yaşlılık farmakolojisi ve diş hekimliğinde yaşlı hastalar

advertisement
T.C.
Ege Üniversitesi
Tıp Fakültesi
Farmakoloji Anabilim Dalı
YAŞLILIK FARMAKOLOJİSİ
VE
DİŞ HEKİMLİĞİNDE YAŞLI HASTALAR
BİTİRME TEZİ
Stj. Diş Hekimi Özge GÖKTEN
Danışman Öğretim Üyesi : Doç. Dr. Aytül ÖNAL
İZMİR – 2009
ÖNSÖZ
Bu çalışmamda yardımlarını esirgemeyen biricik kardeşim
Gözde’ye, sevgili arkadaşım Ahmet Can’a ve değerli hocam Doç.
Dr. Aytül ÖNAL’a, ayrıca hayat boyu beni destekleyen anneme ve
babama teşekkürü bir borç bilirim.
Bornova 2009
Stj. Diş Hekimi Özge GÖKTEN
İÇİNDEKİLER
I. GİRİŞ …………………………………………………………………1
II. GENEL BİLGİLER ………………………………………………….2
1. YAŞLILIK …………………………………………………………................2
2. YAŞLA İLİŞKİLİ FARMAKOLOJİK DEĞİŞİKLİKLER ………………….6
2 . 1. Farmasötik Evre ……………………………………………………..6
2 . 2. Farmakokinetik Evre ………………………………………………..7
2. 2 .1. Yaşlılarda Emilim Ve Biyoyararlanım ………………..........9
2. 2 .2. Yaşlılarda Dağılım …………………………………………...10
2. 2 .3. Yaşlılarda Metabolizma ( Biyotransformasyon ) ……….12
2. 2 .4. Yaşlılarda Böbrekten Atılma ……………………………….13
2 . 3. Farmakodinamik Evre …………………………………………….14
3. YAŞLILARDA İLAÇ SEÇİMİ ……………………………………………..15
3 . 1. Ağız yoluyla alınan ilaçlar ………………………………………..16
3 . 2. İlaçlar İle İlgili Bilgiler ……………………………………………..16
3 . 3. İlacın büyüklüğü, biçimi, rengi …………………………............16
3 . 4. Doz …………………………………………………………………...18
3 . 5. İlaçların verilme zamanı …………………………………………..18
3 . 6. Sıvı ilaçlar …………………………………………………………...19
3 . 7. Enjekte edilen ilaçlar ……………………………………………...20
3 . 8. Fitiller ………………………………………………………………..20
3 . 9. Solunum yoluyla alınan ilaçlar …………………………............20
3. 10. Birlikte kullanılan ilaçlar …………………………………………20
4. YAŞLILARDA İSTENMEYEN ETKİLER ………………………………..21
4 .1. Yaşlı Hastalarda İlaç Yan Etkilerine Neden Olan Risk
Faktörleri …………………………………………………………….22
4 .2. Yaşlılarda İstenmeyen Reaksiyonlara Neden Olan İlaçlar …..23
4 .3. Yaşlıların Kullandığı Tezgah Üstü İlaçlar ……………………….24
4 .4. Yaşlılar İçin Özel Önemi Olan İlaçların İstenmeyen Etkileri …24
4 .5. Antihipertansif İlaçların Yaşlılarda Bazı İstenmeyen
Etkileri ………………………………………………………………..25
4 .6. Çeşitli İlaçların Ağız İçinde Görülen Yan Etkileri ……………...26
4 .6. 1. Dişeti Hipertrofisi ……………………………………………..26
4 .6. 2. Dişlerde Renklenme …………………………………………..27
4 .6. 3. Ağız Kuruluğu (Kserostomi) ………………………………...27
4 .6. 4. Tükrük Artışı (Sialore) ………………………………………..28
4 .6. 5. Kandidiazis ……………………………………………………..28
4 .6. 6. Yanıklar …………………………………………………………29
4 .6. 7. Likenoid İlaç Reaksiyonları ………………………...............29
5. YAŞLILARDA İLAÇ ETKİLEŞİMLERİ ………………………................29
6. DİŞ HEKİMLİĞİNDE YAŞLI İÇİN UYGULAMALAR …………………..33
6 .1. Diş Hekimliğinde Sık Olarak Kullanılan Bazı İlaçların
Yaşa Bağlı Olarak Toksisitelerindeki Artış Riski ……………...33
6 .2. Diş Hekimlerinin Dikkat Etmesi Gerekenler …………………....34
6 . 3. Hastanın Uyuncu …………………………………………………...36
III. ÖZET ……………………………………………………………….37
IV. KAYNAKLAR …………………………………………………….39
V. ÖZGEÇMİŞ …………………………………………………..........41
I.
GİRİŞ
Dünya nüfusunun hızla artışı yanında insan yaşam süresinin teknolojik
şartlara bağlı olarak uzaması, yaşlı insan nüfusunun da gittikçe artmasına
neden olmaktadır. Bu durum yeni düzenlemelere ve hizmet alanlarının
doğmasına yol açmaktadır.
Yaşlılık bir hastalık değil, fizyolojik bir süreçtir ve fizyolojik yapıcı
faktörlerle patolojik tahrip edici faktörler arasındaki denge durumunun
patolojik olaylar lehine değişmesidir.
Yaşlıların % 80’inde kronik hastalıklardan biri ya da daha fazlası
bulunmaktadır. Hem yaşlılarda bulunan hastalıklar (örneğin Parkinson) hem
de bunların tedavisinde kullanılan ilaçlar diş hekimliği kliniğinde önemli
sorunlara neden olabilmektedir.
1
II. GENEL BİLGİLER
1 . YAŞLILIK
Yaşlılık, bedensel güçlerin azalması ve genellikle bu döneme eşlik eden
zihinsel yetilerin zayıflamasıdır. Yaşlılığın alt sınırı olarak 65 yaş kabul
edilmektedir (1,2).
Ekonomik, sağlık, sosyal şartlardaki gelişmeler ortalama yaşam
süresinde belirgin bir artış sağlamıştır. Ortalama insan ömrünün uzamasına
bağlı olarak toplumda yaşlı bireylerin oranı artmaktadır (3,4).
Ülkemizde 31 Aralık 2008 tarihinde yapılan nüfus sayımına göre Türkiye
nüfusu
71.517.100
kişidir.
65
üstü
yaş grubunda
4.893.423
insan
bulunmaktadır. 65 yaş üstünün genel nüfusa oranı %6’dır. Türkiye İstatistik
Kurumu (TÜİK) verilerine göre Türkiye’de ortalama ömür 2002 yılında 70.7,
2005 yılında 71.3 iken 2008 yılında 71.9’a çıkmıştır. Ortalama ömür
kadınlarda 74.3 iken erkeklerde 69.4 olarak belirtilmiştir (5,6).
Yüzyılımızda tıp ilminin büyük oranda gelişmesi sonucu, özellikle
gelişmiş ülkelerde ölüm yüzdesinin bir hayli azalmış ve ölüm yaşının bir hayli
ilerlemiş olmasına karşın, henüz yaşlılığın getirdiği sorunların tümüyle
çözümlenmiş olduğu söylenemez. Bu nedenle sorunları daha geniş kapsamlı
olarak ele alabilmek, yaşlılığı ve yaşlılıkta görülen çeşitli değişiklikleri
2
değerlendirebilmek için yeni bir bilim dalı oluşturmak zorunluluğu doğmuştur.
Günümüzde Geriatri bu amaca yönelik büyük önemi olan bir bilim dalıdır (7).
Geriatri, yaşlıların bakımı anlamındadır. Eski Yunancada Geron=Yaşlı,
Atri=Bakım, İatros=Tıp doktoru demektir. Böylece Geriatri, ihtiyar insanların
bakımı ile uğraşan tıp doktoru anlamına gelir. Yani Geriatri daha kısıtlanmış
ve doğrudan doğruya tıp ilminin uğraşı alanına girmiştir (7).
Geriatri’nin yanı sıra Gerontoloji diye adlandırılan bir bilim dalı daha
gelişmiştir. Gerontoloji kelime olarak yaşlılık ilmi demektir. (Geron=Yaşlı
insan, Logos=Bilim) . Gerontoloji, yaşlılığın patolojisini değil, sürecini inceler.
