Today we have faced some serious environmental

advertisement
Summary: Today we have faced some
serious environmental issues. We need to find
some solutions to be put in place to alleviate
the seriousness. The ignorance of this situation
may give less headache, but it’s getting increasingly difficult to ignore the damage that we’ve
done to the environment. Climate change,
deforestation, environmental pollution, loss
of biodiversity, rising sea levels as the result
of melting polar ice-caps, oceanic dead zones
and explosion in population growth all helps
to increase the speed to destroy our planet. We
have to take some source of measures at least to
reduce the crazy speed of this course of unwanted outcome.
Earth Day is an annual event first launched in 1970 to support the protective demonstrations to slow down the speed of damage to
be made to the earth. Earth Day is celebrated
worldwide in more than 192 countries including Turkey each year.
Göller Bölgesi Aylık Hakemli Ekonomi ve Kültür Dergisi Ayrıntı/ 47
BİR DÜNYA TOPRAK GÜNÜNE NEDEN
İHTİYAÇ VAR?
TEHDİTLER NELER?
Giriş:
Bazı sorunları bilmek insanlara sıkıntı verebilir. O konuda bir şeyler
yapma zorunluluğu insanların vicdanlarını rahatsız edebilir. Buna karşılık o
Göller Bölgesi Aylık Hakemli Ekonomi ve Kültür Dergisi Ayrıntı/ 48
sorunların varlığından haberdar olmamak sorunsuz olduğumuz anlamına
geleceğinden vicdanları işgal etmeyecek ve bundan dolayı bir şeyleri bilmemek keyif verici de olabilir.
Düşünen insanlar yer küremizin bu gün için ciddi sorunlarla karşı
karşıya bulunduğunun farkındadırlar.
Bundan dolayı vicdanları rahatsızdır.
Vicdanlarını rahatlatmak için bir şeyler
yapmaları gerektiğinin farkındadırlar.
İnsanlar bu ciddi sorunların yavaş yavaş
kendi yaşamlarını etkilemeye başladığının farkına vardıkça vicdanlarında
alarm zilleri de çalmaya başlamaktadır.
Dünya Toprak günü (Earth Day) küresel
bazda 22.Nisan’da kutlanmakta, Türkiye’de ise 5.Aralık’ta kutlanmaktadır. Ne
gün kutlandığı değil böyle bir günün
kutlanıyor olması önemlidir.
Dünyamızın karşı karşıya olduğu ciddi sorunlar nelerdir? Bu gün için
dünyamıza karşı bazı büyük tehditlerin
olduğu görülmektedir. Nelerdir bu tehditler?
1.İklim Değişikliği:
İklim değişikliği günümüzde
hepimizin açıkça şahit olduğu bir boyut kazanmıştır. Kuraklık zaman zaman
tehlike çanlarını çaldıracak boyutlara
ulaşmaktadır. Yaz mevsimlerinde barajlarımızdaki doluluk oranları korkutucu
boyutlara kadar düşebilmektedir. Ya
gerçekten barajlarımızdaki sular biterse ne olur hiç düşündük mü? Küresel
ısınma dediğimiz olgunun buna sebep
olduğu konusunda hiç şüphe yok.
Kış mevsimlerimiz eski kışlara,
yaz mevsimlerimiz eski yazlara benzememektedir. 1960’lı yıllardaki çocukluk
günlerimizde yağan kar uzun süre yerde kalır ve bizler sokaklarda merdivenler üzerinde kayardık. Yağan kar şehir
içlerinde bile 50-60 santimleri bulur ve
aylarca kalırdı. Şimdilerde yağan kar
50-60 santimleri bulsa bile 2-3 gün içinde eriyip ortalığı çamur deryası içinde
bırakmaktadır. Küresel ısınma diye bir
olgu olmasa karlar niye zamanından
önce erisin ki. Bu durum kutup bölgelerinde milyonlarca yıllardan beri sabit
kalmış olan buzul kütlelerinin bile eriyerek, yaban hayatının bir parçası olan
kutup ayılarının üzerinde yürüyebilecekleri ortamlarını kaybetmelerine, yaban hayatının dengesinin bozulmasına
yol açmaktadır.
