dergısı

advertisement
İLAHİYAT F AKÜLTESİ
•
•
DERGISI
CİLT: I
DiYARBAKlR • 1999
KUR'AN VE ŞİİR
Yrd. Doç. Dr. Nurettin TURGAY
A-Şiirin Tanımı:
Arapça bir kelime olan şiir, "şaara-yeşuru" fiilinden türemiş olan bir
isimdir. Bu fiil "şaura-yeşuru" olarak da okunabilir. Şiir söylemek, nazm
etmek, farkında bilincinde, idrakinde olmak, bilmek, hissetmek, algılamak
ve benzeri manaları ifade eder. Şiirin çoğulu eş'ar'dır. 1
Edebiyat alanında şiiri kafıyeli, vezinli etkileyici bir manaya sahip
olan söz dizimi diye tarif etmek mümkündür. 2
Son zamanlarda şiirin edebiyat alanındaki tanımı hakkında farklı
görüşler ortaya çıkmıştır. Beliğ bir manaya sahip olan nesir türü yazıları da
şiir olarak kabul edenler olmuştur. Buna göre şiiri, manzum şiir ve mensür
şiir diye iki kısma ayırmak mümkün olabilmektedir. 3
Şiir kelimesi Arapçada şi'r şeklinde kullanılır; ilm, fi'l, hilm ve sihr
gibi kelimelerle aynı vezindedir. Bu kelime Arapçadan Türkçeye geçtiği
gibi, Farsçada da aynı şekilde kullanılmaktadır.
4
Şiir kelimesinin menşei, aslı hakkında farklı görüşler de vardır.
Fakat makalemizin sınırlarını aşacağı için burada teferruata girmeyeceğiz.
B-Araplarda Şiir:
Kur'an'ın
dönemde, Araplar şiir sanatında zirvede
idiler. Fesahat ve belağatın en mükemmelini kullanıyorlardı. Bu gün bile, o
zamanın şiirleri yazılamamaktadır. Bu gün elimizde bulunan en eski edebi
mahsul, miladi V.yüzyıla kadar çıkan şiirlerdir. Bu şiirler, Arapların
1
2
3
4
nazil
olduğu
Hüseyn b.muhammed er-Rağıb el-İsfalıani, el-Müfredat, İstanbul 1986, s.384;
Cemalueldin
Muhammed b.Mukerrem İbn Manzur, Lisanu'l-Amb, Beyrut 1990, IV, 409 vd.
Ali b.Muhammed eş-Şerif el-Cürcani, et-Tarifat, Beyrut 1990, s.132
Tahirü'l-Mevlevi, Edebiyat Lügatı, İstanbul 1994, s.l39
Nihad M.Çetin, Şiir md., İslam Ansiklopedisi (M.E.B.), İstanbul 1979, XI, 530; Amp
Şiiri, İstanbul 1973, s.2.
63
islamiyerten önceki hayatlarından kalan en büyük sanat eserleridir. Cahiliye
döneminin Arapları, yazıyı bilmedikleri halde, fevkalade mükemmel olan
bir şiir diline sahip bulunuyorlardı. 5
Cahiliye döneminde Arap kabilelerinde şiir ve şaire önem
veriliyordu. Bu ilgi, şiirin gelişmesini sağlıyordu. Bir kabilede bir şairin
bulunması, o kabile için şeref sayılırdı. Herhangi bir kabilede bir şair
yetişince, o kabileyi tebrike giderler, o şair için törenler düzenler ve oyunlar
sergilerlerdi. 6
Eski Arap cemiyetlerinde kadın şairlerin de ayrı bir yeri ve vazifesi vardı. Kadın şairler, kabilelerinden ölenler için ağlar, onları mersiyeleriyle
yaşatır ve öldürülenler için intikam alma teşvikinde bulunurlardı. Bu
sebeple kadın şairlerin çoğundan muhtelif tarihi hadiselerle ilgili, ekserisi
kısa parçalar halinde olan şiirler kalmıştıc Bununla beraber kadın şairler
arasında el-Ransa (ö.24/644'ten önce) gibi şiirleri daha IIIIIX.asırda divan
halinde toplanmış ve günümüze kadar kalmış olan şairler de vatdır. 7
Cahiliye döneminin şiiri daha çok fahr, vasf, gazel, medih, risa, hica,
8
hamr ve benzeri konularda yazılmıştır.
Bu konular özellikle muallakat şiirlerinde çokça işlenmiştir. Cahiliye
döneminin şairlerinin şiirleri arasından seçilip kabenin duvarına asılan
9
şiiriere muallakat şiirleri yani asılı şiirler rlenmiştir.
Arapların islamdan önceki dönemleri için, genel olarak cihiliye
dönemi rlenmiştir. Cahiliye kelimesi, ilmin zıddı olan bilgisizlik demektir.
Buna göre cahiliye dönemi, bilgisizlik dönemi diye anlaşılır. Aslında
Araplar o dönemde cahil ve bilgisiz insanlar değildi. Şiir, felsefe, hitabet ve
benzeri edebi ilimler hakkında geniş bilgi sahibi idiler. Cahiliye kelimesi,
Arapların islamdan önceki tutum ve davranışlarını islami devirdekinden
ayırdetmek için kullanılmıştır. O dönemin inanç, ahlak, ve muamelatını
yansıtmaktadır.ıo
5
Corci Zeydan, Tarihu Adabi'l-Lugati'l-Arabiyye, kahire 1957, L 26 vd.
Abdurrahman Celaluddin es-Suyuti, el-Müzhir fi illumi'l-Luğa ve Envaiha, Mısır tsz., II,
473.
7
Broekelİnann, Gesehiehte der Aralıisehen Litteratur, Leiden 1943 (GAL), L 104; Çetin,
E.Arap Şiiri, s.l4.
8
Hanna el Fahüri, el-Cami fi Tarihi'l-Edebi'l-Arabi, Beyrut 1986, 1,140 vd.,Şerafettin
Yaltkaya, yedi Askı, İstanbul 1985, s.2 vd.
<·
9
Ahmet el-İskenderi ve diğerleri, el-mufassal fi Tarihi'l-Edebi'l-Arabi, Beyrut 1994, s.56;
Clement Huart, Arap ve İslam Edebiyatı, tre. Cemal Sezgin Ankara tsz.. ,s. 7.