Gerçekte bu bilim dalının kapsamı çok geniştir. Bu bilim dalı biyoloji, tıp,
sosyal ve felsefi bilimler ayrıca davranış bozuklukları ve teknoloji gibi çok
çeşitli konuları kapsamaktadır (7).
Gerontoloji yaşlılığa bağlı fizyolojik ve psikolojik sorunlarla ilgilenmekte
ve yaşlı hastaya tıbbi girişim gerekiyorsa bu sorunları göz önüne alarak
girişim yapılmasını öngörmektedir (8).
Yaşlılık bir hastalık olarak değil, normal fizyolojik bir olay olarak
düşünülmelidir. Yaşla birlikte ortaya çıkan fizyolojik değişiklikler (9) :
1.
Homeostatik dengelerde ortaya çıkan fizyolojik değişiklikler :
Postüral hipotansiyon insidensinde artma
Termoregülasyon uyumunda azalma
3
İlaçların hipotansif etkilerini kompanse etme yeteneğinde azalma
2.
Vücut ağırlığının yağsız kısmında azalma
3.
Vücudun yağ dokusunun vücut ağırlığına oranında artma
4.
Kalbin veriminde azalma
5.
Diastolik kan basıncında ve periferik dirençte artma
6.
Böbreğin glomerül filtrasyon oranında azalma
7.
Karaciğer ve böbrek kan akımında azalma
8.
Karaciğer ağırlığında vücut ağırlığına oranla azalma
9.
Plazma volümünde azalma
10.
Total vücut suyunda azalma
Yaşlı kişilerde yaşlılığa bağlı fizyolojik, mental ve psikolojik sorunlar
vardır. Eğer bu sorunlar önceden incelenip önlem alınmazsa tedavi sonunda
hekim beklemediği bir sonuçla karşılaşabilir. Yaşlılarda ortaya çıkan diş kaybı,
işitme-görme bozukluğu, kas disfonksiyonu, mental aktivitede gerileme,
4
rejenerasyon yeteneğinde yavaşlama gibi sorunlar, yapılacak tıbbi girişimlere
rehberlik etmelidir (8).
Gerontoloji yaşlılığın tanınması bilimidir. “Geriatrik Diş Hekimliği =
Gerodontoloji” ise yaşlıların ağız sağlığı ile ilgilenen bilim dalıdır. Bu bilim
dalı yaşlılıktaki ağız sağlığı sorunlarının en düşük düzeye indirilmesi ve
yaşlılara özgü tedavi yöntemlerini incelemektedir. Yaşam süresindeki artış ve
insanların ağız diş sağlığına gösterdikleri önemin artması, diş hekimlerinin
kendi
doğal
dişlerini
taşıyan
yaşlı
hastalarla
karşılaşma
sıklığını
arttırmaktadır. Yaşlı bireylerin gerek psikolojik yapıları, gerek genel sağlık
durumları ve gerekse ağız diş yapılarındaki farklılıklar, bu bireylerin
gerodontoloji
konusunda
deneyim
kazanmış
diş
hekimlerince
tedavi
edilmelerini gerektirir. Gelişmiş batılı ülkelerde yaşlı hastaların tedavileri
gerodontoloji kliniklerinde yapılmaktadır (1,3).
Diş hekimliği açısından yaşlılıkta iki önemli olay vardır: Bunlar; yaşlının o
anki durumunu korumak ve rahat bir şekilde yaşamını devam ettirmesini
sağlamaktır (1).
Diş hekimlerini ilgilendiren yaşlanmaya bağlı değişikliklerse şunlardır:
Yaşlılarda dehidratasyon nedeniyle tükürük akım hızı azaldığı gibi alınan bazı
ilaçlarla içeriği değişir. Çiğneme kaslarında zayıflık ortaya çıkar, çiğneme ve
oklüzyon bozuklukları görülür. Alveoler kemik kaybı, temporomandibüler eklemde yaşa bağlı aşınmalar ortaya çıkar. Dilde tat tomurcuklarında ve epitel
kalınlığında azalma görülür (8).
5
2 . YAŞLA İLİŞKİLİ FARMAKOLOJİK DEĞİŞİKLİKLER
Yaşlılarda birden çok hastalığın bir arada seyretmesi, ilaçların
istenmeyen etkilerine daha duyarlı olmaları, ekonomik ve sosyal koşullarının
yeterli olmaması bu yaş grubuna özel bir farmakolojik yaklaşımı gerekli kılmaktadır (2).
Yaşlanma ile gelen fizyolojik değişiklikler ilaçlara verilen yanıtı, sonuçta
tedaviyi değiştirebilmektedirler. Diğer yaş gruplarında olduğu gibi yaşlılarda
ilaç etkileri 3 aşamada gelişmekte, her aşama değişen fizyolojik koşullardan
etkilenmektedir.(2).
2 .1. FARMASÖTİK EVRE
Farmasötik terimi ilacın tedavide uygulanan şekli demektir. Farmasötik
evre ise ilacın emilime hazır duruma gelme aşamasıdır. İlaç farmakolojik etkisini gösterebilmesi için uygulandığı yerde bulunduğu ilaç biçiminden
serbestlenmeli ve çözünmelidir. Uygulandığı yerde, beden sıvılarında çözünmüş ilaç veya etkin madde miktarı o ilacın farmasötik yararlılık derecesini
vermektedir. Yaşlılarda tükrük salgısının azalması ağızdan kullanılan ilaçların
yutulmasını zorlaştırmaktadır. Gastrik salgıların ve hareketlerin azalması da
ağız yolu ile alınan tablet, kapsül gibi farmasötik biçimlerin parçalanıp, ilacın
veya etkin maddenin salıverilmesini ve çözünmesini geciktirmektedir (2,10).
6
Kas içi uygulamada da hücre dışı sıvı miktarının azlığından ve doku
perfüzyonunun yetersiz olmasından ötürü yine ilacın çözünmesi yavaş
olmaktadır (2).
Yaşlılarda keratinleşmiş hücrelerin artması, deri hidratasyonunun azalması yerel uygulamada transdermal preparatlardan ilaç serbestlenmesinin
gecikmesine neden olmaktadır (2).
2 .2. FARMAKOKİNETİK EVRE
Bedenin ilacı etkilediği evredir. İlacın emilim, dağılım, metabolizma
(biyotransformasyon) ve atılım aşamalarını kapsamaktadır. Bu evreyi
yaşlılarda incelemeden önce, aşamalarını genel hatlarıyla hatırlatmakta fayda
vardır (2,10).
Organizmaya herhangi bir yoldan alınan ilacın etkisini gösterebilmesi
için, bulunduğu yerden emilip kan ya da lenf dolaşımına karışarak hedef
organdaki reseptöre ulaşması gerekmektedir. Oral yoldan alınan ilaçların
kana ulaşması için, emildikten sonra çok sayıda engeli (bağırsak çeperi,
karaciğer, damar çeperi) geçmesi gerekmektedir. Kan dolaşımına ulaşana
kadar verilen ilacın bir kısmı metabolizma, dağılım ya da atılım sonucu
inaktive ( etkisiz ) olmaktadır. Geri kalan kısım kana geçerek etkili olmaktadır.
Oral yoldan alınan ilaçlar, bağırsaktan emildikten sonra vena porta aracığı ile
karaciğere ulaşır, sonra metabolize edilir ve safra yolları ile ince bağırsağa
atılır, buradan bir kısmı kalın bağırsağa geçip feçesle dışarı atılırken bir kısmı
7
tekrar emilerek karaciğere geri döner. Bu olaya “enterohepatik siklus” adı
verilir. Bir ilacın emildikten sonra kana geçen miktarının yüzde (%) olarak
belirlenmesine biyoyararlanım denir. Doğrudan damara (İ.V.) enjekte edilen
bir ilaç için emilme söz konusu değildir. Yani biyoyararlanım tam (%100)’dır.
Sindirim yoluyla verilen ilaçlar emilim sırasında bazı inaktivasyonlara
uğradığından biyoyararlanımları genellikle parenteral yollara oranla daha
düşüktür (10).
İlaçlar sindirim kanalından değişik mekanizmalarla emilmektedir: Pasif
difüzyon, aktif transport, kolaylaştırılmış difüzyon, pinositoz, reseptör aracılı
endositoz gibi (10).
