sır wıllıam petty

advertisement
Ekonomik Yaklaşım, Cilt : 22, Sayı : 79, ss.45-70
SIR WILLIAM PETTY:
MERKANTİLİST BİR DÜŞÜNÜR MÜ?
Ahmet Arif EREN ∗
Özet
Bu makalede W. Petty’nin (1623-1687) iktisadi düşüncesi, merkantilist
iktisadi düşünce ile ilişkisi bağlamında değerlendirilmektedir. Çalışmanın temel
konusu, genel olarak, W. Petty’nin iktisadi düşünceler tarihi içindeki konumu
hakkında, özel olarak ise onun merkantilist bir düşünür olup olmadığı hakkındadır.
Bu çalışmada merkantilizmin geleneksel tanımlamasından hareket edilecektir.
Merkantilizmin heterojen unsurları ile homojen özü arasındaki ayrım, William
Petty’nin merkantilizm başlığı altında değerlendirilmesi gerekliliğini ortaya koyar.
Söz konusu ayrımın W. Petty’nin iktisadi düşüncesinin incelenmesini sağlayacak
teorik bir zemin hazırladığı düşünülmektedir.
Anahtar sözcükler: İktisadi Düşünce Tarihi, Merkantilizm, Nüfus ve
İstihdam, Emek, Rant
JEL Sınıflaması: B00, B11, B31, J11.
Sir William Petty: A Mercantilist?
Abstract
The aim of the paper is to evaluate the economic thought of W. Petty (16231687) in the context of relationship with the mercantilist thought. The main idea of
the paper generally relies on Petty’s status in the history of economic thought and
particularly focus on a specific question: Whether he was a mercantilist philosopher
or not? This paper starts with the traditional definition of mercantilism. The
distinctive feature of heterogeneous components and homogenous core of
mercantilism reveals that Petty has to be considered in mercantilism. This
distinctive feature builds a theoretical background which ensures the investigation
of Petty’s economic thought.
Key words: History of Economic Thought, Mercantilism, Population and
Employment, Labour, Rent.
JEL Classification: B00, B11, B31, J11.
∗
Dr. Gazi Üniversitesi, İ.İ.B.F., İktisat Bölümü.
Ahmet Arif EREN
46
1. Giriş
“1776 öncesi iktisat teorisi tarihi her zaman bir ölçüde ihmal edilmiştir.
[Bunun sebebi] hiç şüphe yok ki Adam Smith’in “Ulusların Zenginliği” [eserinin]
politik ekonomi bilimini oluşturmadaki büyük başarısında ve [eserin] klasik bir eser
olmasındadır.” (Aspromourgos, 1996:337)
Aspromourgos’un da belirttiği üzere bir bilim olarak iktisadın, Adam
Smith’in ünlü eseri “Ulusların Zenginliği” (1776) ile başladığı genel olarak kabul
görmüştür. Söz konusu eseri ile Smith “iktisat”ın “kurucu babası” sıfatını
kazanmıştır. “İktisat”ın kurucusu A. Smith’dir önermesi kabul edildiğinde, örtük
olarak, Adam Smith’den önce “iktisat”ın varlığı konusu tartışmalı bir hal alır.
Yukarıdaki argüman, 1776 öncesinde (Ulusların Zenginliği’nin basım tarihi) iktisadi
düşüncenin olmadığını söylemiyor ama bir bakıma onun, önemsiz olduğunu ima
ediyor. Aspromourgos’un altını çizdiği üzere, 1776 öncesi iktisadi düşünce
genellikle önemsenmemekte ve ihmal edilmektedir.1 Bu yaklaşımın bir sonucu ise
iktisadi düşüncenin, 1776’da A. Smith’in o büyük eseri ile başladığıdır. 1776 bir
başlangıç noktası olarak ele alınacaksa, “iktisadi düşünce”nin başlangıcı olarak
değil, bir bilim olarak iktisadın başlangıcı olarak kabul edilebilir. Bu kabul bile
tartışmalıdır. Söz konusu başlangıç, öncesi olmayan, ahistorical bir başlangıç
değildir. A. Smith’in eseri, “iktisat”ın bir bilim olarak ortaya çıkmasında önemli bir
mihenk taşı olsa da “iktisat” binasının temelinin 1776 öncesinde atıldığı ve hatta
istinat duvarının örülmeye başlandığı iddia edilebilir. Bu duvarın örülmesinde
çalışan emekçilerden birisinin William Petty olduğu söylenebilir. Bu noktada
Hull’un (1900:338) “…endüstriyel topluma yönelik tutumu ile Petty, bir bakıma
ekonomi politiğin kurucusu olan Adam Smith’in selefidir” sözlerini hatırlamak
yararlı olur. “Sir William Petty ekonomi politiğin babası2 olarak ve özel olarak da
Ricardocu iktisat teorisi ile zirvesine ulaşan klasik ekonomi politik okulunun
kurucusu olması nedeniyle önemlidir” (Amati ve Aspromourgos, 1985:127).
“İktisadın tarihi”ne bakıldığında Aristo’nun o ünlü oikonoimos görüşünün ya da St.
Thomas Aquinas’nın adil fiyat konusundaki incelemeleri ve değerlendirmelerinin
iktisadın temelinde yer aldığı söylenebilir. Bu temelin atılmasına sadece Aristo ve
St. Thomas Aquinas gibi filozoflar katkı sağlamamışlardır; örneğin fizyokrasi gibi
iktisat okullarının ya da merkantilist düşünce gibi ‘ortak’ bir iktisadi görüşe sahip
düşünürlerin de önemli katkıları olmuştur. En azından, 1776 öncesinde iktisadi
1
1776 öncesini yok saymayan düşünürler de vardır. Örneğin; merkantil dönemin önemli
araştırmacılarından Magnusson, (1994:7)’a göre “17. Yüzyıl, “modern iktisat” adını verebileceğimiz
bir şeyin doğum yeridir ve bu yeni doğmuş çocuğu meydana getiren merkantilistlerdir.” Magnusson,
1776 öncesini yok saymadığı gibi, 1776 öncesini iktisadın doğduğu dönem olarak ele alıyor.
2
Murphy (2009: 28) Petty’nin “…ekonometrinin kurucu babası…” olduğu iddiasındadır.
Sir William Petty Merkantilist Bir Düşünür Mü?
47
konuların tartışıldığı ve hatta bu konuları tartışan bir iktisat okulunun varlığı
bilinmektedir. Aslında bu çalışmada tartışılan temel sorunlardan birisi, tam olarak bu
noktada açığa çıkar. Çeşitli düşünceleri ya da düşünürleri benzer bir görüş etrafında
kümelendirme ya da toplama, sorunlu bir alandır. Fizyokrasi üzerine yapılan
incelemelerde söz konusu durum görece daha az sorun ihtiva etse de, merkantilist
iktisadi düşünce incelemelerinde bunun, önemli bir sorun olarak ortaya çıktığı
söylenebilir. Bu makalede söz konusu sorun açıklanacak ancak çözülmeye
çalışılmayacak, geleneksel merkantilizm tanımlamasından hareketle W. Petty’nin
görüşlerinin geleneksel merkantilizm tanımlaması ile örtüşmediği, klasik ekonomi
politik geleneğine daha yakın olduğu tezi ele alınacaktır.
2. Merkantilizm Kavramı Neyi Anlatır?
Kabaca 1500 ile 1800’ler arasındaki üç yüzyıllık döneme merkantilist dönem
ve dönemin teori ve politikalar bütününe merkantilizm denilir. Söz konusu üç
yüzyıllık dönem temel olarak feodalizmin çözüldüğü ve kapitalizmin yeşerdiği bir
“geçiş” aşamasıdır. Bir anlamda büyük dönüşümlerin yaşandığı bir zaman dilimidir.
Dolayısıyla merkantilizm olarak isimlendirilen dönem; büyük değişimlerin
yaşandığına tanıklık eder. “Böylesi uzun bir zaman diliminde iktisadi politikada ve
onun teorideki yansımalarında çok fazla değişiklik gerçekleşmiştir.” (Newman,
1958:7). 300 yıllık dönemde tek bir politika ve tek bir teori olamayacağı
düşünüldüğünde merkantilizmin tanımlamanın güçlüğü açığa çıkar. Buna,
Avrupa’da tek bir ülke olmadığı ve onların merkantilist deneyimlerinin farklılığı
eklendiğinde; merkantilizmi tanımlamanın daha da zorlaştığı söylenebilir. “Tüm
ülkeler İngiltere ile aynı amaçlara sahip değildi; her birindeki farklı koşullardan
dolayı, iktisadi politikaları da ülkeden ülkeye farklılık gösteriyordu. İspanya ilgisini
kendisine kıymetli külçe kaynağı sağlayan büyük koloni imparatorluğuna çevirmişti.
Hollanda gemicilik ve ticarete vurgu yapıyordu Fransa sanayisini yüksek bir
dereceye çıkarmak için onu teşvik ediyor ve düzenliyordu.” (Newman, 1958:10).
Avusturya ve Almanya’nın bürokrat merkantilistleri ise devlet yönetimine ilişkin
önerilerinden oluşan bir literatür oluşturmuşlardı. Kısacası merkantilizm, dönemden
döneme ve ülkeden ülkeye farklılık gösterir. Tüm bu açıklamaların sonucu olarak;
merkantilizm kelimesi ile neyin tasvir edildiğinin çok açık olmadığı söylenebilir.
Merkantilizm üzerine yazılanlar incelendiğinde, diğer “izm”lerde olduğu gibi
onun da tek bir tanımı olmadığı kolaylıkla görülebilir. Merkantilizmi tanımlamaya
çalışanlar onda homojen bir öz ararlar. Ortak bir düşünceye ilişkin olarak “merkantil
sistem” kavramının, ilk kez Marquis de Mirabeau tarafından 1763’de kullanıldığını
Judges (1991:51)’dan öğreniyoruz. 1763’den günümüze değin merkantilizmi
açıklamaya çalışan çok sayıda kitap, makale ve tez bulunmaktadır. Söz konusu
48
Ahmet Arif EREN
eserlerdeki genel açıklamalardan birkaç tanesi bile, merkantilizmi açıklamanın ne
kadar güç bir uğraş olduğunu gösterebilir. “Müdahaleci politikalar ve özel tekelci
haklar aracılığıyla ülkenin ticaretini ve dolayısıyla zenginliğini arttırmak ve
komşuyu fakirleştirmek” olduğu görüşü merkantilizmi bütünüyle açıklamakta
mıdır? Ya da merkantilizmi; “lehte ticaret dengesi aracılığıyla ülkenin gelir ve
istihdamını arttırmak” olduğu şeklindeki ikinci bir tanım ilkinden daha iyi mi
açıklar? Keza merkantilizmi “güç ilişkisi olarak tanımlayan ve bu bağlamda büyük
nüfus, sürekli ihracat ve güçlü devlet arzusundaki görüşler bütünü” olarak
tanımlamak da merkantilizmi bütün yönleriyle kapsayıcı mıdır? Birinci soruya
ilişkin: “merkantilist ticaret politikalarının büyük oranda kasıtlı olarak komşuyu
fakirleştirme politikaları olduğunu iddia etmek şüphesiz ki doğrudur” sözleri ile
Blitz (1991:149)’in “evet, öyledir” demesi beklenir. Son soruya hayır cevabını
“merkantilistlerin fazla nüfus sevdaları sadece basit olarak sayılara önem vermeleri
değildir…nüfus ille de iktisadi refahın bir belirtisi değildi” sözleri ile Johnson
(1932:698) verir. Aynı soruya “merkantilizm ülkeye ve zamana göre değişen çeşitli
türleri az sayıda ortak ilkeleri ile birlikte vardı. Bu ortak ilkeler, devlet gücüne,
kıymetli maden stokuna ve nüfusa verilen önem olarak sıralanabilir” sözleri ile
Fontanel, Hebert vd. (2008:335) evet cevabını verirler. Bu son iki alıntı;
merkantilizm genelleştirmesine ilişkin değerlendirmelerinin taban tabana zıt
olabileceğini göstermesi açısından önemlidir.
