Mısır Medeniyeti - Özel Ege Lisesi

advertisement
Ö
Z
E
L
E
G
E
L
İS
E
S
İ
İÇİNDEKİLER
Sayfa
1. TEŞEKKÜR..………….……….…….………......…………............………………………........1
2. GİRİŞ……....…………….……......…….……....…………............…………………………….2
3. COĞRAFİ KONUM……….....…..…….……....…………............……………………………..3
İ
A) Krallar Vadisi……………....….……………………...........………………………........6
S
B) Mısır’ın Yaşlı Efendisi Nil.….………………………...........…………………………....9
C) Takvim...................................................................................................................10
E
4. SİYASİ YAŞAM.................................................................................................................11
A) Siyasi Tarih.............................................................................................................11
İS
a. Akrep Zekhen İle İki Taçlı Narmer
b. Yukarı Mısır Dönemi
c. Eski Krallık Dönemi
L
d. Orta Krallık Dönemi
e. Yeni Krallık Dönemi
f.
Geç Dönem
h. Mısır’da Pers Egemenliği
Helenler ve Yıkılış
G
i.
E
g. Mısır’da Asur Egemenliği
B) Firavunlar................................................................................................................15
E
1) Amenhotep IV / Akhenaton
2) Tuthankamon
3) Ramses II
L
4) Kleopatra
C) Kadeş Ateşkes Antlaşması.....................................................................................18
E
D) Devlet Yapısı.........................................................................................................19
E) Ordu Teşkilatı........................................................................................................20
Z
5. DİN VE İNANIŞ...................................................................................................................20
Ö
A) Tanrı Kavramı........................................................................................................21
B) Mabetler................................................................................................................23
C) Rahipler.................................................................................................................23
D) Dini Ayinler ve Büyücülük......................................................................................24
E) Ölümden Sonraki Yaşama İnanış ve Mumyalama................................................24
6. SOSYAL YAŞAM................................................................................................................25
A) Tarihte Mısır Kadını................................................................................................25
B) Mısır’da Moda........................................................................................................26
C) Özel Yaşam............................................................................................................26
D) Aile Kavramı...........................................................................................................26
E) Konut Kavramı........................................................................................................27
F) Takılar.....................................................................................................................27
G) Kozmetik.................................................................................................................27
İ
7. BİLİM ..................................................................................................................................27
A) Gökbilim................................................................................................................28
S
B) Matematik..............................................................................................................28
E
C) Tıp ve Cerrahlık.....................................................................................................28
8. SANAT................................................................................................................................29
İS
A) Heykelcilik...............................................................................................................29
B) Eğlence...................................................................................................................29
C) Müzik......................................................................................................................30
L
D) Yazı, Dil ve Edebiyat.............................................................................................30
1) Nasihatler
2) Atasözleri
E
9. MİMARİ ESERLER.............................................................................................................32
A) Mısır Piramitleri.......................................................................................................32
G
1) Piramitlerin İnşa Ediliş Amaçları Neydi?
2) Piramitlerin Özellikleri
E
3) Giza Piramitleri
4) Sakkara Piramitleri
B) Büyük Sfenks..........................................................................................................36
L
C) Tapınaklar...............................................................................................................36
1) Karnak Tapınağı
E
2) Luksor Tapınağı
3) Phılae Tapınağı
5) Ramses III Tapınağı
6) Abu Simbel Tapınağı
Ö
Z
4) Dendera Tapınağı
10. SONUÇ.............................................................................................................................42
11. KAYNAKÇA......................................................................................................................43
12. RESİM KAYNAKÇASI.......................................................................................................43
TEŞEKKÜR
Projemizi hazırlarken bize yardım eden, fikir veren ve her zaman destekleyen Tarih
öğretmenimiz Perihan Betül Ernas Salman’a ve ailelerimize teşekkür ederiz.
Ö
Z
E
L
E
G
E
L
İS
E
S
İ
11/C sınıfından Simten Demirkol’a projemizin başından beri bize destek verdiği, bu konudaki
bilgi ve önerilerini bizimle paylaştığı için ve de tüm arkadaşlarımıza sunumda bizi
destekledikleri için teşekkür ederiz.
GİRİŞ
Ö
Z
E
L
E
G
E
L
İS
E
S
İ
Bu projeyi seçmeden önce Mısır Medeniyeti denince aklımıza ilk olarak piramitler, Nil nehri
ve firavunlar geliyordu. Hepimiz Mısır Medeniyeti’nin çok büyük ve o zamanın koşullarına
göre çok gelişmiş bir medeniyet olduğunu biliyorduk. Ancak yinede kafamızda bu
medeniyetle ilgili cevaplanmamış pek çok soru vardı. Örneğin bugünün teknolojisi ile bile
yapılması çok zor olan pek çok yapı bundan binlerce yıl önce nasıl yapılmıştı? Gerçekte
Mısırlılar nasıl insanlardı? Nasıl bir toplum yapısına sahiptiler? Onların yaşayış tarzları ile
bizimki arasındaki benzerlikler nelerdi? İşte bunlar gibi pek çok soruya cevap aramak ve bu
medeniyetin sırlarını öğrenmek için tarih projesi olarak Mısır Medeniyeti’nin incelenmesini
aldık ve kendimizi hiç ummadığımız bir dünyanın içinde bulduk.
COĞRAFİ KONUM
İ
Mısır’ın değişik bir coğrafi yapısı vardır: Yüzölçümünün %96’sı çöller ve kayalık dağlarla
kaplıdır. Yaşanabilecek ve ekilebilecek tek bölgesi, ülkenin kuzeyinden güneyine doğru
inerek topraklarını ikiye bölen daracık bir vadi, olağanüstü verimli, upuzun, yemyeşil bir
vahadır.
İS
E
S
Haritaya bakılınca ülke bir yamuk biçiminde görünür: Kuzey kenarında yüksek, düz, körfezsiz
Akdeniz kıyıları 1000 km boyunca uzanır. Doğu kenarında Süveyş kanalı ile Kızıldeniz yer
alır; uzunluğu 1800 km.yi bulan kıyılar bazen alçak ve kumlu, bazen de yüksek ve kayalıktır.
Süveyş kıstağının ötesinde, Asya kıtasına bağlı sayılan, İsrail devletine komşu küçük Sina
yarımadası da Mısır’ındır.
G
E
L
Batıda Libya’ya olan 1160 km.lik sınır, aşağı yukarı baştan sona, bir coğrafi boylamı izler:
Sollum körfezinden, 1100 km.lik Mısır-Sudan sınırını çizen 22o Kuzey enlemine kadar
uzanan 25o Doğu boylamı. Kısacası, Mısır bir çöl ülkesidir. Ama genellikle düşünüldüğü gibi
engebesiz, düz bir alan değildir: Libya çölünün güneybatı ucunda, Kızıldeniz’in bütün kıyıları
boyunca ve Sina yarımadasının güneyinde, dağlık bölgeler göze çarpar. Nil vadisi ülkeyi, 22o
enleminden 30o enlemine kadar, bir başka deyişle Nasır gölünden aşağı yukarı Kahire’nin 20
km kuzeyine kadar, ikiye böler. Yüksek bölgelerden alçak kesimlere büyük çavlanlardan
atlayarak geçen ırmak, Mısır topraklarına ancak ikinci çavlanda girer ve başka kol almadan,
birkaç geniş yay çizerek denize kadar uzanır. Doğal kolların tümü, yüzyıllar boyunca sulama
kanallarına dönüştürülmüştür; eski halinde kalan tek kol Bahr Yusuf , Nil’den Asyut’ta ayrılır;
335 km boyunca kıvrıla kıvrıla ilerledikten sonra, Libya çölünde, deniz yüzeyinin altındaki ElFayyum çöküntüsünde son bulur.
L
E
Güney Nübye’nin yer aldığı yukarı kesimde Nil, 2-5 km eninde dar bir vadi oluşturur. Bu
bölgede tarım ve yerleşmeye ayrılmış topraklar, sınırlı ve kesintilidir. Assuan’ın kuzeyinde
vadi genişler; iki yanındaki yükseltiler 200-400 m arasında değişir. Batı kıyısındaki yamaçlar
daha yumuşak görünümlü, yavaş yavaş alçalan kumlu basamaklar halindedir; doğu
kıyısındaki yamaçlarsa yüksek ve diktir, yalnızca sarp vadilerle kesilir.
Ö
Z
E
Vadi boyunca aşağı doğru inildikçe, yamaçlar genişleyerek yerlerini deltaya bırakırlar; Kahire
bölgesinden hemen sonra delta, iki uçtaki Dimyat ve Reşid kolları arasında, yüzölçümü
23000 km2 ‘yi bulan bir alanda yayılır; iki büyük kanaldan ve sulama amacıyla yapılmış çok
sık bir yapay kanal ağından oluşmuştur; kıyı kumulları çizgisinin gerisinde, suları az çok tuzlu
bir dizi göl yer alır. Mısır’ın gerek tarım, gerek sanayi alanında çalışan halkının büyük
bölümünün yaşadığı bu yöre, dünyanın en kalabalık yerlerinden biridir.
Nil vadisi, çölü iki kesime ayırır: Irmak ile Libya çölü; Süveyş kanalına ve Kızıldeniz’e kadar
uzanan Doğu çölü ya da Arap çölü.
Doğu çölü, Nil’e doğru alçalan, deniz kesiminde birkaç sarp vadiyle kesilen yüksek bir dağ
sırasıyla sınırlı bir yüksekovadır. En yüksek tepeler 2000 m.yi bulur. (Mısır’ın en yüksek
doruğu, Sina yarımadasında Cebel Katherina’dır: 2641 m) Doğal çevre çok düzensizdir:
Eskiden sularını Nil’e boşaltan, ama günümüzde kurumuş olan vadiler; derin yarıklar; Etbai
dağlarının doğu yamacındaki dik ve kısa vadilerdir. Bunlarda sularını eskiden Kızıldeniz’e
boşaltırken , günümüzde kurumuşlardır.
Çok daha geniş ve kurak olan Batı çölünün başlıca özelliği, geçiş yollarından ya da akaçlama
vadilerinden bütünüyle yoksun olmasıdır. Doğu çölünden daha alçak olmakla birlikte, yükselti
açısından tekdüze sayılmaz. Kumluk alanlar, uzun kumul dizileri ve çukurluklar oluşturur;
buralara dolan sular yöreyi tarıma ve yerleşime elverişli kılar.
S
İ
Aslında yerleşmeye elverişli tek bölge, Nil vadisi ve deltasıdır; toprak burada ırmağın iki
kolunun Etiyopya Yüksekovalarından taşıyıp getirdikleri bir çamur tabakasıyla örtülmüştür.
İS
E
Topraklarının coğrafi yapısından ötürü Mısır’da tipik çöl iklimi egemendir; ama Akdeniz
kıyısında biraz daha yumuşak bir iklim görülür. Çöllerde iklim genellikle birbirinin aynıdır:
Yüksek yerler dışında, güneye doğru inildikçe sıcaklık ve kuraklık artar, yağış çok azdır.
L
Genel olarak Mısır’ın çevre koşulları yaşama hiç de elverişsiz sayılmaz: Havanın kuruluğu,
güneşin parlaklığı, gökyüzünün berraklığı, sağlıklı bir iklimin kanıtlarıdır.
Ö
Z
E
L
E
G
E
Yağışların azlığından, arazinin yeterince nemli olmamasından , tuz birikintilerinden ve
kabuklarından ötürü, bitki örtüsü son derece cılızdır. Batı çölünde hemen hiç bitkiye
rastlanmaz; biraz olsun yağış alan Doğu çölünde ise, çeşit çeşit dikenli çalılıklar, hekimlikte
kullanılan bazı kokulu otlar, hatta ağaçlar görülür.
Ö
Z
E
L
E
G
E
L
İS
E
S
İ
E
G
E
L
İS
E
S
İ
2. HARİTA GELECEK
L
KRALLAR VADİSİ
Ö
Z
E
Eski Mısır'da amaç bu dünya için değil bundan sonraki için hazırlık yapmaktı. Dolayısıyla tüm
firavunların ana çabası kendileri için mezar yapmaktı. Her kral tahta geçer geçmez mezarı
üzerinde çalışmaya başlıyordu. Gömüldükten sonra da kısa süre içerisinde soyguncular
tarafından boşaltılıyordu bu mezarlar. Özellikle Eski Krallık döneminde kilometrelerce
uzaktan görünen piramitler yaptıran firavunlar hem bunların yapımının çok uzun sürmesi ve
pahalı olması hem de çabuk soyulmaları nedeniyle 18.-20. hanedanlıklar sırasında mezar
yeri olarak Luksor'un batısındaki küçük bir vadiyi seçmeye başladılar.
Luksor'dan Nil'in batı kıyısına geçildiğinde bir süre sonra sulak
alanlar biter ve firavunların sonraki hayata hazırlandıkları bölgeye gelinir. Ön planda
yaptırmış oldukları cenaze tapınakları vardır. Bunların en ünlüsü olan Hatshepsut tapınağının
dayandığı tepenin ardında ise küçük ve döne döne gidilen uzun bir vadinin sonunda
firavunların mezarlarına ulaşılır.
E
S
İ
Krallar Vadisi yaklaşık 1 km x 3 km büyüklükte tepelik bir alan. Gize'deki üç büyük piramidin
alanı ile kıyaslandığında küçük sayılabilir ancak burada 62 tane mezar olduğu düşünülecek
olursa neredeyse her köşe başında görülecek bir eser var denebilir. Aslında bu 62 mezardan
sadece 33 tanesi firavunlara aittir (gerisi ya erkek çocukları ya da önemli devlet adamlarına
ait) ve sadece bir tanesi soyulmadan günümüze ulaşmıştır.
E
L
İS
Sağ taraftaki ilk mezar Ramses IV'ün mezarıdır. Babası Ramses
III bir suikasta kurban gittiğinden hazırlıksız olarak yakalanan genç firavun özellikle
ekonominin kötü olduğu bir zamanda başa geçmiş olduğundan Ramses IV'ün mezarı basit
bir yapıdır.
Z
E
L
E
G
88 m uzunluğundaki mezarın en derin noktası girişe göre
yaklaşık olarak 20 m aşağıdadır. Bu alanın genişliği ise yaklaşık 3.5 metredir. Tüm bu
hacmin yerler hariç her tarafı yazılar ve resimlerle kaplanmış durumdadır. Mezarların yapımı
sırasında önce uzun koridorlar açılırdı, sonra bu koridorların duvarları düzeltilirdi, düzeltilen
duvarların üzerine ince bir sıva atılırdı, sonra da bu sıvanın üzerine resimler yapılırdı. Tüm bu
işlemler firavunun hayatı boyunca devam ettiğinden uzun yaşayan firavunların mezarları da
daha geniş ve derin oluyordu. Ramses IV'ün mezarı da ortalama bir mezardır. Üç geniş
koridordan geçtikten sonra ön lahit odasına varılır, buradan da lahit odasına geçilir. En sonda
ise hazine odası vardır.
Ö
Koridorların duvarları önce firavunun tanrılara olan bağlılığını
anlatılır, sonra da ne derece doğru ve dürüst bir yönetici olduğunu. Daha sonra da öteki
dünyada uyandığında ihtiyaç duyacağı bilgilerin yer aldığı kutsal kitaplardan (Ölüler Kitabı,
Göklerin Kitabı gibi) pasajlar yer alır.
Eğer firavun beklenenden önce ölecek olursa ya başka birisi için hazırlanan bir mezara
gömülür veya mezar tam tamamlanmadan gömülmek zorunda kalınırdı. (mumyalama işlemi
70 gün sürdüğü için işçiler fazla mesai yapmak zorunda kalabiliyorlardı).
İS
E
S
İ
Tüm ayinlerin sonunda mumya getirilip en son bölümdeki
lahitin içerisine konur ve mezar firavunun tüm mal varlığı ve öteki dünyada ihtiyaç duyacağı
malzemelerle doldurularak kapatılır. Çok önemsiz bir kral olduğundan mezarının içindekiler
günümüze ulaşmış olan Tutankhamon'un mezarı da bulunduğunda böylesine tıka basa
doldurulmuş durumdaydı.
Ö
Z
E
L
E
G
E
L
Küçük yaşta tahta çıkan Tutankhamon 18 yaşında öldürüldüğünde onu acilen rahip Eje (Ay)
için hazırlanmış olan mezara gömmek zorunda kalmışlardır. Tutankhamon'un mezarı
Ramses VI'nın mezarının altına doğru kazılmıştır. Ramses VI'nın mezarından yuvarlanan
taşlar girişini örtmüş olduğundan dolayı hırsızlara yem olmadan 1923 yılından Howard Carter
tarafından bir şans eseri olarak bulunana kadar saklı kalmayı başarmıştır. Unutulmaması
gereken en önemli nokta, her ne kadar Mısır'la ilgili olarak hemen hemen her yayının
kapağında Tutankhamon'un görüntüsü yer alsa da Tutankhamon en önemsiz firavunlardan
bir tanesidir, tek özelliği mezarının günümüze soyulmadan ulaşmış olmasıdır.
Ö
Z
E
L
E
G
E
L
İS
E
S
İ
İ
MISIR’IN YAŞLI EFENDİSİ NİL
G
E
L
İS
E
S
Eski Mısırlılar, yaşamlarının ve çalışmalarının vazgeçilmez
koşulu olan Nil’in yıllık taşkınlarına akıl erdiremediklerinden, ırmağın iyi yürekli bir tanrı
olduğuna inanmışlardı. Yüzyıllardır ulaşım yolu olarak yararlanılan Nil ırmağı üstünde, daha
Romalılar zamanında, hatta belki daha da önceleri araştırmalar, incelemeler yapıldı.
