GÜMRÜK BİRLİĞİ ve TÜRKİYE EKONOMİSİ`NE ETKİLERİ

advertisement
GÜMRÜK BİRLİĞİ ve
TÜRKİYE EKONOMİSİ’NE
ETKİLERİ
YİĞİT KAZANÇOĞLU

Türkiye’nin
Avrupa
Birliği
ile
bütünleşme hedefine yönelik ortaklık
ilişkisinin önemli bir aşaması olan
Gümrük Birliği, aynı zamanda dışa
dönük
büyüme
politikası
çerçevesinde taraf olduğu en geniş
kapsamlı ticari yapılanma olarak
1 Ocak 1996’da tamamlanmıştır.

AB ile Türkiye arasında sanayi malları ve
işlenmiş
tarım
ürünlerinin
serbest
dolaşımına
ilişkin
bir
ekonomik
entegrasyon modeli olan Gümrük Birliği
sürecinde Türkiye, mevzuatını Avrupa
Birliği’nin gümrük ve ticaret politikalarının
yanı sıra rekabet ve fikri sınai mülkiyet
haklarına ilişkin politikaları da dahil olmak
üzere kapsamlı bir alanda uyumlaştırmak
yükümlülüğünü üstlenmiştir. Herhangi bir
gümrük birliği ilişkisinden daha ileri bir
entegrasyona karşılık gelen söz konusu
uyum çalışmaları neticesinde, sanayi ve
ticareti doğrudan etkileyen önemli yapısal
ve kurumsal değişiklikler oluşmuştur.
1. Gümrük Birliği’nin
Tamamlanması ve Kapsamı


Türkiye ile Avrupa Birliği arasındaki ortaklık
ilişkisinin temel unsurlarından birini teşkil eden
Gümrük Birliği’nin çerçevesi, esasen 1963 yılında
Ankara Anlaşması ile çizilmiş ve 1973 yılında
Katma Protokol ile ayrıntıları belirlenmiştir.
Bilindiği gibi, Türkiye ile AB ortaklığının yasal
zeminini oluşturan Ankara Anlaşması; üç aşamalı
bir entegrasyon modeli öngörmüştür. Anlaşmanın
yürürlüğe girdiği 1 Aralık 1964 tarihi itibariyle
başlatılan ilk dönem, Toplulukla Türkiye arasındaki
ekonomik farklılıkları azaltmaya yönelik “Hazırlık
Dönemi” olarak belirlenmiştir. Bu dönemde
Türkiye herhangi bir yükümlülük üstlenmemiştir.

Buna karşılık, Topluluk 1971 yılında, bazı
petrol
ve
tekstil
ürünleri
dışında
Türkiye’den ithal ettiği tüm sanayi
mamullerine uyguladığı gümrük vergileri
ve miktar kısıtlamalarını tek taraflı olarak
sıfırlamıştır. 1 Ocak 1973 tarihinde
yürürlüğe giren Katma Protokol ile hazırlık
dönemi sona ermiş ve geçiş döneminin
koşulları belirlenmiştir. Buna göre; taraflar
arasında sırası ile sanayi ürünleri, tarım
ürünleri ve son olarak kişilerin serbest
dolaşımının
sağlanması
ile
Gümrük
Birliği’nin tamamlanması öngörülmüştür.

Bu dönemde Türkiye’nin 12-22 yıllık geçiş
süresi dahilinde Topluluk’tan ithal ettiği
sanayi ürünlerinde gümrüklerini ortak gümrük
tarifesi hadlerine indirmesi hükme
bağlanmıştır. Türkiye 1980’li yıllardan itibaren
yatırımların teşvik edilmesi amacıyla yatırım
malları ithalatında gümrüklerini sıfırlamıştır. O
dönemde uygulamaya koyulan bu politika
doğrultusunda AB’den ithal edilen yatırım
mallarına da gümrük uygulanmamıştır. 6
Mart 1995 tarih ve 1/95 sayılı Ortaklık Konseyi
kararı ile de sanayi mallarında Gümrük
Birliği’nin tesis edilmesine ilişkin koşulların
oluştuğuna karar verilmiştir. Gümrük Birliği, 1
Ocak 1996 itibariyle tamamlanarak işlerlik
kazanmıştır.
2.Gümrük Birliği’nin Türk Dış
Ticaretine Etkileri

Gümrük Birliği’nin Türk dış ticaretine etkileri
değerlendirilirken gözden kaçırılan bir diğer husus
da bu sürecin 1996 yılı sonrası gerek Türkiye
ekonomisi
gerek
dünya
ekonomilerindeki
gelişmelerden bağımsız ele alınamayacağıdır.
Gümrük Birliği Türk dış ticaretindeki değişimleri tek
başına belirleyen bir süreç değildir. Bu
çerçevede öncelikle 5 Nisan 1994 tarihinde
yaşanan ekonomik kriz ile meydana gelen
devalüasyonun yarattığı sorunların ve 1997
yılında dünya ekonomisinde patlak veren Asya,
ardından Rusya krizlerinin değerlendirmelerde
dikkate alınması gerekmektedir.

