Vakfıkebir Gazete | İSLAMDAN ÖNCE TÜRKLERİN İNANIŞI, KÂBE

advertisement
İSLAMDAN ÖNCE TÜRKLERİN İNANIŞI, KÂBE'NİN ANAHTARI VE
SIR'LAR.
Açıklama: Orta Asya'daki M.Ö. Türk Uygarlıkları ile Anadolu'yu ebedi Türk Yurdu yapan
Osmanlı İmparatorluğunun Devlet Yönetimi ile dini inanışları birbirlerinin kopyası gibidir.
Kategori: KÖŞE YAZILARI
Eklenme Tarihi: 13 Nisan 2010
Geçerli Tarih: 19 Temmuz 2017, 05:53
Site: Vakfıkebir Gazete
URL: http://www.VakfikebirGazete.com/yazar/163-islamdan-once-turklerin-inanisi-kbe39ninanahtari-.html
Orta Asya’daki M.Ö. Türk Uygarlıkları ile Anadolu’yu ebedi Türk Yurdu yapan
Osmanlı İmparatorluğunun Devlet Yönetimi ile dini inanışları birbirlerinin kopyası
gibidir.
1-Bilge Kaan Orhun Kitabelerinde; “Ben Türk Bilge Kağan, doğuda gün doğusuna,
güneyde gün ortasına kadar, batıda gün batısına, kuzeyde gece ortasına, kadar hep
milletler bana bağlı, bunca milleti hep düzene soktum, ilerlettim, doğruya soktum ordu
sevk ettim. Tanrı yardım ettiği için milletime gözle görülmeyen kulakla işitilmeyen yerler
kazandım. Tanrı buyruğu olduğu için devletli olduğum için, size Kağan oldum. Tanrı
yardım ettiği için dört yöndeki milleti derleyip toparladım. Ey Türk Milleti; Üstte Gök
çökmedikçe, altta yer delinmedikçe, ilini töreni kim bozabilir. Ey Türk Milleti; Titre ve
kendine dön.
(Günümüz anlamı; Gittiğim yerlerde güneşin kavurduğu, güneşin battığı, son millete
gittim, sonra dünyanın öbür ucuna güneşin doğduğu yere vardım. Oradaki milleti
egemenliğim altına aldım. Birbirleriyle çekişmelerine son verdim. Ordumla Tanrı
buyruğu olarak adalet getirdim. Tanrı buyruğu olarak bunları yaptım.)
Kur’an-ı Kerim; Kehf 85.Ayet; “O da bir yol tutup gitti, balçıkta batar buldu, onun
yanında (orada) bir kavme rastladı. Bunun üzerine biz Ey Zülkarneyn! Onlara ya azap
edecek veya haklarında iyilik etme yolunu seçeceksin. Dedik.
Kehf:89 Ayet: Sonra yine bir yol tuttu, Kehf;90 Ayet; Nihayet Güneşin doğduğu yere
ulaşınca onu öyle bir kavim üzerine doğar bulduk ki onlar için Güneşe karşı bir örtü
yapmamıştık. Kehf süresi ile Bilge Kağan’ın anlattıkları birebir aynısı ve örtüşüyor.
SIR-1;Orhun Kitabelerinde Bilge Kağan, Kur’an-ı Kerimde Zülkarneyn (A.S).
örtüşmesi ile Bilge Kağan’a Bilge denmesi, bilgili, alim, erdemli bir insan olmasıdır, Bilge
Kağan tıpkı Zülkarneyn (a.s) gibi bir komutan olup, büyük bir orduya sahiptir.
Ordusunun tıpkı Kehf süresindeki gibi (O da bir yol tutup gitti ordusuyla) ayeti gibi
güneşin en doğduğu ve en battığı yere kavimlerin üzerine gittiği (Bu bir Tanrı
buyruğudur) demesi, adaletli hükmetmesi, gittiği yerleri milletleri kazandırması. “Ey
Türk Milleti, Üstte gök çökmedikçe, altta yer delinmedikçe (Kıyamet’e atıf
yapılmaktadır). İlin Tören bozulmayacaktır” diyerek Türklerin Allah buyruğu ile hareket
ettiklerini anlatmaktadır. Türkler Hz.li gibi hiç puta tapmamış sırrında bir kavimdir.
