TBMM Dönemi ve Sevr Antlaşması

advertisement
1980 DARBESİ VE
SONRASINDA TÜRKİYE’DE
SİYASİ GELİŞMELER
İÇİNDEKİLER
BAYBURT ÜNİVERSİTESİ
UZAKTAN EĞİTİM MERKEZİ
• 12 EYLÜL 1980 DARBESİ
• 1982 ANAYASASI
• ÖZAL DÖNEMİ
• PKK TERÖRÜ
• 28 ŞUBAT POST MODERN
DARBESİ
HEDEFLER
Mutlu ADAK
ATATÜRK İLKELERİ
VE İNKILÂP TARİHİ
• Bu ünitede amaçlanan kazanımlar;
• Türkiye'nin yakın tarihindeki olayları
öğrenir,
• Darbelerin ve darbe zihniyetinin ülke
demokrasisine ve ekonomisine verdiği
olumsuz etkileri kavrar,
• İstikrarsız geçen yılların ülkede anarşiye,
terör olaylarına neden olduğunu kavrar.
• PKK Terör örgütünün amacını anlar,
zararlarını öğrenir.
ÜNİTE
14
1980 Darbesi Ve Sonrasında Türkiye’de Siyasi Gelişmeler
1980 DARBESİ VE SONRASINDA TÜRKİYE’DE SİYASİ
GELİŞMELER
1. 12 Eylül 1980 Darbesi Ve 1982 Anayasası
1.1. 12 Eylül 1980 Askeri Darbesi
Kurulan koalisyon hükümetleri ve bunların temel meseleler üzerine gidememeleri sonucu
iç istikrarsızlık, sağcı-solcu çatışması, milletvekillerine, savcı ve hâkimlere yönelik saldırılar,
Çorum ve Konya olaylarının peş peşe patlak vermesi, 1980 ortasında Başbakan Demirel'i bir
kez daha zor durumda bırakmıştı. Yaptıkları uyarıların cevabını alamayan askerlerde
huzursuzluk gittikçe daha da artıyordu. On yıllık aradan sonra yine darbe gündeme oturmuştu.
Bu atmosferde 12 Eylül 1980 sabahı Ordu emir ve komuta zinciri içerisinde yönetime el
koydu. Bütün yurtta sıkıyönetim ilan edilip sokağa çıkma yasağı kondu.
Genelkurmay Başkanı Orgeneral Kenan Evren, Kara kuvvetleri Komutanı Orgeneral
Nurettin Ersin, Hava Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Tahsin Şahinkaya, Deniz Kuvvetleri
Komutanı Oramiral Nejat Tümer ve Jandarma Genel Komutanı Orgeneral Sedat Celasun'dan
oluşan Milli Güvenlik Konseyi (MGK) idareyi ele aldı.
12 Eylül döneminde ilk iş olarak, anarşi ve terörün önüne geçilmeye çalışıldı ve
Türkiye'de her gün daha fazla huzur ve sükûn tesis edildi. Bu arada 13 Mayıs 1981 günü
Mehmet Ali Ağca, Papa II. Johannes Paulus'u Vatikan'ın San Pietro Meydanında vaaz
vereceği kürsüye doğru üstü açık bir ciple gittiği sırada, tabancayla ateş ederek ağır biçimde
yaraladı. Bu olay bir anda dikkatleri Türkiye'nin üzerine çevirdi ve uluslararası ilişkiler
açısından zaten zor olan durumu daha da zorlaştırdı.
12 Eylül döneminde Devlet Başkanı Kenan Evren tarafından hükümeti kurma görevi
verilen Eski Deniz Kuvvetleri Komutanı Emekli Oramiral Bülent Ulusu tarafından kurulan ve
Milli Güvenlik Konseyinden güvenoyu alan hükümet (20.09.1980-13.12.1983) işbaşına geldi
ve ülkeyi yönetti.
1.2. 1982 Anayasası
Prof. Dr. Orhan Aldıkaçtı başkanlığında bir komisyon oluşturuldu. Komisyonun
hazırladığı anayasa taslağının MGK ve Mecliste kabulünden sonra 18 Ekim 1982 gün ve 2709
sayılı yasayla halkoyuna sunulması kararlaştırıldı. 7 Kasım 1982 günü yapılan oylamada
Anayasa %91,3 oyla kabul edildi. Bu Anayasayla birlikte Devlet Başkanı Kenan Evren
Cumhurbaşkanı seçilmiş, MGK üyeleri de Cumhurbaşkanlığı Konseyi üyeleri olmuşlardır.
Bugün hala yürürlükte olan yeni anayasa 9 Kasım 1982'de Resmi Gazete'de yayımlanarak
yürürlüğe girmiştir.
1982 Anayasasının başlangıç kısmında Anayasa ile ilgili genel esasları içeren birinci
kısım gelmektedir. İkinci kısımda, temel haklar ve ödevler, kişinin hakları ve ödevleri, sosyal
ve ekonomik haklar ve ödevler belirtilmiştir. Üçüncü kısımda devletin temel organları olan
yasama, yürütme ve yargı ile ilgili hükümler yer alırken, dördüncü kısımda mali ve ekonomik
hükümler, beşinci kısımda çeşitli hükümler, altıncı kısımda geçici hükümler, yedinci kısımda
son hükümler bulunmaktadır. Yedi kısımdan oluşan 1982 Anayasasında 177 madde ve 16
geçici madde bulunmaktadır. Anayasa'da değişiklik yapılabilmesi için, Türkiye Büyük Millet
Meclisi üye tam sayısının üçte biri tarafından yazılı olarak önerilmesi ve bu önerinin
Meclisin üye tamsayısının beşte üç çoğunluğu tarafından gizli oyla onaylanması esası söz
konusudur.
