Ayrılma Anksiyetesi Bozukluğu Olan Okul Öncesi Yaş Grubu

advertisement
Türk Psikiyatri Dergisi 2009; 20(1): 14-21
Ayrılma Anksiyetesi Bozukluğu Olan Okul Öncesi
Yaş Grubu Çocukların Annelerinin Mizaç Özellikleri
Dr. Serpil ERERMİŞ1, Dr. Emel BELLİBAŞ2, Dr. Burcu ÖZBARAN3, Dr. Nagehan DEMİRAL BÜKÜŞOĞLU4,
Dr. Ender ALTINTOPRAK5, Dr. Tezan BİLDİK6, Dr. Saniye KORKMAZ ÇETİN7
Özet / Abstract
Amaç: Çocuklar yanı sıra ergenlerde de görülebilen ayrılma anksiyetesi bozukluğu (AAB) oluşumunda çeşitli risk
faktörlerinden bahsedilmektedir. Çocuğun anne ile kurduğu ilişki önemli etmenlerden biridir. Bu ilişkinin niteliğinde de annenin mizaç özelliklerinin önemli bir rolü olduğu düşünülmüştür. Bu çalışmada, okul öncesi yaş grubunda
bulunan ve AAB tanısı alan çocukların annelerinin mizaç özelliklerinin belirlenmesi amaçlanmıştır.
Yöntem: AAB tanısı konan 4-7 yaş arası 60 çocuğun ve herhangi bir hastalık nedeniyle tedavi görmeyen sosyodemografik özellikler açısından birebir eşleştirilmiş 60 çocuğun anneleri çalışmaya alınmıştır. Tüm olgular için
sosyodemografik veri formu, Çocuklar için Davranış Değerlendirme Ölçeği (ÇDDÖ), Mizaç Değerlendirme Ölçeği
(TEMPS-A) uygulanmıştır.
Bulgular: Hastaların yaş ortalamaları 5,12 (±.0,85) olup 32’si kız, 28’i erkektir. AAB olan grubun ÇDDÖ’de tüm davranış sorunları skorlarının kontrol grubundan daha yüksek olduğu saptanmıştır. AAB olan çocukların annelerinin,
kontrol grubuna oranla depresif, siklotimik, irritabl ve anksiyöz mizaç alanlarında daha yüksek puanları olduğu
belirlenmiştir.
Sonuç: AAB olan çocukların annelerinin depresif, siklotimik, irritabl ve anksiyöz mizaç puanlarının kontrol grubundan yüksek olduğu bulunmuştur. Bu çalışmanın toplum tabanlı, daha fazla sayıda çocuğu kapsayacak ileriye dönük
çalışmaların başlangıcı olabileceği düşünülmüştür.
Anahtar Sözcükler: Ayrılma Anksiyetesi Bozukluğu, Mizaç, Çocuk
SUMMARY: Temperamental CharacterisƟcs of Mothers of Preschool Children With SeparaƟon Anxiety
Disorder
Objective: It is reported that there are many risk factors for the development of separation anxiety disorder (SAD)
in children and adolescents. One of the most important factors is the mother-child relationship. It is thought that
the temperamental characteristics of the mother have an important role to play in the quality of this relationship.
The present study aimed to determine the temperamental characteristics of mothers whose preschool children
were diagnosed with separation anxiety disorder.
Method: The study included 60 mothers of children with separation anxiety disorder (diagnosed between 4 and
7years of age) and 60 mothers of healthy children who were matched by sociodemographic factors with children
with SAD. All cases were evaluated with a sociodemographic form, the Child Behavior Check List (CBCL) and The
Temperament Evaluation of Memphis, Pisa, Paris and San-Diego Autoquestionnaire (TEMPS-A).
Results: Mean age of the children (32 female, 28 male) was 5.12±.0.85 years. The children with an anxiety
disorder had higher behavioral problem CBCL scores than the control group. The mothers of the children with
anxiety disorders had higher depressive, cyclothymic, irritabl and anxious temperament scores than the control
group mothers.
Conclusion: The mothers of the children with separation anxiety disorder had higher scores on depressive,
cyclothymic, irritability and anxious temperament scores than the control group mothers. We think that this study
can be used to inform future community based, prospective studies.
Key Words: Separation Anxiety Disorder, Temperament, Child
Geliş Tarihi: 09.01.2008 - Kabul Tarihi: 16.05.2008
1
Doç., 3Uzm., 4Psik. Dr., 6Doç., 7Uzm., Ege Ü Tıp Fak., Çocuk ve Ergen Psikiyatrisi AD., 2Uzm., Özel Muayenehane, Çocuk ve Ergen Psikiyatrisi. 5Uzm., Ege Ü Tıp Fak.,
Psikiyatri AD., İzmir.
Dr. Serpil Erermiş, e-posta: [email protected]
14
GİRİŞ
Genel bilgiler
Ayrılma anksiyetesi bozukluğu (AAB); en az 4 hafta
boyunca çocuğun evden ya da evde bağlandığı kişiden
ayrılmaya bağlı olarak gelişim düzeyine göre beklenenden fazla ve yineleyici anksiyete duyması şeklinde tanımlanabilir. Çocuğun bağlandığı başlıca kişileri yitireceğine
ya da onların başına bir iş geleceğine ilişkin sürekli ve
aşırı bir anksiyete yaşadığı, ayrılma korkusu nedeniyle,
okula ya da başka bir yere gitmek istemediği görülür.
Ayrılma anksiyetesi bozukluğunda çocuk, kendisi için
önemli işlevsellik alanlarında (okulda ya da okul dışı arkadaş ilişkilerinde, sosyal yaşantısında) güçlükler yaşar
(Masi ve ark. 2001).
mal eden, örnek olmak yerine sadece ve sürekli uyaran,
güven vermeyen, suçlayıcı, fiziksel ya da ruhsal sorunları
olan ebeveynler çocuğun gelişim aşamalarını sağlıklı atlatamaması yanında, uyum sorunları geliştirmelerinden
ve yaşamın ileri dönemlerinde ciddi psikopatolojilerin
ortaya çıkmasından sorumlu tutulmaktadır (Muris ve
ark. 1996).