Tehlikenin gerçek olduğunun
farkına varmayan kalmadı. Buna rağmen tehlikenin uzaklaştırılabilmesi için
elimizden geleni yapıyor muyuz? İklim
değişikliğinin şiddetinin azaltılması,
geciktirilmesi ve zor olsa bile belki de
engellenmesi için yapılabilecek bir
şeyler var mıdır? Olabilir. Elektrik kullanımının azaltılması, araç kullanımının
sınırlandırılması, daha az elektrik harcayan aletlere geçilmesi, sera gazları
üretiminin asgariye indirilmesi gibi önlemler bu konuda atılabilecek önemli
adımlardır. Atmosfere daha az sera gazı
salınması, bunun sağlanabilmesi için
sera gazlarının doğal yollardan emilerek yok edilmesinde doğal temizleyici
olarak hizmet eden ormanlık alanlarımızın korunması, yenilerinin oluşturulması gibi önlemler öne çıkmaktadır. Bu
konu dünya çapında gelişmiş ülkelerin
yöneticileri arasında bir fikir birliğinin
sağlanmasını ve bu konuda ciddi yatırımlar yapılmasını gerektirmektedir.
2.Ormansızlaştırma:
Ormanlık alanların korunması
ve yenilerinin oluşturulması konusunu
dile getirdiğimiz zaman en dikkat çekici olay bunun aksine hızla ormansızlaştırma çalışmalarının yapılıyor olduğudur. Ormansızlaştırma, Afrika, Orta ve
Güney Amerika gibi bölgelerde hızla
büyüyen bir sorundur. Diğer kullanımlar için arazi temin etmek amacıyla ormanların kalıcı olarak tahrip edilmesi
ormansızlaştırma diye tanımlandırılır.
Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütü’nün (FAO) bildirimlerine göre tahminen yeryüzünde her yıl 7,3 milyon hektar orman kaybolmaktadır. National
Geographic’e göre ormanlar şu anda
yeryüzü kara kütlesinin yaklaşık yüzde
30’unu kapsamaktadır.
Dünya Kaynakları Enstitüsü (World Resources Institute) çevre,
ekonomik fırsatlar ve insanların refahı
bağlamında büyük fikirleri eyleme dönüştüren küresel boyutta bir organizasyondur. Bu organizasyonun araştırmalarına göre orman kayıpları küresel
sera gazları emisyonuna %12 ila %17
arasında katkı yapmaktadır. Ormansızlaştırma, küresel iklim değişikliğine
katkıda bulunan en önemli faktörler-
den bir tanesidir. Ağaçlar sera gazları
ve karbon emisyonunu absorbe etmektedirler. Ağaçlar absorbe ettikleri
bu kötü etmenlere karşılık atmosfere
oksijen vererek su buharı salınımı ve bu
suretle su devridaiminin sürdürülebilirliğini sağlarlar. Ağaçlar olmazsa orman
arazileri hızlı bir şekilde kıraç arazi haline dönüşür.
FAO bildirimlerine göre dünyanın en tropikal ormanlarının yaklaşık yarısı yok olmuştur. İnsan yaşamı
ve iklimin stabilize edilmesinde hayati
öneme sahip olan tropikal yağmur ormanları tehlikeli bir hızla yok edilmektedir. Dünyada her saniyede 1,5 hektar
yağmur ormanı kaybolmaktadır. Yağmur ormanlarının yok olmaları bu hızda devam ederse gelecek 40 yıl içinde
tamamıyla kaybolacaklardır. Yağmur
ormanları mademki bu kadar önemlidir neden bu kadar dikkatsizce tahrip
edilmektedir? Bu sorunun cevabını
dünyanın gelişmiş ülkelerinin liderleri acilen bulmak zorundadır. Günlük
yaşayan hükümetler ve çok uluslu kereste şirketleri ormanların sadece para
kazanma amacıyla kullanılmasına göz
yummakta ve uzun vadedeki etkilerinin ne olacağını göz ardı etmektedirler.
