Diz eklemi insan vücudunun sinovyal boşluk hacmi ve eklem

advertisement
Diz eklemi insan vücudunun sinovyal boşluk hacmi ve eklem
kıkırdağı alanı açısından en büyük eklemidir. Aynı sinovyal
boşluğu paylaşan tibio-femoral ve patella-femoral eklemlerden
oluşmuştur. Bu özellikleri nedeni ile diartrodial ve sinovyal eklem
gurubuna girer. Her ne kadar bu iki eklem aynı sinovyal boşluğu
paylaşıyor olsalar da özellikleri açısından iki farklı eklem olarak
kabul edilirler.
Dizi ilgilendiren patolojilerin kesin tanısını koymak ve tedavilerini
yapabilmek için diz ekleminin anatomisini ve fonksiyonlarını
bilmek gerekir. Bu amaçla diz ekleminin kemik yapısını iç, dış yan
taraf, ön, arka ve iç tarafın anatomik ve nörovasküler yapıları
olarak ele alarak inceleyeceğiz.
Diz eklemi üç kemikten oluşur: femur, tibia, patella. Fibula
kemiği ise eklemin uzağında ve tibia ile eklem yapar. Patella bir
sesamoid kemik olup Quadriceps tendonunun içine gömülü olarak
bulunur. Vücudumuzdaki en kalın kıkırdak yüzeyine sahiptir.
Diz 0-90 derece arasında hareket ettikçe femur ile temas yüzeyi
değişir. Quadriceps kasının kuvvetini artırır. Bu nedenle dizin
ekstansiyon mekanizmasında quadriceps kası ile birlikte önemli
bir rol oynar.
Femurun önden görünüşü iki kondil ve aralarında bir çukurdan
oluşan bir yapı şeklindedir. Dış yan taraf iç taraftan daha
yukarıdadır. Femurun iç ve dış kondilleri şekil ve açılanma olarak
birbirlerinden farklıdır. İç kondil daha büyük ve daha simetriktir,
dış kondilin ise ön arka çapı arkaya doğru giderek azalmaktadır.
Kondiller arası çukur (Notch) ön çapraz bağın yapışma yerinin
bulunduğu bölgedir. Özellikle dış kondilin iç tarafının bu bölgede
çıkıntılı olması ve proksimal tarafı yuvarlak olan bu çukurun bazı
kişilerde üçgen biçiminde olması ön çapraz bağın bu kişilerde
daha çok yaralanmasının mekanizmasını açıklayabilir.
Tibia plato femoral kondillerle tam bir uyum sağlamaz bunu en
güzel menisküsler çıkarıldığında görebiliriz. Arka çapraz bağ ise
tibianın arka yüzeyinden başlar ve geniş bir alanı kat ederek
uzanır.
DİZİN İÇ KISMI:
Dizin iç kısmı yaralanmaların en sık oluştuğu bölgesidir. Dizin bu
bölgesini en dıştan en iç tarafa doğru tabakalar şeklinde
düşündüğümüzde üç tabaka görülür. En dış tabakayı Vastus
medialis kasının derin fasyası ve iç yan bağın yüzeysel parçası
oluşturur. Orta tabaka ise iç yan bağ ve bağın önünde bu bölgeye
yapışan tendonlardan oluşur. En alttaki tabaka ise derin iç yan
bağ ve buna yapışık olarak bulunan eklem kapsülünden oluşur.
Bu kısmı fonksiyonel anatomi açısından değerlendirdiğimizde iç
yan bağın valgus stresine karşı ilk karşı koyan mekanizma
olduğunu görürüz. İkinci fonksiyonu ise femur üzerinde tibianın
dış rotasyonunu engellemesidir. Üçüncü fonksiyonu ise ön çapraz
bağa destek olarak tibianın öne yer değiştirmesini kısıtlamasıdır.
DİZİN DIŞ KISMI:
İç tarafa kıyasla dizin dış kısım yaralanmaları oldukça seyrek
görülür. Bu tarafı da üç tabaka şeklinde incelemek olasıdır.
Birinci tabaka “fasya lata” ve bunun kalınlaşmasından oluşan
“iliotibial band”dan oluşur. Bu tabaka arkada “biceps femoris”
kasının tendonu ve önde “prepatellar bursa’yı” da içine alacak
şekilde patellaya uzanır. İkinci tabaka dış yan bağ ve buna destek
olan önde patellar retinaculum ve arkada fabella ve lateral
menisküsten oluşur. En alt tabakada ise eklem kapsülü bulunur.
Kapsül femur ve tibia arasında dış menisküse bir destek yapacak
şekilde uzanmaktadır. Burada önemli bir yapıda popliteus kası ve
bunun tendonudur.
Bu kısmın fonksiyonel anatomik olarak değerlendirdiğimizde şu
özelliklerle karşılaşırız. Özellikle varus stresine karşı bir direnç
oluşturması ile öne çıkar, femur üzerinde tibianın öne ve arkaya
yer değiştirmesine sınırlama getirir ve iç ve dış rotasyonu engeller.
Özellikle bu görevleri dış yan bağ ve popliteus tendonu birlikte
yapar bu görevleri şöyle özetleyebiliriz: varus açılanmasını,
femurun tibianın üzerinde dış rotasyonunu ve arkaya doğru
hareketi engellemektir. Bu etkiler diz fleksiyon açısı arttıkça
değişmektedir.
DİZİN ARKA KISMI:
Dizin arka kısmı veya “popliteal fossa”nın iç kenarı
semimembranosus kası ve pes anserin bursayı oluşturan üç kas
(gracilis, semitendinosus ve sartorius) tarafından dış kenarı ise
biceps femoris tendonu tarafından oluşturulur. Gastrocnemius
kasının iki tendonu fossayı örter, bu kas biartiküler bir kastır.
Yukarıda femura yapışarak diz ekleminin hareketlerine
katılırken aşağıda soleus kası ile birlikte calcaneusa yapışarak
ayak bileğinin hareketlerine katılır.En derinde ise femur, tibia ve
buraya yapışan ligaman ve kapsülle birlikte popliteus kası vardır.
Bu fossanın içinde nörovasküler yapılar bulunur.