Yukarıdaki ‘açıklayıcı’ sorular bulanık bir açıklama/tanımlama kümesini
işaret etmektedir ve bu kümeye “izm” son ekine sahip tüm kavramların
açıklamalarında rastlanabilir. Asıl sorun, bir genelleştirme/daraltma sorunu; yani bir
sınır sorunudur. Dolayısıyla mesele, kabaca 1500-1800 dönemindeki tüm iktisadi
görüşlerin merkantilizm başlığı altında toplanıp toplanamayacağına ilişkindir.
Uzunca bir zaman dilimindeki tüm görüşlerin belli bir isim altında toplanabilmesi
için söz konusu görüşlerde ortak bir alan olduğunun kabul edilmesi gerekir. 15-18.
yüzyıllar arasında birbirinden farklı görüşleri olan bir takım düşünürlere,
merkantilist düşünürler denildiğinde, onların görüşlerinde ortak bir alan, konu
olduğu kabul edilmiş olur. Bu çalışmada, söz konusu ortak alan, merkantilizmin
homojen özü olarak isimlendirilmiştir. Merkantilizmin hem homojen bir özü olup
olmadığı konusu ve hem de bu özün neyi içerdiği hususu tartışmalıdır. Bunun neden
tartışmalı olduğu anlaşılmasını kolaylaştırmak için Ehrlich (1955:383) merkantilist
döneme ilişkin tablosu uygun bir başlangıç noktasıdır.
Sir William Petty Merkantilist Bir Düşünür Mü?
49
Tablo 1
Düşünce Şekli ve Yaklaşım
Dönemi
İlgi Alanı
Temel Temsilcileri
Külçeciler 1623 öncesi
Nakit Sorunları
Hales, Malynes
Merkantilistler 1623-1668
Dış Ticaret
Bacon, Misselden, Mun,
Child, Barbon, Locke
Üretim Yanlısı 1668 Sonrası
Yerel Üretim
Culpeper, Petty, North,
Carry, Davenant, Law,
Steuart
Kaynak: Ehrlich (1955:383).
Yukarıdaki tablo merkantilist dönemin kısa bir sunumu olarak faydalı olması
yanı sıra merkantilizmin homojen özüne ilişkin tartışmaları da kısmen içinde
barındırır. Ehrlich, merkantilizmi dış ticaretle ilişkilendirmiştir. “…dış ticarete
atfettikleri önem, hepsinin yazısında [ortak] dokudur. Bu onlara temel bir birliktelik
sağlar.” (Ehrlich, 1955:382). Ehrlich, görüldüğü üzere merkantilist dönemde ortak
bir alan olduğunu vurgular. Roll (1957:57-58) da “Her ne kadar dış ticarete ilişkin
ilk ve sonraki merkantilistler arasında bir kırılma olsa da, bu, merkantilist
düşüncedeki esas birliği yok etmez” sözleri ile merkantilizmde ortak bir alan
olduğunu savunur. Keza Hecksher (1936:51-55) merkantilizmin “iç harmonisi”
olduğu iddiasındadır. Ancak merkantilizmde ortak bir görüş olmadığını iddia eden
düşünürler de vardır. “…merkantilistler hiçbir zaman Fransız fizyokratları gibi ortak
bir cephe ya da belirli bir düşünce okulu olmamışlardır.” (Blaug, 1991: ix).
Merkantilist düşünce homojen bir doktrin bütünü değildi…” (Newman, 1958:22)
“Merkantilizmin hiçbir zaman ne bir öğretisi, ne de onun hizmetlerini takdis eden
papazları olmuştur” (Judges, 1991:49) Blaug, Newman ve Judges merkantilizmde
“ortak” ya da bu çalışmada kullanılan tabirle homojen öz olmadığı kanısındalar.
“Hangi merkantilizm” sorusu bile, merkantilizm genellemesinin güçlüğüne ilişkin
fikir sahibi olunmasını sağlayabilir. Merkantilizmin, bir düşünce okulu olarak
değerlendirilmesinin güçlüğüne ilişkin uzunca bir alıntı yararlı olabilir:
“Merkantilistlerin
görüşlerinin
temelinde…birinci
olarak
ulusun
zenginliğindeki artış ile kralın gücünün artması [yer alır] tersi de doğru. İkinci
olarak eğer bu artış ceteris paribus dış ticaretten kaynaklanırsa, zenginlik ve güç
açısından diğer devletlerin zarara uğratılması mümkün olacaktır. Ticaret politikaya
hizmet eder. Üçüncüsü ise, her ne kadar kişilerin refahı dikkate alınsa da devlet
politikasının temel hedefi güçtür. Merkantilizm bir düşünce okulu olarak
yapılandırılmamıştır. Her ne kadar iktisadi gelişme ve krallığın gücü arasındaki
Ahmet Arif EREN
50
ilişki ortak bir görüş olarak paylaşılsa da söz konusu ilişki, ülke ve dönemlere bağlı
olarak farklı şekiller almıştır. Ancak Avrupa ülkelerindeki merkantilist politikalar
oldukça hetorojendir ve ulusal ekonomiler üzerinde farklı iktisadi sonuçları
olmuştur…” (Fontanel ve diğerleri, 2008:332)3
Merkantilizmin bir düşünce okulu olmadığını savunan Fontanel ve diğerleri;
merkantilist politikaların heterojen olduğunun altını çizerler, ancak merkantilizmde
homojen bir öz olduğunu onların görüşlerinden çıkarmak mümkündür. Özellikle
yukarıdaki alıntıda vurgulanan kısımlar (zenginlik ve güç) merkantilizmin homojen
özüne ilişkin bir fikir vermektedir. Söz konusu homojen özü geleneksel tanımlamada
bulmak mümkündür.
3. Geleneksel Tanımlamada Merkantilist İktisadi Düşünce
Geleneksel merkantilizm tanımına ders kitaplarında rastlanabilir. Bu tanımın
kökleri ise Smith ve Hecksher’in merkantilizm tanımlamalarında kaynağını bulur.
Hecksher’e göre merkantilizm araç ve amaçlara göre değerlendirilmelidir.
Merkantilistlerin amacının “siyasi güç” olduğunu vurgulayan Hecksher (1936:4549), araçlar konusunda merkantilizmin “orijinal” olduğunun altının çizer.
“Mallardan korku… ihracatın yerine ithalat yapılmasına karşı yürütülen bir politika,
tek kelime ile koruma… iktisat politikasının gelişmesinde merkantilizmin en orijinal
katkısı…”dır (Hecksher, 1936:49-50). Paranın mübadele mekanizmasının içinde ve
dışında olmasına göre ikili bir ayrım yapan Hecksher (1936:51-52), parayı,
mekanizmanın dışında gören merkantilistler için “altın ve gümüş madenlerine sahip
olmayan bir ülke…ihracatının ithalatından fazla olması ve bunun yol açtığı para
girişi ile…zenginleşebilir.” Hecksher (1936:51-52). Parayı mekanizmanın içinde
görenleri “kağıt para merkantilistleri” olarak isimlendiren Hecksher (1936:52), eski
teorinin, yani; ülkenin para girişi ile zenginleşebileceği teorisinin “genel olarak
hakim gel”diği görüşündedir. E. Hecksher’in görüşleri doğrultusunda ele alınan
geleneksel merkantilizm tanımlamasında; merkantilistlerin amacının siyasi güç ve
bu amaca ulaşmak doğrultusunda uyguladıkları aracın ise lehte ticaret dengesi
olduğu sonucu çıkartılabilir. J. Viner, E. Hecksher’in bu görüşünü eleştirir. Güç ve
para bolluğu arasındaki ilişkinin Hecksher’in ele aldığı gibi lehte ticaret dengesi ile
sağlanan para bolluğunun güç için bir araç olmadığını belirtir. Para bolluğu ve
gücün birbirini karşılıklı olarak etkilediğini belirtir. Bu noktada J. Viner
(1991:87)’in görüşü oldukça açıktır: “…Para bolluğu peşinde olma ile güç peşinde
olma karşılıklı olarak birbirini besler…”
3
Vurgular orijinalinde yoktur.
Sir William Petty Merkantilist Bir Düşünür Mü?
51
Geleneksel merkantilizm tanımının merkantilizmi tanımlamada başarılı
olduğu iddiasına itiraz eden çok sayıda düşünür olduğunun altını çizmek gerekir.
Örneğin “Hecksher’in…homojen bir safha veya iktisat politikası sistemi görüşü
tartışmalıdır.”4 Herlitz (1993:88). “Merkantilist düşünceye yönelik bu görüşler
[Geleneksel-Hecksher] özellikle geç İngiliz merkantilizm dönemi için geçersizdir”
(Wiles, 1974:57). Bu çalışmada böylesi bir tartışmaya girilmeyecek ancak J.
Viner’ın eleştirileri geleneksel tanımlama içine alınarak, geleneksel tanımlamanın
açıklayıcı gücü arttırılmaya çalışılacaktır.
Merkantilist düşüncede kârın kaynağı ticarettir ve malların gerçek
değerlerinin5 üzerinde satılması gerekmektedir. Marx (1997:490)’a göre
“[Merkantilistler], kârı[n] …ürünün değeri üzerinde satılmasında”n kaynaklandığını
düşünürler. Merkantilist iktisadi düşüncede ticaret, “sıfır toplamlı oyun”dur yani bir
tarafın kazanabilmesi için diğer tarafın kaybetmesi gerekir. Merkantilistler dünyanın
zenginliğinin alıcı ve satıcının birbirleriyle yaptıkları işlemler sonucu el değiştiren
sabit bir büyüklük olduğunu düşünürler. Hecksher (1936:48)’in ifadeleriyle,
“merkantilistler, ülkelerinin iktisadi kaynaklarının komşularının zararına
artabileceğine inanırlar” Kendini (ülkeni) zenginleştir, rakibini fakirleştir temel
düstur olarak kabul edilmiştir. Malların gerçek değerlerinin üzerinde satılmasının,
satıcı açısından kazançken, alıcı açısından da satıcının kazancına eşit bir kayıp
olduğunu düşünürler. Heckscher (1936:48)’e göre “[Merkantilistler], dünyanın
zenginliğinin bütünüyle artabileceği görüşüne tamamen yabancılardı.” Bu bağlamda
E. Heckscher’e göre merkantilistler üretimin, yeni zenginlik yarattığı görüşünü
kabul etmezler. Pastanın büyüklüğünü sabit varsaydıklarından, teklif ettikleri
politikaların amacı pastadan olası en büyük dilimi almaya yöneliktir.
Merkantilist ticarette hedef; alım ve satım arasındaki fiyat farklarından kâr
elde edilmesine ilişkindir. Mesele; ihracatın, ithalattan büyük olmasıdır.
Merkantilizmde ticarete yönelik bu yaklaşım, merkantilist iktisadi düşünceyi belli
bir formda tartışılmasını sağlayacak önemli bir başlangıç noktasıdır. Devirden kâr
sağlanabilmesinin bir takım koşulları vardır. Bu koşullardan birincisi; iç fiyatların
yüksek olması ve yabancıların mal taleplerinin esnek olmamasıdır. Lehte ticaret
dengesi ve ithalata bağımlılığın olmaması için lüks mal ithalatının sınırlı olması,
hatta hiç olmaması savunulur. İthal edilen malların ham madde ve ara malı olması, o
malların işlenerek mamul mallar olarak yeniden ihracını olanaklı kılar ve bu ise
ticaret dengesinin lehte olmasını sağlayacaktır. Bütün ülkeler yukarıdaki politikaları
4
5
Vurgu orijinalinde yoktur.