İmparator Neron, Nil’in kaynağını bulmak için iki askeri birlik gönderdi. Ama ırmağın kaynağı
ancak 19. yy’da bulunabildi; 1860’ta özellikle İngilizlerin çabalarıyla, Nil’in Victoria gölünden
doğduğu anlaşıldı. Burundi, Raunda ve Tanzanya’daki engebelerin sularını alarak Victoria
gölünü besleyen Kagera ırmağı kaynak kolu sayılırsa, 6671 km.lik çığırıyla Nil dünyanın en
uzun ırmağıdır; kaynakları Zaire, Uganda ,Kenya, Etiyopya arasında uçsuz bucaksız bir
havza oluşturur. Ekvator bölgesinden çıktıktan sonra dağlık bir bölgeden geçen ırmak
daracık boğazlar ve çavlanlar arasından kuzeye doğru ilerler. Sudan’a girince eğim azalır;
çok sayıda ağır akarsuyun düzlük bir araziye doğru akmasıyla, uçsuz bucaksız bir bataklık ,
suların akışını engelleyen gerçek bir bitki labirenti oluşturur. Nil, kuzeye doğru tırmanırken
sağ yanından Sobat ırmağını alır ,bu akarsu sodyum bakımından zengin olduğundan, Nil’in
sularını beyazımsı bir renge boyar: “Beyaz Nil” adı buradan gelir; sonra bir savanalar ve
ormanlar bölgesini, daha sonrada geniş ve verimli bir ovayı geçerek Hartum’a varır ve sağ
yanından en büyük kolu olan Mavi Nil’i alır. İki görkemli ırmağın birleşmesi, insanı büyüleyici
bir görüntü yayılır: Masmavi bir ırmakla beyaz bir ırmak birbirlerine karışırlar ve ortaya iki
temel rengin birleşimi olan, yosun yeşiliyle karışık ünlü Nil yeşili çıkar.
E
Hartum’u geçtikten sonra Nil, granit kayalardan bir yatağa sıkışarak Nübye’nin çölsü
topraklarını aşar, sağdan son kolu olan Atbara’yı alır. Bu kesimde 200 m.lik düzey farkını, altı
çavlan atlayarak aşar; çavlanların ilki Assuan yakınlarında Mısır topraklarındadır.
E
L
İkinci çavlanla birinci çavlan arasında ırmak uzunluğu 500 km , yüzölçümü 6000 km2 olan
Nasır gölünün yapay havuzunda genişler. Assuan barajının tepesinden, Nil’in tebeşir tabakalı
yüksekovaların arsındaki yeşil bir vadide durgun aktığı görülür.
Ö
Z
Kahire’nin birkaç kilometre ilerisinde Nil, alçalarak deltaya dönüşür; burası sık bir yapay
kanallar ağıyla kaplanmış, iki yanı büyük Dimyat ve Reşid kollarıyla sınırlanmış, verimli bir
ovadır; her iki kol da, aşağı yukarı bütün aşağı Mısır’a su sağlayan bir barajla kesilmişlerdir.
Nil’in belli dönemlerindeki taşkınları, yüzyıllardır ülkeyi yaşama elverişli kılan başlıca öğedir;
bu taşkınlara Etiyopya yüksekovalarına ilkbahar ve yaz aylarında düşen yağışlar neden olur;
suyu Mavi Nil ve Atbara ırmakları taşır. Assuan barajı yapılmadan önce, Mısırlılar taşkının
yaklaştığını suyun renginin Etyopya dağlarının çamuruyla koyulaşmasından , suların
alçalacağını ise, suyun renginin yeşile dönmesinden anlarlardı. Irmağın suları yatağına
çekilince çamurlu toprağa hemen tohum atılırdı. İklim koşulları yoğun tarıma elverişliydi; yılda
ancak bir kez, nisan ayında ürün alınır, hasattan sonra toprak yeni taşkına kadar dinlenmeye
bırakılırdı. Irmağın çok ya da az kabardığı, baskınlara ya da kıtlıklara yol açtığı pek
görülmezdi. Günümüzdeyse bu tempo kökünden değişmiştir. 19. yy.ın ortalarından, yani
İngilizlerin girişimiyle deltanın başladığı yere bir dizi set ve baraj yapılmasından bu yana ,
İS
E
S
İ
sulama düzeni sürekli olarak geliştirilip genişletilmiş, ırmağın bütün çığırı boyunca kanallar,
akaçlama setleri , barajlar düzenlenmiştir. Ama gerçek köklü önlem, yakın dönemde
alınmıştır: Assuan’daki ilk setten 7 km ötede yapılan, 5 km genişliğinde ve 110 m
yüksekliğinde dev bir baraj. Ortaya çıkan Nasır gölü, günümüzde dünyanın en büyük yapay
gölüdür ve Sudan topraklarında 50000 kişinin oturduğu bir alanı kaplamış, dolayısıyla yöre
halkı başka yere taşınmak zorunda kalmıştır; Mısır’da da , yok olma tehlikesiyle karşı karşıya
kalan eski anıtları başka yere aktarmak için büyük çabalar harcanmıştır. Ama Mısır tarımı, bu
çalışmaların büyük yararını görmüş, taşkınlarla rastlantıya bırakılmış olan tarımda, ekili
alanlar 650.000 hektar genişletilmiş ve dönüşümlü tarım yapma olanağı doğmuş, elektrik
enerjisi üretimiyle kişi başına düşen elektrik tüketimi iki katına çıkarılmış, birçok temel
sanayiye enerji sağlanmış, ayrıca Nil’de ulaşım koşulları da iyileştirilmiştir. Ne var ki, barajın
olumsuz sonuçları da olmuştur: Bazen aşağı yukarı bütün çamuru tutarak kimyasal gübre
kullanımının gitgide artmasına yol açmakta, bunun sonucunda da suları boşaltılmadığından
tuz oranı artan toprak , hızla yozlaşmaktadır; ayrıca, sıcaklığın yüksek olması , Nasır gölü
bölgesinde buharlaşmayla önemli su yitimine neden olmuş, ürünlerinden elde edilen gelir
azalmıştır.
L
MISIR’DA TAKVİM
G
E
Mısırlılar, yıldız ve gezegenlerle ilgilenmişlerdir. Bu konudaki bilgileriyle çok ayrıntılı takvimler
hazırlamışlardır. Bu takvim “Sopdet” adlı bir yıldız göre oluşturulmuştu. Sopdet’in ufuk
çizgisinde her yıl aynı zamanda kaybolduğunu ve bundan 70 gün sonra tam gün
doğumundan hemen önce yeniden ortaya çıktığını fark etmişlerdi. Bu da Nil sularının
yükseldiği yıllık su baskınlarının başladığı sırada gerçekleşmişti. Bu tarihi, yılbaşı kabul
ettiler. Bir başka takvimse, ay dönümüne göre oluşturulmuştu. Romalılar, Mısır’ı işgal
ettiklerinde bundan o kadar çok etkilenmişlerdi ki hemen benimsemişlerdi. Bu takvim
Avrupa’nın her yanında 16.yy.a kadar kullanılmıştır.
E
L
E
Mısırlılar takvimlerinde yılı 30’ar günlük 12 aya bölmüşlerdir. Bu 12 ay dışında her yıla 5 gün
ilave ediyorlardı. Böylece Mısırlıların takvimi şimdi olduğu gibi 365 gündü. Takvimlerini Sirius
yıldızına göre ayarlamışlardı. Takvimlerinde güneş yılına göre tedrici bir kayma bulunmasına
ve güneş yılını da bilmelerine karşın, takvimlerini güneş yılıyla ayarlamışlardı. Tam tersine,
güneş yılını kendi takvimlerine uydurmuşlardı. Neden Sirius yıldızını seçmişlerdi de güneşi
değil? Bu sorunun açıklaması bugüne kadar yapılamamıştır. Tek açıklama Sirius’un helyak
doğuşunun, Nil’in taşması sırasına (Temmuz ayı) rastlaması ve bir nevi taşkının habercisi
olmasıdır.
Ö
Z
Mısırlıların ayrıca bir de dini takvimleri vardı. Ay yılına dayanan bu takvimi, dini bakımdan
önemli günleri belirlemek için kullanıyorlardı. Mısır uygarlığında zaman birimi olan saat,
bugün olduğu gibi, dünyanın kendi etrafında dönüşünün 24’de biri değildi. Mısırlılar, dinsel
bazı inançlarla gündüzü 12 ve geceyi de yine 12 eşit parçaya bölmüşlerdi. Gece ve gündüz
uzunluklarının mevsimlere göre değişmesi, bir gün önceki zaman aralıklarını ertesi gün
geçersiz kılıyordu. Mısırlıların saat düzeni, yılda sadece iki kez, gece ve gündüzün eşit
olduğu gün dönümlerinde bugün kullandığımız saat düzeniyle aynı oluyordu. Zaman
aralıklarının her gün değiştiği bir sistemde, zamanı doğru olarak gösterecek bir saatin
tasarım ve yapımı ancak bugün ulaşılan teknolojik olanaklar çerçevesinde düşünebilecekken;
Mısırlılar, çok değil daha 20-30 sene öncesinin teknolojisiyle bile olanaksız gibi görülebilecek
bu çok zoru, bundan 35 asır önce gerçekleştirmişlerdi. Bu bir su saati olup, bir örneği M.Ö.
1408 – 1372 yılları arasında yaşayan III. Amonhotep zamanında inşa edilen Amon
tapınağında bulunmaktadır.
Netice olarak günün 24 saate bölünmesi Mısırlılardan başlayarak bugünlere kadar gelmiştir.
Helenistik Çağ’da bu saatler Yunanlıların elinde, Mezopotamya sayı ve kesir sistemlerinin
yardım ve etkisiyle 60’ar kısma, yani dakikalara, dakikalar da saniyelere bölünmüştür.
SİYASİ YAŞAM
S
İ
SİYASİ TARİHİ
E
AKREP ZEKHEN İLE İKİ TAÇLI NARMER
L
İS
Aşağı ve Yukarı Mısır, tarih öncesi çağların sonuna doğru, sınırları belirlenmemiş yeşil
alanlarda kaynaşma süreci içine girmişlerdi. Arkeolojik buluntulara göre Yukarı Mısır'ın
dağınık Sepatları merkezi bir yönetim altında birleşme girişimlerinin simgesi akrep olması
nedeniyle "Akrep Kral" olarak bilinen Zekhan tarafından başlatıldığı sanılmaktadır. Onun bu
çabasını bıraktığı yerden devam ettiren ve sınırları delta bataklıklarına doğru genişleten
diğer kral ise Narmer'dir. Bunlardan özellikle Narmer'in Hierakompolis’deki mezarında
bulunan kayan taştan yapılmış bir adak paletinde, Mısır’ın birleşmesi yönünde yaptığı
girişimlere ait tasvirler ve başında her iki ülkenin simgeleri bulunan tacı taşıdığı
görülmektedir. İlk birleşik taç Aşağı Mısır'a ait (Deshret) ile Yukarı Mısır'a ait (Hedjet) içice
geçirilerek bütünleştirilmiş, böylelikle iki Mısır çok anlamlı bir şekilde birleştirilmiştir.
G
E
Fayyum A (M.Ö. 4400 - 3900): Fayyum Gölünün kuzey kıyılarında bir liderin yönetiminde
çiftçi ve avcı aileler yaşamaktaydı. Bu kültür sürecinde Mısır'ın ilk yerleşik halk
topluluklarını oluşturdukları görülür.
E
Merimda (M.Ö. 4300 - 3700): Deltanın batısındaki Merimda'da yapılan kazılarda çok geniş
bir alanı kaplayan 600 yıl süreli bir yerleşim ortaya çıkmıştır.
L
El-Omari (M.Ö. 3700 - 3400): Hof vadisi yakınında bulunan bu kültür sürecine ait bir sitede
sazdan ağaçlardan yapılmış oval barınak kalıntıları bulmuşlardır.
Z
E
Ma'adi (M.Ö. 3400 - 3000): Çiftçilik ve hayvancılıkla uğraşan yerleşik düzene en fazla
uyum sağlamış ve krallık kültürünün öncüsü olabilecek özellikte bir kültürdür.
Ö
YUKARI MISIR DÖNEMİ
Burada günümüzden yaklaşık 6500 yıl öncelerine ait 3 kültürel tarih süreci ve bölge
belirlenmiştir.
Badarian (M.Ö. 4500 - 4000): Bu bölgedeki ilkel yerleşimlerde hayvan derisinden yapılmış
çadırlarda oturan, post ve hayvan derisinden yapılmış giysileri kullanan, avcılıkla geçinen
"Semisedentary" insan toplulukları yaşamaktaydı.
Naqada I (Amratian) (M.Ö. 4000 - 3500): Bu süreçte, Abydos ve Hierakompolis'de
penceresiz oval kulübelerde yaşayan daha gelişmiş topluluk örnekleri ortaya çıkmıştır.
S
İ
Naqada II (Garzean) (M.Ö. 3500 - 3000): Bu dönemin en önemli özelliği, Yukarı Mısır’ın
giderek gelişmesi ile kuzey deltadan günümüzdeki Nubye bölgesine yapılan göçler ve
Abydos'un güneyinde oluşan yoğun yerleşimlerdir. İki bölge halkının kaynaşmaya başladığı
bu dönemde ticaret ve el sanatları gelişmiştir. Düz damlı dört köşe kerpiç evlerin yanı sıra
Hierakompolis’de bir tapınak inşa edilmiştir. Naqada II kültürü süresinde, Nil kıyılarında
üretim faaliyetleri yoğunlaşmıştır. Erken dönemlerdeki bu gelişmeler daha sonraki yüksek
uygarlığın habercisidir.
E
ESKİ KRALLIK DÖNEMİ
Ö
Z
E
L
E
G
E
L
İS
Eski Mısır kaynakları ülkeyi birleştiren ilk kral olarak Menes'i kabul ederler. Bu kralla birlikte
, Mısır tarihi ve Hanedanlar Döneminin başladığı kabul edilir. 3000 yıl gibi çok uzun olan bu
sürenin ve ardı ardına gelen yaklaşık 31 hanedanın kolay kavranabilmesi için, Mısır tarihi
"eski” , "orta" ve "yeni" olmak üzere üç ana bölüme ayrılmıştır. Bunlarda kendi içinde ara
bölümlere ayrılmışlardır. Palermo taşı, hanedanlar öncesi dönemde 120 kadar kral ismi
verir. Mısır birliğinin sağlandığı ve 5 hanedanın hüküm sürdüğü bu erken döneme ait siyasi
belgeler yeterli olmadığı için çok büyük belirsizlik vardır. Bu dönem bazı hanedan
çekişmelerine rağmen kuzey ve güneyin birleştirilmesi, firavun denilen hükümdarların
monarşik yönetimlerine başlamaların, ilk yasaların, yazının, takvimin, dinin, kültürün, sanat
biçimlerinin temelini oluşturan yüksek düzeydeki Mısır Uygarlığın doğuşudur. Menes'in
kurduğu I. ve II. Hanedan döneminde, önceleri Abydos yakınlarında olduğu sanılan Tinis
kenti yönetim merkeziydi ama daha sonra iki ülkenin tam sınırında bulunan Menfis kenti
önem kazandı. III. Hanedanın II. firavunu Zoser, Sakkara'da basamaklı ilk taş piramit
grubunu yaptırdı. Bu kompleksin ünlü mimarı; Mısır tarihin ünlü devlet adamı, aynı
zamanda hekim, şair, din adamı ve baş vezir olan Imhoteptir. IV. Hanedanın kurucusu
Snofru kendisi için Dashur'da iki piramit ve ölüler kompleksi yaptırmıştır. Daha sonra gelen
firavunlar Mısır’ın Büyük Gize Piramitlerini yaptıran Keops, Kefren, Mikerinos'dur. Kefren
ise kendi piramidinin yanına koruyucu Sfenks'i yaptırmıştır. Eski Krallık dönemi firavunları,
Sina yarımadası ve Nubian'in güney kesiminde güvenli tampon bölgeler ve kendi
denetimlerinde ticaret yolları yaptırdılar. Mısır gemileri Kızıldeniz, Somali ve Doğu Akdeniz
adalarına ticari seferlerde bulundular. Lübnan’dan Sedir çamı, Afrika'dan fildişi ve değerli
taşlar ile Sina’dan bakır cevheri getiriliyordu. V. Hanedanın son firavunu Unas'dan sonra
firavunların denetiminin azalması nedeniyle bölgelerin merkezden kopma eğilimleri baş
gösterdi.
I.Ara Dönem (M.Ö. 2270 - 2100) ve Eski Krallığın Çöküşü: Bu dönem 4 hanedandan
oluşmaktadır. Eski Krallık döneminde sağlanan birlik, ara dönemin başlangıçında ortaya
çıkan siyasi ve yönetimsel olumsuzluklarla beraber dağılmaya başladı. Ardından gelen
kuraklık, kıtlık, yoksulluk, baskıcı ve anarşi ile birlikte feodallerin toprak kavgalarını
önleyemeyen merkezi yönetim parçalandı ve Eski Krallık çöktü. Böylece Aşağı Mısır'da
IX.Hanedan, Yukarı Mısır'da X. Hanedana ait firavunlar, ülkenin tümüne ve ya kendi
bölgelerine egemen olmaya çalıştılar.
Orta Krallık dönemine kadar süren bu olumsuzluklar, özellikle Yukarı Mısır’ın giderek
kötüleşen durumuna rağmen, firavunlar geleneksel güçlerini ve otoritelerini devam
ettirebildiler. Büyük boyutlu olmasa da piramitlerin, mezar ve tapınakların yapımı sürdü.
Ülke dış güçlere karşı korundu. Ticaret ve dış ilişkiler devam ettirildi.
ORTA KRALLIK DÖNEMİ
E
S
İ
I.Ara Dönem (M.Ö. 2100 - 1700): Teb Kökenli, Antef'in (X.Hanedan) yeniden Mısır'da
birliği sağladı. Ondan sonra II.Mentuhotpe, öncelikle dağınık orduları bir bakanlık ve tek
askeri şef altında birleştirerek ülkenin özlemini duyduğu barışı ve huzur ortamını sağladı.