Emilime uğrayan ilaçlar önce ekstraselüler (hücre dışı) kompartmana ki
bunlar plazma ve interstisyel sıvılardır, daha sonra da intraselüler (hücre içi)
kompartmana dağılmaktadır. İlaçlar kanda plazma proteinlerine değişen
oranlarda bağlanırlar. Plazma proteinlerine bağlı ilaç molekülleri farmakolojik
etki gösteremezler. Ancak kandaki serbest ilaç fraksiyonu (kısmı) etkilidir.
İlaçları bağlayan proteinlerin çoğu albuminlerdir. Bağlanma yerleri albuminler
üzerinde bulunan özel odaklardır. Her ilacın bu odaklara bağlanma afinitesi
(ilgisi) farklıdır. Bazen aynı bağlanma odağına afinite gösteren ilaçlar bir
arada verildiklerinde, albuminlere bağlanmak için aralarında yarışa girerek ve
kanda birbirlerinin serbest molekül miktarını arttırarak tehlikeli (toksik) etkilerin
ortaya çıkmasına (ilaç etkileşmesi) neden olabilirler (10).
8
İlaç metabolizması büyük oranda karaciğerde meydana gelmektedir.
İlaçlar metabolizasyon (biyotransformasyon) sonucu aktif (etkili) ya da inaktif
(etkisiz) metabolit adı verilen türevlerine dönüşmektedirler. Karaciğerde
bulunan biyotransformasyon enzimleri, özellikle mikrozomal enzimler ilaçların
metabolizmasında rol oynarlar. Karaciğerde ilaçlar genellikle iki fazda
metabolizma olmaktadırlar: faz I reaksiyonları (oksidasyon, hidroliz, redüksiyon, kopma) ve faz II reaksiyonları (konjugasyon) (10).
İlaçların organizmadan atılmaları (eliminasyon) başta böbrekler olmak
üzere feçes, süt, tükrük vb. yollardan inaktif ya da aktif metabolitler şeklinde
olmaktadır (10).
Böbrekler yoluyla ilaçlar 3 mekanizmayla atılırlar: 1) Glomerüler
filtrasyon
2) Tübüler sekresyon
3) Tübüler reabsorbsiyon . Safra yoluyla
bağırsaklara dökülen ilaçlar feçesle atılmaktadırlar. Bağırsaklardan ilaçların
tekrar emilip karaciğere dönmesi (enterohepatik siklus) söz konusu
olduğundan, bu yolla atılan ilaçların etkileri uzayabilmektedir (10).
2 .2. 1. Yaşlılarda Emilim Ve Biyoyararlanım
İlaç yerel etki amacıyla uygulanmamış ya da doğrudan damar içine
enjekte edilmemiş ise etki yerine ulaşması için uygulama yerinden kan veya
lenf dolaşımına geçmeli, diğer deyişle emilmelidir (2).
9
Fizyolojik
koşullar,
emilimin
hız
ve
miktarını
büyük
ölçüde
değiştirebilirler. Yaşlılarda; gastrik sekresyon hareket ve kan akımının
azalmasının yanı sıra, mide boşalma süresinin uzaması, emilim alanlarının
daralması, aktif transport olaylarının yetersizliği, emilimi olumsuz yönlerde
etkilemekle birlikte genelde ortaya çıkan durum, ağız yolu ile kullanılan
ilaçların emilim miktarından çok emilim hızının azaldığı yönündedir. Yani
yaşlılarda absorbsiyonun miktarı tamdır. Ancak emilim hızı azalmıştır.
Diazepam ve Okzazepam gibi bazı ilaçların emilim miktar ve hızı yaşlılıktan
etkilenmemektedir (2,9).
Yaşla birlikte mide ortamının göreceli olarak daha az asit yöne kayması, penisilinler gibi zayıf asidik ilaçların biyoyararlanımlarını artırabilir.
Biyoyararlanım artışı özellikle hepatik klerensi yüksek olan ilaçlarda, diğer
deyimle karaciğeri ilk geçişte hızla metabolize olan ilaçlarda büyük boyutlarda
olmaktadır. Hepatik klerensi yüksek olan ilaçların karaciğerde enzimatik
yıkımları karaciğere olan kan akımına bağımlıdır. Yaşlılarda azalan karaciğer
kan akımı, bu ilaçları ilk geçişte enzimatik yıkımdan korumaktadır (2).
2 .2. 2. Yaşlılarda Dağılım
Dağılım, ilacın sistemik dolaşımdan organlara ve dokulara taşınmasıdır.
Bu olayı belirleyen ilacın fiziksel-kimyasal özellikleri ve bedenin işlevleridir.
Yaşla birlikte değişen beden işlevleri arasında ilaç dağılımını etkilemeleri
açısından başlıca üç kriter çok önemlidir (2) :
a ) Vücut bölümlerinin oranı
10
b ) Organ ve dokulara olan kan akımı hızı
c ) Plazma proteinlerinin ilaç bağlama yeteneği.
Yaşla birlikte yağ dokusunun beden ağırlığına oranı genç erişkinlere
göre, erkeklerde %18’den %36’ya, kadınlarda %33’ten %48’e ulaşmaktadır.
Aynı zamanda total beden sıvısı anlamlı derecede düşmektedir. Sonuçta
genç erişkin dozu uygulandığında lipitte çözünürlüğü fazla olan ilaçların
dağılım hacmi arttığından serum düzeyleri düşerken, suda çözünür ilaçların
dağılım hacmi küçülür ve serumdaki düzeyleri yükselir (2).
Yaşlanma ile birlikte organ ve dokulara olan kan akımı azalmaktadır. Bu
da ilacın dokulara dağılma fazının (alfa faz) uzamasına neden olmaktadır (2).
İlaçların pek çoğu değişik oranlarda plazmada proteinlere bağlanırlar.
Farmakolojik olarak aktif olan ilacın proteine bağlanmamış bölümüdür (2).
Plazmada bulunan proteinler başlıca albumin ve glikoproteindir. Pek çok
pato-fizyolojik etken ilaçların plazma proteinlerine bağlanırlığını değiştirmektedir. Bu etkenlerin içinden “Yaş”ı belirlemek pek kolay olmamaktadır.
Başlıca asidik ilaçları bağlayan albuminin düzeyi, renal ve hepatik yetersizlik,
stres, travma, yanıklar ve benzeri durumlarda azalmakta, bazik ilaçları
bağlayan glikoproteinin miktarı ise romatoid artrit, miyokard infarktüsü,
ülseratif kolit ve malign hastalıkların akut döneminde artmaktadır (2).
11
Genelde benimsenen, yaşla birlikte plazma albumin düzeyinin azaldığı,
glikoprotein düzeyinin ise arttığıdır (2).
Diazepam, salisilatlat ve penisilin G gibi ilaçların yaşlanmayla proteinlere
bağlanmasında farklılıklar belirtilmemiştir (9).
2 .2. 3. Yaşlılarda Metabolizma (Biyotransformasyan)
Karaciğerde metabolize olarak etkileri sonlanan bazı ilaçların örneğin
antipirin ve fenilbutazonun, plazma yarılanma ömürlerinin yaşlılarda anlamlı
biçimde artmış olması, yaşlanma ile karaciğer enzim aktivitelerinde düşüş
olduğunu düşündürmektedir. Bununla birlikte, biyotransformasyonun hastalık,
diyet, çevre faktörleri ile de değişmesi “Yaş” rolünün belirlenmesini güçleştirmektedir. Ancak mikrozomal oksidatif reaksiyonların anlamlı biçimde
azaldığı, mikrozomal olmayan ve faz II reaksiyonlarında değişme olmadığı
bilinmektedir. Diğer yandan yaşlılarda sıklıkla görülen aşırı sigara, alkol,
kafeinli içecek tüketimi, ilaçların metabolizma hızlarını değiştirebilir (2).
İlaçların biyotransformasyonu, karaciğer kan akımındaki değişikliklerden,
fonksiyonel karaciğer kütlesinden, faz I ve faz II reaksiyonları için gerekli olan
hepatik enzimlerin etkinliğinden etkilenir. Hepatik kan akımı yaşla birlikte her
yıl azalır. Yaşlılarda ilaç metabolizmasını etkileyen en önemli faktör, karaciğer
kan akımında meydana gelen azalmadır (9).