Gerçek değer; üretim maliyetleri ile belirlenen doğal fiyattır.
52
Ahmet Arif EREN
uygularsa ticaret nasıl yapılabilir? Dönemin koşullarına6 bakıldığında; yukarıdaki
sorunun cevabı kendiliğinden ortaya çıkar. Merkantilistler dış talebin esnek
olmadığını düşünürler. Dobb (1992:184) merkantilistlerin “diğer ülkelere, satılan
ürün miktarını düşürmeden yüksek bir fiyatla ihracat[ı] empoze edebileceklerini
düşün[düklerini]” söyler. Dönemin ticaretinin bütünüyle gönüllü olmadığı zor ve
baskı içeren bir boyutu olduğu yukarıdaki ifadelerden anlaşılmaktadır. Zor ve baskı
uygulanan bir ticaret ya da bunu uygulayan tüccar-devlet, ahlaki açıdan
sorgulanabilir. Merkantilist düşünürlerin büyük bir kısmı bizzat tüccar olduğundan
ya da ticari faaliyette bulunduğundan böylesi bir sorgulama yapmayacakları açıktır.
W. Petty ise ticaretle uğraşmaz. Bu bağlamda W. Petty’nin dönemin ticaretini ve
tüccarını ahlaki bir boyutta eleştirmesi mümkündür. “Tüm krallık ve devletlerde çok
sayıda tüccar vardır, tüm limanlarda da çok sayıda tüccar vardır. Tüm dükkanlarda
da çok sayıda tüccar vardır. Hepsi aynı şeye eşlik eder: insanları soymak” (Petty:
1997:185). W. Petty’nin bu sözleri sadece onun konuya ahlaki yaklaşımını
göstermesi açısından önemli değildir.7 W. Petty, yaşadığı dönemin ticarete odaklı
olmasını ve devirden doğan kâr yaklaşımını yukarıdaki sözleri ile bir anlamda
eleştirmektedir. W. Petty’nin zenginlik kavrayışında ticaret önemli bir yere sahip
değildir. W. Petty aynı diğer merkantilist broşür yazarları gibi güncel sorunlarla
ilgileniyordu. Ancak zenginliğe yaklaşımı ile hem onlardan ayrılıyor, hem de onları
ahlaki bir temelde eleştiriyordu.
Merkantilist broşür yazarları zenginliğin artması ile ülkenin gücünün
artmasını eş anlamlı kabul etmişlerdir. Dolayısıyla bu yazarların politika önerileri,
İngiltere’nin daha güçlü bir konuma ulaşmasına ilişkindir.8 Temel hedef, ulusun
çıkarına hareket etmektir.9 Merkantilist düşünürler bu temel hedefe ulaşmak için
6
Dönemin ruhunu Dobb (1992:184)’un çarpıcı sözlerinde bulmak mümkündür: “Alternatif pazarların
genellikle bulunabildiği 19. yüzyıl koşulları çerçevesinde değil de, bir ülkenin ticaretinin büyük bir
kısmını yaptığı ülkelere çok büyük baskı, hatta fiili zorlayıcı engeller uygulayabildiği bir durum
çerçevesinde…” konu ele alındığında, merkantilistlerin, tek kâr kaynağı olarak ticareti görmeleri
anlaşılabilmektedir.
7
Petty bölüşüm sorununa ‘iktisatçı’ gözüyle değil, bir ahlak filozofu edasıyla yaklaşır. Petty’nin
bölüşümde adalete ilişkin görüşleri aşağıdaki ifadelerinde görülebilir: “Bazılarının fazla bolluk içinde
yaşamalarına izin vermek, diğerlerinin boşu boşuna açlıktan ölmesine [fırsat tanımaktır].” (Petty,
1963:23). Petty’nin bölüşümünde adalet istemesinin altında yatan temel neden, adaletsizliğin
artmasının iç savaşa sebep olabileceğinden korkmasıdır.
8
“ İngiliz tüccarlarının, kralın ve ulusun itibarını ve onurunu arttırdıkları söylenir, çünkü o dönemde
ticaret bayrağı değil, bayrak ticareti takip etmektedir.” (Hinton,1955:277-78). Krallık(lar) da
tüccarlarının çıkarının devletin çıkarı olduğu konusunda tüccarlarla aynı fikirdeydi. Bayrağın ticareti
takip etmesi bu bağlamda değerlendirilir.
9
Klasik iktisadi düşüncede de ulusal çıkar önemli bir hareket noktasıdır. Her iki düşüncede de büyüme
konusuna önem verilir, ama büyümenin kaynağı konusunda uzlaşamazlar. Merkantilist düşüncede
büyüme aslında mübadele değerinin artmasıdır. Bu bağlamda zenginlik görüşlerinin temelinde ticaret
bulunur. Klasik iktisadi düşüncede ise zenginliğin ticaretle değil üretimle arttığı kabul edilmiştir. Bu
değerlendirmelere karşı Perrotta (1993:19) “…merkantilizmin kurucularına göre zenginlik sağlamanın
Sir William Petty Merkantilist Bir Düşünür Mü?
53
çeşitli politikalar önermişlerdir. Merkantilist iktisadi düşüncedeki hetorojen
unsur(lar), söz konusu teklif edilen politikalar (seti) olmaktadır. Merkantilist
yazarlar para, faiz oranları, istihdam, gelir ve dış ticaret konusunda bir dizi politika
önerirler. Bazı merkantilist yazarlarda bu politikaların tümünü karma bir biçimde
bulmak mümkünken, bazı düşünürler bu politikaların sadece bir kısmını önerirler.
Merkantilist düşünürler benzer politikalar teklif etmiş olsalar da politikanın nasıl
uygulanacağı konusunda uzlaşmazlar. Örneğin dönemin önemli tartışma
konularından birisi faiz oranlarının indirilmesi/yükseltilmesi tartışmasıdır. Bazı
merkantilist yazarlar faiz oranlarının indirilmesini savunurlarken, diğer bir kısmı ise
faiz oranlarının zaten fazla olmadığını ve yükselmesi gerektiğini savunurlar.
Örneğin J. Child ve N. Barbon’a göre, yüksek olmayan bir faiz oranı, İngiliz
mallarına dış piyasalarda rekabet üstünlüğü sağlayacaktır bu nedenle de faizlerin
düşürülmesi ulusun çıkarınadır. Locke, faizin düşürülmesi görüşüne karşıdır ve faize
müdahale edilmemesi gerektiğini düşünür. Yukarıda ismi geçen düşünürler faiz
konusunda farklı görüşler dile getirseler de amaçlarının aynı olduğu söylenebilir:
İngiltere’nin lehte ticaret dengesi ile daha fazla paraya ve güce sahip olması. Tüm
bunları J. Viner (1991:86) kadar güzel ifade edemem: “Hangi dönemde, hangi
ülkede olursa olsun pratik olarak tüm merkantilistler…şu önermelerden hepsine
imza atarlar: 1) Zenginlik, güç için kesinlikle önemli bir araçtır…2) Güç, zenginlik
elde etmek ve onu elde tutmak için değerli ve önemli araçtır. 3) Güç ve zenginlik her
biri ulusal politikanın uygun nihai araçlarıdır. 4) Bu araçlar arasında uzun dönemli
uyum vardır…”
yolu üretimle başlıyor. Bu ticareti besliyor ve arzu edilen bir ticaret bilançosunu olanaklı kılıyor…”
sözleri ile karşı çıkar. Grampp’ın analizinin de bu noktada bu çalışmadaki yaklaşımdan çok farklı
olduğunu belirtmek yararlı olur. Grampp geleneksel merkantilizm tanımlamalarına karşıdır.
Merkantilizmin özünde; tam istihdamın sağlanması olduğunu savunur. Buradan hareket ederek
merkantilizm ile klasik iktisadi düşünce arasındaki sınırı çok yakınlaştırır. Grampp, (1952:472)’ın
merkantilistlerin “arzu edilen bir ticaret dengesi sağlamak istemelerini, İngiltere’nin ithal ettiğinden
daha fazla ihraç etmesi ile istihdamı artırabileceği yönündeki varsayımları olduğunu düşünüyorum”
sözleri açık bir şekilde merkantilist görüşte tam istihdam hedefinin odak olduğunu gösterir niteliktedir.
Hatta Grampp (1952:486) doğrudan “merkantilistlerin fiyat mekanizması kavramsallaştırması
klasiklerinkine benzer…” diyerek klasikler ile merkantilizm arasındaki farklılıkları ortadan kaldırmaya
çok yakınlaşır. Magnusson (1993:3) Grampp’ın merkantilizm ile klasik politik ekonomi arasında
yakınlık kuran değerlendirmelerine katılır. “Grampp, Wiles ve diğerlerince gösterildiği üzere
merkantilizm bir düşünce sistemi olarak klasik politik ekonomiye çok daha yakındır.” Grampp’ın
analizi, merkantilizm tanımlamalarında karşılaşılan kadim bir tartışmayı su üstüne çıkarır. Tartışmayı
Grampp ekseninde yürütenler, geleneksel merkantilizm tanımlamasının; merkantilizmi, hatalı bir
zenginlik anlayışına, temel hedefin kıymetli madenlerin niceliksel artmasına dayandırdığı yönünde
eleştirirler. Külçeciler ile merkantilistleri karıştırdıkları yönünde eleştirirler. Külçeciliğin İspanya’nın
merkantilist deneyimlerinden sonra ortadan kalktığını savunurlar. Midas yanılgısını merkantilistlerin
idrak ettiğini savunurlar. Perrotta (1993) bu konuyu ayrıntılı bir şekilde incelemiştir. Grampp ve
takipçilerine hak vermek olanaklıdır. Özellikle ticaret kavramının merkantilist dönemdeki içeri ile
günümüzdeki içeriğinin aynı olmadığı düşünüldüğünde Grampp’ın analizi daha da kuvvetlenir.
Merkantilist dönemde ticaret günümüzdeki ticaret kavramından farklı olarak üretimi de içerdiğini
Grampp (1991:122)’dan öğreniyoruz.
Ahmet Arif EREN
54
E. Hecksher’e göre merkantilistler zenginliği (para bolluğunu) güç için bir
araç olarak ele alırlar. Kısacası E. Hecksher için J. Viner’ın ilk maddesi geçerlidir. J.
Viner, E. Hecksher’in tek taraflı olarak ele aldığı bu ilişkiyi karşılıklı bir ilişki
olarak değerlendirir. E. Hecksher’in merkantilizm değerlendirmesini, J. Viner’ın
eleştirileri ile yoğurunca geleneksel tanımlamada merkantilizme ulaşılabilir. Bu
tanımlamaya, 17. yüzyılın ikinci yarısında merkantilizmde, bazılarına göre “kırılma”
olarak tabir edilen bir değişim yaşandığı iddiası eklendiğinde ve bunlar bir bütün
olarak Ehrlich’in tablosuna uyarlandığında aşağıdaki gibi bir tablo açığa çıkar:
Tablo 2: Geleneksel Tanımlamada Merkantilizm
Düşünce Şekli ve
Yaklaşım Dönemi
Amaç
Araç
Temel Temsilcileri
Külçeciler
Kıymetli maden
miktarının
azalmaması
İthalatın
yasaklanması
Hales, Malynes
İlk merkantilistler
Lehte dış ticaret
dengesi ile
sağlanan para
bolluğu
Ticaret
düzenlemeleri
Bacon, Misselden,
Mun, Child,
Barbon, Locke
Geç merkantilistler
Para bolluğu ile
sağlanan güç
Lehte dış ticaret
dengesi
Culpeper, Petty,
North, Davenant,
Law, Steuart
İlk tablo ile ikincisi arasındaki en önemli farklılık dönemin
isimlendirilmesindeki farklılık değil, geç merkantilist döneme ilişkin amaç
konusundaki farklılıktır. Geleneksel tanımlamaya göre geç merkantilistlerin amacı
üretim değil güç sağlamaktır.