Rutter’a (1997) göre çocuğun başta ebeveyni olmak
üzere tüm çevresi ile kurduğu ilişkide çocuğun mizaç
özellikleri ile ebeveynlerin tutum ve davranışları önemli
bir rol oynamaktadır. Mizaç terimi, kişinin yaptığı şeyi
ne şekilde yaptığı ile ilişkili olarak kullanılan bir terim
olup yapısal, genetik ve biyolojik temele dayanan tavır
ve davranışlar olarak tanımlanabilir.
Ayrılma anksiyetesi bozukluğunun oluşumunda
çeşitli risk etmenleri suçlanmaktadır. Okulla ilgili bazı
olumsuzluklar, yeni kardeş doğumu, bir yakının ölümü,
çocuğun anne ya da babasından uzun süre ayrı kalması, anne-çocuk ilişkisinde karşılıklı bağımlılık, üzerinde
en çok durulan başlıklardır (Bernstein 1990, Lipsitz ve
ark. 1994, Silove ve ark. 1996). Çocuğun okulla ilk tanıştığı dönemlerde, okulda yaşadığı başarısızlıklar geçici
olarak okula gitmek istememesine neden olabilir; ancak
bu korkular uygun ebeveyn tutumları ve okulun desteği
ile ortadan kalkabilir (Bernstein ve ark. 1990). Anksiyete
bozukluğu olan çocuklarla ilgili çalışmalarda, çocuktaki
uyum sorununun nöropsikolojik işlev bozuklukları, genetik özellikler ve kalıtımın yanında, çevresel etkileşimler ve ebeveynlerinin özellikleriyle de ilişkili olduğu bulunmuştur (Büküşoğlu 2004). Psikodinamik yaklaşıma
göre; ayrılma anksiyetesi bozukluğu tanısı alan çocuk,
daha önceki gelişim dönemlerinden geçişinde sorunlar
(bağlanma sorunları, önceki ayrılma güçlükleri gibi) yaşamış ve başarısız olmuştur (Field 1996).
Annenin mizacı ile çocuğun gösterdiği uyum sorunları ve davranış tarzı arasındaki ilişkinin araştırıldığı çalışma sayısı çok azdır. Çocuğun annesiyle kurduğu
ilişkinin, annesinin mizaç özelliklerinden ve çocuğun
davranış tarzı özelliği olarak tanımlanabilecek genel mizaç yapısından etkilenmesi kaçınılmazdır (Rothbart ve
ark. 1994). Son yıllarda yapılan araştırmalara göre; hem
çocuğun hem de ebeveynin mizaç özellikleri, birbirleriyle ilişkilerini etkilemektedir (Wamboldt ve Wamboldt
2000). Çocuğun önemli özdeşim nesnelerinden birinin
annesi olduğunu ve doğumdan itibaren annesi ile uzun
süreli bir ilişki kurduğunu düşünecek olursak; annenin
mizaç özelliklerinin çocuğun stres verici yaşam olayları
ile başa çıkmasında ve anksiyete gelişiminde ne kadar
etkin olduğu ortaya çıkmaktadır. Bu açıdan bakıldığında bireyin davranış biçimi, o kişinin mizacı ile aynı
anlamı taşımaktadır. Bu nedenle AAB’nin oluşumunda
risk faktörü olan aile ve ebeveyn özellikleri kapsamında;
annenin mizaç özelliklerinin araştırılmasının önemli olduğunu düşündük.
AAB olgularının annelerinde anksiyete bozuklukları ve depresif bozukluklar (Depresif sendrom, Major
Depresyon, Distimik Bozukluk) sık görülmektedir
(Masi ve ark. 2001). Özellikle panik bozukluk tanısı
alan annelerin çocuklarında AAB toplum örnekleminden daha yüksek bulunmuştur. Ayrılma Anksiyetesi
Bozukluğu olan çocukların, birinci derece akrabalarında da AAB görülme oranı yüksektir. Bu ruhsal bozukluklar, erken dönemde anne-çocuk ilişkisini bozarak
çocukta anksiyete gelişimine neden olabilir ya da anksiyete bozuklukları için genetik geçişin bir göstergesi
olarak değerlendirilebilir (Silove ve ark. 1996). AAB
gelişiminde bir diğer önemli değişken ise, anne çocuk
ilişkisinin niteliğidir. Çocuğa aşırı düşkün, sorumluluk
vermeyen, aşırı disiplin uygulayan, sınırlayan ya da ih-
Bu çalışmada, ayrılma anksiyetesi bozukluğu tanısı
alan 4 -7 yaş arası çocukların annelerinin mizaç özellikleri ile herhangi bir ruhsal rahatsızlığı olmayan çocukların
annelerinin mizaç özelliklerini karşılaştırılması ve değerlendirilmesi amaçlanmıştır.
YÖNTEM
Çalışma grubuna, Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi
Hastanesi Çocuk Psikiyatrisi Anabilim Dalı polikliniğine “okula gitmek istememe, okula başlamak istememe”
yakınmasıyla getirilen 4-7 yaş arası çocukların, DSM-IV
(Amerikan Psikiyatri Birliği 1994) tanı kriterlerine göre
“Ayrılma Anksiyetesi Bozukluğu” tanısı alanların anneleri alınmıştır.
15
TABLO 1. Çocuk Davranış Değerlendirme Ölçeği’nde Sorun Davranışa İlişkin Alt Ölçek Puan Ortalamaların Man-Whitney U Testi ile Karşılaştırılması.