XI. hanedanın son firavunu V.Mentuhotpe 'nin ölümü ve çıkan iç karışıklıklar sırasında
darbeyle yönetime el koyan vezir I.Amenemhat XII. hanedanı kurdu. 50 yaşında iktidarı ele
alan kral I.Amenhotep ülke güvenliğine ve kalkınmasına çok önem verdi. Karada ve
denizde askeri seferler düzenledi. Dış saldırılara karşı "Prens Duvarları" olarak ünlenen
kale dizilerini inşa ettirdi. Devlet adamları ve krallar için hazırlattığı yönetim kuralları bu
konuda dünyadaki ilk yazılı belgedir. O ve ondan sonra gelen firavunlar Giza'nin güneyinde
Listht denilen siyasi ve askeri yeni bir merkez kurarak ülkeyi buradan yönettiler.
L
İS
Orta Krallık dönemindeki en ilginç durum eski mısır metinlerinde firavunların kendilerini
"Aşağı ve Yukarı Mısır Kralı" olarak ilan ettikleri ve böylece iki ülke ayrımını sürekli
vurgulamalarıdır. Bu vurgulama coğrafi olabileceği gibi, ara dönemlerde görülen
bölünmelere karşı bir güç ve birlik gösterisi olarak da düşüne bilinir.
E
G
E
II.Ara Dönem - Hiksoslar (M.Ö. 1700 - 1555): XII.Hanedanın karanlık bir biçimde ortadan
kalkmasıyla, ülke 2. defa bir ara dönem ve bölünme sürecine girer. XIII.Hanedanın ilk
firavunu Wegaf ve ardılları Yukarı Mısır'da Teb Bölgesinde, XIV.Hanedanın güçsüz
firavunları, Aşağı Mısır'da hüküm sürmekteydiler. Ancak kendilerini bekleyen acımasız
Asya kökenli Hiksos ayaklanma ve istilasına karşı çaresiz kaldılar. Hiksoslar Aşağı Mısır’ı
ele geçirdiler ve deltanın doğusunda oluşturdukları Avaris kentinde XV.Hanedanı kurdular.
Hiksoslar 150 yıl Mısır'da egemen oldular ve zamanla Mısır kültüründen etkilendiler.
Hiksoslardan kurtulmak için Teb'li firavun II.Sekenenretao'nun Hiksos kralı Apophis'e karşı
başlattığı savaşı, oğlu Kamose devam ettirdi. Onun ölümünden sonra kardeşi I.Ahmose,
Hiksosları ülkesinden çıkartarak Filistin'e oradan da Suriye'ye kadar sürdü.
L
YENİ KRALLIK (MÖ. 1555-1090)
E
I.Ahmose ülkeyi Hiksos işgalinden kurtaran ve XIII. hanedanı kurarak yeni bir dönem
başlatan firavun oldu. Yaklaşık 500 yıl boyunca 3 hanedanın hüküm sürdüğü bu uzun
dönem "Yeniden Kuruluş" , "Amarna" ve "Ramsesler" olmak üzere üç süreçten oluşur.
Ö
Z
Yeni Krallık dönemindeki monarşi ülkede birliği sağlamış, Akdeniz'de, Ön Asya'da,
Afrika'da güvenlik ve egemenlik alanları genişletilmiş, yeni ekonomik kaynaklara sahip
olmuş, tarihindeki en varlıklı, en üretken ve en güçlü konumuna gelmiştir. I.Ahmose'nin
yeniden yapılandırma süreci ardından gelen I.Amenhotep ve özellikle I.Tutmosis, Hiksos
işgalinden alınan derslerle Ön Asya'da Filistin’i, Afrika'da Nubian ve Sudan’ı birer eyalet
olarak Mısır’ın egemenlik alanı içine aldılar. I.Tutmosis öldüğünde, II.Tutmosis tahta çıktı
ama karısı onun yerini aldı. Mısır’ın II. kadın firavunu olan Hatçepsut, 60 yaşında
öldüğünde III.Tutmosis beklediği yönetimi eline aldı. Mısır tarihinin en savaşçı firavunu
oldu. Kadeş'e ardarda seferler düzenledi. Daha sonraki firavun II.Amenhotep babasının
oluşturduğu imparatorluk politikasını sürdürmüştür. Hattiler ve Mitaniler ile iyi geçinmiş
barışçıl bir politika izlemiştir.
İS
E
S
İ
XVIII. Hanedanın IX. firavunu IV. Amenhotep diğer firavunlara karşı farklı bir yaklaşım
gösterdi ve çok tanrılı dinlere karşı tek Güneş'e (Aten) taptı. Teb'i terk ederek merkezi
çölde kurduğu ve adına "Güneşin Ufku" anlamına gelen "Akhet-Aten" dediği yere nakletti.
Kendiside "Aten'in Hizmetinde " anlamı olan Akhenaton adını aldı. Mitani kralının karısı ile
evlendi. Güzelliği ve zarafetinden dolayı karısına da Nefertiti adı verildi. Firavunun ölmesi
ile Amon rahipleri baskı ile halkı çok tanrılı dine geri döndürdüler. Akhenaton'un ardından
Smenkhare ve Tutankamon başa geçtiler. Tutankhamon’un çok küçük yaşta ölmesi
yüzünden onun komutanı olan Horemhep yönetimi ele aldı. Kendisinin de varis
bırakmadan ölmesi sonucunda ordularının ünlü komutanı olan I.Ramses XIX. hanedanın ilk
firavunu oldu. Ardından gelen oğlu I.Seti dönemi boyunca Asya’dan gelen saldırılarla
savaştı. Adı "Güneş Tanrısı Ra'nin Donattığı" anlamına gelen eski Mısır’ın en büyük ve en
ünlü firavunu olan II.Ramses'in başa geçmesi ile Mısır 66 yıl sürecek olan parlak bir
döneme girdi. Bu dönemde Hattilerle savaşan Mısır, Kadeş önlerinde Hattilerle tarihin ilk
yazılı antlaşması olan "Kadeş Antlaşmasını" imzaladılar. II.Ramses’ten sonra zayıflayan
Mısır Asya'dan gelen istilacılarla uzun süre savaştı.124 yılda 11 Ramses daha firavun
olarak Mısır’ı yönetti. Yeni Krallık döneminin sonlarına doğru III.Ramses'in sistemi ayakta
tutan gayretlerine karşın ondan sonraki XX. Hanedan yıkım ve felaketin habercisi olmuştur.
L
GEÇ DÖNEM(M.Ö. 712 - 670)
G
E
Mısır’ın eski merkezi güçünü yitirmesiyle içerden ve dışardan kısa aralıklarla ortaya çıkan
yerli ve yabancı güçler Mısır yönetimine el koyabilmekteydi. XXV. Hanedanı kuran
Schabaka, Mısır geleneklerine bağlı olarak yönetimi yeniden düzenledi. Barış ve huzur geri
geliyor gibiydi. Oğlu Schabataka ve sonraki firavun Tharka da bu geliştirmeleri
sürdürdülerse de bu defa da Asur tehlikesi kapılarını çaldı.
E
MISIR'DA ASUR EGEMENLİĞİ
Ö
Z
E
L
Ön Asya’da giderek güçlenen Asur devleti, Suriye ve Filistin'i elde etmek için uzun yıllardan
bu yana Mısır'ın zayıflamasını beklemekteydi. Bu krallığın gücünden çekinen Tharka,
Asur'u yıpratmak amacıyla öteden beri Asya'da ayaklanmalar ve kışkırtmalar
düzenlemekteydi. Asur'un buna yanıtı hızlı ve sert oldu. Kral Assarhadon 671 yılında Sina
çölünü ve deltayı geçerek Menfis kentine girdi. Yukarı Mısır'a gitmesine gerek kalmadan
Teb’liler de ona bağlılıklarını duyurdular. Bundan güçlükle kurtulunca Tharka,
Assarhadon'un ülkesine dönmesinden sonra yönetimi tekrar ele aldı. Ancak 3 yıl sonra yeni
Asur kralı Asurbanipal Mısır'a tekrar yürümüş bu defa güneye kaçan Tharka’yi izlemek
üzere Teb'e kadar inmiş Amon inancının merkezini yağmalamıştı. Asurbanipal bu zengin
ülkeyi kendisine bağlı yöneticilere haraç karşılığı devrederek ülkesine geri döndü.
Bunlardan biri olan Psammeth Asur'u tanımadı ve XXVI. hanedanını kurdu. Batı
Anadolu’nun güçlü devleti Lidya'dan destek istedi. Lidyalılar ve Mısırlılar Asurluları sürerek
onları Mısır’dan çıkardılar. Ama yaklaşan bir tehlike daha vardı bu da Perslilerdi.
MISIRDA PERS EGEMENLİĞİ (MÖ.525-332)
XXVI.hanedanın V.firavunu Amasis zamanında, ülkede refah o kadar artmıştı ki Nil
vadilerinin çiftçileri, kentlileri, tüccarlar ve devlet hazinesi zenginliğe kavuşmuştu. Doğuda
beliren Pers tehlikesine karşı sınırlarda gerekli önlemleri almasına karşın Amasis'in
ölümüyle yerine geçen III.Psammeth, Amasis kadar başarılı olamamış Pers istilasına göz
yummuştur. Bundan sonra gelen firavunlar hep Pers kökenli olmuştur ta ki Nübyeli bir
komutan XXXI.hanedanlığı kurana dek.Bundan sonrada Pers egemenliği Mısır da
kaybolmuştur.
İ
HELLENLER VE YIKILIŞ
L
İS
E
S
Pers istilasından sonra Mısır’a gelen Büyük İskender bir kurtarıcı gibi karşılandı.
İskender'in beklenmedik ölümünden sonra Mısır toprakları onun generallerinden
Ptolemaioslara kaldı. Mısır ve Hellen geleneklerinin bir sentezi olan yeni bir kültür anlayışı
ile Akdeniz ekonomi dünyası ile yakın bir ilişkiye girildi.Bu amaçla başkent Menfis’den
İskenderiye’ye taşındı. Zira bu hanedanın egemenliği sömürgeciliğe dayanmaktaydı.
Geleneksel Mısır merkeziyetçiliği ile ülkeyi yöneten ve denetleyen Ptolemaioslar'ın Mısır’a
getirdiği en büyük yenilik İskenderiye’yi bir ticaret limanı olarak geliştirmeleriydi. Bu
hanedanın firavunları güneyde Yukarı Mısır boyunca uzanan vadi çevresinde geleneksel
Mısır mimari tarzında çok güzel tapınaklarda inşa ettirdiler.Bunlardan bazıları bugün bile
ayakta kalmayı başarabilmiştir. Son kraliçe VII.Kleopatra ile Mısır’da Hanedanlar dönemi
son bulmuştur.
E
G
E
FİRAVUNLAR
AMENHOTEP IV / AKHENATON (M.Ö. 3351-3340)
Ö
Z
E
L
Akhenaton diğer tanrıların özelliklede politik ve ekonomik anlamda çok güç kazanan Amon
rahiplerinin gücünü elinden almak amacıyla dinde radikal bir karar alarak tek
tanrılı(monoteistik) bir din anlayışını getirdi. Bu dinde firavun tek ve mutlak güç olmuş bas
rahibin yerini almıştır. Tanrı Aton tek tanrı ,sembolü olarak da güneş diski kullanılmıştı.
Hiyerogliflerde anlaşıldığı kadarıyla insanlar dönemde Aton ve Kraliçe Nefertiti'ye de
tapmışlardır. Nefertiti daha önceki tanrıça sembollerinin yerini almıştır. Daha önceki tüm
tanrıların özelikle de tanrı Amon'un adı her yerden çıkarılmış anıtlardan silinmiştir.
Akhenaton dini geliştirmek için yeni bir başkente ihtiyacı olduğunu anlayarak yeni bir başkent
inşa ettirmiştir. Yeni şehir Akhetaton, Teb'in 300 km kuzeyinde Nil’in doğu kıyısındadır. Bu
şehrin orta kısmı tamamlandığında hükümdarlığının 6. yılında Amenhotep IV adını
Akheneton olarak değiştirdi.
Bu şehirde Akheneton karısı kraliçe Nefertiti ve altı kızı kendilerini yeni dine verdiler. Artık
tapınmalar karanlık tapınak köşelerinde değil gün ışığında yapılır olmuştu. Tanrı Aton'un
öğretisinde diğer tanrılarda olduğu gibi katı bağışlamaz tutum yoktu, insanlara bütün
canlıların yaşamalarını olanak veren güneşe tapmaları öğütlüyordu. Dindeki bu yumuşama
ve özgürlük havası dönemin sanatına da yansıdı resimler katı bir kusursuzluk yerine daha
çok gerçekçiliğe ve doğa sevgine yöneldi. Şiir ve müzik daha hümanist bir hava almıştı.
TUTHANKAMON (M.Ö. 1361-1352)
İS
E
S
İ
Akheneton öldükten sonra yeterince önem verilmeyen ordu ve hakları elinden alınan rahipler
sınıfı birleşerek Akhenaton’a karşı koydular. Akheneton’dan sonra gelen firavunlar şehri yerle
bir etti ve eski dini sisteme dönülmüş oldu.
E
L
Tutankhamon çok küçük yaşta Kraliçe Nefertiti'nin kızı Prenses Ankhesenpaaten ile
evlenmişti ve o da Aton’un dinine inanmıştı ama saltanatın başlarında Amon mezhebine geri
döndü. Ama Amon Tanrısı ile barışmaya çalısması Tutankhamon’u lanetten kurtaramamıştır.
On dokuz yaşlarında iken ölmüştür. Bazı kaynaklara göre Tutankhamon’un generali
Horemheb iktidarı ele geçirmek için onu öldürmüştür.
Z
E
L
E
G
Mezarı ustalıkla gizlenmiştir, 1922 sonlarında Huvard Karter ve Lord Karnarvon tarafından
bulunmuştur. Mezarının yanındaki iki küçük tabutta ölü doğmuş bebeklerin, çok sevdiği eşi
Ankesenamun'un çocukları olduğu sanılıyor. Bunun yani sıra hayvan mumyaları da
bulunmuştur. Mezarında bulunan lambada ise, gün ışığı ile bir şey görünmeyen, ancak zifiri
karanlıkta ikisinin burun buruna figürleri bulunmaktadır. Mezarında inanılmaz derecede
zenginlik bulunduğu halde hakkında en az bilgi edinilebilen firavunlardandır.
RAMSES II (M.Ö. 1304-1237)
Ö
Ramses II , Kral Seti I’ in oğludur. Başlangıçta ülkeyi babasıyla birlikte yönetmiştir. Eski Mısır
firavunlarından en uzun saltanat sürenlerinden birisidir. Ülkenin başına geçtiğinde deneyimli
bir yönetici ve komutandı. 67 yıl saltanat sürmüştür. 80 yıldan uzun bir zaman yaşadı.
Hükümdarlığı süresince Mısır askeri gücünün ve zenginliğinin doruğuna ulaştı.
Ramses II özellikle şehir şehir dolaşarak binalar ve tapınaklar inşa etmiştir. İnşaatları
arasında en iyi bildiğimiz, özellikle Karnak’taki ve Abu Simbel’deki tapınaklar ve Ramesseum
Tapınağı onun büyüklük ve sanatının delilleridir. Bütün anıların içinde ismini kabartma resim
ve yazılarla kazımıştır. Memfis'teki yönetimi ve başkenti Delta bölgesine taşıdı. Bu bölge
sulaktı ve askeri harekata geçmek için uygun bir yerdi. Daha sonra Pi-Ramses adında yeni
bir şehir yarattı. 25 yaşında en büyük profesyonel orduyu oluşturdu. 25000 piyadeden
oluşuyordu.
S
İ
Askeri bağlılıklarının en ünlüsü, Hititlere karşı Kadeş Savaşı’dır. Savaşa 20.000 mısır askeri
katıldı. Firavun kendi kendini kamufle etti. Ancak Hititler tarafından pusuya düşürüldü. Sonra
güçleriyle geri çekilip, korundu. Takviye birliklerin gelmesiyle tekrar saldırıya geçti ve başarılı
oldu. Her iki tarafın bu savaşı kazandığı iddia edildi. Ramses II çoğu anıtlarda “kazandı” diye
kaydedilmiştir. Bu savaşın sonucunda tarihte ilk kez bir ateşkes antlaşması imzalanmıştır.
Kadeş Antlaşması diploması biliminin başlangıcıdır. Ancak Hitit ile Mısır arasındaki
problemler yıllar sonra Ramses II bir Hitit prensesiyle evlenmesiyle sonuçlandı.
G
E
L
İS
E
Ramses II öldükten sonra , Krallar Vadisi’ne gömüldü. Nil nehrinin batı tarafında tepelerde
Luxor’un karşısında modern kasabaya yerleştirildi. Mezarında Ramses II’ nin mumyası
bulunamadı ve fakat 1881 yılında Teb’in batı tarafında Der-il Bahri ‘deki kral mezarları
arasında bulundu. Mumya şimdi Kahire’deki, Mısır Müzesi’ndedir.
KLEOPATRA (M.Ö. 69-30)
E
Kleopatra saltanatı, Roma İmparatorluğu’nun gücünün ve Mısır saltanatının sonu anlamına
gelmektedir. Kleopatra isminin anlamı “Babasının Şerefi” demektir.
Z
E
L
M.Ö 69`da İskenderiye’de doğdu. Aslen yunanlı olan Kleopatra babası XI.Ptolemaios`un
vasiyeti üzerine erkek kardeşi Ptolemy XIII ile evlendi ve onunla birlikte tahta çıktı. Halkın
kendisini benimsemesi için kendini Mısır dinine verdi. Bir süre sonra kardeşinin aradan
çekilmesi ile Kleopatra tek başına iktidar koltuğuna oturdu. Tahta çıktığı sıralarda Mısır
siyasal ve toplumsal bakımdan büyük sarsıntılar geçiriyordu ve iç karışıklıklar çıkmıştı.
