EK A: İntravenöz Tedavi EK B: İleri Hava Yolu Temini EK C: ATT

advertisement
KISIM
EKLER
EK A: İntravenöz Tedavi
EK B: İleri Hava Yolu Temini
EK C: ATT Tarafından Uygulanan Defibrillasyon
EK A
İntravenöz Tedavi
GENEL BAKIŞ
İV tedavi, bölgesel ve ulusal yasaların izin
verdiği durumlarda ATT için değerli bir tedavi seçeneğidir. Bu tedavi şeklinin uygulanabilmesi için yoğun bir eğitimin yanında
edinilen deneyimin korunması için belirli
aralıklarla egzersizler yapılmalıdır. Ek
olarak ATT'nin, İV tedavi uygulanması ve
sürdürülmesindeki endikasyon ve muhtemel kontrendikasyonların farkında olması
gerekir. Eğer ATT İV tedavi uygulayacaksa,
sıkı tıbbi kontrol, denetim ve tekrar tekrar
muayene yapılması kesinlikle zorunludur.
Ek-A İV sıvı tedavisi ve bununla ilgili kavramların tanımıyla başlamaktadır. Daha
sonra İV tedavinin yapılabilmesi için gerekli
malzeme ve donanım listesi verilmiştir.
Bundan sonraki basamaklarda, İV infüzyona başlama anlatılıp, hastanın ve İV tedavi
materyalinin.izlenmesi,.monitörize edilmesinin önemi belirtilip, anlatılmaktadır. Son
bölümde muhtemel. komplikasyonlar belirtilip, gerekli uyarılar yapılmaktadır.
AMAÇLAR
Ek-A'nın amaçları:
•
İV sıvı tedavisinin tanımlanması.
•
İV tedaviyi yapabilmek için gerekli araç
gerecin tanıtılması.
•
İV infüzyona başlarken öğrenilmesi
gereken basamaklar.
•
hasta ve İV tedavi materyalinin
izlenmesinin önemini göstermek.
•
İV tedavinin olası komplikasyonlarını
tanıtmak.
TERİMLERİN TANIMLANMASI
İntravenöz sıvı tedavisini (İV tedavi), ancak orta
ya da ileri düzeydeki ATT yapabilir. Bu tedavinin
kullanımı, ulusal ve bölgesel kanunların yanısıra
uygulayanda gerekli deneyim standartlarının
bulunmasıyla mümkün olabilir. Bu seviyedeki
bakımı sağlamak yoğun ve sürekli eğitim,
öğretim, klinik uygulamalar ve deneyim gerektirir. Ek özellikler, zorunlu tıbbi kontrol ve tıbbi
tedavinin izlenmesinin, değerlendirilmesinin
bilinmesidir. Her hasta bakım işleminde endikasyonların ve hastanın uygulamaya yanıtının titiz bir
dokümantasyonu gereklidir. Yanısıra ATT
doktorun İV tedavi isteğinin kaydını bulundurması zorunludur. Düzenli tıbbi kontrol, gerekli ve
yeterli hasta bakımının sağlanmasında önemlidir.
İV sıvı tedavisi bir kere öğrenildiğinde, sürekli
uygulamalarla pekiştirilmesi gerektiği halde, öğrenilmesi güç bir yöntem değildir. Bu tedavi şeklinin çok iyi kontrol edilen konumlarda öğrenilmesine karşın, çoklukla tam tersine, zamanın kısıtlı olduğu, stresli durumlarda uygulanması gerekir. Bunun yanında, ATT'nin bilmesi gereken,
İV tedavinin son derece ciddi komplikasyonlarının ortaya çıkabileceğidir.
ATT öncelikle transfüzyonla infüzyon arasındaki ayrımı anlamalıdır. Transfüzyon tam kan
veya kan elemanlarının vasküler sisteme verilmesidir. Muhtemelen hastaya hastanede yapılan nakiller sırasında transfüzyon da yapılacağından
ATT’nin transfüzyon yapmasına gerek kalmayacaktır. Buna rağmen ATT’nin transfüzyon gereçleri, uygulama teknikleri ve komplikasyonlarını
bilmesi gerekir.
İnfüzyon, kan ve kan elemanları dışındaki sıvıların damar içine verilmesidir. ATT bu yöntemi,
dolaşıma doğrudan bir giriş oluşturmak veya
yeterli kan volümünü sağlamak için kullanacaktır.
İV infüzyon solüsyonlarının kimyasal içerikleri
EK A . İNTRAVENÖZ TEDAVİ
TABLO A.1 Sık Kullanılan İntravenöz sıvılar.
Not: Dekstroz içeren bütün solüsyonlarda kısaltmaların başına orana
göre 05 veya 010 getirilir. Örneğin %5'lik ringer laktat kısaltması
05LR'dir.
elektrolitler olduğundan bunlara çoğunlukla
elektrolit solüsyonları denir. En çok kullanılan
elektrolit solüsyonları, kısaltmaları ve içerikleri
Tablo A.1'de sıralanmıştır.
Arasıra ATT, plazma genişleticiler veya kolloidler adı verilen bir diğer solüsyon grubunu da
kullanabilirler. Bunların arasında Dekstran (büyük
moleküllü dekstroz, metabolize olmaz) ve
Plasmanate bulunur. Plazma genişleticiler ve
elektrolitler normal dolaşımı 2/3'sine kadar
sağlayabildikleri halde oksijen taşıma kapasiteleri
yoktur.
Her hastanın durumu için gerekli ve yeterli sıvı
lokal tıbbi kontrol personeli veya protokol tarafından belirlenir.
DONANIM VE MALZEMELER
İV infüzyon tedavisini sağlayabilmek için gereken donanım ve malzemeler:
Uygun sıvı (kırılmayan muhafaza içinde)
İV uygulama setleri (tüpler)
İV iğneler, değişik boylarda, (kateter ve/veya kelebek setler)
Hazır süngerler (Povidon ve/veya alkol em
dirilmiş)
Bant
Sıkıştırıcı bant (Penroz veya İV turnike)
Steril petler (5x5 cm veya 10xl0 cm)
Yara bantları
İmmobilizasyon tahtaları
Kontamine iğnelerin konulacağı kap
Lokal seçime göre bunlara, aşağıdaki seçeneklerden ilave yapılabilir:
Antiseptik merhem, İV girişim bölgesinin
kaplanması için
Kan örneklerinin alınması için tüpler
Kan örneklerinin alınması için şırıngalar
İV İNFÜZYONA BAŞLAMA İŞLEMİ
Herhangi bir girişimden önce yapıldığı gibi
ATT’nin hastayı hazırlaması gerekir. ATT'nin
hastaya İV tedavinin yapılmaya başlanmasının gerektiğini, bu nedenle geçici bir rahatsızlık hissinin
olabileceğini açıklaması gerekir.
1. Aşama: Solüsyonun Hazırlanması
ATT öncelikle solüsyonu seçmeli -tıbbi kontrol
tarafından seçilen veya duruma en uygun olanı- ve
doğru solüsyon olup olmadığını görmek için kabın
üzerindeki etiketi kontrol etmelidir. Bu kontrol
sırasında, kullanım zamanının geçmemiş, kabın
üzerindeki steril kapağın zarar görmemiş ve
solüsyonun berrak olmasına, bulanık veya dibinde
çöküntülerin olmamasına da dikkat edilmelidir.
Daha sonra ATT tıbbi kontrol tarafından önerilen veya hastanın durumuna uygun uygulama
setini seçmelidir (Şekil A.l). Mini drip setler
(damlalık bölmesi içinde iğne bulunanlar) İV yolun açık tutulması için tasarlanmışlardır- minimal
infüzyonla bu sağlanır. Bu setler genellikle acil
durumlarda kullanılırlar. Bunlar 60 damla/cc
olacak şekilde tasarlanmışlardır. Bunlarla genellikle İV yol dakikada 0.5 cc (30 damla)'den az in-
KISIM 12. EKLER
ŞEKİL A.1 İV tedavi için uygulama
seti.
füzyon yapılarak açık tutulur. Solüsyon setleri
daha büyük volümleri daha kısa zamanda sağlayabilirler. Damlalık bölümlerinde iğne yoktur, 1017 damla/cc verirler. Bunlar büyük travmaya
uğramış, hipovolemik şoktaki hastalar gibi kısa
zamanda büyük volümlerin infüzyonunun gerektiği veya gerekebileceği durumlarda kullanılırlar.
Uygun ilaç setinin seçiminden sonra ATT steril
kapakların açılmamış olup olmadığını kontrol
etmelidir. Akım kontrol mandalı istenen düzeye
getirilip sıkıştırılmalıdır. Steril ambalaj, tüpün
damlalık bölümüne en yakın kısmından açılmalıdır. Steril ambalaj açıldıktan sonra tüpün ucu
sıvı kabına sokulur. Bu sırada steril bölgenin kontamine edilmemesine dikkat edilmelidir.
Sıvı kabı damlalık bölümünden yüksekte tutu
lurken ATT damlalık bölümünü yaklaşık yarı
dolu hale gelene kadar gevşetir ve sıkıştırır (Şekil
A.2). Akım kontrolü açılır ve uygulama setinde
kalan bütün havanın yerini sıvı alana kadar
akmasına izin verilir. Bu sırada borunun ucundaki
steril kapak ta, sıvının akışını sağlamak için,
gerekirse gevşetilmeli, fakat çıkartılmamalıdır.
ATT, borularda hava baloncuğu kalmadığından
ve damlalık bölümünün yarı dolu olduğundan
emin olmalıdır. Sonra iğnenin veya kateterin
yerleştirildiği bölgeden hareket etmemesini
sağlamak için sargıyla bant kullanılırken, izin
veriliyorsa antibiyotikli merhem de uygulanabilir.
Sabitleme için bir kol tahtası da hazır olmalıdır.
Kullanılacak İV iğne veya kateter açılmadan se-
ŞEKİL A.2 ATT damlalık bölümünü yarı yarıya
dolana kadar sıkıp gevşetirken sıvı kabını
damlalık bölümünden yukarıda tutar.
çilmelidir. ATT'ler genellikle 3 tip iğne ve kateter
kullanırlar. Çelik iğne veya kelebek, üstünde
iğnesi olan kateterler ve içinde iğnesi olan
kateterler (Şekil A.3). Pek çok durumda ATT
üstünde iğne olan kateteri tercih eder, çünkü kullanımı, sabitlemesi en kolay ve en az probleme
neden olanıdır. İğne ve kateterler ölçülerine göre
boyutlara sahiptirler -ölçü sayısı küçüldükçe (14,
16 gibi) iç çapı büyür. çap büyüdükçe sıvı daha
hızlı infüze edilebilir. Bundan dolayı büyük
volümlerin infüzyonu gerektiğinde ATT geniş
çaplı kateterleri (14, 16, 18) ve küçük çaplı kateterleri de küçük volüm infüzyonlarında ve damar
yolunun açık tutulmasında kullanır.
ŞEKİL A.3 Hastane öncesi kullanılan İV sıvı
setlerinde çoklukla kullanılan 3 iğne tipi örneği;
(üst) kelebek, (orta) kateter üstünde iğne, (alt)
kateter içinde iğne.
EK A . İNTRAVENÖZ TEDAVİ
2. Basamak: Uygulama Alanının Seçimi
Daha sonra ponksiyon yapılacak venin seçilmesi gerekir (şekil A.4). Mümkünse yaralanmamış bir üst ekstremite kullanılmalıdır. ATT kullanılacak kateterin ölçüsünün seçilen ekstremitenin en uzak kısmıyla uygun olmasına dikkat
etmelidir. Antekübital bölgedeki venler en büyükleri olmalarına karşın son kaynak olarak veya
ancak ciddi dolaşım kollapsı geliştiğinde kullanılmalıdır. Bunların arterlere çok yakın seyretme eğiliminde olmalarından ve sabitleştirme zorluğundan dolayı mümkünse eklemler üzerindeki
venlerden kaçınılmalıdır.
Turnike, seçilen bölgenin birkaç santim üzerindeki ekstremite bölgesine yerleştirilmelidir (Şekil A.5). ATT turnikeyi arteriol akımını engellemeyecek fakat venöz dönüşü durduracak kadar
sıkı uygulamalıdır. Ekstremite kalp düzeyinin
aşağısında tutulmalı, venöz distansiyonu arttırmak
ve seçilen venin daha kolay görülebilmesi için
hastaya yumruğunu birkaç kez sıkıp açması
tembih edilmelidir. iyice belirginleşen ven
bulunduğunda ATT venin yerleşimi ve gerginliğini, iğnenin altından kayıp gitmeyeceğini anlayabilmek için palpe eder.
3. Basamak: Uygulama Alanının Hazırlanması
Sonraki basamak olan uygulama alanının hazırlanması son derece önemlidir. Derideki kontaminantların direkt olarak kana karışmasını önlemek için bölge iyice dezenfekte edilmelidir. Bu
basamak, ATT’nin genellikle çalıştığı uygun olmayan, kötü ortamlarda daha da önem kazanır.
Başlangıç temizliği povidon emdirilmiş süngerle
yapılır. ATT temizliğe önce seçilen alandan
başlar, sonra daireler çizerek çevreyi de temizler.
Bu uygulama alkol emdirilmiş süngerle, povidonu
silerken de tekrarlanır.
4. Basamak: Ven Ponksiyonunun Yapılması
ŞEKİL A.4 ATT vene giriş için uygun bölgeyi
seçer.
