MESLEKİ REHABİLİTASYON

advertisement
MESLEKİ REHABİLİTASYON
Fizyoterapi ve ergoterapi içinde yer alan, Amerika’da 1923’de Federal Mesleki
Rehabilitasyon Kanunu ile resmi hale gelen, daha sonraları 1970’lerin
ortalarından itibaren karşımıza endüstriyel bir yaklaşım olarak çıkan work
hardening (işeğitimi) olarak kabul edilen mesleki rehabilitasyonun uzun bir
geçmişi vardır. İş eğitimi uzun zamandan beri work hardening olarak
adlandırılmıştır. 1880’li yıllarda tüberküloz hastaları iyi beslenme ve temiz
hava yanında egzersizler ve iş toleransını artırıcı aktiviteler ile tedavi
edilmekte idi. 1919’da Borton çalışmalarının amacı; düşünceyi dağıtmak, bazı
anatomik yapıları çalıştırmak, kişiyi monotonluktan ve hastalık sonucu ortaya
çıkan sıkıntılardan uzaklaştırmak olarak tanımlamıştır.
Borton’a göre kişinin iş yapmasından çok bu amaçlara ulaşması daha
önemliydi. 1. Dünya Savaşı sırasında fizyoterapistler ve ergoterapistler “Work
Cure” adı verilen eğitimler vermişlerdir.
1920’li yıllarında başında kaza ya da hastalık sonucu bozulan iş
alışkanlıklarının geliştirilmesi için “habit training” programları ortaya
çıkmıştır.
1940’lardaki psikiyatrik yaklaşımlar ile ilgili literatüre göre, work hardening
hastayı hastanenin korumalı çevresinden sonra normal yaşama döndürmeyi
amaçlayan bir program olarak tanımlanmıştır.
Aynı dönemde fiziksel özürlülerle ilgili kaynaklarda gerçek iş deneyimlerine
önem verildiği görülmektedir.
1950’li yıllarda Massachuets General Hospital’da hastanın iyileşme sürecinin
objektif olarak değerlendirilmesi üzerine yoğunlaşılmıştır.
Bu amaçla ilerleyici dirençli egzersizler, kuvvet ölçümü amacıyla
kullanılmıştır.
Böylece objektif ve sayılabilir çıktıların kullanılması gündeme gelmiştir.
1950’lerin sonlarında work hardening konusunda lider olan Lillian Weeg
fizyoterapist, ergoterapist, endüstri mühendisi, psikolog ve meslek
danışmanından oluşan multidisipliner bir takım oluşturmuştur.
Bu iş eğitimi programında iş örnekleri, iş testleri ve iş simülasyonları yer
almaktaydı.
Bu program sırasında işe yerleştirilecek kişiye çalışma gününün uzunluğu,
meslek sınıflandırmaları ve gerekli araçların belirtildiği öneri listeleri verilirdi.
Böylece iş eğitimi tıbbi bir modelden uzaklaşıp mesleki modele doğru
kaymıştır.
Sonuç olarak iş eğitimi, kişilerin mesleki eksiğini tamamlama, mesleki
alışkanlıklarını uyumlandırma olarak çıkmıştır.
Yine aynı dönemlerde bu iş eğitimi programlarında maddi gelir sağlama,
geçinebilme vurgulanmıştır. Çalıştıklarında iş toleranslarını da geliştirmiş
oluyorlardı.
1970 ve 1980’lerde low back pain gibi kronik ağrıların tedavisi ve verimli
şekilde işe dönme üzerine odaklanıldı.
Bu program multidisipliner yaklaşımla ilaç tedavisi, psikolog, mesleki
danışmanlık ve rehabilitasyonun ortak çalışması ile ortaya çıkmaktaydı.
1980’lerde teknolojinin de gelişmesiyle daha objektif ve bilgisayarlı ölçümler
yapılmaya başlandı.
Böylece daha sağlıklı iş seçimleri ve başarılı işe yerleştirmeler olmaya başladı.
1989’da Work Hardening Commission on Accredidation of Rehabilitation
Facilities (CARF) ve taslak hazırlandı. Bu standartlar 1992’de interdisipliner
yaklaşımlara sadık kalınarak güncelleştirildi.
Günümüzde
rehabilitasyon
iş
eğitimi
alanında
çalışma
çalışan
modellerine
kişi
üzerine
baktığımızda
mesleki
odaklanmaya
devam
edilmektedir.
Maaşlı ya da maaşsız, toplum için ya da iyilik için bile yapılan herhangi bir
aktivite iş aktivitesi olarak nitelendirilir.
Bir
işte
çalışma,
üretkenliğin
alışkanlık
haline
gelmesi
mesleki
rehabilitasyonun en önemli hedeflerinden biridir.
İş eğitimi multidisipliner bir yaklaşım olup, kişiye iş eğitimi yanında work
conditioning yani iş şartları üzerinde de yaptırılır.