Kleopatra kurnazlığı sayesinde önce Roma İmparatorluğu’na yöneldi ve Mısır çıkarlarına
uygun bir anlaşma ile ülkesini içinde bulunduğu zor durumdan kurtardı.
Ö
M.Ö 48 yılında Roma İmparatoru Sezar İskenderiye’ye geldi. Kleopatra’ya aşık oldu ve
uğruna yaşamını, servetini ve siyasal gücünü riske sokarak Kleopatra’nın ve Mısır’ın
haklarını savundu. Kleopatra’nın Sezar’dan bir çocuğu oldu. Kleopatra’nın en büyük hayali iki
imparatorluğu birleştirip Büyük İskender’in hayali olan bilinen tüm dünyaya sahip olmaktı.
M.Ö 44`de Sezar ölünce bu hayallerini ertelemek zorunda kaldı. Sezar ölünce Roma
İmparatorluğu ikiye ayrıldı. Octavius (Sezarın yeğeni) ve Marcus Antonius kendi aralarında
imparatorluğu paylaştılar. Doğu Marcus tarafından yönetilmeye başladı ve Marcus’un ilk işide
Mısır’ı ziyaret oldu.
Marcus Antonious Kleopatra’ya delice aşık oldu ve Kleopatra tekrar yarıda bıraktığı planları
hayata geçirmek için harekete geçti. Antonius Fenike, Suriye, Klikya’nın bir bölümü, Kıbrıs
ve Arabistan’ı Kleopatra’ya verdi. Bu Roma tarafından iyi karşılanmadı ve Octavius Mısır’a
savaş açtı. Actium’da yapılan savaşta Kleopatra ve Marcus ağır yenilgiye uğradılar ve
kaçmak zorunda kaldılar. Antonius’un ölmesi sonunda Octavius İskenderiye’yi ele geçirdi.
Çaresiz kalan Kleopatra kendi kendini bir engerek yılanı ile zehirleyerek intihar etti.
İ
Sezarium, Marcus Antonius
şerefine Kleopatra tarafından inşa edilmişti. Ayrıca
“Kleopatra’nın İğneleri” olarak bilinen iki dikilitaşa sahiptir.
E
S
KADEŞ ATEŞKES ANTLAŞMASI
L
İS
Hitit İmparatorluğu her zaman kuzeyde Mısır için bir tehlike oluşturmaktaydı. İki
devlet sürekli birbirlerine saldırarak birbirlerine üstünlük sağlamaya çalışıyorlardı. Bu
durum Kadeş Savaşı ve onun sonrasında imzalanan ve tarihin ilk yazılı barış
antlaşması olması açısından büyük önem taşıyan Kadeş Barış Antlaşması ile sona
erer. Aynı zamanda diplomasi biliminin de başlangıcıdır. Kadeş Barış Antlaşması
Mısır İmparatoru Ramses II ve Hitit İmparatoru Hattuşil III arasında imzalanmıştır.
G
E
Antlaşmanın iki metni vardır. Biri gümüş tablet üzerine yazdırılıp, Hatti Kralı tarafından
mühürlenerek Ramses’e gönderilmiş ve bu metin temel tutularak hiyeroglif ile Karnak ve
Ramesseum mabetlerine yazılmıştır. İkincisi; Ramses tarafından Hatti Sarayı’na gönderilen
Akatça metindir ve Hattuşaş (Boğazkale) arşivinde bulunmuştur. Mısır’a gönderilen gümüş
tablet mevcut değildir. Ramses’in Hattusil’e gönderdiği Akatça metin;
Ö
Z
E
L
E
Mısır’ın büyük kralı Ramses, Hatti’nin büyük kralı Hattuşil ile aralarında kardeşliği devam
ettirmek için bir anlaşma yapmıştır. Mısır’ın büyük kralı Ramses, Hatti’nin büyük kralı Hattuşil
ile barış ve kardeşliği ilan eder. Tanrılar, iki memleket arasında düşmanlığa asla izin
vermemişlerdir. Ramses Hatti’ye karşı asla düşmanlık göstermeyecektir. Ramses bizzat,
Hattuşil ile beraber iki hükümdar arasında barışı temin maksadıyla bu anlaşmayı yapmıştır,
ikisi birbirine kardeş olmuştur ve şimdi eskiden olduğundan daha fazla kardeştirler. Ramses,
Hattuşil’in dostudur. Oğulları, Hattuşil’in oğullarının kardeşleri olacaklardır ve ebediyen barış
içinde yaşayacaklardır. Ramses, Hatti memleketini herhangi bir şey almak için istila
etmeyecektir. Hattuşil, Mısır’a herhangi bir şey almak için girmeyecektir. Böylece, Samas ve
Tesub’un iradeleri Mısır ve Hatti’nin kardeşliğini resmen ilan ederler. Ramses bugünden
itibaren barışı koruyacaktır. Mısır ve Hatti ebediyen barış ve kardeşlik içindedir. Eğer bir
düşman Hatti’ye karsı yürürse ve Hattuşil Ramses’e “Bana yardıma gel” diye haber
gönderirse, Ramses ordusunu ve savaş arabalarını ona gönderecektir ve eğer Hattuşil, kendi
halkına kızar ve onlar da isyan ederlerse, Ramses ordusunu ve savaş arabalarını Hattusil’in
asileri üzerine gönderecektir. Eğer bir başka düşman Mısır’a karşı yürür ve Ramses’de
kardeşi Hattusil’e “Gel bana yardim et” diye haber gönderirse, Hattuşil bu düşmanı öldürmek
için ordusunu gönderecektir.
İ
(Sonraki kısımlar Akatça metinde bozuktur...)
E
S
Hattuşil tarafından gönderilen gümüş tabletten tercüme edilen Mısırca metin
saltanatının 21. yılında Ramses Pi-Ramses’de iken gümüş bir tablette yazılı anlaşmayı aldı.
L
İS
Önceleri, iki devlet arasında düşmanlığa tanrılar asla izin vermemişlerdi. Bununla beraber,
Muvattalis Mısır’la savaş yaptı. Fakat Hattuşil aralarında ebediyen düşmanlığı önlemek için
bu anlaşmayı yapmıştır. Hattuşil bizzat Ramses ile bu anlaşmayı yapmıştır. Muvattalis
ölünce, Hattuşil Ramses ile barış içindedir ve Hatti kralının oğullarının oğulları ile ebediyen
barış içinde olacaklardır. Hatti kralı Mısır’a, Ramses Hatti memleketine hiçbir surette
girmeyecektir.
E
G
E
Hattuşil Subbililiuma ve Muvattalis zamanında mevcut olan anlaşmayı tanır ve kabul eder.
Ramses, iki hükümdarın beraberce yaptıkları barısı ebediyen koruyacaklardır. Eğer Mısır’dan
bir büyük adam kaçarsa ve Hatti memleketine iltica ederse, Hatti kralı onu kabul etmeyecek
ve Ramses’e teslim edecektir. Eğer halk içinden bir veya birkaç kişi, Hatti’ye birisinin
hizmetine girmek üzere kaçarsa, bunlar Hatti memleketine kabul edilmeyip, Mısır kralı
Ramses’e iade edilecektir. Eğer Hatti memleketinden bir büyük adam, Ramses’in
memleketine iltica ederse, Mısır kralı onu kabul etmeyerek Hatti hükümdarına teslim
edecektir.
Eğer halk içinden bir veya birkaç kişi, Mısır’da bir hizmetkarlığa girmek için kaçarsa, Mısır
kralı onları kabul etmeyecek ve Hatti kralına iade edecektir.
E
L
Hatti ve Mısır’ın, bu gümüş tablet üzerindeki maddelerinde gösterilen şartlara kim riayet
etmezse, Hatti’nin ve Mısır’ın tanrıları onun evini, memleketini, hizmetkarlarının da
mahvetsin, fakat, kim bunlara riayet ederse, aynı ilahlar onu refah içinde bulundursun,
mallarını ve hizmetkarlarını korusun.
Z
DEVLET YAPISI
Ö
Mısır tarihinin en eski devirlerinde devlet şekil ve hükümet teşkilatı, bazı işgaller geçirmesine
rağmen esas olarak değişmemiştir. Firavun: Eski Mısır’da hükümdara Firavun adı verilirdi.
Firavun tanrıların oğlu olarak görülürdü. Bu nedenle dinin en büyük reisidir. Önemli dini
törenleri yönetir. Daima ülkenin mutlak hakimidir. Savaşlarda ordunun başındadır,
başkomutandır. Ancak idare işleri arttığında özellikle yeni krallık dönemlerinde Firavun birçok
yetkisini yüksek rütbelerdeki memurlara bırakmıştır. Vezir: Firavundan sonra merkez
teşkilatının başı vezirdir. Vezir firavuna adalet ve idare işlerinde yardım ederdi. Amon-baş
rahibi dini işleri yürütmekte firavuna yardım ederdi. Nubye ve Asya’daki topraklar da
eyaletlere ayrılmış, firavun tarafından her eyalete valiler atanmıştır.
ORDU TEŞKİLATI
E
S
İ
Yeni Krallık dönemi başlamasıyla beraber,akınlar yapma ve bir imparatorluğa sahip olma
isteği ordunun yeniden düzenlenmesi gerekliliğini ortaya çıkardı. Atlar ve at arabaları orduya
katildi. Gönüllü askerler toplanıp eğitildi ve ordu genişletildi. Ordu her biri 4000 piyade ve
1000 at arabalı askerden oluşan tümenlere ayrılmıştı.Her tümene bir tanrı adı
verilmişti.Tümenlerde ayrıca her biri 200 piyadeden oluşan 20 bölüğe ayrılmıştı.
Bölüklerse,aynı kışlayı paylasan 10'ar kişilik birliklere ayrılmıştı. Her bir bölüğe 25 tane çift
kişilik at arabası bağlıydı .At arabalı askerler gerek donanımları, gerekse sahip oldukları
yetenek ve eğitimlerinden dolayı ordunun en seçkin topluluğuydular. Eski ve Orta Krallık
dönemlerinde Mısır ordusu kralın korumaları ve paralı askerlerden kurulu ufak bir güçten
oluşuyordu .İnsanlar acil durumlarda orduya çağrılırlardı. Fakat çoğunun askeri eğitimi yoktu.
Bu
yüzden
pek
bir
ise
yaramazlardı.
L
İS
Silahlar ve Eğitim: Mısır askerleri savaş baltası, gürz, mızrak, kılıç, hançer, yay ve ok gibi bir
çok silah türüyle savaşabilir durumda olmalıydı. Bununla beraber her birlik belli bir silahın
kullanımında uzmanlaşmaya yönelebilirdi.Genç askerlere, uzun yürüyüşlerin de yapıldığı
zorlu bir eğitim verilirdi.
DİN VE İNANIŞ
E
Eski Mısır’da din kavramını şu beş madde altında inceleyebiliriz:
E
G
1. Tanrı kavramı
2. Rahipler
3. Mabetler
4. Dini ayinler ve büyücülük
5. Ölümden sonraki yaşama inanış ve mumyalama
L
Bu maddeler incelenirken iki çeşit belgelerden yararlanılır. Bunlar;
Z
E
Hiyerogliflerle olan her türlü dini metinler, mabet ve mezar duvarlarındaki dini inanışlar ve
ayinlerin tasviri. Klasik bazı tarihçilerin; Herodot, Sicilyalı Diodor ve Strabon gibi, Mısır’ın eski
dini hakkındaki gözlem ve rahiplerden duyduklarını yazmalarıdır.
Ö
Mabetlerde, mezarlarda her çeşit tanrıların heykelleri, heykelcikleri veya çizilmiş, boyanmış
resimleri. Eski Mısır medeniyetine ait mabet harabelerinde, mezarlarda bu çeşit tanrı heykel
ve resimlerine rastlanmaktadır. Bunlar bazalt ve granitten olan heykellerden başka, bronz ve
altından heykelcikler, çeşitli hayvan başlarıyla temsil edilen tanrı ve tanrıçaları
göstermektedir.
1. TANRI KAVRAMI
Mısır’ın tarih önceki devirlerindeki din düşünceleri, totem esasına dayanır. Birer siyasi ve
idari bölme olan Eski Mısır’ın “Nom”ları, totem olan hayvan isimlerini taşırdı. Mesela çakal,
köpek, yılan, şahin nomları gibi. Eski Mısırlılarda bu tanrılar önemli bir yer işgal etmişlerdir.
Onların heykellerini, resimlerini yaparak şekillendirmişlerdir. Mısırlılar genellikle çok tanrılı
dine inanmışlardır. Ancak bazı dönemlerde tek tanrılı düşünce reformu yapılmaya çalışılmış,
devamsız bir hareket olarak kaydedilmiştir.
E
S
İ
Mısır tanrıları konularını gökten, topraktan, sudan, bitkilerden, hayvanlardan ve insanlardan
alırlar. Mısırlılara göre her şeyin başı gök tanrısındadır ve bütün eski tarih boyunca, gök ve
Nil tanrıları en büyük önemi taşımışlardır. Gök tanrılarının ismi ve şekli değişmekle beraber,
gökyüzündeki yıldızlar, güneş ve ay en eski ve devamlı tanrılar arasındadır. Sonra yeryüzü
tanrıları gelir ki, toprak, su ve ağaçlar bunların sembolüdür. Hayvanlar alemi ise Mısır
tanrıları arasında en kalabalık yeri işgal ederler. Bu hayvanlar, bazen bizzat kendileri veya bir
özel işaret ile, bazen de sadece başları ile insan vücudu üzerinde temsil edilmişlerdir.
İS
Mısır’da aynı kavramı ifade eden tanrılar, başka başka isimlerde de anılmışlardır. Mesela
Hor, Ra, Aton isimleri hep güneşi temsil eden tanrılardır. Bunun sebebi siyasi merkezlerin
değişmesidir.
G
E
L
İlk temsil edilen tanrılar MÖ 4000 ortalarında başlamıştır. Mısır’ın dini fikirleri belirten ilk
belgelerden biri MÖ 2625 yılında Saqqara piramitlerindeki, Kral Unas’ın mezarında olan
yazıdır. Heliyopolis’te yer tutan ve güneş temeline dayanarak “Ra” adini taşıyan mabut
bulunur.
Her tanrı belli bir gücü belli bir kavramı temsil ederdi. Eski Mısır’daki başlıca tanrılar
şunlardır;
L
E
Amen (Amon): "Amen" saklı olan demektir. Teb'in baş tanrısıdır. Eşi Amenet'le
birlikte ilk tanrılardan biridir. Kutsal hayvanları kaz ve koçtur. Orta Krallık döneminde sadece
yerel bir tanrıydı ama Tebliler Mısır'a hakim olunca Amen önemli bir tanrı oldu.
18.Hanedan'dan itibaren tanrıların kralı oldu.Ünlü Amen tapınağı Karnak, dünyanın en büyük
dinî yapısıdır.
Ö
Z
E
Amen-Ra : Amen’in rahipleri tarafından sunulan birleşik tanrıdır. Amaçları Amen’in takipçisi
olan Yeni krallıkta daha önceki güneş kültünün tanrısı olan Ra ile bir bağ kurmaktı. Bu tip
birleşmelerde tanrılar iç içe girerler böylece Ra’nın içinde Amen’in temsil ettiği gücün var
olduğuna inanılır.
Horus: Nur tanrısıdır ve güneşi temsil eder. Gökyüzünün burçları üzerinde görünür ve
bir atmaca seklinde göklerde uçar. Atmaca da Hor adını taşımaktadır. Güneşle ay tanrının iki
gözü sayılır. Hor iki kuvvetli kanatla gösterilir. Bu kanatlarda iki müthiş yılan vardır ve
ağızlarından ateş püskürür. Kainatı aydınlatan ve canlandıran Horus kardeşi zulüm ve acı
tanrısı olan Set ile devamlı mücadelededir. Hep Horus kazanır ama Set yok olmaz.
S
İ
Set: En eski dönemlerde Set, Aşağı Mısır’ın koruyucu tanrısıydı ve çölün şiddetli
fırtınalarını sembolize eder. Bu fırtınaları Aşağı Mısır’lılar yatıştırmak için yöntemler
aramışlardır. Yukarı Mısır Aşağı Mısır’ı yendiğinde ve ilk hanedana girildiğinde, Set Yukarı
Mısır’ın Hanedanlık tanrısı Horus’un şeytani düşmanı olarak bilinmeye başlandı. Mısır'ı
çöllerden gelen yabancılardan koruduğuna inanılır.
İS
E
Ra: Güneşi ifade eden tanrılardan biridir. Ra insanlar arasında oturmaz, sahip olduğu
kayığı ile ebedi bir tarzda semada yüzer durur. Zulmetle devamlı mücadele ederdi.
E
L
Hator: Mısır’ın çok eski bir tanrıçasıdır, inek tanrı. Sık sık İsis’le eşdeğer tutulmuştur.
Hator Edfu’da Horus’un partneri olarak tapılmıştır. Teb’de ölümün tanrıçası olarak
düşünülmüştü. Ayrıca o aşkın, dansın, alkolün ve yabancı toprakların koruyucusuydu.
E
G
İsis: En önemli tanrıçadır. Anneliği, tedaviyi ve büyüyü simgeler. Evrendeki en güçlü
büyücüdür. Osiris'in karısı Nephthys'in ikiz kardeşidir. Horus'un annesi, Amset'in
koruyucusudur. Isis Horus'u çocukluğu boyunca Set'den korumuştur. Egemenlik bölgesi
Abidos'tur.
Z
E
L
Maat: Adalet tanrıçasıdır. İsmi adalet, evrensel düzen anlamına gelir. Kafasında bir
devekuşu tüyü taşır. Bu tüy diğer dünyada, Osiris'in mahkemesinde,ölünün kalbi karşısında
bir terazide tartılır. Bu tartılmaya göre ölünün ruhu cezalandırılır veya ödüllendirilir.