12
Yaşın ilerlemesiyle birlikte faz I ve faz II reaksiyonları ile birlikte
metabolize edilen ilaçların atılması azalır. Diazepam, Klordiazepokzid,
Alprazolam,
Kinidin,
Propranolol
ve
Nortriptilinin
biyotransformasyonu
azalırken, Lidokain, Varfarin, Etanol ve Prazosin gibi biyotransformasyonları
oksidasyonla olan ilaçların metabolizmaları etkilenmez (9).
Faz II reaksiyonlarla konjugasyona uğrayan Lorazepam, Okzazepam ve
İzoniazidin yarılanma ömürleri ya da atılmalarında yaşla ilgili değişiklikler
ihmal edilebilir düzeydedir (9).
2 .2. 4. Yaşlılarda Böbrekten Atılma
Böbrekteki atılım sistemleri yaşlanma ile etkilenir. Yaşlanmayla infarkt,
nefron kaybı ile birlikte glomerüler filtrasyon ve tübüler sekresyon işlevlerinde
önemli azalmalar olmaktadır (2,9).
Yaşlı bireylerde glomerüler filtrasyon hızındaki düşüş %50 ye kadar
ulaşabilmektedir. İkincil olarak yaşlılarda sıklıkla görülen hipotansiyon,
hipertansiyon, dehidratasyon, kalp yetersizliği durumları böbrek işlevlerini
olumsuz yönde etkilemektedirler. Böbrek işlevlerinde görülen bu genel
gerileme, değişmeden böbrekler yolu ile atılan aminoglikozid antibiyotikler ve
penisilinin bedenden eliminasyonunun gecikmesine neden olur. Bu, özellikle
doza bağlı oto ve nefrotoksisite gösteren aminoglikozid antibiyotiklerin
yaşlılarda kullanımında önemle dikkate alınmalıdır. Diğer yandan erişkinlik
döneminde analjezik ilaçları sık kullananlarda böbrek işlevleri daha hızlı
13
gerilemektedir. Böbrek fonksiyonunun tayini için en iyi yöntem kreatin
klerensinin ölçülmesidir. Eğer kreatin düzeyi yükselmişse ilaçların dozları
azaltılmalı ve intervalleri açılmalıdır (2,9).
Erkekler için kreatinin klerens değeri şu formülle hesaplanır :
(140 – yaş ) x vücut ağırlığı (kg)
Kreatinin klerensi=
72 x serum kreatinin değeri(mg/dl)
Bayanlar için sonuç 0.85’le çarpılarak bulunur (11,12).
Kreatinin klerensi (ml/dk) (13) ;
80’den büyükse
NORMAL
50 – 80 ise
HAFİF YETMEZLİK
10 – 50 ise
ORTA DERECEDE YETMEZLİK
10’dan küçükse
AĞIR BÖBREK YETMEZLİĞİ
2 .3. FARMAKODİNAMİK EVRE
Etkin maddenin etkisini göstermek zorunda olduğu hedef doku/organa
ulaştığı evredir. Yaşlılarda ilaçlara karşı yanıtın değişmesi hedef doku/organ
ya da hücrelerde duyarlılık değişiklikleri ve homeostazı sürdürmekteki güçlük
ile açıklanmaktadır. Yaşla birlikte alfa adrenoseptörlerde önemli bir değişiklik
olmazken, beta adrenoseptörlerin duyarlılığının azaldığı, sonuçta beta
reseptör blokerlerinin bu yaş grubunda daha etkili oldukları bildirilmektedir.
14
Beta reseptörlerde duyarlılık azalışının reseptör sayısındaki değişikliklerden
çok hücre içi adenilat siklaz aktivitesinin düşmesinden kaynaklandığı öne
sürülmektedir. Bazal gangliyonlarda kolinerjik reseptörlerin sayısının azaldığı
diğer
yerlerde
yaşlanmayla
değişmediği
artarken,
belirtilmektedir.
atropin
vb.
Kolinerjiklere
antikolinerjiklerin
karşı
yanıt
terapötik etkinliği
azalmaktadır (2,9).
Diğer yandan yaşlılarda ciddi bir fizyolojik değişiklik de bedenin
homeostazı sürdürme yeteneğinin azalmasıdır. Yaşlı bireylerde kan glikoz
düzeyi, kan pH’ı, kan basıncı ve oksijen tüketimi homeostazının sürmesi
düzenli biçimde olmamaktadır. Sonuçta, ilaçların istenmeyen bazı etkileri
belirgin
biçimde
ortaya
çıkmaktadır:
postural
dengesizlik,
postural
hipotansiyon, hipotermi, idrar retansiyonu, idrar tutamama, mental konfüzyon
gibi (2).
Diğer
yandan,
yaşlılar
antikolinerjikler,
barbitüratlar,
metildopa,
benzodiazepin, varfarin, heparin ve morfin gibi ilaçların toksik etkilerine de
daha duyarlıdırlar. Yaşla birlikte gerileyen immunolojik işlevler de hastalıklar
ile başa çıkmayı zorlaştırmaktadır (2).
3 . YAŞLILARDA İLAÇ SEÇİMİ
Her şeyden önce bazı yaşlıların ilacı elde ederken güçlüklerle
karşılaşabileceği, ilacı alacak parası olmayabileceği de düşünülmelidir.
15
Hastanın alamayacağı ilaçları önermenin yararı yoktur. İlaç yazarken
hastanın ilacı alabilecek durumda olup olmadığından emin olunmalıdır (14).
3 . 1. Ağız yoluyla alınan ilaçlar
Yaşlılar sık sık hangi ilacı alacaklarını unutur, ilacın kutusunu açarken ya
da tablet ve kapsülleri yutarken güçlük çekerler. Bu engeller, ilacın gerektiği
gibi alınmasını önleyebilir. Özellikle yaşlıların kullandığı ilaçları üreten
fabrikalar, geniş ağızlı, kapakları kolay açılıp kapanan büyük şişeler
kullanmalıdır. Yaşlılar özellikle blister ambalajları açmakta güçlük çektiğinden
ve ilaçlar bu arada kırılıp dağılabileceğinden bu tip ambalajlardan kaçınmak
gerekir (14).
3 . 2. İlaçlar ile İlgili Bilgiler
İlacın ambalajı oldukça açık, yaşlıların da kolayca okuyabileceği gibi
yazılmış etiketler taşımalıdır. Hekim ya da eczacı etiketin dışında küçük bir
kağıda hastanın adının yanı sıra, ilacın adını, ne zaman ve nasıl uygulanması
gerektiğini ve hangi hastalık için verildiğini yazmalıdır (14).
3 . 3. İlacın büyüklüğü, biçimi, rengi
Yaşlılar özellikle boğazları kuruysa ya da felç gibi bir durumları varsa,
büyük hapları güçlükle yutar. Görme sorunu ya da ellerinde eklem iltihabı olan
yaşlılar çok küçük ilaçları içemez. Kullanılacak ilaç seçilirken her hasta ayrı
16
ayrı değerlendirilmelidir. Hasta verilen hapı yutamıyorsa tedavi edici etki elde
edilemeyeceği gibi, boğazda bölgesel tahriş de sorun olabilir (14).
İlacın yemek borusundan geçme hızını da göz önünde bulundurmak
gerekir. Sindirim kanalının ilk bölümünün hareketindeki bozukluklar yaşlılarda
ilacın etkisinin gecikmesine yol açar. Tahriş edici bir ilacın, yemek borusundan geçerken erimesi, yaşlılarda tedavi sırasında yan etki olarak ortaya
çıkan sindirim bozukluklarının sık görülen bir nedenidir. Bu açıdan en tehlikeli
ilaçlar yaşlıların sık kullandığı antienflamatuarlar, antikolinerjikler ve potasyum
içeren ilaçlardır (14).
Genel ilke olarak, oval biçimli hapların daha kullanışlı olduğu ve hızlı
hareket ederek bu tehlikeyi bir ölçüde azalttığı söylenebilir. Tabletler mukozaya, kapsüllerden daha az yapıştığından yeğlenmelidir. Ayrıca hastaya
ilaçları ayakta ya da otururken en az bir bardak suyla vererek ilacın yemek
borusundan geçişi kolaylaştırılmalıdır (14).
Yaşlıların renkler konusunda da önyargıları olabilir. Örneğin, yeşil renkli
ilaçların zehirli olduğu ya da kırmızı tabletlerin özel bir önem taşıdığı
düşünülebilir. Bu tip korkusu olan hastaya, ilaçların içeriği anlatılarak
korkusunu yenmesi sağlanmalıdır (14).