10
İbn Manzur, Lisanu'l-Arab, XL 128;
Mustafa Fayda, Cahiliye md. TDV. İslam Ansiklopedisi, İstanbul1991, YIL 17.
6
64
=--------
-~----------~---
Kur'an'ın
nazil olmasından ve islam dininin Arabistan'ın her tarafina
yayılmasından sonra, Arap aleminde her alanda değişiklikler meydana
geldiği gibi, şiir alanında da değişiklikler meydana gelmiştir.
Hz.Muhammed (s.a.v.) çeşitli hikmetleri kapsayan, Kur'an ve
sünnete ters düşmeyen şiirleri teşvik etmiş, hatta şairleri mükafatlandırdığı
da olmuştur. Artık şiirler inanç, ahlak, dürüstlük, cihad ve benzeri dini
konularda yazılmaya başlanmıştır.
C-Kur'an'ın Şiire Bakışı:
Şiir kelimesi Kur'an'da sadece bir yerde, şair kelimesi ise, biri çoğul
plmak üzere beş yerde geçmektedir. 1ı
Önce şiir, ondan sonra da şair kelimelerinin bulunduğu ayetleri birer
birer inceleyelim.
"Biz Ona (Peygambere) şiir öğretmedik. Hem bu ona gerekli de
değildir. Onun söyledikleri ancak Allah'tan gelmiş bir hatırlatma, açık bir
12
okumadır.
Hz.Muhammed (s.a.v.) Kur'an'ı okuduğu zaman müşrikler onun
okuduğu şeyin şiir olduğunu söylüyorlardı. Yüce Allah onların bu
iddialarının yanlış olduğunu ortaya koymak için bu ayeti indirmiş ve
Peygamberine şiir öğretmediğini anlatmıştır. Bu ayetle beraber, önce ve
sonraki ayetlerde üç konu üzerinde durulmuştur: Allah'ın birliği,
Peygamberlik ve ahiret. İşte bu ayette Peygamberlik hakkında bilgi verilmiş
ve peygamberin anlattığı şeylerin şiir olmadığı anlatılarak bir nevi
savunulmuştur. 13 Onun anlattığı şeylerin, açıklayıcı mahiyetteki Kur'an ve
Allah'ın kelamı olduğu haber verilmiştir. Bir de Onun anlattığı bu Kur'an,
Allah tarafından kendisine öğretilmiştir. 14
Allah Hz. Muhammed (s.a.v.)'e şiiri öğretmemiş. Bu bir eksiklik
değildir. Aynı zamanda bu durum, şiirin kötü olduğuna dair bir delil de
değildir. Eğer Hz.Peygamber (s.a.v.)'e şiirin öğretilmemesi şiirin kötülüğüne
Muhammed Fuad Abdulbaki, el-Mu'ceınu'l-Mufehres li Elfazi'l-Kur'ani'l-Keriın, BeyTUt
tsz, s.384. Ayet numaraları için bkz.Yasin 36/69; el-Enbiya 2115; eş-Şuara 26/224; esSa:ffat 37/36: et-Tür 52/30: el-Hakke 69/41.
12
Yasin 36/69 ..
13
Fahruddin er Razi, Mefatihu'l-Gayb, Beyrut 1990, XXVI, 104.
14
İbn Cerir et-Taberi, Caıniu'l-Beyan, Beyrut 1995, XXIII,34; Ali b,muhaınmed
b.Habib el-Maverdi, en-Nuketu ve'l-Uyunu, Beyrut 1992, V,30.
11
65
dair bir delil olsaydı, onun yazı bilmemesi de, yazının kötülüğüne dair bir
delil olması gerekirdi. Böyle bir şeyin mümkün olmadığı açıktır. 15
Hz.Muhammed (s.a.v.)'in şiiri bilmemesi, diğer bir ifade ile Allah'ın
ona şiiri öğretmemesi, onun için bir fazilettir. Onun yazı ve şiiri bilmemesi,
Kur'an'ın kendi uydurması olduğu yönündeki şüpheleri giderip yok etmek
için bir delildir. Çünkü yazı ve şiir bilmeyen bir insanın, Kur'an gibi
mükemmel bir kitabı yazması mümkün değildir. Dolayısiyle bu ayette şiir
bilmenin kötülüğüne delalet eden herhangi bir işaret yoktur. 16
"Şairler (e gelince), onlara da sapıklar uyarlar. Onların her vadide
şaşkın şaşkın dolaştıklarını ve gerçekte yapmadıkları şeyleri söylediklerini
görmedin mi? Ancak iman edip iyi işler yapanlar, Allah'ı çokça ananlar ve
haksızlığa uğratıldıklarında kendilerini savunanlar başkadır. Haksızlık
edenler, hangi dönüşe (hangi akibete) döndümleceklerini yakında
bileceklerdir." 17
Bu ayetlerde geçen şuara kelimesi şairler demektir ve Kur'an'ın 26.
suresinin 224. ayetinde bu kelime geçtiği için, bu sureye şuara (şairler) ismi
verilmiştir.
Bu ayetlerden önceki ayetlerde, cinlerden bahsedilmektedir. Cahiliye
döneminde Araplarda her şairin bir cinni olduğuna inanılıyordu. Şairlerle
cinler arasında bir bağlantı kuruyorlardı. Dolayısıyle burada da söz konusu
inanışa ima edercesine cinlerden bahsedildikten sonra şairlerden söz
edilmiştir.
"Şairler(e
gelince), onlara da sapıklar uyarlar." ayeti, şiir ve şairlerle
ilgili olması bakımından, en çok tartışma konusu olan bir ayettir. Aslında bu
ayet, müşriklerin Hz.Muhammed (s.a.v.) için şair ve Kur'an'a da şiir
demelerine bir cevap, bir reddiyedir. 18
Rivayet edildiğine göre, ayrı iki kabileden olan iki şair karşılıklı şiir
söyleyip atışırlarken, kendi kabilelerinden olanlar da onların etrafinda
toplanıp onları kızıştınyorlardı. Bunun üzerine bu ayetler ( 26/ 224-226)
nazil olmuştur. ı 9
Hasan .ibn Reşik. el-Umde :fi Melıasini'ş-Şi'ri ve Adabihi ve Nakdihi, Beyrut 1982,
1,20.
16
Muhammed b.Ahmed el-Kurtub~ el-Camiu li Ahkanıi'l-Kur'an, Kahire 1988, XV,
35vd.