Ö
Ptah: Memphis’te tapılıyordu (M.Ö.3100). Ptah evrenin yaratıcısı olarak görülmüş. Öbür
dünyada erkeklerin ruhlarının yerleşeceği vücutları şekillendirir. Başka mitlere göre Thoth’un
emrine çalışıyordu ve Thoth’un açıklamalarına uygun olarak cennetleri ve dünyayı
yaratmaktı.
Osiris: Ölülerin koruyucusu ve yargılayıcısıdır. Abidos'da hüküm sürmüştür. Ra
dünyayı terk ettiğinde dünyayı yönetmeye başladı ama Set onu öldürdüğünde Isis onu tekrar
canlandırdı. Böylece Osiris yeraltı dünyasının hükümdarı oldu. Oğlu Horus onun intikamını
Set'le savaşarak ve onu yenerek aldı. Başındaki şapka Yukarı ve Aşağı Mısır'ın birliğini
simgeler.
İS
E
S
İ
Anubis: Nephthys ve Set'in(bazı efsanelere göre Osiris ve Isis'in) oğludur. Çakalların
mezarlar etrafında dolaşması nedeniyle çakal başlı Anubis ölümle birlikte anılmıştır. Ölen
Osiris'i mumyaladığı için mumyalama tanrısı olmuştur. Görevi tüm ölüleri korumak ve
yüceltmektir.Bu yüzden mumyalamayla görevli kişiler Anubis maskesi takarlar.Ölen kişi diğer
dünyada yargılanırken ona yardım eder.
L
Nephthys(Nebt-het):Geb ve Nut'un en küçük çocuğu, Set'in karısı, Anubis'in annesidir.
Set Osiris'i öldürdüğünde onu terk etmiş, Osiris'in canlanması için Isis'e yardım etmiştir.
G
E
Thoth: Ay'ın,zamanın ve yazının tanrısı. Eşi Maat'tir. Thoth'un sekiz çocuğundan en
önemlisi Amen'dir.Hiyeroglifleri icat ettiğine inanılır.
L
E
Tefnut: Bulutların tanrıçası, Ra'nin kızı ve Shu'nun eşidir. Kutsal hayvanı olan aslan
başlı bir kadın olarak çizilir.
Ö
Z
E
Selket(Serket,Serqet): Kafasında zehirli bir akrep bulunan güzel bir kadın olarak
çizilmiştir. Kadınlara doğumda yardımcı olur, akrep tarafından sokulan insanların hayatını
kurtarır. Isis'i Set'den korumak için Set'e yedi akrep göndermiştir. Qebhsenuef 'in
koruyucusudur. Tutankhamon' un mezarındaki heykeli çok ünlüdür.
Neith: Çok eski bir savaş tanrıçasıdır. Deltada zekilik tanrıçası olarak bilinir. Yunan
mitolojisindeki Athena'yla eşleşir. Duamutef'in koruyucusudur.Timsah tanrı Sobek'in
annesidir.
Nekbet: Yukarı Mısır patron tanrıçasıdır. İkonografide bir akbaba olarak
betimlenir. Kral ve kraliçenin tacının bir parçası, Edjo'nun eşidir.
İ
Sobek: Timsah tanrı. Sobek 4 elementi de temsil ederdi(Ra'nin ateşi,Shu'nun havası,
Geb'in toprağı, Osiris'in suyu). Ölüler Kitabında Sobek'in Horus'un doğumuna yardim
ettiği,dolayısıyla Seth'in yenilmesine yardımcı olduğu yazar.
E
S
Sekmet: Aslan tanrıça. Memphis'te Ptah'in eşi olarak bilinir.Ra'nın yarattığı Sekmet, doğruluk
tanrıçası olarak da bilinir.
İS
2. MABETLER
L
Mabetler, Mısır’da şehirlerde en önemli yeri alırlardı ve abide bakımından da en büyük
binalardır. Mabet tanrıların evi, heykel ve sembollerin saklandığı kutsal yer, aynı zamanda da
totem sayılan hayvanların serbestçe girebildikleri bir bina idi. Eski krallığın hükümdarları
Mısır’ın hemen her yerine mabetler inşa ettirmişlerdir. En orijinal örneklerden biri güneş
tanrısı “Ra”ya özel olarak yapılan mabettir.
E
3. RAHİPLER
L
E
G
Eski Mısır’da kral her mabette aynı zamanda bulunamayacağı için, kendisine vekil olarak
rahipleri bırakır ve onlar tanrıya, mabede ve onun arazisine bakarlardı. Dini törenleri
düzenlerlerdi. Rahiplik hukuken değilse bile babadan oğla geçen bir kurum haline gelmişti ve
böylece rahipler sınıfı oluşmuştu. Krallık bu sınıfa birçok haklar tanımış, çok zengin bir hale
getirmiştir. Rahipler, halk tarafından tanrılara kesilen kurbanlar ve verilen hediyelerle
geçiniyorlar ve mabetlerde geniş yerlerde oturabiliyorlardı. Aynı zamanda da devlete vergi
vermekten muaftılar. Angarya işlerde çalıştırılmadıkları gibi, askeri görevde görmüyorlardı.
Böylece halk içinde bir otoriteye sahiptiler.
E
4. DİNİ AYİNLER VE BÜYÜCÜLÜK
Ö
Z
Ayinler, büyük dini törenlerden ayrı olarak, her gün mabetlerde, dualarla tanrı heykellerin
önünde yapılır ve bunları ya bizzat kral yada rahipler yönetirlerdi. Mabedin içine güzel kokulu
tütsüler yakılır ve rahibeler tarafından müzik çalınarak dans edilirdi. Ayinler her gün ve her
mabette aynı şekilde gerçekleştirilirdi.
Eski Mısır'da büyü son derece doğal olarak bilinen bir olguydu. Ancak yine de herkes büyü
yapamazdı. Bu konuda özel yetenekleri olan tanrılarla iletişim kurabilen kişiler büyü
yapabiliyordu. Büyülerin kimi kötü yani kara büyü niteliğindeydi kimisi koruma büyüsü kimisi
ise büyü bozmaya yarayan büyülerdi. Kara büyülerde genellikle büyü yapılmak istenen
kişinin kendisine ait bir şey ele geçirilir ve bunun yardımıyla balmumundan yapılmış insan
figürüne bakır şişler saplanırdı. İnsan figürü büyü yapılan kişiyi simgelerdi. Balmumu eriyince
kişi
ölürdü.
Koruma büyülerinde ise büyü yapılan kişi hastalandığı zaman tıp konusunda oldukça
ilerlemiş olan Mısırlılar bunun kara büyü olduğuna inanırlardı. En iyi rahipler ve büyücüler
aracılığıyla bir nevi ayinle kişi kurtarılmaya çalışılırdı. Bu her zaman istenildiği gibi
sonuçlanmazdı. Hatta tarihte birçok firavunun çocuklarının ve eşlerinin büyü nedeniyle
öldüğünden bahsedilir.
S
İ
5. ÖLÜMDEN SONRAKİ YAŞAMA İNANIŞ VE MUMYALAMA
E
Mısırlılar, ölümden sonra yeniden canlanılacağına inanırlardı. İnanışlarına göre insanın
vücudu ve ruhu tekrar canlanabilirdi. Eğer insan ölümden sonra ölüm tanrısı Osiris’in önünde
bütün günahlarını affettirebilirse cennette tekrar yaşayabilirdi.
L
İS
Ölümden sonraki yaşamlarında da vücutlarının aynı şekilde kalabilmesi için mumyalama
işlemini gerçekleştirirlerdi. Mumyalama işlemi ölüyü öbür dünyadaki yaşamına hazırlamak
için yapılan bir dizi törenden sadece başlangıç olanıdır. Bu işlem insanların yanı sıra boğa,
timsah, kedi gibi hayvanlar içinde yapılmaktaydı.
L
E
G
E
Mumyalama işlevi şöyle gerçekleştirilirdi: Önce ölü yıkanır. Burnundan sokulan aletlerle
beyin boşaltılır. Göz ve ağız boşlukları, yağlı keten tamponlarla doldurulup göz kapakları
kapatılırdı. Rahip “Habeş” denilen keskin bir opsidyenle vücudun sol tarafını açarak,
içindekileri tamamen boşaltır ve bunları "Kanopik" denilen çömlek ve vazoların içine koyardı.
Boşalan karın kısmı ve kadınların göğüs içleri,hurma şarabı ve kokulu bitkilerle
temizlendikten sonra, reçine, tarçın, soğan ve kokulu mir ile karıştırılmış ağaç talaşı,
yerleştirilirdi. Açılan yerler dikildikten sonra Mısırlıların "Net-jeryt" denilen ve Kahire
yakınlarındaki bir vadide bulunan "Natron" tozu sodyum karbonat veya Sodyum Klorit (tuz)
ile karıştırılan madde içinde 40 veya 70 gün (soylular için 272’ gün) bekletilirdi. Böylece
vücuttaki nem yok edilir, organik yapı antiseptik korumaya alınırdı. Bir çeşit insan
salamurası olan bu işlemin sonunda eller göğüste veya karın üzerinde birleştirilerek vücut
yatar durumuna getirilir ve kurutulurdu.
E
SOSYAL YAŞAM
Z
TARİHTE MISIR KADINI
Ö
Firavunların çok zengin bir haremi olurdu. III. Amenhotep’in hareminde 300’den fazla seçme
genç kız bulunduğu bilinmektedir. Bu arada bazı zenginler de harem kurarlardı. Ama halkın
arasında erkeklerden çoğunun tek eşi vardı. Boşanmaya ender rastlanırdı. Eğer boşanmaya
sebep, kadının bir başka erkekle ilişki kurmasıysa, koca, karısını boşar ve hiçbir şey
vermezdi. Ama bir başka sebeple onu terk ediyorsa servetinin bir kısmını boşadığı eşine
bırakırdı.
Son bulunan firavun mezarlarındaki resimlerde Eski Mısırlı kadınların siyah saçlı, uzun boylu,
düz burunlu oldukları görülüyor. Çocukların doğdukları zaman ciltleri beyaz oluyordu. Ama
çok geçmeden Mısır’ın kavurucu güneşinin etkisiyle renkleri koyulaşıyordu. Kadınların en
S
İ
güzel tarafları iri siyah gözleri ve son derece biçimli yüzleridir. Kadınların başlarına taktıkları
peruklar bugünküler gibi saçtan değil, bitki liflerindendi. Büyük bir ihtimalle Papirüs liflerinden
olduğu sanılmaktadır. Kadınlar başlarına peruk takmadan önce, hoş kokulu macun
kıvamında bir merhem sürerlerdi. Bunun görevi, sıcağın etkisiyle eriyerek etrafa hoş kokular
salmasıydı. Belden aşağısını örten kumaşlar da genellikle sarı renkte olurdu. Kadınlar, açıkta
bıraktıkları göğüslerini çeşitli mücevherlerle süsler, kollarına da altın, gümüş, tunç ve fildişi
bilezikler takarlardı. Ayak bileklerine bilezik takmak da zaman zaman moda olurdu.
Mücevherlerin çoğu “Lacivert Taşı” denilen bir taştan, kantaşından, spat taşından yada
Mısır’da bulunan mercan rengindeki bir başka taştan olurdu.
E
MISIR'DA MODA
L
E
G
E
L
İS
Mısırlıların çoğu yoksuldu ve sıcaktan dolayı da görünüşlerine pek aldırış etmezlerdi. Oysa
varlıklı insanlar için görünüşü kurtarmak ve iyi görünmek önemliydi. Yine de bugünkünün
tersine moda, yaklaşık bin yıl kadar aynı kaldı. Çocukların başı uzun bir örgü arkada kalacak
şekilde tıraş edilirdi. Bir kadının başlıca giyeceği,iki askılı keten bir giysiydi.Erkekler ise keten
etek giyerlerdi. Yaşlı erkekler ise daha uzun etek giyerlerdi. Kimi erkekler ise başlarını tıraş
edip peruk takarlardı. Ayakkabılar ve eldivenler:Sandalet ve eldivenler çok özel durumlarda
giyilirdi. Eski Mısırlıların, giyimleri bugünkü anlayışımıza pek uymamaktadır. Buna da sebep
yılın her zamanında havanın çok sıcak olmasıdır. Üstelik kumaş da kolay
dokunulamadığından zor bulunan bir nesneydi. Hele iyi cins kumaşları ancak zenginler
alabiliyordu. Mısırlı çocuklar kız olsun, erkek olsun çıplak dolaşırlardı. Ta ki büyüyüp ergenlik
çağına gelinceye kadar. Bu, yalnız fakirler için değil, zenginler için de böyleydi. Zengin
çocukları küpe, gerdanlık takarlardı. Hizmetçiler, basit halk tabakası ve köylüler, sadece kısa
bir etek kuşanırlardı. Eski Krallık devrinde kadınlar da erkekler gibi bellerine kadar çıplak
gezerlerdi. Bu giyimi ne erkekler yadırgayıp rahatsız olurlar, ne de kadınlar bu şekilde
dolaşmaktan utanırlardı. Servet artıp kumaş bollaşınca birinci etek üzerine ikinci bir etek
örtülürdü. Göğsün örtülmesine ancak çok sonraları imparatorluk zamanında başlandı.
E
ÖZEL HAYAT
Ö
Z
Yüksek memur olsun, kökeni belirsiz bir amele olsun, görevli olarak evinden uzaklaşmak
zorunda kalan her Mısırlı ülkesine ve kentine olduğu kadar yuvasına da bağlıydı. Zaten aile,
toplum ve iş çevrelerinin birbirlerinden tamamıyla ayrı oldukları da pek söylenemezdi. İş
çevresi genellikle baba, çocuklar, kardeşler, kayınbiraderler, komşular ve arkadaşlardan
oluşurdu. Kişinin, kendi gibilerinin kaldığı bir tür lojman konutta oturuyor olması hiç de az
rastlanır bir durum değildi. Kişi eğer çiftçiyse ve evini kendi yapmışsa, arada kendisiyle
birlikte gündelik yaşamını paylaşan ve neredeyse ailesinin bireyleri durumuna gelmiş olan
bütün personeli de kalırdı. Çeşitli toplumsal kesimlerin özel yaşamlarını anlatan bir çok
kaynak
bulunmuştur.
O çağda kadınlar da erkeklerle birlikte gezer, yer, içerdi. Resimlerde tek başına dilediği yere
giden, serbestçe alışveriş yapan kadınlara rastlanmaktadır. Doğuda bugün de olduğu gibi,
Eski Mısır’da da genç evlenilirdi. 15 yaşına gelmeden erkekler de, kızlar da evlenip yuva
kurarlardı. Erkeklerin ayrıca nikahsız eşleri de olabilirdi. Ama kanun nazarında bütün haklar,
nikahlı eşine aitti.
AILE KAVRAMI
E
G
E
L
İS
E
S
İ
Ataları ve çocuklarıyla geniş anlamda aile mısırlı için bir güvence oluştururdu. Mezarlarda ve
dini yapılarda aile gururla resimlenmiştir. Ne var ki bu kavramı ifade etmek için “evdekiler”
den başka terim kullanıldığı bilinmemektedir. Baba ile oğul arasındaki bağ ne kadar güçlü
olursa olsun, babanın görevleri arasında çocuklarını genç yaşta yuva kurmaya, yani
kendisine bir ev yapmaya, eğer bir işe girmiş ve kendisine bir ev verilmişse o evi yenilemeye
ve bir kadın almaya yönlendirmek vardı. Toplum büyük ailelerden, çekirdek ailelere doğru
ancak böyle ilerleyebilirdi. Çekirdek aile, karı-koca, çocuklar ve bakıma muhtaç yakınlardan
oluşurdu. Bunlar dul anne, öksüz kalıp henüz evlenme yaşına gelmemiş kız kardeş vb.
olabilirdi. Bu, çekirdek ailenin kapısı kimsesiz akrabalara, özellikle de yalnız ve dul kadınlara
açıktı demek oluyor. Aile büyüklerinin rahatını sağlamak, çocuklar için ahlaksal bir görev
olmakla birlikte, işin içinde günümüzde olduğu gibi bazı miras beklentileri bulunabilirdi. Bir
çok hak sahibini mirastan mahrum eden bir vasiyetname günümüze kadar gelmiştir. Bazı
dönemlerde mezarlar, ailenin son bir kez ve bu sefer sonsuza kadar bir araya geldikleri yerler
halini almıştı. Firavunlar Mısırı’nda , evliliğin resmi yada dinsel herhangi bir işlemle
belgelenmiş olduğu sanılmamaktadır. Aşağı dönem öncesinden günümüze kadar hiçbir
evlilik akdi gelmemiştir. Boşanma ise eşlerin mal varlıklarının bölüşülmesini içerdiğinden bir
tutanak gerektiriyordu. Herkes evlenirken getirdiğini geri alır, evlilik süresince edinilen ortak
malların ise üçte ikisi erkeğe, üçte biri kadına verilirdi. Evlilik için ise herhangi bir tören
yapılmadığı sanılıyor. Ancak damat adayı, kız tarafının onayını alabilmek için Mısır’da hala
bugünde yapıldığı gibi bir başlık parası ödemek zorundaydı. Hükümdar ailesinde, firavunsal
gücün yasal olarak aktarılabilmesi için çok eşliliğin ve aile içi evliliklerin sık sık
uygulanmalarına karşın, bu gelenekler halkın ne yoksul kesimlerince, ne de zengin
tabakalarınca benimsenmişti. Tecavüz ve zina suç olarak kabul edilir ve cezalandırılırdı.