Ayrıca 1998 Mart ayı itibariyle Türkiye
ekonomisinde yaşanan ciddi
durgunluğun, 1999 yılında gerçekleştirilen
genel seçimler, Ağustos ve Kasım
aylarında yaşanan deprem felaketleriyle
sürmesi de, bu dönemde Türkiye- Avrupa
Birliği dış ticaretinin yapısını etkilemiştir. Son
olarak Türkiye’nin kronik enflasyon
sorununa çözüm bulmak temel amacıyla
2000 yılında uygulamaya koyulan
ekonomik istikrar programının Kasım 2000,
Şubat 2001 tarihlerinde yaşanan krizlerle
hedeflerinden sapmasıyla oluşan
istikrarsızlık ve devalüasyon, 2001 yılı ilk
yarısındaki dış ticaret rakamlarında
belirleyici olmuştur.
Tablo I:Türkiye’nin Dış Ticareti ve AB’nin Payı
TÜRKİYE'NİN DIŞ TİCARETİ VE AB'NİN PAYI
(Milyon $)
Yıl
1993
1994
1995
1996
1997
1998
1999
2000
2001
2002
2003
Genel
İhracat Değ (%)
15.348 --18.105 18
21.636 19,5
23.224 7,3
26.261 13,1
26.974 2,7
26.587 -1,4
27.775 4,5
31.342 12,8
36.059 15,1
46.877 30
İthalat
29.429
23.270
35.707
43.627
48.559
45.921
40.671
54.503
41.399
51.553
68.734
Değ (%) İhr/İth
--- 52,2
-20,9 77,8
53,4 60,6
22,2 53,2
11,3 54,1
-5,4 58,7
-11,4 65,4
34
51
-24 75,7
24,5 69,9
33,3 68,2
Avrupa Birliği
Hacim Değ (%) İhracat Değ (%) İthalat Değ (%) İhr/İth
44.777 --- 7.599 --- 13.875 --- 54,8
41.375 -7,6 8.635 13,6 10.915 -21,3 79,1
57.343 38,6 11.078 28,3 16.861 54,5 65,7
66.851 16,6 11.549 4,3 23.138 37,2 49,9
74.820 11,9 12.248 6,1 24.870 7,5 49,2
72.895 -2,6 13.498 10,2 24.075 -3,2 56,1
67.258 -7,7 14.348 6,3 21.401 -11,1 67
82.278 22,3 14.510 1,1 26.610 24,3 54,5
72.741 -11,6 16.118 11,1 18.280 -31,3 88,2
87.612 20,4 18.459 14,5 23.321 27,6 79,2
115.611 32 24.349 31,9 31.495 35 77,3
AB'nin Payı (%)
Hacim Değ (%) İhracat İthalat Hacim
21.474 --- 49,5 47,1 48
19.550 -9 47,7 46,9 47,3
27.939 42,9 51,2 47,2 48,7
34.687 24,2 49,7 53 51,9
37.118 7
46,6 51,2 49,6
37.573 1,2
50 52,4 51,5
35.749 -4,9 54 52,6 53,2
41.120 15 52,2 48,8 50
34.398 -16,3 51,4 44,2 47,3
41.780 21,5 51,2 45,2 47,7
55844 33,7 51,9 45,8 48,3
Tablo II: Türkiye’nin Dış Ticaretinin Ülke Gruplarına
Göre Dağılımı (milyon Dolar)
1993
1994
1995
1996
1997
1998
1999
2000
İhracat
15 348
18 105
21 636
23 224
26 261
26 974
26 589
27 485
AB
7 599
8 635
11 078
11 549
12 248
13 498
14 349
14 401
D.OECD
608
686
841
784
750
701
719
800
Türk Cum.
605
559
742
958
1 136
1 078
822
816
O. Doğu
1 989
2 108
2 132
2 245
2 382
2 189
2 204
2 157
K. Afrika
597
725
900
985
980
1 502
1 344
1 072
D.Ülkeler
2 656
3 498
4 031
4 610
6 180
5 226
4 162
4 629
İthalat
29 429
23 270
35 708
43 627
48 559
45 921
40 687
54 150
AB
13 875
10 915
16 861
23 138
24 870
24 075
21 417
26 456
D.OECD
2 852
1 705
2 547
2 851
3 969
3 936
2 679
3 601
Türk Cum.
344
320
301
329
408
456
464
635
O. Doğu
2 799
2 530
2 687
3 243
2 726
1 943
1 987
3 105
K. Afrika
381
629
1 142
1 618
1 813
1 493
1 404
2 251
D.Ülkeler
4 793
3 628
7 176
7 345
8 797
8 557
8 506
12 757
Tablo III: Türkiye’nin AB ile Ticaretinin Sektörel
Dağılımı (milyon Dolar)
Tarım
Tekstil ve
Konfeksiyon
Demir Çelik
84, 85 ve 87*.
Fasıllar
Sanayi
Ürünleri
Toplam
İhr.
İth.
İhr.
İth.
İhr.
İth.
İhr.
İth.
İhr.
İth
İhr.
İth
1994
1,647
185
4,150
501
293
1679
782
4,375
1,762
3,865
8,634
10,279
1995
1,965
790
5,353
828
505
1,353
1,239
6,617
2,017
6,773
11,078
16,860
1996
1,854
675
5,660
1,379
421
1,852
1,505
10,155
2,109
8,848
11,548
23,138
1997
2,037
512
5,930
1,611
622
2,081
1,550
11,751
2,109
9,123
12,248
24,870
1998
1,941
477
6,464
1,425
703
1,873
2,083
11,696
2,307
9,011
13,498
24,075
1999
1,900
489
6,363
1,318
818
1,466
2,705
10,428
2,562
8,238
14,348
21,416
2000
1,483
474
6,433
1,400
888
943
2,803
13,612
2,745
9,599
14,352
26,388
2001
1,674
304
6,699
1280
997
1004
3,754
7,736
2,993
7,957
16,118
18,280
2002**
719
255
4,285
912
490
700
2,508
4,711
1,671
5,174
9,673
11,752
Tablo IV:Türkiye’nin AB ile Ticaretinin Mal Gruplarına
Göre Dağılımı (milyon Dolar)
İHRACAT
Yıl
1994
1995
1996
1997
1998
1999
2000
2001
2002
2003
Değer
727
837
1.125
1.339
1.378
1.796
2.140
2.618
2.739
4.180
Yatırım
Pay (% )Değ. (% )
4
3,9
15,1
4,8
34,5
5,1
19
5,1
2,9
6,8
30,3
7,7
19,2
8,4
22,3
7,6
4,6
8,9
52,6
Değer
8.222
8.946
9.745
11.032
11.129
10.840
11.573
13.299
14.636
18.156
Ara Malı
Tüketim
Pay (% )Değ. (% ) Değer Pay (% )Değ. (% )Toplam
45,4
9.156 50,6
- 18.105
41,3
8,8 11.854 54,8 29,5 21.636
42
8,9 12.354 53,2 4,2 23.224
42
13,2 13.890 52,9 12,4 26.261
41,3
0,9 14.374 53,3 3,5 26.974
40,8
-2,6 13.895 52,3 -3,3 26.587
41,7
6,8 14.013 50,5 0,8 27.775
42,4
14,9 15.221 48,6 8,6 31.342
40,6
10,1 18.532 51,4 21,8 36.059
38,7
24,1 24.248 51,7 30,8 46.877
Türkiye’nin AB ile Ticaretinin Mal Gruplarına Göre
Dağılımı (milyon Dolar)
İTHALAT
Yıl
1994
1995
1996
1997
1998
1999
2000
2001
2002
2003
Değer
5.319
8.215
10.624
11.352
11.027
8.729
11.341
6.964
8.492
11.366
Yatırım
Pay (% )Değ. (% )
22,9
23
54,4
24,4
29,3
23,4
6,9
24
-2,9
21,5
-20,8
20,8
29,9
16,8
-38,6
16,5
21,9
16,5
33,8
Değer
16.536
25.037
28.737
31.871
29.560
26.553
35.710
28.931
37.442
49.015
Ara Malı
Tüketim
Pay (% )Değ. (% ) Değer Pay (% )Değ. (% )Toplam
71,1
1.416 6,1
- 23.270
70,1
51,4 2.456 6,9
73,4 35.707
65,9
14,8 4.266 9,8
73,7 43.627
65,6
10,9 5.335
11
25 48.559
64,4
-7,3 5.320 11,6 -0,3 45.921
65,3
-10,2 5.063 12,4 -4,8 40.671
65,5
34,5 7.220 13,2 42,6 54.503
69,9
-19 4.083 9,9 -43,4 41.399
72,6
29,4 5.007 9,7
22,6 51.553
71,3
30,9 7.877 11,5 57,3 68.734
Tablo V: Avrupa Birliği’nin İthalat ve İhracatında
Türkiye’nin Yeri
(milyon Euro)
AB
Toplam
İhracat
AB Toplam
İthalat
AB’nin
Türkiye’ye
İhracatı
AB’nin
Toplam
İhracatında
Türkiye’nin
Payı %
AB’nin
Türkiye’den
İthalatı
AB’nin Toplam
İthalatında
Türkiye’nin Payı
%
1980
211,1
280,6
2,0
1,0
1,1
0,4
1993
390,6
470,2
12,4
2,6
6,8
1,5
1994
471,4
518,5
9,3
1,8
7,9
1,5
1995
573,3
545,3
13,4
2,34
9,2
1,69
1996
627
581,1
18,3
2,92
10,2
1,76
1997
721,1
672,4
22,4
3,11
11,9
1,77
1998
730,8
709,8
22,1
3,03
13,6
1,92
1999
758,3
772,1
20,5
2,71
15,5
1,95
2000*
937,9
1026,8
30,0
3,2
17,45
1,7
3.Gümrük Birliği’nin Yabancı
Sermaye Üzerindeki Etkileri