Merkantilizmin
geleneksel
tanımlamasından
hareket
edildiğinde,
merkantilizm; homojen bir özden ve bu özün dışında kalan heterojen unsurlardan
oluşan bir öğreti olarak tanımlanabilir. Homojen öz; 1600’lerin ikinci yarısının
öncesinde lehte ticaret dengesi ile sağlanan para bolluğu (zenginlik) iken, 1600’lerin
ikinci yarısından sonra para bolluğu ile sağlanan güç olmuştur. Sir William Petty’nin
görüşleri merkantilizmin söz konusu homojen öz(ler)i ve hetorejen unsurları
bağlamında değerlendirilecektir.
Sir William Petty Merkantilist Bir Düşünür Mü?
55
4. Sır William Petty’nin “İktisada” Dair Düşüncesi
Merkantilizmin homojen özünün iki temel unsuru olduğu üçüncü bölümde
değerlendirildi. Bunlar; lehte ticaret dengesi ile sağlanan para bolluğu ve güçtür. 1518 yüzyıllar arasındaki dönem boyunca para bolluğu ve güç merkantilist broşür
yazarlarının ortak konusu olmuştur. Merkantilist dönemin başlangıcı ile 17. Yy’ın
ilk yarısı arasındaki dönemde merkantilizmin homojen özü; lehte ticaret dengesi ile
sağlanan para bolluğu iken, 17. yüzyılın ikinci yarısında bir değişim yaşanmış ve
homojen öz; para bolluğu ile sağlanan güç olduğuna dair bir görüş ağırlık
kazanmıştır. Bu bölümde, W. Petty’nin üretim, istihdam, artık, değer, rant, ticaret ve
nüfus konularındaki görüşleri ele alınacak ve yukarıdaki bağlamda güç görüşünün,
W. Petty’nin analizindeki varlığı değerlendirilecektir. Bu değerlendirme için W.
Petty’nin iktisadi görüşlerinin kapsamlı bir incelemesi gereklidir.
William Petty’nin görüşleri 17. yüzyılın ortalarındaki iktisadi ve siyasi
gelişmelerin ürünüdür. Bu bağlamda W. Petty’nin görüşlerini yaşadığı zaman ve
mekândan bağımsız değerlendirmemek gerekir. 17. yüzyılın ortaları, yoğun iktisadi
ve siyasi gelişmelerin yaşandığı bir dönemdir. Bu dönemde İngiltere’de monarşi
yeniden kurulduğu için 1660’lı yıllar yeni bir politik çağın, rejimin başlangıcı olarak
kabul edilebilir. W. Petty’nin yazıları, bu yeni rejimin kamu harcamalarını ve
vergilendirmeyi nasıl yapacağına ilişkindir. Yazılarının konusu dönemin siyasi
gelişmeleri iken, yazılarının yöntemini belirleyen ise 17. yüzyılda bilim ve
felsefedeki gelişmelerin ürünüdür. 17. Yüzyıl bilim devrimi, ele alınan konuların
nicelleştirilebildiği ölçüde bilim alanına girdiği yönünde bir kabul yaratmıştı. W.
Petty, bunu kendi çalışmasına uyarlar. Francis Bacon (1561-1626), Thomas Hobbes
(1568-1679) ve René Descartes (1596-1650)’ın çalışmalarının W. Petty’nin yöntemi
üzerinde etkisi olduğu söylenir. Yukarıdaki düşünürlerden özellikle F. Bacon’ın
etkisinin daha fazla olduğu Petty’nin yazılarında görülebilir. Petty, Bacon’ın
yöntemini iktisada uyarlamaya çalışır. Bu uyarlamayı ise; “politik aritmetik” olarak
isimlendirmiştir. Roncaglia (1998:161), W. Petty’nin metodolojisinin belirlendiği iki
temel yöntem olduğunu belirtir ve bunlardan “birincisi[nin] Bacon’ın tümevarım
yöntemi…” olduğunu savunur. Petty, politik aritmetik yöntemi ile her türlü hesabın
yapılabileceği inancındadır. Petty (1977:48) “Aritmetiği her şeye uygulayabilir
misiniz?” diye sorar ve “mistik, ruhani ve ölümsüz olmadıkça” uygulanabileceğini
belirtir. W. Petty’nin yukarıdaki sözlerinden, dünyevi olan her şeye bu yöntemin
uygulanabileceği anlamı çıkar. Yani W. Petty’e göre “mistik, ruhani ve ölümsüz
olmayan” her şeye, kısacası, ölçülebilme yeteneğine sahip her şeye aritmetik
yöntemi uygulanabilir. Bu görüşleri ile W. Petty, istatistiksel analizi iktisadi
tartışmalara uygulayan ilk düşünür olarak kabul edilebilir. W. Petty’nin istatistiksel
bir yöntem kullanmasından hareketle iktisadi konuların nicel boyutu ile daha fazla
Ahmet Arif EREN
56
ilgilendiği söylenebilir. Bu bağlamda W. Petty için temel sorunlardan birisi;
İngiltere’nin nasıl zenginleşeceğinden ziyade söz konusu zenginliğin büyüklüğü ve
ölçümüne ilişkindir. Bu iddiayı desteklemek adına sözü W. Petty’e bırakmak yerinde
olur:
“İngiltere’nin zenginliğinin gayrisafi hesabı: 1-Toprak, çiftlik evleri,
bahçeler ve bostan, ağaçlar ve kereste, madenler … 160 milyon 2- Londra
şehrindeki ölüm oranına göre oluşan yerleşim ve evler: 20 milyon 3- İngiltere’deki
tüm diğer konutlar: 25 milyon 4- Tüm bu evlere ait olan ev eşyaları ve mobilyalar:
15 milyon 5- Mücevher, tabak, külçe ve basılmış para: 10 milyon 6- Donanmayı da
içerecek şekilde her türlü denizcilik: 10 milyon 7- 6 milyon kişi için bir yıllık gıda
ve ödeme: 40milyon 8- Her çeşit sığır: 5 milyon 9- İşlenmemiş materyaller ve
mallar: 15 milyon” (Petty, 1997:181)
Petty memleketin zenginliğinin büyüklüğünü yukarıdaki şekilde rakamlarla
açıklamıştır. Bu rakamlar, zenginliğin kaynağının ne olduğuna ilişkin doğrudan bilgi
vermese de en azından ipuçları verir. Petty’nin yukarıdaki dokuz maddede sıraladığı
zenginlik rakamları, Petty’nin düşüncesinde zenginliğinin kaynağının üretim
olduğuna dair fikir vermektedir.
4.1. Üretim ve İstihdam
W. Petty zenginliğin kaynağını üretimde görmektedir. Dolayısıyla emek,
istihdam ve işbölümü onun görüşünde önemli bir yer tutar. Üretim için emek
gereklidir. Emek istihdam edilmiş olmalı yani aylak olmamalı ve hem de verimli
olmalıdır. W. Petty (1997:89) üretim ve emeğin önemini şu şekilde ifade eder: “Eğer
şimdi [krallıkta] kaç insan olduğunu ve bunların her birinin kabiliyetlerini
biliyorsak, onların geçimleri ve üretimleri için ne kadar buğday, yün…kıyafet,
büyükbaş hayvan…gerektiğini söyleyebiliriz…Yaşayabilmemiz için…kaç insanın
emeği gerekli…bunu, toprağa oranla insan sayısı (hands) ile kıyaslayarak
biliriz…”10 W. Petty’nin yukarıdaki ifadeleri özellikle de vurgulanan cümle adeta
hem toplumsal işbölümünün önemini ortaya koymakta hem de emek ve üretimin
öneminin altını çizmektedir ve bu anlamda A. Smith’i anımsatmaktadır.
W. Petty’nın yukarıdaki ifadeleri, zenginliğin kaynağına ilişkin olarak onun
görüşünü gösterir. W. Petty’e göre zenginliğin kaynağı ticarette değildir, toprak ve
emek miktarına dayanır. Petty (1963b:117) “İngiltere’nin zenginliği toprak ve
insanlarda yatar…”11 Petty (1963:68)’e göre “toprak zenginliğin annesiyken emek
10
11
Vurgular orijinalinde yoktur
Vurgular orijinalinde yoktur
Sir William Petty Merkantilist Bir Düşünür Mü?
57
[zenginliğin] babası ve aktif ilkesidir.” W. Petty’nin bu son ifadesi, kitabında, ceza
konusunu tartıştığı bölümdedir. W. Petty’nin cezalara ilişkin yaklaşımından
hareketle onun istihdama verdiği önem anlaşılabilir. Şöyle ki suçluları hapishanelere
koymak ya da ölüm cezaları uygulamak ona göre, potansiyel olarak çalışabilecek
olanların çalıştırılmaması anlamına geleceğinden kabul edilmemesi gereken bir
durumdur. “Borcunu ödemeyen hırsızlar neden ölüm yerine kölelikle
cezalandırılmasın? Köle olarak [çalıştırıldıklarında] daha fazla emek harcamaya
zorlanırlar…böylece İngiliz İmparatorluğu’ndan bir kişi eksilmemiş iki kişi artmış
olur.” (Petty, 1963:68). Petty (1997:90) “Kamu için en yararlı şey…çalışabilecek
kadar çok insanı işe koşmak…” olduğu görüşündedir.12 Kısacası zenginliğin
kaynağı toprak ve emek kullanılarak elde edilen üretimdir. Bu nedenle de istihdam
mümkün olduğu ölçüde arttırıldığında hem daha fazla toprak hem de daha fazla
emek kullanılır ve üretim de artmış olur.
W. Petty kullandığı analoji ile, toprak doğurgan (üretken) anne ve emek ise
çalışkan (üretken) babadır. Geleneksel merkantilist yaklaşımla W. Petty’nin
görüşleri arasındaki farklılık bu noktada açığa çıkar. Merkantilizmin homojen özü
olan; zenginliğin kaynağı ticarettir görüşüne karşılık W. Petty, zenginliğin
kaynağını doğurgan ve çalışkan toprak ve emekte, yani üretimde görür. Aylakların
istihdam edilmesinin üretimi ve dolayısıyla ülkenin zenginliğini arttıracağına bu
bağlamda inanır.13 “Nehirleri su taşıtlarının seyrine elverişli hale getirmek ve
karayollarını onarmak için dilencileri istihdam etmek…” Petty (1963:7)’e göre
12
Buradan hareketle aslında Petty’nin merkantilist bir düşünür olduğu iddia edilebilir. Aşağıda, 14
numaralı dipnotta Grampp’tan yapılan alıntı, merkantilistlerin temel hedefinin tam istihdam olduğuna
ilişkindir. Petty’nin cezalara ilişkin görüşündeki istihdam yaklaşımının da tam istihdamı hedeflediği
söylenebilir.
13
Petty’nin aylakların istihdamın ülke için yararlı olduğu argümanına Murphy (2009) daha farklı yaklaşır.
İngiltere’de aylaklara iş sağlandığında, İrlanda mallarına yönelik talebin artacağı ve İrlanda’lı toprak
sahiplerinin vergi yükünün azalacağını düşündüğü için Petty’nin istihdam konusunu ele aldığını
düşünür. “Petty…servetini arttırabilmek için çok çalıştığından dolayı onu korumak ister”. Murphy
(2009:28) Murphy kısacası Petty’nin kendi cebini düşünerek görüş bildirdiğini düşünmektedir.