Ayrılıklar ise özellikle yerli halk tabaklarında sıklıkla görülürdü. Boşanma yada dul kalma
sonrasında yeniden evlenmek çok doğal karşılanırdı. Hatta bekarlık, toplumdışı bir durum
olarak görülürdü. Eşcinsellik sadece mitolojik çerçevede ele alınmış olduğundan toplumun bu
olguyu nasıl karşıladığı henüz saptanamamıştır. Yine de bu eşcinselliğin kurumlaşacak
ölçüde kabul görmüş olamamakla birlikte herhangi bir sahte utangaçlıkla itilmemiş olduğunu
öne sürebiliriz.
Z
E
L
Mısırlı aileler geleneksel olarak çok çocuk yaparlardı, fakat evde ender olarak iki çocuktan
fazlası yaşardı. Çünkü hem çocuk ölüm oranı yüksekti hem de çocuklar çok küçük yaşlardan
itibaren ya okula yada çıraklığa gönderilirdi. Boşanma tutanakları çocukların kime verildiği
konusunda geleneklere herhangi bir çıraklık getirmemiş olmakla birlikte, velayeti hep babanın
almış olduğu sanılmaktadır.
Ö
KONUT KAVRAMI
Genel olarak iki ana grup vardı. İçinde çekirdek aile ile birlikte hizmetlilerinde yaşadığı büyük
malikaneler ve sadece ailenin oturduğu mütevazı, barınaklar. Orta çapta bir tarım
işletmesinin planını, işçi ve hizmetlilerin efendilerine göre yasam koşulları, yemek yeme
gelenekleri, ve tüm bu kişilerin birbirleri ile olan ilişkilerini bilmediğimiz için ilk grup hakkında
fikir verebilmek için tek çaremiz II. Sesostris’in piramit kentindeki konut planlarına, IV.
Amenofis’in başkentindeki üst düzey memurların konut planlarına ve Yeni İmparatorluk
mezarlarındaki muhabbet sahnelerine başvurmaktır.
TAKILAR
E
S
İ
Kadınlar, güzelliklerini mücevherat ve makyajla tamamlamakta pek hünerliydiler. Altın başta
olmak üzere değişik madenlerden yapılan gerdanlıklar usta sanatçıların elinden çıkmış,
güzellik, incelik ve zevk ürünü eserlerdi. O gerdanlıklar bugün bile tereddütsüz
kullanılabilecek bir gösterişe sahiptir. Varlıklılar, yarı değerli taş ve cam kakmalı, altın ve
gümüşten yapılmış parçalar takardı. Daha yoksul kişiler bakır ve çini (bir çeşit cilalanmış
seramik) kullanırlardı.
İS
KOZMETİK
E
L
Kadınlar, özellikle zengin çevrenin kadınları vakitlerinin büyük kısmını süslenmeye ve
güzelleşmeye ayırırlardı. .Eski Mısırlı kadının yaptığı makyajın pek az farkla günümüzdeki
makyaja benzediği hayretle görülmektedir. Mısırlı kadın yanaklarını, dudaklarını, tırnaklarını
boyar, saçlarına kokulu yağlar sürerdi. Bu iş için kadın köleler onlara yardım ederlerdi. Hele
kadın kocasıyla buluşmak için hazırlanıyorsa, süsüne daha da geniş vakit ayırırdı. Çoğu
erkek ve kadınlar yüzlerini boyarlardı. Dudak ve göz boyaları,öğütülerek toz haline getirilmiş
madensel tuzlardan yapılırdı. Bu toz kaplara doldurulup yağ veya suyla karıştırılırdı.
G
BİLİM
E
L
E
Tarihçi Heredot’a göre, geometri Mısır’da doğdu. Bu Nil’in taşmasıyla deltada su altında
kalan tarım arazilerinin sık sık yeniden ölçülmesi ihtiyacından ve kaybolan yada zarara
uğrayan arazilerin her seferinde yeniden ve dikkatle tespiti ve vergi miktarının buna göre
yeniden belirlenmesi gereğinden kaynaklanmıştır.
Z
GÖKBİLİM
Ö
Tapınakların ve mezarların tavanlarına çizilmiş gök haritaları, gökbilim incelemeleri, gece
takımyıldızlarının dizilişini belirten tarihlendirilmiş çizelgeler bulundu. Mısırlılar takvimi ,
gökcisimlerinin devinimlerini bildiklerini göstermektedir. 365 günden oluşan bir yıl 30 günlük
12 aya bölünmüştü ve her gün, 12 saat gündüz 12 saat gece olarak hesap ediliyordu.
Mısırlılar 5 gezegeni biliyorlardı; yıldızlar için yaptıkları gruplamalar kimi kez bizimkilerden
farklıdır: bununla birlikte Büyük Ayı’yı , Kuğu’yu ,Orion’u ve özellikle takvimlerinde önemli bir
rol oynayan ve Sothis dedikleri Sirius’u biliyorlardı. Tutulmaları (onlara göre Güneş’in Ay ile
karşılaşmasının sonucuydu) , göktaşlarının geçişini saptıyorlardı.
MATEMATİK
S
İ
Daha tarih döneminin başında Mısır’da , onlu bir sayı sistemi vardı. İlk dokuz sayı her birim
için bir tane olmak üzere, düşey çizgilerle belirtiliyordu; onun kuvvetlerinden her birinin farklı
bir simgesi vardı. Örneğin Mısır dilinde bine, ka deniyordu ve bu lotus anlamına geliyordu.
Böylece lotus resmi bini gösteriyordu. Simgeler toplama ilkesine göre sıralanıyordu, yeni her
simge, gerektiği kadar tekrarlanıyor ve bütünün değerini bulmak için bu simgelerin değerleri
toplanıyordu.
İS
E
Hiyeroglif sisteminin yanı sıra Mısırlılar, daha başlangıçta, sayıları kendine özgü bir biçimde
gösteren ve işlek bir yazı olan hieratikos sistemini kullandılar. Bu sistemde onluydu, ama
hiyeroglif sistemdeki aşırı tekrarlardan kaçınmak için özel işaretler kullanıyordu.
E
TIP VE CERRAHLIK
G
E
L
Firavunlar krallığı’nda örgütlenmenin oldukça merkezileşmiş olması, ülke kaynaklarının kralın
ve din adamlarının elinde toplanmış olması ve para kullanılmadığı için ekonominin değiş
tokuşa dayanması, geniş kapsamlı bir muhasebeyi gerektiriyordu; bu işi de yazıcılar
üstlenmişti. Mısır aritmetiği , bu maddi gereksinimlere sıkı sıkıya bağlıydı. Toplamaya
dayandığından bellek çabası gereksizdi. Çarpma ve bölme iki katını almaya ve toplama
serilerine indirgenmişti. Mısır geometrisinin kökeni de, tıpkı aritmetiğin kökeni gibi maddi
gereksinimlere dayanır. Heredotos bu geometrinin, Nil ırmağının her taşkınından sonra
toprağı, topluluk üyelerine hakça dağıtma zorunluluğundan kaynaklandığını ileri sürer.
Mısırlılar karenin, dikdörtgenin, üçgenin, yamuğun alanını doğru olarak hesaplayabiliyorlardı
ve dairenin alanını da görece iyi bir yaklaşıklıkla bulmuşlardı.
E
L
Bazı belgelerde, anatomi ve fizyoloji konularının incelendiği, bazılarında da hastalıklar için
reçeteler verildiği görülür: özellikle solunum yolları hastalıkları ,sindirim sistemi hastalıkları,
idrar yolu enfeksiyonları, baş ve göz hastalıkları. Metinler ve mumyalar incelendiğinde
Mısır’da diş hekimliğinin düzeyi üstüne bilgi edinilebilmektedir; Mısırlılar dolgu yapıyor,
sallanan dişleri altın bir telle birbirine tutturuyor, çene kemiğini delerek apseyi çekiyorlardı.
Edwin Smih incelemelerinde Mısırlıların kemik cerrahlığı üstüne yarı bilimsel çalışmalarına
tanıklık etmektedir. Bu incelemelerde belirtilen 48 olayın hepsinde sağlam bir yöntemin
kullanıldığı ve hekimin ad, inceleme, teşhis ve tedaviyi sırasıyla açıkladığı görülmektedir.
Ö
Z
SANAT
HEYKELCİLİK
Firavunlar döneminde Mısır'da bir heykel hareketli bir varlık kadar canlı olmuştur. İlahi bir
varlık, bir kralın veya daha başka bir kişinin görüntüsü şeklinde yontulmuş heykel fazla değer
taşırdı. Heykel temsil ettiği kişinin canlı bir varlığıydı. Bu yüzden kimin heykeli olduğunu ve o
kişinin özelliklerini heykel üzerine yazmak önemliydi. Hiyeroglifle yazılmış açıklamalarından
yoksun bir heykel gücünü yitirirdi. Canlılığını kaybeder, madde boyutuna indirgenirdi.
Heykellere insana gösterilen özen gösterilmiş hep Mısır'da. Heykellerin üzerine, heykellerin
varlığını sürdürebilmesi için sonsuza dek kendisine sunulacak ürün listesi yazılırdı. Bu
ürünlere birkaç örnek ekmek, et, bira,ördek ,su gibi doğanın temel ürünleridir. Bunun
sonucunda yazı sonsuza dek sözün söylediğini yerine getirdiğine inanıldı.
S
İ
Karnak dev tanrı Amen'in oturduğu yer olarak inşa edilmiştir. Her firavun o dönemde büyük
tanrı adına birçok heykeller yaptırmış, bu yüzden tapınak 2000 yıldan fazla şantiye alanı
olarak kalmıştır. Tapınağa değişik şekillerde birçok heykeller yapılmış, M.Ö.4. yüzyılda bu
heykellerin büyük bir kısmı gömülmüştür. Bunlar daha sonra bir çukurun içinde 8000 adak
eşyası, 450 heykel ve 10 sfenks olarak bulunmuştur.
İS
E
Eski Mısır'da heykel bitirildiğinde "ağız açma" töreni yapılırdı. Heykele nefes aldırmayı
sağladığından heykelin bu işlemle hayat kazandığına inanılırdı. Bunu yapan heykel tıraşlar
en sert malzemeyi seçerlerdi. Model her zaman karşıdan görünüşü ve yalın bir duruşla
betimlenirdi.
L
EĞLENCE
E
Resimler ve mezarlarda bulunan nesneler bize,Mısırlıların eğlenmek için neler yaptıklarını
gösterir.Tapınaklarda,konusu tanrılarla ilgili oyunlar oynanırdı. Dinsel şenlikler ve geçit
törenlerinde, açık havalarda eğlenmenin yollarından biriydi.
E
G
Nil önemli bir spor ve eğlence kaynağıydı. Birçok mısırlı,gününü avlanarak,balık
tutarak,yüzerek ve nehrin kıyılarında piknik yaparak geçirirlerdi.Zıpkınla balık avlarlardı.
L
Mısırlıların, fiş ve tahta çivilerle oynanan çeşitli oyun tahtaları vardı.Günümüze ulaşmış hiç
bir oyun kuralı yoktur. Dolayısıyla bu oyunların nasıl oynandığı bilinmemektedir.Çocuklar,
fırıldak,oyuncak bebekler ve tekerlekli tahtadan hayvanlarla oynarlardı.
Z
E
Mısırlılar,hayvan sever insanlardı ve aralarında kedilerin köpeklerin,maymunların ve kazların
bulunduğu çeşitli evcil hayvanlar beslerlerdi.Kimi zaman bir köpeğin tasması,köpeğin sahibi
ile beraber gömülürdü. Bazı firavunların,değişik hayvanları topladıkları ve hatta kendilerine
ait hayvanat bahçeleri bile kurdurdukları bile görülmektedir.
Ö
Varlıklı Mısırlılar zengin eğlenceler düzenlerlerdi. Şarkıcı, dansçı, müzisyen, hokkabaz ve
cambaz grupları tutulurdu.
MÜZİK
Çok değişik müzik aletinin günümüzde hala varlığını sürdürmesine karşın Eski Mısır Müziği
ihmal edilmiştir. Mısır müziğinin o zamanlarda Doğu Müziği ile Afrika Müziği arasında yer
aldığı düşünülmüştür. O dönemlerde en fazla kullanılan müzik aletleri arasında sistre, flütler,
kastanyetler, arplar ve sitarlar en başta gelenleri olmuştur.
Sistre dini törenlerde kullanılan metal ve fayanstan yapılma bir çeşit çıngıraktır. Mezarlarda
çoğunlukla arp çalan körlere rastlanmıştır.
YAZI, DİL VE EDEBİYAT
İS
E
S
İ
Bugün bilinen en eski resim-yazı türü, Eski Mısır yazısıdır. Biz Mısır yazısına "Kutsal Yazı"
anlamına gelen hiyeroglif adı veririz. Bu isim Mısırlıların, yazı yazma yetilerinin onlara ilim
Tanrısı Tot tarafından verildiğine inanıyor olmalarından kaynaklanıyor. Binlerce yıllık Eski
Mısır kültürü bu hiyeroglifler sayesinde günümüze kadar ulaşabilmiştir. Bilim adamları bu
hiyeroglifleri çözebilmek için uzun yıllar harcadılar. Bazı resimler oldukça açıktır ; savaş
kazanan bir firavun, atlar üstünde askerler. Fakat bazı sıkça kullanılan semboller
çözülemiyordu; kuşlar, kertenkeleler, böcekler, elleri havaya kalkık adamlar ve geometrik
şekiller.
E
L
1822 yılında Fransız bilgini Champollion nihayet sırrı çözdü; Mısırlılar karışık bir sistem
kullanıyorlardı. Bazen kelimeleri bazen de heceleri bir sembolle gösteriyorlardı. Daha sonra
bazı sembolleri harf olarak da kullanmaya başladılar. Böyle kullandıkları 25 tane sembolleri
vardı. Hiyeroglif yazısı soldan sağa yada aşağıdan yukarıya yazılabilirdi. Hayvanların yada
insanların yüzleri sola dönükse soldan sağa, sağa dönükse sağdan sola okunurdu.
L
E
G
Yazıcı adı verilen kimseler,okumak ve yazmak için özel olarak eğitilmişlerdi. Bu becerileri
onlara güç ve saygınlık kazandırıyordu. Yazıcılar tapınaklarda yada devlet yönetiminde iyi
işlere girebiliyorlardı. Çoğunlukla vergi de ödemiyordu. Yazıcılar, mürekkep ve fırça
kullanarak özel bir çeşit kağıda yazı yazarlardı. Bu kağıdı ışığa tuttuğunuzda incecik bir çok
çapraz çizgilerden yapılmış karelerden meydana geldiği görülmektedir. Bir parçasını
kopardığınızda ise tıpkı hasıra benzeyen bir takım şeritlerden örülü olduğu kolayca anlaşılır.
Üzerindeki satırlar şeridin uzunluğunca değil de, dikine; onlarca hatta yüzlerce sütunlar
halinde yazılmıştır. Bu kağıt kendisinden daha garip bir bitkiden elde ediliyordu. Nil kıyılarının
bataklık yerlerinde çıplak, uzun gövdeli ve tepesinde püskülü olan bir bitki. Bu bitkinin adı
papirüs. Ayrıca ostraka olarak bilinen kırık çömlek parçalarının üzerine de yazarlardı.
Z
E
Daha sonraları Mısırlılar,hiyeroglif yazısının daha kolay bir uyarlaması olan 2 türlü steno yazı
geliştirmişlerdir. Hiyeroglif yazısı ise, tapınaklardaki ve kamusal yapılardaki kayıtlarda
kalmıştı.
Ö
Eski Mısır’da, edebiyat da çok gelişmişti. Edebiyat alanında yapılanlar aşağıdaki gibidir;
Tarih öncesi: Hiyeroglif yazısının bulunması.
Eski imparatorluk: Öğretici türün doğuşu: İmhotep’in yazdığı ahlak dersleri; geleneklere ve
hiyerarşiye saygı amaçlayan Ptahotep’in Bilgeliği. Smith tıp papirüsü. Ölenlerin yaşamlarını
parlak bir biçimde sürdürmelerini amaçlayan büyü edebiyatının geliştirilmesi: VI. Hanedanlık
dönemindeki firavunlar için yazılmış piramit metinleri.
Birinci ara dönem ve orta imparatorluk: Kötümser edebiyat: Umutsuzun şiiri. Ahlak
dersleri: Kral Merikare için ders; Amenemhat I.’nin oğlu Sesostris için ders. Taş sanduka
metinleri: Özel kişilerin tabutları üstüne yazılmış ölümle ilgili sözler. Halk masallar.
S
İ
İkinci ara dönem ve yeni imparatorluk: Matematik papirüsleri ve bilimsel öğretilerin
geliştirilmesi. Ebers tıp papirüsü. Tarihsel edebiyat: Tutmes III. Yıllıkları; Kardeş şiiri.
Tanrıların ve kralların onuruna dikme taşlar üzerine yazılmış ilahiler. Ölüler Kitabı: Taş
sandukalardaki metinlerden alınmış sözler derlemesi. Ra’nin her gün yeniden doğuşundaki
gizemi açıklayan kozmografi kitaplar. Halk masalları. Haris papirüsü.
İS
E
Aşağı dönem: Halk masalı: Unamon’un Byblos yolculuğu. Tarihsel edebiyat: Plankhy dikme
taşı VI. yy.dan başlayarak demotikos lehçesiyle yazılmış masallar. Ptolemaios V. Döneminde
yazılmış Menfis kararnamesi(Daha çok “Reşittaşı” adıyla bilinir.).
L
Mısırlılardan günümüze gelen bazı şiirler, nasihatler ve atasözleri vardır. Mesela kral
Akhenaton’u bizzat güneş için yazdığı kaside, Amarna devrinin bir edebi şaheseri olarak
anılır. Çünkü bu yazılar sadece dini bir vecdin ifadesi değil, ayni zamanda tabiatın en büyük
kudretine karşı duyulan hayranlığın bir örneğidir. Mesela güneşe hitap ederek söylene su
sözlerde, ne kadar içten gelen bir duyuş vardır:
Ö
Z
E
L
E
G
E
“Göklerin ufkunda belirmen ne kadar güzeldir,
Ey! Hayatin esnasında yasayan Aton
Sen doğu semasının ufkundan doğduğun zaman
Bütün memleketi güzelliğinle doldurursun...