Tablo VI: İzin Verilen Yabancı
Sermaye Yatırımları (milyon$)
1993
1994
1995
1996
1997
1998
1999
2000
2001
2002
AB Toplam
1188,4
982,9
1848,4
3272,3
1022,4
1065,9
1166,3
1950,0
1804,6
1406
Genel Toplam
2125,0
1487,7
2938,3
3837,0
1678,2
1645,8
1700,4
3059,0
2738
2243
AB/Genel %
55,9
66,20
62,91
85,28
60,92
64,76
68,59
63,74
66,01
62,7
Genel Fiili Giriş
1016
830
1127
964
1032
976
817
1719
3044
1402
4.Gümrük Birliği ve İstihdam

Gümrük Birliği’ne yönelik mevcut
eleştirilerin yoğunlaştığı bir diğer önemli
alan istihdamdır. Gümrük Birliği’nin
Türkiye’nin istihdam sorununu daha ciddi
bir noktaya getireceği, rekabet gücü
düşük sektörlerde ve özellikle KOBİ’lerde
pazar ve üretim kaybına, nihai aşamada
ise işsizliğe yol açacağı yönündeki
eleştirilerde, bazı önemli değerlendirmeler
göz ardı edilmektedir.

Gümrük Birliği belirtildiği gibi tam rekabet
koşulları çerçevesinde, işleyen bir serbest
piyasa
ekonomisinde
belirlenen
standartlara uygun, kaliteli üretime yönelik
bir yapılanma sunmaktadır. Bu çerçevede
istihdam kaybının olduğu sektörlerde
öngörülen kalite düzeyinde üretimin
gerçekleşmediği
ortaya
çıkmaktadır.
Bununla birlikte Gümrük Birliği sonrası
Türkiye’nin
Avrupa
Birliği’nden
gerçekleştirdiği ithalatın yatırım ve ara
malları lehine olan dağılımının, orta
vadede sanayinin yapısında üretim
kalitesini artırıcı etki yapacağı ortaya
koyulmuştur.

Sanayinin rekabet gücünü olumlu yönde
etkileyecek olan bu değişim istihdam
edilen
işgücü
oranında
da
rol
oynayacaktır. Bu çerçevede Gümrük
Birliği sonrası, rekabet gücü artan ve
ihracat imkanı yakalayan sektörlerde
oluşacak
istihdam
ihtiyacı,
diğer
sektörlerde oluşan istihdam kaybının
dengelenmesine yardımcı olacaktır.

Bilindiği gibi Gümrük Birliği’nin yabancı
yatırımlar
üzerindeki
olumlu
etkileri
halihazırda beklenen düzeyde değildir. Bu
durumun
temel
sebeplerinden
biri,
Türkiye’deki
ekonomik
ve
siyasi
istikrarsızlıkların iç ve dış yatırımları
özendirici
bir
iklimin
oluşmasını
engellemesidir.
İstikrarın
sağlanması
halinde yeni yabancı sermaye mevzuatı,
etkin teşvikler ve AB ile büyük ölçüde
uyumlaştırılmış rekabet mevzuatı, yabancı
sermaye
girişine
uygun
zemin
oluşturacaktır. Türkiye’ye gelen yabancı
sermayenin muhtemel etkilerinden birisi
de, istihdamın artışı olacaktır.