17
eş-Şuara 26/224-227
18
Muhammed b.Abdillah el Alüsi, Ruhu'I-Meani :fi Tefsiri'l-Kur'ani'l-Azinı ve's-Seb'ilMesani, Bulak, 1301, XIX, 145.
19
et-Taberi, Cami, xl, 155; Abdulfettah el-Kadi, Esbabü'n-Nuzül, Beyrut tsz., s.167.
15
66
:;_"".:
~-------------------~---··------------~-
Hz.Muhammed (s.a.v.)'in zamanında bazı sapık fıkirli şairler
aleyhinde şiir söylüyorlardı. Kendileri gibi batıl düşüneeli olan bazı
insanlar da onların etrafında toplanıp onları alkışlıyorlardı. İşte bu ayetlerde
tenkit edilen, bu çeşit şairlerdir. Yoksa genel olarak bütün şairler
kastedilmemiştir. 20
Nitekim sahih hadis kitaplarında yer alan bir çok hadisten de
anlaşıldığı üzere, kötülüğü ifade etmeyen ve iyi maksatla kullanılan şiir, bu
ayetlerde kötülenen şiirden istisna edilmiştir. Aslıab-ı Kirarn arasında Hz.
muhammed (s.a.v.)in takdirlerini kazanmış olan şairler bulunmaktaydı.
ilerde bu konuda bilgi verilecektir.
Yine rivayet ed il diğine göre, "şairler(e gelince), onlara da sapıklar
uyarlar." mealindeki ayet nazil olunca, Hz. Muhammed (s.a.v.)'in hususi
şairlerinden bir grup onun huzuruna gelmiş ve: "Ey Allah'ın Resulü, Allah
bu ayeti indirdiğinde, şüphesiz bizim de birer şair olduğumuzu biliyordu. Bu
durumda halimiz ne olacak? diyerek üzüntülerini bildirmişlerdir. Bunun
üzerine Hz.Muhammed (s.a.v.), "İman edip iyi işler yapanlar, Allah'ı çokça
ananlar ve haksızlığa uğratıldıklarında kendilerini savunanlar müstesna."
ayetini okuyarak, "İşte bunlar sizlersiniz." demiştir. 21
·Bu ayetlerdeki "Onlara sapıklar uyarlar" ifadesindeki sapıklar
kelimesinde kimlerin kastedildiği hususunda, alimierin çeşitli yorum ve
islam'ın
görüşleri vardır.
22
Çağdaş müfessirlerden Mevdud~ bu ayetlerde söz konusu olan
şairlerle ilgili olarak şu bilgilere yer vermiştir: "Kur'an açıkça şu mesajı
veriyor ki, Hz.Muhammed (s.a.v.) ve şairterin davaları, yol ve yöntemleri
Şairterin
peşinden
gidenler,
birbirlerinden tamamiyle farklıdır.
Hz.Muhammed (s.a.v.) ve onun peşinden giden kimselerden karakter,
davranış ve ahlak bakımından farklıdırlar. Bir taraftan ciddi, 'doğru, dindar,
muttaki, sorumluluk sahibi, başkalarının hakkına saygılı, ilişkilerde adaletli,
iyilik ve ıslah dışında söz sarf etmeyen insanlar, öbür tarafta ise, şiirleriyle
fuhuş ve içki sahnelerini tasvir eden, başkalarıyla alay eden ve onları
hicveden, hakkı olmayanı bile aşırı bir şekilde metheden, kin, nefret ve
kabile taassubunu yayan, halkın alkış ve beğenisini kazanmak için yapmacık
davranan, evlerinde oturan iffetli kadınlara bile dil uzatmaktan çekinmeyen
insanlar." 23
Aluned es-Savi, Haşiyetün ala Tefsiri'l-Celaleyn, Beynıt tsz.,III, 184.
el-Kurtubi, el-Cami, XIII, 153; el-Kadi, Esbabü'n-Niizül, s.167.
22
Bu konuda geniş bilgi için bkz. et-Taberi, Cami, XI, 156 vd.
23
Ebu'I-Ala el-Mevdudi, Teflıimu'l-Kur'au, İstanbul 1991, IV, 81.
20
21
67
Mevdudi, daha sonra Kur'an'ın kınadığı şairler zümresinden istisna
edilenlerde şu dört niteliğİn bulunması gerektiğini savunmaktadır:
1- Allah'a, Peygamberlerine, kitaplarına ve ahiret gününe inanmak
2- Günlük hayatlarında muttaki, her istediğini söyleyemeyecek kadar
ahlaki sınırlara bağlı olmak.
3- Edebi eserlerine yansıttıkları yaşam biçimleri ile gerçek hayatları
arasında tezat içinde olmamak.
4- Kişisel nedenlerle başkalarını hicvetmemek, şiir ve edebi
yetenekleri zalim ve hainlere karşı bir silah olarak kullanmak, ırki ve ulusaf
ön yargılarla intikam almaya kalkışmamak 24
Yine çağdaş tefsircilerden olan Seyyid Kutup (ö.l386/1966), bu
ayetlerin izahını yaparken, şiir hakkındaki görüşlerini şöyle açıklamıştır:
"Şiirin mutlaka İslam'ı müdafaa etmesi veya ona karşı yapılan saldırılara bir
reddiye niteliğini taşıması gerekli değildir. Şiirin mutlaka İslami davete
vasıta olması, İslam'ı methetmesi veya İslam büyüklerini övmesi de şart
değildir. Şiirin ille de bu şartlara uyma mecburiyeti yoktur. Gecenin hafif
hafif tüllenmesine ya da sabah güneşinin ışıklarının yayılmasına bakıp bu
manzarayı nazım olarak duygularına tercüman kılan şairin söylediği şiir de
25
İslam'ın kabul ettiği bir şiirdir.