Arkada bulunan yapılardan özelikle biceps femoris kası dizin
arka dış tarafının fonksiyonlarına şu katkılarda bulunur: Dizin
fleksiyonunu sağlar, diz fleksiyonu boyunca dış yan bağın gergin
olmasını sağlar, tibianın dış rotasyonuna katkıda bulunur. Dizin
iç arka tarafını oluşturan kaslardan özellikle semimembranosus
kası ise şu fonksiyonları oluşturur: Dizin fleksiyonuna katılır,
arka kapsülün ve arka iç köşenin stabilizasyonunu sağlar ve
tibianın iç rotasyonuna katkıda bulunur. Diğer üç kas
semitendinosus, sartorius ve gracilis dizin fleksiyonu ve tibianın iç
rotatoru olarak görev görür. Bu kaslardan en kuvvetlisi
semitendinosusdur. Bu kasların tibiada yapıştıkları bölgeye pes
anserine adı verilir ve burada bir bursa bulunur.
DİZİN ÖN KISMI:
Dizin ön tarafında vücudun en büyük kas gurubu olan
“quadriceps femoris” kasını oluşturan dört kas bulunur. Bu
kaslar femoral sinir (L2-L4) tarafından innerve edilir. Bu kas
uniartiküler bir kastır. Ancak bu kasın bir parçası olan rectus
femoris kası yukarıdaki yapışma yeri itibari ile hem kalça hemde
diz eklemini içine alır. Quadriceps femoris kasının ana görevi
yürüyüş sırasında özellikle topuk vuruş pozisyonunda dizin
fleksiyon pozisyona gelmesini engellemektir. Bu kasların ortak
yapışma yeri patelladır. Patella vücudumuzun en büyük sesamoid
kemiğidir. Rectus femorisin lifleri patella üzerinden devam ederek
patellar ligaman ile bir bütünlük oluşturur.
Patella, quadriceps mekanizmasını tamamlayan bir parçadır.
Anatomik olarak sesamoid kemiktir ve quadriceps tendonunun
içine gömülüdür. Arka kısmında bulunan eklem kıkırdağı,
vücutta bulunan en kalın kıkırdaktır. Patella femurun distal
kısmında bulunan kondiller arasında bulunur ve bunlarla eklem
yapar.
Patellanın bacaktaki konumu hakkında çeşitli önerilerde
bulunulmuştur ancak bunlar içerisinde Q açısı en sık kullanılan
klinik ölçüttür. Patellanın merkezinden “spina iliaka anterior
superior’a” ve aşağıda tuberesitas tibia’ya çizilen hatların
arasında kalan açı olarak tanımlanır.ŞEKİL. Normal açısal
değerleri 15(+3, -3) derecedir. Kadın ve erkeklerde farklı
değerleri olabilir.
Ön çapraz bağın femoral yapışma yeri lateral femoral kondilin
medial yüzünün arka kısmında ki çukurdur. Tibial yapışma yeri
ise anterior tibial tüberkülün lateral ön kısmında bulunan
çukurdur. Ön çapraz bağın tibial yapışma yeri femoral yapışma
yerine oranla daha geniş ve kuvvetlidir. Ön çapraz bağ dizin hem
fleksiyon ve hem de ekstansiyon hareketleri sırasında gerginliğini
korur. Buna neden iç ve dış liflerinin bu hareketlere farklı yanıt
vermesidir. Ekstansiyonun son 30 derecesi ve hiperekstansiyon ile
yük taşıdığı durumlarda tibianın öne yer değiştirmesi, iç rotasyon
ve varus durumlarında önemli oranda aktiftir. Dizin statik
stabilizatörü olarak hiperekstansiyona, fleksiyon pozisyonunda
tibianın öne yer değiştirmesine ve rotasyonun kontrollü
yapılmasına katkıda bulunur. Aynı zamanda fleksiyonun tüm
açılarında valgus ve varus kuvvetlerine karşı ikincil bir savunma
oluşturur.
Arka çapraz bağ medial femoral kondilin lateral yüzeyinin arka
kısmına yapışır. Tibiaya yapışma yeri ise arkada eminensia
intertüberkülleristir. Ana fonksiyonu tibianın femur üzerinde
arkaya doğru gitmesini engellemektir. Diğer görevi de tibianın dış
rotasyonuna bir kısıtlama getirmektir.
Çapraz ligamanların kan akımı orta ve alt genikular arterlerden
sağlanır. Çapraz bağlar femur kondilleri arasından başlayarak
sinovyal membran ile sarılıdırlar bu tibiada ki yapışma yerlerine
kadar devam eder. Burada da eklem kapsülü ile birleşir. Bu
sinovyal membran genikular arterlerden gelen zengin bir damar
ağı ile sarılıdır.
Çapraz bağlar sinir liflerini tibial sinirin dallarından alır. Bu lifler
eklem kapsülünü arkadan delerek girerler ve sinovyal membran
damarları ile birlikte seyrederek bağın sinirlerini oluştururlar.
Menisküsler:
Menisküsler femur kondilleri ve tibia arasında yerleşik medial C
ve lateral O şeklinde fibrokartilojenöz yapıda disklerdir. Tibianın
üzerinde yerleşik bulunan eklem çukurunu derinleştirerek femur
kondillerinin buraya uyumunu sağlar. İki menisküsünde periferik
kısımları kalın, konvekstir. Ön kısımlarında birbirlerine ve ön
çapraz bağa ve patella,tibia ve femurada ligamanlar aracılığı ile
bağlıdırlar. Eklem kapsülüne ve iç yan bağa daha sıkı bir şekilde
bağlı olduğu için iç menisküs dış menisküsten daha az
hareketlidir. Hareketinin az oluşu ve arka kımında daha geniş bir
yüzeye sahip olması iç menisküsün daha çok yaralanma
nedenlerini açıklayabilir. Dış menisküs eklem kapsülüne ve dış
yan bağa yapışık değildir. Arka kısmında kapsülle arasında
popliteus tendonu bulunur. Bu nedenle iç menisküsten daha
hareketlidir. İç menisküsün arka tarafta semimembranosus kası
fleksiyon hareketinde dış menisküsünde popliteus kası tarafından
iç rotasyon hareketi sırasında çekilmesi yaralanmaları önleyen
anatomik özellikleridir. Menisküsler periferik kısımlarından giren
kapillerler aracılığı ile beslenirler.
Diz Ekleminin Muayenesi
Diz ekleminin muayenesi diğer eklem muayenelerinde olduğu gibi
sistematik bir şekilde yapılmalıdır. Her eklemde olduğu gibi
anemnez başlangıçta ayrıntılı bir şekilde alınarak öncelikle
sorunun travmatik olup olmadığı ayırt edilmelidir.