Petty’nin vergiye ilişkin görüşleri Murphy’i haklı çıkartacak şekilde okunabilir. Örneğin Petty
(1963:32) “…vergi[nin] herkesten orantılı alın”ması taraftarıdır ve “insanları en çok kızdıran şey[in],
komşusundan daha fazla vergilendirilmek” olduğunu iddia eder. Petty’nin bu ifadelerini Murphy’nin
bakış açısıyla değerlendirerek kendisi toprak sahibi ve zengin olduğundan çok fazla vergi ödemesi
gerekmekte ve bundan kaçınabilmek için böyle görüşler ortaya attığı söylenebilir. Petty’nin yazılarının
bütünlüğü doğrusu böyle bir izlenim vermemektedir. Petty basit olarak vergilerin nasıl toplandığı değil,
nasıl kullanıldığı, ulusun zenginliğine katkısı bağlamında değerlendirilmektedir. “Vergiler hemencecik
bizim yerli mallarımıza harcandığında, bana öyle geliyor ki insanların bütününe çok az zarar verir.
Bunun tek etkisi belirli kişilerin zenginlik ve servetlerinde değişiklik yaratmasıdır ve özellikle toprak
sahibi ve tembel olandan zanaatkar ve çalışkan olana [gelir] transferinde bulunmasıdır.” (Petty,
1963:37) Petty’nin bu sözleri onun değerlendirmelerinin toprak sahibi menfaatine ya da kendi
menfaatine yönelik olmadığını, ülkenin ve halkın menfaatine bir değerlendirmede bulunduğu
göstermesi ile Murphy’nin yaklaşımının haklılık payı olmadığını ortaya koyar.
Ahmet Arif EREN
58
ülkenin zenginliğini arttırır.14 Üretim ne kadar fazla ise zenginliğin de o kadar fazla
olacağına dair kuvvetli bir inanca sahiptir. “Toprağımızın verimliliği ve kapasitesini
bildiğimizde, insanların emeğinin…olabilen en yüksek üretimi sağlayıp
sağlamadığını söyleyebiliriz”15 (Petty, 1997:90). W. Petty üretimin artmasını,
merkantilistlerin düşündüğü gibi dış ticaret fazlası için dolayısıyla kralın hazinesinin
artması için arzu etmez. Amacının, ne lehte ticaret dengesi ile sağlanan para bolluğu
ne de para bolluğunun sebep olacağına inanılan güç olmadığı yukarıdaki
ifadelerinde görülebilir. Müdahale değil, serbest ticaretin daha faydalı olduğu
inancındadır. Hull (1900:339)’un W. Petty’i “merkantilist doktrinin
müdahaleciliğinden ziyade serbest ticareti savunması ve emek değer teorisinin ilk
nüvelerinin temelini atması ile ekonomi politik geleneğinde görmek mümkündür.
Petty önceliği ticarete vermemektedir” sözleri bir anlamda yukarıdaki
değerlendirmeleri destekler. C. Hull’un W. Petty’e ilişkin görüşlerinin ilk kısmı
olan; merkantilizmi müdahale-serbest ticaret tartışmasında konumlandırmanın,
merkantilizmin homojen özünde olmadığı söylenebilir. Ticaretin düzenlenmesi,
ülkede para bolluğu sağlaması nedeniyle bir araçtır. Hull’un görüşünün ikinci kısmı
olan W. Petty’nin önceliği ticarete vermemesi kısmının yukarıdaki
değerlendirmeleri pekiştirdiği ise söylenebilir.
W. Petty’nin zenginliğin belirleyicisi olarak emek ve toprağı görmesinin
fiyat teorisindeki yansıması ise (doğal) fiyatın belirleyicisi olarak ücret ve rantı
kabul etmesidir. W. Petty, fiyatın belirlenmesinde emek baba ve toprak anayı eşit
değerde görmez. W. Petty’e göre değerin belirlenmesi hususunda; toprak, emekten
daha önemli bir etkendir. Bu minvalde fiyatın belirleyicisi olarak da rantın ücretten
daha baskın olduğunu düşünür.
4.2. Rant ve Artık Teorisi
W. Petty, değer teorisini rant teorisi içinde değerlendirmiştir. Rant analizinde
W. Petty artık görüşüne ulaşmış bu bağlamda artıklı teoriler için, klasik iktisadi
düşünce için zemin hazırlamıştır. W. Petty’nin rant görüşü kârı da içerir, bu
bağlamda artık ve rantı aynı başlık altında ele almak uygun olur. W. Petty kârı,
14
Görüldüğü üzere Petty’nin analizinde hedefin istihdam olmadığını, istihdamın bir araç olduğunu iddia
ediyoruz. Grampp (1952) ise bu iddiaya katılmaz. Grampp’a (1952:123). Merkantilistlerin hedefinin
“lehte ticaret dengesi” olduğu genel kabulüne itiraz eden Grampp (1952:123) dış ticaret fazlası ile
hedeflenen şeyin “istihdamı arttırmak” olduğunun altını çizer. Kısacası Grampp için istihdamın
arttırılması araç değil, amaçtır. Grampp’ın bu görüşünü küçük farklılıklarla destekleyen düşünürler
olduğunu da belirtmemiz gerek. Örneğin Perrotta (1991:324), 1600’lerden sonra üretimin amaç haline
geldiğini aşağıdaki sözleri ile ifade eder. “1600’lerden sonra üretimle dış ticaret arasındaki ilişki tersine
dönmüş; ticaret basit olarak üretimin artması için bir araç olmuştur.”
15
Vurgular orijinalinde yoktur.
Sir William Petty Merkantilist Bir Düşünür Mü?
59
ranttan ayırmamıştır. Kârı, rantın içinde görmesi bir bakıma normal kabul edilebilir.
W. Petty zenginliğin kaynağını toprak ve emekte yani üretim alanında görmektedir.
Dolayısıyla ticaret/dolaşım W. Petty’nin analizinde önemli bir yer tutmaz. Bu
bağlamda [devirden doğan] kâr ona göre önemli olmadığından teorik olarak rantın
içinde ele alınabilir.
W. Petty’nin ranta ilişkin görüşlerini onun ifadelerinden hareketle
değerlendirmek yararlı olur: “Bir bölgede 1000 kişi var ve bunlardan 100 tanesi
gerekli gıda ve giysi tedarik ediyorsa, 200 tanesi diğer milletlerin karşılığında para
ya da mal verecekleri malları yapıyorlarsa, 400 tanesi herkese zevk, ihtişam ve gurur
verecek süs [yapımı] işlerinde çalışıyorlarsa, 200 tanesi idareci, hukukçu, papaz,
fizikçi, tüccar ve perakendeci ise bunların toplamı 900 eder. Geride kalan 100
fazlalık için yeterince gıda olduğunda soru [bunların geçimliklerini] nasıl elde
ettikleridir. Çalarlar mı, soyarlar mı yoksa kendilerini açlıktan ölüm ızdırabına mı
terk ederler…İsraf edilecek fazlalık bunlara verilir” (Petty, 1997:30-31) Petty artık
kavramın yerine burada fazlalık demeyi tercih eder. Artık fikrini yakalamış olsa da
artığın işlevini ve bölüşümünü kavrayamadığı ya da ele almadığı söylenebilir. Bir
fazlalık olarak ele aldığı artığın aylaklar olmasa israf olacağını düşünür. Söz konusu
fazlalığın aylakların eline geçebilmesi için onların çalıştırılmalarını (aylaklıktan terfi
etmelerini) şart koşar. Başka bir kitabında ise (Petty, 1963: 43)16artığı aşağıdaki
ifadeleri ile ele alır: “Varsayalımki bir kişi kendi elleriyle belirli genişlikteki bir
toprağa tahıl ekti. Yani toprağı kazdı veya çift sürdü, tırmıkladı, zararlı otları
ayıkladı, biçti, eve taşıdı, harmanladı ve eledi, toprak için gerekli çiftçilik işlerini
yaptı ve bununla birlikte aynısını elde etmek için tohum ekti. Bu adamın hasatından,
tohumluğunu, kıyafetle mübadele etmek üzere diğerlerine verdiklerini ve evde kendi
yediklerini ve diğer doğal gereksinimlerini çıkarttıktan sonra geriye kalan tahılın,
toprağın o yıldaki doğal ve gerçek rantı olduğunu ve yedi yılın ortalaması değerinde
olduğunu söylüyorum.”
Petty rantı basit bir tahıl modeli içinde alarak toprağın rantını bu model
içinde açıklamıştır. Yukarıdaki alıntıda vurgulara dikkat edildiğinde, W. Petty’nin
artık kavramını kullanmadığı ancak artık değer teorileri için bir başlangıç
oluşturduğu söylenebilir. W. Petty’nin “geriye kalan tahıl”ile ifade ettiği şey aslında
artıktır. W. Petty’e göre bu artık, toprağın doğal ve gerçek rantıdır ve toplam
üretimden üretim masraflarının ve kişinin kendi geçimliği için gereken masrafların
çıkarılması ile ölçülür. W. Petty, rantın parasal değerini açıklarken, analizine
yukarıdaki tarlada çalışan adama ek olarak ikinci bir kişiyi dahil eder. Söz konusu
diğer bir kişinin gümüş üretiminde çalıştığını kabul ederek analizini sürdürür:
16
Vurgular orijinalinde yoktur.
60
Ahmet Arif EREN
“…Bir başka kişi gümüş olan bir ülkeye seyahat etsin. Orada [toprağı]
kazsın, [gümüşü] saflaştırsın ve onu diğer adamın tahıl ektiği yere getirsin. Aynı kişi
gümüş için çalışırken gerekli geçimi için ayrıca yiyecek biriktiriyor ve kendisine
barınak sağlıyordur. Ben birinin gümüşünün diğerinin tahılıyla eşit değerde olması
gerektiğini savunuyorum. Birisi muhtemelen 20 ons17ken diğeri 20 bushel18dir…Bir
bushel tahılın fiyatı bir ons gümüştür.” (Petty, 1963:43)
W. Petty artık tahılın parasal değerini artık gümüş ile açıklar. Gümüş
üretimindeki üretim masrafları çıktıktan sonra geriye kalan artık gümüş; artık tahılın
parasal değeri olur. W. Petty’e göre değerin kaynağı emekte ve topraktadır ve
toprağı da emek cinsinden ifade ederek önemli bir sorunu çözdüğünü düşünür. Petty
(1963:44)’e göre “Her şey iki doğal ölçü birimi ile, toprak ve emekle
değerlendirilmelidir.” W. Petty, toprağı da emek cinsinden ifade ederek ölçüyü
sadece emeğe indirgemeyi başardığına inanır: Petty (1963:44-45)’e göre “Toprakla
emek arasında doğal bir oran bulduğumuz için mutluyuz. Değeri bunlardan herhangi
birisi ile…gösterebiliriz ve penileri poundlara çevirebildiğimiz gibi birini bir
diğerine çevirebiliriz.” Bu ifadeleri ile W. Petty klasik emek değer teorisini A.
Smith’den bir asır önce haber vermiştir.
