192-199 Kamokinler* 8

advertisement
Kemokinler ve Kemokin Reseptörleri:
HIV Patogenezinde Yeni Umut
Ufuk ÖVER*, Güner SÖYLETİR*
* Marmara Üniversitesi Tıp Fakültesi, Mikrobiyoloji Anabilim Dalı, İSTANBUL
GİRİŞ
Kemokinler ve HIV infeksiyonu arasındaki ilk
köprü, Aralık 1995’te Cocchi ve arkadaşları tarafından Science’ta yayınlanan bir çalışmada, CD8+ (sitotoksik T) hücrelerinin ürettiği bazı kemokinlerin
spesifik antiviral etkilerinin keşfiyle kuruldu[1]. Bu keşif, AIDS ve kemokinler gibi iki farklı alanda yürütülen çalışmaları kesiştirmesi bakımından büyük önem
taşımaktadır. Çünkü bu ilişki 10 yılı aşkın bir süredir
bazı boşlukları bir türlü doldurulamayan HIV infeksiyonu patogenezine yeni bakış açıları getirmiş ve bu
doğrultuda yapılan birçok yeni çalışmaya önayak olmuştur.
Cocchi ve arkadaşlarının bu önemli çalışmasının
ardından Mayıs ve Haziran 1996’da ise, HIV’ın hücreye girişi için bugüne kadar bilinen tek reseptör
olan CD4’e ek olarak gereksinim duyduğu diğer faktörlerin ne olabileceğini ortaya koyan çalışmalar yayınlandı[2,4]. Bu çalışmalarda ilginç olan nokta,
CXCR4 ve CCR5 olarak adlandırılan bu koreseptörlerin aslında kemokin denen bir grup sitokinin reseptörleri olmasıydı.
Kemokinler, kemokin reseptörleri ve HIV infeksiyonu arasındaki ilişkiyi vurgulayan bu heyecan verici çalışmaların ardından gelen çok sayıda yeni çalışma bir yandan bu ilişkiyi pekiştirerek yeni bazı koreseptörlerin (CCR3 ve CCR2b) varlığını ortaya koyarken, diğer yandan AIDS tedavisine yaklaşımda,
aşı çalışmalarında ve uygun hayvan modellerinin yaratılmasında yeni ufuklar açmıştır[5,10].
192
KEMOKİNLER ve KEMOKİN RESEPTÖRLERİ
Son 10 yıldan bu yana, lökositler ve fibroblastlar
üzerinde kemoatraktan aktiviteye sahip, küçük
(molekül ağırlığı 8000-16000) sitokinler bulunmuş
ve bunlar gösterdikleri genetik, yapısal ve fonksiyonel benzerlik dolayısıyla aynı aile içinde toplanarak
1993’te kemokin olarak adlandırılmışlardır[6,10,11].
Kemokinler inflamatuvar cevabın önemli mediatörleri olup, esas olarak spesifik bağışıklık hücrelerinin
fonksiyonel aktivitelerini indüklerler. Kemokinler bu
fonksiyonlarını çeşitli reseptörler aracılığıyla hücreye
bağlanarak ve bu hücreleri infeksiyon ve inflamasyon bölgesine çekerek gösterirler. Kemokinler başta
aktive olmuş monosit-makrofaj, lenfosit, lökosit ve
endotel hücreleri olmak üzere çeşitli hücre tipleri tarafından üretilmekte olup, farklı hücre kombinasyonları üzerinde kemotaktik aktiviteye sahiptirler.
Kemokinler aralarında %20-50 aminoasit dizilim
benzerliği göstermekte olup, çok düşük konsantrasyonlarda (10-8-10-11 M) aktivite göstermektedirler[6,11]. Henüz bu proteinlerin isimlendirilmesi düzenli bir sistematik içinde yapılamamakla birlikte bugüne kadar belirlenen bazı kemokinler ve bunların
hücre yüzeyindeki reseptörleri Tablo 1’de verilmiştir.
Bilinen kemokinlerin çoğu primer yapılarında
korunmuş olan iki sistein (C) motifinin konfigürasyonuna göre iki büyük ailede sınıflandırılmışlardır: αkemokinlerde (C-X-C) iki sistein farklı bir aminoasitle birbirinden ayrılırken; β-kemokinlerde (C-C) iki
Flora 1998;3(3):192-199
Kemokinler ve Kemokin Reseptörleri:
HIV Patogenezinde Yeni Umut
Över U, Söyletir G.