Travmatik olaylarda yaralanmaları akut ve aşırı kullanım
yaralanmaları olarak ikiye ayırmak gerekir. Çünkü muayenede
üzerinde durulacak yapılar farklıdır. Aşırı kullanım
yaralanmaları genellikle tendonlar ve diğer inflamatuar
durumlarla ilişkilidir ve belli bir zaman içinde tekrarlayan
hareketlerin sonucu ortaya çıkarlar. Akut travmalar ise anlık bir
olaydır ve diz ekleminin bağlarının ani yüklenmeleri sonucu
ortaya çıkar.
Aşırı kullanım yaralanmalarında ayrıntılı bir anemnez çok
önemlidir. Çoğu aşırı kullanım yaralanması kötü teknik, uygun
olmayan malzeme ve vücudun yapılan aktiviteye hazır olmayışı
gibi nedenlerle oluşmaktadır. Bu nedenle şu sorulara verilecek
yanıt tanıyı koymak için önemlidir.
- Yapılan aktivitenin ve antrenmanın sıklığı, süresi, ve yoğunluğu
- Aktivite veya antrenman programında değişiklik
- Aktivite veya antrenman yapılan zeminin özelliği
- Kullanılan ayakkabının özellikleri
- Aktivite veya antrenman öncesi germe, kuvvet ve dayanıklılık
egzersizlerinin yapılıp yapılmadığı
- Daha önce yaralanma olup olmadığı
Tüm sorulara verilecek yanıtlar dikkatle değerlendirilip soruna
neden olabilecek etmenler belirlenerek hem tanı hem de tedavi
yapılabilir.
Akut yaralanmalarda ise olay aniden gelişmiştir ve burada önemli
ligaman veya menisküs yaralanması söz konusu olabilir. Burada
anamnez alırken dikkat edilecek nokta bu yaralanmanın ilk olup
olmadığı ve buna benzer bir yaralanma ile kişinin karşılaşıp
karşılaşmadığıdır. Aniden dizi sakatlanan bir sporcuda ilk akla
gelecek olay bağ veya menisküs yırtılmasıdır. Yaralanma sonucu
ortaya çıkan yırtığın ilk olup olmadığı veya daha önce oluşmuş bir
yırtığın sonucu olarak diğer yapılarda da yırtıkların görülüp
görülmediği önemlidir. Örneğin aylar önce ön çapraz bağ
yaralanması olan ve rehabilitasyon ile yakınmaları azaltılan bir
hastanın basit bir dönme hareketi sonucu medial menisküs
yırtılmasına bağlı olarak dizinin kilitlenebileceği
unutulmamalıdır. Özellikle ön çapraz bağ yırtılması sonucu
stabilitesi bozulan dizin menisküs yırtıklarının daha kolay
olabileceği ve tanı konulmasının kolaylaşacağı unutulmamalıdır.
Bu nedenle ilk yaralanmada doğru tanı koymak çok önemlidir.
Yaralanmanın tanımlanması sporcu tarafından özellikle
yapılmalıdır. Yaralanmanın mekanizması yaralanmaların
tanımlanması ile yakından ilişkilidir. Özellikle ani durmalar ön
çapraz bağ yaralamasını, valgus yaralanması medial kollateral
bağın yaralanmasını, dış rotasyon yüklenmeleri medial menisküs
yaralanmasını, ve valgus-dış rotasyona dizin ani zorlanması Q
açısında ani artışa neden olabileceği için patellanın
subluksasyonuna sebebiyet verebilir. Yaralanma sırasında dizin
pozisyonu da önemlidir. Diz 20 derecelik fleksiyon veya
hiperekstansiyonda iken yaralanmışsa çapraz bağların yırtılma
olasılığı çoktur. Dizin tüm bağları tam ekstansiyon pozisyonunda
oldukça gergin bir durumda bulunurlar ancak yaralanmaya karşı
en duyarlı olan ön çapraz bağdır. Bu nedenle sporcular özellikle
dizleri bükülü durumda yere düşme çalışmaları yaparlar. Dize
temas olan yaralanmalar genellikle yan ve arka çapraz bağda
yırtılmalara yol açabilir. Ön çapraz bağ yaralanmalarında ise bir
temas çoğunlukla bulunmaz.
Bir yapı kırılma noktasına yakın ani bir yükle karşılaştığında
“pop” sesi duyulur. Bu yapının yetersizlik durumuna geldiğinde
gerilim enerjisinin “pop” sesine dönüşmesidir. Bu ses
duyulduğunda ön çapraz yırtığı ilk anda düşünülmelidir. Daha
sonra sırayla iç yan bağ ve patellanın subluksasyonu
düşünülmelidir.
Yaralanmanın oluştuğu ilk anda boşalma duyusu ( dizin üst
kısmının arkaya alt kısmının öne doğru hareket etme duyusu)
oluşu dizin aşırı bir yüklenme ile karşılaşması sonucu bağın
yırtılması ve yüklenmenin devam etmesi sonucu ortaya çıkar.
Sıklıkla ön çapraz bağ yırtılması daha sonra patella-femoral ağrı
ve en son olarak da iç menisküs yırtığında görülür.
Diz ekleminin kilitlenmesi genellikle menisküs yırtıldığında ortaya
çıkan bir bulgudur. Ancak eklem içinde serbest parçaların
bulunması, osteokondritis dissekans ve patella-femoral eklem
sorunlarının bulunmasının da kilitlenmeye neden olabileceği
unutulmamalı ve araştırılmalıdır.
Dizin Fiziksel Muayenesi
Dizin muayenesinde daima düzenli bir sıra izlemek gerekir ve her
zaman normal dizden muayeneye başlamak bir prensip olmalıdır.
Diz eklemi alt ekstremite sisteminin bir parçası olduğu
unutulmamalı ve diz muayene edilirken ağrının dizin üst veya alt
tarafında bulunan eklemlerden de kaynaklanabileceği
düşünülerek muayene yapılmalıdır. Bu nedenle diz muayenesini
tam bir alt ekstremite ve omurga muayenesi ile bütünleştirmek ilk
kuraldır.
Her eklemde olduğu gibi inspeksiyon ile muayeneye başlanır. Alt
ekstremitenin dizilimi incelenir. Burada önemli olan varus-valgus
açılanmalarının varlığıdır. Bu amaçla tibiofemoral açı ölçülür.
Tibiofemoral açı spina iliaka anterior superiordan tibianın uzun
ekseninin merkezi arasında bulunan açıdır. Normalde her iki
bacak arasında ölçülen açı arasında 1-2 derece fark vardır. Dizin
ekstansiyonu hasta ayakta dururken ölçülür. Hasta ayakta
dururken yandan genu rekürvatum varlığı için değerlendirilir.
