Slayt 1 - Aygunhoca.com

advertisement




Sultan Mesud zamanında ilk defa Anadolu’ya
Türkiye denilmeye başlandı.
Sultan Mesud sayesinde Türkiye Selçukluları
yok olmaktan kurtuldu.
Bayındırlık faaliyetleri ilk olarak onun
zamanında başladı.
Anadolu’da Türk egemenliği yeniden kuruldu.
Sultan Mesud Türk tarihi içinde Türkler için büyük
öneme sahip bir hükümdardır. Bir devleti yıkılmaktan
kurtarmak büyük bir istir. Ve büyük öneme haizdir.
TÜRKIYE SELÇUKLULARI’NIN YÜKSELIS DÖNEMI
I. Mesud ölünce yerine oğlu II. Kılıçarslan geçti. Bizans ile
antlaşma yaparak Batı sınırını güvence altına aldı.
Anadolu’nun siyasi birliğini sağladı.
Miryokefalon Savaşı (1176)
Bizans imparatoru gelişen olaylara karşı koymak için büyük bir
ordu hazırladı. Bizans ordusu yapılan çete savaşlarıyla
Miryokefalon vadisine girdi. Ve II. Kılıçarslan Bizans
ordusunu ağır bir yenilgiye uğrattı.
Miryokefalon Savaşı ile Anadolu’nunkesin bir Türk yurdu olduğu
anlaşıldı.
Bizans taarruzdan savunmaya çekilmiştir.
Büyük Selçuklu Sultanı Sultan Sencer ölünce Türkiye
Selçukluları tamamen bagımsız oldu.
I. İzzeddin Keykavus
I. Gıyaseddin Keyhüsrev’İn ölümü üzerine I. İzzeddin
Keykavus Konya’ya gelerek tahta geçti. Sinop’u
fethetti. Böylece Türkiye Selçukluları Karadeniz’e
kavuşmuş oldu. Sinop ihracat ve ithalat limanı haline
getirildi.
Trabzon İmp. İle anlaşarak onları vergiye bağladı.
Eyyubiler üzerine bir sefer düzenledi. Eyyubiler üzerine
çıktığı ikinci bir seferde vefat etti.
I. Alaeddin Keykubat
Bu hükümdar tahta geçtiğinde Anadolu Moğol
tehlikesiyle karşı karşıyaydı. Moğollar ,Doğu’dan
geldikleri yerleri yakıp yıkarak geliyorlardı. Alaeddin
Keykubat bunlara tedbir olsun diye birkaç askeri
önlem aldı.
Bu sırada Harizmşahlar adında bir devlet kuruldu Anadolu’da. Bu devlet
doğudan gelmişti. Moğol istilasına karşı çok direnmişler ama onlar da
kaçmaktan başka çare buşamamışlardı. Ve Batı’ya gelip yerleşmişlerdi.
Moğol istilasına karşı hala güçlü bir şekilde mücadele ediyorlardı. Bu
durum Türkiye Selçukluların iyisine geliyordu. Ama bir gün Harizmşah
hükümdarın Ahlat’ı alıp tahrip etmesi araları bozdu ve Yassı çemen’de
yapılan savaşı Türkiye Selçukluları kazandı. Bu savaltan sonra fetihlere
devam eden Alaeddin Keykubat Erzurum’u ele geçirdi.Gürcistan’ı kendine
bağladı. Van Gçlü havzasını Eyyubilerden aldı.
Alaeddin Keykubat Moğollara elçi bile gönderdi barış için.
Alaeddin Keyubat Eyyubilere karşı yapacağı bir sefere çıkarken yolda
zehirlenerek öldü.
Alaeddin Keykubat zamanında Anadolu Sekçukluları her yönden en parlak
dönemini yaşamıştır.
TÜRKIYE SELÇUKLULARI’NIN ZAYIFLAMA
DÖNEMI VE MOGOL ISTILASI
I. Alaeddin Keykubat öldükten sonra yerine bvir halef
bırakmadığı için devlet zayıfladı. II. Gıyaseddin Keyhüsrev
başa geçti geçmesine ama zayıf kişiliği yüzünden pek başarılı
olamadı. Ama bu dönemde de Tarsus ve Diyarbakır fethedildi.