Gümrük Birliği çerçevesinde Türkiye ile
yürüttüğü
ticari
işbirliğinin,
Avrupa
Birliği’ne sunduğu en önemli avantajın
Türkiye’deki büyük ve dinamik pazarın
yanı sıra AB sermaye yatırımlarına ucuz
istihdam
olanağı
yaratması
olarak
görülmektedir. Ancak Gümrük Birliği’nin
tamamlanmasını takiben, Avrupa Birliği,
sendikacılık hareketlerinin baskısı ve
Avrupa Sosyal Şartı çerçevesinde ucuz
işgücünün sosyal damping ile haksız
rekabete yol açmasından duyduğu
endişe ile Türkiye’deki çalışma normları ve
sendikal özgürlükler konuları üzerinde
önemle durmuştur.


Öte yandan Birliğe aday MDAÜ’ler ile
karşılaştırıldığında yeni süreçte Türkiye’nin
ucuz işgücü sunan bir aday ülke olmadığı
da ortaya çıkmaktadır. Son dönemde Türk
yatırımcıların da yatırım ve işletme
maliyetlerinin yüksekliği nedeniyle komşu
ülkelere
ve
hatta
Uzak
Doğuya
yönelmeleri
bu
saptamayı
doğrulamaktadır.
Bu çerçevede Gümrük Birliği’nin Türk
istihdam piyasasında ucuz işgücüne bağlı
olarak işsizlik sorununa çözüm
getirebileceği düşüncesi içinde bulunulan
koşullarda gerçeği yansıtmamakta, buna
karşılık Gümrük Birliği’nin nitelikli işgücünü
teşvik edici bir etkisi olacağı ortaya
çıkmaktadır.

Nitelikli işgücü bu aşamada Türkiye’nin
Avrupa
Birliği
karşısında
rekabet
kapasitesini
yükseltebilmesinin
ön
koşullarından biri olarak görülmektedir.
Uzun yıllar emek yoğun teknolojileri tercih
eden Türkiye’nin ileri teknolojilerle üretim
yapan AB şirketleri karşısında rekabet
gücünü koruyabilmesi, işgücünü yüksek
teknolojiyi kullanabilir düzeye getirmesine
bağlıdır. Bu da öncelikle Türkiye’de iş
öncesi
mesleki
eğitim
sisteminin
geliştirilmesi ve yaşam boyu eğitim
anlayışının
yerleştirilebilmesini
gerektirmektedir.
5.Gümrük Birliği ile Kaydedilen
Yasal ve Kurumsal Değişiklikler






5.1 Gümrük Vergileri ve Kotalarının
Kaldırılması ve AB Gümrük Kodu’na Uyum
5.2 Serbest Ticaret Anlaşmaları
5.3 Ticarette Teknik Engellerin Kaldırılması
5.4 Fikri ve Sınai Mülkiyet Hakları
5.5 Rekabet Mevzuatı
5.6 Kurumsal İşbirliği
Gümrük Vergileri ve Kotalarının Kaldırılması ve AB

Gümrük Kodu’na Uyum
1/95 sayılı Ortaklık Konseyi Kararı’nda taraflar,
1996 yılında Gümrük Birliği’nin tamamlanmasıyla
sanayi ürünleri ve işlenmiş tarım ürünlerinde
gümrüklerin sıfırlanmasını, tarım ürünlerinde
serbest dolaşımın ise Türkiye’nin Topluluğun
Ortak Tarım Politikası’na uyum sağlanmasından
sonra gerçekleşmesini hükme bağlamışlardır. Bu
doğrultuda Türkiye, 1 Ocak 1996 tarihi itibariyle
öncelikle AB’den ithal ettiği sanayi ürünlerine
uyguladığı mevcut tüm gümrük vergileri ve eş
etkili tedbirleri kaldırmış, miktar kısıtlaması
uygulamasına son vermiş, ayrıca üçüncü
ülkelere karşı Birliğin Ortak Gümrük Tarifesi’ni
(OGT) uygulamaya başlamıştır.


Aynı tarih itibariyle 1/95 sayılı OKK’nın Ek
I’inde listelenen işlenmiş tarım ürünlerinin
sanayi
ve
tarım
payları
ayrı
ayrı
hesaplanarak, bir kısım işlenmiş tarım
ürününün sanayi payı hemen sıfırlanmış,
kalan ürünlerde ise sanayi paylarının
aşamalı
olarak
sıfırlanması
kararına
varılmıştır. 2001 yılına kadar Topluluk OGT’si
üzerinde vergi uygulanabilen hassas
ürünlere ilişkin indirimler ise tamamlanmıştır.
Gümrük Birliği’nin Türkiye ekonomisine
etkilerine ilişkin değerlendirmelerde, ilk
aşamada gümrük vergileri ve kotaların
kaldırılmasının yaratacağı kamu gelir kaybı
üzerinde durulmaktadır.

Ancak 1994 yılındaki gümrük gelirleri
GSMH’nin %2,31’i iken, 1997’de %2,61’i
olması
söz
konusu
endişelerin
gerçekleşmediğini ortaya koymaktadır.
Bunun yanı sıra, Gümrük Müsteşarlığı
yetkilileri tarafından 2000 yılında dış ticaret
vergilerinin bir önceki yıla göre %134
oranında
artış
gösterdiği
ifade
edilmektedir. Söz konusu veriler Gümrük
Birliği’nin beklenenin aksine bir kamu gelir
kaybına değil, düşük oranda olmakla
birlikte gelir artışına yol açtığı sonucunu
vermektedir. Gümrük gelirlerindeki artışın
temel
sebebi,
Türkiye’nin
Gümrük
Birliği’nden kaynaklanan yükümlülükleri
doğrultusunda gümrük idarelerine yönelik
yeniden yapılanma ve modernleşme
Serbest Ticaret Anlaşmaları