ÇDDÖ Alt ölçekleri
Ortalama
Grup=1
Ortalama
Grup=2
Sosyal içe dönüklük
84.9
36.1
-8,04*
Somatik sorunlar
78.8
42.1
-6,6*
z
Anksiyete/depresyon
88.75
32.25
-9,07*
Sosyal sorunlar
84.56
36.44
-7,82*
Düşünce sorunları
77.23
43.77
-5,80*
Dikkat sorunları
77.52
43.48
-5,49*
Suça yönelik davranış
71.53
49.47
-3,67*
Saldırgan davranış
71.39
49.61
-3,74*
İçe yönelim
73.97
47.03
-9,13*
Dışa yönelim
71.49
49.51
-4,24*
Toplam
86.69
31.52
-8,25*
*p<.0001
Kontrol grubuna ise AAB tanısı alan çocuklarla, AAB
gelişiminde psiko-sosyal risk etmenleri olarak kabul edilen; cinsiyet, yaş, sosyoekonomik düzey, son bir yıl içindeki önemli yaşam olayları (taşınma, okul değişikliği,
göç, kardeş doğumu, anne-babanın boşanmış olması ya
da aile içi ilişkilerde bozulma) bakımından eşleştirilmiş,
yapılan değerlendirmede hiçbir psikiyatrik yakınması ve
hastalığı olmayan çocukların anneleri alınmıştır.
Çalışmanın örneklemini oluşturabilmek için, okula
gitmek istememe, anneden ayrılamama gibi nedenler
yüzünden getirilen, 4-7 yaş arası toplam 141 çocuk değerlendirilmiştir. İlk görüşme sonunda 89 çocuğa DSMIV tanı ölçütlerine göre AAB tanısı konmuş ve çalışma
konusunda bilgilendirme yapıldıktan sonra tanıya kör
bir hekim tarafından oyun odası gözlemi de eklenerek
ikinci bir görüşme yapılmıştır. Bu görüşme sonucunda,
69 çocuğa AAB tanısı konmuş ve bu çocukların anneleri erişkin psikiyatrisi uzmanı tarafından değerlendirilmiştir. DSM-IV tanı kriterlerine göre SCID-nonpatient
(SCID-NP) (First ve ark. 1997, Özkürkçügil ve ark.
1999) uygulanarak yapılan psikiyatrik görüşme sonucu
duygudurum bozukluğu, psikotik bozukluk, anksiyete
bozukluğu tanısı almayan 60 çocuk ve anneleri bu çalışmaya alınmıştır.
Kontrol grubunu oluşturabilmek için de, çalışma
grubuna dahil edilen, çocukların sınıfından, AAB risk
faktörleri açısından eşleştirilmiş çocuklar, yapılan okul
ziyaretlerinde belirlenmiş, gerekli izinler alınarak bu çocukların anneleriyle bağlantı kurulmuştur. Bilgilendirme
sonrası çalışmaya katılmayı kabul eden çocukların ve an-
16
nelerinin psikiyatrik değerlendirmeleri yapılmış ve hem
çocuğunda hem kendisinde psikiyatrik bir bozukluk saptanmayan 60 anne kontrol grubu kapsamına alınmıştır.
Araştırmamızda, annelerin mizaç özelliklerini sorgulayan
ölçekte yer alan önermelere verecekleri yanıtların mizaç
özelliklerini yansıtması için psikiyatrik muayenelerinin
yapılarak ruhsal rahatsızlıklarının olmadığının belirlenmesi önemli bir koşul olarak belirlenmiştir. Bu nedenle
de, hem çalışma hem de kontrol grubu annelere SCIDNP uygulanmıştır.
Değerlendirme ölçekleri
1. Aile ve çocukla ilgili Sosyodemografik Veri Formu:
Bu formda çocuk ve ailesiyle ilgili sosyo-demografik
özelliklerle birlikte “Ayrılma Anksiyetesi Bozukluğu” açısından risk etmeni olduğu belirtilen özellikler sorgulanmıştır. Form anneler tarafından doldurulmuştur.
2. Çocuk Davranış Değerlendirme Ölçeği-AnneBaba Formu (ÇDDÖ) (Child Behavior Check-List =
CBCL): 4-18 yaş arası çocuk ve gençlerin yeterlilik alanları ve sorun davranışlarını anne ve babadan elde edilen
bilgiler doğrultusunda belirlemek amacıyla Achenbach ve
Edelbroch (1978, 1979) tarafından geliştirilmiştir. “Sosyal
Yeterlilik” ve “Sorun Davranışlar” şeklinde 2 bölümden
oluşur. Ölçeğin 1981 formunun Türkçe’ye çevirisi, ilk kez
ülkemizde Akçakın ve Savaşır tarafından 1983 yılında yapılmıştır. ÇDDÖ anneler tarafından doldurmuştur.
3. Mizaç Değerlendirme Ölçeği (The Temperament
Evaluation of Memphis, Pisa, Paris and San-DiegoAutoquestionnaire-TEMPS-A): Akiskal tarafından geliş-
TABLO 2. Annelerin Mizaç Özelliklerinin Man-Whitney U Testi
ile Karşılaştırılması.
Mizaç özelliği
Ortalama
Grup=1
Ortalama
Grup=2
Depresif mizaç
71.49
49.51
-3.49*
Siklotimik mizaç
71.85
49.15
-3.59*
Hipertimik mizaç
56.92
64.07
-1.12
İrritabl mizaç
73.31
47.69
-4.2*
Anksiyöz mizaç
77.22
43.78
-5.29*
Z
* : p<,0001
tirilen, likert tipi bir ölçektir. Depresif, siklotimik, hipertimik, irritabl, anksiyöz mizaca ait özellikleri sorgulayan
110 sorudan oluşmaktadır. Soruların yanıtları evet-hayır şeklindedir. Bu soruların, kişinin tüm yaşamını göz
önüne alarak doldurması istenir. Türkçe formu ile geçerlik ve güvenirlik çalışması Vahip ve arkadaşları (2005)
tarafından yapılmıştır. Elde edilen 99 maddelik Mizaç
Değerlendirme Ölçeği’nin, güvenirliğinin tam ve iyi bir
iç tutarlığa sahip olduğu belirtilmiştir. Ölçeği annelerin
kendisi doldurmuştur.
4. SCID-nonpatient versiyonu (Structured Clinical
Interview for DSM-III-R Disorders, nonpatient version
– SCID-NP): Hem hasta hem de kontrol grubu annelerine bir erişkin psikiyatrisi uzmanı tarafından uygulanmıştır. DSM-III-R’de belirtilen psikiyatrik bozuklukları
dışlamak üzere yapılan yarı yapılandırılmış klinik görüşmedir.
