sosyal etki ve uyma

advertisement
 MEVKİİ VE SAYGINLIĞIN
ETKİSİ NEDİR?
 Sosyal uyma davranışını meydana
getiren kişi veya grubun, algılanan
mevkii ne kadar yüksekse bireylerde
meydana getirdiği uyum davranışı da o
kadar fazla olmalıdır. Miligram’ın itaat
araştırmasında bunun belirgin özelliği
vardır. Miligram aynı deneyi eski bir
binada yapmıştır. Bu kısımda
deneklere, araştırmanın, sanayi için
incelemeler yapan özel bir firma
tarafından yapıldığı bildirilmiş.
 http://www.psikotube.com/sosyalpsikoloji/milgramin-otoriteye-itaatdeneyi/
 bilimsel saygınlık ortadan
kalkınca, deneklerde %65
oranında görülen itaat
davranışı %48e
düşmüştür. Demek ki
yüksek saygınlığa ve
mevkiiye sahip bir
kaynaktan gelen sosyal
etkiye uyma davranışı
daha fazla olmaktadır.
diğer bir yandan; gerçeğin
tanımını yapmaya çalışan
bir kişi için saygın bir
kimsenin görüşü, bu
saygınlıktan yoksun bir
kimseninkinden daha
fazla ağırlık taşımaktadır.
 YÜZYÜZE OLMANIN
ETKİSİ NEDİR?
 Asch ve Sherif’in araştırmalarında
denekler birbirlerini görmektedir.
Miligram araştırmasının çeşitli
kısımlarında bu değişken
değiştirilerek uyma davranışına etkisi
incelenmiştir.araştırmacı öğretmen
rolündeki denekle aynı odada
olmadığı zaman itaat davranışı %65
ten %22 ye düşmüştür. bu çok önemli
fark yüzyüze sosyal ilişkilerdeki
etkileme ve bunun sonucu olan uyma
davranışının ne kadar kuvvetli
olduğunu bize göstermektedir.
 http://www.psikotube.com/sosyalpsikoloji/the-milgram-experiment/
 http://www.youtube.com/watch?v=6o
mvLIittAU
 Yüzyüze olma durumu
sosyal ilişkinin şiddetini
artırmaktadır.
 Crutchfield , asch türü
araştırmayı değişik ve
daha kullanışlı hale
getirmiştir. her denek tek
kişilik bir küçük bölmede
yandaki bölmelerdeki
denekleri görmeden
oturmaktadır. Her biri,
ilerdeki bir ekranda
karşılaştırılacak çizgileri
görmekte ve doğru olarak
düşündüğü cevabı
önündeki üç düğmeden
birine basarak
belirtmektedir. ayrıca her
deneyin önünde diğer
deneklerin verdiği
cevapları bildiren
elektronik bir ekran vardır
 her denek kendisi cevap
vermeden diğer
deneklerin cevaplarını
görebilmektedir.aslında bu
cevaplar gerçekten diğer
deneklerin cevapları
olmayıp araştırmacı
tarafından ayarlanmıştır.
bu durumda denek diğer
deneklerle yüz yüze
olmadığı halde aynı asch
araştırmasında olduğu gibi
onların yanlış cevabına
uyacak mıdır? Asch
araştırması yüz yüze
olmanın sosyal ilişkiye
etkisini daha belirgin
göstermekle beraber
crutchfield’in
araştırmasında da uyma
davranışı görülmüştür
 KİŞİLİĞİN KAYBOLMASI
 Grubun gücü kişiliği
heyecanlandırmakta, kendi
benliğinden daha büyük bir
şeyin içinde olma hissi
vermektedir. bazı gruplarda
insanların normal
kısıtlandırmalardan uzaklaştığı,
kendi kişiliklerini yitirdikleri ve
grup normlarına daha duyarlı
hale geldikleri görülmektedir.
buna Festinger, Pepitone,
Newcomb ‘kimlik belirsizliği’
adını vermişlerdir.
 Bize uzak olan ya da kişiliği
kaybolmuş birini istismar
etmek daha kolaydır.şartlar
böyle olduğunda insanlar
büyük trajedilere bile
tepkisiz
kalabilirler.cellatlar
genellikle idam
mahkumlarının başına
başlık geçirerek onların
kişiliklerini yok ederler
 Bazı kabile
kültürlerinde
savaşçılar savaşa
hazırlanırken
yüzlerine ve
vücutlarına bir örnek
boya sürerek
kişiliklerini
kaybetmektedirler.
 GRUBA BAĞLILIĞIN
ETKİSİ:
 Sherif, Asch ve Milgram’ın
deneylerinde, gruptaki
kişiler birbirini
tanımamaktadırlar.
 Bu gruplarda uyma
davranışına etki eden
faktör, bireylerin gruba ne
kadar bağlı olduğudur.
 Gruba bağlılık, bireyin
gruba bağlılığını
sürdürmeye yarayan tüm
olumlu veya olumsuz
etkenlerle ilişkilidir.
 AZINLIĞIN ETKİSİ:
 Azınlığın etkili
olabilmesi için;
 Azınlık grup üyeleri,
çoğunluk grup
üyelerinin
düşüncesine karşı
çıkarken,
düşüncelerinde tutarlı
ve kendilerine güvenli
olmalılar.
 Azınlık gurubu üyeleri
tutucu ve katı
görünmemeliler. Azınlık
açık görüşlü
görünmelidir.
 Sadece fikir ve tutum
bakımından çoğunluktan
ayrılan azınlık gruplar,
çoğunluktan hem fikir ve
tutum hem de grup
üyeliği açısından ayrılan
azınlıklara oranla sosyal
etkide daha başarılıdır.
 UYMA DAVRANIŞINI
ETKİLEYEN KİŞİSEL
ETMENLER
 A) Benliğin Etkileri