ŞEKİL A.5 ATT vene giriş yerinin hemen
üstünde, ekstremiteye turnike tatbik eder.
ATT artık ven ponksiyonu için hazırdır. Ekstremiteyi kalp seviyesinde ya da daha aşağıda tutarken şu işlemleri uygulayın:
1. Bir parmakla deri ve vene, seçilen sahanın biraz yanından ve distalinden, venin
hareket etmesini önlemek için hafifçe
traksiyon uygulayın.
2. İğneyi 30° açıyla, açıklığı yukarı
gelecek şekilde tutun.
3. Sıkıca ve hızla deriyi vene girilmek
istenen noktanın 2-5 mm distalinden
delin (Şekil A.6).
4. Daha sonra sıkıca ve hızla ve ne yukarıdan veya yandan girin. Direnci hissedeceksiniz, daha sonra direncin hızla kırılması ile iğne ve ne girecektir. Vene
başarılı bir şekilde girmişseniz iğnenin
topuzuna bir "geri akım" olur (Şekil
4.7).
KISIM 12. EKLER
ŞEKİL A.6 ATT iğneyi 30° açıyla tutarak deriyi
venin 2-5 mm distalinden hızla ve kuvvetle
deler.
ŞEKİL A.7 Vene girildiğinde az miktarda kan
iğnenin başına doğru "geri kaçar".
5. Çelik iğneleri kullanırken dikkatlice
ven üzerinden girin, üstünde iğne olan
kateterler için, iğne giriş noktasını
geçtikten sonra venin içinde 2-3 mm
ilerletin ve kateteri dikkatlice iğnenin
üzerinden venin içine kaydırın ve
iğneyi çıkartın (önemli not: Kateteri
iğnenin üzerinden kaydırırken bir
problem ortaya çıkarsa, hiçbir zaman
kateteri yeniden iğnenin üzerine
çekmeyin. Kateterin sonu iğnenin ucu
tarafından sıyrılıp plastik kateter
embolisine neden olur ki, bu hasta için
ciddi bir potansiyel komplikasyon
oluşturur).
6. Eğer kan örnekleri alınacaksa iğnenin
ucuna bu kez şırınga yerleştirilip şırıngaya kan çekilir.
7. Uygulama seti borularının serbest ucundaki steril kapağı çıkartın ve steril bölümleri kontamine etmemeye dikkat ederek kateterin ucuna sıkıca yerleştirin (Şekil A.8). İğnenin çıkışını kolay-laştırmak
ve şırınga veya tüp bağlan-ması sırasında
gereksiz kan kaybını önlemek için, bir
parmağınızı kateterin sonunda venin üstüne yerleştirin ve hafifçe baskı uygulayın. Uygulama seti bağlandıktan sonra
turnikeyi çıkartın.
8. Sıvının infüzyonunu sağlamak için yavaşça akım kontrol mandalını açın, sıvının
çevre dokuya değil de venin içine infüze
edildiğinden emin olun. İğne veya
kateterin venin içinde olduğunu kanıtlamak için sıvı kabını venöz ponksiyon
düzeyinin altında birkaç saniye tutun. İğne veya kateter gereği gibi yerleşmişse,
uygulama setinin içine venden kan geçer.
9. Açık İV yol sağlandıktan sonra gerekirse
kol tahtasını da kullanarak kateter ve
tüpleri bölgede bantlarla sabitleştirin (şekil A. 9). Antiseptik pansumanlar koruma
önlemlerinin bir kısmı olarak kullanılırlar.
Emniyet bandı üzerine kateter boyunu,
işlemin yapıldığı gün ve saati kaydedin.
Kateterin yerinde kalmasını sağlamak için
ekstremiteyi sabitleştirin.
ŞEKİL A.8 Uygulama setinin tüpleri kateterin
başına sıkıca yerleştirilir.
EK A . İNTRAVENÖZ TEDAVİ
ŞEKİL A.9 Kateter ve tüpler bant kullanılarak
sabitleştirilir, kol ise kol tahtası sayesinde
sabitleştirilir.
HASTANIN VE İV TEDAVİNİN
MONİTÖRİZASYONU
ATT’nin hastayı ve İV sıvıyı yakından monitörize
etmesi gerekir. Devamlı olarak düzenli aralıklarla
hastanın hayati belirtilerinin kontrol edilmesi
gerekir. Ek olarak hastada aşırı hidratasyon yüksek kan basıncı, akciğerlerde raller ve dispne
gibi- belirtileri gözlenmeli, bu belirtiler ortaya çıkarsa akım hızı verilebilecek en düşük düzeye indirilmelidir. Kan basıncı diğer ekstremitenin yaralı veya uygun olmadığı durumlar dışında İV sıvının verildiği ekstremiteden ölçülmemelidir.
Genellikle ATT'ye akım hızı için tıbbi kontrol
tarafından spesifik emirler verilir, ATT (açık
tutmak için, minimum akış hızı), tamamen açık
(maksimum veya tam akım) veya belirli rakamla
saatte santimetreküp olarak ifade edilebilir. Dakikadaki damla sayısı aşağıdaki formül kullanılarak hesaplanır:
Akım hızı (damla/dakika)
(kısaca, gtts/dk) =
cc/saat emredilenxdamla/cc damlalık bölümü için
İnfüzyon süresi
Örnek olarak ATT'ye 100 cc/saatlik sıvı infüzyonunun 10 damla/cc'lik bir damlalıkla yapılmasının emredildiğini düşünelim. Bu durumda dakikadaki akım hızı şöyle olur:
17 damla (gtts)/dk=
100 cc/saat x 10 damla/cc
60 dakika
İV sıvının uygun akım hızında verilip verilmediği periyodik olarak kontrol edilmelidir. Hastayla
bağlantılı olarak sıvı kabının yüksekliğinin her
değişiminde akım hızı kontrol edilmelidir. Kan
sete geri kaçıyorsa sıvı kabı hastaya göre çok aşağıdadır ve yavaşça yükseltilmeli veya hafifçe
baskı uygulanmalıdır. Eğer İV sıvının akımı durur
veya yavaşlarsa tüplerin tıkanmış veya sıkışmış
olup olmadığı kontrol edilmelidir. Aynı zamanda
kateterin aynı pozisyonu koruduğu, ekstremitenin
fleksiyonda olup akımı engellemediği ve sıvının
çevre subkütan dokuya infiltre olmadığı kontrol
edilmelidir. Eğer infiltrasyondan şüpheleniyorsa
çevre dokuda şişme veya hassasiyet kontrolü
yapılmalıdır. İV sıvı infiltre oluyorsa, hemen akım
kesilir ve İV tedavi durdurulur.
İnfiltrasyon veya İV yolun işlevsizliğinden dolayı İV infüzyona ara vermek gerektiğinde, ATT
önce akım kontrol klempini kapatır ve kateteri
tutan bantları çıkartır. ATT İV giriş yeri üzerine
küçük steril bir pansuman yerleştirip kateter ucunu
sıkı ca kavrar, hızla ve yumuşakça geri çeker.
Hematom oluşumu önlemek için venöz giriş yeri
üzerine, kanama durana kadar baskı uygulanır.
Kanama kontrol altına alındıktan sonra bir yara
bandıyla üzeri örtülür. İV tedaviye başlamak için
venöz giriş hatalı olursa da aynen tekrarlanır.
Yeni bir infüzyona başlaması emredilen ATT bir
diğer ekstremiteyi kullanmaya gayret etmelidir.
Aynı ekstremitenin kullanılması gerekiyorsa
önceki bölgenin proksimalinde bir yer seçilmelidir. ATT hiçbir zaman daha önce infüzyona ara
verilen bölgenin distalinde infüzyona başlamamalıdır.
Bir sıvı kabı içeriği tükenince damlalık kısmı
boşalmadan dolu bir diğer kapla değiştirilmelidir.
Eski kap tüp kısmından ayrılmalı ve kontaminasyona dikkat edilmelidir. Tüp sonu yeni kap
içine İV tedaviye yeni başlanıyormuş gibi takılmalı ve damlalık kısmı yeniden kısmen doldurularak yerleştirilmelidir.
İV TEDAVİ KOMPLİKASYONLARI
Komplikasyonlar İV tedavi sırasında veya sonrasında ortaya çıkabilir. Bu yüzden İV tedaviyi
yapan ATT’nin bunlara müdahale etmeyi bilmesi
KISIM 12. EKLER
gerekir. Komplikasyonlar infiltrasyon gibi lokal,
plastik kateter embolisi gibi sistemik de olabilir.
Belirli komplikasyonlar hastanın durumunu tehlikeye sokabilir.
Lokal Komplikasyonlar
İğnenin girmesi nedeniyle bir miktar ağrı olması beklenir. Ağrı infüzyonun başlaması ile devam edebilir, fakat hızla ortadan kalkar. Devam
eden ağrı ve yanma infiltrasyonun veya lokal allerjik reaksiyonun göstergesidir ve tedavi kesilmelidir.
Enfeksiyonsa deri yolundan kontaminan ajanın
kazayla girmesi sonucu oluşabilir. ilk başta
belirgin olmamasına karşın şişlik, kırmızılık ve
bölge derisindeki sıcaklık artışı enfeksiyonun
göstergesidir. Bu durumda girilen ven bölgesi
değiştirilmeli, eğer mümkünse diğer ekstremite
tercih edilmelidir.
Özellikle vene girişin eklem üzerinden yapıldığı durumlarda kazayla artere de girilebilir. Kateter içine veya çevresinde parlak kırmızı pulsatil
arteriyel kanama varsa kateter en kısa zamanda
geri çekilir. O bölgeye en az beş dakika olmak
üzere, kanama duruncaya kadar kuvvetli, direkt
baskı uygulanmalıdır. Diğer olası lokal
komplikasyonlar ise sinir zedelenmesi, doku zedelenmesi ve tromboflebittir.
kasyonların ortaya çıkması olasılığını en aza indirir.
Dolaşım yüklenmesi (fazla miktarda sıvı verilmesi sonucu), hastanın ve İV sıvının gerektiği
gibi monitörize edilmemesiyle nadiren ortaya çıkar. Dolaşım yüklenmesinin semptom ve belirtileri konjestif kalp yetmezliğininkiyle benzerdir
(dispne, raller, boyun ven dolgunluğu). ATT
akımı minimum hıza indirip oksijen vermelidir.
Anafilaksi de nadir görülür. Bu durum genellikle
İV solüsyona, solüsyonun kendisinden başka ilaçların eklenmesiyle ortaya çıkar. ATT infüzyonu
bırakmalı ve anafilaksi tedavisini uygulamaya
başlamalıdır.
Çevresel Komplikasyonlar
İV tedavinin son komplikasyonu çevreyle ilgilidir. Soğuk havalarda İV solüsyon, tüpler veya
kabın içinde hızla donabilir. Bu durumda ATT İV
tedaviye açık alan yerine ambulansta veya ısıtılan
bir binada başlamalıdır. Ambulanstan bir binaya
nakil sırasındaysa sıvı kabı soğuğun etkisinden
korunmalıdır. Yine soğuğun etkisiyle bu kez
hipovolemik şok nedeniyle fazla miktarda sıvı
alan hastada, eğer verilen sıvı ılık tutulamamışsa
vücut sıcaklığının düşmesiyle hipotermi ortaya
çıkma olasılığı vardır.
Sistemik Komplikasyonlar
Sistemik komplikasyonlar lokal komplikasyonlardan daha ciddidir. Bazı komplikasyonlar dolaşım kollapsı ile sonuçlanabilir. ATT bu tip
problemleri tanıyabilmeli ve etkin biçimde bunlara müdahale edebilmelidir.
Basit bayılma vene giriş sırasında hastanın hissi
yanıtı olarak ortaya çıkabilir. Destekleyici tedavi
gerekebilir. İV tedavi yapılırken tüm hastalar
yatar pozisyonda olmalıdır. Hava embolisi İV
yoldan havanın sızmasına izin verilirse ortaya çıkabilir. Hastada hızla bilinç kaybı oluşur, siyanoz
ve şok gelişir. İV tedaviye hemen ara vermek ve
hastayı, baş aşağı pozisyonda yüksek akımlı
oksijen vererek hızla nakletmek gerekir. İV
uygulamanın ayrıntılarına gereken dikkatin
verilmesi bu öldürücü potansiyele sahip kompli-
ATT Sizsiniz...
1.
2.
3.
4.
İnfüzyonla transfüzyon arasındaki fark
nedir? Hiçbir zaman kullanma ihtimali
olmadığı halde neden transfüzyon
teknik ve araçlarını bilmelisiniz?
Minidrip setlerle solüsyon setleri arasındaki esas ayrım nedir? Bu tip uygulama
setlerinin kullanıldığı durumlara birer
örnek veriniz.
Hastayı veya İV sıvıyı monitörize
ederken
hangi
bulgulara
dikkat
etmelisiniz?
Bu
bulgulardan
biri
oluştuğunda ne yaparsınız?
İV sıvının akım hızını nasıl kontrol edersiniz? Borulara kanın kaçmasına neden
ne olabilir?
