çevre yönet*m* 7. ders

advertisement
PROF. DR. HALİL İBRAHİM AYDINLI
ÇEVRE SORUNLARINA ULUSLARARASI
YAKLAŞIMLAR VE ULUSLARARASI ETKİNLİKLER
 Dünyanın hızla artan nüfusu, bu nüfusun getirdiği
çeşitli baskılar ve çevre sorunları, 20. yüzyılın son
çeyreğinde önemli tartışmalara ve uluslar arası
etkinliklere konu olmuştur.
 Uluslararası alanda yaşanan bu durum, çok sayıda
kuruluşun kendi faaliyetleri çerçevesinde çevreyle
uğraşmasına, fon ve kredilerin kullanılmasında çevre
faktörünün ön plana çıkarılmasına, uluslar arası
gelişmelerin daha dikkatle ve toplu bir bakış açısıyla
incelenmesine zemin hazırlamıştır.
 1970’li yıllarda çevre ile ilgili uluslar arası etkinliklerin
yoğunlaşmasının en önemli göstergeleri, Roma
Kulübünün MIT’ye hazırlattığı Raporlar ve 1972'de
Stokholm'da toplanan "Birleşmiş Milletler İnsan ve
Çevresi Konferansı"dır. Bu Konferansın ilk günü olan 5
Haziran günü de “BM Çevre Günü” olarak kabul
edilmiştir.
 Stockholm Konferansı sonrasında, BM bünyesinde
yalnızca çevre ile uğraşan "Birleşmiş Milletler Çevre
Programı -UNEP" ve sonrasında da UNDP (BM Çevre
ve Kalkınma Programı) kurulmuştur.
 Bunların yanısıra, FAO (Gıda ve Tarım Teşkilatı),
OECD, AB, Dünya Bankası ve IMF gibi çok sayıda
uluslararası
kuruluşun
çevre
ile
ilgilendiği
görülmektedir. Çevrenin uluslararası alanda artan bir
şekilde ilgi görmesiyle paralel olarak önceleri kirlenme
sorunları olarak dar anlamda ele alınan çevre
sorunları, daha geniş ve bütüncül bir bakış açısı ile ele
alınmaya başlamıştır. Çevre ile ilgili uluslararası
kuruluşlar aşağıda yer almaktadır.
 1. Roma Kulübü:
 Dünyanın sayılı bilim adamlarından yüze yakınını bir araya toplayan Roma
Kulübü, birçok önemli projeye katkı sağlamıştır (Nizami MAMEDOV, «Toplum
ve
Doğanın
Karşılıklı
Etkileşimi:
Sosyal
Ekoloji»,
http://www.ekoloji.com.tr/resimler/21-3.pdf).
 1968 yılında FIAT yöneticisi Aurelio Peccei ve İskoç bilim adamı Alexander
King tarafından, yaklaşık yüz bilim adamı, ekonomist, filozof ve sanayicinin bir
araya gelmesiylekurulmuştur (Ertürk, 2009). Temel hedefi, insanlığın durumu
ile ilgili sürekli araştırma yaparak politika, ekonomi ve toplumda karar veren
seviyedeki insanların, global sorunlara ve olası hatalı gelişimlere zamanında
dikkatini çekmek ve onları harekete geçirmektir (Ertürk, 2009). 1972 yılında
Roma Kulübü himayesinde, Meadows ve arkadaşlarınca hazırlanan
«Büyümenin Sınırları» Projesi, Dünya kamuoyunda ekoloji devriminin
başlangıcı olarak da kabul edilmektedir. Bu Projede, Dünya nüfusunun
artması, sanayinin gelişmesi, doğayla uyumlu olmayan teknolojilerin yaygın
kullanımı gibi faktörler, çevre sorunlarının temel sebepleri olarak gösterilmiştir
(MAMEDOV, agm).
 Meadows’un
Projesinde
çıkış
yolu
olarak
endüsrileşmenin ve büyümenin durdurulması,
azgelişmiş ülkelerin sanayi yerine, turizm ve hizmet
sektöründe uzmanlaşmaları çıkış yolu olarak
gösterilmiştir (Mamedov), (Ertürk, 2009).
