n›n Son Yüzy›l›nda Terör Örgütleri ve Eylemleri

advertisement
Osmanl›’n›n Son Yüzy›l›nda
Terör Örgütleri ve Eylemleri
(1)
Ozan Arif Bodur*
Giriş
Bundan yaklaşık bir asır önce bugün Türkiye Cumhuriyeti’nin karşılaştığı
problemlerin benzerleri ile Osmanlı Devleti de uğraşmak zorunda kalmıştı. İhanetler, isyanlar, kurtarılmış bölgeler, yasadışı komita ve terör örgütleri ile bu örgütlerin yaptığı katliamlar… Bunun yanında çeşitli coğrafyalarda örülen korku
duvarları ve devlete karşı güvensizlik… Öldürülen diplomat ve bürokratlar, çete savaşı karşısında düşülen askerî çaresizlik, milyonlarca liralık ekonomik zarar, köylerde telef edilen zirai mamuller ve hayvanlar ile her şeyin ötesinde yitirilen binlerce masum can, son dönem Osmanlı’sının en çok uğraştığı sorunlar
olmuştu. Durum günümüzden çok da farklı değildi: Özgürlük, barış, insan hakları, uzlaşı, kültür, hoşgörü, etik gibi bir sürü kavram kalkan edilerek Osmanlı
Devleti’ni de zor durumda bırakılmıştı. Dedikleri olmayınca öne sürdükleri çeşitli ülkelerin elçileri ile Bab-ı Ali’ye dayanan terör, desise, yalan, iftira ile Osmanlı Devleti’nden her seferinde bir şeyler koparmayı başarmıştı.
Bu sorunun üstesinden gelmek isteyen Osmanlı Devleti’nin Avrupalı devletlerin içişlerine müdahale etmesini engellemek için çıkardığı siyasi aflar çerçevesinde, azılı militanların affedilerek salıverilmesi, hatta bazı durumlarda verilen
idam kararlarından cayılması ve reform ile ıslahat ismi altında yapılan açılım ve
uygulamalar her seferinde Osmanlı Devleti’nin başını daha büyük dertlere sokmuştu.
Osmanlı Devleti’nin genel manada Rumeli’nin bir parçası olarak algıladığı,
bugün ise Makedonya olarak isimlendirilen coğrafyada meydana gelen olaylar,
PKK sorununun çözümü konusunda bize bazı reçeteler sunmaktadır. Hem isyanların niteliği, hem bu isyanların meydana geldiği coğrafya, hem de dış devletlerin müdahaleleri açısından büyük benzerlikler gösteren “PKK Sorunu” ve
“Makedonya Meselesini” tarih süzgecinden geçirerek yorumlayabilmek doğru
sonuçlara varmak açısından yararlı olacaktır. Çünkü bugün Batı tarafından des*
21. Yüzyıl Türkiye Enstitüsü Milli Güvenlik Araştırmaları Bilimsel Danışmanı.
Şubat ’10 • Sayı: 14
21. YÜZYIL
[53]
Ozan Arif Bodur
teklenen PKK ile o dönemde yine Batı tarafından desteklenen VMRO örgütü
arasında ciddi benzerlikler bulunmaktadır. Çünkü ders alınmayan ve strateji
üretmeyen bir tarih masaldan ibarettir.
“Çanlar Kimin İçin Çalıyor?”
19. yüzyılın ikinci yarısında Osmanlı Devleti’nde yaşanan ayrılıkçı isyanlarla
yeni bir süreç başlamıştı. Bu süreç çerçevesinde Makedonya Sorunu, 20. Yüzyıl
başında yeniden şekillenmişti. Makedonya Sorunu, Avrupa devletlerinin Şark
Meselesi çerçevesinde ele aldıkları bir konuydu. Burası önemlidir, çünkü bu
devletlerin amaç ve yöntemleri ile bölgede yaşayan Hıristiyanların amaç ve
yöntemleri farklılıklar göstermektedir.
Fransız İhtilali’nin sonrasında, devletlerin siyasi yapılanması ulus bilinci zemininde şekillenmeye başlamıştı. Bu dönemde Osmanlı Devleti’nin siyasi ve askerî olarak zayıflaması Balkan halklarının Osmanlı Devleti’nden ayrılmak için uygun ortamı bulma‹syan tam sekiz ay
larına sebep olmuştu. Bunun en son örneği Makesürmüfltü. Ayaklanman›n
donya’da yaşandı. Bu bölgede ayrılıkçı hareketler
sonunda Osmanl›
bir yandan Avrupa devletlerinin siyasi ve ekonobirlikleri bölgede
mik desteğini kullanırlarken, öte yandan çete-örasayifli sa¤lamay›
güt tipi eylemlere de ağırlık vermişlerdi.
baflarm›flt›, ancak
kesinlikle sorunu
kökünden çözememiflti.
Makedonya’da Osmanlı Devleti’ne karşı gelişen olaylara derinlemesine bakıldığında karşımıza
üç unsur çıkmaktadır. Bunlardan ilki Osmanlı
Devleti’ne karşı yapılan eylemlerdir. İkincisi Balkan milletlerinin kendi aralarında olan anlaşmazlıklardan ve rekabetlerinden kaynaklanan çatışmalar ve
üçüncüsü de özellikle yabancı ülkelerin kendi çıkarları doğrultusunda bölgeye
yapılan müdahalelerdir.
Makedonya’da 19. yüzyıl sonunda başlayan devlet karşıtı silahlı eylemler 20.
yüzyıl başında önemli bir aşama kat etmiştir. 17 Ekim 1878’de Kresna’da yaşanan ayaklanma, İlinden (2-3 Ağustos 1903) adıyla anılan ayaklanmaya örnek
teşkil edebilecek önemli bir basamaktır. Natanail Kuceviski tarafından hazırlanıp Dimitar Pop Gorgiev-Berovski ve Stojan Karastoilov önderliğinde yürütülen Kresna Ayaklanması, Yeşilköy ve Berlin Antlaşmalarından umduklarını
bulamayan bölge Hıristiyanlarının bir kısmı tarafından desteklenmişti. Berlin
Antlaşmasıyla Balkanlarda değişen sınırlar özellikle Bulgarları rahatsız
etmişti. Bundan sonra Makedonya bölgesinde huzursuzluk iyice arttı. Antlaşmaların imzalanmasından hemen sonra Struma nehrinin yakınında bulunan
Kresna adlı köyde başlayan ayaklanmayı Razlog Ayaklanması takip etmişti.
Ayrılıkçı Bulgar-Makedon örgütleri yaptıkları toplantıda Adam Kalmikov’u
[54]
21. YÜZYIL
Şubat ’10 • Sayı: 14
Osmanl›’n›n Son Yüzy›l›nda Terör Örgütleri ve Eylemleri
ayaklanmanın önderi, Dimitar Pop Georgiev-Berovski’i ise baş lideri olarak
belirlemişlerdi. İsyan hareketi Menlik, Petric, Razlog ve Bansko’ya yayıldıktan sonra güçlenen ayaklanmacılar bu bölgelerde yeni bir ordu ve yeni bir yönetim oluşturmayı başarmışlardı. Amaç gayet netti; bölgenin “Türk boyunduruğundan” kurtarılması…
İsyan tam sekiz ay sürmüştü. Ayaklanmanın sonunda Osmanlı birlikleri bölgede asayişi sağlamayı başarmıştı, ancak kesinlikle sorunu kökünden çözememişti. Ayaklanmanın bitmesinin asıl nedeni Osmanlı Devleti’nin isyan hareketinin sosyo-politik kökenini deşifre ederek çözebilmesi değil, isyana öncülük eden terör örgütlerinin bölge halkının isyana tam desteğinin olmadığını görerek ileride şartlar oluşunca daha kapsamlı bir ayaklanma başlatma konusunda karar almalarıdır.