Tablo 1. Kemokinler ve kemokin reseptörleri
Kemokin
Kemokin reseptörü
Alfa (C-X-C) kemokinler
IL-8 (Interleukin 8)
CXCR1, CXCR2, Dag (Duffy antijeni)
GCP-2 (Granulocyte chemotactic protein)
CXCR1, CXCR2
Mig (Monokine induced by interferon gamma)
CXCR3
IP-10 (Interferon γ-inducible protein)
CXCR3
SDF (Stromal-derived factor)
CXCR4
Beta (C-C) kemokinler
MIP-1α (Macrophage inflammatory protein)
CCR1, CCR3, CCR4, CCR5, DAg
MIP-1β
CCR5
RANTES (Regulated on activation, normal T expressed and secreted)
CCR1, CCR3, CCR4, CCR5, DAg
Eotaxin
CCR3
MCP-1, 2, 3 (Monocyte chemoattracrant protein)
CCR1, CCR2, CCR4, DAg
sistein yanyana yer alır[6,10,11]. Bunlara ek olarak
son zamanlarda, özellikle T hücreler üzerinde etkilerini gösteren ve C kemokinler (lymphotactin), C-X3C kemokinler olarak adlandırılan yeni tip kemokinler de tanımlanmıştır[6,10,12]. α-kemokinlerin çoğu
nötrofiller üzerinde aktivite gösterirler, dolayısıyla
akut inflamatuvar reaksiyonlarda önemli mediatörlerdir. Diğer yandan β-kemokinler, esas olarak monositler ve T-lenfositler üzerinde, bazıları da eozinofiller, bazofiller ve NK hücreler üzerinde etkilerini
gösterirler ve özellikle kronik inflamasyonda, parazit
infeksiyonlarında ve allerjide rol alırlar[10,11]. Kemokinlerin ekspresyonu, IL-1, IL-2, IFN-γ ve TNF gibi
proinflamatuvar sitokinlerin indüksiyonu ile artar.
Ekspresyonu artan kemokinler ise inflamasyon bölgesine bütün lökosit türlerini çekme yeteneğine sahiptirler. Bunu, kısmen lökositlerin yüzeyindeki integrinlerin ekspresyonunu arttırarak ve böylece lökositlerin damar endoteline bağlanmasını ve doku
invazyonunu arttırarak sağlarlar[11].
Kemokinler yukarıda sözü edilen fonksiyonlarını
hücre membranındaki kemokin reseptörlerine bağlanarak ve onları aktive ederek gösterirler. Aktivasyon hücre sinyal iletim mekanizmalarından Ca2+
metabolik yolunu kullanır (Şekil 1).
Bu kemokin reseptörleri, 7-transmembran protein süper ailesi içinde yer alan G-proteinine bağlı
hücre yüzey reseptörleridir[6,10,11]. Bu reseptörlerin
kemokinlerle uyarılmasıyla hücre içinde gelişen bir
dizi enzimatik reaksiyon, Ca+ konsantrasyonunun
artışına ve böylece endoplazmik retikulumdan intra-
Flora 1998;3(3):192-199
sellüler mediatörlerin salınmasına ve dolayısıyla hedef proteinin fonksiyonel hale gelmesine sebep
olur[7,13].
Kemokin reseptörlerinin vücuttaki normal fonksiyonu, kemokinlerin uyarımı sonucu, T hücrelerinin
ve fagositik hücrelerin inflamasyon bölgesine kemotaksisini yönetmektir. Bugüne kadar α-kemokinleri
bağlayan 4 reseptör (CXCR1-4); β-kemokinleri bağlayan 5 reseptör (CCR1-5) tanımlanmıştır[10]. Kemokin reseptörlerinin bir kısmı tek bir spesifik liganda bağlanırken; bazıları aynı kemokin ailesi içinde
yer alan birden fazla kemokine bağlanabilir[6,10,11].
Kemokin reseptörleri ile infeksiyon etkenleri arasındaki ilişki ilk olarak 1993’te Horuk ve arkadaşları tarafından yapılan çalışmayla kurulmuştur. Bu çalışmada insanda sıtma etkenleri olan Plasmodium
vivax ve P. falciparum’un eritrositlere girebilmesi
için bu hücrelerin yüzeyindeki Duffy kan grubu antijenine ihtiyaçları olduğu ve bu antijeni taşımayan Afrika’lıların infeksiyona dirençli olduğu vurgulanıyor
ve bu antijenin aynı zamanda IL-8 ve diğer bazı kemokinler için de reseptör olduğu gösteriliyordu[14].
Kemokin reseptörlerinin, HIV infeksiyonu ile ilişkisi
ise çok daha yeni olarak, 1996’da, HIV’ın hücreye
girişi için CD4’e ilaveten aslında bir kemokin reseptörü olan CXCR4’e ihtiyaç duyduğunun gösterilmesiyle kurulmuştur[2].