1/95 sayılı Ortaklık Konseyi Kararı’nın 16.
maddesinde belirtildiği gibi 2001 yılına
kadar Topluluğun tercihli ticaret rejimine
uyum çerçevesinde Türkiye’nin, AB’nin
serbest
ticaret
anlaşmaları
(STA)
imzaladığı üçüncü ülkelerle Serbest
Ticaret Anlaşmaları müzakere etmesi
gerekmektedir.
Türkiye
halihazırda
EFTA;
İsrail,
Makedonya, Bosna-Hersek ve 10 MDAÜ
ile Serbest Ticaret Anlaşmalarını yürürlüğe
koymuştur. Ayrıca Fas, Tunus, Mısır, Filistin,
Hırvatistan, Güney Afrika, Faroe Adaları ile
müzakerelere başlamış, Malta ve Ürdün ile
de müzakere hazırlıklarını yürütmektedir.

1980 yılından itibaren ithal ikameci
sistemin yerine ihracata dayalı büyüme
politikası izleyerek yeni pazarlar bulma ve
ihracatını ürün bazında çeşitlendirme
hedefini güden Türkiye için serbest ticaret
anlaşmaları
önemli
ticari
açılımlar
yaratmaktadır. Yürütülen müzakerelerin
tamamlanması halinde Türkiye, yaklaşık 40
ülke ve 800 milyona yakın nüfusla
dünyanın en büyük serbest ticaret alanı
içerisinde avantajlı koşullarda ticaret
yapma imkanına sahip olacaktır.

Ölçek ekonomilerinin oluşmasında STA’lar,
maliyetlerin minimize edilmesi ve pazarın
büyümesi yönünde önemli avantajlar
sunmaktadır. Serbest ticaret anlaşması
imzalanmış üçüncü ülkelerden daha
uygun koşullarda hammadde ve yarı
mamul temin edebilecek olan Türk
sanayicisi üretim maliyetlerini düşük
tutabilecek, dünya piyasalarında rekabet
gücünü artıracaktır.

Özellikle
MDAÜ’lerle
gerçekleştirdiği
serbest
ticaret
anlaşmaları,
Türk
Cumhuriyetleri ve Rusya ile olan ticareti
de etkileyecek, söz konusu ülkelerle yakın
işbirliği içerisinde olan MDAÜ’lerle, ortak
yatırımlar
gerçekleştirmek
mümkün
olacaktır. Ayrıca Türkiye’nin imzalamış
olduğu ve müzakerelerini sürdürdüğü
serbest ticaret anlaşmaları ile elde etmiş
olduğu müzakere pratiği de bir diğer
önemli husustur.

Türkiye, serbest ticaret anlaşmaları ile
önemli avantajlar elde etmekle birlikte,
söz konusu ülkelerin Türkiye ile
yürütecekleri ticarette AB’nin tanımış
olduğu tavizleri tanıma yükümlülüğünü
üstlenmektedir. Bunun yanı sıra üçüncü
ülkelerle ancak Gümrük Birliği ile
belirlenmiş ortak gümrük tarifesi dahilinde
ticari işbirlikleri gerçekleştirebilmektedir.
Ticarette Teknik Engellerin Kaldırılması

1/95 sayılı Ortaklık Konseyi Kararı, taraflar
arasındaki
ticaretin
Gümrük
Birliği
çerçevesinde geliştirilebilmesi ve malların
serbest
dolaşımının
tam
olarak
sağlanabilmesi için Türkiye’nin ticarette
teknik engellerin kaldırılmasına ilişkin AB
mevzuatını Türk mevzuatına aktarmasını
hükme bağlamıştır. Son derece kapsamlı
olan bu alanda uyum sağlanması
gereken mevzuat listesi 2/97 sayılı OKK
kararı ile belirlenmiş ve Türkiye’nin 31 Aralık
2000 tarihine kadar standardizasyon,
ölçüm, kalibrasyon, kalite, akreditasyon,
test ve belgelendirme alanlarındaki
mevzuatını
Topluluk
mevzuatına
uyumlaştırması gerektiği belirtilmiştir.

Türkiye, teknik mevzuat uyumuna ilişkin
olarak yürüttüğü çalışmalarda önemli
aşamalar kaydetmiştir. Öncelikle 1997
yılında Bakanlar Kurulu Kararı ile Avrupa
Birliği’nin
yeni
yaklaşım
direktifleri
çerçevesindeki 32 ürün grubuna ilişkin
uyumlaştırma
çalışmalarını
yürütecek
kamu kuruluşlarını tespit etmiştir. Söz
konusu ürün gruplarına yönelik AB
standartlarına uyumla yükümlü olan
kurum Türk Standartları Enstitüsü’dür (TSE).
TSE,
1993
yılından
beri
yürüttüğü
çalışmalar neticesinde yaklaşık olarak
“%80 oranında AB standardını Türk
standardı haline getirmiştir”.

Avrupa Standart Teşkilatı CEN ve
CENELEC’e de bağlı üye olan TSE,
Gümrük
Birliği
sonrasında
yeniden
yapılandırılmış ve bünyesinde kalibrasyon,
deney,
belgelendirme
merkezleri
oluşturulmuştur. TSE, yeni yapılanması
çerçevesinde ayrıca kalite bilincinin
yaygınlaştırılması
yönünde
eğitim
çalışmaları da yürütmeye başlamıştır.
Fikri ve Sınai Mülkiyet Hakları

Gümrük Birliği’ne konu olan malların tabi
olduğu fikri ve sınai haklara ilişkin
mevzuatın Avrupa Topluluğu ile Türkiye’de
farklı düzeylerde bulunmasının serbest
dolaşıma tarife dışı engel teşkil etmesi,
Türk mevzuatının
Avrupa Topluluğu
mevzuatına ve bu alandaki uluslararası
sözleşmelere
uyumunu
gündeme
getirmiştir.

