İman ve Özgürlük - Erciyes Üniversitesi

advertisement
[ kitap tanıtımı ]
İslam Tefsir Geleneğinde Muhalefet ve Eleştiri
Nihat UZUN
Hasan İslam Sak
arş. gör., erciyes üniversitesi ilahiyat fakültesi
{ [email protected] }
ERUIFD
[ 2015 / 1, SAYI: 20, SAYFA: 111-113 ]
| İman ve Özgürlük |
İslam Tefsir Geleneğinde Muhalefet ve Eleştiri
Nihat Uzun
Ankara Okulu yay., 2016, İstanbul (255 sayfa)
İlmin gelişmesinde eleştiri önemli bir yere sahiptir. Ortaya konulan her fikir,
serdedilen her görüş başkalarının değerlendirmesine açılmış demektir. Bu
durumda takdir ve beğeniyle karşılanma ihtimali olduğu gibi tenkid edilme
ihtimali de vardır. Görüş sahibine düşen bu değerlendirmelerden azami derecede
istifade etmektir. Tefsir ilim geleneğinde bu türden değerlendirmeler her zaman
ortaya konmuştur ve konmaya da devam etmektedir. Bununla birlikte yapılan
değerlendirmeler adil/hakkaniyetli, yapıcı/onarıcı ve objektif olduğu sürece ilmin
gelişmesine katkı sağlarken, bunun dışındaki değerlendirmeler ise görüş sahibi
için kırıcı/üzücü, okuyucu için ise yanlış yönlendirici olup ilme herhangi bir katkısı
bulunmamaktadır. Yapılan bu haksız eleştirilerin arka planında çok çeşitli
etmenler olmakla birlikte daha çok kişisel ihtiraslar ve farklı ekollere mensubiyet
bulunmaktadır.
Tefsir ilim geleneğini Kur’ân’ın inzaliyle başlatmak yanlış olmasa gerektir.
Hz. Peygamber’in irtihalinden sonra mutlak otoritenin olmaması vahye
yaklaşımda farklılıkların ortaya çıkmasına zemin hazırlamıştır. Nüzul döneminden
uzaklaştıkça, İslam coğrafyası genişledikçe bu farklılık çeşitlenerek artmıştır. Bu
noktada ortaya konulan her farklı yaklaşımın diğerinin karşısında duran bir görüş,
antitez olduğunu söyleyebiliriz. Antitez de içerisinde muhalefet ve eleştiriyi
barındırmaktadır. Bu nedenle Tefsir ilim geleneğinde canlı ve dinamik bir
muhalefet ve eleştiri geleneğinin olduğunu söyleyebiliriz. Özellikle hicrî VIII.
yüzyıldan itibaren şerh ve haşiyelerin yoğun olduğu dönem muhalefet ve eleştirinin
gelenek haline gelmesinde önemli bir konuma sahiptir. Nihat Uzun tarafından
kaleme alınan İslam Tefsir Geleneğinde Muhalefet ve Eleştiri isimli eser, şerh ve
haşiye döneminin önemli isimlerinden Şihâbüddîn el-Hafâcî’nin Beydâvî’ye
yönelttiği eleştiriler ışığında İslam tefsir geleneğindeki muhalefet ve eleştiri
tavrının önemini ve mahiyetini ortaya koymaya çalışıyor. Yazar, Hafâcî’nin
eleştirilerin genellikle dozu iyi ayarlanmış ve hakikati ortaya çıkarmak maksadı
taşıyan eleştiriler olduğunu düşündüğü için Beydâvî üzerine yazılmış onca eser
arasından onun eserini tercih etmiştir. Yazar önsözde eleştiri kelimesini, bir fikir
yahut görüşün olumsuz ve yanlış görülen taraflarının dile getirilmesi, o fikre
muvafakat edilmeyen noktaların nazarlara verilmesi anlamında kullandığını
belirtmiştir.
Kitap giriş, iki bölüm ve sonuçtan oluşmaktadır. Giriş bölümünde yazar iki
mevzuya ana hatları ile değinmektedir. Bunlardan ilki, İslam kültüründe bir telif
türü olarak Haşiye/şerh edebiyatıdır. Yazar burada haşiye/şerh edebiyatının
ERUIFD
2015/1
111
| Nihat Uzun / Hasan İslam Sak |
oluşum sürecinden, faydasından, ilme katkısından ve eleştirildiği noktalardan
bahsetmektedir. İkincisi ise, tefsirde muhalefet ve eleştiri geleneğidir. Yazar bu
geleneği sahabe ile başlatmıştır. Bu görüşünü teyit için bazı ayetler hakkında
sahabenin ihtilafına örnekler getirmiştir. Daha sonraki dönemlerde muhalefet ve
eleştiri geleneği siyasî, sosyal, ilmî bir takım gelişmelere paralel olarak artarak
devam etmiştir. Şerh ve haşiyeler muhalefet ve eleştirinin gelenek haline
gelmesinde önemli bir konuma sahiptir. İslam tefsir geleneğinde üzerine en çok
haşiye yazılan eserlerin başında Zemahşerî’nin el-Keşşâf’ı, Beydâvî’nin Envâru’tTenzîl’i ve Nesefî’nin Medârikü’t-Tenzîl’i gelmektedir. Muhalefet ve eleştiri
günümüzde de gelenektekine benzer şekilde devam etmektedir.
