirmeye
dönüşmesidir. Çünkü öğrenci bilgiye her an her yerde ulaşabilir. Eğitim ve öğretmenler ona bilgiyi nerede ve
nasıl arayabileceğini göstermelidir, ama daha önce yapılması gereken iş, bilgiyi sevdirmektir. Öğrenci
bilgiyi severse, gider onu bulur. Kısaca değişen roller, öğrencilerin dikkatlerini duyuşsal hedeflere
yöneltecektir (Bacanlı, 1994). Bu nedenle, tarih öğretmeninin, tarih dersini seven, sosyal olayların analiz ve
sentezlerini bir tarihçi görüşü ile yapabilen, sapık ideolojilere esir olmadan davranan, bireylerden oluşması
ileride ülkesinin ve ailesinin başına sorun olmayacak, başarılı, sağlam fikirli engin görüşlü bir nesil
yetişmesine olanak sağlayacaktır (Üçyiğit, 1980 : 26).
Tarihin öğretilmesinde “objektif tarih ve milli tarih” olarak iki kısım tarihten söz edilebilir. Birincisi
belgelere ağırlık verirken ikincisi pedagojik amaçlı olup çocuklara vatanını sevdirmeye, gelecek için bir ülkü
aşılamaya yöneliktir. Özellikle ikinci tür tarih, geçmişin geleneğini, kültürünü, kimliğini çocuklara aktaran,
toplumun yaşamasını sağlayan etkendir (Çaya, 1997 :469). Ayrıca, fikren ve ruhen, işbirliğine ve ruh
birliğine hazır bir kuşağın yetiştirilmesinde tarih bütün öteki derslerden daha etkili bir derstir. Ancak bu ruh
ve fikir birliği kimseye kin ve nefret duymadan oluşturulmalıdır (Üçyiğit, 1977 : 274). Aşırı olmayan
düşüncelere içten bir hoşgörünün geliştirilmesi, yetişmekte olan kuşağın bütün davranışlarına yansıtılması
gereklidir. Öğrenciler kendi milli duygularını kazanırken bir hoşgörüye de sahip olmalıdırlar. Bunu
sağlayabilmek için ders kitaplarından eğitim programlarına ve öğretmenlik meslek bilgisine kadar her şey bu
doğrultuda düzenlenmelidir. (Tunçay, 1977: 282 ). Böylece bireylerin ve toplumların daha güçlü bir şekilde
varlıklarını sürdürebilmelerinde tarihin bütünleştirici etkisinden faydalanılmış olur.
Gazi Mustafa Kemal’in “Türk çocuğu ecdadını tanıdıkça büyük işler yapmak için kendinde kuvvet
bulacaktır” (Koçak, 1995: 23) sözü gelecek nesillerin istenilen niteliklerde yetiştirilmeleri için mutlaka tarihi
iyi ve doğru bir şekilde öğrenmeleri gerektiğini ve onların tarihin önemini kavramasının önemini açıkça
ortaya koymaktadır. Tarihi iyi öğretmenin ve öğrenmenin üç önemli nedeni vardır. Bunlar;
Miras olarak tarih eğitimi; bu sayede insanlar yaşadıkları ortam ve ülkenin geçmişini, kendi
zamanlarına gelinceye kadar yaşanmış olan olayları ve sıkıntıları öğrenerek, bu sayede vatan sevgisi, millet
sevgisi gibi kavramlar gelişir.
Ahlaki eğitim için tarih eğitimi; ahlak eğitimi, bütün eğitim sistemlerinde en önemli hedeflerden
birisidir. Ahlaki eğitimle bireyler çalışarak kazanmanın önemini, insanları sevmeyi, daha da önemlisi
eğitimin önemini anlayacaktır.
Günümüz dünyasını anlamak için tarih eğitimi; ise bir başka önemli unsurdur. Geçmişteki olayların
sebeplerini ve sonuçlarını inceleyerek bireyler tarih boyunca meydana gelen olayların analiz ve sentezlerini
kendilerine göre yaparlar ve böylece günümüz dünyasında meydana gelen olayları yorumlamak ve anlamak
daha kolay olur.
Tarihin yukarıdaki eğitim amaçları incelendiğinde bilişsel özelliklere dayanmasına rağmen daha çok
duyuşsal davranışları kapsadığı görülmektedir. Vatan ve millet sevgisi, insan sevgisi, hoşgörü gibi özellikleri
kazanırken mutlaka bilişsel davranışlara dayalı bir öğrenme söz konusudur.
Çocuğun ihtiyaçları eğitim için bir temeldir. Ancak güvenlik, sezgi, özgüven, ait olma duygusu gibi
ihtiyaçların karşılanmasında özelliklede yaşadıkları dünyayı algılama, bireysel kimlik bulma, değişim
süreçlerini anlama, hobi edinme ve eleştirel düşünce becerisini geliştirme gibi sosyal bilimlerden
kazanabilecekleri ihtiyaçlar da söz konusudur (Semerci, 2002: 388). Bu sosyal ihtiyaçların karşılanmasında
tarih öğreniminin rolü küçümsenemez. Duyuşsal boyutun önemini vurgularken dikkat edilecek bir nokta da
öğretmenlerin, olası yanlışlardan kaçınmada daha duyarlı davranmaları gerektiğidir.