 «Sıfr Büyüme» olarak da bilinen bu abartılı teşhis ve
öneri, gerçeklerden uzak olduğu ve sosyo-ekonomik
gelişmeyi engelleyeceği için, başta azgelişmiş ülkeler
olmak üzere, pekçok ülke tarafından yoğun bir şekilde
eleştirilmiştir (Mamedov), (Ertürk, 2009).
 Bundan dolayı Roma Kulübü başka yollar aramaya başlamış ve 1974 yılında
Maseroviç ve ekibine «Dönüm Noktasında İnsanlık» adlı bir Proje
hazırlatmıştır.İlk Projenin standardize ve gerçeklerden uzak yaklaşımına
karşılık, ikinci Proje daha fazla ayakları yere basan bir nitelik taşımaktaydı.
Buna göre, dünyanın kültür, gelenek ve ekonomik gelişmeden kaynaklanan
farklarla değerlendirilmesi, karşılıklı etkileşim halinde olan bölgeler sistemi
içinde ele alınması gerekmektedir (Ertürk, 2009).Bu Projeye göre toplumların
gelişmesi, doğada olduğu gibi, «organik gelişme» olmalıdır.Bunun hayata
geçirilmesi ise, toplumların gelişmelerinin yaşadıkları tabiata uygun, örf, adet
ve kendi medeniyetlerine bağlı bir gelişme olmasıyla mümkün olabilecektir
(Mamedov).Burada öne çıkan unsur, «farklılaştırılmış büyüme»nin
gerçekleştirilmesidir.Farklılaştırılmış büyümenin anlamı ise, az gelişmiş
ülkelerin, gelişmiş ülkelere benzer bir büyüme yolu izlemesine Dünya
kaynaklarının elvermeyeceğinin vurgulanmasıdır (Cengiz GÖLTAŞ, «Enerjide
Kapitalist Kalkınma Açmazı»,
http://www.emo.org.tr/ekler/70f33f3cfb5217b_ek.pdf?dergi=535).Uluslar arası
alanda çevreyle ilgili bir diğer etkinlik, Stockholm Konferansının toplanması ve
bu Konferans sonunda BM Çevre Programı (UNEP)’in kurulmasıdır.
 2. Stockholm Konferansı
 Stockholm Konferansı (Birleşmiş
Milletler İnsan Çevresi
Konferansı), 1960‘lı yılların sonlarında ve 70'lerin başlarında
çevre ve yerleşme sorunlarına karşı artan ilginin bir yansıması
olarak, BM öncülüğünde 5-16 Haziran 1972 tarihleri arasında
Stockholm'de toplanmıştır.
 Konferansın başladığı 5 Haziran tarihi Dünya Çevre Günü olarak
kutlanmaya başlamıştır. Bu tarihten sonra çevrenin
korunmasında; çevre sorunlarının ortaya çıkmadan önce tahmin
edilip önlenmesi şeklinde proaktif bir yaklaşım belirlenmiştir
(Rıza Fikret YIKMAZ, «Sürdürülebilir Kalkınmanın Öçülmesi ve
Türkiye için Yöntem Geliştirilmesi», DPTUzmanlık Tezi,
http://www.dpt.gov.tr/DocObjects/View/13629/utezrfyikmaz.pdf).
 Konferans, farklı gelişmişlik düzeyine ve siyasal sistemlere sahip
ülkelerin, evrensel nitelikteki çevresel sorunları karşısında ortak
sorumluluğu kabul eden bir yaklaşımı paylaşmalarını sağlaması
bakımından çok önemli bir niteliğe sahiptir.Bu çerçevede
Konferansta, çevre konusunda uluslararası işbirliği ve
dayanışmanın önemi vurgulanmıştır.
 Konferansta gelişmiş ve azgelişmiş ülkeler arasındaki farklılıklar
giderilmedikçe, çevre koşullarında iyileşmenin sağlanamayacağı,
kalkınmanın çevreyle çelişen bir yanı olmadığı ve çevre
korumanın kalkınmayı yavaşlatmak için bir bahane
oluşturmaması gerektiği görüşleri tartışılmıştır. Kalkınma ve
çevre arasındaki ikilemde, kalkınmadan yana tavır alan bu
ifadesi, Stockholm Konferansı’na gölge düşürmüştür.