Daha önceleri tablet yutmaya alışmış bir hastaya kapsül yazılması,
önemli karışıklıklara yol açabilir. Kimi zaman, suda köpürtülmesi gereken
tabletler olduğu gibi yutulabilir (14).
17
3 . 4. Doz
Yaşlılarda, ilacın etki gösterdiği organ ya da dokuda daha güçlü tepkiye
yol açması ya da yaşlılığa bağlı olarak ilacın vücuttan atılmasının yavaşlaması nedeniyle, kullanılması gereken ilaç miktarı erişkinlere oranla daha
düşük olmalıdır. İlacın dozu konusunda şüphemiz varsa, en düşük dozda
başlanmalı ve tedrici olarak arttırılmalıdır. Doz artışı gerektiğinde en az 3 yarı
ömür beklenmelidir (14,15,22).
3 . 5. İlaçların verilme zamanı
Olanak varsa günde 1-2 kez verilebilen ilaçlar yeğlenmeli, böylece doğru
uygulanması güç olan çok sayıda ilaç kullanımından kaçınılmalıdır. Ama bu
seçimi yaparken daha çok, ilacın etki süresinin göz önünde tutulması
gereklidir. Özellikle yavaş salınımlı kapsüllerin verilmesiyle sık aralıklarla
birden çok ilaç almaya ilişkin sorunlar giderilebilir. Buna karşılık, yaşlılarda
ilacın gerçek etki süresi konusunda tahmin yapmak güçtür. Özellikle hasta,
bağırsak yumuşatıcı ilaçlar da kullanıyorsa ilaç tümüyle erimeden bağırsaktan
atılabilir. Kimi zaman da, sürmekte olan hastalığa ya da başka ilaçların
etkilerine bağlı olarak bağırsak hareketleri yavaşlamışsa ilacın bağırsaktan
geçişi yavaşlar. Böylece emilerek kana geçen ilaç miktarı, beklenenden de
fazla olabilir (14).
18
Metabolizma hızı ve atılım hızı yavaş olan ilaçlar kullanıldığında
yaşlılarda böbrek ve karaciğer işlevlerinin yavaşlamış olması nedeniyle ilaçlar
vücutta birikebilir ve zehirli etkiler ortaya çıkabilir (14).
Pek çok ilacın klinik etkisinin uzaması kandaki düzeyinin yüksek oluşuna
bağlı değildir. Günde bir kez alınan bu ilaçlara örnek olarak antidepresanlar,
hipertansiyon tedavisinde kullanılan ve sabahları tek doz halinde alınan beta
blokerler ve bazen günde bir kez ya da gün aşırı alınan kortizon türevleri
gösterilebilir (14).
3 . 6. Sıvı ilaçlar
Yaşlılarda sıklıkla görüldüğü gibi, hasta tablet ya da kapsülleri güçlükle
yutuyorsa, eriyik, süspansiyon ya da şurup gibi sıvı halinde ilaçlar
yeğlenmelidir. Özellikle acımsı, canlı renklerdeki sıvı ilaçları, beyaz, kökeni
bilinmedik haplara yeğleyen ve psikolojik olarak sıvı ilaçlara daha iyi uyum
sağlayan yaşlılar vardır (14).
Sıvı ilaçların kullanımını sınırlayan olumsuz yön ilacın tam dozunun
hesaplanmasındaki zorluktur. Hasta boyutları tam olarak uygun olmayan bir
kaşık kullanabilir; ambalajın içindeki standart plastik kaşığı kullansa bile,
sıvının şişeden kaşığa boşaltılması ve kaşığın ağza götürülmesi hastada
görme sorunları, eklem iltihabı ya da titreme varsa çok zor olabilir. Bu
sorunlar, üzerinde dereceler bulunan plastik bardakçıklarla bir ölçüde
çözümlenebilir. Pediatrik şırıngalar da yaşlı hastalara önerilebilir (14,15).
19
3 .7. Enjekte edilen ilaçlar
Vücuda enjekte edilebilen ilaçların tedavi edici etkisi ağız yoluyla
alınanlara göre daha kesindir. Buna karşılık uygulanmaları için enjeksiyon
yapmayı bilen bir kişinin yardımı gerekir, bu da ek bir masraf demektir (14).
3 .8. Fitiller
İleri derecede zayıflamış, çökmüş ve kas kütlesi azalmış yaşlılarda
ilaçların kas içine enjekte edilmesi çok zordur. Bunun gibi bulantı, ani ve çok
şiddetli sancısı olan hastalar da enjeksiyona tahammül edemeyebilir. Bu durumda fitil biçimindeki ilaçların rektumdan uygulanması yeğlenebilir (14).
3 .9. Solunum yoluyla alınan ilaçlar
Astım tedavisinde kullanılan pek çok ilaç aerosol biçimindedir. Hasta,
titizlikle eğitilmeli ve bilgilendirilmeli, böylece bu ilaçları doğru kullanması
sağlanmalıdır. Pek çok yaşlıda bunları doğru kullanabilecek zihinsel kapasite
ya da el becerisi yoktur (14).
3 .10. Birlikte kullanılan ilaçlar
Tedaviyi basitleştirebilecek bir başka yöntem de çeşitli etkin maddelerin
tek bir kapsül ya da tablet içinde birleştirilmesidir. Buna örnek olarak beta
20
blokerlerle tiazid grubu idrar söktürücülerin ya da hipertansiyon tedavisinde
kullanılan tiazid grubu idrar söktürücülerle potasyum tutucu ilaçların birlikte
bulunduğu kapsüller verilebilir (14).
Bu bileşikler ancak bazı olgularda ve bu ilacın bileşenlerinden birinin tek
başına
yetersiz
olduğu
durumlarda
uygulanır.
Örneğin
hafif
bir
hipertansiyonda önce yalnızca bir idrar söktürücü ya da bir beta bloker
kullanılır. Bunlardan biri tek başına yetersiz kalırsa öbürü de eklenir. Birkaç
madde
içeren
ilaçlar
hiçbir
zaman
hekimin
hastayı
sürekli
izleme
sorumluluğunu ortadan kaldırmaz. Burada bir başka zorluk da, ilaçlar bir
arada kullanıldığında her bir ilacın dozunun ayrı ayrı ayarlanabilmesinin
güçleşmesidir (14).
4 . YAŞLILARDA İSTENMEYEN ETKİLER
Yaşlılar ilaçların yan etkilerinden önemli ölçüde etkilenebilir. Yan etki,
tedavi dozunda ilacın alınmasıyla ortaya çıkan istenmeyen tehlikeli etkilerdir (14).
İstenmeyen etkilerin gelişmesi yaşlıların genellikle gençlerden daha fazla
ilaç almasına bağlıdır. Buna, ilaç metabolizmasıyla ilgili organlarda (karaciğer,
böbrek) oluşan bozukluklardan ötürü, yaşlıların ilaçların zararlı etkilerine daha
açık olması ve tedavinin uygulanmasında yapılan hatalar da eklenebilir. En
önemli nedenlerden biri de çok sayıda ilaç kullanılmasıdır (14).
21
Yaşlı hastalarda ilaçların istenmeyen etkileri genellikle ilk iki hafta içinde
ya da dozun arttırıldığı dönemde ortaya çıkar. Bu genel ilkelerin önemli
istisnaları vardır. Yaşlılıkta 10 hastadan 9’unda istenmeyen etkiler, hatta ağır
yan etkiler, ilacın beklenen etkisinden daha fazlasının ortaya çıkmasıyla
gerçekleşir; genellikle de başka ilaçlarla etkileşimler bu durumu daha da
ağırlaştırır. İlacın zararlı etkisinden kuşkulanıldığında aniden kesilmesi de
oldukça önemli tehlikelere yol açabilir (14).
İstenmeyen ilaç reaksiyonları nonspesifiktir ve başka hastalıkları taklit
eder. En sık karşılaşılan istenmeyen ilaç etkileri : gastrointestinal (karın ağrısı, bulantı, kusma, kabızlık, ishal), nöropsikiyatrik (sedasyon, konfüzyon,
halüsinasyon, deliryum, depresyon, düşmeler, parkinsonizm), azotemi, dehidratasyon gibi sıvı ve elektrolit anomalileridir. Kanamalar, inkontinans, hipohiperglisemi gibi metabolik yan etkiler de sık görülürler (22).