W. Petty, İrlanda’nın topraklarının dağıtılması ile görevlendirilmişti. Bu
nedenle de toprağın değeri konusu sadece onun temel ilgi alanı olmakla kalmamış,
söz konusu hesaplamaları pratikte kullanmış ve hatta “meslek” olarak bu iş kolunda
çalışmıştır. Teorisi dönüp dolaşıp, toprağın değerinin ne olması gerektiği, nasıl
hesaplanacağı sorularına cevap üretmeye yönelir. Petty toprağın fiyatını, toplam
para rantından türetmeye uğraşır. W. Petty toplam yıllık rantın 20 katının toprağın
fiyatını oluşturduğunu hesaplamıştı. Petty bu yirmi rakamının kökenini bulmaya
çabalar. Rantla toprağın fiyatı arasında sadece doğrudan bir ilişki görmez; rantın,
toprağın fiyatının temel belirleyicisi olduğunu düşünür. W. Petty İrlanda’da toprak
dağıtımından sorumlu olduğu için bir parsel toprağın yıllık rantının 50 pound
getirdiğini ve o toprağın 1000 pound’a satıldığını biliyordu. Ancak toprağın fiyatının
neden toprağın rantının yirmi katı olduğunu bilmiyordu. Bu soruya cevap bulmak
için W. Petty politik aritmetik yöntemini kullanmıştır ve toprağın rantının ve
fiyatının oluşumunu dışsal bir koşula – baba oğul ve torunun bir arada yaşama
süresiyle bağdaştırmıştır:
“Yıl sayısından şunu anlıyorum. Biri 50 yaşında, diğeri 28 yaşında ve bir
diğeri 7 yaşında olan [üç kişi tasarlıyorum]…Diyelim ki bunlar büyük baba, baba ve
17
18
28,35 grama karşılık gelen özellikle altının ağırlığını ölçmekte kullanılan İngiliz ölçü birimi.
4/5 kileye (yaklaşık 140 kg) karşılık gelen özellikle tahıl ürünlerinin hacmini ölçmekte kullanılan
İngiliz ölçü birimi.
Sir William Petty Merkantilist Bir Düşünür Mü?
61
çocuk olsun…satın alınan yıl sayısı herhangi bir toprağın doğal bedelidir, böylesi üç
kişinin yaşamlarının alışılmış büyüklüğüdür. İngiltere’de şu anda üç yaşamın 21
olduğunu zannediyoruz ve sonuçta toprağın değeri, yaklaşık olarak aynı yıllık satın
alıma eşittir.” (Petty, 1963:45)
W. Petty toprağın değerinin belirli sayıdaki (21) yıllık rant toplamlarından
oluştuğunu iddia eder. W. Petty’nin analizinde rant, bushel/birim tahıl başına göre
belirlendiği için ve bu ise onun üretiminde harcanan emek miktarına bağlı olduğu
için emek, sadece tahılın değerinin değil, daha önce de vurgulandığı üzere toprağın
değerinin de nihai kaynağı olmaktadır.
W. Petty toprağın rantındaki fiyat dalgalanmalarının, faizdeki
dalgalanmalardan kaynaklandığını düşünmedi. İlişkiyi ters tarafından kabullendi.
Yani rantın faizi belirlediğini düşündü. Toprak rantı 20-21 yıllık satın alıma eşit
olduğu için paranın faizi %5 seviyesindeydi. Yani bir parça toprak 1000 pounda
alınıyor ve yıllık 50 pound rant getiriyorsa 1000 pound sermayeye sahip kişi ancak
50 poundluk sermaye getirmesi koşuluyla parasını borç verecektir. Petty (1963:48)’e
göre “faiz, en azından para borcunun satın alınabileceği toprağın rantıdır.”
Geleneksel tanımlamaya göre merkantilistler zenginlik ile üretim arasında bir ilişki
görmezler. Bu minvalde faiz konusundaki tartışmalar üretime etkisi açısından değil,
ticarete etkisi açısından ele alınır. Bu nedenle de faizin kaynağı konusuna ilişkin bir
tartışma yapmazlar. W. Petty ise faizin ticarete etkisi ile ilgilenmez; doğrudan faizin
kaynağını tartışır ve faizin belirleyicisinin toprak rantı olduğunu savunur.
W. Petty’nin değerlendirmelerinde, toprağın rantını ve onun değerini
belirleyen dışsal faktörlerden birisi, tahıl ihtiyacındaki artıştır. Bu görüşü ile bir
anlamda fiyatların oluşumunda talebin de belirleyici olduğunu belirtmiş olmaktadır.
Petty (1963:48)’e göre “nasıl ki çok fazla para ihtiyacı mübadeleyi arttırıyorsa, çok
fazla tahıl ihtiyacı da sonuç olarak tahıl üreten toprağın rantını ve sonuçta toprağın
kendisinin fiyatını arttırır.” Büyük baba, baba ve torunun birlikte yaşama süreleri
değişmeyeceği için kısa dönemde rantın değişmemesi beklenir ama tahıl talebindeki
artış, rantı ve dolayısıyla toprağın değerini artırır. W. Petty buradan hareketle doğal
fiyat piyasa fiyatı ayrımına ulaşabilirdi. İfadeleri onun bu ayrıma ulaştığını gösterir
niteliktedir.
W. Petty rant ve toprağın (piyasa) fiyatındaki değişmeleri gözlemlemiş ve
toprağın satın alım yılı teorisi (doğal fiyat) ile bu değişmeleri açıklayamamış ve
başka bir teori oluşturmak zorunda kalmıştır. Tahıl ihtiyacındaki değişmeler ile rant
arasında kurduğu bu teorik bağ sayesinde toprağın fiyatındaki ve ranttaki
değişmeleri açıklayabilmiştir. Bunun yanı sıra aynı dönemde ama farklı mekânlarda
toprağın rantının ve fiyatının farklı olduğunu gözlemlemiştir. Farklı mekânlarda
toprağın rantının ve fiyatının farklı olmasını, ne ilk teorisi – toprağın satın alım yılı –
Ahmet Arif EREN
62
ne de ikincisi – tahıl ihtiyacının artması – ile açıklayamamıştır. Çünkü toprağın satın
alım yılı değişmesine rağmen bazı yerlerde toprağın rantı yüksekken, bazı yerlerde
düşüktür. Keza tahıl ihtiyacı her iki bölgede neredeyse aynı iken toprağın rantının
çok farklı olduğunu gözlemlemiştir. Çok nüfuslu alanlara yakın yerlerdeki topraklar
Petty (1963:49)’e göre “…orada toprak sahibi olmanın verdiği ek zevk ve onur
nedeniyle uzak alanlara göre daha çok satın alım yılına sahiptirler.” Bu ifadesi ile
W. Petty, rantın belirlenmesinde yeni bir dışsal neden getirmiştir –nüfusun yoğun
olduğu bölgelerde yaşamayı tercih etmek. Bu durum taleple ilişkili hale getirilebilir.
Tahıl ihtiyacındaki artışın rantı arttırmasından çok da farklı bir durum değildir.
W. Petty’nin fiyata ilişkin gözlemleri; piyasadaki fiyatların kısa dönemde ve
mekâna göre farklılık gösterdiğidir. Bunları ise yine gözlemlediği diğer
değişkenlerdeki değişiklikler ile açıklamaya çalışmıştır. Ancak söz konusu
değişiklikleri, doğal fiyattan sapmalar olarak görmüştür. Her bir değişiklik için ayrı
nedenler türetmeye çalışmış ve bu nedenle de teorisi karmaşık bir hal almıştır.
Teorisindeki tüm karışıklıklara rağmen W. Petty üç nedenle, birinci olarak;
zenginliğin kaynağının emek ve toprak olduğu iddiası, ikinci olarak; rantı
açıklamaya çalışırken artık kavramsallaştırmasına ulaşması ve son olarak; doğal
fiyat-piyasa fiyatı ayrımı için gerekli alt yapıyı oluşturması ile klasik ekonomi
politik geleneğine daha yakındır.
4.3. Ticaret, Nüfus ve Verimlilik
W. Petty’nin rant teorisine genel olarak bakıldığında, ranta ilişkin üç teori
oluşturduğu ve ranta ilişkin karşılaştığı güçlükleri bu teoriler ile aşmaya çalıştığı
söylenebilir. Bu noktada Hull (1900:325)’un “Petty’nin “doğru” bir rant teorisine
sahip olduğu konusunda imalar bulunmaktadır” sözleri bir anlamda W. Petty’nin
rant teorisindeki karmaşıklığa da vurgu yapar. W. Petty rant konusunda ne kadar
karmaşık görüşlere sahipse nüfusa ilişkin görüşleri bir o kadar açık ve anlaşılırdır.
Nüfus, W. Petty’nin analizinde hem rantı belirleyen dışsal faktörlerden birisidir hem
de ülkenin zenginliği için önemli bir araçtır. “İnsanların azlığı gerçek yoksulluktur.
Nüfusu sekiz milyon olan bir devlet, kendisiyle aynı büyüklükte toprağa sahip ama
nüfusu 4 milyon olan bir devletin iki katı zengindir.” Petty, (1997b:48). W. Petty’nin
bu sözleri onun nüfusa önem verdiğinin iddia edilmesi için gerekli malzemeyi içerir.
Ancak W. Petty için önemli olan nüfus değil, istihdamdır. İstihdamın da önemli
olmasının nedeni, üretimin ancak istihdamın artması ile sağlanabileceğine olan
kuvvetli inancıdır. W. Petty (1997:100)’e göre “Küçük bir ülke ve az sayıda insan,
konumunu, ticaretin ve politikası ile çok daha fazla insana ve sınıra sahip ülkeye,
zenginlik ve güçte eşit olabilir.” W. Petty’nin bu sözleri nüfusun önemli olsa da
temel belirleyici olmadığını göstermesi açısından önemlidir. W. Petty’nin
Sir William Petty Merkantilist Bir Düşünür Mü?
63
istihdamdan daha çok emeğin verimliliğine önem verdiğine dair bir iddia vardır.
Bevan (1894:26)’a göre “Devletin güvenliği zenginliğine dayanır. Zenginliği ise
üretken emeğe dayanır”19. Amati ve Aspromourgos ise (1985:127) emeğin
verimliliği konusunu ilk dile getiren düşünürün W. Petty olduğunu savunurlar:
“Üretken emek kavramını ve…toplumsal işbölümünü ilk kez kesin ve açıklıkla
belirten Petty…olmuştur.”20 Bevan’ı, Amati ve Aspromourgos’un iddialarını
destekleyecek ifadeleri W. Petty’nin yazılarında bulmak mümkündür. Petty
(1963b:118)’nin “…bir kişi, beş kişinin işini yapabiliyorsa bunun etkisi dört yetişkin
işçiyi dünyaya getirmek ile aynıdır” ifadesi doğrudan emeğin verimliliğine
ilişkindir. Beş kişinin işini yapmak demek bir kişinin beş kat daha fazla üretim
yapmasıdır, ya da W. Petty’nin ifade ettiği gibi dört kişinin daha istihdam ordusuna
katılmasına bedeldir. İşbölümüne ilişkin olarak ise Petty (1997b:29), “örneğin saat
yapımında, her hangi bir kişi işin tümünü yapmıyorsa ve eğer bir kişi çarkları
yapıyorsa, diğeri yayı ve bir diğeri kadranı işliyorsa…o zaman saat, tüm işi tek bir
kişinin yaptığı duruma göre daha iyi ve daha ucuz olacaktır21 sözleri örnek olarak
kabul edilebilir, W. Petty’nin bu sözleri, onun işbölümünün önemini kavradığını
gösterir. Dolayısıyla W. Petty salt olarak nüfusa önem vermez. Nüfusun fazla
olması; istihdamı, işbölümünü ve emeğin üretkenliğini arttırdığı için ve dolayısıyla
üretimi arttırdığı için yani kısacası zenginliği arttırması nedeniyle önemlidir.
Kısacası, W. Petty için zenginlik daha önce ele alındığı üzere üretimden
kaynaklanır. Nüfus ve istihdam ise üretimi arttırması nedeniyle önemlidir.
W. Petty’nin ticaret ve tüccar konusundaki görüşleri ise özellikle nüfus ve
istihdama ilişkin görüşlerini destekler niteliktedir. Daha önce de belirtildiği üzere W.