EK B
İleri Hava Yolu Temini
HASTANIN DEĞERLENDİRİLMESİ
GİRİŞ
İleri hava yolu temini yabancı cisimlerin ve
mide içeriğinin hava yollarına aspirasyonunu önlemek, oksijenden zengin hava verilmesini sağlamak için bir tüp yerleştirilmesidir. İleri hava yolunu oluşturmak için iki
araç kullanılır: endotrekeal tüp ve özofageal obtüratör hava yolu. Her iki aracın kullanımında belirli düzeyde deneyim, uygun
yerleştirme ve kullanma gerekir. ATT bir
kez bu yeteneği geliştirdikten sonra, her iki
araç ta hava yolunu açık tutmak, korumak
ve etkin ventilasyon u sağlamak için kullanılabilir.
Ek-B primer hasta değerlendirilmesinin
önemi ve uygun hava yolunun oluşturulup
korunmasının gerekliliğini hatırlatarak başlamaktadır. Daha sonraki bölümde ileri hava yolu temininin iki yolu ve her iki tekniğin
kontrendikasyon ve komplikasyonları anlatılmaktadır.
AMAÇLAR
Ek-B'nin amaçları:
•
hastanın değerlendirilmesinin önemini
göstermek.
•
endotrakeal entübasyonu kullanarak
ileri hava yolu teminini anlatmak.
•
özofageal
obtüratör
hava
yolunu
kullanarak ileri hava yolu teminini
anlatmak.
Hastanın değerlendirilmesindeki birinci sırayı her
zaman hava yolu, solunum ve dolaşım almalıdır.
Bu kural bütün hastalara uygulanır. Belirgin bir
bacak kırığı veya ampüte parmak göze batar, fakat
tıkanmış bir hava yolunun hemen temizlenmesi
gerekir, yoksa hasta ölür. ATT daima önce A, B,
C'yi düşünmelidir. Primer muayene sırasında bir
majör problem bulunmuşsa, ATT hızla buna
müdahale etmelidir.
Hastane öncesi bakımın en önemli bölümü temiz bir hava yolunun sağlanması ve korunmasıdır.
Şuuru açık olan hastaların pek çoğu kendileri uygun hava yolunu sağlarlar. ATT bu hastalara oksijen sağlar, monitörize edip durumlarındaki
herhangi bir değişime karşı yakın takibe alır. Tam
kendinde olmayan hastalar oral veya nazal hava
yoluna ve temizlenmesine ihtiyaç duyarlar.
Sadece yeterli solunum yapamayan hastalarda ve
6. bölümde anlatılan daha kolay, invaziv olmayan
hava yolu sağlama tekniklerinin yetersiz kaldığı
durumlarda burada anlatılan ileri hava kontrolü
uygulanır.
ENDOTRAKEAL ENTÜBASYON
İleri hava yolu temini entübasyon -ventilasyonu
sağlamak ve düzenlemek için hava yoluna bir tüpün yerleştirilmesi- demektir. Endotrakeal entübasyon ise, endotrakeal tüpün (ETT) hastanın
ağız veya burnundan ses telleri arasından, larenksinden geçirilerek trakeaya yerleştirilmesi olan bir
entübasyon metodudur (Şekil B.l). ATT tüpün
aralarından geçeceği ses tellerini gözlemek için laringoskop kullanır (Şekil B.2). Daha sonra tüpün
sonuna yakın bölümündeki balon, trakeanın genişleyip akciğerlere hava verebilmesi için 5-10 cc
havayla şişirilir, aynı zamanda şişmiş balon
farenksteki katı ve sıvıların akciğerler içine
kaçmasını önler. ETT hava yolunu tamamen
kontrol eder ve gerekirse uzun süre yerinde
bırakılabilir.
ŞEKİL B.1 Endotrakeal tüpün pek çok boyutu
vardır, Tüpe gerektiği gibi pozisyon verildiğinde
şişirilen balon hava yolunu kaplar,
Endotrakeal tüpün pek çok boyu vardır ve
uygun boyunun seçilmesi önemlidir. Pek çok
erişkin erkekte 7,5-8 mm çaplı tüpler uygundur.
Çocuklarda uygun tüp boyunu seçerken hastanın
küçük parmağının tırnak ortasına düşen
bölümünün çapı kabaca fikir sağlar (Şekil B.3).
Uygun tüp boyunu seçtikten sonra ATT bir
şırıngayla balonu şişirip havanın kaçıp
kaçmadığını kontrol etmelidir (Şekil B.4). Balonu
test ettikten sonra söndürmeli ve 10 cc hava dolu
şırınga tüpe bağlı bırakılmalıdır.
ŞEKİL B.2 Endotrakeal tüpü yerleştirirken
mutlaka laringoskop kullanılmalıdır, Ayrılabilen
laringoskop ağızları düz ve kavisli olarak iki
tiptedir.
Plastik kaplı kılavuz tel (Şekil B.5) ETT içine
yerleştirilebilir. Kılavuz tel tüpe ek bir sertlik
sağlar ve yerleştirme sırasında endotrakeal türe
gerekli kavisi sağlamak için bükülebilir.
Kılavuzun ucu hafif bir kavis sağlamak için biraz
bükülmelidir.
Kılavuz
tüpün
ucundan
çıkartılmamalıdır, aksi halde hava yolu dokusunu
delebilir veya zedeleyebilir.
ATT'ye hastanın ses tellerinin direkt görüntüsünü sağlamak için laringoskop kullanılır. Laringoskopun ağız kısmı sapından çıkartılabilir. Ağızların pek çok boyu bulunur, tümü ya kavisli ya da
düzdür. Entübasyon için yeterli aydınlatma
gereklidir. Bu amaç için ağız kısmının ucuna yakın bir yerdeki ampul kullanılır. Işık, ağız kısmı
ile sap arasında dik açı oluşturulup kilitlenince
yanar (Şekil B.6). Ağız kısmı tam yerleşmediğinde, ampul yandığında veya sap kısmındaki piller
bittiğinde ışık yanmaz. ATT hastayı entübe
etmeden önce ışığın yandığından emin olmalıdır.
ŞEKİL B.3 Çocuklara uygun ETT boyunu
seçerken hastanın küçük parmağının tırnak
yatağı kısmının çapı kabaca fikir sağlamada
kullanılabilir.
ŞEKİL B.4 Yerleştirilmeden önce ETT'ün balonu
şişirilip kaçak olmaması kontrol edilmelidir.
EK B . İLERİ HAVAYOLU TEMİNİ
ŞEKİL B.5 Plastik kaplı kılavuz entübasyon
sırasında, kıvrılabilir ETT'e en iyi şekli vermede
kullanılır. Kılavuzun ucu kıvrılmalı ve hiçbir
zaman tüpün alt ucundan dışarı çıkmamalıdır.
ETT Yerleştirilmesi
Araçlar hazırlandıktan sonra hastaya gereken
pozisyon verilmelidir. Entübasyonu kolaylaştırmak için hava yolunun üç komponentinin (ağız,
farenks ve trakea) düz bir hat oluşturulması sağlanır (Şekil B.7a). Daha sonra başa boyundan ekstansiyon yaptırılarak ağızla farenks bir hat üzerine
getirilir (Şekil B.7b).
Bir kez hava yolu bir hat üzerine getirildikten
sonra ağız, herhangi bir gevşek ve tıkayan maddelerden temizlenmelidir. Tam veya parça protezler çıkartılmalıdır. Kusmuk, kan pıhtıları veya
üst solunum yolunu tıkayan bütün maddelerin
aspirasyonu gereklidir.
Entübasyondan önce hastanın iyice ventilasyonu sağlanır. Tüp yerleştirilmeden hemen önce
ATT ağızdan ağza veya tercihen torba-valf-maske
ve % 100'lük oksijenle birkaç soluk verir. Daha
sonra ATT sol eliyle laringoskopu kavrar. Ağız
kısmı hastanın ağzının içine sağ tarafa
yerleştirilir, sonra dili sola iterken ortaya doğru
getirilir. Son pozisyon ağız kısmının düz veya
kavisli olmasına
göre değişir. Kavislinin ucu dil kökünden vallekulaya -dil köküyle epiglot arasındaki bölgeye
ulaşana kadar ilerletilir (Şekil B.8a). Düz olansa
epiglotu tutup öne doğru iterek biraz daha ileriye
yerleştirilebilir (Şekil B.8b). Laringoskop ses
tellerinin görülmesine yetecek kadar basküle edilir
(sapının uzun eksenine paralel olarak). Her iki
tipin de ağız kısmı üst dişlere karşı kaldıraç olarak
kullanılmamalıdır, çünkü bu manevra ile dişler
kırılabilir ve ses tellerinin görünür hale gelmesi
önlenir (Şekil B.9).
Hastanın ses telleri direkt olarak gözlenebiliyorken ATT ETT'ü sağ eliyle tutar ve tüpü hastanın ağzının sağ tarafından içeriye sokar. Ses telleri ve tüpün ucu daima göz önünde bulundurulmalıdır. Tüp laringoskopun ağız kısmının orta
kısmından daha aşağı itilmemelidir, çünkü bu du-
ŞEKİL B.7 Endotrakeal tüpün yerleştirilmesini
kolaylaştırmak için farenksle trakea aynı düzleme
getirilmelidir. (a) önce boyun göğüs üzerine doğru
fleksiyona getirilir, daha sonra (b) baş boyun
üzerinde ekstansiyona getirilir.
ŞEKİL B.6 Laringoskopun sonundaki ışık ağız ile
sap dik açı yapıp da kilitlenince yanar.
KISIM 12. EKLER
ŞEKİL B.8 Ses tellerinin görünür hale getirilmesi, (a) kavisli ağız dil
kökünden aşağıya vallekula üzerine yerleşene kadar ilerletilir. (b) düz
ağız biraz daha uzağa, epiglotu öne doğru kaldıracak kadar ilerletilir.
rumda ATT ucunu görmeyebilir. ETT'ün ucu ses
tellerinin arasından geçerken gözlenmelidir. Aynı
zamanda şişirilmemiş balonun ses tellerini geçişi
de gözlenmelidir. Daha sonra ETT balonun üst
ucundan 2,5 cm. ileri itilmelidir (Şekil B.10). Bir
kez tüp ses telleri arasından trakeaya yerleştirildikten sonra içindeki kılavuz geri çekilmelidir.
ETT'ü trakeaya direkt olarak görerek yerleştirdikten sonra ATT şırıngayı kullanarak 5-10 cc
hava ile -tüpün çevresinden hava geçişini
engelleyecek kadar- balonu şişirir. Daha sonra
şırınga çıkartılmalıdır yoksa balon tekrar şırınga
içine boşalabilir. Uygun tüp pozisyonu, hasta
tüpten solurken her iki akciğeri steteskopla
dinleyerek kontrol edilir. Solunum sesleri sağ ve
sol akciğerde çok iyi duyulmalıdır. Eğer her iki
akciğerden solunum sesleri iyi duyulamıyorsa
balon boşaltılmalı ve ETT yaklaşık 2,5 cm. geriye
çekilip balon tekrar şişirilmeli ve pozisyon
bilateral solunum sesleri tekrar dinlenerek kontrol
edilmelidir.
Balon şişmiş olduğu halde endotrakeal tüp trakea içinde yer değiştirebilir. Bundan dolayı uygun pozisyon korunmalıdır. ATT tüpü bantlarla
tespit etmeden bırakmamalıdır. Tüpü hastanın
ağzına tutturmak için yapışkan bandaj veya 75
cm. uzunluğunda umblikal bandaj, ki bu önce
ŞEKİL B.9 Laringoskopla hiçbir zaman üst
dişlere doğru bastırılmamalı veya kaldıraç olarak
dişleri kullanmamalıdır. Ses tellerinin görülmesi
sadece dili öne doğru kaldırmakla
gerçekleştirilebilir.
EK B . İLERİ HAVAYOLU TEMİNİ
tüpün çevresine ve daha sonra uygun pozisyonu
korumak için hastanın başı çevresine sarılarak
kullanılır.
Uygun yerleştirilen ETT'ün hareketi de önlendikten sonra hastanın tüpü ısırmaması için dişleri
arasına orofaringeal havayolu ya da ısırma bloğu
yerleştirilir (Şekil B.ll).
Endotrakeal tüpün yerleştirilmesi hızlı ve doğru
biçimde yapılmalıdır. ETT'ün uygun pozisyonda
yerleştirilmesi için en fazla 30 saniye gerekir.
ETT gerektiği gibi yerleştirilmemişse geri
çekilmeli ve ikinci bir entübasyondan önce yaklaşık bir dakika pozitif basınçlı ventilasyon uygulanmalıdır.
Endotrakeal entübasyon sırasında en sık yapılan
hata tüpü çok uzağa, sağ ana bronşa, ki böylece
sadece sağ akciğer havalanması sağlanır, itilip
yerleştirilmesidir. Doğru tüp yerleşimi göğsün iki
tarafından iyi işitilebilen solunum sesleriyle
kanıtlanır. Eğer solunum sesleri sadece sağ tarafta
duyuluyorsa balon söndürülüp tüp 2,5 cm. kadar
yukarı çekilmeli, balon tekrar şişirilip, akciğer
sesleri yeniden kontrol edilmelidir.