 Konferans
sonunda yayınlanan Deklarasyonda
belirtilen, «çevre hakkı» ilk kez bir uluslararası
etkinliğin çıktısı olarak tarih sahnesinde yerini almıştır
(Ertürk, 2009).Çevre hakkı bu etkinlikten sonra
pekçok ülke anayasasında yer bulmuş, 1982
Anayasasında ise «sağlık hakkı» başlığı altında
düzenlenmiştir.1982 Anayasasının müstakil bir çevre
hakkına yer vermemesi, trendi hızla artan çevre
konusuna yaklaşımda önemli bir eksiklik olarak dikkat
çekmektedir.
 3. UNEP’İN Kurulması
 Birleşmiş Milletler (BM)
Örgütü’nün, Stockholm
Konferansı'nın ardından gerçekleştirdiği ilk etkinlik,
konferansın önerisi doğrultusunda BM Çevre Programını
(UNEP) kurmak olmuştur.
 Küresel çevre konusunda önder kuruluş olan UNEP in en
öncelikli işlevi, çevresel faaliyetlerin düzeyini ve dünya
çapında bütün toplumların çevreye duyarlılığını arttırmak
ve
çevre
konusundaki
amaçların
eyleme
dönüştürülmesinde diğer birimler ile koordineli olarak
çalışmaktır. Bu çerçevede UNEP, 1974 yılından buyana
"Bölgesel Denizler Programı" kapsamında, bazı etkinlikleri
birer eylem planı olarak düzenlemektedir. Bu eylem
planlarından bir ve en önemlisi Akdeniz Eylem Planıdır.
 a)Akdeniz Eylem Planı
 Stockholm
Konferansı
sonunda
kurulan
UNEP,
kuruluşundan itibaren "Bölgesel Denizler Programı"
kapsamında, bazı etkinlikleri birer eylem planı olarak
düzenlemektedir. Bunlardan biri de Akdeniz Eylem
Planıdır (Ertürk, 2009).
 Akdeniz Eylem Planı (AEP); 1975 yılında, UNEP Bölgesel
Denizler Programı altında, 21 Akdeniz Ülkesi (Arnavutluk,
Bosna Hersek, Cezayir, Fas, Fransa, Hırvatistan, İspanya,
İsrail, İtalya, Karadağ, Kıbrıs, Mısır, Libya, Lübnan, Malta,
Monako, Yunanistan, Slovenya, Suriye, Tunus, Türkiye) ve
Avrupa Birliği tarafından kabul edilmiştir.
 Akdeniz Eylem Planı'nın yasal çerçevesini, 1976 yılında




kabul edilen Akdeniz'in Kirlenmeye Karşı Korunması
Sözleşmesi (Barselona Sözleşmesi) ve bu sözleşme ile ilgili
olarak kabul edilen dört protokol oluşturmaktadır. Bu
protokoller şunlardır:
Akdeniz'in Kara Kökenli Kirlenmeye Karşı Korunması
Protokolü.
Akdeniz'in
Gemilerden
ve
Uçaklardan
Kaynaklı
Kirlenmelere Karşı Korunması Sözleşmesi
Olağanüstü Hallerde Akdeniz'in Petrol ve Diğer Zararlı
Maddelerle Kirlenmesinde Yapılacak Mücadele ve
İşbirliğine Ait Protokol.
Akdeniz'de Özel Koruma Alanlarına İlişkin Protokol.
 Akdeniz Eylem Planında sosyo-ekonomik planlanın




amacına yönelik olarak yapılan dört ayrı çalışma
bulunmak tadır. Bunlar:
Mavi Plan
Öncelikli Eylemler Programı
ÖzelKoruma Alanları ve
Petrol Kirliliğiile Mücadele'dir.
 Mavi Plan, "ileriye dönük", "geniş kapsamlı" ve
"eyleme yönelik" özellikler taşımakta ve Akdeniz
Eylem Planı'nın sosyo-ekonomik planlama boyutunun
temelini oluşturmaktadır. Mavi Plan üç aşamalı olarak
hazırlanmıştır.
1980-1983
yılları
arasında
gerçekleştirilen birinci aşamada (inceleme aşaması);
Akdeniz’in çevresel gelişim faaliyetlerine ilişkin
inceleme yapılmıştır. İkinci aşama (Senaryo Aşaması)
1984-1986 yılları arasını kapsamış ve incelenen çevresel
gelişme alanlarına ilişkin senaryolar üretilmiştir.