HIV-1’İN KONAK HÜCREYE GİRİŞİ
Hedef hücrelerin HIV-1’le infeksiyonu, virüsün
gp120 ve gp41 zarf glikoproteinleri tarafından yö-
193
Kemokinler ve Kemokin Reseptörleri:
HIV Patogenezinde Yeni Umut
Över U, Söyletir G.
“Signalin” molekül
hücre yüzey reseptörü
plazma membran
G protein
enzim
cAMP
intrasellüler mediatör
Ca2+
hedef protein
Şekil 1. Hücre sinyal iletim mekanizmaları “Signaling” molekülle uyarılma sonucu, G-proteine bağlı hücre yüzey reseptörleri sayesinde iki ana metabolik yolla (cAMP ve Ca2+) küçük hücre içi mediatörler oluşur. Her iki yolda da hücre dışındaki uyarıcı molekül, reseptörün sitoplazmik kısmında değişikliğe yol açarak onun G-proteine bağlanmasına ve G-protein de bir plazma membran enzimini etkileyerek cAMP ya da Ca2+ artışına yol açmak suretiyle hücre içi mediatörlerin salınmasına ve hedef proteinin fonksiyonel hale gelmesine sebep olur. Kemokin-kemokin reseptörü ilişkisi Ca2+ metabolik
yolunu izler (13 no’lu kaynaktan uyarlanmıştır)
netilirler. Bu viral glikoproteinler, virüs zarfı ve konak hücre membranlarının füzyonunda kritik rol oynar. Bildiğimiz gibi HIV-1’in infeksiyonu gerçekleştirebilmesi için hedef hücre üzerindeki CD4 proteinine ihtiyacı vardır[2,7]. Ancak HIV-1 için primer reseptör olan CD4, sadece insan hücrelerinde eksprese edildiğinde virüsün hücreye girişini sağlar. CD4
taşıyan insan dışı hücrelerle yapılan çalışmalar, HIV1’in bu hücrelere bağlandığını, fakat virüs-konak
membran füzyonunun olmadığını göstermektedir.
HIV’ın bu türe özgü tropizmi, hücreye giriş için
CD4’e ilaveten sadece insan hücrelerinde bulunan
aksesuar bir faktöre ihtiyacı olduğunu düşündürmektedir[2,7].
HIV infeksiyonu sırasında HIV-1 suşları değişikliğe uğramakta ve infekte kişilerden farklı özelliklere sahip HIV-1 kökenleri izole edilmektedir. Farklı HIV-1
suşlarının insandaki hedef hücre tipleri çeşitlilik göstermektedir[7]. HIV-1’in sık pasaja maruz kalmış laboratuvar suşları, primer T lenfositlerini ve T-hücre
dizisi kültürlerini infekte ederken; monosit ve makrofajları (CD4 taşımasına rağmen) infekte etmezler.
Bunlar T-tropik virüsler olarak adlandırılır. T-tropik
194
virüsler, hücreye giriş için CD4 reseptörünün yanısıra yukarıda sözü edilen kemokin reseptörlerinden
CXCR4’ü kullanırlar. CXCR4’ün doğal ligandı SDF
adlı bir α-kemokindir (Tablo 1). Buna karşın primer
HIV-1 izolatlarının çoğu monositleri, makrofajları ve
primer T hücrelerini (pasaja maruz kalmamış T hücreleri) etkin biçimde infekte ederken T hücre dizilerini infekte edemezler ve makrofaj veya M-tropik virüsler olarak tanımlanırlar (Şekil 2). Dolayısıyla infeksiyonun erken fazında predominant olarak bulunan ve CD4’e ilaveten CCR5 koreseptörünü kullanan M-tropik virüsler, bu koreseptörü taşıyan T hücrelerini ve makrofajları infekte edebilirler. Bu M-tropik virüsler sinsisyum oluşturmadığı için “NonSyncytia Inducer (NSI)” virüsler olarak da adlandırılır. İnfeksiyonun geç döneminde ortaya çıkan ve
CXCR4 koreseptörünü kullanan T-tropik virüsler ise
sinsisyum oluştururlar ve “Syncytia Inducer (SI)” virüsler olarak da adlandırılırlar. T-tropik virüsler
CD4+T hücrelerinin sayısının hızla azalmasına ve
böylece AIDS’in gelişimine yol açan HIV-1 izolatlarıdır[3,5,7].
M-tropik ve T-tropik virüslerin gösterdiği bu hücre tropizmi, virüsün zarf glikoproteini gp120’nin
Flora 1998;3(3):192-199
Kemokinler ve Kemokin Reseptörleri:
HIV Patogenezinde Yeni Umut
Över U, Söyletir G.