Büyük Atilla yazıtlarında Romalıları tarif ederken, “Puta tapan kavimdir” der ve şöyle
devam eder, “Irkımdan olan puta tapmaz” demiştir.Avrupalılar ise Atilla’yı “Tanrı’nın
Kırbacı” benzetmesi ile anlatmazlar mı?! (O dönem Tanrı, günümüzde Allah (c.c). Lakabı
Allah ile anılan kişiler, onun yolunda olan kişilerdir. Firavun’a aynı lakap ilave
edemezsin, edilirse; “Tanrı’nın Firavun’u” olur ve bu hal bütün semavi kitaplara aykırı
olmaz mı?! Zalimliği ile tarihe geçen Firavun, Tanrı’nın Kırbacı Atilla’da; Adaletli ve Allah
yolunda Hükümdar, İlahi yoldan çıkmamak manasına işaret eder, bu yakıştırma benim
aklıma Hz. Ömer ve Hz. Ali’yi getirmektedir. Ayrıca yukarıda da görüldüğü gibi
Göktürk’lere ait olan 1500 yıllık sikke’lerin üzerinde Ay yıldız bulunmaktadır. Ay Yıldız
daha sonraki yıllarda İslamiyetin sembolüdür. Eğer Türkler söylendiği gibi çok tanrılı
dinlere mensup olsa idi, Ay Yıldız’ın o dönemde paralarında ne işi olabilirdi? Türkler
Orta Asya’da da Hz.İbrahim’e ait olan bu dönemde Hanif dinine mensup olup onun
yayılmasını gerçekleştiren devlet olduğu Göktürklerin Sikke’si ispatlamaktadır. İşte bu
sebepten dolayı da M.S.630 yılında aynen Türk’ler gibi Hanif dinine inanarak ibadet
eden Hz. Muhammed’e devletleri halinde katılmış ve Müslüman olmuşlardır.
2- Peygamberimiz Hz. Muhammed (SAV) 11.01.630 tarihinde Mekke’yi fetih
ettiğinde, Kâbe’nin anahtarları Osman Bin Talha’dadır. Kâbe’nin anahtarlarının
getirilmesi için Hz. Ali’ye görev verir. Hz. Ali anahtarları Osman Bin Talhâ’dan ister,
Osman bin Talhâ anahtarları vermez, “Kâbe’nin anahtarları kendi soylarında olduğunu
ve Hz Peygamberimize inanmadığını söyler. Hz Ali ne olursa olsun, emir yerine
getirilmesi için, Osman’ın elinden anahtarları zorla alır ve Peygamber Efendimize
getirerek anahtarları verir. Anahtarları Peygamberimiz eline alır ve Hz. Ali’ye eliyle verir
ve şöyle buyurur; “Ali bu anahtarları git Osman bin Talha’ya teslim et” der. Hz. Ali şaşırır
ve; “Ey Allahın Resulü(SAV) az önce emirlerinizle gittim, anahtarları aldım getirdim, size
teslim ettim, şimdi de emrinizle aynı şahsa anahtarları teslim etmemi emir buyurdunuz.
Bunun hikmeti nedir ki” diye sorar. Peygamber Efendimiz (SAV); “Ya Ali, sen anahtarları
bana yolda getirirken, Yüce Allah, dostum Cibril ile bana vahiy gönderdi, “EMANETİ
EHLİNE VERİNİZ” Kâbe’nin anahtarı uzun yıllardır Osman Bin Talhâ ve soyundadır.
Onlar Kâbe’nin nasıl temizleneceğini, nasıl sahip çıkılacağını çok iyi bilirler. Emanetin
ehilleri onlardır. Bu Allah buyruğudur, Git ve teslim et. Emir üzerine anahtarlar ehline
teslim edilirken şaşırma sırası Osman Bin Talhâ’da dır. Anahtarları alır ve sorar, ya Ali,
az önce anahtarları elimden zorla alan sen değimliydin. Niye geri getirdin. Der. Hz.Ali
olanları anlatır, ayet geldiğini söyler. Osman Bin Talhâ; o an müşrikti, Peygamberimize
iman etmeyenlerdendi. Koşa koşa Peygamberimizin yanına giderek Kelime-i Şahadet
getirerek Müslüman olur.