İstatistiksel değerlendirme
Araştırmamızın verileri “SPSS (Statistical Package for
the Social Sciences) for Windows 10.0. Release” istatistiksel paket programında değerlendirilmiştir. Analizlerde
ortalama, ki-kare testi, Spearman korelasyon testi, Man
Whitney U test analizi kullanılmıştır.
AAB tanısı konan çocuklarla kontrol grubundaki çocukların çocuk davranış değerlendirme ölçeği (ÇDDÖ)
puanlarının ve annelerinin mizaç puanlarının karşılaştırılması; ayrıca AAB olan çocukların annelerinin mizaç
puanları ile çocukların davranış sorunları arasındaki ilişki araştırılmıştır. Araştırmamızda, okul öncesi çocuklarla
çalışmamız nedeniyle ÇDDÖ’nün “etkinlik”, “sosyallik”
ve “okul” alt ölçekleri değerlendirme dışı bırakılmıştır.
ÇDDÖ’nün ikinci bölümünde yer alan, çocuk ve gençlerde görülen davranış sorunlarını ve duygusal sorunları
tanımlayan 118 madde (sorun davranışlar) değerlendirmeye alınmıştır.
BULGULAR
Sosyodemografik özellikler
Çalışma grubu annelerinin çocuklarının 32’si (%53,3)
kız, 28’i (%46,7) erkektir. En küçüğü 4, en büyüğü 6 yaşında olup olguların yaş ortalaması 5,12 (±.0,85) bulunmuştur. Çalışma grubu ailelerinin 54’ünün (%90) çekirdek aile, 3’ünün (%5) boşanmış, 3’ünün (%5) ise geniş
aile tipinde olduğu, ailelerin kendi algılarına göre; 7’nin
(%11,7) düşük, 49’nun (%81,7) orta ve 4’nün (%6,7)
yüksek sosyoekonomik düzeyde bulunduğu belirlenmiştir. Kontrol grubu olarak seçilen olgular; cinsiyet, yaş,
kardeş sayısı, aile tipi, ailenin sosyoekonomik durumu
açısından çalışma grubuyla eşleştirilmiştir.
Annelerin yaşları çalışma ve kontrol grubunda 22
-43 arasında değişmekte olup, aritmetik ortalama çalışma grubunda 31±3.5 kontrol grubunda ise 33±4.1
olarak bulunmuştur. Eğitim durumları incelendiğinde
ise; çalışma grubunda, 19 (%31,7) annenin ilköğretimden mezun olduğu, 22’sinin (%36,7) liseyi bitirdiği, 19’unun (%31,7) üniversite mezunu olduğu görülmüştür. Çalışma durumları incelendiğinde, 31’inin
(%51,7) ev hanımı olduğu, 29’unun (%48,3) düzenli
bir işte çalıştığı belirlenmiştir. Kontrol grubunda ise,
annelerin 8’inin (%13,3) ilköğretim, 22’sinin (%36,7)
lise, 30’unun (%50) ise üniversite mezunu olduğu görülmüştür. Çalışma durumları incelendiğinde annelerin
23’ünün (%38,3) ev hanımı olduğu, 37’sinin (%61,7)
düzenli bir işte çalıştığı belirlenmiştir.
Annenin öğrenim düzeyi açısından, hasta ve kontrol
grupları arasında anlamlı fark bulunmuştur (x2=6.95,
p=0.031). AAB tanısı alan çocukların annelerinin, kontrol grubundaki çocukların annelerine göre eğitim düzeylerinin daha düşük olduğu belirlenmiştir. Annelerin
yaşı ve çalışma durumu açısından ise gruplar arasında
istatistiksel açıdan anlamlı bir fark saptanmamıştır.
4-18 Yaş Çocuk Davranış Değerlendirme Ölçeği
AAB tanısı alan çocuklar (Grup I) ile bu tanıyı almamış (Grup II) çocukların ÇDDÖ’nün sorun davranışlar
bölümünden aldıkları puanlar t testi ile karşılaştırılmış,
sonuçlar Tablo 1’de gösterilmiştir.
AAB tanısı alan çocukların kontrol grubundaki çocuklara göre; tüm davranış sorunları puanlarının yüksek olduğu görülmüştür. İçe yönelim puanlarının yüksekliği dikkat çekmiştir (p<.001). İçe yönelim puanları
AAB olan çocuklarda, 67.68±6.65, kontrol grubunda
44.28±8.33 olarak bulunmuştur. Dışa yönelim puanı
AAB olan çocuklarda 55.03±11.70, kontrol grubunda ise
17
TABLO 3. Ayrılma Anksiyetesi Bozukluğu olan Çocukların ÇDDÖ Alt Puanları ile Annelerin Mizaç Puanları Arasındaki İlişkinin Spearmen Korelasyon Analizi Sonuçları.
Grup I (n=60)
ÇDDÖ Alt ölçekleri
Depresif mizaç
(Anne)
Siklotimik mizaç
(Anne)
r
P
r
P
Sosyal içe dönüklük
.26
.048
.313
.015
Somatik sorunlar
.311
.016
Anksiyete depresyon
Sosyal sorunlar
.301
.254
Hipertimik mizaç
(Anne)
r
p
.020
.050
İrritabl mizaç
(Anne)
Anksiyöz mizaç
(Anne)
R
p
R
p
.275
.033
.361
.005
.326
.011
.365
.004
.340
.008
.386
.002
.349
.006
.313
.015
.361
.005
.454
.000
Düşünce sorunları
.369
.004
Dikkat sorunları
.291
.024
Saldırgan davranışlar
.298
.021
Toplam problem puanı
.462
.000
.387
.002
İçe yönelim puanı
.384
.002
.443
.000
Dışa yönelim puanı
.291
.024
Suça yönelik
45.58±10.38 olarak bulunurken toplam sorun puanları
da bu iki grupta sırasıyla 64.51±7.19 ve 43.83±10.54’dür
ve AAB tanısı konan çocuklarda kontrol grubundan
yüksektir (p< .001).
Annelerin mizaç puanlarının karşılaştırılması
Çalışmamıza katılan çocukların annelerinin Mizaç
Değerlendirme Ölçeği’nde (TEMPS-A) yer alan beş mizaç boyutunun Man Whitney U testi ile karşılaştırılmıştır. Analiz sonuçları Tablo 2’de sunulmuştur.