 Bu senaryolara «Global Akdeniz Senaryoları» ismi verilmiştir. Bölgesel
bir çevresel etkinlik olmasına karşın burada ve ilerleyen süreçlerde
diğer başka etkinliklerde «global» sözcüğünün kullanılması, çevreye
yaklaşımda tek tek, ulusal paradigmaların aşıldığını ve dayanışma
anlayışının güçlendiğini
göstermektedir.1987
yılı
sonlarında
gerçekleştirilen üçüncü aşama (sentez aşaması) ise, senaryoların sentez
raporlarının değerlendirilmesinden oluşmuştur. Akdeniz Eylem
Planının kurumsal işleri ve sekretaryası, Akdeniz'in Kirlenmeye Karşı
Korunması Sözleşmesi Bürosunca yürütülmektedir (Ertürk). Bölgesel
bir eylem planı olarak başlayan Akdeniz Eylem Planı, daha sonra BM
himayesine alınarak, küresel bir nitelik kazanmıştır.
 Çevreyle ilgili uluslar arası etkinliklerden biri de, daha çok yapay
çevreye ilişkin olarak düzenlenen ve insanların yerleşim sorunlarına
yoğunlaşan Habitat Konferanslarıdır. Bunlardan ilki, 31 Mayıs-11
Haziran 1976 tarihleri arasında Kanada’nın Vancouver kentinde
düzenlenmiştir.
 4.
Vancouver İnsan Yerleşmeleri (Habitat I)
Konferansı
 Konferans’ta, özellikle kalkınma yolundaki ülkelerin
karşılaştıkları kentleşme ve konut sorunlarının çözümüne
katkıda bulunabilmek ve yerleşme / iskan konularında
uluslararası çapta işbirliği ve eşgüdüm sağlayabilmek
amacıyla, Birleşmiş Milletler Örgütünün içerisinde
uzmanlaşacak bir "merkez" oluşturulması fikri yaygın
kabul görmüş ve hemen akabinde BM Genel Kurulunun 19
Aralık 1977 tarih ve 32/167 sayılı kararı ile "Birleşmiş
Milletler İnsan Yerleşimleri Merkezi (Habitat)" ve
"Birleşmiş Milletler İnsan Yerleşimleri Komisyonu
(UNCHS)" kurulmuştur.
 Konferans sonunda yayınlanan bildirgenin giriş kısmında,





insan yerleşmelerinde, özellikle de az gelişmiş ülkelerdeki
yerleşimlerde
yaşam
koşullarının
olumsuzluğu
vurgulanmıştır. Bu olumsuzluklara karşı ulusal ve
uluslararası düzeylerde somut önlemler alınmadığı
takdirde yaşam koşullarının daha da kötüleşeceği
saptaması yapılmıştır. Bildirgede sorunların çözümünü
güçleştiren etkenler olarak,
dengesiz ekonomik büyüme
sosyo-ekonomik ve çevresel bozulmalar
dünya nüfusundaki hızlı artış
denetimsiz kentleşme
kırsal kesimin yoksulluğu ve dağınıklığı gösterilmiştir.
 Konferansta bu sorunlara karşı çözüm olarak, ülkelerin






altı eylemde bulunabilecekleri öngörülmüştür. Bunlar:
Nüfusun dağılışı, kalkınma ve kaynak kullanımı ile
ilgili önlemler
Yerleşme Planlaması
Konut, altyapı ve kent hizmetleri
Kent toprakları
Kurumlar ve Yönetim
Halkın katılımı
 5. Sistem Çapında Orta Vadeli Planlama
 Birleşmiş Milletler Teşkilatı, 1982 yılında Genel Kurulun
kararı ile ve UNEP'in koordinatörlüğünde "Sistem Çapında
Orta Vadeli Çevre Programını” başlatmıştır. Program, 19841995 yılları arasında iki aşamalı olarak tasarlanmıştır. 19841989 yılları arasında gerçekleştirilen birinci aşamada,
Stockholm
Konferansı'nın
eylem
kararlarının
gerçekleştirilmesi ana ilke olarak belirlenmiştir.
 1990-1995 yıllarını kapsayan ikinci aşamada ise, Program'ın
temel mantığına uygun olarak bütüncül faaliyetlerin
gerçekleştirilmesi
hedeflenmiştir.
Bu
hedefin
gerçekleştirilmesine yardımcı olmak üzere, "2000 Yılı ve
Ötesi Çevre Perspektifleri" Raporu hazırlatılmıştır.