Petty’nin özellikle tüccara ilişkin olarak eleştirel bir tutumu vardı. W. Petty’nin
tüccara ilişkin şu sözleri önemli olduğu için tekrardan alıntılamak yararlı olur: “Tüm
krallık ve devletlerde çok sayıda tüccar vardır, tüm limanlarda da çok sayıda tüccar
vardır. Tüm dükkanlarda da çok sayıda tüccar vardır. Hepsi aynı şeye eşlik eder:
insanları soymak” (Petty: 1997:185). Tüccar sayısının azaltılmasının yararlı
olacağını aşağıdaki sözleri ile ifade etmektedir: “…diğer ülkelerin [fazladan ürettiği]
mallar ile bizim fazladan ürettiğimiz malların mübadelesini yönetmek için ne kadar
tüccar gerektiği bilinebilir…Kamuya uygun ve orijinal bir şey kazandırmayan,
19
Vurgular orijinalinde yoktur.
Vurgular orijinalinde yoktur.
21
Vurgular orijinalinde yoktur. W. Petty’nin ele aldığı örneği vermeden önce Smith’in kullandığı örneği
görmek ve aralarındaki benzerliği W. Petty’nin örneğinden sonra incelemekte büyük yarar yarar vardır.
Smith, (1985:19-20) Böyle ufak manüfaktörlerden olan ve sık sık işbölümünün dikkat çektiği toplu
iğne yapım işini örnek olarak alalım….yani uygun bir işbölümü ve değişik işlemlerin elverişli birleşimi
sonucunda, şu an başarabildiklerinin ikiyüzkırkta biri, belki de dörtbinsekizyüzde birini bile
yapamayacaklardı.”
20
64
Ahmet Arif EREN
yoksulların emeği ile kendi aralarında adeta oyun oynayan bir çeşit kumarbaz olan
[tüccarların] sayısı büyük ölçüde azaltılabilir…Büyük ücretler alıp kamu için çok az
iş yapan, perakendeciler, tüccarlar, fizikçiler, hukukçular, din adamlarının sayısı
azaltılması ortak masrafların karşılanması için bu, ne kadar büyük bir kolaylık
sağlar.” (Petty, 1997:28-29). Petty tüccar sayısının azalmasının üretime olumsuz bir
etki yapmayacağı düşüncesindedir. Suçluların hapishanelerde tutuklu kalmaları
yerine özellikle bayındırlık faaliyetlerinde istihdam edilmelerini savunan W. Petty,
tüccar sayısının azaltılmasının istihdama ilişkin sonuçlarını değerlendirmemesi
ilginçtir. Buradan hareketle W. Petty’nin ticari faaliyetteki istihdamı verimsiz kabul
ettiğine dair bir iddia ortaya konabilir. W. Petty tüccarları, insanları “soy”an
hırsızlar, “yoksulların emeği ile oynayan kumarbazlar” olarak ele aldığından
bunların sayısı ne kadar az olursa bu toplum için o kadar faydalı olacaktır. Kamusal
yarar toplumdaki tüccar sayısının azalması oranında artacaktır.
W. Petty’nin analizinde tüccar ve ticari faaliyet çok önemli bir yer tutmaz.
“Varsayalım ki ne tahıla ihtiyacımız var ne de çalışabilecek aylak [nüfusa] sahibiz,
ama halihazırda işleyebileceğimizden çok fazla yünümüz var. Bu durumda tabi ki
yün ihraç edilebilir çünkü çalışanların daha iyi bir işte istihdam edildiği kabul
edilmiştir.” (Petty, 1997:59). W. Petty’nin bu ifadeleri onun ticarete karşı olmadığını
gösterir. Ancak ticaretin çok gerekli olmadığını da gösterir. Daha da önemlisi ülke
içinde o yünün ek ve yararlı bir istihdama yol açmayacağından dolayı satılmasını
söylemesi ticaretin önünde istihdamı ve üretimi gördüğünü gösterir.
Petty (1997:58)’nin özellikle dış ticarete ilişkin görüşleri ele alındığında
geleneksel merkantilist savlara yakın olmadığı görülebilir. W. Petty’nin dış ticaret
görüşünün anlaşılabilmesi için uzunca bir alıntı yararlı olur: “Kendimizin geliştirdiği
ve imal ettiği hiçbir mal ihraç etmezsek, paranın da dışarı çıkmasına mani olursak,
kaçınılmaz olarak [ülke içine] yabancı hiçbir şey girmesine izin vermemiş oluruz.
Normalde [ülkemizi]…yabancı mallarla donatabilecek kadar ihracat yaptığımızı
varsaydığımızda, emeğimiz ve toprağımızın olağandışı bir şekilde azalması
durumunda, normalde [ihtiyaç duyduğumuz] malların ancak yarısını tedarik edecek
kadar ihracat yapabiliriz.” W. Petty para çıkışının yasak olmasının önceden ihtiyaç
duyulan ve satın alınan malların alınamaması, mallardan yoksun kalmak anlamına
geldiğini düşünür. Dolayısıyla para çıkışının yasaklanması ya da ithalatın
yasaklanmasına ilke olarak karşıdır. Ancak buna bir istisna getirmiştir. Bu istisnayı
W. Petty’nin sözlerinden takip etmek yararlı olur: “ihracatımızı çok fazla aşmadıkça
ithalatın yasaklanmaması gerektiğini düşünüyorum…bir anlığına bin insanın
emeğini yakmak, bin insanı işsiz bırakıp emek yeteneğini kaybetmelerine yol
açmaktan iyidir.” (Petty, 1997:60) Petty “lehte ticaret dengesi” argümanına sahip
değil ama dış ticaretin aşırı noksan vermesine de karşı bir tutum sergiliyor. İthalatın
Sir William Petty Merkantilist Bir Düşünür Mü?
65
yasaklanmasının son tahlilde istihdam ve üretime olumsuz etkisi olacağını
düşünüyor. İthalatın yasaklanmasının yanlış olduğunu düşünen Petty (1997:60) bu
konu hakkında fazla bir şey söylemek istemediğini aşağıdaki sözleri ile ifade ediyor:
“Ben kendim ne tüccar ne de devlet adamı olmadığımdan [konunun tartışılmasını]
diğerlerine bırakıyorum”22. W. Petty’nin dış ticaret konusunda yukarıdaki ifadeleri,
temel olarak ithalata getirilmek istenen yasaklara karşı olduğunu gösteriyor.
Merkantilizmin homojen özünde yer alan para bolluğu için, ithalatın mümkün
olduğu ölçüde az olması gerekir. W. Petty ise ithalatın kısıtlanmasına karşı duruyor.
Yukarıda vurgulanan noktalara dikkat edildiğinde W. Petty’nin diğer broşür
yazarlarını bir anlamda eleştirdiği de söylenebilir. Broşür yazarlarının çoğu,
dönemin önemli tüccarları ve devlet adamları olmalarından dolayı bir anlamda taraf
olmaları nedeniyle objektif değerlendirmelerde bulunamadıklarını düşünüyor
olabilir.
5. Sonuç Yerine
A. Smith ve E. Heckscher’in görüşleri ile gelişen ve J. Viner’in E. Hecksher
eleştirisi ile olgunlaşan merkantilizmin geleneksel tanımlaması, merkantilizme
ilişkin homojen bir öz sağlamaktadır.23 Üçüncü bölümde gösterilmeye çalışıldığı
üzere söz konusu homojen öz; iki unsurdan oluşur. Bunlardan bir tanesi lehte ticaret
dengesi ile sağlanan para bolluğu (1650 öncesi) iken diğeri ise para bolluğu ile
sağlanan güçtür (1650 sonrası). Meseleyi W. Petty bağlamında ele alınca doğrusu bu
iki unsuru bir potada eritmek mümkündür. Lehte ticaret dengesi ile sağlanan para
bolluğu amacı ile para bolluğu ile sağlanan güç amaçları bir arada ikiz amaçlar
olarak isimlendirilebilir. 4. Bölümdeki değerlendirmeler W. Petty’nin görüşlerinde
bu ikiz amaçların olmadığına ilişkindi. Bu amaçları gerçekleştirmek için uygulanan
politikalar seti ise merkantilizmin heterojen unsurlarını oluşturur. Daha güçlü bir
krallık arzusu sadece merkantilist düşünürler için ortak paydayı oluşturmaz. Bu,
klasik düşünürler için de ortak payda olarak kabul edilebilir. Ancak lehte ticaret
dengesi ile sağlanacak para bolluğu klasik düşüncede arzulanan bir amaç değildir.
Klasik düşüncede zenginliğin kaynağı üretimdir. Buradan hareket edildiğinde W.
Petty’nin görüşlerinin lehte ticaret dengesini savunan merkantilist düşünürlerden
ziyade, üretimi ön planda tutan klasik düşünceye daha yakın olduğu sonucuna
ulaşılır. Hatta bir adım daha atılarak klasik ekonomi politiğin William Petty ile
22
23
Vurgular orijinalinde yoktur.
Engels (1975:348) ‘e göre “Petty, metaların değer büyüklüğünün son derece açık ve kusursuz bir
tahlilini verir. Bunu önce aynı miktarda emeğe varolan değerli madenler ile buğdayın eşdeğerliliği ile
örneklendirerek, değerli madenlerin değeri üzerine ilk ve son “teorik sözü söyler. Ama metaların
değerlerinin eşit emekle ölçüldüklerini de , çok açık ve genel bir biçimde, ifade eder.”
66
Ahmet Arif EREN
“başla”dığı iddia edilebilir. Bu noktada sözü iddianın sahibine bırakmakta yarar
vardır:
“Metanın kullanım değerinin, somut emeğe ya da belirli bir amaç için üretici
eyleme indirgenmesi ve değişim değerinin emek zamanına ya da eşit toplumsal
emeğe indirgenmesi, İngiltere’de William Petty24 ile Fransa’da Bouisguilbert ile
başlayan ve İngiltere’de Ricardo ile ve Fransa’da Sismondi ile sona eren klasik
ekonomi politik tarafından bir buçuk yüzyılı aşan bir süreden beri yapılmakta olan
araştırmaların eleştirel bir sonucudur.” (Marx, 1993:67-68)
Her ne kadar merkantilizmin homojen özü W. Petty’nin görüşlerinde olmasa
da merkantilizmin heterojen unsurlarına onun görüşlerinde rastlamak mümkündür.
W. Petty; faiz, nüfus25, para, istihdam ve rant konularını ele almış ve hatta bu
konuların bazılarında savunduğu görüşler ile merkantilist broşür yazarlarının
savundukları görüşler arasında benzerlikler kurulabilir.26 Ancak söz konusu
benzerlikler sadece görüntüde bulunmaktadır. Özellikle W. Petty’nin nüfus ve para
konusundaki değerlendirmelerine benzer görüşler merkantilist yazında da vardır.
Ancak W. Petty’nin bu konudaki görüşleri dahi onun temel felsefesi ile; yani
zenginliğin kaynağının üretimde olduğu görüşü ile tutarlıdır. Engels (1975:349)’in
“Petty’nin “Quantulumcunque Concerning Money” adlı yapıtı ile “…merkantilist
anlayışın, öbür yapıtlarda rastlanılan son izleri, bu yapıtta tamamen yok olmuştur”
sözleri ile Marx (1997:90)’ın “…ben klasik ekonomi politik deyince…W. Petty’den
beri, burjuva toplumundaki gerçek üretim ilişkilerini araştıran bir ekonomi bilimini
anlıyorum.”27 sözleri bu makalenin temel tezini destekler niteliktedir. Tüm bunların
yanı sıra Petty’i harekete geçiren güdünün merkantilist broşür yazarlarını harekete
geçiren güdülerden çok farklı olduğunu da hatırdan çıkarmamak gerekir.