Bir diğer sık rastlanan hataysa, entübasyon esnasında ses telleri yeterince görülmeden tüpün
ileri doğru zorlanmasıyla ortaya çıkar. Bu durumda ATT özofagusa girer. Bütün hastalarda, ATT
ses tellerini görmeli ve tüpün ucunu bunların arasından geçerken izlemelidir. Bir diğer ATT krikoid kıkırdağa basarak ses tellerinin daha kolay
görülmesini sağlar (Şekil B.12). Buna Sellick
Manevrası adı verilir. Bu manevra ses tellerini
aşikar hale getirirken hastanın öğürmesine ve kusmasına neden olabilir. Krikoid kıkırdağa sıkı baskı uygulandığı sürece özofagus kapanır, yiyeceklerin hava yoluna kaçması da önlenmiş olur. Bu
nedenle bir kez krikoid kıkırdağa baskı yapıldığında, ETT gerektiği gibi yerleştirilip balonu şişirilinceye kadar devam edilmelidir.
Endotrakeal Entübasyonun Kontrendikasyonu
Kendinde olmayan hastaya en iyi ventilasyonu
endotrakeal tüp sağlar. Tek bir belirgin kontrendikasyonu -kullanılmaması gereken durum
boyun omurlarında yaralanma olmasıdır. Tabii ki
hava yolu ve solunum bu durumda da önceliği
alır. Ancak ATT hastanın omuriliğinin daha
ŞEKİL B.10 Uygun pozisyon verildiğinde
balonun üst kenarı ses telleri seviyesinden
yaklaşık 2.5 cm aşağıda olmalıdır.
ŞEKİL B.11 ETT'e gereken pozisyon verildikten
sonra bantla tespit edilmelidir. ETI'ün
ısırılmaması için orofaringeal havayolu
yerleştirilmelidir.
fazla hasar görmesini önlemelidir. Travmaya bağlı
olmayan kardiak arrestli hasta, tarif edildiği gibi,
standart olarak laringoskop kullanılıp boyun
fleksiyon ve baş ekstansiyonda entübe edilir.
Travma sonucu bilinç kaybı olan hasta daha zor
bir problem oluşturur. Bu tip bir hastada diğer
alternatif hava yolları kontrolleri (çene kaldırma
KISIM 12. EKLER
veya çeneye dayanma, orofaringeal havayolu ve
torba-valf-maske) genellikle yeterlidir. Ancak
ATT’nin bilinçsiz hastayı entübe etmesi gerekiyorsa ikinci bir ATT çömelip bacaklarını iki
yana açarak hastayı kavrar, başını da nötral pozisyonda tutar. Üçüncü bir yardımcı da daha önce
tarif edildiği gibi Sellick manevrasını uygulayarak ses tellerini görünür hale getirir (Şekil B.13).
Endotrakeal Entübasyonun Komplikasyonları
Daha önce değinildiği gibi ETT'ünün ses telleri
arasından çok ileriye itilmesi en sık görülen
komplikasyondur. Bu tüpün sağ ana bronşa girmesine neden olur. Bu durumda sadece sağ akciğerin havalanması sağlanır. Doğru yerleştirildiği
halde ETT hareketi önlenmemişse kayabilir. ATT
tüpü uygun şekilde bantlanana kadar bırakmamalıdır.
İkinci komplikasyon ATT’nin ses tellerini görmeden tüpü yerleştirmeye çalışmasıyla ortaya çıkar. Genellikle ETT özofagusa girer. Bu durumda
mide hızla şişerken akciğerler hiç havalanmaz.
Bundan dolayı ATT’nin ETT ses tellerini geçerken izlemesi gereklidir. Üçüncü bir komplikasyon, spinal hasarlanmanın artmasıdır. Ne zaman
boyun yaralanması konusunda tereddüt olursa,
ATT hastanın boynunu normal pozisyondan hareket ettirmeden entübe etmelidir.
Dördüncü komplikasyon, tüpü yerleştirme sıra-
ŞEKİL B.12 Krikoid kıkırdak üzerine baskı
uygulayarak ses tellerinin daha iyi gözlenmesi
sağlanırken özofagus ta kapatılmış olur.
sında fazla zaman harcanmasıyla ortaya çıkar.
ATT entübasyon yapmaya çalışırken 30 saniyeden fazla zaman harcamamalıdır. Bundan daha
uzun sürerse ATT durmalı ve tekrar denemeden
önce hastaya en az 60 saniye % 100'lük oksijen
solutmalıdır. Eğer iki kez entübasyon denenmiş
fakat tüp geçirilememişse alternatif ventilasyon
teknikleri kullanılmalıdır.
Son olarak laringoskop ve ETT'ün ucu yaralan-
ŞEKİL B.15 Spinal
yaralanmadan şüphe
edildiğinde endotrakeal
entübasyon tekniği modifiye
edilmelidir. Bir ATT hastayı
bacakları arasına alıp
otururken başı nötral
pozisyonda tutmalıdır.
Başarılı,bir entübasyon yapabilme şansı Sellick manevrası
ile arttırılabilir.
EK B . İLERİ HAVAYOLU TEMİNİ
lanmaya yol açabilir. Eğer laringoskopun ağız
kısmı kaldıraç olarak kullanılırsa dişler kırılabilir.
Eğer ATT tüpü görmeden, körlemesine öne iterse
farenksi yaralayabilir. Endotrakeal entübasyonun
avantaj ve dezavantajları Tablo B.1'de sıralanmıştır.
TABLO B.1 Endotrakeal Entübasyon
ÖZOFAGEAL OBTÜRATÖR HAVAYOLU
İleri hava yolu temini özofageal obtüratör havayolunu (ÖOH) kullanarak da sağlanabilir. ÖOH
1973’ten bu yana kardiopulmoner resüsitasyonda,
hava yolunu sağlamada kullanılmaktadırlar.
Uygun yerleştirilmiş endotrakeal tüpün akciğerlere oksijeni en etkin biçimde sağladığı şüphe
götürmez, ancak yapılan son çalışmalarda
ÖOH'nun uygun şekilde kullanıldığında endotrakeal entübasyon kadar etkin olabileceği ortaya
konmuştur. ÖOH'nun yerleştirilmesi de daha az
deneyim ve yetenek gerektirir, çünkü ATT'nin
entübasyon sırasında ses tellerini görünür hale
getirmek için laringoskop kullanması gerekmez.
Özofageal obtüratör havayolu plastik, yarı sert,
34 cm uzunluğunda ve 13 mm çapında bir tüptür
(Şekil B.14). Alt ucu yumuşak, yuvarlak ve
kapalıdır. Tüpün üst 1/3 kısmı ise hava yolu
fonksiyonunu görmesi için tasarlanmıştır, orta ve
üst 1/3'lerin birleşim yerinde, çeperde 16 delik
bulunur. Uygun biçimde yerleştirildiğinde bu
delikler farenks düzeyinde yerleşir ve oksijenden
zenginleştirilmiş havanın akciğerlere serbest geçişini sağlar. ÖOH'nun 2/3'ü özofagusun içinde
kalır. Tüpün altını çevreleyen balon özofagusu
kapatmak için şişirilir ve böylece mide içeriğinin
hava yoluna çıkarılması önlenir.
ÖOH ile birlikte olan maske hastanın ağız ve
burnuna rahatça oturup sıkıca kapatır. Oksijenden
zenginleştirilmiş hava yüz maskesinin ağızdan
içeriye, hava yolunun üst kısmına verilir ve sonra
tüpün çeperindeki deliklerden akciğerlere iletilir,
çünkü özofagus şişirilmiş olan balonla kapatılmıştır (Şekil B.15).
Bazı ÖOH markalarına gastrik dekompresyon
tüpü de eklenerek modifiye edilmişlerdir. Bu alet
özofageal gastrik tüp hava yolu (ÖGTH) adım
alır. Gastrik dekompresyon tüpü, mide içindeki
havanın dışarı çıkmasına izin vererek gastrik distansiyonu azaltır. Diğer açılardan ÖGTH, ÖOH'na
benzer (Şekil B.16).
ÖOH'nun Yerleştirilmesi
ATT, ÖOH'nu yerleştirmeden önce fonksiyonlarını kontrol etmelidir. Obtüratör balona hava
sağlayan valfe 30 cc hava doldurulmuş şırınga
takılmalıdır. Daha sonra balon 20 cc hava ile şişirilip kaçak olup olmadığı kontrol edilmelidir.
Daha sonra balon indirilmeli ve şırınga takılı bırakılmalıdır. Daha sonra maske tüpe takılmalıdır.
Maske uygun pozisyonda hafif bir ses çıkartarak
tüpe oturacak şekilde tasarlanmıştır. Tüpün alt 2/3
kısmı kolay uygulanabilmesi için suda eriyen bir
jelle iyice sıvanmalıdır. ÖOH yerleştirilmeden
önce ATT hastayı mümkün olduğunca iyi ventile
etmelidir. Birkaç ventilasyon ağızdan ağza tekni-
ŞEKİL B.14 Monte edilmiş özofageal obtüratör
hava yolu.
KISIM 12. EKLER
ŞEKİL B.15 Uygun şekilde
yerleştirildiğinde ÖOH
oksijenden zenginleştirilmiş
havanın trakeaya sadece
çeperindeki deliklerden
geçmesine izin verir.
ğiyle veya tercihen torba-valf-maske tipi araçla
oksijenden zenginleştirilmiş hava verilerek
yapılmalıdır.
Tüp baş fleksiyondayken veya nötral pozisyondayken yerleştirilebilecek şekilde tasarlanmıştır. Başın gövdeye fleksiyonu, tüpün yanlışlıkla
larenks veya trakeaya yerleştirme riskini azaltır.
Boyun yaralanması şüphesi bulunmayan bir hastada baş öne fleksiyon pozisyonuna getirilmelidir.
Şuuru kapalı, travma geçirmiş bir hastada, bir
ATT başı nötral pozisyonda tutarken bir diğeri
hastanın hava yoluna tüpü yerleştirir.
Hastanın hava yolu açılır, dili ve alt çenesi baş
ve işaret parmaklarıyla kavranıp sol elle öne çekerek entübasyona hazırlanır (Şekil B.17). Maskeye takılmış ÖOH sol elle kavranır ve orta hatta,
farenksin arka duvarı boyunca ilerletilir (Şekil
B.18a). ATT’nin ÖOH'nu yerleştirirken fazla güç
harcaması gerekmez. Sadece hafifçe, biraz baskı
uygulaması gerekir. ÖOH maskesi yüzle iyice
temas edene ve ısırma kısmı kesici dişler düzeyine gelene kadar itilir (Şekil B.l8b).
Her iki eli kullanarak ATT yüz maskesini iyice
kavrayıp ÖOH'nun uygun yerleşip yerleşmediğini
kontrol eder. Ağızdan maskeye ventilasyon bir
ATT tarafından yapılırken ikinci ATT bir
stetoskopla her iki akciğerden solunum seslerini
dinler. Eğer ÖOH özofagustaysa solunum sesleri
her iki akciğerden işitilir. Eğer trakeaya
yerleşmişse solunum sesleri duyulmaz. Eğer sağ
ana bronşa yerleştirilmişse solunum sesleri yalnızca solda duyulur. Eğer pozisyondan tam emin
olunamıyorsa ÖOH geri çekilir ve uygun şekilde
yerleştirilmesi için yeni bir girişimde bulunmadan
önce hasta tekrar ventile edilir. Eğer solunum
sesleri her iki akciğer alanından da işitiliyorsa
özofageal balon 20 cc havayla şişirilmeli ve balo-
ŞEKİL B.16 Bir özofageal gastrik tüp hava yolu.
Gastrik dekompresyon tüpü midedeki fazla
havanın çıkmasını sağlar.
EK B . İLERİ HAVAYOLU TEMİNİ
nu şişmiş olarak bırakmak için şırınga geri
çekilmelidir.
Uygun pozisyondaki tüple maske sıkıca hastanın yüzüne yerleşmiş olmalıdır. ATT hastanın
başında işaret ve baş parmağıyla maskeyi yüzde
tutarken geri kalan üç parmakla alt çene maskeye
doğru yaklaştırılmalıdır (Şekil B.19). Boyun
yaralanması olmadığından emin olunmuşsa baş
biraz daha ekstansiyona getirilip, hava yolu daha
fazla açılabilir. Daha sonra yüz maskesi üzerindeki açıklığa, ventilasyon için, tetikli, oksijen
güçlü, pozitif basınç aleti monte edilir. Bu araç
ÖOH ile ventilasyon için gerekli oksijen volüm
ve basıncını sağlar. Bu düzeye torba-valf-maske
sistemiyle ulaşılamaz.
ÖOH'nun balonu iyice söndürülüp dışarı çekerek
kolayca çıkartılır.
Eğer hastanede uzun süreli hava yolu temini
gerekiyorsa, ÖOH bir endokrakeal tüple değiştirilmelidir. Bu durumda ÖOH, ETT emniyetli ve
uygun biçimde yerleştirilene kadar yerinde tutulmalıdır.
ÖOH Kullanımının Kontrendikasyonları
Aşağıdaki şartlarda ÖOH kullanılmamalıdır:
ÖOH Çıkartılması
ÖOH kısa süreli hava yolu temininde kullanılır.
Sadece kendinde olmayan hasta uyanıp kendi
hava yolunu koruyabilecek duruma geldiğinde
alet çıkartılmalıdır. Balon söndürüldüğünde ve
ÖOH geri çekilirken kusma ve/veya gastrik
içeriğin çıkarılma riski çok yüksektir. Bu nedenle
kendinde olan hasta bir yanına döndürülmeli ve
alet çıkarılmadan önce aspire edebilecek şekilde
hazır olmalıdır. Her şey hazırlandıktan sonra
ŞEKİL B.17 ÖOH'nun yerleştirilmesine hazırlık
olarak, baş gövdeye doğru fleksiyona getirilir,
alt çene ve dil kavranarak öne doğru çekilir.