"Hayır dediler, (bunlar) saçma sapan rüyalardır; bilakis onu kendisi
uydurmuştur; belki de o, şairdir. Eğer öyle değilse, bize hemen öncekilere
gönderilenin benzeri bir ayet getirsin": 26
Kur'an Allah tarafindan Hz.Muhammed (s.a.v.)'e indirilince, onun
karşısında şaşkına dönen Mekkeli müşrikler, onun tesirini ve insanların
müslüman olmalarını önlemek için, "Bunlar Muhammed'in duyup gördüğü
ve Allah tarafindan kendisine vahyedildiğini sandığı saçma sapan
rüyalardır" diyorlardı. Diğer bazıları, "Bunlar 1\tiuhammed'in uydurduğu
sözlerdir" ve bir kısmı da, "Muhammed bir şairdir ve onun söylediği
şeylerde şiirdir", gibi sözleri etrafa yayıyorlardı. İşte bu ayette müşriklerin
bu çelişkili fikirleri, tutarsızlık ve kararsızlıkları dile getirilmiştir. 27
Zaten Hz.Muhammed (s.a.v.)'in tebliğ ettiği İslam dini ve bu dinin
mukaddes kitabı olan Kur'an taraftar kazanmaya başladığı zaman, Mekkenin
ileri gelen müşrikleri, bu gelişmeye karşı bir propagandayı geliştirmeye
başladıhir. Senenin her zamanında, özellikle hac mevsiminde Mekkede
toplanan insanların çadıriarına gidip onları ziyaret eder ve Hz.Peygamber
el-Mevdudi, Teflıim, N, 82 vd.
Seyyid Kutup, fi zilali'l-Kur'an, Beyrut 1971, VI, 247 vd.
26
el-Enbiya 21/5. .
27
et-Taberi, Cami, X:,6; Kutup, fi Zilal, V, 518.
24
25
68
--·-·-·-----~·-- -----------~-
(s.a.v.)'in aleyhinde konuşarak kamuoyu oluşturuyorlardı. Kimi onun ıçın
sihirbaz, kimi deli ve kimi de şair diyorlardı. Bu şekilde İslam'ın ve
Kur'an'ın tesirini önlemeye çalışıyorlardı.
Müşriklerin
bu çeşit olumsuz propagandaları, insanlarda
Hz.muhammed (s.a.v.) hakkında merak uyandırıyordu. "Acaba bu adam
kimdir? neler anlatıyor?" türünde düşünceler yayılıyordu. Bu tür merak ve
düşüncenin neticesinde gidip onu gören ve dinleyen çok kişi,
onun
okuduklarının sihir ve şiir olmadığını görerek müslüman olmuştur. İslam
Tarihi kaynaklarında bu hususa örnek olacak çeşitli misaller vardır. 28
Nitekim başka bir ayette de, müşriklerin Hz.Muhammed (s.a.v.)'e
böyle iftirada bulundukları şöyle haber verilmiştir:
"Mecnun bir şair için biz tanrılarımızı bırakacak mıyız? derlerdi. "29
Yüce Allah bu ayette, Hz.Muhammed (s.a.v.)'e yöneltikleri
iftiralarına, küfurdeki inatlarına, şaşkınlık ve hezeyanlarına cevap vermiştir.
Müşriklerin bu türlü iftira ve şaşkınlarına cevap mahiyetinde olan başka bir
ayet de şöyledir: 30
31
"Ve o, bir şair sözü değildir. Ne de az iman ediyorsunuz!. .. "
Bütün bu ayetlerde ifade edildiği gibi Kur'an, kafirlerin iddia ettikleri
gibi bir şairin sözleri değildir. Çünkü Kur'an, dil ve edebiyat kültüründe
bilinen şiirin vezin ve kafiyelerine uymaz. Dolayısıyle Kur'an bir şiir ve
Hz.Muhammed (s.a.v.) de bir şair değildir. 32
Yüce Allah bu son ayette, Hz.Muhammed (s.a.v.)'i şair diye tanıtan
ve onun tebliğ ettiği Kur'an'a şiir diyen müşriklere sert çıkmış ve onlara "ne
de az iman ediyorsunuz! ... " diye uyarıda bulunmuştur.
Bundan sonraki ayette de, Yüce Allah Hz.Muhammed (s.a.v)'in bir
kahin ve onun okuduğu Kur'an'ın da bir kahin sözü olmadığını açıklamıştır.
Nitekim rivayet edildiğine göre, Hz. Ömer (ö.23/644) şöyle demiş:
"Ben müslüman olmadan önce Resülullah'ı takip etmek üzere peşine
düştüm. O, mescide girdikten sonra, ben de bir kenarda durup onu gözledim.
el-Hakke suresini okumaya başladı. Ondan Kur'an'ı dinledİm ve hoşuma
gitti. Kendi kendime: "Vallahi Kureyş'in dediği gibi bu bir şairdir."
Resuluilah (s.a.v.) ise, "O bir şair sözü değildir. Ne de az iman
Ebu Muhammed Abdulınelik İbn Hişam, es-Siretü'n-Nebeviyye, Kahire 1936 tsz., 1,320
vd.; II, 22 vd.
29
es-Saffat 37/36
30
NayıfMaruf, el-Edebu'l-İslaıni fi Alıdi'n-Nubuvveti ve Hilafeti'r-Raşidin, Be)TUt
1990. s.125 vd.
31
el-Hakka 69/41)
32
Muhammed Ali es-Sabüni, Sa:fvetu't-Tefasir, İstanbul1987, III, 438.
28
69
:;
ediyorsunuz!. .... 33 ayetini okumaya başladı. Bu kez ben, "Bu bir kahin
olmalı ki, içimden geçeni bildi." dedim. Hz.Peygamber (s.a.v.) bu kez, "O
bir kahin sözü de değildir. Ne de az düşünüyorsunuz!. ..'' 34 ayetini okudu.
Bu olay üzerine kalbirnde islam duygusu uyandı ve İslam'a sıcak bakmaya
başladım. Nihayet zaman geldi, Allah beni islam'la hidayete erdirdi. "35
Yine bu ayetlerde açıkça ifade edildiği gibi, Kur'an bir şiir kitabı
değildir. Kur'an ve şiiri birbirine karıştırmamak gerekir. Çünkü aralarında
köklü farklar mevcuttur. Kur'an değişmez gerçekiere dayanan , toplu bir
hayat sistemini getiren, kainata ve hayata hükmeden kuralları ortaya koyan·
bir kitaptır. Şiir ise, kabaran duygulardan, coşan heyecanlardan ibaret olup,
hayatı hep aynı açıdan değil, seven ve öfkelenen, üzülen ve sevinen,
hoşlanan ve nefret duyan hallere göre müteessir olan değişken bir görüş
açısına sahiptir ve şiirin parlak hayallere dayanan, güzel tasvir ve ifadelere
yer veren bir musiki ahengi elbette vardır? 6
Müşriklerin Hz.Muhammed (s.a.v.) hakkında iftiralarını, ona şair
deyip küçümsediklerini anlatan başka bir ayet ise şöyledir:
"Yoksa onlar, o bir şairdir. Onun zamanın felaketlerine çarpılmasını
gözetiiyoruz mu? diyorlar." 37
Bu ayette söz konusu olan "Reybü'l-Menün" tabirinden gaye,
zamanın acı, musibet, felaket ve hadiseleridir. Mekkeli müşrikler bunu
söylemekle şunu kasdetmişlerdir: Peygamberden önceki şairler zaman
içinde yok olup gittikleri fsbi, o da zamanın musibetlerine karşı yenik
8
düşerek yok olup gidecektir.