Merkantilistlerin temel güdüsü ticaret ve devirden doğan kâr iken, Petty’nin temel
güdüsü ölçüm ve üretimdir.
24
Rothbard (1996:302)’ye göre “Petty’nin iktisadi nedenlemesinin özelliği genel olarak zayıf
merkantilizmdi.” Buradan hareketle Petty’nin görüşlerinde merkantilizmin zayıf, baskın olanın ise
klasik politik ekonomi olduğu söylenebilir. Ya da Staley (1993:17)’in ifadesiyle “bir ayağı merkantilist
dünyada diğeri ise klasik [dünyada]”.
25 “1-kadının çocuk dünyaya getirmesi günah ya da utanç sayılmamalı. 2-Kadınların doğurmaları için
yerler tahsis edilmeli. 3- çocuğun bakılması [için yerler tahsis edilmeli] 4- doğum ve tedavi
masraflarının karşılanması için 18-60 arası tüm erkeklere ve 15-45 arası tüm kadınlara vergi konmalı.
Kadınların vergisi erkeklerin yarısı kadar olmalı.” Petty 1997b:49
26
Hutchison (1995:29)’a göre “Marx’ın, ekonomi politiğin kurucusunun (Petty) olduğu iddiası
tartışmalıdır. Hutchison, Marx’ın yukarıda ele aldığımız iddiasının tartışmalı olduğunu belirtiyor ancak
yine Hutchison (1995:34) ‘de Petty’i “ Rant kavramına değinirken, onu bir artık olarak tahlil eden bir
öncü” olarak değerlendirir. Marx (1998a:169)’a göre “Petty’nin yazılarının birinde, her ne kadar
yalnızca rant biçiminde ele aldıysa da artı değerin doğasını sezinlediği görülür.” Hutchison’ın
yukarıdaki ifadesiyle Marx’ın bu ifadesi neredeyse aynıdır.
27
Vurgular orijinalinde yoktur.
Sir William Petty Merkantilist Bir Düşünür Mü?
67
Aspromourgos (1986:43)’e göre “Petty’nin klasik iktisadın oluşumuna
etkisinin açık olan bir yanı vardır…”. Söz konusu “yan”; W. Petty’nin artı değerin
doğasını kavraması ve değerin kaynağına emeği yerleştirerek, hem fizyokrasinin ve
hem de klasik iktisadi düşüncenin öncüsü olmasıdır. Marx (1998:169)’a göre “Petty
… [konuyu] her ne kadar yalnızca rant biçiminde ele aldıysa da artı-değerin doğasını
sezinlediği görülür.” Marx (1995:119) “…değer emekten başka herhangi bir ‘öz’
içermez. Değerin böyle belirlenmesi - ki ilk kez eksik biçimde Petty tarafından,
daha sonra doğru biçimde Ricardo tarafından düşünülmüştür.” Gerçekten de
Petty’nin buğdayın parasal değerinin hesaplarken gümüş üretiminde kullanılan
emeği belirleyici olarak ele alması, onun artık değerin doğasını ve de değerin
kaynağını kavradığını gösterir. Bu durum Petty’i dönemin diğer broşür
yazarlarından ayırt eden önemli noktalardan birisi ve hatta birincisidir. Masson
(1960:88)’ın “günlük sorunlar üzerine çalışmaları kullanarak…genel gerçeklere
ulaşması Petty’nin dehasıdır” sözleri bu bağlamda değerlendirilebilir.
Marx (1998:335)’a göre Petty’de “üretken olmayan mesleklere olumsuz
yaklaşımı, emek değer teorisini ilk tohumları. Ücretleri, toprak rantını, toprağın
fiyatını ve faizi değer teorisi temelinde açıklama çabaları” bulunur. W. Petty’nin bu
konulara ilişkin görüşleri, dördüncü bölümde değerlendirilmişti. W. Petty
işbölümünün önemini A. Smith’den bir asır önce vurgulaması, artık değeri F.
Quesnay’den yarım asır önce formüle etmesi ve doğal fiyatı R. Cantillon’dan yarım
asır önce analiz etmesi ile bir anlamda klasik politik ekonominin babası olarak kabul
edilebilir. Bu bağlamda W. Petty’nin zenginliği ticarette kabul eden merkantilistler
yerine, üretimi analiz eden bir okul olan klasik politik ekonomi içinde
değerlendirilmesi daha uygun olur.
KAYNAKÇA
AMATI, Frank, ASPROMOURGOS, Tony (1985), “Petty Contra Hobbes: A
Previously Untranslated Manuscript”, Journal of the History of Ideas, C.44, 127-132
ASPROMOURGOS, Tony, (1986) "Political Economy and the Social
Division of Labour: The Economics of Sir William Petty," Scottish Journal of
Political Economy, C. 33, S.1, 28-45,
ASPROMOURGOS, Tony, (1996), On the Origins of Classical Economics:
Distribution and Value from William Petty to Adam Smith, Routledge, New York
ASPROMOURGOS, Tony, (2000), New Light on the Economics of William
Petty (1623-1687) Some Findings from the Previously Undisclosed Manuscripts,
Contributions to Political Economy, C. 19, 53-70
68
Ahmet Arif EREN
BLAUG, M. (1991), “Introduction”, The Early Mercantilists, içinde, (der. M.
Blaug), Edward Elgar Pub. Vermont s. ix,xi
BLITZ, Rudolph (1991), “Mercantilist Policies and the Pattern of World
Trade 1500-1750” The Early Mercantilists, içinde (der. M. Blaug), Edward Elgar
Pub. Vermont, s. 147-163
DOBB, Maurice (1992), Kapitalizmin Gelişmesi Üzerine İncelemeler, (Çev
F. Akar), İstanbul: Belge yayınları.
EHRLICH, H. (1955) “British Mercantilist Theories of Profit, American
Journal of Economics and Sociology, C. 14, 377-386
ENGELS, F. (1975) Anti-Duhring, (çev K. Somer), Sol Yayınları, Ankara
FETTER,F.W. (1991) “The Term “Favorable Balance of Trade”, The Later
Mercantilists, içinde (der. M. Blaug), Edward Elgar Pub, Vermont, s. 12-36
FONTANEL, Jacques, HEBERT, Jean-PauL, SAMSON, I. (2008), “The
Birth Of The Political Economy or The Economy In The Heart Of Politics:
Mercantılısm”, Defence and Peace Economics, C. 19, S. 5, 331–338
GRAMPP, William D. (1952), “The Liberal Elements in English
Mercantilism”, The Quarterly Journal of Economics, C. 66, S. 4, 465-501
HECKSHER, Eli F. (1936),” Mercantilism”, Economic History Review, [1st
Series], C.7, 44-54.
HERLITZ, Lars (1993), “Conceptions of History and Society in
Mercantilism 1650-1730” Merkantilist Economics içinde, (der. L. Magnusson),
Kluver Academic Publishers, Boston, s. 87-124
HINTON, R. W. R. (1955), The Mercantile System in the time of Robert
Mun, Economic History Review, C. 8, S. 3, 270-295
HULL, Charles H. (1900), “Petty’s Place in the History of Ecoonmic
Theory”, The Qurterly Journal of Economics, C. 14, 307-340
INGRAM, J. (1967), A History of Political Economy, A. M. Kelley. New
York.
JOHNSON E. A. J. (1932), “Unemployment and Consumption: The
Mercantilist View”, The Quarterly Journal of Economics, C. 46, S. 4. 698-719.
JUDGES, A. V. (1991), “The Idea of a Mercantile State” içinde The Later
Mercantilists, içinde (der. M. Blaug), Edward Elgar Pub. Vermont, s.48-76
KARGON, Robert (1965), “William Petty’s Mechanical Philisophy”, Isis, C.
56, 63-66.
Sir William Petty Merkantilist Bir Düşünür Mü?
69
KELLIHER, Muireann A., SOPHISTER, S. Mercantilism Reappraised,
http://www.tcd.ie/Economics/SER/sql/download.php?key=204
(Erişim
tarihi:
17.02.2011).
MAGNUSSON, Lars (1993), “Introduction”, Merkantilist Economics içinde
(der. L. Magnusson), Kluver Academic Publishers, Boston, s.1-15
MAGNUSSON, L. (1994), Mercantilism The Shaping of an Economic
Language, Routledge, London.
MARX, K. (1998) Artı Değer Teorileri 1. Kitap, (Çev. Y. Fincancı), Sol
Yayınları, Ankara
MARX, K. (1997) Kapital I, (Çev. A. Bilgi) Sol Yayınları, Ankara.
MARX, K. (1995) “Marx’tan Manchester’daki Engels’e Londra 2 Nisan
1858”, içinde (çev. Y. Fincancı), Sol Yayınları, Ankara, s. 118-123.
MARX, K. (1993) Ekonomi Politiğin Eleştirisine Bir Katkı, (Çev. S. Belli),
Sol Yayınları, Ankara.
MASSON, Irvine ve YOUNGSON, A. J. (1960), “Sir William Petty”, Notes
and Records of the Royal Society London, C. 15, 79-90.
MURPHY, Antoin E. (2009), The Genesis of Macroeconomics New Ideas
from Sir William Petty to Henry Thornton, Oxford University Press, New York.
NEWMAN, Philip Charles, (1958), The Development of Economic Thought,
Prentice Hall Inc, New Jersey.
PERROTTA, Cosimo (1991), Is The Mercantilist Theory of the Favorable
Balance of Trade Really Erroneous, History of Political Economy, C. 23, S.2, 301337 .
PERROTTA, Cosimo (1993), “Early Spanish Mercantilism:The First
Analysis of Underdevelopment” Merkantilist Economics içinde (der. L.
Magnusson), Kluver Academic Publishers, Boston, s.17-58.
PETTY, William, (1997), The Petty Papers Vol. I, Routledge, London.
PETTY, William, (1997b) The Petty Papers Vol. II, Routledge, London.
PETTY, William, (1977) “A Dialogue on Political Arithmetic”, Hitotsubashi
Journal of Economics, C. 17, S.2, 37-50 .
PETTY, William, (1963) “A Treatise of Taxes and Contributions”, The
Economic Writings of Sir William Petty içide (der. C. H. Hull), Augustus M Kelley,
New York, s. 1-97.
70
Ahmet Arif EREN
PETTY, William, (1963b) “Verbum Sapienti”, The Economic Writings of Sir
William Petty içinde (der. C. H. Hull), Augustus M Kelley, New York, s. 103-120.
PRICE, W. H. (1991), “The Origin of the Phrase: ‘Balance of Trade’” The
Later Mercantilists, içinde (der. M. Blaug), Edward Elgar Pub, Vermont, s. 1-11.
ROLL, E. (1952), A History of Economic Thought, Pretice Hall, New York.
ROTHBARD, Murray N. (1995), Economic Thought Before Adam Smith and
Classical Economics. Edward Elgar, Vermont.
STALEY, C. (1993), A History of Economic Thought: From Aristotle to
Arrow, Blackwell, Cambridge.
VINER, Jacob (1968), “Mercantilist Thought,” International Encyclopedia of
the Social Sciences, Macmillan and the Free Press, New York.
VINER, Jacob, “Power Versus Plenty as Objevtives of Foreign Policy ın the
Seventeenth and Eighteenth Centuries, The Later Mercantilists, içinde (der. M.
Blaug), Edward Elgar Pub, Vermont, s. 77-105.
WILES, Richard C. (1974), “Mercantilism and the idea of Progress”,
Eighteenth-Century Studies, C.8, S. 1, 56-74.
WILSON Lloyd Bevan (1894), “Sir William Petty: A Study in English
Economic Literature” Publications of the American Economic Association,
Baltimore.
Download