Hasta sırt üstü yatarken de her iki topuk yataktan kaldırılarak
hiperekstansiyon olup olmadığı değerlendirilir. Dizin fleksiyonu
hasta sırt üstü yatarken kalça ve diz tam fleksiyona getirilerek
değerlendirilir. Kalçanın fleksiyona getirilmesi Quadriceps
femoris kasının gerginliği nedeni ile oluşacak diz fleksiyonunda ki
kısıtlanmaya engel olur.
Hastanın yürüyüşü önden ve yandan gözlenmelidir. Gözlenecek
noktalar topuk vuruşu sırasında dizin tam ekstansiyonda
olmasıdır. Eğer diz bu hareket sırasında fleksiyona geliyorsa diz
ekleminde ya kontraktür veya effüzyon vardır.
Dizde fleksibilite quadriceps femoris kası için yapılmalıdır..Bunun
için hasta yüzükoyun yatar kalçası tam ekstansiyonda olmalıdır.
Bu pozisyonda diz fleksiyona getirildiğinde topuk normalde
kalçaya değmeye yakın olmalıdır. Eğer 120 derecelik fleksiyonda
kısıtlanma oluyorsa quadriceps femoris kasının gerginliği söz
konusudur. Eğer diz fleksiyonuna kalçanın yataktan kalkışı da
eşlik ediyorsa o zaman quadriceps femoris kasında kontraktür
olabileceği düşünülmelidir.
Hamstring kaslarının fleksibilitesi hasta ayakta dururken
dizlerini bükmeden yere değmesi istenerek değerlendirilir.
Hamstring kasları gerginse hasta yere değemez. Bir diğer
değerlendirme ise hasta sırtüstü yatarken yapılır. Bacak
baldırdan tutularak kalça fleksiyonu yaptırılır. Dizin fleksiyona
geldiği açı ölçülerek değerlendirme yapılır. Genelde hastalar
dizlerini fleksiyona getirmeden 60 derecelik kalça fleksiyonu
yaparlar. Esnekliğin değerlendirilmesinde adduktor kasların ve
iliotibial bandın esnekliklerinin değerlendirilmesi de yapılabilir.
Dizin palpasyonu bir sistem içerisinde yapılmalıdır ve palpa
edilen anatomik yapıların özelliği bilinmeli ve bir yapının
palpasyonu tamamlanmadan diğer bölgelere geçilmemelidir.
Buna göre dizin iç tarafından başlayarak dış, ön ve arka tarafa bu
sıra içinde palpe edilebilir.
İç tarafın palpasyonunda dikkat edilecek noktalar şunlardır: iç
tarafın üst kısmında medial kollateral ligamanın (MCL) femoral
kondile yapışma yeri daha sonra eklem çizgisinde bulunan kısmı
palpe edilir. MCLin yüzeyel ve derin katmanları arasında şişlik
veya duyarlılık varsa bu bölgede bulunan bursitten
şüphelenilebilir. Daha sonra MCL in tibiaya yapıştığı en alt kısmı
palpe edilir. Bu hat boyunca olabilecek bir duyarlılık veya ağrı
varlığı MCL sprainini düşündürür. Bu hatta aşağı doğru devam
edilerek pes anserinus ve bursasının palpasyonu yapılır.
Dış tarafın palpasyonunda lateral kollateral ligaman (LCL)
hemen bununla üstte komşuluğu olan popliteal tendon , lateral
menisküs ve iliotibial band değerlendirilmelidir. Popliteal
tendonun palpasyonu bacak 4 rakamı pozisyonuna getirilerek
yapılır (Şekil). Bu bölgede olabilecek bir duyarlılıkta tendinit
dışında lateral menisküsün yırtığı ve iliotibial bandın tendinitini
ayırıcı tanı açısından değerlendirmek gerekir. Lateral femoral
kondil üzerinde duyarlık bulunması ve gergin iliotibial bandın
varlığı akla iliotibial band friksiyon sendromunu getirmelidir.
Dizin ön tarafının palpasyonu hasta sırtüstü yatar pozisyonda ve
ekstansör mekanizmanın tam gevşek olduğu durumda yapılır.
Palpasyon yukarıdan aşağı doğru yapılmalıdır. Patellanın üst
kutbunda veya quadriceps tendonu boyunca duyarlığın varlığı
tendinit açısından önemlidir. Patellanın hemen önünde yüzeyel
bursanın duyarlı oluşu prepatellar bursiti düşündürür. Daha
sonra patellanın alt kutbu ve patellar tendonun palpasyonu
yapılır. En son olarak ta tibianın tüberkülü duyarlık ve şekil
yönünden değerlendirilir ( Osgood-Schlatter Hastalığı ).
Dizin arka kısmının değerlendirilmesi hasta dizi tam
ekstansiyonda yüzükoyun yatarken yapılır. Tam orta hatta
popliteal arter palpe edilerek muayene başlar. Diz tam
ekstansiyondayken semimembranosus ve gastroknemius
tendonları arasında bulunan bursa palpe edilebilir. Burada
saptanacak bir şişlik Baker kisti olarak değerlendirilebilir. Baker
kisti hamstring ve gastroknemius kaslarında esnekliğin yetersiz
olması sonucu oluşan tendinite bağlı olabileceği gibi diz ekleminin
iç yapılarını ilgilendiren iltihabi ve dejeneratif durumlarda da
oluşabilir. Diğer dizin arkasında ağrıya ve duyarlığa neden
olabilecek durumlar gastroknemius kas-tendon birleşeğinde yırtık
olması, plantaris tendonunun yırtılması, hamstring ve
gastroknemiusun tendinitleridir. Hamstring tendiniti en iyi hasta
sırtüstü yatarken diz 30 derecede dirence karşı fleksiyon
yaparken değerlendirilir.
Patellofemoral eklem
Statik olarak patellofemoral eklemin stabilitesi diz 10 derece
fleksiyonda iken yapılır. Patellofemoral eklem stabilitesi medial ve
lateral retinaculum açısından değerlendirilmelidir. Medial
retinakulum diz tam ekstansiyondayken en gevşek durumdadır ve
diz fleksiyona gelirken sertleşmeye başlar. Bu pozisyonda bulunan
diz ekleminde patella dışa doğru itilir ve hastanın ekstansiyon
yapması istenir. Patellanın dışa doğru aşırı bir hareketi ve bu
bölgede duyulan ağrı önemlidir. Aynı işlem lateral retinakulum
içinde yapılır ama bu sefer itme iç tarafa doğru yapılır.