“Berovski ile Stojan Karastoilov’un çekilmesi ve daha sonra Karastoilov’un öldürülmesiyle ayaklanma başarısızlığa uğradı” şeklinde sunulan tezler
hiçbir şekilde örgüt militanlarının ve sempatizan köylülerin silahlarını ilerideki
bir isyan hareketi için Pirin Makedonya’sında bulunan Buranova köyüne gömmelerini açıklayamamaktadır. Devlet otoritesinin giderek zayıfladığı bir dönemde yaşanan Kresna ve Razlog isyanları bölgedeki asayiş sorununu daha da arttırmış, yapılan askerî müdahaleler terör örgütlerine katılımı engelleyememişti.
Çünkü Kilise ve eğitim kurumları üzerindeki gücünü kullanarak bölgede etkisini arttırmak isteyen örgütler bölge halkının devlet ile olan bağlarının zayıflamasına neden oluyordu. Bu olaylar bölgede etkinlik gösteren Yüksek Makedonya
Komitesi ve diğer güçlü örgüt Makedonya İç Devrim Örgütü-VMRO arasında
tartışma yaratıyordu. Bu anlaşmazlığın temelinde Makedonya bölgesinin geleceği için dış destek almak veya almamak düşüncesi yatmaktaydı. Yöntem konuŞubat ’10 • Sayı: 14
21. YÜZYIL
[55]
Ozan Arif Bodur
sunda yaşadıkları sorunlara rağmen, Osmanlı Devleti karşısında ortak hareket etmeyi, en azından diğerinin eylemlerini desteklemeyi veya engel olmamayı iyi
başaran bu örgütler bölgede Osmanlı Devleti’nin egemenliğinin son bulmasını
hızlandırmıştı.
Osmanlı Makedonya’sının PKK’sı: VMRO
Makedonya ile ilgili ilk gizli örgüt, 1893’te Sofya’da kurulmuş olan Merkezî Edirne Makedonya Komitesi’ydi. Bu teşkilatın görünürdeki amacı Bulgaristan’a göç etmiş olan Makedonyalıların sosyal konumlarını iyileştirmek ve
ekonomik sorunlarına çare olmak gibi insanî gayelerdir. Asıl amaç ise 1885’te
bir oldubitti ile ele geçirilen Doğu Rumeli’yi ele geçirmelerinin vermiş olduğu
rahatlık ve güvenle yeni hedef olarak Makedonya’yı seçmeleridir.
Makedonya; Bulgar, Yunan, Sırp ve Arnavut komitelerinin birbirleriyle mücadele ettiği ilişkilerin ve düşmanlıkların girift hale geldiği bir cehennemi andırır olmuştu. Bu dönemde Makedonya’nın en dişlisi olan Bulgarlar Makedonya’da Bulgar-Makedon Merkez Komitesi, Makedonya Komitesi, Muhib-i
Vatan Cemiyeti, Merkezi Edirne- Makedonya Komitesi, Makedonya Talebe Teşkilatı Makedonya Politik Cemiyeti, Genç
Makedonya Cemiyeti ve bunların içinde en tehliStamblov kimi
keli olanı; Makedonya İç Devrim Örgütü… YaPetersburg’dan, kimi
ni;
VMRO adında terör örgütlerini kurmuşlardı.
Makedon kökenli
Bulgar Ordusu
subaylar›ndan, kimi de
do¤rudan VMRO
örgütünce tasarlanan
komplolardan her
türlü yetki ile donatt›¤›
polisi ve istihbarat
subaylar› taraf›ndan
kurtuluyordu.
19. yüzyılın sonuna doğru Selanik’te 6000 kadar Bulgar bulunmakta idi. Bu Bulgarlar, iş sahaları Rumlar ve Yahudiler tarafından kapatıldığından daha çok eğitim alanında boy gösterebiliyorlardı. Bundan dolayı şehirde bulunan 6000 Bulgar’ın üçte biri ya öğretmendi ya da öğrenci. İşte
bu öğretmen ve öğrencilerden bazıları 1 Kasım
1893’te tarihe adını kan ile yazdıracak ve katliam
ve acılarla anılacak olan Makedonya Merkezi
Devrimci Komitesi Damian Gruev ve İvan Hacınikolov’un önderliğinde Selanik Rıhtımı’nda kurulmuştu. MMDK ilk etapta partisi olmayan bir politbüro şeklinde çalışıyordu. Örgüt üyeleri bir bomba altına çaprazlama yerleştirilmiş bir hançer ve tabancadan oluşan sade bir mühür
yapmışlardı. Bu üç sembolün etrafında da “Svoboda ili smurt” yazıyordu. Yani; Ya özgürlük ya ölüm!
Kuruluşundan bir yıl sonra1894’te Rense kentinde 16 üye ile ilk kongresini
toplayan örgüt daha kimseyi öldürmemiş ve hiçbir yeri bombalamamıştı. Ancak
bu durum kısa sürede vahim şekilde değişecekti. Birkaç defa ad değiştiren örgüt en sonunda 1905’te VMRO (Makedonya İç Devrim Örgütü) adında karar
[56]
21. YÜZYIL
Şubat ’10 • Sayı: 14
Osmanl›’n›n Son Yüzy›l›nda Terör Örgütleri ve Eylemleri
kılmıştı. VMRO ilk eyleminde; 9 Ağustos 1895’te Türklerin yoğun olarak yaşadığı Ropcoz Kazası’nın Yanıklı Köyünü basarak 262 evi ateşe vermişler
ve 125 Türk’ü katletmişlerdi.
Döve Döve Başbakan Öldüren Bir Örgüt
Eski Bulgar başkenti Velika Turnova da bir meyhanecinin oğlu olarak dünyaya gelen ve Prens Alexander’ın tahtan inme fiyaskosundan sonra en aklı başında ve yürekli Bulgar yönetici olarak görülen Bulgar Başbakanı Stefan Stambulov herkesi şaşırtarak 1890’ların başında bölgenin gördüğü en sert rejimi uygulamaya koymuştu. Kendine muhalif olan herkesi sert yasalar ve devlet güçleri ile sindirme yoluna gidiyordu. Prens Alexander’dan sonra tahta gelen Ferdinand diğer devletler tarafından onaylanmadığından ve Rusya da desteğini çektiğinden dolayı Bulgaristan zor bir dönemden geçiyordu.
Başbakan Stefan Stambulov’un tek çıkış yolu Osmanlı Devleti’ne yanaşmaktı ve onu yapmıştı. İstanbul her şeyin farkında idi ve Bulgaristan’dan tek bir
istekte bulunmuştu: Makedonya’da faaliyet gösteren VMRO ve benzeri örgütlerin faaliyetlerine destek veren sempatizanların ve sığınmacı eylemcilerin faaliyetlerine son verilmesi. Bu isteği bir nebze yerine getiren Başbakan
bir anda VMRO’nun hedef tahtası geline gelecekti.