· Nitekim tefsir ilmi ile uğraşan alimlerden biri olan Şeyhzade
(ö.95l/1545) de, bu ayetin tefsirinde bu istikamette şu bilgileri vermiştir:
11
Bu ayet, müşriklerin Hz.Muhammed (s.a.v.) hakkında, "O bir şairdir"
şeklindeki sözlerine bir reddiye olarak nazil olmuştur. Müşrikler şairlere
eziyet edip onları rahatsız etmekten çekindikleri için, şöyle bir karara
varmışlardır:
şiirleri
"Biz Muhammed ile karşı karşıya gelmeyeceğiz. Çünkü onun bizi
ile mağlup etmesinden korkuyoruz. Bilakis ondan önceki şairlerin
33
el-Hakke 69/41
el-Hakke 69/42
35
İbnHiŞ3m, es-Sire, I, 373; Celalueldin
Abdurrahman es-Süyüti, Tarihu'l-Hulefa, Kahire 1952, s. 109 vd.; es- Sabuni,
Safve, III, 440.
36
Kutup, fi zilal VIII, 264.
37
et-Tur 52/30
38
Yahya b. Ziyadel Ferra. Maani'l-Kur'an, Basım yeri ve tarihi yok, ID, 93;
es-Sabuni, safve, m, 267.
34
70
-----------~- ----··---------~---
yok olup gittikleri gibi, onun da yok olup gitmesini bekleyeceğiz. Zira o
öldükten sonra ashabı da dağılacaktır. babası genç yaşta öldüğü gibi, onun
da genç yaşta öleceğini ve bu şekilde ondan kurtulacağımızı ümid
39
ediyoruz."
D- Hz.Peygamber (s.a.v.)'in
Şiire Bakışı:
Kur'an'da şiire yer verildiği gibi, Hz.Muhammed (s.a.v.)'in
hadislerinde de, şiir hakkında bilgi verilmiştir.
Şiirin iyi tarafint anlatan ve şiiri teşvik eden hadisler olduğu gibi,
onu kötü ve zararlı taraflarını anlatarak tenkid eden hadisler de mevcuttur.
Bir hadiste Hz. Peygamber (s.a.v.): "Sizden birinizin karnımn irin ile
40
dolması, şiir ile dolmasından daha hayırlı dır. " diyerek islam ahlakına ters
düşen, kötülüğü ve ahlaksızlığı teşvik eden şiirin durumuna dikkat
çekmiştir. Haliyle bu hadiste Peygamber (s.a.v.)'in kasdettiği şiir, islam'a
ters düşen, ahlaksızlığı ve şehevi duyguları konu alan, başkasına hakaret
mahiyetindeki ifadeleri içeren ve benzeri şiirlerdir. Bu gibi kötü özellikleri
taşımayan şiirler, bu şekilde tenkit edilmemiş ve yasaklanmamıştır. nitekim
Hz.Aişe (r.a.)'dan rivayet edildiğine göre, Hz.Muhammed (s.a.v.) hassan
için mescitte bir mimber yaptırmıştt Hassan onun üzerine çıkarak,
Hz.Peygamber (s.a.v.)'e yöneltilen tenkitlere şiirle cevap veriyordu ve
Hz.Peygamber (s.a.v.)onun için şöyle demiştir: "Muhakkak ki Hassan
41
Allah'ın resulünü savundukça, Ruhu'l-Kudus onunla beraberdir.
Rivayet edildiğine göre, sahabelerden Cabir b.semure (ö. 74/693)
demiş ki: "Ben Hz.Peygamber (s.a.v.) ile yüz defadan fazla oturdum. Ashabı
ona şiirler okuyor,
cahiliye dönemiyle ilgili olayları zikrediyorlardı.
Allah'ın resülü de sesini çıkarmadan onları dinliyordu ve bazen de onlarla
beraber tebessüm ediyordu." 42
ResuluHalı (s.a.v.)'in özel şairlerinden biri olan Ka'b b.malik
(ö.S0/670) bir gün kendisine "Şiir hakkında ne düşünüyorsunuz?" diye
sorunca, Hz.Peygamber (s.a.v.) ona şu cevabı vermiştir: "Müm'min, kılıcıyla
olduğu gibi diliyle de mücadele eder." diyerek, mukaddesin emrinde olan
43
şiirin, hedefine ulaşan oktan daha tesirli olduğunu beyan etmiştir.
Muhammed b.Muslihuddin Şeyhzade, Haşiyetu Şeyhzade ala Tefsiri'l-Kadi
Beydavi, İstanbul 1990, IV, 308.
40
Ebu Davud, Ec!eb, 87.
41
Ebu Davud, Edeb,87.
42
AliNasıf, et-Tae, V, 284.
43
İsmail b.Kesir, Tefsiru'l-Kur'ani'l-Azim, Beyrut 1992, III, 367; Bekir Topaloğlu,
39
71
'!
Enes b. Malik (ö.93/712)'ten rivayet edildiğine göre, Hz.Muhammed
(s.a.v.) Kaza Uroresi için Mekke'ye girdiği zaman, onun özel şairlerinden bir
olan Abdullah b. Revaha (ö.8/629) onun önünde yürüyor ve şiir okuyordu.
Bunu gören Hz. Ömer, "Ey İbn Revaha, sen Resülullah'ın önünde ve Allah'ın
hareminde şiir mi okuyorsun?" diye çıkışınca, Hz.Peygamber(s.a.v.) ona:
"Ey Ömer, onu bırak ..... " diyerek müdahalede bulunmuştur. 44
Yine Resulullah (s.a.v.) : "Kesin olarak bilin ki, şiir kelam yani söz
mesabesindedir. iyisi iyi söz ve kötüsü de kötü sözdür, 45 diyerek, şiirin
iyisinin iyi ve kötüsünün de kötü olduğunu belirtmiştir. Başka
açıklamalarında da, "Muhakkak ki şiirde hikmet vardır" ve "Muhakkak ki
sözde sihir (etkileyici manevi güç) vardır. "46 diyerek şiirin etkisini ifade
etmiştir.