CCR5
CXCR4
CCR5
makrofaj
CXCR4
Primer
T hücresi
T hücresi
dizisi
T-tropik virüsler bu kemokinlere duyarsızdı. Diğer
yandan HIV-1’e karşı birçok kez maruz kaldığı halde
infekte olmayan kişilerden elde edilen CD4+ lenfositlerinin de, kültürde M-tropik HIV-1 virüslerle infeksiyona dirençli olduğu ve bu direncin bu kişilere
ait CD8+T lenfositleri tarafından yüksek miktarda
üretilen β-kemokinlerle (RANTES, MIP-1α ve MIP1β) ilişkili olduğu gösterildi[4,7].
KEMOKİN RESEPTÖRLERİ ve HIV-1
Makrofaj-tropik
T-tropik
Şekil 2. Makrofaj-tropik ve T-tropik HIV-1 izolatlarının
koreseptör kullanımı (3 no’lu kaynaktan uyarlanmıştır)
çok değişken olan V3 kısmı ile ilişkili bulunmuştur.
Bu bölgede 4-5 aminoasitte görülen farklılık HIV1’in makrofajı mı yoksa T hücresini mi infekte edeceğini belirler[3,7].
Diğer yandan infeksiyonun erken döneminde
predominant olarak görülen M-tropik (NSI) virüslerle, geç dönemde ortaya çıkan T-tropik (SI) virüsler
arasında geçiş formu olarak nitelendirilen Dual-tropik virüslerin de varlığı ortaya konmuştur[5,15,16]. Bu
dual tropik virüsler, konak hücreye girişte, CCR5 ve
CXCR4 koreseptörlerini kullanabildikleri gibi
CCR2b ve CCR3 adlı β-kemokin reseptörlerini de
kullanabilmektedirler[5,6].
KEMOKİNLER ve HIV-1
Yazımızın giriş bölümünde de belirttiğimiz gibi
kemokinler ve HIV infeksiyonu arasındaki ilk köprü
Cocchi ve arkadaşları tarafından yapılan çalışmada,
CD8+T lenfositler tarafından üretilen ve β-kemokin
(C-C) grubunda yer alan RANTES, MIP-1α ve MIP1β’nın HIV-1’e karşı özgül baskılayıcı aktivitelerinin
gösterilmesiyle kuruldu[1,17]. Enteresan olan, bu kemokinlerin HIV baskılayıcı aktivitesi tüm HIV-1 izolatlarına karşı aynı değildi. M-tropik virüslerin replikasyonu bu kemokinler tarafından inhibe edilirken,
1984’ten bu yana HIV’ın hücreye girişinde majör reseptörün CD4 olduğunu ancak sadece CD4
varlığının bu giriş için yeterli olmadığını biliyoruz.
HIV’ın hücreye girişinde CD4 yanında etkili olan diğer faktör ya da faktörlerin (koreseptör yada koreseptörler) ne olduğu sorusuna ilk anlamlı yanıt Feng
ve arkadaşlarının 1996’da yayınladıkları bir çalışmayla geldi[2]. Bu çalışmada kemokin reseptör ailesinde yer alan ve ilk olarak Fusin (yeni olarak
CXCR4) olarak adlandırılan bir proteinin, özellikle
T-tropik HIV-1 izolatları ile konak hücre arasında
füzyon oluşumu ve virüsün hücreye girişi için gerekli bir kofaktör olduğu gösteriliyordu. Diğer yandan
CXCR4’ün M-tropik HIV-1 izolatlarının CD4+ hücrelere girişinde ve sinsisyum oluşumunda bir rolü olmadığı da gösterilmişti[2].
CXCR4’ün T-tropik virüsler için koreseptör özelliğinin gösterilmesi ancak bu özelliğin M-tropik virüsler için geçerli olmaması, M-tropik virüsler için farklı bir koreseptörün sözkonusu olabileceğini düşündürmüştür. CD8+ hücreler tarafından salgılanan bazı β-kemokinlerin (RANTES, MIP-1α ve MIP-1β), Mtropik virüslerin yaşam döngüsünde inhibitör etki
göstermesi ve adı geçen kemokinleri yüksek oranda
salgılayan kişilerden alınan CD4+ hücrelerin M-tropik virüslerle infeksiyona dirençli olması bu düşünceyi destekleyici verilerdir[1,4]. Bu bilgilerden yola çıkılarak yapılan çalışmalar, M-tropik virüslerin hücreye
girişinde CD4’e ilaveten gerekli koreseptörün,
CCR5 olduğunu belirlemiştir[3,4,6,18]. Aslında RANTES, MIP-1α ve MIP-1β gibi kemokinlerin doğal re-
Tablo 2. HIV içinde koreseptör olarak davranan kemokin reseptörleri
Reseptör
HIV özgüllüğü
Hücresel dağılımı
CXCR4
T-hücre tropik
Geniş*
CCR5
M-tropik
Geniş**
CCR3
Dual tropik, M-tropik
Eozinofiller
CCR2b
Dual tropik, T-tropik
Mononükleer fagositler
* Neoplastik T hücre ve promonositik hücre dizileri (periferik kan hariç)
** Primer T hücreleri, mononükleer fagositler, dendritik hücreler
Flora 1998;3(3):192-199
195
Kemokinler ve Kemokin Reseptörleri:
HIV Patogenezinde Yeni Umut
Över U, Söyletir G.