112
Eserin birinci bölümünde üzerine haşiye yazılan metnin sahibi Beydâvî ve
eseri genel hatları ile tanıtılmıştır. Beydâvî ile ilgili bizim dikkatimizi çeken husus,
hayatının çoğunu Şiraz’da geçirmiş olması ve genellikle ulemanın yaptığı gibi ilim
için başka beldelere seyahat yapmayı tercih etmemesidir. Yazar, bu durumu büyük
bir olasılıkla İslam dünyasında işgal faaliyetlerine devam eden Moğolların
varlığına ve Şiraz’ın diğer beldelere göre daha güvenilir olmasına bağlamaktadır.
Bu bölümde haşiye sahibi Hafâcî ve eseri de -konu özellikle Hafâcî’nin eleştirileri
üzerine olduğu için- daha detaylı bir şekilde tanıtılmıştır. Hafâcî’nin doğumu,
nesebi, ailesi, tahsil hayatı, hocaları, talebeleri, devrinin sosyal ve siyasal olayları,
seyahatleri yanında ulemanın Şihâbüddîn el-Hafâcî hakkındaki görüşlerine de yer
verilerek onun hangi ilim dallarında otorite olduğu gösterilmeye çalışılmıştır.
Hafâcî’nin Envâru’t-Tenzîl üzerine yazdığı haşiyesinin adı İnâyetü’l-Kâdî ve
Kifâyetü’r-Râdî’dir. Yazar, öncelikle eserin farklı baskıları ve yazma nüshaları
hakkında bilgi vermektedir. Daha sonra eserin genel olarak metodu ve üslubu
üzerinde durmakta, son olarak da haşiyenin değeri ve haşiye geleneği içindeki
yerine işaret etmektedir. Bazı âlimlere göre Hafâcî, neredeyse Beydâvî’nin eseri
üzerine yazılmış bütün haşiye ve talikleri gözden geçirmiş ve oralarda aktarılan
görüşlerin özünü kitabına almıştır.
Hafâcî’nin haşiye yazmak için Beydâvî’nin eserini seçmesinin nedenleri hem
haşiye hem de Beydâvî’nin eseri hakkında dikkate değer bilgiler içerdiğinden
burada kısaca zikretmek istiyoruz. Hafâcî’ye göre Beydâvî, tefsirinde Kitap ve
Sünnet’in ve Şeriat-ı Garra’nın en üstün ve parlak manalarını bir araya toplama
başarısı göstermiştir. Bununla birlikte onun ifadeleri bazen kapalılık arz
etmektedir. Bu durum da Hafâcî’yi haşiye yazmaya sevk eden bir amil olmuştur.
Yine yazara göre Hafâcî Beydâvî’nin fikirlerini bâkir ve orijinal bulmaktadır. Bu
sebeple onun fikirlerinin daha geniş kitlelere ulaşmasını sağlamaya çalışmış
olabilir. Ayrıca Hafâcî diğer Beydâvî haşiyelerini yetersiz bulmaktadır. Ona göre
Beydâvî’nin bu kadar çok haşiyesi olmasına rağmen yine de bu kitap derinlerdeki
hazinelerinin ve incilerinin yüzeye çıkarılmasına muhtaçtır.
Çalışmanın ikinci bölümünde ise Hafâcî’nin Beydâvî’nin tefsirindeki kimi
görüşlere yönelttiği eleştiriler ele alınmaktadır. Bu bölümde on bir alt başlık
bulunmaktadır. Yazar Hafâcî’nin dil, Kur’ân ve tefsir ilimleri, hadis ve haberler,
fıkhî, kelamî, işarî-batınî yorumlarla ilgili ve tarihî konulardaki eleştirilerini
başlıklar halinde örneklendirerek işlemiştir. Devamında Zemahşerî’yi Beydâvî’ye
ERUIFD
2015/1
| İman ve Özgürlük |
tercih ettiği yerleri, Beydâvî’yi savunup övdüğü yerleri, Hafâcî’nin başka âlimlere
yönelttiği eleştirileri de göstermiştir. Bununla yazar hem Hafâcî’nin eleştirel
tutumunun çerçevesini daha geniş bir planda ortaya koymayı hem de Hafâcî’nin
Beydâvî’yi sadece eleştirmek için eleştirmeyip zaman zaman onu takdir ettiğini
göstermeyi amaçlamıştır. Bu bölümde son olarak yazar Hafâcî’yi eleştirmek
şeklinde bir başlık açarak Hafâcî’nin düştüğü hatalardan bazılarına işaret etmiştir.
Zannımızca yazarın böyle bir başlık açmaktaki amacı haşiye yazarının görüşlerinin
de eleştiriye açık olduğunu ve hata yapabildiğini göstermektir. Her ne kadar Hafâcî
tenkitlerinde isabetli gibi görünse de onun görüşlerini nihai tashihlermiş gibi
görmek ilmî açıdan pek isabetli olmayabilir. Nitekim sonraki dönemlerde Konevî
tarafından yazılan haşiyede Hafâcî’nin pek çok görüşü tenkit edilmiştir.
Yazar tefsir ilminde muhalefet ve eleştiri geleneğinin dinamizmini Hafâcî’nin
Beydâvî’ye eleştirileri üzerinden bizlere sunmaktadır. Bunu yaparken şerh ve
haşiye geleneğinin ilme katkısını, avantajlarını ve dezavantajlarını satır aralarında
bizlere göstermektedir. İtidalli ve hakkaniyetli bir muhalefet ve eleştirinin
örneklerini sunup nasıl olması gerektiğine dair önemli ipuçları vermektedir. Bu
alanda yapılacak yeni çalışmalar için de yol gösterici bir rehber mahiyetindedir.
113
ERUIFD
2015/1
Download