Bir gün Arap ediplerinden biri, "Artık emrolunduğun şeyleri oku. "47
ayetini okuyunca, hernan secdeye kapanını ştır. Kendisine: "Sende mi
müslüman oldun? diye sorartlara bu edip şu cevabı vermiştir: "Hayır, ben
·
sadece bu ayetin belağatma secde ettim. "48
İşte bu şekilde Kur'an'ı aniayarak okuyan, ondaki muhtevayı
kavrayan insan, şiirin Kur'an karşısındaki basitliğini anlar ve şiir onun
gözünden adeta silinir.
Tefsir ilmi ile meşgul olan alimlerden biri olan el-Bakıllani
(ö.403/1013) de, Kur'an'ın şiir olduğunu söyleyeniere şiddetle karşı çıkarak
şu görüşlere yer vermiştir: "Eğer Kur'an şiir olsaydı, Arap şairleri onu kendi
şiirlerine benzeyen bir şey olduğunu anlar ve onunla boy ölçüşerek karşı
koyarlardı. Zira şiir onların muktedir olduklan en kolay sahalardan biriydi.
Kur'an ayetlerinden tam bir beyit ölçüsünde vezinli olarak gelmiş olanlar
varsa da, bunlar şiir sayılmaz. Çünkü tek başına ber beyit belli bir vezin
üzerine gelse bile ona şiir denmez. Şiirin en az iki veya daha fazla beyitten
oluşması gerekir. Müslüman ediplerin çoğu bu kanaattedirler. Üstelik bir
sözün şiir sayılması için sadece vezin ve katiye unsurlanna sahip olması
yeterli değildir. Aynı zamanda bu sözün şiir niyetiyle söylenmiş olması da
İslain Tarihinden Yapraklar, İstanbul1981, s.I59.
Ali Nasıf, et-Tae, v, 284.
45
Buhari, Edep, 90; İbn Mace, Edep, 42; Abdurrauf el-menavi, Feyzu'l-Kadir Şehu'lCamii's -Sağir, Mısır 1938, IV, 175, Hadis no: 4939. u
46
- Ebu Davud, Edeb, 87 Ahmed b.Hanbel, ID, 456; V, 125
47
el-Hicr 15/94
48
Bediuzzaman Said-i Nursi, Sözler, İstanbull996, s.350
44
72
--- .. ·--~--~---
..
------------'---
gerekir. Yoksa herhangi bir niyet olmaksızın tesadüfen vezinli gelen her söz
49
şiir sayılmaz ve bu sözün sahibine de şair denmez.
Müsteşriklerden bazıları, Kur'an'ın bazı ayetlerinde, özellikle Mekke
döneminde indirilen ayetlerde şiir özelliklerinin olduğunu söylemişlerdir. 50
Ama çeşitli ayet ve hadisler, Kur'an'ın şiir olmadığını haber vermiştir.
Kur'an şiir olsa bile, şiirde son derece ileride olan Arapların onun karşısında
susmaları ve onun üstünlüğünün kabul edilmesi, yine Kur'an'ın mucize
olduğunu ortaya koymaktadır.
E-
Şiirin Kullanıldığı
Alanlar:
Şiir,
her zaman iyilikte de kötülükte de kullanılmıştır. Kötülükte
kötü ve iyilikte kullanılan şiir de iyi olarak kabul edilmiştir.
Haliyle islami dönemde müslümanlar, şiiri iyilikte kullanma eğilimi
içerisinde bulunmuşlardır. İslamiyetten önceki cahiliye döneminde de, şiiri
iyilikte kullanma çabası içerisinde bulunanlar olmuştur. Muallaka
şairlerinden Antere b. Şeddad (ö.615), şiirinde doğruluğa ve hak, hukuk
yolunda mücadeleye yer vermiştir. 51
. Yine muallaka şairlerinden Züheyr b.Ebi Sülma (ö.609 veya 610)
52
şiirlerinde hikmet'in üzerinde durarak, şiiri iyilikte kullanmıştır.
Bir de Kuss b.Saide el-İyadi (ö.600), Ukaz panayır (fuar) larına
katılarak hem nesir ve hem de şiiri iyilikte kullanmıştır. İnsanlara yönelttiği
hutbe ve şiirlerinde Allah'ı ve ahireti hatırlatmıştır. Meydana getirdiği tesir
münasebetiyle, o zaman Arapların en gözde hatibi, şairi ve bilgini olarak
mütalaa edilmiştir. Hz.Muhammed (s.a.v.)'in , kendisine peygamberlik
gelmeden önce 3 5 yaşlarında iken, O'nun Ukazda okumuş olduğu hutbe ve
53
şiirini dinlediği rivayet edilmiştir.
Kuss, inanç ve ahlak açısından son derece etkili olan hutbesini
okuduktan sonra, kayde değer olan şiirini okumuştur. Onun bu şiirinin
Türkçe karşılığı şöyledir:
kullanılan şiir
Muhammed b.Tayyib el-Bakıllani, İ'cazu'l-Kur'an. Beyrut 1994, s.93 vd.
Ankara, tsz., s.49 vd.
51
el Fahuri, el-Cami', I, 205: Cemal Muhtar, Antere md., TDV.İslam Ansiklopeclisi,
İstanbul 1991, II, 237.
52
İlısan en-Nas, Züheyr b. Ebi sülma Hayatu lıu ve Şi'ruhu, Beyrut 1985, s.39 vd.,
Yaltkaya, Muallakat, s.77.
53
Ebu'l-Ferec el-İsfelıani, Kitabu'l-Eğani, Bulak 1285, XIV, 42; Abdulkaclir elBağdadi, Hizanetu'l-Edeb, Kahire 1989, II, 90; Mehmet Felımi, Tarih-i Edebiyat-i
Arabiyye, İstanbul 1332, s.23.
49
sü Clernant Huart, Arap ve İslam Edebiyatı, tre. Ce:rrınl Sezgin,
73
"Gelip geçen asırların halkında bizim için İbretler vardır. Ölüme
giden ve dönüşü olmayan yolları gorunce, milletimin de
k:üçükleri,büyükleri- ona doğru, çaresiz, koştuğuna şahid olunca, zaten mazi
bana geri dönmiyeceği gibi gitmeyenlerden de devamlı kalacak yoktur.