Tarih dersleri sayesinde değerlerin toplum tarafından benimsenip yaşatılması sağlanır. Değerler; birey
tarafından önemli olan, genellenmiş davranış ve halleri temsil eden kurgulardır. Değerler, birey ve
toplumların gelişiminde önemli bir yer tutarak davranışlarını etkiler. Eğitim sistemindeki çeşitli girdilerden
beslenen değerler, hayat boyu değişebilir. Bu değerlerin toplum tarafından öğrenilip benimsenmesinde
tarihin rolü inkar edilmemelidir. Bu nedenle, tarih öğretmeninin ulus sevgisi, onuru, ideali aşılaması
gerekmektedir.
SONUÇ
Bireyin eğitim sisteminde bilişsel, duyuşsal ve bedensel açıdan bir bütün olarak yetiştirilmesi
gerekmektedir. Bu davranışlardan bilişsel davranışlar tüm derslerde kazandırılabilir. Duyuşsal davranışların
kazandırılmasında tüm dersler sorumlu olmakla birlikte özellikle sosyal bilgiler ve bunların içinden de tarih
önemli bir yere sahiptir. Duyuşsal davranış eğitimi söz konusu olduğunda ihmal edildiği herkes tarafından
kabul edilen bir gerçektir. Amaçların net olarak ifade edilememesi, farklı yöntem ve teknikleri gerektirmesi,
ölçme ve değerlendirmedeki belirsizlikler duyuşsal alanın programlara ve derslere yansımasını
engellemektedir. Ancak bu sorunlar bu alanın yokmuş gibi görmeyi gerektirmez. Özellikle tarih gibi
derslerde öğrencilerin duyuşsal davranışları geliştirilebilir.
Tarih öğretimi çocuğa milli bir ruh kazandırması, kendi tarihine ve milletine karşı olumlu duygular
geliştirmesi açısından önemlidir. Geçmişteki gelenekler değerler ve bir kimlik bulmada, bireyin ve toplumun
varlığını sürdürmesinde tarih öğretiminin yeri büyüktür. Ancak, kendi kimliğini ve vatanına olan sevgisini
oluştururken nesnel olmalı ve diğer toplumlara da nesnel bakmayı gerektirmektedir.
Tarih dersleri incelediği alan bakımından duyuşsal boyuttaki hedeflerin gerçekleştirilmesi için, eğitim
sistemimizde yer alan diğer derslere nazaran bir önceliğe sahiptir. Eğitim kurumlarımızda uyguladığımız
eğitimde bireylere kazandırılacak olan davranışlar arasında duyuşsal alandaki davranışların önemli olduğu
kadar eksik kaldığı da bilinen bir gerçek olduğu düşünülürse, tarih öğretimine şimdikinden daha fazla önem
verilmesi gerektiği sonucuna varabiliriz.
KAYNAKÇA
BACANLI, H. (1998). Duyuşsal Alan Davranışlarının kazandırılması. Bilgi Çağında Öğretmenimiz Sempozyumu,
8-9 Ekim, Anaçev, Ankara.
BACANLI, H. (1999). Duyuşsal Davranış Eğitimi. Ankara: Nobel Yayınları.
ÇAYA, S. (1997). Tarih Eğitiminde Duyuşsal Boyut. Türkiye, Türk Cumhuriyetleri ve Asya Pasifik Ülkeleri
Uluslar arası Eğitim Sempozyumu Bildirileri, 24-26 Eylül, Elazığ.
DEWEY, J. (2001). Temel Eğitimde Tarihin Amacı. ( Çev. Bahri Ata ), Milli Eğitim Dergisi, Temmuz-Ağustos-Eylül,
(147), 43-45.
ERTÜRK, S. (1986). Eğitimde Program Geliştirme. Ankara: METEKSAN Lmt..
KOÇAK, K. (1995). Atatürk’ün Tarih Hakkındaki Düşünceleri II. Çağdaş Eğitim Dergisi, (208), 6-8.
ÖZTÜRK, M. (1999). Tarih Felsefesi. Ankara: Başbakanlık Basımevi.
SAFRAN, M. (1999). Osmanlı Tarihi Öğretimi ve Osmanlı İmajı. Türk Yurdu Dergisi, Cilt,19-20, Sayı, (148-149),
485-509.
SEMERCİ, A. (2002). Tarih Eğitiminin Amaçları Nelerdir? XI. Eğitim Bilimleri Kongresi Bildirileri Özeti, 23-26
Ekim, Yakın Doğu Üniversitesi, Kıbrıs.
TUNÇAY, M. (1977). İlk ve Orta Öğretiminde Tarih. Felsefe Kurumu Semineri Bildirileri, Ankara: Türk Tarih
Kurumu Basımevi.
ÜÇYİĞİT, E. (1977). Okullarımızda Tarih Öğretimi. Felsefe Kurumu Seminerleri Bildirileri, Ankara: Türk Tarih
Kurumu Basımevi.
YAZICIOĞLU, S. SEMERCİ, N. ve SEMERCİ, Ç. (2000). Duyuşsal Boyutun Ölçülmesi. VII. Ulusal Eğitim
Bilimleri Kongresi Bildirileri, Cilt, 1, Karadeniz Teknik Üniversitesi, Trabzon.
YILDIZ, Y. (1980). Tarih Öğretimi ve Öğrenci Başarısının Arttırılması, Milli Eğitim Dergisi, Sayı, (125), 25-30.
Download