ŞEKİL B.18 la) ÖOH dil boyunca ilerletilir, (b)
maske yüzle iyice temas edene kadar sadece
hafif baskıyla ÖOH ilerler.
KISIM 12. EKLER
ÖOH Kullanımının Komplikasyonları
ŞEKİL B.19 Uygun biçimde yerleştirildikten
sonra özofageal obtüratör balon 20 cc hava ile
doldurulur. Maskenin yüzle sıkı teması elle
sağlanır.
1. Uyanık, kendinde olan hastalarda.
ÖOH yerleştirilirken kusmalara ve
kusmuğun aspirasyonuna neden olan
olabilir. ÖOH sadece şuuru kapalı
hastalarda kullanılmalıdır.
2. Küçük çocuklarda. Genellikle ÖOH'nun 16 yaşın altındaki çocuklarda kullanılmaması önerilir, çünkü ÖOH'nun
sadece bir boyu vardır ve bu da çocuklar için çok büyüktür, etkin bir biçimde
görev yapamaz.
3. Bilinen bir özofagus hastalığı olan hastalarda. ÖOH özofagus kanserli veya
özofagus varisli hastalarda ciddi
problemlere yol açabilir. Hasta kül
suyu gibi kostik bir ajan yutmuşsa,
ÖOH yaralanmış özofagusu delebilir.
4. Belirgin üst solunum yolu kanamalı
hastalarda.
Özofageal
balon
şişirildiğinde burundan veya ağızdan
kan direkt olarak akciğerlere geçer.
ÖOH yerindeyken hastanın üst
solunum yolunda kan, mukus veya
tükrük birikmişse bunlar aspire edilerek
temizlenmelidir.
ÖOH kullanılırken en çok ortaya çıkan komplikasyon, aletin özofagus yerine trakeaya yerleştirilmesidir. ÖOH yerleştirildikten sonra ATT
stetoskopla sağ ve sol göğüs duvarından solunum
seslerini dikkatle dinlemelidir. ÖOH'nun uygun
olmayan pozisyonu solunum seslerinin tek (genellikle sağ) veya çift taraflı duyulmamasıyla kanıtlanır. Bu durumda tüp bir an evvel çıkartılmalı
ve yeniden yerleştirilmelidir. Trakeal entübasyon,
baş boyundan ekstansiyona getirildiğinde daha
fazla ortaya çıkabilir. ÖOH yerleştirilirken baş
fleksiyonda veya nötral pozisyonda tutulmalıdır.
ÖOH'nun fazla kavisli olması da trakeaya
girmesine neden olabilir. Tüpün fazla kıvrık olması, kullanımdan önce bulunduğu torbanın küçük
olmasından kaynaklanır. Bu problemi önlemek
için ÖOH orijinal paketinde saklanmalıdır.
Özofageal rüptür veya yırtık yine bu aletin kullanımı sırasında ortaya çıkabilir. ÖOH hiçbir zaman sert ve fazla güç sarf edilerek yerleştirilmemelidir. Balonun 30 cc hava almasına karşın 20 cc
özofagusun kapanması için genellikle yeterlidir ve
bu az hava volümü özofagusa nadiren hasar verir.
Bunun dışında ÖOH soğuk ambulansta
saklanmamalı veya soğuk ortamda bırakılmamalıdır, çünkü böylece daha da serleşerek özofagusun daha yüksek oranda yaralanmasına neden
olur.
Üçüncü komplikasyon hava yolunun uygun
yerleştirilmesine karşın yetersiz ventilasyonun olmasıdır. ÖOH kullanılırken maskeyle yüz arasında
sıkı temas sağlanmalıdır. Bir diğer nedeni hava
yoluna torba-valf-maske iletici sisteminin
kullanılarak yetersiz hava volümünün verilmesidir.
Baş parmak tetikli, oksijen güçlü, pozitif basınç
aleti, kullanılacak en doğru iletici sistemdir.
ÖOH'nun avantaj ve dezavantajları Tablo B.2'de
sıralanmıştır.
TABLO B.2 Özofageal Obtüratör Hava Yolu
Avantajları
Hastanın boynunu
oynatmadan
yerleştirilebilir
Kardiak arrest ve
travmalarda
kullanılabilir
Tam saptanamamış
trakeal yerleştirmede
ventilasyon hiç değilse
sol akciğerle sağlanır
Dezavantajları
Yüz maskesinin iyi
teması sağlanmazsa
etkisiz, yararsızdır
Gerekli deneyimi
sağlamak için
sık sık pratik yapmak
gerekir.
EK B . İLERİ HAVAYOLU TEMİNİ
ATT Sizsiniz...
1.
2.
3.
4.
Endotrakeal entübasyonla, özofageal
obtüratör hava yolu arasındaki fark
nedir?
ETT'ü yerleştirmeden önce hastayı hazırlamak için ne yapmalısınız? Yerleştirildikten sonra ne yaparsınız?
Neden ÖOH sadece kısa süreli kullanımlarda uygundur? ÖOH yerindeyken
kendisinde olmayan hasta uyanırsa ne
yaparsınız?
Gastrik dekompresyon tüpünün eklenmesiyle ÖOH nasıl modifiye olur?
EK C
ATT Tarafından Uygulanan
Defibrillasyon
GENEL BAKIŞ
Ani kardiak ölümde defibrillasyon hayat kurtarıcı bir tedavidir. Bu tekniği uygulamak için
büyük deneyimin yanısıra temel ATT eğitiminin üstüne belirli bir eğitim alınması gerekir.
Bu konuda eğitilen ATT-D'lerin bilgilerini sık
sık tekrarlayıp yeni gelişmeleri takip etmesi
lazımdır. Etkili bir hastane öncesi defibrillasyon programının zorunlu bir parçası da ATTD'lerin performanslarının belirli aralarla denetlenmesidir. Ancak bu şekilde temel ATT
sisteminin etkinliği arttırılarak topluma daha
yararlı bir servis sunulabilir.
Ek-C defibrillasyonla ilgili bazı terimlerin tanımlanmasıyla başlamakta daha sonra da defibrillasyonda ATT'nin rolü anlatılmaktadır.
Defibrillasyonun esasları anlatılırken kalbin
nasıl
çalıştığı,
kalp
ritimlerinin
nasıl
saptanabileceği ve ATT’nin EKG'den yararlanarak ventriküler fibrillasyonu nasıl tanıyabileceği tartışılmıştır. Ek-C defibrillasyon
araçlarının tanıtılması ve kullanımı hakkında
geniş açıklamalarla devam etmektedir. Bu
bölümün sonunda da ATT'nin defibrillasyon
sırasında karşılaşabileceği problemlerin tartı-
şılmasıyla, defibrillasyon aletlerinin prensipleri, ihtiyaçlar ve bölgesel farklılıklar gözden
geçirilmektedir.
AMAÇLAR
Ek-C'nin ana hatları:
•
defibrillasyonla ilgili terimlerin tanımı.
•
defibrillasyon programlarında ATT’nin defibrillasyonu yapması ve manuel ile
otomatik defibrillatörler arasındaki farkın
ATT ile ilgisinin tartışılması.
•
defibrillasyonun ilkeleri yanısıra kalbin
elektriksel sistemini, kalp aritmileri ve
elektrokardiogramı yorumlama ve anlama.
•
defibrillasyon araçlarını tanıma.
•
defibrillasyon basamaklarını öğrenme.
•
defibrillasyon esnasında ortaya çıkabilecek
problemler.
•
defibrillasyonda kullanılan aletlerin saklanma ve korunmasının önemi.
•
ATT-D programlarındaki temel gereksinimler ve bunlardaki bölgesel farklılıklar.
TERİMLERİN TANIMLANMASI
Defibrillasyon, ventriküler fibrillasyon (VF)
adı verilen öldürücü kalp aritmisini sonlandırmak
üzere hastanın göğüs kafesi ve kalbinden elektrik
akımı geçirilmesidir. Defibrillatör denen, taşınabilir, bataryadan gücünü alan aletler kalp ritmini kaydetmek ve elektrik yükü oluşturmak ve
bunu aktarmak (düz akım şoku) için kullanılan
alettir. ATT defibrillasyon (ATT-D) programı
bütünüyle ehil olan ATT’nin kardiak arrestteki bir
hastaya defibrillasyon uygulamak için ileri eğitimden geçirilmesini amaçlar. Bir manuel ATT
programında, VF'u nasıl tanıyacağını, bir manuel
defibrillatörü nasıl yükleyip, düz akım elektrik
şokunu nasıl uygulayacağını öğrenir. Otomatik
ATT- defibrillasyon programında VF'u otomatik
olarak tanıyan defibrillatörleri yerleştirip kullanmayı öğrenir. Bu otomatik defibrillatörler ya
kendileri yüklenip düz akım aktarırlar (tam otomatik defibrillatörler) ya da ATT ye düz akım
şokuna gerek olduğunu önerir (yarı otomatik veya
şok öneren defibrillatörler).
ATT VE DEFİBRİLLASYON
ATT-D Programı İçin Gerekli Öneriler
ATT-D temel ATT eğitimin üzerinde bir beceri
EK C . ATT TARAFINDAN UYGULANAN DEFİBRİLLASYON
düzeyidir. Bir ATT'nin bu programda yer
alabilmesi için aşağıdaki vasıfları olması gerekir:
1. Temel ATT sertifikası.
2. ATT-D ile ilgili hastane öncesi tıbbi
bakımın tüm sorumluluğunu alan tıbbi
yönetici.
3. Tıbbi yönetici tarafından geliştirilen ve
onaylanan hasta bakım protokolleri.
4. Bölge, ATS tarafından onaylanan
yazılı ve pratik testleri içeren ATT-D
eğitim programı.
5. Pratik defibrillasyon yeteneğinin belirli
aralarla yapılacak tekrarlarla geliştirilmesi ve pekiştirilmesini içeren
süreğen eğitim programı.
6. Ses ve elektrokardiografik kayıt yapan
defibrillatörler.
7. Defibrillatörlerin kullanımını da içeren
hastane öncesi bakım raporları.
8. ATT-D'nin eğitim seviyesine ve
gerekli müdahaleyi yapabilmesi için
programın tıbbi yöneticisi tarafından
sağlanan, her hastanın tıbbi durumuna
göre adapte edilen talimatnamelere
uygun performansı.
ATT Tarafından Yapılacak Erken
Defibrillasyonun Temelleri
ABD'de 40 yaşın üstündeki ölümlerin başlıca
nedenini ani ölüm oluşturur. Ani ölüm için hastane öncesi tedavi konusundaki araştırmalar, başarılı resüsitasyon için birkaç faktörün çok önemli olduğunu ortaya koymuştur:
1. Kollapsın acil tıbbi sistemi harekete geçirecek bir kişi tarafından görülmesi.
2. Hastanın kalp elektrik ritminin ventriküler fibrillasyon olması.
3. Kardiopulmoner resüsitasyonun kollapsın
erken safhasında, 4-6 dakika içinde
başlaması.
4. Ventriküler fibrillasyon ritmini tersine
çevirecek bir defibrillatörün hızla (10-15
dakika içinde) hazırlanması.
5. İlave ileri yaşam desteğinin hastanın
tedavisi için 15-30 dakika içinde hazır
olması.
ATT'yi defibrillatörle donatmak ve erken
defibrillasyon kavramını geliştirmek kardiak
arrestteki hastanın ani ölümden kurtarılma şansını
arttırmaktadır. ATT-defibrillasyon programları
hastane öncesi desteğin bulunmadığı şehir içi ve
dışı, kırsal bölgelerde son derece başarılı
olmaktadır
ATT Tarafından Uygulanan Manuel ile
Otomatik Defibrillasyonun Karşılaştırılması
ATT'ler tarafından yapılan manuel ve otomatik
defibrillasyon arasında sadece bir fark vardır,
manuel defibrillatörde ATT'nin öldürücü aritmileri tanıması gerekir. Otomatik ve yarı otomatik
defibrillatörler ATT yerine bunu yaparlar. Bu da,
pratikte bu başlangıç eğitiminin içeriğinin ve
süreğen eğitim tekrarı dönemlerinin daha basit ve
kısa süreli olması demektir. Burada özetlenen tüm
diğer ATT-D gereksinimleri aynıdır. Klinik
çalışmalar manuel veya otomatik defibrillatör
kullanan ATT'lerin hayat kurtarmada eşit oranda
başarılı oldukları göstermiştir. Manuel veya
otomatik defibrillatörlerin kullanılmasında son
karar verme hakkı programın tıbbi yöneticisinindir. Otomatik ve manuel defibrillatörlerin her ikisi
de her vakada ATT-D alan çalışmasının tıbbi
olarak tekrarını gerektirir.
DEFİBRİLLASYONUN PRENSİPLERİ
Kalbin Elektrik Sistemi
Kalp kası boyunca elektrik akımını iletebilme
özelliğini kazanmış bir doku ağı yer alır. Bu ağdan
elektrik akımının geçmesi kalpte yumuşak,
koordine kontraksiyonlara neden olur. Bu kontraksiyonlar kalbin pompalama yapmasını sağlarlar
(Şekil C.1). Kalp kasının bir kısmı hasarlanır veya
nekroze olursa veya elektrik sistemi bozulursa
kalp düzenli atımlarına devam edemeyebilir.