Göller Bölgesi Aylık Hakemli Ekonomi ve Kültür Dergisi Ayrıntı/ 49
1992 yılında Rio’da toplanan
Dünya Toprak Zirvesi ormansızlaştırmanın durdurulması yönünde bir karara varamadan dağılmıştı. Bu zirvenin
ardından bir grup iş çevresi, toplum
liderleri ve çevreciler bir “Orman İdare
Konseyi” (Forest Stewardship Council
- FSC) kurmak için bir araya geldiler.
Bu konsey ilk toplantısını 1993 yılında
Kanada’nın Toronto kentinde yaparak
ormancılık uygulamalarının ıslah edilmesine yönelik piyasa bazlı gönüllü bir
yaklaşım oluşturdular.
Bu konsey önceleri ormancılık
ürünlerinin kullanımını boykot etmeye
yönelik davranışlar sergiledi fakat daha
sonra bu davranış biçiminin ormanla-
Göller Bölgesi Aylık Hakemli Ekonomi ve Kültür Dergisi Ayrıntı/ 50
rın değerini daha da düşürdüğünü görerek bundan vazgeçti. Bu gün için FSC
ormanların bulunduğu 80’den fazla ülkede faaliyetlerini sürdürmektedir.
Kâğıtları geri dönüşümlü olarak kullanmakla çok sayıda ağacın kesilmesi önlenebilmektedir. Bu konuya
hassasiyet göstererek FSC onaylı eşyalar satın alınmalıdır. Tabii her şeyden
önemlisi kesilenden daha fazla ağaç
dikilmesi olmaktadır.
3.Çevresel Kirlilik:
Kirlilik, nerede bulunduğunuza
göre değişmek üzere çok değişik formlarda ortaya çıkabilmektedir. Büyük
şehirlerde sokaklardaki çöplüklerden
havadaki kirliliğe kadar değişen pek
çok çeşidine de şahit olmuşuzdur. Ayrıca nehirlerimizde veya denizlerimizde
gördüğümüz atık birikintileri de kirliliğin bir başka şekilde ortaya çıkışıdır.
Bazı kirliliklerin hızla artmasının sebebi
biz insanların yaşam tarzıdır. Gereksiz
yere hep yeni şeylere sahip olmak isteriz ve buna karşılık eskileri çöplere atarız. Sahip olmak istediğimiz yeni şeylerin üretilmesi için kullanılan enerji,
kullanılan suyun kirlenmesi, kullanılan
enerjinin üretiminde kullanılan yakıtların atıkları çevrenin aşırı kirlenmesini hızlandıran faktörlerdir. Bu konuda
bazı ülkelerde çevre düzenlemelerinin
olmasına karşılık pek çok ülkede hiçbir
düzenleme bulunmamaktadır. O ülkelerde tek amaç hep daha çok üretmektir. Bu üretimin nelere mal olacağı hiç
önem taşımamaktadır.
Atıkların pek çoğu da toksik de
olabilmektedir. Bu tür tehlikeli atıklar,
imalat sanayinin zehirli yan ürünleri,
kentlerin septik sistem deşarjları, inşaat sanayi atıkları, otomotiv ve tamirat işletmelerinin atıkları, lastik sanayi
atıkları, tıbbi atıklar ve benzerleridir.
Bu atıklar sıvı, katı ya da çamur halinde olabilir ve kimyasal maddeler, ağır
metaller, radyoaktif maddeler, tehlikeli
patojenler ya da başka toksinleri içerebilir. Evlerde kullanılan pil ve bilgisayar
donanım eskileri, artık boyalar ve pestisitler de tehlikeli atık sınıfındadırlar.