Katiyede anladım ki herkesin gittiği yere ben de mutlaka gideceğim." 54
Hz.Muhammed (s.a.v.)'in zamanında da, şiiri İslam'ın hizmetinde
kullanan şairler olmuştur. Bilhassa Hassan b. Sabit (ö.55/674)'in şiirlerinin
hayra hizmetini kaydetmekte yarar vardır. 55
Ka'b b. Züheyr (ö.25/645) ve Abdullah b. Revaha (ö.8/629) da islam
döneminin önde gelen şairıerindendirler ve bu şairler, şiir söylemeye teşvik
edilerek ödüllendirilmişlerdir. 56
Şafi mezhebinin imaını olan Muhammed b.İdris eş-Şafii
(ö.204/819)'nin ilmi, takva ve fazileti dünya alimleri tarafından çok iyi
bilinmektedir. İmam eş-Şafii, ilmi dehasının yanında, aynı zamanda mahir
bir şair ve edebiyatçı idi. Onun divanı, fevkalade bir şiir kitabıdır. Onun
şiirleri, mana ve edebi teknik bakımından, seçkin şiirlerdir. Şiirlerinin .
kafiyelerini, Arap alfabesindeki harflerin sırasına göre tanzim etmiş ve
şiirlerinde, İslam kültürünü, Kur'an ve sünnet ahlakını işlemiştir. Onun
şiirlerinde, İslam'ın her türlü güzelliklerini görmek mümkündür. Onun,
ilmin faziletini ve cebaletin kötülüğünü dile getiren bazı beyideri şöyledir:
..\::; "J
--..
L'
Y"
- ,.
..
,
r
-·
,_
,·:_\\ ısJ.) - - •
.,.
,,l
"':.ı :J~' '1
54
,
.,.
bAr
ı ııı..
-
!~l L...a!) ~ ~
•
!!.\;:. ::..t:J
ı
,
ı.)ı
til
.
lll ,
• ..ra
f:l'
~1; ..
t.r.
~
....
~\
~
•
64
\~
•
,
·ı
..
~
(.$"
..
~ :;~ ·~ ~
s,.
.,.,
.
'r-~.:H ~;lj ~:J
.-..
J
,
~c, ~! ~ı:; ~\ ~~~:;
el-İsfa.hani, el-Ağani, XIV, 42; Amr b.Bahr el-Cahız, el-Beyan ve't-Tebyin, nşr.
Abdulselam M.Harun, Kahire 1968, II, 308 vd.
Muhammed b. İshak, siretu İbn İshak, thk. Muhammed H3:rn:idullah, Konya 1981,
s.296, m.500; s.310, ın.512.
56
İbnReşik, el-Uın(le, XXIV, 113.
55
74
"Herhangi bir öğretmenden ilim öğrenirken, acı ve sıkıntılara karşı
ol. Kesin olarak bil ki, ilmin (insanın kafasında) yerleşmesi,
öğretmenin gayreti ile mümkün olabilir.
Hayatında bir saat ilim öğrenmenin acısını tatmayan, yorgunluğuna
katianmayan kişi, hayatı boyunca cehaletin ezikliğinin acısını yutkunarak
hisseder.
Gençliğinde ilim öğrenmenin fırsatını kaçıran kişi, bir nevi ölüdür;
onun için dört tekbir getirerek cenaze namazını kılınız.
Allah'ın adı ile yemin ederim ki, insanın şahsiyeti ilim ve takva
iledir. Bir insanda ilim ve takva olmayınca, ona herhangi bir değer
verı·ı mez. " 57
.
İmam-ı Şafii'nin şu beyitleri de, mana ve edebi teknik bakımından
çok önemlidir.
sabırlı
''-sJ)\s::ı1
. ..
,
ı..
yl:;tlt
:Jrt= v·tr1 ~·--.J
(T)
,
,. .
~.)~
-~
'
..t..?- J-c; 'rl:i
_J:J_J
..
:i J.;i':,
. "Köpekler koyunların etini yerken, arslanlar cnnanda açlıktan
ölüyorlar.
Asalet ve fazilet sahibi olan bir insan toprakta yatıp uyurken, bu
vasıfları . taşımayan köle ruhlu bazı insanlar da ipekli yataklarda
uyuyorlar. "58
İmam-ı Şafii'nin divanı üzerinde çeşitli çalışmalar yapılmıştır.
Şiirlerinin ayet ve hadislerin açıklaması mahiyetinde olduğu ortaya
konmuştur. Mesela;
"Nerede olursanız olun ölüm size ulaşır; sarp ve sağlam kalelerde
59
olsanız bile!. ... " ayetinde, ölümden kurtulmanın mümkün olmadığı haber
verilmiştir. İmam-ı Şafii de;
.. .)
. . . . _ ....!:Iili,;
•ı
~j'
. çı ~:n ~~
·d; ~:,
..
ne de gök koruyamaz ve ölümden
"Eceli gelen insanı ne yer
60
kurtaramaz", şiirinde bu ayetin ifade ettiği manayı açıklamaya çalışmıştır.
61
Muhanuned b. tdris eş-Şafii, Divanu'ş-Şafii, thk.Muhanuned A:fif ez-Za'bi, Beyrut
1974, s.29.
58
eş-Şafii, Divan, s.l9
59
en-Nisa 4178.
57
75
Netice:
''
:i
:1
:!
:1'1
Cahiliye döneminde yaşayan Araplar, şiir, dil, fesahat, belağat,
felsefe ve benzeri alanlarda çok ileride idiler. Kur'an, böyle bir ortamda
indirildi. Kur'an'ı çok yönlü tenkit ettiler. Şiir dediler; sihir olduğunu
söylediler; bir kahinin kehaneti olduğunu iddia ettiler. Hatta rüya ve hayal
malısulu olan bir şey olduğunu ileri sürdüler. Neticede Kur'an'ın karşısında
mağlup olup sustular.
Yüce Allah Kur'an'ın çeşitli ayetlerinde Hz.Muhammed'in bir şair ve
onun tebliğ ettiği Kur'an'ın da şiir olmadığını haber verdi. Ancak bu durum,
şiiri tamamiyle red etmek anlamına gelmemektedir. Kur'an ve sünnetle,
şiirin iyi ve yararlı olanı ayrı kabul edilmiştir. Nitekim Hz.Muhammed
(s.a.v.)'in döneminde ve daha sonraki yıllarda müslümanlar arasında Kur'an
ve sünnete ters düşmeyen şiire yer verilmiş ve şiir çeşitli alanlarda ·
kullanılmıştır.