1890’ların başında Sofya ve batı Bulgaristan’ın diğer büyük kentleri Makedon asıllı siyasi mülteciler ile kaynamakta idi. Bu Makedonlar VMRO ve diŞubat ’10 • Sayı: 14
21. YÜZYIL
[57]
Ozan Arif Bodur
ğer örgütler tarafından hem örgütlenmişti, hem de siyasi eğitimden geçirilmişti. VMRO’nun planları çerçevesinde tüm mesailerini Bulgar Devleti’nin tüm
sahalarına sızmak için harcayan bu Makedonlar, Bulgar Ordusunun 38.000 subay kadrosunun 15.000’ini oluşturuyorlardı.
VMRO Osmanlılarla işbirliği yaptığı ve VMRO’nun devrimci liderlerinin
Osmanlı güçlerine testlim edilerek öldürülmesinden sorumlu tuttuklarından
dolayı Stambulov’dan nefret ediyordu. Bu nefret onu ortadan kaldırma kararı alınmasına sebep olmuştu. Bulgaristan’da açıktan açığa VMRO – Stamblov Güçleri arasında savaş yaşanacaktı. Stamblov kimi Petersburg’dan, kimi
Makedon kökenli Bulgar Ordusu subaylarından, kimi de doğrudan VMRO
örgütünce tasarlanan komplolardan her türlü yetki ile donattığı polisi ve istihbarat subayları tarafından kurtuluyordu. VMRO örgütü Başbakan’ın bu
komplolardan kurtulması sonucunda da onu köşeye sıkıştırmak için Bulgar
Hükümetinin Bakanlarına suikastlar düzenlemekten, Bulgar Prensine tehditler yağdırmaktan ve kritik bölgelerde köylüleri ayaklandırmaktan geri durmuyordu.
1895’te Prens Ferdinand anlaşamadığı Stambulov’u görevinden uzaklaştırmayı sonunda başarmıştı. Bu tarihten bir yıl sonra VMRO mensubu bir grup militan eski BaşbaBölge yasad›fl› Bulgar
kan’a sopa ve demirlerle saldırarak dövmüş ve
örgütlerinin üssü haline
devrimci liderleri Osmanlı’ya teslim eden imzayı
gelmiflti ve Osmanl›
attı diye ellerini koparmışlardı. Feci şekilde yarayöneticileri bunun
lar alan Stambulov bu saldırıdan birkaç gün sonfark›na ancak bir
ra ölmüştü. Eski Başbakan’ın cenaze töreni bile
ihbar sonucunda varaVMRO militanları tarafından sabote edilmişti.
bilmifllerdi.
Cenaze alayına katılan militanlar bu ortamda bile
pervasızca Stambulov’la alay ederek aleyhine
sloganlar atıyorlardı. Eşinin örgüt militanlarınca kesilen ellerini bir kavanoza
koyarak cenazeye katılan Bulgaristan eski First Leydi’si, kolları ile sıkıca sardığı bu kavanozu eşinin aleyhine sloganlar atılan tarafa doğru tutarak havaya
kaldırmıştı, bir süre sonra ıslıklar yükselirken sloganların sesi kesilmeye başlamıştı, az sonra ise hepsinin sesi kesilecekti, duyulan tek şey Eski First Leydi’nin hıçkırıkları idi.
Her Şey Bir İhbar İle Başlamıştı: 1897 Vinitsa Olayı
Kasım 1897’de Osmanlı askeri kılığına girmiş on beş kişilik bir VMRO
grubu karanlıktan istifade ederek Bulgaristan sınırından Makedonya’ya girmişlerdi. Vinitsa Köyünü basan militanlar Türk eşrafından Kazım Bey’in
parasını gasp etmişler ve ardından da Kazım Bey’i ve bu olaya şahit olan
Slav uşağını öldürmüşlerdi. Köyden topladıkları ganimetlerle kaçan militanlar, öldürdükleri Slav’ın gizli bir VMRO üyesi olduğundan habersizlerdi.
[58]
21. YÜZYIL
Şubat ’10 • Sayı: 14
Osmanl›’n›n Son Yüzy›l›nda Terör Örgütleri ve Eylemleri
Ölen Slav’ın karısı bu olayın bir baskından ziyade örgüt içi hesaplaşma zannederek yerel yetkililere örgütü ihbar etmişti.
Türk vali arkasına askerî desteği alarak Üsküp bölgesini adeta didik didik
aramıştı. Sonuç dehşet vericiydi; Bölge yasadışı Bulgar örgütlerinin üssü haline gelmişti ve Osmanlı yöneticileri bunun farkına ancak bir ihbar sonucunda varabilmişlerdi. Örgüt propagandaları içeren risaleler, propaganda metinleri, binlerce silah, bomba ve yüklü miktarda para ele geçirilmişti. Bu manzaradan ürken Osmanlı yetkilileri VMRO üyesi olduklarından şüphelendikleri
yüzlerce kişiyi sorguya almıştı. Bu sorgulamaların dozunu biraz kaçıran yerel
yetkililer örgüte bir koz daha vermişti.
Hayal güçleri ile işkence üreten örgüt senaristleri adeta bir isyan hazırlığında
olan militanların ne Akkor haline gelmiş demirlerle dağlanmalarını bırakmıştı, ne
de mengenelerle sıkıştırılıp, ayaklarından asılmalarını. Hatta şehir efsanesi gibi
yayılan bu işkenceler içinde gözleri oymak da vardır, kaynar sularla haşlamak
da… Bu durum Osmanlı yönetimini her seferinde “insan hakları” kalkanı ile karşısına gelen Batı karşısında zor bir duruma sokmuştu. Osmanlı’nın bu duraksamasından istifade eden VMRO bunu fırsat bilerek acımasız örgüt liderlerinden
Gotse Delçev’in üst üste verdiği emirler ile saldırılarını yenilemişti. Her gün ayrı bir Osmanlı bürokratına saldıran VMRO Makedonya’yı cehenneme çevirmeye başlamıştı.
Borıs Sarafov: “Bir Makedonya Kanlı Düğünü Bu Gece Oynayacak”
Stambulov’un ölümünden sonra Makedon militanlar adeta Bulgaristan’ı esir
almışlardı. Sofya’nın ve diğer kentlerin merkezinde ne olduklarını saklamadan
dolaşan militanlar, işlerini gördürmek için devlet görevlilerine rüşvet dağıtıyorlar, haraç alıyorlar ve kendilerine karşı tehlike olarak gördükleri insanları öldürüyorlardı. VMRO yaptığı propagandalar ve dağıtığı broşürler ile Bulgaristan’da
siyasi mülteci olarak yaşayan Makedonların örgüte ayda 100 leva para vermelerini istiyordu. Bunu vermeyen mülteciler sabahın saat dördünde evleri basılarak
fiziklerinden özel seçilmiş oldukları anlaşılan örgüt militanlarınca saatlerce dövülüyorlardı. Vermeme konusunda ısrar edenler ise devrimci davaya ihanetten
öldürülüyorlardı. Tüm bu manzara karşısında ne yapacağını şaşıran Bulgar polisi en ufak operasyonunda VMRO militanları ile çatışmak zorunda kalıyorlardı.