Anneye uygulanan Mizaç Değerlendirme Ölçeği
(TEMPS-A) sonuçlarına göre AAB tanısı konan çocukların anneleri, kontrol grubunda yer alan çocukların
annelerine göre anlamlı düzeyde daha yüksek depresif
mizaç (z=-3,49, p<,0001), siklotimik mizaç (z=-3,59,
p<,0001), irritabl mizaç (z=-4,20, p<,0001) ve anksiyöz mizaç (z=-5,29, p<,0001) puanları almışlardır.
Hipertimik mizaç için gruplar arasında anlamlı bir farklılık (z=-1,12, p>,05) saptanamamıştır.
Araştırmamıza katılan tüm çocukların ÇDDÖ’deki
alt ölçek puanları, annelerinin mizaç puanları ile
Spearman korelasyon analizi kullanılarak karşılaştırılmıştır. Tablo 3’te sadece anlamlılık gösteren alt ölçeklerin korelasyon ve p değerleri gösterilmiştir.
ÇDDÖ’de yer alan alt ölçeklerden somatik sorun
18
puanları annelerin depresif mizaç, irritabl mizaç ve anksiyöz mizaç puanlarıyla ilişkili bulunmuştur. Çocukların
anksiyete/depresyon puanları annelerin siklotimik mizaç, irritabl mizaç ve anksiyöz mizaç puanlarıyla ilişkili bulunmuştur. Çocukların sosyal sorun puanları ile
annelerin depresif mizaç puanları anlamlı ilişki göstermiştir. Düşünce, dikkat ve saldırganlık puanları ile annelerin siklotimik mizaç puanları ilişkili bulunmuştur.
Çocukların toplam sorun puanlarının, annelerin siklotimik ve irritabl mizaç puanları ile çocukların içe yönelim
sorunlarının annelerin siklotimik, irritabl ve anksiyöz
mizacıyla, çocukların dışa yönelim sorunlarının annelerin siklotimik mizaç puanlarıyla anlamlı düzeyde ilişkili olduğu görülmüştür. ÇDDÖ alt ölçek puanlarından
hiçbiri annelerin hipertimik mizaç puanıyla ilişkili bulunmamıştır.
TARTIŞMA
Çocuklarda AAB gelişimindeki etmenlerden, en çok
okulla ilgili olumsuzluklar, kardeş doğumu, bir yakının
ölümü, çocuğun anne ya da babasının uzun süre evden
ayrı kalması gibi yaşam olayları, anne-çocuk ilişkisinde
karşılıklı bağımlılık üzerinde durulmaktadır. Son yıllarda, anne çocuk ilişkisindeki sorunlar ve bağımlılık en
fazla tartışılan etkenlerdir (Silove ve ark 1996, Lipsitz ve
ark 1994). Çalışmalarda, çocuğun ruhsal sorunları, ailede
psikopatoloji, işlev kaybı incelenirken, aile içi ilişkilerin
ve mizaç özelliklerinin de araştırılmasının gerekli olduğu belirtilmektedir (Fagiolini ve ark 1998, Prior 1992).
Bu çalışmada, yazında üzerinde az durulan, ama gelişim
özellikleri dikkate alındığında önemli olduğu düşünülen
bir konu olan; “AAB olan çocuklarda annelerin mizaç
özellikleri” araştırılmıştır. Çalışmanın bulguları değerlendirilerek, önce, çocuğa ve anneye ait sosyodemografik
değişkenlerin gözden geçirilmesi, daha sonra sırasıyla, çocuğun davranış değerlendirme ölçeği puanlarının ve annenin mizaç özelliklerinin gruplar arası farklılaşmasının
ve en son olarak da, AAB tanısı alan grupta, çocukların
davranış sorunları puanları ile annelerin mizaç özellikleri
arasındaki ilişkinin tartışılması planlanmıştır.
Sosyodemografik özellikler incelendiğinde; örneklem
ve kontrol grubu arasında çocuklara ait sosyodemografik değişkenler açısından bir fark bulunmamaktadır.
Annelerin ise, çalışma ve kontrol grubunda yalnızca
eğitim durumu açısından farklılık gösterdiği dikkati çekmektedir.
AAB tanısı almış çocukların annelerinin (p<,05) öğrenim durumunun kontrol grubuna göre anlamlı düzeyde düşük olduğu görülmüştür. Literatürde de, okul
fobisi bulgusu gösteren AAB olgularında ebeveynlerin
öğrenim düzeyinin düşük olduğu bildirilmiştir (Moss ve
ark. 1998).
Gruplar arasında sosyoekonomik düzey açısından
fark olmadığı bulunmuştur. Ancak çalışmamızda, sosyoekonomik düzey, annenin algısına göre belirlenmiş olup,
bu durum çalışmanın yöntem açısından bir kısıtlılığını
oluşturmaktadır.
Çocukların davranış sorunlarına ait değerler incelendiğinde; ÇDDÖ’de çalışma grubunun kontrol grubundan anlamlı (p<,0001) derecede yüksek davranış sorunları
olduğu belirlenmiştir. AAB tanısı alan çocukların içe yönelim, dışa yönelim, toplam sorun puanlarının yanı sıra,
anksiyete bozuklukları açısından önem taşıyan, sosyal içe
dönüklük, somatik yakınmalar, anksiyete-depresyon ve
sosyal sorunlar alt test puanları da kontrol grubundan
yüksektir. Bu sonuç, hastalığın tanısını destekleyen bir
bulgu olarak değerlendirilmiş olup, daha önce yapılmış
olan çalışmaların sonuçlarıyla da benzerlik göstermektedir (Büküşoğlu 2001). Okula gitmeme yakınması ile
başvuran ve AAB tanısı konan 6-11 yaşları arasındaki
70 çocukla yapılan bir çalışmada da, ÇDDÖ’nün saldırganlık alt ölçeği dışındaki tüm alt ölçek puanları sağlıklı
gruptan yüksek bulunmuştur. Bu sonuç, çocuklarda bulunan ruhsal sorunun boyutlarını göstermesi bakımından önem taşımaktadır (Büküşoğlu 2001).