Bayburt Üniversitesi Uzaktan Eğitim Merkezi
2
1980 Darbesi Ve Sonrasında Türkiye’de Siyasi Gelişmeler
1.2.1. 1982 Anayasasının Başlıca Özellikleri
Burada son olarak 1982 Anayasasının başlıca özelliklerine kısaca değinmek uygun
olacaktır.
1. Kazuistik Yöntem: 1982 Anayasası, devletin temel kuruluşunu ve temel hakları ana
hatlarıyla belirleyen bir “çerçeve anayasa” değil, her şeyi her ayrıntısına kadar
düzenlemek isteyen bir “düzenleyici anayasa”dır. Diğer bir ifadeyle “kazuistik
yöntem” ile hazırlanmış bir anayasadır. 1961 Anayasası 1982 Anayasasına oranla
daha kısa, daha az kazuistik olsa da, aynı husus 1961 Anayasası için de genel olarak
söylenebilir.
2. Katılık: 1982 Anayasası, değiştirilmesi adî kanunlardan daha zor usullere bağlı olan,
“katı” veya “sert” bir anayasadır. 1982 Anayasası, anayasa değişikliği sürecine 1961
Anayasasında mevcut olmayan bir “onay” safhası eklenmiştir. Cumhurbaşkanı
onaylamadığı Anayasa değişikliğini halkoylamasına sunabilmektedir.
3. Geçiş Dönemi: 1982 Anayasası bir geçiş dönemi öngörmüştür. Bu “geçiş dönemi”
Anayasanın altıncı kısmında yer alan geçici hükümlerinde düzenlenmiştir.
4. Güçlü Yürütme: Dünyadaki genel eğilime uygun olarak 1982 Anayasası devlet
yapısı içinde yürütme organını güçlendirmiştir. 1982 Anayasası bu güçlendirmeyi,
bir yandan Cumhurbaşkanının yetkilerini artırarak, diğer yandan da, Bakanlar Kurulu
içinde de Başbakana üstün konum vererek sağlamaya çalışmıştır.
5. Daha Az Katılmacı Demokrasi Modeli: 1982 Anayasası, 1961 Anayasasına oranla
daha az “katılmacı” bir demokrasi modelini benimsediği genel olarak kabul
edilmektedir. 1982 Anayasası, belli ölçüde bir depolitizasyonu, yani siyasetten
uzaklaşmayı amaçlamıştır. Örneğin 1982 Anayasasının ilk şekline göre, siyasî
partilerin kadın kolu, gençlik kolu ve benzeri yan kuruluşlar kurmaları (m.68/6);
keza, dernekler, sendikalar, vakıflar, kooperatifler ve kamu kurumu niteliğindeki
meslek kuruluşları ve bunların üst kuruluşları ile siyasî ilişki ve işbirliği içinde
bulunmaları yasaktı (m.69/2). Aynı şekilde derneklerin (m.33/4), meslek
kuruluşlarının (m.135/3,4) siyasî faaliyette bulunmaları yasaklanmıştı. Tüm bu
yasaklar 23 Temmuz 1995 tarih ve 4121 sayılı Kanunla yapılan anayasa değişikliği
ile yürürlükten kaldırılmışlardır.
2. Turgut Özal Dönemi
1982 Anayasasına göre hazırlanan yeni siyasi partiler kanununa göre Turgut Özal da, 20
Mayıs 1983 tarihinde Anavatan Partisi'ni (ANAP) kurdu.
Yeni kurulan siyasi partilerin katılımıyla 6 Kasım 1983 günü milletvekili genel seçimleri
yapılmıştı. Bu seçim sonunda ANAP büyük bir başarı elde ederek seçimlerde oyların yüzde
45'ini almış ve 211 milletvekili çıkarmıştır. Seçime katılan diğer iki partiden Halkçı Parti (HP)
117, Milliyetçi Demokrasi Partisi (MDP) ise 71 milletvekili çıkarmıştır.
Seçimlerden sonra Cumhurbaşkanı Kenan Evren, hükümeti kurma görevini İstanbul
Milletvekili Turgut Özal'a vermiştir. 24 Aralık 1983'te yapılan güven oylamasında kullanılan
393 oyun 213'ü "kabul" çıktı. Böylece ülkede özellikle dışa açılma politikası çerçevesinde
Bayburt Üniversitesi Uzaktan Eğitim Merkezi
3
1980 Darbesi Ve Sonrasında Türkiye’de Siyasi Gelişmeler
yaşanan değişimle, birçok alanda önemli gelişmelerin yaşandığı ve 1989'a kadar sürecek olan
Özal dönemi başlamıştır.