Hasta gerekli kan basıncına sahip olamaz ve şuur
kaybı olabilir. Bazen hasarlanan kalp bölgesinden
düzensiz elektriksel deşarjlar oluşur. Bu empulslar
ventriküler prematüre atımlar (VPA) olarak
adlandırılan anormal atımlara neden-olur. Eğer
birkaç VPA üst üste oluşursa ventriküler
taşikardi denen ritim tipi ortaya çıkar. Ventriküler taşikardili hastada palpe edilebilen atımlar
bulunabilir. Ventriküler taşikardi nadiren 60 sani-
KISIM 12. EKLER
Elektrokardiogram
ŞEKİL C.1 Kalbin elektrik akım
sistemi.
yeden fazla sürer. Hasarlanmış kalp kası oksijen
ihtiyacı karşılanamayacak duruma gelene kadar
hızla atmaya devam eder. Bu noktada elektriksel
uyarımlar tamamen düzensiz ve rasgele bir hal
alır. Kalp etkin pompalama yapamaz, periferde
nabızlar alınamaz. Bu ritme ventriküler
fibrillasyon denir. Kalp, kalp kasındaki elektriksel
aktivite durana kadar birkaç dakika VF'da kalır.
Tam elektriksel aktivite yokluğuna asistol denir
(Şekil C.2).
Ventriküler fibrillasyondaki kalbe ve hastaya
defibrillatör uygulanıp elektrik akımı verilince,
normal elektriksel aktivitenin sağlanma ihtimali
çok yüksektir. Verilen elektriksel aktivite kalp
kasının organize bir şekilde kasılmasına neden
olur. Böylece kalbin pompa yapması sağlanır ve
nabız yeniden alınmaya başlar (Şekil C.3).
Kalp Aritmilerinin Saptanması
Elektrokardiogram ve öldürücü kalp ritimlerinin görsel teşhisini anlatan bu bölüm manuel
defibrillatör kullanımını seçen ATT-D programları için gereklidir. Otomatik veya yarı otomatik
defibrillatör kullanımını seçen ATT-D programları içinse değişik öldürücü kardiak ritimlerin
tanınması gerekmese de EKG'nin temel prensipleriyle aşina olunmalıdır.
Elektrokardiogram (EKG) kalpte oluşan elektrik güçlerin grafik çizgiler halinde kayıt edilmesidir (Şekil C.4). Taşınabilir defibrillatörler elektrokardiogramı kağıt şeritte, monitör ekranında
veya (genellikle) her ikisinde gösterirler.
Kalbin her mekanik kontraksiyonu iki elektriksel sürece karşılık gelir. Birinci depolarizasyon,
kas hücresi yüzeyindeki pozitif yükün negatife
değişmesiyle oluşur. İkinci repolarizasyon, kalbin dinlenim pozisyonuna döndüğü ve yüzeyde
tekrar pozitif yükün sağlandığı süreçtir.
Vücut elektrik akımının bir iletkeni gibi davranır. Vücudun herhangi iki noktasına yerleştirilecek
elektrotlarla kalbin aktivitesi yazdırılabilir. Kalbin
depolarizasyonu ve repolarizasyonu sırasında
ortaya çıkan trase, düzenli aralıklarla oluşan dalga
ve komplekslerden meydana gelir. EKG'deki dalgalar veya sapmalar P dalgası, QRS kompleksi
ve T dalgasıdır. Atriumların polarizasyonu P dalga-sını oluşturur. Ventriküllerin depolarizasyonu
QRS kompleksini meydana getirir ve kalbin mekanik kontraksiyonu ortaya çıkar. Ventriküller polarize olurken T dalgası oluşur.
PR aralığı -P dalgasının başlangıcından QRS
kompleksinin başlangıcına kadar- elektriksel sinyalin atriumlardan ventriküllere geçiş zamanını
kaydeder. QRS kompleksi sırasında ventriküller
hızla depolarize olurken kompleks 0.12 saniyeden
veya EKG şeridi üzerindeki 1 mm'lik karelerin
üçünden geniş olmamalıdır.
Kalp normal çalışırken ve kalbin pace-maker'ı
atriumların üst kısmından başladığında, kalp
boyunca elektrik akımı kolayca, engellenmeden
yol alarak kasları depolarize eder ve normal sinüs
ritmi olarak adlandırılan, koordine, pompalayıcı
kontraksiyonlar meydana gelir. Normal sinüs
ritminin elektrokardiogramı Şekil C.5'teki çizime
benzer.
Ventriküler Fibrillasyonun
Görülerek Tanınması
Kardiak arrestte, manuel defibrillatör kullanmak
için eğitilmiş olan ATT-D mücadeleci bir görev
üstlenmelidir. Bu kişiler, monitör ekranının üzerinde hareket eden eğri büğrü çizgiyi izleyerek
elektriksel aktivitenin normal olduğuna veya
EK C . ATT TARAFINDAN UYGULANAN DEFİBRİLLASYON
A Ventriküler taşikardi
B Ventriküler fibrillasyon
C Asistol
ŞEKİL C.2 Ölen kalbin ritimleri. Kalp krizi EKG monitöründen analiz
edilebilecek anormal kalp ritimleri oluşturur. (a) Erken kalp bozukluğu
ventriküler taşikardidir. (b) Ventriküler taşikardiyi genelde ventriküler
fibrillasyon izler, ki bu etkin olmayan kalp fonksiyonunu gösterir. (c)
Tedavi edilmediği durumda asistol veya kalp durması ortaya çıkar.
ŞEKİL C.3 Ventriküler fibrillasyondaki kalbe elektrik şoku
uygulandığında normal elektriksel aktivite sağlanabilir ve etkin kalp
kontraksiyonları ortaya çıkar.
KISIM 12. EKLER
Şekil C.6'da gösterildiği gibi ventriküler fibrillasyon kaba veya ince olabilir, fakat modeldeki
düzensizlik, değişken hız ve yükseklik daima bulunur.
Diğer Ritim Tanınması
ŞEKİL C.4 Normal elektrokardiogram sürekli
hareket eden kağıt şeride kaydedilir.
ŞEKİL C.5 Normal kalp ritminin
parçaları.
ventriküler fibrillasyonun bulunduğuna karar
vermek zorundadırlar. Ventriküler fibrillasyon
defibrillasyonla tedavi edilen tek kalp ritmidir.
Pratik olarak ATT-D'nin başlıca iki ritmi, ventriküler fibrillasyon ve nonventriküler fibrillasyonu ayırabilmesi gerekir. ATT-D'nin ventriküler
fibrillasyonu saptaması için elektrik sinyallerinin
şu üç özelliğine bakması gerekir:
1. Genel ritim modeli: Tüm model düzensiz şekilde, kaotik olup, düzenli, tekrarlayan şekillerden yoksun olmalıdır.
VF'la beraber, hiçbir zaman, dar QRS
kompleksleri bulunmaz.
2. Yükseklik: Elektrik sinyalleri değişik
yüksekliktedir.
3. Hız: Pik noktaları arasındaki uzaklık
değişkendir.
ATT-D'nin VF'un dışında bilmesi gereken sadece üç ritim vardır. Bunlar: Normal sinüs ritmi,
ventriküler taşikardi ve asistoldür. Normal sinüs
ritmi daha önce tanımlanmıştı. Ventriküler taşikardi, pace maker ventrikülde bir odak olduğu
zaman ortaya çıkan modeldir. Ventriküllerden
kaynaklanan atımlar geniş, hızlı ve biraz çarpıktır.
Hız dakikada 140 ile 200 arasındadır. Birçoğu
ardarda geldiğinde karakteristik olarak sabit
yüksekliği ve hızı olan bir ritim ortaya çıkar. Bu
nedenle sinyal yüksekliğinde ve hızında küçük oynamalar gösteren düzenli bir ritim modeli olduğundan ATT-D bunun bir nonventriküler fibrillasyon modeli olduğunu hızla ayırımsar (Şekil
C.7). Ventriküler taşikardi, ATT tarafından dikkatle monitörize edilmelidir, çünkü saniyeler içinde ventriküler fibrillasyona dönüşebilir. Ventriküler taşikardinin hızla ventriküler fibrillasyona
dönmeyip hastanın belirgin bir şekilde kardiak
arrestte olduğu durumlarda, bazı tıbbi yöneticiler
ATT-D'lere şok vermelerini emredebilirler. Ne var
ki-bu hareketin yapılması emri mutlaka bölgesel
tıbbi yöneticiler tarafından verilmelidir.
Asistol ise kalpte hiçbir elektriksel aktivitenin
olmadığını gösteren düz bir çizgidir (Şekil C.8),
Defibrillasyonun gerçek asistol üzerine hiçbir etkisi yoktur. Bazı programlarda ATT-D'lere asistoldeki hastaya şok verilmesi öğretilir, çünkü düşük bir olasılık da olsa, kalpte saptanamayan ventriküler fibrillasyon kalmış olabilir ve bu şoka cevap verebilir.
DEFİBRİLLASYON ARAÇLARI
Hastane Öncesi Kullanımda Yararlanılan
Defibrillatörler
Pek çok kurum, tıp öğrencileri, ATT'ler ve diğer
acil yardım personelleri için taşınabilir defibrillatörler üretmektedirler. Kullanılacak aletlerde
şu özelliklerin olması gerekir:
EK C . ATT TARAFINDAN UYGULANAN DEFİBRİLLASYON
A Kaba ventriküler fibrillasyon
B İnce ventriküler fibrillasyon
ŞEKİL C.6 Ventriküler fibrillasyon düzensiz, kaotik, düzenli
tekrarlayan şekillerden yoksundur. Sinyalin yükseklik ve genişliği
değişkendir. (a) Kaba ventriküler fibrillasyon ve (b) ince ventriküler
fibrillasyon.
ŞEKİL C.7 Ventriküler taşikardiye iki örnek. Yükseklik ve hızda
ufak oynamalar gösteren düzenli bir ritim olduğuna dikkat edin.
1. Şarj edilebilir güç kaynağı. ATT'nin
kullanacağı defibrillatörün taşınabilir
enerji kaynağının şarj edilebilir,
kurşun-asit veya nikel kadmium
aküleri bulunması gerekir.
2. Taşınabilirlik. Defibrillatör hafif (14
kg' dan ağır olmamalı) ve kolay
taşınmak için tasarlanmış olması
gerekir.
3. Hastane öncesi bakım için yapılmış ol-
malı. Bu defibrillatörlerin tüm hava
şartlarına karşı kaplanmış olması ve sert
kullanıma dayanıklı yapılmış olması
gerekir.
4. İki kanal sesi elektrokardiografik kaydediciler: ATT-D programlarında kullanılacak olan defibrillatörlerin kalp ritmini ve defibrillatörü kullanan kişinin
sözlü raporunu kaydedilme özelliğinin
olması gerekir.
KISIM 12. EKLER
A Asistol
B P dalgaları görülen asistol
ŞEKİL C.5 (a) Asistol kalbin ventriküllerinde hiçbir elektriksel
aktivitenin olmadığını gösterir. (b) Bazen asistolle beraber görülen
inatçı P dalgaları kulakçıklarda bir miktar elektriksel aktivitenin
kaldığına işaret eder.
Manuel Defibrillatörler
Manuel ATT-defibrillatör programlarında kullanılacak defibrillatörlerin hastanın ritminin doğru
olarak kaydedip ritmi kolay görülebilecek, açık
bir şekilde yansıtması gerekir. Bu ATT-D'nin
hastanın ritmini yorumlayıp fibrillasyonun olup
olmadığını anlamasına yardımcı olur.
Ritim iki şekilde, hastanın göğüs duvarına tutturulmuş standart kalp monitör elektrotları veya
defibrillatörün iki pedalı aracılığıyla kaydedilir.
Hastanın derisiyle defibrillatörün kutupları arasındaki direnci düşürmek için ATT-D özel bir jel
uygular. Elle tutulan pedallarla ritim alınması,
EKG trasesinde, kutupların ve monitör kablolarının her hareketiyle oluşan artefaktlardan dolayı çok zordur. Bu problemden dolayı ATTD'lerin manuel programında sadece hastanın göğsüne yerleştirilen monitör elektrotları tarafından
kaydedilen ritimlerin yorumlanması gerekliliği ısrarla belirtilmelidir. Hiçbir zaman defibrillatör
pedallarından kaydedilen ritim dikkate alınmamalıdır.
Manuel ATT-D programındaki pek çok defibrillatör ritmi iki şekilde gösterir: kağıt şerit üzerinde ve kardiak monitör ekranında. İki metot da
son derece yararlıdır. Kağıt ritim şeridi ritmin hemen olay yerinde ve de daha sonra gözden geçirilebilmesi için bir kopyasını ve defibrillatör kalp
monitör ekranıysa büyük miktarlarda EKG kayıt
kağıdı gerektirmeden uzun sürelerde monitörizasyonu sağlar. Eğer ritim ventriküler fibrillasyonsa
ATT-D'nin
güç
kaynağının
kapasitörleri
yüklemesi için defibrillatör üzerindeki "yükle"
düğmesine basması gerekir. Daha sonra ATT-D
uygun "yükü boşalt" veya "şok" düğmelerine
basarak göğüs duvarından düz akım şoku verir.
Otomatik ve Yarı-otomatik Defibrillatörler
Hem otomatik hem de yarı-otomatik defibrillatörler hastanın göğsüne önceden elektrojelle
kaplanmış iki pedalla tutturulur (Şekil C.9). Bu
pedallar iki göreve hizmet ederler, hastanın
ritmini kaydetmek ve düz akım şokunu vermek.