Öyle ki bazı anlarda militanlara sözü bile geçmez olmuştu. Tıpkı Kanlı Düğün
Olayında olduğu gibi…
1900 yılının sonbaharında yazar Vojdan Çernodrinski Sofya’da “Bir Makedonya Kanlı Düğünü” adlı oyununun sergileneceğini ilan etmişti. Ancak oyunun içeriği Türk düşmanlığı ve karşıtlığı ifadelerle dolu idi. İstanbul ile diyaloğa geçmek istemeyen yeni Başbakan Todor İnançev oyunu yasaklamıştı.
Tiyatro önünde biriken Makedon kalabalık oyunun oynamasını beklerken, BulŞubat ’10 • Sayı: 14
21. YÜZYIL
[59]
Ozan Arif Bodur
gar polisler herhangi bir olaya mahal vermemek için hazır şekilde tiyatro önüne
dizilmişlerdi. Az sonra olay yerine gelen ve halkın arasına karışan VMRO militanları sivil bir kargaşa başlatarak tiyatroyu oynayacak oyuncuları salondan içeri sokmaya çalışmışlardı. Bulgar polisi zor anlar yaşıyordu. İşin en kötü yanı ise
VMRO’nun en zorba isimlerinden olan Slavko Kokoçev ile Boris Sarafov otuz
kadar silahlı militan ile olay yerine gelmişlerdi. Az ilerideki kargaşayı doğru yönelen Boris Sarafov, “Makedonya Kanlı Düğünü bu gece oynanacak” diye gürledi. Çatışma ihtimalini göze alamayan polis yavaşça oradan uzaklaşmıştı.
Dame Gruev: “Sonu Gelmeyen Bir Dehşet Olacağına Dehşetli Bir Son
Olsun”
VMRO Makedonya’daki faaliyetlerinde köylere yaslanmıştı. Stratejisinin değişmeyen aktörü köylülerdi. Bu stratejiyi propaganda ile açıp köylüleri Makedonya idealine
“Bir Makedonya Kanl›
inandırabilecek birçok gönüllü idealiste sahip
Dü¤ünü” adl› oyununun
olan örgüt kentli aydınlar ile köylü direnişçiler
içeri¤i Türk düflmanl›¤›
arasındaki köprüyü doğrudan silahlı çeteleri
ve karfl›tl›¤›
ile kuruyordu. VMRO en çok militanı ve semifadelerle dolu idi
patizanı, halka zulüm eden ve gereksiz yere
vergi toplayan ayan üyelerini, Osmanlı jandarmasını ve devlet görevlilerini cezalandırdığı zaman temin ediyordu. Ancak
bu tipte eylemler Osmanlı yönetiminin sert tepkisi ile karşılaşıyordu.
19. yüzyılda Makedonya’da bir köyün kimliği iki kurumun elindeydi. Bu kurumlar, kilise ve okuldu. VMRO Örgüt Manifestosunda kurumsal olarak Makedonya’daki tüm ulusları kucaklıyormuş gibi gözükse de örgüt ağırlıklı biçimde Slavların elindeydi. Bu durum Rum Ortodoks Kilisesi ve Helen kültürünün etkisinde yaşayan Eflâklıların örgüte mesafeli, hatta muhalif durmalarına sebep oluyordu. Öyle ki Rum Ortodoks Kilisesi’nin kontrolünde olan
köylerde papazlar birer VMRO düşmanıdırlar.
VMRO çeteleri ortalama on ya da on beş kişiden oluşmaktaydı. Bir köye yapılacak baskın söz konusu olduğundan teröristler önce o köyün, Patriklik
mi yoksa Eksarhlık mı olduğunu öğrenirlerdi. Köyün dil açısından karma
bir köy mü olduğu, okulun Bulgarların mı yoksa Rumların mı elinde olduğu da VMRO’nun baskınının ne şekilde olacağı konusunda fikir vermekteydi. VMRO militanları köye geldiklerinde ilk olarak köyün muhtarını ya
da papazını aramakta idiler.
Bu militanların genelde ürkütücü bir görüntüleri bulunmakta idi. Saçları ve
sakalları birbirine karışmış, bıyıkları briyantin ile parlatılmış, göğüslerinde çapraz fişekler, omuzların tüfek ve kemerlerinde alımlı hançerler, tabancalar ve
bombalar bulunan bu teröristler, muhtar ya da papazdan köyde kalma konusun[60]
21. YÜZYIL
Şubat ’10 • Sayı: 14
Osmanl›’n›n Son Yüzy›l›nda Terör Örgütleri ve Eylemleri
da onay aldıklarında o köyde diledikleri gibi yaşayabilmekteydiler. Eğer köylüler ilk karşılaşmada bu militanlara iyi davranırlarsa kesinlikle köylüye eziyet
edilmezdi. Bu stratejisini köylüyü kazanma üzerine kurmuş VMRO’nun en
dikkat ettiği hususlardan biriydi. Eğer yapılan konuşmalar ve propagandalar
sonucunda o köy VMRO’yu kabul ederse o köy artık örgütün lojistik deposu
olarak kullanılmaya başlanmaktaydı. Ayrıca bu durumda VMRO, köylüye köylerini diğer örgütlerin saldırılarından koruyacakları konusunda teminat verirdi.
Genelde sınırdaki Türk köylerine baskın yapıp Bulgar sınırına kaçan VMRO’nun
bazı militanları ise kurucuları olan Dame Gruev’in “sonu gelmeyen bir dehşet
olacağına dehşetli bir son olsun” gibi sözlerinden etkilenerek Türk köylerinin
kâbusu olmuştu.
Yüksek Makedon Örgütü İşbaşında: Cumâ-İ Bâlâ Olayları
Ağustos 1903’e gelmeden önce yaşanan diğer bir
harında Cumâ-i Bâlâ’da -Ghorna Dzhumai- yaşandı. İsyan hareketi bir diğer ayrılıkçı unsur olan
Yüksek Makedonya Örgütü tarafından düzenlenmişti. VMRO’nun isyana destek vermemesi
köylünün ayaklanmaya kitleler halinde katılmasını engellemişti. Çünkü VMRO’nun köylerdeki ağırlığı YMÖ’yle kıyaslanamayacak oranda
fazla idi.
önemli olay, 1902 sonbaVMRO’nun isyana
destek vermemesi
köylünün ayaklanmaya
kitleler halinde
kat›lmas›n› engellemiflti.
23 Eylül 1902’de Cumâ-i Bâlâ kazasının Zelesnika köyünde başlayan ayaklanma YMÖ’nün çabaları ile kısa süre de Padeş, Harbin, Gradova ve Menlik’in Kresna köylerine de yayılmıştı. Ancak hem VMRO’nun isyana destek
vermemesi hem de bölge halkında bulunan silahların yapılan operasyonlar ile
olaydan hemen önce toplanmış olması isyanın diğer bölgelere yayılmasını engellemişti. İsyan yaklaşık 15 köye yayılmıştı, büyük maddi zarara sebep olan
ayaklanmalar sonucunda bölgeyi didik didik arayan Osmanlı güçleri, 200
militanın Makedonya’dan Bulgaristan’a kaçmasına engel olamamıştı.