Annelerin mizaç özelliklerinin karşılaştırılması sırasında AAB tanısı almış olan çocukların annelerinin
kontrol grubundaki çocukların annelerine göre anlamlı
(p<,0001) derecede yüksek depresif mizaç, siklotimik
mizaç, irritabl mizaç ve anksiyöz mizaç puanları gösterdiği saptanmıştır. Anne mizacı ile çocuktaki AAB’nin
ilişkisini davranışçı, analitik kuramlar ve genetik, biyolojik özellikler alt başlıkları altında değerlendirmek uygun
olacaktır.
AAB olan çocukların annelerinin depresif, siklotimik, irritabl ve anksiyöz mizaç puanlarının yüksekliği,
literatürde AAB’nin oluşumundan sorumlu olduğu öne
sürülen bazı kuramlar ve araştırma sonuçlarıyla örtüşmektedir:
Araştırmamızda Akiskal ve Malya’nın (1987) tanımladığı mizaç özellikleri kullanılmıştır. Buna göre; depresif
mizaç puanları yüksek anneler; kederli, içe dönük, kötümser, mizah duygusundan yoksun, çok uyuyan ancak
zaman zaman uykusuzluk çeken, şüpheci, şikayetçi, yetersizlik ve başarısızlık düşünceleri ile meşgul, bağımlı
kişiler; irritabl mizaç puanları yüksek anneler diğerlerine
göre daha karamsar, huzursuzluk yaşayan, yoğun duygu
dışa vurumu olan, eleştirel, alaycı tavırlara sahip ve dürtüsel bireyler olarak tanımlanmışlardır. Anksiyöz mizaç
puanlarının yüksek olması da ayrıca anksiyete, somatizasyon gibi içe yönelim belirtilerini içeren mizaç özelliklerini kapsamaktadır (Kesebir 2002).
AAB’nin oluşumunu açıklamaya çalışan davranışçı
kurama göre, uygun olmayan anne-çocuk etkileşimleri
ayrılmada güçlükler oluşturur (Miral ve Baykara 1998).
Yapılan araştırmalarda annenin çocuğundan ayrılması ile
ilgili duygu, davranış ve alışkanlıklarının, çocuğun algıladığı kontrol ile ilişkili bulunduğu bildirilmiştir (Velez
ve ark. 1989). Anne, çocuğun başlangıçtaki ayrılık sırasında duyacağı strese aşırı duyarlı ve koruyucu davranarak çocuğun sağlıksız tepkisini pekiştirmektedir. Bu bulgu, ailelerde anksiyetenin sürekliliğinin sağlanmasında
bir model olarak ileri sürülmektedir (Ainsworth 1978,
Capps ve ark. 1996).
Bowlby’e (1973) göre, birincil içgüdü “bağlanma”dır.
Bebeğin bilişsel yetilerinin gelişimi öncesinde de anneye
bağlılığı vardır. Çocuk varlığı hakkında bir tehdit duygusu yaşamıyorsa ya da bağlanma nesnesine kolayca ulaşabiliyorsa kendini güvende hisseder. İleride, okula başlama
gibi, çocuğun sevgi nesnesinden ayrılmasını zorunlu kılan
durumlarda, çocuğun kendisini yatıştırarak yeni duruma
uyum sağlaması beklenir. Çocuğun bu gelişimsel görevi
başarması genellikle annenin, yaşadığı ayrılık anksiyetesi
tarafından engellenir. Ebeveynin ayrılma anksiyetesi ve
19
aşırı koruyuculuğu, güvensiz bağlanma tarzları ile ilişkili
bulunmuştur (Hock ve Schirtzinger 1992, Liotti 1992,
Van Ijzendoorn 1995). Annenin çocuktan ayrılırken yaşadığı ayrılık anksiyetesini, ruhsal bozukluk varlığının,
annenin depresif ve anksiyöz mizaç özelliklerinin, ebeveynler arasındaki geçimsizliğin ve evlilik problemlerinin
arttırdığı da belirtilmiştir (Cummings ve Davies 1994).
Ayrıca anne, çocuk için önemli bir özdeşim nesnesidir.
Çalışma grubumuzdaki çocukların da içinde bulunduğu
psikoseksüel gelişim dönemi olan fallik dönemde, ödipal çatışmanın çözümlenmesi ve düzenlenmesinde, içsel
kaynak, birincil olarak ebeveyn figürlerinden kaynaklanan özdeşimlere dayanan üstbenliktir (Meissner 2007).
Çalışmamızda AAB tanısı konan çocukların annelerinin
anksiyöz, depresif ve irritabl mizaç puanlarının daha
yüksek olduğunu belirlemiştik. Annenin mizaç özelliklerine bağlı olarak çocukla kurduğu ilişkide karamsar,
kötümser, güvensiz, şüpheci, huzursuz ve yetersizlik duyguları içinde olmasının hem bağlanma sürecini olumsuz
etkileyebileceği, hem de özdeşim nesnesi olarak çocuğa
olumsuz bir örnek olabileceği düşünülmüştür. Bu sonuçlar bağlanma ve ailedeki genel anksiyete duygusunun
işlendiği yazın bilgisiyle uyum göstermektedir (Hock ve
Schirtzinger 1992, Liotti 1992, Van Ijzendoorn 1995).
AAB tanısı alan çocukların annelerinde görmeyi beklemediğimiz bulgu, annelerin siklotimik mizacına ait puanların da kontrol grubuna göre yüksek bulunmasıydı.
Kederli, sıkıcı durumdan neşeli, şakacı hale, içe dönük
halden dışa dönük hale, suskun halden konuşkan hale
ani geçişler gösteren, bu tür ani geçişleri gün içindeki
uyku ve enerji düzeyinde de yoğun olarak yaşayan bu
bireylerin çocuklarında AAB’ye bir eğilim olabileceğini
öngörmemiştik. Bazı araştırmalar, siklotimik mizacın
affektif hastalıklarla ilintili olduğunu ortaya koymuştur.