SIR:2 Peki: Hz Osman Bin Talhâ’nın soyu nereden gelir, anahtar ehli kimdir? Arap
kaynakları Süreyc kabilesindendir der. Süreyçliler ise Orta Asya’dan gelen Türk’ler
olduğu Arap eserlerinde geçmektedir. Ubeydullah Türk’tü derler. Ubeydullah Süreyc
kabilesindendir meslekleri kılıç ustalığıdır. Orta Asyadan Anadoluya, oradan da
kervanlarla Mekke’ye yerleşmişlerdir. Tıpkı Selman-ı Farisi gibi. (Kaynak; 897-960
yıllarında yaşayan tabakat bilginlerinden Ebü’l Ferec El Isfahani yazdığı Ağani isimli
eserde Süreyclilerden bahseder ve Ubeydullah’ın babası Türk idi, der.(El Ağani
1.B.245)Çoğu Arap tarihçileri Türk Kılıçlarını anlatmış ve övmüşler, Sureyc’ler Mekkede
Türk demirci ustası, kılıçları ile meşhurdu. Osman Bin Talhâ da Sureyc’in
torunlarından olup bu aileye mensuptur. Sureyc manası Arapcada es-sureyc tarafından
imal edilmiş kılıçlar demektir. Çarşı ve pazarlarda kılıçlar bu isimle satılırdı.(O
Tali.a.attar.Mısır.1956.1.sh.322; İbn-i Mansur Erbil Fazl Cemaleddin, Risat ül Arap
Bulak 1300.III.sh. 122; El Yesui.I.M El Müncid. Sh.339, Prf.Dr.Zekeriya Kitapcı, Saadet
Asrında Türkler, İlk Türk Sahabe Tabii ve Tebea Tabiileri kitabına bakılabilir)
SIR.3; Bu hadisenin manası da Kâbe’mizin anahtarı Kıyamete kadar Türklerdedir.
Yavuz Sultan Selim Mısır seferi sonunda Mekke’deki Kutsal Emanetleri İstanbul’a
getirmiştir. Bunların içinde Hz. Osman’ın Kılıç’ı da vardır diye tarihe böyle geçmiştir.
Oysa bu kılıç Hz Osman’dan Ertuğrul Gazi’ye Şeyh Edebali kanalıyla kutsal bir işaret
olarak teslim edilmiştir. Şeyh Edebali’nin eline geliş silsilesi ise; Sultan Seyyid Hoca
Ahmed Yesevi tarafından, halifeleri vasıtası ile bir Allah (c.c.) sırrı olarak ulaşmıştır.
Ertuğrul Gazi, Osman Bey’in babasıdır. Şeyh Edebali Osman Bey’in kayınpederidir,
Osman Bey’in gerçek ismi Orhun dur. (İlk defa açıklanmıştır) SIR.4; Çünkü Kayı
Boyunun o günkü tüm isimleri incelenirse Arap kökenli bir tane isim yoktur. Ertuğrul
Gazi, Alp Arslan, Konuralp, Sunguralp..gibi.
Orhun ismi nasıl Osman oldu? Şeyh Edebali Orhun’a “Bundan sonra senin ismin
Osman olsun, soyun bu isimle anılsın” demiştir. Sanıldığı gibi bu kılıç Mısır seferi
sonrası kutsal emanetlerle gelmemiştir. Delili kılıç ustası Ubeydullah ve Sureyc
kabilesini yukarıda izah edildi. Ubeydullah Arap ismi olmasına rağmen kaynaklı yazıda
soyu Türk’tü. Mekke de yaşıyordu. Bu kılıcı bizzat kılıç ustası Türk Sahabe yapmış, Hz.
Osman’a hediye etmiştir. Kılıcın üzerinde de, Kayı Boyu’nun işaretine dikkatinizi
çekeriz.(IYI)Çıplak gözle net bir şekilde görülmektedir.Kılıç Mekke’de dövülmüş, Hz
Osman’a hediye edilmiş, Hz. Osman’dan, Hz. Osman Bin Talha’ya geçmiş ve Osman
Bey’e ulaşmıştır.Tekrar Kayı Boyuna, ait olduğu yere dönmüştür.