Patellar stabilite için Q açısının değerlendirilmesi de önemlidir.
Daha önce açıklanan yöntemle hasta ayakta dururken ölçüm
yapılır. Burada açının 14 derecenin üzerinde olması patellanın
stabilitesinin azalmış olduğunu gösterir. Patellar stabilitenin
azalması şu nedenlere bağlanabilir: Patella alta, Q açısının artışı,
genu valgum ve medial retinakulumun yeterince sağlam
olmaması. Bunların dışında hamstring kaslarında, kalça fleksör,
adduktör ve abdüktör kaslarında belirgin zayıflık olması da
patellada instabiliteye yol açabilir. Belirgin patella çıkığı olmayan
hastalarda hamstring kaslarının kuvvetlendirilmesi ve quadriseps
kasının gerginliğinin önlenmesi patellanın ağrılı sendromlarının
iyileştirilmesi için bir yöntemdir.
Diz Ekleminde stabilite testleri;
Ön Tarafta Laksite ;
Ön Çekmece testi ve Lachman testi ile ön tarafta olabilecek laksite
muayene edilir. Ön çekmece testi hasta dizi 90 derece fleksiyonda
sırt üstü yatarken doktor hastanın tibiasını nötralde stabilize
etmek amacıyla ayağına oturur pozisyonda veya hastanın sırtı
duvara veya muayene masasının arkasına dayalıyken otururken
yapılır. Ön çapraz bağın yırtık olup olmadığını muayene için
kullanılır.
İç Tarafta laksite:
Valgus stres testi veya abdüksiyon stres testi ile değerlendirilir.
Diz tam ekstansiyonda ve 20 derecelik fleksiyonda iken uygulanır.
Diz tam ekstansiyonda iken çapraz bağlar ve arka kapsül bağları
oldukça aktif olduklarından yan bağlarda yırtık olsa dahi bulgu
vermeyebilir. 20 Derecelik fleksiyonda ise çapraz bağlar ve kapsül
bağları nispeten gevşediği için yan bağ muayenesi daha doğru
sonuç verir.
Dış Tarafta Laksite;
Varus veya addüksiyon stres testi ile değerlendirilir. Aynı iç
tarafta olduğu gibi tam ekstansiyon ve 20 derecelik fleksiyonda
muayene edilir. 20 Derecelik fleksiyonda muayene dış yan bağ
açısından daha değerli sonuç verir.
Arka tarafa laksite;
Arka tarafta diz ekleminin ana stabilizatörü arka çapraz bağdır.
Bu bağın yırtılması dizin ön arka stabilitesini bozar. Arka
çekmece testi ve geriye düşme testi ile değerlendirilir.
Menisküs Testleri:
İç menisküs insabilitesi ;
İç menisküs yırtığı veya dejeneratif değişikliği olan hastalar tipik
olarak dizin iç tarafında kilitlenme ve sürtünmeden yakınırlar.
Muayenede McMurray’in fleksiyon rotasyon testi ile Appley’in
sıkıştırma testi semptomları ortaya çıkarmak için kullanılır.
McMurray testi hasta sırtüstü yatar pozisyonda iken diz
fleksiyona ve ekstansiyona getirilirken tibia dış rotasyona getirilir
ve aynı zamanda valgus stresi uygulanırken eklem çizgisi palpe
edilir. Apley testi hasta yüzükoyun yatarken diz fleksiyona
getirilir ve ayak tabanına aşağı doğru baskı uygulanır. Bu sırada
uygulanan rotasyon sırasında sürtünme ve ağrı eklem boyunca
oluşabilir.
Dış Menisküs İnstabilitesi;
Dıi mnisküs muayeneside aynı iç menisküs muayenesi gibi yapılır
yalnızca McMurray testinde tibia iç rotasyona zorlanır. Ağrı
duyarlılığın lokalizasyonu eklemin dış tarafındadır.
Diz Ağrısında Ayırıcı Tanı:
Diz hastalıklarında en belirgin bulgu ağrıdır. Ağrı ya diz
ekleminden ya çevre dokulardan veya yayılan bir ağrı şeklinde
olabilir. Bu nedenle diz ağrısı yaşa ve intra artiküler, peri
artiküler veya yayılan bir ağrı oluşuna göre sınıflandırılır. Diz
ağrısının nedenlerini inflamatuar ve travmatik olarak da ayırmak
gerekir.
Çocukluk devresinde ağrı genellikle olağan değildir. Travmatik
olarak osteokondritis dissekans ve doğuştan mevcut olan discoid
menisküs yırtıkları eklem içi, Osgood-Schlater hastalığı veya
Sinding-Larsen-Johannes sendromu da periartiküler olaylarda ilk
akla gelenlerdir. İnflamatuar olarak ise juvenil kronik artrit ve
septik artrit düşünülmelidir. Kalça hastalıklarından özellikle
Perthes Hastalığında dize yayılan ağrı söz konusu olabilir.
Ergenlik döneminde diz ağrısı oldukça sık olarak görülür.
Travmatik eklem içi olaylarda ilk akla gelecek discoid menisküs
yırtıkları ve osteokondritis dissekanstır. Bu dönemde özellikle
kızlarda diz ön tarafında ki ağrılar patella femoral eklemin
dizilim hatalarını akla getirmelidir. Periartiküler olaylarda ise
traksiyon apofiziti olarak adlandırılan Osgood-Schlatter ve
Sinding-Larsen-Johansen hastalıkları düşünülmelidir.
İnflamatuar hastalıklar arasında oligoartiküler juvenil kronik
artrit ve septik artrit öncelikli olarak düşünülmelidir. Yansıyan
ağrı açısından özellikle kalça eklemi iyi bir şekilde
değerlendirilmeli ve “slipped femoral epifiz” unutulmamalıdır.
Eğer bu düşünülüyorsa kalça ekleminin ön-arka ve yan grafileri
mutlaka değerlendirilmelidir. Diz etrafında tümör oluşumu ender
olsa da görülebilir. Sızı şeklinde ağrı olan ve muayenede hiçbir
bulgu saptanamayan durumlarda kemik sintigrafisi yapılması
uygundur.