Buna göre, ailesinde bipolar bozukluk öyküsü olan, bipolar bozukluk tanılı bireyler hastalık öncesi dönemde
daha çok siklotimik ve irritabl mizaç özellikleri göstermektedir (Vahip 2005). Çocuğun yaşamında, eğitiminde sevgi ve otorite dışında en önemli etmenlerden biri
de tutarlılıktır (Yalın 2007). Bu açıdan bakıldığında,
çocuğun kendisine örnek aldığı, tutum ve tavırlarından
dolaysız olarak etkilendiği ve genetik bir bağlantısı olan
annesinin zaman içinde değişken mizaç özellikleri sergilemesi çocuğun uyumunu bozuyor olabilir. Ancak bu
alanda yapılmış kontrollü ve ileriye yönelik izlem çalışmaları bulunmamaktadır.
Psikodinamik ve davranışçı yaklaşımlar yanında mizacın biyolojik yönüne ilişkin çalışmalar da yoğunluk
kazanmıştır. Genetik özelliklerin bebeğin erken dönemlerdeki duygulanım, tavır ve davranışlarını büyük ölçüde
20
belirlediği öne sürülmektedir (Panksepp 1982, Rothbart
1989, Rothbart ve ark. 1994). Bu bulguların ışığında
annenin mizaç özelliklerinin çocuğu genetik olarak da
etkileyen bir etmen olduğunu söyleyebiliriz.
Çalışmanın sonuçları içinde yer alan, çocukların davranış sorun puanları ile annelerin mizaç özellikleri arasındaki ilişki de dikkati çekmiştir. AAB olan çocukların
önemli belirtilerinden biri olan somatik yakınmalar ile
annelerin depresif, irritabl ve anksiyöz mizaç puanları
arasındaki ilişki; çocukların olumsuz duygularını ifadede, annelerinin eleştirel, alaycı, şüpheci tutumlarından
etkilenmiş ve farklı savunma düzeneklerine yönelmiş
olabileceklerini düşündürmüştür. Benzer şekilde çocukların anksiyete/depresyon puanları ile annelerin siklotimik, irritabl ve anksiyöz mizaç puanları arasındaki ilişki,
annelerin karamsar, kötümser, anksiyöz tutumlarının çocuklarının davranışlarına da yansıdığını akla getirmiştir.
Çocukların sosyal sorun puanları ile annelerin depresif
mizaç puanları arasındaki ilişki de, içe dönük, edilgen
yapıdaki annelerin çocuklarının da sosyal ilişkilerinde
çekingen ve yetersiz olduğunu göstermesi bakımından
önem taşımaktadır. Ancak bulgularımızı karşılaştırabileceğimiz başka çalışmalar olmadığı için, bu konuda
yalnızca gelişim kuramları ve genel mizaç özellikleri çerçevesinde tartışabiliyoruz.
Sonuç olarak; AAB gelişiminde birçok etkenden bahsedilmektedir. Bu çalışmada da üzerinde çok durulan bir
konu olan anne-çocuk ilişkisini etkileyebilecek bir değişken olan annelerin mizaç özelliği üzerinde durulmuştur. AAB olan çocukların annelerindeki irritabl, depresif,
anksiyöz ve siklotimik mizaç puanlarındaki yükseklik
dikkat çekici olup, annelerin mizaç özellikleri ile çocukların sorun davranışları arasındaki ilişkinin de incelenmesi gereken önemli bir konu olduğu düşünülmektedir.
SONUÇ ve ÇALIŞMANIN SINIRLILIKLARI
Çalışmamızın sonunda, AAB tanısı alan çocukların
annelerinin sağlıklı gruba göre mizaç özelliklerinin farklı
olduğu ve annelerin mizaç özellikleri ile çocukların sorun davranışları arasında bir ilişki bulunduğu belirlenmiştir. Ancak, AAB’de etkili olduğu düşünülen birçok
değişken bulunmaktadır. Çalışmamızda bu değişkenlerden; cinsiyet, yaş, sosyoekonomik düzey, son bir yıl
içindeki önemli yaşam olayları (taşınma, okul değişikliği, göç, kardeş doğumu, anne-babanın boşanmış olması
ya da aile içi ilişkilerde bozulma) açısından çalışma ve
kontrol grubu birebir eşleştirilmiş olmakla birlikte, tüm
değişkenleri eşitlemek mümkün olmamıştır. Ayrıca sosyoekonomik düzey, annenin algısına göre belirlenmiş
olup, bu durum çalışmanın yöntem açısından bir kısıtlılığını oluşturmaktadır. Çocukların işlevselliğini önemli
ölçüde bozan ve bazen uzun süre psikiyatrik tedavi görmeyi gerekli kılan AAB gelişiminde rol sahibi olan risk
etmenlerini belirlemek ve kontrol altına almak koruyucu
ruh sağlığı açısından büyük önem taşımaktadır. Bu bağ-
KAYNAKLAR
Achenbach TM, Edelbrock CS (1978) The classification of child
psychopathology: a review and analysis of empirical efforts. Psychol Bull,
85(6): 1275-1301.
Achenbach TM, Edelbrock CS (1979) The Child Behavior Profile: II.
Boys aged 12-16 and girls aged 6-11 and 12-16. J Consult Clin Psychol,
47(2): 223-33.
Ainsworth MS, Blehar MC, Waters E ve ark. (1978) Patterns of
attachment: A Psychological Study of the Strange Situation. Hillsdale, NJ:
Erlbaum.
Akiskal HS, Malya G (1987) Criteria fort he “soft” bipolar spectrum:
treatment implication. Psychopharmacol Bull, 23: 68-73.
Amerikan Psikiyatri Birliği (1994) Mental Bozuklukların Tanısal
ve Sayımsal El Kitabı, dördüncü Baskı (DSM-IV) (Çev. ed: E Köroğlu)
Hekimler Yayın Birliği, Ankara, 1995.
Bernstein GA (1990) Anxiety Disorders. Psychiatric Disorders in
Children and Adolescent, W. B. Saunders Company, Chapter, 5:64-82.
Bernstein GA, Garfinkel BD, Borchardt CM ve ark. (1990) School
phobia: pattern of family functioning. J Am Acad Child Adolesc
Psychiatry, 29(1): 24-30.