Yüzlerce kişinin yaralandığı ve 37 teröristin öldürülmesi ile sonuçlanan isyan hareketleri, Teğmen Refet Efendi komutasındaki kuvvetin üstün gayretiyle bastırılmıştı.
YMÖ’nün tasarladığı isyan fiyasko ile sonuçlanmıştı, ama YMÖ Başkanı
Prof. Mihailovski Osmanlı güçlerinin isyan sonrasında yaptığı terör bastırma
operasyonlarını “insanlık dışı intikam ve şiddet eylemleri” diye Batı başkentlerine rapor şeklinde sunmuştu. Mihailovski’ye göre Osmanlı güçleri, topraklarını tehdit eden bir terör örgütü ile uğraşmıyor, sadece kadınları ve çocukları katlediyordu.
Şubat ’10 • Sayı: 14
21. YÜZYIL
[61]
Ozan Arif Bodur
Osmanlı’nın Tarihi Hatası: Teröristler Affediliyor
Osmanlı Devleti bu olaylar sırasında Avrupa devletlerinin müdahalesini engellemek için Kasım 1902’de “Rumeli Vilâyetleri Hakkında Talimat” adlı
yönergeyi yayınladı. Makedonya da terörün önünü kesmek isteyen bu acil eylem
planına göre;
Vilayet gelirlerinin%5’i resmî yapılar için hazır bulundurulacaktı.
Valilerin yetkileri genişletilecekti.
Jandarma teşkilâtında Müslümanlarla beraber Hristiyanlar da bulunacaktı.
Bölge yönetiminde önemli bir değişim olarak, bundan böyle Babıâli’nin
bölgede üç vali yerine tek bir vali ile işleri yürütmesi kararı alınmıştı. Genel Müfettiş olarak Hüseyin Hilmi Paşa bölgeye atanacak ve yeni bir dönem başlayacaktı. Babıâli bu şekilde Makedonya bölgesinde merkezî yönetimin gücünü arttırmayı plânlıyordu.
Ancak Rumeli Vilâyetleri Hakkında Talimat bölgede Osmanlı Devleti’nin
öngördüğü sonucu yaratamamıştı. Yakında daha büyük bir ayaklanmanın yaşanması bekleniyordu. Bölgede çalışan bazı devlet görevlileri Osmanlı yönetiminin
gerekli önlemleri almakta yavaş davrandığını ileri sürüyordu. Haksız da değildiler; çünkü Osmanlı, hantal bürokrasinin kurbanı oluyordu. Osmanlı’nın bir parçası olan Makedonya adeta bir kazan gibi kaynıyordu, ama Osmanlı Devlet kademelerinin örgütlü ve düzenli şekilde çalışmaması ve işleri ağırdan alması yeni sorunları gündeme taşıyordu. Babıâli’nin hazırladığı Rumeli Vilâyetleri Hakkında Talimat, Osmanlı’nın tüm iyi niyetine rağmen Batı’yı tatmin etmemişti. Yeni Osmanlı yaklaşımına mesafeli yaklaşarak Makedonya Sorununda kontrolü ellerinde tutmak isteyen Avusturya-Macaristan ve Rusya’nın hazırladığı ve
Berlin Antlaşması’nı imzalayan diğer Avrupa devletlerinin de onayını alan yeni
program Viyana Islahat Projesi Babıâli’ye dayatılmıştı. Amaç Makedonya’yı
bir şekilde Osmanlı Devleti’nden koparmak olduğu için her şey buna göre planlanıyordu. 21 Şubat 1903’te Osmanlı’ya dayatılıp, 23 Şubat 1903’te Osmanlı
yönetimince kabul edilen yeni programa göre;
Genel müfettiş görevini başarıyla yerine getirebilecekse önceden belirlenen bir süre için atanmalıdır. Merkezî hükümete başvurmadan gerektiğinde kullanabilecek hazır birliklere sahip olacaktır. Genel müfettiş Makedonya halklarının hassasiyetini bilen ve buna göre hareket edecek biri olmalıdır.
Jandarma Müslüman ve Hristiyanlardan oluşabilir, ama bu dinlerin nüfusları oranında olacaktır.
[62]
21. YÜZYIL
Şubat ’10 • Sayı: 14
Osmanl›’n›n Son Yüzy›l›nda Terör Örgütleri ve Eylemleri
Hükümet acil olarak Arnavutların faaliyetlerine son vermelidir.
Makedonya’da bulunan üç vilayetin de yerel yönetimi güçlendirilecek ve
kendilerine has bütçeleri olacaktır! Bu vilayetlerin gelirlerini Osmanlı
Bankası kontrol edecektir.
Terör faaliyetlerinde bulunan “siyasi suçlu” kapsamındaki kişiler ister
ceza almış olsun isterse yargılanma sürecinde olsun affedilecektir.
Özellikle bu son madde; Osmanlı Devleti’nin Avrupa devletleri karşısındaki aczini ortaya koymaktaydı. Bölgede yaşanan ayaklanmalardaki eylemlerinden dolayı yakalanıp tutuklananların “siyasî suçlu ve mahkûm” olarak kabul
edilip serbest kalmaları sağlanıyordu. Bu durum Osmanlı Devleti’nin bundan
sonra da iç güvenliği sağlayacak ortamı yakalayamayacağının bir göstergesiydi.
Çünkü Osmanlı Devleti’nin bölgede sağlamaya çalıştığı asayişi bozan eylemlerin bu kişiler tarafından devam ettirileceği açıkça görülmekteydi. Yaptığı terör
faaliyetlerinde pişman olmayan, bırakın pişman olmayı gurur duyan teröristler insan hakRumeli Vilâyetleri
ları, reform, eşitlik gibi söylem ve dayatmalarHakk›nda Talimat
la affedilmişti. Devletin Makedonya bölgesinde
bölgede Osmanl›
kurmaya çalıştığı asayişi sağlaması daha da zorlaşDevleti’nin öngördü¤ü
mıştı.
sonucu yaratamam›flt›.
Yak›nda daha büyük
bir ayaklanman›n
yaflanmas›
bekleniyordu.
Batı, hem Babıâli’ye Makedonya’da asayiş
ve güvenliği sağlayamadığını bahane göstererek baskı uyguluyor, hem de asayiş ve güveni
daha da bozacak ortamı sağlayan maddeleri
Babıâli’ye dayatıyordu. Bu durum göstermektedir ki, Avrupa devletlerinin amacı iddia ettikleri gibi bölgede Osmanlı Devleti’ne
tâbi Hristiyan yandaşlarının güvenliğini sağlamak değil, Osmanlı Devleti içindeki Hristiyan-Müslüman ayrımcılığını arttırıp, istikrarı bozmak ve bölgeyi kontrolleri altında tutmaktı. Bu nedenle bölgedeki terör olayları kontrolden çıkacak ve
büyüyerek devam edecekti.