3-Atalarımızın tarih öncesinde yaşadığı Sincan-Uygur Bölgesi, (Doğu Türkistan)
Çin Devleti hakimiyetindedir. Xi’an kenti bu bölgede kalmaktadır. Xi’an kentinde,
2.Dünya Savaşında Batılılar tarafından kireçtaşından yapılma piramitlerin olduğu fark
edilmiştir. Bu piramitlerin yapıldığı binlerce yıl önce Büyük Uygur İmparatorluğu ve
Hunlardan kalma oldukları anlaşılmıştır. Mısır Piramitleri (m.ö.3000), Sümer
Piramitleri (m.ö.4.500), Maya Piramitleri (m.ö.4.500) yıllarına kadar dayanmaktadır.
“Beyaz Piramitler” batılılarca atalarımız tarafından (M.Ö. 4.500) varsayım olarak kabul
edilerek diğer piramitlere eş değer hale getirilmek istenmektedir. Oysa Çin’lilerin yaptığı
araştırmada bu bölgede çok daha eski uygarlık merkezi olduğu ve 17.000 yıl önce
uygarlıklarının zirvesinde olduğunu kabul etmektedirler. Batı’lılar ile Çin’lilerin
tarihlendirmelerinde asır olarak çok fark bulunmaktadır. Hal böyle olunca, bazı
kaynaklarda Uygur’lulara ait piramitlerin (M.Ö.4.500-10.000) yıllarına kadar dayandığı
sanılmaktadır. Kesin tarih verilememesi Çin rejimi piramitlerin üzerine yaprağı
dökülmeyen yeşil ağaç ile ağaçlandırma yaparak, Bölge’deki Türk varlığını yok
saymaktan ileri getirmesini, ırkçı batının işine şimdilik yaramaktadır. Çünkü, diğer
kavimlerin piramitleri yapılış tarzı ile hemen hemen aynı teknoloji dönemlerinin
mimarisine göre yapılmıştır. Xi’andaki piramitler bilinenlerden çok daha eski dönemlere
ait olduğu anlaşılmaktadır. Uygarlığın merkezinin Orta Asya olduğu tezini
güçlendirmektedir.
Araştırmacı yazar Oktan KELEŞ Xi’an Bölgesine bizzat giderek yapmış olduğu
araştırmalarda, bin bir güçlüklerle, bu güne kadar görüntülenemeyen Beyaz
Piramit’leri, içindeki mumyaları, Oğuz Kağan’ın temsili sureti, granit taştan kafa
heykeli, tabletleri, kurt başlıklarını, yine Ay-Yıldız’ı ile Kayı Boyu işaretleri, muhtemelen
Oğuz Kağan’ın mezarını görüntülemeyi başarmıştır.
Tespitlerinde“3 metre boyunda, granit taştan yapılma kafa heykelinde çift boynuzu veya
antene benzer iki tane obje, kafanın ortasında ay-yıldız simgesi, yanında kadın ve
kucağında çocuk heykeli, ortam oksijen alıp vermeye müsait, sanki hava dolaşımlı.
Rehberi yaşlı Çinli yerde yatan mumyanın 30 sene önce yüzünün daha net seçildiğini
ifade ediyor, görülen mumyanın bazı parçaları köylüler tarafından koparıldığını
söylenmiş. (Bu durum pramit bölgesine her yıl akın eden İsrail,Amerika, Almanya ve
diğer ülkelerden gelen araştırmacılar tarafından alınmış olabileceği ihtimalini
karşısında kendi senaryolarının ispatı olarak kullanacakları muhtemeldir.) O kayada
kurt başları, ay yıldız ve mumya sahibine ait yazılar, bilgiler olduğunu, yaşlı rehberlerine
granit taştaki yüz ifadesinin kime ait olduğu sorduklarında, “O sizin Ata’nız OĞUZ
KAĞAN’ın temsili suretidir”cevabıyla karşılaştıklarında, Oğuz, Öğüz,; Güçlü Dev
Boynuzlu manasına geldiğini, Arapça’da ise Zülkarneyn; Çift Boynuzlu manasına geldiği
ve birbiriyle diller arasında örtüşmeleri hatırladığını, Kendi Döneminde başına giydiğini,
boynuzları olan başlıkları ile ünlüdür diye aklından geçmektedir. (Biz de bu duruma
Peygamber Tarihinde bazı Peygamberlerin asa kullandığını, Hz.İbrahim (a.s) asa’sının
meşhur olduğunu ve ÇİFT BAŞLI olduğunu, ayrıca çift baş Yüce Yaratıcı Allah (c.c)
simgelediğini ilave edelim). Piramidin çok muhtemelen OĞUZ KAĞAN’IN MEZARI
OLDUĞU, daha birçok mezarlarında kapalı olduğunu gözlemlemiş.