1/95 sayılı Konsey Kararı çerçevesinde
yürütülen çalışmalar neticesinde Türkiye
hem endüstriyel hem sanatsal mülkiyet
hakkını kapsayan fikri ve sınai mülkiyet
hakkına ilişkin mevzuatını AB mevzuatına
uyumlaştırmayı büyük oranda başarmıştır.
Sınai mülkiyet hakları konusunda gerekli
mevzuatı, Gümrük Birliği öncesinde
yürürlüğe koymuş ve yarı resmi bir organ
olarak Patent Enstitüsü’nü 1994 yılında
kurmuştur.

1995 yılında son derece eski kanunlara
dayanan ve güncelliğini yitiren Fikir ve
Sanat Eserleri Kanunu’nun kapsamı
genişletilmiş
ve
AB
mevzuatına
yakınlaştırılmıştır.
Ortaklık
Konseyi
Kararı’nda, belirtilen fikri ve sınai mülkiyet
hakkına ilişkin uluslararası anlaşmaların
önemli bir kısmına da taraf olunmuştur.
Son olarak 3 Mart 2001 tarihinde yürürlüğe
giren Fikir ve Sanat Eserleri Kanununda
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun ile
taraf olunan uluslararası anlaşmalara
uyumlu olarak korsan yayıncılık, fikir ve
sanat eser sahiplerinin manevi haklarının
ihlali
durumunda
uygulanan
cezai
müeyyideler
hususlarında
yeni
düzenlemeler getirilmiştir.

Türkiye, Gümrük Birliği’nden
doğan
yükümlülüğü doğrultusunda fikri mülkiyet
haklarına ilişkin, uluslararası anlaşmalara,
bu çerçevede Ticaretle Bağlantılı Fikri
Mülkiyet Hakları Anlaşması’na (TRIPs) taraf
olarak bu alanda kapsamlı düzenlemeler
öngören Dünya Ticaret Örgütü’ne üyelik
çerçevesindeki yükümlülüklerini de yerine
getirmiştir.

Fikri ve Sınai mülkiyet hakları konusunda
önemli ihlallerin kaydedildiği Türkiye’de
uluslararası normlarda bir fikri mülkiyet
hakkı mevzuatının oluşturulması Türk
sanatçılarının, buluş sahiplerinin,
yaratıcıların, şirketlerin haklarının
korunması ve desteklenmesi, böylelikle
uluslararası arenada rekabet gücü elde
edebilmeleri açısından önem
taşımaktadır. Ayrıca hem araştırma ve
geliştirmeyi özendirip teknik bilgilerin
değerlendirilerek yaygınlaşmasını
sağlamakta, hem de teknoloji transferine
imkan vermektedir. Bu alanda yapılacak
her düzenleme toplumun kültür ve sanat
hayatını zenginleştirecek, teknik ve sınai
atılımlarında geliştirici rol oynayacaktır.
Rekabet Mevzuatı

1/95 sayılı Ortaklık Konseyi Kararı’nda
uyum öngörülen bir diğer önemli alan,
Rekabet Mevzuatı’dır. Karar, sanayi
mallarının serbest dolaşımı çerçevesinde
gümrük tarifelerinin yanı sıra Türkiye’nin AB
ürünlerinin piyasaya girişini engelleyecek
ve Türk ürünleriyle rekabetini sınırlayacak
ulusal
uygulamaların
yeniden
düzenlenmesini
gerekli
kılmaktadır.
Türkiye, tüketicinin korunmasını temel alan
ve belirli kurallar çerçevesinde işleyen bir
rekabet ortamının oluşturulmasına yönelik
Avrupa Birliği rekabet mevzuatına uyum
çalışmalarında ilerleme kaydetmiştir.


Bu alandaki iki önemli yasal düzenleme
olan “Rekabetin Korunması Kanunu” 1994
yılında, “Tüketicinin Korunması Kanunu”
1995 yılında yürürlüğe girmiştir. Söz konusu
kanunların uygulanmasından sorumlu
Rekabet Kurumu ise 1997 yılı itibariyle
işlerlik kazanmıştır.
Rekabet hukuku kapsamında yer alan,
rekabeti bozacak şekilde bazı firmaların
veya ürünlerin üretimini destekleyen
devlet
yardımlarının
kaldırılması
hususunda çalışmalar sürdürülmektedir.

Bu alanda öncelikle tekstil ve giyim
sektöründeki
teşvik
sistemi
AB
ile
uyumlaştırılmış, 1995 yılında “İhracatta
Devlet
Yardımları”
kararı
yürürlüğe
koyulmuş ve ihracatçılara sağlanan
teşvikler kademeli olarak değiştirilerek
genel muafiyetler sistemi benimsenmiştir.
Halihazırda devlet yardımlarına ilişkin
olarak AB mevzuatı ile Türk mevzuatı
arasında farklılık yaratan temel nokta,
devlet
yardımlarının
denetlenmesi
konusunda Türk Rekabet Kurulu’nun yetkili
otorite olarak tanınmamasıdır.


Rekabet
Kurulu
sadece
devlet
yardımlarına ilişkin yapılan değişikliklerin
rekabet kurallarına uygun olup olmaması
hakkındaki fikirlerini, değişikliği yapan ilgili
kurum veya bakanlığa iletebilmektedir.
Türkiye’de rekabeti kısıtlayıcı bir diğer yapı
ticari nitelikteki devlet tekelleridir. Tekel
kanununda,
Tekel
idaresinin
alkollü
içkilerin dağıtımı ve ithali üzerindeki
tekelinin kaldırılması yönünde değişiklik
yapan kanun 20 Ocak 2001 tarihi itibariyle
yürürlüğe koyulmuştur. Tütün piyasasındaki
tekeli kaldıracak olan tütün ve tütün
mamulleri yasası ise 9 Ocak 2002 tarihi
itibariyle Resmi Gazete’de yayınlanarak
yürürlüğe girmiştir.