Erken erişkin dönemde en sık görülen diz ağrısı nedeni
travmatiktir. Eklem içini ilgilendiren en başta gelen hastalık
menisküs yırtıkları ve bağ yaralanmalarıdır. Periartiküler
nedenler arasında aşırı kullanım yaralanmalarını (patellar
tendinit...) düşünmek gerekir. Bu yaş gurubunda yayılım ağrısı
görülmesi çok enderdir. İnflamatuar hastalıklar içerisinde
seronegatif spondiloartropatiler (ankilozan spondilit, Reiter
hastalığı....) öncelikli olarak düşünülmelidir.
Erişkin dönemde eklem içini ilgilendiren en önemli neden travma
sonrası veya menisküs yaralanmaları sonrası görülen dejeneratif
değişikliklerdir. Periartriküler nedenler arasında bursit ve
tendinitler özellikle aşırı kullanım yaralanmaları açısından
değerlendirilmelidir. Yansıyan ağrı özellikle tedavi edilmemiş
doğumsal kalça çıkıkları, Perthes hastalığı veya kırıklara bağlı
olarak gelişen kalça ekleminin dejeneratif hastalıklarında
görülebilir. Bu önemde romatoid artrit, gout gibi hastalıklarda
inflamatuar olaylar açısından düşünülmelidir.
Yaşlılarda ise en sık diz ağrısı yapan neden dejeneratif hastalıktır.
Osteoartritin en çok görüldüğü eklem diz eklemidir. Bu hastalıkta
aktiviteyi takiben sertlik ve şişlik diz ağrısına eşlik eder. Zaman
zaman oluşan eklemde kilitlenme ve şiddetli ağrı eklem içinde
dejeneratif hastalığa bağlı oluşan serbest kemik veya kıkırdak
parçalarını akla getirmelidir. Bursit ve tendinit periartritik
olayları, kalça ekleminin osteoartriti ise yansıyan ağrıları
düşündürmelidir.
DİZ EKLEMİNDE AĞRIYA NEDEN OLAN ÖZEL
DURUMLAR
Bursitler;
Diz eklemi etrafında 11 bursa bulunmaktadır. Bunların herhangi
birinin inflamasyonu dizde ağrıya neden olabilir. Bunlardan üç
tanesi suprapatellar, popliteus ve iç gastroknemius bursaları
eklem boşluğu ile ilişkilidir. Prepatellar bursalar ve infrapatellar
bursalar patella ile ilişkilidir. İki tanesi semimemebranosus kası
ile ilişkili ve iki taneside dizin kollateral ligamanları ile ilişkilidir.
Bunlardan bir tanesi pes anserine bursayı oluşturur (sartorius,
grasilis ve semitendinosus’un ortak bursası). Dizin arka tarafında
gastroknemius kasının medial tendonu ile semimemebranosus
tendonu arasında bir bursa bulunur bunun inflamasyonuna
Baker’s kisti adı verilir.
Diz ekleminde en sık karşılaşılan bursitler;
Prepatellar bursit; Ev kadınlara özgü olarak anılır. Diz üzerine
düşme veya diz üstüne çökerek yapılan aktiviteler sonucu oluşur.
İnfrapatellar bursit; Tekrarlayan ağırlıklı diz fleksiyonları sonucu
ortaya çıkar. Patellar veya quadriseps tendinitleri ile ilişkili
olabilir.
Anserine bursit; Yaşlı ve kilolu kadınlarda sıklıkla görülür. Diz
osteoartritine bu kişilerde sıklıkla eşlik eder.
Ağrı en önemli semptomudur. Etkilenen bursa bölgesinde
palpasyonla lokal ağrı ve duyarlılık vardır. Genellikle fleksiyonda
ve gece veya aktiviteyi takiben artar.
Yardımcı tanı yöntemleri ayırıcı tanıda infeksiyon, artritler,
tümör, kırık, menisküs yırtığı gibi durumları değerlendirmek için
yapılabilir.
Tedavide akut devrede istirahat ve soğuk uygulamadan
yararlanılır. Steroid olmayan antiinflamatuar ilaçlar kısa süreli
kullanılabilir. Bursa içerisinde steroid enjeksiyonları eğer diğer
tedavilere yanıt alınamazsa yapılabilir. Uzun vadede hastalığa
neden olan aktivite veya anatomik bozuklukların saptanması ve
bunlara uygun rehabilitasyon yöntemlerin uygulanmasıdır.
Örneğin, sertlik olan ve eklem hareketlerini kısıtlayan kasların
esnetilmesi ve kuvvetlendirilmesi gibi.
Baker Kisti;
Dizin arkasında en sık görülen kisttir. Kronik irritasyon sonucu
sinovyal sıvının artması ile karakterizedir. Genellikle inflamtuar
veya dejeneratif eklem hastalıklarına eşlik eder. Gastroknemiussemimembranosus bursaları sinoviti en sık görülen çeşididir.
Çocuklarda bu bölgenin direkt travması söz konusu iken
erişkinlerde romatoid artrit ve osteoartrit ilk planda
sorgulanması gereken hastalıklardır. Bunların dışında
kondromalazi patella, kronik bağ veya menisküs yaralanmaları,
pigmente villonodüler sinovit ve kapsülit te ayırıcı tanıda akla
gelmelidir.
Genellikle asemptomatik kalabilir. Popliteal çukurda flüktuasyon
veren bir kitlenin palpe edilmesi tanıyı koydurur. Ultrsound
görüntüleme ve MRI kesin tanı koydurabilecek görüntüleme
teknikleridir.
Tedavide kistin aspirasyonu önemlidir. Bunun dışında kist
olumuna neden olan etmenlerin saptanarak tedavi edilmeleri
önemlidir. En sık görülen komplikasyonu kistin yırtılması veya
baldıra disseksiyonudur. Bu durum yalancı tromboflebit
sendromu olarak bilinir.
Menisküs Yaralanmaları;
Menisküs yaralanmaları ya akut bir yaralanmayı takiben veya
yaşlanmayla oluşan dejenerasyon süreci sonunda oluşur. Akut
yaralanmaya genellikle diz fleksiyon veya ekstansiyon
pozisyonunda rotasyon yaparken ani artan bir aksiyel yüklenme
olması neden olur. Bu tür yırtıklar genellikle vertikal yırtıklardır
ve sıklıkla 20-30 yaşlarında görülür. Yaşlanma ile beraber olan
yırtıklar ise genellikle horizantal yırtıklar olup eklem
kıkırdağında dejeneratif değişiklikler olaya eşlik eder. İç
menisküs yırtıkları yukarıda açıklanan nedenlerden dolayı dış
menisküs yırtıklarından daha fazla görülür ( 2/1-5/1).