Açılımın Sonucu: Selanik Olayları
Batı’nın etkisiyle şekillenen Osmanlı “açılımı” sonrası ayrılıkçı Makedon örgütleri çok şımarmıştı. 1896’da Filibe’de lise öğrencisi olarak bulunan M. Gercikov ve yakın arkadaşı P. Mancukov ile Veles’li bir Makedon olan J. Bojkov
Makedonya’nın kurtuluşu için (!) bir araya gelmişlerdi. Önce Cenevre’de Rus
Bakunin taraftarlarının etkisi altına giren bu militanlar, Paris’te yasadışı olarak
“Makedon Gizli Devrimci Komitesi Çağrısı” ismi altında risaleler bastırmışlardı. Ardından Makedonya Gizli Devrimci Komitesinin Sesi dergisini yayınlayan gençler 1898’de bu gizli örgütün yayın organı olan Otmıştenie yani “İn-
Şubat ’10 • Sayı: 14
21. YÜZYIL
[63]
Ozan Arif Bodur
tikam” isimli dergiyi çıkarmışlardı. Bu anarşist grup amaç olarak tam bağımsız
Makedonya için çalıştıklarını her fırsatta dile getiriyordu. Gözü hiçbir şeyden
korkmayan ve rahat kanalize edilebilecek ateşli gençlerden oluşan grup yayın
hayatından sıkılarak bir süre sonra silahlı eylem serüvenine girişecekti. Daha
sonra örgütten ayrılarak VMRO’ya katılan M. Gercikov burada da kural tanımaz ve acımasız yönleri ile tanınmıştı. P. Mancukov ise daha sonra tanıştığı
Mercanov ile tüm örgütlerden bağımsız olarak çalışmaya karar vermişlerdi.
Yine aldıkları karar gereği; Makedonya’nın bağımsızlığı için diğer örgütlerle
de işbirliği yapılabilirdi, ama kesinlikle emir almayacaklardı. Bir süre sonra
böyle bir işbirliği Yüksek Makedon Komitesi şefi olan Boris Sarafov ile yapılacaktı. Mancukov ve Mercanov, Boris Sarafov’a Osmanlı Devleti’nde faaliyet gösteren Avrupalı şirketleri hedef alan çok sayıda suikast ve sabotaj planı
sunmuşlardı. Bu plan Balkan coğrafyasını kana bulayacak yeni bir suikast timinin oluşmasına sebep olmuştu. Bu tim bir diğer acımasız yapılanma olan “Gemici” grubu ile birleşerek Filibe, İstanbul ve Selanik’i kana bulayacaktı. Osmanlı’nın terör faaliyetleri konusundaki yetersizliği ve yaptığı açılımlar ile Avrupalıların Makedon örgütlerini şımartmalarının bilançosu çok ağır olacaktı.
Yapılan suikast ve sabotaj eylemleri planı çerçevesinde 1900’de Selanik’te
Osmanlı Bankası’nın tam karşısında bir ev kiralayan örgüt üyeleri, Avrupa Sermaye Grubu’nu havaya uçurmak için sokağın diğer tarafına bir tünel
kazmaya başlamış ve 1080 gün boyunca çalışarak yer altı geçidini bitirmişlerdi. Bu arada yeterli miktarda dinamit temin edilmişti. Liseli anarşist gençler
bitmek bilmeyen bir hırsla çalışıyorlardı ve işin sonuna doğru iyice yaklaşmışlardı. Tam bu sırada VMRO adına bu gençleri ziyarete gelen G. Delçev suikastların Selanik Limanından yapacakları yüksek miktardaki bir silah sevkiyatı için
ileri bir tarihe atılmasını istemişti. Fakat ne Delçev ne de bu suikastların büyük
bir isyan sonrasında yapılması gerektiğini öğütleyen Gruev bu gençleri durduramamıştı. Bu gençlerin gözünde bir zamanlar efsane olduklarına inandıkları bu
örgüt sorumluları bile Makedonya’yı bağımsızlığı götürebilecek kapasitede olmayan köylü liderleri olarak görülüyordu.
Uzun zamandır bekledikleri an sonunda gelmişti; 28 Nisan 1903’te Fransız
yolcu vapuru “Quadalquivir” Selanik rıhtımını terk ederken büyük bir patlama
ile infilak etmiş ve sonra tamamen yanmıştı. Bunu akşam saatlerinde Eski ve
Yeni Selanik Garındaki rayların patlatılması olayı izlemişti. Hedef İstanbul’dan
yolcu getiren trendi, ama neyse ki bu saldırı ucuz atlatılmıştı. 29 Nisan’ı 30 Nisan’a bağlayan gece Osmanlı Bankası havaya uçurulmuştu. Alman Bowling
Kulübünün lokali de bu geceki saldırıların hedefi oldu. Bir türlü durulmak bilmeyen anarşistler sabaha karşı Selanik Alman Okulu’na bombalı bir saldırı düzenlemişlerdi. Derken Selanik Tiyatrosu ve başka başka yerler… Bazı mahallelerde askerî birlikler ile teröristler arasındaki çatışmalar sabaha kadar sürmüştü. Teröristler o kadar cesaret kazanmışlardı ki 2 Mayıs’ta Selanik’teki Osman[64]
21. YÜZYIL
Şubat ’10 • Sayı: 14
Osmanl›’n›n Son Yüzy›l›nda Terör Örgütleri ve Eylemleri
lı Garnizonuna saldırmışlardı. Başarısız olan bu denemenin ardından 3 Mayıs’ta aynı garnizona bir saldırı daha düzenlenmişti. Hatta anarşistlerden Kirkov
binayı tamamen havaya uçurmak için telgraf dairesine kadar sızmayı başarmıştı. Fakat planını gerçekleştirmesine an kala bir kurşun ile yere yığılmıştı. Osmanlı yetkilileri ne yapacaklarını şaşırmışlardı. Selanik kargaşa ve krize boğulmuştu, öyle ki, anarşist Gemicii grubunun lideri olan Yordan Popyordanov Selanik’te oturduğu dairenin balkonuna çıkarak önüne dizdiği bombaları rastgele etrafa atmaya başlamıştı. Elinde kalan son bomba ile de kendisini öldürmüştü.
Selanik Valisi Hasan Fehmi Paşa, teröristlere karşı sert önlemler alınmasını
emretmişti. Şehir kaos içinde inlerken Fehmi Paşa halka güven vermek için bir
jandarma eri gibi şehirde dolaşmaya bir şeyler yapmaya çalışıyordu. Bu sırada
Valiye suikast yapmak isteyen bir terörist emniyet güçlerince yakalanmıştı.
Yapılan suikast ve eylemler o derece vahşiydi ki Makedonya Meselesine dikkat çekmek için yapılan bu saldırılar bazı batılı gazetecileri bile iğrendirmişti.
Onlarca kişinin hayatını kaybettiği ve yüzlerce kişinin Osmanlı güçlerince tutuklandığı olaylar yeni gelişmelere gebeydi. Osmanlı makamları tarafından Batı’nın
dayatmaları ile affedilen teröristler Osmanlı’ya açılımının cevabını çok acı şekilde kan, gözyaşı, suikast ve sabotajlar ile vermişlerdi. Ama daha yapacakları
çok şey vardı, ne kana doymuşlardı ne de zulme.