Rekabet hukuku çerçevesinde Türkiye’nin
önündeki en önemli konu olan devlet
yardımlarına ilişkin olarak 1 Haziran 2001
tarihinde
gerçekleştirilen
GBOK
toplantısında da AB tarafının Türkiye’den
devlet yardımlarının gözetimi ve kontrolü
ile ilgili bağımsız bir kurumun oluşturulması
yönünde beklentisi dile getirilmiştir.

Türkiye’nin AB rekabet mevzuatına uyum
çalışmaları, hedeflerinden biri uluslararası
ticarette haksız rekabetin önlenmesi olan
DTÖ’ye
üyeliği
çerçevesindeki
yükümlülüklerini de karşılamaktadır. Bu
çerçevede
Türkiye
DTÖ’nün
Sübvansiyonlar ve Telafi Edici Önlemler
Anlaşmasıyla uyumlu Avrupa Birliği devlet
yardımları mevzuatına uyum sağlayarak
DTÖ
üyeliğinden
doğan
bir
yükümlülüğünü daha yerine getirmiş
olacaktır.

Öte yandan Uruguay Round kararları
temel alınarak hazırlanan ve Temmuz
1999’da Mecliste kabul edilen “İhracatta
Haksız Rekabetin Önlenmesi Hakkında
Kanun” AB mevzuatına uyum yönünde
gerçekleştirilecek
çalışmalar
kapsamındadır. DTÖ’nün Türk sanayiinde
çok önemli bir yer tutan tekstil ürünlerine
ilişkin olarak 2005 yılına kadar kotaların
aşamalı
olarak
kaldırılması,
gümrük
vergilerinin düşürülmesi, diğer tarife dışı
engellerin kaldırılması ile serbest ticaret
düzenine
geçiş
konusundaki
yükümlülükleri ise Gümrük Birliği ile büyük
ölçüde gerçekleştirilmiştir.
Kurumsal İşbirliği

1/95 sayılı karar, Gümrük Birliği’nin
işleyişinin denetimi ve karşılaşılan sorunlara
ortak çözümler oluşturulması hususunda
etkin olacak kurumsal işbirliği modelleri
oluşturulmasını da hükme bağlamıştır.
Birliğe tam üye olmaksızın Gümrük
Birliği’ne dahil olan, bu sebeple ortak
pazara ilişkin karar alma süreci içerisinde
bulunmayan Türkiye’nin durumu, söz
konusu kurumsal yapılanmayı zorunlu
kılmış,
Gümrük
Birliği’nin,
işleyişini
kolaylaştırmak hedefi ile özel komiteler
oluşturulmuştur.

Ortaklık
Konseyi
Kararı’nın
uygulanmasından doğacak aksaklıklar
hususunda ayda en az bir kere
toplanmak üzere Türkiye, Komisyon ve
üye ülkelerin temsilcilerinden oluşan
Gümrük Birliği Ortak Komitesi (GBOK) bu
doğrultuda oluşturulan ilk yapılanmadır.
Bir tavsiye kurumu olan Komite, bazı
konularda sınırlı olmak üzere, yeni bir
mevzuat yaratmayacak ve Topluluk
mevzuatında değişiklik oluşturmayacak
teknik nitelikli kararlar alabilmektedir.

Gümrük Birliği’nin işleyişi ile doğrudan
ilgili
alanlarda
yeni
mevzuat
hazırlamak veya mevcut mevzuatı
değiştirmek için oluşturulan karşılıklı
danışma mekanizması bir diğer
kurumsal yapılanmadır. Ancak her iki
tarafın da yasa hazırlayıcı birimlerinin
yeterli
işbirliği
geliştirememeleri
sebebiyle etkinlik kazanamamıştır.

Gümrük Birliği ile Türkiye’nin içinde yer
alabildiği mekanizmalardan biri de
bağımsız komitelerdir. Gümrük Birliği’nin
işleyişi ile doğrudan ilgili alanlardaki
Nomanklatür Komitesi, Gümrük Kanunu
Komitesi, Menşe Komitesi, Değerleme
Komitesi, Dış Ticaret İstatistikleri Komitesi,
Standartlar Komitesi, İç Pazar
Koordinasyon Komitesi, Sübvansiyon ve
Tekstil Komiteleri gibi bir çok bağımsız
Komite’nin toplantılarına Türk uzmanlar
katılabilmektedir. Söz konusu komitelere
Türk temsilcilerinin katılımı dönem
içerisinde etkinlik ve süreklilik kazanmıştır.
Bu çerçevede sübvansiyonlar ve tekstil
komitelerinde Türk temsilcileri bazı
avantajlar elde etmişlerdir.
6.Gümrük Birliği Çerçevesinde
Türkiye-AB Mali İşbirliği

Türkiye AB arasındaki ortaklık ilişkisi
çerçevesinde
Türkiye’nin
ekonomik
kalkınmasına katkıda bulunmak ve ortaklık
ilişkisinden
doğan
yükümlülüklerini
gerçekleştirebilmesine
destek
olmak
amacıyla
Topluluk
mali
yardımda
bulunmayı taahhüt etmiştir. 1996 yılında
tamamlanan Gümrük Birliği’ne kadar olan
dönemde Türkiye’ye yönelik AB kaynaklı
mali yardımlar, mali protokoller ile
düzenlenmiş ve Türkiye bu dönemde
1.433 milyon Euro öngörülmesine karşın
toplam 833 milyon Euro tutarında kredi ve
hibe kullanılabilmiştir.

Gümrük
Birliği
çerçevesindeki
yükümlülükleri doğrultusunda Türkiye, 1996
yılından itibaren çok kapsamlı bir alanda
mevzuat uyumu ve buna bağlı kurumsal
yapıyı oluşturma sürecine girmiştir. Bu
değişimi gerçekleştirmek için Avrupa
Birliği’nin Türkiye’ye mali ve teknik
yardımda bulunma taahhüdü yerine
getirilmemiş ve Türkiye, Gümrük Birliği’ne
ilişkin yükümlülüklerini hiçbir Topluluk
kaynağından yararlanmaksızın geçen beş
yıl
içerisinde
büyük
ölçüde
gerçekleştirmiştir.