 6. BM Dünya Çevre Ve Gelişme Komisyonu
 Birleşmiş Milletler Çevre Programı'nın 1982 yılındaki
yönetim konseyi toplantısında alınan bir kararın BM Genel
Kurulunda kabul edilmesiyle birlikte, 1983 yılında bağımsız
bir komisyon olarak “BM Dünya Çevre ve Gelişme
Komisyonu” kurulmuştur.
 Brutland
başkanlığında
oluşturulan
komisyona,
“Değişmenin Global Gündemini” belirleme görevi
verilmiştir. Komisyon çalışmalarını 1987 yılına kadar
sürdürmüş ve yapılan çalışmaların sonuçlarını ve önerileri
içeren bir raporu BM, Genel Kuruluna sunmuştur.
 Ortak Geleceğimiz (Our Common Future) adını taşıyan
rapor, Genel Kurulda onaylanarak, yayımlanmıştır.
Rapor’un ana fikrini "sürdürülebilir kalkınma“ kavramı
oluşturmaktadır. Sürdürülebilir kalkınma; bugünkü
kuşakların ihtiyaçları karşılanırken, gelecek kuşakların
ihtiyaçlarından taviz verilmemesi gerektiğini belirten bir
kalkınma modelidir. Yani sürdürülebilir kalkınma anlayışı,
kuşaklararası adaleti ifade etmektedir.
 BM'in çevre konusunda uluslararası alanda gerçekleştirdiği
diğer bir etkinlik de, 1992 yılında Rio'da toplanan
Konferanstır.
 7. Rio Konferansı (BM Çevre Ve Kalkınma Konferansı)
 Birleşmiş Milletler Genel Kurulu'nun 22 Aralık 1989'da; çevre ve
kalkınma konularında küresel bir toplantı yapılmasını öngören
kararı kabul etmesiyle birlikte, Rio'da yapılacak toplantıların
hazırlıkları başlamıştır.
 Uzunca bir hazırlık süreci sonucunda toplantılar, Çevre ve
Kalkınma Konferansı (3-11 Haziran 1992) ve Dünya Zirvesi (12-14
Haziran 1992) olarak iki aşamalı gerçekleştirilmiştir. Dünya
Zirvesine 64 Devlet Başkanı, 46 Hükümet Başkanı ve 8 Başkan
Yardımcısı katılmıştır. Konferansa ise, 178 ülkeden 3000'i aşkın
delege katılmıştır. Bu açıdan Rio toplantısı uluslararası alanda en
fazla katılımın gerçekleştiği ve Stockholm'den sonra dünyanın
ikinci en önemli çevre etkinliği olarak kabul edilmektedir. Rio
Konferansı'nda aşağıdaki konular ele alınmış ve tartışılmıştır:







Atmosferin korunması
Arazi kaynaklarının korunması
Biyolojik çeşitliliğin korunması,
Tatlı su kaynaklarının korunması,
Okyanusların, denizlerin ve kıyı alanlarının korunması
Biyoteknolojinin çevreye duyarlı yönetimi,
Toksik ürün ve atıkların yasal olmayan trafiğinin
önlenmesi,
 Yaşam kalitesinin ve insan sağlığının iyileştirilmesi,
 Çevre bozulmasının durdurularak yoksulların yaşam ve
çalışma koşullarının iyileştirilmesi ile birlikte yoksulluğun
giderilmesi.
 Konferans’ta ayrıca çevre üzerinde baskı oluşturan
kalkınma biçimleri ile gelişmekte olan ülkelerdeki
yoksulluk, gelişmişlik düzeyleri, üretim ve tüketim
biçimleri, demografik baskılar ve uluslararası
ekonominin etkileri gibi konular da ele alınmıştır.
 Konferans’ın Dünya Zirvesi'nde "Rio Deklarasyonu",
"Gündem 21" ve "Ormancılık Prensipleri" zirveye
katılan Devlet ve Hükümet Başkanları düzeyinde
onaylanmıştır. Ayrıca Zirve'de “İklim Değişikliği
Sözleşmesi” ile “Biyolojik Çeşitliliğin Korunması
Sözleşmesi” imzaya açılmıştır
 Rio Deklarasyonu, çevre ve kalkınma konusunda ülkelerin
hak ve yükümlülüklerini kapsayan, hukuki olarak bağlayıcı
olmamakla birlikte, hükümetlere politik bir yükümlülük
getiren bir ilkeler dizisidir. Deklarasyon Türkiye’nin de
içinde bulunduğu ülkelerin devlet ve hükümet başkanları
tarafından onaylanmıştır.