Toksin içeren atıklar toprağa gömülürlerse, içme suyu şebekesini besleyen
akarsulara atılırsa veya sel sularına karışırsa insan, hayvan ve bitkilere zarar verebilirler. Cıva gibi bazı toksinler
çevrede birikir ve kalıcı olabilirler. Balık
yiyen insan ve hayvanlarda genellikle
absorbe edilerek zararlı olabilirler.
Bazı ülkelerde Çevre Koruma
İdareleri bu tür tehlikeleri önceden önlemeye yönelik kurallar koymaktadırlar. Bu tür tehlikeli atıklar ülkelere göre
özel şekillerde bertaraf edilebilmektedir. Pek çok şehirde bu tür tehlikeli
atıkların toplanması için belediyeler
özel sistemler oluşturmaktadır. Tehlikeli atıkların bertaraf edilmesinde en yaygın olarak kullanılan sistemler, atıkların
sızdırmaz kaplarda toprağa gömülme
sistemidir.
Kirliliğin önlenmesi için yapılması gereken ilk şey sokaklarımızdaki kirliliğin
önlenmesidir. Bunun için de sokakları
kirletmememiz gerektiğinin bilincine
varmalı ve bu bilinci yakın çevremize
yaygınlaştırmaya çalışmalıyız. Bireysel
fert olarak bundan başka yapabileceğimiz ikinci şey ise geri dönüşüm ürünleri kullanmaya özen göstermemiz ve
yine bu bilinci yakın çevremize yaygınlaştırmaya çalışmamızdır.
4.Biyoçeşitliliğin Kaybolması:
Yeryüzündeki her türün gezegenimizde bir rolü vardır. Türlerden bir
tanesi yok olursa o rolün üstlenicisi yok
olacağından bunun etkisinin çok ciddi
boyutlarda görülmesi kaçınılmaz olacaktır. Türlerin birisindeki populasyonun azalması bile insan hayatı üzerinde çok büyük problemlere yol açabilir.
Örneğin bitkilerdeki pollinasyonda büyük rol sahibi olan arıların nüfusunda
olası bir azalma çevre ve gıda üretimi
üzerinde çok ciddi etkiler doğurabilecek boyuttadır. Bunun gibi pek çok diğer hayvan türleri de insan eliyle doğal
ortamlarına yapılan müdahaleler sonucu veya iklim değişikliği nedeniyle
yok olma tehlikesiyle karşı karşıya bulunmaktadır. Bu konuda bireysel olarak
çözüm üretmek zor gibi görünse de
kendimizi eğiterek veya doğal hayatı
koruma vakıflarının faaliyetlerini desteklemek suretiyle katkıda bulunmaya
çalışmakta fayda olacaktır. Bu konu ormansızlaştırma konusuyla da yakın ilişki içindedir. Ormansızlaştırma, dolaylı
yoldan yaban hayatının doğal yaşam
alanlarına müdahale etmek demektir. Ormansızlaştırmanın engellenmesi
veya yavaşlatılması biyoçeşitliliğin kaybolmasını da yavaşlatacak ve belki de
önleyebilecektir.
5.Kutup Buzullarının Erimesi ve Deniz Seviyesinin Yükselmesi:
İklim değişikliği tehlikeli başka
bir probleme daha yol açabilecek potansiyeldedir. Bu problem kutup bölgelerindeki buzulların erimesidir. Buzullar
eridikçe deniz seviyesinde yükselmeler
de kaçınılmaz olacaktır. Amerikan “Doğal Kaynakları Savunma Konseyi-
Göller Bölgesi Aylık Hakemli Ekonomi ve Kültür Dergisi Ayrıntı/ 51
Natural Resources Defence CouncilNRCD” ne göre kutup bölgesindeki
ortalama sıcaklık başka yerlerdekine
göre iki kat daha hızlı yükselmekte ve
buzullar eriyerek parçalanmaktadır.
NASA’nın uydu resimlerinin gösterdiğine göre kutuplardaki buzul kütleleri
her 10 yılda %9 oranında azalmaktadır.