Trabzon İmp. Ve Eyyubiler’İn bir kısmı Anadolu
Selçukluları’na bağlanmıştır.
II. Gıyaseddşn Keyhüsrev zamanının en önemli gelişmelerinden
birisi de Babab İshak İsyanı’dır. Baba İshak Moğol
istilasından kaçıp Anadolu’ya gelen Türkmenleri biraraya
topladı ve ekonomik ve toplumsal bazı sıkıntıları öne sürerek
isyan çıkarttı. İsyancılar Maraş, Kahta ve Adıyaman’ı ele
geçirdiler. Sivas’tan Amasya’ya kadar yayılan dini içerikli bu
isyan ancak Baba İshak’ın öldürülmesiyle bastırlıabildi.
Bu isyan sonucunda Moğollar Selçukluların eski
güçlerini kaybettiklerini onları istila
edebileceklerini anladılar. Moğollar Kösedağ
denen yerde Selçuklularla karşılaştılar ve
Selçuklular bu savaş sonucunda yenildi.
Moğollar Kösedağ Savaşı sonucunda Anadolu’ya
baskılarını artırdılar. Türkiye Selçuklu
Devleti’nin siyasi gücü azaldı, Selçukluya bağlı
devletler kendi başlarına hareket etmeye
başladı, Selçuklu sultanları Moğollar
tarafından atanmaya başlandı. Anadolu
ekonomisi ve ticareti büyük zarar gördü.
Anadolu’yu uzun bir süre haraca bağladılar.
TÜRKİYE SELÇUKLULARININ YIKILIŞI
Kösedağ Svaşaı çöküşün başlangıcı olmuştur.
II. Gıyaseddin Keyhüsrev ölünce oğlu II. İzzeddin Keykavus
tahta geçti. Moğllar onun hükümdarlığı sırasında Anadolu’yu
II. Gıyaseddin Keyhüsrev’İn üç oğlu arasında paylaştırmışlar.
Moğollar ve İlhanlıların baskısı altında olan Türkiye Selçuklu
Devleti nihayet Sultan II. Mesud’un ölmesiüzerine 1308
yılında yıkıldı.
Bağımsız hale gelen Anadolu beylikleri Bizans ve
Moğollarla savaştılar. Beylikler Anadolu’da Türk birliğini
kurmak ve Türkiye Selçuklularının yerini alabilmek için
mücadele ettiler.
Beylikler siyasal gücün parçalanmasına sebep
olmakla birlikte Anadolu'nun uç noktalarına Selçuklu
kültürünün yayılmasına sebep oldular.
Osman oğulları beyliği
Oğuzların kayı boyundandır.
Yassı çemen savaşında Türkiye
Selçuklularını destekleyen
kayılar I. Alaeddin Keykubat
tarafından Karacağa
yerleştirildiler.
Ertuğrul Gazi başkanlığında
1299 yılında Bizans
sınırlarındaki Söğüt ve
Domaniç'e gelerek bir uç beyliği
olarak kurulan Osman oğulları
Beyliği daha sonraki
dönemlerde Anadolu Türk
Beyliğini kurdular.
Oğuzların Afşar kolundan olan Karaman oğullları I. Alaeddin
Keykuybat tarfından Emenek ve çevresine yerleştirildiler. Türkiye
Selçuklularının zayıflamasıyla bir beylik haline geldiler.
Türkiye Selçuklularının merkezini ele geçiren Karaman oğulları
kendilerini varis zannederek Türk birliğini sağlamaya çalıştılar. Yıldırım
Bayezid’e yenilen beylik Osmanlılara katıldı. Fakat Timur ile yapılan
Ankara savaşında bozulan Anadolu birliği Karaman oğullarının yeniden
kurulmasına sebep oldu.
Bir oraya bir buraya giden beylik gelişme zamanı bulamadı. Fatih
döneminde zayıflayıp II .Bayezid döneminde Osmanlıya katıldı. Beylik
Anadolu’ da ilk defa Türkçe'yi resmi dil kabul etmiştir.