Özal ile birlikte Türkiye'nin dış politika ve ekonomik politika tercihleri de ciddi biçimde
değişmeye başlamış ve buna paralel olarak, Türk toplumunun değerlerinde de bir farklılaşma
ortaya çıkmıştır. Mecliste ciddi bir muhalefet ile karşılaşmayan Anavatan Partisi iktidarı, dışa
açılma konusunda önemli hamleler yapmış ve toplumdan da önemli destek almıştır.
Özallı yıllar ekonomide, halk sınıflarına dönük olarak bir popülizmin uygulandığı
yıllardır. Bu yaklaşımın özellikle kentli yoksul kitlelere dönük ana hedefi, bu kitlelerin
saflarında sınıf bilincinden yoksun ve sermayenin (ANAP) programına ve ideolojisine teslim
olabilecek kalabalık guruplar yaratmak olmuştur. Gecekondulara yönelik tapu tahsis belgeleri,
imar afları ve kent planlamasından yoksun imar izinleri, hızlı kentleşmenin oluşturduğu kentsel
rantların yoksul katmanlara intikal etmesinde ve bu doğrultuda çok yüksek beklentilerin
oluşmasında önemli rol oynamıştır.
6 Kasım 1987 günü, 12 Eylül 1980 öncesinin siyasi parti lider ve yöneticileri üzerindeki
siyasi yasakların kaldırılıp kaldırılmamasına ilişkin referandum yapıldı. Turgut Özal'ın "hayır"
yani yasaklar kalkmasın yönünde kampanya yürüttüğü bu referandumda, çoğunluk kıl payı evet
yönünde çıktı. Aynı gün Turgut Özal sürpriz bir açıklama yaparak, normalde 1988 yılının
Kasım ayında yapılması gereken milletvekili genel seçimlerinin erkene alınacağını duyurdu.
ANAP'ın 7 Eylül'de bu yönde verdiği Önerge 10 Eylül'de meclisten geçti ve erken seçimlerin
1 Kasım'da yapılması kararlaştırıldı. Bu arada, üzerlerindeki siyaset yasakları kaldıran Ecevit
13 Eylül'de Demokratik Sol Parti (DSP), Demirel 24 Eylül'de Doğru Yol Partisi (DYP), Türkeş
4 Ekim'de Milliyetçi Çalışma Partisi (MÇP) ve Erbakan 11 Ekim'de Refah Partisi (RP) genel
başkanlığına getirildiler. Muhalefet partileri baskın seçim kararı alınmasını sert bir dille
eleştirdiler. Bu arada SHP yasanın iptali için Anayasa Mahkemesine müracaat etti. Anayasa
Mahkemesi yasayı iptal edince, tatilde bulunan TBMM 16 Ekim'de olağanüstü toplandı. Meclis
yeni seçim tarihini 29 Kasım olarak belirledi.
29 Kasım 1987'de yapılan seçimlere yedi parti katıldı. Ülke genelindeki yüzde 10'luk
genel barajı sadece üç parti aştı ve milletvekilleri bu partiler arasında dağıtıldı. Diğer partiler
meclis dışı kaldı. ANAP, 1983'e göre önemli bir oy kaybına uğramasına rağmen, yine de
seçimlerden birinci parti olarak çıkmayı başardı. ANAP 292, SHP 99, DYP 59 milletvekili ile
Meclis'te yer aldılar.
Özal, 31 Ekim 1989 tarihinde yapılan Cumhurbaşkanlığı seçimlerinin ikinci turunda
aldığı 262 oyla 8. Cumhurbaşkanı olarak Çankaya Köşkü'ne çıktı. Özal, Cumhurbaşkanlığı
koltuğuna oturduğunda tarih 9 Kasım 1989'u gösteriyordu.
Turgut Özal'ın Cumhurbaşkanlığının ve Yıldırım Akbulut'un Başbakanlığının ilk
yıllarında Birinci Körfez Savaşı Türkiye'nin iç ve dış politika gündemine oturmuştur.
Ekonomi de Körfez Krizi’nden olumsuz yönde etkilendi ve krizin neden olduğu açıklar
zam ya da yeni vergilerle kapatılmaya çalışıldı. Krizin Türkiye'ye yüklediği faturanın bilançosu
6 Şubat 1991'de açıklandı ve 1990 yılında Türkiye'nin kriz nedeniyle 4,5 milyar dolarlık zarara
uğradığı bildirildi. Zarara yol açan faktörlerin başında Kerkük-Yumurtalık petrol boru hattının
kapalı olması geliyordu.
5 Haziran 1991'de yapılan ANAP Olağan Büyük Kongresinde Mesut Yılmaz'ın ANAP
Genel Başkanı seçilmesiyle Akbulut, Başbakanlıktan ayrıldı. Hükümeti kurma görevi,
Cumhurbaşkanı Turgut Özal tarafından Rize Milletvekili Mesut Yılmaz'a verildi. 5 Temmuz
Bayburt Üniversitesi Uzaktan Eğitim Merkezi
4
1980 Darbesi Ve Sonrasında Türkiye’de Siyasi Gelişmeler
1991'de yapılan güven oylamasında kullanılan 418 oyun 265'ini alan Yılmaz hükümeti görevine
başladı. Ancak kısa süre sonra TBMM'de erken seçim kararı alındı.