a
b
CD4
CD4
gp 120
Virüs
CCR5 veya
CXCR4
gp41
gp120
Disülfit bağı
Hedef hücre
Virüs
Füzyon
peptidi
Şekil 3. HIV-hedef hücre füzyonu a. gp120’nin CD4 ve koreseptöre bağlanmasıyla, gp41’in füzyon peptidi aktive olmakta ve b. Virüs-hücre füzyonu gerçekleşmektedir (23 no’lu kaynaktan uyarlanmıştır)
septörü olan CCR5’in M-tropik HIV-1 izolatları için
koreseptör görevi görüyor olması, adı geçen kemokinlerin virüsü baskılayıcı etkilerini ve dolayısıyla
böyle kişilerdeki infeksiyon direncini açıklar gibi gözükmektedir. Bu bağlantıyı vurgulayan bir diğer bulgu, CCR5 eksprese etmeyen kişilerin, sıklıkla HIV1’e maruz kaldıkları halde HIV infeksiyonuna direnç
göstermeleridir[19-21]. Direnç gösteren bu kişilerde
yapılan çalışmalar, 32 baz-çifti delesyonunun (∆32
alel) veya tek baz çifti mutasyonunun (m303 alel),
hücre yüzeyinde CCR5 ekspresyonunu inhibe ettiğini göstermektedir[19,21]. Bu mutasyonlar sonucu
CCR5’in hücre yüzeyinde eksprese edilmemesi de,
bulaşmadan esas sorumlu olan M-tropik virüslerin
konak hücreye girişini önlemekte böylece kişi infeksiyona dirençli olmaktadır.
Yine bu çalışmalarda dual tropik HIV-1 izolatlarının her iki koreseptörden (CXCR4 veya CCR5) birini hücreye giriş için kullanabildiği, ayrıca sınırlı sayıda bazı HIV-1 izolatlarının CCR3, CCR2b diye adlandırılan kemokin reseptörlerini de koreseptör olarak kullanabildikleri gösterilmiştir[5,6]. Bu iki ilave koreseptörün hücresel dağılımı sınırlı olup CCR2b,
mononükleer fagositik sistem hücrelerinde, CCR3
ise eozinofilik granülositler üzerinde eksprese edilmektedir[5,6,10].
CCR5 ve CXCR4 koreseptörleri aynı zamanda
HIV-2 ve SIV tarafından da hücreye giriş için kullanılmaktadır. Bir başka çalışmada ise CXCR4’ün,
HIV-2’nin bazı izolatları için majör reseptör olduğu
ve bu izolatların hücreye girişte CD4’e gereksinim
duymadığı saptanmıştır[22,23]. HIV koreseptörleri
196
olarak davranabilen kemokin reseptörleri ve HIV özgüllükleri Tablo 2’de gösterilmektedir.
HIV - KEMOKİN - KEMOKİN RESEPTÖRÜ
ÜÇGENİ
Bugüne kadar biriken tüm bu bilgilerin ışığında,
kemokinler, kemokin reseptörleri ve HIV arasındaki
ilişkiyi yansıtacak bir model yaratmak mümkün olmuştur. İnfeksiyon sırasında olgun virüsün, gp120
aracılığıyla konak hücre yüzeyindeki CD4 reseptörüne bağlanması, konformasyonel değişimi indüklemekte ve bu değişiklikler sonucunda, gp120’nin V3
bölgesi koreseptöre bağlanarak onu aktive etmektedir. Bu bağlanma ve aktivasyon virüs zarfında ilave
konformasyonel değişikliklere yol açarak gp41’in
füzyon peptidini aktive etmekte ve böylece virüs-konak hücre füzyonu gerçekleşmektedir (Şekil 3).
Hücre yüzeyinde koreseptör bulunmaması halinde, CD4 reseptörüne bağlanarak konformasyonel
değişime uğrayan virüs derhal inaktive olmaktadır,
çünkü bu değişim virüsün stabilitesini ortadan kaldırmaktadır[6,7,23]. Yapılan çalışmalar gp41’in kemokin
reseptörüne bağlanmasıyla oluşan sinyalin hücre
içindeki Ca+ konsantrasyonunu değiştirdiğini ve
böylece başlayan bir dizi olay sonucunda HIV’ın
hücreye girişinin gerçekleştiğini göstermektedir[7,23].