Ağrı, fazla olmayan effüzyon, diz eklemi fleksiyonunda ağrı
olması, kilitlenme hastayı doktora getiren nedenlerdir. Fizik
muayene %70 olguda tanının konulması için yeterlidir. Diz
ekleminde effüzyon, yürüyüş sırasında topallama veya korumalı
bir yürüyüş biçimi gözlenebilir. Bu hastalar özellikle çömelme
pozisyonunda duramazlar. Eklem çizgisi boyunca arka-iç ve dış
tarafta duyarlık olması önemlidir. McMurray ve Apley’in
sıkıştırma testleri tanı konulmasına yardımcı testlerdir.
Direkt grafilerin akut menisküs yaralanmasında tanı koydurucu
değeri yoktur. Magnetik rözonans görüntüleme yöntemi menisküs
yaralanmalarının tanısında kullanılan radyoloji yöntemidir.
Ayırıcı tanıda ön-arka çapraz bağ yaralanmaları, İç yan bağ
yaralanmaları, plica sendromları, osteokondritik lezyonlar,
patella femoral ağrı, eklem içi kırıkları düşünülmelidir.
Tedavide akut devrede istirahat, buz, kompresyon ve
elevasyondan oluşan prensipler uygulanmalıdır. Akut yırtıklarda
artroskopi ve cerrahi girişim uygulanmalıdır. Konservatif tedavi
düşünülen veya artroskopik cerrahi tedavi uygulanan tüm
hastalar mutlaka rehabilitasyon programlarına alınarak gelecekte
olabilecek kalıcı sakatlıklardan kurtarılmalıdır.
Ön Çapraz Bağ Yaralanmaları;
ÖÇB intraartiküler fakat ekstrasinovyal bir kollajenöz bağdır.
Özellikle dizin kompleks hareketlerini takiben yaralanabilir.
Quadriseps kası kasılı durumdayken ani duruşlar en sık
yaralandığı pozisyonudur. Dize valgus stresi, hiperekstansiyon ve
dış rotasyon kuvvetlerin bindiği, örneğin atlama sonrasında
toparlanma hareketi , ve iç rotasyon ve hiperekstansiyonun
birlikte olduğu ani zorlanmalar ÖÇB yaralanmasına yol açabilir.
Yırtıkları tam veya kısmi olabilir. Sıklıkla iç yan bağ ve iç
menisküs yırtıkları yaralanmaya eşlik edebilir. Kadınlarda ve
ergenlerde bu bağın yaralanması anatomik özellikleri nedeni ile
daha fazla görülebilmektedir.
Ağrı, ani şişme ve hareket açıklığında kısıtlanmalar önde gelen
semptomlarıdır. Kronik olgularda dizde instabilite duyusu da
tabloya eklenebilir.
Fizik muayene de Lachman testi en duyarlı testtir. Bunun dışında
pivot shift ve ön çekmece testleri diğer değerli testlerdir. Tanıyı
kesinleştirmek için patellar subluksasyon, yan bağ yaralanmaları
ve menisküs yırtıkları değerlendirilmelidir. Yardımcı tanı
yöntemleri içinde direkt grafiler kemik patolojilerini saptamak,
MRI ise tanıı doğrulamak açısından yararlıdır.
Tedavide istirahat, soğuk uygulama, kompresyon bandajları ve
elevasyondan oluşan ilk tedavi prensipleri ile başlamak gerekir.
Eğer dizde aşırı derecede şişlik varsa artrosentez yapılarak diz
boşaltılabilir. Akut devre sonrasında ki tedaviye karar vermek
için hastanın yaşını, aktivite düzeyini, eşlik eden diğer
yaralanmaları ve tedavi sonrasında döneceği işinin özelliklerini
göz önünde bulundurmak gerekir. Genç hastalarda genellikle
cerrahi tedavi seçeneğini öne çıkarmak akılcı olabilir. Ancak ister
konservatif ister cerrahi tedavi seçenekleri olsun yaralanma
sonrası erken rehabilitasyon planı yapmak tedavinin başarısı için
altın standarttır.
Arka Çapraz Bağ Yaralanmaları:
AÇB yaralanmaları dizdeki bağ yaralanmalarının yaklaşık %5-20
sini oluşturur. Yaralanma mekanizması genellikle diz fleksiyonda
iken tibianın arkaya doğru yönlenmesi sonucu oluşur. Genellikle
araç içi kazalarda ve dizin fleksiyondayken yapılan zorlayıcı
hareketlerde (fleksiyondaki dizin üzerine düşme gibi..) AÇB
yırtıkları görülmektedir.
Fizik muayenede akut yaralanmaya bağlı olarak dizin arka
tarafında ekimoz görülebilir. En önemli muayene yöntemi arka
çekmece testidir. Bunun dışında hastanın yürümede zorluk
çekmesi ve ağrı tanıya katkıda bulunabilir. Yardımcı tanı
yöntemlerinden MRI tanıyı kesinleştirmek için yararlı olabilir.
Tanı amaçlı artroskopi kesin tanıyı koydurur. Ayırıcı tanıda ön
çapraz bağ,menisküs yırtığı,osteokondral kırıklar ve patella
femoral eklem hastalıkları düşünülmelidir.
Tedavide akut dönemde her zaman olduğu gibi istirahat, soğuk
uygulama, kompresyon bandajı ve elevasyon uygulanmalıdır.
Kronik devrede genellikle konservatif tedavi yöntemleri yeğlense
de kemikte avulsiyon kırığı olanlarda, kombine bağ yaralanması
varsa ve AÇB ile ilgili instabilite semptomları sebat ederse cerrahi
girişim düşünülebilir. Ne olursa olsun rehabilitasyon konusunda
ısrarlı olunmalı ve eklemin korunması ve ilgili kas grupların
kuvvetlendirilmesi önerilmelidir.
Yan Bağların Yaralanması;
İç ve dış yan bağlar diz ekleminde varus ve valgus streslerini
önlemeleri açısından önemli yapılardır. İç yan bağ en sık
yaralanan bağdır. Valgus pozisyonunda kuvvetlerin etkilemesi ile
oluşur. İç menisküs ve ÖÇB yaralanmaları ile birlikte görülebilir.
Dış yan bağın ise tek başına yaralanması oldukça ender olarak
görülür. Arka dış yapıların yaralanması özellikle dizin
hiperekstansiyon ve dış rotasyon pozisyonunda daha sık görülür.