İnsanlar benliklerinin farklı
taraflarını ön planda tutarlar.
Bazı kişiler için benliklerinin
ilişkisel yönleri öncelik
taşırken, bazıları için
benliklerinin bireyci yönleri ön
planda olur. İlişkisel benliğin
daha önemli olduğu kişilerde,
kişiler grubun ne dediğine
daha fazla dikkat ederler ve
onlara uyum sağlarlar. Bireyci
olanlar, kendi fikirlerini daha
çok önemserler ve gruba uyma
zorunluluğu duymazlar.
 b)Birey Olma
Gereksinimi

Bazı insanlar kendilerine
has olmayı,
bireyselliklerini korumaya
çok önem verirler.
Herkesin yaptığını,
herkesin giydiğini giymek
hoşlarına gitmez.
Diğerlerinden daha farklı
olmak isterler. Bu tür
insanların grup içinde
uyma davranışını daha az
gösterdiği, yaratıcı
aykırılıkta bulunduğu
gözlenilmiştir.
 c) Kişisel Kontrol Arzusu

Jack Brehm bu konuya açıklık kazandırmak amacıyla
psikolojik direnme kuramını geliştirmiştir. Bu
kuramda, insanların belli davranışsal özgürlüklere
sahip olmak istedikleri için bu özgürlükleri
sınırlandırma çabalarına tepki gösterecekleri ve
direnecekleri ileri sürülmektedir. Örneğin; Elif’in
annesi ona belli bir kıyafeti giymesini istemediğini
söylediği zaman, Elif kendi davranışları (istediğini
giyebilmek) üzerinde kontrol sahibi olmak için
annesine karşı gelebilir. Anne o kıyafet yerine başka bir
kıyafet önerdiğinde, bu Elif’e artık normalde
olduğundan daha az cazip gözükecektir.
 d) cinsiyet ve uyum
 Sosyal etki ile ilgili yapılan
ilk araştırmalar kadınların
uyum göstermeye
erkeklerden biraz daha
fazla eğilimli olduklarını
göstermişse de, son yıllarda
yapılan araştırmalar, bu
konuda çok az bir cinsiyet
farkı olduğunu ortaya
koymuştur (Eagly, 1987).
Uyum davranışında
cinsiyet farkının ortaya
çıktığı durumlar daha çok
insanların başkalarıyla aynı
fikirde olamadıklarını yüz
yüze etkileşim içinde
belirtmeleri durumlarıdır.
 Uyan deneklerle uymayan
denekler arasında şu tür
farklılıklar saptanmıştır
(Crutchfield, 1955):
bağımsız deneklerin
entelektüel etkinlik, ego
gücü liderlik yeteneği ve
sosyal ilişkilerde olgunluk
özelliklerine daha fazla
sahip oldukları buna
karşılık bağımlı deneklerde
aşağılık duygularının katı ve
aşırı benlik kontrolünün ve
yetkeci tutumların daha
fazla görüldüğü ortaya
çıkmıştır.
 Rosener hemşirelerle
yaptığı bir
araştırmada bazı
deneklerin birçok
farklı durumda uyma
davranışı gösterdiğini