Yaşlı kişilerde istenmeyen belirtilerin ortaya çıkmasını önlemek için daha
güvenli, etkisi kanıtlanmış ilaçlar başlangıçta düşük dozla, hasta sürekli
kontrol altında tutularak verilmeli, çok sayıda ilaç verilmesinden de
kaçınılmalıdır (14).
4 . 1. Yaşlı Hastalarda İlaç Yan Etkilerine Neden Olan Risk Faktörleri
Yaşlılarda istenmeyen ilaç etkileri gençlere oranla 2-3 kat fazladır. Buna
neden olan risk faktörleri (15) :
22
1) Polifarmasi (Çoklu ilaç kullanımı)
2) Çoklu ve çoğunlukla kronik hastalıklar nedeniyle birden fazla hekim
kontrolü altında olma durumu veya hekime karşı yersiz güvensizlik
duygusuyla sık hekim değiştirmesine bağlı alınan farklı tedavi yaklaşımları sonucu uygunsuz reçeteleme
3) Reçetelenen ilacın tipi
4) Uyunçsuzluk
5) İlacın nütrisyonel durumda oluşturduğu olumsuz etkiler
6) Yaş ilerledikçe görülen ilacın farmakokinetik / farmakodinamik özelliklerindeki değişiklikler
7) İlaç - ilaç, ilaç - besin ve ilaç - hastalık etkileşmeleri
4 .2. Yaşlılarda İstenmeyen Reaksiyonlara Neden Olan İlaçlar
Yaşlılarda ilaçların istenmeyen etkileri, doğrudan hastanın zarar
görmesine yol açar ve sıklıkla hastanın tedaviyi kesmesine neden olur. Bu
durumdan en fazla sorumlu olan ilaçlar (9,14) :
Aspirin
Digoksin
23
Varfarin
Hidroklortiazid ve öteki tiazidler
Furosemid
Prednizon ve öteki glukokortikoidler
Antiaritmikler
Antihipertansifler
Antianjinaller
Potasyum
Aminoglikozidler
Antikanser maddeler
Nöroleptik ilaçlar
Narkotik analjezikler
Levodopa
4 .3. Yaşlıların Kullandığı Tezgah Üstü İlaçlar
Erişkin kişiler %20 oranında tezgah üstü ilaçları kullanırken, yaşlılarda
bu oran %70’tir. Yaşlıların kullandığı tezgah üstü ilaçların %55’inden fazlası
ise Analjeziklerdir. Diğerleri ise Laksatifler, Antasidler, Vitaminlerdir (9).
4 .4. Yaşlılar İçin Özel Önemi Olan İlaçların İstenmeyen Etkileri
Yaşlıların çoğunun kullandığı bu ilaçlar aşağıdaki istenmeyen etkilere
sebep olur (9) :
24
İLAÇ
İSTENMEYEN ETKİLER
Beta blokerler
Kalp iletim ve kasılmasının azalması,
Kabuslar, kötü rüyalar, astım
Dijital
Kardiyotoksik etki, anoreksi,
SSS üzerine toksik etki
Adrenokortikosteroidler
Dispepsi, peptik ülser
Nonsteroid Antienflamatuar İlaçlar
Dispepsi, böbrek hastalığı
Narkotik analjezikler
Solunum depresyonu,
SSS’inde depresyon
Sedatif, Antianksiyete ilaçlar
Stupor, konfüzyon
Antihipertansiflerin çoğu
Postural hipotansiyon
Santral etkili antihipertansifler
(Klonidin, metildopa, guanabenz)
Aşırı sedasyon
Kinidin, Prokainamid, Disopramid
Kardiyak depresyon, hipotansiyon
4 .5. Antihipertansif İlaçların Yaşlılarda Bazı İstenmeyen Etkileri
Antihipertansif ilaçlar yaşlıların en sık ve sürekli kullandığı ilaçlardandır.
Bunların istenmeyen etkileri (9) :
1) Tiyazidlerin İstenmeyen Etkileri : Dermatit, trombositopeni, fotosensitivite, hipokalemi, diabetin ağırlaşması, hiperürisemi
2) Adrenoreseptör Blokerlerinin İstenmeyen Etkileri : Senkop, baş dönmesi, çarpıntı, ağız kuruluğu, mide bulantısı, burun tıkanıklığı
25
3) Beta Adrenoreseptör Blokerlerinin İstenmeyen Etkileri : Astım, kronik
obstruktif pulmoner hastalık, periferik damar hastalığı, konjestif kalp yetmezliği, hipoglisemi
4) Kalsiyum Kanal Blokerlerinin İstenmeyen Etkileri : Flushing (yüz kızarması), baş ağrısı, hipotansiyon, konstipasyon, pulmoner ödem, hepatit,
gingival hiperplazi
5) Anjiyotensin Dönüştürücü Enzim (ACE) İnhibitörlerinin İstenmeyen
Etkileri : Baş dönmesi, hipotansiyon, flushing, vücutta kızarıklık, tat bozuklukları, baş ağrısı, yorgunluk, proteinüri, nötropeni, öksürük, anjiyoödem
6) Metildopa, Klonidin, Guanabenz’in İstenmeyen Etkileri : Ağız kuruluğu, uyuşukluk, depresyon, baş ağrısı, bulantı, diyare, empotans
4 .6. Çeşitli İlaçların Ağız İçinde Görülen Yan Etkileri
Standart veya önerilmiş uygulama metotlarına bağlı olacak şekilde
uygulanmış olmasına rağmen ilaçlar ağız ve ilişkili yapıları etkileyebilir (15).
4 .6. 1. Dişeti Hipertrofisi
Neden olan başlıca ilaçlar (16) :
Fenitoin
26
Kalsiyum kanal blokerleri : Nifedipin, Diltiazem, Verapamil
Siklosporin
4 .6. 2. Dişlerde Renklenme
Neden olan başlıca ilaçlar (16) :
Tetrasiklinler
4 .6. 3. Ağız Kuruluğu (Kserostomi)
Neden olan ilaçlar ve bu ilaçların tedavide kullanılma yerleri (17) :
İlaç grubu
Örnekler
Kullanılma yerleri
Antikolinerjikler
Trihekzifendil
Parkinson hastalığı
İzopropamid
Peptik ülser (yardımcı tedavi)
Tifenamil
Gastrointestinal kanaldaki ve
genitoüriner spastik durumlar
Antidepresanlar
Amitriptilin
Ruhsal bozukluklar
Antihistaminik İlaçlar
Orfenadrin
Parkinson hastalığı
Prometazin
Sedasyon
Klorfeniramin
Soğuk algınlığı için
Antipsikotikler
Klorpromazin
Psikiyatrik bozukluklar
Benzodiazepinler
Diazepam
Gerginlik halini rahatlatmak
Flurazepam
Sedasyon ve uyku
27
Santral etkili
adrenerjik ilaçlar
Metildopa
Hipertansiyon
Diüretikler
Klortiazid
Hipertansiyon, konjestif kalp
yetmezliği
4 .6. 4. Tükrük Artışı (Sialore)
Sebep olabilecek ilaçlar (16) :
Antidepresan İlaçlar (Lityum)
Antipsikotik İlaçlar (Klozapin, Risperidon)
Kardiyotonik İlaçlar (Digoksin)
Kolinerjik agonistler (Piridostigmin)
Selenyum zehirlenmesi
Civa, talyum zehirlenmesi
4 .6. 5. Kandidiazis
Neden Olan İlaçlar (16) :
Geniş spektrumlu antibiyotikler (Tetrasiklinler)
Kortikosteroidler (prednizon)
Kanser kemoterapötikleri
İmmün baskılayıcı ilaçlar (Siklosporin)
28
4 .6. 6. Yanıklar
Nedenleri (16) :
Aspirin ve reçetesiz satılan fenol, ojenol, hidrojen peroksit içeren ürünler
4 .6. 7. Likenoid İlaç Reaksiyonları
Neden olan ilaçlar (16) :
Antibiyotikler
Antigut ilaçlar
Antihipertansif ilaçlar
Antiparkinson ilaçlar
Beta blokerler
Kinidin
Kinin
Metil dopa
Nonsteroid antienflamatuar ilaçlar
Oral hipoglisemikler
Penisilamin
5 . YAŞLILARDA İLAÇ ETKİLEŞİMLERİ
Yaşlılar gerek reçeteli gerekse reçetesiz çok sayıda ilaç kullanırlar. İlaç
etkileşimleri genelde bu nedenle çıkar (9, 18).