20 Ekim 1991'de yapılan genel seçimlerde 178 milletvekili çıkaran DYP birinci parti
oldu. DYP genel Başkanı Süleyman Demirel'in SHP ile kurduğu koalisyon hükümeti 30
Kasım'da güvenoyu alarak çalışmalara başladı.
Turgut Özal, Orta Asya Türk Cumhuriyetlerine yaptığı 11 günlük bir gezinin ardından 17
Nisan 1993'te Çankaya Köşkünde geçirdiği kalp krizi sonucunda vefat etti. Cumhurbaşkanı
Özal'ın ani vefatıyla birlikte, Türkiye yeni cumhurbaşkanı arayışları içine girdi.
Süleyman Demirel, 24 Nisan'da partisinin gurup toplantısında, Cumhurbaşkanlığı için
adaylığını koyacağını bildirdi. SHP Genel Başkanı İnönü'de Demirel'in cumhurbaşkanlığını
desteklediklerini kamuoyunu açıkladı. Demirel 16 Mayıs'ta yapılan üçüncü tur oylamada 244
oy alarak Türkiye Cumhuriyeti'nin 9. Cumhurbaşkanı oldu.
13 Haziranda 1993'te DYP Kongresi yapıldı ve Tansu Çiller, genel başkanı seçildi. 14
Haziran'da Cumhurbaşkanı Demirel, hükümeti kurma görevini Tansu Çiller'e verdi.
3. 28 Şubat 1997 – Postmodern Darbe
1994 yılında Türkiye'de büyük bir mali kriz yaşandı. Bu kriz kısa sürdüğü halde o denli
şiddetli oldu ki ülkenin gayri safı milli hâsılasında 1945'ten bu yana görülmemiş bir oranda,
%6'lık bir azalma oldu. Ancak krize rağmen hükümet Mart 1994'te yapılacak yerel seçimler
nedeniyle popülist politikalar izliyor ve krizi giderici tedbirler almamakta direniyordu. Bütün
bunların sonucunda ödemeler dengesinin cari açığı rekor düzeye(yaklaşık 6 milyar dolar)
fırlamış ekonomik durum iyice bozuldu. Hükümet, ancak yerel seçimlerden sonra hareket
etmeye başladı. 5 Nisan 1994'te alman bir dizi kararla kamu kesimi tarafından üretilen mal ve
hizmetlerin fiyatlarına ortalama %50 zam yapıldı. Bunun sonucunda da enflasyon %100'e
ulaştı.
27 Mart 1994'te yapılan yerel seçimler, 1991 genel seçimlerinden sonra partileri karşı
karşıya getiren yeni bir sınav oldu. 13 parti kıyasıya bir mücadeleye girişti. Oy patlaması
gerçekleştiren Refah Partisi seçimden büyük bir zaferle çıktı ve aralarında İstanbul ve Ankara
gibi büyük kentlerin de bulunduğu çok sayıda yerleşim biriminde belediye başkanlıklarını
kazandı. Yerel seçim sonuçlarına göre birinci sırada DYP (Doğruyol Partisi), ikinci sırada
ANAP (Anavatan Partisi), üçüncü sırada RP (refah Partisi) yer aldı.
9 Eylül 1995 tarihinde yapılan CHP'nin 27. Olağan Kurultayı'nda Genel Başkanlığa
Deniz Baykal seçildi. Bu olay kısa sürede koalisyon hükümetinin sonunu getirdi. Başbakan
Tansu Çiller CHP Genel Başkanı Deniz Baykal ile anlaşamayınca TBMM'de 26 Ekim 1995'te
erken seçim kararı alındı ve 24 Aralık 1995'te seçime gidilmesi kararlaştırıldı.
24 Aralık 1995'te yapılan seçimlere 12 parti katıldı. Hiçbir parti tek başına hükümet
kurabilecek sayıda milletvekilliği kazanamazken, genel seçimlerden oyların % 21, 4'ünü alarak
158 milletvekili çıkaran RP birinci parti olarak çıktı. RP ile birlikte ANAP, DYP, DSP ve CHP
%10 ülke barajını aşarken diğer partiler barajı aşamadılar ve meclise giremediler. Seçimlerden
sonra ortaya çıkan bölünmüş meclis aritmetiği nedeniyle, yeni hükümetin kurulması bir hayli
uzadı ve hükümet ancak Mart 1996'da kurulabildi.
Hükümeti kurma görevi 1. Sırada gelen RP yerine; Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel
tarafından ANAP Genel Başkanı Mesut Yılmaz'a verildi. Yılmaz, DSP'nin dışarıdan desteğiyle
ANAP-DYP azınlık hükümetini kurdu. Ancak hükümet kısa sürede dağıldı.
Bayburt Üniversitesi Uzaktan Eğitim Merkezi
5
1980 Darbesi Ve Sonrasında Türkiye’de Siyasi Gelişmeler
Mesut Yılmaz'ın istifasının ardından hükümeti kurma görevi, Cumhurbaşkanı Demirel
tarafından Konya Milletvekili Necmettin Erbakan'a verildi. Erbakan, RP-DYP koalisyon
hükümetini kurdu. İlk defa siyaset literatürüne "dönüşümlü başbakanlık" ifadesi girdi.