bulmuştur. Abelson ve
lesser öğretmenin
yargısına uyan
çocukların
annelerinin yargısına
da uyduğunu
gözlemlemiştir.
 Psikolojide uzun süre
davranış konusunda
kişilik özelliklerinin
davranışı doğrudan
meydana getirdiği
varsayılmıştır. Ancak
daha sonra ki ele alışlar
özellikle ahlaki
davranışlarda görülen
düşük tutarlılığa ve
değişkenliğe dikkati
çekmiştir. Bu yeni
görüşlere göre kişisel
özellikler davranışı
etkileyici rol oynamakla
beraber onun tek nedeni
değildir
Kişilik Özellikleri
(birbirleriyle etkileşim halinde)
Davranış
(gözlenen)
Ortamsal Etkenler
 Burada kişilik özelikleri tek tek
değil birbirleriyle etkileşim
halinde davranışı etkilerler.
Diğer etkileşimse kişilik
özellikleriyle ortamsal etkenler
arasındaki etkileşimdir.
 Uyma davranışını gereği gibi
anlamak için kişilik
özelliklerini saptamak önemli
olmakla beraber yeterli
değildir.
 UYMA DAVRANIŞINI ETKİLEYEN KÜLTÜREL
ETKENLER
Kültürden kültüre uyma davranışı değişir mi? Bunun
cevabını bulmak için çeşitli araştırmalar yapıldı ve
sonuç olarak uyma davranışının bireyci ve toplulukçu
kültürler arasında farklılıkların olduğu saptandı. Bu
farklılıkları incelersek;
Bireyci kültürlerde kişini kendi çıkarları gurubun
çıkarlarından daha önemliyken, toplulukçu kültürde
ise, grubun çıkarları bireyin düşünce ve davranışlarını
yönlendirir.
 Toplulukçu kültürlerin
insanları, gruplarının onayını
almayı bireyci kültürlerden
daha fazla önemserler ve eğer
bu onayı alamazlarsa utanç
duyarlar. Bireyci kültürden
kişi gruptan özerk olma
gereksinimine daha fazla
sahiptir. Buna dayanarak,
toplulukçu kültürlerde olan
kişilerin bireyci kültürlerde
olan kişilerden daha fazla
uyma davranışı gösterdiğini
söyleyebiliriz.
 Toplulukçu kültürlerde iç grup- dış grup ayrımı daha
belirgindir. İç grup, kişinin ait olduğu, onun için önem
ve anlam taşıyan gruplardır. Dış grup ise, kişinin üyesi
olmadığı gruplardır. Araştırmalar, toplulukçu
kültürden gelen insanların iç grubun normlarını kendi
normları gibi benimsediklerini ve içgrup normlarına
uyduklarını göstermiştir. Bireyci toplumların üyeleri de
içgruplarına ve dışgruplardan daha çok güvenirler,
ancak onalrın içgruplarının normlarını sorgulamaya ve
gerektiğinde reddetmeye olan eğilimleri daha fazladır.
 İnsanlar niçin ve ne tür uyma davranışı
gösterirler?
 İTAAT
 BENİMSEME
 ÖZDEŞLEŞME