Bibliyografya
ABDULBAKİ,
Muhammed Fuad. el-Mu'cemu'l-Mufehres · li Elfazi'lKur'ani'l-Kerim, Beyrut tsz.
AHMED, b HANBEL, el-Müsned, Beyrut 1969.
ALİ Nasıf, et-Tae, Basım yeri ve tarihi yok.
ALUSİ, Muhammed b. Abdillah, Ruhu'I-Meani fı Tefsiri'l-Kur'ani'l-Aiim
ve's-Seb'il-Mesani, Bulak 1301
BAGDADİ, Abdulkadir, Hizametu'l-Edeb, kahire 1989.
BAKILLANİ, Muhammed b. Tayyib, İ'cazu'l-Kur'an, Beyrut 1994.
BROCKELMAN, Geschiste der Arabischen Litteratur (GAL), Leiden 1943.
BUHARİ, Muhammed b. İsmail b. İbrahim, el-Camiu's-Sahih, Beyrut tsz.
CAIITZ, Amr b. Bahr, el-Beyan ve't-Tebyin , nşr. Abdusselam M.Harun,
Kahire 1968.
CÜRCANİ, Ali b. Muhammed eş-Şerif, et-Ta'rifat, Beyrut 1990.
ÇETİN, Nihat M, Şiir md. İslam Ansiklopedisi (M.E.B.), İstanbul 1979 .
........... ,Arap Şiiri, İstanbul 1973.
60
61
eş-Şafii, Divan, s.17.
Hikmet Salih, Dirasetün fenniyetün :fi Şi'ri'ş-Şa:fii, Beyrut 1984, s.41.
EBU DAVUD, Süleyman b. Eş' ab, Sünen'ü Ebi Davud, tsz.
FAHURİ, Hanna, el-Cami fı Tarihi'l-Edebi'l-Arabi, Beyrut, 1986.
FAYDA, Mustafa, Cahiliye md., İslam Ansiklopedisi (TDV), İstanbul1991.
FEHMİ, Mehmet, Tarih-i Edebiyat-i Arabiyye, İstanbul 1332.
FERRA, Yahya b. Ziyad, Meani'l-Kur'an, basım yeri ve tarihi yok.
HUART, Clemant, Arap ve İslam Edebiyatı, tre. Cemal Sezgin, Ankara tsz.
İBN HİŞAM, Ebu Muhammed Abdulmelik, es-Siretü'n-Nebeviyye, Kahire
1936.
İBN İSHAK, Muhammed, Siretu İbn İshak, thk, Muhammed Hamidullah,
Konya 1981.
İBN KESİR, İsmail, Tefsiru'l-Kur'ani'l-Azim, Beyrut 1992.
İBN MACE, Muhammed b. Yezid, Sünenu İbn Mace, tsz.
İBN MANZUR, Cemaluddin b. Muhammed, Lisanu'l-Arab, Beyrut 1990.
İBN REŞİK, Hasan, el-Umde fı Mehasini'ş-Şi'ri ve Adabihi ve Nakdihi,
Beyrut 1982.
İSFEHANİ, Ebu'l-Ferec, Kitabu'l-Eğani, Bulak 1285.
İSFAHANİ, Hüseyin b. Muhammed er-Rağıb, el-Müfredat, İstanbul1986.
İSKENDERİ, Ahmet ve diğerleri, el-Mufassal fı Tarihi'l-Edebi'l-Arabi,
Beyrut 1994.
KADİ, Abdulfettah, Esbabü'n-Nuzül, Beyrut tsz.
KURTUBİ, Muhammed b. Ahmet, el-Camiu li Ahkami'l-Kur'an, Kahire
1988.
KUTUP, Seyyid, fı Zilali'l-Kur'an, Beyrut 1971.
MARUF, Nayıf, el-Edebu'l-İslami fı Ahdi'n-Nubuweti ve Hilafeti'rRaşidin, Beyrut 1990.
MAVERDİ, Ali b. Muhammed b. Habib, en-Nuketu ve'l-Uyunu, Beyrut
1992.
MENAVİ, Abdurrauf, Feyzu'l-Kadir Şerhu'l-Camii's-Sağir, Mısır 1938.
MEVDUDİ, Ebu'l-Ala, Tefbimu'l-Kur'an, İstanbul1991.
MUHTAR, Cemal, Antere md. İslam Ansiklopedisi (TDV), İstanbul1991.
NAS, İhsan, Züheyr b.Ebi Sülma Hayatuhu ve Şi'ruhu, Beyrut 1980.
NURSİ, Bediuzzaman Said, Sözler, İstanbul 1996.
RAZİ, Fahruddin, Mefatihu'l-Gayb, Beyrut 1990.
SABUNİ, Muhammed Ali, Safvetu't-Tefasir, İstanbul1987.
SALİH, Hikmet, Dirasetün Fenniyetün fı Şi'ri'ş-Şafıi, Beyrut 1984.
SAVİ, Ahmed, Haşiyetün ala Tefsiri'l-Celaleyn, Beyrut tsz.
SUYUTİ, Abdurrahman Celaluddin, el-Müzhir fı Ulumi'l-Luğa ve Envaiha,
Mısır tsz .
............. , Tarihu'l-Hulefa, Kahire 1952.
77
1
!
ŞAFİİ, Muhammed b. İdris, Divanu'ş-Şafıi, thk. Muhammed Afıf ez-Za'bi,
~
i
Beyrut 1974.
ŞEYHZADE, Muhammed b. Muslihiddin, Haşiyetu Şeyhzade ala Tefsiri'lKadi Beydavi, İstanbul 1990.
TABERİ, İbn Cerir, Camiu'l-Beyan, Beyrut 1995.
TAHİRÜ'L-MEVLEVİ, Edebiyat Lugatı, İstanbul1994.
TOP ALOGLU, Bekir, İslam Tarihinden Yapraklar, İstanbul 1981 .
. YALTKAY~ Şerafettin, Yedi Askı, İstanbul1985.
ZEYDAN, Corci, Tarihu Adabi'l-Lugati'l-Arabiyye, Kahire 1957.
78
~'-'-----·------·------·--~~
-----------"'---··----··-··-----
Download