Erbakan ve Çiller dönüşümlü başbakanlık konusundaki anlaşmalarını kamuoyuna deklare
ettiler. 8 Temmuz 1996'da yapılan güven oylamasında 278 kabul oyu alan Erbakan hükümeti
görevine resmen başladı.
Bu süreçle birlikte orduda kavram değişikliği oldu ve Laiklikle ilgili endişeler dile
getirilmeye başlanarak "irtica tehlikesi" bir numaraya taşındı. Bu dönemde Balıkesir'in
Susurluk ilçesi yakınlarında bir trafik kazası meydana geldi. Kazayla ortaya çıkan devletsiyaset-mafya bağlantısı ve sonrasında yaşananlar Erbakan hükümetini sarstı. Konuyla ilgili
iddialar yaklaşık dört yıl kamuoyunun gündeminden düşmedi. Bazı çevreler hükümetin
istifasını istedi. Başbakan Erbakan tüm bu gelişmelere pek önem vermedi. Yine bu dönemde
ABD ve Türk Silahlı Kuvvetleri (TSK)'nin tepkisine rağmen İran'la yapılan anlaşma, Irak ile
yakınlaşma ve Libya Lideri Kaddafi'nin Erbakan'ı çadırında kabul etmesi, siyasi tartışmaları
daha da gergin bir ortama taşıdı. Bu konuda hükümete gensoru verilirken, önerge TBMM'de
RP ve DYP milletvekillerinin oylarıyla reddedildi.
Milli Güvenlik Kurulunun 28 Şubat 1997'deki toplantısına gelindi. Toplantıdan sonra
tarihe 28 Şubat Bildirisi olarak geçen Millî Güvenlik Kurulu bildirisi yayınlandı. Aslında hedef
hükümetti; ama bildirinin altında Başbakan Erbakan'ın da imzası vardı. Bu bildiri bazı
çevrelerce "muhtıra" olarak nitelendirildi. Bildiriye göre irtica ülkenin önündeki en büyük
tehditti. Kamuoyundan gelen baskılan gören Erbakan, Başbakanlığı ortağı Çiller'e devretmek
üzere istifa etti. Ancak Cumhurbaşkanı Demirel hükümeti kurma görevini, Tansu Çiller yerine
Mesut Yılmaz'a verdi. Olay, Türk demokrasi tarihine 28 Şubat olarak geçti.
Bu arada Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı 21 Mart 1997 tarihinde Anayasa
Mahkemesinde Refah Partisi aleyhine kapatma davası açtı. Dava 16 Ocak 1998'de sonuçlandı.
Mahkeme siyasi partiler kanununun 103. ve Anayasa'nın 68. ve 69. maddeleri uyarınca Refah
Partisinin kapatılmasına oy çokluğu ile karar verdi. Parti genel başkanı Necmettin Erbakan ve
bazı üyeler beş yıl süre ile siyasi faaliyetlerden yasaklandı. Refah Partisi milletvekilleri yeni
kurulan Fazilet Partisi (F.P.)'ne katıldılar.
Ancak 28 Şubat daha önceki darbelerle kıyaslandığı zaman başkalıklara da haizdir. Daha
önceki müdahalelerde yönetime el konulmasına karşın, bu kez siyasi yaşam kısırlaştırılmış,
daraltılmıştır. Ordu, ülkenin bozulan siyasi hayatını rayına oturtmak için bir süre iktidarda kalıp
uzaklaşacağını söylememiştir. Nitekim önceki müdahaleler içlerinde bulundukları olağanüstü
dönemlerin farkında olarak ve bu durumu kabul ederek demokrasiye dönecekleri taahhüdünde
bulunup ( elbette ki bunlar müdahalelere bir meşruiyet kazandırmamaktadır) duruma müdahale
etmişlerdir. 28 Şubat'ta ise sokağa çıkma yasağı ilan edilmemiş, mevcut Anayasa yürürlükten
kaldırılmamıştır.
Ancak netice itibari ile kıyaslandığında halkın seçerek iş başına getirdiği bir parti önce
iktidar yapılmak istenmemiş, ardından hükümet kurma görevi verilerek iktidar yapılmış ancak
iktidar hayatı kısa sürdürülerek ve bir takım suni gündemler yaratılarak iktidardan
uzaklaştırılmış ve ardından kapatılmıştır.
28 Şubat sürecinde medya kendisini kullandırarak bu müdahalede önemli bir yere sahip
olmuş ve böylece diğer müdahalelerden kendisini ayıran bir başka özelliği daha bünyesine
Bayburt Üniversitesi Uzaktan Eğitim Merkezi
6
1980 Darbesi Ve Sonrasında Türkiye’de Siyasi Gelişmeler
taşımıştır. Bu süreçte medya, darbe söylentileri çıkararak olanın bitenin meşruiyet arayışında
baş aktör konumundadır.
Dünyanın hiçbir gerçek demokrasisinde ordu demokrasinin koruyucusu değildir.
Türkiye'de zorunlulukla çıkan ve ordunun müdahalesini meşrulaştıran bu süreç bizim
demokratik irade eksikliğimizin bir uzantısıdır. Bu yüzden belki biçimsel olarak ordunun
müdahalesi meşru gibi görünmektedir ama demokrasinin sahibi devlet, koruyucusu ordu
oldukça o demokrasi eksiktir. Türkiye'nin yaşadığı sıkıntı; demokrasinin sürekli zayıf ve
muhtaç bir halde bırakılmasından kaynaklanmaktadır.