İTAAT
 Kişi toplumsal nitelikli bir etkiye
uyarıcıyı incelemeden,
soruşturmadan, sorgulamadan,
tartışmadan, eleştirmeden,
kesinkes uyma davranışı gösterir.
 İtaat sonucu uyma davranışının
temelinde, uyulanın, uyanın
üstündeki gücü ya da denetimi
vardır. Örneğin, trafik polisinden
ceza almamak için belli bir hızın
altında giden Ahmet’in bu uyma
davranışı polisin onun üstündeki
kontrolüne dayanır; etrafta polis
olmadığından emin olsa o hız
yasağına uymayacaktır
 Ayrıcalıklar dışında,





sosyal etki ya da
kaynak ortadan
kalktığında uyma
davranışı sona erer.
Bu tür bir uyma
davranışı daha çok
davranışsal
boyuttadır.
Gerçek tutum ya da
fikir değişmesi yoktur.
Gözlenen davranış,
gerçek tutumu
yansıtmaz.
Temelinde Yatan
Güdü:
Cezalandırılmamak ya
da ödüllendirilmek.
Kuralsal (Normatif –
Biçimsel) Sosyal Etki
ÖZDEŞLEŞME
 Kişi, birisinin ya da grubun
fikrine ona benzeyebilmek için
uyar.
 Uyma davranışının temelinde,
uyulanın cazibesi, değeri
vardır.
 Özdeşleşme terimi psikolojiye
1899'da S. Freud tarafından
kazandırılmış tır. Freud
özdeşlemenin basit bir taklit
olayı olmayıp, bilinç dışındaki
ortak bir unsurdan
kaynaklandığını söylüyordu.
 Uyulanın, uyanın gözündeki değeri sürdükçe uyma
davranışı da sürer. Bu değer kaybolursa, uyma
davranışı da ortadan kalkacaktır. Örneğin,
Mehmet çok hızlı otomobil sürmez, çünkü çok
sevdiği babası hızlı gitmenin aleyhindedir. Mehmet
bu davranışı ile sevdiği, takdir ettiği babasına
benzemekte, onun gibi olmaktadır. Yavaş gitmenin
önemine kendisi inandığından değil, sırf babası
böyle düşünüyor böyle istiyor diye yavaş gitmektedir.
Fakat eğer Mehmet babasına kızar ya da artık ona
hürmet etmezse, yavaş gitmekten de vazgeçebilir.
 Özdeşleşmenin yalnızca
davranışsal değil, aynı
zamanda duygusal bir
boyutu da vardır.
 Bu boyut bazen
düşünsel boyutu da
etkileyebilir ve yeniden
düzenleyebilir.
 Tutum değişimi olabilir
de olmayabilir de.
 Kişi sonradan eski tutumuna
dönebilir.
 Temelinde Yatan Güdü:
Beğenilen bir başkası gibi
olmak.
 Kuralsal (Normatif – Biçimsel)
Sosyal Etki
 prototipik özdeşleşimler