Balıkesir, Çanakkale ve Bergama’yı içine alan topraklarda 1304
yılında kurulmuştur.
Karesi oğulları güçlü bir donanma kurarak Bizans’la mücadele
ettiler. Bu beyliğin büyük bir bölümü Osmanlılara katıldı. 1360
yılında Çanakkale ve çevresini alan Osmanlı Karesi oğullarını da
arasına kattı.
Uluborlu merkez olmak üzere
Isparta, Eğirdir ve Antalya
çevresinde Feleküddin Dündar
Bey tarafından kuruldu.
Hamitoğulları topraklarından
Eğirdir kolunu I . Murada sattı.
Antalya koluna ise Yıldırım
Bayezid son verdi. Ankara
Savauşndan sonra yenilen
kurulan beylik II . Murat
döneminde tamamen
Osmanlılara katıldı.
Birgi merkezli olarak İzmir,
Aydın, Efes, Tire ve Selçuk
civarında Germiyanoğulları
komutanlarından Aydınoğlu
Mehmet bey tarafından
kuruldu.
En parlak devrini Umur
Bey zamanında yaşadı.
Umur Beyin ölümünden
sonra zayıflayan beylik 1426
yılında tamamıyla Osmanlı
topraklarına katıldı.
Beylik Muğla ve
çevresinde
Türkmenlerden
menteşe bey
tarafından kuruldu.
Denizcilikle uğraşa
nbeylik Mesut Bey
zamanında en
parlak dönemini
yaşadı. Bu beyliğe
de 1424 yılında son
verilmiştir.
Saruhan Bey, Manisa’ yı alarak burada
beyliğini kurdu. Denizcilik faaliyetlerinde bulunan
Saruhanoğulları, Aydın oğullarıyla işbirliği
yaparak Ege adalarına ve Balkanlara sefer
düzenlediler.
Yıldırım Bayezid tarafından Osmanlı
hakimiyetine alınan beylik, Ankara Savaşında
yeniden kuruldu. Çelebi Mehmet 1410 yılında
topraklarına kattı.
Şemseddin Yaman Candar tarafından
Kastamonu ve Sinop civarında kuruldu. Kuvvetli
bir donanmaya sahip olan beylik Karadeniz
ticareti için bazen dostça geçindiler bazen
savaştılar.
Yıldırım Bayezid, Kastamonu koluna hakim
oldu. Sinop kolu ise Ankara Savaşından sonra
Timur'a bağlılığını bildirdi. Bu beyliğe
İsfendiyaroğulları da denilmektedir. II. Murat
tarafından Osmanlıya bağlanan Candaroğulları
Beyliğini Fatih tamamen Osmanlı topraklarına
katmıştır.
ORTA ÇAG'DA AVRUPA
I-Feodalite (Derebeylik) Rejimi
Feodalite Orta çağ 'da Avrupa'yı siyasal, sosyal, ekonomik ve kültürel
açılardan etkileyen bir yönetim biçimidir.
Feodalite rejiminin doğması ve gelişmesinde etkili olan faktörler
şunlardır:
- Kavimler Göçü'nden sonra Batı Roma imparatorluğu'nun yıkılmasıyla
Avrupa'da otorite boşluğu doğması
- Batı Roma imparatorluğu'nun yıkılmasından sonra kurulan krallıkların
güçlü yönetimler oluşturamamaları
- Sahipsiz kalan halkın güçlü kimselerin etrafında toplanmaları
Feodalite sisteminin özü ülkenin birçok yönetim birimine ayrılmasıdır.
Buna göre kral ülkeyi büyük kontluklara, bunları da daha küçük
yönetim birimlerine ayırır, bu yönetim birimlerine bir takım
imtiyazlarla soyluları atardı.