İlinden İsyanı, 1903
Selanik olaylarından sonra, 2 Ağustos 1903’te VMRO tarafından İlinden
Ayaklanması başlatılmıştı. İsyan, Slavlar için kutsal olan İlinden gününde
(İlyas Peygamber Yortusu) başladığı için bu adı aldı. VMRO isyanın başlama noktasını Manastır bölgesi olarak belirlemişti. Bunun çeşitli nedenleri vardı. Osmanlı birlikleri burada Makedonya bölgesinin kuzeyine göre çok daha zayıftı. Babıâli, Bulgarların Makedonya bölgesindeki eylemcilere desteğinden ve ayrıca Arnavutların eylemlerinden dolayı birliklerini Makedonya’nın kuzeyinde yoğunlaştırmıştı. Üstelik Avrupalı devletlerin kontrolünün
Makedonya bölgesinin güneyinde yoğunlaşmış olması, Osmanlı birliklerinin
Manastır ve civarında daha etkisiz olmasına neden olmuştu. VMRO isyanın başladığının işaretini diğer yandaş köylere de bildirmek için bölgede bulunan Türk
samanlıklarını ateşe vermişti. Civardaki köylülerinin gönüllü veya gönülsüz,
isyankârlara desteği de eklenince İlinden ayaklanmasında olayların şiddeti iyice
artmıştı.
2 Ağustos’ta VMRO teröristleri isyanın merkez üstü olan Smilevo’da Osmanlı garnizonunu basmışlar ve 30 askeri şehit etmişlerdi. Resen’de yapılan
isyan girişimi başarısız olurken, 500 kişiden oluşan VMRO militanları Bulgar subaylarının talimatları ile dağ kasabası Kruşevo’yı işgal etmeyi başarmışlardı. Kasabada bulunan tüm resmî binaları ateşe veren teröristler, basŞubat ’10 • Sayı: 14
21. YÜZYIL
[65]
Ozan Arif Bodur
tıklıkları Osmanlı garnizonunda bu kez de 18 memuru katletmişlerdi. Her
yeri yakan yıkan VMRO militanları, Boris Sarafov, Atanas Lozanchev,
Dame Gruev liderliğinde yürütülen isyan sırasında bölgede yaşayan Müslümanlarla beraber Patrikliğe bağlı olan köylülere de zarar vermişlerdi. Ayaklanmacılar, Osmanlı silahlı birliklerinin Manastır bölgesinde başlayan ayaklanmaya
müdahalesini engellemek için bölgenin çevre yerleşim yerleri ile iletişimini
kesmeyi planlamışlardı. Bunun için Manastır-Selanik ve Pirlepe-Ohri arasındaki telgraf hatlarını kesmişlerdi. Bu şekilde Osmanlı birliklerinin müdahalesini
engellemeyi, Avrupa desteğini sağlamayı ve bölge halkının ayaklanmaya katılımını arttırmayı planlıyorlardı.
İlinden ayaklanmasının ilk günlerinde olayların yayılmasını ve katılımın
artmasını sağlayan VMRO Osmanlı yetkililerini zor bir duruma sokmuştu.
Bunlar yetmiyormuş gibi aynı dönemde Osmanlı Devleti’ni meşgul eden bir
başka ayaklanma 6 Ağustos 1903’te Manastır’dan uzak bir bölgede, Edirne’de başlamıştı. Ancak Preobrazhenski Ayaklanması (Kıyamet Günü)
olarak adlandırılan olayın etkisi İlinden ayaklanması kadar olmamıştı. Fakat
VMRO militanlarının Kruşevo’da bir “kızıl nokta”, bir kurtarılmış bölge ilan
edebilmesi İlinden İsyanının politik olarak doruk
noktasını teşkil etmişti. Bu bağlamda harekete
Bat›’n›n etkisiyle flekilgeçen Makedon Sosyalist Nikola Karev bir
lenen Osmanl› “aç›l›m›”
devrimci hükümet kurma adına çalışmalara
sonras› ayr›l›kç›
başlamıştı. Ohri, Kiçevo, Lerin, Prilep bölgeMakedon örgütleri
lerinden sonra Selanik (Solun), Serez, Üsküp
çok fl›marm›flt›.
ve Odrin’de etkisi hissedilen ayaklanmada en
önemli gelişme bu girişim ile Kruşova’da yaşanmıştı. 1878 Kresna ayaklanmasından beri yaşanan olaylarda ilk kez böyle bir aşamaya gelinmişti. Kruşova’da yaşananlar Osmanlı Devleti’ne ait topraklar içinde, varlığı diğer devletler tarafından tanınacak kadar güçlü ve uzun
süreli olamasa da, Makedonya bölgesindeki ayaklanmaların bölgede farklı ve
yeni bir devletin doğuşuna neden olabileceğini gösteren gelişme olduğu için
önemli bir örnekti.
VMRO Devlet Kuruyor: Kruşova Cumhuriyeti
VMRO İlinden ayaklanmasına gerekçe olarak Osmanlı Devleti’nin Makedonya bölgesinde uygulaması gereken Viyana Islahat Programını gerçekleştirmediğini ileri sürüp, amacın bu programın uygulanmasını sağlamak olduğunu
iddia ediyordu. Kruşova’da Cumhuriyet ilan edenler de benzer gerekçeleri ortaya koymaktaydılar. İlk cumhurbaşkanı olarak seçilen, VMRO’nun bölge
merkezindeki askerî yetkilisi ve Makedonya devrimci örgütlenmesinin içinde yer alan Nikola Karev de, benzer iddiaları, hazırladığı Kruşova Cumhuriyet
Manifestosu adlı bildirisinde dile getiriyordu. Ancak bölgede yaşanan diğer
[66]
21. YÜZYIL
Şubat ’10 • Sayı: 14
Osmanl›’n›n Son Yüzy›l›nda Terör Örgütleri ve Eylemleri
olaylar gibi bu ayaklanmada da göz ardı edilmemesi gereken, bölgede yaşayan
halkın tamamının aynı amaçla ayaklanmaya katılmamış olmalarıydı.
İlinden ayaklanması için bir genelleme yapılacak olursa, bölgede yaşayan Ortodoks Bulgar nüfusun ayaklanmacılara destek vermesine rağmen, Ortodoks Yunan nüfusun ayaklanmacılardan yana tavır almadığını söylemek yerinde bir değerlendirme olacaktır. Çünkü Yunan din adamları ve eğitimciler, ayaklanmacıların eylemlerinden zarar görenler arasında bulunuyorlardı. Kruşova kasabasında
yaşanan olaylarda evini, geçim kaynağını, hatta canını kaybedenler yine olaylara ister istemez katılan veya katılmayan bölge halkıydı.
3 Ağustos’ta ilan edilen Cumhuriyet’te öncelikle, kendilerini bölgede yaşayanlardan ayrı bir millet olarak tanımlayan isyancılar Makedonlar, Ulahlar ve
Arnavutlar’dan oluşan altmış kişilik bir meclis kurulmuştu. Bu meclis bölgenin üç farklı halkından yirmişer kişinin seçilmesiyle toplandı. Her gruptan ikişer
kişinin katıldığı toplam altı kişilik bakanlar kurulu oluşturuldu. Yiyecek, Yurttaşlık, Giyecek, Finansal Reform ve Finans komisyonları kuruldu. Geçici
hükümet, bu komisyonlar aracılığı ile geçici vergi koyma, bölge halkına yiyecek sağlama, ayaklanmacılara malzeme yardımında bulunma, halkın ve
ayaklanmacıların sağlık sorunları ile ilgilenme sorumluluğunu üzerine alŞubat ’10 • Sayı: 14
21. YÜZYIL
[67]
Ozan Arif Bodur
mıştı. Yunan dostu olan Eflâklar ve Patrikhane taraftarı Slavlar özellikle
silahsızlandırılmıştı. Ayrıca özel bir mali komisyon kurularak ekonomik
durumu iyi olan köylülerden 5-10 Osmanlı lirası vergi toplanmıştı.