Bowlby J (1973) Attachment and Lose: Vol. 2. London: Hogart
Press.
Büküşoğlu N, Aysan F, Erermis S ve ark. (2001) Okul fobisi olan
çocukların davranışsal özellikleri, annelerin ruhsal belirti düzeyleri ve aile
fonksiyonlarının incelenmesi. Ege Tıp Dergisi, 40(2): 99-105.
Büküşoğlu N (2004) Çocuklarda okul fobisi gelişimine etki eden
faktörlerin incelenmesi. Ege Pediatri Bülteni, 11(2): 125-134.
Capps L, Sigman M, Sena R ve ark. (1996) Fear, anxiety, and perceived
control in children of agoraphobic parents. J Child Psychol Psychiatry,
37(4): 445-52.
Cummings E, Davies T (1994) Maternal depression and child
development. Journal of Child Psychology and Psychiatry, 35: 73-112.
lamda annenin mizaç özellikleri ve çocuğu ile kurduğu
ilişkinin niteliklerinin araştırılması gerektiğini düşünüyoruz. Ancak, çalışmamızda saptadığımız bulguların genellenebilmesi için olgu sayısının arttırılarak anne mizacı
ile çocuğun davranışları arasındaki ilişki toplum örnekleminde de araştırılmalıdır.
Disorder in Children and Adolescents. Epidemiology, Diagnosis and
Management. CNS Drugs, 15(2): 93-104.
Meissner W (2007) Kişilik Teorileri ve Psikopatoloji, Kaplan &
Sadock’s Comprehensive Textbook of Psychiatry, Sadock BJ, Sadock
V (eds), Aydın H, Bozkurt A (çev eds), Cilt 1, Sekizinci Baskı, Güneş
Kitabevi, Ankara, 701-746.
Miral S, Baykara A (1998) Ayrılma Anksiyetesi Bozukluğu, Psikiyatri
Temel Kitabı, Cilt 2, Güleç C, Köroğlu E (eds), Hekimler Yayın Birliği;
1165-67.
Moss E, Rousseau D, Parent S ve ark. (1998) Correlates of Attachment
at School Age: Maternal Reported Stress, Mother-Child Interaction and
Behavior Problems. Child Development, 69(5): 1390-1405.
Muris P, Steerneman P, Merckelbach H ve ark. (1996) The role of
parental fearfulness and modeling in children’s fear. Behav Res Ther,
34(3): 265-268.
Özkürkçügil A, Aydemir Ö, Yıldız M ve ark. (1999) DSM-IV eksen I
bozuklukları için yapılandırılmış klinik görüşmenin Türkçe’ye uyarlanması
ve güvenilirlik çalışması. İlaç ve Tedavi Dergisi, 12: 233-6.
Panksepp J (1982) Toward a general psychobiological theory of
emotions. Behavioral and Brain Sciences, 5: 407-467.
Rothbart MK, Derryberry D, Posner ML ve ark. (1994) A
psychobiological approach to the development of temperament.
Temperament: Individual differences at the interface of biology and
behavior. JE Bates, TD Wachs (Ed), Washington, DC: American
Psychological Association, s. 83-116.
Rothbart MK (1989) Biological processes of temperament in
childhood. Chichester, England: Wiley, s.77-110.
Rutter M, Hersov L (1997) Child Psychiatry: Modern Approaches.
Blackwell Scientific Publications, Oxford-London.
Silove D, Manicavasagar V, Curtis J ve ark. (1996) Is early separation
anxiety a risk factor for adult panic disorder? A ciritical review. Compr
Psychiatry, 37(3): 167-79.
Field T (1996) Attachment and separation in young children. Annu
Rev Psychol, 47(4): 541-61.
Spitzer R, Williams J, Gibbon M ve ark. (1992) The Structured Clinical
Interview for DSM-III-R (SCID). I: History rationale and description.
Arch Gen Psychiatry, 49: 624–629.
First MB, Spitzer RL, Gibbon M ve ark. (1997) Structured clinical
interview for DSM-IV clinical version (SCID-I/CV). Washington DC,
American Psychiatric Press.
Wamboldt MZ, Wamboldt FS (2000) Role of the family in the onset
and outcome of childhood disorders: selected research findings. J Am
Acad Child Adolesc Psychiatry, 39(10): 1212-9.
Hock E, Schirtzinger MB (1992) Maternal Separation Anxiety:
Its developmental course and relation to maternal mental health. Child
Development, 63(1): 93-102.
Van Ijzendoorn MH (1995) Adult attachment representations parental
responsiveness and infant attachment: A meta-analysis on the predictive
validity of the adult attachment interview. Psychological Bulletin, 117:
382-403.
Kesebir S (2002) Ailede Bipolar Bozukluk Öyküsü Olan ve Olmayan
Bipolar Bozukluk Tanılı Bireylerde ve Birinci Dereceden Yakınlarında
Mizaç Özellikleri: Kontrollü bir Çalışma. Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi
Psikiyatri Anabilim Dalı, Uzmanlık Tezi.
Liotti G (1992) Disorganized/disoriented attachment in etiology of
the dissosiative disorders. Dissociation, 5: 196-204.
Lipsitz JD, Martin LY, Mannuzza S ve ark. (1994) Childhood
separation anxiety in patients with adult anxiety disorder. Am J Psychiatry,
151(6): 927-9.
Masi G, Mucci M, Millepiedi S ve ark. (2001) Separation Anxiety
Vahip S, Kesebir S, Alkan M ve ark. (2005) Affective temperaments in
clinically-well subjects in Turkey: initial psychometric data on the TEMPSA. J. Affect. Disord, 85: 113–125.
Velez CN, Johnson J, Cohen P ve ark. (1989) A longitudinal analysis
of selected risk factors for childhood psychopathology. J Am Acad Child
Adolesc Psychiatry, 28(6): 861-4.
Yalın A, Oral N, Gökler I ve ark. (2007) Aile Terapisi, Çocuk ve Ergen
Ruh Sağlığı ve Hastalıkları, Soykan Aysev A, Işık Taner Y (ed.), Asimetrik
Parelel, İstanbul, 917-933.
21
Download