Hastanın kalbinden elektriksel sinyaller yapışan
EK C . ATT TARAFINDAN UYGULANAN DEFİBRİLLASYON
DEFİBRİLLATÖR PEDAL
YERLEŞİMİ
ATT İLE HASTANE ÖNCESİ
DEFİBRİLLASYON
Sabit Emirlerle Telemetrinin Karşılaştırılması
ŞEKİL C.9 Defibrillatör pedalları veya monitör
elektrotları göğüs duvarının önünde, biri
sternumun sağında Louis açısı hizasında, ikincisi
kalp apeksinin üzerinde yerleştirilirler.
elektrotlardan alınıp otomatik defibrillatörler tarafından analiz edilir. Tamamıyla otomatik olanlarda, ritmin ventriküler fibrillasyon olduğunun
saptanmasıyla, yüklenmesi için kapasitöre direkt
bir sinyal gönderilir. Kapasitör tam yüklenme durumuna geldiğinde tamamıyla otomatik defibrillatör yapışan iki elektrot aracılığı ile şok verir. Bir
yarı-otomatik defibrillatör VF'u saptadığı zaman,
operatöre "şok" düğmesine basmasını önerir ve
ardından kapasitörler şarj edilip şok verilir. Enerji
düzeyleri ve kontr-elektrik şokunun elektriksel
karakterleri manuel defibrillatördekilere hemen
hemen eşittir.
Defibrillatörlerin Enerji Düzeyleri
Defibrillatörlerle verilen elektrik akımı joule
veya watt-saniye olarak ölçülür. Manuel
defibrillatörler 10-360 joule arasında değişen
düzeylerde elektrik şoku uygulayabilirler. Bir
ATT-D'nin verilen emirlere göre enerji düzeyini
seçmesi gerekir. Pek çok ATT-D programında
enerji düzeyi olarak 200 joule uygulanır, ancak
ikinci veya üçüncü şoklarda tıbbi yöneticiler daha
yüksek enerji düzeyine geçilmesini emredebilirler. Otomatik ve yarı-otomatik defibrillatörler, sadece önceden ayarlanan bir veya iki
enerji düzeyi, genellikle 200350 joule arasında,
sağlarlar.
Sabit emirler özel durumlardaki bir hasta için,
belirli bazı görevlerin yerine getirilmesi için programın tıbbi yöneticileri tarafından direkt olarak
verilen emirlerdir (Şekil C.10). Fiilen bütün ATTD programları merkez istasyondaki doktora EKG
kayıtlarının telemetrik transmisyonu yerine bu
sabit emirleri daha çok kullanırlar. Bunun nedeni
kardiak arrestte hızlılığın son derece önemli
olması ve transmisyonun çoğu zaman karar
gecikmelerine neden olmasıdır.
Sabit emirlerin ATT-D tarafından ezberlenmiş
ve pratiğinin yapılmış olması gerekir. ATT-D,
tıbbi yöneticinin tıp diplomasının yetkisi altında
hareket eder. ATT-D'ler eğitim kurslarını tamamladıkları zaman bir yetki sertifikası alırlar. Bu
sertifika, ATT’nin defibrillatörü belirli koşullarda
ve öngörülen şekilde kullanmasında kanunen
yetkili kılan tıbbi yöneticinin talimatıdır. Sabit
emirler belirli koşul ve tanımlanan durumları
kesin biçimde açıklar.
Defibrillasyonun Basamakları
Defibrillasyonun basitçe defibrillatörün uygun
şekilde kullanımı olduğu düşünülmemelidir. Defibrillasyonun basamakları en iyi üç devrenin parçaları olarak anlatılabilir. Bu devreler manuel ve
otomatik defibrillatörlerde benzerdir.
1. Basamak: Değerlendirme Devresi
Kardiak arrestteki hastaya defibrillatör, kalp
ritimleri kaydedilecek şekilde, uygun biçimde
bağlanmalıdır. Manuel defibrillatörlerde ATT-D
monitör ekranındaki ve kağıt ritim şeridinde ritmi
değerlendirerek VF'un olup olmadığını saptamalıdır. Otomatik defibrillatörlerde aletin kendisi
kaydedilen ritmi değerlendirir ve elektriksel sinyalin VF olup olmadığını belirler. KPR'a değerlendirme dönemlerinde ara verilmelidir.
Değerlendirme evresinde ATT şu basamakları
izlemelidir:
KISIM 12. EKLER
ŞEKİL C.10 Manuel, otomatik veya yarı otomatik defibrillasyon
sertifikası alan ATT'ler için hasta tedavisindeki sabit emirlere bir
örnek.
EK C . ATT TARAFINDAN UYGULANAN DEFİBRİLLASYON
1. Monitör çıkışlarını veya defibrillatör
pedallarını hastanın göğsüne yerleştir.
2. KPR' u durdur.
3. Hastayla temas halindeki tüm personeli
çevresinden uzaklaştır.
4. Manuel programlarda, ritmi gözlemle.
5. Otomatik programlarda ritmin otomatik defibrillatör tarafından analizinin
yapılmasını bekle.
2. Basamak: Tedavi Devresi
Değerlendirme yapılıp ATT-D veya otomatik
defibrillatör VF olduğunu saptadıktan sonra defibrillatörlerin kapasitörleri belirlenen enerji düzeyinde yüklenmelidir. Kendisi dahil kimsenin
hastaya dokunmadığından emin olduktan sonra,
ATT şoku uygular. Tüm ATT-D'lerin hastanın ani
hareketlerinden şokun verildiğini anlamaları
gerekir. Manuel defibrillatörler kullanılırken ATT
aşağıdaki tedavi basamaklarını uygulamalıdır:
1. Pedallara jeli uygula.
2. Enerji düzeyini seç (sabit emirlerle veya tıbbi kontrol tarafından saptanan düzeyi). Defibrillatörü yükle.
4. Defibrillatör pedallarını hastanın göğsüne uygun pozisyonda yerleştir (Şekil
C.9'da gösterildiği gibi).
5. Hiçbir personelin hastaya dokunmadığından tekrar emin ol.
6. Şok uygulama kontrollerine bas.
7. Şokun verildiğini görsel olarak kontrol
et.
Otomatik olan kullanılırken ise ATT şu basamakları izlemelidir:
1. Çevrede hiçbir personelin hastaya dokunmadığını tekrar kontrol et.
2. Yüklenmenin tamamlandığını görsel ve
duysal olarak kontrol et.
3. Şok uygulama düğmesine bas (yarı-otomatik olanlarda).
4. Şokun uygulandığını görsel olarak
kontrol et.
3. Basamak: KPR Devresi
KPR'un önemi hiçbir zaman unutulmamalıdır.
KPR değerlendirme ve tedavi devreleri dışında
sürekli olarak uygulanmalıdır. KPR uygulanması
değerlendirme devresinin başına kadar ve tedavi
devresinden hemen sonra yapılır. Bazı programlarda tıbbi yönetici KPR'un değerlendirme evresinden önce ve tedavi devresinin aralarında uygulanmasını isteyebilir. KPR devresi hastanın nabızlarının kontrolüyle sona erer, eğer nabız alınıyorsa kan basıncı ölçülüp atımların düzenli olup
olmadığına bakılmalıdır. Eğer nabızlar alınamıyorsa, KPR devreleri bir sonraki değerlendirme veya tedavi aşamalarına kadar uygulanır.
Bundan dolayı ATT, KPR devresinin şu basamaklarını izlemelidir:
1.
2.
3.
4.
Uygun ve yeterli KPR uygula.
Belirlenen zamanda KPR'u yap.
Nabızları kontrol etmek için dur.
Nabızlar alınmıyorsa devam et.
AKSAKLIKLARIN GİDERİLMESİ
Bir ATT-D kardiak arrestteki hastayı tedavi ederken, defibrillatörden kaynaklanabilecek, sık görülen problemleri saptayabilmeyi öğrenmelidir.
Tüm bu problemler ATT'ye muhtemel neden ve:
çözümleri hatırlatacak bir tetik mekanizmayı başlatmalıdır.
Manuel Defibrillatörler
Aşırı Parazit
Monitörde aşırı artefakt oluştuğunda manuel
defibrillasyon imkansızdır (Şekil C.11). Bu ATTD'nin sinyalleri analiz etmesini ve tanımasını önler. Bu ortadan kaldırılmalıdır. Aşırı artefaktın
birkaç nedeni vardır, belki de bunların en sık rastlananı, düz trase oluşmasına neden olan monitör
elektrotlarının uçlarının açık kalmasıdır. ATT'nin
hızla uçların bağlantı parçaları ile tam temasta
olup olmadığını kontrol etmesi gerekir. Kablonun
hareketliliğiyse bir başka problemdir
KISIM 12. EKLER
A Hatalı kafa bağlantısı
B Kas tremorları
ŞEKİL C.11 (a) Uçların hatalı
yerleştirilmesi veya (b)
hastadaki kas tremoru
artefakt oluşturabilir-artefakt.
EKG sinyallerine dışardan
karışan mekanik veya
elektriksel sinyallerdir.
ve başlıca nedenleri aşağıda sıralanmıştır:
1. Nakil sırasında hastanın hareketi. Nakil
sırasında ritim hiçbir zaman analiz edilemez. Ritmi analiz etmek ve defibrillasyon yapmak için kurtarma aracının tam
olarak durdurulması gerekir.
2. Agonal solunum veya kas tremoru. Ölmek üzere olan hastalar düzensiz bir şekilde nefes alırlar (agonal solunum) veya
istemsiz kasılmalar oluşur. Bazen agonal
solunum sırasında ritim düzenli bir hale
gelebilir. Bunun dışındaki durumlarda
ATT-D, KPR'a agonal solunum durana
kadar devam etmelidir.
3. Devam eden kalp mesajı veya ventilasyon. ritim değerlendirilirken hastayla
olan tüm temaslar kesilmelidir.
Hastanın derisiyle hastaya bağlanan elektrotlar
arasındaki kontaktın yeterli olmaması da bir
başka problemdir. Bu durumda ATT daima ilk
olarak deriye sıkıca bastırıp yeterli kontaktın
kurulup kurulmadığını görmelidir. Bunun diğer
nedenleriyse çoğunlukta;
1. Göğüs kıllarının çok olması. Bu durumda hızla küçük bir alan traşlanmalıdır.
2. Terli veya ıslak göğüs. Kardiak
arrestteki, şiddetli göğüs ağrısı olan
hastaların vücudu genellikle terle
kaplıdır. Hastalar yağmurdan ıslanmış
veya suya düşmüş olabilirler. Alkollü
süngerler, 10 x 10 cm. boyutlarında
gazlı bez ve hastanın göğsünü kurulamak için küçük bir havlu bulunmalıdır.
3. Küçük, düzensiz veya kemikli göğüs
kafesi. Bu durumda monitör uçları,
hızla göğsün uygun bir bölgesine veya
kollara yerleştirilmelidir.
4. Kuru veya hasarlanmış monitör bağlantıları. Monitörün hastaya bağlanan
elektrotlarının kullanım süresi geçmiş,
eskimiş olabilir. Bunlar değiştirilmelidir. Az miktarda elektrot jeli uçların üzerine sürülmelidir.
EK C . ATT TARAFINDAN UYGULANAN DEFİBRİLLASYON
ŞEKİL C.12 Altmış devirli
parazit genellikle EKG'nin
etkilenim alanında çalışan
elektrikli aletlerden
kaynaklanır.
Aşırı 60-Devirli Parazit
60-devirli parazit genelde çevrede bulunan
elektrikli battaniye, televizyon, floresan lambaları, saatler, radyolar gibi elektrikli aletlere bağlıdır (Şekil C.12). Yakındaki aletler prizden çıkarılmalı veya hasta başka bir yere taşınmalıdır.
Donanımla ilgili Problemler
Manuel defibrillatörlerde, gücü azalmış aküyü
şerit kasetlerinin boşaldığını, boşalan yükü veya
aletin diğer arızalarını gösteren çeşitli uyarı işaretleri bulunur. Aynı zamanda manuel defibrillatörlerin pek çok bölümü atmış sigortalar, çalışmayan kayıt aletleri, bozulmuş EKG yazıcı uçları ve uzamış yüklenme süresi gibi problemleri
ortaya çıkarabilir. ATT-D'nin manuel defibrillatörün kullanma kılavuzunu, ortaya çıkabilecek
böylesi bir problemi hızla tanıması ve giderebilmesi için, çok iyi bilmesi gerekir.
Otomatik Defibrillatörler
Pedallarla Deri Arasında Yetersiz
Kontakt Olması
Kullanılan otomatik ve yarı-otomatik defibrillatörler hastaya bağlı iki defibrillatör pedalı arasındaki göreceli direnci ölçme yeteneğine sahiptirler. Sonuç olarak bunlar bağlantılarla deri arasındaki yetersiz kontaktı saptayabilirler. Bağlantı
uçları yeterince temas etmiyorsa ATT-D aletten
alarm sinyalleri alacaktır. Bu alarm sinyalleri alındığında ATT-D:
1. Bağlantı uçlarını sıkıca göğüs kafesine
bastırmalıdır .