Bir müdahalenin sıkıyönetimli, yönetime el koymalı olup olmaması yahut adının önüne
post modern gibi kavramların konmuş olması neticeyi değiştirmemektedir. Netice itibariyle
seçilmiş olan hükümet, seçim yoluyla değil zor yoluyla gitmiştir. Bu ise milletin özgür iradesini
hiçe saymak, aynı zamanda ülke ekonomisini gözden çıkarmak, dış siyasi arenada ülkenin
imajını zedelemekten başka bir anlam ifade etmemektedir.
28 Şubat ile gerçekleştirilmek istenip de hayat bulmayan birçok talep gerçekleşmemiş
olmakla beraber halkın kendi seçtiğinin seçim yolu ile değil ancak başka yöntemler ile
iktidardan uzaklaştırılmasına tepkisi yine geç olmamıştır. Nitekim 28 Şubat ile siyaset
sahnesinden silinmek istenen kadronun, müdahaleden 5 yıl sonra tek başına iktidara gelmiş
olması, milletin 28 Şubat'ı onaylamadığının bir kanıtı olarak gösterilmektedir.
4. Pkk Terörü Ve Ülkemize Etkileri
PKK terör örgütünün temelleri Abdullah Öcalan'ın 1971-1972 yılları arasında Ankara
Siyasal Bilgiler Fakültesi'ne başlamasıyla atılmıştır. Abdullah Öcalan ilk aşamada sol eğilimli
örgütlerle, Kürtçü grup ve derneklerle ilişki içerisine girmiştir. Abdullah Öcalan bu dönemde
Mahir Çayan ve arkadaşlarının öldürülmesini protesto etmek maksadıyla düzenlenen bir gösteri
ve "Şafak Bildirisi" adlı dergiyi dağıtmak suçları nedeniyle tutuklanmış ve yedi ay Mamak
cezaevinde tutuklu kalmıştır. Cezaevi süreci Abdullah Öcalan'ın Türkiye İşçi Partisi (TİP),
Proleter Devrimci Aydınlık (PDa) ve Türkiye Halk Kurtuluş Partisi-Cephesi (THKP-c) gibi
parti ve örgüt mensuplarıyla tanışmış, bu dönemde sosyalizm fikirlerini benimsemiştir.
27 Kasım 1978 tarihinde Diyarbakır ili, Lice ilçesi, Fis köyünde yapılan toplantıda
(1.kongre ) partileşme sürecine geçilmesi hususunda karar alınarak 7 kişiden oluşan yürütme
kurulu seçilmiş ve diğer bölgelerden gelen örgüt temsilcileriyle Abdullah Öcalan'ın hazırladığı
partinin tüzüğü ve program taslağı tartışılarak kabul edilmiştir.
1979 yılının Ramazan ayında kayınbabasının Urfa’nın Siverek ilçesine bağlı Kırbaşlar
mezrasında ki evine iftara davetli olan Celal Bucak içerideyken saldıran militanlar
kayınbabasını ve 9 yaşındaki bir çocuğu öldürmüş, Mehmet Celal Bucak'ın ve bazı yakınlarının
yaralanmasına sebep olmuşlardır. Bu olay büyük yankı yaratmış PKK militanları olay yerine
bir bildiri bırakmışlar, bu bildiri "PKK Kuruluş Bildirgesiydi". PKK'nın ilan edilişi bu şekilde
olmuştur.
08.04.1980 tarihinde Lübnan'ın Sayda kentinde PKK ve ASALA örgütleri Doğu ve
Güneydoğu Anadolu bölgelerinde sözde Ermeni-Kürt Federe devleti kurmak üzere anlaşmışlar
bunu ortak bir deklarasyonla bildirmişlerdir. Bu tarihten sonra 09.11.1980 tarihinde Strazburg
Başkonsolosluğumuz; 19.11.1980 tarihinde ise Roma Türk havayolları büromuz bombalanmış
ve bu saldırıları PKK ve ASALA örgütleri üstlenmiştir.
1984 yılında silahlı eylemlerine başlayan örgüt o yıldan sonra bölgede terörü sürekli
tırmandırmıştır. Birçok devlet ve uluslararası örgüt bu konuya yakın ilgi duymuş ve böylece
Bayburt Üniversitesi Uzaktan Eğitim Merkezi
7
1980 Darbesi Ve Sonrasında Türkiye’de Siyasi Gelişmeler
uluslararası boyut kazandırmıştır. PKK, Batı tarafından Türkiye Kürtlerinin temsilcisi görülmüş
ya da öyle görmeye çalışmıştır. Örgütün geniş bir yurt dışı örgütlenmesinin olması ve
Türkiye'deki her konuyu bu örgütler vasıtasıyla Batının gündemine taşıması bunun en büyük
sebebi olmuştur.