M-tropik ve T-tropik virüslerde gp120’nin V3 bölgesindeki farklılık, bu virüslerin hangi koreseptörü
(CCR5 veya CXCR4) kullanacağını belirlemektedir[6,7].
Son zamanlarda yapılan bir çalışmada sitomegalovirüs (CMV) ile infekte hücreler tarafından eksprese edilen US28 adlı proteinin, CCR5 ve CXCR4 ke-
Flora 1998;3(3):192-199
Kemokinler ve Kemokin Reseptörleri:
HIV Patogenezinde Yeni Umut
A
Över U, Söyletir G.
HIV
B
gp120
CD4
CD4
CCR5
kemokin
RNA
CCR5
Şekil 4. HIV’ın giriş kapısının kapatılması a. HIV yüzeyindeki gp120’ye, CD4’ün bağlanmasıyla oluşan kompleks CCR5’e
bağlanır ve HIV-RNA’sı hücreye girer b. Eğer bir kemokin veya bir ilaç CCR5’i bloke ederse, HIV hücreye giremez (9 no’lu
kaynaktan uyarlanmıştır)
mokin reseptörleri gibi davranarak, HIV-1 ve HIV2’nin hücreye girişini sağladığı gösterilmiştir[24]. Buna ek olarak CCR5 ve CXCR4 taşımadığı halde
CMV ile infekte ve US28 eksprese eden hücrelerin
(merkezi sinir sistemi hücreleri), HIV’la infekte olabildiği gösterilmiştir[25]. Bu çalışmaların sonuçları,
HIV infeksiyonunda sıklıkla fırsatçı patojen olarak
karşımıza çıkan CMV infeksiyonunun, HIV patogenezine etkisi konusunda yeni yaklaşımların ortaya
çıkmasına neden olmuştur. Bunlardan biri sitomegalovirüsün, US28 aracılığıyla HIV’a yeni bir giriş kapısı yaratarak, immün sistemin baskılanmasında ve
majör koreseptörleri taşımayan çeşitli hücrelerin
HIV’la infeksiyonunda bizzat rol alıp almadığıdır.
İnfeksiyonun geç döneminde ortaya çıkan dual
tropik virüslerin, CCR5 ve CXCR4 koreseptörlerinden herhangi birini kullanabilmesi ayrıca M ve T-tropik virüsler için bahsedilen HIV-reseptör ilişkisinin
yanısıra, bunları eksprese etmeyen ancak CCR2b
veya CCR3 eksprese eden hücreleri de infekte edebilmesi, bu tip HIV izolatlarının infekte edebildiği
hücrelerin çeşitliliğini, dolayısıyla infeksiyonun geç
döneminde immün sistemin hızla çökertilmesi sonucu gelişen AIDS’in patogenezini açıklar gibi gözükmektedir.
Yirmi ay gibi kısa bir sürede ardarda gelen bu heyecan verici çalışmalar sadece HIV infeksiyonunun
patogenezine yaklaşımda değil; aynı zamanda
AIDS’in tedavisinde, aşı çalışmalarında ve uygun
hayvan modellerinin yaratılmasında da yeni ufuklara
yol açmıştır. Bu çalışmaların ışığında HIV proliferasyonunun ve yayılımının önlenmesi için geliştirilen
yeni stratejiler:
1. Gen tedavisi
2. Aşılar
Flora 1998;3(3):192-199
3. Koreseptör antagonistlerini kapsamaktadır[8,10,22,26,27].
CCR5 geninin delesyonunu hedefleyen gen tedavisi yaklaşımı, HIV’ın ilk basamakta hücreye tutunmasını bloke edecektir. Bu genin delesyonunun,
organizmaya bilinen bir zararı yoktur. Ancak bu konu henüz spekülasyon aşamasındadır.
Aşı çalışmalarına gelince, Pasteur Enstitüsü’nden
Girard adlı araştırıcı, HIV aşısı ile aşıladığı 4 şempanzeden 3’ünün infeksiyondan korunduğunu ve
bunlarda kontrole göre yüksek düzeyde β-kemokinlerin üretildiğini gözlemlemiştir. Benzer sonuçlar İngiltere’den de bildirilmiş olup HIV aşısının, bilinmeyen bir mekanizma ile immün sistemi uyararak yüksek düzeyde RANTES, MIP-1α ve MIP-1β gibi β−kemokinlerin üretilmesine neden olduğu saptanmıştır[9]. β-kemokinlerin antiviral etkilerinden yararlanarak koruyucu aşı geliştirilmesi çalışmalarının yanında, gp41’in immünodominant bölgesini bloke edecek monoklonal antikorlar da (2F5), immünizasyon
çalışmalarının yoğunlaştığı alanlardan biridir[22].