 Gündem 21, çevre ve ekonomiyi etkileyen tüm alanlarda
hükümetlerin, kalkınma örgütlerinin, BM kuruluşlarının ve
bağımsız sektörlerin 21.Yüzyıla girerken yapması gereken
faaliyetleri tanımlayan bir eylem planıdır. Diğer bir anlatım
ile, Gündem 21 Rio Deklarasyonunda yer alan ilkelerin
uygulamaya aktarılmasını sağlayacak bir eylem planıdır. Bu
belge dört temel kısımdan oluşmaktadır. Bunlar:
 Sosyal ve Ekonomik Boyutlar,
 Kalkınma İçin Kaynakların Korunması ve Yönetimi,
 Etkin Grupların Rolünün Güçlendirilmesi,
 Uygulama Mekanizmaları’ dır.
 Sosyal
ve ekonomik boyutlar başlığı altında,
uluslararası işbirliği, yoksullukla mücadele, tüketim
kalıplarının değiştirilmesi, demografik hareketler,
insan sağlığı ve insan yerleşmeleri konularında çevre ve
kalkınmanın entegrasyonu konuları ele alınmıştır.
Kalkınma İçin Kaynakların Korunması ve Yönetimi
başlıklı ikinci bölümde ise, atmosferin korunması,
çevresel değerlerin korunması ve yönetimi, zararlı
faaliyetlerin önlenmesi ve yönetimi gibi konular ele
alınmıştır.
 Etkin Grupların Rolünün Güçlendirilmesi başlığı
altında, kadınlar, gençler, yerli halklar, hükümet dışı
kuruluşlar, bilimsel ve teknolojik topluluklar gibi
grupların etkinliklerinin arttırılması öngörülmüştür.
 Gündem 21’in son bölümü olan Uygulama
Mekanizmalarında ise, finansman, teknoloji transferi,
bilim, bilinçlendirme, uluslararası işbirliği, hukuki
araçlar ve enformasyon konuları incelenmiştir.
 Ormancılık
Prensipleri, tüm orman tiplerinin
yönetimi, korunması ve sürdürülebilirliğinde genel bir
uzlaşma için yasal bağlayıcılığı olmayan resmi
prensiplerdir. Bu belge, hem doğal hem de sonradan
yetiştirilen, tüm bölgelerdeki ve iklim kuşaklarındaki
ormanların
yönetimine,
korunmasına
ve
geliştirilmesine ilişkin ilkeleri içermektedir. Bu
prensipler, ormanların üzerinde ilk genel fikir birliğini
yansıtmaktadır.
 İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi ve Kyoto Protokolü, 21
Mart 1994 tarihinde yürürlüğe giren Birleşmiş Milletler
İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi, 1992 yılında
gerçekleştirilen Rio Zirvesi’nde ortaya çıkan Biyolojik
Çeşitlilik ve Çölleşme ile Mücadele Sözleşmesi ile beraber,
sürdürülebilir kalkınmanın kurumsal çerçevesini oluşturan
en önemli yapıtaşları arasında yer almaktadır. Amacı, iklim
değişikliğine neden olan sera gazı emisyonlarının
azaltılması ve bu amaçla alınacak tedbirler için gelişme
yolundaki ülkelere finansman kaynağı ve teknoloji transferi
sağlanmasıdır. Yürürlüğe giren bu sözleşmeye189 ülke ve
Avrupa Birliği taraf olmuştur.
 Gelişmekte olan Türkiye, OECD (İktisadi ve Kalkınma İşbirliği Teşkilatı) üyesi
olması sebebiyle Sözleşmenin Ek-I ve Ek-II listelerinde yer almıştır. Sözleşme
iki ek liste içermektedir.