1998 yılında Abdullah Öcalan'ın Suriye'den çıkarılarak, Kenya'da yakalanıp Türkiye'ye
getirilmesi süreci, bizim bildiğimiz; ama Dünyanın kabul etmek istemediği PKK'ya verilen
uluslararası desteği gözler önüne sermiştir. ABD'nin Abdullah Öcalan'ın yakalanarak
Türkiye'ye verilmesini istemesinin sebebi; Kuzey Irakta kurulması planlanan federe Kürt
devletine Türkiye'nin PKK sorunu nedeniyle olumsuz bakışı önemli bir engel teşkil etmekte ve
artık örgütün Türkiye siyasetine çekilerek misyonuna orda devam etmesi ve Türkiye'nin bunu
kabullenmek zorunda bırakılmasıydı.
PKK’nın ilk terör eylemini yaptığı 15 Ağustos 1984’ten bu yana sivillere yönelik
gerçekleştirdiği 83 bin 500 saldırıda 6 bin 741 kişi hayatını kaybetti, 14 bin 257 kişi ise
yaralandı. Bu dönemde güvenlik güçleri, 22 bin 374 teröristi etkisiz hale getirdi. Güvenlik
güçlerinin bölücü terör örgütüne yönelik mücadelesinde bin 466’sı geçici köy korucusu olmak
üzere 7 bin 230 şehit verildi.
Görüldüğü gibi bugün dünyamızda artık kuvvet yoluyla ülkeleri fethetmek veya istila
etmek devri geçmiştir. Casusluk veya psikolojik harbin yanı sıra ülkedeki çeşitli grupları
kullanma ön plana geçmiştir.
Osmanlı döneminden itibaren Türkiye üzerinde oynanan oyunlarda bu stratejinin ön plana
çıktığı görülmektedir. Emperyalist güçler Osmanlı Devletini yıkarken, bölgede bir kısım yeni
düzenlemeler de yapmışlardır. Ancak Kuvâ-yı Milliye ruhuyla Anadolu'dan başlatılmış olan
Milli Mücadele sonucunda, emperyalist devletleri büyük bir hayal kırıklığına uğratmıştır.
Türkiye Cumhuriyeti devletini tanımak zorunda olan bu güçler, sonraki tarihlerde her
vesile ile Türkiye'yi bölme ve parçalama politikalarına devam etmişlerdir. Bu politikanın
sonucu olarak, PKK terör örgütünü kurdurmak suretiyle Türkiye'yi köşeye sıkıştırmaya
çalışmışlardır.
Bayburt Üniversitesi Uzaktan Eğitim Merkezi
8
1980 Darbesi Ve Sonrasında Türkiye’de Siyasi Gelişmeler
Özet
• 6 Kasım 1983'te yapılan ve seçmen ilgisinin yüzde 92.30 oranında
gerçekleştiği bu seçimlerin de Türkiye'nin toplumsal ve siyasal yaşamında
ayrı bir yeri vardır. 12 Eylül 1980 Darbesi sonrasında yapılan ilk genel
seçimler olma niteliğini de taşıyan bu seçimlerde, incelenen süreçte en yüksek
ikinci katılım oranı gerçekleşmiştir. Kenan Evren başkanlığındaki askeri
yönetimin, milletvekili adaylarının tespitinde büyük ölçüde belirleyici rol
oynadığı, normal olmayan bir siyasal atmosferde gerçekleşen 1983 genel
seçimleri, Türk siyasi yaşamında yeni bir döneminde kapılarını aralamıştır.
• Osmanlı döneminden itibaren Türkiye üzerinde oynanan oyunlarda bu
stratejinin ön plana çıktığı görülmektedir. Emperyalist güçler Osmanlı
Devletini yıkarken, bölgede bir kısım yeni düzenlemeler de yapmışlardır.
Ancak Kuvâ-yı Milliye ruhuyla Anadolu'dan başlatılmış olan Milli Mücadele
sonucunda, emperyalist devletleri büyük bir hayal kırıklığına uğratmıştır.
• Türkiye Cumhuriyeti devletini tanımak zorunda olan bu güçler, sonraki
tarihlerde her vesile ile Türkiye'yi bölme ve parçalama politikalarına devam
etmişlerdir. Bu politikanın sonucu olarak, PKK terör örgütünü kurdurmak
suretiyle Türkiye'yi köşeye sıkıştırmaya çalışmışlardır.
• Türk toplumunun siyasi yapısında, 1983 genel seçim sonuçları ile başlayan
sürece ANAP ve Turgut Özal damgasını vuracaktır.
• 1995 genel seçimleri, 24 Aralık 1995 tarihinde yapılmıştır. Seçimlere katılım
çok partili dönem Türkiye ortalaması olan 80.8'den daha yüksek bir seviyede
ve yüzde 85.20 olarak gerçekleşmiştir. Alınan oy oranı temel alındığında, ilk
üç sırayı sağ partilerin paylaştığı bu seçimler, Türk siyaset ve toplum
hayatında çok büyük bir önem taşır. Kimilerinin "postmodern darbe" olarak
da nitelendirdiği "28 Şubat sürecini" büyük ölçüde, bu seçim sonuçları ile
ortaya çıkan siyasi tablo hazırlamıştır.