Uzaklaşsan da, ışıltın dünya üzerindedir.
Ne kadar yüksek olursan ol, Senin adımlarının izleri gündüzdür.
Sen ışıltılarını dağıttığın zaman.
Mısır’ın iki ülkesi birden her gün bayram içindedir.
Hepsi uyanık ve ayaklarının üzerinde dik durular,
Çünkü sen onları uyandırmışsındır.
Onlar bütün organlarını Sende yıkarlar, elbiselerini giyerler
Ve kollarını yukarıya kaldırarak Seni şafakta selamlarlar.
Sonra tüm dünyada herkes kendi isini yapar.
Hayvanlar otlardan zevk alırlar, tüm ağaçlar ve bitkiler çiçeklenirler.
Kuşlar, kanatları sana doğru ibadet edercesine kalkık bataklıklarda uçarlar,
Bütün koyunlar ayakları üzerinde oynarlar,
Bütün kanatlı mahluklar uçmaya hazırlanırlar,
Sen üzerlerinde oldukça onlar yasarlar.
Gemiler nehirden çıkar ve inerler.
Su içindeki balıklar Senin önünde sıçrarlar.
Işıltıların büyük deniz ortasında kıvılcımlar saçar,
Kadında çocuğu Sen yaratırsın.
Ananın karnında çocuğa Sen hayat verirsin
Ve ağlamaması için o beşiğinde sallanır,
Sen ana rahminde bile bir çocuğu besleyensin.
Ne zaman civciv kabuğu içinde bağırırsa,
Sen ona hayat vermek için nefes verirsin.
Yumurtayı bütün kuvvetiyle kırarak o hayata çıkar,
Ey Tanrım! Senin ne kadar çok eserlerin vardır.
Sen! Ezeli yetin hakimi! Senin isteklerin hep iyidir,
Sen hayatin ta kendisisin ve hayat sende yasar.”
NASİHATLER
İ
“Eğer başkasının evine girersen, orada hatalı olan şeylere gözerini dikme. Eğer gözlerin
onları görürse, susmasını bil. Dışarıda kimseye bahsetme, seni işitenler bir hata bir cinayet
işleyebilirler.”
E
S
“Sırlarını açığa vurmaktan çekin. Üst derecedeki amirlerine öfke ile cevap verme. O,
sana acı söylediği zaman, sen ona güzellikle cevap ver ve onu sakinleştir. Onun öfkesi
geçince, sana yeniden dönecektir.”
İS
ATASÖZLERİ
“Kalemini başkalarına fenalık yapmak için sakın kullanma”
“Hiçbir sınırı değiştirme”
“Ne ölçülerde ne de tartmada hile yapma”
L
“Vergi alırken sert davranma”
E
MİMARİ ESERLER
G
MISIR PİRAMİTLERİ
E
PİRAMİTLERİN İNŞA EDİLİŞ AMAÇLARI NEYDİ?
Z
E
L
Kral mezarlarının tapınak biçiminden, piramit sekline geçişindeki en önemli sebep kralın her
türlü yağmadan uzak kalmasını sağlamaktır. Tapınakların inşa tarzına ne kadar dikkat
edilirse edilsin, hiç bir zaman yağmacılardan kurtulamamışlardır. Mezarlar açılıp hava ile
temas haline geçtiği zaman cesetler de çürüyüp toprak haline geliyorlardı. Kral mezarlarının
açılmasını ve zarar görmesini engellemek için piramitler yapılmıştır. Piramit; cenaze
töreninden sonra artık girilmeyecek olan granitten yapılma dahili odalarında kralın cesedini
koruyordu. Bütün bunlara rağmen yine kralın hazineleri ve cesedi yağma kurtulamamıştır.
Ö
PİRAMİTLERİN ÖZELLİKLERİ
İki çeşit piramit inşa etmişlerdir. Düz yüzeyli piramitler ve basamaklı piramitler.
Piramitler kat kat kurulurlardı. Devasa taş bloklar, geniş kat be kat yükseldikçe, rampa
yükseltilir, genişletilir ve uzatılırdı. Bir piramidin inşaatı binlerce işçiyle yirmi seneden uzun
sürerdi.
Her biri 20 ton olan taşlardan inşa edilmiştir.Bu taşların temin edilebileceği en yakın mesafe
yüzlerce km uzaklıktadır. Bu taşların nasıl getirildikleri tam olarak bilinmemektedir.
İS
E
S
İ
Piramit kimin adına yapıldıysa, onun bulunduğu odaya yılda iki kez güneş girer.(doğduğu ve
tahta çıktığı günler.) Mumyalarda radyoaktif madde bulunduğundan;mumyaları ilk bulan 12
kişi kanserden ölmüştür. Piramitlerin içerisinde ultra sound, radar, sonar gibi cihazlar
çalışmamaktadır. Kirletilmiş suyu, birkaç gün piramidin içine bırakırsanız; suyu arıtılmış
olarak bulursunuz. Piramidin içerisinde süt birkaç gün süreyle taze kalır ve sonunda
bozulmadan yoğurt haline gelir. Bitkiler piramidin içinde daha hızlı gelişirler. Piramidin içine
bırakılmış su beş hafta süreyle bekletildikten sonra yüz losyonu olarak kullanılabilir. Çöp
bidonu içindeki yemek artıkları hiç koku yapmadan piramit içinde mumyalaşır. Kesik ,yanık
ve sıyrık gibi yaralar büyükçe bir piramit içinde daha çabuk iyileşme eğilimi gösterir.
Piramitlerin bazı odalarını içinde ne olduğu hala bilinmemektedir. Araştırmacıların çoğu ya
içinde kayboldu yada aynı yerde birkaç tur attılar fakat içlerini göremediler. Piramitlerin içleri
yazın soğuk, kışın çok soğuk olur.
E
G
E
L
GİZA PİRAMİTLERİ
Z
E
L
Tahmini olarak M.Ö 3000 yıllarında Eski Krallık döneminde yapıldığı zannedilen Giza
piramitleri;Keops, Kefren, Mikerinos. İsimlerini aldıkları firavunlar tarafından yaptırılmıştır. Bu
üç piramit dünyadaki en büyük piramitlerdir. Giza'da sadece bu piramitler bulunmaz. Sırf
Mısır'da yüzlerce irili ufaklı piramitler mevcuttur ama bu Giza piramitlerini öbürlerinden ayıran
farkların başında içlerinde yazı bulunmaması ve nasıl yapıldıklarının hala çözüme
ulaşmamasıdır. Piramitler yalnızca Mısıra özgü de değildir.Güney Amerika kökenli Maya ve
Azteklerde piramitler yapmışlardır. Piramitlerin gökyüzünü incelemek amaçlı yapıldığı da
zannedilmektedir.
Ö
KEOPS PİRAMİDİ
Dünyanın yedi harikasından günümüze kadar ulaşan tek eser, Mısır'daki Keops Piramididir.
Mısır'ın başkenti Kahire yakınındaki Nil Nehrinin batısında bulunan Giza Yaylasında
bulunmaktadır. Büyük Piramit de denen Keops Piramidi, M.Ö. 2800 yıllarına doğru hüküm
süren Mısır'ın 4. Sülale devri hükümdarlarından Keops'un mezarıdır. İkinci büyük piramit,
Keops'un kardeşi olan ve o öldükten sonra firavun olan Kefren'e aittir. Mısır piramitleri
yeryüzündeki anıt-kabirlerin en eskileri ve en büyükleridir. Bunların en haşmetlisi olan Keops
Piramidi dış görünüşü ile de "Dünyanın Birinci Harikası" olma niteliğine hak kazanmıştır.
E
S
İ
Keops Piramidi bazıları 10-15 ton ağırlığında olan 2.300.000 adet blok taşın üst üste
yığılmasıyla oluşturulmuştur. Bir kenarı 227 metre olan dörtgen tabanı 50.524 metrekarelik
bir alanı kaplar. Piramidin iç ortasında, tepeden 100 metre kadar aşağıda ve tabandan 40
metre kadar yukarıda firavunun odası vardır. Firavunun mumyası, hazinesi ve özel eşyası bu
odaya konmuştur. Oda 10,5 metre uzunlukta, 5 metre genişlikte ve 6 metre yüksekliktedir.
Buraya 50 metrelik bir dehlizden girilir. Biri kraliçeye ait olan iki oda daha vardır. Tarihçi
Herodot'a göre, ağır granit blokları, piramidin üst bölümlerine çıkarmak için 9,25 metre
boyunda, 19 metre genişlikte bir rampa yapılmıştır. Sadece bu rampanın yapılması bile 10 yıl
sürmüştür. Bu muazzam mezar, üç ayda bir toplanan 100.000 esirin çalışmasıyla 30 yılda
tamamlanmıştır. Daha sonra da Keops'un ve eşinin mumyalanmış cesetleri bu mezara
yerleştirilmiştir.
İS
KEFREN PİRAMİDİ
L
“2. Piramit” olarak anılır. Keops Piramidi’nden sonra yapılmıştır. Kefren Piramidi,
Keops’unkinden çok daha tevazulu olarak dizayn edildi. Kefren Piramidi orijinal olarak 3 m
daha kısa ve 14.6 metre daha sınırlıdır. Piramitteki 4,880,000 tonluk tüm taşların genişliği
tahmin edilmiştir. Çünkü platodaki en yüksek yapıdır. Keops Piramidinin açısından çok daha
uzundur.
E
G
E
Piramitte kitabeler bulunamamıştır. 2 girişi vardır. En üstteki giriş yerden 15 metre
yukarıdadır. Duvarlara kırmızı granitle çizgiler çizilmiştir. Bu odanın içi çok geniştir. Ölçüleri
14,2 X 5 X 6,9 metredir. Odanın çatısı Keops’un odaları düzenindedir. Kefren Piramidi’nin
ölüleri beklettiği yer, piramidin doğusundadır ve Keops’unkinden en iyi şekilde hazırlanmıştır.
Kefren Piramidinin tapınağı daha fazla incelikle hazırlanmıştır. Fakat heykeller ve diğer
bileşenler çalınmıştır. Evleri, avlusu, geniş koridoru bazı parçaları hala ayakta durmaktadır.
Ölüleri beklettikleri yer en iyi şekilde Vadi Tapınağına bağlanmıştır. Kireçtaşıyla iyi bir şekilde
gizlenmiştir. Keops Piramidi, Kefren Piramidi gibi Belzani tarafından 1818 yılında girilmeden
talan edilmiştir.
L
KIRMIZI PİRAMİT
Ö
Z
E
Kırmızı Piramit, 4. Hanedanlığın 1. Firavunu, Firavun Snefru tarafından üç piramitten biri
sayılan Parlak Piramit olarak bilinen Dhashur’daki bu piramidi inşa etti. Halen daha ayakta
durmaktadır.
Kırmızı Piramit, kırmızımsı ve pembemsi kireçtaşlarından dolayı bu isim verilmiştir. Yapının
toplam alanı, Keops Piramit’inkine yakındır. Yüksekliği 104 metreye ulaşır.
Piramidin içi oldukça enteresandır. Mısır’daki tüm piramitlerde olduğu gibi giriş kuzey
tarafındadır. Eğri Piramidin 4 km kuzeyinde, Snefru’nun 3. piramidi uzanır.
Çöküşünü engellemek için beyaz kireçtaşından altyapı oluşturmuştur. Şimdiye kadar yapılan
en yüksek 4. piramittir. 104 metre yüksekliği ve 43 derecelik açısıyla. Kırmızı Piramidin
dışındaki zarafet ve mükemmellik, iç odalarının güzelliğinden kaynaklanıyor. Üç odaya yol
gösteren piramidin kuzey tarafından girilen uzun bir alçalan koridor vardır. 12 metrenin
üstünde ve iri kireçtaşı bloklardan yapılmıştır.
MİKERİNOS PİRAMİDİ
İ
Mikerinos Piramidi Giza’daki 3 piramidin en küçüğüdür ve Mısır piramit inşaatının sapmaya
başlamadığını gösterir. Piramit, Mikerinos öldüğünde daha tamamlanmamıştı. Mikerinos’unn
oğlu Shepseskaf piramidin inşaatını tamamladı. Ama granit sandıklaması bitmedi. Piramit
66,5 m yüksekliğindedir. Mikerinos’un, Kefren ve Keops piramitlerinden diğer bir farkı,
Mikerinos’un mezar odasıdır. Duvarlar granitle çizilmiştir.
L
İS
E
S
SAKKARA PİRAMİDİ
Sakkara, dünyadaki ilk geniş taşlı inşaatın yapıldığı ilk yerdir.
L
BENT (EĞRİ) PİRAMİDİ
E
G
E
Piramidin inşaati ilk kez Kral Djoser zamanında başlamıştır. Önce kendine Abidos’ta bir
mezar yaptırmıştı. Sonra fikrini değiştirerek Memfis civarında Sakkara’da
piramidi
yaptırmıştır.
Merkezi yerden göğe doğru 61 metredir. Tuğla yerine taş kullanılmıştır. Kuzey cephesinde,
piramidin kapattığı saha ortasında kayalıklar içinde oyulmuş iki oda şeklinde bir mahzene
kadar uzanan meyilli bir geçit vardır. Mezar kuyunun dibindedir. Duvarları mavi mineli
fayanslarla kaplıdır. Bir kenarın kapıları Osiris ve Isis’in işaretlerle çevrilmiş olan Djoser’in
protokolü ile süslenmiştir. Sari yıldızlar tavanı kaplamıştır.
Z
E
Güney Sakkara’da Dhashur piramitlerinden biri olarak ayakta durmaktadır. Bu piramide “BenEğri” denmesinin sebebi görünümündendir. Diğer piramitler gibi kenar yapıları düzgün bir
biçimde değildir. Biraz eğri ve yamuk bir şekildedir. Bent Piramit, Mastara Faraoun’un 2 km.
güneyindedir.
Ö
Bu piramidin müteahhidi, 4. Hanedanlığın ilk hanedanı Firavun Snefru (MÖ 2680-2565)’dur.
Bent Piramit, Eski Mısır’daki büyük Firavun Snefru tarafından inşa edilen üç piramitten biridir.
Snefru bu piramidi, öldükten sonra istirahat etmek için güvenli bir yer olması amacıyla inşa
etti. Piramidin eğiri çizimindeki bu düşünce; mimarlığından değil, Snefru’nun oğlunun bu
yapıyı düzenlemesinden dolayıdır. Fakat piramidin genişliğinden dolayı, orijinalliği
değişmiştir. Yapı 20 yıl sonra terkedilmiş ve harap edilmiştir.
BÜYÜK SFENKS
İ
İS
E
S
Mısır’da, Giza’daki üç büyük piramidin biraz doğusunda,
bilinmez bir zamandan beri bu vadiyi bekleyen, gözlerini doğuya dikmiş yarı insan, yarı aslan
bir heykel var: Sfenks. Ejiptologlar, Kefren piramidini Vadi Tapınağı’na bağlayan yolun
bitiminde yer alan bu gizemli ve “dilsiz” yapının, İ.Ö 2500 dolaylarında yaptırıldığını
düşünüyorlar. Oysa ne Giza’daki herhangi bir anıtta bunu destekler bir ifade var, ne de
Mısır’ın herhangi bir yerinde. Sfenks’in yapıldığı tarih, Ejiptologlar ne derse desin, bilinmiyor.
G
E
L
1991 yılında Amerikalı araştırmacı John Anthony West ve jeolog Dr Robert Schoch, bu
görkemli anıt üzerinde bir dizi araştırma yaptılar. Vardıkları sonuçlar, oldukça şaşırtıcıydı:
Heykelin üzerindeki aşınma izleri, arkeologların inandığı gibi rüzgar ve kumdan değil, uzun
ve etkili yağmurlardan ileri geliyordu ve düpedüz su aşınmasıydılar. Mısır’ın bu bölgesi,
bundan 5000 yıl önce de çöldü ve yağmur düşmüyordu. Söz konusu aşınmayı yaratacak
düzeyde bir yağmurun en son düştüğü dönem ise en az İ.Ö 5000 yılına, hatta çok daha
eskilere dayanıyordu, belki İ.Ö 7000’e. West ve Schoch, ayrıca ekiplerinde sismik ölçümler
yapan cihazlarla çalışan uzmanlara da sahiptiler. Bu ekip, daha şaşırtıcı bir bulguya ulaştı:
Araçlar, Sfenks’in pençelerinin yaklaşık 8 - 9 metre altında büyük bir odanın ve ona açılan
dehlizlerin varolduğunu gösteriyordu. Mısırlı yetkililer, başta Eski Eserler Müfettişi Dr. Zahi
Hawass, bu bulgulara erişildiği günlerde West ve ekibinin iznini iptal ettiler ve Sfenks
üzerinde araştırma yapılmasını yasakladılar.
E
L
E
Bütün bulgular, her ne kadar ejiptologlar ve ortodoks akademisyenler bunları dikkate almak
istemeseler de, aynı “başlangıç tarihi”ne yönlendiriyor bizi. Mısır uygarlığının İ.Ö 3100 yılında
başladığı yolundaki yaygın görüş dikkate alındığında, eski Mısırlıların bir şifre gibi bize
bıraktıkları “anıt bilmecesi” acaba bilinenden en az 7000 yıl daha eskiye dayanan bir yitik
uygarlığın izleri mi?
Z
TAPINAKLAR
Ö
Bir Mısır tapınağı genel ibadetin bir yeri değildir. Onlar tanrılar için türbedir ve bir tanrının
bazı özel hallerini temsil eder. Sadece papazlar mabetlerin içerisine girebilirler, kutsal ayin ve
törenler gerçekleştirirler. Bazı durumlarda sadece kralın, bazı durumlarda ise yetkilendirdiği
vekilin içeri girmesine izin verilirdi.