Türkiye’nin bu süreçte gösterdiği kapasite
AB tarafınca da dile getirilmiş, bununla
birlikte henüz tamamlanmayan çalışmalar
da çeşitli platformlarda vurgulanmıştır.
Halihazırda Türkiye’nin Gümrük Birliği’ne
ilişkin uyum çalışmalarını da kapsayan
katılım öncesi stratejisine yönelik yıllık 177
Milyon Euro’yu Ulusal Program’da taahhüt
edilen takvim çerçevesinde en etkin
şekilde kullanması, ayrıca geri dönüşümlü
AYB kredilerinden de akılcı projelerle
faydalanması
uyum
sürecini
kolaylaştırması açısından çok önemlidir.
7.Gümrük Birliği Çerçevesinde
Türkiye’nin Kullanabileceği Bir
Mekanizma

Gümrük Birliği’nin dayandığı Katma
Protokol ve 1/95 sayılı Ortaklık
Konseyi
Kararı,
ortaklık
çerçevesindeki
uygulamaların
taraflardan birinde ekonomik bir
soruna yol açması halinde işlerlik
kazanabilecek
mekanizmaları
ortaya koymaktadır.

Katma Protokol’ün “Türk Ekonomisi’nin bir
sektörü veya dış mali istikrarını tehlikeye
düşürecek ciddi bozukluklar ortaya çıkar
veya Türkiye’nin bir bölgesinin ekonomik
durumunun bozulması şeklinde güçlükler
belirirse, Türkiye gerekli korunma
tedbirlerini alır. Bu tedbirler ve bunların
uygulama usulleri Ortaklık Konseyi’ne
geciktirmeksizin bildirilir.” şeklindeki 62.
maddesi ve 1/95 sayılı Ortaklık Konseyi
Kararı’nın “...taraflar Katma protokolün 62.
maddesiyle belirlenen koruma tedbirleri
mekanizmaları ile usullerinin geçerliliğini
koruyacağını teyit ederler” şeklindeki 63.
maddesi Gümrük Birliği’nin Türkiye
ekonomisinde bir zarara sebebiyet
vermesi halinde devreye sokulabilecek
SONUÇ

Bazı görüşler 1/95 sayılı Ortaklık Konseyi
Kararı’nı bir ticaret anlaşması gibi ele
alarak tam üyelik perspektifi ortaya
koyulmaksızın müzakere edildiği ve bu
çerçevede Gümrük Birliği’nin Türkiye
ekonomisine zarar verdiği sonucuna
varmaktadır. Bu yaklaşım içerisinde
Gümrük Birliği ile Türkiye’nin tek taraflı
tavizler üstlendiği ve ulusal ticaret
politikasının Birliğin ticaret politikasına tabi
olduğu eleştirileri yöneltilmektedir.

Söz konusu değerlendirmeler yapılırken
öncelikle Gümrük Birliği’nin
tamamlanması ile Türk dış ticaretinde
Avrupa Birliği lehine ithalat artışı ve
Türkiye’nin Avrupa Birliği’nin tercihli ticaret
rejimine uyum zorunluluğu temel argüman
olarak alınmaktadır. Ayrıca ilk aşamada
Türkiye’nin gümrük duvarlarını sıfırlaması ile
belirli bir kamu gelir kaybına maruz
kalacağı iddia edilmekte ve ilerleyen
dönemde Avrupa Birliği’nden gelen
mallarla rekabet edemeyen firmaların
kapanması ya da pazar kaybına
uğraması ile işsizliğin artacağı üzerinde
durulmaktadır.

Gümrük Birliği’nin temel özelliği, bir
ekonomik entegrasyon modeli olarak
Dünya Ticaret Örgütü’nün uluslararası
ticarete getirdiği kurallar çerçevesinde
yapılandırılmış
olmasıdır.
Türkiye’nin,
Gümrük Birliği sürecinde gerçekleştirdiği
her çalışma taraf olduğu Dünya Ticaret
Örgütü üyeliğinden doğan yükümlülükleri
ile
örtüşmektedir.
Ticaretin
hızla
liberalleştiği global ekonomi ortamında
Gümrük Birliği, Türkiye’nin bu süreçte her
halükarda yerine getirmesi gereken
uluslararası
standartları
yakalamaya
yönelik çalışmalara ivme kazandırmıştır.

Gümrük Birliği, 1980 yılı itibariyle ticaret
politikasını uluslararası piyasalara açılmak
yönünde belirleyen Türkiye için, küresel
entegrasyonun
ekonomik
koşullarını
belirleyen Dünya Ticaret Örgütü üyeliği
çerçevesindeki
yükümlülüklerinin
çok
daha kapsamlı ve kısa sürede yerine
getirilmesi anlamına gelmektedir. Gümrük
Birliği ile Türkiye uluslararası piyasalarla
bütünleşme yönünde önemli bir sınavı
geçmiş, dünyanın en önemli ekonomik
bloklarından biri içerisinde yer almayı
başarmıştır.

Türkiye, makro ekonomik dengeleri
sağlamlaştırdığı,
yapısal
reformları
tamamladığı, yabancı
sermaye ve
teknoloji
transferini
gerçekleştirdiği
takdirde Gümrük Birliği ortamından
optimum
faydayı
sağlayabilecektir.
Gümrük
Birliği
ilişkisi
Türkiye’nin
çağdaşlaşma yönünde en temel hedefi
olan Avrupa Birliği tam üyeliği yolundaki
önemli bir kilometre taşıdır.

Bu noktada Türkiye açısından yapılması
gereken, istikrarın sağlanamamasından
kaynaklanan sorunlar ve ardı ardına
yaşanan
krizleri
Gümrük
Birliği
ile
açıklamak yerine, büyük oranda Gümrük
Birliği nedeniyle AB norm ve standartlarına
ulaşma yolunda kaydedilen mesafeyi iyi
kullanmak ve özellikle adaylık süreci
çerçevesinde Ulusal Programda yer alan
hedeflere en kısa sürede ulaşarak AB tam
üyeliğine doğru hızla ilerlemek olmalıdır.
Download