Bu hızda giderse kutup bölgesi bu yüzyılın sonlarında yaz aylarında tamamen
buzsuz bir manzara arz edecektir. Yine
NASA’ya göre 1979 yılından bu yana
kutup bölgesindeki buzullar %20 azalmıştır.
Söz konusu buzullar eriyip su haline dönüştüğünde bu sular nereye gidecektir.
Tabii ki okyanuslara karışacak ve deniz
seviyesi önemli ölçüde yükselecektir. Eğer gereken tedbirler zamanında
alınmazsa denizlerde olası yükselmeler
önemli şehirlerdeki hayatı felç edecek
oranda sorunlar yol açabilecektir.
6.Okyanusların Ölü Bölgeleri:
Bilim adamlarının yorumlarına
göre fazlaca kirlenmiş bölgelerdeki sahiller boyunca ölü bölgeler oluşacaktır.
Bu bölgelerde deniz suyundaki oksijen
yetersizliğinden dolayı deniz içi hayat
bitecektir. Dünyamızdaki okyanuslarda kimyasal kirliliklerin yüksekliğinden dolayı 146 adet ölü bölge tespit
Göller Bölgesi Aylık Hakemli Ekonomi ve Kültür Dergisi Ayrıntı/ 52
edilmiştir. Kuzey Amerika’daki Meksika
Körfezi Sahilinde denizlerdeki ölü bölgelerin yoğunluğu yüksektir. Buralardaki balıklar artık üreyememektedir.
Bu konu sadece sahil kesimlerinde yaşayanların hayatlarını etkilemekle kalmayacak tüm toplumun hayatını ciddi
boyutlarda olumsuz etkileyecektir.
Okyanuslardaki ölü bölgeler
zor olmakla birlikte geri dönüşümü
mümkün olabilmektedir. Karadeniz’deki ölü bölgeler 1991-2001 arasında nispeten geri dönmüştür. Bunun sebebi
kısmen bölgede gübre kullanımının
azalması ve kısmen de Slovakya, Macaristan, Romanya ve Bulgaristan’ın AB’ye
katılımları sonucu kanalizasyon arıtma
sistemlerinin inşa edilmiş ve düzenli
kullanılarak izleniyor olmasıdır.
7.Nüfus Patlaması:
Dünyamızın ve toplumların sistemleri nüfus patlamalarının üstesinden gelmekte zorlanmaktadır. Dünya
nüfusu 7 milyarı geçmiştir. Nüfus arttıkça su, gıda, refah, yaşam alanı ve temizlik zora girmektedir.
Kaynaklarımız sınırlı olduğu
için herkes daha duyarlı olmalıdır.
Hiçbir şeyi yeterinden fazla tüketmemeliyiz. Bir örnek verecek olursak “tek
bir kâğıt peçete yeterli olacakken pek
çoğumuz kâğıt peçeteleri avuçla kullanmakta değil miyiz?”. Eğer kaynakları
daha dikkatlice kullanıp adil ölçülerde
paylaşımı becerebilirsek dünya daha
yaşanılası bir yer haline gelecektir. Bir
diğer örnek de gıdadır. Dünyada herkese yetecek kadar gıda maddesi varken
çok fazla israf edilmektedir. Dünyanın
bazı bölgelerinde gıda yetersizliği hüküm sürerken Amerikalılar mevcut gıdanın %30-50 arasındaki bir miktarını
israf etmektedirler.
Nüfus artışını önlemek mümkün olmadığına göre insanları eğiterek mevcudu
daha adil paylaşımı öğretmeli ve dünyada daha mutlu yaşamayı sağlamalıyız.
Dünya Toprak Gününün kutlanışını bir
fırsata dönüştürmek için duyarlı olan
kişiler olarak konunun hassasiyetine
odaklanılmalıdır. Böyle bir odaklanma
için dünyamızın karşı karşıya olduğu
ciddi sorunların neler olduğu konusunun toplumun her kademesine mümkün olduğunca anlatılması gerekir.
Download