29
Salisilatlar
Asetaminofen (parasetamol)
Fenilbütazon (antiromatizmal analjezik)
Antikolagulan = Kanamayı artırır.
Kloramfenikol (antibiyotik)
Tetrasiklin (antibiyotik)
Sülfonamid (antibiyotik)
Salisilatlar
Fenilbütazon
İnsülin
=
Hipoglisemiye yol açar.
Kloramfenikol
Sülfonamid
Kodein
Morfin
Trankilizan (Sakinleştirici) = Analjeziyi arttırır.
Meperidin
Diazepam
Antihistaminik
Alkol
=
Sakinleştirici etkiyi arttırır.
Fenotiazin
Klordiazepoksit
Barbitürat
Barbitürat
Glutetimid
Antikoagulan
30
=
Antikoagulan etkiyi azaltır.
Barbitürat
Alkol
Trankilizan
Antihistaminik
=
Sedasyonu arttırır.
Fenotiazin
Epinefrin
Antidepresan
=
Hipertansif krize neden olur.
Epinefrin
Digitalis
=
Kardiyak aritmi
=
Kortikosteroidin etkisini azaltır.
Antihistaminik
Barbitürat
Kortikosteroid
Difenilhidantoin
-Her Zaman Kaçınılması Gereken İlaçlar : Barbitüratlar, flurazepam,
meprobomat,
klorpropamid,
meperidin,
pentazosin,
trimetobenzamid,
belladon alkaloidleri, disiklomin, hiyosiyamid, propantelin (23).
-Nadiren Kullanılması Uygun Olan İlaçlar : Klordiazepoksit, diazepam,
propoksifen, klorzoksazon, metaksalon, metokarbamol (23).
-Antihipertansifler yaşlıların en az yarısında endikedir. Kalsiyum
antagonistleri,
beta
blokerler,
etkileşimlerine adaydırlar (15).
31
anjiyotensin
reseptör
blokerleri
ilaç
-Rifampisin,
azol
grubu
antifungaller,
difenhidramin,
alkol
ve
antidepresanlar yukarıdaki antihipertansiflerin etkisini çoğu kez potansiyalize
ederler (arttırırlar) (15).
-Analjezikler antihipertansiflerin etkinliğini azaltabilir (15).
-Verapamil simvastatinin kan düzeyini ve biyoyararlanımını artırır (15).
-Kalsiyum antagonistlerinin greyfurt suyuyla birlikte alınması ilaçların
serum düzeyini yükseltir (15).
-Sildenafil ve nitratların eş zamanlı kullanılması şiddetli hipotansiyona yol
açar (15).
-Statinlerle birlikte gemfibrozil, niasin, varfarin, verapamil, azitromisin,
klaritromisin, venlafaksin, sertralin, fluoksetin kullanımından kaçınmak gerekir
(15).
-Varfarin (kumadin) en sık kullanılan oral antikoagülandır. Parasetamol,
amiodaron, eritromisin, flukonazol, metronidazol, salisilatlar, sulfametoksazol,
tiroit hormonu varfarinin etkisini artırarak kanamalara neden olabilir (15).
-Antitiroid ilaçlar, barbitüratlar ve karbamazepin varfarinin etkisini
azaltırlar (15).
32
6 . DİŞ HEKİMLİĞİNDE YAŞLI İÇİN UYGULAMALAR
Artık yaşlı kişilerin genç kişilerden daha farklı olarak ilaçlara yanıt verdiği
açıkça bilinmektedir.
Yaşlanma esnasında meydana gelen farmakokinetik ve farmakodinamik
değişikliklerin güçlü şekilde etkilenmesi bazı ilaçların yarılanma ömürlerini
uzatır, biyotransformasyon hızını azaltır ve böbreklerden atılımını azaltır (9).
Vücutta
yağ
dokusu
arttığı
için
ilaçların
vücuttaki
dağılımında
sekestrasyon (dokuda depolanma) meydana gelir, plazma proteinlerine
ilaçların bağlanması değişir. Bazı ilaçlara karşı reseptörlerin duyarlılığı
azalırken bazılarına karşı artar. Bu durum büyük olasılıkla homeostatik
dengedeki azalma ile ilgilidir (9).
Yaşlının çok sayıda ilaç kullanması, özellikle de tezgah üstü ilaçları çok
yaygın olarak kullanması, patolojik olaylar, uyunç hataları ve çeşitli psikososyo-ekonomik faktörler yaşlıda ilaçların etkilerini değiştirir.
6 .1. Diş Hekimliğinde Sık Olarak Kullanılan Bazı İlaçların Yaşa Bağlı
Olarak Toksisitelerindeki Artış Riski
Diş hekimlerinin sık reçete ettiği aşağıdaki ilaçlar yaşlılarda bazı olumsuz
etkilere yol açar (16).
33
İlaç
Yaşlı Hastalar İçin Artmış Risk
Klindamisin
Diyare ve kolit
Metronidazol
Toksik plazma konsantrasyonu
(70 yaş üzerindeki hastalar)
Pıhtılaşma mekanizmasında bozukluk
Sefalosporinler
ve kanama problemleri
Nonsteroid Antienflamatuar İlaçlar
Renal veya gastrointestinal fonksiyonun
bozulması
Plazma yarı ömrünün artması,
Opioid Analjezikler
solunum depresyonu
Kronik kullanımda kaslarda zayıflama
Glukokortikoidler
ve osteoporoz
Bellek azalması (unutkanlık) ve psiko-
Benzodiazepinler
motor faaliyetlerde azalma
6 .2. Diş Hekimlerinin Dikkat Etmesi Gerekenler
1. Hastaların sağlık durumlarını tam olarak bilmeleri ve anlatmaları
beklenmemelidir. Bu nedenle dikkatli bir anamnez ve ilaç sorgulaması
gereklidir (4).
2. 65 yaş ve üzerindeki hastaların %25’i günde 6’dan fazla ilaç
kullanmaktadır. Yaşlı hastalar oldukça yüksek oranda psikotrop ilaçları kullanırlar. Çok yönlü ilaç uygulanması yaşlı hastalarda komplikasyon faktörü
olmaktadır (9).
34
3. Yaşlılar santral sinir sistemi (SSS) üzerine depresan etkili ilaçlara
genç erişkinlerden daha fazla hassastırlar. Analjezikler, anksiyeteye karşı
olan ilaçlar, sedatif-hipnotikler ve genel anesteziklerin dozu azaltılarak
verilmelidir (9).
4. Yaşlılarda opioderjik ilaçlar SSS üzerine depresan etkilerinden ötürü
çok sınırlı kullanılmalıdır (9).
5. Homeostatik yetenekteki azalma nedeniyle kan basıncını, kalp hızını
ve düz kas tonusunu değiştiren ilaçları yaşlılarda kullanmaktan kaçınılmalıdır (9).
6. Yaşlı hastadaki immun yanıttaki yetersizlikten ötürü enfeksiyondan
korunmak için ve enfeksiyon tedavisinde normal erişkininkinden daha agresif
antibiyotik tedavisi yapılmalıdır (9).
7. Yaşlı hastalar azalan dental sinir lifleri nedeniyle daha az ağrı
algılarlar. Bu nedenle daha az miktarda anestezik madde yeterli olur. Özellikle
kalp hastalığı olanlarda fazla dozda anestezik kullanılmamalıdır (4).
8. Diş hekimlerinin vereceği bazı ilaçlar sistemik sağlığı etkileyebilir.
Örneğin
nonsteroid
antienflamatuar
ilaçlar;
hipertansiyonlu
hastalarda
tansiyonu yükseltebilir, kronik böbrek yetmezliği olanlarda akut yetmezlik
yapabilir, peptik ülserde gastrointestinal kanamalara neden olabilir (4).
35
9. Yaşlılar gençlere göre ortostatik hipotansiyona çok hassastırlar. Bu
nedenle özellikle diş hekimi koltuğundan ayağa kalkarken hasta uyarılmalı,
ayağa yavaş kalkması sağlanmalıdır (9).