Eski Mısır Tapınağı doğaüstü, metafiziksel ve insan gücü gibi özel bir güç arasında inşa
edildi. Bu yüzden her Eski Mısır tapınağı özel bir yerdir.
Mısır hakkındaki bilgimizin çoğunu, Mısır’ın Ptolemic’in hükümdarlığı esnasında inşa edilen
tapınaklardan alırız. Ptolemic tapınaklar, genellikle orijinal Mısır stilinden farklı bir stile
sahiptirler.
Tapınakların Planı:
İ
Bir tapınağın alışılmamış dizaynı ve yerinin seçimi, ekonomik düşüncelerin üzerine
dayanmamıştır.
S
Büyük tapınaklar hızlı inşa edilemez veya bir kral tek başına inşa edemez. Böyle tapınaklar
ardı ardına gelen krallar tarafından uzun yıllarca inşa edilirler.
İS
E
Genelde, Mısır Tapınağı çamur taşlı ağır bir duvarla çevrilmiştir. Mecaz olarak çamur, cennet
ve yeryüzünün birleşiminden oluşur.
G
Duvarlardaki Sembollerdeki İfadeler:
E
L
Tapınağın dış duvarları bir kalkana benzer. Böylece bütün cisimlere, karşı tapınağı savunur.
Tapınağa iki kapıdan girilir. İleride bir açık mahkeme yatırı vardır. Ortasında da kurban
kesme yeri vardır. Sonra tapınak ekseni boyunca, hipostil sütunlaşmış bir salon gelir ve sık
aralıklı küçük odalarla çevrilidir. Bunlar tapınağın ekipmanlarını ve diğer ikinci fonksiyonlarını
depolamak için kullanılırdı. Sonuç olarak, türbenin kapsadığı bir karanlık odada mabet vardır
ve nefer figürü yerleştirilmiştir. Mabedin kapıları kapalıdır ve uzun yıllar boyunca kilitli ve
mühürlüdür. Sadece büyük festivallerde açılır. Mabet “Büyük Koltuk” olarak da bilinir.
E
Biz hayatımızda her şeyi sembollerle ifade ederiz. Duvarlardaki yazılar 3000 yıl önce
yasayan insanların anlayabileceği halde sembolize edilmiştir. Bazı duvarlardaki sembolizmler
şunlardır:
L
· Tapınağın dış duvarlarındaki ve dış avlusundaki duvarlarındaki sahne; ışığın şahinlerle
savaşını gösterir. Kral tarafından temsil edilir. Karanlık şahin yabancı düşmanları temsil eder.
Z
E
· Bir başka figürde, bazı şeyleri önermek için 2 sağ el bir aktif rol anlamına gelir. 2 sol el de
pasif rol anlamına gelir.
Ö
KARNAK TAPINAĞI
S
İ
Dünyada bugüne kadar inşa edilmiş en büyük ve en dikkate değer dini kompleks olan Amon
Tapınağı, modern Luksor kenti yakınlarındaki Karnak mevkiindedir. Tapınak Amon
rahiplerinin "Cennetin en büyüğü, Dünyanın en eskisi" diyerek her gün ilahiler okudukları,
Tanrı Amon inancının merkezi olan Teb Kentinde tarihi bilinmeyen çok eski bir yapı ile
başlamış, orta ve yeni krallık dönemlerinde yapılan eklemelerle eski Mısır’ın büyük
kompleksine dönüşmüştür. Beraberinde pek çok yazıt ve tasvirlerin işlenmesi bu kompleksi
aynı zamanda dünyanın en büyük ve en eski arşivlerinden biri haline getirmiştir. 300 dönüm
alana yayılmış olan kompleksin, güney yönündeki 8 hektarlık alanda, yüzey araştırmaları ve
kazı çalışmaları sürdürülmektedir.
E
L
İS
E
LUKSOR TAPINAĞI
E
G
Karnak Amon Tapınağı yakınında bulunan ve görkemli eski Mısır Mimarlığının Nil kıyısındaki
en zarif örneklerinden biri olan tapınak , Yeni Krallık döneminin 9. firavunu III. Amenhotep
tarafından, Eski Mısır Tanrılarının en büyüğü Amon-Ra adına M:Ö XIV yy da inşa ettirilmiştir.
Daha sonraları Tutankamon, II. Ramses, B. Iskender, Roma ve Müslüman Araplar tarafından
çeşitli ekleme ve yapılarla günümüze kadar gelmiştir. 1885'de başlatılan araştırma, kazı ve
restorasyon çalışmaları günümüze kadar devam etmektedir.
Ö
Z
E
L
Tapınağa 24m yükseklikteki pilondan girilir. Pilon cephesinde 4 tane oturan, ikisi ayakta
duran büyük boy6 adet Ramses heykeli bulunmaktaydı. Günümüzde tahtta oturur şeklindeki
iki heykel, girişin sağında ve solunda yer alır. Pilon cephesi boydan boya II. Ramses'in
zaferlerine ait tasvir ve yazılarla süslenmiştir. Pilon'dan sonra II. Ramses olarak bilinen büyük
avluya girilir. Burası Kapalı Lotus başlıklı sütunler ve aralarında yer alan Osiris heykelleri ile
çevrilidir. Avlu girişinin sağında, orta krallıktan kalma orijinal ve küçük Teb üçlüsü tapınağı ile
sol yanda ve yukarıda yerel bir şeyh tarafından XIII. yy da inşa ettirilen Abu al-Haggag Camii
yer alır. Avludan sonra güney yönünde sapma yaparak koridor şeklinde uzanan açılmış
papirüs başlıklı 52m yüksekliğinde 14 devasa sütün çift sıra halinde 2. büyük avluya ulaşır.
III. Amenhotep'e ait olan bu sütunların üzerine. Tel Amarna'daki Aten inancını terk ederek
Teb' e gelen ve Amon inancını kabul eden Tutankamon tarafından, bu dönüşümü kutlamak
için süslemeler yaptırılmıştır. Buradan Hıpostil hole girilir. 32 sütunlu olan bu ilginç bölümden
sonra Khonos, Mut ve Adak şapeli, yuvarlak kemerli, freksli, nişli, iki yanında klasik roma
sütün başlıklı girişi olan Roma kutsal mekanı, doğum odası, III. Amenhotep ve Büyük
Iskender'e ait dar ve karanlık kutsal mekanlar bulunur. Her yıl Ağustos ayı sonlarında 15 gün
süreyle kutlanan Opet Festivali nedeniyle Karnak Tapınağından törenlerle getirilen bir
örneğini görebileceğimiz Amon Ra Teknesi bu mekanda bir süre bekletilirdi. Karnak ve
Luksor Tapınaklarini birbirine bağlayan yolun sfenksli olan önemli bir bölümü pilon duvarı
karşısında bulunmaktadır.
Komombo Tapınağı, Aswan’in kuzeyine 30 mil (48 km) ‘dir. Greko-Romen zamanında (MÖ
332 - MS 395) inşa edilmiştir.
İ
Tapınak tektir. Çünkü timsah tanrısı Sobek’e ve şahin başlı Horus’a ait tahsis edilmiştir.
Geçitleri ve küçük kiliseleriyle iki tapınağı birleştirir.
E
S
Hain tanrı Seth yani Horus’un düşmanı, Sobek’le birleşmiştir. Sobek’in şef mabedi
Komombo’ydu. Zamanla yırtıcı hayvanların istilasına uğramış ve sakinleri de korkudan
gitmişlerdir. Onlar bir totem hayvana inanırlardı. İbadetin sembolü olduğundan onlara
saldırmazdı. Esir timsahlar tapınakta korundu ve çoğu mumyalandı.
E
L
İS
PHILAE TAPINAGI
L
E
G
Philae “son” anlamına gelir. Mısır’ın güney sınırında tamamlanmıştır. Tapınak, Tanrıça Isis
(Osiris’in hanimi) ve Horus’un annesine tahsisi edilmiştir. Bu 3 karakter, eski Mısır kültürüne
hakimdiler ve hikayeleri Shakesparian trajedisinin bütün dramına sahiptir. Tanrı Osiris, erkek
kardeşi Seth tarafından öldürülür ve parçalanır. Isis parçaları aramaya baslar, zamanla
parçaları bulur ve onları biriktirir. Bir büyü ile Osiris’i yasama döndürür. Bu arada Isis,
Horus’u doğurur. Osiris tanrı olur. Horus zamanla büyür ve Seth ile dövüşünde onu öldürerek
babasının intikamını alır.
Ö
Z
E
Isis eski zamandan kalma dünya üzerindeki çok önemli bir şekildir. Horus’u doğurduğunda
iyileştirmenin sembolü olmuştur. O “Tanrıların Anası” olarak bilinir. Başında bir taht ile
sembolize edilir. Romalılar zamanında mezhebi, Yunanistan ve Roma İmparatorluğu’nün
başından sonuna kadar yayılmıştır. Londra’da ona tahsis edilmiş tapınak vardır. 1960’da
Philae Tapınağı sular altında kayboldu. Tapınak, Mısır Hükümeti ile UNESCO işbirliğiyle
kurtarıldı. Bütün ada baraj ile çevrildi. Tapınağın tüm tas duvarları etiketlendi. Tüm proje 10
yıl sürdü ve harap edilmeden Mısır’ın çok güzel tapınaklarından biri korunmuş oldu.
Nectanebo Geçit yolu ( MÖ350-341):
Bu Isis’in tapınağa girişidir. Isis besleyen tanrıça rolünde ve Osiris ‘in esini şekillendirdi.
Hristiyanligin başlangıcından sonra büyük mezhebin parçasıydı. Philae, Osiris’in sakat
vücudunun parçasının gömüldüğü kutsal yerlerden biri olduğuna inanıldı. Ada ayrıca da
mahkeme yeriydi.
E
S
İ
DENDERA TAPINAGI
L
İS
Dendara Tapınağı, “Sistrum (ibadette kullanılan ve ortasından geçirilmiş madeni çubuklarla
ses çıkaran saplı kasnak seklindeki çalgı) Kalesi” veya “Hathor’un Evi” olarak da bilinir.
Hathor Aşk, Güzellik, Neşe Tanrıçasıdır. Duvarlar, odalar, çatı fevkalade bir şekilde
korunmuştur. Diğerleri Hıristiyanlar tarafından harap edilmiştir. Sarmal merdivenlerin tas
basamakları eskimiştir. Çatı çıkışı kullanılmamaktadır. Hathor başlı sütunlarla birlikte bir
küçük kilidi dekore edilmiştir. Hıristiyanlar tarafından yıkılmıştır.
E
Yer kuslarin müziğiyle şarki söyler. Yüzlerce küçük oyuklara tünediler. Hayal gücünü
karıştıran bir şey daha vardır: Bina, baba Julius Caesar, Cleopatra ve oğlunun ismini gösterir.
E
G
Tapınakta 6 Hathor baslı sütunlar vardır. İçindeki hipostil salon MS 1. yy’da Roma İmparatoru
Tiberius tarafından inşa edilmiştir. Kutsal Göl, tapınak çatısından net görülür. Su an içinde su
yoktur ama bir ağaç bahçesidir. Dikdörtgen seklindedir ve suların kenarından aşağıya yol
iner.
E
L
Mammis’in Doğum Evi, en çok hayatta kalan binadır. Nectanebo I (MÖ 380-362)’in saltanatı
zamanında yapılmıştır. Temenos Duvarları, çamur tuglasi ve tastan geçit yolundan oluşur.
Duvarlarda kullanılan tekniğe Tava Yatağı denir. Yıllık selden çökme yapmadan hareket
etmek için genişletilen ve kısalan duvarları vardır.
Ö
Z
RAMSES III TAPINAGI
Eski zamanlarda Madinat Habu, Djanet olarak bilinirdi. Eski inanışlara göre Amin’un ilk
göründüğü yerdir. Hem Hatshepsut, hem Thutmose III, burada Amon’a tahsis edilmiş
tapınağı inşa ettiler ve sonra Ramses III bu geniş tapınağı inşa etti.
S
İ
Djanet zamanında, Batı Teb’in yönetimle ilgili merkezi oldu. Tapınak ağır, kuvvetli duvarlarla
çevrildi. Burada sıklıkla oturan Ramses III’tür. Çünkü krala ait olan saray, bu tapınağın açık
avlusunun güneyine bağlandı. Papazların evi, yönetimle ilgili olan bu binaya bağlanıldı.
Ayrıca liman ile başlangıçtaki giriş kanalı, Nil nehrini tapınağa bağladı. Ama bu, uzun süre
önce çöl yüzünden yok edildi.
L
İS
E
Sonraki zamanda, kuvvetli istihkam yapmalarından dolayı, Karnak ve Kush’un valiliğinde
Amon’un baş papazi arasındaki iç savaşta bir sığınaktı. 25 ve 26. Hanedanlik’in Amon’un
esleri Amon’a mükemmel bir kilise inşa ettiler. Yunan ve Roma zamanında yer genişletildi.
MS 1. ve 9. yy’da bir Koptik şehir inşa edildi. Tapınak bir Hıristiyan kilisesi gibi kullanılmaya
başlandı. Dış duvarlar, Libyali ve denizcilere karşı dini sahneler ve Ramses III’ün savaşlarını
gösterir. İlk kapı, düşmanlarına kuvvetle vuran kralı tarif eder ve fethedilen karaların listesini
sunar.
E
G
E
ABU SİMBEL TAPINAĞI
E
L
Eski Mısır firavunlarından Ramses II (M.Ö. 1301-1235) devrine ait en önemli eser olan Abu
Simbel Tapınağı; Nil Nehri kıyısında, Nubya Çölü kenarındaki Abu Simbel Dağı'nın kayaları
oyularak yapılmış biri büyük, diğeri daha küçük olan yeraltı tapınaklarıdır.
Ö
Z
Büyük tapınak, 55 metre kaya içine uzanır. Eski Mısır'ın üç büyük tanrısı Ra, Amon,
Harakhkes'e ve firavunun kendisine sunulmuştur. Tapınak girişindeki kapının iki yanında,
yükseklikleri 20 metre olan dört heykel vardır. Kaideleriyle birlikte yükseklikleri 33 metreyi
bulur. Firavunu, firavunun annesini, eşi Nefertari'yi temsil eder. Ayrıca, firavunun çocuklarını
temsil eden küçük heykeller de bulunmaktadır. Tapınağın girişinde 18 metre genişlikte büyük
bir yeraltı salonu bulunmaktadır. Tavanı tutan sütunlara sırtını dayamış, hepsi de Ramses
II'yi temsil eden ve tanrı Osiris'e benzetilerek yapılmış 8 adet heykel vardır. Büyük salondan
hemen sonra daha küçük olan ikinci salona geçilir. Bu salonun en dibinde en büyük Mısır
tanrısı ile karşılaşılır.
Küçük tapınak, diğerinin yakınındadır. Tanrıça Hathor ve Kraliçe Nefertari'ye sunulmuştur.
Cephede firavunu ve kraliçeyi temsil eden 6 büyük heykel vardır. Ayrıca Ramses II'yi at
üstünde gösteren 10 metre yüksekliğinde bir heykel daha vardır.
Her iki tapınağın duvarlarında ve heykellerin kaidelerinde, Ramses II'nin zaferlerini ve
meziyetlerini anlatan hiyeroglif yazıları yazılıdır.
İ
Mısır tarafından yapılan Assuan Barajı'nın suları yükseltmesi sebebiyle, yaklaşık 300.000 ton
ağırlığındaki Abu Simbel tapınakları 1970 yılında yerinden sökülerek, suların erişemeyeceği
daha yüksek bir yere taşınarak yeniden kurulmuştur.
E
S
SONUÇ
L
İS
Yaptığımız bu proje çalışmasında gördük ki Mısır Uygarlığının zamanının en büyük, en
güçlü, en gelişmiş ve hiçbir uygarlıktan etkilenmemiş aksine etkilemiş tek uygarlıktı.
Günümüze en büyük katkıları ; ölümden sonraki yaşama inandıkları ve mumyacılık
dolayısıyla tıpa ve Nil nehrinin taşma zamanlarını dolayısıyla da tarımsal faaliyetlerini
düzenlemek amacıyla matematik ve geometriye olmuştur. Bu gün bile yapılması büyük bir
emek ve zaman alan Dünya’nın yedi harikasından biri olan piramitlerin yapımını
gerçekleştirmişlerdir. Uzun süre çözülmeyi bekleyen , çözüldüğünde ise bizlere Mısır
Uygarlığının gizemini anlatan , çok gelişmiş bir resim yazısı olan hiyeroglifleri vardır.
Ö
Z
E
L
E
G
E
İşte bu zengin ve büyülü uygarlık tüm gizemi ve şaşırtıcı gerçekleriyle bizleri cezbetmeye
devam ediyor.
S
İ
KAYNAKÇA
Junior Larousse Temel Bilgi Ansiklopedisi, Milliyet Yayınları
E
1993, Temel Britanica, İstanbul, Ana Yayıncılık ve Sanat Ürünleri Pazarlama Sanayi ve Ticaret A.Ş.
İS
Gelişim Hachette Alfebetik Genel Kültür Ansiklopedisi, Interpress Basın ve Yayıncılık A.Ş.
Prof. Dr. Afetinan, 1992, Eski Mısır Tarihi ve Medeniyeti (3. Baskı), Ankara, Türk Tarih Kurumu
Dominuque Valbelle, 1988, Eski Mısır’da Yaşam (3. Baskı), İletişim Yayınları
L
http://www.sevi.mervan.nstemp.net
http://www.eskimisir.efsanesi.com
E
http://www.geocities.com/mxez/misir.htm
http://www.eskimisir.org
G
http://www.arkeolog.netteyim.net/arkeo/misir/tarihi.htm
E
http://egyptolog.hypermart.net/firavun.html
L
RESİM KAYNAKÇASI
E
http://www.webshots.com
Z
http://www.yahoo.com
Ö
http://www.google.com.tr
Download