Bu nedenle kombine bağ yaralanmaları dış taraf için
düşünülmelidir. Ağrı önde gelen semptomdur. Bunun yanında
dizde kilitlenme ve ses varsa kombine menisküs veya ÖÇB
yaralanması akla getirilmelidir.
Fizik muayenede abduksiyon ve adduksiyon stress testleri
uygulanır. Yardımcı tanı yöntemleri içerisinde MRI değerlidir.
Tedavide diğer bağ yaralaanmalarında uygulanan prensipler
geçerlidir. Cerrahi tedavi genellikle tek başına olan lezyonlarda
düşünülmemektedir.
Patellar Tendinit (Tendinosis):
“Jumper’s Knee” olarak bilinen bu durum dizin ekstansör
mekanizmasının aşırı stress altında olması sonucu patellar
tendonun aşırı kullanım yaralanmasıdır. Sık tekrarlayan sıçrama,
koşma gibi aktiviteleri ,içeren sporlarda (voleybol, basketbol tenis
ve atletlerde) sıklıkla görülür. Bu aktivitelerde eksentrik
kontraksiyonlar ve buna eşlik eden kuvvetler sıklıkla ortaya
çıktığı için tendonlarda gerilme ve yırtık olasılığı artar. Diğer aşırı
kullanım yaralanmalarında olduğu gibi burada da olaya neden
olan iç ve dış kaynaklı nedenler vardır. Yanlış ve hatalı
antrenman teknikleri (yetersiz ısınma, antrenmanın yoğunluğunu
ve sıklıkla hızla artırma, spor yapılan zeminin sert oluşu...))ve
sporcunun anatomik yapısında bozukluklar ( kas kuvvet/esneklik
dengesinin bozukluğu, hamstring kaslarının esnekliğinin az oluşu
femurun anteversiyon açısının fazla oluşu...) bunların önemli bir
bölümünü oluşturur.
Yapılan histolojik çalışmalarda tendonda inflamasyon
saptanmaması bunun yerine dejeneratif değişikliklerin görülmesi
son zamanlarda tendinit yerine tendinosis teriminin
kullanılmasını gündeme getirmiştir.
Dizin ön tarafında aktivite sonrasında ağrı oluşması en tipik
semptomudur. Bunun yanında uzun süreli oturmak veya
merdiven çıkmaktan sonra katılık ve ağrı oluşması da tipik
bulgulardır. Fizik muayenede dizin ön tarafında özelliklede
patellar tendonun patellaya yapıştığı noktada duyarlık olması
karakteristik bulgudur. Dizin dirence karşı ekstansiyon hareketni
yapması sırasında ağrı artar.
Yardımcı tanı yöntemlerinden ultrasound görüntüleme teknikleri
yararlı olabilir.
Tedavide önemli konu ağrıyı azaltmaktır. Bu konuda medikal
tedavinin yanı sıra fizik tedavi yöntemlerinin de önemli bir yeri
vardır. Ağrı giderildikten sonra etyolojik nedenlere yönelik
rehabilitasyon programı planlanmalıdır.
Quadriceps Tendiniti;
Quadriceps kası tendonunun patellanın üst kutbuna yapışma
yerinde ağrı ile ortaya çıkan aşırı kullanım yaralanmasıdır. Bu
tendon dizin ekstansör mekanizmasının bir bölümünü oluşturur.
Özellikle koşma ve sıçrama eylemlerini içeren sporları yapan
sporcularda ve sıkça diz çöken, çömelen ve merdiven çıkan
kişilerde de görülür.
Patellanın üst kısmında hareket sonrasında ağrı, yanma duyusu
ve zaman zaman ses duyulması ile belirir. Fizik muayenede yerel
duyarlık olması önemli bulgusudur. Tedavi patellar tendinit
tedavisi gibi yapılır.
Patellofemoral Sendrom:
Dizi ilgilendiren en sık görülen sendromdur. Kadınlarda
erkeklere oranla daha fazla görülür. Bu kadar sık görülkmesine
karşın hastalığın etyolojisi konusunda tam bir görüş birliği
yoktur. Ancak hastalığın aşırı kullanım yaralanması olduğu ve bu
artan yükün patellafemoral eklemde fiziksel ve biyomekanik
değişikliklere neden olabileceği varsayılmaktadır.
Hastalar genellikle dizin ön tarafında sinsi, şiddeti fazla olmayan
bir ağrıdan yakınırlar. Ağrı özellikle dizler fleksiyon
pozisyonunda uzun süreli oturma ile artar buna “tiyatro belirtisi”
denilmektedir. Bunun dışında patellofemoral eklemde fazla
yüklenme oluşturan merdiven inme ve çıkma ile çömelme, diz
çökme pozisyonlarında da ağrı artar. Fizik muayenede patellanın
iç ve dış kenarlarında duyarlılığın olması dışında dizde ağrı
yapabilecek diğer durumların gözden geçirilmesi gerekir.
Femoral anteversiyon, tibiada iç rotasyon, ayakta aşırı pronasyon,
Q açısının artması ve kalça fleksörleri, quadriseps, iliotibial band
ve gastrosoleus kaslarında esnekliğin azalması gibi durumlar
değerlendirilmelidir. Patellanın otururken ve ayakta duurken
pozisyonları değerlendirilmelidir (baja/alta).
PFS klinik olarak tanı konulur. Radyolojik incelemeler Q açısını
ve patellanın pozisyonel durumunu saptamak amacı ile yapılır.
MRI PFS tanısını koymak için değil eğer eklem içi patoloji
düşünülüyorsa bunları değerlendirmek için yapılabilir.
Tedavi tüm aşırı kullanım yaralanmalarında olduğu gibidir.
Ağrıyı azaltmak tedavinin başlangıcındaki hedeftir. Bu amaçla
istirahat ve soğuk uygulamalar ve inflamasyon için Steroid
olmayan antiinflamatuar ilaçlar kullanılabilir. Patellayı açıkta
bırakacak bir dizlik özellikle dizde propriosepsiyonu korumak
amacı ile kullanılabilir.
Tedavinin ileri dönemlerinde rehabilitasyon teknikleri yukarıda
belirtilen biyomekanik bozuklukların varlığına göre
yönlendirilerek yapılmalıdır. Bu şekilde altta var olduğu
düşünülen biyomekanik dengesizlikler kuvvet, esneklik ve
propriosepsiyon egzersizleri ile düzeltilmeye çalışılır.
Eklem içi enjeksiyonların bu durumda kesin yeri yoktur.
Rehabilitasyonun iyi bir şekilde uygulandığı olgularda cerrahi
tedaviye gereksinim yoktur.
Download