şunlardır:
a) Babayla erkek çocuk,
b) Anneyle erkek çocuk,
c) Anneyle kız çocuk,
d) Babayla kız çocuk.
 BENİMSEME
 Kendine mal etme.
 Kişi, bir kişiye, bir gruba, bir
kurala ya da görüşe onun
gerçekten doğru olduğuna
inandığı için uyar.
 Örneğin, Ali eğer hız yasağının
önemine gerçekten inanıyorsa,
polis kontrolü olmasa da, kimse
ondan yavaş gitmesini istemese
de sırf trafik kurallarını
gerçekten benimsemiş olduğu
için yavaş gidecektir.
 Davranış değişimi ile birlikte
gerçek tutum değişimi de söz
konusudur.
 Gözlenen davranış gerçek
tutumu yansıtır.
 Temelinde Yatan Güdü:
Kişinin doğru bildiği şeyi
yapmak istemesi.
Özgerçekleştirme. Kişisel
yargı gücünü kanıtlama.
 Bilişsel (Informatif –
Bilgisel) Sosyal Etki
 İtaat özdeşleşme ve
benimseme ilk defa Kelman
(1961) tarafından ayırt
edilmiştir.
 Dışarıdan aynı gibi görülen
bu 3 davranış( Ahmet,
Mehmet, Ali ) ayrı olayları
yansıtmaktadır.
 Sosyal Etki Ve Uyma
Davranışının
Kavramsallaştırılma
sı Ve Çeşitleri
 Algılanan sosyal etkiyi
2’ye ayırabiliriz.
Bunlar algılanan
kurumsal (normatif)
sosyal etki ve
algılanan bilimsel
sosyal etkidir.
 Aynı şekilde, normatif ya da
zorlayıcı olarak algılanan
sosyal etki kuralsaldır. Bunu
biraz daha açıklayacak
olursak; herhangi bir sosyal
etki, kişi tarafından kurala
uymaya itici olarak
yorumlanabilir. Bunun
sonucunda, kişi
ödüllendirilmek ya da
cezalandırılmamak için
(itaat) ya da etkinin kaynağı
olan kimseye benzeyebilmek
için (özdeşleşme) etkiye
uyma davranışı gösterir.
Diğer taraftan herhangi bir
sosyal etki, kişi tarafından
gerçeği aydınlatıcı olarak ya
da kısaca ‘doğru’ bilgi olarak
da yorumlanabilir. Bu
takdirde, kişi bu etkiye,
doğru bir şey olduğunu
düşündüğü için uyacaktır
(benimseme).
Algılanan kuralsal (normatif)
Sosyal etki
Algılanan bilgisel
sosyal etki
İtaat Özdeşleşmesi
Benimseme
Gözlenen Uyma Davranışı
Kuralsal sosyal etki ile ona
karşı gösterilen itaate
dayanan uymada,
davranışta görülen
değişmenin altında gerçek
tutum ya da fikir değişmesi
yoktur. Özdeşleşmede ise
tutum değişimi olabilirde
olmayabilir de. Benimseme
de ise bireyin gerçek
tutumunu yansıtır. Böylece
itaat - özdeşleşme –
benimseme süreçlerini bir
boyut üzerinde
düşünebiliriz.
Algılanan kuralsal (normatif)
Sosyal etki
Algılanan bilgisel
sosyal etki
Ters tepki
Bağımsızlık
Gözlenen Uyma Davranışı
 Şimdi uyma davranışının
tersinin ne olduğunu
düşünelim. İlk olarak akla
uymama davranışı gelmektedir.
Uymama davranışı bağımsız
olmayı gösterebilirde
göstermeyebilirde. Bağımsız
uymama ile ters tepki
göstererek uymama arasındaki
önemli fark şudur: bağımsız
uymama da, dıştan gelen sosyal
etki, bir bilgi olarak ele
alınmakta ve bu bilgi doğru
bulunmadığı için (kişi bunun
doğruluğuna gerçekten
inanmadığından) sosyal etkiye
uymama davranışı
gösterilmektedir.
Sosyal Etki ve Uyma-Uymama Davranışının Kavramlaştırılması
(Kurala) Norma Bağımlı
İtaat
özdeşleşmesi
Ters
tepki
Uyma
Uymama
Benimseme
Bağımsızlık
Normdan bağımsız
 DENEYLERİN ETİKLİĞİ
ÜZERİNE

 Deneysel sosyal psikologlar





bilginin peşinde koşarken bazen
insanları şiddetli tecrübelere
maruz bırakabilirler.
Asch in deneyinde insanlar yanlış
kararda hem fikir olmakla
çelişkide bırakıldılar.
Milgram ın deneyinde insanlardan
elektrik şoku vermeleri istendi.
Psikolojik deneylerde iki önemli
kriter vardır:
1) denekleri her türlü zarardan
korumak.
Araştırmadan çıkarken kendilerini
en az girdikleri zamanki kadar iyi
hissediyor olmaları gerekir.
 2) sosyal psikologlar araştırma
yaparken becerilerinin
tamamını kullanmakla
yükümlüdürler.
 Milgram ın deneyi çok tepki
toplamıştır fakat denekler
olumlu tepkiler vermiştir.%84
denek araştırmaya
katılmaktan memnun
olduğunu dile getirmiştir.
Araştırmadan 1 yıl sonra bir
psikiyatr deney sırasında en
çok rahatsız olan 40 denekle
görüşmüş ve stres dışında bir
zararı olmadığına kanaat
getirmiştir.
 G080210001- ESRA CANKURT
 G080210015- ESRA DURKAYA
 G080210028- BÜŞRA TAYLAN
 G080210038- DUYGU ELVAN ÇAĞLAYAN
 G080210051- ASİYE AMANET
 G080210061- MÜNEVVER ÇİĞDEM ZİNCİRLİ
Download