Yaşlı Çinli rehber; Dedelerinin taşlarda yazılanlar bir efsaneden söz ettikleri, o efsanede
“Türklerin, Güneşin batmasına yakın bir zamanda, orduları ile buralara tekrar
geleceklerini, Türklerin Doğuya, Asya’ya ve Dünya’ya hakim olacakları” yazdığını
anlatırlarmış. (Bu durum İslamiyetin dünyaya hakim din olacağına, zira
Türkler=İslamiyet manası taşımaktadır. Risale-i Nur-Mektubat) Elde ettiği bu belgeleri
hakkında kitap yazdığını ve henüz çıkma aşamasında, yayımlanmadığını, yazının sonuç
kısmında ise mezar odasındaki yazıların bir bölümü 2023 yılına işaret ettiği, figürlerden
çıkan sonuç Türk Hâkimiyetinin olasılığıdır. Yine kayalarda Piri Reis Haritalarının
benzerlerinin olduğu, Mısır ve Firavun piramitleri şeytani bir yapı bilinmektedir. Ancak
Türk piramitleri onlara kıyasla İlim Yuvası mı diye düşündürdüğü? Eğer Batılılar 2023
yılında Türk Hâkimiyeti sırrına vakıf olundu ise, acaba Hıristiyanlar 2012 Marduk
hikayeleri bu hakimiyeti engellemek için mi üretilmiştir? Atacakları nükleer bombaları
Marduk çarptımı diyecekler? Endişesinde. Çinliler belirtilen piramit bölgesinde
radyasyon var diyerek yerli halkı piramitlere yaklaştırmamaktadır.
Gazeteci-emekli öğretmen Muharrem KILIÇ ise; Piramitler ile ilgili sitesinde
Tümülüs haline gelen piramitleri ağaçlandırıldığının fotoğrafları bulunmaktadır. (Bizim
aklımıza bu durumda devekuşunun tehlike karşındaki duruşunu getirmektedir. Yüz
senelerce Anadolu’da yapılan kazı çalışmalarına tezat bir durumdur)
Kaşgarlı Mahmut’un Divanında “(C.1.S.111-113) Uygurlar anlatılırken; Zülkarneyn,
Uygur İllerine geldiğinde Türk Hakanı ona 4000 kişi göndermiş, (savaşmak için değil,
karşılamak için) bunların tuğlarında şahin kanatları takılı imiş, bunlar hem öne, hem
arkaya ok atarlarmış.” Eğer Zülkarneyn (a.s.) Türklerle bir soy bağı olmasaydı, Türk
Hakanı onu karşılama yerine, ona savaş açarak karşılık verirdi. Bu durum
Zülkarneyn’in Oğuz Kağan olabilmesini kuvvetlendiriyor.
(Secere-i Terakkime) göre Türkler Oğuz Han’dan üç nesil öncesine kadar Müslüman
(Mü’min) idi. (A.Bulut) Kısaca Oğuz Han Türklere Hanif Dinini öğretiyor, Hz. İbrahim’in
Hanif dinini İslamiyetten 3700, günümüzden 5200 yıl önce inanarak yayıyorlardı.
Bu bilgiler eşliğinde Oğuz Kağan=Bilge Kağan=Zülkarneyn (A.S.) betimlemesini siz
saygıdeğer okurlarımın takdirlerine sunarım.
Referanslar;
Gazeteciler= A.BULUT,Oktan KELEŞ, (Netpano.Com),Muharrem KILIÇ, M.Demir
ATMALI,
Kaynaklar=Orhun Kitabeleri,Divan-ı Lükatit Türk, Kur’an-ı Kerim Meali,
Download