Diğer yandan büyük farmasötik şirketler şimdiden, kemokin reseptörlerini bloke edecek antagonistleri geliştirmek üzere yoğun çalışmalar yapmaktadırlar[9] (Şekil 4). Bu koreseptör antagonistlerinin,
klasik tedaviyle kombine biçimde kullanılması belki
de viral yayılmayı kontrol ederek, immün sistemi
HIV’ın etkisinden kurtaracaktır.
Kemokin ve kemokin reseptörlerinin HIV’la ilişkisini kısmen aydınlatan bu çalışmaların bir diğer sonucu, HIV patogenezi ve aşı geliştirilmesiyle ilgili çalışmalarda primatlar dışında yeni hayvan modellerinin kullanılmasına olanak sağlayacağı umudunu doğurmasıdır. Şu anda birçok araştırma grubu, genetik
197
Kemokinler ve Kemokin Reseptörleri:
HIV Patogenezinde Yeni Umut
Över U, Söyletir G.
as the major HIV-suppressive factors produced by
CD8+T cells. Science 1995;270:1811-5.
2.
VSV
3.
CXCR4
4.
CD4
5.
gp120
6.
İnfekte konak hücre
7.
Şekil 5. Rekombinan DNA teknolojisi sayesinde yüzeyinde CD4 ve CXCR4 eksprese etmesi sağlanan VSV,
infekte konak hücre yüzeyindeki HIV’a ait gp120 glikoproteinine bağlanır; böylece infekte hücrenin yeni
bir konak hücreyle füzyonu engellenir ve infeksiyon
kontrol altına alınmış olur (31 no’lu kaynaktan uyarlanmıştır)
mühendisliğinin yardımıyla, kemokin reseptörlerini
taşıyan daha küçük ve pratik hayvan modellerinin
yaratılması için çalışmaktadır[9]. Fareler ve tavşanlar
bu konuda en revaçta olan hayvanlardır. Ancak viral
genlerin fare hücrelerinde kendini kopyalayamaması araştırıcıların karşısına problem olarak çıkmaktadır. Yapılan çalışmalar transgenik tavşan hücrelerinde HIV replikasyonunun daha kolay olduğunu göstermiştir.
Tüm bu çalışmaların bir diğer umut verici sonucu, rekombinan DNA teknolojisi sayesinde AIDS tedavisinde kullanılabilecek vektör virüslerin yaratılmış
olmasıdır. Böylece hücreye giriş için kendi glikoproteinlerini kaybetmiş; buna karşın CD4 ve CXCR4
eksprese etmesi sağlanan vektör virüsler (Vesicular
stomatitis virüs, Rhabdovirüs), yüzeyinde HIV glikoproteinlerini taşıyan infekte hücrelere spesifik olarak bağlanarak, sitopatik etkileriyle bu hücreleri yok
edebileceklerdir[28,31] (Şekil 5).
Son olarak, 20. yüzyılda insanlığın korkulu rüyası haline gelen HIV infeksiyonu ile savaşta atılan her
adım, bizi bu infeksiyondan tümüyle koruyacak çarelere biraz daha yaklaştırmaktadır.
KAYNAKLAR
1.
Cocchi F, DeVico AL, Garzino-Demo A, Arya SK, Gallo
RC, Lusso P. Identification of RANTES, MIP-1α, MIP-1β
198
8.
9.
10.
11.
12.
13.
14.
15.
16.
17.
18.
19.
Feng Y, Broder CC, Kennedy PE, Berger EA. HIV-1
entry cofactor: Functional cDNA cloning of a seventransmembrane, G protein-coupled receptor. Science
1996;272:872-7.
Deng HK, Liu R, Ellmeier W, et al. Identification of a major co-receptor for primary isolates of HIV-1. Nature
1996;381:661-6.
Dragic T, Litwin V, Allaway GP, et al. HIV-1 entry into
CD4+ cells is mediated by the chemokine receptor CCCKR-5. Nature 1996;381:667-73.
Doranz BJ, Rucker J, Yi Y, et al. A dual-tropic primary
HIV-1 isolate that uses fusin and the β-chemokine receptors CKR-5, CKR-3, and CKR-2b as fusion cofactors.
Cell 1996;85:1149-58.
Choe H, Farzan M, Sun Y, et al. The β-chemokine receptors CCR3 and CCR5 facilitate infection by primary
HIV-1 isolates. Cell 1996;85:1135-48.
Bates P. Chemokine receptors and HIV-1: An attractive
pair? Cell 1996;86:1-3.
Balter M. New hope in HIV disease. Science 1996;274:
1988-9.
Cohen J. Exploiting the HIV-chemokine nexus. Science
1997;275:1261-3.
Gallo RC, Lusso P. Chemokines and HIV infection. Curr
Opin Infec Dis 1997;10:12-7.