2. Bağlantı uçları ile aletin bağlantısını yeniden kontrol etmelidir.
3. Göğsün uygun kontakt için fazla kıllı,
terli, ıslak, düzensiz kemik yapısında
olup olmadığını kontrol etmelidir. Bu
problemlere karşı alınacak önlemler
manuel defibrillatörler bölümünde
anlatılmıştı.
KISIM 12. EKLER
VF'da Defibrillatuar Şokun Verilmesindeki
Başarısızlık
6. Donanım problemleri - genellikle yetersiz şarjlı veya kendiliğinden boşalan bir
akünün olması.
Bu aksaklığın başlıca birkaç nedeni aşağıda sıralanmıştır:
1. Analiz veya otomatik mod için zamanın yetersiz olması.
2. Yüklenme sırasında otomatik moddan
çıkma.
3. Defibrillatör ritmi analiz ederken KPR
yapılması, agonal solunumun olması
veya hastayla temas edilmesi.
4. Aleti gerektiği gibi analiz veya otomatik modlarına getirememe.
5. Yarı-otomatik defibrillatörlerde "şok
öneri"
mesajı
belirdiğinde
şok
düğmesine basılamaması.
EKİPMAN KONTROLLERİ İÇİN ÖRNEK LİSTE
1. Genel mekanik bütünlüğünü gözden geçir,
2. Hasta elektrotlarını ve kabloları kontrol et,
3. Monitör görüntüsünün kalitesini kontrol et,
4. Görsel ve işitsel işaret sinyallerini kontrol
et,
5. Kalibrasyonunu kontrol et.
6. EKG yazıcısının kalitesini ve kağıdın rahat
hareket edip etmediğini kontrol et.
7. Kaydedici teybi kontrol et. ses ve ritmin
kaydedilip edilmediğini gör,
8. Defibrillatör kabloları ve pedallarını kontrol
et, gerekiyorsa temizle,
9. Akünün yeterli derecede şarj edildiğinden
emin ol.
10. Yeterli enerji çıkışı olup olmadığını test
etmek için, defibrillatörü şarj et ve test
levhası üzerine boşalt.
11. Önerilen enerji seviyesi için Geçen şarj
zaman süresini sapta ve üretici firmanın
belirttiği süre ile karşılaştır.
12. Aşağıdaki
parçaların
durumlarını
ve
yeterliliğini kontrol et.
(1) teyp kaseti
(2) EKG kağıdı
(3) defibrillatör pedalları
(4) tek kullanımlık monitör elektrotları
(5) elektrot jeli veya tek kullanımlık
pedallar
(6) traş bıçağı
(7) havlu, alkollü süngerler
ŞEKİL C.13 Aletlerin kontrolü için yapılan
bir kontrol listesi.
DEFİBRİLLASYON ALETLERİNİN
BAKIMI
Defibrillatörün tüm mekanik bütünlüğü standart
bir kontrol listesi izlenerek, düzenli olarak kontrol
edilmelidir. Kontrol listesinin oluşturulmasında
üreticinin önerileri yardımcı olacaktır. Şekil CU'te
bir kontrol listesi örneği verilmiştir. Belirli
bölgeler daha özel ilgi gerektirir. Bunlardan
birkaçı şöyledir:
Akü Bakımı ve Korunması. Araç bakımının en
önemli öğesi akünün bakımı ve şarj edilmesidir.
Tüm hastane öncesi kullanımdaki defibrillatörler
şarj edilebilen kurşun-asit, nikel-kadmiyum veya
lityum akülerinden birini içerirler. Nikel
kadmiyum akülerinden maksimum verimin alınması için periyodik olarak şarj ve deşarj edilmelidirler. Kurşun-asit akülerinin bakımı nikel- kadmiyum akülerinden kolay olmakla beraber düzenli
kontrol gerektirirler. Lityum akülerininse bakıma
ihtiyaçları olmadığı gibi uzun bir kullanım
zamanına sahiptirler. Bunlar temel kaynak
olmaktan çok acil durumda kullanılabilecek yedek
enerji kaynaklarıdır. ATT-D'ler belirli defibrillatörün aküsünü üreticinin önerileri doğrultusunda iyice tanımalıdırlar.
Defibrillatör. Defibrillatörün kapasitörü yükleme ve standart enerji sağlama yeteneği düzenli
olarak kontrol edilmelidir. Birçok üretici defibrillatör çıkışını ölçmek için bir metot sağlarlar.
Defibrillatör belirli bir düzeye kadar yüklenip
dayanıklı test levhası üze_inde yükü boşaltır. Çıkış endikatörleri, seçilen enerji ile boşaltılan yükü
karşılaştırırlar. Bu şekilde aküler, kapasitör veya
genel devrelerdeki sorunlar tanımlanabilir.
EKG Monitör Ekranı/EKG Kağıt Kaydedicisi.
Hastayla temastan, monitör ekranında gösterime
ve EKG kağıt kaydedicisine kadar tüm devreler
düzenli olarak kontrol edilmelidir. Monitör uçları
pek çok üreticinin sağladığı simülatörlere veya bir
gönüllüye bağlanmalıdır. Kağıt miktarı periyodik
olarak kontrol edilmeli ve fazla bir rulo el altında
EK C . ATT TARAFINDAN UYGULANAN DEFİBRİLLASYON
bulundurulmalıdır. Monitörün görüntüsü temiz ve
kolayca görülebilir olmalı ve kağıt rahatça
hareket etmelidir. Kağıt üzerine yapılan kayıt
belirgin
olmalıdır.
Bazı
defibrillatörlerin
üzerindeki kalibrasyonlar zaman zaman kontrol
edilmelidir.
Ses/EKG Kayıt Aracı. Ses/EKG kayıt aracı kardiak arrestteki olayları saptamaya hazır olmalıdır.
Araç kontrolleri sırasında ses kaydedilmesiyle,
kaydedici teybin tam olarak çalışıp çalışmadığı ve
yeni bir kasetin bulunup bulunmadığı da kontrol
edilmiş olur.
ATT-D PROGRAM GEREKSİNİMLERİ VE
YEREL DEĞİŞİMLER
Temel Gereksinimler
ATT defibrillasyon programındaki temel gereksinimler daha önceki ATT-D programlarıyla
eşdeğer olmalıdır. Bunlar popülasyon, durum, defibrillatörün tip ve şeklinden bağımsız olmalıdır.
Dışarıda kullanılabilen otomatik veya yarı-otomatik defibrillatörlerin herhangi birinin seçilmesinin bu gereksinimleri ekarte ettirmeyeceği tekrar tekrar anlatılmalıdır. ATT-D programında
otomatik defibrillatörlerin kullanılması sadece
şok uygulamasındaki son kararı değiştirir,
süreğen eğitim ve diğer gereksinimlerin hepsi
aynıdır.
Lokal Değişimler
ATT-D programlarının bazı bölümleri eyalet
ATT ofisi direktiflerinden ve bölgesel tıbbi yöneticilerden kaynaklanan değişimler gösterir. T emel ihtiyaçlar belirlendikten sonra yerel tıbbi yöneticiler ve eyalet ATT ofisleri, bölgesel farklılıkları, kendi değerlendirmeleriyle bu program
için en iyi olanını seçerek oluştururlar. Birkaçı
daha önce Şekil CıO'da gösterilmiştir. Birkaçıysa
aşağıdaki paragraflarda tartışılmaktadır.
Başlangıç Eğitimi. Manuel defibrillatörleri seçen bir ATT-D programında ATT-D'ler ölümcül
kalp ritimlerini ve hangilerinin defibrillatörle
tedavi edileceğini öğrenmelidir. Daha önce de
belirtildiği gibi, bu otomatik ATT -D programlarından temel farktır. Otomatik ATT-D program-
larının başlangıç eğitimi daha basit ve kısa sürelidir. Manuel ATT-D programlarındaki başlangıç dersleriyse öğretilen ritimlerin öğrenciler tarafından hatırlanabilmesine bağlı olarak 10 ile 16
saat arasında değişir. Bazı programların tıbbi yöneticileri ATT-D'lerce ventriküler fibrillasyonla
diğer aritmiler arasındaki farkın bilinmesini yeterli
sayarken diğer tıbbi yöneticiler daha gelişmiş bir
aritmi ayrımının gerekli olduğuna inanmaktadırlar. Buna karşılık otomatik ATT-D
programlarının başlangıç sınıfları 2-6 saat sürmektedir.
Süreğen Eğitim. Süreğen eğitimin sıklığı ayda
birden, altı ayda bire kadar değişmektedir. Tekrarların arasındaki süre maksimum 90 gün olmalıdır. Süreğen eğitimin içeriğinde, defibrillatörlerin uygun biçimde monte edilmesi, kullanılması
ve verilen emirlere en sıkı biçimde uyulması bulunmalıdır. Bu genel içerik kullanılan defibrillatörün manuel veya otomatik olmasıyla değişmez.
Ancak manuel defibrillatörlerin seçildiği programlarda süreğen eğitim programları içine
ritimleri tanınması da alınmalıdır.
Elektrik Şoku. Amerikan Kalp Birliği Vakfı'nın
1986'da ısrarlı ventriküler fibrillasyonun başlangıç
tedavisi konusundaki önerileri şöyledir:
1. Düz akım şoku 200 joule,
2. Tekrarlanan düz akım şoku, 200-300
joule'da.
3. Tekrarlanan düz akım şoku, 200-360
joule'da.
4. İleri kardiak yaşam desteklerinin, endotrakeal entübasyon ve intravenöz tedavisi gibi, başlatılması.
5. Ek düz akım şokları.
ATT-D programları bu genel sınırlar içinde kalmalı ve ısrarlı VF'da enerji seviyesi 200 joule'da
başlanıp tekrarlanan şoklarda gerekirse arttırılabilen en az üç düz akımının uygulanmasına izin
vermelidir. Birçok ATT-D programında paramedikallerin desteği ve buna bağlı entübasyon ve intravenöz tedaviler bulunmamaktadır. Bu sistemlerde tıbbi yöneticilerin ısrarlı VF' da üçten fazla
düz akım şoku uygulanmasına izin verdiğine dair
yazılı emir vermesi gerekmektedir.
Tekrarlanan Şoklar. Etkin biçimde yapılmış
KISIM 12. EKLER
KPR kardiak arrestteki hastanın tedavisi boyunca
devam etmelidir, sadece ritmin düzelmesi ve düz
akım şoku verildiği sürede durulmalıdır. Daha
önce anlatıldığı gibi KPR'un 1. şoktan önce gelmesi zorunluluğu yoktur. Bunun yerine KPR
monitör çıkışlarının bağlanması, defibrillatör pedallarının jellenmesi ve defibrillatörün yüklenmesi sırasında uygulanmalıdır. Bunların dışında
KPR'a son verilen durumlar, ritmin düzelmesi,
ATT-D veya defibrillatörün şok verdiği anlardır.
Birkaç ATT-D programında 2. bazen 3. düz akım
şoklarını yığmaktadırlar ki, buna yığın şokları
denir. KPR'a ilk şoktan hemen sonra başlanmamalıdır. Bunun yerine ATT-D devamlı ritim değerlendirmesi ve ısrarlı VF'da gerekebilecek bir
veya daha fazla şoku verebilmek için otomatik
defibrillatörü otomatik modda tutmalıdır. Yarı
otomatik olanlarda, KPR'a başlamadan, her şoktan sonra analiz ve şok düğmelerine basılmalıdır.
Benzer olarak manuel olanlarda, arada KPR uygulamadan ısrarlı VF'u tedavi etmek üzere ardarda verilmesi gereken şoklar için defibrillatörün
uçlarının göğüs duvarından ayrılmaması gerekir.
Diğer programlarda ise her şoktan sonra 15 veya
30 saniyelik KPR uygulamasına karar verebilirler.
Asistolde Şok Uygulanması. Bazı durumlarda
EKG trasesinde VF'un asistol olarak gözlendiği,
klinik olarak da kanıtlanmıştır. Silik ventriküler
fibrillasyonda şok uygulanmaması hatasına karşı,
tıbbi yöneticiler ATT-D'lerin asistolde düz akım
şoku uygulamalarına izin vermektedirler. Sonuç
olarak asistolün etkin kalp ritmine döndürüldüğüne dair yayınlar vardır. Ne yazık ki bu
başarılar son derece azdır. Asistoldeyken şok uygulanan 100 hastanın en fazla 1'inde perfüzyon
sağlayan ritim oluşturulmuştur. Asistolde şok uygulanmasına sadece ATT-D tarafından belirgin
asistolde akünün yetersiz olması, doğru olmayan
kalibrasyon veya uygun olmayan monitör bağlantıları gibi bir alternatif açıklama yapılamıyorsa
izin verilmelidir. Otomatik ve yarı-otomatik defibrillatörlerse asistolde şok uygulamazlar.
ATT Sizsiniz...
1.
2.
3.
4.
Ani ölümü döndürmede başarılı olmak
için defibrillasyonda hangi faktörler olmalıdır?
Elektrokardiogramda ventriküler fibrillasyonu gösteren üç özellik nedir?
Non-ventriküler fibrillasyonda neden
defibrillatör kullanılmaz? Neden bazı
doktorlar ATT'ye asistoldeki hastaya
defibrillasyon yapılmasını emreder?
Aşırı parazitten dolayı hastanızdaki VF'u
tanıyamıyorsunuz.
Monitör
uçlarını
kontrol ettiniz ve bunların açık olmadığını gördünüz. Başka hangi problemler
böylesine aşırı artefaktlara yol açabilir
ve bunları nasıl önlersiniz?
Download