İş eğitiminin tersine işe dönmek, davranışlardan çok fiziksel komponentlerle
kuvvet, koordinasyon, fleksibilite, endurans üzerinde durulur.
İş eğitimi çalışmalarına kişinin işe dönme sürecinde herhangi bir dönemde
başlanabilir.
Tıbbi tedavi fazında başlanabilmesi için doktordan istek gelmesi gerekir.
Bu erken dönemde iş eğitimi olarak değil de klasik bir fizyoterapi programı
içinde başlanabilir.
Kişinin tıbbi ve fonksiyonel tedavisinin tamamlanmasından sonra iş eğitimi
programının erken dönem amacı kişiyi yaralanma öncesi işine geri dönmesi
için gerekenlerin tamamlanmasıdır.
Kişi gerekenler tamamlanmasına rağmen tıbbi tedavi yanında diğer
nedenlerden dolayı eski işine dönemeyebilir.
Geç dönem iş eğitimi programında da amaç kişinin hızlı ve tehlikesiz olarak
eski işine ya da yeni bir işe başlayabilmesidir.
Ayrıca kişiye karşılaşabileceği problemlerde yardım etmek de programa
eklenmektedir.
İş eğitimi programı, kişiye özel hazırlanmış olup kişinin başarı ve üretim
yeteneğini maksimuma çıkarıp kişiyi çalıştığı yerde kabul edilebilir duruma
getirmeyi hedefler.
İş eğitimi bir çok yönü olan bir süreçtir.
Bireysel hazırlanmış bir iş eğitimi programında önce özel bir iş analizi yapılır.
Amaç kişinin hangi işi yapmak istediğini ve yapabileceğini anlamaktır.
Daha sonra kişinin fiziksel, duyu-motor, kognitif ve psikososyal yeteneklerini
ölçmek için detaylı bir değerlendirme yapılır.
Kişiye özel yapılan iş analizi ve değerlendirmeler sonucu, özel bir iş eğitimi
tasarlanır.
Bu program kişinin işe en kısa zamanda dönmesi amacıyla iş toleransını
artırmak amaçlı yapılır.
Çalışanın yeteneğinin ve çalışmasını engelleyebilecek limitasyonları belirlemek
için yapılan değerlendirmelerdir.
Fonksiyonel NEH’leri, kuvvet, endurans, koordinasyon, duyu değerlendirmesi
ve iş yapabilme yeteneği değerlendirilir.
Bu değerlendirmelerin olabildiğince objektif ölçümlerle yapılması gerekir.
Esneklik testleri ile fonksiyonel eklem hareketleri değerlendirilebilir.
Burada postüral kuvvet göz önünde bulundurulmalıdır.
Örneğin; Valpar İş Testi ile bireysel gros vücut hareketleri değerlendirilir.
Kuvvet bir çok standardize fonksiyonel test ile ölçülebilir.
El dinamometresi ve parmak ucun kuvveti ile el kuvvetini ölçmek
mümkündür.
Koordinasyon ve beceri testleri çalışanın fiziksel bir işi tamamlayabilme
yeteneğini ölçmek için kullanılır.
Crawfor, Small Parts Dexterity Test, Purdue Pegboard ve Valpar İş Testi üst
ekstremite koordinasyon ve el becerisini değerlendirebileceğimiz testlerdir.
Bu değerlendirmelerin en son aşaması defisitlerin ortaya konmasıdır.
Çünkü kötü postür, kavrama kuvveti yetersizliği gibi durumlar iş performansını
düşürmektedir.
İş fonksiyonlarının ve iş toleransının değerlendirilmesi, iş eğitiminden bir
önceki basamaktır.
Değerlendirmeler kişinin yaralanma türüne göre yapılmalıdır.
Ayrıca çalışma sırasındaki davranışlar, stresten uzak durabilme gibi özellikler
uzun süreli gözlem sonucunda daha geç dönemde değerlendirilebilir.
Fonksiyonel yetenekler değerlendirildikten sonra, kişiye özel iş eğitimi
programı oluşturulur. Amaçları;

Sürekli ve günlük kullanımı sağlamak,

Fiziksel toleransın ve işin belirlenmesi,

Postür ve vücut mekaniğinin geliştirilmesi,

Ağrıyı azaltıcı stratejilerin geliştirilmesi,

Problem çözme yeteneğinin kazandırılması,

İş ortamına uyum sağlamak.
İş eğitim programları hastanelerde, endüstriyel sahalarda, egzersiz sırasında
ve rehabilitasyon merkezlerinde kullanılabilir.
İş analizi ve iş eğitimi programlarının, fiziksel, kognitif ve davranış bilimleri
açısından rehabilitasyon programına alınan kişiler üzerindeki pozitif etkileri
kanıtlanmış olup, çalışma kapasitesi üzerinde önemli etkileri bulunmaktadır.
Download