 Teknoloji transferi ve mali yükümlülükleri yerine getirecek ülkeleri içeren EkII listesi, 1992 yılında OECD’ye üye 24 ülke ile AB üyelerinden meydana
gelmektedir (Ek-II listesindeki ülkeler, listelerde yer almayan, başka bir deyişle
gelişmekte olan ülkelere teknik ve mali açıdan yardım yapmakla
yükümlüdürler)
 . Ek-I listesi ise, Ek-II listesindeki ülkelere ilave olarak Rusya Federasyonu,
Beyaz Rusya, Ukrayna, Çek Cumhuriyeti, Macaristan, Bulgaristan, Hırvatistan,
Romanya, Polonya, Estonya, Letonya, Litvanya, Slovenya ve Slovakya’dan
teşekkül etmektedir.
 Türkiye, İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi’ne gelişmiş ülke statüsünde yer
alması nedeniyle 2004 yılına kadar taraf olmamıştır. Ancak, Sözleşme’ye taraf
olabilmek için, Sözleşme’de belirtilen “ortak, fakat farklı sorumluluk ilkesi”
doğrultusunda eklerde gerekli değişikliklerin yapılması yönünde mücadelesini
uzun yıllar sürdürmüştür.
 Bu çerçevede, 28 Ekim-9 Kasım 2001 tarihleri arasında Fas
(Marakeş)’de yapılan 7.
Taraflar Konferansı’nda,
“Sözleşme’nin Ek-1 listesinde yer alan diğer ülkelerden
farklı bir konumda olan Türkiye’nin özel koşullarının
tanınarak, isminin Ek-II’den silinmesi” yönündeki karar
“Taraflar Konferansı Genel Kurulu”nda oybirliği ile kabul
edilmiştir. Bu gelişmeden sonra, İklim Değişikliği Çerçeve
Sözleşmesi’ne Katılmamızın Uygun Bulunduğuna Dair
Kanun (4990 sayılı Kanun) TBMM Genel Kurulu’nda 21
Ekim 2003 tarihinde kabul edilmiş, anılan sözleşmeye taraf
olmamıza ilişkin Bakanlar Kurulu Kararı ise 18 Aralık 2003
tarihli ve 25320 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanmıştır.
Türkiye, 24 Mayıs 2004 tarihinde Sözleşme’ye 189. ülke
olarak taraf olmuştur.
KAYNAKÇA
 Hasan ERTÜRK, Çevrebilim, ekin Yayınevi, Bursa, 2009.
 Nizami MAMEDOV, «Toplum ve Doğanın Karşılıklı Etkileşimi: Sosyal Ekoloji»,
http://www.ekoloji.com.tr/resimler/21-3.pdf
 Cengiz GÖLTAŞ, «Enerjide Kapitalist Kalkınma Açmazı»,
http://www.emo.org.tr/ekler/70f33f3cfb5217b_ek.pdf?dergi=535
 Ahmet Mutlu, Ekoloji ve Yönetim Düşüncesi, Basılmamış Doktora Tezi, Ankara
Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2005, http://www.belgeler.com/blg/t9f/ekoloji-veynetim-dncesi-toplumsal-ekoloji-ve-srdrlebilir-gelime-zerine-bir-inceleme-ecology-andadministration-idea-a-study-on-the-social-ecology-and-the-sustainable-development,
erişim tarihi:05.11.2012.
 Recep Bozlağam, “Sürdürülebilir Gelişme Düşüncesinin Arka Planı”, Sosyal Siyaset
Konferansları Dergisi, 2010.
 Selim Kılıç, “Uluslararası Çevre Hukukunun Gelişimi Üzerine Bir İnceleme”, Cumhuriyet
Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Dergisi, Cilt:2, Sayı:2, ss.131-149.
 Murat Türkeş (2001), “Küresel İklimin Korunması, İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi ve
Türkiye”, TMMOB Makina Mühendisleri Odası, Süreli Teknik Yayın 61: 14-29.
http://212.174.109.11/FILES/iklim/idcs.pdf erişim tarihi:04.11.2012.
 Eyüp Beyhan (2008), “Sürdürülebilir Kalkınma-Çevre ve Yerel Yönetimler”, Yerel Siyaset
Dergisi, http://www.yerelsiyaset.com/pdf/kasim2008/4.pdf erişim tarihi:03.11.2012
 Şafak Kaypak (2011),”Küreselleşme Sürecinde Sürdürülebilir Bir Kalkınma İçin
Sürdürülebilir Bir Çevre”, KMÜ Sosyal ve Ekonomik Araştırmalar Dergisi, 13 (20): ss.19-33.
14 15 16
Download