Feodalite sisteminde halk ile yönetici arasında karşılıklı bir anlaşma
yapılırdı. Buna göre halk bağlılık yemini ederek derebeyinin
himayesine girer, derebeyi de halkın güvenliğini sağlayacağına söz
verirdi. Bu anlaşmadan sonra soylular köylülerin toprakları işlemesine
izin veriyorlardı. Himaye altına giren kişiye vassal, himaye eden
kişiye süzeren deniyordu. Ülkenin kralı en büyük süzerendi.
Feodalite Devri'nde Avrupa'nın Sosyal Durumu
Feodalite rejiminde toplum ayrı hak ve ayrıcalıklara sahip bir takım sınıflara
ayrılmaktaydı:
1.Soylular
Soylular da kendi aralarında rütbe ve soy bakımından sınıflara ayrılırlardı.
Soyluların en büyüğü kraldı. Diğer soylular kralın vasalı sayılırdı. Kraldan
sonra dük, kont, baron, şövalye gibi unvanlarla sıralanırlardı. Soylular
yöneticilik ve askerlik dışında bir işle uğraşmazlardı. Yönetimlerindeki
topraklar soyluların sayılırdı.
2.Rahipler
Soylulardan sonra en ayrıcalıklı sınıf din adamlarıydı. Bütün rahipler
Roma'da oturan papaya bağlı idiler. Sadece din işleriyle uğraşırlar, vergi
vermezlerdi.
3.Burjuvalar (Şehirliler)
Orta Çağ'da şehir ve kasabalarda oturan ticaret, esnaflık gibi mesleklerle
uğraşan kimselerdi. Soylulara vergi vererek onların himayesi altında
yaşarlardı.
4.Köylüler
Avrupa'da en kötü koşullar altında yaşayan sınıf köylülerdi. Köylüler iki
kısma ayrılıyorlardı. Bunlardan serbest köylüler topraklarını istedikleri
gibi ekerler, ancak himayesi altında yaşadıkları derebeyine vergi
verirlerdi. Sert (köle) adı verilen köylülerin ise hiçbir özgürlükleri yoktu.
Toprakla birlikte alınır ve satılırlardı. Evlenirken bile derebeyinin iznini
almak zorundaydılar.
Feodalite rejiminin Avrupa'da doğurduğu sonuçlar şöyle
sıralanabilir:
- Soylular (Senyörler) egemenlikleri altındaki topraklarda yaşayan ve
toprağı işleyen insanlar üzerinde mutlak haklara sahip olmuşlardır.
-Her derebeylikte ayrı kurallar geçerli olmuştur.
-Ekonomik faaliyetlerin sınırı derebeyleri tarafından belirlenmiştir. Bu da
Avrupa'da ekonominin mahalli (bölgesel) bir düzeyde kalmasına yol
açmıştır.
-Feodalite rejiminin oluşturduğu siyasal, sosyal ve ekonomik bölünmüşlük
Avrupa'daki halk arasında farklılıklar oluşmasına neden olmuştur.
Orta Çağ'da Avrupa'nın Düşünce Hayatı
Orta Çağ'da Avrupa Türk ve islam dünyasına oranla düşünce ve bilim hayatında çok
geriydi. Sosyal, eğitim ve öğretim kurumları yok denecek kadar azdı. Kilisenin
kontrolündeki okullarda az sayıda öğrenci okuyordu. Bu nedenle din adamları
dışında okuma yazma bilen kimse neredeyse yoktu.
Orta Çağ'da Avrupa'nın düşünsel ve bilimsel alanda gelişmesinin önündeki en büyük
engel Katolik Kilisesi'nin geliştirdiği “skolastik düşünce" olmuştur. Skolastik
düşünce; herşeyi ıncil ve kilisenin kurallarıyla açıklayan, kilisenin kurallarına aykırı
düşünmeyi yasaklayan dogmatik bir düşünce biçimidir. Bu düşünce tarzına göre
dünyaya ait bütün gerçekler incil'de bulunmaktaydı.Bu nedenle
inceleme,araştırma,gözlem ve deneye gerek yoktu.
Skolastik düşünce Avrupa'da özgür düşünme ve tartısmavı imkansız hale
getırmış,dolayısıyla bilimsel faaliyetlerin önünde en büyük engel olmuştur.
Download