10. Sağlıklı yaşlı kimsedeki böbrek fonksiyonlarında gerileme olduğu çok
iyi bilinmektedir. Bu nedenle ilaç yazarken özellikle atılması başlıca
böbreklerden olan ilaçları geleneklere uygun olarak ilaçların dozlarını azaltıp
intervallerini uzatarak vermek gerekir (9).
11. Diş hekimi hastasının sosyoekonomik durumunu öğrenmeli ve
ilaçların
fiyatının
yaratacağı
soruna,
unutkanlık
ve
uyuncun
zayıf
olabileceğine önem vermelidir. Bu gibi hastalarda; ilaçların özel paket içinde,
üzerindeki etiketin açık şekilde ve basitleştirilmiş olarak hazırlanması,
hastanın ilaç kullanma uyuncunu kolaylaştırır. Ya da aileden bir kimseye veya
bakıcıya sorumluluk vermek gerekir (9).
6 .3. Hastanın Uyuncu
Yaşlılarda uyuncun yetersiz olması tedaviyi zorlaştıran önemli bir
sorundur. Yaşlılarda genellikle birden çok hastalığın seyretmesi, yaşlı bireyi
kaçınılmaz biçimde birden çok ilaç ile karşı karşıya bırakmaktadır. İlaç sayısı
ve kullanım sıklığı arttıkça yaşlı bireyin uyuncu bozulmakta ya kullanımı
unutmakta ya da aynı ilaçtan ardı ardına iki doz almaktadır. Kullanım biçimleri
ilaç kutularının üstüne yazılmalı, hastaya sözlü olarak da anlatıp tekrar
36
ettirilmelidir. Güvenlik sınırları dar olan, hipnotikler, kalp glikozidleri gibi
ilaçların önerilmesinde hasta yakınları ile işbirliği yapılmalıdır (9,19).
III. ÖZET
Yaşlanma
ile
gelen
fizyolojik
değişiklikler
ilaçlara
olan
yanıtı
farmakokinetik ve farmakodinamik aşamalarda etkilemektedir. Ağız yolu ile
alınan ilaçların emilen miktarları fazla değişmeden emilim hızları azalır.
Yağda çözünür ilaçların dağılım hacmi artarken, suda çözünen ilaçların
dağılım hacmi azalır. Özellikle hasta yaşlılarda ilaçların plazma albuminine
bağlanması azalır.
Karaciğere olan kan akımının azalması ile karaciğeri ilk geçişte büyük
ölçüde enzimatik değişime uğrayan ilaçların biyoyararlanımı artar. Bazı
ilaçların biyotransformasyonları yavaşlar. Glomerüler filtrasyon / tübüler
sekresyon ile atılan ilaçların plazma yarılanma ömürleri uzar.
Tedavinin hedef olduğu organ, doku ya da hücrelerde duyarlılık
değişiklikleri
olmaktadır.
Yaşlılarda
homeostazı
sürdürme
yeteneği
azalmaktadır. Yaşlılarda ilaçların istenmeyen etkileri daha sık ve şiddetli
olarak ortaya çıkmaktadır.
Yaşlanma
ile
eliminasyonlarında
gelen
başlıca
fizyolojik
rolleri
değişikliklerin
olan
karaciğer
yanı
ve
sıra,
ilaçların
böbrek
işlevleri
değerlendirilerek yaşlı bireye ilaç önerilmelidir. Dozu genç erişkininkinden
37
düşük tutarak tedaviye başlanmalıdır. İlaçların istenmeyen etkileri ve birbirleriyle etkileşimleri göz önüne alınmalı, olabildiğince az karmaşık bir tedavi
biçimi düzenlenmelidir.
38
IV. KAYNAKLAR
1.
Özcan C, Yaşlılar ve Diş Hekimliği, İzmir Diş Hekimleri Odası Dergisi,
1994, Cilt:6 Sayı:2, Sayfa:25-26.
2.
Eroğlu L, Geriatrik Farmakoloji, Farmakoloji İlaç Uygulamalarında Temel
Kavramlar, ed: Dökmeci İ, Nobel Tıp Kitapevleri, 1992, Sayfa:922-925.
3.
Türkün M, Gerodontoloji Ve Kök Yüzey Çürükleri, Ege Üniversitesi Diş
Hekimliği Fakültesi Konservatif Diş Tedavisi 4.Sınıf Ders Notları, 2007.
4.
Gürses N, Arıkan F, Ünlü F, Geriatrik Periodontoloji, İzmir Diş Hekimleri
Odası Dergisi, 1998, Cilt:9 Sayı:3, Sayfa:9-12.
5.
www.tuik.gov.tr
6.
www.dunyagazetesi.com.tr
7.
Çalıkkocaoğlu S, Yaşlılık Ve Yaşlılık İlmi, Tam Protezler, Cilt:1, Ankara,
2004, Sayfa:9-12.
8.
Toygar N, Diş Hekimliğinde Gerontolojinin (Geriatrik Diş Hekimliği)
Önemi, İzmir Diş Hekimleri Odası Dergisi, 1991, Cilt:4 Sayı:3, Sayfa:26.
9.
Özalpdural EA, Yaşlılık Farmakolojisi, Farmakoloji, Nobel Tıp Kitapevleri,
2002, Sayfa:577-583.
10. Dökmeci İ, İlaçlara Genel Bakış, Farmakoloji Kısaltılmış Temel Bilgiler,
Saray Tıp Kitapevleri, 1995, Sayfa:14-17,21-22.
11. Scavone JM, The Effects Of Aging On Drug Therapy, Geriatric Dentistry
Aging And Oral Health, ed: Papas AS, Niessen LC, Chauncey HH,
Mosby Year Book, 1991, Page: 55-69.
12. Katzung BG, Special Aspects Of Geriatric Pharmacology, Basic And
Clinical Pharmacology, Lange, 2001, Page :1036-1043.
39
13. Ege Üniversitesi Diş Hekimliği Fakültesi Farmakoloji 3. Sınıf Ders Notları,
2006.
14. Medicana Genel Sağlık Ansiklopedisi, İlaçlar Ve Yaşlılar, Milliyet
Yayınları, Cilt:11 (Yaşlılık), 1993, Sayfa:31-36.
15. Ege Üniversitesi Diş Hekimliği Fakültesi Farmakoloji 4.Sınıf Ders Notları,
2007.
16.
Alpaslan C, Yaşlı Hastalarda İlaç Kullanımı, Diş Hekimliğinde Sık Kullanılan İlaçlar, Atlas Kitapçılık, 2008, Sayfa:178.
17. Neidle EA, Picozzi A, Geriatric Pharmacology, Pharmacology and
Therapeutics for Dentistry, ed: Neidle EA, Yagiela JA, Mosby, 1989,
Page:671-678.
18. Freedman KA, Drugs And The Elderly, Management Of The Geriatric
Dental Patient, Quintessence, 1979, Page:57-62.
19. Ritter JM, Lewis LD, Mant TGK, Drugs In The Elderly, A Textbook of
Clinical Pharmacology, 1995, Page:86-91.
20. Toygar N , Tuğsel Z, Günbay S, Ünal T, Geriatrik Hastalarda Ağız İçindeki Hücre Ve Doku Değişiklikleri, İzmir Diş Hekimleri Odası Dergisi,
Cilt:8 Sayı:1, 1996, Sayfa:32-34.
21. Toygar N, Karaca FT, Geriatrik Hastalarda Yaşa Bağlı Olarak Ağız İçinde
Yumuşak Ve Sert Dokularda Meydana Gelen Değişimler, İzmir Diş Hekimleri Odası Dergisi, Cilt:6 Sayı:1, 1994, Sayfa:46-49.
22. Varlı M, Yaşlıda Polifarmasi Ve Rasyonel İlaç Kullanımı, Akademik
Geriatri 2009 Kongre Kitabı, Sayfa:41-45.
23. Tunca M, Yaşlılarda İlaç Etkileşimleri Ve Klinik Önemi, Türk Geriatri
Dergisi, Özel Sayı, 2006, Sayfa:45-48.
40
V. ÖZGEÇMİŞ
6.9.1984 tarihinde Manisa’da doğdum. 1990-1995 yılları arasında
Manisa Laleli İlkokulu’nda ilköğrenimimi tamamladım. 1995-2002 yılları
arasında Manisa Özel Doruk Anadolu Lisesi’nde ortaokul ve lise öğrenimi
gördüm. 2002 yılında Ege Üniversitesi Diş Hekimliği Fakültesi’ni kazandım.
41
Download