Oppenheim J, Ruscetti FW. Cytokines. In: Stites DP,Terr
AI, Parslow TG (eds). Medical Immunology. Ninth edition, Appleton and Lange, 1997;146-68.
Kelner GS, Kennedy J, Bacon KB, et al. Lymphotactin:
A cytokine that represents a new class of chemokine.
Science 1994;266:1395-1403.
Alberts B, Bray D, Lewis J, Raff M, Roberts K, Watson
JD. Cell Signaling. In: Alberts B, Bray D, Lewis J, Raff
M, Roberts K, Watson JD. Molecular Biology of The
Cell. Third edition, New York & London: Garland Publishing, Inc, 1994;721-86.
Horuk R, Chitnis CE, Darbonne WC, et al. A receptor
for the malarial parasite Plasmodium vivax: The erythrocyte chemokine receptor. Science 1993;261:1182.
Collman R, Balliet JW, Gregory SA, et al. An infectious
molecular clone of an unusual macrophage-tropic and
highly cytopathic strain of human immunodeficiency virus. J Virol 1992;66:517-21.
Shibata R, Hoggan MD, Broscius C, et al. Isolation and
characterization of a syncytium-inducing macrophage/
Tcell line-tropic human immunodeficiency virus type 1
isolate that readily infects chimpanzee cells in vitro and
in vivo. J Virol 1995;69:4453-62.
Oravecz T, Pall M, Norcross MA. β-chemokine inhibition
of monocytotropic HIV-1 infection interference with a
postbinding fusion step. J Immunol 1996;157:1329-32.
Alkhatib G, Combadiere C, Broder CC. CC CKR5: A
RANTES, MIP-1α, MIP-1β receptor as a fusion cofactor
for macrophage-tropic HIV-1. Science 1996;272:
1955-8.
Samson M, Libert F, Doranz BJ, et al. Resistance to HIV1 infection in caucasian individuals bearing mutant alleles of the CCR-5 chemokine receptor gene. Nature
1996;382:722-5.
Flora 1998;3(3):192-199
Kemokinler ve Kemokin Reseptörleri:
HIV Patogenezinde Yeni Umut
Över U, Söyletir G.
20. Garred P. Chemokine-receptor polymorphisms: clarity
or confusion for HIV-1 prognosis? Lancet 1998; 351:23.
21. Quillent C, Oberlin E, Braun J, et al. HIV-1 resistance
phenotype conferred by combination of two separate inherited mutations of CCR5 gene. Lancet 1998; 351:148.
22. Endres MJ, Clapham PR, Marsh M, et al. CD4-Independent infection by HIV-2 is mediated by fusin/CXCR4.
Cell 1996;87:745-56.
23. Binley J, Moore JP. The viral mousetrap. Nature 1997;
387:346-8.
24. Pleskoff O, Treboute C, Brelot A, Heveker N, Seman M,
Alizon M. Identification of a chemokine receptor encoded by human cytomegalovirus as a cofactor for HIV-1
entry. Science 1997;276:1874-8.
25. Balter M. Does a common virus give HIV a helping
hand? Science 1997;276:1794.
26. Moore JP. Coreceptors: Implications for HIV pathogenesis and therapy. Science 1997;276:51-2.
27. Moser B. Chemokines and HIV: a remarkable synergism. Trends Microbiol 1997;5:88-90.
28. Schnell MJ, Johnson JE, Buonocore L, Rose JK. Construction of a novel virus that targets HIV-1 infected cells
and controls HIV-1 infection. Cell 1997;90:849-57.
29. Nolan GP. Harnessing viral devices as pharmaceuticals:
fighting HIV-1’s fire with fire. Cell 1997;90:821-4.
30. Mebatsion T, Finke S, Weiland F, Conzelmann KK. A
CXCR4/CD4 pseudotype rhabdovirus that selectively infects HIV-1 envelope protein-expressing cells. Cell
1997;90:841-7.
31. Cohen J. HIV gets a taste of its own medicine. Science
1997;277:1606.
Yazışma Adresi:
Dr. Ufuk ÖVER
Marmara Üniversitesi Tıp Fakültesi
Mikrobiyoloji Anabilim Dalı
Haydarpaşa-İSTANBUL
Makalenin Geliş Tarihi: 03.04.1998
Kabul Tarihi: 12.05.1998
ACI KAYBIMIZ
‹nfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji camiasının değerli
büyüğü, bilimadamı, dergimizin Yardımcı Editörü Prof. Dr.
Kemal YÜCE’yi kaybetmenin derin üzüntüsünü yaşıyoruz.
Ailesine ve sevenlerine başsağlığı diliyoruz.
Flora İnfeksiyon Hastalıkları
ve Klinik Mikrobiyoloji Dergisi
Flora 1998;3(3):192-199
199
Download