Bölgede yaşayanların güven içinde olmaları için gerekli olduğu düşünülen
alanlarda komisyonlar kuruldu. Ayaklanmacılar bu hizmetlerden sadece belli bir
grubun değil, bölge halkı arasından kendilerine katılanların hepsinin yararlanacağını ifade etmişlerdi. Ayrıca ilan edilen manifestoda bölgede yaşayan Müslüman halkın da Osmanlı Devleti’nin kötü yönetiminden dolayı zarar gördüğü ve
bu nedenle kendilerine katılmaları öneriliyordu. Hâlbuki amacı “Müslüman ve
gayrimüslim halkın baskıcı Osmanlı Devleti boyunduruğundan kurtarılması” olarak belirtilen bu ayaklanma sonunda, yine bölgede yaşayanlar zor duruma düşmüşlerdi. Çünkü olaylar sırasında bölgede yaşayanların geçim kaynakları ve yaşam alanları zarar gördü. Ayrıca devlet karşısında ayaklanma yaşanan
bir bölgenin halkı oldukları için dikkatler üzerlerinde olmuştu.
Üstelik bölge halkının tamamının bu ayaklanmaya katıldığını söylemek aşırı
iyimser bir iddia olacaktır. Kruşova’da Nikola Karev tarafından hazırlanan bildiride eylemcilerin bölgenin tüm Hristiyan halkının desteğini aldığı iddia edilmekte ve bu bildiriyle bölgedeki Müslümanlar da Osmanlı yönetimine karşı
kendilerine katılmaya davet edilmekteydi. Üstelik Kruşova kasabasında halkın çoğunluğunun Hristiyan olduğu göz önüne alınacak olursa başlatılan ayaklanmanın başarıya ulaşmış olması gerekirdi. Hâlbuki sonuçta, istenildiği gibi bir
başarıya ulaşılamadı. Bölgede yaşayan Hristiyan halkın bile tamamı bu ayaklanmaya destek vermemişti. İsyana destek vermeyen önemli bir etken de
VMRO’nun, ileride hayatının detaylarını göreceğimiz ünlü üyesi Yale Sandansky ve yakınındaki isimler bile bu isyana destek vermemişti. Bu siyasi
çatlak, Sandansky’nin hain ilan edilmesine ve sonu kanla bitecek olaylara
neden olacaktı.
İlinden ayaklanması sırasında 10 günlük ömrü olan Kruşova’dan başka hükümet ve cumhuriyet örnekleri de yaşandı. 18-19 Ağustos 1903’te Trakya’da
Istranca Cumhuriyeti ve Klisura ve Neveska bölgesel hükümetleri kurulduğu ilan edilmişti. Fakat Makedonya bölgesindeki Kruşova örneği kadar etkili olamamışlardı. Çünkü Kruşova Cumhuriyeti bugünkü Makedonya
Cumhuriyeti tarafından sahiplenilmekte ve bugünkü Cumhuriyetin temelinin 2-13 Ağustos 1903’te Kruşova’da atıldığı kabul edilmektedir. Makedonya Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı 2 Ağustos 2000’de İlinden Ayaklanmasının kutlamaları için yaptığı konuşmada İlinden İsyanının ve Kruşova
Cumhuriyeti’nin bugünkü Makedonya Cumhuriyeti için bir sembol olduğunu belirtmişti.
VMRO, İlinden isyanı sırasında Türklere karşı tutumunda ise çelişki içindeydi. İsyanın başlamasından saatler sonra acilen toplanan Smilevo Kongresinde
[68]
21. YÜZYIL
Şubat ’10 • Sayı: 14
Osmanl›’n›n Son Yüzy›l›nda Terör Örgütleri ve Eylemleri
isyana karşı gelmeyen barışçıl Müslüman halka zarar verilmemesi yönünde karara alınmasına ve Ohri’de Müslüman ahalinin kapılarına asılan “İsyan Müslümanlara değil Sultan’a karşı sizlere zarar verilmeyecek” teminatlarına rağmen isyan tamamen Türklere saldırılar ile başlamıştı. Örneğin 2 Ağustos’ta G.
Sugarev komutasındaki 280 kişilik VMRO grubu Türklerin yoğun olarak yaşadığı Dolancı Köyünü basarak Türklere ait tarla, fırın ve kilerleri ateşe vermişlerdi. Aynı saldırıların benzerleri isyanın ilerleyen günlerinde Rama, Lera,
Trnovo, Bratindol, Demirhisar, Pribilci, Çerkesköy, Florina, Kaymakçalan
gibi Türk köylerinde ve yerleşkelerinde yaşanmıştı. 4 Ağustos 1903’te Türk
köyü Zelin’den Kostoria’ya gitmekte olan Türk köylülerden 15 tanesi
VMRO militanlarınca hunharca katledilmişti.
Avrupalı güçlerin dikkatini bölgeye çekmek isteyen VMRO 12 Ağustos
1903’te bölgede bulunan Batılı güçlerin temsilcilerine yazdığı mektuplarda durumu çok farklı anlatmıştı. VMRO’ya göre kendisi ile mücadele edemeyen
Osmanlı güçleri VMRO’ya destek veren savunmasız köylere girerek kadınları ve çocukları iğfal ediyor ve özellikle Hristiyan köylerini ateşe veriyordu. VMRO bununla da yetinmeyip bölge halkını Müslümanlara karşı kendilerinin frenlediğini, ancak Osmanlı güçlerinin bu tutumundan dolayı artık bunu
yapacak gücünün olmadığını belirtiyordu. VMRO hem Osmanlı askerlerinin
kıyafetlerini giyerek katliam yapıyordu hem de bunu Osmanlı’nın yaptığını öne sürüyordu.
Osmanlı bu durumun böyle süremeyeceğini düşünerek sonunda Kosova’ya
kaydırdığı birliklerini Manastır’a ulaştırdığında teröristler zor duruma düşmüştü.
Düzenli birliklerin üstünlüğüne karşı gelemeyen teröristler teker teker mevzilerini boşaltmaya başlamışlardı. 12 Ağustos’ta Kruşova’da günlerce savunma
hazırlığı yapan VMRO militanları dağ topçularını devreye sokan Osmanlı güçlerinin karşısında hemen hemen hiç savunma yapamadan geriye çekilmişlerdi. 10 günlük “Devrimci” Kruşova Cumhuriyeti burada tarihe karışmıştı.
24 Ağustos’ta birleşik harekâta başlayan Nurettin Paşa VMRO’nun teşkilatlarına, kitlesel eylem imkânı olan hassas noktalarına, yardım ve bilgi
bakımından muhtaç olduğu ayrılıkçı Makedon köylerine art arda yaptığı
baskınlar ile İlinden isyanına son noktayı koymuştu. Ancak VMRO yine
olayları Osmanlı’nın bilinçli şekilde Hristiyan halkı katletmesi olarak göstermişti.
21. YÜZYIL
• Bu makalenin 2. ve son bölümü Mart 2010, sayı 15’de yayınlanacaktır.
Şubat ’10 • Sayı: 14
21. YÜZYIL
[69]
Download