Bayburt Üniversitesi Uzaktan Eğitim Merkezi
9
1980 Darbesi Ve Sonrasında Türkiye’de Siyasi Gelişmeler
DEĞERLENDİRME SORULARI
1. Türkiye Cumhuriyeti tarihinde Post modern darbe olarak nitelendirilen darbe
aşağıdakilerden hangisidir?
a) 27 Mayıs 1960
b) 12 Mart 1971
c) 31 Mart
d) 12 Eylül 1980
e) 28 Şubat 1997
2. Papa II. Johannes Paulus'u Vatikan'ın San Pietro Meydanında vaaz vereceği
a) Mehmet Ali Ağca
b) Mehmet Ali Birand
c) Abdi İpekçi
d) Cemil Bayık
e) Abdullah Öcalan
3. Hiçbir ayrım olmaksızın herkesin kanun karşısında aynı haklara sahip olması
demokrasinin hangi ilkesinin gereği olan bir durumdur?
a) Millî egemenlik
b) Eşitlik
c) Özgürlük
d) Çoğunluk
e) Laiklik
4. 1982 Anayasası’na göre, aşağıdakilerden hangisi Anayasa metnine dâhil değildir?
a) Başlangıç kısmı
b) Anayasa’nın ilk dört maddesi
c) Anayasa’nın geçici maddeleri
d) Anayasa’da bulunan madde kenar başlıkları
e) Anayasa’nın 175. Maddesi
Bayburt Üniversitesi Uzaktan Eğitim Merkezi
10
ÜNİTE DEĞERLENDİRME SORULARI
sırada yaralayan kişi aşağıdakilerden hangisidir?
1980 Darbesi Ve Sonrasında Türkiye’de Siyasi Gelişmeler
5. Aşağıdakilerden hangisi Turgut Özal’ın 20 Mayıs 1983 tarihinde kurduğu
partidir?
a) Demokratik Sol Parti (DSP)
b) Doğru Yol Partisi (DYP)
c) Anavatan Partisi (ANAP)
d) Milliyetçi Çalışma Partisi (MÇP)
e) Refah Partisi (RP)
a) Kenan Evren
b) Turgut Özal
c) Süleyman Demirel
d) Rauf Denktaş
e) Ahmet Necdet Sezer
7. Ülkemiz sınırları dışında yaşanmasına rağmen 1990’lı yıllarda Ekonomide
ülkemizi olumsuz yönde etkileyen kriz aşağıdakilerden hangisidir?
a) Kıbrıs Krizi
b) Kardak Krizi
c) Rusya Krizi
d) Yunanistan Krizi
e) Körfez Krizi
8. İlk defa ülkemiz siyaset literatürüne "dönüşümlü başbakanlık" ifadesi
aşağıdakilerden hangi koalisyon zamanında girmiştir?
a) CHP - AP
b) ANAP - DYP
c) CHP - MSP
d) ANAP - DSP
e) RP - DYP
Bayburt Üniversitesi Uzaktan Eğitim Merkezi
11
ÜNİTE DEĞERLENDİRME SORULARI
6. Türkiye Cumhuriyeti’nin 8. Cumhurbaşkanı aşağıdakilerden hangisidir?
1980 Darbesi Ve Sonrasında Türkiye’de Siyasi Gelişmeler
9. “Abdullah Öcalan'ın kurduğu terör örgütü aşağıdakilerden hangisidir?
a) EOKA
b) ASALA
c) PKK
d) IRA
e) Etniki Etarya
10. Türkiye Cumhuriyeti’nin 9. Cumhurbaşkanı aşağıdakilerden hangisidir?
a) Kenan Evren
b) Turgut Özal
c) Süleyman Demirel
d) Rauf Denktaş
e) Ahmet Necdet Sezer
CEVAPLAR
1
2
3
4
5
6
7
8
9
10
E
A
B
D
C
B
E
E
C
C
Bayburt Üniversitesi Uzaktan Eğitim Merkezi
12
1980 Darbesi Ve Sonrasında Türkiye’de Siyasi Gelişmeler
YARARLANILAN VE BAŞVURULABİLECEK KAYNAKLAR
Aktaş, Elif, (2011), 12 Eylül 1980 Askeri Darbesi Ve Tarih Öğretimine Etkileri, Basılmamış
Doktora Tezi, Atatürk Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü.
Armaoğlu, F., (1998), 20. Yüzyıl Siyasi Tarihi, Ankara.
Kabasakal, Mehmet, (2013), Türkiye’de Siyasal Partiler, İstanbul.
Özgan, Ali, (2008), 28 Şubat Sürecinin Siyasal Açıdan Neden ve Sonuçları, Basılmamış
Yüksek Lisans Tezi, Muğla Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Muğla.
Sümercan, Mustafa Murat, (2010), Uluslararası Terörizm ve PKK Terör Örgütü (1980'den
Günümüze), Basılmamış Yüksek Lisans Tezi, Kırıkkale Üniversitesi Sosyal Bilimler
Enstitüsü, Kırıkkale.
Töreli, Türkmen, (2002), PKK Terör Örgütü (Tarihsel ve Siyasal Gelişim Süreci Bakımından
İncelenmesi), Basılmammış Doktora Tezi, Süleyman Demirel Üniversitesi Sosyal
Bilimler Enstitüsü, Isparta.
Turan, R.- Safran, M. vd., (2009), Atatürk İlkeleri ve İnkılâp Tarihi, Ankara.
Bayburt Üniversitesi Uzaktan Eğitim Merkezi
13
Download